M. Meclisi B : 35 talebim üzerine yazılmamıştır. Yazı bir mektup değildir. Adıma yazılmış bir mektup değildir, resmî bir yazıdır ve iç. muameledir. Ve Hürri­ yet gazetesinde çıkan mealde değildir. Gazete yazılı mealini değil, sadece bir resmî yazı yazıl­ dığı hakkında kendi görüşüne göre mektubun muhtevi olmadığı malûmatı efkârı umumiyeye aksettirin iştir. Yazı, ben Paris'te iken 24 Ka­ sımda yazılmıştır ve yalnız Millî Savunma Ba­ kanlığına değil, GenelKurmay Başkanlığına da yazılmıştır. Türk Silâhlı Kuvvetlerinin büyük bir kütlesine kumanda eden bir Kumandanın sa­ dece bir iç muamele olarak görüşünü kendi üst­ lerinin takdirine arz etmekten ibarettir. Yoksa, yazıda asıl veya gazetede aksettiği gibi Büyük Millet Meclisinin salâhiyetlerine gölge düşürücü en ufak bir hissi taşımamaktadır. Sadece, ya­ zı, affın, af hakkındaki siyasi ve hukukî tahlil­ leri yapmakta ve organ teşkili bakımından Ordu­ nun büyük bir kütlesine kumanda eden bir ku­ mandanın kendi görüşünü üstlerinin takdir ve tenkidlerine arz etmekten ibarettir. Bunun için bunlar tekzibedilmiştir. Daha neşredildiği gün, ertesi günü Sayın Başvekilin ve iki gün sonra da benim Halkla Münasebetler Dairesinde yaptığım tebliğde yazının bu mahiyeti açıklanmıştır. Saygılarımla. (Gürültüler.) BAŞKAN—Beyefendi, bir dakika. MİLLİ SAVUNMA BAKANI AHMET TOPALOĞLU (Devamla) — Bunu arkadaşımızın sualine şey yapacağım. Daha evvel Sayın Rifat Baykal'ın bu mevzuda bir sorusu vardır. Sırası geldiğinde kendisine cevabı arz edeceğim. Sayın Başvekilin söylediği gibi, bu mevzunun tahkikatı yapılmaktadır. Tahkikatın neticesi de ayrıca arz edilecektir. - BAŞKAN — Grupu adına Sayın Çetin Altan. T. I. P. GRUPU ADINA ÇETİN ALTAN (İstanbul) — Sayın Başkan, sayın milletvekille­ ri; biz Başkan Johnson'un mektubunun bir ga­ zetede açıklanması olayını biraz daha değişik bir açıdan değerlendirmek istiyoruz. Demin Sayın Hükümet üyesinin de itiraf et­ tiği gibi, Hükümet bir emrivaki karşısında kal­ dığını söylemiştir. Bu olay çok ciddî bir nokta­ dan başlamış ve maalesef gayet gayriciddî bir şe­ kilde devam etmeye doğru bir eğilim gösterme yönüne girmiştir. Ve bu çok ciddî safhadan baş­ layıp mizah dergilerine konu olacak ölçüde cid­ 14 . 1 . 1966 O : 1 diyetini yitiren ve gayriciddî bir alana doğru sü­ ratle gelişen tutum içinde Hükümet boyuna ken­ di kendisiyle çelişmeye düşmeye başlamıştır. Bu­ rada çok kısa bir zaman önce bendeniz de hu­ zurunuzda bu mektubun açıklanmasmdaki fayda­ ları dilimin döndüğü kadar belirtmeye çalıştım. Şimdi, içinde yaşadığımız olayları daha 10 - 15 gün öncesinden öngörerek ifade etmeye uğraş­ tım ve Hükümeti uyarmak için elimizden geleni yaptık. Bu mektubun kamu oyunda yaratacağı çeşitli söylentilere değindik, Meclisin bu mek­ tubun açıklanması hususunda vereceği kararın hakikaten daha önceki bir iktidarı da meseleye daha genişliğine ışık tutması bakımından rahat­ latacağını ifade ettik. Ancak, Hükümet kendi grııpunda aldığı bir kararla direndi ve o zaman dedi ki, Sayın Dışişleri Bakanı, «Biz mektubu açıklarsak, o zaman başka hükümetlerin sorum­ luları, Türkiye'ye mektup göndereceğimize gaze­ teye ilân verin derler, biz bu sorumluluk altında kalamayız.» dedi. Şimdi ne oldu? Tam, Sayın Çağlangil'in de­ diği oldu; Türkiye'ye mesaj göndermektense ga­ zeteye ilân verilmiş gibi oldu. Şayet, o zaman Hükümet, bu mektubun açıklanmasından yana çıkmış olsaydı Meclislerden ve Hükümetin tasar­ rufundan da geçerek basın yolu ile Hükümet bir emrivaki karşısında kalmıyacak ve kendi inisi­ yatifini hiç değilse kullanabileceğini ortaya ko­ yacaktı. Şu anda Hükümet bu mektubu açıklar­ ken kendi inisiyatifini kullanamadığını ve emri­ vaki yüzünden bunu yaptığını ileri sürmektedir ve bir kere daha çelişmeye düşmektedir. O çeliş­ me de şudur; bir mektubun basında yayınlan­ mış olması başkadır. Sayın Tahtakılıç'm dediği gibi Hükümetin bunu resmen açıklaması başka şeydir. Hükümetin bu mektubu açıklamak iste­ mezken gösterdiği gerekçelerden biri de Başkan Johnson'un müsaadesi alınmadan böyle bir me­ sajın kamu oyuna ilân edilemiyeceği merkezinde idi. Şimdi ise; böyle bir izin alınmadan derhal açıklamaya geçmek lüzumunu duymaktadır. Bun­ lar bir Hükümeti acı şekilde yıpratan ve Hükü­ met otoritesini gayriciddiyete düşüren, öngörü sahibi olmak niteliğinden yoksun oluşun örnek­ leridir. Gerçi, Hükümetin içindeki üyeler, siya­ si hayatın içinde çeşitli tecrübelerden geçmiş ki­ şiler değillerdir. Ama, bir sağduyu ve akıl ve bir de uyaran bir çevre vardır, kendilerini. Buraya — 386 —