KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ 751 TALAS SAVAŞI: Türkistan'da hakimiyet kurmak için fırsat gözleyen Çin, 747 yılında büyük bir ordu ile Batı'ya doğru ilerlemeye başlamıştır. Ancak Çin'i sert tutumu ve bilhassa Taşkent beyi Bagatur Tudun'un öldürülmesi Türkleri Abbâsîlerin Horasan vâlisi Ebû Müslim'den yardım istemeğe sevketti. Ebû Müslim yardım teklifini derhal kabûl ederek Ziyâd b. Salih kumandasında bir orduyu Çin kuvvetlerine karşı gönderdi. Karluk, yağma ve çiğil TürkleriMüslüman müttefik kuvvetleri 751 yılında Talas suyu kenarında bugünkü Alma-ata yakınında Çin kuvvetleri ile karşılaştı. Temmuz 751'de beş gün devam eden çetin savaşta Çinliler ağır kayıplar vererek savaş meydanını terkettiler. Orta asyanın çin kontrolüne geçmesi engellenmiştir.Talas Savaşı Türk-Müslüman münasebetlerinde bir dönüm noktasıdır. Bu savaşla, yıllardan beri devam eden savaşlar yerini sulh devresine terketmiştir. Başta karluklar (karahanlılar) olmak üzere Türklerin islamiyeti kabul ettiği savaştır. TÜRKLERİN İSLAMA HİZMETLERİ: Türkler, İslamı dünya dini yapmışlardır. Türk komutanları arap devletlerindeki yöneticilik anlayışlarını geliştirdi. Haçlılarla mücadele edilerek islamın zarar görmesi engellendi. … Karahanlılar (ilek =ilig) (840 - 1212) :Merkez Balasagun olmak üzere, 840 yılında Karluk, Yağma ve Çiğil Türkleri tarafından kuruldu. Başkenti Balasagundur. Devletin kurucusu ve ilk hükümdarı Bilge Kül Kadir Han'dır. Samanoğullarını yıkarak maveraün nehiri almışlardır. 920 yılında Abdülkerim Saltuk Buğra Han zamanında İslamiyet'i kabul ettiler. Karahanlılar, İslamiyet'i resmi dini olarak ilk kez kabul eden Türk devletidir. Bu devlet Türk kültürü ile İslam değelerinin sentezini yapmıştır. Türkler'in yaşadığı topraklar üzerinde kurulan bir devlet olduğu için Türkçe'yi resmi dil olarak kabul ettiler. Türklük özellikleri devam ettirdiler. 1042 yılında, Doğu Karahanlılar (karahitaylar) ve Batı Karahanlılar olmak üzere ikiye ayrıldılar. Sultan sencer zamanında büyük Selçuklu devletine katıldı. Kaşgarlı Mahmut; XI. yüzyılda yaşayan Türk dil bilginidir. Divân-ı Lügati’t-Türk adlı eseriyle ünlüdür. Karahanlılar soyundandır. 1072 yılında yazmaya başladığı eserini 1074'te tamamlayarak Bağdat'ta Abbasî halifesi El-Muktedî Billah'a sunmuştu.Kaşgarlı, eserini Araplara kabul ettirmek için iki yerde; Peygamberin iki hadisini zikreder ki, şunlardır: “Yüce Tanrı: Benim bir ordum vardır ki onlara Türk adını verdim. Onları doğuda birleştirdim. Bir millete kızarsam cezalandırmak görevini onlara veririm...” buyurmuştur. “Yüce Tanrı: Türkçe öğreniniz, çünkü Türkçe’nin uzun bir saltanatı vardır...” diye buyurur. Divanü Lügati't-Türk dünyanın her yanında, Türkoloji ilmiyle uğraşan pek çok bilgin için paha biçilmez bir kaynak olmuştur. Üzerinde şimdiye kadar yerli, yabancı, uzmanlar çok çeşitli incelemeler yapmışlardır. Gazneliler (963 - 1187) : Merkez Gazne olmak üzere, Samanoğullarından Herat Valisi Alp Tekin tarafından tarafından 963 yılında kuruldu. Pencap’ta harzem ve horasan’a kadar olan bölgede kurulmuş Türk devletidir. Alp tekinin yerine geçen sebük tekin, Toharistan ve Gur’u aldı. Gazneliler, en parlak devrini, ünlü hükümdarları Gazneli Mahmut zamanında yaşadı. Kuzey Hindistanı hakimiyetine aldı. Abbasileri şii tehlikesinden korudu. Gazneli Mahmut , İslamiyet'in koruuculuğunu yapan ilk Türk hükümdarı olmuştur. Bu yüzden Abbasi halifesi kendisine "Sultan" ünvanını vermiştir. Gazneli Mahmut, Hindistan'a toplam 17 sefer düzenledi. Bu seferler sonucu İslamiyet, Hindistan'da yayıldı. Bu durum ileride, bölgede kurulacak Türk-İslam Devletleri için temel teşkil etti. Gazneliler döneminde ilk kez İran topraklarına yerleşildi. 1040 tarihinde Gazneliler, Dandanakan Savaşı ile Büyük Selçuklulara yenildi. Gazneliler, 1187 yılında Gurluların isyanı sonunda yıkıldı. İslamiyeti Hindistan, Pakistan ve afganistana yerleştirdiler. Resmi dil, ilim dili Arapça, edebiyat Farsça, ordu halk Türkçe kullanıyordu. Gazneliler fars ve arap kültürünü benimsemişlerdir. Tulunoğulları (868-905) : Mısır'da Abbasi halifesine bağlı olarak, Ahmet bin Tulun tarafından 868 yılında kuruldu. Tolunoğlu Ahmet, Abbasiler döneminde Mısır'a vali olarak atandı. Bir süre sonra bağımsızlığını ilan etti (868).Fustat(Kahire)’ı kurarak başkent yaptı. Maliyede düzenlemeler yapmıştır. Filistin, Suriye ve Kuzey Irak hakimiyet altına alındı. Oğulları zamanında devlet, eski gücünü kaybetti. Abbasiler, Mısır'ı ele geçirerek Tolunoğulları Devleti'ne son verdiler (905). Mısır'da kurulan ilk Müslüman Türk devletidir. Suriye topraklarını ele geçirerek, Orta Doğu bölgesine egemen olan ilk Türk devletidir. Tulunoğulları 905 yılında Abbasiler tarafından yıkıldı. www.kpss.6te.net 1 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ İhşitler (Akşitler) (935-969) : Mısır’da kurulan ikinci Türk devletidir. Türkistan’ın Fergane Bölgesi'nden boy beyi olan Toğaç, Abbasi Devleti'nin hizmetine girdi. Oğlu Mehmet, Mısır'a vali olarak atandı. Bir süre sonra bağımsızlığını ilan etti (935). Suriye ve Hicaz bölgesini ele geçirdi. Oğulları döneminde iç karışıklıklar başladı. Fatımiler, Mısır'ı işgal ederek bu devlete son verdiler (969). Mısır'da, Muhammed bin Toguç tarafından 935 yılında kuruldu. Akşidler, Suriye ve Mekke, Medine’yi (Müslümanlar için kutsal yerleri almışlardır) Hicaz bölgesini ele geçiren ilk Türk devletidir. Akşidler, 969 yılında Fatimiler tarafından yıkıldı. Büyük Selçuklular ( 1040 - 1157 ) Selçukluların Kökeni :Selçuklular Oğuzların Kınık Boyu'na mensuptur. Boyun başı olan Dukak Bey'in ölümü üzerine boyun başına Selçuk Bey (ordu komutanı) geçti. Kınık Boyu'nun Oğuz hükümdarı ile arası açılınca Cend Bölgesine göç etti ve İslamiyet ile tanıştı. Samanoğularından Nur(nurata) Kentini aldı. Karahanlılara karşı Saman oğullarına yardım etti. Saman oğulları hükümdarı bu yardıma karşılık Buhara ve Semerkant arasını yurt olarak verdi. Selçuk Bey'in ölümü üzerine Selçukluların başına Aslan Bey, yabgu oldu (1009). Aslan bey sınırlarını buharaya kadar genişletti. Gazneli Mahmut sultan, Aslan bey’i tutuklattı. Aslan bey 7 sene sonra öldü. Kınık Boyu'nun başına daha sonra Tuğrul ve Çağrı Beyler geçti. 1-Tuğrul ve Çağrı Bey Dönemi : Tuğrul Bey , Nişapur'da devlet düzenini kurduktan sonra seferlere başladı. Rey'in alınması ile hükümet merkezi Nişapur’dan Rey'e taşındı. Doğuda Tabaristan ve Gürcan bölgeleri ele geçirildi. İran’ın tamamı fethedildi. Anadolu'ya akınlar düzenlenmeye başlandı. Çağrı bey, 1038’de van civarındaki vaspuragan ve Ani krallığı ordularını yendi. Oğuzlar, Horasan'a girmeye başladılar. Gazne sultanı Mesut, Büyük bir ordu ile Horasan'a girdi. Dandanakan Savaşı, Selçukluların üstünlüğü ile sona erdi (1040). Selçuklu devleti bu zaferle imparatorluk oldu. Dandanakan Savaşı'ndan sonra Tuğrul Bey , sultan unvanı ile devletin başına getirildi. Çağrı bey belh’i ele geçirdi. Tuğrul bey Abbasilerin yıkılmasını önledi. Abbasi halifesi Tuğrul Beyi doğunun ve batının sultanı ilan etti. 1048 yılında Pasinler savaşında Bizansı, “Kutalmış ve İbrahim Yınal” yendi. Van gölünden Trabzon’a kadar olan topraklar Selçuklular’a geçti. Abbas halifesinin yardım istemesi üzerine, 1051'de Bağdat'a girdi. Bu devlet İran kültürü üzerine kurulmuştur. Gulam, halkı yakınlaştırmak ve yönetimi kolaylaştırmak için getirilen askeri sistemdir. Benzerini Abbasiler köleman olarak uygulamışlardı. Yeniçeri ocağı bu sistemin benzeri olarak Osmanlı devletinde uygulanmıştır. Kafkasyada Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan fethedildi. Merv Valisi sultan Alparslan sultanlığını ilan etti. İranlı Nizam’ül mülk vezirliğe getirildi. Nizamül mülk devlet, ordu, maliye ve eğitimi sağlam temeller üzerine kurdu. Bu sistemler daha sonra Türk devletleri tarafından alınarak geliştirilmiştir. Nizamül mülk Bağdat’ta ki nizamiye medresesini geliştirdi. İlk Selçuklu medresesi Tuğrul bey zamanında Nişabur da kuruldu. Alparslan oğlu Melikşahla Azerbaycan, Erivan harizm bölgelerini alarak Anadolu’nun fetihlerine devam etti. 2-Alp Arslan Dönemi : Bizans İmparatorluğu'na bağlı olan Kars'ı Ermeniler'den aldı. Malazgirt'te karşılaşan iki ordu arasında, 1071 yılında çıkan savaşta Bizanslılar yenildi. Böylece Bizans İmparatorluğu'nun İslam dünyası üzerindeki olumsuz baskısı sona erdi. Bu savaştan sonra Anadolu'ya Türk yerleşimi hızlandı, Anadolu Türk Beylikleri kurulmaya başladı. Ticaret yolları Türklere geçti. Haçlı seferlerinin başlamasına neden olmuştur. Alparslan 1072’de öldü. 3-Sultan Melikşah Dönemi :İran asıllı vezir Nizamülmülk devlet yönetiminde ona yardım etti. Alp Arslan döneminde başlayan Anadolu ve Suriye'nin fethini tamamladı. Melikşah zamanında büyük Selçuklu devleti en geniş sınırlarına ulaştı. Başkent İsfahandı. Sınırları doğuda Türkistan, kuzeyde Kafkasya, batıda eğe denizi, güneyde yemene kadar uzanmıştır.Bu dönemde, ilk defa divan teşkilatı kuruldu, ikta sistemi uygulandı. Vezir Nizamülmülk "Siyasetname" adlı eseri yazdı. Dönemin sonlarına doğru "Batınilik" mezhebi ortaya çıktı. Batiniler, 1092 tarihinde ilk önce Nizamülmülk'ü daha sonra da Melikşah'ı öldürdü. Taht kavgalarından Sultan Sencer üstün çıktı. 4-Sultan Sencer Dönemi :1118'de tahta geçti ve iç karışıklıklara rağmen devlete eski gücünü kazandırmaya çalıştı. İki tehlike vardı. Suriye ve Anadoluya saldıran Haçlılar ile doğudan www.kpss.6te.net 2 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ gelen Karahitaylar. Karahitaylarla 1141’katvan savaşını kaybedince oğuz boyları isyanıyla Selçuklu dağıldı. 1157 yılında Sultan Sencer'in ölmesi üzerine Büyük Selçuklu Devleti yıkıldı. Büyük Selçuklu devletinin yıkılmasının önemli nedenleri : Önemli mevkilere iran kültürlü kişilerin atanması, Batınilerin yıkıcı çalışmaları, Abbasilerin siyasi güç edinmek için hanedanları kışkırtması, Atabey (Osmanlıda lala) bağımsızlık ayaklanmaları, Haçlı seferleri ve katvan savaşı. Büyük Selçuklu devletinin yıkılmasından sonra kurulan devletlerden; ırak ve horasan, kirman, Suriye Selçukluları aynı yüzyıl, Anadolu Selçukluları devleti 14.YY’da yıkıldı. ATABEYLİKLER: Gönderildikleri bölgelerde, devlete bağlı kalmak şartıyla kendi idaresini kuran bu kişiler, Melikşah'ın ölümünden sonra (1092) bağımsızlıklarını ilân etmeye başlamışlardır. Bu dönemde ülke dörde bölünmüştür: Irak ve Horasan, Kirman, Suriye ve Anadolu. Irak ve Horasan Selçukluları (1092-1194): Irak ve Horasan Selçuklu Devleti'nin merkezi durumundaydı. Sultan Mehmet Tapar'dan sonra Selçuklu tahtına geçen oğlu Mahmut tahta geçtiği sırada amcası Sencer Horasan meliki idi. Sencer Mahmut'u tahttan indirdi ve himayesine aldı. Mahmud, merkezi Hemedan olan Irak Selçuklu Devleti sultanlığına getirilirken, Sencer büyük sultan sıfatıyla Horasan'daki Merv'de tahta oturdu.(1119) Irak Selçukluları, Azerbaycan'dan Fars bölgesine, Horasan Selçukluları ise Maverâünnehir' den Afganistan'a kadar uzanan bölgeleri içinde barındırmaktaydı. Irak Selçuklularının son sultanı III. Tuğrul devrinde yönetim aslında atabeylerin eline geçmişti. Sultan Tuğrul'un HarezEmşah Tekiş'e yenilmesiyle Irak Selçuklularının toprakları Harzemşahlara geçti (1194). Kirman Selçukluları ( 1092-1187): Çağrı Bey'in oğlu Kavurd , Selçukluların Kirman kolunun başı idi. İran'ın güneyinde yer alan Kirman'dan başka Fars, Hürmüz ve Umman'ı da zapt etmişti. Birkaç kez isyan eden Kavurd Sultan Melikşah tarafından boğdurulmuştu. Yerine geçen oğulları Selçuklulara bağlı kaldılar. Bir ara Gurlular'ın hâkimiyetine giren Kirman Selçuklularına Oğuz Başbuğu Dînar tarafından son verilmiştir (1187). Suriye Selçukluları ( 1092-1117): 1077 yılından beri Suriye Selçuklu meliki olan Tutuş, kendini sultan ilân ederek, Berkyaruk'un üzerine yürümüş, fakat yenilmişti (1095). Oğullarından Rıdvan Halep'te, ve Dokak Şam'da hâkimiyetlerini ilân ettiler. Halep hakimi Rıdvan Haçlılarla mücadele etti. Bir ara sınırlarını Güney Anadolu'ya kadar genişletti. 1117'ye gelindiğinde her iki bölgede de hâkimiyet, atabeylerin eline geçmişti. Türkiye Selçukluları (1075-1308): Türkiye Selçukluları kolu, Arslan Yabgu'nun oğlu Kutalmış'ın neslindendir. Kutalmış'ın oğlu Süleyman Şah 1075'te İznik'i almış ve oğlu I. Kılıçarslan burada hükümdarlığını ilân etmiştir (1092). Daha sonraları Konya başkent olmuştur. Türkiye Selçukluları İlhanlılar tarafından ortadan kaldırılmıştır (1308). Atabeylikler:Ülke idaresini öğrenmek için çeşitli bölgelere gönderilen şehzadeleri eğitmek ve onlara vekillik etmekle görevlendirilen tecrübeli komutanlara atabey denilmektedir. Atabeyler Selçuklu Devleti'nin zayıfladığı zamanlarda bölgedeki gücünü ve nüfuzunu artırarak, idareyi tamamen ellerine geçirmişlerdir. Böylece atabeylik adı verilen sülâleler ortaya çıkmıştır. Büyük Selçuklular zamanında ortaya çıkan atabeylikler şunlardır: Salgurlular (SALGUROĞULLARI) (1147-1284): Oğuzların Salgur (Salur) boyundan Atabey Sungur tarafından kurulmuştur. Güney İran'daki Fars bölgesinde kurulduğu için Fars Atabeyliği olarak da bilinir. Merkezi Şiraz idi. İlhanlıların hâkimiyetinden sonra 1284'te sülâle sona ermiştir. İldenizoğulları (1146-1225):İldenizliler veya Azerbaycan Atabeyliği de denir. Kıpçak Türklerinden Şemseddin İl-deniz'in kurduğu Atabeyliğin merkezi Tebriz idi. Zamanla çok güçlenen ildenizliler, Azerbaycan'dan başka bütün Irak'a, Hemedan ve İsfahan'a da hâkim oldular. Celâlettin Harzemşah 1225'de Tebriz'i ele geçirince bu atabeylik sona ermiş oldu. Beg-Teginoğulları (1146 -1232): Musul Atabeyi Zengî'nin valilerinden Beg-tegin oğlu Zeyneddin Ali Küçük tarafından kurulmuştur. Merkezi Erbil olup, Şehr-i Zor, Hakkari, Sincar ve Harran atabeyliğin sınırları içerisindeydi. Ülkeyi 44 yıl başarıyla yöneten Kök-Böri, Anadolu Selçuklularına bağlıydı. Ölünce, vasiyeti gereği Erbil Abbasi halifeliğine verildi (1225). Böriler (BÖRÜOĞULLARI) (Şam Atabeyliği) (1128-1154): Suriye Selçukluları'nın Şam kolu, Atabey Tuğtekin tarafından yönetiliyordu. Oğlu Tacü'l-mülk Böri babasının ölümü üzerine www.kpss.6te.net 3 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ idareyi ele aldı. Pek güçlü olmayan bu atabeylik, Zengî Atabeyi Nureddin Mahmut tarafından ortadan kaldırıldı (1154). Zengîler (ZENGİNOĞULLARI) (1127-1259): Melikşah'ın Halep Valisi Ak-Sungur'un oğlu İmadeddin Zengi'nin Musul valiliğine getirilmesiyle kuruldu (1127). Haçlılara karşı verdikleri mücadelelerle öne çıkmışlardır. İmadeddin Zengî, Haçlılardan Urfa'yı alınca Avrupalılar II. Haçlı Seferi'ni düzenlemişlerdir (1137). Zengî'nin ölümünden sonra atabeylik Musul ve Halep olmak üzere iki kola ayrıldı (1146). Halep'teki oğlu Nureddin Mahmut haçlı kontluklarına karşı başarılı mücadeleler verdi. Şam'daki Börileri kendine bağladı. Haçlılarla iş birliği yapan Mısır Fâtımî Devleti'ni ortadan kaldırdı (1171). Nureddin Mahmut ölünce atabeylik Eyyûbî ailesine intikal etti (1174). Nihayet 1259'da İlhanlılar atabeyliğin tamamını işgal ettiler. Alparslan’ın komutanlarının Anadoluda fethettikleri yerlerde, genellikle kendi isimleriyle kurdukları beyliklerdir. Bunlar: Saltuklular, mengücekliler, Danişmentliler, Artuklular. Anadolu’da kurulan İlk Türk Devleti Atabeylikler’dir. Malazgirt Zaferi’nden sonra yapılan anlaşmaya Bizans’ın yeni yönetimi uymayınca, Sultan Alp Arslan komutanlarına Anadolu’nun tamamen fethedilmesi emrini vermişti. Alp Arslan’ın yerine geçen Melikşah zamanında da bu fetih hareketleri devam ettirildi. Kutalmışoğlu Süleymanşah ve kardeşi Mansur gibi hanedan üyeleri ile Artuk Bey, Tutak, Danişment Gazi, Mengücek, Ebulkasım gibi komutanlar emrindeki Türkmenlerle Anadolu içlerine akınlar düzenlediler. Anadolu’nun fatihi olan bu değerli komutanlar veya oğulları hâkim oldukları bölgelerde kendi devletlerini kurdular.Bu devletler, Anadolu’da kurulan ilk Türk devletleridir. Melikşah’ın ölümünden sonra (1092) bu Türkmen beylikleri daha bağımsız hareket etmişlerse de çoğu siyasî bakımdan Irak Selçuklularına bağlıydılar. Anadolu’nun Türkleşmesinde önemli rol oynayan ilk Türk devletleri, genellikle küçük, mahallî devletlerdi. Ancak Saltuklular, Danişmentliler, Mengücekler ve Artuklular diğerlerinden daha güçlü idi. Zamanla Türkiye (Anadolu) Selçukluları, bu devletler üzerinde hâkimiyetini kurarak, Anadolu’da Türk birliğini sağlamıştır. DANİŞMENTLİLER (1080-1175): Sivas merkez olmak üzere Tokat, Niksar, Amasya ve Kayseri civarında kurulmuştur. Devletin kurucusu Melikşah'ın komutanlarından Danişment Gümüştekin Gazi Ahmed Bey'dir. Rivayete göre Türkmenlere öğretmenlik yaptığı için Dânişmend Gazi diye anılan Ahmed Bey,Türkiye Selçukluları Sultanı Süleymanşah’ın ölümüyle nüfuzunu daha da artırdı. Ankara, Kastamonu, Çankırı’yı ele geçirdi. I.Kılıçarslan ile beraber Haçlılara karşı savaştı ve Antakya Haçlı Prensi Bohemond’u esir ederek Malatya’yı ele geçirdi. Yerine geçen oğlu Gazi Bey zamanında devlet en güçlü devrini yaşamıştır (1104). Öyle ki Türkiye Selçukluları ve Bizans’ın iç işlerine müdahale eder oldular. Gazi Bey, Haçlılardan Konya’nın geri alınmasına (1116) ve taht mücadelesinde desteklediği I.Mesud’un burada sultan ilân edilmesine yardım etti. Danişmentliler, her zaman Haçlılara ve Bizans’a karşı başarılar kazanmışlar ve fethettikleri toprakların Türkleşmesini sağlamışlardı. Bu sebeple Türkiye Selçukluları, Türkler arasında itibarı çok fazla olan Danişmentlileri en büyük rakipleri olarak görmüşlerdir. Nitekim taht mücadelelerinden faydalanan II.Kılıçarslan, Danişmentli şehirlerini ele geçirerek bu devlete son vermiştir (1178). SALTUKLULAR (1071-1202): Beyliğin merkezi olan Erzurum ve civarı, Alp Arslan’ın komutanlarından Ebûlkasım Saltuk tarafından fethedilmişti . Oğlu Ali Bey ise devletin asıl kurucusu sayılır. Ali Bey’in oğlu İzzettin Saltuk zamanında Saltuklular en güçlü dönemlerini yaşamışlardır (1132-1174). Bayburt, Kars, Oltu, İspir, Tercan ve Trabzon havalisi beyliğe dahil edilmiştir. İzzettin Saltuk, bölgedeki diğer Türk beyleri ile iş birliği yaparak Gürcülere karşı başarılı savaşlar yaptı. Ayrıca Trabzon Rumlarıyla da mücadele etti. Gürcüler üzerine sefere çıkan Türkiye Selçukluları hükümdarı II.Rüknettin Süleyman Şah, Saltuklu Beyi Melikşah’tan Erzurum’u alarak bu devlete son vermiştir (1202). MENGÜCEKLİLER(1072-1228):Alp Arslan’ın komutanlarından emir Mengücek, Erzincan ve Kemah çevresini fethederek bu devletin temelini atmıştır. Beylik hakkındaki ilk bilgiler oğlu İshak zamanında başlar (1118-1142). Danişmentlilerin hâkimiyetini tanıyan İshak’ın ölümünden sonra devlet iki kola ayrıldı (1142). Oğullarından Davud Erzincan ve Kemah’a; Süleyman ise Divriği’ye hakim oldu. www.kpss.6te.net 4 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ a- Erzincan-Kemah Kolu; Şebinkarahisar’ı da içine alan bu kol, Alaaddin Keykubad tarafından ortadan kaldırıldı (1228). b- Divriği Kolu: Bu kol hakkında fazla bir bilgi olmamakla birlikte, 1250 yılına kadar Selçuklu hâkimiyeti altında varlığını sürdürdüğü bilinmektedir.Mengücekler zamanında özellikle Erzincan ve Divriği birer kültür ve ticaret merkezi durumuna gelmiştir. ARTUKLULAR(1102-1409) Devlet adını Oğuzların Döğer boyundan Eksük-oğlu Artuk Bey’den alır. Anadolu’nun fatihlerinden olan Artuk Bey, hizmetlerinden dolayı Suriye Meliki Tutuş tarafından Kudüs valiliğine getirilmişti. Ancak Kudüs’ün Fatımîlerin eline geçmesi üzerine (1098) Artuk’un oğulları Sökmen ve İl-Gazi burada tutunamadılar. Suriye’nin kuzeyi ve Güneydoğu Anadolu bölgesine geldiler. Selçuklular tarafından kendilerine verilen bölgede, üç kol hâlinde, Artuklu devletini kurdular. Hasankeyf-Amid (Diyarbakır) Artuklu Kolu (1101- 1231): Artuk Bey’in oğlu Sökmen tarafından Hasankeyf’te (Hısn-ı Keyfâ) kuruldu. Nurettin Mehmet zamanında, Selahaddin Eyyubî‘nin de yardımıyla Diyarbakır (Amid) ele geçirildi (1183) ve burası Artukluların merkezi oldu. Eyyubîler Hasankeyf ve Amid’i ele geçirerek bu kola son verdiler (1231). Sökmen ve oğulları Haçlılar’a karşı mücadeleleriyle ün kazandılar. Nitekim Sökmen, Türkmen liderlerinden Çökürmüş ile birlikte, Urfa Haçlı Kontu II.Boudain’i esir etmeyi başarmıştır.Artuklular zamanında Diyarbakır ve çevresi Türk kültürünün en önemli merkezi hâline gelmişti.Mardin Artuklu Kolu (1108-1409):Artuklu şubeleri içerisinde en güçlü ve uzun ömürlü kolu oluşturur . Artuk Bey’ in diğer oğlu İl-Gazi tarafından Mardin’de kurulmuştur(1108). İl-Gazi Halep halkının isteği üzerine Halep’e girmiş ve oğlu Temurtaş’ı burada bırakmıştır. Oğlu Temur- taş, İl-Gazi gibi bölgedeki Haçlılarla mücadele etmiş; 1144’de Urfa’yı Haçlılardan alması İslâm dünyasında sevinçle karşılanmıştır.Güçlü devletler arasında kalan Mardin Artukluları, Eyyubîler ve Selçukluların hâkimiyetini tanımışlardı. 1243’ de ise İlhanlılar’a bağlandılar . Nihayet, Mardin’i alan Karakoyunlular bu devlete son verdiler (1409). Harput Artuklu Kolu (1185-1234): Hasankeyf koluna hükümdar olamayan Ebûbekir, Harput’a gelerek, Harput Artuklu kolunu kurmuştur (1185). Alaaddin Keykubad’ın Harput’a girmesiyle bu kol sona ermiştir (1234). AHLAT ŞAHLAR( ERMEN ŞAHLAR) Sultan Alp Arslan’ın yeğeni Kutbettin İsmail’in komutanlarından Sökmen El -Kutbî tarafından, Van Gölü havzasında kurulmuştur. Sökmen, Müslüman Mervanoğulları’ndan Ahlat’ı alarak burayı merkez yaptığından bu beyliğe Ahlat Şahlar veya Ermen Şahlar da denilmektedir. Son Sökmen beyi İzzettin Balaban zamanında idare Eyyubîler’in eline geçmiştir. (1207) Togan-Arslanoğulları-Dilmaçoğulları (1084-1394)Bitlis-Erzen dolaylarında kurulmuştur. Beyliğe adını veren Dilmaçoğlu Mehmet Bey, Malazgirt Savaşı’na katılmış komutanlardandır. 1104 yılında başa geçen Mehmet Bey’in oğlu Togan Arslan, büyük bir üne sahipti. Bu sebeple kendi soyundan gelen Erzen beyleri için Togan-Arslanoğulları denmiştir. Gürcü ve Haçlılarla mücadele eden bu beylik, oldukça uzun ömürlü olmuştur. Selçuklulardan sonra Harzemşah ve İlhanlı hâkimiyetine girmişler; Akkoyunlular tarafından beyliğe son verilmiştir (1394). İNALOĞULLARI: Diyarbakır ve çevresinde kurulmuştur. Suriye Selçuklu meliki tarafından Amid (Diyarbakır) valiliğine getirilen Tuğ Tegin, Haçlılarla mücadele için ayrıldığı şehri Türk beğlerinden İnal’a vermişti. İnal Bey 1103’de Amid’de kendi hükûmetini kurdu. Yaklaşık 80 yıl süren beylik, Amid’in Selahaddin Eyyubî tarafından ele geçirilmesiyle sona ermiştir (1183). İnaloğulları, Amid’de(Diyarbakır) birçok eser bırakmıştır. Onlar zamanında şehirde 40 bin ciltlik bir kütüphane kurulmuştur Ankara Ahi Beyliği : Ankara'yı merkez edinen ve şehirle civarında teşekkül eyliyen Ahi hükümeti, bir derviş-esnaf cumhuriyeti olup, bir bakıma Ortaçağ İtalyan site cumhuriyetlerine benzemektedir. Takriben 1290'da başlamış, 1354'e kadar aşağı yukarı 64 yıl devam etmiştir. 1308'e kadar Selçukoğulları'na, 1335'e kadar İlhanlılar'a, sonra Eretnaoğulları'na, nihayet Karamanoğulları'na bağlanmıştır, hiç bir zaman tam müstakil olmamışlardır. 1354'te Osmanoğlu Gazi Süleyman Paşa (Rumeli Fâtihi olan Velîahd-Şehzâde), Ankara'yı fethetmiş, Osmanlı devletine bağlamıştır. Bir ara Ankara, Karamanoğulları'nın eline geçmişse de, hemen yetişen Süleyman Paşa'nın kardeşi I. Sultan Murad, Ankara'yı kesin şekilde almıştır. www.kpss.6te.net 5 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ Ankara, garip bir tecelli olarak 570 yıl kadar sonra, bu kere çok büyük bir Türk cumhuriyetine başkent olmuştur. Türkler'de cumhuriyet idaresi Atatürk'ten önce tamamen meçhul olduğu için, Ahi Cumhuriyeti dikkate değer. Ahiler, teşkilâtlanmış ve tasavvufî dervişlik esaslarına dayanan esnaf loncası başkanlarıdır. Osmanlı devletinin kuruluşunda rolleri mühimdir. Bununla beraber Ahi cumhurreislerinin, aynı aileden geldikleri anlaşılıyor. Ahi Şemseddin Yusuf Efendi'nin ailesi, çok nüfuz kazanmış olacaktır. Oğulları Ahi Hüseyin Efendi ile Ahi Kemâleddin Hasan Efendi'dir. … Çaka Beyliği (1084-1094): Çaka Bey Devleti 1081 tarihinde İzmir'de kurulmuştur. Kurucusu Çaka Bey'dir. İlk denizci Türk devleti olan bu beylik bazı Ege Adaları'na sahip olmuştur. Beyliğin kurucusu Çaka Bey, İstanbul'u kuşatmak isteyince, Bizans'ın kışkırtmaları sonucu I. Kılıç Arslan tarafından öldürtülmüştür. İslamiyet döneminde İstanbul’u kuşatan ilk Türk devletidir. Çaka Beyliği 1093 tarihinde Bizans tarafından yıkıldı. Böylece Batı Anadolu'daki ilk Türk egemenliği sona ermiş oldu. Müslüman-Türk Devletlerinde Kültür ve Uygarlık 1-Hükümdar ve Saray : Devlet hanedanın ortak malı olarak kabul edilirdi. Bu durum hükümdarın ölümünden sonra taht kavgalarına sebep olur, devleti zayıflatırdı. Bazı Türk-İslam Devletleri'nde hükümdar, Sultan sanını kullandı. İlk Türk-İslam Devletleri'nde hükümdar tahta çıkınca Abbasi halifelerinin tasdiğini istedi. 2-Merkez Teşkilatı :Hükümet, Divan-ı Saltanat denilenBüyük Divan'dan meydana gelirdi. Divanın başkanı hükümdardı. Selçuklular bu kurumu Abbasilerden almışlardır. Büyük Divan'a bağlı olan dört divan şunlardı: İstifa Divanı; Mali işlerle ilgilenen divandır. Başkanlığını müstevfi yapardı.Tuğra Divanı; Devletin yazışmalarının yapıldığı divandır. İsraf Divanı; Mal işlerin yolunda gidip gitmediğini kontrol eden divandır. Başkanına müsrif denirdi. Divan-ı Arz; Ordu ve asker maaşları ile ilgilenen divandır. 3-Taşra Teşkilatı : Başkent dışındaki idari birimlere vilayet denirdi. Vilayetlerin başında şehzadeler veya vali statüsünde naipler bulunurdu. Anadolu Selçuklularında üç tip vilayet bulunurdu. Meliklerin yönettiği vilayetler; bunlar hanedan tarafından gönderilen meliklerin doğrudan hükümdara bağlı olduğu vilayetlerdi. Divan Dairesi vilayetleri; yönetimi divana ait olan vilayetlerdi. Bizans sınırında bulunan vilayetler; Başında uç beyi denilen sınır koruyucu beylerin bulunduğu vilayetlerdi. 4-Hukuk :İslamiyet'in kabulü ile hukuk kuralları değişikliğe uğradı, Türk töresi ile İslami kurallar bir sentez haline getirildi. Adli teşkilat; Şeri Yargı ve Örfi Yargı olmak üzere ikiye ayrılırdı. Şer'i Yargı; kadıların başkanlığındaki mahkemeler tarafından yürütülürdü. Örfi Yargı; vergilere, askeriye ile, ikta sahipleri ve ticarete ilişkin kanunlarla ilgilenirdi. Hükümdarların halkın şikayetlerini dinlemek amacıyla düzenlediği Mezali Divanları da görülürdü. Askeri davalara kadı askerler denilen kadılar bakardı. 5-Ordu : İlk Türk-İslam Devletleri'nde ordu Türkmenlerden oluşurdu. Karahanlılarda ordu Hassa ordusu, Eyalet askerleri ve Türkmen kuvvetleri olmak üzere üç bölüme ayrılmıştı. Selçuklularda, Karahanlılar'dan farklı olarak ikta askerleri, bağlı devletlerin askerleri ve gönüllü askerler vardı. Hassa Ordusunda, askerlik için ayrılan çocuklar belirli merkezlerde yetiştirilir, sultanlar Hassa Birliklerini burada yetişen askerler arasından seçerlerdi. Eyalet askerleri; Şehzadelerin ve valilerin yönetimindeki askerlerdi. Türkmen birlikleri; Göçebe Türkmen boylarının savaş anında orduya katılmaları ile oluşan birliklerdi. 6-Toprak Yönetimi :Devlete ait ve miri arazi olarak adlandırılan topraklar dört bölüme ayrılmıştı. Has arazi ; Geliri hükümdara ait olan arazilerdi. İkta arazi; Gelirlerine göre önemli devlet görevlilerine dağıtılan arazilerdi. Mülk arazi; Başarılı devlet adamlarına verilen arazi idi. Bu topraklara sahip olanlar toprak hakkında her türlü tasarrufa sahipti. Vakıf arazi; İlmi ve sosyal kuruluşların masraflarını karşılamak amacıyla bu kuruluşlara tahsis edilen arazilerdi.Haraci arazi; Müslüman olmayan halka ait arazilerdi. 