TkMM Haziran 2010 toplantıları Ortak Payda Raporu

advertisement
Tartışılan konular:
29 Ekim Cumhuriyet resepsiyonuna milletvekillerinin
başörtülü eşlerinin de yıllar sonra davet edilmesi, zaten
gündemden düşmeyen “başörtüsü/türban yasağı” konusunu
zirveye taşıdı.
TkMM toplantılarında da tek genel gündem olarak “başörtüsü
ve kamusal alan” konusu görüşüldü.
Ortak payda raporunun yazımı aşamasında dikkate aldığımız
özel bir durumu paylaşmak istiyoruz. Zira kasım ayı TkMM
toplantılarında, bu yasağın muhatabı kadınların ve de
başörtülü kadınların katılımı son derece düşük rakamlarda
kaldı. Hal böyle olunca, en çok da kadınların sosyal, toplumsal
ve de siyasal durumunu etkileyen bir tartışma, daha çok
erkekler tarafından tartışılmış oldu.
Ortak payda raporunu incelerken daha iyi anlaşılacağı üzere,
tartışmalar daha çok, sorunun tanımına ve genel siyaset
tartışmalarına paralellikle ele alınmış görünüyor.
TkMM tutanakları okunduğunda, özellikle başörtüsü, türban,
laiklik ve kamusal alan gibi tartışmanın anahtar kavramlarında
bir netlik olmadığı hemen göze çarpıyor.
Kasım ayında, yerel konu olarak ise: Batman “Asbestli su
borularının durumu”, Bitlis “Bitlis’te eğitim”, Hakkari
“Kadın ölümleri”, Iğdır “Hava kirliliği”, İstanbul “Depreme
ne kadar hazırız?”, Kocaeli “Kandıra gıda ihtisas OSB”, Muş
“Üniversitenin sorunları ve tıp fakültesinin açılması”, Ordu
“Turizm potansiyelinin etkin kullanımı”, Sakarya “Sakarya
Üniversitesi” başlıklarında tartışmalar yürüttüler.
3
Ortak Paydalar:
* Başörtüsü/türban dinsel bir tercihtir.
* Kamusal alan net olarak tarif edilmelidir.
* Laiklik yeniden tarif edilmelidir.
Hazırlayan
Yakup Kadri Karabacak
Türkiye küçük Millet Meclisleri
Koordinatörü
18.11.2010
“Raporda yer alan görüşler TkMM katılımcılarına aittir.”
4
Başörtüsü mü Türban mı?
Katılımcıların bir kısmı, başörtüsü ve türban arasında ayırıma
giderken, geri kalanlar, örtünme şekline özel bir anlam
yüklemiyor.
Bu ayrımı yapan katılımcıların, “başörtüsü” sözcüğünü daha
çok geleneksel örtünmeyi ifade etmek için kullandıklarını
söyleyebiliriz. Bu örtünme ile kastedilenin, alın üstü ile boyun
ve çene arasında atılan gevşek bağın olduğu anlaşılıyor.
“Türban” dendiğinde ise, saçı hiçbir şekilde göstermeyen, çene
ucuna kadar sıkıca örtünme şekli kastediliyor.
Başörtüsü ve türban ayrımı yapan katılımcılar, başörtüsünün
dinsel ve geleneksel bir anlamı olduğunu, türbanın ise dinsel
ve siyasal bir anlamı olduğunu ısrarla belirtiyorlar.
Bu ayrımın tanımının ortak payda raporunun ilerleyen
başlıklarında dikkate alındığını, “Başörtüsü ve türban”
ifadelerinin bu çerçevede kullanıldığını belirtelim.
5
Kamusal Alan:
Genel konu başlığımızın ikinci kelimesine ilişkin, siyasetin
yaşadığı kafa karışıklığının kamuoyuna, dolayısı ile
katılımcılarımıza da yansıdığını hemen belirtmeliyiz.
Kamusal alandan anlaşılanın daha çok, “Devlet denetiminde
toplumun ortak üretim, paylaşım ve tüketim eylemlerini
gerçekleştirdiği alanlar” olduğu görülüyor. Ancak Bitlisli bir
katılımcımız “Caminin de bu alanlar arasında olduğunu”
hatırlatarak tanımın ve kavramdan anlaşılanın muğlâklığına
işaret ediyor.
Kocaeli’nden bir katılımcımız da, kabul gören tanımla, kMM
toplantılarının dahi “kamusal alan” olarak kabul
edilebileceğini ifade ederek tanım yetersizliğine dikkat
çekiyor.
