ft C Senatosu B : 41 8 2-1964 ligi bakımından ne kadar önem taşıdığı gö­ rülür. Ve güvenlik meselelerinde bir petrol rafi­ nerisi ürünlerinin ön plânda yer tuttuğu her hal­ de takdir edilir. Kıbrıs meselesinin bizi ne noktalara götüreceğini önceden tahmin mümkün olamazdı. Fakat bu hâdise dolayısiyle ithal güçlğü ortaya çıktığı takdirde bu güçlüğün en fazla p-atrol ürünleri bakımından çekileceği ve bunun bizim savunma gücümüzü, güven­ lik imkânlarımızı ne kadar aksatacağı kolay­ lıkla tahmin edilebilirdi. Bu durumda Hükümet, esasen kış ayları dolayısiyle artan ulaştırma güçlüklerine bir de Güneyin savunma yönünden artan önemi eklendiği zaman, grevi durdurmamanın so­ rumluluğunu Türk Milletinin güvenlik ihtiyaç­ ları karşısında yüklenemedi ve grevi bırak­ ma yoluna gitti. Bir ay için ve kanuna daya­ nılarak karar verilmişti. Yine kanun gere­ ğince bir Yüksek Uzlaştırma Kurulu kuruldu. Yani Sayın Tarık Remzi Baltan arkadaşımı­ zın tavsiye -ettiği yola gidildi. Fakat daha Yüksek Uzlaştırma Kurulunun faaliyet gös­ termesine ihtiyaç kalmadan Ataş Rafinerisi iş­ çileri ve işverenleri kendilerine yaraşan ha­ reketi, davranışı göstererek, Devletin müdaha­ lesine ihtiyaç bırakmadan aralarında anlaşma yaparak toplu iş sözleşmesini imzaladılar. Yine Sayın Baltan dış ülkelere giden iş­ çilerin çoğunlukla kalifiye işçiler ve teknik unsurlar olduğunu, oysa Hükümetin plânlı kalkınma dönemine girdiği bir zamanda bu va­ sıftaki, kalifiye işçilere özellikle ihtiyaç bu­ lunduğunu haklı olarak belirtti. Oysa bizim elimizdeki, bilgilere göre yurt dışına 1963 yılı içinde «iden işçilerin ,% 77, 82 si, yani aşağı - yu­ karı % 80 ni tamamiyl-e vasıfsız, hiçbir şekil­ de kalifiye olmıyan işçilerdir. Kaldı ki, bizden işçi istemek durumunda olan ileri bir sanayi seviyesine varmış Batı ülkelerinin esasen kali­ fiye işçisine değil kalifiye olmıyan işçiye ihti­ yacı vardır. Bizden de daha çok bu işçileri is­ temeleri pek tabiîdir. Biz de önemle, dışarıya işçi akınının bir kalifiye işçi akını haline gelme­ sini önlemeye çalışmaktayız. Her ne kadar ta­ lepler, işçi istekleri, büyük ölçüde vasıfsız iş­ çiler için olsa da bâzı vasıflı işçiler, kalifiye işçiler de, kalifiye işçiye çok geç sıra geldiği­ ni düşünerek kendilerini vasıfsız işçi, kalifi­ ye olmıyan işçi gibi gösterip öncelikle yurt dı­ O :3 şına gitmek imkânlarını araştırmaktadır. Bu­ nu önlemek için her türlü tedbir alınmaktadır. Özellikle gayriresmi aracılar yolu ile yurt dı­ şına gitme önlendiği nispette bunun kontrolü kolaylaşmaktadır. Gerek Sayın Tarık Remzi Baltan gerek kendilerinden sonra konuşan di­ ğer bâzı sayın hatipler yurt dışına işçi gönder­ memizi bir kusur gibi gösterdiler ve bunları memlekette yeterli sermaye birikiminin olmayı­ şının, Devletin, Hükümetin çalışma hakkına yeteri kadar riayet etmeyişinin bir tezahürü gibi gösterdiler. İktisadi gelişmesi bakımından bizim duru­ mumuzda bulunan hiçbir memleket tasavvur edemiyorum ki, işsizlik meselesini temelinden halledebilmiş olsun. Bu ancak ileri bir sanayi eko­ nomisine varabilmiş memleketlerde, ileri ölçü­ de smaileşmelerini sosyal adalet düzeni içinde gerçekleştirmiş memleketlerde temin edilebilir. Fakat biz gibi bir yandan nüfusu yılda % 3 oranında artan, bir yandan da ekonomisinin he­ nüz az gelişmiş noktaları bulunan bir memle­ kette işsizliğin uzun yıllar devam etmesini ta­ biî karşılamak gerektiği kanısındayım, önemli olan, buna tevekkülle \iboyun eğmeyip memleke­ timizde işsizliğin yıldan yıla azalmasını temin et­ mektir. Nitekim plânlı dönemde yatırımlar bu şekilde ayarlanmaktadır. Beş yıllık dönemde iş gücü arzı yılda iki yüz bin artacağı halde üçyüz bin kişi için yeni istihdam imkânları sağ­ lanmaktadır. Böylelikle dünyanın en yüksek oranlarına, varan nüfus artışımıza rağmen ya­ tırım hızını % 7 de tutabildiğimiz takdirde iş­ sizlikte gitgide azalma temin edilmiş olacaktır. Saym Baltan, ücretler konusunda Hüküme­ tin ciddî gayretini bekliyoruz; bilhassa Dev­ let sektöründe yeknesak bir ücret sistemi Hü­ kümetçe sağlanmalıdır, dediler. Bu bir istek ve temenni olarak Hükümetin de katıldığı bir istek ve temennidir. Ancak, Ana­ yasanın ve kalkınma Plânının gereği olarak ve kaçınılmaz bir sonucu olarak bugün Türkiye çalışma hayatı serbest pazarlık üzerine kurul­ muş bulunmaktadır. Çalışma hayatında ser­ best pazarlık düzenine girildiğine göre, ücret sistemleri ve ücret seviyeleri işçilerle - işveren­ ler arasında serbest pazarlık yoliyle tâyin edi­ lebilir, demektir. Ancak Devlet baskı yapma­ dan, hiçbir şeyi empoze etmeden bâzı demokra­ tik ikna ve telkin metotlariyle istenen gayeyi — 866 —