Danışma Meclisi B : 64 Aynen şöyle denmektedir: «Dokuz üyeden oluşan bu kurul, kendi üyeleri arasından bir başkan ve bir başkanvekili seçer». Seçime ait herhangi bir şey belirtilmemiştir. Yal­ nız, son fıkrada, «Kurulun toplantı yetersayısı üye tamsayısının salt çoğunluğu, (Yani beş kişi) karar yetersayısı da hazır bulunan üyelerin salt çoğunluğu­ dur». Yani üç kişi ile de karar alabilecektir. Muhterem arkadaşlarım; Eğer bu madde yerinde kalacaksa, her şeyden önce bu Kurulun başkan ve başkanvekilinin seçilebilmesi, üye tamsayısının salt çoğunluğuna bağlanmalı, beş kişilik bir toplantının üç kişilik bir kararı ile verilecek başkan ve başkan yardımcısını benimsemek bence pek doğru değil; buna ait bir önergem vardır. Ayrıca, yeri gelmedi; ama 102 nci maddeyi tetkik ederken görüyoruz ki, bu kurul yalnız siyasî parti­ lerin bir parti hakkındaki müracaatları konusunda, Başsavcı eğer bunu haklı görmezse bir itiraz merciî mahiyetinde bir durumu arz ediyor. Gönül arzu ederdi ki, eğer böyle bir kurul ola­ caksa, hem bakanın talebi üzerine, hem de resen mü­ racaatlarda aynı yoldan, aynı kanaldan geçerek git­ meli idi. Teşekkür eder, saygılar sunarım. BAŞKAN — Teşekkür ederim Sayın Fırat. Sayın Muratoğlu, buyurun efendim. ENİS MURATOĞLU — Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Görüşmekte olduğumuz Tasarının 101 inci mad­ desi anahatlarıyla Cumhuriyet Başsavcısının partiler­ den bazı hususlarda bilgi isteyeoeğini, onlar hakkında tahkikat açabileceğini, ancak Başsavcının bu talebi karşısında alakalı partinin Partilerle İlgili Yasakları inceleme Kuruluna itirazda bulunabileceğini ve bu itiraz üzerine Yasakları İnceleme Kurulunun vereceği kararın da kesin olduğu anahükümlerini getirmekte­ dir. Şimdi, bu basit açıklamadan sonra bazı husus­ ları yüksek nazarlarınıza arz etmek istiyorum. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunumuza göre tahkikatı Cumhuriyet savcıları yaparlar. Evvela şu hususu hemen ve istitraden arz edeyim ki, usul hu­ kukumuzda kıyas müessesesi vardır, ceza hukukunda yoktur. Bu hususu bilhassa nazara almanızı istirham edeceğim, ileriki açıklamalarımla alakalı olacaktır. Şimdi bir Cumhuriyet savcısı herhangi bir konuda tahkikat açtığı ve bu tahkikatın neticesinde mukteza tayin ettiği zaman, bu mükteza, dava ikamesi yolunda ise buna hiçbir merci itirazda bulunamaz, bunu önle­ 25 . 2 . 1983 O :4 yici hiçbir müessese usul hukukumuzda yoktur. An­ cak bir şikâyet üzerine Cumhuriyet savcısı dava açıl­ mamasına karar vermiş ise, yani maddedeki halin tam tersine değiniyorum; dava açılmamasına karar vermiş ise buna takipsizlik kararı diyoruz ve buna, alakalı­ nın itiraz hakkı vardır. Yani müessese tamamen ters vaziyette işlemektedir. Şimdi biz Tasarı ile şunu yapmış oluyoruz. Yasak­ ları İnceleme Kurulu, alakalı partinin, yani tahkikata maruz kalan partinin itirazı üzerine yaptığı inceleme sonunda, bu itirazı varit görür ise kabul edecektir veya reddedecektir. Kabulü halinde verdiği karar kesindir. Yani Başsavcılık bu durumda dava açamayacaktır değerli üyeler. O zaman ne oluyor? Ana­ yasaya göre dava açmak fonksiyonu ile mükellef bu­ lunan bir merciin üzerine Anayasada Sayın Fırat'ın bahsettiği gibi, mevcut bulunmayan bir organ geti­ riyoruz. Bu organ, Başsavcılığın fonksiyonunu hemen tamamen gidermiş oluyor. Bu madalyonun bir tara­ fıdır. Şimdi, müsaadenizle ikinci tarafına değiniyorum. Yasakları İnceleme Kurulu, alakalı partinin itirazını varit görmez de reddederse dava açılmış olacak. O takdirde ne oluyor? Anayasa Mahkemesi bir bakıma vereceği kararda manevî etki altına alınmış oluyor. Yani bir inceleme yapmakla görevli Kurul, o partiyi suçlu görmüş oluyor. Tuhaf bir durumdur bu. İki vaziyetten ilkinde, yani birinci durumda Başsavcılığın hareketi önlenmekle Anayasa Mahkemesi de vazifesi olan bir konuda karar vermekten alıkonulmuş oluyor bu bir. İkincisinde; yani itirazın varit görülmemesi halin­ de yetkili bir kurul, bir organ o partiyi suçlu göre­ rek Anayasa Mahkemesinin önüne sevk etmiş oluyor. Halbuki bizde iddia vardır ve ondan sonra müdafaa ve sonra da hüküm vardır. Hükmü tesis edecek olan organ da mahkemedir. Anayasamıza göre bu organ Anayasa Mahkemesidir. O halde niçin hem tahkikat yapacak ve davayı açabilecek olan organı kontrol altına alıyoruz ve hem de hüküm tesis edecek olan organı ayrıca bir manada tesir altına almış oluyoruz. İşte bu iki bakımdan da Anayasada yeri bulunmayan bu organın getirilmesine mahal yoktur. Bence çıkarıl­ ması lazımdır. Şimdi, yerimize geçtikten sonra Komisyonun de­ ğerli sözcüsünün ne diyeceğini bilemiyorum, ona ce­ vap vermek hakkımız da olmadığı için, düşünebildi­ ğim kadarı ile verebilecekleri cevapları da artık bu­ rada düşünüp onlara mukabil cevaplarımı vermeye ça-