XVII

advertisement
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
751 TALAS SAVAŞI: Türkistan'da hakimiyet kurmak için fırsat gözleyen Çin, 747 yılında
büyük bir ordu ile Batı'ya doğru ilerlemeye başlamıştır. Ancak Çin'i sert tutumu ve bilhassa
Taşkent beyi Bagatur Tudun'un öldürülmesi Türkleri Abbâsîlerin Horasan vâlisi Ebû Müslim'den
yardım istemeğe sevketti. Ebû Müslim yardım teklifini derhal kabûl ederek Ziyâd b. Salih
kumandasında bir orduyu Çin kuvvetlerine karşı gönderdi. Karluk, yağma ve çiğil TürkleriMüslüman müttefik kuvvetleri 751 yılında Talas suyu kenarında bugünkü Alma-ata yakınında Çin
kuvvetleri ile karşılaştı. Temmuz 751'de beş gün devam eden çetin savaşta Çinliler ağır kayıplar
vererek savaş meydanını terkettiler. Orta asyanın çin kontrolüne geçmesi engellenmiştir.Talas
Savaşı Türk-Müslüman münasebetlerinde bir dönüm noktasıdır. Bu savaşla, yıllardan beri devam
eden savaşlar yerini sulh devresine terketmiştir. Başta karluklar (karahanlılar) olmak üzere
Türklerin islamiyeti kabul ettiği savaştır.
TÜRKLERİN İSLAMA HİZMETLERİ: Türkler, İslamı dünya dini yapmışlardır. Türk
komutanları arap devletlerindeki yöneticilik anlayışlarını geliştirdi. Haçlılarla mücadele edilerek
islamın zarar görmesi engellendi. …
Karahanlılar (ilek =ilig) (840 - 1212) :Merkez Balasagun olmak üzere, 840 yılında Karluk,
Yağma ve Çiğil Türkleri tarafından kuruldu. Başkenti Balasagundur. Devletin kurucusu ve ilk
hükümdarı Bilge Kül Kadir Han'dır. Samanoğullarını yıkarak maveraün nehiri almışlardır. 920
yılında Abdülkerim Saltuk Buğra Han zamanında İslamiyet'i kabul ettiler. Karahanlılar, İslamiyet'i
resmi dini olarak ilk kez kabul eden Türk devletidir. Bu devlet Türk kültürü ile İslam değelerinin
sentezini yapmıştır. Türkler'in yaşadığı topraklar üzerinde kurulan bir devlet olduğu için Türkçe'yi
resmi dil olarak kabul ettiler. Türklük özellikleri devam ettirdiler. 1042 yılında, Doğu Karahanlılar
(karahitaylar) ve Batı Karahanlılar olmak üzere ikiye ayrıldılar. Sultan sencer zamanında büyük
Selçuklu devletine katıldı.
Kaşgarlı Mahmut; XI. yüzyılda yaşayan Türk dil bilginidir. Divân-ı Lügati’t-Türk adlı eseriyle
ünlüdür. Karahanlılar soyundandır. 1072 yılında yazmaya başladığı eserini 1074'te tamamlayarak
Bağdat'ta Abbasî halifesi El-Muktedî Billah'a sunmuştu.Kaşgarlı, eserini Araplara kabul ettirmek
için iki yerde; Peygamberin iki hadisini zikreder ki, şunlardır:
“Yüce Tanrı: Benim bir ordum vardır ki onlara Türk adını verdim. Onları doğuda birleştirdim. Bir
millete kızarsam cezalandırmak görevini onlara veririm...” buyurmuştur. “Yüce Tanrı: Türkçe
öğreniniz, çünkü Türkçe’nin uzun bir saltanatı vardır...” diye buyurur. Divanü Lügati't-Türk
dünyanın her yanında, Türkoloji ilmiyle uğraşan pek çok bilgin için paha biçilmez bir kaynak
olmuştur. Üzerinde şimdiye kadar yerli, yabancı, uzmanlar çok çeşitli incelemeler yapmışlardır.
Gazneliler (963 - 1187) : Merkez Gazne olmak üzere, Samanoğullarından Herat Valisi Alp
Tekin tarafından tarafından 963 yılında kuruldu. Pencap’ta harzem ve horasan’a kadar olan
bölgede kurulmuş Türk devletidir. Alp tekinin yerine geçen sebük tekin, Toharistan ve Gur’u aldı.
Gazneliler, en parlak devrini, ünlü hükümdarları Gazneli Mahmut zamanında yaşadı. Kuzey
Hindistanı hakimiyetine aldı. Abbasileri şii tehlikesinden korudu. Gazneli Mahmut , İslamiyet'in
koruuculuğunu yapan ilk Türk hükümdarı olmuştur. Bu yüzden Abbasi halifesi kendisine "Sultan"
ünvanını vermiştir. Gazneli Mahmut, Hindistan'a toplam 17 sefer düzenledi. Bu seferler sonucu
İslamiyet, Hindistan'da yayıldı. Bu durum ileride, bölgede kurulacak Türk-İslam Devletleri için
temel teşkil etti. Gazneliler döneminde ilk kez İran topraklarına yerleşildi. 1040 tarihinde
Gazneliler, Dandanakan Savaşı ile Büyük Selçuklulara yenildi. Gazneliler, 1187 yılında Gurluların
isyanı sonunda yıkıldı. İslamiyeti Hindistan, Pakistan ve afganistana yerleştirdiler. Resmi dil, ilim
dili Arapça, edebiyat Farsça, ordu halk Türkçe kullanıyordu. Gazneliler fars ve arap kültürünü
benimsemişlerdir.
Tulunoğulları (868-905) : Mısır'da Abbasi halifesine bağlı olarak, Ahmet bin Tulun
tarafından 868 yılında kuruldu. Tolunoğlu Ahmet, Abbasiler döneminde Mısır'a vali olarak atandı.
Bir süre sonra bağımsızlığını ilan etti (868).Fustat(Kahire)’ı kurarak başkent yaptı. Maliyede
düzenlemeler yapmıştır. Filistin, Suriye ve Kuzey Irak hakimiyet altına alındı. Oğulları zamanında
devlet, eski gücünü kaybetti. Abbasiler, Mısır'ı ele geçirerek Tolunoğulları Devleti'ne son verdiler
(905). Mısır'da kurulan ilk Müslüman Türk devletidir. Suriye topraklarını ele geçirerek, Orta Doğu
bölgesine egemen olan ilk Türk devletidir. Tulunoğulları 905 yılında Abbasiler tarafından yıkıldı.
www.kpss.6te.net
1
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
İhşitler (Akşitler) (935-969) : Mısır’da kurulan ikinci Türk devletidir. Türkistan’ın Fergane
Bölgesi'nden boy beyi olan Toğaç, Abbasi Devleti'nin hizmetine girdi. Oğlu Mehmet, Mısır'a vali
olarak atandı. Bir süre sonra bağımsızlığını ilan etti (935). Suriye ve Hicaz bölgesini ele geçirdi.
Oğulları döneminde iç karışıklıklar başladı. Fatımiler, Mısır'ı işgal ederek bu devlete son verdiler
(969). Mısır'da, Muhammed bin Toguç tarafından 935 yılında kuruldu. Akşidler, Suriye ve Mekke,
Medine’yi (Müslümanlar için kutsal yerleri almışlardır) Hicaz bölgesini ele geçiren ilk Türk
devletidir. Akşidler, 969 yılında Fatimiler tarafından yıkıldı.
Büyük Selçuklular ( 1040 - 1157 )
Selçukluların Kökeni :Selçuklular Oğuzların Kınık Boyu'na mensuptur. Boyun başı olan
Dukak Bey'in ölümü üzerine boyun başına Selçuk Bey (ordu komutanı) geçti. Kınık Boyu'nun
Oğuz hükümdarı ile arası açılınca Cend Bölgesine göç etti ve İslamiyet ile tanıştı.
Samanoğularından Nur(nurata) Kentini aldı. Karahanlılara karşı Saman oğullarına yardım etti.
Saman oğulları hükümdarı bu yardıma karşılık Buhara ve Semerkant arasını yurt olarak verdi.
Selçuk Bey'in ölümü üzerine Selçukluların başına Aslan Bey, yabgu oldu (1009).
Aslan bey sınırlarını buharaya kadar genişletti. Gazneli Mahmut sultan, Aslan bey’i tutuklattı.
Aslan bey 7 sene sonra öldü. Kınık Boyu'nun başına daha sonra Tuğrul ve Çağrı Beyler geçti.
1-Tuğrul ve Çağrı Bey Dönemi : Tuğrul Bey , Nişapur'da devlet düzenini kurduktan sonra
seferlere başladı. Rey'in alınması ile hükümet merkezi Nişapur’dan Rey'e taşındı. Doğuda
Tabaristan ve Gürcan bölgeleri ele geçirildi. İran’ın tamamı fethedildi. Anadolu'ya akınlar
düzenlenmeye başlandı. Çağrı bey, 1038’de van civarındaki vaspuragan ve Ani krallığı ordularını
yendi.
Oğuzlar, Horasan'a girmeye başladılar. Gazne sultanı Mesut, Büyük bir ordu ile Horasan'a
girdi. Dandanakan Savaşı, Selçukluların üstünlüğü ile sona erdi (1040). Selçuklu devleti bu zaferle
imparatorluk oldu. Dandanakan Savaşı'ndan sonra Tuğrul Bey , sultan unvanı ile devletin başına
getirildi. Çağrı bey belh’i ele geçirdi. Tuğrul bey Abbasilerin yıkılmasını önledi. Abbasi halifesi
Tuğrul Beyi doğunun ve batının sultanı ilan etti. 1048 yılında Pasinler savaşında Bizansı,
“Kutalmış ve İbrahim Yınal” yendi. Van gölünden Trabzon’a kadar olan topraklar Selçuklular’a
geçti. Abbas halifesinin yardım istemesi üzerine, 1051'de Bağdat'a girdi. Bu devlet İran kültürü
üzerine kurulmuştur. Gulam, halkı yakınlaştırmak ve yönetimi kolaylaştırmak için getirilen askeri
sistemdir. Benzerini Abbasiler köleman olarak uygulamışlardı. Yeniçeri ocağı bu sistemin benzeri
olarak Osmanlı devletinde uygulanmıştır. Kafkasyada Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan
fethedildi.
Merv Valisi sultan Alparslan sultanlığını ilan etti. İranlı Nizam’ül mülk vezirliğe getirildi.
Nizamül mülk devlet, ordu, maliye ve eğitimi sağlam temeller üzerine kurdu. Bu sistemler daha
sonra Türk devletleri tarafından alınarak geliştirilmiştir. Nizamül mülk Bağdat’ta ki nizamiye
medresesini geliştirdi. İlk Selçuklu medresesi Tuğrul bey zamanında Nişabur da kuruldu. Alparslan
oğlu Melikşahla Azerbaycan, Erivan harizm bölgelerini alarak Anadolu’nun fetihlerine devam etti.
2-Alp Arslan Dönemi : Bizans İmparatorluğu'na bağlı olan Kars'ı Ermeniler'den aldı.
Malazgirt'te karşılaşan iki ordu arasında, 1071 yılında çıkan savaşta Bizanslılar yenildi. Böylece
Bizans İmparatorluğu'nun İslam dünyası üzerindeki olumsuz baskısı sona erdi. Bu savaştan sonra
Anadolu'ya Türk yerleşimi hızlandı, Anadolu Türk Beylikleri kurulmaya başladı. Ticaret yolları
Türklere geçti. Haçlı seferlerinin başlamasına neden olmuştur. Alparslan 1072’de öldü.
3-Sultan Melikşah Dönemi :İran asıllı vezir Nizamülmülk devlet yönetiminde ona yardım etti.
Alp Arslan döneminde başlayan Anadolu ve Suriye'nin fethini tamamladı. Melikşah zamanında
büyük Selçuklu devleti en geniş sınırlarına ulaştı. Başkent İsfahandı. Sınırları doğuda Türkistan,
kuzeyde Kafkasya, batıda eğe denizi, güneyde yemene kadar uzanmıştır.Bu dönemde, ilk defa
divan teşkilatı kuruldu, ikta sistemi uygulandı. Vezir Nizamülmülk "Siyasetname" adlı eseri yazdı.
Dönemin sonlarına doğru "Batınilik" mezhebi ortaya çıktı. Batiniler, 1092 tarihinde ilk önce
Nizamülmülk'ü daha sonra da Melikşah'ı öldürdü. Taht kavgalarından Sultan Sencer üstün çıktı.
4-Sultan Sencer Dönemi :1118'de tahta geçti ve iç karışıklıklara rağmen devlete eski
gücünü kazandırmaya çalıştı. İki tehlike vardı. Suriye ve Anadoluya saldıran Haçlılar ile doğudan
www.kpss.6te.net
2
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
gelen Karahitaylar. Karahitaylarla 1141’katvan savaşını kaybedince oğuz boyları isyanıyla
Selçuklu dağıldı. 1157 yılında Sultan Sencer'in ölmesi üzerine Büyük Selçuklu Devleti yıkıldı.
Büyük Selçuklu devletinin yıkılmasının önemli nedenleri : Önemli mevkilere iran kültürlü
kişilerin atanması, Batınilerin yıkıcı çalışmaları, Abbasilerin siyasi güç edinmek için hanedanları
kışkırtması, Atabey (Osmanlıda lala) bağımsızlık ayaklanmaları, Haçlı seferleri ve katvan savaşı.
Büyük Selçuklu devletinin yıkılmasından sonra kurulan devletlerden; ırak ve horasan, kirman,
Suriye Selçukluları aynı yüzyıl, Anadolu Selçukluları devleti 14.YY’da yıkıldı.
ATABEYLİKLER: Gönderildikleri bölgelerde, devlete bağlı kalmak şartıyla kendi idaresini
kuran bu kişiler, Melikşah'ın ölümünden sonra (1092) bağımsızlıklarını ilân etmeye başlamışlardır.
Bu dönemde ülke dörde bölünmüştür: Irak ve Horasan, Kirman, Suriye ve Anadolu.
Irak ve Horasan Selçukluları (1092-1194): Irak ve Horasan Selçuklu Devleti'nin merkezi
durumundaydı. Sultan Mehmet Tapar'dan sonra Selçuklu tahtına geçen oğlu Mahmut tahta
geçtiği sırada amcası Sencer Horasan meliki idi. Sencer Mahmut'u tahttan indirdi ve himayesine
aldı. Mahmud, merkezi Hemedan olan Irak Selçuklu Devleti sultanlığına getirilirken, Sencer büyük
sultan sıfatıyla Horasan'daki Merv'de tahta oturdu.(1119) Irak Selçukluları, Azerbaycan'dan Fars
bölgesine, Horasan Selçukluları ise Maverâünnehir' den Afganistan'a kadar uzanan bölgeleri
içinde barındırmaktaydı. Irak Selçuklularının son sultanı III. Tuğrul devrinde yönetim aslında
atabeylerin eline geçmişti. Sultan Tuğrul'un HarezEmşah Tekiş'e yenilmesiyle Irak Selçuklularının
toprakları Harzemşahlara geçti (1194).
Kirman Selçukluları ( 1092-1187): Çağrı Bey'in oğlu Kavurd , Selçukluların Kirman kolunun başı
idi. İran'ın güneyinde yer alan Kirman'dan başka Fars, Hürmüz ve Umman'ı da zapt etmişti.
Birkaç kez isyan eden Kavurd Sultan Melikşah tarafından boğdurulmuştu. Yerine geçen oğulları
Selçuklulara bağlı kaldılar. Bir ara Gurlular'ın hâkimiyetine giren Kirman Selçuklularına Oğuz
Başbuğu Dînar tarafından son verilmiştir (1187).
Suriye Selçukluları ( 1092-1117): 1077 yılından beri Suriye Selçuklu meliki olan Tutuş,
kendini sultan ilân ederek, Berkyaruk'un üzerine yürümüş, fakat yenilmişti (1095). Oğullarından
Rıdvan Halep'te, ve Dokak Şam'da hâkimiyetlerini ilân ettiler. Halep hakimi Rıdvan Haçlılarla
mücadele etti. Bir ara sınırlarını Güney Anadolu'ya kadar genişletti. 1117'ye gelindiğinde her iki
bölgede de hâkimiyet, atabeylerin eline geçmişti.
Türkiye Selçukluları (1075-1308): Türkiye Selçukluları kolu, Arslan Yabgu'nun oğlu
Kutalmış'ın neslindendir. Kutalmış'ın oğlu Süleyman Şah 1075'te İznik'i almış ve oğlu I.
Kılıçarslan burada hükümdarlığını ilân etmiştir (1092). Daha sonraları Konya başkent olmuştur.
Türkiye Selçukluları İlhanlılar tarafından ortadan kaldırılmıştır (1308).
Atabeylikler:Ülke idaresini öğrenmek için çeşitli bölgelere gönderilen şehzadeleri eğitmek
ve onlara vekillik etmekle görevlendirilen tecrübeli komutanlara atabey denilmektedir. Atabeyler
Selçuklu Devleti'nin zayıfladığı zamanlarda bölgedeki gücünü ve nüfuzunu artırarak, idareyi
tamamen ellerine geçirmişlerdir. Böylece atabeylik adı verilen sülâleler ortaya çıkmıştır. Büyük
Selçuklular zamanında ortaya çıkan atabeylikler şunlardır:
Salgurlular (SALGUROĞULLARI) (1147-1284): Oğuzların Salgur (Salur) boyundan
Atabey Sungur tarafından kurulmuştur. Güney İran'daki Fars bölgesinde kurulduğu için Fars
Atabeyliği olarak da bilinir. Merkezi Şiraz idi. İlhanlıların hâkimiyetinden sonra 1284'te sülâle
sona ermiştir.
İldenizoğulları (1146-1225):İldenizliler veya Azerbaycan Atabeyliği de denir. Kıpçak Türklerinden
Şemseddin İl-deniz'in kurduğu Atabeyliğin merkezi Tebriz idi. Zamanla çok güçlenen ildenizliler,
Azerbaycan'dan başka bütün Irak'a, Hemedan ve İsfahan'a da hâkim oldular. Celâlettin
Harzemşah 1225'de Tebriz'i ele geçirince bu atabeylik sona ermiş oldu.
Beg-Teginoğulları (1146 -1232): Musul Atabeyi Zengî'nin valilerinden Beg-tegin oğlu
Zeyneddin Ali Küçük tarafından kurulmuştur. Merkezi Erbil olup, Şehr-i Zor, Hakkari, Sincar ve
Harran atabeyliğin sınırları içerisindeydi. Ülkeyi 44 yıl başarıyla yöneten Kök-Böri, Anadolu
Selçuklularına bağlıydı. Ölünce, vasiyeti gereği Erbil Abbasi halifeliğine verildi (1225).
Böriler (BÖRÜOĞULLARI) (Şam Atabeyliği) (1128-1154): Suriye Selçukluları'nın Şam
kolu, Atabey Tuğtekin tarafından yönetiliyordu. Oğlu Tacü'l-mülk Böri babasının ölümü üzerine
www.kpss.6te.net
3
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
idareyi ele aldı. Pek güçlü olmayan bu atabeylik, Zengî Atabeyi Nureddin Mahmut tarafından
ortadan kaldırıldı (1154).
Zengîler (ZENGİNOĞULLARI) (1127-1259): Melikşah'ın Halep Valisi Ak-Sungur'un oğlu
İmadeddin Zengi'nin Musul valiliğine getirilmesiyle kuruldu (1127). Haçlılara karşı verdikleri
mücadelelerle öne çıkmışlardır. İmadeddin Zengî, Haçlılardan Urfa'yı alınca Avrupalılar II. Haçlı
Seferi'ni düzenlemişlerdir (1137). Zengî'nin ölümünden sonra atabeylik Musul ve Halep olmak
üzere iki kola ayrıldı (1146). Halep'teki oğlu Nureddin Mahmut haçlı kontluklarına karşı başarılı
mücadeleler verdi. Şam'daki Börileri kendine bağladı. Haçlılarla iş birliği yapan Mısır Fâtımî
Devleti'ni ortadan kaldırdı (1171). Nureddin Mahmut ölünce atabeylik Eyyûbî ailesine intikal etti
(1174). Nihayet 1259'da İlhanlılar atabeyliğin tamamını işgal ettiler.
Alparslan’ın komutanlarının Anadoluda fethettikleri yerlerde, genellikle kendi isimleriyle
kurdukları beyliklerdir. Bunlar: Saltuklular, mengücekliler, Danişmentliler, Artuklular. Anadolu’da
kurulan İlk Türk Devleti Atabeylikler’dir.
Malazgirt Zaferi’nden sonra yapılan anlaşmaya Bizans’ın yeni yönetimi uymayınca, Sultan Alp
Arslan komutanlarına Anadolu’nun tamamen fethedilmesi emrini vermişti. Alp Arslan’ın yerine
geçen Melikşah zamanında da bu fetih hareketleri devam ettirildi. Kutalmışoğlu Süleymanşah ve
kardeşi Mansur gibi hanedan üyeleri ile Artuk Bey, Tutak, Danişment Gazi, Mengücek, Ebulkasım
gibi komutanlar emrindeki Türkmenlerle Anadolu içlerine akınlar düzenlediler. Anadolu’nun fatihi
olan bu değerli komutanlar veya oğulları hâkim oldukları bölgelerde kendi devletlerini kurdular.Bu
devletler, Anadolu’da kurulan ilk Türk devletleridir. Melikşah’ın ölümünden sonra (1092) bu
Türkmen beylikleri daha bağımsız hareket etmişlerse de çoğu siyasî bakımdan Irak Selçuklularına
bağlıydılar. Anadolu’nun Türkleşmesinde önemli rol oynayan ilk Türk devletleri, genellikle küçük,
mahallî devletlerdi. Ancak Saltuklular, Danişmentliler, Mengücekler ve Artuklular diğerlerinden
daha güçlü idi. Zamanla Türkiye (Anadolu) Selçukluları, bu devletler üzerinde hâkimiyetini
kurarak, Anadolu’da Türk birliğini sağlamıştır.
DANİŞMENTLİLER (1080-1175): Sivas merkez olmak üzere Tokat, Niksar, Amasya ve
Kayseri civarında kurulmuştur. Devletin kurucusu Melikşah'ın komutanlarından Danişment
Gümüştekin Gazi Ahmed Bey'dir. Rivayete göre Türkmenlere öğretmenlik yaptığı için Dânişmend
Gazi diye anılan Ahmed Bey,Türkiye Selçukluları Sultanı Süleymanşah’ın ölümüyle nüfuzunu
daha da artırdı. Ankara, Kastamonu, Çankırı’yı ele geçirdi. I.Kılıçarslan ile beraber Haçlılara karşı
savaştı ve Antakya Haçlı Prensi Bohemond’u esir ederek Malatya’yı ele geçirdi. Yerine geçen oğlu
Gazi Bey zamanında devlet en güçlü devrini yaşamıştır (1104).
Öyle ki Türkiye Selçukluları ve Bizans’ın iç işlerine müdahale eder oldular. Gazi Bey, Haçlılardan
Konya’nın geri alınmasına (1116) ve taht mücadelesinde desteklediği I.Mesud’un burada sultan
ilân edilmesine yardım etti. Danişmentliler, her zaman Haçlılara ve Bizans’a karşı başarılar
kazanmışlar ve fethettikleri toprakların Türkleşmesini sağlamışlardı. Bu sebeple Türkiye
Selçukluları, Türkler arasında itibarı çok fazla olan Danişmentlileri en büyük rakipleri olarak
görmüşlerdir. Nitekim taht mücadelelerinden faydalanan II.Kılıçarslan, Danişmentli şehirlerini ele
geçirerek bu devlete son vermiştir (1178).
SALTUKLULAR (1071-1202): Beyliğin merkezi olan Erzurum ve civarı, Alp Arslan’ın
komutanlarından Ebûlkasım Saltuk tarafından fethedilmişti . Oğlu Ali Bey ise devletin asıl
kurucusu sayılır. Ali Bey’in oğlu İzzettin Saltuk zamanında Saltuklular en güçlü dönemlerini
yaşamışlardır (1132-1174). Bayburt, Kars, Oltu, İspir, Tercan ve Trabzon havalisi beyliğe dahil
edilmiştir. İzzettin Saltuk, bölgedeki diğer Türk beyleri ile iş birliği yaparak Gürcülere karşı başarılı
savaşlar yaptı. Ayrıca Trabzon Rumlarıyla da mücadele etti. Gürcüler üzerine sefere çıkan Türkiye
Selçukluları hükümdarı II.Rüknettin Süleyman Şah, Saltuklu Beyi Melikşah’tan Erzurum’u alarak
bu devlete son vermiştir (1202).
MENGÜCEKLİLER(1072-1228):Alp Arslan’ın komutanlarından emir Mengücek, Erzincan ve
Kemah çevresini fethederek bu devletin temelini atmıştır. Beylik hakkındaki ilk bilgiler oğlu İshak
zamanında başlar (1118-1142). Danişmentlilerin hâkimiyetini tanıyan İshak’ın ölümünden sonra
devlet iki kola ayrıldı (1142). Oğullarından Davud Erzincan ve Kemah’a; Süleyman ise Divriği’ye
hakim oldu.
www.kpss.6te.net
4
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
a- Erzincan-Kemah Kolu; Şebinkarahisar’ı da içine alan bu kol, Alaaddin Keykubad tarafından
ortadan kaldırıldı (1228).
b- Divriği Kolu: Bu kol hakkında fazla bir bilgi olmamakla birlikte, 1250 yılına kadar Selçuklu
hâkimiyeti altında varlığını sürdürdüğü bilinmektedir.Mengücekler zamanında özellikle Erzincan
ve Divriği birer kültür ve ticaret merkezi durumuna gelmiştir.
ARTUKLULAR(1102-1409) Devlet adını Oğuzların Döğer boyundan Eksük-oğlu Artuk
Bey’den alır. Anadolu’nun fatihlerinden olan Artuk Bey, hizmetlerinden dolayı Suriye Meliki Tutuş
tarafından Kudüs valiliğine getirilmişti. Ancak Kudüs’ün Fatımîlerin eline geçmesi üzerine (1098)
Artuk’un oğulları Sökmen ve İl-Gazi burada tutunamadılar. Suriye’nin kuzeyi ve Güneydoğu
Anadolu bölgesine geldiler. Selçuklular tarafından kendilerine verilen bölgede, üç kol hâlinde,
Artuklu devletini kurdular. Hasankeyf-Amid (Diyarbakır)
Artuklu Kolu (1101- 1231): Artuk Bey’in oğlu Sökmen tarafından Hasankeyf’te (Hısn-ı Keyfâ)
kuruldu. Nurettin Mehmet zamanında, Selahaddin Eyyubî‘nin de yardımıyla Diyarbakır (Amid) ele
geçirildi (1183) ve burası Artukluların merkezi oldu. Eyyubîler Hasankeyf ve Amid’i ele geçirerek
bu kola son verdiler (1231).
Sökmen ve oğulları Haçlılar’a karşı mücadeleleriyle ün kazandılar. Nitekim Sökmen, Türkmen
liderlerinden Çökürmüş ile birlikte, Urfa Haçlı Kontu II.Boudain’i esir etmeyi başarmıştır.Artuklular
zamanında Diyarbakır ve çevresi Türk kültürünün en önemli merkezi hâline gelmişti.Mardin
Artuklu Kolu (1108-1409):Artuklu şubeleri içerisinde en güçlü ve uzun ömürlü kolu oluşturur . Artuk
Bey’ in diğer oğlu İl-Gazi tarafından Mardin’de kurulmuştur(1108). İl-Gazi Halep halkının isteği
üzerine Halep’e girmiş ve oğlu Temurtaş’ı burada bırakmıştır. Oğlu Temur- taş, İl-Gazi gibi
bölgedeki Haçlılarla mücadele etmiş; 1144’de Urfa’yı Haçlılardan alması İslâm dünyasında
sevinçle karşılanmıştır.Güçlü devletler arasında kalan Mardin Artukluları, Eyyubîler ve
Selçukluların hâkimiyetini tanımışlardı. 1243’ de ise İlhanlılar’a bağlandılar . Nihayet, Mardin’i alan
Karakoyunlular bu devlete son verdiler (1409). Harput Artuklu Kolu (1185-1234): Hasankeyf
koluna hükümdar olamayan Ebûbekir, Harput’a gelerek, Harput Artuklu kolunu kurmuştur (1185).
Alaaddin Keykubad’ın Harput’a girmesiyle bu kol sona ermiştir (1234).
AHLAT ŞAHLAR( ERMEN ŞAHLAR) Sultan Alp Arslan’ın yeğeni Kutbettin İsmail’in
komutanlarından Sökmen El -Kutbî tarafından, Van Gölü havzasında kurulmuştur. Sökmen,
Müslüman Mervanoğulları’ndan Ahlat’ı alarak burayı merkez yaptığından bu beyliğe Ahlat Şahlar
veya Ermen Şahlar da denilmektedir. Son Sökmen beyi İzzettin Balaban zamanında idare
Eyyubîler’in eline geçmiştir. (1207)
Togan-Arslanoğulları-Dilmaçoğulları (1084-1394)Bitlis-Erzen dolaylarında kurulmuştur. Beyliğe
adını veren Dilmaçoğlu Mehmet Bey, Malazgirt Savaşı’na katılmış komutanlardandır. 1104 yılında
başa geçen Mehmet Bey’in oğlu Togan Arslan, büyük bir üne sahipti. Bu sebeple kendi soyundan
gelen Erzen beyleri için Togan-Arslanoğulları denmiştir. Gürcü ve Haçlılarla mücadele eden bu
beylik, oldukça uzun ömürlü olmuştur. Selçuklulardan sonra Harzemşah ve İlhanlı hâkimiyetine
girmişler; Akkoyunlular tarafından beyliğe son verilmiştir (1394).
İNALOĞULLARI: Diyarbakır ve çevresinde kurulmuştur. Suriye Selçuklu meliki tarafından
Amid (Diyarbakır) valiliğine getirilen Tuğ Tegin, Haçlılarla mücadele için ayrıldığı şehri Türk
beğlerinden İnal’a vermişti. İnal Bey 1103’de Amid’de kendi hükûmetini kurdu. Yaklaşık 80 yıl
süren beylik, Amid’in Selahaddin Eyyubî tarafından ele geçirilmesiyle sona ermiştir (1183).
İnaloğulları, Amid’de(Diyarbakır) birçok eser bırakmıştır. Onlar zamanında şehirde 40 bin ciltlik
bir kütüphane kurulmuştur
Ankara Ahi Beyliği : Ankara'yı merkez edinen ve şehirle civarında teşekkül eyliyen Ahi
hükümeti, bir derviş-esnaf cumhuriyeti olup, bir bakıma Ortaçağ İtalyan site cumhuriyetlerine
benzemektedir. Takriben 1290'da başlamış, 1354'e kadar aşağı yukarı 64 yıl devam etmiştir.
1308'e kadar Selçukoğulları'na, 1335'e kadar İlhanlılar'a, sonra Eretnaoğulları'na, nihayet
Karamanoğulları'na bağlanmıştır, hiç bir zaman tam müstakil olmamışlardır. 1354'te Osmanoğlu
Gazi Süleyman Paşa (Rumeli Fâtihi olan Velîahd-Şehzâde), Ankara'yı fethetmiş, Osmanlı
devletine bağlamıştır. Bir ara Ankara, Karamanoğulları'nın eline geçmişse de, hemen yetişen
Süleyman Paşa'nın kardeşi I. Sultan Murad, Ankara'yı kesin şekilde almıştır.
www.kpss.6te.net
5
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
Ankara, garip bir tecelli olarak 570 yıl kadar sonra, bu kere çok büyük bir Türk cumhuriyetine
başkent olmuştur. Türkler'de cumhuriyet idaresi Atatürk'ten önce tamamen meçhul olduğu için, Ahi
Cumhuriyeti dikkate değer. Ahiler, teşkilâtlanmış ve tasavvufî dervişlik esaslarına dayanan esnaf
loncası başkanlarıdır. Osmanlı devletinin kuruluşunda rolleri mühimdir. Bununla beraber Ahi
cumhurreislerinin, aynı aileden geldikleri anlaşılıyor. Ahi Şemseddin Yusuf Efendi'nin ailesi, çok
nüfuz kazanmış olacaktır. Oğulları Ahi Hüseyin Efendi ile Ahi Kemâleddin Hasan Efendi'dir. …
Çaka Beyliği (1084-1094): Çaka Bey Devleti 1081 tarihinde İzmir'de kurulmuştur. Kurucusu
Çaka Bey'dir. İlk denizci Türk devleti olan bu beylik bazı Ege Adaları'na sahip olmuştur. Beyliğin
kurucusu Çaka Bey, İstanbul'u kuşatmak isteyince, Bizans'ın kışkırtmaları sonucu I. Kılıç Arslan
tarafından öldürtülmüştür. İslamiyet döneminde İstanbul’u kuşatan ilk Türk devletidir. Çaka Beyliği
1093 tarihinde Bizans tarafından yıkıldı. Böylece Batı Anadolu'daki ilk Türk egemenliği sona ermiş
oldu.
Müslüman-Türk Devletlerinde Kültür ve Uygarlık
1-Hükümdar ve Saray : Devlet hanedanın ortak malı olarak kabul edilirdi. Bu durum hükümdarın
ölümünden sonra taht kavgalarına sebep olur, devleti zayıflatırdı. Bazı Türk-İslam Devletleri'nde
hükümdar, Sultan sanını kullandı. İlk Türk-İslam Devletleri'nde hükümdar tahta çıkınca Abbasi
halifelerinin tasdiğini istedi.
2-Merkez Teşkilatı :Hükümet, Divan-ı Saltanat denilenBüyük Divan'dan meydana gelirdi. Divanın
başkanı hükümdardı. Selçuklular bu kurumu Abbasilerden almışlardır. Büyük Divan'a bağlı olan
dört divan şunlardı: İstifa Divanı; Mali işlerle ilgilenen divandır. Başkanlığını müstevfi
yapardı.Tuğra Divanı; Devletin yazışmalarının yapıldığı divandır. İsraf Divanı; Mal işlerin yolunda
gidip gitmediğini kontrol eden divandır. Başkanına müsrif denirdi. Divan-ı Arz; Ordu ve asker
maaşları ile ilgilenen divandır.
3-Taşra Teşkilatı : Başkent dışındaki idari birimlere vilayet denirdi. Vilayetlerin başında
şehzadeler veya vali statüsünde naipler bulunurdu. Anadolu Selçuklularında üç tip vilayet
bulunurdu. Meliklerin yönettiği vilayetler; bunlar hanedan tarafından gönderilen meliklerin
doğrudan hükümdara bağlı olduğu vilayetlerdi. Divan Dairesi vilayetleri; yönetimi divana ait olan
vilayetlerdi. Bizans sınırında bulunan vilayetler; Başında uç beyi denilen sınır koruyucu beylerin
bulunduğu vilayetlerdi.
4-Hukuk :İslamiyet'in kabulü ile hukuk kuralları değişikliğe uğradı, Türk töresi ile İslami kurallar bir
sentez haline getirildi. Adli teşkilat; Şeri Yargı ve Örfi Yargı olmak üzere ikiye ayrılırdı. Şer'i Yargı;
kadıların başkanlığındaki mahkemeler tarafından yürütülürdü. Örfi Yargı; vergilere, askeriye ile,
ikta sahipleri ve ticarete ilişkin kanunlarla ilgilenirdi. Hükümdarların halkın şikayetlerini dinlemek
amacıyla düzenlediği Mezali Divanları da görülürdü. Askeri davalara kadı askerler denilen kadılar
bakardı.
5-Ordu : İlk Türk-İslam Devletleri'nde ordu Türkmenlerden oluşurdu. Karahanlılarda ordu Hassa
ordusu, Eyalet askerleri ve Türkmen kuvvetleri olmak üzere üç bölüme ayrılmıştı. Selçuklularda,
Karahanlılar'dan farklı olarak ikta askerleri, bağlı devletlerin askerleri ve gönüllü askerler vardı.
Hassa Ordusunda, askerlik için ayrılan çocuklar belirli merkezlerde yetiştirilir, sultanlar Hassa
Birliklerini burada yetişen askerler arasından seçerlerdi. Eyalet askerleri; Şehzadelerin ve valilerin
yönetimindeki askerlerdi. Türkmen birlikleri; Göçebe Türkmen boylarının savaş anında orduya
katılmaları ile oluşan birliklerdi.
6-Toprak Yönetimi :Devlete ait ve miri arazi olarak adlandırılan topraklar dört bölüme ayrılmıştı.
Has arazi ; Geliri hükümdara ait olan arazilerdi. İkta arazi; Gelirlerine göre önemli devlet
görevlilerine dağıtılan arazilerdi. Mülk arazi; Başarılı devlet adamlarına verilen arazi idi. Bu
topraklara sahip olanlar toprak hakkında her türlü tasarrufa sahipti. Vakıf arazi; İlmi ve sosyal
kuruluşların masraflarını karşılamak amacıyla bu kuruluşlara tahsis edilen arazilerdi.Haraci arazi;
Müslüman olmayan halka ait arazilerdi.
