T.C. YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ KİMYA METALURJİ FAKÜLTESİ METALURJİ VE MALZEME MÜHENDİSLİĞİ 2017-2018 GÜZ METALURJİ LABORATUVARI DENEY FÖYÜ İÇİNDEKİLER LABORATUVAR GÜVENLİĞİ TALİMATI.............................................................................................. 2 1. DSC – DTA ........................................................................................................................................... 3 2. İKİLİ FAZ SİSTEMLERİ ..................................................................................................................... 6 3. LİÇ VE SEMENTASYON .................................................................................................................. 21 4. GERİ DÖNÜŞÜM ............................................................................................................................... 28 5. TERMOPLASTİKLERİN SENTEZİ .................................................................................................. 34 6. CAM ÜRETİMİ .................................................................................................................................. 40 7. REDÜKSİYON ELEKTROLİZİ......................................................................................................... 44 8. KARBOTERMİK REDÜKSİYON ..................................................................................................... 53 9. TERMOSETLERİN SENTEZİ ........................................................................................................... 62 10. CEVHER HAZIRLAMA .................................................................................................................... 67 1 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü LABORATUVAR GÜVENLİĞİ TALİMATI LABORATUVAR GÜVENLİĞİ TALİMATI 1. Çanta, palto, mont vb. malzemeler mümkün olduğunca laboratuvara getirilmemelidir. Bu grup malzemelerin laboratuvara getirilmesi halinde, malzemeler laboratuvar sorumluları tarafından belirlenen yerlerde muhafaza edilmelidir. 2. Çalışma esnasında saçlar uzun ise mutlaka toplanmalı, sallantılı küpe ve bilezik vb takılmamalıdır. Ellerde kesik, yara ve benzeri durumlar varsa bunların üzeri ancak su geçirmez bir bantla kapatıldıktan sonra laboratuvarda çalışılmalı, Laboratuvarda giyilecek ayakkabıların burnu açık olmamalıdır. 4. Laboratuvarda çalışıldığı sürece gözü ve cildi korumak amacıyla kişisel koruyucu ekipmanlar( eldivenler, maskeler, göz/yüz koruyucular, işitme koruyucu, çalışma giysisi)kullanılmalıdır. 5. Laboratuvarda herhangi bir şey yenilip içilmemeli, çalışırken eller yüze sürülmemelidir. 6. Ecza dolabında neler bulunduğu, yangın söndürme cihazının nasıl çalıştığı bilinmelidir. Bu konuda görevliden bilgi edinilmelidir. 7. Laboratuvarda, başkalarının dikkatini dağıtıcı hareketler yapılmamalıdır. Laboratuvarda oyun oynanmamalı ve asla şaka yapılmamalıdır. 8.Laboratuvarda çalışmalar için laboratuvar defteri tutulmalıdır. Yapılan çalışma ve gözlemler mutlaka bu deftere kaydedilmelidir 9. Çeşmeler, gaz muslukları ve elektrik düğmeleri, çalışılmadığı zamanlarda kapalı tutulmalıdırlar. 10. Paslanmamaları için metalik yapılı laboratuvar araçları nemli bırakılmamalıdır. 11. Atılacak katı maddeler laboratuvar içerinde belirlenen çöp kutularına atılmalıdırlar. 12. Laboratuvarda meydana gelen her türlü olayı, laboratuvarı yönetenlere anında haber verilmelidir. 13. Laboratuvarı yönetenlerin izni olmadan hiçbir madde ve malzeme laboratuvardan dışarı çıkarılmamalıdır. 14. Kullanıldıktan sonra her bir eşya, alet veya cihaz yöntemine uygun biçimde temizlenmelidir. Laboratuvardan çıkınca eller mutlaka yıkanmalıdır. 15. Mikroskop kullanımdan önce objektif ve oküler kısmı her kullanımdan önce ve sonra bir bez yardımıyla dikkatlice merceğe zarar vermeden temizlenmelidir. 16.Tüm asitler ve alkaliler sulandırılırken daima suyun üzerine ve yavaş yavaş dökülmeli, asla tersi yapılmamalıdır. 17.Asit, baz gibi aşındırıcı ­ yakıcı maddeler deriye damladığı veya sıçradığı hallerde derhal bol miktarda su ile yıkanmalıdır. Olaydan mutlaka laboratuvar sorumlusu bilgilendirilmelidir. 18. Elektrikle uğraşırken eller ve elektrik düğme ve prizleri kuru olmalıdır. Elektrik fişleri kordondan çekilerek çıkarılmamalıdır. Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü DSC - DTA 1. DSC – DTA DSC : Diferansiyel Taramali Kalorimetri (DSC); DSC malzeme hakkinda daha zengin bilgi edinmek amaciyla kullanilan bu metod hizli ve kolay bir sekilde analiz yapabilen çok yaygin kullanim alanina sahip bir termal tekniktir. DSC’nin kullanim noktalari polimer, plastik, gida, medikasyon, seramik ve cam uygulamalaridir. DSC’nin ÖZELLIKLERI VE ÖLÇÜM YAPIM TIPLERI DSC analiz; parçanin isitilmasi, sogutulmasi ve essicaklikta tutulmasiyla olusan enerji farkliliklarindaki degisimlerini analiz eder. Enerji farkliliklariyla, numunede nicel olarak gözlenen hal degisimi ve de olustugu noktalarda sicakligin bulunmasina ve ayrica erime sürecine bagli olarak malzeme karekterizasyonuna, cam hal degisim ölçümlerini ve bunlar gibi çok sayida karmasik durumda kullaniciya ölçme ve analiz etme olanagi saglar. DSC sistemlerinin ortam sicakligi baslangiçta 30C° civarindadir. Genel olarak termal analizin yaygin olarak kullanilan tarama hizi 10C°/dk’ dir. Ancak ticari olarak kullanilan aygitlarda çalisma bölgesi 0.001-500C°/dk arasinda olabilir. Tarama hizi araligi hassasiyet, sicaklik ayari, kararlilik, analiz zamani, hal degisimine faktörlerine göre degisiklik gösterebilir. SAF GAZ olarak çok yaygin olarak genellikle inert atmosfer saglamak ve numunenin oksitlenmesini engellemek için nitrojen en uygun seçimdir. Helyum, oksijen ve nitrojenin sivi oldugu çok düsük sicakliklarda çalisabilmeye olanak saglar ve hizli tarama DSC çalismalarinda kullanilir. Argon gibi gazlar 600 C° üzeri sicakliklarda ki çalismalarda faydalidirlar. GENEL PRATIK NOKTALAR: Alüminyum tavalar 600 C° üzeri sicakliklarda çalistirilamaz. Kabul edilmis limitlerin üstünde oksit atmosferi altinda ocak çalistirilamaz. Ocak temizlemesi yapilirken asiri kuvvet uygulanmaz. Yeni numune ile herhangi bir sekilde karismamasi için önceden kullanilan numune bir an önce çikartilmasi gerekir. YÖNTEM: Uygun standart seçilir ve bazi durumlar(tarama hizi, saf gaz,tava tipi) altinda isitilarak test islemi yerine getirilmis olur. Bu bilgi programin gerekli bölümlerine girilir. Indiyum muhtemelen genis sicaklik degerlerini kontrol amaciyla kullanilabilecek en kullanisli standarttir. Standart agirlik genelde 5-10 mg dir Fazla ya da az olan ağirlik isi akis ölçümünün dogrulugunu kisitlar. Inert saf gaz kullanilarak olasi oksidasyon minimum düzeye indirilmis olur. Tava da olusan herhangi bir bozunma yada numune üzerinde herhangi bir burkulma,bükülme gibi bozunmalar olmaksizin çok temiz bir erime olmasi gerekir. DSC’ de genellikle Cp belirlenir. Çünkü isi degisimlerinde numuneyi sabit yogunlukta tutmak imkansizdir. ISI KAPASITESI: Sabit basinç ve sabit yogunluktaki isi kapasitesi DSC için önemli bir gonksiyondur. Önemli olmasinin nedeni ise kimyasal reaksiyonlar yada faz dönüsümlerinin yoklugunda DSC egrilerinin büyüklügü sabit basinç altindaki numunenin isi kapasitesiyle orantilidir. STANDART SEÇIMI: Referans malzemeler bir kez kullanilirlar ve daha sonra iskartaya çikartilirlar ve bir daha kullanilmaya müsait olmazlar. Ancak burada önemli bir ayrintiyi belirtmek gerekir. Yaygin olarak indiyumun kullanilmasinin nedenlerinden biride diger referans malzemeler gibi tek kullanimlik degildir ve 3 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü DSC - DTA bir çok kez kullanim imkanina sahiptir. Indiyumun erime degerleri tekrar kullanmalari sirasinda (%0,1) çok yüksek kararlilikla saglar. 180 C° üzeri sicakliga isitilmalarina gerek yoktur. Her testten sonra 50 C° sogutularak yeniden kristallesme saglanmis olur ve yeni numunede kullanima hazir olur. Indiyum yüksek saflik, çok dengelidir ve çok kullanisli erime noktasina sahiptir. Yaygin kullanilan standartlar ve referans malzemeler. HEAT FLUX DSC: DSC tek isiticili ve sicaklik sensörüyle numune ve referans tavalarinin ayni ocak içersine yerlesimiyle olusturulur. Numune ve referans gerekli yere yerlestirilip önceden ayarli isitma(yada sogutma) degerleriyle isitilir. Numunede hal degisimi gözlendiginde referans ile numune arasinda sicaklik farki olusur. Numune ile referans arasindaki sicaklik farki sonlanana kadar numune isitilir. Sicaklik farki yada (?t) sinyali isi akis denkligine dönüstürülür ve bu sicaklik ve zamana karsi grafigi olusturulur. Diferansiyel Taramalı Kalorimetre (DSC) Durum: Çalışıyor Cihaz: Perkin Elmer Diamond Diferansiyel Taramalı Kalorimetre (DSC) Akredite Metotlar: ISO EN11357-1 DSC Genel Prensipler ISO EN 11357-2 Camsı Geçiş Sıcaklığı Tayini* ISO EN 11357-3 Erime ve Kristallenme Sıcaklığı ve Entalpi Tayini* *: (-65ºC)-600ºC arasında akredite metotla çalışılmaktadır. -65ºC'nin altında metot ile çalışılmamaktadır. Diferansiyel Taramalı Kalorimetre Cihazı (DSC); numune ısıtılırken, soğutulurken veya sabit bir sıcaklıkta tutulurken soğurulan veya salıverilen enerji miktarını ölçer. Bu teknikte, referans ile numuneden gelen veya uzaklaşan ısı farkı sıcaklığa veya zamana bağlı olarak gösterilir. DSC, DTA ile aynı ölçüm prensiplerini kullanır. Her ikisinde de numune ve referans bulunur. Farklı olarak güç telafisi prensibiyle çalışan DSClerde, numune sıcaklığı ile referans sıcaklığı aynı tutulur. Eğer numune ile referans arasında bir sıcaklık farkı saptanırsa, sıcaklığı aynı tutmak için numuneye verilen enerji (güç) miktarı değiştirilir. Bu yolla numunedeki faz değişimi sırasındaki ısı transferi miktarı saptanabilir. 4 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü DSC - DTA Teknik Özellikler Sıcaklık aralığı: -170 ºC ile 550 ºC Sıcaklık doğruluğu: ± 0.1 ºC Sıcaklık çözünürlüğü: ± 0.01 ºC Isıtma hızı: 0.01 ºC ile 500 ºC/dak. Kalorimetre doğruluğu: < ± % 1 Kalorimetre çözünürlüğü: < ± % 0.1 Kalorimetre duyarlılığı: 0.2 m W Numune Özellikleri Katı miktarı minimum 10 mg. dır. Uygulamalar Cam geçiş sıcaklığı Erime, kristallenme sıcaklıkları ve entalpi tayinleri 5 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü İKİLİ FAZ SİSTEMLERİ 2. İKİLİ FAZ SİSTEMLERİ 1. DENEYİN AMACI İkili faz sistemleri deneyinin amacı, serbest enerji eğrisini, denge faz diyagramlarıyla nasıl ilişkili olduğunun arkasındaki termodinamik prensipleri anlamak ve soğuma eğrilerinden ikili bir faz diyagramı oluşturabilmektir. 2. TEORİK BİLGİLER 2.1. GİRİŞ Faz diyagramı metalurjinin önemli bir parçasıdır. Karışımın denge durumunu gösterirler ve dolayısıyla verilen bir sıcaklık ve kompozisyonda, hangi fazın ve hangi miktarda olabileceğini hesaplayabilir. Faz diyagramlarının arkasındaki ana teori, karışım soğutulup faz değiştiğinde açığa çıkan gizli ısıya dayanmaktadır. Bunun anlamı, farklı kompozisyonların değişimi sıcaklık ve zaman grafiklerini çizerek, hangi sıcaklıkta farklı fazların oluştuğunu görmek mümkün olmalı. Kabaca bir ikili faz diyagramı çizmek oldukça kolaydır, fakat faz diyagramının üst kısmından okuma almak oldukça hızlı olmasına rağmen, bu oldukça fazla zaman alır ve böylece bir katı faz değişimi olduğu zaman değişimleri izlemek için daha hassas ekipmanlar kullanılır. Basit bir ikili faz diyagramı Şekil 1 de gösterilmiştir. Şekil 1 Tipik bir basit ikili faz diyagramın şematik gösterimi. Sırasıyla L-sıvı, A ve B iki bileşen, α ve β ise A ve B ce zengin iki katı fazdır. Mavi çizgiler erime ve katılaşma eğrilerini ifade ederler ve ölçümleri oldukça basittir. Kırmızı çizgiler katı-katı dönüşüm içerir ve dolayısıyla daha hassas ekipmanlar gerekir. Fakat, faz diyagramlarının arkasında daha problemli ve kompleks sistemleri tahmin edebilen birçok termodinamik teori vardır, ve bütün stabil fazların toplanması oldukça uzun zaman alabildiği ve bu tarz pratik uygulamalar için her zaman yeterli vakit olmadığı için, bu faz diyagramlarının daha hızlı oluşturulmasına yol açar. Hatırlanması gereken önemli bir nokta, bir faz diyagramı her zaman denge fazları göstermelidir ve dolayısıyla kinetik problemlerden dolayı daha düşük sıcaklıklarda bunların elde edilmesi zordur. Hatta 6 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü İKİLİ FAZ SİSTEMLERİ yüksek sıcaklıklarda, sistem soğudukça katının tamamıyla dengeye ulaşması için gerekli zamanda problem olabilir. 2.2 TERMODİNAMİK:TEMEL İFADELER 2.2.1 İç Enerji, U Bir sistemin iç enerjisi potansiyel ve kinetik enerjilerinin toplamıdır. Birçok uygulama için, iç enerjide dikkate değer ufak bir değişim gereklidir. Bir sistemin dU su; dU dq dw CdT PdV TdS PdV (1) dq sisteme uygulanan ısı, dw sistem üzerine yapılan iş, C ısı kapasitesi, dT sıcaklık değişimi, P basınç, dV hacimdeki değişimdir. Sabit bir hacimde; dU = CVdT olarak ifade edilir. 2.2.2 Entalpi, H İç enerjisinin sabit hacimdeki versiyonudur. Entalpi, H U PV Dolayısıyla, entalpideki küçük değişimler için, dH TdS VdP Sabit basınçta, dP 0 , yani dH p C P dT (2) 2.2.3 Entropi, S Sistemin düzensizliğinin bir ölçüsüdür. Moleküler düzensizlik bakımından, entropi konfigürasyonel düzensizlik (farklı atomların özdeş taraflara dizilmesi) ve atomların ana pozisyonlarında termal titreşimden oluşur. Entropideki bir değişim, dS dq T (3) olarak tanımlanır. * Tersinir bir değişim için; değişim denge durumunun altındadır dq TdS * Doğal bir değişim için; dengesiz durumun altındadır dq TdS 2.2.4 Gibbs Serbest Enerji, G Gibbs serbest enerjisi bir sistemin denge durumunu ifade etmek için kullanılır. Bu enerji sadece sistemin özellikleriyle ilgilenir, çevresindeki özelliklerle ilgilenmez. Bu düşüncesel olarak faydalı iş yapmak için sistemde bulunan enerji olarak düşünülebilir. Serbest enerji, G G H TS U PV TS olarak tanımlanır. Küçük bir değişim için; dG SdT VdP 7 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü İKİLİ FAZ SİSTEMLERİ Sabit basınç ve sıcaklıkta olan bir değişim için; dG SdT Dolayısıyla; dG 0 tersinir (denge) değişimi dG 0 tersinir olmayan değişimler Buradan da anlaşılacağı üzere, G denge durumunda en düşük değerde olmaya eğilimlidir. 2.3 ÇÖZELTİ TERMODİNAMİĞİ A ve B iki fazın mekanik olarak karıştırıldığı düşünüldüğünde. Eğer bu A ve B atomlarının atom yerlerine rastgele dağılımıyla tek çözelti fazına dönüşüyorsa, o zaman, Entalpideki bir değişim A ve B atomları arasındaki etkileşimle ilgilidir, H mix Entropideki bir değişim, S mix , atomların rastgele karışımıyla ilgilidir Bir karışımın serbest enerjisi, Gmix H mix S mix Bir sistemin N atomdan oluştuğu düşünülürse: x A N A ve x B N (5) B, x A = A atomlarının fraksiyonu and xB 1 x A B atomlarınındır. 2.3.1 Karışımın Entalpisi H mix hesaplamasında sadece potansiyel enerjisi teriminin karıştırma esnasında önemli değişim gösterdiği kabul edilmektedir. Bu değişim en yakın komşu atomların birbiriyle etkileşiminden kaynaklanmaktadır. Bir alaşım A ve B atomlarından oluştuğu düşünülürse. Eğer atomlar komşularını (aynı tip) tercih ederse, A atomları toplanma eğimi gösterir aynı şekilde B atomlarıda, dolayısıyla daha büyük sayıda A-A ve B-B bağları oluşabilir. Eğer en yakınındakini tercih etmezlerse daha çok sayıda A-B bağları oluşur. Eğer bir tercih olmazsa A ve B atomları rastgele dağılabilir. wAA en yakın A-A komşuları arasındaki etkileşim enerjisi, wBB en yakın B - B için ve wAB en yakın A-B içindir. Atomlar arasındaki mutlak ayrım için otansiyel enerjileri sıfır oldukça, bütün bu enerjiler negatiftir. Her bir A ve B atomukoordinasyon sayısına sahiptir z. Dolayısıyla, en yakın komşu atom çiftlerinin toplam sayısı Nz/2 dir. A-A olasışığı = XA2 B-B olasılığı = XB2 A-B olasılığı = 2XAXB Bir katı çözelti için toplam etkileşim enerjisi, zN 2 X A wA X b2 wB 2 X A X B wAB 2 zN Saf A için, H A wAA 2 zN Saf B için, H B wBB 2 Hs Us 8 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü İKİLİ FAZ SİSTEMLERİ Böylece karışımın entalpisi, H mix zN X A X B 2wAB wAA wBB 2 (6) şeklinde verilir. Etkileşim parametersinin aşağıdaki gibi tanımlayabiliriz; W zN 2wAB wAA wBB 2 Dolayısıyla, H mix W X A X B W >0 durumunda A-A ve B-B etkileşimi A-B etkileşimden enerjik olarak daha uygundur. Yani, So, ΔHmix > 0 ve A ca zengin ve B ce zengin çözelti oluşumu eğilimindedir. Eğer A-B etkileşimi A-A ve B-B etkileşiminden enerjik olarak daha mümkün olursa. W < 0, ΔHmix < 0, ve düzenli yapılar ya da ara bileşikler oluşumu eğilimindedir. Son olarak, eğer çözelti ideal ve bütün etkileşimler enerjik olarak eşdeğerse, o zaman W = 0 ve ΔHmix = 0 dır. 2.3.2 Karışımın Entropisi Boşluğun her molü, S mix kN X A ln X A X B ln X B R X A ln X A X B ln X B (8) (Bu sonuç Stirling yaklaşımının kullanılmasından ortaya çıkmaktadır.) N = Avogadro sayısı, ve kN = R, gaz sabiti. A bir ΔSmix karşı xA grafiği ΔHmix den farklı şekle sahiptir. Eğri xA = 0 ve xA = 1 de sonsuz eğime sahiptir. Karışımın serbest enerjisi; Gmix H mix TS mix W X A X B RT X A ln X A X B ln X B (9) şeklinde verilir. W < 0 için, ΔGmix bütün sıcaklıklarda negatifitr ve karışım ekzotermiktir. W > 0 için, ΔHmix pozitiftir ve karışım endotermiktir. 2.4 SERBEST ENERJİ EĞRİLERİ Herhangi bir faz için, G serbest enerji, sıcaklık, basınç ve kompozisyona bağlıdır. 