HİDROJEN PEROKSİT, SAÇ BOYALARI ve KANSER A)HİDROJEN PEROKSİT Hidrojen peroksit; ısı, kontaminasyon ve sürtünme ile yanıcı özellik gösteren, renksiz ve hafif keskin kokuya sahip olan bir kimyasaldır ve sıvı formda bulunur. İnsan vücudunda, bitkisel dokuda ve bakterilerde çok düşük seviyede normalde bulunduğu gibi su ve havada da düşük düzeylerde bulunmaktadır. Hidrojen peroksitin endüstriyel kullanımı oldukça yaygın olup, en sık kullanıldığı alanlar tekstil, gıda, kağıt ve saç boyası sektörleridir. Bunun dışında endüstriyel ve ev atıklarının temizlenmesinde, çeşitli kimyasalların ilaçların ve plastiklerin üretiminde de kullanılmaktadır. Ticari dezenfektan ve antimikrobiyal ajan olarak piyasada yer almakta olan hidrojen peroksit, saç boyalarında da düşük konsantrasyonlarda (%3-6) bulunabilmektedir. Yüksek dozda hidrojen peroksit maruziyeti iş ortamında olmakta, toplum ise sıklıkla evde kullanılan ürünler vasıtasıyla düşük dozda maruziyetle karşılaşmaktadır. Hidrojen peroksite bağlı toksisite gelişmesinde; maruziyet dozu, maruziyet süresi, maruziyet şekli, maruz kalınan kimyasalın formu ve beraberinde başka bir kimyasala maruziyetin olup olmadığı gibi birtakım faktörler önem arz etmektedir. Sağlık Etkileri Akut Toksisite İritan özellik gösteren hidrojen peroksitin yüksek dozlarda (>%35 konsantrasyonlarda) cilt, sindirim, solunum yollarıyla alınması veya göze temas etmesi sonucunda önemli toksik etkiler görülebilmektedir. Bu etkiler arasında şunlar sayılabilir; solunum yollarında iritasyon, gastrointestinal sistemde karın ağrısı, kanama, citte iritasyon, kızarıklık, korozyon, ciddi yanıklar, ülserler, gözde ağrı, konjuktivit, ışığa hassasiyet, yanık ve körlük…Çok yüksek dozda maruziyetlerde ise letarji, bilinç kaybı ve hatta ölüm bile meydana gelebilmektedir. Düşük konsantrasyonlarda maruziyete bağlı olarak ise ciltte beyazlama dışında belirgin bir yan etki görülmemektedir. Hamilelik esnasındaki maruziyette bebek üzerinde toksik etki oluşturduğuna dair hiçbir bilimsel veri bulunmamaktadır. Bunun nedeni olarak kana geçen çok az bir miktarının bile hızla detoksifiye olması gösterilmektedir. Kronik Toksisite Hidrojen peroksitin kronik toksisitesine bağlı ortaya çıkan etkiler de akut toksisite etkileri ile benzerlik göstermektedir. Benzer şekilde maruziyetin olduğu sistemde bölgesel etkilenme olmakta, yaygın sistemik toksisite görülmemektedir. Hidrojen peroksitin reprodüktif veya gelişimsel bir yan etkiye yol açtığını gösteren bilimsel veri bulunmamaktadır. Hidrojen Peroksit ve Kanser Uluslararası kanser ajansı olan IARC (International Agency for Research on Cancer) tarafından insanda kanser yaptığına dair yeterli ve güvenilir veri olmaması nedeniyle karsinojenite sınıflandırmasında Grup 3 olarak ilan edilmiştir. İn- vitro deneylerde mutajenik özellik gösterdiğine dair veriler elde edilmiş olsa da bu veriler in- vivo deneylerde desteklenmemiştir. Özetle;endüstride yaygın olarak kullanılan, insan vücudunda da az miktarda bulunan hidrojen peroksit, yüksek konsantrasyonlarda (>%35) akut ve kronik toksisiteye sahiptir. Yüksek düzeylerdeki maruziyet ancak hidrojen peroksit içeren ürünlerin üretildiği veya kullanıldığı iş ortamlarında olmaktadır. Toplumda, evde kullanılan ürünlerle olan maruziyet ise toksisiteye yol açmayacak düzeydedir(yaklaşık %3-6). Akut ve kronik toksisite belirtileri etkilenen sistemlerde ortaya çıkmakta, yaygın sistemik toksisite, gelişimsel ve davranışsal etkiler görülmemekte, kansere yol açtığına dair yeterli ve güvenilir bilimsel veri ise bulunmamaktadır. B)SAÇ BOYALARI Kozmetik endüstrisinin önemli bir bölümü olan saç boyalarının uzun dönem yan etkilerinin olup olmadığına veya kanser yapıp yapmadığına dair uzun yıllardır süregelen bir tartışma bulunmaktadır. Bu tartışma beraberinde pek çok bilimsel araştırma yapılmasını getirmiş ve bu araştırmalarda en çok incelenen ve merak edilen konu ise kanserojenite olmuştur. ABD ve Avrupa’da saç boyası kullanımı çok yaygın olmakla beraber 18 yaş üstü kadınların 2/3’ünden fazlası ve 40 yaş üstü erkeklerin ise yaklaşık %10’u tarafından kullanılmaktadır. Saç boyaları üç çeşittir; geçici, yarı kalıcı ve kalıcı(oksidatif)boyalar. Kalıcı boyalar piyasadaki boyaların %80’ini oluşturmaktadır. Kalıcı boyalar; ara ve birleştirici kimyasallar olmak üzere iki çeşit kimyasaldan oluşmakta, bu kimyasallar hidrojen peroksit varlığında saça renk vermektedir. Kalıcı boyaların rengi koyulaştıkça ara kimyasallar dediğimiz aromatik amin içerikleri de artmaktadır. Yarı kalıcı ve geçici boyalar ise non- oksidatif özelliktedirler ve saça direkt işleyen renklendirici bileşikler içerirler. Bu