Uluslararası İlişkiler Teorileri Açısından Terörizmle Mücadelede İşbirliği 77 ters düşse dahi terörle mücadelede diğer devletlerin işbirliği tekliflerini reddedebilirler ya da kabul edebilirler. 2.2.1. Liberalizmin Zayıf Yönleri Liberal yaklaşım tarafından, devletlerin temelde işbirliğine açık oldukları ve işbirliği gerçekleştirdikleri iddia edilse de teröre karşı uluslararası kolektif tepkiye dair mevcut başarısızlık; bu argümanı desteklememektedir. Bu gerekçe ile, liberal yaklaşımın; uluslararası terörle mücadeleyle ilgili mevcut durumu tamamen açıkladığını söylemek oldukça zordur. Devletler terörle mücadelede güçlü ve sürdürülebilir bir işbirliği gerçekleştirmekte olduğu kadar, teröre dair ortak bir tanım oluşturmada da başarısız olmuşlardır. Liberalizme göre, uluslararası kuruluşlar devletlerin davranışlarını kısıtlama gücü ve otoritesi ile uluslararası kuralları uygulatma kapasitesine sahiptirler. Ancak, devletlerin terörle mücadele konusunda çoğunlukla bu kurallara uymadıkları görülmektedir. 11 Eylül Saldırılarından sonra, BM Güvenlik Konseyi, üye ülkelerin kendi terörle mücadele mevzuatlarına eklenmesini tavsiye ettiği bir karar almasına ve bu kararın uygulanmasını takip etmek üzere BM tarafından bir Terörle Mücadele Komitesi kurulmuş olmasına rağmen, bu çabalar terörle mücadele konusunda uluslararası işbirliğinin tesis edilmesinde etkisiz kalmıştır. Bu durum, hangi eylemlerin terör eylemleri olarak kabul edileceğine dair devletlerin ortak bir görüş oluşturamamasından ve söz konusu kararın ihlal edilip edilmediğini belirleyecek bir otorite oluşturulmasında anlaşma sağlanamamasından kaynaklanmıştır (Oudraat, 2003). 2.3. Konstrüktivizm Konstrüktivizm, uluslararası ilişkileri sosyal gerçekler ve olgular açısından değerlendirmekte ve devlet çıkarlarının oluşumunu bu gerçeklerle açıklamaya çalışmaktadır. Realizm ve liberalizm materyal faktörler (askeri ve ekonomik güç) üzerinde yoğunlaşırken, konstrüktivist yaklaşım ideolojiler, değerler ve kültürlere vurgu yapar. Temel olarak konstrüktivistler uluslararasi ilişkilerde devlet davranışının normlar, değerler ve kültürler tarafından şekillendirildiğini öne sürerler. Ruggie’ye (1998) göre, düşünsel faktörler, düzenleyici kurallar ve inançlar; devletlerin davranışını etkilemektedir. “Devletler, yeni normlar, değerler ve çıkar algılarını kabul etmek üzere uluslararası kurumlar tarafından sosyalleştirilirler” (Finnemore,1996: 6). Normlar, devletlerin çıkarlarının ve önceliklerinin şekillenmesinde etkilidir. Ancak bu durum, çıkarların sadece normlara dayandığı anlamına da gelmez. Konstrüktivist yaklaşıma göre devletlerin tercihleri bazen kültür ve değerler tarafından da şekillendirilir. Devletler terörü tanımlayıp terörle mücadeleye yönelik kararlar alırken, dine ve ideolojiye ulusal çıkarlardan daha fazla önem verirler. Örneğin, insan hakları, tüm dünyada ortak bir değer olarak geniş şekilde kabul edildiği ve benimsendiği için pek çok devlet terörle mücadele yöntemlerinde değişiklik yapmıştır. 2.3.1. Konstrüktivizmin Zayıf Yönleri Değerlerin ve normların etkisi inkâr edilemez bir gerçek olsa da, konstrüktivizmin uluslararası arenada gözlemlenen olayları tam olarak açıkladığı söylenemez. İç karışıklıkların ve çatışmanın hakim olduğu bir çok bölgede, etkin uluslararası aktörler olan güçlü devletlerin