7-Din :İslamiyet'in kabulünden sonra İslam dinini yaymak için önemli çalışmalar yapmışlardı. İslamiyet'te gaza denilen Müslüman olmayan ülkelere yönelik savaşlar ile önemli fetihler gerçekleştirmişlerdi. İslam dini ile İslamiyetten önceki kültürlerin birleşmesi ile Babalik, Bektaşlik, Ekberilik ve Mevlevilik gibi çeşitli tarikatlar oluşturulmuştu. İslamiyeti yaymak amacıyla eserler yazılmış, Kur'anı'ın yayılması amacıyla çalışmalar yapılmıştı. www.kpss.6te.net 6 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ 8-Ekonomik Hayat : Tulunoğulları ve Akşidler, doğu ve batı ticaret yolları arasında oldukları için ticarette oldukça gelişmişti. Eyyubiler ve Memlüklüler'de ise Mısır'la ticaret çok gelişmişti. Memlüklüler döneminde Trablus, Şam, İskenderiye, Dimyat, Yafa ve Akka önemli ticaret merkezleri haline geldi. Ümit Burnu'nun buluması ile bu ticaret merkezleri önemini yitirdi. Gazneliler, Hindistan topraklarını ele geçirerek ekonomilerini canlandırmıştı. Büyük Selçuklular'da, Orta Asya ve Hindistan'dan gelen ticaret yollarının geçmesi ülkeyi zengin bir hale getirmişti. Anadolu Selçuklu Devleti, ticaret yolları üzerinde yaptığı vakıf kuruluşları, han ve kervansaraylarla ticari alanda gelişmişti. 9-Sosyal Hayat : Türk-İslam Devletleri'nde göçebe bir hayat görülmüş, göçebecilikten dolayı hayvancılık gelişmişti. Yerleşik hayata geçildikçe köylerde oturanlar tarımla, şehirlerde yaşayanlar ise ticaret ve el sanatlarıyla uğraşmışlardı. Şehirlerde ticaretle uğraşanlar Ahi teşkilatını oluşturmuşladı. Anadolu Selçukluları zamanında Türkler zengin ve mutlu bir hayat sürmüşlerdi. 10-Bilim :Türk İslam Devletleri'nde medreseler bilim merkezi idi. Büyük Selçuklu Devleti zamanında, dünyanın ilk üniversitesi olarak kabul edilen Nizamiye Medresesi yapıldı. Medreselerde Kur'an, hadis, kelam, fıkıh, Arap dili ve edebiyatı, matematik, mantık geometri ve tarih okutulurdu. Önemli bilim adamlarının başlıcaları; Farabi, Biruni, İbn-i Türk, İbn-i Sina, Gazali, Ömer Hayyam'dır. 11-Sanat : Türk-İslam devletlerindeki sanat eserlerinde mimari ağırlıkta idi. Türk-İslam Devletleri tarafından yapılan ve günümüzde hala ayakta duran sanat eserlerinden bazıları şunlardır: Tulunoğlu Camii, Baybars Camii, Mescid-i Cuma, Sultan Sencer Türbesi, Alaaddin Camii, Burmalı Minare Anadolu Selçuklu Devleti (1077-1308) Kuruluş Devri :Büyük Selçuklu Hükümdarı Melikşah tarafından Anadolu hükümdarlığına tayin edilen Kutalmış'ınoğlu Süleyman Şah tarafından İznik’te 1077 tarihinde kuruldu. Büyük Selçuklular'a bağlı olan bu devletin başkenti İznik idi. Ermenilerin elinden Çukurova ve Antakya alındı. Süleyman Şah, halife tarafından onaylanarak "Sultan" ünvanı ile şereflendirildi. Süleyman Şah Dönemi :1077 tarihinde Anadolu Selçuklu Devleti'ni kurdu. İlk önce Konya, Afyon, Kütahya'yı alarak İznik'e kadar ilerledi. Tarihte ilk kez Boğaz'ın Anadolu yakası Türkler tarafından kontrol altına alındı. 1086 yılında yapılan Habur Savaşı'nda Suriye Selçuklu hükümdarı Tutuş'a yenildi ve öldü. Boğazın Anadolu yakası ilk defa kontrol altına alınmış ve Boğaz'dan geçen gemilerden gümrük alınmıştır. I. Kılıç Arslan Dönemi : Melikşah'ın ölümü üzerine Berkyaruk, Süleyman Şah'ın oğlu Kılıç Arslan'ı 1092'de Anadolu hükümdarlığına tayin etti. 1.Kılıç Arslan; Türk birliğini sağladı. Çaka beyi öldürttü. Bizanslılardan Ankara ve Kayseri’yi almıştır. 1096 yılında başlayan I. Haçlı Seferi'nde, tutunamadı. Bu durum Bizans'ın işine gelmiş, Türklere karşı savunmayı bırakıp taarruza geçmiştir. Anodolu’nun çeşitli yerlerinde Haçlı ordularına Danişmentlilerinde desteğiyle Vurkaç taktiği uyguladı. Zarar verdi. . İznik 'in kaybedilmesi üzerine devletin merkezi Konya'ya taşınmıştır. Bu durum Türkler'in Batı'ya ilerleyişini bir süre engellemiştir. I. Kılıç Arslan, 1107 tarihinde Büyük Selçuklularla yaptığı savaşta Büyük Selçuklu komutanı Çavlıyla savaşırken Habur Irmağı'nda boğularak öldü I. Mesud Dönemi : 1116 tarinde Anadolu Selçuklu Devleti'nin başına geçti. Bir süre Danişmentlilere bağlı olarak hareket etmek zorunda kaldı. 1147 tarihinde II. Haçlı seferi başladı. 1.Mesut oğlu 2.Kılıç Arslan ile Haçlıları bozguna uğrattı. Bozulan Anadolu birliği yeniden sağlandı. İlk bakır bara bu dönemde basıldı. Sultan I. Mesut 1155 tarihinde vefat etti. Anadolu'daki ilk bayındırlık ve kurumlaşma hareketleri bu dönemde başlamıştır. II. Kılıç Arslan Dönemi : I. Mesut'un 1155 tarihinde ölümü üzerine oğlu II. Kılıç Arslan başa geçti. 1176 tarihinde Miryakefalon'da Bizanslılar bozguna uğratıldı. Bir daha Anadolu için "Türkler'in işgali altındaki ülke" deyimi kullanılmadı. Miryakefalon'dan sonra Türkler'in Anadolu'ya yerleşmesi kesinleşti. 1178 tarihinde Danişmenliler Beyliği'ne son verildi. II. Kılıç Arslan, 1192 yılında öldü. Selçuklu tahtına Gıyaseddin Keyhüsrev geçti. Süleyman Şah Dönemi :Rükneddin Süleyman, 1192 tarihinde tahta geçen Gıyaseddin Keyhüsrev'i tanımayarak, 1196 tarihinde başa geçti. Bizans'ı vergiye bağladı, Çukurova www.kpss.6te.net 7 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ Ermenilerini Torosların güneyine çekilmeye zorladı. Saltuklu Beyliği'ne son verdi. Süleyman Şah, 1204 tarihinde öldü. Bu tarihten itibaren Anadolu Selçukluları Gürcülerle komşu oldu. I. Gıyaseddin Keyhüsrev Dönemi :Süleyman Şah'ın 1204 yılında ölümü üzerine tahta Gıyaseddin Keyhüsrev yeniden geçti. Karadeniz seferi sonunda Trabzon Rum Devleti'ni yendi. Akdeniz seferi sonunda Antalya'yı aldı. Anadolu Selçukluları ilk kez Akdeniz'e indi. Antalya ithalat ve ihracat yapılan yer haline geldi. Ticareti geliştirmek amacıyla Venedik'le ilk defa ticaret anlaşması yaptı. İlk defa bir ticaret anlaşması Venediklilerle bu dönemde yapıldı. Gıyaseddin Keyhüsrev 1211 tarihinde öldü. I. İzzeddin Keykavus Dönemi : Gıyaseddin Keyhüsrev'in 1211 yılında ölmesi üzerine tahta geçti. Trabzon Rum İmparatorluğu'nu yenerek Sinop'u fethetti. Böylece Anadolu Selçukluları ilk defa Karadeniz'e ulaştı. Kıbrıs Krllığı ve Venedik Cumhuriyeti ile ticaret antlaşmaları imzaladı. I. İzzettin Keykavus 1220 yılında öldü. Alaaddin Keykubat Dönemi :İzzettin Keykavus'un 1220 yılında ölümü üzerine tahta geçti. Kırım'a bir donanma göndererek Kırım'ın Suğdak Limanı'nı fethetti. Anadolu Selçuklu Devleti böylece ilk deniz aşırı sefer yapmış oldu. Karadeniz ticareti tam güvenliğe kavuştu. 1228'de Mengücek Beyliğine son verdi. 1230 tarihinde Yassı Çimen Savaşı'nda Harzemşahları yendi. Bu savaşın tek olumsuz yönü Anadolu'yu Moğol istilasına açık hale getirmesidir. Bunun nedeni Harezmşahların Anadolu Selçukluları ile Moğollar arasında tampon bölge olmasıdır. Bu tampon bölge ortadan kalkınca Anadolu Moğollarla komşu oldu. I. Alaaddin Keykubat 1237 yılında bir ziyafet esnasında zehirlenerek öldü. 2.GIYASETTİN KEYHÜSREV: Vezirlerin, etkin rol oynayarak güçlü komutanları öldürtme ve uzaklaştırmasıyla Anadolu selçulku devleti dağılma dönemine girdi. Harzem beylerine iyi davranılmaması hoşnutsuzluk yaratmıştır. Baba ishak (Babailer) ayaklanması Adıyaman ve Maraş’ta başlayıp, Tokat ve Amasyaya yayıldı, orduyu yıprattı. Anadoluyu almak isteyen Moğolların karışıklıklardan istifade etmesi üzerine Sivas yakınlarında Kösedağda yapılan 1243 kösedağ savaşında Anadolu Selçuklu devleti birliğini koruyamamıştır. 2.Mesut’un ölümüyle devlet tamamen yıkıldı. Anadolu’da beylikler dönemi başladı. Yıkılış :Alaaddin Keykubat'ın ölümü üzerineoğlu II. Gıyaseddin Keyhüsrev tahta geçti. Asya'da başlayan Moğol istilası bir çok Türkmen boyunun Anadolu'ya göç etmesine neden oldu. Baba İshak, 1240 tarihinde devlete karşı ayaklandı. 1242 yılında Moğollar, Anadolu'ya girdi. 1243 yılında Kösedağ Savaşı'nda Selçuklular yenildi. II. Gıyaseddin'in ölümü üzerine Rükneddin Kılıç Aslan tahta geçti. Memlük hükümdarı Baybars Anadolu'yu Moğol baskısından kurtarmak için Anadolu'ya gelerek Moğolları yenilgiye uğrattı. Anadolu Selçukluları döneminde Ahi teşkilatı kuruldu. (Avrupa da lonca) Ahi teşkilatı ticari hayatın canlılık kazanmasını sağlamıştır. Anadolu Türk Beylikleri: Malazgirt Savaşı (1071) ile başlayan ve bugünkü sınırlarımız üzerinde, Türklerin kurduğu devletlerin tamamının birden oluşturduğu Türkiye Tarihi'nin üçüncü bölümünü Anadolu Türkmen Beylikleri oluşturur. 1-Karamanoğulları :Karamanoğulları Beyliği, Oğuzların Afşar Boyu'ndan olup Karaman merkez olmak üzere 1256 tarihinde Ermenek, Karaman (Larende) ve Konya’da kurulmuştu. Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılması üzerine Anadolu'da en güçlü devlet olmuşlardı. Karamanoğlu Mehmet bey döneminde Türkçe'yi resmi dil olarak kabul ettiler. Kendilerini Anadolu Selçuklu devletinin varisi olarak gördükleri için. Anadolu Türk Birliği'nin kurulmasında Osmanlılara karşı en çok mücadele eden beylik Karamanoğlu Beyliği olmuştur. Osmanlılara karşı; Akkoyunlular, Memlüküler, Venedik ve Macarlarla iş birliği yapmışlardır. Yıldırım Bayezıt döneminde Osmanlılara katılan beylik, Ankara Savaşı'ndan sonra tekrar bağımsız olmuş, Fatih Sultan Mehmet döneminde etkisizleştirilerek, II. Bayezıt döneminde 1487 tarihinde yıkılmıştı. 2-Germiyanoğulları : 1299 yılında kurulan Germiyanoğlu Beyliği'nin kurucusu Yakup Bey'dir. Kütahya, Denizli, Afyon civarında kurulmuştur. Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılmasından sonra Anadolu'da en güçlü devlet olmuşlardır. Ege ve Marmara kıyılarına kadar ilerlemişlerdi. Germiyanoğlu Süleyman Şah Karamanoğullarına karşı topraklarını koruyabilmek amacıyla kızını I. Murat'ın oğlu Bayezıt'a vermiş, çeyiz olarak da Kütahya, Simav, Emet ve Tavşanlı'yı bırakmıştı. Germiyanoğlu Beyliğinin varlığına 1390 tarihinde Yıldırım Bayezıt son www.kpss.6te.net 8 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ vermişti. 1402 Ankara Savaşı'ndan sonra yeniden kurulan beylik 1428'de 2.Murat zamanında Osmanlı Devleti'ne katıldı. 3-Aydınoğulları :Aydınoğulları Beyliği, Germiyanoğulları Beyliği'ne bağlı komutanlardan Aydınoğlu Mehet Bey tarafından Birgi merkez olmak üzere 1308 tarihinde Selçuk izmir’de kurulmuştur. Denzicilikte gelişen bu beylik güçlü bir donanma oluşturmuştu. Haçlılarla savaşmışlardır. En ünlü denizcileri Gazi Umur Bey'dir. Aydınoğulları Beyliği 1390'da Osmanlı Devleti'ne katılmıştı. 1402 Ankara Savaşı'ndan sonra Cüneyt Bey tarafından yeniden kurulmuşsa da 1425 tarihinde II. Murat zamanında Osmanlı Devleti'ne katılmıştır. 4-Saruhanoğulları : Saruhan beyliği, Germiyanoğulları Beyliği'ne bağlı komutanlardan Saruhan Bey tarafından Manisa'da kurulmuştu. Denizciliğe önem veren Saruhan Beyliği, 1390 yılında Yıldırım Bayezıt tarafından ortadan kaldırılmış Ankara Savaşı'ndan sonra yeniden kurulmuşsa da, Çelebi Mehmet döneminde tamamen Osmanlılara katılmıştı. 5-Karesioğulları :Karesioğulları Beyliği, Germiyanoğulları beylerinden olan Karesi Bey tarafından Balıkesir, Bergama, Edremit ve Çanakkale çevresinde kurulmuştu. Denizcilikte oldukça ilerleyen Karesioğlu Beyliği 1345 yılında Orhan Bey tarafından ortadan kaldırılmıştır. Osmanlı donanmalarını rumeliye geçişte kullandı. 6-Hamidoğulları : Hamidoğulları Beyliği, Felekeddin Dündar Bey tarafından 1300 yılında Uluborlu merkez olmak üzere Antalya, Isparta ve Burdur çevresinde kurulmuştur. Yalvaç, Beyşehir, Seydişehir ve Akşehir’i Osmanlılara satmışlardır. Denizcilikle uğraşan Hamidoğulları Beyliği Yıldırım Bayezıt zamanında Osmanlılara katılmasına rağmen Ankara Savaşı'ndan sonra yeniden kurulmuş, 1423 yılında da II. Murat tarafından yıkılmıştır. 7-Eşrefoğulları : Eşrefoğulları Beyliği, Seyfeddin Süleyman tarafından Beyşehir merkez olmak üzere 1284 tarihinde kurulmuştur. 1326 yılında İlhanlılar tarafından ortadan kaldırılmıştır. 8-Menteşoğulları :Menteşoğulları Beyliği, Menteş Bey tarafından Milas merkez olarak Muğla, Fethiye de kurulmuştur. Denizcilikle uğraşan bu beylik, Yıldırım Bayezıt zamanında 1391'de Osmanlılara katılmıştı. Ankara Savaşı'ndan sonra yeniden kurulan beylik, II. Murat tarafından 1425'te tamamen ortadan kaldırıldı. 9-Candaroğulları (İsfendiyaroğulları) :Diğer adı İsfendiyaroğulları olan Candaroğulları Beyliği, Şemseddin Yaman tarafından 1292 yılında Sinop ve Kastamonu civarında kurulmuştur. 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından ortadan kaldırılmıştır. 10-Eretna Beyliği : Eretna Devleti 1335 yılında Uygur Türkleri'nden Eretna Bey tarafından Orta Anadolu'da kurulmuştur. Devletin merkezi önce Sivas, sonra da Kayseri olmuştur. 1381 yılında Vezir’i Kadı Burhaneddin tarafından yıkılmıştır. 11-Kadı Burhaneddin :Kadı Burhaneddin 1381 yılında merkezi Sivas olmak üzere Kadı Burhaneddin Devleti'ni kurdu.Candaroğulları, Karamanoğulları ve Taceddinoğulları ile mücadele eden Kadı Burhaneddin Devleti, Timur tehlikesi karşısında Sivas halkının 1389 tarihinde şehri Yıldırım Bayezıt'e teslim etmesi ile Osmanlı'ya katılmıştı. 12-Dulkadiroğulları :1337 yılında Zeyneddin Karaca Bey tarafından Elbistan'da kurulan Dulkadiroğulları Devleti, Osmanlılar'la, Memlüklülerin arasını açan devlet olarak bilinir. Yavuz Sultan Selim tarafından 1515 Turnadağ Savaşı ile Osmanlı'ya katılmıştır. Bu beylik Osmanlı'ya katılan son beylik olup, bu beyliğin alınmasıyla Anadolu'da Türk birliği sağlanmış oldu. 13-Ramazanoğulları :Ramazanoğulları Beyliği, Ramazan Bey tarafından 1353 yılında Adana ve çevresinde kurulmuştur. İlk önce Memluk devletine bağlı iken Yavuz Sultan Selim ile birlikte Memlüklere karşı savaşmış, bundan sonra da Osmanlı Devleti'ne bağlı bir beylik olarak yaşamışlardır. 1608 tarihinde Osmanlı Devleti'ne bağlı bir vilayet haline getirilmiştir. 14-Tacettinoğulları : Ordu ve Bafra yörelerinde kurulmuş Anadolu beyliği. 1378-1428 tarihleri arasında, yaklaşık 50 yıl ömrü olan bir beyliktir.Tacettinoğulları Ordu, Tokat ve Amasya yörelerinde.Yörede 1428 yılına kadar hakimiyet sürdü. Bu tarihte Osmanlı Sultanı Çelebi Mehmet, Tacettin Beyliği'ne son verdi. 15-Pervane Oğulları Beyliği: 1276-1322 yılları arasında 46 yıllık bir süre içinde, Sinop'ta kurulmuş bir beyliktir. 16-Sahip Ata Oğulları Beyliği: 13.yüzyıl sonları ile 14.yüzyıl başlarında yaklaşık 90 yıllık bir devrede, Afyon Karahisarı ile yakın çevresinde hüküm sürmüş olan bir beyliktir. www.kpss.6te.net 9 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ Anadolu beyliklerinin hepsi Osmanlı devletine katılarak güçlenmesini sağladı. Bu dönemde, Yunus Emre, Mevlana, Dehhani, Sadrettin Kanevi yetişmiştir. Orta Asya ve Yakın Doğu'da kurulan Diğer Türk Devletleri Fatimiler : Şii Müslümanlar tarafından 969 yılında Tunus'ta kuruldu. 969 yılında Mısır'ı alarak Akşid devletine son verdiler. Abbas halifesine saldırılarda bulunması üzerine Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey tarafından Suriye'den çıkarıldılar. Haçlı saldırılarına karşı koyamayan Fatimiler, 1171 yılında Selahaddin Eyyubi tarafından yıkıldı. Batıni mezhebinden olan Fatimilerin 972'de kurdukları El-Ezher medresesi dönemin en önemli eğitim kuruluşudur. Eyyubiler :Mısır'da, 1174 tarihinde Selahaddin Eyyubi tarafından kuruldu. Selahaddin Eyyubi, Filistin, Suriye, Irak ve Yemen'i fethetti. Selahaddin Eyyubi, Haçlılarla büyük savaşlar yaptı. Haçlıların elinden Kudüs'ü geri aldı. Eyyubi Devleti, 1250 yılında Kölemen komutanlarından Aybeg tarafından yıkıldı. Memlük Devleti: 1250 tarihinde Aybeg Türkmeni tarafından Mısır'da kuruldu. Haçlılar ve Moğollarla büyük mücadeleler yaptılar. Abbasi halifeliğinin koruyuculuğunu üstlendiler. Ayn-ı Calud Savaşı ile Memlük hükümdarı Baybars, Mısır ve Avrupa'yı Moğol istilasından kurtardı. Hicaz, Filistin ve Suriye'de egemen olna Memlüklüler bahrat yolu ticaretini ele geçirerek ekonomik yönden güç kazandı. Anadolu üzerindeki emelleri nedeniyle Osmanlılarla uzun süre mücadele ettiler. Memlüklüler, Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi sırasında yapılan Merc-i Dabık ve Ridaniye Savaşları sonunda yıkıldı. Hükümdarlığın veraset yoluyla geçmediği tek Türk devletidir. Memlük Sultanları komutanlar arasından seçimle gelirdi. Harzemşahlar : Merkez Gürgenç olmak üzere 1097 tarihinde Atsız tarafından kuruldu. Moğol saldırıları sonucunda zayıfladılar. Anadolu Selçukluları ile 1230'da yaptıkları Yassı Çimen Savaşı'nda yenildiler. Moğol istilası sonrasında topraklarını terkedip Selçuklulara sığındılar. Selçuklulara bağlı atabeylerden imparatorluğa dönüşen tek devlettir. Moğol İmparatorluğu :1196 yılında Temuçin, yani Cengiz Han tarafından başkent Karakurum olmak üzere kuruldu. Cengiz Han 1227 yılında öldü. Cengiz Han ölmeden önce eski bir Türk geleneğine uyarak topraklarını oğulları ve torunları arasında paylaştırdı. Ülke 4’e bölündü. Not: Moğollar (Cengiz Han) 1-Altınordu Hanlığı(1256 - 1502) 2-İlhanlılar (1256-1335) 3-Çağatay Hanlığı(1227 - 1370) 4-Kubilay Hanlığı (1206-1368) (Hazar Denizi'nin (İran ve Doğu (Türkistan) (Çin) Kuzeyinden Kırım'a Anadolu) kadar uzanan topraklar) Timur İmparatorluğu : 14. yüzyılın en önemli devletlerinden biri ise Timurlular Devleti'dir (1370-1507). Timurlular Devleti, Çağatay hanlıklarından birinin başında bey olan Timur tarafından 1335 yılında Semerkant merkez olmak üzere Belh şehrinde kuruldu. 1401 yılında Karakoyunlu Devleti'nin topraklarının büyük bir kısmını ele geçirdi. Karakoyunlu Hükümdarı Kara Yusuf'un Osmanlı Devleti'ne sığınması üzerine Anadolu'ya girdi. 1402 yılında Çubuk Ovası'nda Osmanlı Devleti ile Ankara Savaşı'nı yaptı ve Yıldırım Bayezıt'ı yendi. Timur'un ölümünden sonra devlet parçalandı.. Devletin sınırları Volga nehrinden Ganj nehrine, Tanrı dağlarından İzmir ve Şam'a kadar uzanıyordu. Sert bir mizaca sahip olan Timur, seferleriyle büyük yıkım yaptı. Otuz beş yıl gibi kısa bir sürede imparatorluk haline gelen Devlet, onun ölümünden sonra kurulduğu gibi süratle parçalandı; torunlarından Muhammed Semerkand'da, diğer torunu Pir Muhammed ile İskender İran'da, oğlu Miranşah Bağdat ve Azerbaycan'da ve küçük oğlu Şahruh da Horasan'da devlet kurdu. Bunlardan Devletin sınırlarını genişleterek birlik sağlamaya çalışan Şahruh zamanında parlak bir kültür hayatı başladı. Oğlu Uluğ Bey ise tanınmış bir astronom olarak tahta çıktı. Timurlular'dan sadece Hüseyin Baykara Horasan'da tutunabildi, başkent Herat Türk tarihinin sayılı kültür merkezlerinden biri haline geldi. Türk şairi ve devlet adamı Ali Şir Nevai burada yetişti. Baykara'dan sonra Herat, Özbeklerin eline geçecek ve Timurlular ortadan kalkacaktı. Bu dönem, ticaret ve bilimde özenli gelişmelerin olduğu bir dönemdir. Astronomi alalında Uluğ Bey, Edebiyat alanında Ali Şir Nevai ve Matematik alanında Ali Kuşçu gibi ünlü isimler yetişti. BABÜR DEVLETİ: Timur hanedanından olan ve Türkçe yazdığı "Vekayi Babürname" eseriyle ün salan Zahirüddin Babür, Hindistan'a giderek Türk-Hint (Babür) İmparatorluğu'nu (1526www.kpss.6te.net 10 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ 1858) kurdu. Onun ölümünden sonra hükümdar olan oğulları Humayun ve Ekber zamanlarında Devlet daha da gelişti ve Hindistan yarımadasının büyük bir kısmı tek idare altında birleştirildi. Şah-cihan adıyla hükümdar olan Hürrem devrinde,siyaset ve sanat alanlarında en parlak devir yaşandı. Agra'da dünyanın en güzel mimari eseri sayılan ünlü Tac Mahal inşa edildi. Osmanlı Devleti'nden de eserin inşası için mimarlar gönderildi. Osmanlı Devleti ile kurulan bu iyi münasebetler, yerine geçen oğlu I. Alemgir zamanında da devam etti. Hint sularında ve Basra Körfezi'nde Portekizliler ile mücadele eden Osmanlıların Basra valilerine sığınma hakkı tanındı. I. Alemgir'in ölümünden sonra başlayan iç karışıklıklar II. Bahadır Şah zamanına kadar sürdü. 1857'de çıkan bir isyanı bastıran İngilizler, Hindistan'ı İngiltere'ye bağladılar ve Kraliçe Victoria Hindistan İmparatoriçesi ilan edildi. AKKOYUNLU DEVLETİ: Diyarbakır bölgesinde yurt tutan Türkmen boylarına dayanan Akkoyunlu Devleti (1350-1502), Tur Ali Bey'in liderliğinde bir birlik olarak ortaya çıkmıştı. Bu dönemde Kuzey'de Trabzon Rum İmparatorluğu ile mücadele eden devletin asıl kurucusu ise Kara Yülük Osman Bey olarak bilinir. Akkoyunlu Devleti'nin en güçlü dönemi Uzun Hasan devridir. Onun zamanında Devletin sınırları Hazar Denizi'nden Suriye'ye, Azerbaycan'dan Bağdat'a kadar uzandı. Bu nedenle Uzun Hasan kendini Türk birliğini kuracak kişi olarak görmüş ve Timur'a benzetmiş, Osmanlı Devleti ile Mısır Sultanlığı'nı ortadan kaldırma planları yapmıştı. Bu amaçla ateşli silahlar temin etmek için Avrupa devletleri ile siyasi ilişkiler kurmuştu. Fakat Osmanlı hükümdarı Fatih Sultan Mehmet ile yaptığı Otlukbeli Savaşı'nı kaybetmesi (1473) Uzun Hasan için ağır bir darbe oldu. Bu yenilgi Akkoyunlu Devleti'nin yıkılmasına ve dini bir heyecanla Ustaçlı, Rumlu, Musullu, Tekeli, Bayburtlu, Karadağlı, Dulkadırlı, Karamanlı, Varsak ve Avşar gibi Türkmenleri yanına alan Şah İsmail'in Safevi Devleti'ni (1501-1736) kurmasına yardımcı oldu. Şah İsmail'in İranda Türk siyasi birliğini kurduğu dönemlerde, Hindistan yarımadasının büyük bir kısmı Türk idaresi altında birleştirilmiş, Anadolu'nun hemen hemen tamamını hakimiyeti altına alan Osmanlı Devleti doğu ve batı sınırlarını genişletmeye başlamıştı. İran'da siyasi birliği kuran Şah İsmail, katı bir şiilik heyecanıyla, ülkenin sınırlarını genişletti, ancak Anadolu'daki faaliyetleri ve Anadolu'yu kendi topraklarına katma düşüncesi, Osmanlı hükümdarı Yavuz Sultan Selim'in tepkisini çekti. Nitekim, Çaldıran'da (1514) yapılan savaşta Şah İsmail büyük bir yenilgiye uğradı. Yerine geçen başta Şah Tahmasp olmak üzere bütün Safevi hükümdarları Osmanlılar ile mücadele ettiler. Fakat yapılan hemen her savaşı da kaybettiler. Hanedandan III. Abbas'dan sonra iktidarı Avşar boyuna mensup Nadir Şah ele geçirdi ve Safeviler dönemi sona erdi. Safeviler devri tarihte önemli bir yere sahip oldu. Şah İsmail ve diğer hanedan mensupları sanatsever olarak tanındı. Bu dönemde İran'da edebiyat, mimari ve çinicilik, çömlekçilik, dokumacılık gibi el sanatları gelişti, bilhassa ciltçilik süslemesi ile hat sanatında büyük ilerlemeler oldu. KARA KOYUN DEVLETİ: Timurlular Devleti kurulduğu sıralarda, Erbil-Nahçıvan arasında yurt tutan Karakoyunlu Türkmen grubu merkezi Tebriz olan bir Devlet oluşturdu. Oğuzlar'ın Yıva, Yazır, Döğer, Avşar boylarından oluşan bu devlete Karakoyunlu Devleti (1380-1469) denildi. Karakoyunlular Timur'la mücadele ettiler. Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf, Timur'un baskısı karşısında Osmanlı hükümdarı Yıldırım Beyazıt'a sığınmak zorunda kaldı. Bu durum Timur'la Osmanlıların arasını açtı ve Ankara Savaşı'nın (1402) nedenlerinden sayıldı. Ankara Savaşı'ndan sonra yeniden toparlanan Kara Yusuf, 1406'dan sonra eski Devletini yeniden kuracak ve Mardin, Erzincan, Bağdat, Azerbaycan, Tebriz, Kazvin ve Sultaniye'yi alacaktı. Kara Yusuf'un ölümünden sonra ülkede karışıklıklar çıktı. Cihan-şah devleti yeniden birleştirmeyi başardıysa da Akkoyunlu Uzun Hasan'a karşı Mardin'de yenilgiye uğradı ve ülke Akkoyunlular'ın egemenliğine girdi. (KPSS’DE ORTAÇAĞ AVRUPASI VE COĞRAFİ KEŞİFLERLE İLGİ SORU GELMEMEKTEDİR!) ORTAÇAĞ AVRUPASINA GENEL BAKIŞ SÜZEREN(DEREBEYİ): Toprağın asıl sahibi, üstün güç sahibi. Derebeyi. VASOL: Süzerenin koruyuculuğu altında bulunan ve emirleri doğrultusunda savaşan. FİYAJ:Süzerenin vasala bağış olarak verdiği toprak. Bir nevi tımar gibi SENJÖR: Senyör olan derebeyi, hem toprağın hem de çiftiçinin sahibidir. www.kpss.6te.net 11 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ SERF: Senyörlerin üretimi denetlemesi ve üretim fazlasına el koyması. AFOROZ: Hristiyanlık dininde kişileri dinden atma. ENTERDİ: Klisenin dini görevlerini durdurması(lokavt). Ülkeyi yöneticileriyle birlikte cezalandırma. Siyasi ,Sosyal ve Ekonomik Durum :Kavimler göçü sonrası Avrupa'da krallıklar güçlerini kaybettiler. Soyluların güç kazanmalarıyla birlikte tüm ortaçağ boyunca Avrupa'da etkili olacak olan siyasi yönetim biçimi " Feodalite ( Derebeylik) " ortaya çıktı. Toplumsal eşitsizlik üzerine kurulan bu düzen içinde halk, farklı toplumsal sınıflara ayrılmıştır : 1. Soylular (Senyörler): Soylular, oturdukları toprakların sahibiydiler. Her türlü hakka sahip olan ve şatolarda oturan soylular, yönetim ve askerlik işleri ile ilgilenirlerdi. Soyluluk babadan oğula geçerdi. Soyluların en üstünde senyör denilen derebeyler yer alırdı. Senyörlerin en büyüğü kral idi. Bundan sonra sırasıyla dük, kont, baron ve şövalyeler gelirdi. 2. Rahipler; Rahipler, kiliselerin sahip olduğu toprakların geliriyle rahat bir yaşam sürerlerdi. Dinin toplum üzerindeki etkilerinden dolayı halk üzerinde söz sahibi idiler. 3. Burjuvalar: Ticaret ve sanatla uğraşırlardı. Bağlı bulundukları derebeylerine vergi verirlerdi. 4. Köylüler: Bunlar ikiye ayrılırlardı: a. Özgür Köylüler: Üzerinde yaşadıkları toprakları, istedikleri gibi ekip biçme hakkına sahip olup bağlı oldukları soyluya, vergi vermek zorundaydılar. Ayrıca topraklarını satabilme, çocuklarına bırakma hakları vardı. b. Serfler (Köle Köylüler); Hiçbir hakka sahip değildiler. Soyluların malı sayılırlardı. Toprakla birlikte alınır ve satılırlardı. Orta Çağ boyunca Avrupa'da zenginlik kaynağı topraktı. Bu nedenle geri, kapalı bir ekonomik yapı görülür. Ortaçağ Avrupa'sının düşünce biçimine skolastik felsefe egemendir.Skolastik düşünce Hıristiyanlık dininin esasları ile Aristo'nun görüşlerinin kaynaştırılmasıyla oluşmuş , dogmatik, bilim ve deney'i reddeden bir düşünce yapısıdır. Yeniçağ başlarında Avrupa’nın bu yapısının bozulmasında coğrâfî keşifler birinci etken oldu. Coğrafi keşiflerden önce yapılan Haçlı Seferleri de (1096 - 1270) soyluların fakir ve zayıf düşmelerine neden oldu. Coğrafi keşifler, dünya ticaret yollarını değiştirdi. Akdeniz eski önemini kaybetti. Ve burjuva sınıfı zenginleşti. Yönetimde hak iddia etmeye başladı. Bu sınıf, demokrasi ve özgürlük fikirlerinin öncüsü oldu. Bu arada, Avrupa’da barutun öğrenilmesi ve topta kullanılması ile, derebeylerin şatoları yıkıldı. Derebeylik rejimi tarihe karıştı. Bunun yerini güçlü krallıklar aldı. Coğrâfî keşiflerden sonra zenginleşen burjuva sınıfı, bilim ve sanat hareketlerinde öncü oldu. Rönesans ve reform hareketleri Avrupa’nın değer yargılarını değiştirdi. Bu dönemde Avrupa’da ölümsüz eserler yapıldı. Rönesans, konumu nedeniyle İtalya’da, reform da Almanya da başladı. Bu hareketler giderek bilimde ilerlemeyi ortaya çıkardı. Bilim ve teknikteki ilerlemeler de, Endüstri İnkılâbı’nı doğurdu. El tezgahları, yerini kömür, petrol, su gücü ile çalışan fabrikalara bıraktı. İç pazarları doyum noktasına gelen ülkelerde, dış pazarlara açılma başladı. Bu da, sömürgecilik hareketlerini ortaya çıkardı. Sömürgecilikte başı, konumu ve sahip olduğu demir - kömür madenleri nedeniyle endüstrisini kuran İngiltere çekti. İngiltere denizaşırı sömürgeler kurdu. Bunu Fransa, İspanya, Portekiz, Belçika, Hollanda izledi. Bu gelişim, tüm Avrupa ülkelerinde aynı anda olmadı. Bu hareketlerde geri kalan ülkeler oldu. Örneğin: Feodal yapıdan kurtulamayan Almanya, İtalya prenslikleri gibi. Her yenilikte olduğu gibi Endüstri İnkılâbı da çelişkisini beraberine getirdi. Endüstrinin gelişmesi ile, işçi sınıfı çoğaldı ve güçlendi. İşçiler, ağır çalışma koşullarının ve yaşam koşullarının düzeltilmesi için fabrika sahipleriyle mücadeleye girişti. Bu kavgalar, yüzyıllarca sürdü. Amerika kıtasında, İngiltere’nin sömürgesi olan Kuzey Amerika’nın bu ülkeye karşı bağımsızlık mücadelesi vermesi ve insan haklarına dayalı ilk anayasalı demokrasi yönetimini kurması gözlerin bu ıtaya çevrilmesine neden oldu. 1774’da A.B.D. Cumhurbaşkanlığı’na George Washington seçildi Avrupa’da fikir adamları ve düşünürler yapıtlarında, insan hakları, özgürlük, ulusçuluk fikirlerini işlemeye başladılar. Bu düşünceler, ekonomik açıdan halk sınıfları arasında büyük uçurumların oluştuğu Fransa’da ilk meyvelerini verdi. 