7-Din :İslamiyet'in kabulünden sonra İslam dinini yaymak için önemli çalışmalar yapmışlardı.
İslamiyet'te gaza denilen Müslüman olmayan ülkelere yönelik savaşlar ile önemli fetihler
gerçekleştirmişlerdi. İslam dini ile İslamiyetten önceki kültürlerin birleşmesi ile Babalik, Bektaşlik,
Ekberilik ve Mevlevilik gibi çeşitli tarikatlar oluşturulmuştu. İslamiyeti yaymak amacıyla eserler
yazılmış, Kur'anı'ın yayılması amacıyla çalışmalar yapılmıştı.
www.kpss.6te.net
6
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
8-Ekonomik Hayat : Tulunoğulları ve Akşidler, doğu ve batı ticaret yolları arasında oldukları için
ticarette oldukça gelişmişti. Eyyubiler ve Memlüklüler'de ise Mısır'la ticaret çok gelişmişti.
Memlüklüler döneminde Trablus, Şam, İskenderiye, Dimyat, Yafa ve Akka önemli ticaret
merkezleri haline geldi. Ümit Burnu'nun buluması ile bu ticaret merkezleri önemini yitirdi.
Gazneliler, Hindistan topraklarını ele geçirerek ekonomilerini canlandırmıştı. Büyük Selçuklular'da,
Orta Asya ve Hindistan'dan gelen ticaret yollarının geçmesi ülkeyi zengin bir hale getirmişti.
Anadolu Selçuklu Devleti, ticaret yolları üzerinde yaptığı vakıf kuruluşları, han ve kervansaraylarla
ticari alanda gelişmişti.
9-Sosyal Hayat : Türk-İslam Devletleri'nde göçebe bir hayat görülmüş, göçebecilikten dolayı
hayvancılık gelişmişti. Yerleşik hayata geçildikçe köylerde oturanlar tarımla, şehirlerde yaşayanlar
ise ticaret ve el sanatlarıyla uğraşmışlardı. Şehirlerde ticaretle uğraşanlar Ahi teşkilatını
oluşturmuşladı. Anadolu Selçukluları zamanında Türkler zengin ve mutlu bir hayat sürmüşlerdi.
10-Bilim :Türk İslam Devletleri'nde medreseler bilim merkezi idi. Büyük Selçuklu Devleti
zamanında, dünyanın ilk üniversitesi olarak kabul edilen Nizamiye Medresesi yapıldı.
Medreselerde Kur'an, hadis, kelam, fıkıh, Arap dili ve edebiyatı, matematik, mantık geometri ve
tarih okutulurdu. Önemli bilim adamlarının başlıcaları; Farabi, Biruni, İbn-i Türk, İbn-i Sina, Gazali,
Ömer Hayyam'dır.
11-Sanat : Türk-İslam devletlerindeki sanat eserlerinde mimari ağırlıkta idi. Türk-İslam Devletleri
tarafından yapılan ve günümüzde hala ayakta duran sanat eserlerinden bazıları şunlardır:
Tulunoğlu Camii, Baybars Camii, Mescid-i Cuma, Sultan Sencer Türbesi, Alaaddin Camii, Burmalı
Minare
Anadolu Selçuklu Devleti (1077-1308)
Kuruluş Devri :Büyük Selçuklu Hükümdarı Melikşah tarafından Anadolu hükümdarlığına
tayin edilen Kutalmış'ınoğlu Süleyman Şah tarafından
İznik’te 1077 tarihinde kuruldu. Büyük
Selçuklular'a bağlı olan bu devletin başkenti İznik idi. Ermenilerin elinden Çukurova ve Antakya
alındı. Süleyman Şah, halife tarafından onaylanarak "Sultan" ünvanı ile şereflendirildi.
Süleyman Şah Dönemi :1077 tarihinde Anadolu Selçuklu Devleti'ni kurdu. İlk önce Konya, Afyon,
Kütahya'yı alarak İznik'e kadar ilerledi. Tarihte ilk kez Boğaz'ın Anadolu yakası Türkler tarafından
kontrol altına alındı. 1086 yılında yapılan Habur Savaşı'nda Suriye Selçuklu hükümdarı Tutuş'a
yenildi ve öldü. Boğazın Anadolu yakası ilk defa kontrol altına alınmış ve Boğaz'dan geçen
gemilerden gümrük alınmıştır.
I. Kılıç Arslan Dönemi : Melikşah'ın ölümü üzerine Berkyaruk, Süleyman Şah'ın oğlu Kılıç
Arslan'ı 1092'de Anadolu hükümdarlığına tayin etti. 1.Kılıç Arslan; Türk birliğini sağladı. Çaka beyi
öldürttü. Bizanslılardan Ankara ve Kayseri’yi almıştır. 1096 yılında başlayan I. Haçlı Seferi'nde,
tutunamadı. Bu durum Bizans'ın işine gelmiş, Türklere karşı savunmayı bırakıp taarruza geçmiştir.
Anodolu’nun çeşitli yerlerinde Haçlı ordularına Danişmentlilerinde desteğiyle Vurkaç taktiği
uyguladı. Zarar verdi. . İznik 'in kaybedilmesi üzerine devletin merkezi Konya'ya taşınmıştır. Bu
durum Türkler'in Batı'ya ilerleyişini bir süre engellemiştir. I. Kılıç Arslan, 1107 tarihinde Büyük
Selçuklularla yaptığı savaşta Büyük Selçuklu komutanı Çavlıyla savaşırken Habur Irmağı'nda
boğularak öldü
I. Mesud Dönemi : 1116 tarinde Anadolu Selçuklu Devleti'nin başına geçti. Bir süre
Danişmentlilere bağlı olarak hareket etmek zorunda kaldı. 1147 tarihinde II. Haçlı seferi başladı.
1.Mesut oğlu 2.Kılıç Arslan ile Haçlıları bozguna uğrattı. Bozulan Anadolu birliği yeniden sağlandı.
İlk bakır bara bu dönemde basıldı. Sultan I. Mesut 1155 tarihinde vefat etti. Anadolu'daki ilk
bayındırlık ve kurumlaşma hareketleri bu dönemde başlamıştır.
II. Kılıç Arslan Dönemi : I. Mesut'un 1155 tarihinde ölümü üzerine oğlu II. Kılıç Arslan başa geçti.
1176 tarihinde Miryakefalon'da Bizanslılar bozguna uğratıldı. Bir daha Anadolu için "Türkler'in
işgali altındaki ülke" deyimi kullanılmadı. Miryakefalon'dan sonra Türkler'in Anadolu'ya yerleşmesi
kesinleşti. 1178 tarihinde Danişmenliler Beyliği'ne son verildi. II. Kılıç Arslan, 1192 yılında öldü.
Selçuklu tahtına Gıyaseddin Keyhüsrev geçti.
Süleyman Şah Dönemi :Rükneddin Süleyman, 1192 tarihinde tahta geçen Gıyaseddin
Keyhüsrev'i tanımayarak, 1196 tarihinde başa geçti. Bizans'ı vergiye bağladı, Çukurova
www.kpss.6te.net
7
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
Ermenilerini Torosların güneyine çekilmeye zorladı. Saltuklu Beyliği'ne son verdi. Süleyman Şah,
1204 tarihinde öldü. Bu tarihten itibaren Anadolu Selçukluları Gürcülerle komşu oldu.
I. Gıyaseddin Keyhüsrev Dönemi :Süleyman Şah'ın 1204 yılında ölümü üzerine tahta
Gıyaseddin Keyhüsrev yeniden geçti. Karadeniz seferi sonunda Trabzon Rum Devleti'ni yendi.
Akdeniz seferi sonunda Antalya'yı aldı. Anadolu Selçukluları ilk kez Akdeniz'e indi. Antalya ithalat
ve ihracat yapılan yer haline geldi. Ticareti geliştirmek amacıyla Venedik'le ilk defa ticaret
anlaşması yaptı. İlk defa bir ticaret anlaşması Venediklilerle bu dönemde yapıldı. Gıyaseddin
Keyhüsrev 1211 tarihinde öldü.
I. İzzeddin Keykavus Dönemi : Gıyaseddin Keyhüsrev'in 1211 yılında ölmesi üzerine tahta geçti.
Trabzon Rum İmparatorluğu'nu yenerek Sinop'u fethetti. Böylece Anadolu Selçukluları ilk defa
Karadeniz'e ulaştı. Kıbrıs Krllığı ve Venedik Cumhuriyeti ile ticaret antlaşmaları imzaladı. I. İzzettin
Keykavus 1220 yılında öldü.
Alaaddin Keykubat Dönemi :İzzettin Keykavus'un 1220 yılında ölümü üzerine tahta geçti.
Kırım'a bir donanma göndererek Kırım'ın Suğdak Limanı'nı fethetti. Anadolu Selçuklu Devleti
böylece ilk deniz aşırı sefer yapmış oldu. Karadeniz ticareti tam güvenliğe kavuştu. 1228'de
Mengücek Beyliğine son verdi. 1230 tarihinde Yassı Çimen Savaşı'nda Harzemşahları yendi. Bu
savaşın tek olumsuz yönü Anadolu'yu Moğol istilasına açık hale getirmesidir. Bunun nedeni
Harezmşahların Anadolu Selçukluları ile Moğollar arasında tampon bölge olmasıdır. Bu tampon
bölge ortadan kalkınca Anadolu Moğollarla komşu oldu. I. Alaaddin Keykubat 1237 yılında bir
ziyafet esnasında zehirlenerek öldü.
2.GIYASETTİN KEYHÜSREV: Vezirlerin, etkin rol oynayarak güçlü komutanları öldürtme ve
uzaklaştırmasıyla Anadolu selçulku devleti dağılma dönemine girdi. Harzem beylerine iyi
davranılmaması hoşnutsuzluk yaratmıştır. Baba ishak (Babailer) ayaklanması Adıyaman ve
Maraş’ta başlayıp, Tokat ve Amasyaya yayıldı, orduyu yıprattı. Anadoluyu almak isteyen
Moğolların karışıklıklardan istifade etmesi üzerine Sivas yakınlarında Kösedağda yapılan 1243
kösedağ savaşında Anadolu Selçuklu devleti birliğini koruyamamıştır. 2.Mesut’un ölümüyle devlet
tamamen yıkıldı. Anadolu’da beylikler dönemi başladı.
Yıkılış :Alaaddin Keykubat'ın ölümü üzerineoğlu II. Gıyaseddin Keyhüsrev tahta geçti.
Asya'da başlayan Moğol istilası bir çok Türkmen boyunun Anadolu'ya göç etmesine neden oldu.
Baba İshak, 1240 tarihinde devlete karşı ayaklandı. 1242 yılında Moğollar, Anadolu'ya girdi. 1243
yılında Kösedağ Savaşı'nda Selçuklular yenildi. II. Gıyaseddin'in ölümü üzerine Rükneddin Kılıç
Aslan tahta geçti. Memlük hükümdarı Baybars Anadolu'yu Moğol baskısından kurtarmak için
Anadolu'ya gelerek Moğolları yenilgiye uğrattı.
Anadolu Selçukluları döneminde Ahi teşkilatı kuruldu. (Avrupa da lonca) Ahi teşkilatı ticari
hayatın canlılık kazanmasını sağlamıştır.
Anadolu Türk Beylikleri: Malazgirt Savaşı (1071) ile başlayan ve bugünkü sınırlarımız üzerinde,
Türklerin kurduğu devletlerin tamamının birden oluşturduğu Türkiye Tarihi'nin üçüncü bölümünü
Anadolu Türkmen Beylikleri oluşturur.
1-Karamanoğulları :Karamanoğulları Beyliği, Oğuzların Afşar Boyu'ndan olup Karaman merkez
olmak üzere 1256 tarihinde Ermenek, Karaman (Larende) ve Konya’da kurulmuştu. Anadolu
Selçuklu Devleti'nin yıkılması üzerine Anadolu'da en güçlü devlet olmuşlardı. Karamanoğlu
Mehmet bey döneminde Türkçe'yi resmi dil olarak kabul ettiler. Kendilerini Anadolu Selçuklu
devletinin varisi olarak gördükleri için. Anadolu Türk Birliği'nin kurulmasında Osmanlılara karşı en
çok mücadele eden beylik Karamanoğlu Beyliği olmuştur. Osmanlılara karşı; Akkoyunlular,
Memlüküler, Venedik ve Macarlarla iş birliği yapmışlardır. Yıldırım Bayezıt döneminde
Osmanlılara katılan beylik, Ankara Savaşı'ndan sonra tekrar bağımsız olmuş, Fatih Sultan
Mehmet döneminde etkisizleştirilerek, II. Bayezıt döneminde 1487 tarihinde yıkılmıştı.
2-Germiyanoğulları : 1299 yılında kurulan Germiyanoğlu Beyliği'nin kurucusu Yakup Bey'dir.
Kütahya, Denizli, Afyon civarında kurulmuştur. Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılmasından sonra
Anadolu'da
en
güçlü
devlet
olmuşlardır. Ege
ve
Marmara
kıyılarına
kadar
ilerlemişlerdi. Germiyanoğlu Süleyman Şah Karamanoğullarına karşı topraklarını koruyabilmek
amacıyla kızını I. Murat'ın oğlu Bayezıt'a vermiş, çeyiz olarak da Kütahya, Simav, Emet ve
Tavşanlı'yı bırakmıştı. Germiyanoğlu Beyliğinin varlığına 1390 tarihinde Yıldırım Bayezıt son
www.kpss.6te.net
8
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
vermişti. 1402 Ankara Savaşı'ndan sonra yeniden kurulan beylik 1428'de 2.Murat zamanında
Osmanlı Devleti'ne katıldı.
3-Aydınoğulları :Aydınoğulları Beyliği, Germiyanoğulları Beyliği'ne bağlı komutanlardan
Aydınoğlu Mehet Bey tarafından Birgi merkez olmak üzere 1308 tarihinde Selçuk izmir’de
kurulmuştur. Denzicilikte gelişen bu beylik güçlü bir donanma oluşturmuştu. Haçlılarla
savaşmışlardır. En ünlü denizcileri Gazi Umur Bey'dir. Aydınoğulları Beyliği 1390'da Osmanlı
Devleti'ne katılmıştı. 1402 Ankara Savaşı'ndan sonra Cüneyt Bey tarafından yeniden kurulmuşsa
da 1425 tarihinde II. Murat zamanında Osmanlı Devleti'ne katılmıştır.
4-Saruhanoğulları : Saruhan beyliği, Germiyanoğulları Beyliği'ne bağlı komutanlardan Saruhan
Bey tarafından Manisa'da kurulmuştu. Denizciliğe önem veren Saruhan Beyliği, 1390 yılında
Yıldırım Bayezıt tarafından ortadan kaldırılmış Ankara Savaşı'ndan sonra yeniden kurulmuşsa da,
Çelebi Mehmet döneminde tamamen Osmanlılara katılmıştı.
5-Karesioğulları :Karesioğulları Beyliği, Germiyanoğulları beylerinden olan Karesi Bey tarafından
Balıkesir, Bergama, Edremit ve Çanakkale çevresinde kurulmuştu. Denizcilikte oldukça ilerleyen
Karesioğlu Beyliği 1345 yılında Orhan Bey tarafından ortadan kaldırılmıştır. Osmanlı
donanmalarını rumeliye geçişte kullandı.
6-Hamidoğulları : Hamidoğulları Beyliği, Felekeddin Dündar Bey tarafından 1300 yılında Uluborlu
merkez olmak üzere Antalya, Isparta ve Burdur çevresinde kurulmuştur. Yalvaç, Beyşehir,
Seydişehir ve Akşehir’i Osmanlılara satmışlardır. Denizcilikle uğraşan Hamidoğulları Beyliği
Yıldırım Bayezıt zamanında Osmanlılara katılmasına rağmen Ankara Savaşı'ndan sonra yeniden
kurulmuş, 1423 yılında da II. Murat tarafından yıkılmıştır.
7-Eşrefoğulları : Eşrefoğulları Beyliği, Seyfeddin Süleyman tarafından Beyşehir merkez olmak
üzere 1284 tarihinde kurulmuştur. 1326 yılında İlhanlılar tarafından ortadan kaldırılmıştır.
8-Menteşoğulları :Menteşoğulları Beyliği, Menteş Bey tarafından Milas merkez olarak Muğla,
Fethiye de kurulmuştur. Denizcilikle uğraşan bu beylik, Yıldırım Bayezıt zamanında 1391'de
Osmanlılara katılmıştı. Ankara Savaşı'ndan sonra yeniden kurulan beylik, II. Murat tarafından
1425'te tamamen ortadan kaldırıldı.
9-Candaroğulları (İsfendiyaroğulları) :Diğer adı İsfendiyaroğulları olan Candaroğulları Beyliği,
Şemseddin Yaman tarafından 1292 yılında Sinop ve Kastamonu civarında kurulmuştur. 1461
yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından ortadan kaldırılmıştır.
10-Eretna Beyliği : Eretna Devleti 1335 yılında Uygur Türkleri'nden Eretna Bey tarafından Orta
Anadolu'da kurulmuştur. Devletin merkezi önce Sivas, sonra da Kayseri olmuştur. 1381 yılında
Vezir’i Kadı Burhaneddin tarafından yıkılmıştır.
11-Kadı Burhaneddin :Kadı Burhaneddin 1381 yılında merkezi Sivas olmak üzere Kadı
Burhaneddin Devleti'ni kurdu.Candaroğulları, Karamanoğulları ve Taceddinoğulları ile mücadele
eden Kadı Burhaneddin Devleti, Timur tehlikesi karşısında Sivas halkının 1389 tarihinde şehri
Yıldırım Bayezıt'e teslim etmesi ile Osmanlı'ya katılmıştı.
12-Dulkadiroğulları :1337 yılında Zeyneddin Karaca Bey tarafından Elbistan'da kurulan
Dulkadiroğulları Devleti, Osmanlılar'la, Memlüklülerin arasını açan devlet olarak bilinir. Yavuz
Sultan Selim tarafından 1515 Turnadağ Savaşı ile Osmanlı'ya katılmıştır. Bu beylik Osmanlı'ya
katılan son beylik olup, bu beyliğin alınmasıyla Anadolu'da Türk birliği sağlanmış oldu.
13-Ramazanoğulları :Ramazanoğulları Beyliği, Ramazan Bey tarafından 1353 yılında Adana ve
çevresinde kurulmuştur. İlk önce Memluk devletine bağlı iken Yavuz Sultan Selim ile birlikte
Memlüklere karşı savaşmış, bundan sonra da Osmanlı Devleti'ne bağlı bir beylik olarak
yaşamışlardır. 1608 tarihinde Osmanlı Devleti'ne bağlı bir vilayet haline getirilmiştir.
14-Tacettinoğulları : Ordu ve Bafra yörelerinde kurulmuş Anadolu beyliği. 1378-1428 tarihleri
arasında, yaklaşık 50 yıl ömrü olan bir beyliktir.Tacettinoğulları Ordu, Tokat ve Amasya
yörelerinde.Yörede 1428 yılına kadar hakimiyet sürdü. Bu tarihte Osmanlı Sultanı Çelebi Mehmet,
Tacettin Beyliği'ne son verdi.
15-Pervane Oğulları Beyliği: 1276-1322 yılları arasında 46 yıllık bir süre içinde, Sinop'ta
kurulmuş bir beyliktir.
16-Sahip Ata Oğulları Beyliği: 13.yüzyıl sonları ile 14.yüzyıl başlarında yaklaşık 90 yıllık bir
devrede, Afyon Karahisarı ile yakın çevresinde hüküm sürmüş olan bir beyliktir.
www.kpss.6te.net
9
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
Anadolu beyliklerinin hepsi Osmanlı devletine katılarak güçlenmesini sağladı. Bu dönemde,
Yunus Emre, Mevlana, Dehhani, Sadrettin Kanevi yetişmiştir.
Orta Asya ve Yakın Doğu'da kurulan Diğer Türk Devletleri
Fatimiler : Şii Müslümanlar tarafından 969 yılında Tunus'ta kuruldu. 969 yılında Mısır'ı alarak
Akşid devletine son verdiler. Abbas halifesine saldırılarda bulunması üzerine Selçuklu Sultanı
Tuğrul Bey tarafından Suriye'den çıkarıldılar. Haçlı saldırılarına karşı koyamayan Fatimiler, 1171
yılında Selahaddin Eyyubi tarafından yıkıldı. Batıni mezhebinden olan Fatimilerin 972'de
kurdukları El-Ezher medresesi dönemin en önemli eğitim kuruluşudur.
Eyyubiler :Mısır'da, 1174 tarihinde Selahaddin Eyyubi tarafından kuruldu. Selahaddin
Eyyubi, Filistin, Suriye, Irak ve Yemen'i fethetti. Selahaddin Eyyubi, Haçlılarla büyük savaşlar
yaptı. Haçlıların elinden Kudüs'ü geri aldı. Eyyubi Devleti, 1250 yılında Kölemen komutanlarından
Aybeg tarafından yıkıldı.
Memlük Devleti: 1250 tarihinde Aybeg Türkmeni tarafından Mısır'da kuruldu. Haçlılar ve
Moğollarla büyük mücadeleler yaptılar. Abbasi halifeliğinin koruyuculuğunu üstlendiler. Ayn-ı
Calud Savaşı ile Memlük hükümdarı Baybars, Mısır ve Avrupa'yı Moğol istilasından kurtardı.
Hicaz, Filistin ve Suriye'de egemen olna Memlüklüler bahrat yolu ticaretini ele geçirerek ekonomik
yönden güç kazandı. Anadolu üzerindeki emelleri nedeniyle Osmanlılarla uzun süre mücadele
ettiler. Memlüklüler, Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi sırasında yapılan Merc-i Dabık ve Ridaniye
Savaşları sonunda yıkıldı. Hükümdarlığın veraset yoluyla geçmediği tek Türk devletidir. Memlük
Sultanları komutanlar arasından seçimle gelirdi.
Harzemşahlar : Merkez Gürgenç olmak üzere 1097 tarihinde Atsız tarafından kuruldu.
Moğol saldırıları sonucunda zayıfladılar. Anadolu Selçukluları ile 1230'da yaptıkları Yassı Çimen
Savaşı'nda yenildiler. Moğol istilası sonrasında topraklarını terkedip Selçuklulara sığındılar.
Selçuklulara bağlı atabeylerden imparatorluğa dönüşen tek devlettir.
Moğol İmparatorluğu :1196 yılında Temuçin, yani Cengiz Han tarafından başkent
Karakurum olmak üzere kuruldu. Cengiz Han 1227 yılında öldü. Cengiz Han ölmeden önce eski
bir Türk geleneğine uyarak topraklarını oğulları ve torunları arasında paylaştırdı. Ülke 4’e bölündü.
Not: Moğollar (Cengiz Han) 1-Altınordu Hanlığı(1256 - 1502) 2-İlhanlılar (1256-1335) 3-Çağatay
Hanlığı(1227 - 1370) 4-Kubilay Hanlığı (1206-1368) (Hazar Denizi'nin (İran ve Doğu (Türkistan)
(Çin) Kuzeyinden Kırım'a Anadolu) kadar uzanan topraklar)
Timur İmparatorluğu : 14. yüzyılın en önemli devletlerinden biri ise Timurlular Devleti'dir
(1370-1507). Timurlular Devleti, Çağatay hanlıklarından birinin başında bey olan Timur tarafından
1335 yılında Semerkant merkez olmak üzere Belh şehrinde kuruldu. 1401 yılında Karakoyunlu
Devleti'nin topraklarının büyük bir kısmını ele geçirdi. Karakoyunlu Hükümdarı Kara Yusuf'un
Osmanlı Devleti'ne sığınması üzerine Anadolu'ya girdi. 1402 yılında Çubuk Ovası'nda Osmanlı
Devleti ile Ankara Savaşı'nı yaptı ve Yıldırım Bayezıt'ı yendi. Timur'un ölümünden sonra devlet
parçalandı.. Devletin sınırları Volga nehrinden Ganj nehrine, Tanrı dağlarından İzmir ve Şam'a
kadar uzanıyordu.
Sert bir mizaca sahip olan Timur, seferleriyle büyük yıkım yaptı. Otuz beş yıl gibi kısa bir
sürede imparatorluk haline gelen Devlet, onun ölümünden sonra kurulduğu gibi süratle parçalandı;
torunlarından Muhammed Semerkand'da, diğer torunu Pir Muhammed ile İskender İran'da, oğlu
Miranşah Bağdat ve Azerbaycan'da ve küçük oğlu Şahruh da Horasan'da devlet kurdu. Bunlardan
Devletin sınırlarını genişleterek birlik sağlamaya çalışan Şahruh zamanında parlak bir kültür hayatı
başladı. Oğlu Uluğ Bey ise tanınmış bir astronom olarak tahta çıktı. Timurlular'dan sadece
Hüseyin Baykara Horasan'da tutunabildi, başkent Herat Türk tarihinin sayılı kültür merkezlerinden
biri haline geldi. Türk şairi ve devlet adamı Ali Şir Nevai burada yetişti. Baykara'dan sonra Herat,
Özbeklerin eline geçecek ve Timurlular ortadan kalkacaktı.
Bu dönem, ticaret ve bilimde özenli gelişmelerin olduğu bir dönemdir. Astronomi alalında Uluğ
Bey, Edebiyat alanında Ali Şir Nevai ve Matematik alanında Ali Kuşçu gibi ünlü isimler yetişti.
BABÜR DEVLETİ: Timur hanedanından olan ve Türkçe yazdığı "Vekayi Babürname"
eseriyle ün salan Zahirüddin Babür, Hindistan'a giderek Türk-Hint (Babür) İmparatorluğu'nu (1526www.kpss.6te.net
10
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
1858) kurdu.
Onun ölümünden sonra hükümdar olan oğulları Humayun ve Ekber
zamanlarında Devlet daha da gelişti ve Hindistan yarımadasının büyük bir kısmı tek idare altında
birleştirildi.
Şah-cihan adıyla hükümdar olan Hürrem devrinde,siyaset ve sanat alanlarında en parlak
devir yaşandı. Agra'da dünyanın en güzel mimari eseri sayılan ünlü Tac Mahal inşa edildi.
Osmanlı Devleti'nden de eserin inşası için mimarlar gönderildi. Osmanlı Devleti ile kurulan bu iyi
münasebetler, yerine geçen oğlu I. Alemgir zamanında da devam etti.
Hint sularında ve Basra Körfezi'nde Portekizliler ile mücadele eden Osmanlıların Basra
valilerine sığınma hakkı tanındı. I. Alemgir'in ölümünden sonra başlayan iç karışıklıklar II. Bahadır
Şah zamanına kadar sürdü. 1857'de çıkan bir isyanı bastıran İngilizler, Hindistan'ı İngiltere'ye
bağladılar ve Kraliçe Victoria Hindistan İmparatoriçesi ilan edildi.
AKKOYUNLU DEVLETİ: Diyarbakır bölgesinde yurt tutan Türkmen boylarına dayanan
Akkoyunlu Devleti (1350-1502), Tur Ali Bey'in liderliğinde bir birlik olarak ortaya çıkmıştı. Bu
dönemde Kuzey'de Trabzon Rum İmparatorluğu ile mücadele eden devletin asıl kurucusu ise
Kara Yülük Osman Bey olarak bilinir. Akkoyunlu Devleti'nin en güçlü dönemi Uzun Hasan devridir.
Onun zamanında Devletin sınırları Hazar Denizi'nden Suriye'ye, Azerbaycan'dan Bağdat'a kadar
uzandı. Bu nedenle Uzun Hasan kendini Türk birliğini kuracak kişi olarak görmüş ve Timur'a
benzetmiş, Osmanlı Devleti ile Mısır Sultanlığı'nı ortadan kaldırma planları yapmıştı.
Bu amaçla ateşli silahlar temin etmek için Avrupa devletleri ile siyasi ilişkiler kurmuştu. Fakat
Osmanlı hükümdarı Fatih Sultan Mehmet ile yaptığı Otlukbeli Savaşı'nı kaybetmesi (1473) Uzun
Hasan için ağır bir darbe oldu. Bu yenilgi Akkoyunlu Devleti'nin yıkılmasına ve dini bir heyecanla
Ustaçlı, Rumlu, Musullu, Tekeli, Bayburtlu, Karadağlı, Dulkadırlı, Karamanlı, Varsak ve Avşar gibi
Türkmenleri yanına alan Şah İsmail'in Safevi Devleti'ni (1501-1736) kurmasına yardımcı oldu. Şah
İsmail'in İranda Türk siyasi birliğini kurduğu dönemlerde, Hindistan yarımadasının büyük bir kısmı
Türk idaresi altında birleştirilmiş, Anadolu'nun hemen hemen tamamını hakimiyeti altına alan
Osmanlı Devleti doğu ve batı sınırlarını genişletmeye başlamıştı.
İran'da siyasi birliği kuran Şah İsmail, katı bir şiilik heyecanıyla, ülkenin sınırlarını genişletti,
ancak Anadolu'daki faaliyetleri ve Anadolu'yu kendi topraklarına katma düşüncesi, Osmanlı
hükümdarı Yavuz Sultan Selim'in tepkisini çekti. Nitekim, Çaldıran'da (1514) yapılan savaşta Şah
İsmail büyük bir yenilgiye uğradı. Yerine geçen başta Şah Tahmasp olmak üzere bütün Safevi
hükümdarları Osmanlılar ile mücadele ettiler. Fakat yapılan hemen her savaşı da kaybettiler.
Hanedandan III. Abbas'dan sonra iktidarı Avşar boyuna mensup Nadir Şah ele geçirdi ve Safeviler
dönemi sona erdi.
Safeviler devri tarihte önemli bir yere sahip oldu. Şah İsmail ve diğer hanedan mensupları
sanatsever olarak tanındı. Bu dönemde İran'da edebiyat, mimari ve çinicilik, çömlekçilik,
dokumacılık gibi el sanatları gelişti, bilhassa ciltçilik süslemesi ile hat sanatında büyük ilerlemeler
oldu.
KARA KOYUN DEVLETİ: Timurlular Devleti kurulduğu sıralarda, Erbil-Nahçıvan arasında
yurt tutan Karakoyunlu Türkmen grubu merkezi Tebriz olan bir Devlet oluşturdu. Oğuzlar'ın Yıva,
Yazır, Döğer, Avşar boylarından oluşan bu devlete Karakoyunlu Devleti (1380-1469) denildi.
Karakoyunlular Timur'la mücadele ettiler. Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf, Timur'un baskısı
karşısında Osmanlı hükümdarı Yıldırım Beyazıt'a sığınmak zorunda kaldı.
Bu durum Timur'la Osmanlıların arasını açtı ve Ankara Savaşı'nın (1402) nedenlerinden
sayıldı. Ankara Savaşı'ndan sonra yeniden toparlanan Kara Yusuf, 1406'dan sonra eski Devletini
yeniden kuracak ve Mardin, Erzincan, Bağdat, Azerbaycan, Tebriz, Kazvin ve Sultaniye'yi alacaktı.
Kara Yusuf'un ölümünden sonra ülkede karışıklıklar çıktı. Cihan-şah devleti yeniden birleştirmeyi
başardıysa da Akkoyunlu Uzun Hasan'a karşı Mardin'de yenilgiye uğradı ve ülke Akkoyunlular'ın
egemenliğine girdi.
(KPSS’DE ORTAÇAĞ AVRUPASI VE COĞRAFİ KEŞİFLERLE İLGİ SORU GELMEMEKTEDİR!)
ORTAÇAĞ AVRUPASINA GENEL BAKIŞ
SÜZEREN(DEREBEYİ): Toprağın asıl sahibi, üstün güç sahibi. Derebeyi.
VASOL: Süzerenin koruyuculuğu altında bulunan ve emirleri doğrultusunda savaşan.
FİYAJ:Süzerenin vasala bağış olarak verdiği toprak. Bir nevi tımar gibi
SENJÖR: Senyör olan derebeyi, hem toprağın hem de çiftiçinin sahibidir.
www.kpss.6te.net
11
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
SERF: Senyörlerin üretimi denetlemesi ve üretim fazlasına el koyması.
AFOROZ: Hristiyanlık dininde kişileri dinden atma.
ENTERDİ: Klisenin dini görevlerini durdurması(lokavt). Ülkeyi yöneticileriyle birlikte cezalandırma.
Siyasi ,Sosyal ve Ekonomik Durum :Kavimler göçü sonrası Avrupa'da krallıklar güçlerini kaybettiler. Soyluların güç kazanmalarıyla birlikte tüm
ortaçağ boyunca Avrupa'da etkili olacak olan siyasi yönetim biçimi " Feodalite ( Derebeylik) " ortaya çıktı. Toplumsal eşitsizlik üzerine kurulan bu
düzen içinde halk, farklı toplumsal sınıflara ayrılmıştır :
1. Soylular (Senyörler): Soylular, oturdukları toprakların sahibiydiler. Her türlü hakka sahip olan ve şatolarda oturan soylular, yönetim ve askerlik
işleri ile ilgilenirlerdi. Soyluluk babadan oğula geçerdi.
Soyluların en üstünde senyör denilen derebeyler yer alırdı. Senyörlerin en büyüğü kral idi. Bundan sonra
sırasıyla dük, kont, baron ve şövalyeler gelirdi.
2. Rahipler; Rahipler, kiliselerin sahip olduğu toprakların geliriyle rahat bir yaşam sürerlerdi. Dinin toplum üzerindeki etkilerinden dolayı halk
üzerinde söz sahibi idiler.
3. Burjuvalar: Ticaret ve sanatla uğraşırlardı. Bağlı bulundukları derebeylerine vergi verirlerdi.
4. Köylüler: Bunlar ikiye ayrılırlardı:
a. Özgür Köylüler: Üzerinde yaşadıkları toprakları, istedikleri gibi ekip biçme hakkına sahip olup bağlı oldukları soyluya, vergi vermek
zorundaydılar. Ayrıca topraklarını satabilme, çocuklarına bırakma hakları vardı.
b. Serfler (Köle Köylüler); Hiçbir hakka sahip değildiler. Soyluların malı sayılırlardı. Toprakla birlikte alınır ve satılırlardı.
Orta Çağ boyunca Avrupa'da zenginlik kaynağı topraktı. Bu nedenle geri, kapalı bir ekonomik yapı görülür.
Ortaçağ Avrupa'sının düşünce biçimine skolastik felsefe egemendir.Skolastik düşünce Hıristiyanlık dininin esasları ile Aristo'nun görüşlerinin
kaynaştırılmasıyla oluşmuş , dogmatik, bilim ve deney'i reddeden bir düşünce yapısıdır.
Yeniçağ başlarında Avrupa’nın bu yapısının bozulmasında coğrâfî keşifler birinci etken oldu. Coğrafi keşiflerden önce yapılan Haçlı Seferleri
de (1096 - 1270) soyluların fakir ve zayıf düşmelerine neden oldu.
Coğrafi keşifler, dünya ticaret yollarını değiştirdi. Akdeniz eski önemini kaybetti. Ve burjuva sınıfı zenginleşti. Yönetimde hak iddia etmeye
başladı. Bu sınıf, demokrasi ve özgürlük fikirlerinin öncüsü oldu. Bu arada, Avrupa’da barutun öğrenilmesi ve topta kullanılması ile, derebeylerin
şatoları yıkıldı. Derebeylik rejimi tarihe karıştı. Bunun yerini güçlü krallıklar aldı. Coğrâfî keşiflerden sonra zenginleşen burjuva sınıfı, bilim ve sanat
hareketlerinde öncü oldu. Rönesans ve reform hareketleri Avrupa’nın değer yargılarını değiştirdi. Bu dönemde Avrupa’da ölümsüz eserler yapıldı.
Rönesans, konumu nedeniyle İtalya’da, reform da Almanya da başladı.
Bu hareketler giderek bilimde ilerlemeyi ortaya çıkardı. Bilim ve teknikteki ilerlemeler de, Endüstri İnkılâbı’nı doğurdu. El tezgahları, yerini
kömür, petrol, su gücü ile çalışan fabrikalara bıraktı. İç pazarları doyum noktasına gelen ülkelerde, dış pazarlara açılma başladı. Bu da,
sömürgecilik hareketlerini ortaya çıkardı. Sömürgecilikte başı, konumu ve sahip olduğu demir - kömür madenleri nedeniyle endüstrisini kuran
İngiltere çekti. İngiltere denizaşırı sömürgeler kurdu. Bunu Fransa, İspanya, Portekiz, Belçika, Hollanda izledi. Bu gelişim, tüm Avrupa ülkelerinde
aynı anda olmadı. Bu hareketlerde geri kalan ülkeler oldu. Örneğin: Feodal yapıdan kurtulamayan Almanya, İtalya prenslikleri gibi.
