türkiye ile avrupa birliği arasındaki gümrük birliği`nin güncellenmesi

advertisement
T.C.
EKONOMİ BAKANLIĞI
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ
GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN GÜNCELLENMESİ
KAPSAMINDA OLUŞTURULACAK
ANLAŞMAZLIKLARIN HALLİ MEKANİZMASI
Tezi Hazırlayan : İbrahim Fatih YETER
Tez Danışmanı : Elif GÜRSOY
Birim Amiri : Murat YAPICI
KABUL VE ONAY SAYFASI
İsim-Soyisim: İbrahim Fatih YETER
Bakanlığa Giriş Tarihi: 5 Temmuz 2012
Birimi: Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü
Tez Danışmanı: Elif GÜRSOY
Tez Teslim Tarihi: 25 Aralık 2015
Kelime Sayısı: 19517
TEŞEKKÜR
Bu tezin hazırlanmasında bilgi ve deneyimlerinden faydalandığım Tez Danışmanım Daire Başkanı
Sayın Elif GÜRSOY’a destekleri ve yol gösterici tavsiyeleri için teşekkür etmeyi borç bilirim.
i
KISALTMALAR
AB
: Avrupa Birliği
ABD
: Amerika Birleşik Devletleri
ABAD
: Avrupa Birliği Adalet Divanı
AEA
: Avrupa Ekonomik Alanı
AET
: Avrupa Ekonomik Topluluğu
AHM
: Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması
AHMM
: DTÖ Kurucu Anlaşması’nın 2 sayılı ekindeki Anlaşmazlıkların Halli
Konusundaki Kural ve Usulleri Hakkındaki Mutabakat Metni
AHO
: Anlaşmazlıkların Halli Organı
AKÇT
: Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu
ATK
: Avrupa Topluluğu’nu Kuran Antlaşma
BM
: Birleşmiş Milletler
BTA
: Bölgesel Ticaret Anlaşması
CETA
: AB ile Kanada arasındaki Kapsamlı Ekonomi ve Ticaret Anlaşması
DTÖ
: Dünya Ticaret Örgütü
DTM
: Daimi Tahkim Mahkemesi
EFTA
: Avrupa Serbest Ticaret Birliği
GATS
: Hizmet Ticareti Genel Anlaşması
GATT
: Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması
İYUK
: İdari Yargılama Usulü Kanunu
MERCOSUR : Güney Amerika Ortak Pazarı
NAFTA
: Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması
OKK
: Ortaklık Konseyi Kararı
STA
: Serbest Ticaret Anlaşması
ii
TRIPs
: Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması
TTIP
: Trans-Atlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması
UAD
: Uluslararası Adalet Divanı
UNCITRAL : Birleşmiş Milletler Milletlerarası Ticaret Hukuku Komisyonu
YDMÇG
: Yüksek Düzeyli Memurlar Çalışma Grubu
iii
TABLO VE ŞEKİLLER
Tablo 1: Anlaşmazlıkların Halli Hükümlerinin Temel Özellikleri İçeriği
Şekil 1: DTÖ Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması Yargılama Usulü
Şekil 2: BTA’lardaki Anlaşmazlıkların Halli Hükümlerinin Temel Özellikleri
Şekil 3: BTA’larda Yaygın AHM Usulü
iv
İÇİNDEKİLER
SAYFA
KAPAK
KABUL VE ONAY SAYFASI
TEŞEKKÜR
KISALTMALAR
TABLO VE ŞEKİLLER
İÇİNDEKİLER
ÖZET-ABSTRACT
i
ii
iv
v
viii
GİRİŞ
Giriş………………………………………………………………………………….1
LİTERATÜR TARAMASI
Literatür Taraması…………………………………………………………………8
GEREÇ VE YÖNTEMLER
Gereç ve Yöntemler………………………………………………………………..10
BULGULAR
1. DEVLETLERARASI UYUŞMAZLIKLARIN ÇÖZÜMÜ…………………...13
1.1. Giriş………………………………………………………………………....13
1.2. Çözüm Türleri……………………………………………………………...14
1.3. Uluslararası Ticaretteki Yeri…………………………………………...….18
2. ULUSLARARASI ÖRGÜTLER BÜNYESİNDEKİ DÜZENLEMELER…...20
2.1. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ……………………………………………..20
2.1.1. DTÖ Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması (AHM) ……………………21
2.1.2. DTÖ Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması ile
BTA’lardaki
Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması İlişkisi……………………………………..24
2.2. Uluslararası Adalet Divanı (UAD) ………………………………………...26
2.3. Daimi Tahkim Mahkemesi (DTM) ………………………………………..27
3. BTA’LARDA ANLAŞMAZLIKLARIN HALLİ……………………………...29
3.1. Genel …………………………………………………………………….….29
3.2. Amaç………………………………………………………………………...31
v
3.3. Konu………………………………………………………………………...32
3.4. Türler……………………………………………………………………….35
3.5. Yaygın Düzenleme………………………………………………………….37
3.6. Hukuki Bağlayıcılık………………………………………………………...38
3.7. Uygulamada Dikkat Çeken Hususlar……………………………………...39
4.
TÜRKİYE’NİN
STA’LARINDA
ANLAŞMAZLIKLARIN
HALLİ
MEKANİZMASI…………………………………………………………………...40
4.1. Türk Hukukunda STA’ların Yeri…………………………………………40
4.2. Türkiye’nin STA Politikası………………………………………..……….41
4.3. STA’larda Anlaşmazlıkların Halli Düzenlemeleri………………………..43
4.3.1. Genel………………………………………………………………………43
4.3.2. Örnek Anlaşmalar………………………………………………………..47
4.3.2.1 Türkiye-Güney Kore STA’sı…………………………………………...47
4.3.2.2 Türkiye-Malezya STA’sı………………………………………………..49
4.3.2.3 Türkiye-Şili STA’sı……………………………………………………...50
5.
AB’NİN
BTA’LARINDA
ANLAŞMAZLIKLARIN
HALLİ
MEKANİZMASI…………………………………………………………………...51
5.1. AB Mevzuatında BTA’ların Yeri………………………………………….51
5.2. AB’nin BTA’ları……………………………………………………………52
5.3 BTA’larda Anlaşmazlıkların Halli Düzenlemeleri………………………..53
5.3.1 Giriş………………………………………………………………………..53
5.3.2. Örnek Anlaşmalar………………………………………………………..54
5.3.2.1 AB-EFTA Avrupa Ekonomik Alanı……………………………………54
5.3.2.2 AB-Kanada BTA’sı……………………………………………………..56
5.3.2.3 AB-ABD BTA’sı……………………………………………………...…58
6. TÜRKİYE İLE AB ARASINDAKİ GÜMRÜK BİRLİĞİ SÜRECİ…………..61
6.1. Genel……….………………………………………………………………..61
6.2. Ankara Anlaşması………………………………………………………….62
6.3. 1/95 Ortaklık Konseyi Kararı (OKK) …………………………………….65
6.3.1. Giriş……………………………………………………………………….65
6.3.2. Türk Hukukundaki Yeri…………………………………………………66
6.3.3. Kapsam…………………………………………………………………....66
vi
6.4. Gümrük Birliği’nin Güncellenmesi………………………………………..72
6.4.1. Giriş……………………………………………………………………….72
6.4.2. Süreç………………………………………………………………………73
6.4.3. Kapsam……………………………………………………………………74
7.
GÜMRÜK
BİRLİĞİ’NİN
GÜNCELLENMESİNDE
AHM’DEN
BEKLENTİLERİMİZ VE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR…...75
7.1. Önemi……………………………………………………………………….75
7.2. Uyuşmazlık Konusu………………………………………………………..76
7.3. Anlaşmazlıkların Halli Usulleri……………………………………………78
7.4. Etkinlik……………………………………………………………………...80
TARTIŞMA VE KISITLAR
Tartışma ve Kısıtlar………………………………………………………………..82
SONUÇ VE ÖNERİLER
Sonuç ve Öneriler…………………………………………………………………..84
KAYNAKÇA……………………………………………………………………….86
ÖZGEÇMİŞ………………………………………………………………...............92
vii
ÖZET
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında önemi gittikçe artan ticari ve ekonomik
ilişkinin temel taşlarından birini Gümrük Birliği oluşturmaktadır. Hem dünya
ticaret sistemindeki değişim hem de Gümrük Birliği’nden kaynaklı ihtiyaçlar
neticesinde AB ve Türkiye, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi sürecini
başlatmışlardır. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi sürecinde Gümrük Birliği
anlaşmazlıkların halli mekanizmasının da gözden geçirilmesi öngörülmektedir.
Tez kapsamında, Gümrük Birliği’ndeki anlaşmazlıkların halli mekanizması ile
uluslararası örgütlerin bünyesindeki ve Türkiye ile AB’nin taraf olduğu bölgesel
ticaret anlaşmalarındaki kural ve usullerin incelenmesini hedeflenmektedir. Bu
çerçevede, Türkiye ve AB’nin hukuki yaklaşımlarına ilişkin bulunulacak
tespitler Gümrük Birliği çerçevesindeki anlaşmazlıkların halli mekanizmasının
gözden geçirilmesi müzakerelerinin başlaması öncesinde faydalı olabilecektir.
viii
ABSTRACT
Customs Union constitutes one of the fundamental elements of the progressively
developing trade and economic relation between Turkey and the European
Union. As a consequence of the change in the world trade system and
requirements originating from the Customs Union itself, Turkey and the EU
initiated the process for modernization of the Customs Union. The dispute
settlement mechanism of the Customs Union is also expected to be revised under
the scope of modernization of the Customs Union.
This study aims to put forward examinations of the dispute settlement mechanism
under the Customs Union together with the rules and procedures adopted by the
international organizations and those rules and procedures under the regional
trade agreements of Turkey and the EU respectively. Within this context, findings
with respect to the legal approaches of Turkey and the EU shall be beneficial
prior to initiation of the negotiations for the revision of the dispute settlement
mechanism.
ix
GİRİŞ
Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında 1963 yılında yürürlüğe giren Ankara
Anlaşması ile resmi olarak başlatılan ortaklık ilişkisi, 1996 yılında 1/95 sayılı Ortaklık
Konseyi Kararı (OKK) çerçevesinde Gümrük Birliği’nin kurulmasıyla daha ileri bir
seviyeye taşınmıştır. 50 yılı aşkın bir süredir devam eden bu süreç ekonomi ve ticaret
alanlarında her bir tarafı diğeri açısından vazgeçilmez kılmış, ayrıca ekonominin
tamamlayıcısı niteliğinde olan tüm alanlarda derin ve kapsamlı ilişkiler kurulması
sonucunu doğurmuştur.
Diğer taraftan, Türkiye’nin Avrupa Ekonomik Topluluğu’na (AET) 14 Nisan
1987’de yapmış olduğu tam üyelik başvurusu neticesinde Türkiye’nin adaylığı, 10-11
Aralık 1999 tarihlerinde Helsinki'de yapılan AB Devlet ve Hükümet Başkanları
Zirvesi'nde resmen onaylanmıştır. Müteakiben, 17 Aralık 2004 tarihli Brüksel
Zirvesi'nde AB-Türkiye ilişkilerinde bir dönüm noktası daha yaşanmış ve Türkiye'nin
siyasi kriterleri yeterli ölçüde karşıladığı belirtilerek 3 Ekim 2005'te müzakerelere
başlanması kararı alınmıştır.
Gümrük Birliği’nin yürürlüğe girdiği 1 Ocak 1996 tarihinden sonraki dönemde AB
ile Türkiye arasındaki ticaretin seyri incelendiğinde, Gümrük Birliği’nin de etkisiyle
oluşan dış ticaret artışı açık bir şekilde gözlemlenebilmektedir. Bu kapsamda, 1995
yılında 18 milyar düzeyinde olan Türkiye’nin AB’den ithalatı %394 oranında artarak
2014 yılında 89 milyar dolara çıkmış; AB’ye ihracatımız ise aynı dönemde 12 milyar
dolardan 68 milyar dolara yükselerek %466 oranında artış göstermiştir.