2.4.1 Saf Malzemeler Saf malzemelerde kompozisyon değişmez ve basınca çok az bağlıdır. Dolayısıyla serbest enerjisi değişimi en yüksek sıcaklıkla değişir. En düşük serbest enerjiye sahip faz verilen bir sıcaklıkta en stabil olabilir. Bir malzemenin katı ve sıvı fazlarının serbest enerjilerinin eğrileri Şekil 2 de çizilmiştir. Erime sıcaklığının altında katı faz en stabildir ve bu sıcaklığın üzerinde sıvı faz stabildir. İki eğrinin kesistiği erime sıcaklığında katı ve sıvı fazlar dengededir. 9 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü İKİLİ FAZ SİSTEMLERİ Şekil 2 Katı ve sıvı erime noktasına yaklaştığında serbest enerijileri arasındaki farklılık. 2.4.2 Çözeltiler Birden fazla bileşen içeren bir çözelti durumunda, bu çözeltinin serbest enerjisi onun kompozisyonunun yanı sıra sıcaklığına bağlı olabilir. Bu karışımın serbest enerjisinin üstünde; Gmix H mix TS mix W X A X B RT X A ln X A X B ln X B (9) gösterilir. ΔGmix eğrisinin şekli sıcaklığa bağlıdır. Şekil 3 de gösterilen pozitif ΔHmix değeri, düşük sıcaklıklarda eğri üzerinde bir maksimuma yol açar. ΔSmix gradyanı xA = 0 ve xA = 1de sonsuz iken, düşük çözünen içeren konsantrasyonlar için ΔGmix her zaman negatiftir. Yüksek sıcaklıklarda, tam çözelti ve bir tek minimum sahip bir eğri vardır. Düşük sıcaklıklarda, eğri bir maksimum ve iki minimum sahiptir. İki minimum arasındaki kompozisyon aralığında (kesikli çizgilerle belirtilmiş) iki fazlı bir karışım tek-fazlı bir çözeltiden daha stabildir. Düzenli bir katı çözeltinin serbest enerjisi ΔGsol, karışımın toplam enerjisi ΔGmix ve erimenin serbest enerjisi ΔGfus Gsolution Gmix G fusion (11) olarak ifade edilir. 10 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü İKİLİ FAZ SİSTEMLERİ Şekil 3 ΔHmix ve T nin ΔGmix üzerine etkisi. 2.4.3 Erimenin serbest enerjisi Bir sıvı katılaşırken, atomlar hareket ederek yakınlaştıkça ve kristal katı bir form oluşturdukça, donma serbest enerjisinde değişimler olur. Saf bir k bileşen için Richard kuralını kullanarak deneysel olarak hesaplanabilir: G fusion 9.5 (Tm - T) (10) Tm erime sıcaklığı, T mevcut sıcaklık. ΔGfusion = 0 bileşen erime sıcaklığında. ΔGfusion < 0 bileşenin erime sıcaklığının altında. ΔGfusion > 0 bileşenin erime sıcaklığının üstünde. 2.5 FAZ DİYAGRAMLARI 2.5.1 Basit bir Faz Diyagramı Serbest enerji eğrileri bir sistemde en stabil fazın, verilen bir sıcaklıkta ve kompozisyon için en düşük serbest enerjili faz ya da faz karışımının belirlenmesinde kullanılır. Bir alaşım katı fazı için serbest enerji eğrisinin bir şematiği Şekil 4 de gösterilmiştir. Katı ister bir karışım olarak ya da A ve B homojen çözeltisi olarakta bulunsa göstermiştir. Şekil 4 ve 5 bir alaşımın farklı serbest enerjiyle farklı konfigürasyonda oluşan C kompozisyonunu gösterir. Şekil 4 de A ve B nin karışmamış serbest enerjisi diagonal siyah çizgi olarak gösterilmiştir.C kompozisyonundaji bu karışımın serbest enerjisi kırmızı nokta olarak gösterilmiştir. Sistemlerin çoğu için birden fazla faz ve ilgili serbest enerji eğrisi olduğu düşünülmelidir. Verilen bir sıcaklıkta bir sistem için en stabil faz kompozisyonla değşim gösterebilir. Sistem verilen sıcaklık ve kompozisyonda tümüyle en stabil fazdan oluşsa bile, eğer iki fazın keşisimlerinin serbest enerji eğrileri, bütün sistemden farklı olarak iki fazın karışımı olan bir kompozisyon en stabil konfigürasyonudur. Verilen iki fazlı yapıdaki herhangi bir sistemin toplam serbest enerjisi, bir serbest enerji grafiğinde söz konusu iki fazı düz bir doğru ile bağlayarak bulunur. İki serbest enerji eğrisine ortak bir tanjant çizgisi çekilirse bütün sistemin en düşük serbest enerjisi üretilebilir. Çizgi serbest enerjiyle karşılaştığı yerde herbir fazın kompozisyonunu tanımlar. Tek ve iki fazlı bölgeler arasındaki sınırlar faz diyagramındaki katılaşma ve erime eğrilerini gösterir. 11 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü İKİLİ FAZ SİSTEMLERİ Şekil 4 α (çözelti) fazı için molar serbest enerji eğrisi. Şekil 5 Katı ve sıvı fazlar ve dengedeki ortak tanjant uygulaması için molar serbest enerji eğrileri. Sıcaklık denge durumundaki katı ve sıvının kompozisyonunu değiştirir ve faz diyagramında katılaşma ve erime eğriler oluşturur. Şekil 6 da bir ikili sistem faz diyagramında gösterilen bir sıcaklık aralığındaki katı ve sıvı fazların serbest enerji eğrileri boyunca görülebilir. 12 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü İKİLİ FAZ SİSTEMLERİ Şekil 6 Sıvı (L) ve katı (S) için serbest enerji eğrilerinden basit bir faz diyagramının çıkarılması. 2.5.2. Basit Ötektik Sistemler Serbest enerji eğrileri ve faz diyagramları bütün kompozisyonlarda ve sıcaklıklarda çözelti olarak bulunan bütün sistemler için basit bir faz diyagramında tartışılacaktır. Çoğu gerçek sistemde bu durum olmaz. Bu benzer olmayan komşu atomlar arasındaki olumsuz etkileşimden kaynaklı pozitif bir ΔHmix dan dolayıdır. Sıcaklık düştükçe ΔHmix terimi daha önemli hale gelir ve eğri daha önceden tanımlanan iki minimum ve bir maksimum eğri sonucunda orta kompozisyonda yükselen tarafa döner, Sonra bir ortak tanjant iki minimum arasına çizilir bu iki farklı fazın karışımı olarak mevcut sistemin kendi serbest enerjisini düşürdüğü gösterir. Co kompozisyonundaki bir sistemin serbest enerjisi, C1 and C2 kompozisyonlarında iki katı fazın karışımı olarak minimize edilebilir. 13 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü İKİLİ FAZ SİSTEMLERİ Şekil 7 Denge durumunda, C0 alaşımı G0 minimum serbest enerjisine sahiptir, C1 + C2 nin karışımı olduğunda. Bu etki bir sistemin tek faz katılaşırken soğumada iki ayrı katı faza ayrışmasına sebep olabilir (Cr-W). Diğer muhtemel bir sonuç, sıvının serbest enerji eğrisi sıcaklığın bir katı çözelti oluşturmasından daha yüksek olmadan önce katının serbest enerji eğrisi ile kesişir. Sıcaklık arttıkça, sıvının serbest enerji eğrisi katının eğrisine göre aşağı tarafa hareket eder ve iki parça katı serbest enerji eğrisi ve bir parça sıvı serbest enerji eğrisi ile ortak tanjantın bağlantı olduğu pozisyona ulaşır. Bu sıcaklıkta, üç faz dengededir. Burada sistem ötektik sıcaklığında dengededir ve üç faz ortak bir tanjant ile birbirine bağlıdır. Bu ötektik sıcaklığı olarak bilinir. Bu sıcaklıkta bir kompozisyonda iki katı faz tek bir sıcaklıkta karşılıklı olarak katılaşabilir. Bu ötektik kompozisyondur. Bu sistemin en düşük erimen noktası gösterdiği kompozisyonudur. Ötektiğin üzerindeki sıcaklıklarda iki ortak tanjant aynı sıcaklıkta iki iki-fazlı bölge üretirler. İki farklı katı fazlar genellikle α ve β olarak isimlendirilirler. Dolayısıyla ötektik sistem bir ötektik sabitreaksiyon çizgisinin olduğu bir V içeren ötektik nokta erime eğrisine sahiptir. Burada bir ötektik faz diyagramı örneği vardır. α ve β ikisi de katı fazlardır. Faz diyagramındaki ikifazlı katı bölge alaşımın ötektikaltı ya da ötektiküstü olmasına bağlı olarak ötektik ve α ya da β fazının karışımından oluşabilir. Denge durumu altındaki bir alaşım bileşenleri onun faz diyagramından bulunabilir. 14 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü İKİLİ FAZ SİSTEMLERİ Şekil 8 Her bir katı fazın farklı kristal yapılara sahip olduğu ötekti faz diyagramının elde edilmesi. 2.6 SOĞUMA EĞRİLERİNİN YORUMLAMASI Sabit basınçta herhangi bir saf metalin erime sıcaklığı (bir- bileşenli sistem) tek benzersiz bir sıcaklıktır. Sıvı ve katı fazlar sadece bu denge sıcaklığında bir arada bulunabilir. Erime sıcaklığına ulaşana kadar, erimiş malzemenin sıcaklığı sabit bir şekilde düşürülür. Bu sıcaklıkta malzeme kristalleşmeye başlar, malzeme boyunca sabit sıcaklık sağlayan katı sıvı arayüzeyinde gizli ısı gelişmesine neden olur. Katılaşma tamamlandığında, sabit soğuma durur. Katılaşma esansında soğumadaki bu bekleme, sıcaklık zaman eğrilerinde malzemenin erime noktasını belirlemeyi sağlar. İki ya da daha fazla bileşenden oluşan sistemlerin çoğu katı ve sıvı fazların dengede olduğu durumlarda bir sıcaklık aralığı gösterir. Tek bir erime sıcaklığı yerine, sistem sıvılaşma ve katılaşma olarak iki farklı sıcaklığa sahiptir, sıvıdan katıya geçişin tanımlanması gerekir. Şekil 9 Saf malzemeler için sıcaklıkzaman eğrisi. 15 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü İKİLİ FAZ SİSTEMLERİ Sıvılaşma sıcaklığı üzerindeki sistem tamamen sıvıdır, katılaşma sıcaklığının altında ise tamamen katıdır. Bu iki nokta arasında katı ve sıvı fazlar dengededir. Sıvılaşma eğrisi sıcaklığına ulaşıldığında katılaşma başlar ve gizli ısının gelişmesi soğuma hızında bir azalışa neden ve soğuma eğrisi değişiminde nihai bir azalışa yol açar. Katılaşma tamamlana kadar, katılaşma eğrisi sıcaklığı belirlenene kadar soğuma eğrisi tekrar değişir. Diyagramın altında görüldüğü üzere, gradyanındaki bu değişim sıvılaşma eğrisi sıcaklığı TL ve katılaşma eğrisi sıcaklığının TS tanımlanmasını sağlar. Şekil 10 İki bileşenli bir sistemde sıcaklık-zaman eğrisi. Soğuyan malzeme ötektik kompozisyonda olduğunda, bütün yapının katılaşması tek bir sıcaklıkta meydana gelir. Bu da ötektik sıcaklığında katılaşan bir sistemin tek-bileşenli bir sistemle benzer şekilde soğuma eğrisi göstermesine sebep olur. Şekil 11 Ötektik kompozisyondaki ikili bir ötektik sistem için sıcaklıkzaman eğrisi. Ötektikaltı ve ötektiküstü alaşımların katılaşmasında, ilk olarak sıvıdan farklı bir kompozisyonda tek bir faz katılaşır. Soğuma devam ettikçe bu sıvı kompozisyonun ötektik kompozisyona yaklaşmasına neden olur. Sıvı ötektik sıcaklığına ulaştığında, iki faz karışımı katı bir ötektik formda katılaşır ve ötektik kompozisyondadır. Ötektiğin oluşumu katılaşma tamamlanana kadar sistemin soğumasının durmasına neden olur. Soğuma eğrisi sonuçlarındaki iki bölümde, yokuşlu kısım tek fazın, düz yer ötektiğin katılaştığı yeri gösterir. 16 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü İKİLİ FAZ SİSTEMLERİ Aynı sistemden bir kompozisyon aralığında katılaş Şekil 12 Ötektik kompozisyonun altındaki ve üstündeki bir ikili sistem için sıcaklık-zaman eğrisi. ma ve erime sıcaklıkları alınarak her bir kompozisyonun erime ve katılaşma eğrileri faz diyagramlarının belirlemek için eşleştirilerek belirlenebilir. Aynı sistem için soğuma eğrilerinin altına farklı kompozisyonlar zaman ekseninde yer değiştirilerek kayıt edilir. Kırmızı bölgeler malzemenin sıvı olduğu, mavi bölgeler malzemenin katı olduğu ve yeşil bölgelere katı ve sıvı fazların dengede olduğu yerlerdir. Şekil 13 Farklı kompozisyonlardaki ikili ötektik sistemler için sıcaklık-zaman eğrileri. Zaman eksenin eğrilerden çıkartılıp yerine kompozisyon getirilerek, soğuma eğrileri verilen bir kompozisyon için katılaşma ve erime eğrilerinin sıcaklığını gösterir. Bu faz diyagramı üretmek için katılaşma ve ergime eğrilerinin çizilmesini sağlar. 17 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü İKİLİ FAZ SİSTEMLERİ Şekil 14 Soğuma eğrilerinden basit faz diyagramlarının çıkarılması. 3. EKİPMAN ve MALZEMELER Ekipman: Vakum ergitme fırını, veri kaydedici, bilgisayar Malzemeler: Metaller (Pb ve Sn), grafit kröze, temokupllar, (K tip) 4. DENEYSEL PROSEDÜR Bir faz diyagramı oluşturmanın en kolay yolu sıvının soğuyarak katıya döndüğü sıvı sıcaklığına karşı zaman grafiği çizmektir. Soğuma eğrisinin yorumlanmasında tartışıldığı üzere, katılaşma ve erime eğrileri grafikte gizli ısının yayınımdan dolayı soğuma geciktirildiği noktalar olarak görülebilir. Farklı kompozisyonlardaki iki metalin alaşımlarının soğuma eğrilerini kaydederek faz diyagramları hakkında bilgi sahibi olmak için bir deney uygulanabilir. Laboratuvarda hızlı ve kolay bir şekilde ısıtılıp soğutulabildiği için, düşük ergime sıcaklığına sahip kalay-kurşun (Sn-Pb) bu örnek için seçilmiştir. Dolayısıyla, saf kalaydan %10 kurşun içeren alaşıma kadar 3 farklı kompozisyon kullanıldığı deney makul süre içerisinde gerçekleştirilebilir. Bütün kompozisyonlar ağırlıkça ölçülür. Pb ve Sn kullanarak yaklaşık olarak 100 mm uzunluğunda ve 30 mm çapında grafit kröze içerisinde hedeflenen kompozisyonda erimiş bir alaşım üretmek için yeterli miktarda metalik malzemelere vakumlu bir fırında eritilmiştir. Vakum ergitme fırının resmi Şekil 15 de gösterilmiştir ve 1100 °C ye kadar kullanılabilir. Sn ve Pb nin saflıkları %99.99 dur. Karıştırma sonrası, erimiş metalik alaşım içeren grafit kröze dışarı çıkartılır ve termokuplı grafit kapak krözenin üstüne yerleştirilir. Termokuplın ucu erimiş alaşımın sıcaklık-zaman eğrisini kaydetmek için data kaydedicisine bağlanır. Soğuma eğrisi kaydedici sistem Şekil 16 de şematik olarak gösterilmiştir. Metalik alaşımın sıcaklığı ergime sıcaklığının 20 °C altına düştüğünde kayıt durdurulur. 18 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü İKİLİ FAZ SİSTEMLERİ Şekil 15 Vakum ergitme fırını. Şekil 16 Metalik alaşımların soğuma eğrisini elde etmek için bir tipik deneysel düzeneğin şematik gösterimi. Pb-Sn ikili sisteminin faz diyagramı şekil 17 de gösterilmiştir. 19 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü İKİLİ FAZ SİSTEMLERİ Şekil 17 Pb-Sn ikili sisteminin faz diyagramı. 5. İSTENENLER VE ÖDEVLERMetallurgical and Materials Engineering Metallurgy Laboratory Experiment Booklet 1. İkili faz diyagramlarının deneysel metodu ve prosedürü hakkında ayrıntılar veriniz. 2. Sn-Pb ikili sisteminde üç farklı kompozisyon için ölçülmüş olan katılaşma ve ergime sıcaklıklarını PHASE SYSTEMS kullanarak Sn-Pb ikili alaşımının SnBINARY ce zengin tarafına ait faz diyagramını çiziniz. 6. KAYNAKLAR Porter, D. A. and Easterling K, Phase Transformations in Metals and Alloys, 2nd edition, Routledge, 1992. 2. Smallman, R. E, Modern Physical Metallurgy, Butterworth, 1985. 3. John, V, Understanding Phase Diagrams, Macmillan,1974. 1. 20 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü LİÇ VE SEMENTASYON 3. LİÇ VE SEMENTASYON 1. DENEYİN AMACI Bakır sülfat ve kalkopirit esaslı bakır cevherinin asitli çözeltilerde bakır çözünürlüğünün ve çözünmeyi etkileyen parametrelerin incelenmesi, çözeltiye geçen bakırın sementasyon işlemiyle çöktürülerek geri kazanımının ve verimi etkileyen parametrelerin belirlenmesi. 2. TEORİK BİLGİLER Genel olarak hidrometalurjik yöntemler iki aşamada gerçekleşmektedir. Birinci aşama çözeltiye alma aşamasıdır ve cevherdeki minerallerin uygun bir çözücü ile etkileşmesi sonucunda metallerin seçimli olarak çözeltiye alınması işlemidir. İkinci aşama ise çözeltiye alınan metallerin kazanılmasıdır. Liç işlemi madencilikten metal üretimine kadar geniş bir alanı kapsamaktadır. Liç işleminde kullanılan çözücü; su, asit, baz, tuz veya bunların karışımları olabilmektedir. Liç edilen madde ise cevher, konsantre, serbest metal, sülfür, karbonat, silikat, oksit ve sülfat gibi çeşitli bileşimdeki hammaddeler veya baca tozu, ara ürün ve metal içeren her türlü artık olabilir. Cevherler, ocak üretimi ile liç işlemi arasında bazı hazırlık işlemlerine tabi tutulabilirler. Liç öncesi yapılan işlemler; kırma-öğütme, zenginleştirme ve kavurmadır. Liç işleminde amaç; seçici çözünme, hızlı çözünme ve toplam çözünme verimini arttırmaktır. Faydalı mineraller, gang minerallerine oranla seçimli olarak liç edilmelidir. Çünkü seçimli liç ile reaktif harcaması minimuma indirilmekte ve çözeltiden metallerin kazanılması aşaması için temiz çözeltiler elde edilmektedir. Çözücünün bileşim ve derişimi, çözünme sıcaklığı, çözünme süresi ve pulpta katı oranı liç işleminde kontrol edilmesi gereken başlıca değişkenlerdir. Bakır cevherleri genel olarak uzun yıllardan beri ve çoğunlukla pirometalurjik yöntemlerin kullanılmasıyla işlenmektedir. Ancak son yıllarda pirometalurjik yöntemlerin yerini hidrometalurjik yöntemler almaktadır. Pirometalurjik yöntemler çevreye salınan kükürtdioksit (SO2) gazlarından, cevherin belli bir konsantrasyona kadar zenginleştirilmesi gerekliliği, bakırla beraber diğer metallerin kazanılmasında büyük kayıpların olmasından ve işletme maliyetlerinin yüksek olması gibi nedenlerle yerini hidrometalurjik yöntemlere bırakmaya başlamıştır. Bu yöntemlerde temel prensip cevher içindeki kıymetli elementi, olabildiğince seçici olan bir reaktif ile çözündürerek çözeltiye almaktır. Hidrometalurjik yöntemlerde maden yatağından çıkartılan bakır cevheri kırma ve öğütme işleminden sonra uygun liç çözeltisiyle çözündürülmekte ardından elde edilen çözeltiden metalik bakır üretilmektedir. Bakır cevherlerinin liçinde sülfürik asit, amonyak, amonyum tuzları, klorür-sülfat çözeltileri, nitrat çözeltileri ve mikroorganizma bulunan çözeltiler kullanılabilmektedir. Bakır cevherleri arasında kalkopirit mineralini içeren cevherler diğerlerine göre çok daha fazla bulunmakta olup hidrometalurjik yöntemler üzerinde yapılan araştırma ve çalışmalar çoğunlukla bu tip cevherler üzerine yoğunlaşmıştır. Kalkopiritin sülfürik asitle liçinde oluşan reaksiyonlar aşağıda verilmiştir: CuFeS2(k) + 2H2SO4(s) = CuSO4(s) + FeSO4(s) + 2H2S 2.1 CuFeS2(k) + 2Fe2(SO4)3(s) = CuSO4(k) + 5FeSO4(k) + 2S°(k) 2.2 Liç işlemi öncesi yapılan kavurma işlemlerinde pirometalurjik yöntemlerde olduğu gibi ekonomik ve çevresel açıdan bir takım zorluklar vardır. Bu zorluklar özellikle sülfürlü cevherler belli bir tane 21 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü LİÇ VE SEMENTASYON boyutuna getirildikten sonra doğrudan liç işlemi uygulanarak ortadan kaldırılabilmektedir. Ancak doğrudan liç yöntemleri oksitli cevherlere rahatlıkla uygulanabilirken, sülfürlü cevherler için atmosferik şartlarda kuvvetli oksidan ortamlar veya otoklavlarda yüksek sıcaklık ile yüksek oksijen basıncına ihtiyaç olmaktadır. Liç işlemi uygulamaları: 1. Yerinde (In-Situ) Liç: Patlayıcı maddeler kullanılarak yerinde kırılmış cevherin üzerine liç çözeltisi beslenir. Ucuz yatırım ve işletme maliyeti bu uygulamanın avantajlarıdır (Örnek; ekstraksiyon, taşıma ve katı-sıvı ayırımı gerektirmez). Uygulamada bu avantajları içermesine karşın yerinde liç, uygun jeolojik koşulların sağlanmış olmasını gerektirir ve ayrıca liç ürünleri seçimli değildir, bu da fazla miktarda çözücü tüketilmesine neden olur. Tepkimeler yavaştır ve çok düşük oranlarda metalik değerler çözündürülür, 2. Yığma ya da Yığın (Heap) Liçi: Liç çözeltisi, kırılmış ve sağlam bir zemin üzerine yığılmış cevherin üzerine beslenir, yığının içinden süzülen çözeltiler havuzlarda toplanır. Yığın liçinde, yerinde liç de olduğu gibi yatırım ve işletme giderleri düşüktür. Katı-sıvı ayırımı gerekli değildir. Ayrıca, devreye tekrar beslenmeleri nedeniyle metal yüklü liç çözeltilerinden faydalı minerallerin büyük bir kısmı çözünebilir. Diğer taraftan yığın liçinin metalurjik artıklara uygulanması durumunda, artıklar ancak ön cevher zenginleştirme işlemlerine tabi tutularak değerlendirilebilir. 