Her yenilikte olduğu gibi Endüstri İnkılâbı da çelişkisini beraberine getirdi. Endüstrinin gelişmesi ile, işçi sınıfı çoğaldı ve güçlendi. İşçiler,
ağır çalışma koşullarının ve yaşam koşullarının düzeltilmesi için fabrika sahipleriyle mücadeleye girişti. Bu kavgalar, yüzyıllarca sürdü. Amerika
kıtasında, İngiltere’nin sömürgesi olan Kuzey Amerika’nın bu ülkeye karşı bağımsızlık mücadelesi vermesi ve insan haklarına dayalı ilk anayasalı
demokrasi yönetimini kurması gözlerin bu ıtaya çevrilmesine neden oldu. 1774’da A.B.D. Cumhurbaşkanlığı’na George Washington seçildi
Avrupa’da fikir adamları ve düşünürler yapıtlarında, insan hakları, özgürlük, ulusçuluk fikirlerini işlemeye başladılar. Bu düşünceler, ekonomik
açıdan halk sınıfları arasında büyük uçurumların oluştuğu Fransa’da ilk meyvelerini verdi. 1789’da Fransa’da yönetime karşı büyük bir ihtilal oldu.
Bu ihtilal’de, zengin olan fakat yönetimde hak ve yetkileri olmayan Burjuva sınıfı, fakir halka öncülük etti. Bundan sonra Avrupa’daki bütün sosyal
patlamalarda ve hareketlerde Burjuva Sınıfı’nın öncülüğü görülecektir.
Böylece Avrupa’nın ortaçağ halk sınıfları arasındaki egemenlik yetkisinin soylular ve din adamlarından sonra burjuva sınıfına geçtiğini
görüyoruz. Hatta bazı ülkelerde güçlenen işçi sınıfı yönetimi ele geçirdi.
Özgürlük, eşitlik, adalet, demokrasi, ulusçuluk düşünceleri de kralların ve imparatorlukların yıkılmasına, onun yerine ulus esasına dayanan
devletlerin kurulmasına neden oldu. (Bunda 1789 Fransız ihtilâlinin etkisi büyüktür) Bu ihtilali Avrupa’daki diğer ihtilaller tâkip etti.
Birinci Dünya Savaşı: Osmanlı İmparatorluğu, Avusturya Macaristan İmparatorluğu, Rus çarlığı gibi imparatorlukların yıkılmasına neden
olunca, Avrupa’da imparatorluklar dönemi sona erdi. Demokrasi esasına dayanan devletler bu idare biçimi içinde serbest ekonomi (kapitalizm) yolu
ile geliştiler. II. Dünya Savaşı’nda dünyanın büyük bölümünde bağımsız devletler kuran toplumlar, yeni ekonomik bağımlılıkların ve sömürü
biçiminin içine girdiler.
Ortaçağ Avrupasında Din ve Düşünce Yaşamı :Hıristiyanlık dininde iki büyük mezhep ortaya çıkmıştı; Katoliklik ve Ortodoksluk.
Katolik Mezhebi : Daha çok, Orta , Kuzey ve Batı Avrupa'da yaşayanlar bu mezhebi benimsemişti. Dini merkezi Roma, dini lideri ise "Papa
" dır.
Hz.İsa'nın yeryüzündeki vekili sayılan papaların Aforoz ve Enterdi gibi güçlü yetkileri vardı. Aforoz, kişiyi dinden çıkarma ve toplum dışına itme
anlamına, Enterdi ise kralıyla birlikte bir ülkenin cezalandırılması anlamına gelmektedir.
Ortodoks Mezhebi : Daha çok Balkanlılar ve Rus'lar ( Slavlar) bu mezhebi benimsemişti. Dini merkezi İstanbul ,dini liderleri ise "Patrik" tir.
MAGNA CHARTA ( Büyük koşul ) : 1215 yılında İngiltere'de kralla halk temsilcileri arasında karşılıklı olarak imzalanan bir belgedir. Bu belgeyle
kralın halka karşı yetkileri ilk kez kısıtlanmış ve toplumsal ilerlemenin hızlanmasının koşulları yaratılmıştır. İgilterede parlemento oluşturuldu.
Dünyada ilk Anayasal harekettir. Bu belgeye göre;
1. Kral, uyruklarının oluru olmadan yeni vergi koyamayacak ve vergi oranlarını artıramaya-caktı.
2. Özgür kişiler haksız yere tutuklanamayacak ve yargılanmadan cezalandırılamayacaktı.
Magna Charta bir anayasa niteliğindedir. Kralın yargı ve yürütme yetkilerinin kısıtlanma-sıyla başlayan süreç, parlamentonun kurulmasına,
meşrutiyete ve hukuk devletine geçilme-sine, parlamentonun üstünlüğünün kabul edilmesine, insan hakları ilkelerinin yayınlanması-na ulusal
egemenlik ve demokrasinin uygulanmasına kadar gelişmiştir. Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nın gerekçesini oluşturan Magna Charta; karşılıklı
imzalanan bir belge olması ve ilk kez hükümdarın yetkilerinin kısıtlanması açısından ( biçimsel ) Osmanlı tarihinde 1808 yılında imzalanan Sened-i
İttifak'a benzer. Hükümdarın yetkilerinin ilk kez halka karşı kısıtlanması, ilerici-devrimci bir eylem olması, hukuk devletine ve meşrutiyete yol açması
açılarından ( özünde ) 1839'da yayınlanan Tanzimat Fermanı'na benzer.
COĞRAFİ KEŞİFLER: Pusulanın bulunması, gemiciliğin ilerlemesi, coğrafya bilgisinin ilerlemesi, cesur gemicilerin yetişmesi, çeşitli
sınıfların zengin olma isteği coğrafi keşiflere neden olmuştur. Osmanlı, zengin ve konumu iyi olduğu için coğrafi keşiflere iştirak etmedi. Coğrafi
keşifler sonucunda; Asya ticareti ümit burnuna kaydı. Osmanlı ve İslam ülkeleri ekonomik kayıplara uğradı. Portekiz ve ispanya ilk sömürgeleri
kurdular.Burjuva sınıfı doğdu. Sanayi devriminin ön koşulları oluştu. Keşiflerin ana nedeni: İspanya ve Portekizin Akdeniz ticaretinden
faydalanamamasıdır.
RÖNESANS: İtalyada başlayıp avrupaya yayılan bilim vs. alanındaki gelişme ve değişmelere Rönesans denir. Soylularla halk arasında
farklılık ve çelişki arttı. Hümanizm ve pozitif düşünce gelişti. Dinsel konular tartışmaya açıldı. Bilim teknik gelişti.
REFORM: Almanyadan başlayan dinsel nitelikli hareketleri reform denir. Alman kilisesi papaya bağlı. Martin Luter incili ilk defa tercüme
etmiştir. Reform sonucunda yeni mezhepler ortaya çıkmıştır. Protestan, kalvenizm, algini kalvenizm… Katolik kilisesi kendi içinde reform yaptı. Laik
eğitime geçildi. Yeni mezheplerden dolayı yeni tarikatlar çıktı. Mezhep savaşları başladı.
www.kpss.6te.net
12
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
HAÇLI SEFERLERİ(1096-1272)
Orta çağda Avrupalıların Akdeniz Ticaretinden, dolayısıyla dünya ticaretinden
yararlanmak,Akdeniz ticaret yollarını Avrupalılara kapayan İslam birliğini yararak Doğu Akdeniz
limanları aracılığıyla ipek ve baharat ticaret yolları ile bağlantı kurmak amacı ile yaptıkları seferlere
“Haçlı Seferleri” denir. 1096- 1272 yılları arasında sekiz haçlı seferi yapıldı. Bunlar arasında en
önemli dört tanesi sırası ile şunlardır:
-1.Haçlı Seferi(1096-1099)
-2.Haçlı Seferi(1147-1149)
-3.Haçlı Seferi (1189-1192)
-4.Haçlı Seferi(1202-1204)
HAÇLI SEFERLERİNİN NEDENLERİ:
Dini nedenler;
a)Hıristiyanların kutsal yerleri geri almak istemeleri: Hz . Ömer Kudüs’ü aldıktan sonra oradaki
Hıristiyan ve Musevilere dini bir takım haklar ve imtiyazlar vermişti .Abbasiler devrinde Harun
Reşit ile Şarlman arasında yapılan anlaşmaya göre de:Hıristiyanlar, Kudüs ve dolaylarındaki
kutsal yerleri serbestçe ziyaret edebileceklerdi. Bu durum 11. yüzyıla kadar böylece devam etti.
Bu yüzyılda .Ön Asya’nın siyasal durumunda bazı değişiklikler olmuştu. Mısırdaki Fatimilerle
Abbasiler ve Selçuklularla Fatimiler arasında birçok anlaşmazlıklar çıkmış ve savaşlar başlamıştı.
Ön Asya ‘ nın bu karışık durumundan yararlanmak isteyen kimi mutaassıp papazlar , Müslümanlar
aleyhine birçok yalanlar uydurarak Hıristiyanları kutsal yerleri almak için kışkırtmaya başladılar.
b) Papa tarafından kurulan kluni tarikatının faaliyetleri :Orta çağda Avrupa’da Müslümanlarla
çarpışmak için kurulmuş olan Kluni tarikatına bağlı bir çok papazlar ve kimi papalar da
Hıristiyanları ve özellikle derebeyleri ve şövalyeleri Müslümanlarla savaşa kışkırtıyorlardı(Piyer
LERMİT).
c) Hıristiyanların Taassupları : Orta çağ Hıristiyanları, cennete gitmek için Kudüs’ü ziyaret
etmenin şart olduğuna inanırlardı. Ayrıca, günah işleyen kimseler de bu günahlarından kurtulmak
için kutsal yerleri ziyaret etmek zorunda idiler. Gene Hıristiyan inanışına göre, Hz. İsa uğruna ölen
bir kimse doğruca cennete giderdi. İşte Hıristiyanlardaki bu inanışlar ve koyu taassup Haçlı
seferlerinin en önemli nedenlerinden idi.
Siyasi nedenler;
a) Türklerin Anadolu’ya girerek Bizans İmparatorluğu’nu tehdit etmeleri
b) Bizans İmparatorluğunun Avrupalıları Müslümanlara karşı kışkırtmaları:
Bizanslılar, 11. Yüzyılda Selçuklu Türklerinin baskısı karşısında kalmışlar,
Anadolu’yu ellerinden çıkarmışlardı. Türkleri tek başlarına Anadolu’dan çıkaramayacaklarını
anlayan Bizanslılar, Avrupa krallarına başvurarak, Hıristiyanlığın bir doğu kalesi, dünyanın
Akropolisi olarak kabul olunan Bizans’a yardım edilmesini istiyorlardı.
c) Papanın nüfuzunu arttırmak istemesi
d) Senyör ve şövalyelerin serüven arzuları:Derebeylerin, şövalyelerin savaş ve dövüşe olan
merakları, serüvenli bir hayat yaşamak, seyahat etmek, bilinmeyen ülkelere gitmek, buralarda
kendilerine ün kazandıracak işler görmek gibi arzuları da Haçlı Seferlerinin önemli nedenlerinden
biridir.
Ekonomik nedenler;
Avrupa’nın fakirliği, İslam Dünyası’nın zenginliği ve Doğu ticaret yollarının Müslümanların elinde
olması :
Orta çağda doğu ülkeleri ve özellikle İslam memleketleri bolluk ve zenginlik içindeydiler. O
zamanlar dünyanın en büyük ticaret yolları olan İpek ve Baharat yolları, Türklerin ve öteki
Müslüman milletlerin ellerinde idi. Avrupalılar orta çağda kendilerine gerekli olan her şeyi, Suriye,
Filistin ve Mısır limanlarından alırlardı. Oraları gören ve Kudüs’ü ziyaret eden Hıristiyanlar, İslam
ülkelerinin zenginliğini çok abartarak halka anlatıyorlardı. Orta çağda yokluk ve sefalet içinde
bulunan Avrupalılar bu zengin İslam ülkelerine gitmek, büyük ticaret yollarını ve bunların Orta
Doğudaki limanlarını elde etmek, dolayısıyla zengin olmak istiyorlardı.
I. HAÇLI SEFERİ(1096): Bu ilk Haçlı kitlesinin Türkler tarafından bozulup dağılmasından sonra
Avrupa’dan prens, kont ve düklerin idaresinde, çoğunlukla zırhlı askerlerden oluşan düzenli ordular harekete
www.kpss.6te.net
13
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
geçti.İstanbul’da toplanan bu Haçlı askerlerinin sayısı yaklaşık 600.000 kadardı. 1097 ilkbaharında Haçlı orduları
Anadolu yakasına geçirildiler. Bu Haçlı ordularının ilk hedefi Selçuklu başkenti İznik’ti. Bu sırada Sultan I.Kılıç
Arslan Malatya’yı kuşatmıştı. Haçlılar da İznik’i kuşatmaya başladılar. Sonunda I. Kılıç Arslan İznik önlerine
gelerek Haçlı ordusuna saldırdı. Bütün gün süren savaşta Türkler başarılı olamadılar. İznik'teki Türk birliği şehri
Bizans’a teslim ederek katliamdan ve yağmalanmaktan kurtardı. Haçlılar İznik’ten sonra Eskişehir yönünde
harekete geçtiler.
Kılıç Arslan, Eskişehir’den uzak olmayan bir yerde karargah kurmuş olan Haçlılara saldı.
Fakat Türkler üstün sayıdaki düşman karşısında çekilmek zorunda kaldı(1097). Kılıç Arslan
bundan sonra Haçlılar’ı yıpratmak istedi.
Sonunda Haçlı ordusu Antakya’ya kadar ilerleyerek şehri kuşattı. Selçuklu Sultanı Berkyaruk, Musul emiri
Kürboğa’yı Haçlılar’ın üzerine bir seferle görevlendirdi. Bu sırada Haçlılar Antakya’ya girdiler(1098). Selçuklu
ordusu şehrin düşmesinden üç-dört gün sonra Antakya önüne geldi. Ancak bu Selçuklu ordusu Kürboğa’nın
idaresizliği yüzünden Haçlılar’a yenildi.
Haçlılar bu olaydan sonra Kudüs’e doğru ilerlediler ve Ortaçağ’ın en müstahkem yerlerinden biri olan bu şehri
kuşattılar. Haçlılar Fatımiler’in idaresindeki Kudüs’ü 1099’da ele geçirdiler. Haçlılar böylece hedeflerine ulaştılar
ve Kudüs’te Latin Devleti’nin ilk krallığını kurdular. I. Haçlı Seferi sonunda Ortadoğu’nun siyasi durumu değişmiş,
Urfa Kontluğu’nun ve Antakya Prinkepsliği (princeps: başkan, hükümdar) kurulmuştu. Daha sonra 1101 yılında
düzenlenen üç Haçlı Seferi ise tam bir başarısızlıkla sonuçlandı. Türkler Eskişehir önündeki yenilginin acısını
çıkarmış oldular. Haçlılar da artık Türkler’in Anadolu’dan çıkarılamayacağını kesin olarak anlamışlardı.
İKİNCİ HAÇLI SEFERİ(1147-1149) :Haçlılar ancak İznik-Balıkesir-Bergama-İzmir-EfesDenizli-Antalya yolu ile Akdeniz kıyılarına indiler ve Antalya’dan deniz yolu ile Suriye‘ye
geçebildiler.İkinci Haçlı ordusu daha sonra Şam’ı kuşattı ama bir sonuç elde edilemedi.
İmadettin Zenginoğlunun (Musul Atabeyi) Urfa’yı alması üzerine. Anadolu Selçuklu 1.Mesut,
alman imparatorunun komutasındaki haçlı ordusunu konyada yenmiştir.
ÜÇÜNCÜ HAÇLI SEFERİ(1189-1192) Selahhaddin Eyyubi bu başarılarının ardından ,1187
Temmuzunda Hattin’de büyük bir Haçlı ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu savaşta Kudüs Latin
kralı Gui de Lusignan başta olmak üzere ,krallığın ileri gelenlerinden pek çoğu Selahaddin
Eyyübiye tutsak düştü. Bu zaferden sonra, Selahaddin Eyyübi, Haçlılardan 4 Temmuz 1187’de
Taberiye‘yi 9 Temmuz 1187 ‘de Akka’yı, 29 Temmuz 1187’de Sayda’yı ,Ağustos 1187’de Beyrut’u
,Eylül 1187 ‘de Askalan’ı ve Gazze ‘yi aldı. 1174’te Nureddin Mahmud bin Zengi’nin ölümü üzerine
mısır‘da bağımsız bir devlet kurup durumunu sağlamlaştırdıktan sonra Haçlılarla mücadeleye
girişen Selahadin Eyyübi ,Haçlıları önce Merc-i Uyun’da yendi daha sonra ellerinde tuttukları Beytu Ahzan kalesini aldı.2 Ekim 1187’de de Kudüs Latin krallığının başkenti olan Kudüs de
Selahaddin Eyyübi’nin eline geçti. Selahaddin Eyyübi’nin kazandığı bu başarılar Üçüncü Haçlı
Seferi’nin başlamasına neden oldu.
Alman İmparatoru Friederic I. Barbarossa çok büyük bir ordu ile Anadolu’ya girdi. Haçlıları
yine başlarında Kılıç Arslan II.nin bulunduğu Anadolu Selçukluları karşıladı. Ancak yaşlanmış olan
Kılıç Arslan II. ,Haçlılar Anadolu’ya girdikleri sırada, ülkesini on bir oğlu arasında bölüştürmüştü;
dolayısıyla Anadolu Selçuklu Devleti siyasal birlikten yoksundu. Almanlar Anadolu‘da ilerlerken
önce göçebe Türkmen boylarının saldırılarına uğradılar. Konya önlerinde de asıl Anadolu Selçuklu
Devletinin kuvvetleri ile karşılaştılar. Haçlılar Anadolu Selçuklu Devleti’nin başkenti olan Konya’yı
almayı başardılar. Burada Haçlılar ile Selçuklular arasında yapılan bir anlaşma gereğince,
Anadolu Selçuklu Devleti’nin ileri gelenlerinden yirmi beş kişi rehin olarak Haçlılara verilmiştir .Bu
sayede Haçlıların savaşmadan ve bir saldırıya uğramadan Anadolu’yu geçmeleri sağlandı.
Haçlılar Konya’dan sonra Karaman yönünde harekete geçtiler. Ancak Toroslar’da Anadolu
Selçuklu denetiminden bir dereceye kadar bağımsız olan göçebe Türkmen boylarının saldırılarına
uğradıklarından, ellerinde rehin bulunan yirmi beş Selçuklu beyini öldürdüler. Ama Friederich I.
Barbarossa Kudüse ulaşmadan, Tarsus çayı olarak bilinen Kydnos çayında boğularak öldü.
Ordusu Akdeniz kıyılarını izleyerek Filistin’e ulaştı.
Alman imparatorunu karadan Kudüs’e gitmeyi seçmesine karşılık İngiltere kralı Aslan Yürekli
Richard ile Fransa kralı Philippe-Auguste ,İtalyan kentlerinin de yardımı ile ,deniz yolu ile Filistin’e
geldiler. Haçlılar ilk iş olarak, Akka kalesini karadan ve denizden kuşatıp ele geçirdiler. Ancak yine
aynı sırada Philippe-Auguste , Richard ile anlaşamadığından seferi terk ederek ülkesine döndü.
Böylece , hem Haçlıların gücü azalmış ,hem de başlarına iyi bir asker, ama kötü bir siyasetçi ve
devlet adamı olan Richard geçmiş oldu.
www.kpss.6te.net
14
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
Üçüncü Haçlı seferinden Haçlıların tek başarıları Akka kalesini almak oldu.
4. HAÇLI SEFERİ (1202-1204): Alman imparatoru Heinrich 3’ün düzenlediği 3. Haçlı
Seferine Venedikliler de bütün deniz kuvvetleri ile katıldılar. Ancak bu haçlı seferi Kudüs yerine
Ortodoks Bizans’a karşı yapıldı.
Seferin Bizans’a yönelmesinin temel nedeni Akdeniz ve Karadeniz ticaretinde Bizans ve Venedik
arasındaki rekabet , Bizans’ta Angeloslar arasındaki imparatorluk çekişmeleri ve Latinlere karşı
duyulan derin düşmanlık duyguları idi. Bizans’taki taht kavgaları , gerek Venediklilerin , gerekse
öbür haçlıların Bizans’ın iç işlerine karışmalarına olanak tanıyordu .
1195’te tahttan indirilen ve gözleri kör edilen İsaakios 2’nin Angelos’un oğlu prens Aleksios
hapisten kaçıp Venedik’e gelmiş ve babasının yerine geçmiş olan Aleksios 3 Angelos’a karşı
Venedikliler ve öbür haçlılardan yardım istemişti. Bunun üstüne , Haçlı ordusu , Kudüs seferinden
vazgeçerek , Aleksios’un isteğini Bizans’ın kendilerine büyük bir para vermesi karşılığında kabul
etti. Venedikliler de Haçlı ordusunun atlarını ve erlerine, para karşılığı Bizans önüne taşımayı
kabul ettiler . Haçlı ordusu 24 Haziran 1203’te İstanbul’a geldi ve kent 17 Temmuz 1203’te
Haçlıların eline geçti. Daha önce tahttan indirilmiş olan İsaakios 2 Angelos yeniden tahta çıkarıldı ,
oğlu Aleksios da , Aleksios 4 adı ile ortak imparator ilan edildi. Ancak bu durum çok sürmedi ,
Bizanslılar haçlılara vermeyi vaat ettikleri parayı ödemeyince haçlılar davranışlarını değiştirdiler .
Önce İstanbul önlerinde Venedikliler ile öbür Haçlılar,Bizans İmparatorluğu topraklarını aralarında
bölüştüren bir anlaşma imzaladılar; ardından da 13 Nisan 1204’te saldırıya geçerek kente girmeyi
başardılar .
Bizans üç gün süre ile yağma edildi yakılıp yıkıldı . Haçlılar kente egemen olduktan sonra
daha önce Mart 1204’te İstanbul önlerinde kendi aralarında yaptıkları ve Bizans imparatorluğu
topraklarının bölüştürülmesi ile ilgili anlaşmaya uygun olarak imparatorluk topraklarını kendi
aralarında payettiler. Daha sonrada Haçlı komutanlarından Marki Bonifacio di Monferratto’yu
imparatorluk tahtına çıkardılar . Böylece İstanbul’da bir Katolik Latin imparatorluğu kurulmuş oldu.
(1204-1261) İznik, Trabzon’da rum devleti kuruldu.
HAÇLI SEFERLERİNİN SONUÇLARI: Anadolu Selçuklu, Eyyubiler ve Musul Atabeyliği
haçlılarla savaşan Türk devletleridir. Bu sıralar Abbasiler’in sadece dini gücü kalmıştır. Doğu-batı
ticareti gelişti. Venedik, cenova, Marsilya limanları önem kazandı. Hristiyanların kiliseye balılığı
azaldı. Kudüs Müslümanlarda kaldı. Akılcı ve bilimci düşünce yayılmaya başladı. Derebeyliklerin
gücü zayıfladı. Burjuvalar güçlendi. Coğrafi keşifler başladı. Merkezi krallıklar güçlenmeye başladı.
Barut, pusula, kağıt ve matbaayı öğrendiler. Barut: Derebeyliklerin yıkılmasına, Pusula: Coğrafi
keşiflere kağıt ve matbaa: Rönesans ve Reforma neden olmuştur.
OSMANLI İMPARATORLUĞU
Türkler'in tarih boyunca kurdukları sayısız devletler arasında en uzun ömürlüsü Osmanlı Devleti
olmuştur. Altı yüz yıldan fazla yaşayan Osmanlı İmparatorluğunu beş dönem halinde
inceleyebiliriz:
A-Kuruluş Dönemi 1299-1453: Osman Gazi’nin Söğüt’te (Domaniç) bağımsız bir devlet
kurmasından - 1453 istanbulun fethine kadar olan dönem.
B-Yükseliş Dönemi 1453-1579: Fatih Sultan Mehmet’in 1453’te istanbulun fethinden -1579 vezir
sokulu Mehmet paşanın ölümüne kadar olan dönem
C-Duraklama Dönemi 1579-1699: 1579 Sokullu Mehmet paşa’nın ölümünden - 1699 karlofça
anlaşmasına kadar olan dönem.
D-Gerileme Dönemi 1699-1792: 1699 karlofça anlaşmasından – 1792 yaş anlaşmasının
imzalanmasına kadar olan dönem
E-Dağılma Dönemi 1792-1918: 1792 yaş anlaşmasının imzalanmasından - 1 kasım 1922
saltanatın kaldırılmasına kadar olan dönem
KURULUŞ DÖNEMİ (1299 - 1453 ):
Osmanlılar, Oğuz Türklerinin Kayı boyundandırlar. Osman Bey döneminde bu beylik 1299
yılında bağımsızlığını ilan eder ve Osmanlı Devleti kurulur. Osman Bey zamanında bir çok Bizans
yerleşim yeri ele geçirilir. 1324 yılında Orhan Bey başa geçer. Bursa, Balıkesir ve Ankara Osmanlı
www.kpss.6te.net
15
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
topraklarına katılır. 1353 yılında Süleyman Paşa döneminde Türkler RUMELİYE (Avrupa
topraklarına) geçerler. 1362 yılında başa Murat Bey (1. Murat) geçer. Doğu Trakyanın fethi
tamamlanır. Edirne şehri başkent olur. Sırpsındığı mevkiinde bir Haçlı ordusu yok edilir. Bu
dönemde bir Haçlı ordusu da Kosova'da yenilgiye uğratılır (1389). Bu savaşta 1. Murat şehit edilir.
1389 yılında başa Yıldırım Beyazıt geçer. Bu dönemde Batı Anadolu ve Sivas'a kadar Orta
Anadolu ele geçirilir. Anadolu Türk birliği sağlanır. 1396 yılında büyük bir Haçlı Ordusu Niğbolu'da
mağlup edilir. Bu savaşla Osmanlıların Rumeli'de yayılışı daha da genişledi. Bu sırada bir çok
Anadolu beyi Moğol İmparatoru Timur'dan yardım istedi. Bunu bahane eden Timur, Osmanlı
topraklarına girdi. 1402 yılında Ankara Savaşı'nda Yıldırım Beyazıt yenildi. Ankara Savaşı devleti
sarstı. Osmanlılar yıkılmadılar ama Avrupa devletleri bundan yararlanmasını bildiler. 1402'den
1413 yılına kadar geçen bu döneme FETRET (AYRILIK) Devri denir. 1.Mehmet Çelebi
kardeşleriyle uzun bir mücadele yaptıktan sonra, Osmanlı Devletinde ki birliği yeniden sağladı.
(1413)
1-Osmanlı Devleti'nin Genel Özellikleri :Osmanlı tarihi, Anadolu Türkiye tarihinin 4.
dönemini oluşturur. Türk devletleri içinde en uzun süre yaşayan ve en geniş sınırlara ulaşanıdır.
Türk Devletleri içinde merkezi otoritesi en güçlü olanıdır. Kültür ve uygarlık alanında en çok
ilerleyen Türk Devleti'dir. Mutlak egemenlik haklarını hükümdar kullanır. Ancak, I. Ahmet
dönemine kadar veraset yasası belirgin değildir. Şeriat hukuku ile yönetildiğinden Teokratik,
mutlak egemenlik haklarını hükümdar kullandığından Monarşik devlet yapısı görülür. Fetih
temeline dayandığından askeri, etnik yapı çeşitli olduğundan çok uluslu bri imparatorluktur. Fetih
politikası, dinsel (cihat) ve ekonomik (ganimet) amaçlı olmuştur.
2-Osmanlıların Kökeni : 1243 Kösedağ Savaşı'ndan sonra Anadolu'da Moğol hakimiyeti
başladı. Bu tarihten önce Kayı Boyu, Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaaddin Keykubat zamanında
Anadolu'ya gelmişti. Kayı Boyu Anadolu'ya ilk geldiğinde başında Ertuğrul Gazi bulunmaktaydı.
Anadolu Selçuklu Sultanı tarafından Kayı Boyu'na Söğüt ve Domaniç kışlak olarak verildi.
3-Kuruluş Sırasında Anadolu ve Çevresi : Kayı boyu Söğüte geldiğinde Anadolu'da
Beylikler dönemi başlamıştı. Anadolu Selçuklu Devleti henüz yıkılmamış fakat İlhanlı Devleti'nin
egemenliği altına girmişti. IV. Haçlı seferi sırasında İstanbul'dan kaçan Rumlar Karadeniz
Bölgesi'nde Trabzon Rum Devleti'ni kurmuştu. Batı Anadolu ve Marmara Bölgesi Bizans
hakimiyetindeydi. Moğol istilası nedeniyle Anadolu'ya Türkmen akını başlamıştı. Türkmen göçleri
sonunda Anadolu'daki Hristiyan nüfus azaldı, Hristiyanlar şehirlere yerleşti. Türkmenler Selçuklu
etkisinden kurtardıkları mistik liderleriyle tarikatlar kurmuştu. Zanaat loncaları yani ahiler zamanla
güçlenerek, halkı askeri ve siyasal kargaşaya karşı korumuştu. Türkmenlerin çoğu köylere
yerleşerek tarım ve hayvancılıkla uğraşmıştı. Göçebe yaşamı sürdüren boylar daha çok Güney
Anadolu'da, Toroslar'ın eteklerine ve Çukurova'ya yerleşmişti. Ege, Marmara ve Doğu
Karadeniz'de Rumlar, Kayseri ve Sivas'ta Moğollar, Çukurova ve Doğu Anadolu'da Ermeniler
yaşamaktaydı. Anadolu'nun Kuzey Doğu'sunda Altınordu Devleti hüküm sürmekteydi. Doğu
Anadolu ve İran Bölgesi'nde İlhanlılar bulunmaktaydı. Trakya Bölgesi ve Marmara'nın güneyi ile
Batı Anadolu'da Bizans egemendi. Yakın Doğu'da en önemli siyasi güç Memlük Devleti idi.
Balkanlar'da derebeylik rejimi ile yönetilen, Sırp Krallığı, Bulgar Krallığı, Arnavut Beyliği, Macar
Krallığı, Eflak ve Boğdan Beylikleri, Mora Despotluğu, Bosna ve Hersek Beylikleri, Erdel Beyliği
bulunmaktaydı.
4-Osmanlı Devleti'nin Büyüme Nedenleri :İslam dini ve İslam dininin öngördüğü cihat
inancı. Türkmen desteğinin alınması ve beyliklerle iyi geçinilmesi. Anadolu'ya gelen Türkmenlerin
fethedilen yerlere yerleştirilmesi yani düzenli iskan politikası Balkanlardaki düzensiz siyasi birlik ve
Bizans'taki taht kavgaları. Yetenekli ve deneyimli yöneticilerin iş başına geçmesi. Merkezi
otoritenin güçlü olması. Fethedilen bölgelerde halka karşı adil davranılması ve dinsel hoşgörünün
olması.
1-Osman Bey Dönemi (1299-1326) :Ertuğrul Gazi'nin 1281 yılında ölümü üzerine boyun
başına Osman Bey geçti. 1299 tarihinde Osmanlı Beyliği'nin bağımsızlığını ilan etti. Bu tarih
Osmanlı Devleti'nin kuruluş tarihi olarak kabul edilir. Osmanbey, Ahi teşkilatı ile iyi geçindi. 1302
Koyunhisar savaşında bizansı yendi. Birlik politikası izlemiştir. Harmankaya tekfuru Köse Mihalin
www.kpss.6te.net
16
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
osmanbeye yakınlığı ve Osmanlı devletine hizmeti oldu.Osman Bey, Yenişehir, Karacahisar,
Yarhisar, Bilecik, Mudurnu ve İnegöl'ü aldı. Osman Bey'e en büyük desteği Anadolu ahileri ve
Türk beyleri sağladı. Bölgede bulunan Bizans tekfurlarına karşı büyük başarılar kazandı. 1308
tarihinde Koyunhisarı'nda Bizans ile ilk savaş yapıldı ve başarı sağlandı. 1308'de Anadolu
Selçukluları'nın yıkılışı üzerine Osman Bey İlhanlılar'a bağlılığını bildirdi. Bu dönemde ilk defa para
basıldı. 1281 yılında Karacahisar'ı ele geçirdi. 1320 tarihinden itibaren ordunun başına Orhan Bey
geçti. Orhan Bey 1326'da Bursa'yı kuşattı. Şehir ele geçirildiği gün Osman Bey öldü.
2-Orhan Bey Dönemi (1326-1362) :Orhan Bey 1324 tarihinde Osmanlı Beyliği'nin başına
geçti. Bursa şehir alınarak başkent yapıldı. 1329'da İznik üzerine yürüdü ve Bizans ile yapılan
Maltepe(Palenakon) Savaşı'nda İznik ele geçirildi. Kocaeli Yarımadası'nın fethi tamamlandı.
1342'de Ulubat ve Mihaliç Kaleleri alınarak Karesioğulları ile komşu olundu. Karesioğulları
Beyliğine son verildi. Edirne önlerine kadar gelindi. Bizans’a yardım karşılığında Çimpe kalesi
alındı. Ankara ve çevresi alındı. İlk medrese İznik’te açıldı. İlk Osmanlı donanması bu dönemde
kuruldu. İlk defa 1353 tarhinde Rumeli'ye geçildi. Marmara'nın kuzey ve batı kesimlerinin fethi
tamamlandı. Gelibolu'nun tamamı, Malkara ve Keşan ele geçirildi. İlk defa divan teşkilatı kuruldu.
İlk vezir de bu dönemde atandı. İlk Kaptan-ı Derya (Karamürsel Paşa) bu dönemde atandı.
3-I. Murat Dönemi (1362-1389) :I. Murat kardeşlerini öldürerek tahta geçen ilk Osmanlı
padişahıdır. 1362 yılında Sazlıdere Savaşı ile Bizans ordularını yenerek Edirne'yi fethetti.
Gümülcine ve Filibe alınarak Bizans'ın Balkanlarla olan bağlantısını kesildi. Bu durum Balkan
uluslarının Osmanlı'ya karşı birleşik haçlı ordusu oluşturmalarına sebep oldu. 1364 yılında
oluşturulan bu Haçlı ordusu tarihte Osmanlı Devleti'ne karşı oluşturulan ilk Haçlı ordusudur. 1364
tarihinde Sırp Sındığı savaşı ile Haçlı ordusu bozguna uğratılarak yukarı Bulgaristan alındı. 1366
sırplarla çirmen savaşını Osmanlı kazandı. Bu savaş ile Balkanlar'da Macar etkisi kırıldı. 1371'de
Sırplarla Çirmen Savaşı yapıldı ve Sırplar bozguna uğratıldı. 1389 tarihinde ikinci bir Haçlı ordusu
Osmanlı Devleti'ne saldırdı. 1389 tarihinde Kosova Savaşı ile Haçlı orduları ikinci kez yenildi. Bu
savaş sonunda, muhafızlara rağmen I. Murat'ı hançerledi. Sırplı hemen oracıkta paramparça
edildi. Anadolu'da Germiyanoğulları'ndan Kütahya, Simav ve Tavşanlı çeyiz olarak alındı(Yıldırım
Beyazıt için). Hamitoğlu hüseyinbeyden; Akşehir, Seydişehir, Beyşehir ve Karaağaç satın alındı.
Ankara geri alındı. Çandarlı Halil'in teklifi ile Yeniçeri Ocağı'nın ve kapıkolu örgütlerinin temeli
atıldı. İlk defa devşirme sistemi uygulanmaya başlandı. Tımar sistemi oluşturuldu. Rumeli
Beylerbeyliği kurularak, merkeze bağlı eyalet sistemi oluşturuldu. Balkan halklarının sempatisi
kazanıldı.
4-I. Bayezit (Yıldırım) Dönemi (1389-1402) :Beyliklerler mücadele ederek Anadolu'nun
siyasi birliğini sağladı. İlk kez Anadolu’da Türk Birliği sağlandı. İstanbul iki kez kuşatıldı fakat
başarı sağlanamadı. İlk kuşatmada Bizans Avrupa'dan yardım istedi ve Haçlı ordusu harekete
geçti. 1396 Niğbolu Savaşı ile Haçlı ordusu bozguna uğratıldı. Bu savaş sonunda Mısır'da bulunan
Abbasi Halifesi I. Mütevekkil, Yıldırım Bayezit'e gönderdiği mektupta ona "Sultan-ı İklim Rum" diye
hitap etmiştir. Bu savaşla Bulgaristan ele geçirildi, Eflak ve Bosna Osmanlı Himayesine girdi. İkinci
İstanbul kuşatması sırasında Boğaz'ın Anadolu yakasına Güzelcehisar da denilen Anadolu Hisarı
inşa edildi. Bu kuşatma Timur'un Anadolu topraklarına girdiği haberi üzerine kaldırıldı.
Ankara Savaşı'nın Nedenleri :1. Timur'un cihan hakimi olma amacıyla büyük bir
imparatorluk kurmak istemesi 2. Timur'un, Çin'e yapacağı seferde Batı'da güçlü bir devlet
bırakmak istememesi. 3. Ahmet Celayir ve Kara Yusuf'un Osmanlı Devleti'ne sığınması 4.