Söz konusu rakamlar AB’nin, Türkiye’nin hem ihracat hem de ithalatta birinci
sıradaki ticaret ortağı olduğuna işaret etmektedir. Nitekim, Türkiye’nin dünyaya
ihracatının %43,5’ini, dünyadan ithalatının %36,8’ini AB ülkeleri ile arasındaki ticaret
1
oluşturmaktadır. Türkiye ise, sırasıyla aldığı %4,4 ve %3,2’lik paylarla AB’nin
dünyaya ihracatında 5., ithalatında ise 7. sırada yer almaktadır.1
AB ile Türkiye arasındaki ekonomik ve ticari ilişkiler geniş bir alana yayılmaktadır.
2002-2015 Eylül döneminde Türkiye’de yapılan toplam 130 milyar dolarlık
uluslararası doğrudan yatırımın %69’u AB ülkelerinden gelmiştir. Hizmet ticaretine
bakıldığında ise 2013 yılında Türkiye, AB’den 11 milyar avro değerinde hizmetler
ithalatı yapmışken; 15 milyar avro değerinde de hizmetler ihracatı gerçekleştirmiştir.
Aynı dönem içerisinde Türkiye’nin dünyaya hizmetler ihracatı 44 milyar dolar iken
hizmetler ithalatı 22 milyar dolar; AB’nin ise dünyaya hizmetler ihracatı 880 milyar
dolar iken hizmetler ithalatı 667 milyar dolar düzeyindedir.
Türkiye ile AB arasındaki coğrafi yakınlık ile siyasi, ekonomik ve sosyokültürel
ortak çıkarlar ve paylaşımlar, her iki tarafın da geleceğin birlikte inşasına yönelik
olarak birbirlerine olan ihtiyacını doğurmaktadır.
Diğer taraftan, Gümrük Birliği’nin katkısıyla Türkiye ile AB arasında hızla gelişen
ticari ilişkilerin yanı sıra, Gümrük Birliği’nden kaynaklı birtakım sorunlar karşısında
Gümrük Birliği’nin yetersizliği son yıllarda gündeme gelmiş ve 20 yıl aradan sonra
gözden geçirilmesi ihtiyacı doğmuştur. Bu çerçevede, Dünya Bankası tarafından 2014
yılı içerisinde hazırlanan “AB-Türkiye Gümrük Birliği Değerlendirmesi” başlıklı
raporda da Gümrük Birliği’nden kaynaklanan sorunlar ve taraflar arasındaki ticaretin
arttırılabilmesi için atılabilecek adımlara ilişkin tespitlere raporda açıkça yer
verilmiştir.
Bu çerçevede başlatılan görüşmeler doğrultusunda, dönemin Türkiye Cumhuriyeti
Ekonomi Bakanı Sayın Nihat ZEYBEKCİ ile Avrupa Komisyonu Ticaret Komiseri
Cecilia MALMSTRÖM arasında 12 Mayıs 2015 tarihinde Brüksel’de gerçekleşen
AB’nin Türkiye’ye yönelik ticaret politikası detaylı bilgi için bkz.
http://ec.europa.eu/trade/policy/countries-and-regions/countries/turkey/
1
2
Gümrük Birliği’nden kaynaklı ticari ilişkinin geliştirilmesine yönelik görüşme
sonrasında Gümrük Birliği’nin güncellenmesine ilişkin tarafların iradesi resmi olarak
ortaya konulmuştur.
Gümrük Birliği’nin güncellenmesi kapsamında, Gümrük Birliği’nin işleyişinden
kaynaklanan temel sorunların çözülmesi ve Gümrük Birliği’nin kamu alımları, hizmet
ticareti ve tarım alanları gibi yeni alanlara genişletilmesi suretiyle derinleştirilmesi
konuları temel iki ana başlık olarak ele alınacaktır. Bu çerçevede, Gümrük Birliği’nin
mevcudiyetinden ve işleyişinden kaynaklanan sorunlara karşı Ankara Anlaşması ve
1/95 sayılı OKK’da yer alan ve işlevsiz kalan anlaşmazlıkların halli mekanizmalarının
(AHM) geliştirilmesi amacıyla müzakere edilmesi kaçınılmaz görünmektedir.
Türkiye’nin Gümrük Birliği’nin güncellenmesi sürecinden temel beklentileri;
Gümrük Birliği'nin eşit bir ortağı olarak Türkiye’nin AB'nin danışma ve karar alma
mekanizmalarına etkin katılımının sağlanması, serbest ticaret anlaşmalarına (STA)
uyum kapsamında yaşanan sorunlara kalıcı bir çözüm bulunması ve AB tarafından
uygulanan karayolu kotalarının kaldırılması olarak açıklanmıştır.
Şüphesiz ki ülkemizin Gümrük Birliği sürecinden beklentilerinin temeli, ilgili
alanlarda müzakere edilecek olan hukuk kurallarından oluşacaktır. Bununla birlikte,
etkin ve işlevsel bir AHM, söz konusu hukuk kurallarının uygulanmasının hukuki
güvencesi olacaktır.
Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği çerçevesinde yürürlükte olan AHM’ye,
Gümrük Birliği’nin kurulmasından bu yana hiç başvurulmamış olması taraflar
arasında bugüne kadar Gümrük Birliği’nden kaynaklı hiçbir sorunun doğmamış
olmasından değil, bu AHM’nin uygulamada işlevsel ve etkin olmamasından
kaynaklanmaktadır.
3
Gümrük Birliği’nin güncellenmesi konusunun gündeme alınması ile birlikte;
Gümrük Birliği güncellenmesi sürecinin kapsam ve derinlik olarak geleceği nokta göz
önüne alınarak AHM’nin de revize edilmesi ülkemiz ile AB arasındaki ticari ilişkileri
güçlendirecek ve söz konusu ilişkilerin sürekliliğini sağlayacaktır.
Bu çerçevede, Türkiye’nin çıkarlarını ve eğilimlerini göz önünde bulundurarak
etkin ve işlevsel anlaşmazlıkların halli düzenlemelerinin oluşturulması için;
uluslararası hukuktaki anlaşmazlıkların halli düzenlemeleri, AB’nin taraf olduğu
STA’lar ve gümrük birlikleri, Türkiye’nin taraf olduğu STA’lar ve diğer ülkelerin
akdettiği Bölgesel Ticaret Anlaşmaları’ndaki (BTA) yaygın düzenlemelerin
incelenmesinin faydalı olacağı değerlendirilmektedir.
Tezin bu kapsamdaki hedefinin gerçekleştirilmesi amacıyla, öncelikle uluslararası
hukukta yer alan devletlerarası uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin genel uyuşmazlık
çözüm türleri üzerinde bir incelemede bulunulacaktır.
İkinci olarak, uluslararası ticari uyuşmazlıkların çözümüne yönelik çok taraflı
düzenlemeler değerlendirilecektir. Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) 1995 yılında
kurulması ile birlikte; DTÖ Kuruluş Anlaşması’nın2 2 numaralı
ekinde
Anlaşmazlıkların Halli Konusundaki Kural ve Usulleri Hakkındaki Mutabakat Metni
kabul edilmiştir. Aralık 2015 itibariyle 162 üyesi bulunan DTÖ’nün, üyeleri arasında
DTÖ anlaşmalarından doğabilecek anlaşmazlıkların halli için hizmet veren DTÖ
AHM’sinin incelenmesi STA ve gümrük birliklerini kapsayan BTA’larda yer alan
mekanizmaların daha net anlaşılmasında faydalı olacaktır. Zira, yarı-yargısal
AHM’nin DTÖ bünyesinde ortaya çıktığı ve müteakiben ülkelerin BTA’larında DTÖ
benzeri AHM’lere yaygın bir şekilde yer vermeye başladığı rahatlıkla söylenebilir.
DTÖ’nün yanı sıra, Uluslararası Adalet Divanı (UAD) ve Daimi Tahkim
Mahkemesi’nin
(DTM)
bünyesindeki
uluslararası
uyuşmazlıkların
çözümü
Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması, ülkemiz tarafından 25 Şubat 1995 tarihli ve 22213 sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanarak 31 Aralık 1994 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlüğe
konulmuştur.
2
4
düzenlemelerine genel olarak yer verilecektir. Bu çerçevede, BTA’larda yer alan
AHM’ler amaç, uyuşmazlık konusu, anlaşmazlıkların halli türleri, hukuki bağlayıcılık,
yaygın düzenleme örnekleri ve uygulamada dikkat çeken hususlar temel alınarak
detaylı olarak incelenecektir.
Üçüncü olarak; ülkemizin uluslararası ticaret anlaşmalarında yer alan AHM’lere
ilişkin düzenlemelerin incelenmesi hedeflenmektedir. Bu çerçevede, ülkemiz, bugüne
kadar DTÖ nezdindeki AHM’ye taşınan 2 davada şikâyetçi, 9 davada şikâyet edilen
ve 70 davada da üçüncü taraf olarak yer almıştır. Diğer taraftan, Türkiye ile Avrupa
Serbest Ticaret Birliği (EFTA) arasındaki 1992 yılında yürürlüğe giren STA’dan
başlayarak bugüne kadar imzalanan 34 serbest ticaret anlaşmasının tamamında ilgili
anlaşmadan kaynaklanan anlaşmazlıkların halline yönelik farklı nitelik ve usullerde
AHM düzenlemelerine yer verilmiştir. Ülkemizin STA’larında yer alan söz konusu
metinlerin incelenmesinin, Gümrük Birliği ile Türkiye arasındaki anlaşmazlıkların
halli
düzenlemelerinin
geliştirilmesindeki
hassasiyetlerimizi
ve
sınırlarımızı
belirlemede yararlı olacağı değerlendirilmektedir.
Dördüncü olarak; AB’nin taraf olduğu BTA'lardan ele alınabilecek örnek
anlaşmazlıkların
halli
düzenlemelerinin
incelenmesi,
AB’nin
bu
konudaki
yaklaşımının anlaşılması ve bu çerçevede, Türkiye’nin pozisyonun güçlü ve zayıf
yönlerinin belirlenebilmesi açısından önemli olacaktır.
Son olarak, Türkiye-AB arasındaki Gümrük Birliği süreci ile Gümrük Birliği
kapsamında AHM’den beklentilerimiz ve dikkat edilmesi gereken hususlar başlıkları
altında Gümrük Birliği sürecinin bugüne kadarki gelişimi, Gümrük Birliği’nin
güncellenmesi süreci ile birlikte Ankara Anlaşması ve 1/95 sayılı OKK kapsamındaki
AHM’lerin incelenmesi ile güncellenmelerine ilişkin argümanların ortaya konulması
hedeflenmektedir.
Diğer taraftan, dünya ticaretine ilişkin hukuki düzenlemeler içerisinde son
dönemde sayıları artan BTA’ların yanı sıra, mega-regionals anlaşmaları arasında yer
5
alan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve AB arasındaki Trans-Atlantik Ticaret ve
Yatırım Ortaklığı Anlaşması’nın (Transatlantic Trade and Investment Partnership,
“TTIP”) henüz müzakere edilen bölümlerinin incelenmesi yol gösterici nitelikte
olacaktır. Zira, TTIP’deki müzakerelerin kapsamının eskiye oranla daha derin ve
kapsamlı olması ve tarafların DTÖ taahhütlerinin ötesine geçen hükümler içermesi
sebebiyle, tarafların söz konusu hükümlerin uygulanmasından kaynaklanan sorunların
çözümü için de daha ayrıntılı AHM hükümlerine yer vermeye yönelecekleri
öngörülmektedir.