3. Tank Liçi: Hammadde, kırma ve öğütme gibi ön hazırlıklardan geçirildikten sonra tankta liç işlemine tabi tutulur. Ön hazırlıklar ve hammadde maliyeti yüksektir. Ayrıca, liç tanklarının yatırım ve işletme maliyetleri diğer liç uygulamalarına göre yüksektir. Ancak, tank liçinde tepkime koşullarının kontrol altında tutulabilmesi en büyük avantajı oluşturmaktadır. Oksitli Bakır Cevherlerinin Liçi: Oksitli bakır cevherlerinden bakır üretimi, asidik karakterli oksitli bakır cevherleri için sülfürik asit; bazik karakterli oksitli bakır cevherleri için amonyum hidroksit+amonyum karbonat liçi ile yapılmaktadır. Oksitli-sülfürlü bakır cevherlerinden ise flotasyon+liç işlemi ile bakır kazanılmaktadır. Örneğin; malakit, sülfürik asitte aşağıdaki tepkimeye göre çözünür: Cu2(OH)2CO3 + 2H2SO4 CuSO4 + CO2 + H2O 2.3 Asit liçi uygulamalarında çözeltiye alınan bakır, sementasyon-elektroliz veya solvent ekstraksiyonelektroliz yöntemlerinden biri ile değerlendirilir. Çözünme Mekanizmaları Liç işlemlerinde tepkime hızı; tepkimeye giren ya da tepkime ürünleri derişiminin zamana göre nasıl değiştiğini gösterir. Bilindiği gibi liç işlemlerinde çözünme hızı genellikle zamanla azalmaktadır. Bu durum; tepkime süresi ilerledikçe tepkimenin meydana geldiği yüzey alanının küçülmesi, çözücü derişiminin azalması veya yüzeyde koruyucu bir tabakanın oluşması (pasivasyon) nedeniyle meydana gelmektedir. Çözünme hızı aynı zamanda doğrudan aktivasyon enerjisine bağlıdır. Liç işlemlerinde aktivasyon enerjisinin büyüklüğü çözünme olayının zorluğunu gösterir. Yani zor çözünen mineral yüksek aktivasyon enerjisine sahip olmaktadır. Liç işlemini Etkileyen Faktörler 22 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü LİÇ VE SEMENTASYON Hidrometalurjik işlemlerin birçoğu heterojen reaksiyonlardan ibarettir (birden fazla faz arasındaki reaksiyon tipi). Bu reaksiyonların hızı öncelikle liç sisteminin hidrodinamiğine (karıştırma ve difüzyon gibi) ve sistemde mevcut bileşenlerin kimyasal etkileşimlerine bağlıdır. Açık bir ifade ile herhangi bir cevherin sulu bir ortamda liçi aşağıdaki faktörlerin etkisi altındadır: 1. 2. 3. 4. 5. Cevherin tane boyutu Cevherin bileşimi Çözücünün bileşimi ve derişimi Çözücü ile cevherin temas süresi Liç sıcaklığı 2.2. Sementasyon Çözeltide bulunan herhangi bir metal iyonunun, (metalllerin EMF serisinde gösterilen değerlere göre) kendisinden daha negatif oksidasyon potansiyeline sahip bir başka metalin (granül, levha, toz, hurda halinde) söz konusu çözeltiye ilavesi ile metalik hale redüklenmesi işlemine “sementasyon” denir. Sementasyon esasında elektrokimyasal bir yer değiştirme reaksiyonudur. Sementasyon işlemi ya bir metalin üretimi ya da bir elektrolitin emprütelerinden arındırılması amacıyla uygulanır. Cu üretimi örnek alındığında sementasyon işlemi fakir çözeltilerin değerlendirilmesinde söz konusu olur. Bakırın sementasyon işleminde oluşan reaksiyonlar: 1. Anodik yarım hücre reaksiyonu ileZn2+ iyonlarının oluşumu: Zn° → Zn2+ + 2e- 2.4 2. Katodik yarım hücre reaksiyonu ile metalik Cu bakır oluşumu: Cu2+ + 2e- → Cu° 2.5 3. Toplam hücre reaksiyonu: Cu2+ + Zn° → Cu° + Zn2+ 2.6 şeklindedir. Sementasyon uygulanan çözeltinin pH değeri son derece önemlidir. Asidik ortamlarda hidrojen iyonu konsantrasyonu yüksek olduğundan: 2H+ + 2e- → H2 2.7 reaksiyonu uyarınca gelişmekte olan ikincil reaksiyon etkin duruma geçer. Böylece gereksiz yere sementatör tüketimi artar. Sementasyon yapılırken çözeltiler ya karıştırılmaz ya da çözeltinin havalanmasına yol açmayacak kadar ağır devirde karıştırma yapılır. Şiddetli karıştırma nedeniyle sementasyon çözeltisinin fazla miktarda çözünmüş oksijen içermesi durumunda metalik Zn ve Cu, çözünmüş oksijenin redüklenmesi sonucu iyonik duruma geçmektedir. Anodik reaksiyon: Zn° → Zn 2+ + 2e- 2.8 Katodik reaksiyon: Cu° → Cu2+ + 2e- 2.9 1/2 O2 + 2H+ + 2e- → H2O 2.10 23 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü LİÇ VE SEMENTASYON Sementasyon Kimyası: Eğer bir demir parçası bakır iyonları içeren sulu bir çözeltiye daldırılırsa, metalik metalik bakır çökmeye meylederken, demir çözeltiye geçme eğilimindedir. Bu reaksiyonun elektrokimyasal potansiyeli sürücü kuvvetidir. Fe° + Cu2+ = Cu0 + Fe2+ 2.11 E ECu2 /Cu EFe2 / Fe 2.12 ECu 2 / Cu 0 E 0Cu 2 /Cu 0 EFe2 / Fe0 E 0 Fe2 / Fe RT ln 2F 1 a 2.13 Cu 2 RT ln a 12 Fe 2F 2.14 24 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü LİÇ VE SEMENTASYON T; sıcaklık (K), F; Faraday sabiti (96500 culomb/g), R; Gaz sabiti (8,31 Joule). E E 0Cu 2 / Cu 0 E 0 Fe2 / Fe RT ln 2F a Fe 2 a 2.15 Cu 2 Bakırın standart redüklenme potansiyeli bakır ve demir için sırası ile +0,34 ve -0,44 volttur. Bu değerleri (2.13) te yerine koyarsak E 0,78 RT aFe2 ln a 2 Cu 2F 2.16 formülü elde edilir. (2.10) nolu reaksiyon E sıfıra yaklaşıncaya kadar devam edecektir. Bu şartlar iyon konsantrasyonlarının dengeye geldiği şartlar olarak belirir. İyonik denge oranı aFe2+ /aCu2+ 25°C’de 1025’dir. Çok büyük olan bu oran 1 nolu reaksiyonun tamamen sağa yöneleceğini göstermektedir. 1 nolu denkleme göre 1 mol demir (55,85 gr) 1 mol bakırı (63,54 gr) semente eder, bu değer 1 kg Cu başına kg demir olarak belirlidir. Endüstriyel uygulamalarda 1,5-2,5 Kg demir aşağıdaki yan reaksiyonlardan dolayı gerekmektedir. Fe° + 2Fe3+ = 3Fe2+ 2.17 Fe°+ 2H+ = 2.18 Fe2+ + H2O Havanın oksijeni doğrudan +2 değerlikli demiri oksitleyerek (2.14) nolu reaksiyona göre metalik demirin harcanmasına sebep olur. Sementasyon işleminde metallerin seçimi EMF serisine göre yapılır. Element (% Ağırlık) Cevher/ Küre Cevheri konsantre Küre Konsantresi Cu Fe Co Zn Ni Au(ppm) Ag(ppm) 1,5-2 47-49 0,08-0,12 0,1-0,15 0,3-0,4 0-0,5 - 18-20 47-49 0,08-0,12 0,1-0,15 0,3-0,4 4-4,5 20-22 3. DENEYDE KULLANILAN MALZEME VE CİHAZLAR 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. Kalkopirit cevheri Bakırsülfat Asit Saf su Hassas terazi Isıtıcılı Manyetik Karıştırıcı Karıştırmalı su banyosu Pipet, piset, beher, huni, filtre kağıdı 4. DENEYİN YAPILIŞI 1. 5 gr/lt Cu içeren konsantre pH=0 ve pH=2 olacak şekilde liç işlemi gerçekleştirilir. 25 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü LİÇ VE SEMENTASYON 2. Deney iki gruba bölünerek demir ve çinko sementatörler için ayrı ayrı sementasyon işlemi gerçekleştirilir. 3. Her bir düzenekten alınan numuneler atomik absorbsiyon spektrometresi (AAS) kullanılarak Cu ölçümü yapılır. 4. Verimin en yüksek olduğu pH-sementatör belirlenir ve sebepleri tartışılır. 5. Sementasyon işleminin daha net gözlenmesi amacıyla belirlenen optimum pH-sementatör ikilisi ile 5 gr/lt Cu içeren bakır sülfat (CuSO4) çözeltisi hazırlanır ve sementasyon işlemi daha etkili bir şekilde gözlenir. 6. Her bir deney grubu için bakır kazanma verimi hesaplanır. 7. Elde edilen tüm sonuçlar yorumlanır. Liç İşlemine Ait Hesaplamalar: % Liç Verimi = [Çözeltiye geçen Cu miktarı (mg/L) / Numunedeki Cu miktarı (mg/L)] x100 Sementasyon İşlemine Ait Hesaplamalar: % Sementasyon verimi= [Çöken bakır miktarı (g/l) / Çözeltideki bakır miktarı (g/l)] x 100 formülünden hesaplanır. 5. İSTENENLER VE ÖDEVLER 1. 5 gr/lt Cu içeren konsantre çözeltisi ile yapılan deney sonuçlarında elde edilen çözeltilerin Fe ve Zn tozu ile çöktürüldükten ve filtre edildikten sonraki Cu analizi sonuçlarını kullanarak çözeltide kalan bakır miktarını ve çöktürülen bakır verimini hesaplayınız. 2. Çökme verimleri ile pH değerleri arasındaki ilişkili grafikleri çizerek yorumlayınız. 3. Liç edilmiş bakır cevheri ve kalsine bakır cevheri çözeltilerinden çöktürülen bakırın verimini (sementasyon verimi) hesaplayınız ve sonuçları yorumlayınız. 4. Bakırın standart redüklenme potansiyeli bakır ve demir için sırası ile +0,34 ve -0,44 volt olduğuna göre denge durumundaki bakır ve demir iyonu oranını hesaplayınız. Deneysel verilere göre bakırın çökme koşulunu açıklayınız. Ödev: Bakırın endüstriyel liç işlemini üretimde olan bir tesisi örnek alarak ve kavurma-liç-çöktürme temel kademelerini dikkate alarak ayrıntılı biçimde anlatınız. Hazırladığınız ödevde proses akış şemalarını, her kademedeki işlem koşullarını (sıcaklık, konsantrsayon gibi), proses şekil veya resimlerini, hammadde ve ara madde özelliklerini, kullandığınız bilgi kaynaklarını mutlaka belirtiniz. Ayrıca yeni teknolojilerde ne tür farklılıklar olduğunu ayrı bir bölümde kaynaklarıyla beraber veriniz. 6. KAYNAKLAR 1. Aydoğan, S. (2000) ,”Hafif Madentepe Bakır Cüruflarının Sülfürik Asit, Asidik Ferik Sülfat ve Amonyak Liçi Koşullarının Belirlenmesi”, Doktora Tezi, Cumhuriyet Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü. 2. Canbazoğlu, M. (1979), "Hidrometalurjide Yeni Gelişmeler", TMMOB Maden Müh. Odası, Madencilik, 21-38. 3. Canbazoğlu, M. (1979), "Sülfürlü Cevherlerin Hidrometalurjik Yöntemlerle Değerlendirilmesi" TMMOB.Maden Müh.Odası, Madencilik Dergisi, 9-20. 4. Canbazoğlu, M. (1986), "Hidrometalurji", TMMOB Maden Müh. Odası, Madencilik, 39-52. 26 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü LİÇ VE SEMENTASYON 5. Venkatachalam, S (1991), “Treatment of Chalcopyrite Concentrates by Hydrometallurgical Techniques”, Mineral Engineering, 4(7-11), 1115-1126. 6. Bor, F.Y., 1989, “Ekstraktif Metalurji Prensipleri Kısım:II”, İTÜ Matbaası, İstanbul. 7. Habashi, F., Principle of Extractive Metallurgy, Volume 2, Science Publishers, Paris, 1980. 27 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü GERİ DÖNÜŞÜM 4. GERİ DÖNÜŞÜM 1. DENEYİN AMACI Deneyin amacı; hurdadan, ikincil alüminyum üretim prosesleri hakkında öğrenciyi bilgi sahibi hale getirmektir. 2. TEORİK BİLGİLER TEMEL TANIMLAR Atık (Waste): Bertaraf edilen ya da bertaraf edilmesi gerekli olan maddeler ve materyallerdir. Tekrar Kullanım (Reuse): Atıkların toplama ve temizleme dışında hiçbir işleme tabi tutulmadan aynı şekli ile ekonomik ömrü doluncaya kadar defalarca kullanılmasıdır. Geri Dönüşüm (Recycling): Parçanın ömrü tamamlandığında malzemelerinin tekrar hammadde olarak üretim sürecine kazandırılması işlemleridir. Geri Kazanım (Recovery): Tekrar kullanım ve geri dönüşümü de kapsayan; atıkların özelliklerinden yararlanılarak içindeki bileşenlerin fiziksel, kimyasal veya biyokimyasal yöntemlerle başka ürünlere veya enerjiye çevrilmesidir. Geri Dönüşüm Oranı (Recycling Rate): Geri dönüşüm işlemleri sonucunda üründen ayrılan ve geri dönüştürülme olanağı olan malzemelerin ürün ağırlığına oranıdır. ALÜMİNYUM GERİ DÖNÜŞÜMÜ Hurdadan alüminyum eldesi için kullanılan belli başlı hurdalar şunlardır; İçecek kutuları, Folyolar, kek ve pasta kapları, bazı mutfak kapları, Levhalar, Alüminyum pencere profilleri, Bahçe mobilyaları ve benzeri eşyalar Kablolar Havacılık kaynaklı hurdalar Otomotiv kaynaklı hurdalar Döküm, ekstrüzyon, talaşlı işleme gibi imalat süreçlerinin iç hurdaları Şekil 1. Alüminyum hurdalarına örnekler 28 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü GERİ DÖNÜŞÜM Ayrıştırma tesislerine diğer ambalaj atıkları ile birlikte getirilen kirli ve üzeri boyalı veya kaplı kullanılmış alüminyum konveyor banda konur. Konveyor boyunca alüminyum bazı büyük mıknatıslardan geçirilir. Bu şekilde çelik veya diğer metaller ayrıştırılır. Diğer malzemelerden ayrıştırılan alüminyum kutular ve malzemeler ezilir ve balyalama makinesi ile balyalanır. Balyalanmış alüminyum, üretim tesisine gönderilir. Balyalamanın temel nedeni taşıma maliyetini en aza düşürmektir. Balyalanmış alüminyum aşırı nem içerebilir. Nem fırında patlamalara neden olur. Bunu önlemek için önce balyalar parçalanır. Alüminyum daha sonra üzerinde bulunan tüm boyaların, nemin ve kirliliklerin giderilmesi için sıcak fırına konur. Fırında alüminyum üzerindeki boyalar ve kaplamalar giderilinceye kadar ısıtılır. Daha sonra külçe haline getirmek için döner fırına konur ve 700 °C’ye kadar ısıtılır. Katı alüminyumun tam olarak ergimesi için karıştırılır. Oluşan gazlar güçlü fanlarla ortamdan giderilir. Gazlar önce soğutulur ve sonra torbalı filtrede partiküller bertaraf edilir. Arıtılmış gazlar yüksek bir bacadan atmosfere atılır. Ergiyik hale gelen alüminyum fırının tabanında toplanır ve buradan alınarak kalıplara dökülür. Çeşitli işlemlerden sonra tekrar alüminyum kutu veya diğer alüminyum malzeme üretiminde kullanılır. Şekil 2. Alüminyum geri dönüşümünde kullanılan bir ünitenin şeması Kullanılmış alüminyum geri kazanılarak sadece katı madde miktarı azaltılmaz aynı zamanda boksit madeni doğal kaynağı ve enerji korunmuş olur. Bir ton kullanılmış alüminyumdan alüminyum üretildiğinde; • • • • 1.300 kg boksit, 15.000 litre soğutma suyu, 860 litre proses suyu daha az kullanılır. 2.000 kg CO2 ve 11 kg SO2 emisyonu daha az oluşur. Hurdadan alüminyum üretimi için gereken enerji, boksit madeninden üretim için gerekli enerjinin 20’de biridir. Böylece önemli oranda enerji kaynağı korunmuş olur. Kullanılmış alüminyum geri kazanılıp üretime sokulduğunda %99 oranında baca gazı kirletici emisyonu azalır. Kullanılmış alüminyum geri kazanılması demek, daha az enerji ve hammadde tüketimi demektir. Kullanılmış alüminyumdan alüminyum üretilerek sera gazı emisyonu %95 ve atık su kirlenmesi %97 oranında azaltılabilir. DEMİR-ÇELİK GERİ DÖNÜŞÜMÜ Demir, yerkabuğunda en çok bulunan 3. metaldir. Demir metali, demir cevherlerinden elde edilir ve doğada nadiren elementel halde bulunur. Metalik demir elde etmek için, cevherdeki katışıkların (kimyasal indirgenme yoluyla uzaklaştırılmaları gerekir. Demir, aslında büyük ölçüde karbonlu bir alaşım olarak kabul edilebilecek olan çelik yapımında kullanılır. Demir, karbonla birlikte 1150-1200°C sıcaklığa kadar ısıtıldığında oluşan sıvı ergiyik %96,5 demir ve %3,5 karbon içeren bir alaşımdır ve dökme demir veya pik olarak adlandırılır. Bu ürün ince detaylı şekiller halinde dökülebilirse de, içerdiği 29 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü GERİ DÖNÜŞÜM karbonun çoğunu uzaklaştırmak amacıyla dekarbürize edilmediği sürece, işlenebilmek için fazlasıyla kırılgandır. Genel olarak yerkabuğunda bulunan demir filizleri (cevherleri) hematit, limonit, götit, manyetit, siderit ve pirittir. Genel hurda tipleri: • • Dönen hurda; kimyasal analizi çok iyi bilinen çelikhane, dökümhane, haddehane gibi birimlerden gelen yüksek kaliteli hurdalardır. Piyasa hurdası; çok az kükürt ve fosfor içeriği olan ve özellikle otomobil kaportalarından gelen hurdalardır. Hurdalarda dikkat edilmesi gereken yabancı maddeler demirden daha düşük oksijen afinitesine sahip olan maddelerdir. Bunlardan özellikle dikkat edilmesi gerekenler bakır ve kalaydır. Şekil 3. Demir-Çelik hurdalarına örnekler Demir-Çelik endüstrisinde hurdadan geri dönüşüm elektrik ark fırınlarında gerçekleştirilir. Elektrik ark ocağı demir çelik üretiminde bir alternatiftir. Temel oksijen metodunun aksine elektrik ark ocağı sıcak metal kullanmaz. "Soğuk" metal ile doldurulur (bu da normal olarak hurda çeliktir). Hurda çelik elektrik ark ocağına üstten vinçle boşaltılır, ardından ocağın kapağı örtülür. Bu kapak ark ocağına indirilen üç tane elektrot taşır. Elektrotlardan geçen elektrik, bir ark oluşturur ve açığa çıkan ısı hurdayı ergitir. Bu işlemde kullanılan elektrik miktarı 100.000 kişilik bir şehrin ihtiyacını karşılayacak kadar fazladır. Ergitme prosesinde diğer metal alaşımlar gerekli kimyasal kompozisyonu sağlamak için ilave edilir. Çeliği saf hale getirmek için ayrıca oksijen de üflenir. Şekil 4. Çalışmakta olan bir elektrik ark ocağının görüntüsü 30 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü GERİ DÖNÜŞÜM Şekil 5. Demir-Çelik üretiminin genel akım şeması BAKIR GERİ DÖNÜŞÜMÜ İkincil bakır üretimi için genellikle şu hurdalar kullanılmaktadır; • • • • • • Filmaşinler Isı değiştiriciler Bakır borular Kablolar ve elektrik bağlantı parçaları Elektrik motoru, jeneratör, trafo bobinleri Çeşitli bakır sac ve levhalar Şekil 6. Bakır hurdalarına örnekler Hurdadan bakır üretimi iki şekilde yapılmaktadır; 31 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü GERİ DÖNÜŞÜM 1. Özel bir ikincil bakır fırınında yapılan üretim. En az %60 bakır ve çok oksitlenmiş bakır içeren atık/hurdaların geri dönüştürülmesinde kullanılır. 2. Birincil bakır üretiminin ergitme kademesinde şarjın bir kısmı olarak yapılan üretim. %90’ın üzerinde bakır içeren hurdaların geri dönüştürülmesinde kullanılır. Şekil 7. Yukarıda adı geçen ikinci yöntemin akım şeması Hurdadan elde edilen bakırın maliyeti, cevherden elde edilen bakırdan daha düşüktür. 