Türkmen Beylerinin Timur'a sığınması ve Beylerin Timur'u kışkırtması. 5-Beyazıt’ın doğuya
yayılma siyaseti.
Ankara Savaşı (1402) :Timur, 1402 yılında Anadolu'ya girerek, Sivas'ı aldı. Yıldırım Bayezit
ve Timur Çubuk Ovası'nda karşılaştı. 1402 yılında meydana gelen Ankara Savaşı'nda Osmanlı
ordusu yenildi ve Yıldırım Bayezit esir düştü.
Ankara Savaşı'nın Sonuçları :1. Yıldırm Bayezit Timur'a esir düştü ve esaret altında öldü.
2. Anadolu'da Türk birliği bozuldu ve beylikler yeniden kuruldu. 3. Batı'ya olan Türk ilerleyişi
www.kpss.6te.net
17
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
yavaşladı ve İstanbul'un fethi gecikti. 4. Bizans İmparatorluğu geçici bir süre de olsa kendini
toparlama fırsatı buldu. 5. Fetret Dönemi başladı.
Fetret Devri (1402-1413) :I. Bayezit'in oğullarından Süleyman Rumeli'de, Musa Bursa'da,
İsa Balıkesir'de ve Mehmet de Amasya'da hükümdarlığını ilan etti. Kardeşler arasında taht
kavgası başladı ve Anadolu'nun siyasi birliği sarsıldı. Mehmet Çelebi 1413'te kardeşlerini ortadan
kaldırarak Osmanlı tahtına geçti. Osmanlı Devleti, 11 yıl süren Fetret Devri'nde, sağlam devlet
örgütü ve yerleşmiş sosyal kurumlar sayesinde yıkılmaktan kurtuldu. Fetret Devri'nde Musa Çelebi
İstanbul'u kuşattı.
5-I. Mehmet (Çelebi) Dönemi (1413-1421) : Anadolu'da siyasi birliği yeniden sağladı.
(Osmanlı devletinin ikinci kurucusu) Aydınoğlu Beyliği'nden İzmir'i aldı. Karamanoğlu Beyliği'nden
Akşehir ve Beyşehir'i geri aldı. Candaroğlu Beyliği'ni de ortadan kadırdı. Eflak Beyi'ni yenerek bu
beyliği hakimiyeti altına aldı. Fetret Devri'nde Osmanlı Devleti'nin Balkanlar'da toprak
kaybetmemesinin nedeni Balkanlar'da izlediği hoşgörü politikasıdır. Çanakkale abluka altına
almıştır. Venedikle ilk deniz savaşı yapılmıştır. Batınilik mezhebini yaymaya çalışan Şeyh
Bedrettin Mahmut'un müritlerinden Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal ile birlikte isyan etti. Fakat
isyan bastırıldı. 1420'de Mustafa Çelebi isyan etti.
6-II. Murat Dönemi (1421-1451):Bizans'ın desteklediği Mustafa Çelebi hükümdarlığını ilan
etti fakat 1422 yılında yakalanarak öldürüldü. İstanbul'u kuşattı fakat kardeşi Çelebi Mustafa'nın
isyanı sonucu, kuşatma yarım bırakıldı. Menteşoğulları, Candaroğulları, Aydınoğulları ve
Taceddinoğulları Beyliklerine son verdi. Germiyanoğlu Yakup Bey, oğlu olmadığı için topraklarını
Osmanlı Devleti'ne vasiyet etti. Selanik, teselya, yanya alındı. Arnavutluk, Osmanlı himayesine
girdi.
Osmanlı-Venedik Savaşı (1425-1430) :Ankara Savaşı'nı fırsat bilen Bizanslılar, Eflaklar,
Arnavutlar ve Sırplar, Osmanlı aleyhine harekete geçmişti. Osmanlı Devleti'nin Adriyatik ve
Ege'nin Batı kıyılarına sarkması, Venediklilerin işine gelmiyordu. Osmanlı Devleti de Balkanlar'da
daha güvenli ilerleyebilmek için Venediklilerin elinden Selanik'i geri almak istiyordu. 1425-1430
yılları arasında meydan gelen savaşta Osmanlı Devleti Selanik, Yanya ve Serez'i ele geçirdi. Orta
ve Güney Arnavutluk'ta Osmanlı egemenliği sağlanmış oldu. 1444 yılında Osmanlı ordusu
Haçlılara karşı yenilgiler aldı. Osmanlı Devleti, 1444 yılında kendi lehine olmayan Edirne Segedin
Antlaşması'nı imzaladı. 2.Mehmetin 12 yaşında tahta çıkmasından istifade etmek isteyen haçlılar
Osmanlıya saldırdı. 1444 varna savaşında 2.Murat haçlı ordusunu bozguna uğrattı.
II. Kosova Savaşı (1448) :1444 Varna yenilgisinden sonra intikam için yeni bir haçlı ordusu
oluşturuldu. Jan Hunyad önderliğindeki Haçlı ordusu Mora seferine çıkmış bulunan II. Murat'ın
ordusuna saldırdı. 1448 tarihinde meydana gelen Kosova Savaşı'nda Haçlı Ordusu bozguna
uğratıldı. Balkanlardaki Osmanlı hakimiyeti kesin olarak sağlanmış oldu. Bu tarihten itibaren,
Avrupalılar, Osmanlı Devleti'ne karşı bir daha Haçlı ordusu oluşturma cesareti bulamadı. Bu
tarihten sonra Avrupalılar 1683 yılına kadar sürekli savunmada kalmış, Osmanlı saldıran taraf
olmuştur.
XIV. ve XVI. Yüzyıl Osmanlı Kültür ve Uygarlığı
Osmanlı Devletinde merkezi bir yönetim vardı. 2.Mehmet kardeş katlini yasallaştırmıştır.
1.Ahmet döneminde “ekber-i erşet” sistemi getirildi. Böylece, şehzadelerin sancaklara çıkma
esasını kaldırarak “kafes sistemi” geldi.
Devlet Yönetimi
Padişah : Osmanlı Devleti'nin yönetimine Al-i Osman diye adlandırılan Osmanlı ailesi
dışında başka bir sülaleden hükümdar getirilmemiştir. Devletin ve milletin devamı ilkesine
uyularak, bir isyan çıkmasının önüne geçmek amacıyla diğer şehzadeler öldürülürdü. Bu nedenle
yıkılışına kadar, Osmanlı Devleti'nde Roma ve Bizans'ta olduğu gibi bir çok sülale iş başına
geçmemiştir. I. Ahmet Dönemi'nden itibaren, kardeş katli kaldırılarak, oda hapsi uygulaması
başlamıştır. Padişah, törelere göre, bütün güç ve kudreti elinde bulunduran ve memleketin sahibi
www.kpss.6te.net
18
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
sayılırdı. Padişah, şer'i hukuka aykırı olmamak şartıyla, birtakım hükümler verir, bunlar örf olarak
adlandırılırdı.
Padişahlar aynı zamanda ordunun başkomutanı idi. XVI. yüzyıla kadar padişahlar,
şehzadelikleri döneminde savaşlara katılır, ülke idaresi ve savaş teknikleri konusunda tecrübe
kazanırlardı. Padişahlar, dini anlamda yetkilere de sahiptiler. Bu yetki Yavuz Sultan Selim'in,
Mısır'ı alması ile Halife-i Müslimin, yani Müslümanların halifesi sanı ile belirtilmişti.
Padişah çocuklarına, çelebi veya şehzade denir, şehzadeler, babalarının sağlığında büyük
bir sancağa tayin edilirdi. Buralarda, başlarında da "Lala" denilen devlet adamları olmak üzere,
devlet yönetimi konusunda yetiştirilirlerdi. Her şehzade hükümdar olma hakkına sahipti. Tahta
çıkma konusunda herhangi bir veraset sistemi yoktu. Osman Bey ve Orhan Bey döneminde
padişahlık hakkı hanedanın bütün erkek üyelerine aitti.
Ancak, I. Murat döneminden itibaren padişahlık, padişah ve oğullarına bırakılmış, bu durum
şehzadeler arasında zaman zaman taht kavgalarına sebep olmuştu. Fatih Kanunnamesi'nde bu
durum; "şehzadelerin hangisine saltanat nasip olursa onun tahta geçeceği" şeklinde belirtilmiş,
böylece bu kanunname ile kardeş katli yasallaşmıştır. I. Ahmet dönemi ile birlikte, ekber ve erşad
yani en akıllı ve en yaşlı kişinin tahta geçmesi kuralı getirilerek veraset sistemi belirgin bir duruma
gelmişti.
Osmanlı padişahları Halifelik yetkilerini ilk defa 1774'te imzalanan Küçük Kaynarca
Antlaşması'nda Kırım Müslümanlarını dini açıdan kendilerine bağlıyarak kullanmışlardır.
Merkez Yönetimi
Saray :XV. yüzyılla birlikte Osmanlı Devleti giderek gelişmiş ve büyümüş, buna paralel
padişahların oturduğu saraylar da büyümüş ve ihtişamı artmıştı. Bursa'nın başkent olduğu
dönemlerde, burada bir saray yapılmış, ardından Edirne'nin alınması ile buraya da saraylar
yapılmaya başlanmıştı. Fatih'in İstanbul'u fethi ile, önce bugünkü İstanbul Üniversitesi'nin
bulunduğu alana, Saray-ı Amire yani "büyük saray" diye bilinen bir saray yapılmış, zamanla bu
sarayın yetersiz kaldığına inanılarak, yine Fatih döneminde Topkapı Sarayı'nın yapımına
başlanmıştı. Dört tarafı duvarlarla çevrili olan bu saray,değirmenleriyle, fırını ve bostanıyla, silah
depolarıyla, ahırlarıyla, mescidleriyle adeta bir kasabayı andırmaktaydı. Bu dönemde saray,
padişahın ailelerine ayrılan harem, devşirmelerden ve savaşlarda esir alınıp yetiştirilen gençler ve
gönüllülerden oluşan Enderun ile sarayın dış hizmetlerine bakanlar için ayrılan Birun olmak üzere
üç ana bölümden oluşurdu.
Birun :Osmanlı Devleti'nin zamanla gelişip büyümesi sonucu, başlangıçta basit ve sade olan
saray teşkilatı yetersiz kalmış, sınırların hızla büyümesi ile devlet memurlarının sayısı artmıştı. Bu
durum saraya da yansımış, saray görevlilerinin sayıları da artmıştı. Bu durumda iki terim ortaya
çıkmıştı; Enderun ve Birun. Farsça bir kelime olan ve "dış" analamına gelen Birun, Osmanlı
sarayında dış hizmetlere bakan, sarayda yatıp kalkmak zorunda olmayan padişah hocası,
hekimbaşı, cerrahbaşı, hünkar imamı gibi kişilerin bağlı olduğu kısımdı. Bu insanlara "Birun Halkı"
ya da "Dış Halkı" denirdi. Birun Halkı, Enderun Halkı'na göre daha üst seviyede idi. Birun terimi
Tanzimat'ın ilanı ile kullanılmamaya başlanmıştı.
Enderun : Farsça bir kelime olan Enderun "iç" anlamına gelir. Enderun ve Enderun'a
mensup halk, devşirme denilen hristiyan çocukları ile savaşlarda esir alınıp yetiştirilen gençler ve
gönüllülerden oluşurdu. Devşirme kanununa göre sekiz ve on sekiz yaşları arasında toplanan ve
daha sonra boy, gösteriş, ahlak ve zeka olarak seçilen bu gençler, önce Edirne Sarayı, Galat
Sarayı ve İbrahim Paşa Sarayı gibi saraylarda Türk-İslam adet ve geleneklerine göre yetiştirilir,
ardından Enderun'daki ihtiyaca göre buraya alınıp, kendilerine birer oda tahsis edilir, saray
adabını öğrendikten sonra, yeteneklerine göre devlet memurluklarına atanırlardı. Bu odaların en
önemlisine Hasoda denirdi. Kısaca Enderun, Osmanlı Devleti'ne, devlet memuru yetiştiren bir
yüksek okuldu. 2.Mehmet İstanbulda sanh-ı seman medresesi, kanuni de süleymaniye
medresesini açmıştır. Devlet halkın eğitimi ile ilgilenmemiştir.
Harem :Arapça'da girilmesi yasak ve kutsal olan yer anlamına gelen harem, Osmanlı saray
yapısında önemli bir yer tutar. Harem-i Humayun veya Harem Dairesi adı verilen bu kısım da
tamamen padişah kadınlarına ayrılmıştı. Haremde bulunan kadınlar, Harem Ağası denilen,
erkekliği yok edilmiş kişilerin kontrolündeydiler. Hareme alınacak kadınlar itina ile seçilir, bunlar ya
www.kpss.6te.net
19
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
değişik ırklardan seçme güzel kadınlar, ya da padişaha bazı devlet adamlarının göndermiş olduğu
kadınlardan oluşurdu. Bununla birlikte bir takım cariyeler, yani savaşlarda esir alınan kadınlar da,
Harem Ağası'nın seçimi ile hareme girebilirlerdi.
Harem-i Humayun aynı zamanda bilinenin aksine, padişahın giyim ve kuşamı dahil tüm özel
işlerinin düzenlendiği bir kurumdu.
İstanbul Yönetimi : İstanbul, Osmanlı Devleti için kuruluş yıllarından itibaren hem siyasi
hem de ticari açıdan önemini korumuştu. 1453 yılında İstanbul'un fethi ile, Osmanlı Devleti'ne
başkentlik yapmaya başlayan şehir, Osmanlı tarihinde "payı taht-ı saltanat", yani "saltanatın
başkenti" olarak anılmıştır.
İstanbul, ülke yönetiminde özel bir yere sahipti. Bütün merkez teşkilatının bulunduğu İstanbul'a
özel memurluklar vardı. Bunlardan bazıları; İstanbul Ağası, İstanbul Kadısı, Şehremini idi.
Yeniçeri Ağası'nın bir görevi de İstanbul'un güvenliğini sağlamaktı. İstanbul Kadısı, şehirdeki
şer'iyye mahkemelerinin başında bulunan, yani adalet işleri ile uğraşan kişi idi. Bu arada şehirde
bulunan saray ve hükümete ait binaların onarım ve tamir işlerine bakan kişiye "Şehremini" denirdi.
Şehremini (şehir emini) İstanbul belediye başkanı. Sadece istanbulda belediye var.
Divan-ı Hümayun :Osmanlı Devleti'nde bugünkü anlamda Bakanlar Kurulu, Danıştay,
Yargıtay, Anayasa Mahkemesi gibi devlet kurumlarının görevlerini yerine getiren ve bizzat
padişahın başkanlık yaptığı, birinci derecede devlet işlerinin görüşüldüğü divana Divan-ı Hümayun
denir. En yüksek yargı organıdır. Selçuklu, İlhanlı gibi Türk Devletlerinden örnek alarak oluşturulan
Divan Teşkilatı ilk defa Orhan Bey zamanında kurulmuştu (Divan 2.Mahmut döneminde
kaldırılmıştır.). Fatih Sultan Mehmet'e kadar divana padişahlar başkanlık ederken, Fatih'ten sonra
divana sadrazamlar başkanlık etmeye başlamıştı. Divan, padişah nerde ise orda kurulurdu. Fatih
devrine kadar Divana padişahlar başkanlık ederken, bu tarihten itibaren Vezir-i Azamlar başkanlık
yapmış, padişah divan toplantılarını kafes arkasından dinlemişti.
Divan toplantılarında, birinci veya ikinci derecede siyasi, idari, askeri, örfi, şer'i, adli, mali
işlerle birlikte, halkın şikayetleri ve davaları görüşülüp karara bağlanırdı. Divan hangi din ve
mezhepten olursa olsun herkese açıktı. Divan üyelerinin başında, asli üye olarak kabul edilen;
Vezir-i Azam, Vezirler, Kadıaskerler, Defterdarlar ve Nişancı sayılabilir. Bunlardan başka, Rei'sü'l
Küttab, Kaptan-ı Derya, Yeniçeri Ağası da toplantılara katılırdı. Şeyhülislam Divan üyesi değildi.
Ayak divanı: Padişahın halk ve askerle görüştüğü divandır.
Galebe divanı: Yabancı elçilerin kabul edildiği divandır.
Seyfiyye :Divanda padişaha ait yetkileri kullanmak üzere görevlendirilen sınıflardan biri olan
Seyfiyye (ehl-i Örf), yürütme gücünü elinde bulunduran sınıftı. Seyfiyye; Sadrazamdan, en alt
rütbedeki kapıkulu ve tımarlı sipahiye kadar uzunan bir sınıftı. Bu sınıfın Divan-ı Hümayun'daki
temsilcileri vezirlerdi.
Sadrazam :Bugünkü anlamda başbakana eş olan Vezir-i Azam, Osmanlı Devleti'nin
başlangıçta sayısı bir olan vezirlerin giderek sayısının artması üzerine, birinci vezire verilen addır.
Vezir-i Azam, diğer Vezirler ve devlet ileri gelenlerinin başı ve hepsinin en ulusu sayılırdı. Vezir-i
Azam, padişahın da mutlak vekiliydi. Vekilliğin işareti ise padişah tarafından kendisine verilen
mühür, yani Mühr-ü Hümayun idi. Fatih devri ile birlikte divana başkanlık etmeye başlayan Vezir-i
Azamlar, padişah savaşa gitmediği zamanlarda da ordu komutanı olarak sefere çıkar ve Serdar-ı
Ekrem ünvanı alırdı. Vezir-i Azamlar XVI. yüzyılla birlikte, en büyük vezir anlamına gelen Sadr-ı
Azam diye anılmaya başlanmış, sadrazamların yönetimdeki ağırlığı XVII. yüzyılla birlikte giderek
artmıştı. Bu dönemde sadrazamlar devlet işlerini kendi saraylarında yönetir olmuş, bu nedenle
sadrazam sarayı, "yüksek kapı" anlamında olan "Bab-ı Ali" denmeye başlanmıştı.
Vezirler :Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllarında vezir sayısı birdi. Zamanla vezirlerin sayıları
artarak, Orhan Bey döneminde iki, Fatih döneminde dört, Kanuni döneminde yedi olmuştur. Vezir
sayısının çoğalması ile birinci vezire Vezir-i Azam denmiştir. Kaynaklara göre ilk Vezir-i Azam,
Çandarlı Halil Hayrettin Paşa'dır. Vezirler Divan-ı Hümayun'da Kubbe Altı'nda toplanıp kendilerine
verilen görevlerle uğraştıkları için, Kubbe Veziri veya Kubbenişin diye de adlandırılmışlardır.
Divanın doğal üyeleri olan Vezirler, üç tuğ taşır, maaş yerine kendisine tahsis edilen Has
gelirlerinden faydalanırlardı.
www.kpss.6te.net
20
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
Kaptan-ı Derya :Osmanlı Devleti'nde donanmanın başında bulunan kişiye (Donanma
Komutanı) Kaptan-ı Derya denirdi. Kaptan-ı Derya, divan üyesi olmakla birlikte, sadece İstanbul'da
olduğu zamanlarda toplantılara katılırdı. Osmanlı Devleti, kuruluş yıllarında sınırları denizlere
ulaşıp, denzi ötesi fetihlere başlanınca, gemiler yapmak ihtiyacı doğmuş, yapılan gemilerin her
birine de "reis" ünvanı ile birer kaptan atanmıştı. Bu resilerin başındaki kişiye de "Derya Beyi"
denmişti. Donanma büyüdükçe, donanmanın başında bulunan komutana Kapan-ı Derya denmeye
başlanmıştı. Osmanlı Devleti'nde ilk Kaptan-ı Derya, Orhan Bey zamanında atanmış, bu göreve ilk
gelen kişi de Karasioğulları kökenli, "Karamürsel Paşa" olmuştu. Kaptan-ı derya vezir rütbesinde.
Kanuni döneminde divan üyesi olmuştur. Tanzimat'ın ilanı ile birlikte Kaptan-ı Derya, Bahriye
Nazırı olarak anılmaya başlandı.
Yeniçeri Ağası :Divan üyelerinden biri olan Yeniçeri Ağası, Yeniçeri Ocağı'nın en üst
kademedeki komutanıydı. Yeniçeri Ağası, hem Yeniçeri Ocağı hem de Acemi Ocağı işlerinden
sorumluydu. Ayrıca İstanbul'un asayişinden de sorumlu olan Yeniçeri Ağası, padişahın Cuma
Selamlığı'na çıkışında, emrindeki Yeniçeriler ile namaz çıkışında selamlıkta bulunurlardı.
Savaşlarda padişahın koruyucusu ve en yakın askeri olan Yeniçeri Ağası, Yeniçeri Ocağı'nın
komutanı olması ve padiaşhın tahtta kalmasının çoğu zaman Yeniçerilerin elinde olması
nedeniyle, padişahın bir numaralı adamı idi. 1826 yılında Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması ile
Yeniçeri Ağalığı da tarihe karışmıştır. Yeniçeriler, “orta” denilen taburlar halinde
teşkilatlandırılmışlardır.
İlmiyye :Divanda padişaha ait yetkileri kullanmak üzere görevlendirilen diğer bir sınıftı. Ehl-i
Şer olarak da bilinen İlmiyye sınıfı, medrese eğitimi almış alimlerden oluşurdu. Bu sınıfın devlet
içindeki görevleri; tedris (bilgi aktarma), kaza (İslam hukukuna göre hüküm verme) ve ifta (yapılan
işlerin şeriata uygun olup olmadığını kontrol etme) idi. İlmiyye sınıfının Divan-ı Hümayun'daki
temsilcisi Şeyhülislam yani müftüydü.
Şeyhülislam :Şeyhülislam; kendisine sorulan genel veya özel konulardaki şeriata veya
hukuka ait noktalara, Hanefi Mezhebi'ne göre cevap veren kişiydi. Verdiği bu cevaba da "fetva"
denirdi. Şeyhülislam'ın ilk defa ne zaman görevlendirildiği bilinmemektedir. Bazı kaynaklara göre
şeyhülislam veya müftü tabiri ilk defa II. Murat zamanında kullanılmaya başlanmıştır. Yine
kaynaklarda geçen ilk şeyhülislam, II. Murat dönemindeki Molla Şemseddin Fenari'dir. Osmanlı
Devleti'nde, 1920'de bu göreve getirilen son Şeyhülislam, Medeni Mehmet Nuri Efendi'ye kadar
toplam 129 kişi bu makama geçmiştir. Osmanlı tarihinde birçok Şeyhülislamın padişaha ters
düştüğü veya ona sert söz söylediği görülmüştür.
Örneğin, Şeyhülislam Zenbilli Ali Efendi, kendisine görüşme teklif eden II. Bayezit'in teklifini
reddetmişti. XVIII. yüzyıl ile birlikte bir ülkeye savaş ilan edilip edilmemesi Şeyhülislam'ın fetvasına
göre belli olmaya başlamıştı. Önceleri Divan üyesi olmayan Şeyhülislamlar, XVI. yüzyıl ile birlikte
Divan'a katılmaya başlamışlar, protokolde Kazaskerlerden sonra gelmişlerdi. Kanuni sultan
döneminde divan üyesi oldu. 1.Mahmut zamanında şeyh-ül İslam adını aldı.
Kazasker :Kaynaklara göre, Osmanlı Devleti'nde, 1362'de I. Murat zamanında kurulan
Kazaskerlik makamı, ilk defa Abbasiler döneminde görülmüştür. Anadolu Selçuklu Devleti'nde de
benzer bir makam göze çarpar. Yine kaynaklara göre Osmanlı Devleti'nde Kazaskerlik makamına
ilk kez Bursa kadısı Çandarlı Kara Halil getirilmiştir. Kazasker'in anlamı; asker kadısı, ordu
kadısıdır. 1480'e kadar Kazasker sayısı birken, bu tarihden itibaren Anadolu ve Rumeli Kazaskeri
olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Rumeli Kazaskeri, derece ve rütbe olarak Anadolu Kazaskerinden
daha üstündü. Bu arada Kazasker, rütbe ve protokol bakımından vezirlerden hemen sonra gelirdi.
Divan üyelerinden olan Kazasker, Divan'da büyük davalara bakarlardı.
Kazasker aynı zamanda, padişah sefere çıktığında onunla birlikte sefere çıkmaya mecburdurlar.
İlmiye sınıfından olan Kazasker, XIX. yüzyıla kadar Osmanlı Devleti'nin en önemli
memurlarındandı.
Kalemiyye :Ehl-i Kalem olarak da adlandırılan bu sınıf, Osmanlı Devleti'nin idari ve mali
bürokrasisini oluşturur. Kalemiyye sınıfının Divan-ı Hümayun'daki temsilcisi Reis-ül Küttap'tır.
Nişancı :Türklerde hükümdar ferman ve beratlarına "nişan", bu işle sorumlu kişiye de
Nişancı denirdi. Divan-ı Hümayun üyelerinden olan Nişancı, derece ve protokole göre vezirlerden
sonra gelirdi. Osmanlı Devleti'nde ilk Nişancı'nın ne zaman görevlendirildiği bilinmemektedir.
www.kpss.6te.net
21
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
İlmiyye sınıfından seçilen Nişancı, birinci dereceden memur sınıfına girerdi. Nişancı'nın asıl
görevi, padişah adına yazılan fermanlara, beratlara ve namelere, padiaşhın imzası demek olan
tuğra çekmekti. Devlet bakanı.
Padişah mektuplarının yazım işi XVI. yüzyılla birlikte Reis'ül Küttablar'a devredilince, Nişancılar
sadece tuğra çekmekle görevlendirilmişlerdi. Nişancının bir başka görevi de Tahrir Defterleri'ni
düzenlemek, yani fethedilen toprakları Has, Zeamet ve Tımar olmak üzere gelirlerine göre
ayırarak defterlere kaydedip, bu toprakların dağıtımını yapmaktı.
Reis-ül Küttap :Katiplerin reisi anlamına gelen Reis-ül Küttap, XVII. yüzyıla kadar, Divan-ı
Hümayun Katipleri'nin şefi pozisyonunda olmasına rağmen, Divan'ın asıl üyesi değildi. Bu
dönemde Nişancı'ya bağlı bir memur olarak çalışırlardı. XVI. yüzyılda Divan üyesi olarak kabul
edilmiş ve dış işlerinden sorumlu hale gelmişlerdi. Reis-ül Küttap'ın görevleri kanunnamelerde şu
şekilde tanımlanmıştı; Padişah tarafından verilen hüküm ve kararları düzeltmek ve tamamlamak,
fermana uygun olarak emirler yazmak ve padişah ve Vezir-i Azam'a gelen mektupları tercüme
ederek cevap yazmak idi.
Defterdar :Osmanlı Devleti'nde mali işlerin başında bulunan, bugünkü anlamda Maliye
Bakanı görevini yerine getiren kişiye Defterdar denirdi. Kaynaklara göre Osmanlı Devleti'nde ilk
Defterdar, I. Murat'ın son zamanlarında veya I. Bayezit'ın ilk yıllarında göreve getirilmiştir. Diğer
devlet memurluklarında da olduğu gibi, Osmanlı Devleti'nin büyümesine paralel olarak,
başlangıçta bir olan Defterdar sayısı, Fatih devrinde Anadolu ve Rumeli Defterdatı olmak üzere
ikiye çıkarılmıştı.
Divandaki yerleri Kazaskerler'den sonra gelen Defterdarlar, devletin gelir ve giderlerini yani
bütçesini hazırlarlardı.
Taşra Yönetimi :Taşra yönetiminin temeli tımar sistemi denilen, bir kısım asker ve devlet
görevlilerine belli bölgelerde vergi kaynaklarının tahsis edilmesi, ve buna karşılık onlardan devlet
için hizmet beklenmesi sistemine dayanırdı. Tımar sistemi sayesinde devlet, hem tahsis ettiği,
miktarı belirlenmiş vergileri toplamak gibi ikinci bir iş yapmıyor, hem de çağrıldığında askere
gelecek hazır bir kuvvet oluşturuyordu. Taşra Teşkilatı, küçükten büyüğe; köy (karye), nahiye,
kaza, sancak (liva) ve eyaletlerden oluşmakta idi. Nahiyelerin köylerle birleşmesinden kazalar,
kazaların birleşmesinden sancaklar, sancakların birleşmesi ile de eyaletler ortaya çıkmıştı. Bunlar
arasında en fazla toprağa sahip birim kazalar ve sancaklardı. Kzalarda yönetici olarak, kadı,
alaybeyi ve subaşı bulunurdu. Kadılar adli işlere, subaşılar ise asayişle ilgili işlere bakarlardı.
Sancakları ise Sancak Beyi denen kişi yönetir, bu kişi askeri ve idari işlerin tümünden
sorumlu olurdu. Sancakların birlşemesi ile oluşan eyaletlerde ise başta Beylerbeyi denilen yönetici
birisi bulunurdu.
Beylerbeyi bulunduğu bölgede, padişahın temsilcisi olarak bütün yönetimden sorumlu idi.
Bunlar Anadolu ve Rumeli Beylerbeyi olarak ikiye ayrılmıştı.
Özel Yönetimli (Saliyaneli) Eyaletler :Tımar sisteminde, devlet tarafından tahsis edilmiş ve
miktarı belirlenmiş olan vergiye dirlik denirdi. Saliyaneli eyaletlerde tımar sistemi uygulanmadığı
için, buralardan yıllık vergi alınır, bu vergiye de yıllık anlamına gelen "saliyane" denirdi. İl kez
Kanuni Sultan Süleyman zamanında oluşturulan bu birimlerin toprakları kesinlikle dirliklere
ayrılmaz, yıllık gelirleri, iltizam denilen, verginin peşin olarak alınması, şeklinde toplanırdı. Bu
vergileri toplayan kişilere de "mültezim" denirdi. Saliyaneli eyaletlerin başında; Trablusgarp,
Tunus, Cezayir, Mısır, Bağdat, Basra, Yemen ve Habeşistan geliyordu.
Merkeze Bağlı (Saliyanesiz) Eyaletler :Osmanlı Devleti'nde taşra teşkilatı üç bölümden
oluşmuştu. Bunlar; Merkez bağlı Eyaletler, Bağlı Beylik ve Hükümetler ile Özel yönetimi olan
eyaletlerdi.
Tımar sistemi üzerine kurulmuş Osmanlı taşra teşkilatında, XVI. yüzyılla birlikte sınırların
genişlemesi ile, ülkenin her yanında tımar sistemi uygulanamamış, bazı bölgeler bu uygulamanın
dışında tutulmuştu. Tımar sisteminin uygulandığı eyaletlere, "saliyanesiz", tımar sisteminin
uygulanmadığı yerlerede "saliyaneli" eyalet denirdi. Saliyane, yıllık demektir. Tımar sisteminin
uygulanmadığı eyaletlerden alınan yıllık vergiye de bu ad verilir. Saliyanesiz eyaletlerin bazıları;
Rumeli, Bosna, Temeşvar, Budin, Eğri, Anadolu, Zülkadinye, Trabzon, Şam, Halep, Raka,
Diyarbakır, Van, Kars ve Kefe idi.
www.kpss.6te.net
22
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
Eyalet :Osmanlı Devleti'nde şimdiki anlamda "il" olarak bilinen temel idari birimdir. Eyaletlerin
başındaki yöneticiye "beylerbeyi" denirdi. Fakat beylerbeyi, bugünkü validen daha fazla yetkilere
sahipti. Eyalet valileri, sadece idari memur olmayıp aynı zamanda savaş durumunda
mahiyetindeki adamları ve askerleri ile savaşa katılırdı. Eyaletler sancaklara ayrılmıştı.
Sancakların başında da "sancak beyi" bulunurdu.
Eyaleti- beylerbeyi; sancakları- sancakbeyi; kazaları- kadılar; köyleri-tımarlıbeyler yönetir.
Saliyanesiz Eyalet: Anadolu, Rumeli, Karaman, Erzurum, Halep ve Şam tımar sisteminin
uygulandığı yıllıksız eyaletlerdir.
Saliyaneli Eyalet: Mısır, Habeş, Bağdat, Basra, Yemen, Cezayir,… yıllıklı eyaletlerdir.
Sancak :Osmanlı Devleti'nde idari bir birim olan sancak, kazaların birleşmesi ile oluşurdu.
Sancak, liva olarak da isimlendirilirdi. Sancakların başında "sancak beyi" yani "mutasarrıf"
bulunurdu. Sancakların bir araya gelmesi ile eyaletler oluşurdu. Sancakların güvenlik işlerine
subaşı (ordu komutanı) bakardı.
Şehzade sancakları: Manisa, Konya, Kütahya, Trabzon, Antalya, Amasya ve Kastamonudur.
Kaza :Osmanlı mülki yapılanmasındaki kaymakam idaresinde bulunan idari birime verilen
addır. Klasik dönemde taşra yönetiminde önemli bir yer tutan kazalar, kadıların idari yargı
fonksiyonunun azalmasından dolayı XVIII. yüzyılda önemini yitirmiştir.
Nahiye: Osmanlı taşra yönetiminde, en alt birimdir. Daha çok bir kaç köyden oluşurdu.
Günümüzde "bucak" olarak bilinen bu idari birimin başında "nahiye müdürü" bulunurdu.
Bağlı Beylik ve Hükümetler : Osmanlı Devleti idari teşkilatında, eyalet teşkilatı dışında
kalan ve iç işlerinde serbest ancak Osmanlı Devleti'nin hakimiyetini kabul etmiş, imtiyazlı, yani
özel statülü beylik ve hükümetler de vardı. Bunların başlıcaları Kırım Hanlığı, Sırbistan, Eflak,
Boğdan, Erdel ve Hicaz Emirliği idi. Bunların kralları veya beyleri kendi asilzadeleri arasından,
Osmanlı Devleti tarafından seçilmekte ve gördükleri himayeye karşı, Osmanlı Devleti'ne belirli
miktarda vergi ve asker göndermek zorundaydılar. Ancak Kırım Hanlığı ve Hicaz yanş Mekke-i
Mükerreme Emirliği bu statünün dışındaydı. Bu yapılanma ilk kez Fatih Sultan Mehmet zamanında
oluşturulmuştu.
Toprak Yönetimi
Öşri Topraklar:Müslümanlara ait olan veya Müslümanların yerleştirildikleri topraklardır. Mülk
olarak verilmiştir. Öşür ve çift resmi (öşür ve arazi vergisi) ödemekle yükümlüdürler. Arazi-i
Öşriyye olarak da bilinen Öşri Arazi, ya fetihten önce Müslümanların elinde bulunan arazi ya da
fethedildiği zaman Müslümanlara verilmiş olan topraklardı. Bu topraklar sahiplerinin mülkü olup
mülk sahipleri yaptıkları ziraat oranında elde ettikleri ürünün onda birinden, beşte birine kadar
devlete vergi vermekle yükümlüydüler.
Haraci Topraklar:Müslüman olmayanlara bırakılan veya mülk olarak verilen topraklardır.
Haraci Mukaseme (Üretim vergisi) ve haracı muvazzafa (arazi vergisi) ödemkle yükümlüdürler.
Arazi-i Haraciyye olarak bilinir. Mülki arazinin bir çeşidi olan Haraci arazi, hristiyan halka ait
topraklardı. Bu topraklar tıpku öşri topraklar gibi, sahiplerinin elde ettikleri ürünün onda birinden
beşte birine kadar toprak vergisi vermekle yükümlü oldukları topraklardı.
Miri Arazi :Bu topraklar her türlü işletim hakkı devlete ait olan topraklardı. Bu topraklar,
topraktan alınan verginin büyüklüğü ve hizmete göre çeşitli bölümlere ayrılmıştı. Miri toprak
üzerinde yaşayan kişiler, bu toprakların asıl sahibi olmayıp, kiracı konumundaydılar.
Osmanlı Devleti'nde Miri toprağın kullanım şekli şu şekilde idi : Tımar sisteminde; bir kısım asker
ve ya devlet görevlilerine belirli bölgelerde vergi kaynakları tahsis edilir, karşılık olarak da onlardan
devlet görevlilerine belirli bölgelerde vergi kaynakları tahsis edilir, karşılık olarak da onlardan
devlet için bir takım hizmetler beklenirdi. Miri Arazi de de; Osmanlı Devleti, bir toprağı
fethettiğinde, ki bu toprağın hıristiyan toprağı veya Müslüman toprağı olması önemli değildi, toprak
boş bırakılmayıp ekilmek şartıyla eski sahiplerine verilir, bu topraklarda ziraat yoluyla elde edilne
vergiler, direkt devlete değil de, o yerin geliri hizmet karşılığı kime verilmişse ona verilirdi.
Toprağı boş bırakan, yani üretim yapmayan köylüden "çift bozan" vergisi alınır, eğer köylü toprağı
üç yıl işlemeden bırakırsa, toprak elinden alınırdı. Kuralları yerine getirenler toprakların işleme
hakkını çocuklarına devredebilirler. Miri toprakların en önemli bölümünü savaşlarda yararlılık
gösteren kişilere verilen Zeamet ve tımarlar oluştururdu. Dirlik ismi verilen ve Osmanlı toprak
www.kpss.6te.net
23
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
yönetiminde genel adıyla tımar olarak bilinen bu topraklar, gelir açısından çoktan aza doğru; Has,
Zeamet ve Tımar olarak sıralanırdı.
