T B M M . Bs8# yapılat) onlarca, araştırma vardır. Hepsi şu sonucu vermiştir: 'Banka mevduat faiz oranlarındaki artış, toplam tasarruf hacmini değiştirmez. Değişen, olsa olsa tasarrufun miktarı değil, biçimi ve türü olur. Hattf, Ç°k yüksek mevduat faizi çok yüksek kredi faizini de bareberinde getiffrek ekonomik aktiviteyi ve yatırım arzusunu kırar, millî gelirin artış hızını zayıflatır ve bu nedenle de tasarrufları artıracağı yer­ de azaltır. 24 Ocaktan bu yana bize inatla ve ısrarla yaşatılan, da işte budur: Yüksek mevduat faizlerine rağmen, hızla azalan bir tasarruf imkânı. Sayın milletvekilleri, Hükümetin sürdürmekte ol­ duğu politikalarda kısaca değinmek istediğim ikinci yanılgı talep kısılmasıyla ilgilidir. Enflasyonu önle­ mek için kısılması gerekli olan reel talep, fizikî ta­ lep değildir. Kısılması gerekli olan nakdî taleptir. İnsanların cebine ne kadar çok para koyarsanız ko­ yunuz, bir ekonomide üretilen mal ve hizmetten da­ ha fazlasını tükettirmeniz mümkün olamaz; ne üretilmişse, ne üretilebilmişle ancak o tüketilebilir. Enf­ lasyon fizikî olarak üretilenden daha fazlası tüketil­ diği için olmaz. Çünkü üretilenden daha fazlasını tüketmek mümkün değildir. Bu mümkün olmadığına göre, kimseye sen fazla tükettin de enflasyonu yarat­ tın, şimdi bjraz daha az tüket de şu enflasyonu önle­ yelim demek de mümkün değildir. Oysa büyük bir demagojiyle yapılan budur. İşçi, memur, köylü, emek­ li uzunca bir süredir daha az tüketiyoruz, daha az tü­ ketime zorlanıyoruz, daha az refaha mahkûm edili­ yoruz. Şimdi soruyorum: Ne zaman üretilenden da­ ha fazlasını tüketmek imkânsızlığını imkânlı hale getirebildıim ki, bugün düne göre daha az tüketmek­ le cezalandırılıyorum. Yoksa, dün üretilmeyen bir şeyi mi tükettim? O halde enflasyonla mücadelede benim-kısılması gerekli ve zorunlu olan tüketimim değildir. Kısılması gerekli ve zorunlu olan talebimdir, talep jmkânlanmdır, cebime konulan nakdî faz­ lalıklardır, cebimdeki şişkinliktir. Bunun ortadan kal­ dırılması gereklidir. Çünkü bu şişkinlikle, bu artan nakit güçle belli bir miktar üretime, 'belli bir miktar mal ve hizmete daha fazla sahip olabilmek için deh­ şetli bir yanş ortaya çıkıyor. Bu da fiyatları artıra­ rak enflasyona neden oluyor. Bana aslında hiçbir faydası olmayan bu parayı kim cebime koyduysa geri alabilir, buna hiçbir itirazım yoktur; ama sanki fazla tüketmişim; ama sanki fazla tüketebilirmişim gfbi, enflasyonla mücadele adı altında reel ve fizikî tüketimimi kısmanın hiçbir ekonomik mantığı yok­ tu/, $,2.1984 0:1 Bir ekonomide ithalatı azaltmak için ithal malları tüketimi kısılabilir. Bir ekonomide üretim artışını beklemeden ihracatı hızla artırabilmek içjn ihraç edi­ lebilir malların tüketimi geçici bir süre kısılabilir. Yatırımların yapılması için de, o yatırımlar üretimi daha büyük ölçüde artırıncaya kadar tüketim yine kı­ sılabilir; ama enflasyonu önlemek için tüketimi kıs­ mak gibi bir ekonomik gerekçe olamaz. Oysa 1978 yılında başlayan ve 24 Ocaktan itibaren ölçüsü arta­ rak yürütülen budur. Nakdî şişkinliği kısalım der­ ken, dar ve sabit gelirlilerin tüketimi insaf hudutla­ rının ötesinde kısılmış ve buna koşut olarak da üre­ tim kapasiteleri boş bırakılmıştır. Azaltılan nakdî ta­ lep gücünün bir talep enflasyonunu azaltması doğal­ dır. Ancak^düşen 'bir tüketimden ve buna koşut ola­ rak düşen bir kapasite kullanımından enflasyonun önlenmesini ummak gerçekçi değildir. Aksine büyük ölçüde tekelleşmiş bir piyasada bu durum maliyet enflasyonuna neden olur. Üretim kapasitelerinin dü­ şük ölçüde kullanılması, ayrıca parça başı maliyetle­ ri de'artırarak enflasyonu kamçılar. Uzmanları din­ leyen değil, uzmanlara kendini dinlettiren Sayın Baş­ bakanımız geçmişte bu hatayı işlemiştir ve halen de işlemekte devam etmektedir. Sayın milletvekilleri, (Beşinci (Beş Yıllık Planın bana sorarsanız en özgün ve en çarpıcı tarafı sabit sermaye yatırımlarının kamu ve özel sektör arasında Öngörülen dağılımıdır. Beşinci Beş Yıllık Plan, ya­ pılacak yatırımların ancak yüzde 42,5'inin özel sek­ tör tarafından gerçekleştirilmesini öngörmektedir. Bu eğitim, öğretimden, sağlığa, rakı ve sigara üretimin­ den bor madenlerine kadar her şeyi ideolojik bir yaklaşımla özelleştirme hevesinde ve tutkusunda olan bir iktidarın Türkiye'nin ihtiyaçlarının proje bazın­ da yapılabilirliği etüdüne girdiğinde gerçekle burun buruna geldiğinin kanıtıdır. (Bakanız sayın milletvekilleri, Beşinci Beş Yıllık Planda tanınılan yüzde 42,50'lik paya karşılık, özel sektörün Birinci Beş Yıllık Planda gerçekleştirilen yatırımlardaki payı yüzde 46,4 olmuştur. İkinci Beş Yıllık Planda bu oran yüzde 47,re, Üçüncü Planda ise, yüzde 48,9'a yükselmiştir. Sonra, özel sektörün baş savunucusu Sayın Özal'ın etkinlik kazandığı yıl­ lar gelmiş ve bu dönemde özel sektörün payı yüzde 41,2'ye düşmüştür. Anlaşılan 'Sayın Başbakanın özel sektöre beslediği derin sevgi ve güveni, özel sektörü­ müz Başbakanımız için 'beslememektedir. Beşinci Beş Yıllık Planın kamuoyundaki çok kısıtlı tartışmaları içinde özel sektörün pek çok yetkili ağzı Beşinci Beş