1789’da Fransa’da yönetime karşı büyük bir ihtilal oldu. Bu ihtilal’de, zengin olan fakat yönetimde hak ve yetkileri olmayan Burjuva sınıfı, fakir halka öncülük etti. Bundan sonra Avrupa’daki bütün sosyal patlamalarda ve hareketlerde Burjuva Sınıfı’nın öncülüğü görülecektir. Böylece Avrupa’nın ortaçağ halk sınıfları arasındaki egemenlik yetkisinin soylular ve din adamlarından sonra burjuva sınıfına geçtiğini görüyoruz. Hatta bazı ülkelerde güçlenen işçi sınıfı yönetimi ele geçirdi. Özgürlük, eşitlik, adalet, demokrasi, ulusçuluk düşünceleri de kralların ve imparatorlukların yıkılmasına, onun yerine ulus esasına dayanan devletlerin kurulmasına neden oldu. (Bunda 1789 Fransız ihtilâlinin etkisi büyüktür) Bu ihtilali Avrupa’daki diğer ihtilaller tâkip etti. Birinci Dünya Savaşı: Osmanlı İmparatorluğu, Avusturya Macaristan İmparatorluğu, Rus çarlığı gibi imparatorlukların yıkılmasına neden olunca, Avrupa’da imparatorluklar dönemi sona erdi. Demokrasi esasına dayanan devletler bu idare biçimi içinde serbest ekonomi (kapitalizm) yolu ile geliştiler. II. Dünya Savaşı’nda dünyanın büyük bölümünde bağımsız devletler kuran toplumlar, yeni ekonomik bağımlılıkların ve sömürü biçiminin içine girdiler. Ortaçağ Avrupasında Din ve Düşünce Yaşamı :Hıristiyanlık dininde iki büyük mezhep ortaya çıkmıştı; Katoliklik ve Ortodoksluk. Katolik Mezhebi : Daha çok, Orta , Kuzey ve Batı Avrupa'da yaşayanlar bu mezhebi benimsemişti. Dini merkezi Roma, dini lideri ise "Papa " dır. Hz.İsa'nın yeryüzündeki vekili sayılan papaların Aforoz ve Enterdi gibi güçlü yetkileri vardı. Aforoz, kişiyi dinden çıkarma ve toplum dışına itme anlamına, Enterdi ise kralıyla birlikte bir ülkenin cezalandırılması anlamına gelmektedir. Ortodoks Mezhebi : Daha çok Balkanlılar ve Rus'lar ( Slavlar) bu mezhebi benimsemişti. Dini merkezi İstanbul ,dini liderleri ise "Patrik" tir. MAGNA CHARTA ( Büyük koşul ) : 1215 yılında İngiltere'de kralla halk temsilcileri arasında karşılıklı olarak imzalanan bir belgedir. Bu belgeyle kralın halka karşı yetkileri ilk kez kısıtlanmış ve toplumsal ilerlemenin hızlanmasının koşulları yaratılmıştır. İgilterede parlemento oluşturuldu. Dünyada ilk Anayasal harekettir. Bu belgeye göre; 1. Kral, uyruklarının oluru olmadan yeni vergi koyamayacak ve vergi oranlarını artıramaya-caktı. 2. Özgür kişiler haksız yere tutuklanamayacak ve yargılanmadan cezalandırılamayacaktı. Magna Charta bir anayasa niteliğindedir. Kralın yargı ve yürütme yetkilerinin kısıtlanma-sıyla başlayan süreç, parlamentonun kurulmasına, meşrutiyete ve hukuk devletine geçilme-sine, parlamentonun üstünlüğünün kabul edilmesine, insan hakları ilkelerinin yayınlanması-na ulusal egemenlik ve demokrasinin uygulanmasına kadar gelişmiştir. Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nın gerekçesini oluşturan Magna Charta; karşılıklı imzalanan bir belge olması ve ilk kez hükümdarın yetkilerinin kısıtlanması açısından ( biçimsel ) Osmanlı tarihinde 1808 yılında imzalanan Sened-i İttifak'a benzer. Hükümdarın yetkilerinin ilk kez halka karşı kısıtlanması, ilerici-devrimci bir eylem olması, hukuk devletine ve meşrutiyete yol açması açılarından ( özünde ) 1839'da yayınlanan Tanzimat Fermanı'na benzer. COĞRAFİ KEŞİFLER: Pusulanın bulunması, gemiciliğin ilerlemesi, coğrafya bilgisinin ilerlemesi, cesur gemicilerin yetişmesi, çeşitli sınıfların zengin olma isteği coğrafi keşiflere neden olmuştur. Osmanlı, zengin ve konumu iyi olduğu için coğrafi keşiflere iştirak etmedi. Coğrafi keşifler sonucunda; Asya ticareti ümit burnuna kaydı. Osmanlı ve İslam ülkeleri ekonomik kayıplara uğradı. Portekiz ve ispanya ilk sömürgeleri kurdular.Burjuva sınıfı doğdu. Sanayi devriminin ön koşulları oluştu. Keşiflerin ana nedeni: İspanya ve Portekizin Akdeniz ticaretinden faydalanamamasıdır. RÖNESANS: İtalyada başlayıp avrupaya yayılan bilim vs. alanındaki gelişme ve değişmelere Rönesans denir. Soylularla halk arasında farklılık ve çelişki arttı. Hümanizm ve pozitif düşünce gelişti. Dinsel konular tartışmaya açıldı. Bilim teknik gelişti. REFORM: Almanyadan başlayan dinsel nitelikli hareketleri reform denir. Alman kilisesi papaya bağlı. Martin Luter incili ilk defa tercüme etmiştir. Reform sonucunda yeni mezhepler ortaya çıkmıştır. Protestan, kalvenizm, algini kalvenizm… Katolik kilisesi kendi içinde reform yaptı. Laik eğitime geçildi. Yeni mezheplerden dolayı yeni tarikatlar çıktı. Mezhep savaşları başladı. www.kpss.6te.net 12 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ HAÇLI SEFERLERİ(1096-1272) Orta çağda Avrupalıların Akdeniz Ticaretinden, dolayısıyla dünya ticaretinden yararlanmak,Akdeniz ticaret yollarını Avrupalılara kapayan İslam birliğini yararak Doğu Akdeniz limanları aracılığıyla ipek ve baharat ticaret yolları ile bağlantı kurmak amacı ile yaptıkları seferlere “Haçlı Seferleri” denir. 1096- 1272 yılları arasında sekiz haçlı seferi yapıldı. Bunlar arasında en önemli dört tanesi sırası ile şunlardır: -1.Haçlı Seferi(1096-1099) -2.Haçlı Seferi(1147-1149) -3.Haçlı Seferi (1189-1192) -4.Haçlı Seferi(1202-1204) HAÇLI SEFERLERİNİN NEDENLERİ: Dini nedenler; a)Hıristiyanların kutsal yerleri geri almak istemeleri: Hz . Ömer Kudüs’ü aldıktan sonra oradaki Hıristiyan ve Musevilere dini bir takım haklar ve imtiyazlar vermişti .Abbasiler devrinde Harun Reşit ile Şarlman arasında yapılan anlaşmaya göre de:Hıristiyanlar, Kudüs ve dolaylarındaki kutsal yerleri serbestçe ziyaret edebileceklerdi. Bu durum 11. yüzyıla kadar böylece devam etti. Bu yüzyılda .Ön Asya’nın siyasal durumunda bazı değişiklikler olmuştu. Mısırdaki Fatimilerle Abbasiler ve Selçuklularla Fatimiler arasında birçok anlaşmazlıklar çıkmış ve savaşlar başlamıştı. Ön Asya ‘ nın bu karışık durumundan yararlanmak isteyen kimi mutaassıp papazlar , Müslümanlar aleyhine birçok yalanlar uydurarak Hıristiyanları kutsal yerleri almak için kışkırtmaya başladılar. b) Papa tarafından kurulan kluni tarikatının faaliyetleri :Orta çağda Avrupa’da Müslümanlarla çarpışmak için kurulmuş olan Kluni tarikatına bağlı bir çok papazlar ve kimi papalar da Hıristiyanları ve özellikle derebeyleri ve şövalyeleri Müslümanlarla savaşa kışkırtıyorlardı(Piyer LERMİT). c) Hıristiyanların Taassupları : Orta çağ Hıristiyanları, cennete gitmek için Kudüs’ü ziyaret etmenin şart olduğuna inanırlardı. Ayrıca, günah işleyen kimseler de bu günahlarından kurtulmak için kutsal yerleri ziyaret etmek zorunda idiler. Gene Hıristiyan inanışına göre, Hz. İsa uğruna ölen bir kimse doğruca cennete giderdi. İşte Hıristiyanlardaki bu inanışlar ve koyu taassup Haçlı seferlerinin en önemli nedenlerinden idi. Siyasi nedenler; a) Türklerin Anadolu’ya girerek Bizans İmparatorluğu’nu tehdit etmeleri b) Bizans İmparatorluğunun Avrupalıları Müslümanlara karşı kışkırtmaları: Bizanslılar, 11. Yüzyılda Selçuklu Türklerinin baskısı karşısında kalmışlar, Anadolu’yu ellerinden çıkarmışlardı. Türkleri tek başlarına Anadolu’dan çıkaramayacaklarını anlayan Bizanslılar, Avrupa krallarına başvurarak, Hıristiyanlığın bir doğu kalesi, dünyanın Akropolisi olarak kabul olunan Bizans’a yardım edilmesini istiyorlardı. c) Papanın nüfuzunu arttırmak istemesi d) Senyör ve şövalyelerin serüven arzuları:Derebeylerin, şövalyelerin savaş ve dövüşe olan merakları, serüvenli bir hayat yaşamak, seyahat etmek, bilinmeyen ülkelere gitmek, buralarda kendilerine ün kazandıracak işler görmek gibi arzuları da Haçlı Seferlerinin önemli nedenlerinden biridir. Ekonomik nedenler; Avrupa’nın fakirliği, İslam Dünyası’nın zenginliği ve Doğu ticaret yollarının Müslümanların elinde olması : Orta çağda doğu ülkeleri ve özellikle İslam memleketleri bolluk ve zenginlik içindeydiler. O zamanlar dünyanın en büyük ticaret yolları olan İpek ve Baharat yolları, Türklerin ve öteki Müslüman milletlerin ellerinde idi. Avrupalılar orta çağda kendilerine gerekli olan her şeyi, Suriye, Filistin ve Mısır limanlarından alırlardı. Oraları gören ve Kudüs’ü ziyaret eden Hıristiyanlar, İslam ülkelerinin zenginliğini çok abartarak halka anlatıyorlardı. Orta çağda yokluk ve sefalet içinde bulunan Avrupalılar bu zengin İslam ülkelerine gitmek, büyük ticaret yollarını ve bunların Orta Doğudaki limanlarını elde etmek, dolayısıyla zengin olmak istiyorlardı. I. HAÇLI SEFERİ(1096): Bu ilk Haçlı kitlesinin Türkler tarafından bozulup dağılmasından sonra Avrupa’dan prens, kont ve düklerin idaresinde, çoğunlukla zırhlı askerlerden oluşan düzenli ordular harekete www.kpss.6te.net 13 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ geçti.İstanbul’da toplanan bu Haçlı askerlerinin sayısı yaklaşık 600.000 kadardı. 1097 ilkbaharında Haçlı orduları Anadolu yakasına geçirildiler. Bu Haçlı ordularının ilk hedefi Selçuklu başkenti İznik’ti. Bu sırada Sultan I.Kılıç Arslan Malatya’yı kuşatmıştı. Haçlılar da İznik’i kuşatmaya başladılar. Sonunda I. Kılıç Arslan İznik önlerine gelerek Haçlı ordusuna saldırdı. Bütün gün süren savaşta Türkler başarılı olamadılar. İznik'teki Türk birliği şehri Bizans’a teslim ederek katliamdan ve yağmalanmaktan kurtardı. Haçlılar İznik’ten sonra Eskişehir yönünde harekete geçtiler. Kılıç Arslan, Eskişehir’den uzak olmayan bir yerde karargah kurmuş olan Haçlılara saldı. Fakat Türkler üstün sayıdaki düşman karşısında çekilmek zorunda kaldı(1097). Kılıç Arslan bundan sonra Haçlılar’ı yıpratmak istedi. Sonunda Haçlı ordusu Antakya’ya kadar ilerleyerek şehri kuşattı. Selçuklu Sultanı Berkyaruk, Musul emiri Kürboğa’yı Haçlılar’ın üzerine bir seferle görevlendirdi. Bu sırada Haçlılar Antakya’ya girdiler(1098). Selçuklu ordusu şehrin düşmesinden üç-dört gün sonra Antakya önüne geldi. Ancak bu Selçuklu ordusu Kürboğa’nın idaresizliği yüzünden Haçlılar’a yenildi. Haçlılar bu olaydan sonra Kudüs’e doğru ilerlediler ve Ortaçağ’ın en müstahkem yerlerinden biri olan bu şehri kuşattılar. Haçlılar Fatımiler’in idaresindeki Kudüs’ü 1099’da ele geçirdiler. Haçlılar böylece hedeflerine ulaştılar ve Kudüs’te Latin Devleti’nin ilk krallığını kurdular. I. Haçlı Seferi sonunda Ortadoğu’nun siyasi durumu değişmiş, Urfa Kontluğu’nun ve Antakya Prinkepsliği (princeps: başkan, hükümdar) kurulmuştu. Daha sonra 1101 yılında düzenlenen üç Haçlı Seferi ise tam bir başarısızlıkla sonuçlandı. Türkler Eskişehir önündeki yenilginin acısını çıkarmış oldular. Haçlılar da artık Türkler’in Anadolu’dan çıkarılamayacağını kesin olarak anlamışlardı. İKİNCİ HAÇLI SEFERİ(1147-1149) :Haçlılar ancak İznik-Balıkesir-Bergama-İzmir-EfesDenizli-Antalya yolu ile Akdeniz kıyılarına indiler ve Antalya’dan deniz yolu ile Suriye‘ye geçebildiler.İkinci Haçlı ordusu daha sonra Şam’ı kuşattı ama bir sonuç elde edilemedi. İmadettin Zenginoğlunun (Musul Atabeyi) Urfa’yı alması üzerine. Anadolu Selçuklu 1.Mesut, alman imparatorunun komutasındaki haçlı ordusunu konyada yenmiştir. ÜÇÜNCÜ HAÇLI SEFERİ(1189-1192) Selahhaddin Eyyubi bu başarılarının ardından ,1187 Temmuzunda Hattin’de büyük bir Haçlı ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu savaşta Kudüs Latin kralı Gui de Lusignan başta olmak üzere ,krallığın ileri gelenlerinden pek çoğu Selahaddin Eyyübiye tutsak düştü. Bu zaferden sonra, Selahaddin Eyyübi, Haçlılardan 4 Temmuz 1187’de Taberiye‘yi 9 Temmuz 1187 ‘de Akka’yı, 29 Temmuz 1187’de Sayda’yı ,Ağustos 1187’de Beyrut’u ,Eylül 1187 ‘de Askalan’ı ve Gazze ‘yi aldı. 1174’te Nureddin Mahmud bin Zengi’nin ölümü üzerine mısır‘da bağımsız bir devlet kurup durumunu sağlamlaştırdıktan sonra Haçlılarla mücadeleye girişen Selahadin Eyyübi ,Haçlıları önce Merc-i Uyun’da yendi daha sonra ellerinde tuttukları Beytu Ahzan kalesini aldı.2 Ekim 1187’de de Kudüs Latin krallığının başkenti olan Kudüs de Selahaddin Eyyübi’nin eline geçti. Selahaddin Eyyübi’nin kazandığı bu başarılar Üçüncü Haçlı Seferi’nin başlamasına neden oldu. Alman İmparatoru Friederic I. Barbarossa çok büyük bir ordu ile Anadolu’ya girdi. Haçlıları yine başlarında Kılıç Arslan II.nin bulunduğu Anadolu Selçukluları karşıladı. Ancak yaşlanmış olan Kılıç Arslan II. ,Haçlılar Anadolu’ya girdikleri sırada, ülkesini on bir oğlu arasında bölüştürmüştü; dolayısıyla Anadolu Selçuklu Devleti siyasal birlikten yoksundu. Almanlar Anadolu‘da ilerlerken önce göçebe Türkmen boylarının saldırılarına uğradılar. Konya önlerinde de asıl Anadolu Selçuklu Devletinin kuvvetleri ile karşılaştılar. Haçlılar Anadolu Selçuklu Devleti’nin başkenti olan Konya’yı almayı başardılar. Burada Haçlılar ile Selçuklular arasında yapılan bir anlaşma gereğince, Anadolu Selçuklu Devleti’nin ileri gelenlerinden yirmi beş kişi rehin olarak Haçlılara verilmiştir .Bu sayede Haçlıların savaşmadan ve bir saldırıya uğramadan Anadolu’yu geçmeleri sağlandı. Haçlılar Konya’dan sonra Karaman yönünde harekete geçtiler. Ancak Toroslar’da Anadolu Selçuklu denetiminden bir dereceye kadar bağımsız olan göçebe Türkmen boylarının saldırılarına uğradıklarından, ellerinde rehin bulunan yirmi beş Selçuklu beyini öldürdüler. Ama Friederich I. Barbarossa Kudüse ulaşmadan, Tarsus çayı olarak bilinen Kydnos çayında boğularak öldü. Ordusu Akdeniz kıyılarını izleyerek Filistin’e ulaştı. Alman imparatorunu karadan Kudüs’e gitmeyi seçmesine karşılık İngiltere kralı Aslan Yürekli Richard ile Fransa kralı Philippe-Auguste ,İtalyan kentlerinin de yardımı ile ,deniz yolu ile Filistin’e geldiler. Haçlılar ilk iş olarak, Akka kalesini karadan ve denizden kuşatıp ele geçirdiler. Ancak yine aynı sırada Philippe-Auguste , Richard ile anlaşamadığından seferi terk ederek ülkesine döndü. Böylece , hem Haçlıların gücü azalmış ,hem de başlarına iyi bir asker, ama kötü bir siyasetçi ve devlet adamı olan Richard geçmiş oldu. www.kpss.6te.net 14 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ Üçüncü Haçlı seferinden Haçlıların tek başarıları Akka kalesini almak oldu. 4. HAÇLI SEFERİ (1202-1204): Alman imparatoru Heinrich 3’ün düzenlediği 3. Haçlı Seferine Venedikliler de bütün deniz kuvvetleri ile katıldılar. Ancak bu haçlı seferi Kudüs yerine Ortodoks Bizans’a karşı yapıldı. Seferin Bizans’a yönelmesinin temel nedeni Akdeniz ve Karadeniz ticaretinde Bizans ve Venedik arasındaki rekabet , Bizans’ta Angeloslar arasındaki imparatorluk çekişmeleri ve Latinlere karşı duyulan derin düşmanlık duyguları idi. Bizans’taki taht kavgaları , gerek Venediklilerin , gerekse öbür haçlıların Bizans’ın iç işlerine karışmalarına olanak tanıyordu . 1195’te tahttan indirilen ve gözleri kör edilen İsaakios 2’nin Angelos’un oğlu prens Aleksios hapisten kaçıp Venedik’e gelmiş ve babasının yerine geçmiş olan Aleksios 3 Angelos’a karşı Venedikliler ve öbür haçlılardan yardım istemişti. Bunun üstüne , Haçlı ordusu , Kudüs seferinden vazgeçerek , Aleksios’un isteğini Bizans’ın kendilerine büyük bir para vermesi karşılığında kabul etti. Venedikliler de Haçlı ordusunun atlarını ve erlerine, para karşılığı Bizans önüne taşımayı kabul ettiler . Haçlı ordusu 24 Haziran 1203’te İstanbul’a geldi ve kent 17 Temmuz 1203’te Haçlıların eline geçti. Daha önce tahttan indirilmiş olan İsaakios 2 Angelos yeniden tahta çıkarıldı , oğlu Aleksios da , Aleksios 4 adı ile ortak imparator ilan edildi. Ancak bu durum çok sürmedi , Bizanslılar haçlılara vermeyi vaat ettikleri parayı ödemeyince haçlılar davranışlarını değiştirdiler . Önce İstanbul önlerinde Venedikliler ile öbür Haçlılar,Bizans İmparatorluğu topraklarını aralarında bölüştüren bir anlaşma imzaladılar; ardından da 13 Nisan 1204’te saldırıya geçerek kente girmeyi başardılar . Bizans üç gün süre ile yağma edildi yakılıp yıkıldı . Haçlılar kente egemen olduktan sonra daha önce Mart 1204’te İstanbul önlerinde kendi aralarında yaptıkları ve Bizans imparatorluğu topraklarının bölüştürülmesi ile ilgili anlaşmaya uygun olarak imparatorluk topraklarını kendi aralarında payettiler. Daha sonrada Haçlı komutanlarından Marki Bonifacio di Monferratto’yu imparatorluk tahtına çıkardılar . Böylece İstanbul’da bir Katolik Latin imparatorluğu kurulmuş oldu. (1204-1261) İznik, Trabzon’da rum devleti kuruldu. HAÇLI SEFERLERİNİN SONUÇLARI: Anadolu Selçuklu, Eyyubiler ve Musul Atabeyliği haçlılarla savaşan Türk devletleridir. Bu sıralar Abbasiler’in sadece dini gücü kalmıştır. Doğu-batı ticareti gelişti. Venedik, cenova, Marsilya limanları önem kazandı. Hristiyanların kiliseye balılığı azaldı. Kudüs Müslümanlarda kaldı. Akılcı ve bilimci düşünce yayılmaya başladı. Derebeyliklerin gücü zayıfladı. Burjuvalar güçlendi. Coğrafi keşifler başladı. Merkezi krallıklar güçlenmeye başladı. Barut, pusula, kağıt ve matbaayı öğrendiler. Barut: Derebeyliklerin yıkılmasına, Pusula: Coğrafi keşiflere kağıt ve matbaa: Rönesans ve Reforma neden olmuştur. OSMANLI İMPARATORLUĞU Türkler'in tarih boyunca kurdukları sayısız devletler arasında en uzun ömürlüsü Osmanlı Devleti olmuştur. Altı yüz yıldan fazla yaşayan Osmanlı İmparatorluğunu beş dönem halinde inceleyebiliriz: A-Kuruluş Dönemi 1299-1453: Osman Gazi’nin Söğüt’te (Domaniç) bağımsız bir devlet kurmasından - 1453 istanbulun fethine kadar olan dönem. B-Yükseliş Dönemi 1453-1579: Fatih Sultan Mehmet’in 1453’te istanbulun fethinden -1579 vezir sokulu Mehmet paşanın ölümüne kadar olan dönem C-Duraklama Dönemi 1579-1699: 1579 Sokullu Mehmet paşa’nın ölümünden - 1699 karlofça anlaşmasına kadar olan dönem. D-Gerileme Dönemi 1699-1792: 1699 karlofça anlaşmasından – 1792 yaş anlaşmasının imzalanmasına kadar olan dönem E-Dağılma Dönemi 1792-1918: 1792 yaş anlaşmasının imzalanmasından - 1 kasım 1922 saltanatın kaldırılmasına kadar olan dönem KURULUŞ DÖNEMİ (1299 - 1453 ): Osmanlılar, Oğuz Türklerinin Kayı boyundandırlar. Osman Bey döneminde bu beylik 1299 yılında bağımsızlığını ilan eder ve Osmanlı Devleti kurulur. Osman Bey zamanında bir çok Bizans yerleşim yeri ele geçirilir. 1324 yılında Orhan Bey başa geçer. Bursa, Balıkesir ve Ankara Osmanlı www.kpss.6te.net 15 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ topraklarına katılır. 1353 yılında Süleyman Paşa döneminde Türkler RUMELİYE (Avrupa topraklarına) geçerler. 1362 yılında başa Murat Bey (1. Murat) geçer. Doğu Trakyanın fethi tamamlanır. Edirne şehri başkent olur. Sırpsındığı mevkiinde bir Haçlı ordusu yok edilir. Bu dönemde bir Haçlı ordusu da Kosova'da yenilgiye uğratılır (1389). Bu savaşta 1. Murat şehit edilir. 1389 yılında başa Yıldırım Beyazıt geçer. Bu dönemde Batı Anadolu ve Sivas'a kadar Orta Anadolu ele geçirilir. Anadolu Türk birliği sağlanır. 1396 yılında büyük bir Haçlı Ordusu Niğbolu'da mağlup edilir. Bu savaşla Osmanlıların Rumeli'de yayılışı daha da genişledi. Bu sırada bir çok Anadolu beyi Moğol İmparatoru Timur'dan yardım istedi. Bunu bahane eden Timur, Osmanlı topraklarına girdi. 1402 yılında Ankara Savaşı'nda Yıldırım Beyazıt yenildi. Ankara Savaşı devleti sarstı. Osmanlılar yıkılmadılar ama Avrupa devletleri bundan yararlanmasını bildiler. 1402'den 1413 yılına kadar geçen bu döneme FETRET (AYRILIK) Devri denir. 1.Mehmet Çelebi kardeşleriyle uzun bir mücadele yaptıktan sonra, Osmanlı Devletinde ki birliği yeniden sağladı. (1413) 1-Osmanlı Devleti'nin Genel Özellikleri :Osmanlı tarihi, Anadolu Türkiye tarihinin 4. dönemini oluşturur. Türk devletleri içinde en uzun süre yaşayan ve en geniş sınırlara ulaşanıdır. Türk Devletleri içinde merkezi otoritesi en güçlü olanıdır. Kültür ve uygarlık alanında en çok ilerleyen Türk Devleti'dir. Mutlak egemenlik haklarını hükümdar kullanır. Ancak, I. Ahmet dönemine kadar veraset yasası belirgin değildir. Şeriat hukuku ile yönetildiğinden Teokratik, mutlak egemenlik haklarını hükümdar kullandığından Monarşik devlet yapısı görülür. Fetih temeline dayandığından askeri, etnik yapı çeşitli olduğundan çok uluslu bri imparatorluktur. Fetih politikası, dinsel (cihat) ve ekonomik (ganimet) amaçlı olmuştur. 2-Osmanlıların Kökeni : 1243 Kösedağ Savaşı'ndan sonra Anadolu'da Moğol hakimiyeti başladı. Bu tarihten önce Kayı Boyu, Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaaddin Keykubat zamanında Anadolu'ya gelmişti. Kayı Boyu Anadolu'ya ilk geldiğinde başında Ertuğrul Gazi bulunmaktaydı. Anadolu Selçuklu Sultanı tarafından Kayı Boyu'na Söğüt ve Domaniç kışlak olarak verildi. 3-Kuruluş Sırasında Anadolu ve Çevresi : Kayı boyu Söğüte geldiğinde Anadolu'da Beylikler dönemi başlamıştı. Anadolu Selçuklu Devleti henüz yıkılmamış fakat İlhanlı Devleti'nin egemenliği altına girmişti. IV. Haçlı seferi sırasında İstanbul'dan kaçan Rumlar Karadeniz Bölgesi'nde Trabzon Rum Devleti'ni kurmuştu. Batı Anadolu ve Marmara Bölgesi Bizans hakimiyetindeydi. Moğol istilası nedeniyle Anadolu'ya Türkmen akını başlamıştı. Türkmen göçleri sonunda Anadolu'daki Hristiyan nüfus azaldı, Hristiyanlar şehirlere yerleşti. Türkmenler Selçuklu etkisinden kurtardıkları mistik liderleriyle tarikatlar kurmuştu. Zanaat loncaları yani ahiler zamanla güçlenerek, halkı askeri ve siyasal kargaşaya karşı korumuştu. Türkmenlerin çoğu köylere yerleşerek tarım ve hayvancılıkla uğraşmıştı. Göçebe yaşamı sürdüren boylar daha çok Güney Anadolu'da, Toroslar'ın eteklerine ve Çukurova'ya yerleşmişti. Ege, Marmara ve Doğu Karadeniz'de Rumlar, Kayseri ve Sivas'ta Moğollar, Çukurova ve Doğu Anadolu'da Ermeniler yaşamaktaydı. Anadolu'nun Kuzey Doğu'sunda Altınordu Devleti hüküm sürmekteydi. Doğu Anadolu ve İran Bölgesi'nde İlhanlılar bulunmaktaydı. Trakya Bölgesi ve Marmara'nın güneyi ile Batı Anadolu'da Bizans egemendi. Yakın Doğu'da en önemli siyasi güç Memlük Devleti idi. Balkanlar'da derebeylik rejimi ile yönetilen, Sırp Krallığı, Bulgar Krallığı, Arnavut Beyliği, Macar Krallığı, Eflak ve Boğdan Beylikleri, Mora Despotluğu, Bosna ve Hersek Beylikleri, Erdel Beyliği bulunmaktaydı. 4-Osmanlı Devleti'nin Büyüme Nedenleri :İslam dini ve İslam dininin öngördüğü cihat inancı. Türkmen desteğinin alınması ve beyliklerle iyi geçinilmesi. Anadolu'ya gelen Türkmenlerin fethedilen yerlere yerleştirilmesi yani düzenli iskan politikası Balkanlardaki düzensiz siyasi birlik ve Bizans'taki taht kavgaları. Yetenekli ve deneyimli yöneticilerin iş başına geçmesi. Merkezi otoritenin güçlü olması. Fethedilen bölgelerde halka karşı adil davranılması ve dinsel hoşgörünün olması. 1-Osman Bey Dönemi (1299-1326) :Ertuğrul Gazi'nin 1281 yılında ölümü üzerine boyun başına Osman Bey geçti. 1299 tarihinde Osmanlı Beyliği'nin bağımsızlığını ilan etti. Bu tarih Osmanlı Devleti'nin kuruluş tarihi olarak kabul edilir. Osmanbey, Ahi teşkilatı ile iyi geçindi. 1302 Koyunhisar savaşında bizansı yendi. Birlik politikası izlemiştir. Harmankaya tekfuru Köse Mihalin www.kpss.6te.net 16 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ osmanbeye yakınlığı ve Osmanlı devletine hizmeti oldu.Osman Bey, Yenişehir, Karacahisar, Yarhisar, Bilecik, Mudurnu ve İnegöl'ü aldı. Osman Bey'e en büyük desteği Anadolu ahileri ve Türk beyleri sağladı. Bölgede bulunan Bizans tekfurlarına karşı büyük başarılar kazandı. 1308 tarihinde Koyunhisarı'nda Bizans ile ilk savaş yapıldı ve başarı sağlandı. 1308'de Anadolu Selçukluları'nın yıkılışı üzerine Osman Bey İlhanlılar'a bağlılığını bildirdi. Bu dönemde ilk defa para basıldı. 1281 yılında Karacahisar'ı ele geçirdi. 1320 tarihinden itibaren ordunun başına Orhan Bey geçti. Orhan Bey 1326'da Bursa'yı kuşattı. Şehir ele geçirildiği gün Osman Bey öldü. 2-Orhan Bey Dönemi (1326-1362) :Orhan Bey 1324 tarihinde Osmanlı Beyliği'nin başına geçti. Bursa şehir alınarak başkent yapıldı. 1329'da İznik üzerine yürüdü ve Bizans ile yapılan Maltepe(Palenakon) Savaşı'nda İznik ele geçirildi. Kocaeli Yarımadası'nın fethi tamamlandı. 1342'de Ulubat ve Mihaliç Kaleleri alınarak Karesioğulları ile komşu olundu. Karesioğulları Beyliğine son verildi. Edirne önlerine kadar gelindi. Bizans’a yardım karşılığında Çimpe kalesi alındı. Ankara ve çevresi alındı. İlk medrese İznik’te açıldı. İlk Osmanlı donanması bu dönemde kuruldu. İlk defa 1353 tarhinde Rumeli'ye geçildi. Marmara'nın kuzey ve batı kesimlerinin fethi tamamlandı. Gelibolu'nun tamamı, Malkara ve Keşan ele geçirildi. İlk defa divan teşkilatı kuruldu. İlk vezir de bu dönemde atandı. İlk Kaptan-ı Derya (Karamürsel Paşa) bu dönemde atandı. 3-I. Murat Dönemi (1362-1389) :I. Murat kardeşlerini öldürerek tahta geçen ilk Osmanlı padişahıdır. 1362 yılında Sazlıdere Savaşı ile Bizans ordularını yenerek Edirne'yi fethetti. Gümülcine ve Filibe alınarak Bizans'ın Balkanlarla olan bağlantısını kesildi. Bu durum Balkan uluslarının Osmanlı'ya karşı birleşik haçlı ordusu oluşturmalarına sebep oldu. 1364 yılında oluşturulan bu Haçlı ordusu tarihte Osmanlı Devleti'ne karşı oluşturulan ilk Haçlı ordusudur. 1364 tarihinde Sırp Sındığı savaşı ile Haçlı ordusu bozguna uğratılarak yukarı Bulgaristan alındı. 1366 sırplarla çirmen savaşını Osmanlı kazandı. Bu savaş ile Balkanlar'da Macar etkisi kırıldı. 1371'de Sırplarla Çirmen Savaşı yapıldı ve Sırplar bozguna uğratıldı. 1389 tarihinde ikinci bir Haçlı ordusu Osmanlı Devleti'ne saldırdı. 1389 tarihinde Kosova Savaşı ile Haçlı orduları ikinci kez yenildi. Bu savaş sonunda, muhafızlara rağmen I. Murat'ı hançerledi. Sırplı hemen oracıkta paramparça edildi. Anadolu'da Germiyanoğulları'ndan Kütahya, Simav ve Tavşanlı çeyiz olarak alındı(Yıldırım Beyazıt için). Hamitoğlu hüseyinbeyden; Akşehir, Seydişehir, Beyşehir ve Karaağaç satın alındı. Ankara geri alındı. Çandarlı Halil'in teklifi ile Yeniçeri Ocağı'nın ve kapıkolu örgütlerinin temeli atıldı. İlk defa devşirme sistemi uygulanmaya başlandı. Tımar sistemi oluşturuldu. Rumeli Beylerbeyliği kurularak, merkeze bağlı eyalet sistemi oluşturuldu. Balkan halklarının sempatisi kazanıldı. 4-I. Bayezit (Yıldırım) Dönemi (1389-1402) :Beyliklerler mücadele ederek Anadolu'nun siyasi birliğini sağladı. İlk kez Anadolu’da Türk Birliği sağlandı. İstanbul iki kez kuşatıldı fakat başarı sağlanamadı. İlk kuşatmada Bizans Avrupa'dan yardım istedi ve Haçlı ordusu harekete geçti. 1396 Niğbolu Savaşı ile Haçlı ordusu bozguna uğratıldı. Bu savaş sonunda Mısır'da bulunan Abbasi Halifesi I. Mütevekkil, Yıldırım Bayezit'e gönderdiği mektupta ona "Sultan-ı İklim Rum" diye hitap etmiştir. Bu savaşla Bulgaristan ele geçirildi, Eflak ve Bosna Osmanlı Himayesine girdi. İkinci İstanbul kuşatması sırasında Boğaz'ın Anadolu yakasına Güzelcehisar da denilen Anadolu Hisarı inşa edildi. Bu kuşatma Timur'un Anadolu topraklarına girdiği haberi üzerine kaldırıldı. Ankara Savaşı'nın Nedenleri :1. Timur'un cihan hakimi olma amacıyla büyük bir imparatorluk kurmak istemesi 2. Timur'un, Çin'e yapacağı seferde Batı'da güçlü bir devlet bırakmak istememesi. 3. Ahmet Celayir ve Kara Yusuf'un Osmanlı Devleti'ne sığınması 4. Türkmen Beylerinin Timur'a sığınması ve Beylerin Timur'u kışkırtması. 5-Beyazıt’ın doğuya yayılma siyaseti. Ankara Savaşı (1402) :Timur, 1402 yılında Anadolu'ya girerek, Sivas'ı aldı. Yıldırım Bayezit ve Timur Çubuk Ovası'nda karşılaştı. 1402 yılında meydana gelen Ankara Savaşı'nda Osmanlı ordusu yenildi ve Yıldırım Bayezit esir düştü. Ankara Savaşı'nın Sonuçları :1. Yıldırm Bayezit Timur'a esir düştü ve esaret altında öldü. 2. Anadolu'da Türk birliği bozuldu ve beylikler yeniden kuruldu. 3. Batı'ya olan Türk ilerleyişi www.kpss.6te.net 17 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ yavaşladı ve İstanbul'un fethi gecikti. 4. Bizans İmparatorluğu geçici bir süre de olsa kendini toparlama fırsatı buldu. 