Dirlik :Dirlik; terim olarak, tımar sistemi ile devletin bazı hizmetler karşılığında, bir takım
asker ve memurlara verdiği miktarı belirli gelir kaynaklarının genel adıdır.
Dirlik sistemi ile devlet, daha çok ürün olarak alınan vergileri toplayıp hazineye aktarmak gibi bir
yükten kurtuluyor, bu işi vergileri kaynağından toplayabilecek görevlilere bırakıyordu. Bu görevliler
hem kendilerine vergileri bırakılmış dirlik alanını yönetiyor, hem de çağrıldığı anda beslediği
askerlerle savaşlara katılabiliyordu. Miri arazinin en önemli bölümünü oluşturan bu dirlik sistemi ile
devlet ordusunun büyük bir bölümünü oluşturan atlı eyalet askerlerini meydana getiriyordu. Dirlik
arazide toprak dirlik sahibinin mülkü değildi, yani Miri arazinin, devlete ait arazi olmasından dolayı,
bu toprakların asıl sahibi devlettir. Dirlik sahibi, torağın sahibi değildi ama dirlik bölgesini koruma,
kollama ve gözetme hakkına sahipti. Bu yönetim hakkını hiçbir zaman keyfi olarak kullanamaz,
kadı denetiminde dirliğini yönetirdi.
A-Has :Has ; yıllık geliri 100 bin akçe ve üzerinde olan topraklara verilen isimdi. Haslar
genelde, birinci derecedeki , padişah, vezirler, beylerbeyi, sancak beyi gibi devlet memurları ile
hanedan üyelerine verilirdi. Padişah hasları dışındaki devlet memurlarına verilen haslar, bu
kişilerin görevde bulundukları sürece kendilerine ait olur, görevden ayrılmaları veya ölmeleri
halinde bu şahıslar dirliklerini kaybederlerdi. Devlet memurları içinde yıllık geliri en fazla olan
Vezir-i Azam hassıdı. Has olarak ayrılan toprakların yönetimine bizzat padişah veya birinci derece
devlet memurları karışmaz, onun yerine voyvoda denilen kişiler yönetirdi. Ancak bu toprakların
öşür ve diğer vergileri has sahibine ait olur, bölgede yaşayan köylü üretim yapmazsa toprak
elinden alınarak bir başkasına verilirdi. Burda önemli olan nokta, Has sahibinin gelirinin her beşbin
akçesi için, devlete cebelu denilen askerlerden bir asker beslemesidir.
B-Zeamet :Zeamet; yıllık geliri 20 bin akçeden 100 bin akçeye kadar olan dirliklere verilen
isimdir. Zeametler genelde, eyaletlerde bulunan hazine ve tımar deftardarlarına, sancaklardaki
alay beylerine, divan katiplerine, kadılara, subaşılarına kısaca ikinci derece devlet memurlarına
verilirdi. Bu kişiler çok önemli bir suç işlemedikçe Zeametleri ellerinden alınmazdı. Zaim adı verilen
Zeamet sahipları, tıpkı Haslarda olduğu gibi gelirinin ilk beşbin akçesi hariç, sonraki her beş bin
akçe için bir cebelu beslemek zorunda idi. Zaim öldüğü zaman, Zeamet başka bir kişiye verilirdi.
C-Tımar :Dirlik arazinin en önemli bölümünü oluşturan tımar; yıllık geliri 3.000 ile 20.000
akçe arasında olan topraklara verilen isimdi. Tımar sistemi, Osmanlı Devleti'nde hem askeri gücü,
hem de ekonomik ve sosyal yapıyı doğrudan etkilemişti. Şöyle ki devlet, tımar sistemi ile bir kısım
asker ve devlet görevlilerine belli bölgelerdeki gelir kaynaklarını verir, buna karşılık, bu
insanlardan devlet için hizmet beklerdi. Bu gelir kaynaklarına da dirlik denirdi.
Tımar sistemi, yapı olarak, Dört Halife Devri'ndeki, Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve
İlhanlılardaki ikta sistemine benzemekte idi. Osmanlı Devleti'nde tımarla ilgili ilk kayda I. Murat
devrinde rastlanmaktadır.
Tımar sisteminin uygulanış bakımından Avrupa'daki feodal sistemin aynısı olduğu iddia
edilse de, aralarında önemli farklar vardır. Birincisi, Feodal derebeyleri, toprağın gelirini almakla
kalmaz, toprak üzerindeki her şeyin sahibi sayılırlardı. Feodallerin toprağı istedikleri gibi kullanım
hakları vardı. Kralın bunları azletme yetkisi yoktu. Halbuki, tımar sahipleri, tamamen merkezi
idareye bağlı olmakla beraber, toprak üzerinde bir kiracı durumunda idiler. Toprakları her an
ellerinden alınabildiği gibi, yetkileri kanunlarla sınırlı idi. Yani, Sahib-i Arz denilen tımar sahipleri,
ellerindeki arazinin değil, bu topraklardan elde edilen üründen devlet adına topladığı verginin
sahibiydiler. Bunu da belli sorumluluklar ve yükümlülükler karşılığında yaparlardı. Tımar sahibi,
kanunlara aykırı hareket ederse elindeki toprak alınırdı. Ayrıca bu topraklarda yaşayan köylüler,
feodalizmde olduğu gibi köle değildi.
Tımar sahipleri, elinde bulundurduğu tımarın gelirine göre savaşa asker götürmekle yükümlü
idi. Örneğin, 9.000 akçelik geliri olan tımar sahibi ilk 3.000 akçeyi kendisine ayırır, kalan 6.000
akçeyle de iki cebelu beslerdi. Tımarlar, tımar sahiplerinin görevlerine göre isimlendirilirdi.
Bunlardan ilki olan Hizmet Tımarı, bazı cami imam ve hatipleri ile saray hizmetlerine verilirdi.
Mustahfız denilen ikinci grup tımar, kale komutanları ve askerlere bulundukları kaleyi korumaları
için verilen tımardı. Üçüncü grup tımar ise Eşkinci Tımarı idi. Savaşlarda yararlılık gösterenlere
www.kpss.6te.net
24
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
verilen bu tımar en çok görülen tımardı. Tımar sistemi XVI. yüzyıl sonlarına doğru bozulmaya
başlamış, tımar dağıtımında, kanunların aksine, tımar gerekli kişilere verilmeyip, rüşvet yoluyla
askerlikle ilgisi olmayan kişilere verilmeye başlanmış ve giderek eski önemini kaybetmişti.
Vakıf Arazi :Vakıf Arazi ; gelirleri ya cami gibi dini kuruluşlara, ya medrese gibi eğitim
kuruluşlarına ve ya köprü, hastane gibi sosyal kurumlara aktarılan topraklardı. Bu topraktan
sorumlu kişi, toprak hangi vakfa bağışlanmışsa vergisini o vakfın harcamaları için kullanılmak
üzere vakfa öderdi.
Ocaklık :Ocaklık arazi, Geliri kale koruyucuları ve tersane giderleri için ayrılan topraklardı.
Yurtluk :Miri arazi çeşitlerinden olan Yurtluk arazi, sınır boylarına yerleştirilen Türkmenlere
bırakılır, kendisine bu şekilde bir arazinin geliri verilen kişi, resmen o yerin sahibi sayılmaz, araziyi
satamaz, bağışlayamaz veya vakıf olarak değerlendiremezdi. Tımardan farkı ise, hizmet karşılığı
verilmemesiydi.
Mukata'a :Dört Halife devrinde, Büyük Selçuklular'da daha sonra Anadolu Selçuklularında ve
İlhanlılardaki görülen ikta sisteminin devamı olan Mukata'a arazi, devlete ait olan toprakların,
gelirleri doğrudan devlet hazinesine aktarılarak kiraya verildiği topraklardı. Bu toprakların gelirleri
iltizam yoluyla toplanırdı.
Paşmaklık: Geliri, padişahın ana ve bacısına ayrılan topraklardır.
Mulki Arazi :Arazi-i Memlüke de denilen mülk arazi, işletim hakkı tamamen sahiplerine ait
olan topraklardır. Kişilere özel diğer bütün mallar gibi, mülk arazi de sahipleri tarafından miras
bırakılabilir, satılabilir, hibe edilebilir, rehin bırakılabilir veya vakıf araziye çevrilebilirdi. Mülk arazi
toprakları Öşri Arazi ve Haraci Arazi olmak üzere ikiye ayrılıyordu.
Ordu Yönetimi
Kara Kuvvetleri :Osmanlı Devleti askeri teşkilatı daha çok, Anadolu Selçuklu Devleti'nin,
İlhanlılar ve Memlükluların askeri teşkilatlarına benzerlik göstermektedir. Kuruluş yıllarında
merkeze bağlı beyler, kendilerine bağlı aşiret kuvvetleri ile merkez emrinde savaşa katılmışlar, bu
birliklerin tamamının atlı olması nedeniyle, sürekli savaşa hazır bir kara kuvvetine ihtiyaç
duymuşlardı. Oluşturulan bu kara ordusunun atsız askerlerine "yay", atlı askerlere de "müsellem"
denmişti. Onlu sistem denilen ve askerlerin onar ve yüzer kişilik mangalar ve bölüklere ayrıldığı,
on kişilik grupların "onbaşı", yüz kişilik grupların "yüzbaşı", bin kişilik birliklerin de "binbaşı" denilen
subayların emrine verildiği bu ordu teşkilatı, Kapıkulu Ocakları'nın kuruluşuna kadar savaşlara
katılmıştı. Osmanlı Devleti'nde kara ordusu temelde üç bölüme ayrılırdı: Kapıkulu Askerleri, Eyalet
Askerleri ve Yardımcı Kuvvetler.
Kapıkulu Askeri
Kapıkulu Piyadeleri :Osmanlı Devleti, Rumeli yönünde gelişmeye başlayınca sürekli bir
orduya ihtiyaç duyulmuştu. Merkez ordusu, 1.Murat oluşturmuştur. İstanbul, Edirne, Bursada önce
“Pençik” sonra “Devşirme” yoluyla yetiştirildiler.Bu amaçla kullanılmaya başlanan Devşirme
sistemi ile savaşlarda esir alınan hristiyan gençlerden veya Osmanlı egemenliğindeki hristiyan
erkek çocuklarından, en gözde ve en yetenekli olanlar seçilir, bunlar önce Anadolu'da sekiz yıl
Türk köylülerinin yanında Müslüman adet ve gelenekleri ile yetiştirilir, ardından Acemi Ocağı'na
alınırdı. Bu kurum Kapıkulu Ocağı'nın çekirdeğini oluştururdu. Acemi Ocağı'nda sekiz yıl eğitim
alan bu gençler daha sonra Yeniçeri Ocağı'na kaydedilirlerdi.
Üç ayda bir ulufe maaşı alırlardı. Kapıkulu Ocağı toplam altı bölümden oluşurdu.
Bunlar, Yeniçeri Ocağı'na eleman yetiştiren Acemi Ocağı, Yeniçeri Ocağı, ordunun silah ve
cephanesinin bakım ve onarım işini yapan Cebeciler, ordudaki top kullanımı ve top dökümü ile
görevli Topçu Ocağı, bu topları savaş alanına götürmekle görevli Top Arabacılar, havan topuna
benzer toplar kullanan Humbaracılar, kale kuşatmaları sırasında düşman surları altına tünel
kazarak, surları yıkmakla görevli Lağımcılar ve son olarak, ordunun savaş sırasında su ihtiyacını
karşılayan Sakalar'dır.
Yeniçeri Ocağı :Osmanlı Devleti'nde bizzat padişah hizmetine ait yaya kuvvetlerine
Yeniçeriler, bunların bağlı olduğu kuruma da Yeniçeri Ocağı denirdi. Yeniçeri Ocağı'nın temelleri,
ilk defa 1362 yılında I. Murat zamanında atılmıştı. Yeniçeriler, padişahın emri altında ve bizzat ona
bağlı oldukları için "kapı kulu" diye de bilinirler. Yeniçeri Ocağı'nın başında bulunan kişiye Yeniçeri
Ağası denirdi. Yeniçeriler, Acemi Ocağı denilen, Yeniçeri Ocağı'na asker yetiştirmek için kurulmuş
www.kpss.6te.net
25
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
ocaktan yetişirlerdi. Acemi Ocağı'na alınan gençler, ya savaşlarda elde edilen erkek hristiyan
esirler, ya da Osmanlı egemenliğindeki hristiyan halkın erkek çocuklarıydı. Devşirme sistemi
denilen sistemle en gözde ve en yetenekli çocuklar önce Anadolu'da sekiz yıl Türk köylülerinin
yanında Müslüman adet ve gelenekleri ile yetiştikten sonra Acemi Ocağı'na alınır, burda da sekiz
yıl eğitim alanlar Yeniçeri Ocağına kaydedilirlerdi.
Yeniçeri Ocağı, orta denilen 196 bölükten oluşurdu. Yeniçeriler, askerlik dışında hiç bir işle
uğraşmazlardı ve XVI. yüzyıl başlarına kadar evlenmeleri yasakdı. Yeniçeri Ocağı, XVI. yüzyıl
sonlarına kadar Osmanlı ordusunun en güçlü yaya kuvveti iken, bu tarihten sonra bozulmaya
başlamış, devşirme kanununa aykırı ocağa alımların yapılması ile talimsiz başıboş kimseler ocağa
girer olmuştu. Böylece Ocak, devlet adamlarını tayin ettiren ve görevden alan, padişahları tahttan
indiren veya tahta çıkaran bir kuvvet haline gelmişdi. Zaman zaman ocak için yapılan düzeltme
çalışmaları da bir sonuç vermemiş ve sonunda 15 Haziran 1826 tarihinde II. Mahmut tarafından
kaldırılmıştı. Bu olay Osmanlı tarihinde "Vaka-yı Hayriye" olarak bilinir.
Acemi Ocağı :Acemi Ocağı, Yeniçeri Ocağı'na asker yetiştirmek için kurulmuştu. Acemi
Ocağı'na alınacak gençler; ya savaşlarda elde edilen erkek Hristiyan esirlerden, ya da Osmanlı
egemenliğindeki hristiyan halkın erkek çocuklarından seçilirdi. Devşirme sistemi denilen bu
sistemle en gözde ve en yetenekli çocuklar önce Anadolu'da sekiz yıl Türk köylülerinin yanında
Müslüman adet ve gelenekleri ile yetiştikten sonra Acemi Ocağı'na alınır, burda da sekiz yıl eğitim
alanlar Yeniçeri Ocağı'na kaydedilirlerdi.
Devşirme işinden Yeniçeri Ağası sorumluydu.
Cebeciler :Cebeci Ocağı, Yeniçerilere ok, yay, kılıç, tüfek, barut, zırh, tolga gibi savaş
aletlerini sağlardı. Cebeciler denilen bu sınıf, savaş zamanı Yeniçerilere silahlarını dağıtır,
savaştan sonra da toplayarak bozukları tamir ederlerdi. Acemi Ocağı'ndan meydana getirilen bu
sınıfın komutanına Cebeci Başı denirdi.
Topçular :Savaş topu dökmek, top mermisi yapmak ve top kullanmak için kurulan bu sınıf,
Kapıkulu Ocağı'nın piyadeler denilen yaya kısmına dahildi. Kaynaklara göre, Osmanlı ordusunda
ilk top I. Murat zamanında meydana gelen 1389'da yapılan Kosova Savaşı'nda kullanılmıştı.
Topçu Ocağı, asıl Fatih Sultan Mehmet zamanında geliştirilmişti. Savaşlarda kullanılan toplar
sadece devlet merkezinde dökülmez, kuşatılan kalenin hemen yanında da dökülürdü.
Top Arabacılar :Osmanlı Devleti'nin ilk devirlerinde kullanılan toplar çok basit ve hafif olduğu
için deve, katır ve atlarla nakledilebilirdi. XV. yüzyılla birlikte topçuluğun gelişmesi üzerine,
dökülen büyük topların taşınması amacıyla Top arabacıları Ocağı kuruldu. Bu ocağa da gerekli
eleman Acemi Ocağı'ndan sağlanırdı. Top Arabacıları Ocağı'nın başında bulunan kişiye
"Arabacıbaşı" denirdi.
Humbaracılar :Humbara, Osmanlı ordusunda kullanılan demirden yuvarlak, içi boş, barut,
demir ve kurşun parçaları doldurulmak suretiyle havan topu olarak kullanılan bir aletti. Humbaracı
da bu aleti kullananlara verilen isimdi. Humbaracıların komutanınan "Humbaracı Başı" denirdi.
Humbaracı Ocağı, Kapıkulu Ocağı'nın piyade sınıfına mensuptu.
Lağımcılar :Lağım, Osmanlı askeri terminolojisinde; Kale kuşatmalarında, surlarda gedik
açmak ve ya düşman ordugahına zarar vermek amacıyla açılan tünellere denirdi. Bu işi yapanlara
da "lağımcı" olarak isimlendirilirdi. Lağımcıların bir diğer görevi de; ordu ağırlıklarının geçirilmesi
için, köprü yapmak ve düşamn lağımlarını yok etmekti. Lağımcıların başında bulunan kişiye
"Lağımcı Başı" denirdi.
Sakalar :Arapça, su taşıyan, su getiren anlamındaki "sakka" kelimesinden türetilmiş bir
sözcük olan Saka, savaşlarda Yeniçerilerin su ihtiyacını karşılamakla görevli kişilere verilen isimdi.
Kapıkulu Süvarileri :Kapıkulu Süvarileri; padişaha yani saraya bağlı atlı birliklerdi.
Bütünüyle Yeniçeri Ocağı'ndan terfi edenlerden oluşturulan bu sınıf, Türk olan tımarlı sipahilerle
karıştırılmasın diye Kapıkulu Süvarileri ismiyle anılmıştı. Bunlara sadece sipah da denirdi.
Kapıkulu Süvarileri, I. Murat zamanında sipah ve silahtar isimleriyle iki bölük halinde oluşturulmuş,
daha sonra bunlara, Sağ ulufeciler ve Sol Ulufeciler ile Sağ Garipler ve Sol Garipler eklenmişti.
Sipah ve Silahtarlar savaş sırasında padişahın çadırını, Sağ Ulufeciler ve Sol Ulufeciler saltanat
sancaklarını, Sağ Garipler ve Sol Garipler ise ordunun ağırlıkları ile hazineyi korumakla
www.kpss.6te.net
26
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
görevliydiler. Kapıkulu Süvarileri'nin tamamı atlı oldukları için, İstanbul'da bulunmaz, Edirne ve
Bursa'da yaşarlar, savaş öncesinde orduya katılırlardı.
Ulufeciler; Sağ Ulufeciler, Sol Ulufeciler
Garipler; Sağ Garipler, Sol Garipler
Tımarlı Sipahiler :Osmanlı Devleti'nin en önemli askeri kuvveti sayılan Tımarlı Sipahiler,
tımar olarak adlandırılan topraktan aldıkları gelir karşılığı savaş zamanında, kendi hayvanları ve
yetiştirdikleri Cebelu ile savaşa katılan atlı süvari askerlerine verilen isimdi. Yani devlet köylüden
her sene alacağı vergiyi bizzat kendisi almayarak bu vergiyi askeri hizmet kaşılığı Tımarlı Sipahiye
devretmişti. Tımarlı Sipahiler daha çok sınır boylarında, akıncılık, çapulculuk ve karakol görevlerini
yerine getirir, aynı zamanda savaşlarda piyadelerin korumasını da üstlenirlerdi. Bazı kaynaklara
göre Tımarlı Sipajhiler ilk defa Orhan Gazi zamanında kullanılmıştı.
Yardımcı Güçler: (Akıncılar, Azaplar )Öncü birlikler de denilen bu kuvvetler, genellikle sınır
boylarında yaşayan Türklerden oluşmaktaydı. Bunlar Akıncılar ve Azaplar denilen kuvvetlerdi ki,
tamamı atlı birliklerden oluşurdu. Akıncıların görevi, ordunun geçeceği yerlerin keşfini yapmak,
düşman arazisini tanımak, orduya yolaçmak ve düşmanın gözünü korkutmak, ordunun geçeceği
yerlerdeki tarım ürünlerini korumak ve elde edilen esirlerden düşamın durumunu öğrenmekti.
Mükemmel bir yapıya sahip olan Akıncılar, düşman topraklarına yaptıkları akınlarda, düşmanın
yiyecek, içecek ve cephanesini tahrip ederek, düşmanın moralini bozarlardı. Osmanlı Devleti'nde
en meşhur akıncı komutanları, Evranosoğlu, Mihaloğlu, Malkoçoğlu idi.
Azaplar ise, Akıncılar'ın aksine piyade yani yaya birliklerdi. Azap kelime olarak, evli olmayan bekar
anlamına gelmektedir. Anadolu'dan toplanan güçlü ve kuvvetli erkeklerden oluşturulan bu sınıf,
savaş esnasında Yeniçerilerin önünde bulunur ve düşmana ilkonlar saldırırdı.
Deniz Kuvvetleri :Osmanlı Devleti, kuruluş yıllarında gittilkçe genişleyince, donanmaya olan
ihtiyaç artmış, bu dönemde gemi ihtiyacı Karesioğulları Beyliği'nden sağlanmıştı. 1390 yılında
Gelibolu'nun alınması ile ilk tersane burada kurularak, denizcilik yolunda ilk adım atılmıştı.
Zamanla donanmaya sahip bir takım Türk beyliklerinin de Osmanlı topraklarına katılması ile
yavaş yavaş ilerde kurulacak olan büyük donanmanın çekirdeği oluşturulmuştur. Osmanlı
donanması özellikler Yıldırım Bayezit zamanında gelişme göstermiş, İstanbul'un fethi sırasında
Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan 400 parçalık donanma ile Osmanlı Devleti'nin o
dönemde denizlerdeki rakipleri; Cenevizliler ve Venediklilerle boy ölçüşebilecek düzeye gelmişti.
Fatih döneminde donanma güçlenmesine rağmen Venediklilere karşı denizlerde önemli bir
başarı sağlanamamıştı. Osmanlı donanmasının en mükemmel olduğu yıllar Kanuni Sulatn
Süleyman dönemiydi. Bu dönemde, Piri Reis gibi ünlü denizcilerin yanında Barbaros Hayreddin
Paşa, Turgut Reis, Seydi Ali Reis, Oruç Reis gibi kişilerin Osmanlı Devleti'ne katılması ile
donanma Akdeniz'de Avrupa donanmalarından üstün bir hale gelinmişti. Bu üstünlük 1539'deki
Preveze Deniz Savaşı ile perçinlenmiş Akdeniz Türk gölü haline gelmiştir. Osmanlı donanması
Kanuni döneminin hemen sonra Kıbrıs'ın fethini takiben, 1571 yılında İnebahtı'da bozguna
uğramışsa da, kısa sürede 250 parça donanmayı denize indirebilmişti. Donanmanın başındaki
kişiye Kaptan-ı Derya denirdi.
Osmanlı Ekonomisi
Maliye: Maliye işlerine defterdar bakardı. Rumeli defterdarına başdefterdar denir. Devletin
gelirleri hazinede toplanır. Hazine-i amire; devlet hazinesi, Hazine-i has; padişah hazinesidir. İlk
Osmanlı bütçesi, I. Murat zamanında Çandarlı Kara Halil Paşa'nın tavsiyesi üzerine hazırlandı.
Osmanlı Devleti'nde en önemli gelir kaynağı halkın ödediği vergilerdi. Ödenilen vergiye göre halk
re'aya ve askeri olamak üzere iki sınıfa ayrılırdı.
Gelirler: Osmanlı Devleti'nin diğer gelir kaynakları; gümrük vergisi, avarız vergisi,
ganimetlerin beşte biri, savaş tazminatları, maden, tuzla ve ormanlardan elde edilen gelirler ve
ağnam vergisidir.
Giderler:Osmanlı Devleti'nin giderleri; ordu, donanma ve asker maaşları, cülüs bahşişleri,
savaş masrafları, bayındırlık hizmetleri ve ulemanın maaşlarıydı.
Mültezim: Mültezim, vergiyi devlete peşin öder. Yıllıklı eyaletlerde, iltizam (açık artırma)
yoluyla aldığı bölgenin vergisini Devlet güvencesinde toplar.
www.kpss.6te.net
27
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
Osmanlı Devleti'nin duraklama ve gerilemesinde rol oynayan en önemli etken; gelir ve giderlerdeki
dengesizlikti.
Vergiler: Vergiler, şer'i ve örfi vergiler olmak üzere ikiye ayrılırdı.
A-Şer'i vergiler: (Tekalif-i Şerriye)
Şeriatın yani İslam hukukunun emrettiği vergilerdi. Öşür, haraç, cizye, gümrük-maden ve
ormanlardan elde edilen gelirlerle ganimetlerin 1/5’i
Öşür vergisi : Üreticiden ürünün onda biri oranında ayni olarak, alınan vergidir.
Harac vergisi : Osmanlı topraklarında yaşayan gayrimüslimlerden, ellerindeki topraklara
karşılık alınan vergidir.
Cizye vergisi : Baş vergisi tabiriyle, gayrimüslimlerden her haneden yetişkin erkek başına
alınan vergidir.
Zekat : Zengin müslümanlardan malı oranında alınan vergidir.
B-Örfi Vergiler:(Tekalif-i örfiye)
Tüccar,esnaf ve imalatçıdan alınır. Bağlı beylik ve devletlerden alınan vergiler ve avarız
vergisi (Olağan üstü durumlarda alınan vergi) (Avarız vergisi, 2.Beyazıt zamanında sürekli
olmuştur.)
Çift Bozan : Toprağının belirli bir süre boş bırakan köylüden alınan vergidir.
Çift vergisi : Toprak sahiplerinden mülkü oranında alınan arazi vergisidir.
Mücerred vergisi : Re'ayanın yetişkin bekar ve erkeklerinden, tarım yapacak herhangi bir
yere sahip olmadıkları takdirde alınan vergidir.
Bennak vergisi : Mücerred'in evlenmesi durumunda alınan vergidir.
İspenç : Çift vergisi gibi, Hristiyanlardan alınan arazi vergisidir.
Osmanlı Devleti'nde Para ve Fiat Hareketleri
Sikke: Osmanlı Devleti'nde genel kullanımdaki madeni paraya denir.
Akçe : Gümüş sikke demektir. Akçe'nin altından olanınaysa sikke-i hasene denir. Osmanlı
Devleti’nde ilk bakır akçe Osman Bey zamanında bastırıldı. Orhan Bey zamanında akçe gümüş
olarak bastırıldı. 2.Mehmet döneminde altın sikke bastırılmıştır.XVIII. Yüzyılda sikke ile birlikte
altın ve kuruş kullanılmaya başlandı. Abdülmecit zamanında 1840 ilk kağıt para (Kaime) bastırıldı.
1848 yılında yirmi kuruş değerinde Mecidiye bastırıldı.
Darphane : Sikke basılan yere verilen addır.
Osmanlı Toplumu :Toplumun en üst makamı ve otorite sahibi padişahtı. Halk askeri ve
reaya olmak üzere iki ana gruba ayrılırdı.
Askeri : Görevleri gereği vergi vermeyen, devlet memurları, saray halkı, seyfiyye, ilmiyye
kalemiye gibi gruplardı.
Re'aya : Vergi vermekle yükümlü, şehirli, köylü ve göçebe halktı.
Seyfiyye : Askeri sınıftı. Sadrazam, vezir, subaşı, tımarlı sipahi bu sınıftandı.
İlmiyye : İlimle uğraşan sınıf olup, kadı, imam ve medrese hocası gibi adlar alırlardı.
Kalemiye : Üst seviyedeki bürokratlara verilen isimdi.
Osmanlı Devleti'nde toplum ırk esaslarına göre değil, düşünce ve inanç temellerine göre
sınıflandırılmıştı.
Re'aya sınıfının en önemli kuruluşu esaf teşkilatı olan "Loncalar" dı.
Eğitim ve Öğretim :Eğitim ve öğretim "nakli" ve "akli" ilimler olmak üzere ikiye ayrılırdı.
Nakli ilimler : İslam dinine dayanan ve temeli Kur'an-ı Kerim olan, tefsir, hadis, kelam ve
fıkıh gibi bilimler.
Akli bilimler : Matematik, tıp, kimya, felsefe, tarih ve astronomi gibi bilimler.
Enderun : İlk defa II. Murat zamanında kuruldu. Enderun'a başlangıçta hristiyan teb'adan
devşirme sistemi ile toplanan gençler alınırdı. Enderun'a daha sonra Müslüman çocuklarda alındı.
Medrese : Osmanlı Devleti'nde eğitim ve öğretimin bel kemiğini oluşturan kuruluştur.
Osmanlı Devleti'nde ilk medrese İznik'de Orhan Bey zamanında kuruldu.
Medrese eğitiminin ilk aşaması Sıbyan (Mahalle) Mektebiydi. Medreseler, 1924 yılında çıkartılan
bir kanunla kapatıldı.
www.kpss.6te.net
28
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
Sanat :Güzel sanatlar alanında çinicilik, minyatür, hat, seramik, mimari ve müzik ilerlemişti.
Osmanlı Devleti'nde resim ve heykel dini açıdan yasaklandığı için bu sanatlar gelişme
göstermemiştir. Bu nedenle mimariye ağırlık verilmiştir. Resim ve heykel İslamiye öncesi putlara
tapınmayı hatırlatabileceği düşüncesiyle yasaklanmıştı.
Çinicilik Osmanlı Devleti'nin en ileri olduğu güzel sanat dalıydı. Osmanlı Devleti'nde resim yerine
minyatür sanatı gelişmiştir. Hat sanatı da Osmanlı Devleti ile birlikte zirveye ulaştı. Osmanlı
Devleti'nde mimari denince de akla Mimar Sinan ve onun eserleri gelir.
COĞRAFİ KEŞİFLER: Pusulanın bulunması, gemiciliğin ilerlemesi, coğrafya bilgisinin
ilerlemesi, cesur gemicilerin yetişmesi, çeşitli sınıfların zengin olma isteği coğrafi keşiflere neden
olmuştur. Osmanlı, zengin ve konumu iyi olduğu için coğrafi keşiflere iştirak etmedi. Coğrafi
keşifler sonucunda; Asya ticareti ümit burnuna kaydı. Osmanlı ve İslam ülkeleri ekonomik
kayıplara uğradı. Portekiz ve ispanya ilk sömürgeleri kurdular.Burjuva sınıfı doğdu. Sanayi
devriminin ön koşulları oluştu. Keşiflerin ana nedeni: İspanya ve Portekizin Akdeniz ticaretinden
faydalanamamasıdır.
RÖNESANS: İtalyada başlayıp avrupaya yayılan bilim vs. alanındaki gelişme ve değişmelere
Rönesans denir. Soylularla halk arasında farklılık ve çelişki arttı. Hümanizm ve pozitif düşünce
gelişti. Dinsel konular tartışmaya açıldı. Bilim teknik gelişti.
REFORM: Almanyadan başlayan dinsel nitelikli hareketleri reform denir. Alman kilisesi
papaya bağlı. Martin Luter incili ilk defa tercüme etmiştir. Reform sonucunda yeni mezhepler
ortaya çıkmıştır. Protestan, kalvenizm, algini kalvenizm… Katolik kilisesi kendi içinde reform yaptı.
Laik eğitime geçildi. Yeni mezheplerden dolayı yeni tarikatlar çıktı. Mezhep savaşları başladı.
YÜKSELME DÖNEMİ ( 1453 - 1579 ): Bu dönem; 1453 yılında Fatih'in İstanbul'u almasıyla
başlar. 1579 yılında Sokullu Mehmet Paşa'nın ölümüne kadar sürer. Bu dönemde Osmanlı
Devleti, Basra'dan Viyana'ya, Kırım'dan Cezayir'e kadar uzanan bir imparatorluk haline gelmiştir.
Bu dönemde Fatih, Yavuz ve Kanuni gibi padişahlar ve büyük vezir Sokullunun başarıları göz
kamaştıracak değerdedir.
FATİH DÖNEMİ (2.Mehmet) (1451-1481) : 1453’te istanbulu alarak başkent yaptı. Ortodoks
kilisesinin varlığı sürdürülmüştür. Veziri (çandarlı’yı) idam ettirdi. Kul kökenlilere vezirlik verilmeye
başlandı. Veziri azam padişahın mutlak vekili oldu. Arnavutluk, Sırbistan ve Bosna Osmanlı
eğemenliğine geçti. Belgrat dışında tüm sırbıstan alındı. Mora adasını alarak despotlukları yıktı.
Eflak üzerinde Osmanlı egemenliği kesinleşti. 1467 Bosna krallığı yıkıldı. Arnavutluk Osmanlı
devletine katıldı. Cenevizlilerden Amasra alındı. İsfendiyaroğulları beyliğine son verildi. 1466
Konya ve karaman alındı. 1461 yılında Trabzon Rum İmparatorluğunu da sona erdirdi. 1473
yılında Otlukbeli Savaşı'ndan sonra Uzun Hasan'ın kurduğu Akkoyunlu Devleti ortadan kaldırıldı.
Anadolun'nun hakimiyeti tam olarak sağlandı. Anadolu tamamen Türkleştirildi.
İstanbul'un Fethi
Nedenleri ve Hazırlıkları
İstanbul'un Fethinin Nedenleri 1. Osmanlı toprak bütünlüğünün sağlanmak istenmesi. 2.
Bizans'ın Balkanlar'da bulunan Osmanlı topraklarına asker sevkinin engellenmek istenmesi. 3.
Bizans'ın Osmanlı taht kavgalarını desteklemesi. 4. Hz. Muhammed'in fethi teşvik edici hadisi. 5.
İstanbul'un dünya ticaret yolları üzerinde bulunan önemli bir kent olması
Fetih Hazırlıkları :Hıristiyan aleminin Bizans'a yardım etmesini engellemek için bazı Avrupa
ülkeleri ile antlaşmalar yapıldı. Anadolu Hisarı'nın karşısına Rumeli Hisarı yapıldı. Bu hisarın
yapılma nedeni Balkanlar'dan karadeniz yolu ile yapılabilecek yardımları kesmek ve Boğazları
kontrol altında tutmaktır. 400 parçalık bir donanma meydana getirildi. Muslihiddin, Saruca Sekban
ve Macar Urban'a büyük kuşatma topları döktürüldü.
İstanbul'un Fethi (1453) :Bizans İmparatorluğu İstanbul şehri ile civardaki birkaç kasabaya hakim
bir durumdaydı. Bizans elindeki donanmayı Haliç'e çekerek, Haliç'in ağzını zincirle kapattı.
İstanbul, hem karadan hem de denizden çok sağlam surlarla çevrilmişti. 6 Nisan 1453 sabahı
kuşatma başladı. 21-22 Nisan gecesi 72 parça donanma karadan Haliç'e indirildi. 29 Mayıs 1453
sabahı İstanbul'a girildi.
www.kpss.6te.net
29
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
İstanbul'un Fethinin Türk Tarihi Açısından Önemi :1. İstanbul Osmanlı Devleti'nin başkenti
yapıldı. 2. Fetih ile Osmanlı Devleti için için İmparatorluk dönemi başladı. 3. Osmanlı Devleti'nin
toprak bütünlüğü sağlandı. 4. Dünya ticaret yollarının önemli noktası Osmanlıların eline geçti. Bu
durum Akdeniz ve Karadeniz ticaretinde etkili olan Venedik ve Ceneviz'e zarar verdi. 5. İstanbul'da
bulunan Ortodoks Kililsesi'nin koruyuculuğu Osmanlıların eline geçti. Böylece Osmanlı
Ortodoksların lideri konumuna gelmiştir. Bu kilisenin denetim altına alınması, Hristiyan birliğini
parçalama amacı taşımaktadır.
İstanbul'un Fethinin Dünya Tarihi Açısından Önemi :1. İstanbul'un fethi ile Orta Çağ kapandı,
Yeni Çağ başladı. 2. Doğu Roma imparatorluğu sona erdi. 3. Savaş toplarının üstünlüğü anlaşıldı,
sur ve kalelerin önemi azaldı. 4. Feodalizmin yıkılış süreci hızlanmış oldu. 5. İstanbul'un Türkler'in
eline geçmesi üzerine Avrupalılar yeni ticaret yolları aramaya başladı. Bu durum Coğrafi Keşifler'in
zorlayıcı nedenini oluşturdu.
Anadolu'daki Fetihler :İlk önce 1459'da Cenevizliler'den Amasra alındı. 1460 yılında
Candaroğulları Beyliği'ne son verildi. 1461'de Trabzon Rum İmparatorluğu ortadan kaldırıldı.
Böylece Büyük Selçukluların başlattığı Anadolu'yu Türkleştirme politikası tamamlandı. 1466'da
Karamanoğulları Beyliği'nden Konya ve Karaman alındı.