1 ton bakırın hurdadan geri dönüştürülmesi ile cevherden eldesi arasında %85’lik bir enerji tasarrufu sağlanmaktadır. Dünyada bilinen rezervlerin %12-13’ünün kullanıldığı göz önüne alınırsa rezervlerinin ömrünün kısıtlı olduğu görülmektedir. Bu sebeple geri dönüşüm ile hammadde kaynaklarının ömrü uzatılmaktadır. Atıkların, katı atık sahalarına gömülmesi, bu sahaların hızlı bir şekilde dolması ve atıkların uzaklaştırılması için çok maliyetli bir işlem olması açısından geri dönüşümle üretim bu maliyetleri bertaraf etmekle beraber hammadde olarak kullanılabilmesini sağlamaktadır. Geri dönüşüm esnasında daha düşük miktarda gaz ve toz açığa çıktığı için çevre dostu bir sistemdir. 3. DENEYDE KULLANILAN MALZEME VE CİHAZLAR Malzemeler: • • Alüminyum hurdası Kalın hurda (Döküm parçalarından kesilen atıklar ve benzeri parçalar) İnce hurda (İşleme talaşları) - Flaks (Bileşim ve oranlar deney esnasında verilecektir.) Cihaz/Techizat 32 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü GERİ DÖNÜŞÜM - Ergitme potası Ergitme fırını Hidrolik pres Silindirik çelik kalıp Etüv Hassas terazi Metal döküm kalıbı 4. DENEYİN YAPILIŞI İlk olarak önceden belirlenen toplam ergitme şarjının yarısı miktarda kalın hurda tartılıp, ergitme potası içinde fırına yerleştirilir ve 730°C’da ergitilir. Bu ergitme ile pota içerisinde bir sıvı metal havuzu oluşturulur. Kalın hurdaların ergimesi esnasında ince hurda talaşlar silindirik çelik kalıp içerisinde hidrolik pres kullanılarak briketlenir. Bu noktada pres sıkıştırma basıncı ve briketlerin doluluk oranı hesaplanacaktır. Elde edilen briketlerin toplam ağırlığı şarjın geri kalan yarısını oluşturmalıdır. Bu şekilde kalın ve ince hurda oranı yarı yarıya olacaktır. Ergitme postasına yerleştirilmeden önce briketler etüvde bir süre ön ısıtma işlemine tabi tutulur. Ön ısıtma süresi ve sıcaklığı deney esansında belirlenecektir. Sonrasında briketler pota içeresine sıvı metal havuzuna eklenir. Briketlerin ergime sürecinde flaksı oluşturacak toz kimyasallar hassas terazide tartılarak bir kap içinde karıştırılır. Bu karışım pota içine eklenir ve bir çubuk vasıtasıyla sıvı metale karıştırılır. Yaklaşık on dakikalık bir fırın içinde bekletmenin ardından sıvı alüminyum metal kalıba dökülerek katılaştırılır. Ardından dökülen metal tartılarak toplam ergitme ve geri dönüşüm verimi hesaplanacaktır. 5. İSTENENLER VE ÖDEVLER Gerekli hesaplamalar öğrenciler tarafından deney sürecinde gerçekleştirilecek ve her deney sonu istenen ödev/ödevler öğrencilere bildirilecektir. 6. KAYNAKLAR 1).http://www.kimyaevi.org/TR/Genel/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFF8007620E7D5602E8B 856E08843ECBADB (Erişim Tarihi : 10.09.2017) 2).http://celik.org.tr/wp-content/uploads/2016/12/4-TCUD-Curuf_Rapor.pdf 10.09.2017) (Erişim Tarihi: 3).http://www.brighthub.com/environment/green-living/articles/66929.aspx 10.09.2017) (Erişim Tarihi: 33 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü TERMOPLASTİKLERİN SENTEZİ 5. TERMOPLASTİK POLİMERLER: POLİSTİRENİN YIĞIN (KÜTLE) POLİMERİZASYON YÖNTEMİ İLE ELDESİ Amaç: Stirenin yığın polimerizasyonu üzerine başlatıcı konsantrasyonu ve sıcaklığın etkisini incelemek. Teori: Termoplastik, ısı etkisiyle eritilerek yeniden şekillendirilebilen polimerler için kullanılan genel bir kavramdır. Günlük eşya ve malzemelerin yapımında en fazla kullanılan polimerler, polietilen (PE), polistiren (PS), poli(vinil klorür) (PVC) ve polipropilen (PP) termoplastikleridir. Bu polimerlere temel plastikler (genel amaçlı, standart plastikler) adı verilir. Bilinen en eski vinil polimerlerinden biri olan polistiren (PS); sert, kırılgan, şeffaf, ucuz, kokusuz ve işlenmesi kolay bir polimerdir. Saf PS, kristal polistiren olarak da adlandırılır ancak bu adlandırma PS’nin kristalliğinin yüksek olmasından değil, polimerden yapılan ürünlerin parlak ve şeffaf oluşundan kaynaklanır. Gerçekte PS kristalin değildir, amorf yapıdadır. Camsı geçiş sıcaklığı (T g) 100 oC civarındadır ve -70 oC ile 70 oC sıcaklıkları arasında kullanıma uygundur. PS’nin zayıf noktalarından birisi darbe dayanımının düşüklüğüdür. Bu özelliğini iyileştirmek amacıyla; PS üretimi sırasında polimerizasyon ortamına küçük parçalar halinde elastomerler (polibütadien gibi) karıştırılır ve bu şekilde hazırlanan polimere, yüksek darbe dayanımlı polistiren veya antişok polistiren denir. PS’nin şekillendirilmesinde ekstrüzyon, enjeksiyon, vakum şekillendirme, dönerek kalıplama gibi yöntemler kullanılır. Polimer işleme sıcaklığı 180-200 oC dolayındadır, yüksek sıcaklıklarda ısıl bozunma gözlenir. PS sulu çözeltilere ve bazlara karşı dayanıklıdır, ancak birçok organik çözücüde çözünür. UV ışınları PS’nin bozunmasına neden olur. Bütün frekans ve sıcaklık bölgelerinde elektrik kaybı düşüktür. Stirenin genel amaçlı (kristal) ve antişok homopolimerlerinin yanı sıra stiren-akrilonitril (SAN), stiren­ maleik anhidrid (SMA), stiren­bütadien (SBR) ve stiren­akrilikler gibi çeş itli kopolimerleri bulunur. Böylece PS ve kopolimerleri, ambalajdan mutfak eşyasına, oyuncaktan alçak gerilim elektronik sektörüne, sentetik reçineden sentetik kauçuğa, köpük PS’nin ses ve ısı yalıtım malzemesi olarak kullanımından çapraz bağlı polistirenin iyon değiştirici reçine olarak kullanımına kadar çok geniş ve yaygın bir kullanım alanına sahiptirler. 34 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü TERMOPLASTİKLERİN SENTEZİ Stiren polimerizasyonu genellikle serbest radikal mekanizması üzerinden yapılır; polimerizasyon baş latıcının ısıl olarak parçalanıp serbest aktif radikaller oluş masıyla baş latılır. Laboratuvarda veya endüstride radikalik polimerizasyonu başlatmak amacıyla çoğunlukla serbest radikaller üretebilecek kimyasal bileşiklerden yararlanılır. Organik peroksitler, azo bileşikleri gibi kimyasalların çözeltileri belli bir sıcaklığa ısıtıldığında polimerizasyon için yeterli sayıda radikal üretirler (Şekil 1). Şekil 1. Benzoil peroksit başlatıcısının ısıl olarak parçalanıp serbest radikal oluşturması. Sonraki aşamada, aktif radikaller stiren monomeriyle birleş erek yeni ve daha büyük bir radikal meydana getirir; bu yeni radikal de diğer bir monomeri kendisine katar; peş peş e katılmalarla uzun polimerik zincirler meydana gelir (Şekil 2). Şekil 2. Polistiren zincirinin oluşumu. Stirenin polimerizasyonu, yığın (kütle), çözelti, emülsiyon ve süspansiyon yöntemleri ile sağlanabilmektedir. Polistirenin ticari üretiminde genelde yığın veya süspansiyon yöntemleri kullanılır. Yığın polimerizasyonu, monomerlerin doğrudan başlatıcı, ısı ve ışın gibi polimerizasyonu başlatıcı etkenler yardımıyla polimerleştirildiği tekniktir. Uygulama kolaylığı, ekonomik olması, polimerizasyon hızının yüksekliği, dönüşümün yüksekliği, temiz polimer eldesi ve polimerin doğrudan işlenebilmesi bakımından yığın polimerizasyonu diğer polimerizasyon tekniklerinden üstündür. Polistiren de yığın polimerizasyonu ile büyük ölçeklerde ticari üretimi yapılan az sayıda katılma polimerlerinden biridir. Bu prosesle yüksek­darbe polistiren, stiren­akrilonitril reçineler, genel amaçlı (kristal dereceli) polistiren ve parlaklık derecesi yüksek, gerilmeye dayanıklı çeş itli polistirenler üretilebilir. 35 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü TERMOPLASTİKLERİN SENTEZİ Şekil 3. Stirenin kesikli yığın polimerizasyonunun akım şeması. Şekil 3’te kesikli (batch) yığın polimerizasyonu yöntemi ile darbe dayanımı yüksek (antişok) polistiren üretiminin akım şeması verilmiştir. Saf stiren (kopolimer üretilecekse diğer monomer ile birlikte) depolama tankından çözme tankına alınır ve ısıtılır. Polistirenin darbe dayanımını arttıracak olan polibütadien, küçük parçalar halinde çözme tankına verilir ve karıştırılarak sıcak stiren içinde çözülür. Daha sonra karışım, çözme tankından bir olgunlaştırma tankına aktarılarak içerisine antioksidan, plastikleştirici türü katkılar katılır, ardından ön-polimerizasyon yapılır. Kesikli reaktöre alınan kısmen polimerleştirilmiş karışım, polimerizasyonu sürdürmek amacıyla ısıtılır. Polimerizasyon, çözme tankına ayrıca serbest radikalik başlatıcı konarak da başlatılabilir. Polimerizasyon tamamlandıktan sonra erimiş haldeki polimer bir vakum buharlaştırıcıya pompalanarak tepkimeye girmemiş stiren, safsızlıklar ve oligomer yapılar uzaklaştırılır. Erimiş polimer, vakum buharlaştırıcının altından alınarak ekstrudere gönderilir ve ekstruder çıkışında su banyosundan geçirilerek soğutulduktan sonra granül halinde kesilerek torbalanır (Şekil 4). 36 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü TERMOPLASTİKLERİN SENTEZİ (a) (b) Şekil 4. (a) Genel amaçlı kristal PS ve (b) Antişok PS. Kullanılacak kimyasal maddeler ve ekipmanlar: Monomer: stiren Başlatıcı: benzoil peroksit Çözücü: benzen ve metanol Diğer malzemeler: deney tüpü, beher, ısıtıcı, termometre, pipet, puar, baget, cam huni, parafilm ve süzgeç kağıdı. Deneyin Yapılışı: 1) Stirenin yığın polimerizasyonu üzerine başlatıcı konsantrasyonunun etkisi: üç adet deney tüpünü 1, 2, 3 olarak numaralandırınız. Polimerizasyon başlatıcısı olarak seçilen benzoil peroksitten sırası ile monomerin (2 g, m1) ağırlıkça % 1, % 2 ve % 4’ne karşılık gelen miktarlar kadar tartıp deney tüplerine koyunuz. Deney tüplerine 2’şer gram stiren ilave ederek başlatıcının çözünmesini sağlayınız. Deney tüplerinin ağızlarını parafilm ile kapatarak azot gazı geçiriniz. Azot gazı geçirme işlemi bittikten sonra deney tüplerini 85 oC’de sabit sıcaklıktaki su banyosuna yerleştiriniz ve 60 dakika bekletiniz. Bu süre sonunda tüpleri banyodan çıkarınız ve musluk suyu altında soğutunuz. Soğutma sonrasında her bir tüpten elde ettiğiniz polimer çözeltisinin viskozitesini ölçünüz. Tüplerin ağzını açınız ve bir miktar çözücü (benzen) ile viskoz çözeltiyi seyreltiniz. İlave ettiğiniz çözücü miktarının yaklaşık 15 katı kadar metanolü bir beherin içine dökünüz. Tüplerdeki seyreltik çözeltiyi metanolün içerisine damla damla karıştırarak ilave ediniz. Her bir tüp için bu işlemi ayrı ayrı yapınız. Polimerlerin çökmesi tamamlandıktan sonra çözeltiyi süzgeç kâğıdı kullanarak süzünüz, kâğıtta kalan polimerleri vakum altında kurutunuz. Kurutma işlemi tamamlandıktan sonra elde ettiğiniz polimerleri tartınız (m2). 37 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü TERMOPLASTİKLERİN SENTEZİ 2) Stirenin yığın polimerizasyonu üzerine sıcaklığın etkisi: üç tane deney tüpünü 1, 2, 3 olarak numaralandırınız. Polimerizasyon başlatıcısı olarak seçilen benzoil peroksitten monomerin (2 g, m1) ağırlıkça % 1’ine karşılık gelen miktarlar kadar tartıp deney tüplerine koyunuz. Deney tüplerine 2’şer gram stiren ilave ederek başlatıcının çözünmesini sağlayınız. Deney tüplerinin ağızlarını parafilm ile kapatarak azot gazı geçiriniz. Azot gazı geçirme işlemi bittikten sonra deney tüplerinin 1.’sini 80 oC’de, 2.’sini 90 oC’de ve sonuncusunu 100 oC’de sabit sıcaklıktaki su banyolarına yerleştiriniz. 60 dakika bekletiniz. Bu süre sonunda tüpleri banyodan çıkarınız ve musluk suyu altında soğutunuz. Soğutma sonrasında her bir tüpteki elde ettiğiniz polimer çözeltisinin viskozitesini ölçünüz. Tüplerin ağzını açınız ve bir miktar çözücü (benzen) ile viskoz çözeltiyi seyreltiniz. İlave ettiğiniz çözücü miktarının yaklaşık 15 katı kadar metanolü bir beherin içine dökünüz. Tüplerdeki seyreltik çözeltiyi metanolün içerisine damla damla karıştırarak ilave ediniz. Her bir tüp için bu işlemi ayrı ayrı yapınız. Polimerlerin çökmesi tamamlandıktan sonra çözeltiyi süzgeç kâğıdı kullanarak süzünüz, kâğıtta kalan polimerleri vakum altında kurutunuz. Kurutma işlemi tamamlandıktan sonra elde ettiğiniz polimerleri tartınız (m2). Sonuçlar ve Tartışma: 1) Her iki basamakta gerçekleştirilen her bir polimerizasyon için % dönüşüm (polimerleşme) miktarlarını Denklem 1’e göre hesaplayınız: % dönüşüm = m2 x100 m1 (1) İlk deney için başlatıcı konsantrasyonuna karşı dönüşüm eğrisini, ikinci deney için ise sıcaklığa karşı dönüşüm eğrisini çiziniz; eğri davranışlarını belirleyiniz. 2) Gerçekleştirdiğiniz polimerizasyonlarda elde ettiğiniz viskoz polimer çözeltilerinin viskozite değerlerini kullanarak, iki deney basamağı için başlatıcı konsantrasyonuna karşı viskozite ve sıcaklığa karşı viskozite olacak şekilde 2 ayrı grafik çiziniz. 3) Stirenin yığın polimerizasyonu ve elde edilen polimerin özellikleri üzerine başlatıcı konsantrasyonunun ve sıcaklığın etkisinin incelendiği deneylerdeki gözlemlerinizi ve deneysel sonuçları yorumlayınız. 38 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü TERMOPLASTİKLERİN SENTEZİ 39 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü CAM ÜRETİMİ 6. CAM ÜRETİMİ 1. DENEYİN AMACI Bu deneyin amacı, cam harmanının hazırlanması, ergitme döküm yöntemi ile cam üretimi, kalıba döküm yöntemi ile camın şekillendirmesidir. 2. TEORİK BİLGİLER Camlar; termodinamik olarak kararlılık göstermeyen, yüksek viskoziteye sahip, rijit yapılı, kristalizasyon olmaksızın soğutulmuş amorf malzemelerdir. Camın karakteristik özellikleri: saydamlık, sertlik, kırılganlık ve kimyasal kararlılık olarak özetlenebilir [3,4]. Kristalin malzemelerin aksine, camların periyodik olarak tekrarlanan düzenli bir yapıları yoktur ve kısa mesafeli düzene sahiptirler (Şekil 1) [2-5]. Şekil 1: a) Kristalin, b) Cam yapının atomal dizilişinin iki boyutlu gösterimi Birçok inorganik element ve bileşikler, uygun sıcaklığa ısıtıldıklarında, viskoziteleri suya yakın olan sıvılar oluştururlar (yaklaşık 10-4 – 10-3 Pa.s) [6]. Bu sıvılar, donma noktalarına kadar soğutulduklarında hızla kristallenerek katılaşır. Eğer kristallenme hızı yeterince yavaşsa, eriyiği donma noktasının altına kadar kristallenmeden soğutmak mümkün olabilir. Soğudukça viskozitesi artan bu malzemenin mekanik özellikleri elastik bir katınınkine benzer ve malzeme cam adını alır. Yani, camsı yapının oluşabilmesi için malzemenin ergime sıcaklığının altına hızlı bir şekilde soğutulup aşırı soğumuş sıvının kristalizasyonunun önlenmesi gerekir. Kristalizasyon hızı cam oluşumunu kontrol eden faktördür Camın mekanik özellikleri elastik bir katıya benzerken; yapısal özellikleri viskoz bir sıvınınki gibidir [2,7]. Cam yapıcıların Şekil 2’de görülen spesifik hacim - sıcaklık ilişkisi grafiğinde, sıvı eriyiğin soğuma hızına bağlı olarak oluşturduğu cam ve kristalin yapılar gösterilmektedir. Şekil 2’de görüldüğü gibi, soğuma süresince sıvının hacminde düzenli bir azalış meydana gelmektedir. Soğutma hızının az olduğu durumlarda, Te olarak gösterilen donma noktasında sıvı kristallenir ve hacminde hızlı bir azalış meydana gelir. Yavaş soğutularak kristalin hale gelen malzemenin hacmi azalan sıcaklıkla azalmaya devam eder. Soğutma hızının yeterince yüksek olduğu durumda ise, ergime sıcaklığında (Te) kristalizasyon 40 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü CAM ÜRETİMİ gerçekleşmez ve cam geçiş sıcaklığına (Tg) ulaşıldığında aşırı soğumuş sıvının spesifik hacim - sıcaklık eğrisinin eğiminde bir değişim meydana gelerek eğim kristalin malzemenin eğimine paralel hale gelir. Cam geçiş ve donma sıcaklıkları arasındaki bölgede aşırı soğutulmuş sıvı olarak adlandırılan malzeme, cam geçiş sıcaklığının altında yaklaşık 1012 Pa.s viskozite değerlerine ulaşır ve cam olarak tanımlanır. Kristalin olmayan malzemelerin toplam spesifik hacmi, V, ile işgal ettikleri spesifik hacim, VO, arasındaki fark olan serbest hacim, VF, camın düzenli paket yapısına geçebilmesi için gerekli olan boşluğu ifade eder ve soğutma hızına bağlı olarak değişiklik gösterir [3,4,8]. Cam geçiş sıcaklığının altındaki bir sıcaklıkta bekletilen bir camın hacminde azalma meydana gelmektedir. Camdaki serbest molekül hareketinin durduğu ve camın stabilizasyonunun gerçekleştiği bu bölge cam geçiş bölgesi olarak adlandırılır. Camın daha kararlı hale geçmeye çalıştığı cam geçiş bölgesi boyunca, camların özellikleri belli bir oranda soğutma hızına bağlıdır. Cam geçiş sıcaklığı da soğutma hızı ile orantılı olup; düşük soğutma hızlarında düşüktür [6,9]. Uzun mesafeli düzene sahip olmayan, kararsız yapılar olan camların serbest enerji değerleri düzenli kristalin yapılarınkine göre daha yüksektir. Düzenli ve düzensiz yapı arasındaki serbest enerji farkı camların kristalizasyon reaksiyonlarının itici gücünü oluşturmaktadır. Kristalizasyon hızı cam oluşumunu kontrol eden en önemli faktördür. Bir malzemenin cam geçiş sıcaklığından ilk kristalizasyon sıcaklığına kadar olan bölgeyi kapsayan aralık, cam kararlılık bölgesi olarak adlandırılır ve ΔT ile gösterilir ve soğutma koşullarına bağlı olarak değişim gösterir. Cam malzemenin kullanım alanlarının belirlenmesinde, cam geçiş sıcaklığı ve cam kararlılık bölgesi genişliği önem taşımaktadır [8,9]. Şekil 2: Cam ve kristalin katıların spesifik hacim - sıcaklık değişimi 41 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü CAM ÜRETİMİ Cam üretim adımları şu şekildedir: hammadde seçimi, harman hazırlama (bileşim hesaplama, hassas tartım ve karıştırma), ergitme, rafinasyon (ergimeyen kalıntıların ve habbelerin giderilmesi), şartlandırma, şekillendirme (üfleme, float teknolojisi, merdane ile şekillendirme, kalıba döküm, cam çekme, presleme), son işlemler (stres gidermek için ısıl işlem, termal temperleme). Cam üretimi, yüksek saflıkta kimyasallar ya da düşük safiyette mineraller kullanılarak gerçekleştirilebilir. Çok düşük miktarlarda, AR-GE faliyetleri ve ileri teknoloji optik uygulamalar için üretilen camlar, yüksek safiyetli kimyasallar ile üretilirken; kitlesel üretimi gerçekleştirilen ticari ürünlerin üretiminde mineraller kullanılır. Cam harmanını oluşturan bileşenler görevleri açısından, cam yapıcı, eritici, özellik değiştirici, renklendirici ve saflaştırıcılar şeklinde gruplanabilir. Şeker camı Sofra şekeri sükroz adını alır ve bir fruktoz ve br glikoz molekülünğn bir araya gelmesi ile oluşur. Mısır şurubu oluşturan glikoz molekülü, benzer moleküller oldukları için, çözeltideki sükroz ile bağ yapar. Eklenen bileşenlerin tekil şekerlerin kristalizasyonunu güçleştirmesi nedeniyle, ekstra glikoz molekülleri soğutma sırasında şekerin kristalleşmesini engeller. Hazırlanan şeker çözeltisinin oda sıcaklığında cama dönüşebilmesi bileşimde yer alan bileşenlerin kompozisyonları ile ilgilidir. Yıllar boyu şekerleme üreticileri, oda sıcaklığındaki suya bir kaşık şeker çözeltisi damlatarak şekerin sertlik derecesini derecelendiren bir sistem kullanmışlardır. Şekerin suya döküldüğünde çıtırdadığı ya da kırıldığı sıcaklık, oda sıcaklığına soğutulduğunda cam oluşturacağı ideal döküm sıcaklığıdır. 