5. Fetret Dönemi başladı. Fetret Devri (1402-1413) :I. Bayezit'in oğullarından Süleyman Rumeli'de, Musa Bursa'da, İsa Balıkesir'de ve Mehmet de Amasya'da hükümdarlığını ilan etti. Kardeşler arasında taht kavgası başladı ve Anadolu'nun siyasi birliği sarsıldı. Mehmet Çelebi 1413'te kardeşlerini ortadan kaldırarak Osmanlı tahtına geçti. Osmanlı Devleti, 11 yıl süren Fetret Devri'nde, sağlam devlet örgütü ve yerleşmiş sosyal kurumlar sayesinde yıkılmaktan kurtuldu. Fetret Devri'nde Musa Çelebi İstanbul'u kuşattı. 5-I. Mehmet (Çelebi) Dönemi (1413-1421) : Anadolu'da siyasi birliği yeniden sağladı. (Osmanlı devletinin ikinci kurucusu) Aydınoğlu Beyliği'nden İzmir'i aldı. Karamanoğlu Beyliği'nden Akşehir ve Beyşehir'i geri aldı. Candaroğlu Beyliği'ni de ortadan kadırdı. Eflak Beyi'ni yenerek bu beyliği hakimiyeti altına aldı. Fetret Devri'nde Osmanlı Devleti'nin Balkanlar'da toprak kaybetmemesinin nedeni Balkanlar'da izlediği hoşgörü politikasıdır. Çanakkale abluka altına almıştır. Venedikle ilk deniz savaşı yapılmıştır. Batınilik mezhebini yaymaya çalışan Şeyh Bedrettin Mahmut'un müritlerinden Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal ile birlikte isyan etti. Fakat isyan bastırıldı. 1420'de Mustafa Çelebi isyan etti. 6-II. Murat Dönemi (1421-1451):Bizans'ın desteklediği Mustafa Çelebi hükümdarlığını ilan etti fakat 1422 yılında yakalanarak öldürüldü. İstanbul'u kuşattı fakat kardeşi Çelebi Mustafa'nın isyanı sonucu, kuşatma yarım bırakıldı. Menteşoğulları, Candaroğulları, Aydınoğulları ve Taceddinoğulları Beyliklerine son verdi. Germiyanoğlu Yakup Bey, oğlu olmadığı için topraklarını Osmanlı Devleti'ne vasiyet etti. Selanik, teselya, yanya alındı. Arnavutluk, Osmanlı himayesine girdi. Osmanlı-Venedik Savaşı (1425-1430) :Ankara Savaşı'nı fırsat bilen Bizanslılar, Eflaklar, Arnavutlar ve Sırplar, Osmanlı aleyhine harekete geçmişti. Osmanlı Devleti'nin Adriyatik ve Ege'nin Batı kıyılarına sarkması, Venediklilerin işine gelmiyordu. Osmanlı Devleti de Balkanlar'da daha güvenli ilerleyebilmek için Venediklilerin elinden Selanik'i geri almak istiyordu. 1425-1430 yılları arasında meydan gelen savaşta Osmanlı Devleti Selanik, Yanya ve Serez'i ele geçirdi. Orta ve Güney Arnavutluk'ta Osmanlı egemenliği sağlanmış oldu. 1444 yılında Osmanlı ordusu Haçlılara karşı yenilgiler aldı. Osmanlı Devleti, 1444 yılında kendi lehine olmayan Edirne Segedin Antlaşması'nı imzaladı. 2.Mehmetin 12 yaşında tahta çıkmasından istifade etmek isteyen haçlılar Osmanlıya saldırdı. 1444 varna savaşında 2.Murat haçlı ordusunu bozguna uğrattı. II. Kosova Savaşı (1448) :1444 Varna yenilgisinden sonra intikam için yeni bir haçlı ordusu oluşturuldu. Jan Hunyad önderliğindeki Haçlı ordusu Mora seferine çıkmış bulunan II. Murat'ın ordusuna saldırdı. 1448 tarihinde meydana gelen Kosova Savaşı'nda Haçlı Ordusu bozguna uğratıldı. Balkanlardaki Osmanlı hakimiyeti kesin olarak sağlanmış oldu. Bu tarihten itibaren, Avrupalılar, Osmanlı Devleti'ne karşı bir daha Haçlı ordusu oluşturma cesareti bulamadı. Bu tarihten sonra Avrupalılar 1683 yılına kadar sürekli savunmada kalmış, Osmanlı saldıran taraf olmuştur. XIV. ve XVI. Yüzyıl Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Osmanlı Devletinde merkezi bir yönetim vardı. 2.Mehmet kardeş katlini yasallaştırmıştır. 1.Ahmet döneminde “ekber-i erşet” sistemi getirildi. Böylece, şehzadelerin sancaklara çıkma esasını kaldırarak “kafes sistemi” geldi. Devlet Yönetimi Padişah : Osmanlı Devleti'nin yönetimine Al-i Osman diye adlandırılan Osmanlı ailesi dışında başka bir sülaleden hükümdar getirilmemiştir. Devletin ve milletin devamı ilkesine uyularak, bir isyan çıkmasının önüne geçmek amacıyla diğer şehzadeler öldürülürdü. Bu nedenle yıkılışına kadar, Osmanlı Devleti'nde Roma ve Bizans'ta olduğu gibi bir çok sülale iş başına geçmemiştir. I. Ahmet Dönemi'nden itibaren, kardeş katli kaldırılarak, oda hapsi uygulaması başlamıştır. Padişah, törelere göre, bütün güç ve kudreti elinde bulunduran ve memleketin sahibi www.kpss.6te.net 18 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ sayılırdı. Padişah, şer'i hukuka aykırı olmamak şartıyla, birtakım hükümler verir, bunlar örf olarak adlandırılırdı. Padişahlar aynı zamanda ordunun başkomutanı idi. XVI. yüzyıla kadar padişahlar, şehzadelikleri döneminde savaşlara katılır, ülke idaresi ve savaş teknikleri konusunda tecrübe kazanırlardı. Padişahlar, dini anlamda yetkilere de sahiptiler. Bu yetki Yavuz Sultan Selim'in, Mısır'ı alması ile Halife-i Müslimin, yani Müslümanların halifesi sanı ile belirtilmişti. Padişah çocuklarına, çelebi veya şehzade denir, şehzadeler, babalarının sağlığında büyük bir sancağa tayin edilirdi. Buralarda, başlarında da "Lala" denilen devlet adamları olmak üzere, devlet yönetimi konusunda yetiştirilirlerdi. Her şehzade hükümdar olma hakkına sahipti. Tahta çıkma konusunda herhangi bir veraset sistemi yoktu. Osman Bey ve Orhan Bey döneminde padişahlık hakkı hanedanın bütün erkek üyelerine aitti. Ancak, I. Murat döneminden itibaren padişahlık, padişah ve oğullarına bırakılmış, bu durum şehzadeler arasında zaman zaman taht kavgalarına sebep olmuştu. Fatih Kanunnamesi'nde bu durum; "şehzadelerin hangisine saltanat nasip olursa onun tahta geçeceği" şeklinde belirtilmiş, böylece bu kanunname ile kardeş katli yasallaşmıştır. I. Ahmet dönemi ile birlikte, ekber ve erşad yani en akıllı ve en yaşlı kişinin tahta geçmesi kuralı getirilerek veraset sistemi belirgin bir duruma gelmişti. Osmanlı padişahları Halifelik yetkilerini ilk defa 1774'te imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması'nda Kırım Müslümanlarını dini açıdan kendilerine bağlıyarak kullanmışlardır. Merkez Yönetimi Saray :XV. yüzyılla birlikte Osmanlı Devleti giderek gelişmiş ve büyümüş, buna paralel padişahların oturduğu saraylar da büyümüş ve ihtişamı artmıştı. Bursa'nın başkent olduğu dönemlerde, burada bir saray yapılmış, ardından Edirne'nin alınması ile buraya da saraylar yapılmaya başlanmıştı. Fatih'in İstanbul'u fethi ile, önce bugünkü İstanbul Üniversitesi'nin bulunduğu alana, Saray-ı Amire yani "büyük saray" diye bilinen bir saray yapılmış, zamanla bu sarayın yetersiz kaldığına inanılarak, yine Fatih döneminde Topkapı Sarayı'nın yapımına başlanmıştı. Dört tarafı duvarlarla çevrili olan bu saray,değirmenleriyle, fırını ve bostanıyla, silah depolarıyla, ahırlarıyla, mescidleriyle adeta bir kasabayı andırmaktaydı. Bu dönemde saray, padişahın ailelerine ayrılan harem, devşirmelerden ve savaşlarda esir alınıp yetiştirilen gençler ve gönüllülerden oluşan Enderun ile sarayın dış hizmetlerine bakanlar için ayrılan Birun olmak üzere üç ana bölümden oluşurdu. Birun :Osmanlı Devleti'nin zamanla gelişip büyümesi sonucu, başlangıçta basit ve sade olan saray teşkilatı yetersiz kalmış, sınırların hızla büyümesi ile devlet memurlarının sayısı artmıştı. Bu durum saraya da yansımış, saray görevlilerinin sayıları da artmıştı. Bu durumda iki terim ortaya çıkmıştı; Enderun ve Birun. Farsça bir kelime olan ve "dış" analamına gelen Birun, Osmanlı sarayında dış hizmetlere bakan, sarayda yatıp kalkmak zorunda olmayan padişah hocası, hekimbaşı, cerrahbaşı, hünkar imamı gibi kişilerin bağlı olduğu kısımdı. Bu insanlara "Birun Halkı" ya da "Dış Halkı" denirdi. Birun Halkı, Enderun Halkı'na göre daha üst seviyede idi. Birun terimi Tanzimat'ın ilanı ile kullanılmamaya başlanmıştı. Enderun : Farsça bir kelime olan Enderun "iç" anlamına gelir. Enderun ve Enderun'a mensup halk, devşirme denilen hristiyan çocukları ile savaşlarda esir alınıp yetiştirilen gençler ve gönüllülerden oluşurdu. Devşirme kanununa göre sekiz ve on sekiz yaşları arasında toplanan ve daha sonra boy, gösteriş, ahlak ve zeka olarak seçilen bu gençler, önce Edirne Sarayı, Galat Sarayı ve İbrahim Paşa Sarayı gibi saraylarda Türk-İslam adet ve geleneklerine göre yetiştirilir, ardından Enderun'daki ihtiyaca göre buraya alınıp, kendilerine birer oda tahsis edilir, saray adabını öğrendikten sonra, yeteneklerine göre devlet memurluklarına atanırlardı. Bu odaların en önemlisine Hasoda denirdi. Kısaca Enderun, Osmanlı Devleti'ne, devlet memuru yetiştiren bir yüksek okuldu. 2.Mehmet İstanbulda sanh-ı seman medresesi, kanuni de süleymaniye medresesini açmıştır. Devlet halkın eğitimi ile ilgilenmemiştir. Harem :Arapça'da girilmesi yasak ve kutsal olan yer anlamına gelen harem, Osmanlı saray yapısında önemli bir yer tutar. Harem-i Humayun veya Harem Dairesi adı verilen bu kısım da tamamen padişah kadınlarına ayrılmıştı. Haremde bulunan kadınlar, Harem Ağası denilen, erkekliği yok edilmiş kişilerin kontrolündeydiler. Hareme alınacak kadınlar itina ile seçilir, bunlar ya www.kpss.6te.net 19 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ değişik ırklardan seçme güzel kadınlar, ya da padişaha bazı devlet adamlarının göndermiş olduğu kadınlardan oluşurdu. Bununla birlikte bir takım cariyeler, yani savaşlarda esir alınan kadınlar da, Harem Ağası'nın seçimi ile hareme girebilirlerdi. Harem-i Humayun aynı zamanda bilinenin aksine, padişahın giyim ve kuşamı dahil tüm özel işlerinin düzenlendiği bir kurumdu. İstanbul Yönetimi : İstanbul, Osmanlı Devleti için kuruluş yıllarından itibaren hem siyasi hem de ticari açıdan önemini korumuştu. 1453 yılında İstanbul'un fethi ile, Osmanlı Devleti'ne başkentlik yapmaya başlayan şehir, Osmanlı tarihinde "payı taht-ı saltanat", yani "saltanatın başkenti" olarak anılmıştır. İstanbul, ülke yönetiminde özel bir yere sahipti. Bütün merkez teşkilatının bulunduğu İstanbul'a özel memurluklar vardı. Bunlardan bazıları; İstanbul Ağası, İstanbul Kadısı, Şehremini idi. Yeniçeri Ağası'nın bir görevi de İstanbul'un güvenliğini sağlamaktı. İstanbul Kadısı, şehirdeki şer'iyye mahkemelerinin başında bulunan, yani adalet işleri ile uğraşan kişi idi. Bu arada şehirde bulunan saray ve hükümete ait binaların onarım ve tamir işlerine bakan kişiye "Şehremini" denirdi. Şehremini (şehir emini) İstanbul belediye başkanı. Sadece istanbulda belediye var. Divan-ı Hümayun :Osmanlı Devleti'nde bugünkü anlamda Bakanlar Kurulu, Danıştay, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi gibi devlet kurumlarının görevlerini yerine getiren ve bizzat padişahın başkanlık yaptığı, birinci derecede devlet işlerinin görüşüldüğü divana Divan-ı Hümayun denir. En yüksek yargı organıdır. Selçuklu, İlhanlı gibi Türk Devletlerinden örnek alarak oluşturulan Divan Teşkilatı ilk defa Orhan Bey zamanında kurulmuştu (Divan 2.Mahmut döneminde kaldırılmıştır.). Fatih Sultan Mehmet'e kadar divana padişahlar başkanlık ederken, Fatih'ten sonra divana sadrazamlar başkanlık etmeye başlamıştı. Divan, padişah nerde ise orda kurulurdu. Fatih devrine kadar Divana padişahlar başkanlık ederken, bu tarihten itibaren Vezir-i Azamlar başkanlık yapmış, padişah divan toplantılarını kafes arkasından dinlemişti. Divan toplantılarında, birinci veya ikinci derecede siyasi, idari, askeri, örfi, şer'i, adli, mali işlerle birlikte, halkın şikayetleri ve davaları görüşülüp karara bağlanırdı. Divan hangi din ve mezhepten olursa olsun herkese açıktı. Divan üyelerinin başında, asli üye olarak kabul edilen; Vezir-i Azam, Vezirler, Kadıaskerler, Defterdarlar ve Nişancı sayılabilir. Bunlardan başka, Rei'sü'l Küttab, Kaptan-ı Derya, Yeniçeri Ağası da toplantılara katılırdı. Şeyhülislam Divan üyesi değildi. Ayak divanı: Padişahın halk ve askerle görüştüğü divandır. Galebe divanı: Yabancı elçilerin kabul edildiği divandır. Seyfiyye :Divanda padişaha ait yetkileri kullanmak üzere görevlendirilen sınıflardan biri olan Seyfiyye (ehl-i Örf), yürütme gücünü elinde bulunduran sınıftı. Seyfiyye; Sadrazamdan, en alt rütbedeki kapıkulu ve tımarlı sipahiye kadar uzunan bir sınıftı. Bu sınıfın Divan-ı Hümayun'daki temsilcileri vezirlerdi. Sadrazam :Bugünkü anlamda başbakana eş olan Vezir-i Azam, Osmanlı Devleti'nin başlangıçta sayısı bir olan vezirlerin giderek sayısının artması üzerine, birinci vezire verilen addır. Vezir-i Azam, diğer Vezirler ve devlet ileri gelenlerinin başı ve hepsinin en ulusu sayılırdı. Vezir-i Azam, padişahın da mutlak vekiliydi. Vekilliğin işareti ise padişah tarafından kendisine verilen mühür, yani Mühr-ü Hümayun idi. Fatih devri ile birlikte divana başkanlık etmeye başlayan Vezir-i Azamlar, padişah savaşa gitmediği zamanlarda da ordu komutanı olarak sefere çıkar ve Serdar-ı Ekrem ünvanı alırdı. Vezir-i Azamlar XVI. yüzyılla birlikte, en büyük vezir anlamına gelen Sadr-ı Azam diye anılmaya başlanmış, sadrazamların yönetimdeki ağırlığı XVII. yüzyılla birlikte giderek artmıştı. Bu dönemde sadrazamlar devlet işlerini kendi saraylarında yönetir olmuş, bu nedenle sadrazam sarayı, "yüksek kapı" anlamında olan "Bab-ı Ali" denmeye başlanmıştı. Vezirler :Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllarında vezir sayısı birdi. Zamanla vezirlerin sayıları artarak, Orhan Bey döneminde iki, Fatih döneminde dört, Kanuni döneminde yedi olmuştur. Vezir sayısının çoğalması ile birinci vezire Vezir-i Azam denmiştir. Kaynaklara göre ilk Vezir-i Azam, Çandarlı Halil Hayrettin Paşa'dır. Vezirler Divan-ı Hümayun'da Kubbe Altı'nda toplanıp kendilerine verilen görevlerle uğraştıkları için, Kubbe Veziri veya Kubbenişin diye de adlandırılmışlardır. Divanın doğal üyeleri olan Vezirler, üç tuğ taşır, maaş yerine kendisine tahsis edilen Has gelirlerinden faydalanırlardı. www.kpss.6te.net 20 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ Kaptan-ı Derya :Osmanlı Devleti'nde donanmanın başında bulunan kişiye (Donanma Komutanı) Kaptan-ı Derya denirdi. Kaptan-ı Derya, divan üyesi olmakla birlikte, sadece İstanbul'da olduğu zamanlarda toplantılara katılırdı. Osmanlı Devleti, kuruluş yıllarında sınırları denizlere ulaşıp, denzi ötesi fetihlere başlanınca, gemiler yapmak ihtiyacı doğmuş, yapılan gemilerin her birine de "reis" ünvanı ile birer kaptan atanmıştı. Bu resilerin başındaki kişiye de "Derya Beyi" denmişti. Donanma büyüdükçe, donanmanın başında bulunan komutana Kapan-ı Derya denmeye başlanmıştı. Osmanlı Devleti'nde ilk Kaptan-ı Derya, Orhan Bey zamanında atanmış, bu göreve ilk gelen kişi de Karasioğulları kökenli, "Karamürsel Paşa" olmuştu. Kaptan-ı derya vezir rütbesinde. Kanuni döneminde divan üyesi olmuştur. Tanzimat'ın ilanı ile birlikte Kaptan-ı Derya, Bahriye Nazırı olarak anılmaya başlandı. Yeniçeri Ağası :Divan üyelerinden biri olan Yeniçeri Ağası, Yeniçeri Ocağı'nın en üst kademedeki komutanıydı. Yeniçeri Ağası, hem Yeniçeri Ocağı hem de Acemi Ocağı işlerinden sorumluydu. Ayrıca İstanbul'un asayişinden de sorumlu olan Yeniçeri Ağası, padişahın Cuma Selamlığı'na çıkışında, emrindeki Yeniçeriler ile namaz çıkışında selamlıkta bulunurlardı. Savaşlarda padişahın koruyucusu ve en yakın askeri olan Yeniçeri Ağası, Yeniçeri Ocağı'nın komutanı olması ve padiaşhın tahtta kalmasının çoğu zaman Yeniçerilerin elinde olması nedeniyle, padişahın bir numaralı adamı idi. 1826 yılında Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması ile Yeniçeri Ağalığı da tarihe karışmıştır. Yeniçeriler, “orta” denilen taburlar halinde teşkilatlandırılmışlardır. İlmiyye :Divanda padişaha ait yetkileri kullanmak üzere görevlendirilen diğer bir sınıftı. Ehl-i Şer olarak da bilinen İlmiyye sınıfı, medrese eğitimi almış alimlerden oluşurdu. Bu sınıfın devlet içindeki görevleri; tedris (bilgi aktarma), kaza (İslam hukukuna göre hüküm verme) ve ifta (yapılan işlerin şeriata uygun olup olmadığını kontrol etme) idi. İlmiyye sınıfının Divan-ı Hümayun'daki temsilcisi Şeyhülislam yani müftüydü. Şeyhülislam :Şeyhülislam; kendisine sorulan genel veya özel konulardaki şeriata veya hukuka ait noktalara, Hanefi Mezhebi'ne göre cevap veren kişiydi. Verdiği bu cevaba da "fetva" denirdi. Şeyhülislam'ın ilk defa ne zaman görevlendirildiği bilinmemektedir. Bazı kaynaklara göre şeyhülislam veya müftü tabiri ilk defa II. Murat zamanında kullanılmaya başlanmıştır. Yine kaynaklarda geçen ilk şeyhülislam, II. Murat dönemindeki Molla Şemseddin Fenari'dir. Osmanlı Devleti'nde, 1920'de bu göreve getirilen son Şeyhülislam, Medeni Mehmet Nuri Efendi'ye kadar toplam 129 kişi bu makama geçmiştir. Osmanlı tarihinde birçok Şeyhülislamın padişaha ters düştüğü veya ona sert söz söylediği görülmüştür. Örneğin, Şeyhülislam Zenbilli Ali Efendi, kendisine görüşme teklif eden II. Bayezit'in teklifini reddetmişti. XVIII. yüzyıl ile birlikte bir ülkeye savaş ilan edilip edilmemesi Şeyhülislam'ın fetvasına göre belli olmaya başlamıştı. Önceleri Divan üyesi olmayan Şeyhülislamlar, XVI. yüzyıl ile birlikte Divan'a katılmaya başlamışlar, protokolde Kazaskerlerden sonra gelmişlerdi. Kanuni sultan döneminde divan üyesi oldu. 1.Mahmut zamanında şeyh-ül İslam adını aldı. Kazasker :Kaynaklara göre, Osmanlı Devleti'nde, 1362'de I. Murat zamanında kurulan Kazaskerlik makamı, ilk defa Abbasiler döneminde görülmüştür. Anadolu Selçuklu Devleti'nde de benzer bir makam göze çarpar. Yine kaynaklara göre Osmanlı Devleti'nde Kazaskerlik makamına ilk kez Bursa kadısı Çandarlı Kara Halil getirilmiştir. Kazasker'in anlamı; asker kadısı, ordu kadısıdır. 1480'e kadar Kazasker sayısı birken, bu tarihden itibaren Anadolu ve Rumeli Kazaskeri olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Rumeli Kazaskeri, derece ve rütbe olarak Anadolu Kazaskerinden daha üstündü. Bu arada Kazasker, rütbe ve protokol bakımından vezirlerden hemen sonra gelirdi. Divan üyelerinden olan Kazasker, Divan'da büyük davalara bakarlardı. Kazasker aynı zamanda, padişah sefere çıktığında onunla birlikte sefere çıkmaya mecburdurlar. İlmiye sınıfından olan Kazasker, XIX. yüzyıla kadar Osmanlı Devleti'nin en önemli memurlarındandı. Kalemiyye :Ehl-i Kalem olarak da adlandırılan bu sınıf, Osmanlı Devleti'nin idari ve mali bürokrasisini oluşturur. Kalemiyye sınıfının Divan-ı Hümayun'daki temsilcisi Reis-ül Küttap'tır. Nişancı :Türklerde hükümdar ferman ve beratlarına "nişan", bu işle sorumlu kişiye de Nişancı denirdi. Divan-ı Hümayun üyelerinden olan Nişancı, derece ve protokole göre vezirlerden sonra gelirdi. Osmanlı Devleti'nde ilk Nişancı'nın ne zaman görevlendirildiği bilinmemektedir. www.kpss.6te.net 21 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ İlmiyye sınıfından seçilen Nişancı, birinci dereceden memur sınıfına girerdi. Nişancı'nın asıl görevi, padişah adına yazılan fermanlara, beratlara ve namelere, padiaşhın imzası demek olan tuğra çekmekti. Devlet bakanı. Padişah mektuplarının yazım işi XVI. yüzyılla birlikte Reis'ül Küttablar'a devredilince, Nişancılar sadece tuğra çekmekle görevlendirilmişlerdi. Nişancının bir başka görevi de Tahrir Defterleri'ni düzenlemek, yani fethedilen toprakları Has, Zeamet ve Tımar olmak üzere gelirlerine göre ayırarak defterlere kaydedip, bu toprakların dağıtımını yapmaktı. Reis-ül Küttap :Katiplerin reisi anlamına gelen Reis-ül Küttap, XVII. yüzyıla kadar, Divan-ı Hümayun Katipleri'nin şefi pozisyonunda olmasına rağmen, Divan'ın asıl üyesi değildi. Bu dönemde Nişancı'ya bağlı bir memur olarak çalışırlardı. XVI. yüzyılda Divan üyesi olarak kabul edilmiş ve dış işlerinden sorumlu hale gelmişlerdi. Reis-ül Küttap'ın görevleri kanunnamelerde şu şekilde tanımlanmıştı; Padişah tarafından verilen hüküm ve kararları düzeltmek ve tamamlamak, fermana uygun olarak emirler yazmak ve padişah ve Vezir-i Azam'a gelen mektupları tercüme ederek cevap yazmak idi. Defterdar :Osmanlı Devleti'nde mali işlerin başında bulunan, bugünkü anlamda Maliye Bakanı görevini yerine getiren kişiye Defterdar denirdi. Kaynaklara göre Osmanlı Devleti'nde ilk Defterdar, I. Murat'ın son zamanlarında veya I. Bayezit'ın ilk yıllarında göreve getirilmiştir. Diğer devlet memurluklarında da olduğu gibi, Osmanlı Devleti'nin büyümesine paralel olarak, başlangıçta bir olan Defterdar sayısı, Fatih devrinde Anadolu ve Rumeli Defterdatı olmak üzere ikiye çıkarılmıştı. Divandaki yerleri Kazaskerler'den sonra gelen Defterdarlar, devletin gelir ve giderlerini yani bütçesini hazırlarlardı. Taşra Yönetimi :Taşra yönetiminin temeli tımar sistemi denilen, bir kısım asker ve devlet görevlilerine belli bölgelerde vergi kaynaklarının tahsis edilmesi, ve buna karşılık onlardan devlet için hizmet beklenmesi sistemine dayanırdı. Tımar sistemi sayesinde devlet, hem tahsis ettiği, miktarı belirlenmiş vergileri toplamak gibi ikinci bir iş yapmıyor, hem de çağrıldığında askere gelecek hazır bir kuvvet oluşturuyordu. Taşra Teşkilatı, küçükten büyüğe; köy (karye), nahiye, kaza, sancak (liva) ve eyaletlerden oluşmakta idi. Nahiyelerin köylerle birleşmesinden kazalar, kazaların birleşmesinden sancaklar, sancakların birleşmesi ile de eyaletler ortaya çıkmıştı. Bunlar arasında en fazla toprağa sahip birim kazalar ve sancaklardı. Kzalarda yönetici olarak, kadı, alaybeyi ve subaşı bulunurdu. Kadılar adli işlere, subaşılar ise asayişle ilgili işlere bakarlardı. Sancakları ise Sancak Beyi denen kişi yönetir, bu kişi askeri ve idari işlerin tümünden sorumlu olurdu. Sancakların birlşemesi ile oluşan eyaletlerde ise başta Beylerbeyi denilen yönetici birisi bulunurdu. Beylerbeyi bulunduğu bölgede, padişahın temsilcisi olarak bütün yönetimden sorumlu idi. Bunlar Anadolu ve Rumeli Beylerbeyi olarak ikiye ayrılmıştı. Özel Yönetimli (Saliyaneli) Eyaletler :Tımar sisteminde, devlet tarafından tahsis edilmiş ve miktarı belirlenmiş olan vergiye dirlik denirdi. Saliyaneli eyaletlerde tımar sistemi uygulanmadığı için, buralardan yıllık vergi alınır, bu vergiye de yıllık anlamına gelen "saliyane" denirdi. İl kez Kanuni Sultan Süleyman zamanında oluşturulan bu birimlerin toprakları kesinlikle dirliklere ayrılmaz, yıllık gelirleri, iltizam denilen, verginin peşin olarak alınması, şeklinde toplanırdı. Bu vergileri toplayan kişilere de "mültezim" denirdi. Saliyaneli eyaletlerin başında; Trablusgarp, Tunus, Cezayir, Mısır, Bağdat, Basra, Yemen ve Habeşistan geliyordu. Merkeze Bağlı (Saliyanesiz) Eyaletler :Osmanlı Devleti'nde taşra teşkilatı üç bölümden oluşmuştu. Bunlar; Merkez bağlı Eyaletler, Bağlı Beylik ve Hükümetler ile Özel yönetimi olan eyaletlerdi. Tımar sistemi üzerine kurulmuş Osmanlı taşra teşkilatında, XVI. yüzyılla birlikte sınırların genişlemesi ile, ülkenin her yanında tımar sistemi uygulanamamış, bazı bölgeler bu uygulamanın dışında tutulmuştu. Tımar sisteminin uygulandığı eyaletlere, "saliyanesiz", tımar sisteminin uygulanmadığı yerlerede "saliyaneli" eyalet denirdi. Saliyane, yıllık demektir. Tımar sisteminin uygulanmadığı eyaletlerden alınan yıllık vergiye de bu ad verilir. Saliyanesiz eyaletlerin bazıları; Rumeli, Bosna, Temeşvar, Budin, Eğri, Anadolu, Zülkadinye, Trabzon, Şam, Halep, Raka, Diyarbakır, Van, Kars ve Kefe idi. www.kpss.6te.net 22 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ Eyalet :Osmanlı Devleti'nde şimdiki anlamda "il" olarak bilinen temel idari birimdir. Eyaletlerin başındaki yöneticiye "beylerbeyi" denirdi. Fakat beylerbeyi, bugünkü validen daha fazla yetkilere sahipti. Eyalet valileri, sadece idari memur olmayıp aynı zamanda savaş durumunda mahiyetindeki adamları ve askerleri ile savaşa katılırdı. Eyaletler sancaklara ayrılmıştı. Sancakların başında da "sancak beyi" bulunurdu. Eyaleti- beylerbeyi; sancakları- sancakbeyi; kazaları- kadılar; köyleri-tımarlıbeyler yönetir. Saliyanesiz Eyalet: Anadolu, Rumeli, Karaman, Erzurum, Halep ve Şam tımar sisteminin uygulandığı yıllıksız eyaletlerdir. Saliyaneli Eyalet: Mısır, Habeş, Bağdat, Basra, Yemen, Cezayir,… yıllıklı eyaletlerdir. Sancak :Osmanlı Devleti'nde idari bir birim olan sancak, kazaların birleşmesi ile oluşurdu. Sancak, liva olarak da isimlendirilirdi. Sancakların başında "sancak beyi" yani "mutasarrıf" bulunurdu. Sancakların bir araya gelmesi ile eyaletler oluşurdu. Sancakların güvenlik işlerine subaşı (ordu komutanı) bakardı. Şehzade sancakları: Manisa, Konya, Kütahya, Trabzon, Antalya, Amasya ve Kastamonudur. Kaza :Osmanlı mülki yapılanmasındaki kaymakam idaresinde bulunan idari birime verilen addır. Klasik dönemde taşra yönetiminde önemli bir yer tutan kazalar, kadıların idari yargı fonksiyonunun azalmasından dolayı XVIII. yüzyılda önemini yitirmiştir. Nahiye: Osmanlı taşra yönetiminde, en alt birimdir. Daha çok bir kaç köyden oluşurdu. Günümüzde "bucak" olarak bilinen bu idari birimin başında "nahiye müdürü" bulunurdu. Bağlı Beylik ve Hükümetler : Osmanlı Devleti idari teşkilatında, eyalet teşkilatı dışında kalan ve iç işlerinde serbest ancak Osmanlı Devleti'nin hakimiyetini kabul etmiş, imtiyazlı, yani özel statülü beylik ve hükümetler de vardı. Bunların başlıcaları Kırım Hanlığı, Sırbistan, Eflak, Boğdan, Erdel ve Hicaz Emirliği idi. Bunların kralları veya beyleri kendi asilzadeleri arasından, Osmanlı Devleti tarafından seçilmekte ve gördükleri himayeye karşı, Osmanlı Devleti'ne belirli miktarda vergi ve asker göndermek zorundaydılar. Ancak Kırım Hanlığı ve Hicaz yanş Mekke-i Mükerreme Emirliği bu statünün dışındaydı. Bu yapılanma ilk kez Fatih Sultan Mehmet zamanında oluşturulmuştu. Toprak Yönetimi Öşri Topraklar:Müslümanlara ait olan veya Müslümanların yerleştirildikleri topraklardır. Mülk olarak verilmiştir. Öşür ve çift resmi (öşür ve arazi vergisi) ödemekle yükümlüdürler. Arazi-i Öşriyye olarak da bilinen Öşri Arazi, ya fetihten önce Müslümanların elinde bulunan arazi ya da fethedildiği zaman Müslümanlara verilmiş olan topraklardı. Bu topraklar sahiplerinin mülkü olup mülk sahipleri yaptıkları ziraat oranında elde ettikleri ürünün onda birinden, beşte birine kadar devlete vergi vermekle yükümlüydüler. Haraci Topraklar:Müslüman olmayanlara bırakılan veya mülk olarak verilen topraklardır. Haraci Mukaseme (Üretim vergisi) ve haracı muvazzafa (arazi vergisi) ödemkle yükümlüdürler. Arazi-i Haraciyye olarak bilinir. Mülki arazinin bir çeşidi olan Haraci arazi, hristiyan halka ait topraklardı. Bu topraklar tıpku öşri topraklar gibi, sahiplerinin elde ettikleri ürünün onda birinden beşte birine kadar toprak vergisi vermekle yükümlü oldukları topraklardı. Miri Arazi :Bu topraklar her türlü işletim hakkı devlete ait olan topraklardı. Bu topraklar, topraktan alınan verginin büyüklüğü ve hizmete göre çeşitli bölümlere ayrılmıştı. Miri toprak üzerinde yaşayan kişiler, bu toprakların asıl sahibi olmayıp, kiracı konumundaydılar. Osmanlı Devleti'nde Miri toprağın kullanım şekli şu şekilde idi : Tımar sisteminde; bir kısım asker ve ya devlet görevlilerine belirli bölgelerde vergi kaynakları tahsis edilir, karşılık olarak da onlardan devlet görevlilerine belirli bölgelerde vergi kaynakları tahsis edilir, karşılık olarak da onlardan devlet için bir takım hizmetler beklenirdi. Miri Arazi de de; Osmanlı Devleti, bir toprağı fethettiğinde, ki bu toprağın hıristiyan toprağı veya Müslüman toprağı olması önemli değildi, toprak boş bırakılmayıp ekilmek şartıyla eski sahiplerine verilir, bu topraklarda ziraat yoluyla elde edilne vergiler, direkt devlete değil de, o yerin geliri hizmet karşılığı kime verilmişse ona verilirdi. Toprağı boş bırakan, yani üretim yapmayan köylüden "çift bozan" vergisi alınır, eğer köylü toprağı üç yıl işlemeden bırakırsa, toprak elinden alınırdı. Kuralları yerine getirenler toprakların işleme hakkını çocuklarına devredebilirler. Miri toprakların en önemli bölümünü savaşlarda yararlılık gösteren kişilere verilen Zeamet ve tımarlar oluştururdu. Dirlik ismi verilen ve Osmanlı toprak www.kpss.6te.net 23 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ yönetiminde genel adıyla tımar olarak bilinen bu topraklar, gelir açısından çoktan aza doğru; Has, Zeamet ve Tımar olarak sıralanırdı. Dirlik :Dirlik; terim olarak, tımar sistemi ile devletin bazı hizmetler karşılığında, bir takım asker ve memurlara verdiği miktarı belirli gelir kaynaklarının genel adıdır. Dirlik sistemi ile devlet, daha çok ürün olarak alınan vergileri toplayıp hazineye aktarmak gibi bir yükten kurtuluyor, bu işi vergileri kaynağından toplayabilecek görevlilere bırakıyordu. Bu görevliler hem kendilerine vergileri bırakılmış dirlik alanını yönetiyor, hem de çağrıldığı anda beslediği askerlerle savaşlara katılabiliyordu. Miri arazinin en önemli bölümünü oluşturan bu dirlik sistemi ile devlet ordusunun büyük bir bölümünü oluşturan atlı eyalet askerlerini meydana getiriyordu. Dirlik arazide toprak dirlik sahibinin mülkü değildi, yani Miri arazinin, devlete ait arazi olmasından dolayı, bu toprakların asıl sahibi devlettir. Dirlik sahibi, torağın sahibi değildi ama dirlik bölgesini koruma, kollama ve gözetme hakkına sahipti. Bu yönetim hakkını hiçbir zaman keyfi olarak kullanamaz, kadı denetiminde dirliğini yönetirdi. A-Has :Has ; yıllık geliri 100 bin akçe ve üzerinde olan topraklara verilen isimdi. Haslar genelde, birinci derecedeki , padişah, vezirler, beylerbeyi, sancak beyi gibi devlet memurları ile hanedan üyelerine verilirdi. Padişah hasları dışındaki devlet memurlarına verilen haslar, bu kişilerin görevde bulundukları sürece kendilerine ait olur, görevden ayrılmaları veya ölmeleri halinde bu şahıslar dirliklerini kaybederlerdi. Devlet memurları içinde yıllık geliri en fazla olan Vezir-i Azam hassıdı. Has olarak ayrılan toprakların yönetimine bizzat padişah veya birinci derece devlet memurları karışmaz, onun yerine voyvoda denilen kişiler yönetirdi. Ancak bu toprakların öşür ve diğer vergileri has sahibine ait olur, bölgede yaşayan köylü üretim yapmazsa toprak elinden alınarak bir başkasına verilirdi. Burda önemli olan nokta, Has sahibinin gelirinin her beşbin akçesi için, devlete cebelu denilen askerlerden bir asker beslemesidir. B-Zeamet :Zeamet; yıllık geliri 20 bin akçeden 100 bin akçeye kadar olan dirliklere verilen isimdir. Zeametler genelde, eyaletlerde bulunan hazine ve tımar deftardarlarına, sancaklardaki alay beylerine, divan katiplerine, kadılara, subaşılarına kısaca ikinci derece devlet memurlarına verilirdi. Bu kişiler çok önemli bir suç işlemedikçe Zeametleri ellerinden alınmazdı. Zaim adı verilen Zeamet sahipları, tıpkı Haslarda olduğu gibi gelirinin ilk beşbin akçesi hariç, sonraki her beş bin akçe için bir cebelu beslemek zorunda idi. Zaim öldüğü zaman, Zeamet başka bir kişiye verilirdi. C-Tımar :Dirlik arazinin en önemli bölümünü oluşturan tımar; yıllık geliri 3.000 ile 20.000 akçe arasında olan topraklara verilen isimdi. Tımar sistemi, Osmanlı Devleti'nde hem askeri gücü, hem de ekonomik ve sosyal yapıyı doğrudan etkilemişti. Şöyle ki devlet, tımar sistemi ile bir kısım asker ve devlet görevlilerine belli bölgelerdeki gelir kaynaklarını verir, buna karşılık, bu insanlardan devlet için hizmet beklerdi. Bu gelir kaynaklarına da dirlik denirdi. Tımar sistemi, yapı olarak, Dört Halife Devri'ndeki, Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve İlhanlılardaki ikta sistemine benzemekte idi. Osmanlı Devleti'nde tımarla ilgili ilk kayda I. Murat devrinde rastlanmaktadır. Tımar sisteminin uygulanış bakımından Avrupa'daki feodal sistemin aynısı olduğu iddia edilse de, aralarında önemli farklar vardır. Birincisi, Feodal derebeyleri, toprağın gelirini almakla kalmaz, toprak üzerindeki her şeyin sahibi sayılırlardı. Feodallerin toprağı istedikleri gibi kullanım hakları vardı. Kralın bunları azletme yetkisi yoktu. Halbuki, tımar sahipleri, tamamen merkezi idareye bağlı olmakla beraber, toprak üzerinde bir kiracı durumunda idiler. Toprakları her an ellerinden alınabildiği gibi, yetkileri kanunlarla sınırlı idi. Yani, Sahib-i Arz denilen tımar sahipleri, ellerindeki arazinin değil, bu topraklardan elde edilen üründen devlet adına topladığı verginin sahibiydiler. Bunu da belli sorumluluklar ve yükümlülükler karşılığında yaparlardı. Tımar sahibi, kanunlara aykırı hareket ederse elindeki toprak alınırdı. Ayrıca bu topraklarda yaşayan köylüler, feodalizmde olduğu gibi köle değildi. Tımar sahipleri, elinde bulundurduğu tımarın gelirine göre savaşa asker götürmekle yükümlü idi. Örneğin, 9.000 akçelik geliri olan tımar sahibi ilk 3.000 akçeyi kendisine ayırır, kalan 6.000 akçeyle de iki cebelu beslerdi. Tımarlar, tımar sahiplerinin görevlerine göre isimlendirilirdi. Bunlardan ilki olan Hizmet Tımarı, bazı cami imam ve hatipleri ile saray hizmetlerine verilirdi. Mustahfız denilen ikinci grup tımar, kale komutanları ve askerlere bulundukları kaleyi korumaları için verilen tımardı. Üçüncü grup tımar ise Eşkinci Tımarı idi. Savaşlarda yararlılık gösterenlere www.kpss.6te.net 24 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ verilen bu tımar en çok görülen tımardı. Tımar sistemi XVI. yüzyıl sonlarına doğru bozulmaya başlamış, tımar dağıtımında, kanunların aksine, tımar gerekli kişilere verilmeyip, rüşvet yoluyla askerlikle ilgisi olmayan kişilere verilmeye başlanmış ve giderek eski önemini kaybetmişti. Vakıf Arazi :Vakıf Arazi ; gelirleri ya cami gibi dini kuruluşlara, ya medrese gibi eğitim kuruluşlarına ve ya köprü, hastane gibi sosyal kurumlara aktarılan topraklardı. Bu topraktan sorumlu kişi, toprak hangi vakfa bağışlanmışsa vergisini o vakfın harcamaları için kullanılmak üzere vakfa öderdi. Ocaklık :Ocaklık arazi, Geliri kale koruyucuları ve tersane giderleri için ayrılan topraklardı. Yurtluk :Miri arazi çeşitlerinden olan Yurtluk arazi, sınır boylarına yerleştirilen Türkmenlere bırakılır, kendisine bu şekilde bir arazinin geliri verilen kişi, resmen o yerin sahibi sayılmaz, araziyi satamaz, bağışlayamaz veya vakıf olarak değerlendiremezdi. Tımardan farkı ise, hizmet karşılığı verilmemesiydi. Mukata'a :Dört Halife devrinde, Büyük Selçuklular'da daha sonra Anadolu Selçuklularında ve İlhanlılardaki görülen ikta sisteminin devamı olan Mukata'a arazi, devlete ait olan toprakların, gelirleri doğrudan devlet hazinesine aktarılarak kiraya verildiği topraklardı. Bu toprakların gelirleri iltizam yoluyla toplanırdı. Paşmaklık: Geliri, padişahın ana ve bacısına ayrılan topraklardır. Mulki Arazi :Arazi-i Memlüke de denilen mülk arazi, işletim hakkı tamamen sahiplerine ait olan topraklardır. Kişilere özel diğer bütün mallar gibi, mülk arazi de sahipleri tarafından miras bırakılabilir, satılabilir, hibe edilebilir, rehin bırakılabilir veya vakıf araziye çevrilebilirdi. Mülk arazi toprakları Öşri Arazi ve Haraci Arazi olmak üzere ikiye ayrılıyordu. Ordu Yönetimi Kara Kuvvetleri :Osmanlı Devleti askeri teşkilatı daha çok, Anadolu Selçuklu Devleti'nin, İlhanlılar ve Memlükluların askeri teşkilatlarına benzerlik göstermektedir. Kuruluş yıllarında merkeze bağlı beyler, kendilerine bağlı aşiret kuvvetleri ile merkez emrinde savaşa katılmışlar, bu birliklerin tamamının atlı olması nedeniyle, sürekli savaşa hazır bir kara kuvvetine ihtiyaç duymuşlardı. Oluşturulan bu kara ordusunun atsız askerlerine "yay", atlı askerlere de "müsellem" denmişti. Onlu sistem denilen ve askerlerin onar ve yüzer kişilik mangalar ve bölüklere ayrıldığı, on kişilik grupların "onbaşı", yüz kişilik grupların "yüzbaşı", bin kişilik birliklerin de "binbaşı" denilen subayların emrine verildiği bu ordu teşkilatı, Kapıkulu Ocakları'nın kuruluşuna kadar savaşlara katılmıştı. Osmanlı Devleti'nde kara ordusu temelde üç bölüme ayrılırdı: Kapıkulu Askerleri, Eyalet Askerleri ve Yardımcı Kuvvetler. Kapıkulu Askeri Kapıkulu Piyadeleri :Osmanlı Devleti, Rumeli yönünde gelişmeye başlayınca sürekli bir orduya ihtiyaç duyulmuştu. Merkez ordusu, 1.Murat oluşturmuştur. İstanbul, Edirne, Bursada önce “Pençik” sonra “Devşirme” yoluyla yetiştirildiler.Bu amaçla kullanılmaya başlanan Devşirme sistemi ile savaşlarda esir alınan hristiyan gençlerden veya Osmanlı egemenliğindeki hristiyan erkek çocuklarından, en gözde ve en yetenekli olanlar seçilir, bunlar önce Anadolu'da sekiz yıl Türk köylülerinin yanında Müslüman adet ve gelenekleri ile yetiştirilir, ardından Acemi Ocağı'na alınırdı. Bu kurum Kapıkulu Ocağı'nın çekirdeğini oluştururdu. Acemi Ocağı'nda sekiz yıl eğitim alan bu gençler daha sonra Yeniçeri Ocağı'na kaydedilirlerdi. Üç ayda bir ulufe maaşı alırlardı. Kapıkulu Ocağı toplam altı bölümden oluşurdu. Bunlar, Yeniçeri Ocağı'na eleman yetiştiren Acemi Ocağı, Yeniçeri Ocağı, ordunun silah ve cephanesinin bakım ve onarım işini yapan Cebeciler, ordudaki top kullanımı ve top dökümü ile görevli Topçu Ocağı, bu topları savaş alanına götürmekle görevli Top Arabacılar, havan topuna benzer toplar kullanan Humbaracılar, kale kuşatmaları sırasında düşman surları altına tünel kazarak, surları yıkmakla görevli Lağımcılar ve son olarak, ordunun savaş sırasında su ihtiyacını karşılayan Sakalar'dır. Yeniçeri Ocağı :Osmanlı Devleti'nde bizzat padişah hizmetine ait yaya kuvvetlerine Yeniçeriler, bunların bağlı olduğu kuruma da Yeniçeri Ocağı denirdi. Yeniçeri Ocağı'nın temelleri, ilk defa 1362 yılında I. Murat zamanında atılmıştı. Yeniçeriler, padişahın emri altında ve bizzat ona bağlı oldukları için "kapı kulu" diye de bilinirler. Yeniçeri Ocağı'nın başında bulunan kişiye Yeniçeri Ağası denirdi. Yeniçeriler, Acemi Ocağı denilen, Yeniçeri Ocağı'na asker yetiştirmek için kurulmuş www.kpss.6te.net 25 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ ocaktan yetişirlerdi. Acemi Ocağı'na alınan gençler, ya savaşlarda elde edilen erkek hristiyan esirler, ya da Osmanlı egemenliğindeki hristiyan halkın erkek çocuklarıydı. Devşirme sistemi denilen sistemle en gözde ve en yetenekli çocuklar önce Anadolu'da sekiz yıl Türk köylülerinin yanında Müslüman adet ve gelenekleri ile yetiştikten sonra Acemi Ocağı'na alınır, burda da sekiz yıl eğitim alanlar Yeniçeri Ocağına kaydedilirlerdi. Yeniçeri Ocağı, orta denilen 196 bölükten oluşurdu. Yeniçeriler, askerlik dışında hiç bir işle uğraşmazlardı ve XVI. yüzyıl başlarına kadar evlenmeleri yasakdı. Yeniçeri Ocağı, XVI. yüzyıl sonlarına kadar Osmanlı ordusunun en güçlü yaya kuvveti iken, bu tarihten sonra bozulmaya başlamış, devşirme kanununa aykırı ocağa alımların yapılması ile talimsiz başıboş kimseler ocağa girer olmuştu. Böylece Ocak, devlet adamlarını tayin ettiren ve görevden alan, padişahları tahttan indiren veya tahta çıkaran bir kuvvet haline gelmişdi. Zaman zaman ocak için yapılan düzeltme çalışmaları da bir sonuç vermemiş ve sonunda 15 Haziran 1826 tarihinde II. Mahmut tarafından kaldırılmıştı. Bu olay Osmanlı tarihinde "Vaka-yı Hayriye" olarak bilinir. Acemi Ocağı :Acemi Ocağı, Yeniçeri Ocağı'na asker yetiştirmek için kurulmuştu. Acemi Ocağı'na alınacak gençler; ya savaşlarda elde edilen erkek Hristiyan esirlerden, ya da Osmanlı egemenliğindeki hristiyan halkın erkek çocuklarından seçilirdi. Devşirme sistemi denilen bu sistemle en gözde ve en yetenekli çocuklar önce Anadolu'da sekiz yıl Türk köylülerinin yanında Müslüman adet ve gelenekleri ile yetiştikten sonra Acemi Ocağı'na alınır, burda da sekiz yıl eğitim alanlar Yeniçeri Ocağı'na kaydedilirlerdi. Devşirme işinden Yeniçeri Ağası sorumluydu. Cebeciler :Cebeci Ocağı, Yeniçerilere ok, yay, kılıç, tüfek, barut, zırh, tolga gibi savaş aletlerini sağlardı. Cebeciler denilen bu sınıf, savaş zamanı Yeniçerilere silahlarını dağıtır, savaştan sonra da toplayarak bozukları tamir ederlerdi. Acemi Ocağı'ndan meydana getirilen bu sınıfın komutanına Cebeci Başı denirdi. Topçular :Savaş topu dökmek, top mermisi yapmak ve top kullanmak için kurulan bu sınıf, Kapıkulu Ocağı'nın piyadeler denilen yaya kısmına dahildi. Kaynaklara göre, Osmanlı ordusunda ilk top I. Murat zamanında meydana gelen 1389'da yapılan Kosova Savaşı'nda kullanılmıştı. Topçu Ocağı, asıl Fatih Sultan Mehmet zamanında geliştirilmişti. Savaşlarda kullanılan toplar sadece devlet merkezinde dökülmez, kuşatılan kalenin hemen yanında da dökülürdü. Top Arabacılar :Osmanlı Devleti'nin ilk devirlerinde kullanılan toplar çok basit ve hafif olduğu için deve, katır ve atlarla nakledilebilirdi. XV. yüzyılla birlikte topçuluğun gelişmesi üzerine, dökülen büyük topların taşınması amacıyla Top arabacıları Ocağı kuruldu. Bu ocağa da gerekli eleman Acemi Ocağı'ndan sağlanırdı. Top Arabacıları Ocağı'nın başında bulunan kişiye "Arabacıbaşı" denirdi. Humbaracılar :Humbara, Osmanlı ordusunda kullanılan demirden yuvarlak, içi boş, barut, demir ve kurşun parçaları doldurulmak suretiyle havan topu olarak kullanılan bir aletti. Humbaracı da bu aleti kullananlara verilen isimdi. Humbaracıların komutanınan "Humbaracı Başı" denirdi. Humbaracı Ocağı, Kapıkulu Ocağı'nın piyade sınıfına mensuptu. Lağımcılar :Lağım, Osmanlı askeri terminolojisinde; Kale kuşatmalarında, surlarda gedik açmak ve ya düşman ordugahına zarar vermek amacıyla açılan tünellere denirdi. Bu işi yapanlara da "lağımcı" olarak isimlendirilirdi. Lağımcıların bir diğer görevi de; ordu ağırlıklarının geçirilmesi için, köprü yapmak ve düşamn lağımlarını yok etmekti. Lağımcıların başında bulunan kişiye "Lağımcı Başı" denirdi. Sakalar :Arapça, su taşıyan, su getiren anlamındaki "sakka" kelimesinden türetilmiş bir sözcük olan Saka, savaşlarda Yeniçerilerin su ihtiyacını karşılamakla görevli kişilere verilen isimdi. Kapıkulu Süvarileri :Kapıkulu Süvarileri; padişaha yani saraya bağlı atlı birliklerdi. Bütünüyle Yeniçeri Ocağı'ndan terfi edenlerden oluşturulan bu sınıf, Türk olan tımarlı sipahilerle karıştırılmasın diye Kapıkulu Süvarileri ismiyle anılmıştı. Bunlara sadece sipah da denirdi. Kapıkulu Süvarileri, I. Murat zamanında sipah ve silahtar isimleriyle iki bölük halinde oluşturulmuş, daha sonra bunlara, Sağ ulufeciler ve Sol Ulufeciler ile Sağ Garipler ve Sol Garipler eklenmişti. Sipah ve Silahtarlar savaş sırasında padişahın çadırını, Sağ Ulufeciler ve Sol Ulufeciler saltanat sancaklarını, Sağ Garipler ve Sol Garipler ise ordunun ağırlıkları ile hazineyi korumakla www.kpss.6te.net 26 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ görevliydiler. Kapıkulu Süvarileri'nin tamamı atlı oldukları için, İstanbul'da bulunmaz, Edirne ve Bursa'da yaşarlar, savaş öncesinde orduya katılırlardı. Ulufeciler; Sağ Ulufeciler, Sol Ulufeciler Garipler; Sağ Garipler, Sol Garipler Tımarlı Sipahiler :Osmanlı Devleti'nin en önemli askeri kuvveti sayılan Tımarlı Sipahiler, tımar olarak adlandırılan topraktan aldıkları gelir karşılığı savaş zamanında, kendi hayvanları ve yetiştirdikleri Cebelu ile savaşa katılan atlı süvari askerlerine verilen isimdi. Yani devlet köylüden her sene alacağı vergiyi bizzat kendisi almayarak bu vergiyi askeri hizmet kaşılığı Tımarlı Sipahiye devretmişti. Tımarlı Sipahiler daha çok sınır boylarında, akıncılık, çapulculuk ve karakol görevlerini yerine getirir, aynı zamanda savaşlarda piyadelerin korumasını da üstlenirlerdi. Bazı kaynaklara göre Tımarlı Sipajhiler ilk defa Orhan Gazi zamanında kullanılmıştı. Yardımcı Güçler: (Akıncılar, Azaplar )Öncü birlikler de denilen bu kuvvetler, genellikle sınır boylarında yaşayan Türklerden oluşmaktaydı. Bunlar Akıncılar ve Azaplar denilen kuvvetlerdi ki, tamamı atlı birliklerden oluşurdu. Akıncıların görevi, ordunun geçeceği yerlerin keşfini yapmak, düşman arazisini tanımak, orduya yolaçmak ve düşmanın gözünü korkutmak, ordunun geçeceği yerlerdeki tarım ürünlerini korumak ve elde edilen esirlerden düşamın durumunu öğrenmekti. Mükemmel bir yapıya sahip olan Akıncılar, düşman topraklarına yaptıkları akınlarda, düşmanın yiyecek, içecek ve cephanesini tahrip ederek, düşmanın moralini bozarlardı. Osmanlı Devleti'nde en meşhur akıncı komutanları, Evranosoğlu, Mihaloğlu, Malkoçoğlu idi. Azaplar ise, Akıncılar'ın aksine piyade yani yaya birliklerdi. Azap kelime olarak, evli olmayan bekar anlamına gelmektedir. Anadolu'dan toplanan güçlü ve kuvvetli erkeklerden oluşturulan bu sınıf, savaş esnasında Yeniçerilerin önünde bulunur ve düşmana ilkonlar saldırırdı. Deniz Kuvvetleri :Osmanlı Devleti, kuruluş yıllarında gittilkçe genişleyince, donanmaya olan ihtiyaç artmış, bu dönemde gemi ihtiyacı Karesioğulları Beyliği'nden sağlanmıştı. 1390 yılında Gelibolu'nun alınması ile ilk tersane burada kurularak, denizcilik yolunda ilk adım atılmıştı. Zamanla donanmaya sahip bir takım Türk beyliklerinin de Osmanlı topraklarına katılması ile yavaş yavaş ilerde kurulacak olan büyük donanmanın çekirdeği oluşturulmuştur. Osmanlı donanması özellikler Yıldırım Bayezit zamanında gelişme göstermiş, İstanbul'un fethi sırasında Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan 400 parçalık donanma ile Osmanlı Devleti'nin o dönemde denizlerdeki rakipleri; Cenevizliler ve Venediklilerle boy ölçüşebilecek düzeye gelmişti. Fatih döneminde donanma güçlenmesine rağmen Venediklilere karşı denizlerde önemli bir başarı sağlanamamıştı. Osmanlı donanmasının en mükemmel olduğu yıllar Kanuni Sulatn Süleyman dönemiydi. Bu dönemde, Piri Reis gibi ünlü denizcilerin yanında Barbaros Hayreddin Paşa, Turgut Reis, Seydi Ali Reis, Oruç Reis gibi kişilerin Osmanlı Devleti'ne katılması ile donanma Akdeniz'de Avrupa donanmalarından üstün bir hale gelinmişti. Bu üstünlük 1539'deki Preveze Deniz Savaşı ile perçinlenmiş Akdeniz Türk gölü haline gelmiştir. Osmanlı donanması Kanuni döneminin hemen sonra Kıbrıs'ın fethini takiben, 1571 yılında İnebahtı'da bozguna uğramışsa da, kısa sürede 250 parça donanmayı denize indirebilmişti. Donanmanın başındaki kişiye Kaptan-ı Derya denirdi. Osmanlı Ekonomisi Maliye: Maliye işlerine defterdar bakardı. Rumeli defterdarına başdefterdar denir. Devletin gelirleri hazinede toplanır. Hazine-i amire; devlet hazinesi, Hazine-i has; padişah hazinesidir. İlk Osmanlı bütçesi, I. Murat zamanında Çandarlı Kara Halil Paşa'nın tavsiyesi üzerine hazırlandı. Osmanlı Devleti'nde en önemli gelir kaynağı halkın ödediği vergilerdi. Ödenilen vergiye göre halk re'aya ve askeri olamak üzere iki sınıfa ayrılırdı. Gelirler: Osmanlı Devleti'nin diğer gelir kaynakları; gümrük vergisi, avarız vergisi, ganimetlerin beşte biri, savaş tazminatları, maden, tuzla ve ormanlardan elde edilen gelirler ve ağnam vergisidir. Giderler:Osmanlı Devleti'nin giderleri; ordu, donanma ve asker maaşları, cülüs bahşişleri, savaş masrafları, bayındırlık hizmetleri ve ulemanın maaşlarıydı. Mültezim: Mültezim, vergiyi devlete peşin öder. Yıllıklı eyaletlerde, iltizam (açık artırma) yoluyla aldığı bölgenin vergisini Devlet güvencesinde toplar. www.kpss.6te.net 27 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ Osmanlı Devleti'nin duraklama ve gerilemesinde rol oynayan en önemli etken; gelir ve giderlerdeki dengesizlikti. Vergiler: Vergiler, şer'i ve örfi vergiler olmak üzere ikiye ayrılırdı. A-Şer'i vergiler: (Tekalif-i Şerriye) Şeriatın yani İslam hukukunun emrettiği vergilerdi. Öşür, haraç, cizye, gümrük-maden ve ormanlardan elde edilen gelirlerle ganimetlerin 1/5’i Öşür vergisi : Üreticiden ürünün onda biri oranında ayni olarak, alınan vergidir. Harac vergisi : Osmanlı topraklarında yaşayan gayrimüslimlerden, ellerindeki topraklara karşılık alınan vergidir. Cizye vergisi : Baş vergisi tabiriyle, gayrimüslimlerden her haneden yetişkin erkek başına alınan vergidir. Zekat : Zengin müslümanlardan malı oranında alınan vergidir. B-Örfi Vergiler:(Tekalif-i örfiye) Tüccar,esnaf ve imalatçıdan alınır. Bağlı beylik ve devletlerden alınan vergiler ve avarız vergisi (Olağan üstü durumlarda alınan vergi) (Avarız vergisi, 2.Beyazıt zamanında sürekli olmuştur.) Çift Bozan : Toprağının belirli bir süre boş bırakan köylüden alınan vergidir. Çift vergisi : Toprak sahiplerinden mülkü oranında alınan arazi vergisidir. Mücerred vergisi : Re'ayanın yetişkin bekar ve erkeklerinden, tarım yapacak herhangi bir yere sahip olmadıkları takdirde alınan vergidir. Bennak vergisi : Mücerred'in evlenmesi durumunda alınan vergidir. İspenç : Çift vergisi gibi, Hristiyanlardan alınan arazi vergisidir. Osmanlı Devleti'nde Para ve Fiat Hareketleri Sikke: Osmanlı Devleti'nde genel kullanımdaki madeni paraya denir. Akçe : Gümüş sikke demektir. Akçe'nin altından olanınaysa sikke-i hasene denir. Osmanlı Devleti’nde ilk bakır akçe Osman Bey zamanında bastırıldı. Orhan Bey zamanında akçe gümüş olarak bastırıldı. 2.Mehmet döneminde altın sikke bastırılmıştır.XVIII. Yüzyılda sikke ile birlikte altın ve kuruş kullanılmaya başlandı. Abdülmecit zamanında 1840 ilk kağıt para (Kaime) bastırıldı. 1848 yılında yirmi kuruş değerinde Mecidiye bastırıldı. Darphane : Sikke basılan yere verilen addır. Osmanlı Toplumu :Toplumun en üst makamı ve otorite sahibi padişahtı. Halk askeri ve reaya olmak üzere iki ana gruba ayrılırdı. Askeri : Görevleri gereği vergi vermeyen, devlet memurları, saray halkı, seyfiyye, ilmiyye kalemiye gibi gruplardı. Re'aya : Vergi vermekle yükümlü, şehirli, köylü ve göçebe halktı. Seyfiyye : Askeri sınıftı. Sadrazam, vezir, subaşı, tımarlı sipahi bu sınıftandı. İlmiyye : İlimle uğraşan sınıf olup, kadı, imam ve medrese hocası gibi adlar alırlardı. Kalemiye : Üst seviyedeki bürokratlara verilen isimdi. Osmanlı Devleti'nde toplum ırk esaslarına göre değil, düşünce ve inanç temellerine göre sınıflandırılmıştı. Re'aya sınıfının en önemli kuruluşu esaf teşkilatı olan "Loncalar" dı. Eğitim ve Öğretim :Eğitim ve öğretim "nakli" ve "akli" ilimler olmak üzere ikiye ayrılırdı. Nakli ilimler : İslam dinine dayanan ve temeli Kur'an-ı Kerim olan, tefsir, hadis, kelam ve fıkıh gibi bilimler. Akli bilimler : Matematik, tıp, kimya, felsefe, tarih ve astronomi gibi bilimler. Enderun : İlk defa II. Murat zamanında kuruldu. Enderun'a başlangıçta hristiyan teb'adan devşirme sistemi ile toplanan gençler alınırdı. Enderun'a daha sonra Müslüman çocuklarda alındı. Medrese : Osmanlı Devleti'nde eğitim ve öğretimin bel kemiğini oluşturan kuruluştur. Osmanlı Devleti'nde ilk medrese İznik'de Orhan Bey zamanında kuruldu. Medrese eğitiminin ilk aşaması Sıbyan (Mahalle) Mektebiydi. Medreseler, 1924 yılında çıkartılan bir kanunla kapatıldı. www.kpss.6te.net 28 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ Sanat :Güzel sanatlar alanında çinicilik, minyatür, hat, seramik, mimari ve müzik ilerlemişti. Osmanlı Devleti'nde resim ve heykel dini açıdan yasaklandığı için bu sanatlar gelişme göstermemiştir. Bu nedenle mimariye ağırlık verilmiştir. Resim ve heykel İslamiye öncesi putlara tapınmayı hatırlatabileceği düşüncesiyle yasaklanmıştı. Çinicilik Osmanlı Devleti'nin en ileri olduğu güzel sanat dalıydı. Osmanlı Devleti'nde resim yerine minyatür sanatı gelişmiştir. Hat sanatı da Osmanlı Devleti ile birlikte zirveye ulaştı. Osmanlı Devleti'nde mimari denince de akla Mimar Sinan ve onun eserleri gelir. COĞRAFİ KEŞİFLER: Pusulanın bulunması, gemiciliğin ilerlemesi, coğrafya bilgisinin ilerlemesi, cesur gemicilerin yetişmesi, çeşitli sınıfların zengin olma isteği coğrafi keşiflere neden olmuştur. Osmanlı, zengin ve konumu iyi olduğu için coğrafi keşiflere iştirak etmedi. Coğrafi keşifler sonucunda; Asya ticareti ümit burnuna kaydı. Osmanlı ve İslam ülkeleri ekonomik kayıplara uğradı. Portekiz ve ispanya ilk sömürgeleri kurdular.Burjuva sınıfı doğdu. Sanayi devriminin ön koşulları oluştu. Keşiflerin ana nedeni: İspanya ve Portekizin Akdeniz ticaretinden faydalanamamasıdır. RÖNESANS: İtalyada başlayıp avrupaya yayılan bilim vs. alanındaki gelişme ve değişmelere Rönesans denir. Soylularla halk arasında farklılık ve çelişki arttı. Hümanizm ve pozitif düşünce gelişti. Dinsel konular tartışmaya açıldı. Bilim teknik gelişti. REFORM: Almanyadan başlayan dinsel nitelikli hareketleri reform denir. Alman kilisesi papaya bağlı. Martin Luter incili ilk defa tercüme etmiştir. Reform sonucunda yeni mezhepler ortaya çıkmıştır. Protestan, kalvenizm, algini kalvenizm… Katolik kilisesi kendi içinde reform yaptı. Laik eğitime geçildi. Yeni mezheplerden dolayı yeni tarikatlar çıktı. Mezhep savaşları başladı. YÜKSELME DÖNEMİ ( 1453 - 1579 ): Bu dönem; 1453 yılında Fatih'in İstanbul'u almasıyla başlar. 1579 yılında Sokullu Mehmet Paşa'nın ölümüne kadar sürer. Bu dönemde Osmanlı Devleti, Basra'dan Viyana'ya, Kırım'dan Cezayir'e kadar uzanan bir imparatorluk haline gelmiştir. Bu dönemde Fatih, Yavuz ve Kanuni gibi padişahlar ve büyük vezir Sokullunun başarıları göz kamaştıracak değerdedir. FATİH DÖNEMİ (2.Mehmet) (1451-1481) : 1453’te istanbulu alarak başkent yaptı. Ortodoks kilisesinin varlığı sürdürülmüştür. Veziri (çandarlı’yı) idam ettirdi. Kul kökenlilere vezirlik verilmeye başlandı. Veziri azam padişahın mutlak vekili oldu. Arnavutluk, Sırbistan ve Bosna Osmanlı eğemenliğine geçti. Belgrat dışında tüm sırbıstan alındı. Mora adasını alarak despotlukları yıktı. Eflak üzerinde Osmanlı egemenliği kesinleşti. 1467 Bosna krallığı yıkıldı. Arnavutluk Osmanlı devletine katıldı. Cenevizlilerden Amasra alındı. İsfendiyaroğulları beyliğine son verildi. 1466 Konya ve karaman alındı. 1461 yılında Trabzon Rum İmparatorluğunu da sona erdirdi. 1473 yılında Otlukbeli Savaşı'ndan sonra Uzun Hasan'ın kurduğu Akkoyunlu Devleti ortadan kaldırıldı. Anadolun'nun hakimiyeti tam olarak sağlandı. Anadolu tamamen Türkleştirildi. İstanbul'un Fethi Nedenleri ve Hazırlıkları İstanbul'un Fethinin Nedenleri 1. Osmanlı toprak bütünlüğünün sağlanmak istenmesi. 2. Bizans'ın Balkanlar'da bulunan Osmanlı topraklarına asker sevkinin engellenmek istenmesi. 3. Bizans'ın Osmanlı taht kavgalarını desteklemesi. 4. Hz. Muhammed'in fethi teşvik edici hadisi. 5. İstanbul'un dünya ticaret yolları üzerinde bulunan önemli bir kent olması Fetih Hazırlıkları :Hıristiyan aleminin Bizans'a yardım etmesini engellemek için bazı Avrupa ülkeleri ile antlaşmalar yapıldı. Anadolu Hisarı'nın karşısına Rumeli Hisarı yapıldı. Bu hisarın yapılma nedeni Balkanlar'dan karadeniz yolu ile yapılabilecek yardımları kesmek ve Boğazları kontrol altında tutmaktır. 400 parçalık bir donanma meydana getirildi. Muslihiddin, Saruca Sekban ve Macar Urban'a büyük kuşatma topları döktürüldü. İstanbul'un Fethi (1453) :Bizans İmparatorluğu İstanbul şehri ile civardaki birkaç kasabaya hakim bir durumdaydı. Bizans elindeki donanmayı Haliç'e çekerek, Haliç'in ağzını zincirle kapattı. İstanbul, hem karadan hem de denizden çok sağlam surlarla çevrilmişti. 6 Nisan 1453 sabahı kuşatma başladı. 21-22 Nisan gecesi 72 parça donanma karadan Haliç'e indirildi. 29 Mayıs 1453 sabahı İstanbul'a girildi. www.kpss.6te.net 29 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ İstanbul'un Fethinin Türk Tarihi Açısından Önemi :1. İstanbul Osmanlı Devleti'nin başkenti yapıldı. 2. Fetih ile Osmanlı Devleti için için İmparatorluk dönemi başladı. 3. Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğü sağlandı. 4. Dünya ticaret yollarının önemli noktası Osmanlıların eline geçti. Bu durum Akdeniz ve Karadeniz ticaretinde etkili olan Venedik ve Ceneviz'e zarar verdi. 5. İstanbul'da bulunan Ortodoks Kililsesi'nin koruyuculuğu Osmanlıların eline geçti. Böylece Osmanlı Ortodoksların lideri konumuna gelmiştir. Bu kilisenin denetim altına alınması, Hristiyan birliğini parçalama amacı taşımaktadır. İstanbul'un Fethinin Dünya Tarihi Açısından Önemi :1. İstanbul'un fethi ile Orta Çağ kapandı, Yeni Çağ başladı. 