Otlukbeli Savaşı (1473) :Osmanlılar ile Akkoyunlu Devleti arasında Anadolu'da egemenlik kurma
mücadelesi bulunmaktaydı. Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan Karakoyunlu Devleti'ni yıkarak,
Sivas'a kadar gelmişti. Candaroğulları ve Karamanoğlu beyleri de Uzun Hasan'a sığınmıştı. 1473
tarihinde yapılan Otlukbeli Savaşı ile Akkoyunlu Devleti yenildi. Bu savaş Akkoyunlu Devleti'ni
zayıflatmış ve onun Şah İsmail tarafından yıkılmasına neden olmuştur.
Batıdaki Fetihler :1454 - 1459 arasında Sırbistan'a üç sefer düzenlendi, Sırbistan ele geçirildi.
1460'ta Mora despotları ortadan kaldırıldı. 1462 yılında Eflak, 1476 yılında da Boğdan Beyliği
alındı. 1463 yılında Bosna, 1465'te de Hersek Osmanlı Devleti'ne bağlandı. Bu fetih hareketi ile
Balkanlar'da siyasi birlik sağlanmıştır.
Denizlerdeki Fetihler :Ege'de 1456 yılında Taşoz, Bozcaada, Semadrek, ve Limni, 1462 yılında
Midilli, 1470 yılında da Eğriboz adaları alındı. 1475 yılında Kefe, Azak ve Menküp kaleleri alınarak
Kırım Osmanlı topraklarına katılıp Osmanalı'ya bağlı hanlık haline getirildi. Karadeniz Türk gölü
haline geldi. Asya Türkleri ile temas sağlandı. 1480’de İtalyada otronto alındı. Venedik, istanbul’da
elçilik bulundurma hakkını alan ilk devlettir.
Kırım'ın Alınması'nın Sonuçları : 1. Gedik Ahmet Paşa tarafından Kırım alındı ve Osmanlılara
bağlı hanlık haline getirildi. 2. İpek Yolu'nun kontrolü tamamen Osmanlıların eline geçti. 3.
Karadeniz bir Osmanlı gölü haline geldi. 4. Cenevizlilerin Karadeniz'deki etkinliğine son verildi. 5.
Rusya'ya karşı tampon bölge yaratıldı ve Rusya'nın Karadeniz'e inişi bir süre engellendi. 6.
Kırım'ın bağlı hanlık olmasıyla Osmanlılara savaşlarda asker ve ekonomik kaynak sağlandı.
Osmanlı-Venedik Savaşları (1463-1479) :Nedeni : Osmanlı Devleti'nin İstanbul, Ege Adaları ,
Amasra, Kırım, Mora Yarımadası ve Yunan Adaları'nı elegeçirmesi ile Venedik ve Cenevizlilerin
ticari darbe yemesi.
Sonuçları : Venediklilerin denizde, Osmanlılar'ın ise karada üstün olması nedeniyle taraflar
birbirine üstünlük sağlayamadı. Venediklilerin barış istemesi sonucu 1479'da Venedik Antlaşması
imzalandı. Fatih'in Venediklilere kapitülasyon vermekle ulaşmak istediği amaçlar şunlardır:
Birincisi ticareti canlandırmak ikincisi ise Avrupa Hristiyan birliğini parçalamaktır.
Otranto Kuşatması (1480) :1. Büyük bir imparatorluk kurmak isteyen Fatih'in, Batı Roma
topraklarına sahip olmak istemesi. 2. Avrupa'ya yapacağı seferlerde önemli bir üs kazanmak
istemesi 3. Roma'ya ulaşarak Katolik kilisesini denetleyip Avrupa Hristiyan Birliği'ni parçalamak
istemesi.
Sonuçları : 1. 1480'de Otranto şehri ve kalesi, Napoli Krallığı'ndan alındı. 2. Fatih'in ölümünden
sonra Otranto Napoli Krallığı tarafından ele geçirildi.
Fatih Kanunnamesi :Sınırların genişlemesi ve ihtiyaçların artması üzerine düzenlenmişti.
İki bölümden oluşur :
Birinci Bölüm : Şehzadelerin hükümdar olması ile ilgilidir. Burada kardeş katli yasallaşmış ve
şehzadelerin sancaklara gönderilmesi zorunlu tutulmuştu.
www.kpss.6te.net
30
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
İkinci Bölüm : Devlet memurlarının görev ve sorumluluklarıyla ilgilidir. Ayrıca bağlı beylik sistemi
uygulamaya geçirilmiştir. Sadrazamlar Divan toplantılarına başkanlık etmeye başlamıştır.
II.BEYAZIT DÖNEMİ (1481-1512) : 1481 yılında Fatih'in yerine geçti. İmparatorlukta bu
dönemde önemli gelişme olmadı.
Cem Sultan Olayı Fatih'in ölümü üzerine Amasya sancağında bulunan Bayezit devşirmelerin
desteğiyle tahta geçti. Konya sancağında bulunan ve Türkmenlerin desteklediği Şehzade Cem
bunun üzerine taht mücadelesine başladı. Memluklerin'de desteklediği Cem Sultan, Bursa'yı aldı
ve adına para bastırıp hutbe okuttu. 1481'de Yenişehir Ovası'nda yenilen Cem, Konya'ya kaçtı. II.
Bayezit'in gönderdiği kuvvetlere yenilen Cem Sultan, önce Mısır'da Memlüklülere, ardından da
Rodos şövalyelerine sığındı. Yıllarca Avrupa'da dolaştırılan Cem Sultan, 1495 yılında Napoli'de
öldü. Cem Sultan'ın Avrupalılara sığınması Osmanlıların bu iç sorununu uluslararası bir sorun
haline getirdi. II. Bayezit Cem'i ellerinde tuttukları için Papalığa -1495'te Cem Sultan'ın ölümüne
kadar- vergi ödedi. Bu dönemde İspanyolların saldırısına uğrayan Beni Ahmer Devleti'ne destek
gönderilemedi.
Osmanlı-Memluk İlişkileri :Osmanlı-Memluk ilişkileri II. Bayezit Dönemi'nde tamamen gerginleşti.
Memluk sorunu ileride kesin bir şekilde Yavuz Sultan Selim tarafından çözümlenecektir. Fatih
Dönemi'nde Memlüklüler, Osmanlı Devleti'nin Hicaz su yolları teklifini reddetmiş ve
Dulkadiroğulları Beyleri arasında çıkan iç çekişmelere karışmıştı. Memlükler, Cem Sultan'ı ve
Karamanoğlu Beyi'ni de himaye etmişti. II. Bayezit 1485 ve 1491’de Memlükler üzerine sefere
çıktı. Bu savaşlar genel olarak Osmanlıların aleyhine sonuçlandı. Ramazanoğulları Beyliği alındı.
Osmanlı-Venedik İlişkileri :1499'da Venediklilerin elinden İnebahtı, Modon ve Koron alındı.
Navarin Limanı Osmanlıların eline geçti. Karadeniz kıyılarında Kili ve Dinyester Irmağı'nın ağzında
bulunan Akkerman kaleleri alındı.
Osmanlı-İran İlişkileri :1501'de Akkoyunlu Devleti toprakları üzerinde Safavi Devleti kuruldu.
Safavi hükümdarı Şah İsmail, Anadolu ve çevresinde Şii birçok taraftar topladı. Doğu Anadolu'da
Şahkulu Baba Tekeli tarafından Şii kökenli bir ayaklanma çıkarıldı ve bastırıldı. II. Bayezit'ın
izlediği gevşek politika ve devlet işlerinden iyice elini çekmesi, Şehzade Selim'i kızdırdı. Selim,
1512'de Osmanlı tahtına geçti.
I. SELİM ( YAVUZ SULTAN SELİM ) (1512-1520) : Yeniçeri desteğinde tahta çıkan ilk
padişahtır.1514 yılında Şah İsmail'in ordusunu Çaldıran Savaşı'nda yenerek, Safevi Devleti'ni
ortadan kaldırdı. Amacı, bütün müslümanları bir bayrak altında toplamaktı. 1516 Mercidabık, 1517
Ridaniye Savaşlarından sonra Memlük Devleti ortadan kaldırıldı. Yavuz, bu savaşların ardından
Mısır, Hicaz be birçok Arap ülkesinin tek hakimi oldu. Ayrıca Mısır seferinden sonra HALİFELİK de
Osmanlı sultanlarına geçti.
I. Selim (Yavuz) Dönemi Çaldıran Savaşı (1514) :Doğu Anadolu'ya sahip olmak isteyen Şah
İsmail bölgedeki Şii Türkmen aşiretlerini Osmanlı'ya karşı ayaklandırıyordu. Yavuz İran seferi
öncesi Dulkadiroğlu Alaüddevle'den yardım istedi fakat isteği reddedildi. 1514'te Osmanlı orduları
İran ordularını Çaldıran Savaşı'nda yendi. UYARI : Yavuz Sultan Selim Trabzon sancağında valilik
yaparken Şah İsmail'le savaşmış ve Şah İsmail'in savaş taktiğini öğrenmiştir. Bu savaş sırasında
Osmanlılar hareketli topları kullanmışlardır. Bu durum, teknolojik ilerlemenin savaşların sonucunu
nasıl etkilediğini göstermektedir. Bu savaş Osmanlı Devleti'ne Doğu Anadolu'yu kazandırdı. Şah
İsmail kaçtığı için Safavi Devleti yıkılamadı. Tebrize kadar olan bütün topraklar Osmanlı Devleti'nin
eline geçti. Şii sorunu geçici olarak çözümlendi ve Doğu Anadolu güvenlik altına alındı. Safavi
hazinesi Osmanlı hazinesine aktarıldı.
Turnadağ Savaşı (1515) :Yavuz'un Çaldıran Savaşı öncesi Dulkadiroğullarından istediği yardım
reddedilmişti. Yavuz, Çaldıran zaferinden sonra 1515 yılında Dulkadiroğulları'nı yendi ve bu beylik
yıkıldı. Turnadağ Savaşı sonunda Maraş, Mardin, Elbistan ve Diyarbakır Osmanlı topraklarına
katıldı. Anadolu'da siyasal birlik tamamlanmış oldu.
Mısır Seferi :Yavuz'un İran seferi sırasında Şah İsmail ile Memlüklüler Osmanlı'ya karşı bağlaşma
yapmıştı. Yavuz, 1516 yılında Mısır üzerine sefere çıktı. 1516 yılında Mercidabık Savaşı ile
www.kpss.6te.net
31
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
Memluk ordusu bozguna uğratıldı. Mercidabık zaferi ile Osmanlı Devleti, Suriye ve Filistin'i ele
geçirdi. Yavuz Sultan Selim, 1517 yılında tekrar Mısır seferine devam etti.
Rıdaniye Savaşı ve Memlük Devleti'nin Yıkılışı :Kansu Gavri'nin yerine geçen Tomanbay
Osmanlıları Mısır'dan atmak istiyordu. 1517 yılında yapılan Ridaniye Savaşı ile Mısır Ordusu bir
kez daha yenildi. Rıdaniye Savaşı sonunda Memlük Devleti yıkıldı ve Mısır Osmanlı hakimiyeti
altına alındı.
Mısır Fethi'nin Sonuçları :1. Memlük Devleti yıkıldı. 2. Suriye, Filistin ve Mısır Osmanlı
topraklarına katıldı. 3. Doğu Akdeniz Osmanlı hakimiyetine girdi. 4. Kutsal Topraklar (Mekke ve
Medine) Osmanlı hakimiyetine girdi. 5. Kutsal emanetler ve Mekke ile Medine'nin anahtarları
Yavuz'a yollandı. 6. Halifelik makamı Osmanlılara geçti. Halifelik böylece Kureyş kabilesinden
çıkarak Osmanlı soyuna geçti. Ayrıca Osmanlı'nın teokratik yapısı tamamlandı. 7. Memlük
hazinesi, İstanbul'a getirildi. 8. Kıbrıs adasını ellerinde bulunduran Venedikliler, Osmanlı'ya vergi
ödemek zorunda kaldı. 9. Baharat yolu Osmanlıların eline geçti. Bu durum Osmanlılar için büyük
bir ekonomik kazançtır. Ancak Portekizliler Ümit Burnu'ndan Hindistan'a ulaştığı için Osmanlılar
buradan kazanç sağlayamadı.
I. Selim (Yavuz) Dönemi Genel Özelliği :Türk ve İslam alemini tek bir çatı altında toplamaya
çalıştı. Sadece doğu ülkelerine seferler düzenlendi. Bunun nedeni; Yavuz'un Türk-İslam
devletlerini tek çatı altında birleştirmek istemesi ve devlet bütünlüğünü sarsacak tehlikeyi Doğu'da
görmesiydi. İlk celali ayaklanmaları bu dönemde görüşmüştür.
SÜLEYMAN (KANUNİ) (1520-1566):Yavuz'dan sonra başa Süleyman geçti. Tarihçiler en
parlak dönem olarak, Kanuni Sultan Süleyman dönemini belirlerler. Bu dönemde Avrupa'da en
geniş sınırlara erişildi. 1522 yılında kazanılan Mohaç Zaferi Osmanlıların Avrupa'daki etkinliğini
artırdı. 1535 yılında Fransa ile Kapitülasyon adı verilen ticaret anlaşması yapıldı. 1535’te
kanuninin Fransızlara verdiği kapitilasyonlar 1.Mahmut zamanında sürekli sürekli olmuştur 1840.)
Ancak bu anlaşma, Osmanlı Devletinin ekonomik gelişmesi bakımından çok zararlı oldu. Bu
dönemde Osmanlı donanması denizlerde büyük hakimiyet kurdu. Barbaros Hayrettin Paşa büyük
deniz zaferlerine imza attı. Kuzey Afrika fethedildi. Kanuni Sultan Süleyman, kanunları ve
zaferleriyle büyük bir ün kazandı.
I. Süleyman (Kanuni) Dönemi İç ayaklanmalar :Kanuni Sultan Süleyman Dönemi'nde güçlü
devlet otoritesi sayesinde saltanat kavgaları olmamış, ancak bir takım iç isyanlar çıkmıştı. İlk
isyanı 1520 yılında Şam valisi Camberd Gazali çıkarmıştı. 1524 yılında sadrazam olamadığı için
ikinci vezir Ahmet Paşa isyan etti. 1526 Yozgat civarında, vergi yüzünden Baba Zennun isimli bir
şafi isyan etti. 1527 yılında da, Şiiliği yayma iddiasıyla Kalenderoğlu isyan etti. İlk iki isyan
Memlük devletini kurma, son ikisi ise Aleviliği yayma amaçlı yapılmıştır.
Batıya Yapılan Seferler :Batı'da en zor rakip Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu idi. Şarlken
Avusturya ve Macaristan'ı da yanına çekti. Fransa bu ittifaka karşı cephe aldı. Kanuni, Şarlken'e
karşı Fransa kralı I. Fransuva'yı destekledi. Fransızlara kapitülasyonlar verildi.
Belgrat'ın Fethi (1521) ve Mohaç Meydan Savaşı (1526) :Macaristan'ın Balkan milletlerini
Osmanlı'ya karşı kışkırtması ile 1521'de Macaristan'a sefer düzenlendi. 1521'de Osmanlı ordusu
Belgrat şehrini ele geçirdi. Kanuni, 1526 yılında Macaristan'a bir sefer daha düzenledi. 29 Ağustos
1526'da Mohaç Meydan Savaşı ile Macar Ordusu bozguna uğratıldı. Osmanlı Ordusu
Macaristan'ın başkenti Budin'i (Budapeşte) ele geçirdi. Macaristan toprakları Osmanlı Devleti'ne
katıldı. Bu durum Macaristan toprakları üzerinde emelleri olan Avusturya'yı rahatsız etmiş, böylece
Osmanlı Avusturya savaşları başlamıştır.
I. Viyana Kuşatması (1529) :Osmanlı Devleti 1522'de Macaristan'ı fethetmişti. Şarlken ve
Avusturya Arşidük'ü Ferdinand, Macaristan'dan Türkleri atmak istiyordu. 1529 yılında Ferdinand
Macaristan'a saldırdı, Macar kralı Yanoş'da Kanuni'den yardım istedi. Osmanlı ordusu 1529
yılında tekrar Macaristan seferine çıktı. Avusturya topraklarına giren Osmanlı ordusu başkent
Viyana'yı kuşattı fakat kış nedeniyle kuşatma kaldırıldı.
Almanya Seferi (1532) :Avusturya Arşidük'ü Ferdinand, İstanbul'a elçi göndererek kendisinin
Macaristan kralı olarak tanınmasını istedi. İsteği reddedildi ve Ferdinand Budin'i işgal etti. Kanuni,
yeniden Macaristan seferine çıktı ve Almanya içlerine kadar ilerledi. Karşısına çıkan kimse
www.kpss.6te.net
32
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
olmayınca İstanbul'a döndü. Avusturya ile Osmanlı Devleti arasında 1533 İstanbul Antlaşması
imzalandı.
Macaristan Seferi :1533 İstanbul Antlaşması'na rağmen 1540'ta Macar kralı Yanoş'un ölmesi
üzerine Kral Ferdinand, Avusturya Macaristan topraklarında hak iddia ederek tekrar Budin'i işgal
etti. Kanuni 1541 yılında Macaristan topraklarına yeniden girdi. Avusturyalıları Macaristan'dan attı.
Macaristan'ın Osmanlılar tarafından alınan bölgesi Budin Eyaleti adıyla Osmanlı topraklarına
katıldı. I. Süleyman, Macaristan'ı ele geçirdiği zaman iç işlerinde serbest dış işlerinde Osmanlı'ya
bağlı duruma getirmişti. Fakat bu durumda Macaristan üzerinde tam bir egemenlik sağlanamamış,
Avusturya vakit kaybetmeden Macaristan topraklarını işgal etmişti. Bunun üzerine I. Süleyman
Macaristan'ı Budin ve Temeşvar eyaleti bir de Erdel Beyliği olarak üçe ayırdı. Böylece Macaristan
doğrudan merkeze bağlandı. Kanuni, 1566'da Avusturya üzerine tekrar bir sefer düzenledi ve
Zigetvar Kalesi'ni aldı. Zigetvar seferi Kanuni'nin son seferidir. Bu savaş esnasında ölmüştür.
Askerlerin morali bozulmasın diye ölümü bir süre gizlenmiştir.
Kapitülasyonlar; Fransa'ya Kapitülasyonların Verilmesinin Siyasal Nedenleri :Kanuni'nin,
Avrupa'da Şarlken'e karşı giriştiği mücadelede, Fransa'yı yanına çekmek istemesi. Kanuni'nin
Avrupa Hristiyan birliğini parçalamak istemesi. Avrupa'da bir bağlaşık elde etmek isteği. Fransa ile
1535 tarihinde bir antlaşma imzalandı.
İran Seferleri (1533-1555) ve (1533-1547-1553) Amasya Antlaşması Nedenleri :1. Kanuni'nin
daha çok Batı'ya sefer yapıp, Doğu'yu ihmal etmesi. 2. İran'ın Şiilik propagandasına devam
etmesi. 3. İran'ın Bağdat, Basra ve Basra Körfezi civarında yaşayan Sunni halka baskı yapması ve
halkın Kanuni'den yardım istemesi. Kanuni, 1533-1553 (1533-1547-1553) tarihleri arasında İran
üzerine topam üç sefer düzenledi. Bu seferlerde başarı sağlanamadı. Çünkü seferlerde İran şahı
Osmanlı Padişahının karşısına çıkmadı. 1555 yılında İran ile Amasya Antlaşması imzalandı.
Amasya Antlaşması (1555) :Bu antlaşma ile Erivan, Tebriz, Bağdat ve Doğu Anadolu
Osmanlılara bırakılmıştı. Amasya Antlaşması İran ile Osmanlı arasında imzalanan ilk resmi
antlaşma oldu.
Deniz Seferleri; Rodos'un Fethi (1522) :Rodos Adası'nda St. Jean Şövalyeleri hüküm
sürmekteydi. Rodos adası, Papalığın Doğu Akdenizdeki ileri karakolu görevini yapmakta idi.
Şövalyeler Müslüman ticaret gemilerine saldırmakta ve Hristiyan korsan gemilerine yataklık
yapmaktaydı. Rodos Adası, 1522 yılında fethedildi. Barbaros hayrettin paşa ve Cezayir Osmanlı
himaseyine girdi.
Cezayir'in Alınması :Kanuni, Şarlken'i Akdeniz'de zor duruma düşürmek için Cezayir Beyi
Barbaros'u İstanbul'a davet etti. Barbaros, Kaptan-ı Derya olarak Osmanlı donanmasının başına
getirildi. Barbaros Hayrettin Paşa Cezayir'i Osmanlı Devleti'ne hediye etti ve Cezayir savaşsız
Osmanlı himayesine geçmiş oldu. Barbaros Cezayir'e beylerbeyi olarak atandı.
1537 korfu kuşatması ve 1538 Preveze Deniz Savaşı : Avrupalılar Osmanlı'nın Akdeniz'deki
üstünlüğüne son vermek amacıyla Papa'nın önderliğinde Haçlı donanması hazırladılar. Haçlı
donanması Andre Dorya komutasında, Osmanlı donanması ise Barboros Hayrettin Paşa
komutasındaydı. 27 Eylül 1538 tarihinde meydana gelen Preveze Deniz Savaşı'nda Barbaros
Haçlı donanmasını bozguna uğrattı. Bu savaşla Akdeniz egemenliği tamamiyle Osmanlıların eline
geçti. Akdeniz Türk gölü haline geldi. Venedik savaş tazminatı ödedi. 1543 Fransızlara yardım
edildi, Nis alındı. Turgut Reis Trablusgarpı aldı ve beylerbeyi atandı. 1553’te Korsika adası
alındı.Cerbe savaşında ispanyayı yendi. Cerbe alındı. Cerbe savaşı ikinci büyük deniz savaşı ve
zaferidir. Batı Akdeniz ve Kuzey Afrikada hakimiyet sağlanmıştır.
Hint Seferleri :Portekizliler Ümit Burnu yolunu keşfederek Hint Okyanusu'na ulaşıp, bu bölgeyi ele
geçirerek hem Hindistan'ı ekonomik açıdan kullanmak, hem de Hristiyanlığı yaymak
istemişti.Portekizliler aynı zamanda Müslüman ticaret gemilerine ve hacca giden Müslüman
gemilerine zarar vermeye başlamıştı. Hindistan'daki Gücerat Müslümanları Kanuni'den yardım
istemişti. Osmanlılar 1538-1553 yılları arasında Hindistan'a dört sefer düzenledi. Osmanlılar
Hindistan'a yaptıkları bu seferlerde başarı gösteremediler. Bunun nedenleri : 1. Osmanlıların bu
seferlerde siyasi veya ekonomik amaç taşımamaları. 2. Dönemin devlet adamlarının Hindistan'ın
ekonomik önemini kavrayamaması. 3. İç denizlere göre yapılmış Osmanlı gemilerinin, Okyanus'ta
www.kpss.6te.net
33
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
Portekiz Donanması ile başedememesiydi. Sonuçta; yemen, aden alındı. Basra körfezi ve
kızıldeniz’de Türk hakimiyeti sağlandı.
II. SELİM: Kanuni'den sonra başa geçti. Fakat yönetim uzun süre Osmanlı veziri Sokullu
Mehmet Paşa'nın elinde kaldı. Sokullu, bilgi ve tecrübesiyle Kanuni'yi aratmadı. 1571 yılında
Kıbrıs fethedildi. Lehistanla iyi ilişkiler kurularak, Osmanlıların Avrupa'daki üstünlükleri daha da
güçlendirildi. 1579 yılında Sokullu Mehmet Paşa'nın ölümü ile Osmanlı İmparatorluğu'nun
Yükselme Devri sona erdi.
Sokullu Mehmet Paşa Dönemi (1564-1579) :Sokullu Mehmet Paşa; Kanuni, II. Selim ve III.
Murat dönemlerinde sadrazamlık yaptı. Bu dönemde 1568'da Sakız Adası Cenevizliler'den alındı.
1569 Endonezya seferi. 1570 yemen isyanının bastırılması Yemen'in egemenliği sağlandı.
1571'de İnebahtı Savaşı'nda Haçlı donanmasına yenildi. 1571 yılında Venediklilerden Kıbrıs Adası
alındı. Sokullu bu fethin arkasından kendisini ziyarete gelen bir Venedik elçisine şu sözleri
söylemişti; "Ziyaretinizin sebebini anlıyorum, İnabahtı yenilgisinin üzerimizdeki etkisini anlamaya
çalışıyorsunuz. Fakat unutmayın ki, biz sizden Kıbrıs'ı almakla kolunuzu kestik. Halbuki siz
donanmamızı yakmakla bizim sakalımızı traş etmiş oldunuz. Kesilen kol yerine gelmez. Lakin traş
edilen sakal eskisinden daha gür çıkar. 1574 Tunus İspanyollardan alınarak Osmanlı topraklarına
katıldı. Lehistan 1575'te Osmanlı himayesine girdi. 1577'de Fas Portekizlilerden alındı. İngilizlere
ticari imtiyazlar sağlandı. 1568 Avusturya, 1578 İngilizlere kapitilasyonlar verildi. Fransızlara
verilen kapitilasyonlar genişletildi.
Sokullu Mehmet Paşa'nın Projeleri : Sokullu sadrazamlığı süresince Doğu Avrupa Türkleri ile
Kafkasya bölgesini Osmanlı Devleti'ne bağlamak istedi. Don ve Volga Irmaklarını bir kanalla
birleştirerek, Karadeniz'den Hazar'a geçmeyi planladı. 1579 yılında Süveyş Kanalı'nı açmayı
düşündü, böylece, Hindistan ve Endonezyadaki Müslümanlara yardım etmeyi planladı. Sokullu
1579 yılında hançerlenerek öldürüldü, projeleri de uygulamaya konulamadan yarım kaldı.
DURAKLAMA DÖNEMİ 1579 – 1699:
Sokullu Mehmet Paşa'nın ölümünden, ilk kez toprak kaybedilen Karlofça Antlaşmasına kadar
geçen döneme tarihimizde "Duraklama Dönemi" denir.
Duraklamanın çeşitli nedenleri vardır.Bunları; İç nedenler ve Dış nedenler diye iki grupta
toplayabiliriz.
İÇ NEDENLER : a) Kanuni'den sonraki padişahlardan çoğunun yetersiz olması, b) Orduda eski
disiplin ve düzenin bozulması c) Devlet kasasının gittikçe boşalması, d) Değerli kişilerin yerine,
iltimaslı ve rüşvet verenlerin devlet memurluklarına getirilmesi.
DIŞ NEDENLER : a) Avrupa ülkelerinin teknik yöneden gelişmesi, b) Komşu ülkelerin askerlik
alanında ileri gitmeleri.
Duraklama Dönemi Duraklamanın Nedenleri
A. İç Nedenler :
1. Merkezi Yapıdaki Bozulmalar :
Padişahlık Makamının Bozulması :I. Ahmet ile birlikte şehzadelerin sancak eğitimi uygulaması
kaldırıldı, şehzadeler sarayda kapalı bir hayat yaşamaya başladı. Saraya kapanan şehzadelerin
ruhsal yapılarında bozulmalar görüldü. III. Mehmet; son kez sancağa çıkan Osmanlı padişahıdır.I.
Ahmet Dönemiyle hanedanın en yaşlı üyesi tahta geçmeye başladı. I. Ahmet, sancağa çıkmadan
tahta çıkan ilk padişahdır.
Sadrazamalık Makamının Bozulması :Sadrazam padişahtan sonra en etkili olan ikinci kişi idi.
Sadrazamlar, önceleri eğitim ve tecrübelerine göre seçilirken, daha sonraki dönemlerde rüşvet ve
iltimas yolu ile göreve gelmişlerdi. Duraklama Dönemi'nde 61 sadrazam göreve gelmiştir.
Duraklama Dönemi'nde yeteneksiz kişiler sadrazamlık görevine getirildi. Bu durum halkın devlete
olan güvenini azalttı, isyanların çıkmasına neden oldu.
Saray Kadınlarının Yönetime Katılması :Kimi padişahların zamansız ölümü üzerine geride tahta
geçecek çocuk yaşta kişiler kalıyordu. Veraset sisteminden dolayı çocuk da olsa bu kişi tahta
geçebiliyordu. Bu çocuk hükümdarların tahta geçmesi ile anneleri devlet yönetiminde etkili olmaya
başlıyordu. Kadınların devlet işlerinde etkinliği Kanuni Dönemi'nde Hürrem Sultan ile başladı.
Valide Kösem Sultan ve Turhan Sultanla devam etti. Duraklama Dönemi'nde IV. Murat'ın annesi
www.kpss.6te.net
34
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
Kösem Sultan ile, IV. Mehmet'in annesi Turhan Sultan yönetimde oldukça etkili olmuşlardı.
Zamanla saray kadınları devlet adamlarının atanmasında da söz sahibi oldu. Bu da bilgi ve
beceriden yoksun kişilerin iş başına gelmesine neden oldu.
2. Orduda Meydana Gelen Bozulmalar; Yeniçeri Teşkilatındaki Bozulmalar :Askeri kanun ve
geleneklere saygı gösterilmemeye başlandı. Yeniçerilerin ve Kapıkulu Ocağı'nın bozulması ile
orduya olan güven kayboldu. Kanun-i Kadim'e aykırı askere alım işlemleri yapılmaya başlandı.
Yeniçeri Ocağı'na usülsüz asker kaydeden ilk padişah III. Murat'tır. Devşirme sistemi bozuldu.
Yeniçeriler çeşitli nedenlerden dolayı sık sık ayaklanmaya başladı. Merkeze her istediklerini
yaptırabilen Yeniçeriler, bazan padişahları bile tahttan indirmişti.
Eyalet Ordusundaki Bozulmalar :XVII. yüzyılda Tımar dağıtımındaki adaletsizlik ve haksızlık
Eyalet ordusunun itibarını zedeledi. Dirlik araziler askerlikle ilgisi olmayan kişilere verilmeye
başlandı. Yükselme Dönemi'nde Eyalet Ordusu Yeniçeri Ocağı'na karşı önemli bir denge
unsuruydu. XVII. yüzyılda eyalet askerlerinin sayısının azalması ile, Yeniçeri Ocağı güç kazanmış
ve devlet yönetiminde Ocağın etkinliği artırmıştır. Bir kısım dirlik arazi de peşin vergi amacıyla
iltizama çevrildi.
Donanmadaki Bozulmalar : Osmanlı donanması Kanuni Sultan Süleyman Dönemi'nde en üst
düzeye ulaşmış, Barbaros Hayreddin Paşa'nın ölümüyle de giderek önemini kaybetmişti.
Denizcilikle ilgisi olmayan kişiler kaptan-ı deryalığa getirilmişti.
Ekonomideki Bozulmalar :Savaş ganimetlerinin azalması. Uzun süren ve genelde yenilgiyle
sonuçlanan savaşlar. Eskisi gibi yabancı devletlerden vergi ve hediye alınamaması. Artan saray
masrafları ve devlet ihtişamına paralel olarak lüks ve israfın artması. Sık sık padişah değişiklikleri
yüzünden ödenen cülus bahşişleri. Tımar sisteminin bozulması. Kapıkulu askerlerinin sayısının
artması.
Eğitimdeki Bozulmalar :Osmanlı Eğitim sistemi Avrupa'nın oldukça gerisinde kalmıştı. Osmanlı
Devleti'nde en önemli eğitim kurumu medreselerdi. Medreselerin başında bulunan ulemalar
gelişmeye ayak uyduramadı. Medreselerde zamanla pozitif bilimler askıya alındı. Medrese eğitimi
yapmamış bir çok insana diploma ve ve rütbe verildi. Yeni doğmuş çocuklara müderris ünvanı
verilerek beşik uleması zümresi meydana geldi. Ulemalar zamanla askerle birlike isyanlara katılıp
saraya hücum etti.
Toplum Yapısındaki Bozulmalar Siyasi, sosyal ve ekonomik yapının bozulması ile Anadolu'da
Celali İsyanları çıktı. Celali isyanları ile merkezi otorite tamamen sarsıldı. İsyanların artması
üzerine Anadolu'da yaşayan halk şehirlere göç etmeye başladı. İsyanların bastırılmasında
kullanılan yöntemler, halkla devletin arasının açılmasına neden oldu.
B. Dış Nedenler :
İmparatorluğun Doğal Sınırlarına Ulaşması :Osmanlı Devleti, XVI. yüzyılın sonunda yaklaşık 20
milyon kilometre kare sınır ve 100 milyon nüfus ile en geniş sınırlarına ulaşmıştı. Üç kıtaya yayılan
bu sınırların korunmasında zorluk çeken Osmanlı Devleti, bazen birçok cephede savaşıyor ve bu
nedenle mevcut gücü bölünüyordu.
Avrupa'da Merkezi Krallıkların Kurulması :Osmanlı Devleti Kuruluş Dönemi'nde Batı'da çok
rahat ilerledi, çünkü Avrupa'da derebeylik rejimi (küçük kırallıklar) hüküm sürmekteydi. XV. yüzyıl
ile birlikte Avrupa'da güçlü merkezi krallıklar kuruldu. Avrupa, XV. ve XVI. yüzyıllarda Coğrafi
Keşifler, Rönesans ve Reform ile önemli adımlar atmış, Osmanlı Devleti'nde ise aynı gelişmeler
görülmemişti.Bu dönemde ülke çeşitli isyanlarla sarsıldı. Yeniçeri askerleri de çeşitli bahanelerle
sıkça ayaklandılar. En önemlisi Genç Osman'a karşı yapılan ayaklanmadır. Bu dönemde II.Osman
(Genç Osman) ve IV.Murat ile sadrazam Tarhuncu Ahmet Paşa ve Köprülüler durumu düzeltmek
isteyen kimselerdir.
II. OSMAN :14 yaşında padişah oldu. İleri görüşlüydü. Devletin durumunu düzeltmek
istiyordu. Lehistan seferinde ordunun bozulmuş olduğunu gördü. İstanbul'a dönünce orduyu
düzeltmek istedi. Bu disipline dayanamayan Yeniçeriler ayaklanarak, Genç Osman'ı öldürdüler.
IV. MURAT: 12 yaşında padişah oldu. Çok akıllı, cesur ve kararlı bir hükümdardı. Orduya
düzen verdi. Anadolu'daki ayaklanmaları bastırdı. Maliyeyi düzeltti. Bu dönemde Kasr-ı Şirin barışı
ile bugünkü Türkiye - İran sınırı belirlendi.
www.kpss.6te.net
35
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
SULTAN İBRAHİM: Tutarsız hareketlerinden dolayı saltanat önemli sarsıntılar geçirdi.
Köprülü Mehmet Paşa ve Fazıl Ahmet Paşa bu dönemin ünlü sadrazamlarındandır. Bu dönemde
Avusturya ile önemli savaşlar oldu. II. Viyana kuşatması bozgunla sonuçlandı. Bu bozgunun
ardından Lehler, Venedikliler, Avusturyalılar ve Ruslarla savaşmak zorunda kaldılar. 15 yıl süren
bu savaşların ardından 1699 yılında Karlofça Antlaşmasını imzalamak mecburiyetinde kaldılar. Bu
antlaşma, Osmanlı tarihinde bir dönüm noktasını teşkil eder. Osmanlılar ilk kez bu anlaşmadan
sonra toprak kaybettiler. Bu toprak kaybı Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışına kadar devam etti.
Bundan sonra "Gerileme Devri" başladı.
XVII. Yüzyıl Siyasi Tarihi
Osmanlı-İran Savaşları
III. Murat Dönemi (1577-1590) :III. Murat, 1579'da İran şahı Tahmasb'ın ölümü ile ortaya
çıkan taht kavgalarından faydalanarak İran üzerine sefere çıktı. Osmanlı Ordusu, Hazar Denizi'ne
kadar ilerledi fakat, 1590'da İranlılar'ın barış İstemesi Üzerine Ferhat Paşa Antlaşması imzalandı.
1590 Ferhatpaşa anlaşması ile Osmanlı doğudaki en geniş sınırlarına ulaşmış oldu. Bu antlaşma
ile Azerbeycan, Luristan, Gürcistan ve Dağıstan Osmanlılara bırakıldı. Osmanlı İmparatorluğu, bu
antlaşma ile doğuda en geniş sınırlara ulaşmış oldu.
I. Ahmet Dönemi (1603-1611) :Nedeni : Osmanlı Devleti'nin Batı'da Avusturya ile savaşta
bulunmasını ve Anadoludaki Celali İsyanlarını fırsat bilen İran'ın Ferhat Paşa Antlaşması ile
Osmanlı Devleti'ne verilen yerleri geri almak istemesi. Şah Abbas, 1603'te Tebriz ve Erivan'ı
alarak Diyarbakır ve Musul'a kadar ilerledi. Osmanlı başarısız oldu. 1611 yılında Nasuh Paşa
Antlaşması imzalanarak bu savaşa son verildi.