Dünya genelindeki ticaretinin %40’dan fazlası TTIP’i müzakere eden AB ile ABD
arasında gerçekleşmektedir. Bu sebeple, bu blokta yer alan ülkelerin, üçüncü ülkeler
ile mevcut olan hem teknik hem de kurumsal hükümlerinin güncellenmesine yönelik
yeni anlaşma müzakerelerine girmeleri veya mevcut anlaşmalarını revize etmelerinin
de gündeme gelmesi suretiyle; bu anlaşmalarda yer alan düzenlemelerin diğer ülkelere
domino etkisiyle yayılabilecektir. Bu açıdan, TTIP’de halen müzakereleri devam eden
AHM usullerinin incelenmesinin yararlı olacağı değerlendirilmektedir.
2015 yılı G20 Dönem Başkanlığı’nı üstlenen Türkiye, ekonomik büyüme için
önceliklerini “3İ” başlığı altında Uygulama (Implementation), Kapsayıcılık
(Inclusiveness) ve Yatırım (Investment) şeklinde açıklamıştır. Bu çerçevede Türkiye,
Uygulama önceliği ile uluslararası kuralların ve düzenlemelerin uygulanmasının
önemine ve gerekliliğine dikkat çekmiştir.
Uluslararası ikili ticaret düzenlemelerinde de benzer bir anlayışla hareket etmenin,
karşılıklı ticari ve ekonomik kalkınma açısından yararlı olacağı düşünülmektedir. İki
taraf arasında oluşturulan ticaret yapısını düzenleyen kuralların tam ve etkin
uygulanması, taraf ülkeler arasındaki ilişki ve işbirliğinin gelişmesine ve ilerlemesine
yardımcı olacaktır. Bu kapsamda, AHM hem yaptırım hem de ortak anlayış geliştirme
özellikleri ile ikili ticaret anlaşmalarının sürekliliğini teminat altına almış olacaktır.
6
Günümüz dünyasında, gelişmiş ülkeler tarafından mal ticaretinde uygulanan
tarifeler göreceli olarak düşük düzeylerde seyretmektedir. Bu sebeple, ülkeler
akdettikleri BTA’larda gümrük vergileri ile sağlanan pazar açılımı taahhütlerinin yanı
sıra söz konusu ticarette teknik engeller, sağlık ve bitki sağlığı tedbirleri, fikri mülkiyet
hakları vb. gibi ticareti destekleyici nitelikte unsurlar içeren hükümler müzakere
etmektedirler.
Kuralların ve tedbirlerin net olmadığı, müzakere eden tarafların kolaylıkla yorum
farklılığına düştüğü bu kapsamlı ve karmaşık anlaşmalara dair, taraf ülkeler arasında
çıkacak uyuşmazlıkları çeşitli mekanizmalar ile çözüme kavuşturacak bir AHM,
BTA’ların da devamı için kaçınılmaz bir gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu
kapsamda,
değerlendirilmesi
anlaşmazlıkların
gerekmektedir.
hallinin,
Anlaşmanın
anlaşmanın
güvencesi
uygulanmasında
olarak
karşılaşılan
farklılıkların, aykırılıkların ve zorlukların üstesinden gelinmesinde taraflarca ortak bir
anlayışın geliştirilmesi ve ortadan kaldırılmasında bir mekanizma olarak da
değerlendirilebilecektir.
Ülkeler arasında bu kadar derin ekonomik ve ticaret ilişkileri kurulmasına yönelik
BTA’lardaki düzenlemeler beraberinde ülkeler arasındaki ilişkilerden kaynaklı
uyuşmazlık çıkma olasılığını da artırmaktadır. Bu durumda da, ülkeler arasındaki
ticaret anlaşmalarının uygulanması veya farklı yorumlanmasından kaynaklanan
sorunların çözülmesine ilişkin etkin bir mekanizmanın mevcudiyeti kaçınılmaz
olmaktadır.
7
LİTERATÜR TARAMASI
Tez kapsamında öncelikli olarak uluslararası hukukta devletler arasındaki
uyuşmazlık çözüm türleri genel olarak incelenmiştir. Bu çerçevede, literatürde hakim
olan devletler arasındaki uyuşmazlık çözüm türlerini oluşturan hukuksal ve politik
uyuşmazlıklar çerçevesinde yargısal yollar, yargı-dışı (diplomatik/siyasi) yollar
altındaki görüşmeler, danışma, dostça girişim, arabuluculuk ve uzlaştırmanın
literatürde hakim olan tanımlamalarına yer verilmiştir. Bu genel tanımlamaların
yapılmasında temel olarak (Pazarcı, 2010) kaynağından yararlanılmıştır. Tezin bu
bölümü altında yer alan devletler arasındaki ticarette uyuşmazlık çözümü konusundaki
uyuşmazlıkların açıklanmasında ise temel kaynak olarak (Özman, 1964), (Şanlı,
2013), (Chase ve başk, 2013) ve (Qureshi&Ziegler, 2007) alınmak suretiyle konu alt
başlığı irdelenmeye çalışılmıştır.
Uluslararası Örgütler Bünyesindeki Düzenlemeler başlığı altında DTÖ, UAD ve
DTM’nin incelenmesi esnasında ise ağırlıklı olarak DTÖ Anlaşmaları, Birleşmiş
Milletler Antlaşması, İki Devlet Arasındaki Uyuşmazlıkların Tahkim Yoluyla
Çözümü için Seçimlik Kuralları, DTM Tahkim Kuralları ve Birleşmiş Milletler Ticaret
Hukuku Komisyonu Kuralları esas alınmış olup; (Bossche, 2005), (Şanlı, 2013),
(Marceau&Wyatt, 2010), (Marceau ve Kwak, 2004), (Chase ve başk., 2013) ve
(Hassanien, 2010)’in görüşlerine yer verilmiştir. Bu çerçevede, uluslararası örgütlerin
bünyesindeki rapor ve çalışmalar ile bulguların açıklanması hedeflenmiştir.
Uluslararası örgütlerin bünyesindeki düzenlemelerden hareketle BTA’lardaki
altındaki AHM’lerin açıklandığı tezin 3. bölümünde incelenen BTA’larda yer alan
kural ve düzenlemeler çalışmanın odak noktasını oluşturmuştur. BTA’larda yer alan
düzenlemelerin genel özelliklerinin değerlendirildiği bu bölüm altındaki bulgular,
(Mahtis, 2011), (Bossche ve Lewis, 2014), (Chase ve başk., 2013), (Davey, 2006),
(Snyder, 2002), (Dür&Elsig, 2015) ve (Horn ve başk., 2010) çalışmalarında yer alan
8
değerlendirmeler ile desteklenmiştir. Bu bölüm kapsamında da özellikle DTÖ’nün
BTA’lara ilişkin belge ve raporlarındaki incelemeler değerlendirmeye alınmıştır.
Türkiye’nin ve AB’nin STA’larındaki ve Gümrük Birliği düzenlemelerindeki
AHM’lerin incelenmesine ilişkin olarak ise, öncelikli olarak AB mevzuatı ve Türk
hukukunda yer alan ulusal ve uluslararası hukuk kuralları temel inceleme kaynakları
olarak kullanılmıştır. Müteakiben, bu bölüm ile yakın ilintili olan Türkiye ile AB
arasındaki Gümrük Birliği sürecinde de bu yaklaşım benimsenmiş olup, bu bölümlerde
incelenen kuralların ve düzenlemelerin içerik ve uygulamalarının yorumlanmasında
(Chalmers ve başk., 2010), (Robles, 2006), (Reçber, 2002), (Arat, 1996), (Başar,2004)
ve (Ülgen&Dilek, 2015) çalışmalarından faydalanılmıştır. Ayrıca, bu bölüm altında
özellikle Dünya Bankası tarafından hazırlanan Gümrük Birliği’nin Değerlendirilmesi
Raporu ile diğer kurumsal belgeler incelenerek çalışmanın kapsamının geniş tutulması
hedeflenmiştir.
9
GEREÇ VE YÖNTEMLER
UAD Statüsü’nün 38. maddesi uyarınca uluslararası hukukun kaynakları: a)
uluslararası hukuku doğrudan oluşturan asıl kaynaklar olan i) Uluslararası Anlaşmalar,
ii) Yapılageliş (Teamül) ve iii) Hukukun Genel İlkeleri; ve b) uluslararası hukuk
kurallarını yaratmayan, ancak onların varlığının ya da içeriğinin saptanmasında
yardımcı olarak kendilerinden yararlanılan yardımcı kaynaklar olan i) Mahkeme
Kararları ve ii) Öğreti ve Doktrinden oluşmaktadır.
Uluslararası ticaret hukuku özelinde ise, birçok düzeyde uluslararası örgütün ve
düzenlemenin yer aldığı çok yapılı bir sistem kurulmuştur. Bu sistemin asıl
kaynaklarını ikili, bölgesel ve çok taraflı ticaret anlaşmalarının oluşturduğu
söylenebilir. Uluslararası ticaret hukukunu oluşturan anlaşmalarda, ticaret kurallarını
oluşturan maddi düzenlemelerin yanı sıra; ilgili anlaşma veya uluslararası örgüt
bünyesinde bu maddi kurallara ilişkin ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkların çözümü
usulünü oluşturan anlaşmazlıkların halli düzenlemeleri de bulunmaktadır.
Anlaşmazlıkların halli düzenlemeleri, anlaşma kurallarına yaptırım gücü
sağlamaya yönelik olarak anlaşmanın uygulanmasına ve anlaşmanın yorumlanmasına
ilişkin taraflar arasındaki görüş farklılıklarını gidermeye hizmet etmektedir. Bu
çerçevede, AHM neticesinde ortaya çıkan hukuki kararlar da uluslararası ticaret
hukuku kaynakları arasında sayılabilecektir.
Anlaşmazlıkların halli düzenlemelerinde yer alan kurallar nitelik itibariyle usul
kurallarından oluşmaktadır. Bu kurallar, taraflara doğrudan hak ve yükümlülükler
tanıyan kurallar değillerdir. Bu kuralların amacı, taraflar arasında ortaya çıkan bir
uyuşmazlığın çözümüne ilişkin yöntem ve kuralları belirlemektir.
10
Diğer taraftan, uluslararası anlaşmalardaki hem maddi kuralların hem de usul
kurallarının yorumlanması, hukuki bir faaliyet olarak nitelendirilebilecektir. Bu
kapsamda, uluslararası maddi kuralların ve usul kurallarının yorumlanmasında aynı
usul takip edilmektedir. Uluslararası anlaşmaların yorumlanmasında, uluslararası
teamül hukuku niteliği kazanmış 22 Mayıs 1969 tarihli Viyana Andlaşmalar Hukuku
Sözleşmesi esas alınmaktadır. Sözleşmenin 31. maddesi uyarınca temel yorum kuralı,
“Bir andlaşma, andlaşmanın içeriği ile bağlantılı olarak konu ve amacının ışığı
altında terimlerin olağan anlamına uygun bir biçimde iyi niyetle yorumlanmalıdır”
şeklinde belirlenmiştir. Bu çerçevede, bir uluslararası anlaşmanın yorumlanmasında
öncelikli olarak metnin gerçek anlamının ortaya çıkarılmasına çalışılacaktır. Bununla
birlikte, yapılan yorum sonucunun açık olmaması halinde ise, Viyana Andlaşmalar
Hukuku Sözleşmesi’nin 32. maddesi uyarınca, tamamlayıcı yorum kaynakları olan; i)
andlaşmanın
hazırlık
çalışmaları
ve
ii)
andlaşmanın
yapıldığı
koşullar
değerlendirmeye alınacaktır.
Bu kapsamda, tezin amacının sağlanmasına yönelik olarak; uluslararası ticaret
hukukunun ana kaynakları olan ikili, bölgesel ve çok taraflı uluslararası ticaret
düzenlemelerinin yorumlanması temel alınmıştır. Çok taraflı uluslararası ticaret
düzenlemelerine ilişkin DTÖ ve BM kapsamındaki düzenlemeler; BTA’lar
çerçevesinde ise Türkiye, AB ve üçüncü ülkelerin tamamlamış olduğu anlaşmalar esas
alınmıştır.