3. DENEYDE KULLANILAN MALZEME VE CİHAZLAR Şeker Mısır şurubu Su Isıtma tablası 250 ml beher Farklı boyutlarsa spatüller Metal kalıp 4. DENEYİN YAPILIŞI Deneysel çalışmalarda, belirlenen miktarda şeker camı üretmek amacıyla kütlece %50 oranında şeker ve %40 orada mısır şurubu, %10 oranda su içerisinde çözülmek hassas terazide tartılır. Tartılan 42 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü CAM ÜRETİMİ bileşenler cam beher içerisine konularak, cam beher ısıtma tablasına yerleştirilir. Karışım uygun sıcaklıkta metal bir spatül yardımıyla karıştırılarak çözelti halini alması sağlanır. Homojen hale gelen çözelti, oda sıcaklığındaki metal kalıp içerisine dökülerek cam üretimi gerçekleştirilir. Kalıp içerisinde oda sıcaklığına kadar soğutulan cam kalıptan çıkarılır. 5. İSTENENLER VE ÖDEVLER 1. Hammadde olarak SiO2, Na2CO3 ve CaCO3 kullanılarak 50g’lık 75SiO2-15Na2O-10CaO % mol bileşimine sahip soda kireç cam harmanının hazırlanması amacıyla kullanılması gereken hammadde ağırlıklarını hesaplayınız. 2. Aşağıda belirtilen ticari soda kireç camın bileşenlerinin cam yapıdaki görevlerini yazınız. SiO2, Na2O, Li2O, K2O, CaO, MgO, Al2O3, B2O3, ZnO, Sb2O3, SnO 3. Soğutma hızına bağlı olarak amorf ve kristalin yapı oluşumunu açıklayınız. 6. KAYNAKLAR [1] Doremus, R. H. (1973). Glass science. New York: Wiley. [2] Vogel, W. (1994). Glass Chemistry. Berlin: Springer-Verlag. [3] Carter, C. B. ve Norton, M. G. (2007). Ceramic Materials Science and Engineering. New York: Springer. [4] Çelikbilek, M., Ersundu, A. E. ve Aydın, S. (2012). Crystallization kinetics in amorphous materials. In Yitzhak Mastai (Ed.), Advances in Crystallization Processes, (Chapter 6, pp. 127-162). Croatia: Intech. [5] Shelby J. E. ve Stryland E. W. V. (2005). Introduction to Glass Science and Technology. United Kingdom: The Royal Society of Chemistry. [6] Rawson, H. (1967). Inorganic glass-forming systems, London: Academic Press Inc. [7] Allen, S. M. ve Thomas, E. L. (1998). The Structure of Materials. Cambridge: MIT Series. [8] Jackson, K.A. (2004). Kinetic Processes: Crystal Growth, Diffusion, and Phase Transitions in Materials. Weinheim:Wiley-VCH. [9] Schmelzer, J. W. P. ve Gutzow, I. S. (2011). Glasses and the Glass Transition. Weinheim:WileyVCH. 43 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü REDÜKSİYON ELEKTROLİZİ 7. REDÜKSİYON ELEKTROLİZİ 1. DENEYİN AMACI Bu deneyde; elektroliz olayının öğrenilmesi, bakırın rafinasyon (saflaştırma) ve redüksiyon (geri kazanım) işlemlerinin öğrenilmesi ve çözeltiye alınmış bakır kullanılarak elektrolitik bakır elde edilmesi amaçlanmaktadır. 2. TEORİK BİLGİLER Elektrometalurji Cevher veya metal içeren her çeşit ham madde içindeki metalleri elektrik enerjisinden faydalanmak suretiyle üretmeye “Elektrometalürji” denmektedir. Gerçekte elektrometalurji, elektrokimyanın bir uygulamasıdır. Burada elektrokimya metodlarının metallere uygulanması yapılmaktadır. Elektroliz Elektrik akımının sulu veya eriyik elektrolitlerden geçirilmesiyle meydana gelen kimyasal ayrışma sonucu katodda metal iyonlarının ve anotta ise metalik olmayan iyonların serbest hale gelmesi olayıdır. İyonlar elektrotlarda deşarj edilerek; serbest hale geçirilebilir, element olarak toplanabilir ve elektrot ile reaksiyon yapabilir. Elektrot : Elektrik akımını, sıvı, katı, gaz faza ileten iletken. Elektrokimyasal anlamda elektrot, elektrot iletkeni ile iyonik iletkeni birleştiren sistemdir. Elektrolit : İçinde (+) ve (-) yüklü serbest iyonları bulunduran ortamlardır. Elektrolizde kullanılan elektrik akımını ileten sıvıdır. Erimiş tuzlar ve asit, baz, tuz çözeltileri elektrolit olarak kullanılır. Elektroliz hücresi : Dışarıdan gerilim uygulanarak, elektriksel işin kimyasal işe dönüştürüldüğü hücrelerdir. Üreteç: Dış devrede elektrik enerjisini sağlayan doğru akım kaynağıdır. Üretecin pozitif kutbuna bağlı elektrot anot, negatif kutbuna bağlı elektrot katottur. Elektrolizde; katyonlar (+ yüklü iyonlar) indirgenerek katotta, anyonlar da (- yüklü iyonlar) yükseltgenerek anotta açığa çıkar. Elektroliz kabında birden fazla tür katyon varsa, ilk önce indirgenme eğilimi (potansiyeli) en büyük olan indirgenir. Daha sonra sırası ile indirgenme devam eder. Elektroliz kabında birden fazla cins anyon varsa, anotta ilk önce yükseltgenme eğilimi en büyük olan anyon toplanır. Aktifliği az olan anyon öncelikle anotta, aktifliği az olan katyon da öncelikle katotta açığa çıkar. Elektrolizde bileşikler elementlerine ayrıştırılabilir. Elektrokimyasal pile, pil geriliminden yüksek bir gerilim uygulanırsa, pil de gerçekleşen tepkime tersine döner. Elektroliz oluşur. Bu olaya pilin şarj edilmesi denir. Elektroliz işlemi, elektroliz kabı ya da tankı denen bir hücre içinde uygulanır. Bu hücre, çözünerek artı ve eksi yüklü iyonlara ayrılmış bir bileşiğin içine daldırılmış iki elektrottan oluşur ve bu elektrotlar birbirine değmeyecek biçimde (genellikle iki elektrot arası 5-20 cm) ayarlanır. Elektroliz işleminin gerçekleştirilmesi için bu elektrotlar bir doğru akım kaynağına bağlanır ve elektrotlar arasında meydana gelen gerilim (elektrik alan), iyonları karşıt yüklü elektroda (kutup) doğru hareket ettirir. Dolayısıyla, (+) yüklü iyonlar katoda giderken, (-) yüklü iyonlar anoda doğru akarlar. Karşıt kutupta yükünü dengeleyen atom veya moleküller elektrotta çökelir veya elektrolit içindeki moleküllerle yeni reaksiyonlara girer. 44 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü REDÜKSİYON ELEKTROLİZİ Şekil 1. Elektroliz Yöntemi Endüstride bakırın (Cu) elektroliz işlemi iki amaçla kullanılır. Bunlardan biri, saf olmayan bakır metalini içindeki safsızlık oluşturan yabancı maddelerden arıtarak katot üzerinde toplamak amacıyla yapılan bakırın saflaştırılması işlemi; diğeri ise bakır metalini sulu çözeltilerden kazanmak için yapılan bakırın geri kazanımı işlemidir. Elektrolizin Uygulama Alanları Elektroliz işlemleri daha önce de bahsedildiği gibi, elektrolizle metalürji alanında, metallerin hazırlanmasında (çözünmez anot kullanılan yöntem-geri kazanım elektrolizi) ya da arıtılmasında (çözünür anot kullanılan yöntem-saflaştırma elektrolizi) kullanılır. Ayrıca, bir elektrolitik metal birikimiyle aşınmaya karşı korumada ve bir metal çökeltisiyle metallerin kaplanmasında (sözgelimi; nikel kaplama, çinko kaplama, kadmiyum kaplama, krom kaplama, gümüş ya da altın kaplama) kullanılan bir yöntemdir. Saf hidrojen de, özellikle, suyun elektroliziyle elde edilir. Uygulama alanları arasında, gaz üretimi (klor), metal üstünde koruyucu oksitli anot tabakalarının elde edilmesi (alüminyumun, alümina aracılığıyla anotlaştırılması işlemi) elektrolizle parlatma, metallerin katot ya da anot olarak yağlardan arındırılması sayılabilir. Elektroliz, akım şiddetlerinin, özellikle voltmetrelerdeki akım miktarlarının ölçülmesine de olanak verir. Sürekli akım yardımıyla, organik dokuların ayrıştırılmasına dayanan tedavi elektrolizi, cerrahide sinir uçlarının (nöronların), sertleşen urların, burun deliklerindeki poliplerin yok edilmesinde, üretra yada yemek borusu daralmalarının tedavisi gibi tıp uygulamalarında da kullanılmaktadır. Bakırın Rafinasyon (Saflaştırma) Elektrolizi Bakırın rafinasyon elektrolizi yeterli saflıkta rafine bakır elde edilmesini sağlayan bir elektroliz işlemi olup, bu işlem çözünebilir bakır anotlarla yapılmaktadır. Elektrolit olarak bakır sülfat (CuSO4) ve H2SO4 çözeltisi kullanılmaktadır. Çözelti içine daldırılan bakır elektrotlardan biri saf bakırken diğeri saf olmayan bakırdır. (+) yüklü anot olarak, yüksek sıcaklıklarda saflaştırma işlemiyle elde edilen (%98-99 saflıkta) bakır (blister bakır) elektrotlar kullanılmaktadır. Bu elektrotlar bileşimlerinde safsızlık olarak, O, S, Au, Ag, Pt ve çeşitli miktarlarda As, Sb, Bi, Sn, Se, Te, Pb, Zn, Fe bulundurmaktadır. (-) yüklü katot olarak ise, üzerine elektrolitik bakır kaplanmış titan levhalar veya yapışmayı önlemek için üzeri yağ ile sıvanmış bakır levhalar (%99,5 saflıkta) kullanılır. Elektronlar, elektrolit dışında anottan katoda doğru akarken; elektrolit içinde katottan anoda doğru akarlar. Uygun şartlarda anot oksitlenerek çözeltiye geçer ve katotta indirgenir. Anottaki diğer safsızlıkların bir kısmı çözünmeyerek, anottan kopup hücrenin alt kısmında toplanırlar. Bu artık malzemeye “anot çamuru” denir. Bazı safsızlıklar ise 45 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü REDÜKSİYON ELEKTROLİZİ çözünerek elektrolite geçer. Anot ve katot aynı bileşimde olduğu için ayrışma voltajı teorik olarak sıfırdır ve hücre voltajı elektrolit direncinin biraz üzerinde bir değerdedir. Elektrolitik rafinasyon uygulaması iki nedenle yapılır. Temel amaç iletkenliğin azalmasına neden olan empüritelerden arınmakken, rafinasyon işlemi sırasunda anot çamuruna geçen soy metal ve yarı metalik metaller(Se,Te) rafineside maliyeti karşıladıklarından işletmeye artı değer kazandırır. Anot ve katot arasına akım uygulandığında CuSO4-H2SO4–H2O türü elektrolitte şunlar gerçekleşir: Klasik bakır saflaştırma elektrolizinin çalışma koşulları 0.2-0.35 V hücre voltajı şeklindedir. Elektroliz şartları aşağıda verildiği gibidir: - Elektrolitte 35-50 g/l Cu ve 140-220 g/l H2SO4 - Sıcaklık 50-65 ºC - Katot akım yoğunluğu 150-250 A/m2 (15-25 mA/cm2) Bakırın saflaştırılması elektrolizinde meydana gelen reaksiyonlar; Anot reaksiyonu: Cu0 → Cu+2 + 2e- (Burada bakır, anodik oksidasyon sonucu Cu+2 iyonları halinde çözünür.) Çözünmüş olan (+) yüklü bakır iyonları (Cu+2) katot yüzeyine ulaşır. Katot reaksiyonu: Cu+2 + 2e- → Cu0 (Burada Cu+2 bakır iyonları, anottan iletilmiş olan elektronlarla tekrar birleşerek metal durumuna indirgenirler.) Şekil 2. Bakırın saflaştırma elektrolizi Bu seçeneklerden bakır rafinasyon elektrolizinde enerji tüketimi olmadığı görülür. Ancak anodik ve katodik reaksiyonlar kinetik engelli olduğundan fazla voltajların uygulanması gerekir ve bağlantı yerlerindeki dirençlerden dolayı voltaj düşüşü de göz önüne alınmalıdır. Bakırın Redüksiyon (İndirgenme) Elektrolizi Bakırın geri kazanım elektrolizi, çözeltilerden bakır elde edilmesini sağlayan bir elektroliz işlemi olup, bu işlem sırasında çözünmeyen anot ve katot elektrotlar kullanılmaktadır. Anot olarak genellikle %4-6 46 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü REDÜKSİYON ELEKTROLİZİ Sb içeren sert kurşun alaşımı kullanılırken, katot olarak paslanmaz çelik ve son zamanlarda titan levhalar kullanılmaktadır. İndirgenme işlemi için, 40-60 ºC sıcaklık ve 70-150 A/m2 akım yoğunluk değeri seçilir. Elektroliz sırasında çözeltide bulunan (-) yüklü iyonlar anoda, (+) yüklü iyonlar katoda gider. Anyonlar anot yüzeyinde oksitlenirken, katyonlar katot yüzeyinde indirgenirler. Termodinamik olarak bakır indirgenme elektrolizi 0,89 V’ta gerçekleşir. Bakırın redüksiyon elektrolizi sırasında gerçekleşen reaksiyonlar; CuSO4 + H2O → Cu + H2SO4 + ½O2 Anot reaksiyonu: SO4-2 + H+ + 2e- → H2SO4 + ½O2 Katot reaksiyonu: Cu2 + 2e- → Cu0 Şekil 3. Bakırın geri kazanım elektrolizi Bakırın saflaştırma ve geri kazanım elektrolizleri arasındaki farklardan biri, ‘katot’ reaksiyonlarının aynı olmasına rağmen ‘anot’ reaksiyonlarının farklı olmasıdır. Ayrıca bakırın saflaştırılması elektrolizinde, anottan çözünen metal iyonları katotta indirgenirken; bakırın geri kazanım elektrolizinde, (çözünmeyen %4-6 Sb içeren kurşun alaşımı kullanıldığı için) anot reaksiyonu elektrolit içerisinde bulunan bir anyon veya molekülün oksidasyonu ile gerçekleşir. Elektroliz Şartları ve Katkı Maddeleri Parametereler Elektrolitteki bakır derişimi Elektrolitteki H2SO4 derişimi Sıcaklık Katot akım yoğunluğu Hücre voltajı Sirkülasyon hızı Kolloidler Jelatin Thiourea HCl veya NaCl Koşullar 35-50 gr/l 140-220 gr/l 50-65 ºC 150-250 A/m2 0,2-0,35 V 0,02 m3/dak. 0,0001-0,001 kg/m3 0,0001-0,001 kg/m3 0,035 kg/m3 Tablo 1. Elektroliz şartları ve katkı maddeleri 47 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü REDÜKSİYON ELEKTROLİZİ Kolloid homojen bir karışımdır. Bu homojen karışım içersinde jelâtin ve thiourea içerir. Jelatin, bakırın katot yüzeyine homojen ve düzgün bir şekilde bağlanmasını sağlar ve ince kristalli sert bir bakır yapısı oluştur. Jelatinin yan etkilerini ortadan kaldırmak için ise thiourea kullanılır. Thioureanın diğer bir görevi de katot yüzeyindeki sivri uçları ve çukurları izole eder. Diğer bir katkı maddesi olan mersolat, antioksidan görev görür ve katot yüzeyindeki sülfatlanmayı geciktirir. HCl’nin homojen karışım içine katılmasının maksadı ise elektrolit içindeki gümüş iyonlarını (Ag+) , gümüş klorür (AgCl) halinde çökelmesini sağlamaktır. Hesaplamalar Bir elektroliz devresinde, ‘t’ zaman boyunca ‘I’ akımının geçmesiyle işlem sonunda teorik olarak elde edilmesi gereken ürün miktarı Faraday eşitliği ile hesaplanır: MT = (I . t . Ma) / (Z . F) *; Bu eşitlikte, MT = Elde edilen (katotta biriken) ürün miktarını, I = Devreden geçirilen akım şiddetini (A), t = Zamanı (sn), Ma = Katotta biriken maddenin atom ağırlığını (Cu için : 63 gr/mol), Z = Katotta biriken maddenin bileşikteki değerliğini (Cu için : 2), F = Faraday sabitini ifade etmektedir (96500 Coulomb). Elektroliz işlemlerinde akım yoğunluğu, devreden geçen akımın elektrolit içine daldırılan katot elektrodunun elektrot içine batan alanına oranı ile hesaplanmaktadır: Deneyler sırasında devreden geçen akımın bir kısmı dirençleri yenmek için kullanıldığından, elektrolizle elde edilen ürün teorik üründen daha az olmaktadır. Elde edilen ürünün (Mg) teorik ürüne (MT) oranının 100 ile çarpılması sonucunda ise ** β = [(MG / MT)×100], % akım randımanı (verimi) elde edilmektedir. Katotta toplanan veya anottan ayrılan madde miktarı Faraday eşitliği ile hesaplanan teorik değere eşit ise akım verimi %100, eşit değil ise %100’ün altında olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca, [(MTMG)/MT)×100] işleminin sonucunda çıkan değer ise deneysel % hata payını vermektedir. Örnek Çalışma; a-Rafinasyon Elektrolizi Deneye başlamadan önce Tablo 1’deki verileri kullanarak elektrolit sıvısı hazırlandı. Hazırlanan elektrolit behere konuldu. Daha sonra katot levhası alkolle temizlenip kurutuldu ve hassas terazide ağırlığı ölçüldü. Hazırlanan elektrolitin sıcaklığı 65 0C’ye çıkartıldı ve bu sırada manyetik karıştırıcı 48 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü REDÜKSİYON ELEKTROLİZİ çalıştırıldı. Katot levhasının elektrolit içindeki yüzey alanı ölçülerek akım yoğunluğu hesaplandı. Hazırlanan anot ve katot levhalar güç kaynağına bağlanarak hesaplanan akım yoğunluğuna uygun akım verildi. Elektroliz işlemi 15 dakika sürdükten sonra güç kaynağı tam zamanında kapatıldı. Katot plakası elektrolitten çıkartılarak alkolle temizlenip kurulandı ve son ağırlığı hassas terazide ölçüldü. Daha sonra deney süresince elde edilecek teorik bakır miktarı (*) denklemi kullanılarak hesaplandı. Elektroliz verimi hesaplamak için (**) denklemi kullanılarak akım randımanı hesaplandı. Katot levhanın ilk ağırlığı 61,7583 g Katot levhanın son ağırlığı 62,0671 g Biriken bakır miktarı 0,3088 g Bakırın atom ağırlığı (A) 63,54 g/mol Bakırın valans sayısı (z) 2 Faraday sabiti (F) 96500 Elektroliz süresi (t) 900 sn b-Redüksiyon Elektrolizi Rafinasyon elektrolizinde kullanılan elektrolit redüksiyon elektrolizinde kullanıldı. Anot plakası olarak kurşun, katot plakası olarak da çelik levha kullanıldı. Katot plakası alkolle temizlenip kurulandıktan sonra hassas terazide ağırlığı ölçüldü. Daha sonra elektrolit içinde kalacak kısmın yüzey boyutları ölçüldü ve anot pozitif, katot negatif olacak şekilde güç kaynağına bağlandı. Rafinasyon elektrolizine uygulanan akım sabit tutularak voltaj artırıldı. Elektroliz işlemi 15 dakika sürdükten sonra güç kaynağı tam zamanında kapatıldı. Katot plakası çıkartılarak yine alkolle temizlenip kurutulduktan sonra son ağırlığı tartıldı. Daha sonra elektroliz süresince toplanması gereken bakır miktarı (*) denklemine göre hesaplandı. Elektroliz verimi hesaplamak için (**) denklemi kullanılarak akım randımanı hesaplandı. Katot levhanın ilk ağırlığı 92,59316 g Katot levhanın son ağırlığı 92,9137 g Biriken bakır miktarı 0,3205 g Bakırın atom ağırlığı (A) 63,54 g/mol Bakırın valans sayısı (z) 2 Faraday sabiti (F) 96500 Elektroliz süresi (t) 900 sn 49 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü REDÜKSİYON ELEKTROLİZİ c-Örnek Yorumlama Rafinasyon elektrolizi sonucu elde ettiğimiz verim ( %99,2) deneyin doğru bir şekilde yapıldığını gösterdi. Ancak redüksiyon elektrolizinde teorik olarak toplanması gereken miktardan daha fazla miktar bakır toplanmıştır. Bunun nedenleri: akım yoğunluğunun tam ayarlanamaması ya da anot ve katot plakalarının bir birine olması gerenden daha yakın olmasından kaynaklanıyor olabilir. Rafinasyon elektrolizinde kazılan bakır, ateşle rafine edilmiş %98-99 saflıktaki anot plakanın çözünmesiyle elde edilmiştir. Buna karşılık indirgenme yani redüksiyon elektrolizinde ise elektrolit içindeki bakır kazanılmıştır. Rafinasyon elektrolizi ile redüksiyon elektrolizi arasındaki farklardan biri, kullanılan anot plakasıdır. Redüksiyon elektrolizinde kurşun plaka kullanıldı ve kullanılan plakada herhangi bir çözünme olmadı. Kurşun plaka kullanılmasının nedeni, kurşun direkt olarak çözünmeyen PbSO4 oluşturarak anot yüzeyinde kalır. Anot bakırı fazla miktarda kurşun içerirse oluşan PbSO4 yüzeyi tamamen kaplayarak anodun pasifleşmesine neden olur. Diğer bir fark, oluşan anot reaksiyonlarıdır. Rafinasyon elektrolizinde anottan çözünen metal iyonları katotta redüklenirken, redüksiyon elektrolizinde çözünmeyen anotlar (genellikle %4 – 6 Sb içeren kurşun alaşımları) kullanıldığından, anot reaksiyonu elektrolitte bulunan bir anyon veya molekülün oksidasyonu ile sağlanmalıdır. Oksidasyon işlemi, sulu çözeltilerde suyun disosiyasyonu sonucu oluşan OH- iyonunun üstlendiği bir görevdir. Aşağıda rafinasyon ve redüksiyon elektrolizi anot reaksiyonları verilmiştir. Kurşun bazik bir metal olmasına rağmen; bakır redüksiyon elektrolizinde anot malzemesi olarak kullanılmasının neden ve/veya nedenlerini ilgili reaksiyonlar eşliğinde açıklayınız. EMF serisine baktığımızda kurşunun hidrojenden daha bazik olduğunu, bakırın ise daha soy olduğunu görebiliriz. Bu basit yaklaşımla da kurşunun bakır redüksiyon elektrolizi esnasında anot olarak kullanıldığı taktirde çözüneceğini söyleyebiliriz. Fakat kurşun, bakır redüksiyon elektrolizinde, suyun parçalanmasıyla ortaya çıkan O2 ile de PbOve bu PbO, H2SO4 çözeltisiile PbSO4 bileşiğini yapar. Bu bileşikler kurşun anot yüzeyini kaplar ve kararlı bir anot yüzeyi meydana getirir. Bunun sonucunda kurşun çözünmez ve bu sebeple anot malzemesi olarak kullanılır. 