Kamusal alana ilişkin toplantılarda ifade edilen bir başka
tanım da, “özel alanın (ev, aile) dışındaki her yer” olduğu.
Kamusal alan üzerine konuşan tüm katılımcılar, neticede bu
tanımlar arasındaki uçurumlara, yetersizliklere mutlaka
değindiler. Sorunun çözülebilmesi için aynı dilde konuşulması
yani “Kamusal alan”ın, net ve ortak bir tarifinin yapılması
gereğinde tam bir görüş birliği var.
Devlet ve Birey İkileminde Laiklik
Kamusal alan gibi, laikliğin Türkiye nezdinde tanımında
yaşanan tartışmalar kMM toplantılarına da yansımış durumda.
Türkiye’de laikliğin doğru olarak uygulandığını iddia eden bir
katılımcı yok.
6
Çok sayıda katılımcı, başörtüsü/türban ekseninde yaşanan
mağduriyetlerin eşdeğerlerinin daha da öncesinden
başladığını, Türkiye’de Aleviler ve başka dinsel gruplardan
insanlara da yaşatıldığına dile getirdi.
Bu görüşteki
katılımcılar, çoğunlukla, laikliğin tanımı yeniden yapılırken bu
gerçeğin dikkate alınması zorunluluğunun altını çiziyorlar.
Konuşmacılardan, devletin tüm dini inançlara eşit mesafede
olması gerektiğini vurgulayanlar, laikliğin devlete ait bir
nitelik olması gerektiğini, bireylere dayatılamayacağını
belirtiyorlar. Laikliğin bireye dayatılmasının ise, onu dini
inançlarından ve bunun gereklerinden vazgeçmeye zorlamak
anlamına geleceğini söylüyorlar.
Katılımcılardan, laikliğe özel bir tanım yapan çıkmadığı gibi,
konu üzerine fikir belirtenler, devletin tüm dini inançlara eşit
mesafede durmasında noktasında hemfikir.
Başörtüsü/Türban Yasağına Tamam mı Devam mı?
Bu konuda belli başlı dört görüşten söz edebiliriz:
1- Başörtüsü/türban yasağı tamamıyla kaldırılmalıdır.
2- Başörtüsü/türban yasağının devamında hizmet alan
hizmet veren ayrımının etkinleştirilmesi gerekir.
3- Yasak
kamusal
alanın
tamamında
devam
etmelidir(Verili durum)
4- Başörtüsüne ilişkin bir yasak zaten söz konusu
değildir. Siyasi bir anlamı olan türbana ilişkin
kısıtlamalar ise devam etmelidir.
TkMM toplantıları anket niteliği taşımadığı için bu görüşlerin
hangi ağırlıkta olduğuna dair net bir veri ortaya koyamıyoruz.
Ancak ilk iki görüşün daha yaygın olduğu söylenebilir.
7
Öne Çıkan Diğer Başlıklar
• Başörtüsü/türban, tartışmaları hepi seçimler öncesinde
gündeme getirilmektedir. Bu bilinçli tercih ile sorun,
siyasete malzeme yapılmaktadır.
• Başörtüsü/türban hakkında yapılan düzenlemelerde
inisiyatifinin idari ya da mülki amire bırakması, başka
bir çifte standardı doğurmakta, kimi yerde yasak
gevşetilirken kimi yerde sıkılaşmaktadır.
•
Başörtüsü/türban yasağı ile yasaklanan, dinsel
inançtan daha fazla kadın kimliğidir. Başörtülü
kadınla aynı inanca sahip erkek, tüm kamusal alanı
kullanma hakkına sahip iken, “kadın” yasaklı
durumdadır.
•
Başörtüsü sorunu halkın sorunu değildir. Bu sorun
suni olarak var edilmektedir.
•
Başörtüsü yasağı kadar zorunlu din dersleri de inanç
özgürlüğü önünde engeldir. Müslümanlar da bu
durumu görmeli ve bütünlüklü bir özgürlük anlayışı
geliştirilmelidir.
• Başörtülü/türbanlı
kadının
kamusal
alandan
dışlanması, onu sosyal ve ekonomik yaşamdan da
dışlamakta, eve hapsetmektedir.
• Başörtüsü yasağının sonlanması ancak özgürlüklerin
kısıtlandığı diğer konuları da kapsayan bir adımla
mümkün olacaktır.
8
Download