Uluslararası hukukta devletler arasındaki genel uyuşmazlıkların çözümünde etkin
olan UAD ile uluslararası ticaret uyuşmazlıklarının çözümüne ilişkin öncü nitelikte
olan DTÖ AHM’si sistemlerinin incelenmesi ikili ve bölgesel ticaret anlaşmalarında
yer alan AHM’lerin açıklanabilmesi açısından belirleyici olmuştur.
Tezin temel yöntemini, çok taraflı uluslararası ticaret sisteminden hareket edilmesi
suretiyle ikili ve bölgesel sistemlerin irdelenmesi oluşturmaktadır. Bu çerçevede, farklı
düzenlemelerin sağladığı hak ve yükümlülükler karşılaştırmalı olarak da ortaya
konulmaya çalışılmıştır.
11
Türkiye ile AB arasında güncellenmesi öngörülen Gümrük Birliği kapsamında
oluşturulacak AHM’nin tezin temel amacını oluşturması sebebiyle, tezin amaçlarının
sağlanmasına yönelik uygulanacak olan ikinci yöntem ise bu iki taraf arasındaki
mevcut düzenlemelerin irdelenmesi suretiyle yapılacak değişikliklerin mevcut
mekanizmaya etkilerini değerlendirmektir. Bu kapsamda, AB ile oluşturulacak olan
AHM’de Türkiye’nin çıkarlarını koruyacak bir düzenlemenin taşıyabileceği belirli
özelliklerin tespit edilmesi amaçlanmıştır.
12
BULGULAR
1. DEVLETLERARASI UYUŞMAZLIKLARIN ÇÖZÜMÜ
1.1. Giriş
Uluslararası öğretide, uyuşmazlıkların konusuna bakılarak, hukuksal uyuşmazlıklar
(legal or justiciable disputes; differends justiciables) ve politik uyuşmazlıklar
(political or non-justiciable disputes; differends politiques ou non-justiciables)
biçiminde bir ayrıma gidildiği görülmektedir (Pazarcı, 2005: 444).
UAD Statüsü’nün 36. maddesi uyarınca hukuksal nitelikteki uyuşmazlıklar bir
anlaşmanın yorumlanması, uluslararası hukuka ilişkin her türlü konu, uluslararası bir
yükümlülüğe aykırılık oluşturabilecek her olayın gerçekliği ve uluslararası bir
yükümlülüğe aykırı bir davranışın gerektirdiği zarar gideriminin niteliği ya da kapsamı
şeklinde kabul edilmektedir.
Belirtilen bu ayrımı kabul eden anlayış çerçevesinde hukuksal uyuşmazlıklar bir
hukuk kuralının uygulanması ya da yorumlanması nedeniyle ortaya çıkan
uyuşmazlıklar olarak tanımlanırken, siyasal uyuşmazlıklar ise ya uluslararası hukukun
düzenlemediği bir alanda ortaya çıkan ya da yaşamsal çıkarları ile ilgili olduğu
iddiasına dayanarak taraflardan birinin yürürlükte bulunan uluslararası hukuk kuralını
reddetmesi ya da değiştirilmesini istemesi nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlıklar olarak
belirlenmektedir (Pazarcı, 2005: 444).
Buna karşılık, öğretide aksi görüşü savunan yazarlar da bulunmaktadır. H. Kelsen
hukukta boşluk olmayacağı varsayımından hareket ederek bütün uyuşmazlıkların
hukuksal olduğunu ve hukuksal denilen uyuşmazlıkların var olan hukuk kurallarıyla
çözülecek; siyasal denilen uyuşmazlıkların ise uyuşmazlığı çözmeye yetkili makamca
13
yaratılacak kurallarla çözülecek uyuşmazlıklar olduğunu ileri sürmektedir (Pazarcı,
2005: 444).
Uluslararası
hukukun
ana
aktörü
olan
devletler,
uyuşmazlık
çözüm
mekanizmalarına başvuru yollarını da kontrol eden temel aktörlerdir. Devletler,
oluşturdukları kuralların uygulanması ve yorumlanmasına ilişkin uyuşmazlıklarda
yine kendilerinin oluşturdukları kurallara ve usullere başvuracaklardır. Bu çerçevede
devletler, uluslararası örgüt veya organları aracı olarak kullanabildikleri gibi, ikili
mekanizmalar da oluşturabilmektedirler.
Bu çerçevede, UAD, DHM, DTÖ, Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) ve
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, devletlerin uluslararası uyuşmazlıkların
çözümünde başvurdukları uluslararası organ veya örgütler olarak öne çıkmaktadır.
Bu organ veya örgütlerin bünyesindeki uyuşmazlık çözüm mekanizmalarının yanı
sıra, devletlerin aralarında oluşturdukları ikili mekanizmalar aracılığıyla da
uluslararası uyuşmazlıklar çözümlenebilmektedir.
1.2. Çözüm Türleri
Devletler arasındaki uyuşmazlıkların çözümü temel olarak ikiye ayrılmaktadır. Bu
çerçevede, siyasal yollar diye de adlandırabileceğimiz uyuşmazlığa taraf devletlerin
sonuca ilişkin karar vereceği yargı-dışı (diplomatik/siyasi) yollar ile üçüncü kişilerin
bağlayıcı kararlar verdiği yargısal (hukuksal) yollar geleneksel çözüm yollarını
oluşturmaktadır (Pazarcı, 2005:447).
Yargısal yollar, geçerli hukukun üçüncü bir kişi tarafından uyuşmazlıklara
uygulanması ve bağlayıcı bir kararın alınması özelliği sebebiyle, uyuşmazlığın
çözümü üzerinde taraflar arasındaki siyasi veya hukuki temellerin esas alınması ile
anlaşmaya varmanın söz konusu olduğu yargı-dışı yollardan ayrılmaktadır.
14
Yargı-dışı (diplomatik/siyasi) yollara başvurma konusunda olduğu gibi, yargısal
yollara başvurma konusunda da tarafların iradesi asıldır. Başka bir deyişle, tarafları
uyuşmazlığı yargısal usul ile çözmeye zorlayan herhangi bir genel hukuk kuralı
bulunmamaktadır (Pazarcı, 2005:454). Bununla birlikte, yargısal usulün geçerli
olduğu bazı platformlarda uyuşmazlık çözüm sürecinin başlatılmasına ilişkin tek bir
tarafın iradesi yeterli olabilmektedir.
Yargısal yollar grubu, “mahkeme yargılaması” (judicial settlement/adjudication)
ve yarı-yargısal olarak değerlendirilebilecek olan tahkim (arbitration)’den oluşan iki
tür çözüm yöntemini içermektedir.
İki yöntem arasında bazı temel farklılıklar göze çarpmaktadır. Öncelikle, tahkimin
“ad hoc” olarak, yani belirli bir uyuşmazlık için geçici olarak, kurulmasına karşılık
uluslararası mahkemeler genellikle sürekli yargı organlarından oluşmaktadırlar. Öte
yandan, tahkimdeki hakemler uyuşmazlığın tarafları devletler tarafından seçilirken;
uluslararası mahkemelerin üyeleri, uyuşmazlığın taraflarınca değil, önceden
belirlenmiş usul ve kurallara göre, yaygın olarak da uluslararası örgüt veya organların
bünyesinde belirlenmektedir. Bir diğer ayrım ise; tahkim usulüne ilişkin kuralların
taraflarca belirlenmesinin daha esnek olmasına karşın; uluslararası mahkemelerin usul
kurallarının önceden belirlenmiş olması ve tarafların iradeleri ile değiştirilememesidir.
Bu nitelikleri itibariyle, uluslararası mahkemeler, tahkime kıyasla, uyuşmazlık
taraflarının iradesine çok daha az bağımlıdırlar.
Tahkim (arbitration), bir uyuşmazlığın, bağlayıcı karar alan üçüncü bir kişi
(hakem) ya da organa sunulmasını gerektiren diğer bir çözüm yöntemidir.
Uyuşmazlığın çıkması durumunda, hakemin bir ya da birden fazla olması, hakemin
uyuşmazlığın doğmasından sonra ya da önceden belirlenmiş olması, hakemin ya da
hakemlik organının ad hoc ya da önceden kurulmuş bir uluslararası veya ulusal
hakemlik
yargı
organı
ya da siyasal
değiştirmemektedir (Pazarcı, 2005:455).
15
organ olması,
tahkimin niteliğini
Yargı-dışı (diplomatik/siyasi) yollar çerçevesinde ise, bir devletin belli konulardaki
görüş, kanaat ve taleplerinin, doğrudan doğruya diğer devletlerin karar mercilerine
iletilmesi söz konusudur. Bu anlamda diplomasi, münhasıran devletlerin tekelinde
bulunan bir dış politika aracıdır.
Yargı-dışı (diplomatik/siyasi) yollar ile uyuşmazlıkların çözümü Birleşmiş
Milletler (BM) Şartı’nın 33. maddesinde düzenlenmiştir. Bu kapsamda, “görüşmeler”
(negotiation), “araştırma” (inquiry), “arabuluculuk” (mediation) ve “uzlaştırma”
(conciliation) yer almaktadır. Ayrıca, “dostça girişim” (good offices) ve “danışma”
(consultations) da yargı-dışı diplomatik yollar kapsamında değerlendirilmektedir.
Bu metotların her birinin kendine has özelliği bulunmaktadır. Örnek olarak,
görüşmeler ve istişareler doğrudan taraflar arasındaki ikili görüşmeleri ifade etmekte
iken; dostça girişim, araştırma, arabuluculuk ve uzlaştırmada üçüncü tarafların
müdahalesi söz konusu olabilmektedir (Robles, 2006:4).
Bu çerçevede, yargı-dışı (diplomatik/siyasi) yollar ile uyuşmazlık çözümünün
uluslararası kamu hukukundaki iki temel özelliği; bir uyuşmazlığın hukuki bir
temelden ziyade, politik temeldeki gerekçeler ile gerçekleştirilen görüşmeler
vasıtasıyla çözüme kavuşturulması ve görüşmeler sonucunda ortaya çıkacak kararın
tarafların onay vermesi halinde bağlayıcı hale gelecek olmasından oluşmaktadır
(Robles, 2006:4). Buna rağmen, yargı-dışı (diplomatik/siyasi) yollar ile uyuşmazlık
çözümünde
hukuk
kurallarının
veya
gerekçelerin
göz
ardı
edileceğinin
düşünülmemesi gerekir.
Görüşmeler (negotiation); iki ya da daha çok taraf arasında gerçekleştirilen,
tarafların yetkili temsilcilerinin sözlü ya da yazılı olarak bir konuyu, bir isteği, bir
uyuşmazlığı, alınacak bir tutumu, gerçekleştirilecek bir girişimi ya da yapılacak bir
anlaşmayı birlikte incelemesi ve tartışmasıdır (Pazarcı, 2005:447).
16
Danışma (consultation); iki tarafın görüş alışverişinde bulunması amacına yönelik
olup, görüşmelerdeki asıl amaç, eğer taraflar anlaşabilirlerse, kesin bir çözüme
varılmasının aranmasıdır. Bu nedenle, amaç bakımından görüşmelerden farklılık
göstermesine karşın danışma yönteminin kimi zaman görüşme biçiminde
değerlendirilmesi de olanaklıdır (Pazarcı, 2005:447-448). Ayrıca UAD, görüşme
yükümünü
yalnızca
biçimsel
bir
görüşmenin
gerçekleştirilmesi
olarak
değerlendirmemekte, görüşmelerin bir anlaşmaya varmak üzere “anlamlı” biçimde
yapılması gerektiğine hükmetmektedir (Pazarcı, 2005:448).
Dostça girişim (good offices), uyuşmazlığın sona erdirilmesi ya da çözümü
amacıyla uyuşmazlığın taraflarının görüşmelere başlaması ve çözüme varabilmeleri
için bir üçüncü kişinin hizmetlerini ölçülü bir biçimde sunmasıdır (Pazarcı, 2005:448).