2H2O → O2 +4H+ +4e− (Anot Reaksiyonu), Pb + ½ O2 → PbO , PbO + H2SO4 → PbSO4 + H2O 3. DENEYDE KULLANILAN MALZEME VE CİHAZLAR Elektroliz hücresi, Doğru akım güç kaynağı (voltmetre, ampermetre ve bağlantı kabloları), Bakır-sülfat ve sülfürik asit çözeltisi (Elektrolitte 35-50 g/L Cu içeren çözelti, 140-220 g/L H2SO4), alkol (temizleme işlemi için), katkı malzemeleri olarak, jelatin tozu ve tiyoüre (0,001 gr) Hassas terazi, 50 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü REDÜKSİYON ELEKTROLİZİ Beherler, Katot elektrolitik bakır ve anot blister bakır (yüksek sıcaklıklarda saflaştırılmış) plakaları (saflaştırma elektrolizi için), Katot paslanmaz çelik ve anot kurşun plakalar (geri kazanım elektrolizi için), Isıtıcı, manyetik karıştırıcı, kumpas. Katkı malzemelerinin görevleri: Jelatin: Katot üzerine biriken bakırın, yüzeye düzgün ve homojen olarak bağlanmasını sağlayarak ince kristalli sert bir bakır yapısı oluşturur. Tiyoüre: Jelatinin yan etkilerini ortadan kaldırır ve katot malzemesi yüzeyindeki sivri uçlarla çukurlukları izole eder. 4. DENEYİN YAPILIŞI Belirtilen miktarlarda bakır-sülfat (CuSO4) ve H2SO4 tartılarak elektrolit çözeltisi hazırlanır ve beher içine konulur. Belirtilen miktarlarda jelatin tozu ve tiyoüre çözeltiye eklenerek karıştırılır. Metalin toplanacağı malzeme (katot levha) alkolle temizlenip kurutulduktan sonra hassas terazide tartılarak sonuç kaydedilir. Anot ve katot elektrotlar elektrolit çözeltisi içine yerleştirilir. Doğru akım güç kaynağının (+) kutbuna anot levhanın bağlantı kablosu; (-) kutbuna ise katot levhanın bağlantı kablosu takılır. Akım yoğunluğu olarak bakırın saflaştırılması ve geri kazanım elektroliz deneylerinin her ikisinde de 150 A/m2 göz önüne alınarak, katot levhanın elektrolit içine batan kısmının alanı hesaplanır ve buna göre devreden geçirilecek akım miktarı belirlendikten sonra doğru akım güç kaynağı çalıştırılarak devreye akım verilir. 15 dakika elektroliz işlemine devam edilir ve tam zamanına göre güç kaynağı kapatılarak devreye verilen akım kesilir. Katot levha, başlangıçtaki gibi alkolle temizlenerek kurutulur ve son ağırlığı tekrar tartılır. Katotta toplanan madde miktarı belirlenir ve teorik olarak birikmesi gereken miktarla karşılaştırılarak yukarda verilen bağıntılar yardımı ile akım verimi ve deneysel hata payı hesaplanır. Her iki deneyin de yapılışı aynı şekilde yürütülür. **Deney sorumlusu tarafından belirlenen kriterlere göre deney gerçekleştirilir. 5. İSTENENLER VE ÖDEVLER Katotta biriken Cu miktarını hesaplayınız. 6. KAYNAKLAR POPOV K.I., DJOKİC S.S., GRGUR B.N., “Fundamental Aspects of Electrometallurgy”, 2002 YTÜ Metalurji Müh., “Demir Dışı Metal Üretimi Laboratuar Kitapçığı”, 1997 EKERİM, A., Elektrometalurji Ders Notları, 2010 BOR,F.Y., “EkstraktifMetalurji Prensipleri Kısım II”, Birinci Baskı, 1989 Arslan, F. , Arın T. , “Elektroliz Deney Föyü” KTÜ Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü, Trabzon 2010 6. Alver, Ü., Sarı, A., Güler, O., Elektroliz Yöntemi İle Metal Saflaştırma ve Geri Kazanımı, KTÜ Metalurji ve Malzeme Müh. Böl. Laboratuar Föyü, 2016 1. 2. 3. 4. 5. 51 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü REDÜKSİYON ELEKTROLİZİ 7. İncekara M. , “Elektroliz Yöntemiyle Bakır Tozu Üretilmesi” , Karabük Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, s. 69-79, 2008 8. Güzey G. , “Elektrometalurjik Yöntemlerle Metalik Bakır ve Bakır-Kalay Alaşım Tozlarının Üretimi ve Üretim Koşullarının Optimizasyonu”, İstanbul Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, s. 12, 13, 14, Haziran 2009 9. http://www.corrosion-doctors.org 10. http://chemed.chem.wisc.edu 11. http://www.drkcn.yzi.me/copper.doc 12. Kocaeli Üni., Kimya Müh., Genel Kimya Laboratuar Föyü 13. Tholego P., Aubrey R., Katlego R., Nhlanhla O., Stephen S., Thapelo S., ‘Production of Copper Concentrate and 99.99 % Copper Cathode from Low-grade Copper Ore in Frank’, Enviromental and Materials Engineering, University of Leeds, 2012. 14. https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Copper_Raffination.svg 52 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü KARBOTERMİK REDÜKSİYON 8. KARBOTERMİK REDÜKSİYON 1. DENEYİN AMACI Bu deneyin amacı, demirli hammaddelerin karbon kullanılarak katı halde redüklenme (karbotermik redüksiyon) davranışlarının termodinamik ve kinetik açıdan incelenmesidir. 2. TEORİK BİLGİLER Demir çelik sektörü, demir cevherinin yüksek fırınlarda veya hurdanın ark ocaklarında ergitilmesiyle elde edilen slab ve kütüğün farklı işlemlerden geçirilerek istenilen kimyasal ve fiziksel özelliklere sahip mamüller üreten bir sektördür. Nihai çelik ürünlerinin sayısız çeşidi ve kullanım alanı vardır. Değişen tüketici ihtiyaçları, teknolojide görülen gelişmeler ve rekabet gibi unsurlar demir çelik sektöründeki ürün çeşitliliğini daha da arttırmaktadır. Ağır sanayi sektörlerinden en önemlisi olan demir çelik sektörü; inşaat, altyapı, otomotiv, beyaz eşya ve makine sanayi gibi pek çok önemli endüstriye hammadde sağlamaktadır. Bu nedenle bir ülkenin sanayileşmesi güçlü bir demir çelik sektörüne ve tüketimine sahip olmasıyla doğrudan ilişkilidir [1-3]. Demir çelik ürünleri üretimi için iki farklı yöntem kullanılmaktadır. Bunlar, entegre tesislerde cevherden ve elektrik ark ocaklı tesislerde hurdadan yapılan üretimdir. Entegre tesislerde demir çelik üretim süreci, demir cevherinin sinterleme veya peletleme işlemleri sonucunda hazırlanması ya da parça cevherin doğrudan doğruya yüksek fırına şarjı ile başlamaktadır. Yüksek fırınlarda kok kömürünün yardımı ile cevher indirgenmekte ve sıvı ham demir elde edilmektedir. Elde edilen sıvı ham demir ise bazik oksijen konvertörlerinde çeliğe dönüştürülmektedir. Elektrik ark ocağında ise hurdalar ark ocaklarında ergitilerek istenilen kimyasal bileşimde çelik elde edilmektedir [4-6]. Dünya demir çelik üretiminde Çin, Japonya ve A.B.D. ilk sıralarda yer alan ülkelerdir. Dünya demir çelik üretiminin yarıya yakınını Çin tarafından gerçekleştirilmektedir. Türkiye ise demir çelik üretiminde %2,08’lik bir pay ile Dünya’da 8., Avrupa’da 2. sırada yer almaktadır. 2014 verilerine göre, ülkemizde üretilen 34,035 milyon tonluk ham çeliğin % 30,21’ine karşılık gelen 10,283 milyon tonluk kısmı yüksek fırına dayalı üretim yapan entegre tesislerde, % 69,79’una karşılık gelen 23,752 milyon tonluk kısmı ise 28 adet elektrik ark ocaklı tesiste gerçekleştirilmiştir [1-3]. Demir doğada en çok oksit formda hematit (Fe2O3) ve manyetit (Fe3O4) şeklinde bulunur. Oksitlerin, yüksek oksijen afinitesine sahip indirgeyicilerle (CO, H2, C) yapılarındaki oksijenin uzaklaştırılıp alt oksitlerine ve/veya metalik hale dönüştürülmesine redüksiyon (indirgenme) adı verilir. Demir oksitlerin redüksiyon işlemi teknolojik olarak iki farklı şekilde yapılmaktadır. Bunlardan ilki, entegre tesislerde çelik üretiminin ilk aşaması olan sıvı ham demir üretiminin gerçekleştirildiği yüksek fırınlarda, demir oksitlerin kokun yanmasıyla oluşan CO2 gazının Boudouard Reaksiyonu gereğince karbon ile reaksiyonu sonucunda oluşan CO gazı ile indirgenmesidir (indirekt redüksiyon). Yüksek fırında indirgenmenin bir kısmı ise fırının alt bölgelerinde katı karbon ile direkt olarak gerçekleşmektedir (direkt redüksiyon). Yüksek fırınların tüyer bölgesinde sıcaklık 2000 ºC’ye kadar çıkmakta ve sonuç ürün olarak sıvı ham demir üretilmektedir. Modern bir yüksek fırının günlük sıvı ham demir üretimi 10.000 ton üzerindedir [4-6]. Diğer redüksiyon yöntemi ise, demir oksitlerin katı veya gaz indirgeyicilerle ergime olmaksızın katı fazda metalik hale dönüştürüldüğü proseslerdir. Doğrudan indirgeme olarak bilinen bu yöntemde sonuç ürün metalizasyon oranı yüksek sünger demirdir (Direct Reduced Iron - Direkt Redüklenmiş Demir). Elektrik ark ocaklarında katma değeri yüksek ürün üretimi için, düşük iz elementi ve bileşim 53 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü KARBOTERMİK REDÜKSİYON kararlılığından dolayı sünger demir kaliteli hurdaya alternatif bir üründür. Bu yöntem yüksek fırınlar kadar yaygın olmamakla birlikte endüstriyel öneme sahiptir. 2014 yılında dünyada 74,6 milyon ton sünger demir üretilmiştir. Günümüzde gaz indirgeyici kullanan MIDREX ve HYL/Energiron prosesleri en yaygın sünger demir üretim yöntemleridir. SL/RN prosesi ise indirgeyici olarak kömür kullanan tesisler arasında en yaygın olanıdır [7,8]. Sünger demir; toz, parça ya da pelet halindeki demir cevherinin gaz ya da katı redükleyici kullanılarak ergime sıcaklığının altında (950 ºC - 1100 ºC’de) redüklenmesi sonucu elde edilen ürünün adıdır. Elde edilen bu ürün, yüksek oranda metalik demir içermesinin yanında, indirgenmemiş demir oksitler ile bir miktar karbon ve cevherden gelen gang bileşenlerini taşımaktadır. Sünger demirin; toplam demir içeriği genellikle % 85’ in üzerindedir, metalizasyon derecesi % 90-95 arasında değişir, karbon içeriği % 1-2,5 arasındadır, gang içeriği % 2-4 arasında değişir, kükürt oranı kükürtsüz gazla çalışan proseslerde % 0,005’ ten küçük, kükürt içeren kömür ve kireçtaşı kullanan proseslerde yaklaşık % 0,02’ dir, görünür yoğunluğu ≤4 g/cm3 kadardır. Sünger demirin, ortam koşullarına dayanacak şekilde stoklamanmasına ve ark ocağına daha kolay şarj edilmesine imkan sağlayan HBI (Hot Briquetted Iron-Sıcak Briketlenmiş Demir), pelet ve parça sünger demirin yüksek basınç altında 650 ºC’den yüksek sıcaklıkta sıkıştırılmasıyla üretilir [9]. Ülkemizde üretimin büyük kısmının hurdayı hammadde olarak kullanan elektrik ark ocaklı tesisler tarafından gerçekleştirilmesi ve ülkemizde açığa çıkan hurda miktarının söz konusu kullanımdan çok daha düşük olması, hurda konusunda ülkemizi dışa bağımlı hale getirmektedir. Türkiye demir çelik sektörü, ark ocaklarında hammadde olarak kullandığı hurdanın %30’unu yerli kaynaklardan %70’ini ise ithalat yolu ile temin etmektedir. Entegre tesislerin ihtiyaç duyduğu hammadde olan demir cevherinin %40’ı yerli, %60’ı ise ithalat yoluyla karşılanmaktadır. 2013 yılında 19,7 milyon ton demir-çelik hurdası ithal edilmiştir. ITC-Trade Map istatistiklerine göre; 2010 yılında dünyanın en büyük demir çelik hurda ithalatçısı olan Türkiye, bu değer ile Dünya hurda ithalatının %16’sını gerçekleştirmektedir [8]. Hurdadaki bu dışa bağımlılığı gidermek üzere cevherden üretim yapan alternatif demir çelik teknolojilerinin incelenmesi gerekmektedir. Alternatif demir çelik teknolojilerinin ortaya çıkmasındaki diğer bazı etkenler ise şunlardır: hammadde maliyetinin düşürülmesi, verimlilik artışı ile ürün maliyetinin azaltılması, ürün kalitesinin arttırılması, yeni ürün geliştirme, enerji tasarrufu, geri kazanımın arttırılması, çevre problemlerinin çözümü. Alternatif demir çelik üretiminin temelini, yüksek fırının üst tarafında gerçekleşen zayıf ısıveren reaksiyonlardan oluşan katı ön indirgeme ile demir cevherinden sünger demir üretimi oluşturmaktadır [9]. 54 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü KARBOTERMİK REDÜKSİYON Sünger demir üretiminde hammadde olarak demir cevheri peleti kullanımına sıkça rastlanmaktadır. Demir cevheri peletleri, aglomerasyon ve sertleştirme yoluyla demir yönünden zengin ince taneli mineraller olarak elde edilen endüstriyel şarj malzemeleridir. Demir peleti diğer şarj elemanlarından (demir cevheri parçaları ve sinter cevher) daha yüksek maliyete sahiptir. Bu dezavantajına rağmen sahip olduğu özellikler sayesinde yüksek fırının vazgeçilmez girdilerinden biridir. Peletlerin yüksek fırın için ideale yakın şarj malzemesi olmasının nedenleri aşağıdaki gibi özetlenebilir: yüksek demir içerikleri (% 65-67 Fe), yüksek dayanım ve taşınabilme olanakları sayesinde ufalanıp toz cevher haline dönmeme konusunda üstün dirençleri, birbirine yakın boyutlarda olmaları nedeniyle iyi gaz geçirgenlikleri ve düzgün gaz dağılımı, yüksek porozitelerinden dolayı iyi redüklenebilme özellikleri. İstenilen özellikleri sağlamak koşuluyla yüksek fırında pelet kullanılması, kok tüketiminin azaltılması, cüruf miktarının azalması, üretim hızının artışı gibi olumlu sonuçların alınmasını sağlamaktadır [9]. İndirgenme Reaksiyonunun Termodinamik İncelenmesi Demir oksitlerin karbotermik redüksiyon ile metalik demire indirgenmesi demir-oksijen-karbon termodinamik dengesinin indirgenme koşuluna doğru bozularak hammaddelerin içerdiği oksijenin indirgeyicilerle uzaklaştırılması ile gerçekleşmektedir. Bu koşulda demir oksitler seri reaksiyonlar neticesinde metalik demire indirgemektedir [4-6]. Yüksek fırında demir oksitli hammaddelerin indirgenmesi büyük oranda karbonun yanmasıyla oluşan CO2 gazının yüksek ortam sıcaklığında kararsız olması nedeni ile (bkz. Ellingham Diyagramı) karbonla tekrar reaksiyona girmesi sonucu oluşan indirgeyici CO gazıyla gerçekleştirilir. C (k) + O2 (g) = CO2 (g) (1) CO2 (g) + C (k) = 2CO (g) (Boudouard Reaksiyonu) (2) Hematitin, CO/CO2 gaz karışımıyla demire indirgenmesi üç kademede gerçekleşir. Bu reaksiyonlar ve reaksiyonlara ait standart serbest enerji değişiminin (∆GoT) sıcaklığa bağlı ampirik ifadeleri ( 3 ), ( 4 ) ve ( 5 ) nolu bağıntılardaki gibidir. 3Fe2O3 + CO = 2Fe3O4 + CO2 ∆GoT = -26520 + 57,03 T (3) Fe3O4 + CO = 3FeO + CO2 ∆GoT = 35100 – 41,49 T (4) FeO + CO = Fe + CO2 ∆GoT = -17490 + 21,13 T (5) Demir oksitlerin indirgenme koşullarının belirlenebilmesi için öncelikle aşağıdaki bağıntılar yardımı ile denge koşullarının belirlenmesi gerekir. ∆GT = 0 (Denge Şartı ) (6) ∆GoT = -RTlnKp (7) Kp= a 2 Fe3O4 .PCO2 (8) a 3 Fe2O3 .PCO 55 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü KARBOTERMİK REDÜKSİYON Fe3O4 ve Fe2O3 saf kabul edildiğinde aktiviteleri “1”e eşittir. Bu durumda; ∆GoT = -RTln PCO2 PCO = RTln PCO PCO2 (9) PCO PCO 2 Buradan T1 sıcaklığında indirgenme reaksiyonlarını dengede tutan oranı hesaplanabilir. Demir D oksitlerin indirgenmesi için temel termodinamik şart her bir reaksiyon için aşağıdaki gibidir. ∆GT < 0 PCO PCO 2 ( 10 ) > Ortam PCO PCO 2 Denge ( 11 ) ( 2 ) ve ( 9 ) no’lu reaksiyonlardan yararlanılarak çizilen Baur-Glaessner diyagramı ve Boudouard eğrileri Şekil 1'de gösterilmektedir. Şekil 1. Bauer-Glaessner diyagramı ve Boudouard eğrileri Şekil 1'e göre Pco + Pco2 = 1 atm toplam basıncında demir oksitlerin metalik demire indirgenmesi ancak 705 oC’nin üzerinde mümkün olmaktadır, 705 oC’nin altında hematit manyetite, manyetit wüstite dönüştürülebilmektedir. Şekil 1’den, 650 ile 705 oC arasında manyetit-wüstit dönüşümünün, 650 oC’nin altında ise hematit manyetit dönüşümünün gerçekleştiğini görmek mümkündür. PCO + PCO2 toplam basıncı yükseldikçe demir oksitlerin indirgenme sıcaklığının daha yüksek sıcaklıklara kayarak zorlaştığını görmek mümkündür [4-6]. 