2. Doğu Roma imparatorluğu sona erdi. 3. Savaş toplarının üstünlüğü anlaşıldı, sur ve kalelerin önemi azaldı. 4. Feodalizmin yıkılış süreci hızlanmış oldu. 5. İstanbul'un Türkler'in eline geçmesi üzerine Avrupalılar yeni ticaret yolları aramaya başladı. Bu durum Coğrafi Keşifler'in zorlayıcı nedenini oluşturdu. Anadolu'daki Fetihler :İlk önce 1459'da Cenevizliler'den Amasra alındı. 1460 yılında Candaroğulları Beyliği'ne son verildi. 1461'de Trabzon Rum İmparatorluğu ortadan kaldırıldı. Böylece Büyük Selçukluların başlattığı Anadolu'yu Türkleştirme politikası tamamlandı. 1466'da Karamanoğulları Beyliği'nden Konya ve Karaman alındı. Otlukbeli Savaşı (1473) :Osmanlılar ile Akkoyunlu Devleti arasında Anadolu'da egemenlik kurma mücadelesi bulunmaktaydı. Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan Karakoyunlu Devleti'ni yıkarak, Sivas'a kadar gelmişti. Candaroğulları ve Karamanoğlu beyleri de Uzun Hasan'a sığınmıştı. 1473 tarihinde yapılan Otlukbeli Savaşı ile Akkoyunlu Devleti yenildi. Bu savaş Akkoyunlu Devleti'ni zayıflatmış ve onun Şah İsmail tarafından yıkılmasına neden olmuştur. Batıdaki Fetihler :1454 - 1459 arasında Sırbistan'a üç sefer düzenlendi, Sırbistan ele geçirildi. 1460'ta Mora despotları ortadan kaldırıldı. 1462 yılında Eflak, 1476 yılında da Boğdan Beyliği alındı. 1463 yılında Bosna, 1465'te de Hersek Osmanlı Devleti'ne bağlandı. Bu fetih hareketi ile Balkanlar'da siyasi birlik sağlanmıştır. Denizlerdeki Fetihler :Ege'de 1456 yılında Taşoz, Bozcaada, Semadrek, ve Limni, 1462 yılında Midilli, 1470 yılında da Eğriboz adaları alındı. 1475 yılında Kefe, Azak ve Menküp kaleleri alınarak Kırım Osmanlı topraklarına katılıp Osmanalı'ya bağlı hanlık haline getirildi. Karadeniz Türk gölü haline geldi. Asya Türkleri ile temas sağlandı. 1480’de İtalyada otronto alındı. Venedik, istanbul’da elçilik bulundurma hakkını alan ilk devlettir. Kırım'ın Alınması'nın Sonuçları : 1. Gedik Ahmet Paşa tarafından Kırım alındı ve Osmanlılara bağlı hanlık haline getirildi. 2. İpek Yolu'nun kontrolü tamamen Osmanlıların eline geçti. 3. Karadeniz bir Osmanlı gölü haline geldi. 4. Cenevizlilerin Karadeniz'deki etkinliğine son verildi. 5. Rusya'ya karşı tampon bölge yaratıldı ve Rusya'nın Karadeniz'e inişi bir süre engellendi. 6. Kırım'ın bağlı hanlık olmasıyla Osmanlılara savaşlarda asker ve ekonomik kaynak sağlandı. Osmanlı-Venedik Savaşları (1463-1479) :Nedeni : Osmanlı Devleti'nin İstanbul, Ege Adaları , Amasra, Kırım, Mora Yarımadası ve Yunan Adaları'nı elegeçirmesi ile Venedik ve Cenevizlilerin ticari darbe yemesi. Sonuçları : Venediklilerin denizde, Osmanlılar'ın ise karada üstün olması nedeniyle taraflar birbirine üstünlük sağlayamadı. Venediklilerin barış istemesi sonucu 1479'da Venedik Antlaşması imzalandı. Fatih'in Venediklilere kapitülasyon vermekle ulaşmak istediği amaçlar şunlardır: Birincisi ticareti canlandırmak ikincisi ise Avrupa Hristiyan birliğini parçalamaktır. Otranto Kuşatması (1480) :1. Büyük bir imparatorluk kurmak isteyen Fatih'in, Batı Roma topraklarına sahip olmak istemesi. 2. Avrupa'ya yapacağı seferlerde önemli bir üs kazanmak istemesi 3. Roma'ya ulaşarak Katolik kilisesini denetleyip Avrupa Hristiyan Birliği'ni parçalamak istemesi. Sonuçları : 1. 1480'de Otranto şehri ve kalesi, Napoli Krallığı'ndan alındı. 2. Fatih'in ölümünden sonra Otranto Napoli Krallığı tarafından ele geçirildi. Fatih Kanunnamesi :Sınırların genişlemesi ve ihtiyaçların artması üzerine düzenlenmişti. İki bölümden oluşur : Birinci Bölüm : Şehzadelerin hükümdar olması ile ilgilidir. Burada kardeş katli yasallaşmış ve şehzadelerin sancaklara gönderilmesi zorunlu tutulmuştu. www.kpss.6te.net 30 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ İkinci Bölüm : Devlet memurlarının görev ve sorumluluklarıyla ilgilidir. Ayrıca bağlı beylik sistemi uygulamaya geçirilmiştir. Sadrazamlar Divan toplantılarına başkanlık etmeye başlamıştır. II.BEYAZIT DÖNEMİ (1481-1512) : 1481 yılında Fatih'in yerine geçti. İmparatorlukta bu dönemde önemli gelişme olmadı. Cem Sultan Olayı Fatih'in ölümü üzerine Amasya sancağında bulunan Bayezit devşirmelerin desteğiyle tahta geçti. Konya sancağında bulunan ve Türkmenlerin desteklediği Şehzade Cem bunun üzerine taht mücadelesine başladı. Memluklerin'de desteklediği Cem Sultan, Bursa'yı aldı ve adına para bastırıp hutbe okuttu. 1481'de Yenişehir Ovası'nda yenilen Cem, Konya'ya kaçtı. II. Bayezit'in gönderdiği kuvvetlere yenilen Cem Sultan, önce Mısır'da Memlüklülere, ardından da Rodos şövalyelerine sığındı. Yıllarca Avrupa'da dolaştırılan Cem Sultan, 1495 yılında Napoli'de öldü. Cem Sultan'ın Avrupalılara sığınması Osmanlıların bu iç sorununu uluslararası bir sorun haline getirdi. II. Bayezit Cem'i ellerinde tuttukları için Papalığa -1495'te Cem Sultan'ın ölümüne kadar- vergi ödedi. Bu dönemde İspanyolların saldırısına uğrayan Beni Ahmer Devleti'ne destek gönderilemedi. Osmanlı-Memluk İlişkileri :Osmanlı-Memluk ilişkileri II. Bayezit Dönemi'nde tamamen gerginleşti. Memluk sorunu ileride kesin bir şekilde Yavuz Sultan Selim tarafından çözümlenecektir. Fatih Dönemi'nde Memlüklüler, Osmanlı Devleti'nin Hicaz su yolları teklifini reddetmiş ve Dulkadiroğulları Beyleri arasında çıkan iç çekişmelere karışmıştı. Memlükler, Cem Sultan'ı ve Karamanoğlu Beyi'ni de himaye etmişti. II. Bayezit 1485 ve 1491’de Memlükler üzerine sefere çıktı. Bu savaşlar genel olarak Osmanlıların aleyhine sonuçlandı. Ramazanoğulları Beyliği alındı. Osmanlı-Venedik İlişkileri :1499'da Venediklilerin elinden İnebahtı, Modon ve Koron alındı. Navarin Limanı Osmanlıların eline geçti. Karadeniz kıyılarında Kili ve Dinyester Irmağı'nın ağzında bulunan Akkerman kaleleri alındı. Osmanlı-İran İlişkileri :1501'de Akkoyunlu Devleti toprakları üzerinde Safavi Devleti kuruldu. Safavi hükümdarı Şah İsmail, Anadolu ve çevresinde Şii birçok taraftar topladı. Doğu Anadolu'da Şahkulu Baba Tekeli tarafından Şii kökenli bir ayaklanma çıkarıldı ve bastırıldı. II. Bayezit'ın izlediği gevşek politika ve devlet işlerinden iyice elini çekmesi, Şehzade Selim'i kızdırdı. Selim, 1512'de Osmanlı tahtına geçti. I. SELİM ( YAVUZ SULTAN SELİM ) (1512-1520) : Yeniçeri desteğinde tahta çıkan ilk padişahtır.1514 yılında Şah İsmail'in ordusunu Çaldıran Savaşı'nda yenerek, Safevi Devleti'ni ortadan kaldırdı. Amacı, bütün müslümanları bir bayrak altında toplamaktı. 1516 Mercidabık, 1517 Ridaniye Savaşlarından sonra Memlük Devleti ortadan kaldırıldı. Yavuz, bu savaşların ardından Mısır, Hicaz be birçok Arap ülkesinin tek hakimi oldu. Ayrıca Mısır seferinden sonra HALİFELİK de Osmanlı sultanlarına geçti. I. Selim (Yavuz) Dönemi Çaldıran Savaşı (1514) :Doğu Anadolu'ya sahip olmak isteyen Şah İsmail bölgedeki Şii Türkmen aşiretlerini Osmanlı'ya karşı ayaklandırıyordu. Yavuz İran seferi öncesi Dulkadiroğlu Alaüddevle'den yardım istedi fakat isteği reddedildi. 1514'te Osmanlı orduları İran ordularını Çaldıran Savaşı'nda yendi. UYARI : Yavuz Sultan Selim Trabzon sancağında valilik yaparken Şah İsmail'le savaşmış ve Şah İsmail'in savaş taktiğini öğrenmiştir. Bu savaş sırasında Osmanlılar hareketli topları kullanmışlardır. Bu durum, teknolojik ilerlemenin savaşların sonucunu nasıl etkilediğini göstermektedir. Bu savaş Osmanlı Devleti'ne Doğu Anadolu'yu kazandırdı. Şah İsmail kaçtığı için Safavi Devleti yıkılamadı. Tebrize kadar olan bütün topraklar Osmanlı Devleti'nin eline geçti. Şii sorunu geçici olarak çözümlendi ve Doğu Anadolu güvenlik altına alındı. Safavi hazinesi Osmanlı hazinesine aktarıldı. Turnadağ Savaşı (1515) :Yavuz'un Çaldıran Savaşı öncesi Dulkadiroğullarından istediği yardım reddedilmişti. Yavuz, Çaldıran zaferinden sonra 1515 yılında Dulkadiroğulları'nı yendi ve bu beylik yıkıldı. Turnadağ Savaşı sonunda Maraş, Mardin, Elbistan ve Diyarbakır Osmanlı topraklarına katıldı. Anadolu'da siyasal birlik tamamlanmış oldu. Mısır Seferi :Yavuz'un İran seferi sırasında Şah İsmail ile Memlüklüler Osmanlı'ya karşı bağlaşma yapmıştı. Yavuz, 1516 yılında Mısır üzerine sefere çıktı. 1516 yılında Mercidabık Savaşı ile www.kpss.6te.net 31 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ Memluk ordusu bozguna uğratıldı. Mercidabık zaferi ile Osmanlı Devleti, Suriye ve Filistin'i ele geçirdi. Yavuz Sultan Selim, 1517 yılında tekrar Mısır seferine devam etti. Rıdaniye Savaşı ve Memlük Devleti'nin Yıkılışı :Kansu Gavri'nin yerine geçen Tomanbay Osmanlıları Mısır'dan atmak istiyordu. 1517 yılında yapılan Ridaniye Savaşı ile Mısır Ordusu bir kez daha yenildi. Rıdaniye Savaşı sonunda Memlük Devleti yıkıldı ve Mısır Osmanlı hakimiyeti altına alındı. Mısır Fethi'nin Sonuçları :1. Memlük Devleti yıkıldı. 2. Suriye, Filistin ve Mısır Osmanlı topraklarına katıldı. 3. Doğu Akdeniz Osmanlı hakimiyetine girdi. 4. Kutsal Topraklar (Mekke ve Medine) Osmanlı hakimiyetine girdi. 5. Kutsal emanetler ve Mekke ile Medine'nin anahtarları Yavuz'a yollandı. 6. Halifelik makamı Osmanlılara geçti. Halifelik böylece Kureyş kabilesinden çıkarak Osmanlı soyuna geçti. Ayrıca Osmanlı'nın teokratik yapısı tamamlandı. 7. Memlük hazinesi, İstanbul'a getirildi. 8. Kıbrıs adasını ellerinde bulunduran Venedikliler, Osmanlı'ya vergi ödemek zorunda kaldı. 9. Baharat yolu Osmanlıların eline geçti. Bu durum Osmanlılar için büyük bir ekonomik kazançtır. Ancak Portekizliler Ümit Burnu'ndan Hindistan'a ulaştığı için Osmanlılar buradan kazanç sağlayamadı. I. Selim (Yavuz) Dönemi Genel Özelliği :Türk ve İslam alemini tek bir çatı altında toplamaya çalıştı. Sadece doğu ülkelerine seferler düzenlendi. Bunun nedeni; Yavuz'un Türk-İslam devletlerini tek çatı altında birleştirmek istemesi ve devlet bütünlüğünü sarsacak tehlikeyi Doğu'da görmesiydi. İlk celali ayaklanmaları bu dönemde görüşmüştür. SÜLEYMAN (KANUNİ) (1520-1566):Yavuz'dan sonra başa Süleyman geçti. Tarihçiler en parlak dönem olarak, Kanuni Sultan Süleyman dönemini belirlerler. Bu dönemde Avrupa'da en geniş sınırlara erişildi. 1522 yılında kazanılan Mohaç Zaferi Osmanlıların Avrupa'daki etkinliğini artırdı. 1535 yılında Fransa ile Kapitülasyon adı verilen ticaret anlaşması yapıldı. 1535’te kanuninin Fransızlara verdiği kapitilasyonlar 1.Mahmut zamanında sürekli sürekli olmuştur 1840.) Ancak bu anlaşma, Osmanlı Devletinin ekonomik gelişmesi bakımından çok zararlı oldu. Bu dönemde Osmanlı donanması denizlerde büyük hakimiyet kurdu. Barbaros Hayrettin Paşa büyük deniz zaferlerine imza attı. Kuzey Afrika fethedildi. Kanuni Sultan Süleyman, kanunları ve zaferleriyle büyük bir ün kazandı. I. Süleyman (Kanuni) Dönemi İç ayaklanmalar :Kanuni Sultan Süleyman Dönemi'nde güçlü devlet otoritesi sayesinde saltanat kavgaları olmamış, ancak bir takım iç isyanlar çıkmıştı. İlk isyanı 1520 yılında Şam valisi Camberd Gazali çıkarmıştı. 1524 yılında sadrazam olamadığı için ikinci vezir Ahmet Paşa isyan etti. 1526 Yozgat civarında, vergi yüzünden Baba Zennun isimli bir şafi isyan etti. 1527 yılında da, Şiiliği yayma iddiasıyla Kalenderoğlu isyan etti. İlk iki isyan Memlük devletini kurma, son ikisi ise Aleviliği yayma amaçlı yapılmıştır. Batıya Yapılan Seferler :Batı'da en zor rakip Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu idi. Şarlken Avusturya ve Macaristan'ı da yanına çekti. Fransa bu ittifaka karşı cephe aldı. Kanuni, Şarlken'e karşı Fransa kralı I. Fransuva'yı destekledi. Fransızlara kapitülasyonlar verildi. Belgrat'ın Fethi (1521) ve Mohaç Meydan Savaşı (1526) :Macaristan'ın Balkan milletlerini Osmanlı'ya karşı kışkırtması ile 1521'de Macaristan'a sefer düzenlendi. 1521'de Osmanlı ordusu Belgrat şehrini ele geçirdi. Kanuni, 1526 yılında Macaristan'a bir sefer daha düzenledi. 29 Ağustos 1526'da Mohaç Meydan Savaşı ile Macar Ordusu bozguna uğratıldı. Osmanlı Ordusu Macaristan'ın başkenti Budin'i (Budapeşte) ele geçirdi. Macaristan toprakları Osmanlı Devleti'ne katıldı. Bu durum Macaristan toprakları üzerinde emelleri olan Avusturya'yı rahatsız etmiş, böylece Osmanlı Avusturya savaşları başlamıştır. I. Viyana Kuşatması (1529) :Osmanlı Devleti 1522'de Macaristan'ı fethetmişti. Şarlken ve Avusturya Arşidük'ü Ferdinand, Macaristan'dan Türkleri atmak istiyordu. 1529 yılında Ferdinand Macaristan'a saldırdı, Macar kralı Yanoş'da Kanuni'den yardım istedi. Osmanlı ordusu 1529 yılında tekrar Macaristan seferine çıktı. Avusturya topraklarına giren Osmanlı ordusu başkent Viyana'yı kuşattı fakat kış nedeniyle kuşatma kaldırıldı. Almanya Seferi (1532) :Avusturya Arşidük'ü Ferdinand, İstanbul'a elçi göndererek kendisinin Macaristan kralı olarak tanınmasını istedi. İsteği reddedildi ve Ferdinand Budin'i işgal etti. Kanuni, yeniden Macaristan seferine çıktı ve Almanya içlerine kadar ilerledi. Karşısına çıkan kimse www.kpss.6te.net 32 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ olmayınca İstanbul'a döndü. Avusturya ile Osmanlı Devleti arasında 1533 İstanbul Antlaşması imzalandı. Macaristan Seferi :1533 İstanbul Antlaşması'na rağmen 1540'ta Macar kralı Yanoş'un ölmesi üzerine Kral Ferdinand, Avusturya Macaristan topraklarında hak iddia ederek tekrar Budin'i işgal etti. Kanuni 1541 yılında Macaristan topraklarına yeniden girdi. Avusturyalıları Macaristan'dan attı. Macaristan'ın Osmanlılar tarafından alınan bölgesi Budin Eyaleti adıyla Osmanlı topraklarına katıldı. I. Süleyman, Macaristan'ı ele geçirdiği zaman iç işlerinde serbest dış işlerinde Osmanlı'ya bağlı duruma getirmişti. Fakat bu durumda Macaristan üzerinde tam bir egemenlik sağlanamamış, Avusturya vakit kaybetmeden Macaristan topraklarını işgal etmişti. Bunun üzerine I. Süleyman Macaristan'ı Budin ve Temeşvar eyaleti bir de Erdel Beyliği olarak üçe ayırdı. Böylece Macaristan doğrudan merkeze bağlandı. Kanuni, 1566'da Avusturya üzerine tekrar bir sefer düzenledi ve Zigetvar Kalesi'ni aldı. Zigetvar seferi Kanuni'nin son seferidir. Bu savaş esnasında ölmüştür. Askerlerin morali bozulmasın diye ölümü bir süre gizlenmiştir. Kapitülasyonlar; Fransa'ya Kapitülasyonların Verilmesinin Siyasal Nedenleri :Kanuni'nin, Avrupa'da Şarlken'e karşı giriştiği mücadelede, Fransa'yı yanına çekmek istemesi. Kanuni'nin Avrupa Hristiyan birliğini parçalamak istemesi. Avrupa'da bir bağlaşık elde etmek isteği. Fransa ile 1535 tarihinde bir antlaşma imzalandı. İran Seferleri (1533-1555) ve (1533-1547-1553) Amasya Antlaşması Nedenleri :1. Kanuni'nin daha çok Batı'ya sefer yapıp, Doğu'yu ihmal etmesi. 2. İran'ın Şiilik propagandasına devam etmesi. 3. İran'ın Bağdat, Basra ve Basra Körfezi civarında yaşayan Sunni halka baskı yapması ve halkın Kanuni'den yardım istemesi. Kanuni, 1533-1553 (1533-1547-1553) tarihleri arasında İran üzerine topam üç sefer düzenledi. Bu seferlerde başarı sağlanamadı. Çünkü seferlerde İran şahı Osmanlı Padişahının karşısına çıkmadı. 1555 yılında İran ile Amasya Antlaşması imzalandı. Amasya Antlaşması (1555) :Bu antlaşma ile Erivan, Tebriz, Bağdat ve Doğu Anadolu Osmanlılara bırakılmıştı. Amasya Antlaşması İran ile Osmanlı arasında imzalanan ilk resmi antlaşma oldu. Deniz Seferleri; Rodos'un Fethi (1522) :Rodos Adası'nda St. Jean Şövalyeleri hüküm sürmekteydi. Rodos adası, Papalığın Doğu Akdenizdeki ileri karakolu görevini yapmakta idi. Şövalyeler Müslüman ticaret gemilerine saldırmakta ve Hristiyan korsan gemilerine yataklık yapmaktaydı. Rodos Adası, 1522 yılında fethedildi. Barbaros hayrettin paşa ve Cezayir Osmanlı himaseyine girdi. Cezayir'in Alınması :Kanuni, Şarlken'i Akdeniz'de zor duruma düşürmek için Cezayir Beyi Barbaros'u İstanbul'a davet etti. Barbaros, Kaptan-ı Derya olarak Osmanlı donanmasının başına getirildi. Barbaros Hayrettin Paşa Cezayir'i Osmanlı Devleti'ne hediye etti ve Cezayir savaşsız Osmanlı himayesine geçmiş oldu. Barbaros Cezayir'e beylerbeyi olarak atandı. 1537 korfu kuşatması ve 1538 Preveze Deniz Savaşı : Avrupalılar Osmanlı'nın Akdeniz'deki üstünlüğüne son vermek amacıyla Papa'nın önderliğinde Haçlı donanması hazırladılar. Haçlı donanması Andre Dorya komutasında, Osmanlı donanması ise Barboros Hayrettin Paşa komutasındaydı. 27 Eylül 1538 tarihinde meydana gelen Preveze Deniz Savaşı'nda Barbaros Haçlı donanmasını bozguna uğrattı. Bu savaşla Akdeniz egemenliği tamamiyle Osmanlıların eline geçti. Akdeniz Türk gölü haline geldi. Venedik savaş tazminatı ödedi. 1543 Fransızlara yardım edildi, Nis alındı. Turgut Reis Trablusgarpı aldı ve beylerbeyi atandı. 1553’te Korsika adası alındı.Cerbe savaşında ispanyayı yendi. Cerbe alındı. Cerbe savaşı ikinci büyük deniz savaşı ve zaferidir. Batı Akdeniz ve Kuzey Afrikada hakimiyet sağlanmıştır. Hint Seferleri :Portekizliler Ümit Burnu yolunu keşfederek Hint Okyanusu'na ulaşıp, bu bölgeyi ele geçirerek hem Hindistan'ı ekonomik açıdan kullanmak, hem de Hristiyanlığı yaymak istemişti.Portekizliler aynı zamanda Müslüman ticaret gemilerine ve hacca giden Müslüman gemilerine zarar vermeye başlamıştı. Hindistan'daki Gücerat Müslümanları Kanuni'den yardım istemişti. Osmanlılar 1538-1553 yılları arasında Hindistan'a dört sefer düzenledi. Osmanlılar Hindistan'a yaptıkları bu seferlerde başarı gösteremediler. Bunun nedenleri : 1. Osmanlıların bu seferlerde siyasi veya ekonomik amaç taşımamaları. 2. Dönemin devlet adamlarının Hindistan'ın ekonomik önemini kavrayamaması. 3. İç denizlere göre yapılmış Osmanlı gemilerinin, Okyanus'ta www.kpss.6te.net 33 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ Portekiz Donanması ile başedememesiydi. Sonuçta; yemen, aden alındı. Basra körfezi ve kızıldeniz’de Türk hakimiyeti sağlandı. II. SELİM: Kanuni'den sonra başa geçti. Fakat yönetim uzun süre Osmanlı veziri Sokullu Mehmet Paşa'nın elinde kaldı. Sokullu, bilgi ve tecrübesiyle Kanuni'yi aratmadı. 1571 yılında Kıbrıs fethedildi. Lehistanla iyi ilişkiler kurularak, Osmanlıların Avrupa'daki üstünlükleri daha da güçlendirildi. 1579 yılında Sokullu Mehmet Paşa'nın ölümü ile Osmanlı İmparatorluğu'nun Yükselme Devri sona erdi. Sokullu Mehmet Paşa Dönemi (1564-1579) :Sokullu Mehmet Paşa; Kanuni, II. Selim ve III. Murat dönemlerinde sadrazamlık yaptı. Bu dönemde 1568'da Sakız Adası Cenevizliler'den alındı. 1569 Endonezya seferi. 1570 yemen isyanının bastırılması Yemen'in egemenliği sağlandı. 1571'de İnebahtı Savaşı'nda Haçlı donanmasına yenildi. 1571 yılında Venediklilerden Kıbrıs Adası alındı. Sokullu bu fethin arkasından kendisini ziyarete gelen bir Venedik elçisine şu sözleri söylemişti; "Ziyaretinizin sebebini anlıyorum, İnabahtı yenilgisinin üzerimizdeki etkisini anlamaya çalışıyorsunuz. Fakat unutmayın ki, biz sizden Kıbrıs'ı almakla kolunuzu kestik. Halbuki siz donanmamızı yakmakla bizim sakalımızı traş etmiş oldunuz. Kesilen kol yerine gelmez. Lakin traş edilen sakal eskisinden daha gür çıkar. 1574 Tunus İspanyollardan alınarak Osmanlı topraklarına katıldı. Lehistan 1575'te Osmanlı himayesine girdi. 1577'de Fas Portekizlilerden alındı. İngilizlere ticari imtiyazlar sağlandı. 1568 Avusturya, 1578 İngilizlere kapitilasyonlar verildi. Fransızlara verilen kapitilasyonlar genişletildi. Sokullu Mehmet Paşa'nın Projeleri : Sokullu sadrazamlığı süresince Doğu Avrupa Türkleri ile Kafkasya bölgesini Osmanlı Devleti'ne bağlamak istedi. Don ve Volga Irmaklarını bir kanalla birleştirerek, Karadeniz'den Hazar'a geçmeyi planladı. 1579 yılında Süveyş Kanalı'nı açmayı düşündü, böylece, Hindistan ve Endonezyadaki Müslümanlara yardım etmeyi planladı. Sokullu 1579 yılında hançerlenerek öldürüldü, projeleri de uygulamaya konulamadan yarım kaldı. DURAKLAMA DÖNEMİ 1579 – 1699: Sokullu Mehmet Paşa'nın ölümünden, ilk kez toprak kaybedilen Karlofça Antlaşmasına kadar geçen döneme tarihimizde "Duraklama Dönemi" denir. Duraklamanın çeşitli nedenleri vardır.Bunları; İç nedenler ve Dış nedenler diye iki grupta toplayabiliriz. İÇ NEDENLER : a) Kanuni'den sonraki padişahlardan çoğunun yetersiz olması, b) Orduda eski disiplin ve düzenin bozulması c) Devlet kasasının gittikçe boşalması, d) Değerli kişilerin yerine, iltimaslı ve rüşvet verenlerin devlet memurluklarına getirilmesi. DIŞ NEDENLER : a) Avrupa ülkelerinin teknik yöneden gelişmesi, b) Komşu ülkelerin askerlik alanında ileri gitmeleri. Duraklama Dönemi Duraklamanın Nedenleri A. İç Nedenler : 1. Merkezi Yapıdaki Bozulmalar : Padişahlık Makamının Bozulması :I. Ahmet ile birlikte şehzadelerin sancak eğitimi uygulaması kaldırıldı, şehzadeler sarayda kapalı bir hayat yaşamaya başladı. Saraya kapanan şehzadelerin ruhsal yapılarında bozulmalar görüldü. III. Mehmet; son kez sancağa çıkan Osmanlı padişahıdır.I. Ahmet Dönemiyle hanedanın en yaşlı üyesi tahta geçmeye başladı. I. Ahmet, sancağa çıkmadan tahta çıkan ilk padişahdır. Sadrazamalık Makamının Bozulması :Sadrazam padişahtan sonra en etkili olan ikinci kişi idi. Sadrazamlar, önceleri eğitim ve tecrübelerine göre seçilirken, daha sonraki dönemlerde rüşvet ve iltimas yolu ile göreve gelmişlerdi. Duraklama Dönemi'nde 61 sadrazam göreve gelmiştir. Duraklama Dönemi'nde yeteneksiz kişiler sadrazamlık görevine getirildi. Bu durum halkın devlete olan güvenini azalttı, isyanların çıkmasına neden oldu. Saray Kadınlarının Yönetime Katılması :Kimi padişahların zamansız ölümü üzerine geride tahta geçecek çocuk yaşta kişiler kalıyordu. Veraset sisteminden dolayı çocuk da olsa bu kişi tahta geçebiliyordu. Bu çocuk hükümdarların tahta geçmesi ile anneleri devlet yönetiminde etkili olmaya başlıyordu. Kadınların devlet işlerinde etkinliği Kanuni Dönemi'nde Hürrem Sultan ile başladı. Valide Kösem Sultan ve Turhan Sultanla devam etti. Duraklama Dönemi'nde IV. Murat'ın annesi www.kpss.6te.net 34 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ Kösem Sultan ile, IV. Mehmet'in annesi Turhan Sultan yönetimde oldukça etkili olmuşlardı. Zamanla saray kadınları devlet adamlarının atanmasında da söz sahibi oldu. Bu da bilgi ve beceriden yoksun kişilerin iş başına gelmesine neden oldu. 2. Orduda Meydana Gelen Bozulmalar; Yeniçeri Teşkilatındaki Bozulmalar :Askeri kanun ve geleneklere saygı gösterilmemeye başlandı. Yeniçerilerin ve Kapıkulu Ocağı'nın bozulması ile orduya olan güven kayboldu. Kanun-i Kadim'e aykırı askere alım işlemleri yapılmaya başlandı. Yeniçeri Ocağı'na usülsüz asker kaydeden ilk padişah III. Murat'tır. Devşirme sistemi bozuldu. Yeniçeriler çeşitli nedenlerden dolayı sık sık ayaklanmaya başladı. Merkeze her istediklerini yaptırabilen Yeniçeriler, bazan padişahları bile tahttan indirmişti. Eyalet Ordusundaki Bozulmalar :XVII. yüzyılda Tımar dağıtımındaki adaletsizlik ve haksızlık Eyalet ordusunun itibarını zedeledi. Dirlik araziler askerlikle ilgisi olmayan kişilere verilmeye başlandı. Yükselme Dönemi'nde Eyalet Ordusu Yeniçeri Ocağı'na karşı önemli bir denge unsuruydu. XVII. yüzyılda eyalet askerlerinin sayısının azalması ile, Yeniçeri Ocağı güç kazanmış ve devlet yönetiminde Ocağın etkinliği artırmıştır. Bir kısım dirlik arazi de peşin vergi amacıyla iltizama çevrildi. Donanmadaki Bozulmalar : Osmanlı donanması Kanuni Sultan Süleyman Dönemi'nde en üst düzeye ulaşmış, Barbaros Hayreddin Paşa'nın ölümüyle de giderek önemini kaybetmişti. Denizcilikle ilgisi olmayan kişiler kaptan-ı deryalığa getirilmişti. Ekonomideki Bozulmalar :Savaş ganimetlerinin azalması. Uzun süren ve genelde yenilgiyle sonuçlanan savaşlar. Eskisi gibi yabancı devletlerden vergi ve hediye alınamaması. Artan saray masrafları ve devlet ihtişamına paralel olarak lüks ve israfın artması. Sık sık padişah değişiklikleri yüzünden ödenen cülus bahşişleri. Tımar sisteminin bozulması. Kapıkulu askerlerinin sayısının artması. Eğitimdeki Bozulmalar :Osmanlı Eğitim sistemi Avrupa'nın oldukça gerisinde kalmıştı. Osmanlı Devleti'nde en önemli eğitim kurumu medreselerdi. Medreselerin başında bulunan ulemalar gelişmeye ayak uyduramadı. Medreselerde zamanla pozitif bilimler askıya alındı. Medrese eğitimi yapmamış bir çok insana diploma ve ve rütbe verildi. Yeni doğmuş çocuklara müderris ünvanı verilerek beşik uleması zümresi meydana geldi. Ulemalar zamanla askerle birlike isyanlara katılıp saraya hücum etti. Toplum Yapısındaki Bozulmalar Siyasi, sosyal ve ekonomik yapının bozulması ile Anadolu'da Celali İsyanları çıktı. Celali isyanları ile merkezi otorite tamamen sarsıldı. İsyanların artması üzerine Anadolu'da yaşayan halk şehirlere göç etmeye başladı. İsyanların bastırılmasında kullanılan yöntemler, halkla devletin arasının açılmasına neden oldu. B. Dış Nedenler : İmparatorluğun Doğal Sınırlarına Ulaşması :Osmanlı Devleti, XVI. yüzyılın sonunda yaklaşık 20 milyon kilometre kare sınır ve 100 milyon nüfus ile en geniş sınırlarına ulaşmıştı. Üç kıtaya yayılan bu sınırların korunmasında zorluk çeken Osmanlı Devleti, bazen birçok cephede savaşıyor ve bu nedenle mevcut gücü bölünüyordu. Avrupa'da Merkezi Krallıkların Kurulması :Osmanlı Devleti Kuruluş Dönemi'nde Batı'da çok rahat ilerledi, çünkü Avrupa'da derebeylik rejimi (küçük kırallıklar) hüküm sürmekteydi. XV. yüzyıl ile birlikte Avrupa'da güçlü merkezi krallıklar kuruldu. Avrupa, XV. ve XVI. yüzyıllarda Coğrafi Keşifler, Rönesans ve Reform ile önemli adımlar atmış, Osmanlı Devleti'nde ise aynı gelişmeler görülmemişti.Bu dönemde ülke çeşitli isyanlarla sarsıldı. Yeniçeri askerleri de çeşitli bahanelerle sıkça ayaklandılar. En önemlisi Genç Osman'a karşı yapılan ayaklanmadır. Bu dönemde II.Osman (Genç Osman) ve IV.Murat ile sadrazam Tarhuncu Ahmet Paşa ve Köprülüler durumu düzeltmek isteyen kimselerdir. II. OSMAN :14 yaşında padişah oldu. İleri görüşlüydü. Devletin durumunu düzeltmek istiyordu. Lehistan seferinde ordunun bozulmuş olduğunu gördü. İstanbul'a dönünce orduyu düzeltmek istedi. Bu disipline dayanamayan Yeniçeriler ayaklanarak, Genç Osman'ı öldürdüler. IV. MURAT: 12 yaşında padişah oldu. Çok akıllı, cesur ve kararlı bir hükümdardı. Orduya düzen verdi. Anadolu'daki ayaklanmaları bastırdı. Maliyeyi düzeltti. Bu dönemde Kasr-ı Şirin barışı ile bugünkü Türkiye - İran sınırı belirlendi. www.kpss.6te.net 35 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ SULTAN İBRAHİM: Tutarsız hareketlerinden dolayı saltanat önemli sarsıntılar geçirdi. Köprülü Mehmet Paşa ve Fazıl Ahmet Paşa bu dönemin ünlü sadrazamlarındandır. Bu dönemde Avusturya ile önemli savaşlar oldu. II. Viyana kuşatması bozgunla sonuçlandı. Bu bozgunun ardından Lehler, Venedikliler, Avusturyalılar ve Ruslarla savaşmak zorunda kaldılar. 15 yıl süren bu savaşların ardından 1699 yılında Karlofça Antlaşmasını imzalamak mecburiyetinde kaldılar. Bu antlaşma, Osmanlı tarihinde bir dönüm noktasını teşkil eder. Osmanlılar ilk kez bu anlaşmadan sonra toprak kaybettiler. Bu toprak kaybı Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışına kadar devam etti. Bundan sonra "Gerileme Devri" başladı. XVII. Yüzyıl Siyasi Tarihi Osmanlı-İran Savaşları III. Murat Dönemi (1577-1590) :III. Murat, 1579'da İran şahı Tahmasb'ın ölümü ile ortaya çıkan taht kavgalarından faydalanarak İran üzerine sefere çıktı. Osmanlı Ordusu, Hazar Denizi'ne kadar ilerledi fakat, 1590'da İranlılar'ın barış İstemesi Üzerine Ferhat Paşa Antlaşması imzalandı. 1590 Ferhatpaşa anlaşması ile Osmanlı doğudaki en geniş sınırlarına ulaşmış oldu. Bu antlaşma ile Azerbeycan, Luristan, Gürcistan ve Dağıstan Osmanlılara bırakıldı. Osmanlı İmparatorluğu, bu antlaşma ile doğuda en geniş sınırlara ulaşmış oldu. I. Ahmet Dönemi (1603-1611) :Nedeni : Osmanlı Devleti'nin Batı'da Avusturya ile savaşta bulunmasını ve Anadoludaki Celali İsyanlarını fırsat bilen İran'ın Ferhat Paşa Antlaşması ile Osmanlı Devleti'ne verilen yerleri geri almak istemesi. Şah Abbas, 1603'te Tebriz ve Erivan'ı alarak Diyarbakır ve Musul'a kadar ilerledi. Osmanlı başarısız oldu. 1611 yılında Nasuh Paşa Antlaşması imzalanarak bu savaşa son verildi. Nasuh Paşa Antlaşması (1611) :1. Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti, Ferhat paşa Antlaşması ile aldığı toprakları geri verdi. 2. İran her sene Osmanlı Devleti'ne ikiyüz deve yükü ipek verecekti. 1611 yılında Nasuh Paşa Antlaşması Osmanlı Devleti'nin elde ettiği toprakları geri verdiği ilk antlaşmadır. I. Mustafa Dönemi (1617-1618) :Nedeni : İran'ın antlaşmalarda verdiği sözü tutmayıp Osmanlı Devleti'ne söz verdiği ekonomik yükümlülüğü yerine getirmemesi. 1617-1618 tarihleri arasında devam eden bu savaşlarda önemli bir çatışma olmadı, 1618'de İran ile Serav Antlaşması imzalandı. 1618 yılında imzalanan Serav Antlaşması ile Nasuh Paşa Antlaşması'nın koşulları her iki ülke tarafından da yeniden kabul edildi. IV. Murat Dönemi (1622-1639) : Nedeni : İran'ın hile ile Bağdat'ı işgal etmesi. IV. Murat, İran'a iki sefer düzenledi. Bu seferler sonunda Revan ve Bağdat'ı tekrar ele geçirdi. 1639 yılında İran ile Kasr-ı Şirin Antlaşması imzalandı ve altmış yıldır süren İran savaşları sona erdi. Kasr-ı Şirin Antlaşması (1639) :1. Azerbaycan ve Revan İran'a bırakıldı. 2. Bağdat Osmanlı Devleti'ne bırakıldı. 3. Zağros Dağları iki ülke arasında sınır oldu. 1639 yılında İran ile Kasr-ı Şirin Antlaşması ile XVII. yüzyıl Osmanlı-İran savaşları sona erdi ve bugünkü Türkiye-İran sınırı büyük ölçüde çizildi. Osmanlı-Lehistan Savaşları Genç Osman Dönemi (1618-1622) Nedeni : Lehistan'ın Boğdan'ın iç işlerine karışması. Genç Osman 1618 yılında Lehistan seferine çıktı. Leh ordusunu yendi ve Hotin Kalesi'ni kuşattı. Bu sefer, yeniçerilerin gevşek davranması üzerine, 1621 yılında Hotin Antlaşması imzalanarak son buldu. Hotin Antlaşması (1621) :1. Lehliler ve Osmanlılar birbirlerinin topraklarına saldırmayacaktır. 2. Lehistan, Kırım Hanı'na 40 bin düka altını vergi olarak ödemeye devam edecektir. Hotin seferi'nde Yeniçerilerin yetersizliği anlaşılmış ve ilk defa Genç Osman, Yeniçeri Ocağı'nı kaldırmak istemişti. IV. Mehmet Dönemi (1672-1676) :Nedeni : Lehistan'ın, Türk himayesinde bulunan Ukrayna Kazakları'nın iç işlerine karışması. Osmanlı ordusu 1672'de Lehistan seferine çıktı. Lehliler birçok defa yenildi ve 1676'da Bucaş Antlaşması imzalandı. Bucaş Antlaşması (1676) :a) Ukrayna Osmanlıların koruması altında kalacak. b) Podolya Osmanlılara verilecek c) Lehistan her sene vergi ödeyecek 1672 Bucaş Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu'nun topraklarına toprak kattığı son antlaşmadır(Podolya). Bu antlaşma ile Osmanlı İmaparatorluğu Batı'da en geniş sınırlarına ulaşmıştı. Lehistan Diyet Meclisi, Bucaş www.kpss.6te.net 36 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ Antlaşması'nın vergiyle ilgili üçüncü maddesini kabul etmedi. Savaş yeniden başladı. Osmanlılar vergiyle ilgili maddeyi kaldırınca 1676 yılında Bucaş Antlaşması yenilendi. 1669 Köprülü Fazıl Ahmet Paşa giritin fethini tamamladı. Osmanlı-Venedik Savaşları (1645-1669) : Nedeni : Venediklilerin Osmanlı ticaret gemilerine saldırması ve Osmanlı Devleti'nin Girit Adası'nı almak istemesi. 1645'te Girit yüzünden Osmanlı-Venedik savaşları başladı. 25 yıl alınamayan Kandiye Kalesi'nin alınması ile Venedikliler barış isteğinde bulundu. Osmanlı-Avusturya Savaşları (1593-1606) Nedeni : 1. Avusturya ile Osmanlı arasındaki sınır mücadelesi. 2. 1593 tarihinde Bosna Beylerbeyi Hasan Paşa'nın Avusturyalılar tarafından pusuya düşürülerek öldürülmesi III. Murat Dönemi'nde Avusturya savaşları başladı. 1573 yılında Estergon ve Kanije kalelelerini Avusturya'ya kaptırdı. III. Mehmet Dönemi'nde Avusturya'dan Eğri Kalesi alındı. 1596'da Haçova Savaşı ile Avusturya ordusu bozguna uğratıldı. 1596'da Estergon ve Kanije Kaleleri geri alındı. İran sorunu ve Celali İsyanları yüzünden Osmanlı Devleti barış istedi ve 1606'da Zitvatorok Antlaşması imzalandı. Zitvatorok Antlaşması (1606) :1. Eğri, Kanije ve Estergon Kaleleri Osmanlılarda kalacaktır. 2. Avusturya Kuzey Macaristan topraklarını elinde tuttuğu için her sene Osmanlılara ödediği vergiyi artık ödemeyecektir. 3. Avusturya bir defaya mahsus olmak üzere savaş tazminatı ödeyecektir.4. Avusturya arşidükası protokol bakımından Osmanlı padişahına denk olacaktır. Not : 1533 İstanbul Antlaşması'na göre Avusturya arşidükası Osmanlı sadrazamına denkti. Zitvatorok Antlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu Orta Avrupa'daki üstünlüğünü kaybetmiş, Avrupadaki devletlerle eşit seviyeye gelmişti. Osmanlı-Avusturya Savaşları (1622-1664) :Avusturya'nın Erdel Beyliği iç işlerine karışması. 1662'de Avusturya seferine çıkan Osmanlı ordusu Uyvar, Zerinvar ve Novigrat kalelerini aldı. Bu savaşlar 1664 yılında imzalanan Vasvar Antlaşması ile son buldu. Vasvar Antlaşması (1664) :a) Uyvar ve Novigrat kaleleri Osmanlılara bırakılacak, Zerinvar Avusturya'da kalacaktır. b) Erdel Osmanlı Devleti'nde kalacak, Osmanlı Devleti ve Avusturya, Erdel'den askerlerini çekecektir. c) Avusturya, Osmanlıların Erdel Beyi adayını tanıyacaktır. d) Avusturya savaş tazminatı ödeyecektir. Bu antlaşmadan sonra Avrupalılar, Osmanlıların eski gücünü kazandığını zannederek büyük bir paniğe kapılmıştı. II. Viyana Kuşatması (1683) Nedenleri : 1. Koyu katolik olan Avusturya'nın, Protestan Macarlara baskı yapması, 2. Macarların Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'dan yardım istemesi. 1682'de Osmanlı Devleti Avusturya'ya savaş ilan etti. 1683'te Avusturya üzerine sefere çıkıldı. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, 1683'te Viyana'yı kuşattı. Kutsal ittifak haçlı ordusunun yardıma gelmesi üzerine Osmanlı ordusu Viyana önlerinde bozguna uğradı. Bozgunun nedenleri : II. Viyana bozgunu ile, Kosova Savaşı'ndan sonra Avrupa'da taarruza geçen Osmanlılar, artık savunmaya geçmiştir. 2.Viyana bozgunu 1922’de Sakarya savaşında durdu. Osmanlıları Avrupa'dan atmak amacıyla "Kutsal İttifak" oluşturulmuştur. 1. Merzifonlu'nun deneyimli komutan ve devlet adamlarının sözünü dinlememesi 2. Merzifonlu'nun şehrin yağmalanmasına izin vermemesi, 3. Viyana'nın güçlü surlarla çevrili olması, 4. Kırım Hanı'nın zamanında yardım göndermemesi. Kutsal Bağlaşma ve Savaşlar (1683-1699) Nedeni : Osmanlı Devleti'nin Viyana önünde bozguna uğraması ve bu fırsattan yararlanmak isteyen Hristiyan Avrupa'nın Papa'nın önderliğinde kutsal ittifak kurarak, Türkleri Avrupa'dan atmak istemesi. Avusturya, Macaristan ve Erdel'i alıp Bulgaristan'a girdi, Osmanlı Devleti ile Haçlı ittifakı arasında 1683'te dört cephede savaş başladı. Lehistan, Podolya ve Boğdan'ı, Venedik, Mora ve Dalmaçya'yı aldı. 1687 yılında II. Süleyman, 1695'de de II. Mustafa tahta geçti. Yenilgilerin devam etmesi üzerine Osmanlı Devleti Karlofça Antlaşması'nı imzalayarak savaştan çekildi. Karlofça Antlaşması (1699) :Avusturya, Lehistan, Venedik ve Osmanlı Devleti arasında imzalandı. 1. Temeşvar ve Banat Yaylası dışında kalan bütün Macaristan ve Erdel Avusturya'ya verildi. 2. Hırvatistan'ın bir bölümü Avusturya'ya verildi; Sava ırmağı sınır oldu. 3. Podolya ve Ukrayna Lehistan'a verildi. 4. Dalmaçya kıyıları ve Mora, Venedik'e verildi. Korint Osmanlılarda kaldı. 5. Antlaşmanın süresi 25 yıl olacak ve Avusturya'nın garantisinde bulunacaktı. Rusya, www.kpss.6te.net 37 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ Karlofça Antlaşması imzalanırken iki yıllık bir ateşkes imzalamış ve barışa yanaşmamıştır. Amacı Kırım'a doğru ilerlemektir. Ancak, Avrupalı Devletlerin baskısıyla 1700'de antlaşma masasına oturmuştur. Osmanlılar, 1699 Karlofça ve 1700 İstanbul Antlaşmaları'yla (azak kalesi Ruslara verilmiştir) ilk defa toprak kaybına uğradı. Osmanlı Devleti'nde Gerileme Dönemi Başladı. XVII. ve XVIII Yüzyıl Osmanlı Kültür ve Uygarlığındaki Değişmeler Merkez Teşkilatındaki Değişmeler :XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti'nde padiah otoritesi ve merkezi yönetim zayıflamıştı. Hükümet otoritesinin zayıflamasından faydalanan bazı kimseler, tımar ve zeametleri kendi tasarruflarına geçirip, sipahileri dirliksiz bıraktığı için sipahi ordusunun önemi kaybolmuştu. Avrupa'da silah teknolojisinin gelişmesi üzerine, tımarlı sipahiler, savaşlarda yetersiz kaldı, bu nedenle tüfekli kapıkulu askerlerinin sayısı artırıldı. Tımarlı sipahiler ikinci dereceye düştü. XVII. ve XVIII. yüzyılda Osmanlı Devleti'nde tımar sistemi çöktü. Kapıkulu askerlerinin sayısının artması üzerine devlet bu askerlere ulufe yetiştirmekte zorlandı. Sayısı giderek artan Kapıkulu askerleri devlete hükmeder hale geldi. Yönetimde padişah otoritesi azaldığı için sadrazamlar güçlendi. XVIII. yüzyıldan itibaren Divan, Bab-ı Ali (Sadrazam Kapısı) denilen yerde toplanmaya başladı. Taşra Teşkilatındaki Değişmeler :XVII. ve XVIII. yüzyılda taşra teşkilatında uygulamada bir takım değişiklikler yaşandı. Tımar sisteminin bozulması ile taşra teşkilatı önemini kaybetti. Eyaletler ve sancaklarda, arpalık usulü denilen bir yolla yüksek dereceli memurlar görevlendirilmeye başlandı. Eşraf ve Ayanlar taşra teşkilatı yönetiminde söz sahibi olmaya başladılar. Devletin önemli gelir kaynağı olan tımar sisteminin önemini yitirmesi üzerine, yeni yeni vergi türleri uygulamaya konulmuş, eski vergiler artırılmıştı. Toplumdaki Değişmeler :XVI. yüzyılda dünyada yaşanan nüfus artışı Osmanlı Devleti'nde de görüldü. 1554'ten itibaren dirlikler, Kapıkulu Askerleri'nin eline geçmeye başladı. Böylece; bir takım köy zenginleri ortaya çıktı. Coğrafi Keşifler ile Avrupa'da değerli maden birikimi oldu. Avrupa parasının Osmanlı pazarlarına sürülmesi ile yıpranmış olan Osmanlı ekonomisi iyice sarsıldı. XVI. ve XVII. yüzyıllarda Osmanlı Devleti'nde fiyat artışları görüldü. Anadolu'da yer yer büyük Celali İsyanları başladı. Yönetim Kadrosundaki Değişmeler :Kalemiyye sınıfı diğer askeri zümrelerin önüne geçti. ReisülKütaplık sadrazamlığa giden yol haline geldi. XVIII. yüzyılda Osmanlı devlet adamları, devleti çağa uydurmak amacıyla yani reform yapmak amacıyla yabancı uzmanlardan yararlanmaya başladı. XVIII. yüzyıl ile birlikte Osmanlı Devlet yöneticileri devşirme sistemi ile iş başına gelmemeye başladı. Ayan ve eşraf, Celali isyanlarında, kiracı ya da tahsildar olarak tımar sahiplerinin yerini aldı. XVII. yüzyıldan itibaren tımarların iltizama verilemsi ve yeni vergi türlerinin getirilmesi ile ayan ve eşrafın yönetimdeki gücü arttı. Ayan ve eşrafların güçlenmesi ile XVII. ve XVIII. yüzyılda merkezi otoritenin zayıflaması yüzünden devlet, güç kazanan ayanlarla işbirliği yapmak zorunda kaldı ve ayanların iktidardaki etkisi arttı. Ekonomideki Değişmeler :Osmanlı Devleti'nde Kuruluş ve Yükselme döneminde etkili olan tımar sisteminin XVI. yüzyılda bozulması ile tarımsal üretim azaldı. Avrupa'da meydana gelen Sanayi Devrimi ile üretim arttı ve ürünler ucuzladı. Osmanlı pazarına giren ucuz mallar, küçük atölyelerin kapanmasına yol açtı. Kanuni döneminde Fransa'ya verilen kapitülasyonlar, 1740 yılında daha da genişletildi, bu nedenle iç ve dış ticaret Avrupalıların eline geçti. Osmanlı ekonomisinin bozulmasında, gelir ve gider dengelerinin bozulması, tımar sisteminin önemini kaybetmesi, miri toprakların mukata'aya çevrilmesi etkili oldu. 1775'te mukata'aların yıllık karlarının paylara ayrılarak bu payların satılması demek olan Esham Usülü uygulanmaya başlandı. XVIII. yüzyılda tek hazine uygulaması bırakılarak, İrad-ı Cedit, Tersane, Darphane Hazinesi gibi yeni hazineler kuruldu. Kültür Alanındaki Değişmeler :XVIII. yüzyıldan itibaren Osmanlı kurumları Batı örneklerine göre düzenlenmeye başlandı. Değişim, 1718-1730 Lale Devri'nde iyice arttı. Lale Devri'nde, Avrupa'ya gönderilen geçici elçiler sayesinde, Avrupa Uygarlığı hakkında bilgi toplandı. Matbaanın www.kpss.6te.net 38 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ kullanılmaya başlanması ile düşünce hayatında canlılık belirdi. Edebiyatta, yerli söyleyiş olgunlaştı, halk anlatımlarına önem verilmeye başlandı. Eğitim ve Öğretim Alanındaki Değişmeler :XVI. yüzyılda medreselerde, pozitif bilimlere ikinci derecede önem verildi. Din eğitimi ön plana çıkarıldı. Mederese ile ilgisi olmayan kişilere müderrislik ünvanı verilmeye başlandı. Bu şekilde işbaşına geçen ulemanın, kendi çocuklarına müderrislik ünvanı vermeye başlaması ile beşik uleması denilen sınıf ortaya çıktı. Lale Devri ile matbaa kullanılmaya başlandı. 1734'te Hendesehane, 1773'te Mühendishane açıldı. 1773 yılında Mühendishane-i Bahr-i Hümayun açıldı.1795'te Mühendishane-i Berr-i Hümayun'un kuruldu XVII. Yüzyıl İç İsyanları İsyanların Genel Nedenleri :1. XVII. yüzyıl ile birlikte idari, askeri ve mali yapının bozulması 2. Merkez ve taşra yönetiminin bozulması ile devlet otoritesinin zayıflaması 3. Eyaletlerde yaşanan denetim güçlüğü 4. Beylerbeyi ve sancak beylerinin bu yüzyılda yapılan savaşların uzun sürmesi ile yönetmek zorunda kaldıkları topraklarda bulunması 5. Tımar sisteminin dejenere olması nedeniyle üretimin azalması, fiyatların artması, dolayısı ile ekonominin bozulması. 6. Ordu ve memurların disiplinsizliği yüzünden halkın devlete karşı güveninin zedelenmesi. İstanbul İsyanları Özellikleri :1. XVII. yüzyılda meydan gelen İstanbul isyanlarının elebaşları Yeniçeriler ve sipahilerdi. 2. İsyanların çıkmasında bazı devlet adamları ve saray kadınlarının rolü de vardı. 3. Bazı isyanlar ulema sınıfı ve halk tarafından da desteklendi. 4. İsyanların temel nedeni, kapıkulu askerlerine verilen ulufelerin gecikmesi ya da değeri düşük akçe ile ödenmesi, cülus bahşişinin kimi zaman dağıtılmamasıdır. 5. Ordudaki bozulmanın temel nedeni Kapıkulu ocaklarına kural dışı asker alınması. 6. İsyancılar zamanla her isyanda istediklerini elde etmeye başladılar. "Ocak devlet içindir." anlayışının yerini "Devlet ocak içindir." anlayışı aldı. Önemli İsyanlar :1589 yılında, III. Murat zamanında yeniçeri ulufelerinin düşük ayardan ödenmesi üzerine isyan çıktı. Sarayı basan yeniçeriler defterdarı öldürdüler. 1620 yılında, Hotin seferi sonunda disiplinsiz davranışlarından rahatsız olduğu için yeniçeri ocağını kaldırmayı planlayan Genç Osman'a karşı isyan eden yeniçeriler sarayı basıp II. Osman'ı tahttan indirerek Yedikule Zindanları'nda boğdular. IV. Mehmet döneminde, ulufelerin zamanıda ödenmediğini ve saray adamlarının devlet işlerine karıtığını öne süre sipahiler isyan ettiler. Padişahtan sarayda bulunan otuz devlet adamının idamını istediler. İdam edilen bu kişilerin cesetleri Sultanahmet Meydanı'nda bir çınara asıldı. 1656 tarihinde meydana gelen bu olay "Vakayı Vakvakiye" olarak bilinir. Her isyanda istediklerini yaptıran askerler, önemli bir güç durumuna geldiler. İstanbul'da huzur ve güvenlik bozuldu. Anadolu (Celali) İsyanları Özellikleri :1. Miri topraklarının iltizama çevrilmesi sonucu daha önce sipahilerin elindeki dirlik gelirlerinin hazineye aktarılması. 2. Taşradaki yöneticilerin halka zulmetmesi ve devlet gelirlerinin artırılması için vergilerin yükseltilmesi 3. Rüşvetin yaygınlaşması ile taşra yönetimine alakasız kişilerin atanması 4. Savaşların uzun sürmesi ile taşrada görevli yöneticilerin görev yerlerine dönememesi 5. Avarız vergisinin toplanamaması 6. Hakkı yenen devlet adamları ve işsiz kalan medrese öğrencileri ile leventlerin isyanlara katılması Önemli İsyanlar Karayazıcı İsyanı : Haçova Savaşı'ndan kaçarak Anadolu'ya gelen Karayazıcı, ortamın elverişli olmasıyal Urfa dolaylarında isyan etti. İsyanı Sokullu Mehmet Paşa bastırdı. Deli Hasan isyanı : XVII. y.y'da Osmanlı Devleti'nin Avusturya savaşları ile uğraşmasını fırsat bilerek isyan etti. İsyan bastırıldı. Canbolatoğlu, Kalenderoğlu ve TavilAhmet de isyan ettiler fakat isyanları bastırıldı. 1622 yılında Genç Osman'ın öldürülmesiyle kanını dava eden Erzurum valisi Abaza Mehmet Paşa ve Sivas Valisi Vardar Ali Paşa isyan etti. Bu isyanlar da bastırıldı. www.kpss.6te.net 39 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ Anadolu'da çıkan Celali isyanları, Anadolu'nun yakılıp yıkılmasına sebep oldu. Ekonomik hayat durgunlaştı, üretim azaldı, köyden kente göç başladı. Eyalet İsyanları :Eyalet isyanlarının öncülüğünü, bu eyaletlerin başındaki hanedena üyeleri, ya da bu beyliklerin başında bulunan beyler yaptı. Osmanlı Devleti'nden ayrılıp bağımsız olma ve ya yeniçerilerin halktan keyfi vergiler toplaması nedeniyle isyan ettiler. XVII. yüzyıl eyalet isyanlarının en önemlileri; Kırım, Eflak, Boğdan, Erdel gibi bağlı eyaletlerle, Yemen ve Bağdat gibi Arap eyaletlerinde çıkan isyanlardır. Bu isyanlar sonunda devletin eyaletlerdeki etkisi azaldı. Vergilerin toplanması imkansızlaştı. İsyanların bastırılmasında şiddet ve kullanılması, eyalet halkında Osmanlı yönetimine karşı güvensizlik başlamasına neden oldu. XVII. Yüzyıl Islahatları I. Ahmet Islahatları :Şehzadelerin sebep olduğu ayaklanmaları önlemek için şehzadelerin sancağa gönderilmesi geleneğini kaldırdı. "Kafes Hayatı" uygulamasını başlattı. "Ekber ve erşet" (en yaşlı ve en olgun) olan haneden üyesinin başa geçmesi kuralını getirdi. Kuyucu Murat Paşa Islahatları :I. Ahmet dönemi sadrazamlarındandır. Ülkede asayişi yeniden sağlamak ve Anadolu'da devlet otoritesini kurmak amacıyla askeri yöntemlerle düzeltmeler yaptı. Anadolu Celali İsyanları'nı bastırmada, isyanın nedenlerini aramadan, korku ve şiddet yayarak, düzen sağlamaya çalıştı. Celali İsyanları'nı bastırmışsa da, isyanın nedenlerini ortadan kaldırmadığı için başarılı olamadı ve ölümü üzerine isyanlar yeniden başladı. II. Osman Islahatları :Fatih Dönemi'nden beri devam eden padişahların saray dışından bir kızla evlenmemesi geleneğini yıkarak, saray dışından evlendi. 1620 yılında yapılan Lehistan Seferi'nde aksaklıklar gördüğü için Yeniçeri Ocağı'nı kaldırmak istedi. 1622 yılında Yeniçeriler, ulemanın da desteğini alarak isyan çıkardı. Genç Osman, Yeniçeriler tarafından Yedikule zindanlarında boğularak öldürüldü. Kemankeş Mustafa Paşa Islahatları :Padişah İbrahim döneminde vezirlik yaptı. İlleri yeniden kaydettirerek gelirlerini tespit etti. Piyasada bulunan ayarı düşük paraları kaldırarak, sikkenin yeniden değer kazanmasını sağladı. Uzun süredir dağıtılmayan Yeniçeri ulufelerinin dağıtılmasını sağladı. IV. Murat Islahatları :1623 yılında 11 yaşında padişah oldu. Başlangıçta devlet yönetimi Yeniçeri Ağaları ve valide sultanların elindeydi. Develet yönetimini eline alan IV. Murat, şiddete dayalı bir yönetim uyguladı. Yeniçeri ve sipah ağalarını ortadan kaldırdı. İçki ve tütünü yasakladı, meyhaneleri kapattı, gece sokağa çıkılmasını engelledi. Yönetim ve askeri yapıdaki bozulmalarının nedenini anlayabilmek için, Koçi Bey'e bir rapor hazırlattı. Tarhuncu Ahmet Paşa Islahatları :IV. Mehmet dönemi sadrazamıdır. Devlet bütçesini düzeltti. Bütçe açığının saray masraflarından kaynaklandığını ortaya çıkararak, ilk defa saray masraflarında kısıtlamaya gidildi. Sokullu Mehmet Paşa'dan sonra denk bütçeyi hazırlayan ikinci kişi oldu. Köprülüler Dönemi Köprülü Mehmet Paşa Islahatları :IV. Mehmet dönemi sadrazamıdır. Sadrazamlığa şu şartlarla gelmişti; -Saray, devlet işlerine karışmayacak, -Devlet işleriyle ilgili alacağı kararlar saray tarafından kabul edilecek, -Devlet memurları ile ilgili atamalar ve azletmeler kendi kontrolünde olacak, -Hakkında şikayet olursa savunması alınacak, daha sonra karar verilecek. İlk önce iç işlerini ele alarak huzur ve asayişi sağladı. XVII. yüzyıl Osmanlı-Venedik savaşları sırasında ablukaya alınan Çanakkale Boğazı'nı kurtardı. Erdel Beyi Rakoçi ve Abaza Hasan Paşa isyanlarını bastırdı. Devlet otoritesini sağlarken şiddet ve zora başvurdu. Köprülü Fazıl Ahmet Paşa Islahatları :IV. Mehmet dönemi sadrazamı ve Köprülü Mehmet Paşa'nın oğludur. İlk olarak Erdel yüzünden Avusturya'ya savaş açtı. 1669 yılında Girit alındı. 1672 yılında Bucaş Antlaşması imzalandı. Osmanlı Devleti'ne Sokullu Devri'ni bir ölçüde yaşatan Fazıl Ahmet Paşa da, devlet otoritesini sağlamada şiddete başvurmadı. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Islahatları :IV. Mehmet dönemi sadrazamı Köprülü Mehmet Paşa'nın evlatlığı ve damadıdır. 1683 yılında Viyana'yı kuşattı fakat bu II. Viyana Kuşatması www.kpss.6te.net 40 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ başarısızlıkla sonuçlandı. II. Viyana Kuşatması'nda başarısızlığı görüldüğü için idam edildi. Bu dönemden sonra Osmanlı Devleti Gerileme Dönemi'ne girdi. Köprülü Fazıl Mustafa Paşa Islahatları :1683 yılında II. Viyana yenilgisinin ardından Avrupa devletleri birleşerek Osmanlı Devleti'ne karşı harekete geçti. II. Süleyman dönemi sadrazamıdır. Fazıl Mustafa Paşa, yönetim, askeri ve mali alanda ıslahat yaparak devletin iç işlerini halletti. 1691 yılında Avusturya üzerine sefere çıktı fakat sefer sırasında vurularak öldü. Amcazade Hüseyin Paşa Islahatları :1697 yılında Osmanlı Devleti Zenta'da Avusturya'ya yenildi. II. Süleyman dönemi sadrazamı ve Köprülü Mehmet Paşa'nın yeğenidir. 1699 yılında imzalanan Karlofça ve 1700 yılında imzalanan İstanbul Antlaşmaları ile Osmanlı Devleti ilk defa toprak kaybetti. Köprülü Sülalesi'nin iş başında olduğu dönem, Osmanlı Devleti'nin Duraklama içinde Yükselme Dönemi'ni yaşadığı yıllar oldu. XVII. Yüzyıl Islahatlarının Özellikleri : 1. Baskı ve şiddet kullanılarak merkezi otoritenin yeniden sağlanmasına çalışıldı. 2. Devleti gerilemeye götüren sorunların kökenine inilmediği için başarısız olundu. 3. Avrupa'nın etkisi görülmedi. 4. Yükselme Dönemi yeniden canlandırmaya çalışıldı. 5. Islahatlar devlet politikası haline gelmediği için, ıslahatcıların kişiliğine bağlı kaldı, onların ölümü ile devlet düzeni eski halini aldı. 17.yy ıslahatlarında batının etkisi yoktur. Sorunların nedeninden ziyade sonuçları üzerinde durmuşlardır. Islahatlar askeri nitelikte ve genellikle çıkan isyanları önlemeye yöneliktir. Devlet politikası olmamış, kişilere bağlı kalmıştır. GERİLEME DÖNEMİ 1699 – 1792 Osmanlı İmparatorluğu 1699 yılında imzaladığı Karlofça Antlaşması ile ilk kez toprak kaybetti. Bu tarihten itibaren de "Gerileme Devri'ne" girilmiş oldu. Bu dönemde Ruslarla, Avusturyalılarla ve Venediklilerle savaşıldı. Yenilmek ve toprak kaybetmek Osmanlılara çok ağır geldi. Hazırlıksız yapılan savaşlar yeni yenilgilere sebep oldu. Edirne Olayı :II. Mustafa (1695-1703) 1699 Karlofça Antlaşması'ndan sonra Edirne'ye çekilip, devlet yönetimini Feyzullah Efendi'ye bırakıp, kendini av ve eğlenceye vermişti. Bu durumdan memnun olmayan ve Edirne'nin başkent olacağı söylentilerine inanan bir grup İstanbul'da isyan etti. Asiler 1703 yılında Edirne'ye yürüyüp Feyzullah Efendi'yi idam ettikten sonra, II. Mustafa'yı tahttan indirerek, yerine III. Ahmet'i tahta geçirdi. 3.Ahmet isyan sonucu tahta çıkarılmış isyanla tahttan indirilmiştir. III. AHMET: II. Mustafa'dan sonra padişah olan III. Ahmet, Osmanlı hazinesini doldurmaya çalıştı. Eski devlet otoritesini kurmak için çok uğraştı. Osmanlı gururunu kurtarmak istiyordu. Rusya'yı ve Avusturya'yı yenerek eski gücünde olduğunu ispatlamak istedi. Rus ordusunu Prut ırmağında sıkıştırdı. Karlofça Antlaşmasıyla Ruslar'a kaptırılan topraklar, 1711'de PRUT ANTLAŞMASI ile geri alındı. Venedik ve Avusturya ile yapılan savaşlar aynı sonucu vermedi. 1718'de imzalanan PASAROFÇA ANTLAŞMASI ile bir kısım topraklar da elden çıktı. III. Ahmet bu başarısızlıklardan sonra; savaşçı politikayı bırakarak, barışçı bir politika izleme gereğini duydu. Bu barış döneminde kültür, sanat ve bilim alanında bazı gelişmeler dikkati çekti. Bu dönemde ilk Türk basımevi açıldı. (1727) Kağıt fabrikası kuruldu. İtfaiye bölüğü oluşturuldu. Bununla beraber, saray ve çevresinin zevke, sefaya düşkünlükleri de dikkati çeken bir olaydı. Bu dönem lale çiçeğine olan düşkünlük nedeniyle "LALE DEVRİ" adını aldı. (1718 - 1730) Lale Devri, Patrona Halil isyanı ile sona erdi. Lale Devrinden sonraki savaşlar sonunda; 1739'daki Belgrat, 1744 yılındaki Küçük Kaynarca ve 1792'deki Yaş Antlaşmalarıyla Avrupalılara çok büyük topraklar verildi. Bu dönemde bazı iyi niyetli ve çalışkan padişahların da uğraşıları sonuç vermedi. I. Mahmut, III.Mustafa ve III. Selim'in bu iyi niyetli çalışmaları gerilemeyi önleyemedi. İmparatorluk yavaş yavaş dağılmaya doğru gitti. Çar 1.Petronun Politikası: Rusyayı Avrupa devleti yapmak, Balkanları egemenliğine alarak bir taraftan baltık denizine, diğer taraftan akdenize inmektir. Bunun için Ortodoks Slavları (Panislavizm) kullandı. XVIII. Yüzyıl Başlarında Osmanlı Devleti : Osmanlı Devleti, 1699'da imzalanan Karlofça ve İstanbul Antlaşmaları ile kaybettiği toprakları geri alma siyaseti izledi. Osmanlı Devleti, Karlofça Antlaşması'ndan sonra sürekli toprak kaybetmesine rağmen uzun süre varlığını koruyabilmiştir. Bunun nedeni, Avrupa Devletleri arasındaki çıkar çatışmalarıdır. Osmanlı Devleti bu dönemde www.kpss.6te.net 41 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ başarılı olamadı, toprak kazanmak yerine, yeni toprak kayıpları yaşadı. Osmanlı Devleti'nde "Gerileme Dönemi" 1792'de imzalanan Yaş Antlaşmasına kadar sürdü. XVIII. Yüzyıl Dış Siyasal Gelişmeleri Prut Savaşı ve Prut Antlaşması (1711) :Nedenleri : I. Petro'ya Poltova Savaşı'nda yenilen XII. Şarl'ın Osmanlı Devleti'ne sığınması üzerine Rusların Osmanlı topraklarına saldırması.1711' de Sadrazam Baltacı Mehmet Paşa Eflak'a girdi. Baltacı Mehmet Paşa'nın ileriyi göremeyen bir vezir olması ve çevresindekilerin paraya düşkün olması nedeniyle bu seferden istenilen sonuç alınamamıştır. Baltacı Mehmet Paşa'nın Rus ordusunu sıkıştırdığı bir sırada Rusya'nın barış istemesi üzerine Prut Antlaşması imzalandı. Bu Tarihte “Baltacı&katherine” vakası olarak bilinir. 1711 prut savaşı ile 1700 İstanbul anlaşmasıyla Ruslara verilen topraklar (azak kalesi ve çevresi) ve ayrıcalıklar alınmıştır. Katherina olayı ?? Osmanlı-Venedik, Avusturya Savaşları ve Pasarofça Antlaşması (1715-1718) :Nedenleri; Osmanlı Devleti'nin Karlofça Antlaşması ile kaybettiği Mora ve Dalmaçya kıyılarını tekrar ele geçirmek istemesi ve Venediklilerin Mora Rumlarına baskı yapması ile Mora Rumlarının Osmanlıdan yardım istemesi. Osmanlı Devleti, 1715 yılında sadrazam Ali Paşa Mora'yı yeniden aldı. Osmanlı Devleti'nin Korfu Adası'nı kuşatması üzerine Avusturya, Mora'nın tekrar Venediklilere verilmesini istedi. Osmanlı Devleti, 1716'da Avusturya'ya savaş ilan etti. Osmanlı ordusunun Petervaradin'de yenilmesi üzerine, Avusturyalılar Belgrat'ı ele geçirdi. Osmanlı Devleti'nin barış istemesi üzerine 1718'de Pasarofça Antlaşması imzalandı. Pasarofça Antlaşması (1718) :Osmanlı Devleti ile Avusturya arasında imzalanan bu antlaşma ile : 1. Yukarı Sırbistan, Belgrat, Sırmiyum, Batı Eflak ve Banat Yaylası (Temeşvar) Avusturya'ya bırakıldı. 2. Venedik'ten alınan Mora ve Grit Osmanlılarda kaldı. 3. Arnavutluk ve Dalmaçya kıyılarındaki bazı kaleler Venedik'e verildi. Antlaşmanın Önemi : 1. Osmanlı Devleti, Batı'nın üstünlüğünü tamamen kabul etti ve toprak kurtaramayacağını anladı. 2. Osmanlılar, Ortodoksları koruma görevini son kez yerine getirdi. 3. İngiltere ve Hollanda'ya verilen ayrıcalıklar Kapitülasyona dönüştürüldü. 4. Pasarofça Antlaşması'nın yarattığı barış ortamında Lale Devri'ne girildi ve ilk defa Batı tipinde ıslahatlara gidildi. 