Öğretide benimsenen ağırlıklı eğilime göre, dostça girişimde üçüncü kişinin
uyuşmazlığın özüne karışmaması, öze ilişkin öneriler getirmemesi, yalnızca tarafların
görüşmelerini sağlaması ve kolaylaştırması görevinin bulunduğu kabul edilmektedir
(Pazarcı, 2005:448). Bu görüşü benimseyen yazarlara göre, üçüncü kişinin
görüşmeleri yürütmesi, öze ilişkin öneriler götürmesi gibi faaliyetler arabuluculuğun
özellikleri arasında yer almakta olup, bunlar dostça girişim yöntemi ile
bağdaşmamaktadır
(Pazarcı,
2005:448).
Hangi
biçimde
gerçekleştirilirse
gerçekleştirilsin, dostça girişim yoluyla uyuşmazlıkların çözümü sonuç olarak
tarafların iradesine bağlıdır.
Arabuluculuk (mediation), uyuşmazlığa taraf devletlerin görüşmede bulunmalarına
ve uyuşmazlıklarını çözmelerine yardımcı olmak üzere görüşmelere katılmak suretiyle
üçüncü bir kişinin hizmetlerini sunmasıdır (Pazarcı, 2005:449). Arabuluculukta,
dostça girişimden farklı olarak, üçüncü kişinin görüşmelere katılması ve taraflara öze
ilişkin öneriler sunması olanağı olmasına karşın, burada da söz konusu önerilerin
bağlayıcı gücünden bahsedilememektedir (Pazarcı, 2005:450).
17
Uzlaştırma (conciliation), uyuşmazlığa taraf devletlerin kendi aralarında kurdukları
bir organa söz konusu uyuşmazlığı sunarak bunun incelenmesini ve çözümüne ilişkin
olarak kendilerine öneriler getirilmesini istedikleri çözüm yöntemidir (Pazarcı,
2005:451). Uzlaştırma (conciliation) yöntemi, genellikle uyuşmazlık çıkmadan önce
yapılan anlaşmalar ile kurulan ve genellikle uzlaştırma komisyonu adı verilen ad hoc
bir organın mevcudiyeti ile uygulanmaktadır (Pazarcı, 2005:451). Tarafların, bu
organı uyuşmazlığın doğmasından sonra oluşturmaları da mümkün olmaktadır.
Uzlaştırma komisyonu yapısı anlaşmalara göre değişiklik göstermekle birlikte,
uygulamada üç ya da beş kişiden oluştukları görülmektedir. Uzlaştırma komisyonu
üyeleri kendilerini seçen devletlerden bağımsız olarak görev yapmak zorundadır
(Pazarcı, 2005:452). Uzlaştırma komisyonun görevi uyuşmazlığı inceleyip tarafları
uzlaşabilecekleri bir çözüme doğru yönlendirmek olup, bu usulün sonunda tarafların
anlaşıp anlaşamamasına göre komisyonun tespitlerine ve çözüm önerilerine komisyon
raporunda yer verilmektedir (Pazarcı, 2005:452-453). Uzlaştırma komisyonu kararları
bağlayıcı olmayıp; komisyon tarafından oluşturulan raporların ne gibi bir hukuksal etki
doğuracağı tarafların ortak rızasına bağlıdır (Pazarcı, 2005:453)
1.3. Uluslararası Ticaretteki Yeri
Uluslararası hukukun temel ilkelerinden biri, dış egemenlik olgusu çerçevesinde,
bir devletin diğer devletlerle olan ilişkilerinde hiçbir devlete bağlı olmadığı ve diğer
devletlerle aynı statüde bulunduğudur (Özman, 1964:59). Bu çerçevede, birbirleri ile
eşit statüde olan iki ülke arasında gerçekleştirilen bir ticaret anlaşması, yaptırım
gücünü anlaşmanın kendisinden almaktadır. Taraflar, ikili veya bölgesel bir ticaret
anlaşması çerçevesinde ikili bir mekanizma dizayn edilmesi suretiyle, kendi
hassasiyetlerini anlaşmaya yansıtabilmekte ve göreceli olarak daha serbest bir yapı
tesis edebilmektedirler.
Uluslararası hukukta, devletler arasında ortaya çıkan uyuşmazlık türlerinden olan
ticari uyuşmazlıkların çözümünde, taraf ülkeler açısından iki tür beklenti ortaya
çıkabilmektedir. Taraf ülkeler, öncelikle aralarındaki ticari sorunun tabi olduğu
18
uluslararası hukuk çerçevesinde çözümünü ve ayrıca bu çözümün ikili ticari
ilişkilerinin geleceğini olumsuz etkilemesinin önüne geçmeyi hedeflemektedirler.
Uluslararası ticari uyuşmazlıkların, tarafların karşılıklı müzakere ve mutabakatları
ile çözümlenmesi en ideal ihtilaf çözme usulüdür. Taraflar, kaçınılmaz bir ihtilaf
vukuu bulduğunda, uyuşmazlıkların yargı yolu ile çözümünün getireceği maliyeti,
doğacak zaman kaybını ve ilişkiler üzerinde geleceğe dönük muhtemel tahribatı da
dikkate alarak doğrudan müzakereler yolu ile ihtilafı çözme usulünü kullanmalıdırlar
(Şanlı, 2013:407).
Bu tür ihtilafların çözümüne yönelik olarak taraflar arasındaki müzakerelerin
başlatılabilmesi ve bu müzakereler çerçevesinde rızai bir çözüme ulaşılabilmesi için,
ihtilafın anatomisini iyi bilen tarafsız üçüncü kişi konumundaki uzlaştırıcıların veya
bu nitelikteki kuruluşların yardım ve müdahalesine ihtiyaç duyulmaktadır (Şanlı,
2013:407-408).
Uluslararası ticari uyuşmazlıkların bir kısmı herhangi bir hakem veya uzlaştırma ya
da arabulucu gibi üçüncü kişilerin yardım ve müdahalesine ihtiyaç olmadan doğrudan
taraflar arasındaki görüşmelerle çözümlenebilir. Bu minvalde, ihtilafın niteliği,
tarafların uluslararası ticaretteki karşılıklı çıkarları ve görüşmeler yolu ile ihtilafı
çözmenin sağlayacağı yararlar belirleyici olacaktır.
Ticaretin kesintisiz olarak sürdürülmesi gerekliliği, karşılıklı beklentilerin niteliği,
karşı-tedbir alınabilmesi ihtimalleri, ihtilafın müzakereler yolu ile çözümünün imkân
dâhilinde olması ve özellikle görüşmeler yolu ile ihtilafı tasfiye etmenin avantajlar
sağlaması gibi unsurlar tarafları uyuşmazlıkların müzakereler yolu ile çözümüne
teşvik etmektedir. Buna karşın görüşmeler yoluyla çözümlenemeyecek ihtilaflar da
doğabilmektedir.
19
Diğer taraftan, uluslararası ticaret sisteminin çok taraflı, bölgesel veya ikili
anlaşmalardan oluşmasının bir sonucu da birbirleriyle kesişebilen AHM’lerin bu
sistem içerisinde yer almasıdır. Örnek olarak, DTÖ bağlamında mevcut olan AHM’ye
karşın BTA’larda ayrıca bir AHM’nin mevcudiyeti de sorgulanabilir (Chase ve başk.,
2013:7). Bu çerçevede, ilk akla gelecek olan sorun, BTA’ları tarafından sağlanan DTÖ
ötesindeki taahhütlerin çözümünde DTÖ kapsamındaki AHM’nin yetersiz kalacak
olmasıdır (Chase ve başk., 2013:7).
Bununla birlikte, ikili ve çok taraflı BTA’larda yer alan ilgili hükümler, çoğunlukla
geleneksel olarak DTÖ AHM’sinin özelliklerini taşımakta olup, bu özelliklerin tahkim
panelinin işleyişine derç edilmiş olduğu sistemleri kapsamaktadır (Qureshi&Ziegler,
2007:374). Anlaşma müzakereleri çerçevesinde tarafların temel hedefinin de, AHM
sürecinin tıkanmasını engelleyici nitelikteki unsurlar içeren etkin bir AHM oluşturmak
olduğu bilinmektedir.
Bu çerçevede, uluslararası ticaret uyuşmazlıkları yaygın olarak tahkim yoluyla
çözümlenmektedir. Teknik olarak, tahkim kararları, yorumlamada buyruk kararlar
niteliğinde olmamaktadır. Çünkü bu kararlar, ilgili tahkimin münhasır durumu
çerçevesinde oluşturulmaktadır (Qureshi&Ziegler, 2007:31). Bununla beraber, bu
kararların uluslararası ekonomi hukukunun netleştirilmesinde ve belirlenmesinde de
katkısı olduğu söylenebilecektir (Qureshi&Ziegler, 2007:31).
2. ULUSLARARASI ÖRGÜTLER BÜNYESİNDEKİ DÜZENLEMELER
2.1. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)
Uruguay Round müzakereleri sonunda 1 Ocak 1995 tarihinde kurulan ve 1947
tarihli Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması’nı (GATT) da kapsamına alan
DTÖ, dünya devletleri arasındaki ticaretin kurallarını düzenlemektedir.
20
DTÖ’yü kuran DTÖ Kurucu Anlaşması ile birlikte toplam 60 anlaşma ve karardan3
oluşan hukuki anlaşmaların bütünü DTÖ sistemini oluşturmaktadır.
2.1.1. DTÖ Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması (AHM)
1947 tarihli GATT’ın bünyesinde mevcut olan eski AHM, usule ilişkin sürelerin
belirli olmadığı ve taraflarca ihtiyari olarak bloke edilebilen bir yapıdaydı. DTÖ
bünyesindeki anlaşmalarının yaptırım gücünün artırılması hedefiyle bu sistem revize
edilerek, DTÖ Kurucu Anlaşması’nın 2 sayılı ekindeki Anlaşmazlıkların Halli
Konusundaki Kural ve Usulleri Hakkındaki Mutabakat Metni (AHMM) çerçevesinde
bugünkü DTÖ AHM’si oluşturulmuştur.
DTÖ AHM’si ile yargılamada izlenecek usullerin detaylı kurallar ile belirlendiği,
bu usullere ilişkin sürelerin kesin olduğu ve yargılama yapılması halinde alınacak
kararın taraflar üzerinde bağlayıcı olduğu bir sistem getirilmiştir. Bununla birlikte,
şikâyet edilen tarafın süreci ihtiyari olarak tıkaması imkânı ortadan kaldırılmıştır.
Bugün itibariyle, DTÖ’nün önemli özelliklerinden biri, bünyesindeki üye devletler
arasında çıkan ihtilafların çözümü amacıyla faaliyet gösteren bir yargı organına sahip
olmasıdır. Bu çerçevede DTÖ AHM’si, üye devletler arasında DTÖ kurallarının
uygulanması ve yorumlanmasından kaynaklanan uyuşmazlıkların tümü hakkında
“münhasıran” yetkili olup, faaliyetini kat’i kurallarla belirlenmiş bir usule riayet
ederek yürütmektedir (Şanlı, 2013:487).
AHMM tarafından oluşturulan AHM’de, uyuşmazlığın çözümüne yönelik dört
temel usul benimsenmiştir. Bunlar; i) “Danışma ve Müzakere”, ii) “Panel ve Temyiz
Organı yargılaması”, iii) “Tahkim”, iv) “İyi niyet, Uzlaştırma ve Arabuluculuk”tan
oluşmaktadır (Bossche, 2005:186).