56 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü KARBOTERMİK REDÜKSİYON İndirgenme Reaksiyonunun Kinetik İncelenmesi Bir reaksiyonda reaksiyon hızı reaksiyona katılan bir maddenin miktarsal özelliklerinin zamana göre değişimi ile belirlenebilir. Buna göre reaksiyon hızı; r dC bağıntısı ile verilebilir. dt ( 12 ) Reaksiyon hızı, zamana bağlı olarak çizilen konsantrasyon değişiminin eğiminden hesaplanabilir. Homojen bir reaksiyonun hızını etkileyen en önemli parametreler sıcaklık ve konsantrasyondur. k = reaksiyon hız sabiti (sıcaklığa bağımlı) r dC kC n dt C = konsantrasyon ( 13 ) n = reaksiyon derecesi Kimyasal reaksiyonların hızını etkileyen en önemli parametrelerden biri sıcaklıktır. Homojen reaksiyonlarda sıcaklık ile hız sabiti arasındaki ilişkiyi veren eşitlik Arrhenius eşitliğidir. k=A.e- EA/ RT ( 14 ) Bu denklemde EA aktivasyon enerjisidir. Aktivasyon enerjisini belirlemek için en az iki sıcaklık için k hız sabitlerinin belirlenmiş olması gereklidir. Bağıntıdaki A frekans (sıklık) faktörü, R gaz sabitidir (R= 8.314 J/mol K). Arrhenius eşitliğinden görüldüğü gibi reaksiyon hızı sıcaklığa üssel fonksiyon olarak bağlıdır. Sıcaklıktaki küçük bir değişim hız sabitini çok fazla arttırmaktadır. Denklemde her iki tarafın logaritması alınırsa aşağıdaki bağıntı elde edilir. ln k ln A EA RT ( 15 ) Aktivasyon enerjisini hesaplamak için ln k – 1/T değişiminin grafiği çizildiğinde elde edilen doğrunun eğimi (-EA / R) değerine eşittir (Şekil 2). Şekil 2. Reaksiyon hızının sıcaklıkla değişimi 57 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü KARBOTERMİK REDÜKSİYON Reaksiyonlar bir veya birden fazla faz arasında gerçekleşmelerine göre sırasıyla homojen ve heterojen reaksiyonlar olarak adlandırılırlar. Demir oksitli hammaddelerin indirgenmesi heterojen reaksiyondur. Heterojen reaksiyonlar birden fazla faz arasında gerçekleşen reaksiyonlardır ve reaktanlar arasında bir arayüzey varlığı ile karakterize edilirler. Örneğin bir katı-gaz reaksiyonunda arayüzey katının gaz ile temastaki dış yüzeyidir. Bu durumda bütün heterojen reaksiyonları arayüzeylerine bağlı olarak beş grupta toplayabiliriz: Katı-Gaz, Katı-Sıvı, Katı-Katı, Gaz-Sıvı, Sıvı-Sıvı [10-13]. Heterojen reaksiyonların birden fazla faz arasında gerçekleşmesi aşağıdaki şekilde olmaktadır [10,11]: 1. İndirgeyici gazın reaksiyon arayüzeyine taşınması (difüzyonu) 2. Arayüzey reaksiyonları. a) İndirgeyici gazın reaksiyon arayüzeyine adsorblanması. b) Arayüzeyde kimyasal reaksiyon. c) Reaksiyon sonucu oluşan reaksiyon ürünlerinin desorbsiyonu. 3. Reaksiyon sonucu oluşan reaksiyon ürünlerinin arayüzeyden taşınması (difüzyonu) Genellikle yukarıda sıralanan adımlardan birinin hız sabiti diğerlerine göre oldukça düşük olur. Bu durumda bu adım hızı kontrol eden adımdır ve bu adımın hızı da toplam reaksiyon hızını belirler. Heterojen reaksiyonlar, en yavaş adıma bağlı olarak: Difüzyon Kontrollü Kimyasal Reaksiyon Kontrollü Bu iki adımın hız sabitlerinin eşit olması durumunda ise; Karışık Kontrollü olarak gelişir. Heterojen reaksiyonlarda ara yüzey alanı, reaksiyona giren maddelerin bir fazdan diğerine taşınmasında taşınan madde miktarı ara yüzey alanına bağlı olduğu için, son derece önemlidir. Katı madde ile gerçekleştirilen reaksiyonlarda küçük taneli katılar büyük yüzey alanına sahip olduklarından büyük tanelilerden daha hızlı reaksiyon verirler [10-13]. Sıvı veya gaz ile reaksiyona giren katı maddenin geometrik şekli, ilgili reaksiyonların hızını belirlemede önemli rol oynar. Katı madde disk veya plaka biçimli ise, yüzey alanının reaksiyon boyunca sabit kaldığı varsayılır. Çünkü disk ve plakada reaksiyon, yüzeyden derine yüzey alanını koruyarak ilerler. Fakat eğer katı madde küre veya pelet biçimli ise, reaksiyon kürenin dış yüzeyinden içeriye doğru ilerler. Bu durumda reaksiyon yüzeyinin oluşturduğu çap küçüleceğinden, yüzey alanı reaksiyon boyunca devamlı değişir ve bu nedenle de reaksiyon hızı azalır. Reaksiyona giren katılar genellikle küre olarak kabul edildiğinden heterojen reaksiyonda kimyasal reaksiyon için hız sabiti ve reaksiyonun gerçekleşme oranı arasındaki ilişki aşağıdaki gibi verilmektedir: 1 (1 R)1 / 3 kt ( 16 ) W Wo Wo ( 17 ) R R = Reaksiyonun Gerçekleşme oranı (n, x, F, L harfleri ile gösterilebilir.) Wo = İlk ağırlık W = Son ağırlık k = Hız sabiti t = Süre 58 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü KARBOTERMİK REDÜKSİYON Küresel şekilli katı maddelerle gerçekleştirilen reaksiyonlarda reaksiyon arayüzeyi oldukça belirgindir. Reaksiyonun ilerlemesi ile reaksiyon arayüzeyi parçanın dış yüzeyinden merkezine doğru ilerler ve reaksiyona girmiş ve girmemiş kısım arasında kesin bir sınır oluşur. Bu model reaksiyon topokimyasal model veya küçülen çekirdek (shrinking core) olarak isimlendirilir (Şekil 3). Oluşan reaksiyon ürünleri çevre fazda çözünüyorlarsa zamanla yüzey alanı azalacaktır. Bu duruma tipik örnek karbonun havayla yanması veya bir katının sıvıda çözünmesi verilebilir. Bu reaksiyon modelinde de reaksiyon hızını kontrol eden adım kimyasal reaksiyon veya difüzyon olacaktır. Şekil 3. Hematit parçacığının indirgenmesinin şematik gösterilişi ve indirgenmedeki topokimyasallık [5, 6, 8]. Reaksiyon ürünleri, metallerin veya metalsülfürlerin oksidasyonu veya oksitlerin gazlarla indirgenmesinde olduğu gibi, orijinal katı madde ile reaksiyona giren gazlar arasında bir tabaka oluşturuyorlarsa reaksiyonun ilerleyebilmesi için moleküllerin bu tabakadan difüzyonla taşınması gerekir. Katılarla gerçekleşen reaksiyonlarda oluşan reaksiyon ürününün gözenekli veya gözeneksiz oluşumuna bağlı olarak reaksiyonun kinetiği de farklı olacaktır [10-13]. 3. DENEYDE KULLANILAN MALZEME VE CİHAZLAR 1) 2) 3) 4) 5) Demir cevheri peletleri ve kömür (kok veya linyit tozu) Tüp fırın Hassas terazi Grafit kayıkçık Pens ve maşa 4. DENEYİN YAPILIŞI 1. İndirgenme davranışının gözlemlenmesi amacıyla hazır demir cevheri konsantrelerinden üretilen peletlerden birbirine eş peletler seçilir ve tartılarak ağırlıkları tespit edilir. 2. Toplam redüksiyon reaksiyonu kullanılarak, bu peletlerin redüksiyonu için gerekli olan karbon miktarı ve buna bağlı olarak kullanılacak kömür miktarı hesaplanır. Toplam pelet ağırlığına göre hesaplanan teorik kömür miktarından % 150 fazlası kullanılacak şekilde tartım yapılır. 3. Tüp fırın 900°C’ye ulaştığında, peletler grafit kayıkçık olan şarj kabında hazırlanan kok yatağının içine gömülür ve maşa ile fırına şarj edilir. 4. Sırasıyla 5., 10. ve 20. dakikada bir pelet fırından alınır, oda sıcaklığına soğutulur ve hassas terazide redüksiyon sonrası ağırlığı tartılır. 59 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü KARBOTERMİK REDÜKSİYON Deneylerde kullanılan pelet konsantrasyonu ve kok kömürünün kimyasal bileşimleri aşağıda verilmektedir. Fe3O4 SiO2 Al2O3 S Mn CaO MgO K2O Na2O P C Pelet 94,60 2,20 0,75 0,40 0,10 0,60 0,58 0,07 0,04 - - Kok - 8,26 4,30 0,54 - 1,24 0,35 0,29 0,08 0,14 80,30 Aşağıdaki formül yardımıyla peletlerin redüksiyon yüzdeleri hesaplanır: 5. İSTENENLER 1) Deneyin amacı ve yapılışını yazınız. 2) Gerekli teorik kömür miktarını hesaplayınız. 3) % redüksiyon oranının süre ile değişimini çiziniz ve grafiği değerlendiriniz. 4) 10. ve 20. dakikada anlık redüklenme hızını (dR/dt) hesaplayınız. 5) Demirli hammaddelerin indirgenmesinde, indirgenme kinetiği hangi şartlarda kimyasal reaksiyon, yayınma veya karışım kontrollü olur? Kısmen redüklenmiş demir oksit parçaçığında bu farkı nasıl gözlersiniz? Şematik olarak çiziniz. 6) ( 4 ) ve ( 5 ) numaralı reaksiyonları kullanarak toplam 1 atm CO + CO2 içeren ortamda, 700, 800, 900 ve 1000 oC sıcaklıklar için %CO – sıcaklık grafiğini çizerek bölgeleri adlandırınız (Bauer-Glaesner diyagramının %CO miktarına göre çizilmiş hali). 6. KAYNAKLAR www.worldsteel.org, Uluslararası Demir ve Çelik Enstitüsü (IISI), resmi web sayfası, Internet. www.dcud.org.tr, Demir Çelik Üreticileri Derneği, resmi web sayfası, Internet. Doğu Akdeniz Kalkınma Ajansı Demir Çelik Sektör Raporu 2014. BISWAS, A.K., Princles of Blast Furnace Ironmaking, Cootha Publish House, Brisbane, Australia, 1981. [5] ROSENQVİST, T., “Principles of Extractive Metallurgy”, Mc Graw-Hill Book Co., 2nd Ed. 1983. [6] BOR, F.Y., “Ekstraktif Metalurji Prensipleri” Kısım I ve II, İTÜ, 1985. [7] www.midrex.com, Midrex Technologies, Inc., resmi web sayfası, Internet. [8] ERSUNDU, A.E., “Yerli Demir Cevherlerinin Sünger Demir Üretimine Uygunluğunun Araştırılması”, İTÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, 2007. [9] BİROL B., "Divriği Pelet Konsantresinden Kompozit Pelet ve Demir Tanesi Üretimi", YTÜ, Fen Bilimleri İstanbul, 2007. [10] HABASHI, F., Kinetics of Metallurgical Processes, Métallurgie Extractive Québec, Sainte-Foy, Québec, 1999. [11] AYDIN, S., Metalurji Kinetiği Ders Notu, 1994. [12] ŞEŞEN, K., Metalurjik Süreçlerin Kinetiği, ITU Kimya Metalurji Fakültesi Ofset Atölyesi, Istanbul, 1998. [13] RAY, H.S., Kinetics of Metallurgical Reactions, Oxford, New Delhi, 1993. [1] [2] [3] [4] 60 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü KARBOTERMİK REDÜKSİYON EK: Ellingham Diyagramı O . 61 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü TERMOSETLERİN SENTEZİ 9. TERMOSETLERİN SENTEZİ 1. DENEYİN AMACI Termoset polimerlerin sentezlenmesi ve özelliklerinin incelenmesi 2. TEORİK BİLGİLER Polimer adı "poli + meros (çok + parçalı)" olarak Greekçe'den gelmektedir. Polimer molekülü içerisinde tekrarlanan küçük ve basit kimyasal birime mer (tekrarlanan birim), polimeri elde etmek için başlangıçta kullanılan küçük moleküllü organik maddelere de monomer denir. Çiftli bağ, üçlü bağ, iki ve daha fazla fonksiyonel gruplar içeren monomerler vardır. Binlerce monomerin birleşip, büyük molekül meydana getirmesi sonucu polimerler oluşur. Polimerleşme reaksiyonları, genellikle bazı maddeler ayrılmadan ve elementlerin yerleşimleri değişmeden, monomer moleküllerinin biri diğeri ile birleşerek makromoleküller meydana getirme reaksiyonudur. Polimerin içinde tekrarlanan birim sayısına “polimerleşme derecesi” (Pn) adı verilir. Polimerin molekül ağarlığı monomerin molekül ağarlığı ile polimerleşme derecesinin çarpımına eşittir. Mpolimer = n Mmonomer Monomerlerin molekülleri birbirlerine kovalent bağlarla bağlanırlar. Polimer maddenin molekülü aşağıdaki gibi gösterilebilir: nM [—M— ] n veya ···−M−····−M−···· M: Tekrarlanan birimler n: Polimerleşme derecesi Polimerlerin adı genellikle makromolekülündeki tekrarlanan monomerlerin adına “poli” sözü ilave etmekle okunur. Polimerde tekrarlanan birimler aynı monomerlerden oluşursa böyle polimerlere homopolimer denir. Örneğin; polipropilen, polietilen, polistiren, polivinilklorür gibi. Polimerde tekrarlanan birimler iki yada daha fazla farklı monomerlerden oluşursa böyle polimerlere kopolimer denir. Örneğin; Bütadienakrilonitril kopolimeri, bütadienstiren kopolimeri gibi. Bütadienakrilonitril kopolimeri: Genel olarak kopolimer şöyle yazılır: ─ M1 ─ M2 ─ M1 ─ M2 ─ ···· 62 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü TERMOSETLERİN SENTEZİ Kopolimerler adlandırılırken makromolekülündeki monomer birimlerinin adları okunur. Polimerlerin özellikleri, onları meydana getiren monomer birimlerinin kuruluşuna, miktarına ve fonksiyonel grupların sayısına bağlıdır. Sıcaklık azaldıkça moleküller birbirine yakınlaşır ve sistemin hacmi azalır. Hacmin böyle düz bir şekilde değişmesi maddenin ani olarak sıçrayışla sıvı halden kristal haline dönüşümüne kadar devam eder. Bazı hallerde maddenin sıvı halinden kristal haline dönüşümü bozulur ve camlaşma prosesi başlar. Bu amorf maddelerde görülen bir değişikliktir. Şekil 1’de bu tür maddelerin camlaşma sıcaklığı ( Tg ) gösterilmiştir. Şekil 1. Kristallenebilen polimerlerde hacim sıcaklık eğrileri (a) sıvı bölgesi,(b) bir miktar esneklik gösteren sıvı, (c) kauçuksu bölge, (d) camsı bölge, (e) kauçuk, (f ) camsı bir matris içindeki kristaller Polimer maddeler küçük moleküllü bileşiklere, amorf maddelere göre zor olur. Bu proseste sıcaklığın azalması ve sistemin viskozitesinin artması sebebiyle makromoleküller kendi hallerini zor değiştirirler. Bunun için polimerler eriyik halinden katı haline dönüştürdüklerinde amorf maddelerde olduğu gibi, camlaşma hali görülür. Bu camlaşma sıcaklığı polimerik maddelerde önem taşır ve bunun üzerinde polimere şekil verilebilir. Aşağıda bazı polimerlerin camlaşma sıcaklıkları ( Tg ) ve erime ( Tm ) sıcaklıkları verilmiştir. Şekilde görüldüğü gibi, amorf basit maddelerden farklı olarak, yüksek moleküllü bileşiklerin camlaşma hali geniş sıcaklık arasında olur. Yüksek moleküllü bileşikler zincir yapılarına bağlı olarak tamamen amorf veya kısmen kristal halde olabilirler. Polimerlerin Sınıflandırılması 1. Kaynağına Göre Polimerler a) Doğal polimerler: Tabiattaki canlı varlıkların bünyelerinde olan polimerlerdir. Örneğin; nişasta, selüloz, doğal kauçuk vb. biyolojik aktifliğe sahip protein gibi polimerlere biopolimerler denir. b) Sentetik polimerler: Monomerlerin birleşmesiyle oluşan polimerlerdir. Bunlar, monomerlerden başlayarak endüstride sentez edilen polietilen, polipropilen, poliamidler gibi polimerlerdir. 2. Yapılarına Göre Polimerler 63 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü TERMOSETLERİN SENTEZİ a) Organik polimerler: Organik moleküllerden oluşmuş polimerlerdir. Sentetik ve doğal olabilirler. Organik polimerler zincirin yapısına göre karbon zincirli ve heterozincirli olmak üzere ikiye ayrılırlar. Karbon zincirli polimerler: Yüksek moleküllü doymuş, doymamış ve aromatic hidrokarbonlar bu polimerlere aittir. Polimer zincirinin temelini C atomları oluşturur. Polibütadien Polimer zincirinde çift bağ olursa, böyle polimerlere doymamış polimerler denir. b) İnorganik polimerler: Bunlar metal ve ametallerden oluşmuş polimerlerdir. 3. Makromolekül Zincirinin Şekline Göre Polimerler Polimerler doğrusal düz zincirli ( lineer ), dallanmış ve çapraz bağlı ( ağ örgülü ) olabilirler. Düz zincirli polimerlerde polimer zinciri üzerinde dallanma ve çapraz bağlanma yoktur. Örneğin; polipropilen 64 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü TERMOSETLERİN SENTEZİ Şekil 2: Polimer Moleküllerinde ortaya çıkabilecek dallanma tipleri 4. Uzaydaki Yapılarına Göre Polimerler Polimer zincirindeki yan grupların uzaydaki yönelişlerine göre polimerler izotaktik, sindiotaktik ve ataktik olmak üzere üçe ayrılırlar. Örneğin; polipropilen polimerinin yapısında bulunan metil grupları uzayda polimer zincirinin hep bir tarafında bulunur ya alt tarafında ya da üst tarafında dizilirler. Bu şekildeki polimerler izotaktiktir. 5. Makromoleküldeki Mer Bileşimine Göre Polimerler Polimerler meydana geldikleri monomerlere göre poliolefinler, poliakrilatlar, poliesterler, poliamidler, poliüretanlar, v.b. şeklinde sınıflandırılır. Poliolefinler, çift bağlı monomerlerden oluşan polimerlerdir. Örneğin; polietilen, polistiren. 6.Sentez Yöntemine Göre Polimerler Polimerler sentez yöntemlerine göre kondensasyon ( kademeli) ve katılma polimerleri olarak ikiye ayrılırlar. Kondenzasyon polimerleri en az iki fonksiyonlu grup (- COOH, -NH2, -OH ) içeren monomerlerin aralarından küçük bir molekülün (H2O, HCl, NH3 gibi) ayrılmasıyla oluşurlar. Örneğin; poliester polimerleri, Katılma polimerleri ise serbest radikal, anyonik, katyonik, koordinasyon polimerleşmesi ile elde edilebilirler. Bu reaksiyonlarda oluşan polimerin temel molekülünün kaba formülü ile monomerin kaba formülü aynıdır. Serbest radikal polimerleşmesi ısı ve ya ışık yardımıyla serbest radikal üreten başlatıcılar kullanılarak gerçekleştirilir. Bu yolla vinil monomerleri polimerleştirilir. En çok bilinen serbest radikal polimerleşmesi başlatıcıları peroksitler, hidroperoksitler ve bazı azo bileşiklerdir. 7. Isısal Davranışlarına Göre Polimerler 65 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü TERMOSETLERİN SENTEZİ Termoplastik ve termoset (termoreaktiv) olarak ikiye ayrılırlar.Termoplastikler düz zincirli polimerlerdir. Isıtıldıklarında önce yumuşarlar, sonra erirler. Isıtılarak kalıplarda şekillendirilebilirler. Örneğin; polietilen Termosetler, çapraz bağlı poimerlerdir. Isıtıldıklarında şekil değiştirmezler, yumuşamazlar, kalıplanamazlar. Daha fazla ısıtıldıklarında yanarlar. Örneğin; Fenolformaldehit reçinesi 3. DENEYDE KULLANILAN MALZEME VE CİHAZLAR Reçine: doymamış poliester/stiren karışımı Başlatıcı: metil etil keton (MEK) peroksit Hızlandırıcı: kobalt naftanat Diğer malzemeler: kalıplar, plastik bardak, tahta spatula, karıştırıcı, termometre, kronometre ve plastik damlalık. 4. DENEYİN YAPILIŞI 1. Jel süresi tayini: 50 g reçineye reçinenin ağırlıkça % 1’i kadar kobalt naftanat ilave edilir ve iyice karıştırılır. Sonrasında karışıma 0.5 g metil etil keton (MEK) peroksit ilavesiyle kronometre çalıştırılır. Bir dakika karıştırılır ve spatül çıkarılır. Sonra her 60 s de bir 10 s karıştırılır. Reçinenin spatüle yapışmaya başladığı an kronometre durdurulur. 2. Ekzoterm sıcaklığı tayini: 10 g reçineye, reçinenin ağırlıkça % 0.5’i kadar kobalt naftanat ilave edilir. İyice karıştırılır. Dörde bölünüp reçinenin ağırlıkça % 0.5, 1, 1.5 ve 2’si oranında peroksit ilave edilir. Deney tüplerinde termometre ile sertleşme süresince sıcaklık ölçülür, maksimum sıcaklık belirlenir. 3. Plastik bir kaba 50 g reçine tartılır ve üzerine reçinenin ağırlıkça % 0.5’i kadar kobalt naftanat ilave edilerek karıştırılır. Bu karışımın yarısı alınır üzerine reçinenin ağırlıkça %1’i kadar metil etil keton (MEK) peroksit hızlıca eklenir, hızlıca karıştırılır ve son karışım kalıba dökülür. Reaksiyonun tamamlanması beklenir. Kalan reçineye yine ağırlıkça %1’i kadar metil etil keton (MEK) peroksit eklenir ve kalıba gömülecek dekoratif cisim reçine içine daldırılıp ıslatılır ve kalıbın içine yerleştirilir ve reçine üzerine dökülür. Üzeri poliester veya asetat kağıdı ile örtülür ve sertleşme tamamlanınca kalıptan çıkartılır. 