1718 pasarofça anlaşması;1739 Belgrat anlaşmasıyla iptal oldu. Osmanlı-İran Savaşları (1722-1746) :Nedenleri; Safavi Devleti'nin Sunni Müslümanları Şiiliğe zorlaması üzerine Kafkasya ve Azerbaycan'da bulunan Sunnilerin isyan ederek Osmanlı Devleti'nden yardım istemesi. Sunnilerle İran arasında çıkan savaşı fırsat bilen I. Petro Kafkasya'ya girip, Bakü taraflarını işgal etti. Osmanlı Devleti, 1724'te Kafkasya'ya girdi. Fransa'nın araya girmesi ile İstanbul Antlaşması imzalandı. İran tahtına geçen Şah Tahmasb, Şahkulu'nunda desteğini alarak , tekrar Osmanlı üzerine yürüdü. 1730 yılında İstanbul'da Patrona Halil İsyanı çıktı. İsyancılar III. Ahmet'i tahttan indirerek yerine I. Mahmut'u tahta geçirdi. I. Mahmut Dönemi'nde İran ile 1732'de Ahmet Paşa Antlaşması imzalandı. 1639'da İran ile Kasr-ı Şirin Antlaşması imzalandı. İstanbul Antlaşması (1724) :1. Derbent, Bakü Kaleleri ve Dağıstan Rusya'ya bırakıldı. 2. Gence, Karabağ, Revan ve Tebriz Osmanlı Devleti'ne verildi. İstanbul Antlaşması (1724) Osmanlılarla Ruslar arasındaki ilk dostluk antlaşmasıdır. Patrona Halil İsyanı (1730):Lale Devri'nde Avrupa tarzında yapılan ve Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın kişiliği ile özdeşleştirilen ıslahatlar, ulemadan ve yeniçerilerden bir takım kişilerin çıkarlarına ters düşmüştü. Lale Devri ile birlikte artan Lüks yaşantı, fakir halkın tepkisine yol açmıştı. O yıllarda İran ile yapılan savaşlar da devam etmekteydi. Sadrazam Damat İbrahim Paşa'nın İran seferine gitmek istememesi, ona karşı olanlara bulunmaz bir fırsat vermiş, Bayezit Hamamı tellaklarından Patrona Halil ve Muslu Beşe ismindeki iki Arnavut önderliğinde bir grup 1730 yılında isyana başlamışlardı. Vergilerden şikayet eden halk ve İran Seferi'ne katılmak istemeyen Yeniçeriler de isyana katılınca, isyan giderek büyümüş, saraya giden asiler, padişah III. Ahmet'ten Damat İbrahim Paşa'nın kafasını istemişlerdi. Kendilerine teslim edilen Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'yı idam eden asiler, tekrar saraya yürüyerek, padişah III. Ahmet'i tahttan indirerek yerine I. Mahmut'u geçirdiler. Bu isyanla Lale Devri sona ermiş oldu. www.kpss.6te.net 42 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ Ahmet Paşa Antlaşması (1732) :İran ile Osmanlı Devleti arasında imzalanan bu antlaşma ile; 1. Gence, Tiflis ve Dağıstan Osmanlılarda kaldı. 2. Tebriz, Kirmanşah ve Hemedan Eyaletleri İran'a verildi. Osmanlı-Rusya, Avusturya Savaşları ve Belgrat Antlaşmaları (1736-1739) Nedenleri 1. Rusya'nın İran savaşları sırasında Kırım Hanı'nın İran'a gidişini engellemesi 2. Rusya'nın Lehistan'ın iç işlerine karışması 3. Avusturya ile Rusya arasında bağlaşma yapılması Osmanlı Devleti, 1736 yılında Rusya ve Avusturya ile savaşa girdi. 1739 yılında, Avusturya ile Belgrat Antlaşması imzalandı. Belgrat Antlaşmaları'ndan sonra Avusturya ve Rusya aralarındaki bağlaşmayı yenileyip, Osmanlı Devletine bildirdiler. Buna karşılık Osmanlı Devleti İsveç'te bir bağlaşma yaparak Avusturya ve Rusya'ya bildirdi. Böylece, Batı'da uzun süren barış dönemi başladı. Rusya ile de Belgrat'ta ikinci bir antlaşma imzalandı. 1739 Belgrat anlaşması ile Rusların Karadeniz’e inmeleri bir süre engellenmiş oldu. 18.yy’da Osmanlının imzaladığı en kazançlı anlaşmadır. 1740 kapitilasyonları: 1.mahmutun Fransızlara verdiği kapitilasyonlar artırıldı ve sürekli hale getirildi. Osmanlı-Rus Savaşı ve Küçük Kaynarca Antlaşması (1768-1774) Nedenleri : Rusya'nın geleneksel Karadeniz'e inme, Boğazlardan geçerek sıcak denizlere açılma politikası. Bu politikanın sonucu olarak Rusya, 1768 'de Lehistan'ın iç işlerine karıştı. III. Mustafa, 1768'de Rusya'ya savaş ilan etti. Osmanlı ordusu birçok cephede yenilgiye uğradı. Baltık denizinden açılan Rus donanması, ilk defa Akdenize indi.1770'te Çeşme'de Osmanlı donanmasını ilk defa yaktı. 1774 yılında III. Mustafa'nın yerine I. Abdülhamit tahta geçti. 1774 yılında, Rusya ile Küçük Kaynarca Antlaşması imzalandı. Ruslar; Osmanlı donanmasını üç kere yakmışlardır. Çeşme 1770, Navarin 1827, Sinop 1853 bir defada inebahtı deniz savaşında 1571’de de Venedikliler yakmıştır. Küçük Kaynarca Antlaşması (1774) Küçük Kaynarca Antlaşması, Osmanlı Devleti'nin o güne kadar imzaladığı en ağır koşullu antlaşmadır. Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti'nin egemenlik hakları zedelenmiştir. Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti'nin büyük devlet olma özelliği sona ermiş ayrıca Rusya, Akdenize inme politikasını gerçekleştirmiştir. Yine Rusya, ilk defa Osmanlıların iç işlerine karışma hakkını elde etmiş, Ortodoksları koruma görevi Rusya'ya geçmiştir. Ruslar; eflak, boğadan ve ege adalarından çekildi. Kırıma bağımsızlık verildi.Ruslara savaş tazminatı ve kapitilasyon verildi. Kırım Olayı :Ruslar, Küçük Kaynarca Antlaşması'ndan sonra, Kırım'ı kendilerine bağlamak istediler. Ruslar 1778 yılında Kırım'a girerek, kendi yandaşı olan Şahin Giray'ı han seçtirdi. Osmanlı Devleti bu hanlığı onaylamadı. 1779 tarihinde Fransa'nın devreye girmesi ile Rusya ile Aynalıkavak Tenkinamesi imzalandı. Böylece, Kırım Rusya'ya bağımlı hale getirildi. 1783'te Şahin Giray'la anlaşan II. Katerina, Kırım'ı Rus topraklarına kattı, Osmanlı Devleti bu olayı ancak protesto edebildi. Osmanlı-Avusturya, Rusya Savaşları, Ziştovi ve Yaş Antlaşmaları (1787-1792) Rusya'nın, Aynalıkavak'a rağmen, Kırım'ın iç işlerine karışması ve 1783 yılında Kırım'ı işgal etmesi. Osmanlı Devleti, Kırım'ın Rusya'ya bağlanmasını kabul etmedi ve 1787 yılında Rusya'ya savaş açtı. Kısa bir süre sonra Avusturya ile de savaşa girildi. 1789'da Rusların Ozi Kalesi'ni alarak halkı kılıçtan geçirmesi üzerine I. Abdulhamit üzüntüden öldü. 1789 yılında III. Selim tahta geçti. 1789 yılında Fransız İhtilali oldu. Osmanlı Devleti Avusturya ile Ziştovi Rusya ile de Yaş Antlaşmasını imzaladı. 3.Selimin Nizam-ı cedit islahatları uygulanmaya başladı. Yaş anlaşması Osmanlının çöküşünü başlattı. Ziştovi Antlaşması (1791) Avusturya ile Osmanlı Devleti arasında imzalandı. 1. Avusturya, savaşta aldığı toprakları Osmanlı Devleti'ne geri verecektir. 2. Orsova ve Unna Irmakları arasındaki topraklar Avusturya'ya bırakılacaktır. Yaş Antlaşması (1792) Rusya ile Osmanlı Devleti arasında imzalandı. 1. Kırım'ın Rusya'ya ait olduğu kabul edildi. 2. Dinyester Irmağı Rusya ve Osmanlı Devleti arasında sınır olarak kabul edildi. 3. Rusya, Boğazlar'dan geçip serbestçe ticaret yapabilecekti. Osmanlı-Fransız İlişkileri :Fransa, Rusya'nın ve Avusturya'nın Osmanlı toprakları üzerinde yerleşmesini istemiyordu. Lale Devri'nde Osmanlı-Fransız dostluğu iyice arttı. I. Mahmut zamanında 1740 yılında imzalanan antlaşma ile Fransa'ya kapitülasyonlar verildi. 1789 İhtilali ile www.kpss.6te.net 43 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ Fransa'da başa geçen Drektuvar hükümeti döneminde Osmanlı-Fransız ilişkileri bozuldu. 1789 yılında Napolyon Bonapart Mısır'ı işgal etti. Fransa ile 1801 yılında El-Ariş Mukavelesi imzalandı. Osmanlı devlet adamları, XVIII. yüzyılın sonlarında var olan topraklarını korumak için denge siyaseti izlemeye başlamıştır. Denge siyaseti, Avrupalı devletler arasındaki çıkar çatışmalarından faydalanarak toprak bütünlüğünün korunmasıdır. III. Selim Dönemi'nde ağırlık kazanmıştır. Öncelikle Akdenizdeki Osmanlı varlığını korumaya yönelik bir amaç izlenmiştir. El-Ariş Mukavelesi (1801) Fransa ile Osmanlı Devleti arasında imzalandı. Bu mukaveleye göre ; 1. Fransızlar Mısır'ı boşaltacaklar 2. İngilizler deniz yolu ile Fransız askerlerini ülkelerine götüreceklerdir. XVIII. Yüzyıl Islahatları XVIII. Yüzyıl Islahatlarının Genel Niteliği :XVIII. Yüzyıl ıslahatlarında Osmanlı Devlet adamları, gerilemenin nedenlerini araştırıp, bunlara çareler bulma yoluna gitti. Bu yüzyıl ıslahatları, XVII. yüzyıl ıslahatlarına göre daha köklü, sonuç bakımından daha olumludur. Yapılan ıslahatlarda, ilk defa neden-sonuç ilişkisi kuruldu. XVIII. yüzyıl ıslahatarı, daha öncekilerde olduğu gibi kişilerle sabit kalmayıp devlet politikası haline getirildi. Avrupa'nın teknik ve askeri üstünlüğü kabul edildi. Yapılan ıslahatlar genelde, askeri alana yönelikti. XVII. yüzyılın aksine Batı'daki gelişmelerden yararlanıldı. Lale Devri Islahatları (1718-1730) :Lale Devri; 1718'de imzalanan Pasarofça Antlaşması ile başlayan ve 1730'da çıkan Patrona Halil İsyanı ile son bulan dönemin adıdır. Lale Devri ıslahatlarının en önemlisi, 1727 yılında Osmanlı Devleti'nde kullanılmaya başlanan matbaadır. Matbaanın kullanılmaya başlamasından sonra, Üsküdar'da Dar-üt Tıbat-ül Amire adıyla devlet matbaası kuruldu. Çeşitli semtlerde kütüphaneler, Yalova'da kağıt imalathanesi açıldı. Avrupa'yı yakından tanımak amacıyla Avrupa'ya ilk elçiler bu dönemde gönderildi. Kumaş imalathaneleri açıldı. Yeniçeri Ocağı'ndan Tulumbacı Ocağı adıyla ilk defa bir itfaiye bölüğü kuruldu. Çiçek aşısı ilk kez kullanıldı. Patrona Halil İsyanı Lale Devri'nde yapılan ıslahatlar, ulemanın ve yeniçerilerin çıkarlarına ters düşmüştü. Lale Devri ile birlikte artan lüks yaşantı, halkın tepkisine yol açmıştı. Sadrazam Damat İbrahim Paşa, İran seferine gitmek istememişti. Patrona Halil ve Muslu Beşe ismindeki iki Arnavut önderliğindeki bir grup 1730'da isyanı başlattılar. Vergilerden şikayetçi halk ve İran Seferi'ne katılmak istemeyen yeniçeriler de isyana katıldı. Saraya giden asiler, padişah III. Ahmet'ten Damat İbrahim Paşa'nın kafasını istediler. Sadrazam kendilerine teslim edilince onu idam ettiler. Asiler, padişah III. Ahmet'i tahttan indirerek yerine I. Mahmut'u geçirdiler. 1730 Patrona Halil İsyanı ile Lale Devri sona erdi. I. Mahmut Dönemi Islahatları Yabancı uzmanlardan yararlanarak askeri alanda ıslahatlar yaptı. Aslen Fransız olan Humabaracı Ahmet Paşa'nın yardımıyla Osmanlı ordusunun Topçu ve Humbaracı sınıflarında düzeltme yaptı. Humbaracı Ahmet Paşa orduyu, takım, bölük, tabur ve alay gibi birimlere ayırdı. Subay yetiştirmek amacıyla ilk defa Kara Mühendishanesi açıldı. (1734 mühendishane-i berri humayun). Batılı anlamda askeri ıslahatın yapıldığı ilk dönemdir. III. Mustafa Dönemi Islahatları :İlk önce maliyeye düzen verdi. Lüzumsuz devlet masraflarını keserek hazineyi rahatlattı. Sadrazam Koca Ragıp Paşa'nın tavsiyesi üzerine, Topçu Ocağı'nın başına Baron de Tot isminde bir Macar getirildi. Baron de Tot, topçu ocağı ve tophaneyi düzenledi. Osmanlı ordusunda sürat topçuları ismiyle yeni bir sınıf oluşturdu. III. Mustafa, maliyeyi düzletmek için "Esham-ı Tahvilat" ismiyle borçlanma senetleri çıkardı. Deniz Mühendishanesi açıldı. (1773 Mühendishane-i Bahr-i Hümayun) I. Abdulhamit Dönemi Islahatları :Sadrazam Halil Hamid Paşa'nın yardımları ile orduda ıslahatlar yaptı. Topçu, humbaracı ve lağımcı ocaklarında yeni düzenlemeler yapıldı. Yeniçeri sayımı yapılarak ulufe sahteciliği önlenmek istendi. Tersanelerin sayısı arttırıldı. Fransadan teknik ekip getirildi. III. Selim Dönemi Islahatları :Dönemin ünlü devlet adamlarına yapılacak ıslahatlar konusunda rapor hazırlattı. Ordu ve maliye işlerine öncelik vererek ıslahatlara başladı. Yeniçeri Ocağı'na el sürmeden Nizam-ı Cedid Ocağı'nı kurdu. 3.Selimin tüm ıslahatlarına ve ordusuna nizamı cedit denir. 1795 yılında Mühendishane-i Berr-i Hümayun açıldı. Selimiye kışlası kuruldu. Nizam-ı Cedid ordusunun masraflarını karşılamak amacıyla İrad-ı Cedid hazinesi oluşturuldu. Dış www.kpss.6te.net 44 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ siyasete önem verildi, Avrupa'ya sürekli elçiler gönderildi. Nizam-ı Cedid ıslahatlarına karşı olanlar, Yeniçerilerin de desteğini alarak, 1807 yılında Kabakçı Mustafa İsyanı'nı sonunda tahtını 4.mustafaya bıraktı. DAĞILMA DÖNEMİ 1792 – 1918 Gerileme dönemindeki iyi niyetli çalışmalar dağılmayı önleyemedi. II. MAHMUT:Bu dönemin en ünlü padişahı II. Mahmut'tur. II. Mahmut döneminde birçok çağdaş yenilkler yapıldı. Devlet örgütü yeniden düzenlendi. Yeni üniversiteler açıldı. Devlet eliyle bir gazete yayımlandı. İlk nüfus sayımı yapıldı. Yeniçeri Ocağı kaldırıldı. 1826 ABDÜLMECİT: II. Mahmut'tan sonra başa geçmiştir. 1839 - 1861 yılları arasında padişahlık yapmıştır. Toplum ve devlet düzeninde önemli değişiklikleri sağlayan Tanzimat Fermanı gerçekleşti. Tanzimat Fermanı 1839'da ilan edildi. Tanzimat Fermanı'nda; İmparatorluk içerisinde yaşayan herkesin can, mal ve namusunun korunması, Mahkemede yargılanmadan kimseye ceza verilmemesi, Vergilerin vatandaşın gelirine göre alınması, Müslümanlarla Hırıstiyanların aynı haklara sahip olması gibi, ilkeler yer aldı. Bu fermanla "Tanzimat Dönemi" adıyla bir dönem başladı. Fakat çeşitli nedenlerle bu ferman da aranılan mutluluğu getirmedi. ABDÜLAZİZ 1861 - 1867 yılları arasında padişahlık yaptı. Ülke ekonomik yönden çok hızlı geriledi. Devlet dış borçlara sarıldı. Fakat durum yine de kurtarılamadı. Yüksek faizle alınan borçlar ödenemeyecek duruma geldi. Bunlara ilaveten Orta Doğu'da ve Balkanlar'da ayaklanmalar oldu. Yunan Devleti kuruldu. M. Ali Paşa Mısır'da ayaklandı. Fransızlar Cezayir'i aldı. Devlet tam bir çaresizlik içine girdi. V. MURAT: Bu dönem de çeşitli çalkantılarla geçti. II. ABDÜLHAMİT: Bu dönemde; Mithat Paşa, Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi Meşrutiyetçilerin çalışmaları ile ilk Anayasa hazırlandı. Meşrutiyet kabul edildi (1876). Bir yıl sonra çeşitli siyasal gelişmelerin sonunda padişah meclisi kapattı. Abdülhamit, 1908'de kabul edilen II. Meşrutiyete kadar katı bir mutlakiyetçi düzen uyguladı. Bu dönemde yapılan anlaşmalar sonunda Balkanlarda, Ön Asya'da ve Kuzey Afrika'da büyük toprak kayıpları oldu. 1909 yılında Harekat Ordusu İstanbul'a geldi ve Abdülhamit yönetimine son verdi. İTTİHAT VE TERAKKİ DÖNEMİ: Abdülhamit'ten sonra yönetimi ele alan İttihat ve Terakki ileri gelenleri de başarılı olamadılar. Trablus Savaşı (1911) ve Balkan Savaşı (1912) ile çok önemli kayıplar oldu. 1914 yılında I. Dünya Savaşı başladı. İngiltere, Fransa ve Rusya birleştiler. Almanya, Macaristan ve İtalya'da ayrı bir grup kurdular. 4 yıl süren bu savaşa zamanla başka devletler de katıldı. Osmanlı Devleti, savaşın ilk yıllarında tarafsız kaldı. Daha sonra devlet yönetimi Almanların kazanacağına inandıkları ve sempati duydukları için, Almanlarla bir dostluk anlaşması yaptılar. Osmanlılara sığınan iki Alman gemisi, Rus limanlarını bombalayınca, Osmanlılar kendilerini savaşın içinde buldular. Osmanlılar birçok cephede savaşa girdiler. Çanakkale Zaferi kazanıldı. Almanların teslim olmasıyla, Osmanlılar'da yenik sayıldılar. 1918 yılında koşulları çok çok ağır olan "MONDROS ATEŞKES ANTLAŞMASI"nı imzaladılar. Böylece 600 yıldan fazla yaşayan koca imparatorluk, tarihe karışmış oldu. Ulusçuluk Eylemleri 1789 Fransız İhtilali : Yalnız Fransa'da değil bütün dünyada etkileri görülen Fransız İhtilali, dünya tarihinde yeni bir çağın başlangıcı olmuştur. Avrupa'da mutlakiyet idarelerinin yıkılışını başlatan bu olay, Fransa'nın XVIII. yüzyılın başlarından itibaren sürüklendiği ekonomik ve sosyal bunalımların doğal bir sonucu idi. 14 Temmuz 1789 tarihinde Fransız Kralı XVI. Lui'nin meclisi dağıtmak istemesi üzerien halk ayaklandı ve Bastille Hapisanesi'ni bastı. Mahkumlar serbest bırakıldı ve isyan giderek büyüyerek bütün Avrupa'ya yayıldı. Sırp İsyanı (1804) 1. Osmanlı Devleti'nde merkezi otoritenin zayıflaması 2. Sırbistan'ı yöneten Yeniçeri kodamanlarının halka baskı yapması 3. Rusya ve Avusturya'nın kışkırtması. 4. 1789 Fransız İhtilali ile ortaya çıkan "ulusçuluk" akımlarının Sırplar arasında yayılması. 5. XVIII. yüzyılda Osmanlı-Avusturya, Rusya arasında çıkan savaşların Sırp topraklarında yapılması Sırplar , 1804'te, Kara Yogi önderliğinde ayaklanma başlattı. 1812'de imzalanan BükreşAntlaşması ile Sırplara ayrıcalık verildi. Sırp ayaklanması, 1813'te Miloş Obronoviç önderliğinde yeniden başladı. 1829'da Edirne Antlaşması ile Özerk Sırbistan Prensliği kuruldu. www.kpss.6te.net 45 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ 1878 Berlin Antlaşması ile Sırbistan bağımsızlığını elde etti. Sırp Ayaklanması, Fransız Devrimi'nin getirdiği ulusçuluk akımının Osmanlı Devleti'nde görülen ilk etkisidir. 1806-1812 Rus savaşı ve 1807 İngiliz savaşları Bükreş Antlaşması (1812) :Osmanlı Devleti ile Rusya arasında 1812 tarihinde imzalandı. Antlaşma maddeleri şu şekildeydi: 1. Eflak ve Boğdan Osmanlı Devleti'ne geri verilecek, ancak Osmanlı Devleti, Eflak ve Boğdan beylerini görevine iade edecektir. 2. Beserabya Rusya'ya verilecek, Prut ırmağı sınır olacaktır. 3. Osmanlı Devleti, Sırbistan'a ayrıcalık verecektir. Bükreş Antlaşması ile Osmanlı Devleti ilk defa kendisine bağlı bir ulusa ayrıcalık verdi. 1829 Edirne Antlaşması : 1. Yunanistan bağımsız olacaktır. 2. Eflak ve Boğdan özerkleştirilecektir. 3. Sırbistan Prensliği kurulacaktır. 4. Tuna Irmağının kenarındaki bazı kaleler Rusya'ya verilecektir.5. Rus ticaret gemileri Boğazlar'dan serbestçe geçecektir. 6. Osmanlı Devleti, Rusya'ya savaş tazminatı ödeyecektir. 7. Doğu Anadolu'da bazı kaleler Rusya'ya bırakılacaktır. Önemi : 1. Edirne Antlaşması, Osmanlı Devleti'nin Küçük Kaynarca Antlaşması'ndan sonra imzaladığı en ağır koşullu antlaşmalarından biridir. 2. İlk defa Osmanlı Devleti'ne bağlı bir ulus bağımsızlık kazanmıştır. 3. Rusya, Orta Avrupa ticaretini denetlemeye başlamıştır. 4. Bugünkü Romanya'nın temelleri atılmıştır. 5. Mısır Sorunu'nun başlamasına neden olmuştur. Osmanlı Devleri, bu antlaşmadan sonra Rusya'ya karşı tek başına olamayacağını anladı ve kendi varlığını sürdürmenin Avrupa devletleri arasındaki denge politikasına bağlı olduğunu gördü. 1877-1878 Rus savaşı (93 harbi) Berlin Antlaşması (13 Temmuz 1878) :1. Sırbistan, Karadağ ve Romanya'ya bağımsızlık verilecektir. 2. Bulgaristan 3 Bölüme ayrılacak; Makedonya Osmanlı Devleti'ne verilecek, Doğu Trakya özerkleştirilecek, Bulgaristan Prensliği kurulacak. Böylece, Rusya'nın Balkanlar'da güçlenmesi ve Balkanlar üzerinden Akdeniz'e inmesi engellendi. 3. Kars, Ardahan ve Batum Rusya'ya verilecek, Doğu Bayezit Osmanlı Devleti'ne kalacaktır. (Kars, Ardahan ve Batum Brest Litowsk Antlaşmasıile Osmanlı Devleti'ne geri verildi.) 4. Bosna Hersek, Osmanlı Devleti'ne bağlı olacak, Avusturya tarafından yönetilecektir. (1908'de Avusturya, Bosna Hersek'i işgal etti.) 5. Girit ve Ermenistan'da ıslahat yapılacaktır. 6. Teselya Yunanistan'a bırakılacaktır. 7. Osmanlı Devleti, Rusya'ya savaş tazminatı ödeyecektir. önemi : 1. Osmanlılara bağlı pek çok ulus bağımsızlığını kazandı. 2. Osmanlılarda çoküş dönemi başladı. 3. Osmanlı Devleti'nin egemenlik hakları zedelendi. 4. Ermeni sorunu başladı. 5. Rusya'nın Balkanlar'da güçlenmesi ve Akdeniz'e inmesi engellendi. 6. İngiltere ve Fransa'nın Osmanlı Devleti'ni korumaktan vazgeçtiği anlaşıldı. 7. Osmanlı-Alman yakınlaşması başladı. Yunan İsyanı (1820-1829) :1. Osmanlı Devleti'nde merkezi otoritenin zayıflaması 2. 1789 Fransız İhtilali ile ortaya çıkan "ulusçuluk" akımlarının Yunanlılar arasında yayılması. 3. Rönesans ve Hümanizm hareketleri ile Avrupa'da Yunan hayranlığının başlaması. 4. Rumlar'ın, gemicilik sayesinde Avrupa ile iyi ilişkilere girmesi 5. Rumlar'ın, bağımsızlık amacıyla Etnik-i Eterya Cemiyeti'ni kurması. Rumlar 1820'de Eflak'ta isyan etti. 1821 yılında Mora Yarımadası'nda isyan çıktı. Mora isyanı, Mehmet Ali Paşa'nın yardımı ile bastırıldı. İngiltere, Fransa ve Rusya, Osmanlı Devleti'nin Yunanistan'a bağımsızlık vermesi için 1827'de Navarin'de Osmanlı donanmasını yaktı. Ruslar doğuda Erzuruma Batıda edirneye kadar geldiler. Bu yenilgide yeniçeri ocağının kaldırılmasının etkisi vardır. 1829'da Edirne Antlaşması ile Yunanistan bağımsızlığını elde etti. Ulusçuluk akımının etkisiyle Osmanlılardan bağımsızlığını elde eden ilk ulus Yunanlılar (Rumlar) olmuştur. 1878 Berlin Anlaşmasıyla Sırbistan, Romanya ve karabağ devletleri kuruldu. 1908 2.Meşrutiyet ile Bulgaristan, 1912 1.Balkan savaşıyla Arnavutluk, 1914 1.Dünya savaşıyla İngiltere güdümünde Araplar bağımsızlık kazanmışlardır. Etnik-i Eterya Cemiyeti Bu cemiyet 1814'te Odessa'da ikisi Rum, biri Bulgar üç kişi tarafından kurulmuştur. Cemiyetin asıl amacı eski Bizans İmparatorluğu'nu yeniden canlandırmaktı. İstanbul Patriği ile Rus Çarı'nın da desteklediği bu derneğin başında Rus Çarı'nın yaveri olan Aleksandr Ipsillanti bulunuyordu. Cemiyet kısa sürede güçlenmiş, Yunanistan ve İstanbul'da şubeler açmıştır. Kavalalı Mehmet Ali Paşa 1769'da Kavala'da doğdu. 1799'da Fransızlar'ı Mısır'dan çıkarmak üzere gönderilen orduda bayraktar olarak görev aldı. Kısa sürede "başıbozuk alayı" www.kpss.6te.net 46 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ komutanlığına atandı. Mısır'da çıkan Kölemen ayaklanmalarını bastırdı. 1805'te Mısır valiliğine atandı. Mısır'da Avrupalı uzmanların denetiminde kuvvetli bir ordu kurdu. Ayrıca Batı eğitim sistemine dayalı bir eğitim sistemi ve toprak reformunu gerçekleştirdi. Bu arada İstanbul ile iyi geçinmeye de dikkat etti. Hicaz'da çıkan Vahhabi İsyanı'nı bastırdı. 1820'de Sudan'ı ele geçirdi. 1824'te Mora ayaklanmasının bastırılmasında Osmanlı ordusuna çok yardımı oldu. Oğlu için istediği Suriye valiliği yerine Girit valiliği verilince devlete karşı ilk Müslüman isyanı başlattı. 2.Mahmut zamanında, Mısır Valisi kavalalı ve oğlu suriyeyi işgal ve ilhak ettiler. Adana ve Konya civarında Osmanlı ordularını yendiler. Bu iç sorun uluslararası bir boyuta Rusya’dan Osmanlı’ya yardım gelmesiyle oldu. Devreye giren İngiltere, Fransa 1833 Kütahya anlaşmasının imzalanmasını sağladılar. Kavalalı Mehmet Paşaya Mısır, Girit ve Suriye valiliği oğluna da Cidde valiliği verildi. 2.Mahmut ve Kavalalı memnun olmadılar. Osmanlı; İngiltere ve Fransa’ya güvenemediğinden 1833’te Ruslarla Hünkar İskelesi anlaşmasını imzaladı. Buna göre savaşta Ruslar, Osmanlıya asker yardımı yapacak, Osmanlı da boğazları diğer devletlere kapatacaktır. Önemi: Osmanlının boğazlar ile ilgili egemenlik haklarına dayanarak imzaladığı son anlaşmadır. 1833 Hünkar iskelesi anlaşmasından sonra boğazlarla ilgili sorunlar uluslar arası anlaşmalarla çözüldü. 1839 Nizip savaşında kavalalı Osmanlıyı yendi. Rusların müdahalesinden çekinen İngiltere, Fransa Kavalalının ilerlemesine engel oldular. 1840’ta Londra Mukavelenamesi imzalandı. Mısır, Osmanlıya bağlı kalacak, vergi verecektir. Suriye, Adana, Girit Osmanlılara verildi. 1841'de Suriye elinden alındıysa da Mısır'da kendi hanedanını kurdu. 1841 Londra anlaşması ve boğazlar: Osmanlı, İngiltere, Fransa, Avusturya, Rusya Prusya arasında. Boğazlar Osmanlıda kalacak ve barış zamanı savaş gemisi geçmeyecektir. Eflak-Boğdan, Sırbistan, Karadağ, Bosna-Hersek İsyanları (1875-1878): 1. 1789 Fransız İhtilali'nin getirdiği uluşçuluk akımı 2. Rusya'nın Panislavizm politikası. İlk ayaklanma 1875 yılında Bosna ve Hersek'te meydana geldi. Aynı yıl Bulgarlar da ayaklandı. Kargaşadan yararlanan Sırplar ve Karadağlılar da Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etti. Avrupa devletleri Balkanlardaki barışı sağlama amacıyla İstanbul'da bir konferans düzenledi. Osmanlı Devleti, Avrupa'nın iç işlerine karışmasını engellemek amacıyla 1876 yılında Kanun-ı Esasiyi ilan etti. Osmanlı-Rus Savaşları 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı ve Bükreş Antlaşması : 1804 Sırp isyanında Rusya'nın Sırpları kışkırtması ve çıkan isyanı desteklemesi. Osmanlı Devleti, 1806 tarihinde Boğazlar'ı Rusya'ya karşı kapattı. 1806 tarihinde Rusya Eflak ve Boğdan'ı işgal etti. 1807 tarihinde de Osmanlı Devleti Rusya'ya savaş ilan etti. Fransa'ya güvenerek bu savaşa giren Osmanlı Devleti, Fransa'nın iki yüzlü politikası sonucu 1812'de Bükreş Antlaşması'nı imzalayarak savaştan çekildi. Bükreş Antlaşması (1812) :Osmanlı Devleti ile Rusya arasında 1812 tarihinde imzalandı. Antlaşma maddeleri şu şekildeydi: 1. Eflak ve Boğdan Osmanlı Devleti'ne geri verilecek, ancak Osmanlı Devleti, Eflak ve Boğdan beylerini görevine iade edecektir. 2. Beserabya Rusya'ya verilecek, Prut ırmağı sınır olacaktır. 3. Osmanlı Devleti, Sırbistan'a ayrıcalık verecektir. Bükreş Antlaşması ile Osmanlı Devleti ilk defa kendisine bağlı bir ulusa ayrıcalık verdi. 1827-1829 Osmanlı-Rus Savaşı ve Edirne Antlaşması :1. Rusya'nın 1820 tarihindeki Yunan isyanını desteklemesi 2. 1827 yılında da Navarin'de Osmanlı ve Mısır donanmasını yakılması olayına katılması. 1827'de Rusya, Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etti. Osmanlı Devleti'nin savaşa hazır olmaması nedeniyle, Rusya, Batı'da Edirne'yi, Doğu'da da Erzurum'u ele geçirdi. Osmanlı Devleti, 1829 tarihinde Edirne Antlaşması'nı imzalayarak savaştan çekildi. 1829 Edirne Antlaşması : 1. Yunanistan bağımsız olacaktır. 2. Eflak ve Boğdan özerkleştirilecektir. 3. Sırbistan Prensliği kurulacaktır. 4. Tuna Irmağının kenarındaki bazı kaleler Rusya'ya verilecektir.5. Rus ticaret gemileri Boğazlar'dan serbestçe geçecektir. 6. Osmanlı Devleti, Rusya'ya savaş tazminatı ödeyecektir. 7. Doğu Anadolu'da bazı kaleler Rusya'ya bırakılacaktır. Önemi : 1. Edirne Antlaşması, Osmanlı Devleti'nin Küçük Kaynarca Antlaşması'ndan sonra imzaladığı en ağır koşullu antlaşmalarından biridir. 2. İlk defa Osmanlı Devleti'ne bağlı bir ulus bağımsızlık kazanmıştır. 3. Rusya, Orta Avrupa ticaretini denetlemeye başlamıştır. 4. Bugünkü Romanya'nın temelleri atılmıştır. 5. Mısır Sorunu'nun başlamasına neden olmuştur. Osmanlı www.kpss.6te.net 47 KPSS BİLGİ İLETİ LİSTELERİ Devleri, bu antlaşmadan sonra Rusya'ya karşı tek başına olamayacağını anladı ve kendi varlığını sürdürmenin Avrupa devletleri arasındaki denge politikasına bağlı olduğunu gördü. Kırım Savaşı (1853) ve Paris Antlaşması: Rusya Akdenize inmek istiyordu. İngiltere ise 1838 Balta Limanı anlaşmasıyla büyük imtiyazlar koparmıştı. 1. Rusya'nın Akdeniz'e inme emelleri. 2. Rusya'nın, Eflak ve Boğdan'ı işgal edip, Sinop'ta Osmanlı donanmasını yakması. 1853 yılında İngiltere,Fransa, Piyemonte (Sardunya) Osmanlı Devleti ile ittifak yaparak Rusya'ya savaş ilan etti. Rusları yenmişlerdir. 1856'da Kırım'ın Sivastopol ve Malakof şehirleri ele geçirildi. 1856 yılında Paris Antlaşması imzalandı.Osmanlı ilk defa bu savaşla dış borçlanmaya gitmiştir 1854. Paris Antlaşması (1856) :Koşulları : 1. Osmanlı Devleti bir Avrupa devleti sayılacak, Avrupa Devletler Hukukundan yararlanacaktır. Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğü Avrupa devletleri tarafından korunacaktır. 2. Karadeniz, tarafsız hale getirilecek, savaş gemisi bulunmayacak, yalnızca ticaret gemileri geçecektir. 3. Rusya ve Osmanlı Devleti, Karadeniz'de savaş gemisi bulundurmayacaktır. 4. Eflak ve Boğdan'a özerklik verilecek, Avrupa devletleri'nin garantisinde olacaktır. 5. Tuna ırmağında ticaret gemileri serbestçe dolaşacak ve Avrupa Devletleri tarafından denetlenecektir. 6. Boğazlar, 1841 Londra Senedi'ne göre düzenlenecektir. 7. Osmanlı Devleti'nde 1856 Islahat Fermanı izlenecek, ancak iç işlerine müdahale edilmeyecektir. Antlaşmanın Önemi : 1. Osmanlıların XIX. yüzyılda kazanan devlet olarak imzaladıkları tek antlaşmadır. 2. Osmanlı Devleti'nin kendi toprak bütünlüğünü koruyamayacağı anlaşıldı. 3. Osmanlı Devleti, bir Avrupa devleti olmanın diyetini Islahat Fermanı ile ödedi. 4. Osmanlı Devleti, savaşı kazanan devlet olmasına rağmen yenik devlet durumuna düşürüldü. 5. Karadeniz tarafsız bir deniz haline getirildi. 6. Rusya'nın Akdeniz'e inmesini engelleyerek İngiltere ve Fransa Akdeniz'de güvenliklerini sağladı. 7. Rusya'nın Balkanlar'da egemenlik kurması engellendi. 8. Rusya, 1774'te imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması ile elde ettiği haklarını kaybetti, bundan sonra Pan-Slavizm politikasını ortaya attı. www.kpss.6te.net 48