3
DTÖ’nün Anlaşmaları listesi için bkz. https://www.wto.org/english/docs_e/legal_e/legal_e.htm
21
i)
Danışma ve Müzakere: DTÖ yargılamasına başvuran bir devletin ilk olarak
karşılaşacağı aşamadır. AHMM’nin 4. maddesinde düzenlenen bu usulde, bir üye
devletin, bir uyuşmazlığın görüşülmesi için danışma talebinde bulunması ile
başlamaktadır. Danışma talebi tarihinden itibaren 60 gün içinde herhangi bir sonuç
elde edilmesi halinde, şikâyetçi taraf, uyuşmazlığın çözümü için Panel oluşturulmasını
talep edebilmektedir.
ii) Panel ve Temyiz Organı yargılaması: AHMM’nin 6. maddesi uyarınca
uyuşmazlığın danışma ve müzakere yoluyla ilgili süreler içerisinde çözümlenememesi
halinde şikâyetçi taraf Panel kurulması talebi ile Anlaşmazlıkların Halli Organı’na4
(AHO)
başvurabilecektir.
Panel
üyelerinin
seçimi
konusunda
tarafların
anlaşamamaları halinde ise DTÖ genel müdürü üye atamasını yapmaktadır
(AHMM’nin 8. maddesi). Panelin kurulması ile birlikte, AHMM’nin 10. maddesi
uyarınca, üçüncü ülkeler de önemli menfaatlerinin bulunması şartı ile Panel tarafından
dinlenme ve Panele yazılı görüş sunma imkânına sahip olacaklardır. Panel, DTÖ
anlaşmalarında yer alan kurallara uygunluk açısından yaptığı inceleme neticesinde
hazırladığı nihai raporu en geç 9 ay içeresinde üye devletlere iletilecektir (AHMM’nin
12. maddesi). Müteakiben, Panel raporu aleyhine Temyiz Organına başvurmak isteyen
uyuşmazlık tarafı, AHO nezdinde bu talebini iletecektir. Temyiz yoluna gidilmesi
halinde ise, Temyiz Organı tarafından 90 gün içerisinde inceleme tamamlanarak
raporu üye devletlere iletilecektir (AHMM’nin 16. maddesi).
iii) Tahkim: AHMM’nin 25. maddesi uyarınca uyuşmazlık taraflarına Tahkime
başvurma imkanı da tanınmaktadır. Bu durumda, uyuşmazlık tarafı devletlerin
tahkime sunulacak uyuşmazlığı açıkça tanımlamaları, tahkim usullerini açıkça
belirlemeleri ve tahkim kararının bağlayıcı olduğu üzerine anlaşmaları gerekmektedir.
iv) İyi niyet, Uzlaştırma ve Arabuluculuk: AHMM’nin 5. maddesi uyarınca
devletlerin aralarındaki uyuşmazlıkları İyi niyet, Uzlaştırma ve Arabuluculuk
Anlaşmazlıkların Halli Organı, AHMM’nin 2. maddesi uyarınca kurulmuş ve bütün DTÖ üyesi
devletlerin temsilcilerinden oluşmaktadır.
4
22
yöntemleri ile de çözebilmeleri mümkündür. İyi niyet, Uzlaştırma ve Arabuluculuk
yöntemlerine başvurabilmek için taraflara herhangi bir zaman sınırlaması
getirilmemiştir. Diğer taraftan, Panel aşaması devam ederken taraf devletlerin paralel
olarak bu yöntemlere de başvurabilmeleri olanaklı kılınmıştır.
AHMM’nın temel öğesini oluşturan yargılama usulünde Danışma, Panel ve Temyiz
Organı aşamalarını “Uygulama ve İcra” aşaması takip etmektedir.
Şekil 1: DTÖ Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması Yargılama Usulü
Danışma (Consultation)
Arabuluculuk,
Panel
Uzlaştırma,
Temyiz (Appeal)
İyi Niyet
Uygulama (Implementation)
Uygulama aşaması, Panel/Temyiz raporunun AHO organında kabul edilmesi ile
birlikte başlamaktadır. Şayet Panel/Temyiz raporundaki kararda, şikâyet edilen tarafın
DTÖ kurallarını ihlal ettiği sonucuna varılması halinde, ihlale sebep olan
düzenlemelerin geri alınarak ihlale son verilmesi tavsiye edilmektedir (AHMM’nin
19. maddesi). Bu karar şikâyet edilen taraf için bağlayıcı niteliktedir. Şikâyet edilen
tarafın ihlali ortadan kaldırmaması üzerine, şikâyet taraf, DTÖ Anlaşmaları
çerçevesinde karşı tarafın karşı taviz ve yükümlülüklerini askıya alma hakkına sahip
olabilecektir (AHMM’nin 22. maddesi).
23
2.1.2.
DTÖ
Anlaşmazlıkların
Halli
Mekanizması
ile
BTA’lardaki
Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması İlişkisi
Uluslararası ticaretin temel kuralları, ikili ve bölgesel ticaret anlaşmaları ile çok
taraflı ticaret anlaşmaları çerçevesinde oluşturulmaktadır. (Bossche, 2005:39). DTÖ
çerçevesindeki BTA’lar, iki veya daha fazla ülkenin taraf olduğu STA’lar, gümrük
birlikleri veya ortak pazarları kapsayacak şekilde tanımlanabilmektedir. Bu çerçevede,
dünya ticaretinin önemli bir kısmı da BTA’ların şemsiyesi altında sürdürülmektedir
(Bossche, 2005:650). DTÖ kapsamındaki BTA’lar, DTÖ üye devletlerinin bölgesel
ticaret entegrasyonu düzenlemesine girmeleri halinde aralarında, DTÖ üyesi ülkelere
uygulanandan daha avantajlı şartların BTA’lar kapsamında uygulanması suretiyle,
GATT’ın 1. maddesi ve Hizmet Ticareti Genel Anlaşması’nın (GATS) 2. maddesinde
yer alan ayrımcılık yapmama (non-discrimination) ilkesinden sapılması sonucunu
doğurmaktadır.5 Bununla birlikte, BTA’lar, GATT’ın 24. maddesi ve GATS’ın 5.
maddesi ve gelişmekte olan ülkelerin Tercihli Ticaret Anlaşmalarını düzenleyen
Yetkilendirme Hükmü’ne (Enabling Clause) uygun olarak yapılmaları halinde DTÖ
hukukuna uygun görülmektedir.
DTÖ’ye 2015 yılı başı itibariyle, STA ve gümrük birliği niteliğinde 445 BTA
bildirimi yapılmıştır. Bugün itibariyle bu anlaşmaların 262 tanesi yürürlükte6
bulunmaktadır. Son dönemde düzenlenen BTA’lar, geçmişe kıyasla kapsam olarak
daha geniş ve derin hükümler içermektedirler. Bu bağlamda, bazı anlaşmalar yalnızca
mal ticaretindeki tariflerin indirilmesi ve ticarette engellerin kaldırılmasını
düzenlemekte iken; son dönemdeki anlaşmaların hizmet ticaretinde pazar açılımı
sağlanması ve yatırımlar, rekabet politikaları, ticaretin kolaylaştırılması, kamu
alımları, fikri mülkiyet hakları, elektronik ticaret, iş ve çevre hükümlerini içerdiği de
dikkat çekmektedir (WTO Annual Report 2015, 2015:75).
BTA’ların DTÖ sistemindeki dayanak maddeleri detaylı bilgi için bkz.
https://www.wto.org/english/tratop_e/region_e/regrul_e.htm
6
DTÖ’ye yapılan Bölgesel Ticaret Anlaşmaları bildirimleri için bkz.
https://www.wto.org/english/tratop_e/region_e/region_e.htm
5
24
BTA’lar ile DTÖ kapsamındaki hak ve yükümlülükler arasında bir örtüşme söz
konusu olması sebebiyle, bunlardaki AHM’ler arasında çatışmaların ortaya çıkması
ihtimalinin artan bir potansiyele sahip olduğu ifade edilmiştir (Marceau&Wyatt,
2010:68).
BTA’lar ile DTÖ kapsamında ülkelerin sahip olduğu hak ve yükümlülüklere ilişkin
iki ayrı sistem bulunmasına rağmen, söz konusu hak ve yükümlülükleri birbirinden
tamamen bağımsız olarak değerlendirmek mümkün değildir. Diğer taraftan, BTA veya
DTÖ anlaşmalarından birinin ihlali kolaylıkla diğer sistemin anlaşmasının ihlali ile de
sonuçlanabilmektedir (Hassanien, 2010:18). Bunun en temel örneği, bazı DTÖ
kurallarının BTA’lara derç edildiği ve bu düzenlemenin BTA’daki AHM’den istisna
tutulmadığı hallerde karşımıza çıkmaktadır.
Bu çerçevede, hem BTA hem de DTÖ’deki yükümlülüklerin ihlali yani “çifte
aykırılık (double breach)” durumunun ortaya çıkması halinde, her iki sistemin de var
olan AHM’sinin yargılama yetkisinden bahsedilebilecektir (Marceau&Wyatt,
2010:71). Böylelikle DTÖ üyesi taraflar, ortaya çıkan bir uyuşmazlık için hem BTA
çerçevesinde kurulan AHM’ye hem de DTÖ çerçevesinde var olan AHM’ye
başvurabilecektir.
Bu durumun önlenmesi amacıyla Chase ve başk., (2013:21,) DTÖ’ye bildirilen
BTA’larda beş çeşit düzenlemenin bulunduğuna dikkat çekmektedir:
i) BTA’daki AHM’nin kullanılmasını öngören hüküm;
ii) DTÖ AHM’sinin kullanılmasını öngören hüküm;
iii) Zorunlu kılmaksızın, BTA’lardaki AHM’nin kullanılmasını teşvik eden hüküm;
iv) “Fork in the road” hükmünün uygulanması suretiyle, tarafların iki
mekanizmadan birini seçmeleri halinde diğer mekanizmaya başvurmalarının mümkün
olmaması;
v) Taraflara, eşzamanlı olmamak suretiyle, bir mekanizmanın takip edilmesi
halinde diğer mekanizmaya da başvurabilme hakkının tanınmış olması.
25
Marceau ve Kwak (2004:470), DTÖ AHM’sinin önüne getirilen bir davada,
davanın taraflar arasındaki BTA AHM’sinin tercihine yönelik bir hüküm olsa dâhi, bu
davanın DTÖ AHM’si tarafından reddedilmeyeceğini belirtmişlerdir.
Bu gibi bir durumun önlenmesi amacıyla, bir BTA’da yer alan “münhasır forum
hükmü (exclusive forum clause)” düzenlemesinin BTA açısından bağlayıcılık
getireceği düşünülmektedir. Buna rağmen, Marceau ve Wyatt, (2010:72), BTA’larda
mevcut olan “münhasır forum hükmü (exclusive forum clause)” sebebiyle münhasıran
BTA’nın yetkili kılındığı bir hükmün bulunduğu durumlarda dâhi konunun DTÖ’deki
AHM’ye taşınması halinde, DTÖ’nün davayı sonuçlandırmadan yetkisizlik kararı
vermeyeceğini belirtmektedir.
Diğer taraftan, Marceau&Wyatt (2010:71)’ın yorumladığı Mexico-Soft Drinks
davasında Meksika, özel olarak NAFTA’ya dayandığını ileri sürdüğü bir uyuşmazlığın
münhasıran NAFTA dâhilindeki AHM’ye tabi olduğu gerekçesi ile DTÖ AHM’sinin
herhangi bir bağlayıcılık taşımadığını ileri sürmüştür. Ancak, Meksika’nın bu
çerçevede DTÖ’ye sunduğu söz konusu argüman ve itiraz hem Panel hem de Temyiz
Organı tarafından reddedilmiştir.7
2.2. Uluslararası Adalet Divanı (UAD)
UAD, BM Şartı’nın 92. ila 96. maddeleri çerçevesinde 1945 yılında BM’nin başlıca
adli organı olarak kurulmuştur.
UAD’nin temel görevi, BM üyesi ülkeler tarafından önüne getirilen uyuşmazlıkları
uluslararası hukuka uygun olarak çözmektir (Statü’nün 34/1., 35/1. ve 38/1.
maddeleri).