Nasuh Paşa Antlaşması (1611) :1. Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti, Ferhat paşa
Antlaşması ile aldığı toprakları geri verdi. 2. İran her sene Osmanlı Devleti'ne ikiyüz deve yükü
ipek verecekti. 1611 yılında Nasuh Paşa Antlaşması Osmanlı Devleti'nin elde ettiği toprakları geri
verdiği ilk antlaşmadır.
I. Mustafa Dönemi (1617-1618) :Nedeni : İran'ın antlaşmalarda verdiği sözü tutmayıp
Osmanlı Devleti'ne söz verdiği ekonomik yükümlülüğü yerine getirmemesi. 1617-1618 tarihleri
arasında devam eden bu savaşlarda önemli bir çatışma olmadı, 1618'de İran ile Serav Antlaşması
imzalandı. 1618 yılında imzalanan Serav Antlaşması ile Nasuh Paşa Antlaşması'nın koşulları her
iki ülke tarafından da yeniden kabul edildi.
IV. Murat Dönemi (1622-1639) : Nedeni : İran'ın hile ile Bağdat'ı işgal etmesi. IV. Murat,
İran'a iki sefer düzenledi. Bu seferler sonunda Revan ve Bağdat'ı tekrar ele geçirdi. 1639 yılında
İran ile Kasr-ı Şirin Antlaşması imzalandı ve altmış yıldır süren İran savaşları sona erdi.
Kasr-ı Şirin Antlaşması (1639) :1. Azerbaycan ve Revan İran'a bırakıldı. 2. Bağdat Osmanlı
Devleti'ne bırakıldı. 3. Zağros Dağları iki ülke arasında sınır oldu. 1639 yılında İran ile Kasr-ı Şirin
Antlaşması ile XVII. yüzyıl Osmanlı-İran savaşları sona erdi ve bugünkü Türkiye-İran sınırı büyük
ölçüde çizildi.
Osmanlı-Lehistan Savaşları
Genç Osman Dönemi (1618-1622) Nedeni : Lehistan'ın Boğdan'ın iç işlerine karışması.
Genç Osman 1618 yılında Lehistan seferine çıktı. Leh ordusunu yendi ve Hotin Kalesi'ni kuşattı.
Bu sefer, yeniçerilerin gevşek davranması üzerine, 1621 yılında Hotin Antlaşması imzalanarak
son buldu.
Hotin Antlaşması (1621) :1. Lehliler ve Osmanlılar birbirlerinin topraklarına
saldırmayacaktır. 2. Lehistan, Kırım Hanı'na 40 bin düka altını vergi olarak ödemeye devam
edecektir. Hotin seferi'nde Yeniçerilerin yetersizliği anlaşılmış ve ilk defa Genç Osman, Yeniçeri
Ocağı'nı kaldırmak istemişti.
IV. Mehmet Dönemi (1672-1676) :Nedeni : Lehistan'ın, Türk himayesinde bulunan Ukrayna
Kazakları'nın iç işlerine karışması. Osmanlı ordusu 1672'de Lehistan seferine çıktı. Lehliler birçok
defa yenildi ve 1676'da Bucaş Antlaşması imzalandı.
Bucaş Antlaşması (1676) :a) Ukrayna Osmanlıların koruması altında kalacak. b) Podolya
Osmanlılara verilecek c) Lehistan her sene vergi ödeyecek 1672 Bucaş Antlaşması, Osmanlı
İmparatorluğu'nun topraklarına toprak kattığı son antlaşmadır(Podolya). Bu antlaşma ile Osmanlı
İmaparatorluğu Batı'da en geniş sınırlarına ulaşmıştı. Lehistan Diyet Meclisi, Bucaş
www.kpss.6te.net
36
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
Antlaşması'nın vergiyle ilgili üçüncü maddesini kabul etmedi. Savaş yeniden başladı. Osmanlılar
vergiyle ilgili maddeyi kaldırınca 1676 yılında Bucaş Antlaşması yenilendi. 1669 Köprülü Fazıl
Ahmet Paşa giritin fethini tamamladı.
Osmanlı-Venedik Savaşları (1645-1669) :
Nedeni : Venediklilerin Osmanlı ticaret gemilerine saldırması ve Osmanlı Devleti'nin Girit
Adası'nı almak istemesi. 1645'te Girit yüzünden Osmanlı-Venedik savaşları başladı. 25 yıl
alınamayan Kandiye Kalesi'nin alınması ile Venedikliler barış isteğinde bulundu.
Osmanlı-Avusturya Savaşları (1593-1606) Nedeni : 1. Avusturya ile Osmanlı arasındaki
sınır mücadelesi. 2. 1593 tarihinde Bosna Beylerbeyi Hasan Paşa'nın Avusturyalılar tarafından
pusuya düşürülerek öldürülmesi
III. Murat Dönemi'nde Avusturya savaşları başladı. 1573 yılında Estergon ve Kanije
kalelelerini Avusturya'ya kaptırdı. III. Mehmet Dönemi'nde Avusturya'dan Eğri Kalesi alındı.
1596'da Haçova Savaşı ile Avusturya ordusu bozguna uğratıldı. 1596'da Estergon ve Kanije
Kaleleri geri alındı. İran sorunu ve Celali İsyanları yüzünden Osmanlı Devleti barış istedi ve
1606'da Zitvatorok Antlaşması imzalandı.
Zitvatorok Antlaşması (1606) :1. Eğri, Kanije ve Estergon Kaleleri Osmanlılarda kalacaktır.
2. Avusturya Kuzey Macaristan topraklarını elinde tuttuğu için her sene Osmanlılara ödediği
vergiyi artık ödemeyecektir. 3. Avusturya bir defaya mahsus olmak üzere savaş tazminatı
ödeyecektir.4. Avusturya arşidükası protokol bakımından Osmanlı padişahına denk olacaktır. Not :
1533 İstanbul Antlaşması'na göre Avusturya arşidükası Osmanlı sadrazamına denkti. Zitvatorok
Antlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu Orta Avrupa'daki üstünlüğünü kaybetmiş, Avrupadaki
devletlerle eşit seviyeye gelmişti.
Osmanlı-Avusturya Savaşları (1622-1664) :Avusturya'nın Erdel Beyliği iç işlerine
karışması. 1662'de Avusturya seferine çıkan Osmanlı ordusu Uyvar, Zerinvar ve Novigrat
kalelerini aldı. Bu savaşlar 1664 yılında imzalanan Vasvar Antlaşması ile son buldu.
Vasvar Antlaşması (1664) :a) Uyvar ve Novigrat kaleleri Osmanlılara bırakılacak, Zerinvar
Avusturya'da kalacaktır. b) Erdel Osmanlı Devleti'nde kalacak, Osmanlı Devleti ve Avusturya,
Erdel'den askerlerini çekecektir. c) Avusturya, Osmanlıların Erdel Beyi adayını tanıyacaktır. d)
Avusturya savaş tazminatı ödeyecektir. Bu antlaşmadan sonra Avrupalılar, Osmanlıların eski
gücünü kazandığını zannederek büyük bir paniğe kapılmıştı.
II. Viyana Kuşatması (1683) Nedenleri : 1. Koyu katolik olan Avusturya'nın, Protestan
Macarlara baskı yapması, 2. Macarların Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'dan yardım
istemesi. 1682'de Osmanlı Devleti Avusturya'ya savaş ilan etti. 1683'te Avusturya üzerine sefere
çıkıldı. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, 1683'te Viyana'yı kuşattı. Kutsal ittifak haçlı ordusunun
yardıma gelmesi üzerine Osmanlı ordusu Viyana önlerinde bozguna uğradı.
Bozgunun nedenleri : II. Viyana bozgunu ile, Kosova Savaşı'ndan sonra Avrupa'da
taarruza geçen Osmanlılar, artık savunmaya geçmiştir. 2.Viyana bozgunu 1922’de Sakarya
savaşında durdu. Osmanlıları Avrupa'dan atmak amacıyla "Kutsal İttifak" oluşturulmuştur. 1.
Merzifonlu'nun deneyimli komutan ve devlet adamlarının sözünü dinlememesi 2. Merzifonlu'nun
şehrin yağmalanmasına izin vermemesi, 3. Viyana'nın güçlü surlarla çevrili olması, 4. Kırım
Hanı'nın zamanında yardım göndermemesi.
Kutsal Bağlaşma ve Savaşlar (1683-1699) Nedeni : Osmanlı Devleti'nin Viyana önünde
bozguna uğraması ve bu fırsattan yararlanmak isteyen Hristiyan Avrupa'nın Papa'nın önderliğinde
kutsal ittifak kurarak, Türkleri Avrupa'dan atmak istemesi. Avusturya, Macaristan ve Erdel'i alıp
Bulgaristan'a girdi, Osmanlı Devleti ile Haçlı ittifakı arasında 1683'te dört cephede savaş başladı.
Lehistan, Podolya ve Boğdan'ı, Venedik, Mora ve Dalmaçya'yı aldı. 1687 yılında II. Süleyman,
1695'de de II. Mustafa tahta geçti. Yenilgilerin devam etmesi üzerine Osmanlı Devleti Karlofça
Antlaşması'nı imzalayarak savaştan çekildi.
Karlofça Antlaşması (1699) :Avusturya, Lehistan, Venedik ve Osmanlı Devleti arasında
imzalandı. 1. Temeşvar ve Banat Yaylası dışında kalan bütün Macaristan ve Erdel Avusturya'ya
verildi. 2. Hırvatistan'ın bir bölümü Avusturya'ya verildi; Sava ırmağı sınır oldu. 3. Podolya ve
Ukrayna Lehistan'a verildi. 4. Dalmaçya kıyıları ve Mora, Venedik'e verildi. Korint Osmanlılarda
kaldı. 5. Antlaşmanın süresi 25 yıl olacak ve Avusturya'nın garantisinde bulunacaktı. Rusya,
www.kpss.6te.net
37
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
Karlofça Antlaşması imzalanırken iki yıllık bir ateşkes imzalamış ve barışa yanaşmamıştır. Amacı
Kırım'a doğru ilerlemektir. Ancak, Avrupalı Devletlerin baskısıyla 1700'de antlaşma masasına
oturmuştur. Osmanlılar, 1699 Karlofça ve 1700 İstanbul Antlaşmaları'yla (azak kalesi Ruslara
verilmiştir) ilk defa toprak kaybına uğradı. Osmanlı Devleti'nde Gerileme Dönemi Başladı.
XVII. ve XVIII Yüzyıl Osmanlı Kültür ve Uygarlığındaki Değişmeler
Merkez Teşkilatındaki Değişmeler :XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti'nde padiah otoritesi ve
merkezi yönetim zayıflamıştı.
Hükümet otoritesinin zayıflamasından faydalanan bazı kimseler, tımar ve zeametleri kendi
tasarruflarına geçirip, sipahileri dirliksiz bıraktığı için sipahi ordusunun önemi kaybolmuştu.
Avrupa'da silah teknolojisinin gelişmesi üzerine, tımarlı sipahiler, savaşlarda yetersiz kaldı, bu
nedenle tüfekli kapıkulu askerlerinin sayısı artırıldı.
Tımarlı sipahiler ikinci dereceye düştü. XVII. ve XVIII. yüzyılda Osmanlı Devleti'nde tımar
sistemi çöktü.
Kapıkulu askerlerinin sayısının artması üzerine devlet bu askerlere ulufe yetiştirmekte
zorlandı. Sayısı giderek artan Kapıkulu askerleri devlete hükmeder hale geldi.
Yönetimde padişah otoritesi azaldığı için sadrazamlar güçlendi. XVIII. yüzyıldan itibaren
Divan, Bab-ı Ali (Sadrazam Kapısı) denilen yerde toplanmaya başladı.
Taşra Teşkilatındaki Değişmeler :XVII. ve XVIII. yüzyılda taşra teşkilatında uygulamada bir
takım değişiklikler yaşandı. Tımar sisteminin bozulması ile taşra teşkilatı önemini kaybetti.
Eyaletler ve sancaklarda, arpalık usulü denilen bir yolla yüksek dereceli memurlar
görevlendirilmeye başlandı. Eşraf ve Ayanlar taşra teşkilatı yönetiminde söz sahibi olmaya
başladılar. Devletin önemli gelir kaynağı olan tımar sisteminin önemini yitirmesi üzerine, yeni yeni
vergi türleri uygulamaya konulmuş, eski vergiler artırılmıştı.
Toplumdaki Değişmeler :XVI. yüzyılda dünyada yaşanan nüfus artışı Osmanlı Devleti'nde
de görüldü. 1554'ten itibaren dirlikler, Kapıkulu Askerleri'nin eline geçmeye başladı. Böylece; bir
takım köy zenginleri ortaya çıktı.
Coğrafi Keşifler ile Avrupa'da değerli maden birikimi oldu. Avrupa parasının Osmanlı pazarlarına
sürülmesi ile yıpranmış olan Osmanlı ekonomisi iyice sarsıldı. XVI. ve XVII. yüzyıllarda Osmanlı
Devleti'nde fiyat artışları görüldü. Anadolu'da yer yer büyük Celali İsyanları başladı.
Yönetim Kadrosundaki Değişmeler :Kalemiyye sınıfı diğer askeri zümrelerin önüne geçti.
ReisülKütaplık sadrazamlığa giden yol haline geldi. XVIII. yüzyılda Osmanlı devlet adamları,
devleti çağa uydurmak amacıyla yani reform yapmak amacıyla yabancı uzmanlardan
yararlanmaya başladı. XVIII. yüzyıl ile birlikte Osmanlı Devlet yöneticileri devşirme sistemi ile iş
başına gelmemeye başladı. Ayan ve eşraf, Celali isyanlarında, kiracı ya da tahsildar olarak tımar
sahiplerinin yerini aldı. XVII. yüzyıldan itibaren tımarların iltizama verilemsi ve yeni vergi türlerinin
getirilmesi ile ayan ve eşrafın yönetimdeki gücü arttı. Ayan ve eşrafların güçlenmesi ile XVII. ve
XVIII. yüzyılda merkezi otoritenin zayıflaması yüzünden devlet, güç kazanan ayanlarla işbirliği
yapmak zorunda kaldı ve ayanların iktidardaki etkisi arttı.
Ekonomideki Değişmeler :Osmanlı Devleti'nde Kuruluş ve Yükselme döneminde etkili olan
tımar sisteminin XVI. yüzyılda bozulması ile tarımsal üretim azaldı. Avrupa'da meydana gelen
Sanayi Devrimi ile üretim arttı ve ürünler ucuzladı. Osmanlı pazarına giren ucuz mallar, küçük
atölyelerin kapanmasına yol açtı. Kanuni döneminde Fransa'ya verilen kapitülasyonlar, 1740
yılında daha da genişletildi, bu nedenle iç ve dış ticaret Avrupalıların eline geçti. Osmanlı
ekonomisinin bozulmasında, gelir ve gider dengelerinin bozulması, tımar sisteminin önemini
kaybetmesi, miri toprakların mukata'aya çevrilmesi etkili oldu. 1775'te mukata'aların yıllık
karlarının paylara ayrılarak bu payların satılması demek olan Esham Usülü uygulanmaya
başlandı. XVIII. yüzyılda tek hazine uygulaması bırakılarak, İrad-ı Cedit, Tersane, Darphane
Hazinesi gibi yeni hazineler kuruldu.
Kültür Alanındaki Değişmeler :XVIII. yüzyıldan itibaren Osmanlı kurumları Batı örneklerine
göre düzenlenmeye başlandı. Değişim, 1718-1730 Lale Devri'nde iyice arttı. Lale Devri'nde,
Avrupa'ya gönderilen geçici elçiler sayesinde, Avrupa Uygarlığı hakkında bilgi toplandı. Matbaanın
www.kpss.6te.net
38
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
kullanılmaya başlanması ile düşünce hayatında canlılık belirdi. Edebiyatta, yerli söyleyiş
olgunlaştı, halk anlatımlarına önem verilmeye başlandı.
Eğitim ve Öğretim Alanındaki Değişmeler :XVI. yüzyılda medreselerde, pozitif bilimlere
ikinci derecede önem verildi. Din eğitimi ön plana çıkarıldı. Mederese ile ilgisi olmayan kişilere
müderrislik ünvanı verilmeye başlandı. Bu şekilde işbaşına geçen ulemanın, kendi çocuklarına
müderrislik ünvanı vermeye başlaması ile beşik uleması denilen sınıf ortaya çıktı. Lale Devri ile
matbaa kullanılmaya başlandı. 1734'te Hendesehane, 1773'te Mühendishane açıldı. 1773 yılında
Mühendishane-i Bahr-i Hümayun açıldı.1795'te Mühendishane-i Berr-i Hümayun'un kuruldu
XVII. Yüzyıl İç İsyanları
İsyanların Genel Nedenleri :1. XVII. yüzyıl ile birlikte idari, askeri ve mali yapının bozulması
2. Merkez ve taşra yönetiminin bozulması ile devlet otoritesinin zayıflaması 3. Eyaletlerde
yaşanan denetim güçlüğü
4. Beylerbeyi ve sancak beylerinin bu yüzyılda yapılan savaşların uzun sürmesi ile yönetmek
zorunda kaldıkları topraklarda bulunması 5. Tımar sisteminin dejenere olması nedeniyle üretimin
azalması, fiyatların artması, dolayısı ile ekonominin bozulması. 6. Ordu ve memurların
disiplinsizliği yüzünden halkın devlete karşı güveninin zedelenmesi.
İstanbul İsyanları
Özellikleri :1. XVII. yüzyılda meydan gelen İstanbul isyanlarının elebaşları Yeniçeriler ve
sipahilerdi.
2. İsyanların çıkmasında bazı devlet adamları ve saray kadınlarının rolü de vardı. 3. Bazı isyanlar
ulema sınıfı ve halk tarafından da desteklendi. 4. İsyanların temel nedeni, kapıkulu askerlerine
verilen ulufelerin gecikmesi ya da değeri düşük akçe ile ödenmesi, cülus bahşişinin kimi zaman
dağıtılmamasıdır. 5. Ordudaki bozulmanın temel nedeni Kapıkulu ocaklarına kural dışı asker
alınması. 6. İsyancılar zamanla her isyanda istediklerini elde etmeye başladılar. "Ocak devlet
içindir." anlayışının yerini "Devlet ocak içindir." anlayışı aldı.
Önemli İsyanlar :1589 yılında, III. Murat zamanında yeniçeri ulufelerinin düşük ayardan
ödenmesi üzerine isyan çıktı. Sarayı basan yeniçeriler defterdarı öldürdüler.
1620 yılında, Hotin seferi sonunda disiplinsiz davranışlarından rahatsız olduğu için yeniçeri
ocağını kaldırmayı planlayan Genç Osman'a karşı isyan eden yeniçeriler sarayı basıp II. Osman'ı
tahttan indirerek Yedikule Zindanları'nda boğdular.
IV. Mehmet döneminde, ulufelerin zamanıda ödenmediğini ve saray adamlarının devlet
işlerine karıtığını öne süre sipahiler isyan ettiler.
Padişahtan sarayda bulunan otuz devlet adamının idamını istediler. İdam edilen bu kişilerin
cesetleri Sultanahmet Meydanı'nda bir çınara asıldı. 1656 tarihinde meydana gelen bu olay "Vakayı Vakvakiye" olarak bilinir.
Her isyanda istediklerini yaptıran askerler, önemli bir güç durumuna geldiler. İstanbul'da
huzur ve güvenlik bozuldu.
Anadolu (Celali) İsyanları
Özellikleri :1. Miri topraklarının iltizama çevrilmesi sonucu daha önce sipahilerin elindeki
dirlik gelirlerinin hazineye aktarılması. 2. Taşradaki yöneticilerin halka zulmetmesi ve devlet
gelirlerinin artırılması için vergilerin yükseltilmesi 3. Rüşvetin yaygınlaşması ile taşra yönetimine
alakasız kişilerin atanması 4. Savaşların uzun sürmesi ile taşrada görevli yöneticilerin görev
yerlerine dönememesi 5. Avarız vergisinin toplanamaması 6. Hakkı yenen devlet adamları ve işsiz
kalan medrese öğrencileri ile leventlerin isyanlara katılması
Önemli İsyanlar
Karayazıcı İsyanı : Haçova Savaşı'ndan kaçarak Anadolu'ya gelen Karayazıcı, ortamın
elverişli olmasıyal Urfa dolaylarında isyan etti. İsyanı Sokullu Mehmet Paşa bastırdı.
Deli Hasan isyanı : XVII. y.y'da Osmanlı Devleti'nin Avusturya savaşları ile uğraşmasını fırsat
bilerek isyan etti. İsyan bastırıldı.
Canbolatoğlu, Kalenderoğlu ve TavilAhmet de isyan ettiler fakat isyanları bastırıldı.
1622 yılında Genç Osman'ın öldürülmesiyle kanını dava eden Erzurum valisi Abaza Mehmet
Paşa ve Sivas Valisi Vardar Ali Paşa isyan etti. Bu isyanlar da bastırıldı.
www.kpss.6te.net
39
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
Anadolu'da çıkan Celali isyanları, Anadolu'nun yakılıp yıkılmasına sebep oldu. Ekonomik
hayat durgunlaştı, üretim azaldı, köyden kente göç başladı.
Eyalet İsyanları :Eyalet isyanlarının öncülüğünü, bu eyaletlerin başındaki hanedena üyeleri,
ya da bu beyliklerin başında bulunan beyler yaptı. Osmanlı Devleti'nden ayrılıp bağımsız olma ve
ya yeniçerilerin halktan keyfi vergiler toplaması nedeniyle isyan ettiler.
XVII. yüzyıl eyalet isyanlarının en önemlileri; Kırım, Eflak, Boğdan, Erdel gibi bağlı
eyaletlerle, Yemen ve Bağdat gibi Arap eyaletlerinde çıkan isyanlardır.
Bu isyanlar sonunda devletin eyaletlerdeki etkisi azaldı. Vergilerin toplanması imkansızlaştı.
İsyanların bastırılmasında şiddet ve kullanılması, eyalet halkında Osmanlı yönetimine karşı
güvensizlik başlamasına neden oldu.
XVII. Yüzyıl Islahatları
I. Ahmet Islahatları :Şehzadelerin sebep olduğu ayaklanmaları önlemek için şehzadelerin
sancağa gönderilmesi geleneğini kaldırdı. "Kafes Hayatı" uygulamasını başlattı. "Ekber ve erşet"
(en yaşlı ve en olgun) olan haneden üyesinin başa geçmesi kuralını getirdi.
Kuyucu Murat Paşa Islahatları :I. Ahmet dönemi sadrazamlarındandır. Ülkede asayişi
yeniden sağlamak ve Anadolu'da devlet otoritesini kurmak amacıyla askeri yöntemlerle
düzeltmeler yaptı. Anadolu Celali İsyanları'nı bastırmada, isyanın nedenlerini aramadan, korku ve
şiddet yayarak, düzen sağlamaya çalıştı. Celali İsyanları'nı bastırmışsa da, isyanın nedenlerini
ortadan kaldırmadığı için başarılı olamadı ve ölümü üzerine isyanlar yeniden başladı.
II. Osman Islahatları :Fatih Dönemi'nden beri devam eden padişahların saray dışından bir
kızla evlenmemesi geleneğini yıkarak, saray dışından evlendi. 1620 yılında yapılan Lehistan
Seferi'nde aksaklıklar gördüğü için Yeniçeri Ocağı'nı kaldırmak istedi. 1622 yılında Yeniçeriler,
ulemanın da desteğini alarak isyan çıkardı. Genç Osman, Yeniçeriler tarafından Yedikule
zindanlarında boğularak öldürüldü.
Kemankeş Mustafa Paşa Islahatları :Padişah İbrahim döneminde vezirlik yaptı. İlleri
yeniden kaydettirerek gelirlerini tespit etti. Piyasada bulunan ayarı düşük paraları kaldırarak,
sikkenin yeniden değer kazanmasını sağladı. Uzun süredir dağıtılmayan Yeniçeri ulufelerinin
dağıtılmasını sağladı.
IV. Murat Islahatları :1623 yılında 11 yaşında padişah oldu. Başlangıçta devlet yönetimi
Yeniçeri Ağaları ve valide sultanların elindeydi. Develet yönetimini eline alan IV. Murat, şiddete
dayalı bir yönetim uyguladı. Yeniçeri ve sipah ağalarını ortadan kaldırdı. İçki ve tütünü yasakladı,
meyhaneleri kapattı, gece sokağa çıkılmasını engelledi. Yönetim ve askeri yapıdaki
bozulmalarının nedenini anlayabilmek için, Koçi Bey'e bir rapor hazırlattı.
Tarhuncu Ahmet Paşa Islahatları :IV. Mehmet dönemi sadrazamıdır. Devlet bütçesini
düzeltti. Bütçe açığının saray masraflarından kaynaklandığını ortaya çıkararak, ilk defa saray
masraflarında kısıtlamaya gidildi. Sokullu Mehmet Paşa'dan sonra denk bütçeyi hazırlayan ikinci
kişi oldu.
Köprülüler Dönemi
Köprülü Mehmet Paşa Islahatları :IV. Mehmet dönemi sadrazamıdır. Sadrazamlığa şu
şartlarla gelmişti;
-Saray, devlet işlerine karışmayacak, -Devlet işleriyle ilgili alacağı kararlar saray tarafından kabul
edilecek,
-Devlet memurları ile ilgili atamalar ve azletmeler kendi kontrolünde olacak,
-Hakkında şikayet olursa savunması alınacak, daha sonra karar verilecek.
İlk önce iç işlerini ele alarak huzur ve asayişi sağladı. XVII. yüzyıl Osmanlı-Venedik savaşları
sırasında ablukaya alınan Çanakkale Boğazı'nı kurtardı. Erdel Beyi Rakoçi ve Abaza Hasan Paşa
isyanlarını bastırdı. Devlet otoritesini sağlarken şiddet ve zora başvurdu.
Köprülü Fazıl Ahmet Paşa Islahatları :IV. Mehmet dönemi sadrazamı ve Köprülü Mehmet
Paşa'nın oğludur. İlk olarak Erdel yüzünden Avusturya'ya savaş açtı. 1669 yılında Girit alındı.
1672 yılında Bucaş Antlaşması imzalandı. Osmanlı Devleti'ne Sokullu Devri'ni bir ölçüde yaşatan
Fazıl Ahmet Paşa da, devlet otoritesini sağlamada şiddete başvurmadı.
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Islahatları :IV. Mehmet dönemi sadrazamı Köprülü Mehmet
Paşa'nın evlatlığı ve damadıdır. 1683 yılında Viyana'yı kuşattı fakat bu II. Viyana Kuşatması
www.kpss.6te.net
40
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
başarısızlıkla sonuçlandı. II. Viyana Kuşatması'nda başarısızlığı görüldüğü için idam edildi. Bu
dönemden sonra Osmanlı Devleti Gerileme Dönemi'ne girdi.
Köprülü Fazıl Mustafa Paşa Islahatları :1683 yılında II. Viyana yenilgisinin ardından
Avrupa devletleri birleşerek Osmanlı Devleti'ne karşı harekete geçti. II. Süleyman dönemi
sadrazamıdır. Fazıl Mustafa Paşa, yönetim, askeri ve mali alanda ıslahat yaparak devletin iç
işlerini halletti. 1691 yılında Avusturya üzerine sefere çıktı fakat sefer sırasında vurularak öldü.
Amcazade Hüseyin Paşa Islahatları :1697 yılında Osmanlı Devleti Zenta'da Avusturya'ya
yenildi. II. Süleyman dönemi sadrazamı ve Köprülü Mehmet Paşa'nın yeğenidir. 1699 yılında
imzalanan Karlofça ve 1700 yılında imzalanan İstanbul Antlaşmaları ile Osmanlı Devleti ilk defa
toprak kaybetti. Köprülü Sülalesi'nin iş başında olduğu dönem, Osmanlı Devleti'nin Duraklama
içinde Yükselme Dönemi'ni yaşadığı yıllar oldu.
XVII. Yüzyıl Islahatlarının Özellikleri : 1. Baskı ve şiddet kullanılarak merkezi otoritenin
yeniden sağlanmasına çalışıldı. 2. Devleti gerilemeye götüren sorunların kökenine inilmediği için
başarısız olundu. 3. Avrupa'nın etkisi görülmedi. 4. Yükselme Dönemi yeniden canlandırmaya
çalışıldı. 5. Islahatlar devlet politikası haline gelmediği için, ıslahatcıların kişiliğine bağlı kaldı,
onların ölümü ile devlet düzeni eski halini aldı. 17.yy ıslahatlarında batının etkisi yoktur. Sorunların
nedeninden ziyade sonuçları üzerinde durmuşlardır. Islahatlar askeri nitelikte ve genellikle çıkan
isyanları önlemeye yöneliktir. Devlet politikası olmamış, kişilere bağlı kalmıştır.
GERİLEME DÖNEMİ 1699 – 1792
Osmanlı İmparatorluğu 1699 yılında imzaladığı Karlofça Antlaşması ile ilk kez toprak
kaybetti. Bu tarihten itibaren de "Gerileme Devri'ne" girilmiş oldu. Bu dönemde Ruslarla,
Avusturyalılarla ve Venediklilerle savaşıldı. Yenilmek ve toprak kaybetmek Osmanlılara çok ağır
geldi. Hazırlıksız yapılan savaşlar yeni yenilgilere sebep oldu.
Edirne Olayı :II. Mustafa (1695-1703) 1699 Karlofça Antlaşması'ndan sonra Edirne'ye
çekilip, devlet yönetimini Feyzullah Efendi'ye bırakıp, kendini av ve eğlenceye vermişti. Bu
durumdan memnun olmayan ve Edirne'nin başkent olacağı söylentilerine inanan bir grup
İstanbul'da isyan etti. Asiler 1703 yılında Edirne'ye yürüyüp Feyzullah Efendi'yi idam ettikten
sonra, II. Mustafa'yı tahttan indirerek, yerine III. Ahmet'i tahta geçirdi. 3.Ahmet isyan sonucu tahta
çıkarılmış isyanla tahttan indirilmiştir.
III. AHMET: II. Mustafa'dan sonra padişah olan III. Ahmet, Osmanlı hazinesini doldurmaya
çalıştı. Eski devlet otoritesini kurmak için çok uğraştı. Osmanlı gururunu kurtarmak istiyordu.
Rusya'yı ve Avusturya'yı yenerek eski gücünde olduğunu ispatlamak istedi. Rus ordusunu Prut
ırmağında sıkıştırdı. Karlofça Antlaşmasıyla Ruslar'a kaptırılan topraklar, 1711'de PRUT
ANTLAŞMASI ile geri alındı. Venedik ve Avusturya ile yapılan savaşlar aynı sonucu vermedi.
1718'de imzalanan PASAROFÇA ANTLAŞMASI ile bir kısım topraklar da elden çıktı. III. Ahmet bu
başarısızlıklardan sonra; savaşçı politikayı bırakarak, barışçı bir politika izleme gereğini duydu. Bu
barış döneminde kültür, sanat ve bilim alanında bazı gelişmeler dikkati çekti. Bu dönemde ilk Türk
basımevi açıldı. (1727) Kağıt fabrikası kuruldu. İtfaiye bölüğü oluşturuldu. Bununla beraber, saray
ve çevresinin zevke, sefaya düşkünlükleri de dikkati çeken bir olaydı. Bu dönem lale çiçeğine olan
düşkünlük nedeniyle "LALE DEVRİ" adını aldı. (1718 - 1730) Lale Devri, Patrona Halil isyanı ile
sona erdi. Lale Devrinden sonraki savaşlar sonunda; 1739'daki Belgrat, 1744 yılındaki Küçük
Kaynarca ve 1792'deki Yaş Antlaşmalarıyla Avrupalılara çok büyük topraklar verildi. Bu dönemde
bazı iyi niyetli ve çalışkan padişahların da uğraşıları sonuç vermedi. I. Mahmut, III.Mustafa ve III.
Selim'in bu iyi niyetli çalışmaları gerilemeyi önleyemedi. İmparatorluk yavaş yavaş dağılmaya
doğru gitti.
Çar 1.Petronun Politikası: Rusyayı Avrupa devleti yapmak, Balkanları egemenliğine alarak bir
taraftan baltık denizine, diğer taraftan akdenize inmektir. Bunun için Ortodoks Slavları
(Panislavizm) kullandı.
XVIII. Yüzyıl Başlarında Osmanlı Devleti : Osmanlı Devleti, 1699'da imzalanan Karlofça ve
İstanbul Antlaşmaları ile kaybettiği toprakları geri alma siyaseti izledi. Osmanlı Devleti, Karlofça
Antlaşması'ndan sonra sürekli toprak kaybetmesine rağmen uzun süre varlığını koruyabilmiştir.
Bunun nedeni, Avrupa Devletleri arasındaki çıkar çatışmalarıdır. Osmanlı Devleti bu dönemde
www.kpss.6te.net
41
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
başarılı olamadı, toprak kazanmak yerine, yeni toprak kayıpları yaşadı. Osmanlı Devleti'nde
"Gerileme Dönemi" 1792'de imzalanan Yaş Antlaşmasına kadar sürdü.
XVIII. Yüzyıl Dış Siyasal Gelişmeleri
Prut Savaşı ve Prut Antlaşması (1711) :Nedenleri : I. Petro'ya Poltova Savaşı'nda yenilen
XII. Şarl'ın Osmanlı Devleti'ne sığınması üzerine Rusların Osmanlı topraklarına saldırması.1711'
de Sadrazam Baltacı Mehmet Paşa Eflak'a girdi. Baltacı Mehmet Paşa'nın ileriyi göremeyen bir
vezir olması ve çevresindekilerin paraya düşkün olması nedeniyle bu seferden istenilen sonuç
alınamamıştır. Baltacı Mehmet Paşa'nın Rus ordusunu sıkıştırdığı bir sırada Rusya'nın barış
istemesi üzerine Prut Antlaşması imzalandı. Bu Tarihte “Baltacı&katherine” vakası olarak bilinir.
1711 prut savaşı ile 1700 İstanbul anlaşmasıyla Ruslara verilen topraklar (azak kalesi ve çevresi)
ve ayrıcalıklar alınmıştır. Katherina olayı ??
Osmanlı-Venedik, Avusturya Savaşları ve Pasarofça Antlaşması (1715-1718) :Nedenleri;
Osmanlı Devleti'nin Karlofça Antlaşması ile kaybettiği Mora ve Dalmaçya kıyılarını tekrar ele
geçirmek istemesi ve Venediklilerin Mora Rumlarına baskı yapması ile Mora Rumlarının
Osmanlıdan yardım istemesi. Osmanlı Devleti, 1715 yılında sadrazam Ali Paşa Mora'yı yeniden
aldı. Osmanlı Devleti'nin Korfu Adası'nı kuşatması üzerine Avusturya, Mora'nın tekrar
Venediklilere verilmesini istedi. Osmanlı Devleti, 1716'da Avusturya'ya savaş ilan etti. Osmanlı
ordusunun Petervaradin'de yenilmesi üzerine, Avusturyalılar Belgrat'ı ele geçirdi. Osmanlı
Devleti'nin barış istemesi üzerine 1718'de Pasarofça Antlaşması imzalandı.
Pasarofça Antlaşması (1718) :Osmanlı Devleti ile Avusturya arasında imzalanan bu
antlaşma ile : 1. Yukarı Sırbistan, Belgrat, Sırmiyum, Batı Eflak ve Banat Yaylası (Temeşvar)
Avusturya'ya bırakıldı. 2. Venedik'ten alınan Mora ve Grit Osmanlılarda kaldı. 3. Arnavutluk ve
Dalmaçya kıyılarındaki bazı kaleler Venedik'e verildi.
Antlaşmanın Önemi : 1. Osmanlı Devleti, Batı'nın üstünlüğünü tamamen kabul etti ve toprak
kurtaramayacağını anladı. 2. Osmanlılar, Ortodoksları koruma görevini son kez yerine getirdi. 3.
İngiltere ve Hollanda'ya verilen ayrıcalıklar Kapitülasyona dönüştürüldü. 4. Pasarofça
Antlaşması'nın yarattığı barış ortamında Lale Devri'ne girildi ve ilk defa Batı tipinde ıslahatlara
gidildi. 1718 pasarofça anlaşması;1739 Belgrat anlaşmasıyla iptal oldu.
Osmanlı-İran Savaşları (1722-1746) :Nedenleri; Safavi Devleti'nin Sunni Müslümanları
Şiiliğe zorlaması üzerine Kafkasya ve Azerbaycan'da bulunan Sunnilerin isyan ederek Osmanlı
Devleti'nden yardım istemesi. Sunnilerle İran arasında çıkan savaşı fırsat bilen I. Petro
Kafkasya'ya girip, Bakü taraflarını işgal etti. Osmanlı Devleti, 1724'te Kafkasya'ya girdi. Fransa'nın
araya girmesi ile İstanbul Antlaşması imzalandı. İran tahtına geçen Şah Tahmasb, Şahkulu'nunda
desteğini alarak , tekrar Osmanlı üzerine yürüdü. 1730 yılında İstanbul'da Patrona Halil İsyanı
çıktı. İsyancılar III. Ahmet'i tahttan indirerek yerine I. Mahmut'u tahta geçirdi. I. Mahmut
Dönemi'nde İran ile 1732'de Ahmet Paşa Antlaşması imzalandı. 1639'da İran ile Kasr-ı Şirin
Antlaşması imzalandı.