5. İSTENENLER VE ÖDEVLER Jel süresi nedir? Jel süresine reaksiyon koşulları ve çevresel faktörlerin etkileri neler olabilir, tartışınız. Değişen başlatıcı konsantrasyonuna karşı maksimum sıcaklık eğrisini çiziniz, eğri davranışını belirleyiniz. Doymamış poliester reçinesinin sertleştirilmesi deneyinin tüm basamaklarındaki gözlemlerinizi ve deneysel sonuçları yorumlayınız. 66 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü CEVHER HAZIRLAMA 10. CEVHER HAZIRLAMA 1. DENEYİN AMACI Bu deneyde, cevher hazırlamada kırma, öğütme ve boyuta göre ayırma kademelerinin incelenmesi, proses parametrelerinin saptanması ile ayrıca cevher zenginleştirme işlemlerinden biri olan flotasyon işleminin incelenmesi amaçlanmaktadır. 2. TEORİK BİLGİLER 2.1 CEVHER HAZIRLAMADA GENEL TERİMLER Cevher: Doğrudan doğruya veya bazı işlemler sonucu zenginleştirilerek endüstride tüketim yeri bulunabilen ve ekonomik değeri olan bir veya birkaç mineralden oluşmuş kayaçtır. Cevher, metal üretiminin hammaddesini teşkil eder. Değerli mineraller metalik elementleri içermiyorsa cevher tabiri yerine endüstriyel hammadde deyimi kullanılır. Mineral: Mineral doğal şekilde oluşan homojen, belirli kimyasal bileşime sahip ve belirli bir kristal öz yapıları olan inorganik kristalleşmiş katı bir cisimdir. Konsantre: Cevher hazırlama veya zenginleştirme işlemleri sonucunda oluşan ve ham cevherden ayrıştırılması hedeflenen minerallerin zenginleştirilmesi yöntemiyle elde edilen ürüne denir. Tenör: Bir cevher içerisindeki metal yüzdesidir. 2.2 CEVHER HAZIRLAMA VE ZENGİNLEŞTİRME Tabiatta bulunan düşük tenörlü cevherin içerisindeki ana metal mineralinin yüzdesinin yükseltilmesi işlemidir. Ana metal minerali ile gang minerallerinin farklı özelliklerinden yararlanılarak mineraller birbirinden kısmen ayrılarak cevher hazırlama veya zenginleştirme işlemi ile gerçekleştirilir. Cevher hazırlama ekonomik ve teknolojik sebeplerden dolayı uygulanır. a) Cevher Hazırlamayı Gerektiren Teknolojik Nedenler Bazı cevherlerin, teknolojik olarak üretilebilmesi için belli koşulları (tane boyutu, tenör ve element içeriği) sağlaması gerekmektedir. Bu koşullara örnekler aşağıda verilmiştir. Örnek 1. Cam yapımında kuvars kumu için; 0,1 mm< Tane Boyutu< 0,5 mm ve %Fe2O3<%0,05 olmalıdır. Örnek 2. Pik demir üretiminde kullanılan demir cevheri için; 10 mm< Tane Boyutu< 100 mm olmalıdır. Bunun için kırma, öğütme ve sinterleme-peletleme uygulanmaktadır. Ayrıca %P ve %Na2O+K2O<%0,1 olmalıdır. Örnek 3. Manyezit cevherinden yüksek kalitede kalsine manyezit veya sinter manyezit üretebilmek İçin: %SiO2<%0,5 ve 2 mm< Tane Boyutu<30 mm olmalıdır. b) Cevher Hazırlamayı Gerektiren Ekonomik Nedenler Temel olarak iki neden vardır: 67 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü CEVHER HAZIRLAMA a) Ocaklardan üretildiği şekilde ekonomik olmayan bir cevherin ekonomik duruma getirmek, (Örneğin, %5 Pb içeren bir cevherden doğrudan kurşun metal üretmek hiçbir zaman ekonomik değildir. Cevher hazırlama işlemleri ile kurşun tenörü %60’a çıkarılarak ekonomiklik sağlanır. b) Ocaklardan üretildiği şekilde ekonomik olan bir cevherin ekonomikliğini daha da arttırmak. Örneğin, %50 Fe içeren bir cevherden doğrudan pik demir üretmek ekonomik olmaktadır fakat demir tenörünün %50’nin üstüne çıkarılması ekonomikliği daha da arttırır. 2.2.1 CEVHER HAZIRLAMA İŞLEMLERİ KIRMA: Kırıcılar yardımı ile yapılan kaba boyut küçültmedir. Kaba Kırma (ortalama 100 mm tane boyutu) ve ince Kırma(1-10 mm tane boyutu) olmak üzere iki aşamada uygulanır. ÖĞÜTME: Öğütücüler yardımı ile yapılan ince boyut küçültmedir (0,1 mm tane boyutu altı). ELEME: Elekler yardımı ile yapılan boyut tasnifidir. BOYUTA GÖRE AYIRMA: Minerallerin yoğunluk, manyetik, elektriksel ve yüzey özelliklerinden yararlanılarak kısmen birbirinden ayrılmasıdır. 2.2.1.1 KIRMA Kırma, boyut küçültme işleminin ilk aşamasıdır. Cevherin içerdiği farklı minerallerin birini diğerinden serbest hale getirmek, prosese uygun boyut ya da yüzey alanı veya kullanım amacına uygun boyut sağlamak amacı ile yapılmaktadır. Kırmada uygulanan kuvvetler; darbe, sıkıştırma veya ezme, kesme ve sürtünme kuvvetleridir. Kırma işlemi için kullanılan cihazlar kırıcı olarak adlandırılır. Tanelere baskı, darbe ve kesme kuvveti uygulayarak onları daha küçük tane boyutlarına indiren mekanik araçlardır. Kırma makinaları özellikle ürün özellikleri, makina maliyetleri ve enerji kullanımı gibi dizayn özellikleri açısından bir gelişim içindedir. Bu nedenle çok çeşitli şekil, yapı ve boyutlarda makinalar cevher hazırlama işlemlerinde kullanılmaktadır. Kırma 200-0.5 cm arasındaki tane boyutlarına uygulanmaktadır. 200-10 cm arasında yapılan kırmaya iri kırma; 10-0.5 cm arasında yapılan kırmaya ise ince kırma adı verilmektedir. Çeneli, konili ve çekiçli kırıcılar cevher hazırlama tesislerinde en yaygın olarak kullanılan kırıcı tipleridir. İstenilen boyuta kırılmış malzemenin kırma devrelerinden alınması ya da malzemenin boyuta göre sınıflandırılmasında; uygulanan prosese, cevherin yapısına, boyutuna, fiziksel ve kimyasal özelliklerine göre değişik elekler kullanılır. Bunlar; elek yüzeyinin yapısına göre saç, tel örgülü ve paralel çubuklu elekler; çalışma şekline göre hareketsiz (sabit ızgara ve sabit kavisli elek) ve hareketli (hareketli ızgara, döner elekler, sallantılı elekler ve titreşimli elekler) olarak sınıflandırılmaktadır. 2.2.1.2 ÖĞÜTME Öğütme, kırma sonrası boyut küçültme işleminin son aşamasıdır. Cevherin içerdiği farklı minerallerin birini diğerinden serbest hale getirmek, prosese uygun boyut ya da yüzey alanı veya kullanım amacına uygun boyut sağlamak amacı ile yapılmaktadır. Öğütmede uygulanan kuvvetler; darbe, sıkıştırma veya ezme, kesme ve sürtünme kuvvetleridir. 68 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü CEVHER HAZIRLAMA Öğütme işlemi için kullanılan cihazlar değirmen olarak adlandırılır. Değirmenler, öğütme devrelerinde, öğütülecek cevhere ve öğütme sonrası istenilen ürünün boyutuna göre seçilir. Bilyalı ve çubuklu değirmenler cevher hazırlama tesislerinde en yaygın olarak kullanılanlarıdır. Öğütme, prosesin akışına ve cevherin durumuna göre yaş ya da kuru olarak yapılır. Öğütme şekline göre, sistemdeki sınıflandırıcı ve diğer proses makinaları seçilir. Kuru öğütme, yaş öğütme ile karşılaştırıldığında yaklaşık 1.3 kat daha fazla güç gerektirir. İstenilen boyuta öğütülmüş malzemenin öğütme devrelerinden alınması ya da malzemenin boyutuna göre sınıflandırılmasında; uygulanan prosese, cevherin yapısına, boyutuna, fiziksel ve kimyasal özelliklerine göre değişik sınıflandırıcılar kullanılır. Bunlar; hidrosiklonlar, mekanik sınıflandırıcılar (spiral sınıflandırıcılar, taraklı sınıflandırıcılar, katı merkezkaç sınıflandırıcılar), havalı sınıflandırıcılar olarak bilinmektedirler. 2.2.1.3 ELEME Eleme katı bir malzeme karışımını elekler kullanarak farklı boyutlardaki bileşenlerine ayırma işlemidir. Eleme işleminde kullanılan elekler büyüklüklerine göre sınıflandırılırken "mesh numarası" kavramı kullanılır. Mesh numarası bir elekte birim alan (inç2 veya mm2) başına düşen delik sayısını göstermektedir. Eleme ile elek altı ve elek üstü olmak üzere iki ürün elde edilir. Endüstriyel elekler elemenin yapıldığı yüzeyin sabit veya hareketli olmasına göre "sabit elekler" ve "hareketli elekler" olmak üzere iki ana bölüme ayrılır. Sabit eleklerin en basit şekli ızgaralardır. Izgaralar büyük boyutlu malzemelere en uygun olan tiptir. Genellikle eğik olarak yapılırlar ve üzerlerindeki malzemenin aşağı doğru inerken ızgara aralıklarından düşen parçaların ızgara üstünde kalandan ayrılmasını sağlarlar. Hareketli eleklerde tıkanmayı azaltmak amacıyla ızgaralara çeşitli hareketler verilmektedir. Bu hareketler ile malzeme hem bir yöne doğru itilir hem de eleme kolaylaştırılmış olur. 69 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü CEVHER HAZIRLAMA 2.2.2 FLOTASYON Flotasyonun kelime anlamı yüzdürmektir. Cevher hazırlamada ise flotasyon, bir cevherin içindeki çeşitli minerallerden bazılarını su yüzüne çıkararak suyun dibinde kalan diğer minerallerden ayırma yöntemidir. Bu işlemde minerallerin yüzey özelliklerindeki farklılıklardan yararlanılarak ayırma yapılır. Partiküllerin ıslanabilmesi, flotasyon, aglomerasyon, katı-sıvı ayırımı ve tozun bastırılması gibi pek çok teknolojik prosesi etkileyen önemli parametrelerden biri olduğu bilinmektedir. Katı, sıvı ve gaz fazlarından oluşan flotasyon sisteminde katı faz, sıvıya göre gaz fazını tercih ediyorsa, katıya sıvıyı sevmeyen (hidrofob), gaza göre sıvı fazı tercih ediyorsa, sıvıyı seven (hidrofilik) denir. Hidrofob mineraller düşük yüzey enerjili minerallerdir (kömür, grafit, kükürt, talk...). Katıların ıslanabilirliği/hidrofobluğu ve yüzebilirliği katı-su ve katı-su buharı ara yüzeyleri, kimyasal bağlar, bulk özellikleri, katıların kristal yapısı ve katının su ile reaksiyona girebilmesi gibi özellikler açısından incelenmiştir. Katı, sıvı ve hava üçlü sisteminde yüksek temas açısı (θ) katının sıvı tarafından ıslatılmasının minimum olduğu anlamına gelir. Katı, sıvı, hava üçlü sistemindeki kuvvetler Şekil 2’de görüldüğü gibidir. Üçlü fazın dengede olduğu durum Young Eşitliği ile ifade edilmektedir. Şekil 2. Katı, sıvı, hava üçlü sistemindeki kuvvetler ve Young Eşitliği Minerallerin veya katıların ıslanma ve yüzebilme karakterlerini deneysel ve ampirik olmak üzere pek çok yöntemle tayin etmek mümkündür. Bu tekniklerden elde edilen sayısal değere sahip parametre “kritik ıslanma yüzey gerilimi, γc’dir. Bu γc değerinden düşük sıvı yüzey gerilimlerinde mineral bu çözelti tarafından tamamıyla ıslanmak suretiyle hidrofobluk veya yüzebilirlik özelliğini kaybeder. İyi bir temas açısının (katı-sıvı-hava ara yüzeyleri arasında), yani θ>0 olması için kullanılan sıvının yüzey geriliminin (γSH) mineralin γc değerinden büyük olması gerekmektedir. Bu da flotasyonun başarılı olmasını gerektiren koşullardan birincisidir. Düşük yüzey enerjili mineraller (γc<72 din/cm), Kritik Islanma Yüzey Enerjilerinden (γc) daha düşük yüzey enerjili sıvılar tarafından ıslatılırlar. Flotasyon sisteminde iki katının selektif olarak ayrılması katılardan birinin flotasyon çözeltisi tarafından kısmen ıslatılırken veya hiç ıslanmazken diğer katının çözelti tarafından tamamen ıslatılmasına dayanır (θ=0 hali). Kısmen ıslanan katı, hava kabarcığına tutunarak yüzer. 70 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü CEVHER HAZIRLAMA Minerallerin veya katıların hidrofobluğunu, dolayısı ile ıslanmadığını ve iyi flotasyonu tayin eden γc değerinin eldesi için kullanılan birçok teknikten en çok kullanılan iki tanesi "temas açısı ölçümü yöntemi" ve "flotasyon yöntemidir". Flotasyonun cevher hazırlamada uygulama alanları şunlardır; Metalik cevherlerin flotasyonu Metalik olmayan cevherlerin flotasyonu Katı yakıtların temizlenmesi Flotasyonun avantajları şunlardır; Çok ince taneli cevherlerin zenginleştirilebilmesi Kompleks cevherlerin zenginleştirilmesi Sonuç ürün tenorunun istenildiği gibi kontrol edilmesi Flotasyon ile zenginleştirmede minerallerin yoğunluk farkının önemli olmaması. Flotasyonun dezavantajları şunlardır; Gravite ve manyetik ayırma yöntemlerine göre pahalı olması Bazen cevheri aşırı öğütmek gerektiği için şlamda metal kaybının fazla olması ve öğütme giderlerinin artması Çevre kirliliğine neden olması 2.2.2.1. Flotasyonda Kullanılan Reaktifler Flotasyonda istenilen minerali veya minerallerin yüzdürülmesi veya bastırılması amacıyla flotasyon ortamına çeşitli reaktifler eklenir. Bu reaktifleri aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür. Kollektörler (Toplayıcılar): Yüzdürülmesi istenen mineral veya minerallerin yüzeylerine adsorplanmak suretiyle yüzey özelliklerini değiştirerek onlara hidrofob (suyu sevmeyen) özellik kazandıran kimyasal maddelerdir. Köpürtücüler: Flotasyon devrelerinde özel olarak köpük meydana getiren kimyasal maddelerdir. Köpükleştiricilerin temel hedefi yeterli hacim ve dayanıklılıkta bir köpük oluşturabilmektir. Flotasyon hücresinden çıktıktan sonra ise kolayca patlayabilmelidir. Kontrol Reaktifleri: Flotasyon şartlarını ayarlamakta kullanılan reaktiflerdir. i) Bastırıcı Reaktifler: Flotasyonda yüzmesi istenmeyen mineral veya minerallerin bastırılması amacıyla kullanılan reaktiflerdir. Bu reaktifler mineral yüzeyine kollektör 71 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü CEVHER HAZIRLAMA adsorpsiyonunu azaltırlar. ii) Aktifleştirici (Canlandırıcı) Reaktifler: Mineral veya minerallerin yüzeylerine kollektör adsorpsiyonunu arttıran reaktiflerdir. iii) Diğer Kontrol Reaktifleri: Bu gruptaki reaktifler; suyun sertliğini gideren, flotasyona zararlı iyonları bağlayan, pülp içinde bazı minerallerin flokülasyonunu ve bazı minerallerin de dispersiyonunu sağlayan reaktiflerdir. 2.2.2.2. Flotasyon Makineleri Flotasyon makinaları genellikle seri halinde birbirini takip eden hücrelerden (selül) oluşmuştur. Her hücre bir evvelki hücrenin artığını alarak flotasyon işlemine tabi tutar. Her hücre arasında artığın geçebilmesi için bir bağlantı veya ara yerlerinde de artık akış plakası bulunur. Hücre içindeki pülpe hava girişi ve pülpün karıştırılması için üç şekilde gerçekleşir; Kendi kendine havalandırılmalı mekanik hücre (Ajitasyon) Hava üflemeli mekanik karıştırmalı hücre (Sub-aerasyon) Hava üflemeli, hava ile karıştırılmalı hücre (Pnömatik) Bu özellikler, değişik tipteki hücrelerin yapımında esas alınmaktadır. Halen endüstride en çok kullanılan hücre tipleri Denver, Fagergren, Humbold, Massco gibi firmaların imal ettiği kendi kendine havalandırılmalı mekanik hücre tipleridir. Şekil 3. Denver flotasyon makinesi 3. DENEYDE KULLANILAN MALZEME VE CİHAZLAR Çeşitli Kırıcı ve Öğütücüler Elekler ve Eleme Cihazı Denver Flotasyon Makinesi Pipet, Piset, Emaye Kaplar 72 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü CEVHER HAZIRLAMA Hassas Terazi Reaktifler (Toplayıcı, Köpürtücü) Deney Numunesi (İnce Galen Cevheri) 4. DENEYİN YAPILIŞI 4.1 •Cevher Hazırlama Deneyi Parçacık boyut dağılımı incelenecek karışımı tartılır ve ağırlığını kaydedilir. Tartılan karışım kırıcıya beslenir ve kırıcı çalıştırılarak kırma işlemini gerçekleştirilir. Kırılan parçacıklar kırıcıdan çıkarıldıktan sonra tekrar tartılır ve ağırlıkları kaydedilir. Elekler, mesh numaralarına göre büyükten küçüğe doğru üst üste sıralanır ve eleme cihazına yerleştirilir. Ardından Elek setinin en üstündeki eleğe kırılmış olan cevher beslenir. Elek setinin vidalarını sıkıştırılır ve cihaz on dakika süreyle çalıştırarak, eleme işlemi gerçekleştirilir. Elek setini makinadan alınarak, her elekte kalan malzeme miktarı Çizelge 1.1'e kaydedilir ve toplam elenmiş madde miktarı Çizelge 1.1'e kaydedilir. Elekleri ve deney düzeneğini temizlenir. 4.2 •Flotasyon Deneyi -200 μm tane boyutundaki 200 gr galen cevheri tartılıp, flotasyon selülünün hacmine bağlı olarak %20 katı oranı olacak şekilde ayarlanır. Selül, flotasyon makinesine yerleştirilerek makine çalıştırılır ve pülp karıştırılır. Pülpe 5 dakika boyunca karıştırma işlemi yapılarak kondisyon verilir. Galen cevheri için kullanılan uygun kollektör, pülpe 1-2 damla katılarak karıştırma işlemine 5 dakika daha devam edilir. Yüzeyleri hidrofob hale gelmiş minerallerin yüzdürülmesi için ortama köpük oluşumunu sağlayan köpük yapıcı, 1 damla eklenir. Köpük yapıcı eklendikten sonra 1-2 dakika daha kondisyon verilir. Son kondisyon süresi sona erdikten sonra flotasyon cihazının hava giriş musluğu açılarak pülpe hava verilir. Yüzeyi hidrofob hale gelmiş olan mineral veya mineraller hava kabarcığına yapışarak köpük halinde yüzeyde toplanırlar. Köpükler yüzeyden sıyrılarak ayrı bir kapta konsantre olarak toplanır ve yüzdürülecek mineralin yeteri kadarı yüzdürüldükten sonra işlem sonlandırılır. 73 Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Metalurji Laboratuvarı Deney Föyü CEVHER HAZIRLAMA 5. İSTENENLER VE ÖDEVLER 1. Deneyin amacı ve yapılışını yazınız. 2. Her bir elek analizinin sonuçları Çizelge 1.1’de verilen çizelgeye kaydedilecektir. Çizelge 1.1 Elek analizi verileri ve hesaplamaları Elek Çapı (mm) Ağırlık gr Kümülatif Eleküstü Kümülatif Elekaltı % % % Toplam 3. Deneyler sonucunda yapılan elek analizlerinden faydalanarak giriş ve çıkış ürünlerinin elek analizi çizelgeleri oluşturulacak ve toplam elek altı ile toplam eleküstü eğrileri çizilecektir. 4. Çizilen iki doğruların kesişim noktasından ortalama tane boyutunu tespit ediniz. 5. Teorik ortalama tane boyutunu aşağıdaki formül ile bulup, doğruların kesişim noktasından bulunan ve teorik olarak hesaplanan ortalama tane boyutlarını kıyaslayınız. Teorik Ortalama Tane Boyutu = ∑(𝑋.𝑀) 100 X=Elek açıklığı veya çapı (tane boyutu ile aynıdır), M=% tane sınıf ağırlığı 6. Flotasyon öncesi öğütülmüş cevher ile flotasyon sonrası konsantre ve artık ağırlıkları belirlenerek Zenginleştirme oranı bulunacaktır (Z=Beslenen Cevher/Konsantre) . 6. KAYNAKLAR [1] Yiğit E., Cevher Hazırlama I, II ders notları, ZKÜ Yayını [2] KAYTAZ Y., “Cevher Hazırlama”, İTÜ Maden Fakültesi, 1990 [3] ERGUNALP F. “Cevher hazırlama prensipleri” , İTÜ Yayınları, 1959 [4] Zeki ÇİZMECİOĞLU, Üretim Metalürjisi Prensipleri Ders Notları, YTÜ, 2008 74