Panel Report, Mexico – Tax Measures on Soft Drinks and Other Beverages (‘Mexico – Soft Drinks,
Panel report’), adopted 7 October 2005, WT/DS308/R as modified by the Appellate Body Report,
paragraf 7.1–7.18; Appellate Body Report, Mexico – Tax Measures on Soft Drinks and Other
Beverages, 6 Mart 2006, WT/DS308/AB/R, paragraf 10 ve 46–54.
7
26
UAD’nin yetki alanı8, UAD Statüsü’nün 36. maddesi uyarınca “tarafların kendisine
sunacağı bütün işlerle Birleşmiş Milletler Antlaşması’nda ya da yürürlükteki antlaşma
ve sözleşmelerde özel olarak öngörülmüş bütün durumları” kapsamaktadır.
Devletlerin UAD önündeki davalara taraf olma hakkı bulunmakla birlikte, Divan’ın
belli bir davaya bakma yetkisi otomatik değildir. Ortaya çıkan belirli bir uyuşmazlığın
Divan önüne getirilebilmesi için, ilgili devletlerin UAD önündeki davalara taraf olma
yeteneğini haiz olmaları ve aynı zamanda somut olaydaki uyuşmazlığa bu yönde rıza
vermeleri gerekmektedir (Statü’nün 36. maddesi).
UAD, Birleşmiş Milletler’in başlıca organları arasında yer almaktadır, ancak
UAD’yi yalnızca bir uluslararası organın yargısal organı olarak değerlendirmek doğru
olmayacaktır. Zira, UAD’nin işlevi ve yetkileri, yalnızca bir uluslararası
organizasyonun sistemi içinde yer alan bir organ fonksiyonunun ötesine geçmektedir.
UAD Statüsü’nün, Divan’ın yetkisini konusal olarak herhangi bir sınırlamaya tabi
tutmamış olması da bu durumun en belirgin hukuksal dayanağıdır.
Bu çerçevede, ülkelerin UAD Statüsü’ne uygun olarak taraf oldukları ticaret
anlaşmalarında Divan’ın yetkisine ilişkin hükümlere yer vermeleri halinde; Divan’ın
BTA’lardan kaynaklanan uyuşmazlıklarda yetkili olacağı değerlendirilmektedir.
2.3. Daimi Tahkim Mahkemesi (DTM)
Daimi Tahkim Mahkemesi (DTM) (Permanent Court of Arbitration), 1899 yılında
kurulan ve bugün itibariyle 117 üye ülkesi bulunan hükümetler arası bir uluslararası
UAD Statüsü’nün II. Bölümü altında 34 .ila 38. maddeleri UAD’nin yetkisini düzenlemektedir. Bu
çerçevede, yalnızca UAD Statüsü tarafı devletlerin, Divan önündeki uyuşmazlıklarda taraf olarak
bulunabileceği düzenlenmektedir.
8
27
örgüttür.9
Türkiye,
Daimi
Hakemlik
Mahkemesi’nin
1899
tarihli
kurucu
Konvansiyonu’na kuruluş ile birlikte taraf olmuştur.
DTM, belirli ülkeler tarafından BTA’larda da anlaşmazlıkların halli için yaygın bir
şekilde tercih edilen ve dikkat çeken bir mekanizmadır.
DTM’nin bünyesinde kabul edilen ve devletlerarası uyuşmazlıklarda kullanılan
temel usul kuralları, 1992 tarihli İki Devlet Arasındaki Uyuşmazlıkların Tahkim
Yoluyla Çözümü için Seçimlik Kuralları (Optional Rules for Arbitrating Disputes
between Two States of the Permanent Court of Arbitration) ve bu kuralların yerini alan
2012 yılı tarihli DTM Tahkim Kuralları (Permanent Court of Arbitration Rules
2012)’dır.
DTM’nin iki temel fonksiyonundan bahsedebiliriz. Bunlardan birincisi, DTM’nin,
tahkim uyuşmazlıklarında sekretarya hizmetlerini sağlaması; ikincisi ise DTM’nin
bünyesinde bulunan tahkim usul kuralları ile tahkimin işleyişine ilişkin kurallara
uyuşmazlığa taraf devletlerce başvurulabilmesidir.
Ayrıca, DTM’nin Genel-Sekreteri, Mahkeme’nin bünyesindeki kuralların yanı sıra,
Birleşmiş Milletler Ticaret Hukuku Komisyonu (United Nations Commission on
International Trade Law, “UNCITRAL”) kuralları çerçevesinde de taraflarca
hakemlerin belirlenememesi halinde tayin edici makam (appointing authority) olarak
belirlenmiştir.
Örneğin, EFTA’nın taraf olduğu STA’lardaki AHM’ler yaygın olarak İki Devlet
Arasındaki Uyuşmazlıkların Tahkim Yoluyla Çözümü için Seçimlik Kuralları’na
Daimi Tahkim Mahkemesi kuruluşuna ilişkin detaylı bilgi için bkz. http://www.pcacpa.org/showpage37e7.html?pag_id=363
9
28
atıfta bulunmaktadır. EFTA’nın taraf olduğu 8 serbest ticaret anlaşmasında10 DTM’nin
tahkim kurallarına atıfta bulunulmaktadır. Bununla birlikte, bu anlaşmaların bir
kısmında (Ukrayna, Kolombiya, Körfez İşbirliği Konseyi) yalnızca hakem seçimine
ilişkin bölümlere atıfta bulunulurken; diğerlerinde (Arnavutluk, Karadağ, Sırbistan,
Bosna-Hersek, Orta Amerika Topluluğu11)
hakem seçiminin yanı sıra, tahkim
usulünün işleyişine ilişkin olarak da İki Devlet Arasındaki Uyuşmazlıkların Tahkim
Yoluyla Çözümü için Seçimlik Kuralları’na atıfta bulunulmuştur.
3. BTA’LARDA ANLAŞMAZLIKLARIN HALLİ
3.1. Genel
Uluslararası ticaret çevrelerinde, ikili ticari uyuşmazlıkların diplomatik yolla
çözümlendiği veya çözümlenebileceği konusunda yaygın bir kanaat mevcuttur. Bu
sebeple uygulamada, herhangi bir uyuşmazlığın vukuunda taraflar meseleyi karşı taraf
devletlerin dış ticaretle ilgili resmi kurumlarına şikâyet vasıtasıyla intikal
ettirmektedirler. Müteakiben harekete geçirilen AHM’de ise diplomatik usuller takip
etmektedir.
Bu bölümde, ilk olarak BTA’lardaki anlaşmazlıkların halline ilişkin hükümlerin
özellikleri incelenecek; sonrasında bu yapı kapsamında oluşturulan hukuki
müesseselere ve usul kurallarına ilişkin tespitler aktarılacaktır.
Tasnif edilen bu özellikler arasında geçişler bulunduğundan, bazı hususlar birden
fazla özellik altında ele alınabilmektedir. Bu çerçevede, AHM düzenlemelerinin
amacı, konusu, çözüm mekanizması türleri, yaygın düzenleme ve uygulamada dikkat
çeken hususlar başlıkları altında tasnif edilen özelliklere değinilecektir.
EFTA’nın, Arnavutluk, Kolombiya, Karadağ, Sıbistan, Ukrayna, Bosna-Hersek, Orta Amerika
Topluluğu ve Körfez işbirliği Konseyi ile arasındaki STA’lar için bknz. http://www.pcacpa.org/showpage890a.html?pag_id=1389
11
Kosta Rika Cumhuriyeti ve Panama Cumhuriyeti bu anlaşmaya taraf olan Orta Amerika Topluluğu
ülkeleridir.
10
29
Şekil 2: BTA’lardaki Anlaşmazlıkların Halli Hükümlerinin Temel Özellikleri
Anlaşmazlıkların Halli
Konusu
Adil ve Eşit
Kurallar
Etkin ve İşlevsel
Şeffaflık
Açık ve Kesin
Usul Kuralları
Sürelerin
Belirliliği ve
Etkinliği
Tablo 1: Anlaşmazlıkların Halli Hükümlerinin Temel Özellikleri İçeriği
Uygulama kapsamına giren tedbirler ile anlaşmada yer alan
Konu
düzenlemeler
Etkin ve İşlevsel
Açık
ve
Kesin Prosedürlerin
Sürelerin
ve
Etkinliği
Adil
ve
Kurallar
Şeffaflık
işletilmesine
yönelik
tarafların
hak
ve
yükümlülüklerinin açık bir şekilde belirlenmiş olması.
Usul Kuralları
Belirliliği
Sürecin taraflarca ihtiyari olarak tıkanabilmesinin önlenmesi
Eşit
Öngörülen usuller için belirlenen sürelerin açık bir şekilde
belirlenmesi ve usul sürelerinin çakışmasının engellenmesi
Şikâyet eden taraf veya şikâyet edilen taraf arasında hem usul
kuralları hem de esas kuralları açısından taraf menfaatlerinin
gözetilmesi
Kamuoyu veya özel sektör temsilcilerinin bilgilendirilmesi ve
sürece dâhil edilmeleri
Uyuşmazlık çıktıktan sonra uyuşmazlığın; etkin ve işlevsel, açık ve kesin usul
kuralları çerçevesinde çözüme kavuşturulması AHM’nin etkinliğini belirlemektedir.
Ayrıca, etkin bir AHM, uyuşmazlığın çıkmasına olmazsa olmaz bağımlı değildir. Zira
30
anlaşma tarafı ülkelerin anlaşmaya uyum sağlama güdülerinde itici bir güç olması
halinde de, AHM’nin etkin olduğundan bahsedilebilecektir.
3.2. Amaç
Anlaşmazlıkların halli düzenlemelerinin BTA’lar açısından önemini irdelemek
için, BTA’ların iki temel özelliğinin öncelikli olarak göz önünde bulundurulması
gerekmektedir.
Birincisi, taraflar arasında aksine net bir irade ortaya konulmadığı müddetçe
BTA’larda, ikili ticaret ilişkisinin devam etmesine yönelik bir irade bulunmaktadır.
Diğer bir deyişle bu anlaşmalar tek seferlik bir ticaret münasebetini değil, uzun süre
devam edecek ikili ticaretin kapsamını ve içeriğini düzenleyen bir çerçeve
niteliğindedir.
Bu kapsamda, ülkelerin BTA’lardan kaynaklı bir uyuşmazlığın çözülmesi yönünde
çaba sarf etmeleri uzun vadede ikili ticareti oluşturan çerçeveyi de kuvvetlendirecektir.
Aksi halde; ortaya çıkan uyuşmazlıklara ilişkin ortak anlayışın oluşturulamaması veya
uyuşmazlığın çözülmemesi durumunda, BTA ile oluşturulan çerçeve zarar görecektir.
Bu durum, ülkeler arasındaki işbirliğinin ve karşılıklı ticaret ilişkisinin zayıflamasına
neden olacaktır. Günümüz itibariyle, uluslararası ticaretin hızlı değişen yapısı12
neticesinde, uluslararası ticareti düzenleyen kurallar da sürekli bir değişim
içerisindedir. Bu çerçevede, ülkeler arasında ticaretin düzenlenmesine yönelik
düzenlemeler yapılması ve ortak anlayışın oluşturulması, taraflar arasındaki ticari ve
ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi için kaçınılmaz bir gerekliliktir. AHM, anlaşmaların
yorumlanmasına ilişkin taraf ülkeler arasında oluşturacağı ortak anlayış ile anlaşmayı
kuvvetlendirecektir. Bu durum, anlaşmazlıkların halli düzenlemelerinin doğrudan
etkisi olarak nitelendirilebilecektir. Çünkü anlaşmazlıkların halli düzenlemelerinin
Daha detaylı bilgi için World Trade Report 2013 bkz.
https://www.wto.org/english/res_e/booksp_e/world_trade_report13_e.pdf
12
31
temel
amacı
olan,
taraflar
arasındaki
anlaşmanın
uygulanmasından
veya
yorumlanmasından kaynaklanan farklılıkların giderilmesine hizmet etmektedir.