İstanbul Antlaşması (1724) :1. Derbent, Bakü Kaleleri ve Dağıstan Rusya'ya bırakıldı. 2.
Gence, Karabağ, Revan ve Tebriz Osmanlı Devleti'ne verildi. İstanbul Antlaşması (1724)
Osmanlılarla Ruslar arasındaki ilk dostluk antlaşmasıdır.
Patrona Halil İsyanı (1730):Lale Devri'nde Avrupa tarzında yapılan ve Nevşehirli Damat
İbrahim Paşa'nın kişiliği ile özdeşleştirilen ıslahatlar, ulemadan ve yeniçerilerden bir takım kişilerin
çıkarlarına ters düşmüştü. Lale Devri ile birlikte artan Lüks yaşantı, fakir halkın tepkisine yol
açmıştı. O yıllarda İran ile yapılan savaşlar da devam etmekteydi. Sadrazam Damat İbrahim
Paşa'nın İran seferine gitmek istememesi, ona karşı olanlara bulunmaz bir fırsat vermiş, Bayezit
Hamamı tellaklarından Patrona Halil ve Muslu Beşe ismindeki iki Arnavut önderliğinde bir grup
1730 yılında isyana başlamışlardı. Vergilerden şikayet eden halk ve İran Seferi'ne katılmak
istemeyen Yeniçeriler de isyana katılınca, isyan giderek büyümüş, saraya giden asiler, padişah III.
Ahmet'ten Damat İbrahim Paşa'nın kafasını istemişlerdi. Kendilerine teslim edilen Nevşehirli
Damat İbrahim Paşa'yı idam eden asiler, tekrar saraya yürüyerek, padişah III. Ahmet'i tahttan
indirerek yerine I. Mahmut'u geçirdiler. Bu isyanla Lale Devri sona ermiş oldu.
www.kpss.6te.net
42
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
Ahmet Paşa Antlaşması (1732) :İran ile Osmanlı Devleti arasında imzalanan bu antlaşma
ile; 1. Gence, Tiflis ve Dağıstan Osmanlılarda kaldı. 2. Tebriz, Kirmanşah ve Hemedan Eyaletleri
İran'a verildi.
Osmanlı-Rusya, Avusturya Savaşları ve Belgrat Antlaşmaları (1736-1739) Nedenleri 1.
Rusya'nın İran savaşları sırasında Kırım Hanı'nın İran'a gidişini engellemesi 2. Rusya'nın
Lehistan'ın iç işlerine karışması 3. Avusturya ile Rusya arasında bağlaşma yapılması Osmanlı
Devleti, 1736 yılında Rusya ve Avusturya ile savaşa girdi. 1739 yılında, Avusturya ile Belgrat
Antlaşması imzalandı. Belgrat Antlaşmaları'ndan sonra Avusturya ve Rusya aralarındaki
bağlaşmayı yenileyip, Osmanlı Devletine bildirdiler. Buna karşılık Osmanlı Devleti İsveç'te bir
bağlaşma yaparak Avusturya ve Rusya'ya bildirdi. Böylece, Batı'da uzun süren barış dönemi
başladı. Rusya ile de Belgrat'ta ikinci bir antlaşma imzalandı. 1739 Belgrat anlaşması ile Rusların
Karadeniz’e inmeleri bir süre engellenmiş oldu. 18.yy’da Osmanlının imzaladığı en kazançlı
anlaşmadır. 1740 kapitilasyonları: 1.mahmutun Fransızlara verdiği kapitilasyonlar artırıldı ve
sürekli hale getirildi.
Osmanlı-Rus Savaşı ve Küçük Kaynarca Antlaşması (1768-1774) Nedenleri : Rusya'nın
geleneksel Karadeniz'e inme, Boğazlardan geçerek sıcak denizlere açılma politikası. Bu
politikanın sonucu olarak Rusya, 1768 'de Lehistan'ın iç işlerine karıştı. III. Mustafa, 1768'de
Rusya'ya savaş ilan etti. Osmanlı ordusu birçok cephede yenilgiye uğradı. Baltık denizinden açılan
Rus donanması, ilk defa Akdenize indi.1770'te Çeşme'de Osmanlı donanmasını ilk defa yaktı.
1774 yılında III. Mustafa'nın yerine I. Abdülhamit tahta geçti. 1774 yılında, Rusya ile Küçük
Kaynarca Antlaşması imzalandı. Ruslar; Osmanlı donanmasını üç kere yakmışlardır. Çeşme
1770, Navarin 1827, Sinop 1853 bir defada inebahtı deniz savaşında 1571’de de Venedikliler
yakmıştır.
Küçük Kaynarca Antlaşması (1774) Küçük Kaynarca Antlaşması, Osmanlı Devleti'nin o güne
kadar imzaladığı en ağır koşullu antlaşmadır. Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti'nin egemenlik
hakları zedelenmiştir. Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti'nin büyük devlet olma özelliği sona ermiş
ayrıca Rusya, Akdenize inme politikasını gerçekleştirmiştir. Yine Rusya, ilk defa Osmanlıların iç
işlerine karışma hakkını elde etmiş, Ortodoksları koruma görevi Rusya'ya geçmiştir. Ruslar; eflak,
boğadan ve ege adalarından çekildi. Kırıma bağımsızlık verildi.Ruslara savaş tazminatı ve
kapitilasyon verildi.
Kırım Olayı :Ruslar, Küçük Kaynarca Antlaşması'ndan sonra, Kırım'ı kendilerine bağlamak
istediler. Ruslar 1778 yılında Kırım'a girerek, kendi yandaşı olan Şahin Giray'ı han seçtirdi.
Osmanlı Devleti bu hanlığı onaylamadı. 1779 tarihinde Fransa'nın devreye girmesi ile Rusya ile
Aynalıkavak Tenkinamesi imzalandı. Böylece, Kırım Rusya'ya bağımlı hale getirildi. 1783'te Şahin
Giray'la anlaşan II. Katerina, Kırım'ı Rus topraklarına kattı, Osmanlı Devleti bu olayı ancak
protesto edebildi.
Osmanlı-Avusturya, Rusya Savaşları, Ziştovi ve Yaş Antlaşmaları (1787-1792) Rusya'nın,
Aynalıkavak'a rağmen, Kırım'ın iç işlerine karışması ve 1783 yılında Kırım'ı işgal etmesi. Osmanlı
Devleti, Kırım'ın Rusya'ya bağlanmasını kabul etmedi ve 1787 yılında Rusya'ya savaş açtı. Kısa
bir süre sonra Avusturya ile de savaşa girildi. 1789'da Rusların Ozi Kalesi'ni alarak halkı kılıçtan
geçirmesi üzerine I. Abdulhamit üzüntüden öldü. 1789 yılında III. Selim tahta geçti. 1789 yılında
Fransız İhtilali oldu. Osmanlı Devleti Avusturya ile Ziştovi Rusya ile de Yaş Antlaşmasını imzaladı.
3.Selimin Nizam-ı cedit islahatları uygulanmaya başladı. Yaş anlaşması Osmanlının çöküşünü
başlattı.
Ziştovi Antlaşması (1791) Avusturya ile Osmanlı Devleti arasında imzalandı. 1. Avusturya,
savaşta aldığı toprakları Osmanlı Devleti'ne geri verecektir. 2. Orsova ve Unna Irmakları
arasındaki topraklar Avusturya'ya bırakılacaktır.
Yaş Antlaşması (1792) Rusya ile Osmanlı Devleti arasında imzalandı. 1. Kırım'ın Rusya'ya ait
olduğu kabul edildi. 2. Dinyester Irmağı Rusya ve Osmanlı Devleti arasında sınır olarak kabul
edildi. 3. Rusya, Boğazlar'dan geçip serbestçe ticaret yapabilecekti.
Osmanlı-Fransız İlişkileri :Fransa, Rusya'nın ve Avusturya'nın Osmanlı toprakları üzerinde
yerleşmesini istemiyordu. Lale Devri'nde Osmanlı-Fransız dostluğu iyice arttı. I. Mahmut
zamanında 1740 yılında imzalanan antlaşma ile Fransa'ya kapitülasyonlar verildi. 1789 İhtilali ile
www.kpss.6te.net
43
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
Fransa'da başa geçen Drektuvar hükümeti döneminde Osmanlı-Fransız ilişkileri bozuldu. 1789
yılında Napolyon Bonapart Mısır'ı işgal etti. Fransa ile 1801 yılında El-Ariş Mukavelesi imzalandı.
Osmanlı devlet adamları, XVIII. yüzyılın sonlarında var olan topraklarını korumak için denge
siyaseti izlemeye başlamıştır. Denge siyaseti, Avrupalı devletler arasındaki çıkar çatışmalarından
faydalanarak toprak bütünlüğünün korunmasıdır. III. Selim Dönemi'nde ağırlık kazanmıştır.
Öncelikle Akdenizdeki Osmanlı varlığını korumaya yönelik bir amaç izlenmiştir.
El-Ariş Mukavelesi (1801) Fransa ile Osmanlı Devleti arasında imzalandı. Bu mukaveleye
göre ; 1. Fransızlar Mısır'ı boşaltacaklar 2. İngilizler deniz yolu ile Fransız askerlerini ülkelerine
götüreceklerdir.
XVIII. Yüzyıl Islahatları
XVIII. Yüzyıl Islahatlarının Genel Niteliği :XVIII. Yüzyıl ıslahatlarında Osmanlı Devlet
adamları, gerilemenin nedenlerini araştırıp, bunlara çareler bulma yoluna gitti. Bu yüzyıl
ıslahatları, XVII. yüzyıl ıslahatlarına göre daha köklü, sonuç bakımından daha olumludur. Yapılan
ıslahatlarda, ilk defa neden-sonuç ilişkisi kuruldu.
XVIII. yüzyıl ıslahatarı, daha öncekilerde olduğu gibi kişilerle sabit kalmayıp devlet politikası haline
getirildi. Avrupa'nın teknik ve askeri üstünlüğü kabul edildi. Yapılan ıslahatlar genelde, askeri
alana yönelikti. XVII. yüzyılın aksine Batı'daki gelişmelerden yararlanıldı.
Lale Devri Islahatları (1718-1730) :Lale Devri; 1718'de imzalanan Pasarofça Antlaşması ile
başlayan ve 1730'da çıkan Patrona Halil İsyanı ile son bulan dönemin adıdır. Lale Devri
ıslahatlarının en önemlisi, 1727 yılında Osmanlı Devleti'nde kullanılmaya başlanan matbaadır.
Matbaanın kullanılmaya başlamasından sonra, Üsküdar'da Dar-üt Tıbat-ül Amire adıyla devlet
matbaası kuruldu. Çeşitli semtlerde kütüphaneler, Yalova'da kağıt imalathanesi açıldı. Avrupa'yı
yakından tanımak amacıyla Avrupa'ya ilk elçiler bu dönemde gönderildi. Kumaş imalathaneleri
açıldı. Yeniçeri Ocağı'ndan Tulumbacı Ocağı adıyla ilk defa bir itfaiye bölüğü kuruldu. Çiçek aşısı
ilk kez kullanıldı. Patrona Halil İsyanı Lale Devri'nde yapılan ıslahatlar, ulemanın ve yeniçerilerin
çıkarlarına ters düşmüştü. Lale Devri ile birlikte artan lüks yaşantı, halkın tepkisine yol açmıştı.
Sadrazam Damat İbrahim Paşa, İran seferine gitmek istememişti. Patrona Halil ve Muslu Beşe
ismindeki iki Arnavut önderliğindeki bir grup 1730'da isyanı başlattılar. Vergilerden şikayetçi halk
ve İran Seferi'ne katılmak istemeyen yeniçeriler de isyana katıldı. Saraya giden asiler, padişah III.
Ahmet'ten Damat İbrahim Paşa'nın kafasını istediler. Sadrazam kendilerine teslim edilince onu
idam ettiler. Asiler, padişah III. Ahmet'i tahttan indirerek yerine I. Mahmut'u geçirdiler. 1730
Patrona Halil İsyanı ile Lale Devri sona erdi.
I. Mahmut Dönemi Islahatları Yabancı uzmanlardan yararlanarak askeri alanda ıslahatlar
yaptı. Aslen Fransız olan Humabaracı Ahmet Paşa'nın yardımıyla Osmanlı ordusunun Topçu ve
Humbaracı sınıflarında düzeltme yaptı.
Humbaracı Ahmet Paşa orduyu, takım, bölük, tabur ve alay gibi birimlere ayırdı. Subay
yetiştirmek amacıyla ilk defa Kara Mühendishanesi açıldı. (1734 mühendishane-i berri humayun).
Batılı anlamda askeri ıslahatın yapıldığı ilk dönemdir.
III. Mustafa Dönemi Islahatları :İlk önce maliyeye düzen verdi. Lüzumsuz devlet
masraflarını keserek hazineyi rahatlattı. Sadrazam Koca Ragıp Paşa'nın tavsiyesi üzerine, Topçu
Ocağı'nın başına Baron de Tot isminde bir Macar getirildi. Baron de Tot, topçu ocağı ve tophaneyi
düzenledi. Osmanlı ordusunda sürat topçuları ismiyle yeni bir sınıf oluşturdu. III. Mustafa, maliyeyi
düzletmek için "Esham-ı Tahvilat" ismiyle borçlanma senetleri çıkardı. Deniz Mühendishanesi
açıldı. (1773 Mühendishane-i Bahr-i Hümayun)
I. Abdulhamit Dönemi Islahatları :Sadrazam Halil Hamid Paşa'nın yardımları ile orduda
ıslahatlar yaptı. Topçu, humbaracı ve lağımcı ocaklarında yeni düzenlemeler yapıldı. Yeniçeri
sayımı yapılarak ulufe sahteciliği önlenmek istendi. Tersanelerin sayısı arttırıldı. Fransadan teknik
ekip getirildi.
III. Selim Dönemi Islahatları :Dönemin ünlü devlet adamlarına yapılacak ıslahatlar
konusunda rapor hazırlattı. Ordu ve maliye işlerine öncelik vererek ıslahatlara başladı. Yeniçeri
Ocağı'na el sürmeden Nizam-ı Cedid Ocağı'nı kurdu. 3.Selimin tüm ıslahatlarına ve ordusuna
nizamı cedit denir. 1795 yılında Mühendishane-i Berr-i Hümayun açıldı. Selimiye kışlası kuruldu.
Nizam-ı Cedid ordusunun masraflarını karşılamak amacıyla İrad-ı Cedid hazinesi oluşturuldu. Dış
www.kpss.6te.net
44
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
siyasete önem verildi, Avrupa'ya sürekli elçiler gönderildi. Nizam-ı Cedid ıslahatlarına karşı
olanlar, Yeniçerilerin de desteğini alarak, 1807 yılında Kabakçı Mustafa İsyanı'nı sonunda tahtını
4.mustafaya bıraktı.
DAĞILMA DÖNEMİ 1792 – 1918
Gerileme dönemindeki iyi niyetli çalışmalar dağılmayı önleyemedi.
II. MAHMUT:Bu dönemin en ünlü padişahı II. Mahmut'tur. II. Mahmut döneminde birçok
çağdaş yenilkler yapıldı. Devlet örgütü yeniden düzenlendi. Yeni üniversiteler açıldı. Devlet eliyle
bir gazete yayımlandı. İlk nüfus sayımı yapıldı. Yeniçeri Ocağı kaldırıldı. 1826
ABDÜLMECİT: II. Mahmut'tan sonra başa geçmiştir. 1839 - 1861 yılları arasında padişahlık
yapmıştır. Toplum ve devlet düzeninde önemli değişiklikleri sağlayan Tanzimat Fermanı
gerçekleşti. Tanzimat Fermanı 1839'da ilan edildi. Tanzimat Fermanı'nda; İmparatorluk içerisinde
yaşayan herkesin can, mal ve namusunun korunması, Mahkemede yargılanmadan kimseye ceza
verilmemesi, Vergilerin vatandaşın gelirine göre alınması, Müslümanlarla Hırıstiyanların aynı
haklara sahip olması gibi, ilkeler yer aldı. Bu fermanla "Tanzimat Dönemi" adıyla bir dönem
başladı. Fakat çeşitli nedenlerle bu ferman da aranılan mutluluğu getirmedi.
ABDÜLAZİZ 1861 - 1867 yılları arasında padişahlık yaptı. Ülke ekonomik yönden çok hızlı
geriledi. Devlet dış borçlara sarıldı. Fakat durum yine de kurtarılamadı. Yüksek faizle alınan
borçlar ödenemeyecek duruma geldi. Bunlara ilaveten Orta Doğu'da ve Balkanlar'da ayaklanmalar
oldu. Yunan Devleti kuruldu. M. Ali Paşa Mısır'da ayaklandı. Fransızlar Cezayir'i aldı. Devlet tam
bir çaresizlik içine girdi.
V. MURAT: Bu dönem de çeşitli çalkantılarla geçti.
II. ABDÜLHAMİT: Bu dönemde; Mithat Paşa, Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi
Meşrutiyetçilerin çalışmaları ile ilk Anayasa hazırlandı. Meşrutiyet kabul edildi (1876). Bir yıl sonra
çeşitli siyasal gelişmelerin sonunda padişah meclisi kapattı. Abdülhamit, 1908'de kabul edilen II.
Meşrutiyete kadar katı bir mutlakiyetçi düzen uyguladı. Bu dönemde yapılan anlaşmalar sonunda
Balkanlarda, Ön Asya'da ve Kuzey Afrika'da büyük toprak kayıpları oldu. 1909 yılında Harekat
Ordusu İstanbul'a geldi ve Abdülhamit yönetimine son verdi.
İTTİHAT VE TERAKKİ DÖNEMİ: Abdülhamit'ten sonra yönetimi ele alan İttihat ve Terakki
ileri gelenleri de başarılı olamadılar. Trablus Savaşı (1911) ve Balkan Savaşı (1912) ile çok önemli
kayıplar oldu. 1914 yılında I. Dünya Savaşı başladı. İngiltere, Fransa ve Rusya birleştiler.
Almanya, Macaristan ve İtalya'da ayrı bir grup kurdular. 4 yıl süren bu savaşa zamanla başka
devletler de katıldı. Osmanlı Devleti, savaşın ilk yıllarında tarafsız kaldı. Daha sonra devlet
yönetimi Almanların kazanacağına inandıkları ve sempati duydukları için, Almanlarla bir dostluk
anlaşması yaptılar. Osmanlılara sığınan iki Alman gemisi, Rus limanlarını bombalayınca,
Osmanlılar kendilerini savaşın içinde buldular. Osmanlılar birçok cephede savaşa girdiler.
Çanakkale Zaferi kazanıldı. Almanların teslim olmasıyla, Osmanlılar'da yenik sayıldılar. 1918
yılında koşulları çok çok ağır olan "MONDROS ATEŞKES ANTLAŞMASI"nı imzaladılar. Böylece
600 yıldan fazla yaşayan koca imparatorluk, tarihe karışmış oldu.
Ulusçuluk Eylemleri
1789 Fransız İhtilali : Yalnız Fransa'da değil bütün dünyada etkileri görülen Fransız İhtilali,
dünya tarihinde yeni bir çağın başlangıcı olmuştur. Avrupa'da mutlakiyet idarelerinin yıkılışını
başlatan bu olay, Fransa'nın XVIII. yüzyılın başlarından itibaren sürüklendiği ekonomik ve sosyal
bunalımların doğal bir sonucu idi. 14 Temmuz 1789 tarihinde Fransız Kralı XVI. Lui'nin meclisi
dağıtmak istemesi üzerien halk ayaklandı ve Bastille Hapisanesi'ni bastı. Mahkumlar serbest
bırakıldı ve isyan giderek büyüyerek bütün Avrupa'ya yayıldı.
Sırp İsyanı (1804) 1. Osmanlı Devleti'nde merkezi otoritenin zayıflaması 2. Sırbistan'ı
yöneten Yeniçeri kodamanlarının halka baskı yapması 3. Rusya ve Avusturya'nın kışkırtması. 4.
1789 Fransız İhtilali ile ortaya çıkan "ulusçuluk" akımlarının Sırplar arasında yayılması. 5. XVIII.
yüzyılda Osmanlı-Avusturya, Rusya arasında çıkan savaşların Sırp topraklarında yapılması
Sırplar , 1804'te, Kara Yogi önderliğinde ayaklanma başlattı. 1812'de imzalanan
BükreşAntlaşması ile Sırplara ayrıcalık verildi. Sırp ayaklanması, 1813'te Miloş Obronoviç
önderliğinde yeniden başladı. 1829'da Edirne Antlaşması ile Özerk Sırbistan Prensliği kuruldu.
www.kpss.6te.net
45
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
1878 Berlin Antlaşması ile Sırbistan bağımsızlığını elde etti. Sırp Ayaklanması, Fransız
Devrimi'nin getirdiği ulusçuluk akımının Osmanlı Devleti'nde görülen ilk etkisidir.
1806-1812 Rus savaşı ve 1807 İngiliz savaşları Bükreş Antlaşması (1812) :Osmanlı
Devleti ile Rusya arasında 1812 tarihinde imzalandı. Antlaşma maddeleri şu şekildeydi: 1. Eflak ve
Boğdan Osmanlı Devleti'ne geri verilecek, ancak Osmanlı Devleti, Eflak ve Boğdan beylerini
görevine iade edecektir. 2. Beserabya Rusya'ya verilecek, Prut ırmağı sınır olacaktır. 3. Osmanlı
Devleti, Sırbistan'a ayrıcalık verecektir. Bükreş Antlaşması ile Osmanlı Devleti ilk defa kendisine
bağlı bir ulusa ayrıcalık verdi.
1829 Edirne Antlaşması : 1. Yunanistan bağımsız olacaktır. 2. Eflak ve Boğdan
özerkleştirilecektir. 3. Sırbistan Prensliği kurulacaktır. 4. Tuna Irmağının kenarındaki bazı kaleler
Rusya'ya verilecektir.5. Rus ticaret gemileri Boğazlar'dan serbestçe geçecektir. 6. Osmanlı
Devleti, Rusya'ya savaş tazminatı ödeyecektir. 7. Doğu Anadolu'da bazı kaleler Rusya'ya
bırakılacaktır.
Önemi : 1. Edirne Antlaşması, Osmanlı Devleti'nin Küçük Kaynarca Antlaşması'ndan sonra
imzaladığı en ağır koşullu antlaşmalarından biridir. 2. İlk defa Osmanlı Devleti'ne bağlı bir ulus
bağımsızlık kazanmıştır. 3. Rusya, Orta Avrupa ticaretini denetlemeye başlamıştır. 4. Bugünkü
Romanya'nın temelleri atılmıştır. 5. Mısır Sorunu'nun başlamasına neden olmuştur. Osmanlı
Devleri, bu antlaşmadan sonra Rusya'ya karşı tek başına olamayacağını anladı ve kendi varlığını
sürdürmenin Avrupa devletleri arasındaki denge politikasına bağlı olduğunu gördü.
1877-1878 Rus savaşı (93 harbi) Berlin Antlaşması (13 Temmuz 1878) :1. Sırbistan,
Karadağ ve Romanya'ya bağımsızlık verilecektir. 2. Bulgaristan 3 Bölüme ayrılacak; Makedonya
Osmanlı Devleti'ne verilecek, Doğu Trakya özerkleştirilecek, Bulgaristan Prensliği kurulacak.
Böylece, Rusya'nın Balkanlar'da güçlenmesi ve Balkanlar üzerinden Akdeniz'e inmesi engellendi.
3. Kars, Ardahan ve Batum Rusya'ya verilecek, Doğu Bayezit Osmanlı Devleti'ne kalacaktır.
(Kars, Ardahan ve Batum Brest Litowsk Antlaşmasıile Osmanlı Devleti'ne geri verildi.) 4. Bosna
Hersek, Osmanlı Devleti'ne bağlı olacak, Avusturya tarafından yönetilecektir. (1908'de Avusturya,
Bosna Hersek'i işgal etti.) 5. Girit ve Ermenistan'da ıslahat yapılacaktır. 6. Teselya Yunanistan'a
bırakılacaktır. 7. Osmanlı Devleti, Rusya'ya savaş tazminatı ödeyecektir.
önemi : 1. Osmanlılara bağlı pek çok ulus bağımsızlığını kazandı. 2. Osmanlılarda çoküş
dönemi başladı. 3. Osmanlı Devleti'nin egemenlik hakları zedelendi. 4. Ermeni sorunu başladı. 5.
Rusya'nın Balkanlar'da güçlenmesi ve Akdeniz'e inmesi engellendi. 6. İngiltere ve Fransa'nın
Osmanlı Devleti'ni korumaktan vazgeçtiği anlaşıldı. 7. Osmanlı-Alman yakınlaşması başladı.
Yunan İsyanı (1820-1829) :1. Osmanlı Devleti'nde merkezi otoritenin zayıflaması 2. 1789
Fransız İhtilali ile ortaya çıkan "ulusçuluk" akımlarının Yunanlılar arasında yayılması. 3. Rönesans
ve Hümanizm hareketleri ile Avrupa'da Yunan hayranlığının başlaması. 4. Rumlar'ın, gemicilik
sayesinde Avrupa ile iyi ilişkilere girmesi 5. Rumlar'ın, bağımsızlık amacıyla Etnik-i Eterya
Cemiyeti'ni kurması.
Rumlar 1820'de Eflak'ta isyan etti. 1821 yılında Mora Yarımadası'nda isyan çıktı. Mora
isyanı, Mehmet Ali Paşa'nın yardımı ile bastırıldı. İngiltere, Fransa ve Rusya, Osmanlı Devleti'nin
Yunanistan'a bağımsızlık vermesi için 1827'de Navarin'de Osmanlı donanmasını yaktı. Ruslar
doğuda Erzuruma Batıda edirneye kadar geldiler. Bu yenilgide yeniçeri ocağının kaldırılmasının
etkisi vardır. 1829'da Edirne Antlaşması ile Yunanistan bağımsızlığını elde etti. Ulusçuluk akımının
etkisiyle Osmanlılardan bağımsızlığını elde eden ilk ulus Yunanlılar (Rumlar) olmuştur. 1878
Berlin Anlaşmasıyla Sırbistan, Romanya ve karabağ devletleri kuruldu. 1908 2.Meşrutiyet ile
Bulgaristan, 1912 1.Balkan savaşıyla Arnavutluk, 1914 1.Dünya savaşıyla İngiltere güdümünde
Araplar bağımsızlık kazanmışlardır.
Etnik-i Eterya Cemiyeti Bu cemiyet 1814'te Odessa'da ikisi Rum, biri Bulgar üç kişi
tarafından kurulmuştur. Cemiyetin asıl amacı eski Bizans İmparatorluğu'nu yeniden
canlandırmaktı. İstanbul Patriği ile Rus Çarı'nın da desteklediği bu derneğin başında Rus Çarı'nın
yaveri olan Aleksandr Ipsillanti bulunuyordu. Cemiyet kısa sürede güçlenmiş, Yunanistan ve
İstanbul'da şubeler açmıştır.
Kavalalı Mehmet Ali Paşa 1769'da Kavala'da doğdu. 1799'da Fransızlar'ı Mısır'dan
çıkarmak üzere gönderilen orduda bayraktar olarak görev aldı. Kısa sürede "başıbozuk alayı"
www.kpss.6te.net
46
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
komutanlığına atandı. Mısır'da çıkan Kölemen ayaklanmalarını bastırdı. 1805'te Mısır valiliğine
atandı. Mısır'da Avrupalı uzmanların denetiminde kuvvetli bir ordu kurdu. Ayrıca Batı eğitim
sistemine dayalı bir eğitim sistemi ve toprak reformunu gerçekleştirdi. Bu arada İstanbul ile iyi
geçinmeye de dikkat etti. Hicaz'da çıkan Vahhabi İsyanı'nı bastırdı. 1820'de Sudan'ı ele geçirdi.
1824'te Mora ayaklanmasının bastırılmasında Osmanlı ordusuna çok yardımı oldu. Oğlu için
istediği Suriye valiliği yerine Girit valiliği verilince devlete karşı ilk Müslüman isyanı başlattı.
2.Mahmut zamanında, Mısır Valisi kavalalı ve oğlu suriyeyi işgal ve ilhak ettiler. Adana ve Konya
civarında Osmanlı ordularını yendiler. Bu iç sorun uluslararası bir boyuta Rusya’dan Osmanlı’ya
yardım gelmesiyle oldu. Devreye giren İngiltere, Fransa 1833 Kütahya anlaşmasının
imzalanmasını sağladılar. Kavalalı Mehmet Paşaya Mısır, Girit ve Suriye valiliği oğluna da Cidde
valiliği verildi. 2.Mahmut ve Kavalalı memnun olmadılar.
Osmanlı; İngiltere ve Fransa’ya güvenemediğinden 1833’te Ruslarla Hünkar İskelesi
anlaşmasını imzaladı. Buna göre savaşta Ruslar, Osmanlıya asker yardımı yapacak, Osmanlı da
boğazları diğer devletlere kapatacaktır. Önemi: Osmanlının boğazlar ile ilgili egemenlik haklarına
dayanarak imzaladığı son anlaşmadır. 1833 Hünkar iskelesi anlaşmasından sonra boğazlarla ilgili
sorunlar uluslar arası anlaşmalarla çözüldü.
1839 Nizip savaşında kavalalı Osmanlıyı yendi. Rusların müdahalesinden çekinen İngiltere,
Fransa Kavalalının ilerlemesine engel oldular. 1840’ta Londra Mukavelenamesi imzalandı. Mısır,
Osmanlıya bağlı kalacak, vergi verecektir. Suriye, Adana, Girit Osmanlılara verildi. 1841'de Suriye
elinden alındıysa da Mısır'da kendi hanedanını kurdu.
1841 Londra anlaşması ve boğazlar: Osmanlı, İngiltere, Fransa, Avusturya, Rusya Prusya
arasında. Boğazlar Osmanlıda kalacak ve barış zamanı savaş gemisi geçmeyecektir.
Eflak-Boğdan, Sırbistan, Karadağ, Bosna-Hersek İsyanları (1875-1878): 1. 1789 Fransız
İhtilali'nin getirdiği uluşçuluk akımı 2. Rusya'nın Panislavizm politikası. İlk ayaklanma 1875 yılında
Bosna ve Hersek'te meydana geldi. Aynı yıl Bulgarlar da ayaklandı. Kargaşadan yararlanan
Sırplar ve Karadağlılar da Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etti. Avrupa devletleri Balkanlardaki barışı
sağlama amacıyla İstanbul'da bir konferans düzenledi. Osmanlı Devleti, Avrupa'nın iç işlerine
karışmasını engellemek amacıyla 1876 yılında Kanun-ı Esasiyi ilan etti.
Osmanlı-Rus Savaşları
1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı ve Bükreş Antlaşması : 1804 Sırp isyanında Rusya'nın
Sırpları kışkırtması ve çıkan isyanı desteklemesi. Osmanlı Devleti, 1806 tarihinde Boğazlar'ı
Rusya'ya karşı kapattı. 1806 tarihinde Rusya Eflak ve Boğdan'ı işgal etti. 1807 tarihinde de
Osmanlı Devleti Rusya'ya savaş ilan etti. Fransa'ya güvenerek bu savaşa giren Osmanlı Devleti,
Fransa'nın iki yüzlü politikası sonucu 1812'de Bükreş Antlaşması'nı imzalayarak savaştan çekildi.
Bükreş Antlaşması (1812) :Osmanlı Devleti ile Rusya arasında 1812 tarihinde imzalandı.
Antlaşma maddeleri şu şekildeydi: 1. Eflak ve Boğdan Osmanlı Devleti'ne geri verilecek, ancak
Osmanlı Devleti, Eflak ve Boğdan beylerini görevine iade edecektir. 2. Beserabya Rusya'ya
verilecek, Prut ırmağı sınır olacaktır. 3. Osmanlı Devleti, Sırbistan'a ayrıcalık verecektir. Bükreş
Antlaşması ile Osmanlı Devleti ilk defa kendisine bağlı bir ulusa ayrıcalık verdi.
1827-1829 Osmanlı-Rus Savaşı ve Edirne Antlaşması :1. Rusya'nın 1820 tarihindeki
Yunan isyanını desteklemesi 2. 1827 yılında da Navarin'de Osmanlı ve Mısır donanmasını
yakılması olayına katılması. 1827'de Rusya, Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etti. Osmanlı
Devleti'nin savaşa hazır olmaması nedeniyle, Rusya, Batı'da Edirne'yi, Doğu'da da Erzurum'u ele
geçirdi. Osmanlı Devleti, 1829 tarihinde Edirne Antlaşması'nı imzalayarak savaştan çekildi.
1829 Edirne Antlaşması : 1. Yunanistan bağımsız olacaktır. 2. Eflak ve Boğdan
özerkleştirilecektir. 3. Sırbistan Prensliği kurulacaktır. 4. Tuna Irmağının kenarındaki bazı kaleler
Rusya'ya verilecektir.5. Rus ticaret gemileri Boğazlar'dan serbestçe geçecektir. 6. Osmanlı
Devleti, Rusya'ya savaş tazminatı ödeyecektir. 7. Doğu Anadolu'da bazı kaleler Rusya'ya
bırakılacaktır.
Önemi : 1. Edirne Antlaşması, Osmanlı Devleti'nin Küçük Kaynarca Antlaşması'ndan sonra
imzaladığı en ağır koşullu antlaşmalarından biridir. 2. İlk defa Osmanlı Devleti'ne bağlı bir ulus
bağımsızlık kazanmıştır. 3. Rusya, Orta Avrupa ticaretini denetlemeye başlamıştır. 4. Bugünkü
Romanya'nın temelleri atılmıştır. 5. Mısır Sorunu'nun başlamasına neden olmuştur. Osmanlı
www.kpss.6te.net
47
KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ
Devleri, bu antlaşmadan sonra Rusya'ya karşı tek başına olamayacağını anladı ve kendi varlığını
sürdürmenin Avrupa devletleri arasındaki denge politikasına bağlı olduğunu gördü.
Kırım Savaşı (1853) ve Paris Antlaşması: Rusya Akdenize inmek istiyordu. İngiltere ise
1838 Balta Limanı anlaşmasıyla büyük imtiyazlar koparmıştı. 1. Rusya'nın Akdeniz'e inme
emelleri. 2. Rusya'nın, Eflak ve Boğdan'ı işgal edip, Sinop'ta Osmanlı donanmasını yakması. 1853
yılında İngiltere,Fransa, Piyemonte (Sardunya) Osmanlı Devleti ile ittifak yaparak Rusya'ya savaş
ilan etti. Rusları yenmişlerdir. 1856'da Kırım'ın Sivastopol ve Malakof şehirleri ele geçirildi. 1856
yılında Paris Antlaşması imzalandı.Osmanlı ilk defa bu savaşla dış borçlanmaya gitmiştir 1854.
Paris Antlaşması (1856) :Koşulları : 1. Osmanlı Devleti bir Avrupa devleti sayılacak,
Avrupa Devletler Hukukundan yararlanacaktır. Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğü Avrupa
devletleri tarafından korunacaktır. 2. Karadeniz, tarafsız hale getirilecek, savaş gemisi
bulunmayacak, yalnızca ticaret gemileri geçecektir. 3. Rusya ve Osmanlı Devleti, Karadeniz'de
savaş gemisi bulundurmayacaktır. 4. Eflak ve Boğdan'a özerklik verilecek, Avrupa devletleri'nin
garantisinde olacaktır. 5. Tuna ırmağında ticaret gemileri serbestçe dolaşacak ve Avrupa
Devletleri tarafından denetlenecektir. 6. Boğazlar, 1841 Londra Senedi'ne göre düzenlenecektir. 7.
Osmanlı Devleti'nde 1856 Islahat Fermanı izlenecek, ancak iç işlerine müdahale edilmeyecektir.
Antlaşmanın Önemi : 1. Osmanlıların XIX. yüzyılda kazanan devlet olarak imzaladıkları tek
antlaşmadır. 2. Osmanlı Devleti'nin kendi toprak bütünlüğünü koruyamayacağı anlaşıldı. 3.
Osmanlı Devleti, bir Avrupa devleti olmanın diyetini Islahat Fermanı ile ödedi. 4. Osmanlı Devleti,
savaşı kazanan devlet olmasına rağmen yenik devlet durumuna düşürüldü. 5. Karadeniz tarafsız
bir deniz haline getirildi. 6. Rusya'nın Akdeniz'e inmesini engelleyerek İngiltere ve Fransa
Akdeniz'de güvenliklerini sağladı. 7. Rusya'nın Balkanlar'da egemenlik kurması engellendi. 8.
Rusya, 1774'te imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması ile elde ettiği haklarını kaybetti, bundan
sonra Pan-Slavizm politikasını ortaya attı.
www.kpss.6te.net
48
Download