boyalar ve içerdikleri ana kimyasallar Tablo 1’de yer almaktadır. Tablo 1. Saç Boyası Tipleri ve İçerdikleri Kimyasallar Saç Boyası Tipleri Geçici Yarı- Kalıcı Kalıcı İçerdiği Kimyasallar Azo türevleri Azine türevleri Thiazine türevleri Indoaminler Trifenilmethane Nitroanilinler Nitrofenilendiaminler Nitroaminofenoller Azo türevleri Anthraquinone Para-fenenediamine Para-toluylenediamine Para-diaminler Ortho- veya para-aminofenols Saç boyaları içerisinde 5.000’den fazla kimyasal yer almakta ve bunların bir kısmı hayvanlarda yapılan çalışmalarda kanserojen olarak raporlanmış bulunmaktadır. Ancak bu kanserojen olarak nitelendirilmiş kimyasalların bir kısmı 1970’li yıllardan sonra üretilen boyalarda yer almamaktadırlar. Yazının bu kısmında şimdiye kadar saç boyaları ile ilgili yapılan kanserojenite araştırmalarında elde edilen sonuçlar özetlenilmeye çalışılacaktır; Mesane Kanseri Hunckharek ve ark. tarafından 2005 yılında yayınlanan araştırmada 1980-2001 yılları arasında yapılan 6 vaka-kontrol çalışması ve bir kohort çalışması değerlendirilmiş ve bu değerlendirmenin sonucunda saç boyaları ile mesane kanseri arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Ancak buradaki üç çalışma çıkarılarak tekrar analiz yapıldığında mesane kanseri ile saç boyası kullanımı arasında ilişki istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Bu araştırmanın aksi sonuca ulaşmış olan meta-analizler de mevcuttur; Takkouche ve ark.’nın 2005 yılında yayınladıkları meta-analizde 1977-2004 yılları arasında yapılmış olan 9 adet vaka-kontrol çalışmasını değerlendirmiş ve saç boyası kullanımı ile mesane kanseri gelişimi arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmamıştır. Kelsh ve ark tarafından 2008 yılında yayınlanan meta- analizde de 11 adet vakakontrol çalışması ve 1 adet kohort çalışması değerlendirilmiş, benzer şekilde saç boyası kullanımı ile mesane kanseri gelişimi arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunamamıştır. Hematolojik Kanserler Takkouche ve ark.’nın 2005 yılında yayınladıkları meta-analizde hematolojik kanser gelişim riskinin saç boyası kullanımı ile hafif arttığı sonucuna ulaşılmıştır( RR 1.15,%95 CI:1.05-1.27). -Nonhodgkin Lenfoma: 1980 yılı öncesinde özellikle kalıcı ve koyu renk boya kullananlarda NHL riskinin arttığını gösteren çalışmalar mevcut olsa da benzer risk artışı 1980 yılı sonrasında kullanılan saç boyalarında bulunmamıştır. -Hodgkin Lenfoma: Takkouche ve ark.’nın 2005 yılında yayınladıkları meta- analizde saç boyası kullanımı ile Hodgkin Lenfoma riskinde istatistiksel olarak anlamlı risk artışı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. -Lösemi: Takkouche ve ark.’nın 2005 yılında yayınladıkları meta- analizde saç boyası kullanımı ile lösemi riskinde istatistiksel olarak anlamlı risk artışı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. -Multiple Myelom: Takkouche ve ark.’nın 2005 yılında yayınladıkları meta- analizde saç boyası kullanımı ile MM riskinde istatistiksel olarak anlamlı risk artışı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Meme Kanseri Takkouche ve ark.’nın 2005 yılında yayınladıkları meta- analizde saç boyası kullanımı ile meme kanseri riskinde istatistiksel olarak anlamlı risk artışı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Hatta bu risk artışı yaşam boyu maruziyetin 200 katından fazlasına maruz kalanlarda bile anlamlı olarak bulunmamıştır. Zheng ve ark. tarafından 2002 yılında yayınlanan vaka- kontrol çalışmasında meme kanseri gelişimi ile saç boyası kullanımı arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunamamıştır. Benzer şekilde ayrı ayrı değerlendirmeler yapıldığında da koyu, açık veya karışık boyalarla da meme kanseri gelişimi arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunamamıştır. Michael J. Thun ve ark. tarafından 1993 yılında yayınlanan çalışmada da saç boyası kullanımı ile meme kanseri gelişimi arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmamıştır. Sonuç olarak saç boyası kullanımı ile farklı pek çok kanser gelişimi arasında bir ilişkinin olup olmadığı günümüze dek pek çok araştırmada değerlendirilmiş; ancak herhangi bir kanser gelişimi ile arasında kesin ve güvenilir bir ilişki tespit edilememiştir. Çeşitli kanserlerin gelişimi ile saç boyası kullanımı arasında risk artışı bulan az sayıda çalışma mevcut olmasına karşın bu çalışmalarda elde edilen veriler çalışma tasarım farklılıklarından ötürü genellenebilir nitelikte kabul edilmemiştir. Bu nedenle IARC tarafından insanda kanser yaptığına dair yeterli delil olmadığı gerekçesiyle Grup 3 olarak raporlanmıştır (En son güncelleme tarihi 2010).