Anlaşmazlıkların halli düzenlemelerinin BTA’lar kapsamındaki ikinci temel
özelliği, anlaşma tarafları üzerinde uygulamaya yönelik olarak itici bir yaptırım
gücünün bulunacak olmasıdır. Anlaşmayı bilinçli olarak uygulamaması halinde
kendisine karşı bir yaptırım uygulanmayacağını düşünen taraf için, anlaşmanın
bağlayıcı gücü sorgulanabilecektir. Bu durum, anlaşmazlıkların halli düzenlemelerinin
dolaylı etkisi olarak nitelendirilebilecektir. Zira BTA tarafı ülkelerin anlaşmaya aykırı
olacağını bildikleri bir uygulamanın ileride anlaşmazlıkların halli düzenlemelerine
konu olmasından imtina etmeleri sebebiyle, o uygulamayı başlatmamaları veya erken
sonlandırmaları söz konusu olabilmektedir. AHM’nin bu etkisinden, caydırıcı etki
olarak bahsedilebilecektir.
Her ne kadar, rekabet, ticarette korunma önlemleri, hizmetler, sağlık ve bitki sağlığı
gibi bölümlerin BTA’ların kapsamından yaygın olarak çıkarılması sebebiyle bu itici
gücün etkisinin zayıf olduğuna ilişkin görüşler bulunsa da (Mathis, 2011:293),
AHM’lerin ilgili BTA’lar altında en azından uygulanabilir olduğu bölümler açısından
anlaşmanın tarafları üzerindeki itici gücünün devam edeceği düşünülmektedir.
Bu çerçevede, Bossche ve Lewis (2014:11), BTA’lardaki AHM’nin, iki temel
karşılıklı amaç arasındaki dengeyi sağlamaya hizmet ettiğini ifade etmektedirler:
Yükümlülüğünü yerine getirmeyen tarafın anlaşmaya uygun davranmasını sağlamak
ve anlaşmanın ihlali durumunda da karşılık olarak diğer tarafın anlaşmadan
kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınabilmesine olanak sağlayacak
hukuki altyapının oluşturulmasını temin etmek.
3.3. Konu
BTA’larda yer alan anlaşmazlıkların halli hükümleri, temel olarak anlaşmanın
uygulanmasında taraflar arasındaki yorum ve uygulamaya dayalı anlaşmazlıkları
32
gidermek amacıyla oluşturulmuştur. Örnek olarak; Kuzey Amerika Serbest Ticaret
Anlaşması (NAFTA)’nın Anlaşmazlıkların Halli Prosedürlerine Başvuru başlıklı
2004. maddesi “this Chapter shall apply with respect to the avoidance or settlement of
all disputes between the Parties regarding the interpretation or application of this
Agreement” düzenlemesini içermektedir.
Bununla birlikte, anlaşmazlıkların halli bölümlerine konu olabilecek tedbirler ve
düzenlemelerin, diğer bir deyiş ile kapsamın, iki farklı açıdan ele alınması daha
açıklayıcı olacak ve böylece anlaşmazlıkların halli bölümünün yargısal yetkisinin
sınırı belirlenmiş olacaktır (Chase ve başk., 2013:20). Bunlardan birincisi,
anlaşmazlıkların halline hangi tür tedbirlerin konu olabileceği; ikincisi anlaşma
dâhilindeki hangi alanların -bölümlerin/kuralların- söz konusu anlaşmazlıkların
halline konu olabileceğidir.
(i)
Tedbir Türleri: Anlaşmazlıkların halline ilişkin olarak, taraf ülkelerin
BTA’larda
uyuşmazlık
konusu
olarak
üç
eylemi
değerlendirmeye
aldığı
görülmektedir: 1) uygulanan tedbirler (actual measures), 2) tasarı aşamasındaki
tedbirler (proposed measures), 3) ihlal niteliği taşımayan tedbirler (non-violation
measures), yani BTA’ya açıkça aykırı olmayan, fakat taraf BTA kapsamında makul
olarak bekleyebileceği faydaların hükümsüz kalması veya zarar görmesi sonucunu
doğuran tedbirler (nullifying and impairing a benefit that an RTA member may
reasonably expect).
ABD’nin taraf olduğu BTA’larda (NAFTA, Şili, Peru, Kolombiya, Avustralya,
İsrail, Fas, Umman ve Panama), tasarı aşamasındaki tedbirlerin yalnızca istişare
aşamalarına konu olabileceği düzenlenmektedir.
ABD, Kanada, Şili, Kolombiya, Meksika ve Peru’nun anlaşmalarında ihlal niteliği
taşımayan tedbirlere yaygın olarak yer verildiği görülmektedir. Örneğin, NAFTA’nın
Anlaşmazlıkların Halli Prosedürlerine Başvuru başlıklı 2004. maddesinde:
“…wherever a Party considers that an actual or proposed measure of another Party
33
is or would be inconsistent with the obligations of this Agreement or cause
nullification or impairment in the sense of Annex 2004.” düzenlemesine yer
verilmiştir.
Ülkemizin bugüne kadarki STA’larındaki anlaşmazlıkların halli düzenlemelerinde
ise, yalnızca uygulanan tedbirler anlaşmazlıkların halli kapsamına alınmıştır.
(ii) İlgili Düzenlemeler (Bölümler/Kurallar): Anlaşmazlıkların hallinin, anlaşma
dâhilindeki
hangi
bölümlerden/kurallardan
kaynaklanan
uyuşmazlıklara
uygulanabileceği, anlaşmazlıkların hallinin konusunun belirlenmesine yönelik bir
diğer ölçüt olarak karşımıza çıkmaktadır. Anlaşmazlıkların halli bölümü kural olarak,
BTA’nın tamamını kapsamaktadır. Ancak bazı anlaşmalarda ülkeler, anlaşmanın
belirli bölümlerini veya maddelerini anlaşmazlıkların halli düzenlemelerinden açıkça
istisna tutmaktadırlar.13
Düzenleme itibariyle, anlaşmazlıkların halli bölümünün altında bu istisnalara yer
verilebileceği gibi; istisna tutulan bölüm veya maddenin altında da bunların istisna
tutulduklarına ilişkin ifadeler bulunabilmektedir. Örnek olarak; BTA altındaki hizmet
ticareti bölümü tamamen anlaşmazlıkların halli kapsamı dışında bırakılabileceği gibi;
sadece bu bölüm altında yer alan kişilerin serbest dolaşımı da anlaşmazlıkların halli
haricinde tutulabilecektir. Bu durumda, AHM’nin uygulama alanı kapsamı dışına
çıkarılmış bir yükümlülüğün hukuken bağlayıcı olmayacağı değerlendirilmektedir
(Horn ve başk., 2010:16).
Dür&Elsig (2015:339), anlaşmazlıkların hallinden istisnaları “negatif (negative)
istisnalar” ve “pozitif (positive) kapsama alma” şeklinde ayrıma tabi tutmuştur. Bu
çerçevede, negatif istisnalar ilgili alanların anlaşmazlıkların hallinin kapsamı dışına
Örnek olarak; AB ile Meksika arasındaki STA kapsamında, Sağlık ve Bitki Sağlığı Önlemleri, Antidamping, Telafi Edici Önlemler ve TRIPs konuları Anlaşma altındaki AHM’den hariç tutulmuştur.
13
34
çıkarılması yönünde; pozitif kapsama alma ise ilgili alanlarda uygulanacak usul bazlı
anlaşmazlıkların halli düzenlemelerine atıfta bulunulması şeklinde düzenlenmektedir.
Anlaşmazlıkların halline konu olabilecek bir hüküm veya düzenlemenin hukuki
bağlayıcılığı ise, önemli bir belirleyici olarak uygulamada karşımıza çıkmaktadır. Bu
çerçevede, bir düzenlemenin hukuki bağlayıcılık yönünden incelenmesi amacıyla
düzenlemenin ilgili olduğu alanın belirlenmesi ve hukuki icra edilebilirliğinin (legal
enforceability) değerlendirilmesi gerekmektedir. İçeriği ve kapsamı belirli olmayan ve
zayıf bağlayıcılığı olan hukuki yükümlülükler ile hâlihazırda belirli tedbirler ile
karşılanan
yükümlülüklerin
AHM’de
de
hukuken
bağlayıcılığına
karar
verilmeyecektir (Horn ve başk., 2010:19).
Bu çerçevede, anlaşmazlıkların halli bölümünün etkisini daha iyi belirtebilmek
adına BTA hükümleri “hukuken bağlayıcı (legally enforceable)” ve “hukuken
bağlayıcı olmayan (legally non-enforcable)” ayrımına tabi tutulabilmektedir. Bu ayrım
iki kriter dâhilinde yapılabilecektir: i) hükümde yer alan ifadelerin netliği ve
bağlayıcılığı ve ii) anlaşmanın ilgili hükmünün veya hükmün yer aldığı bölümün
AHM’den istisna tutulup tutulmaması (World Trade Report, 2013:129).
3.4. Türler
BTA’lar, anlaşmazlıkların halli düzenlemelerinin kapsamı açısından birçok
sınıflandırmaya tabi tutulabilmektedir. Bu sınıflandırmaların merkezinde ise,
uyuşmazlık çözüm mekanizmalarında tarafların veya üçüncü kişi ve kurumların
anlaşmanın çözümüne ne ölçüde katıldığı yer almaktadır.
BTA’lar kapsamındaki AHM türleri anlaşmada yer alan yapı çerçevesinde
Politik/Diplomatik, Yarı-Yargısal ve Yargısal şeklinde üçe ayırılmıştır (Chase ve
başk., 2013:10). Bu çerçevede, AHM neticesinin bağlayıcı olup olması, söz konusu
mekanizmanın Politik/Diplomatik veya Yarı-Yargısal/Yargısal olması arasındaki
ayrımı doğurmaktadır. Yargısal mekanizmalar ise, yargılama yapacak makamın
35
devamlı olması veya ad hoc olmasına göre tasnif edilmektedir (Chase ve başk.,
2013:10).
(i) Politik/Diplomatik Usul: Anlaşmada temel olarak; 1) herhangi bir AHM’nin
yer almaması, ve/veya 2) anlaşmazlığın taraflar arasındaki müzakereler yoluyla
çözülmesi veya politik bir mekanizmaya gönderilmesi halinin öngörülmesi, ve/veya
3) tarafların üçüncü bir kişinin dâhil olacağı uyuşmazlık çözüm yoluna gidilmesini
reddetme hakkına yer verilmesi durumlarında gündeme gelmektedir (Chase ve başk.,
2013:11). AHM’lerin altında yatan temel fikrin, tarafların uyuşmazlığı gayri-resmi
veya resmi olarak çözümünü teşvik eden bir temel üzerine kurulması gerektiği
düşünülmektedir (Dür&Elsig, 2015:345).
(ii) Yarı-Yargısal Usul: AHM dâhilinde üçüncü taraf yargılamasına başvurabilme
imkânının mevcut bulunduğu ve söz konusu haktan faydalanmanın yalnızca tarafların
bu mekanizmayı çalıştırabilmesi durumunda mümkün olduğu usuldür. Bu kapsamda
yer alan AHM’lerin birçoğunun ad hoc (yani yalnızca somut anlaşmazlık için kurulan
ve ilgili anlaşmazlığın son bulması ile ortadan kalkan) tahkim mahkemelerinin
kurulması yolunu düzenlemesi sebebiyle, hakem atanması ve ad hoc yargılama
merciinin oluşturulmasına ilişkin süreçlerin tıkanabilmesi sebebiyle dolaylı engelleme
de mümkündür (Chase ve başk., 2013:11).
(iii) Yargısal Usul: Tarafların bağımsız ve kurumsal devamlılığa sahip bir
yargılama organına başvurarak uyuşmazlığı çözdükleri usuldür.
Chase ve başk., (2013:13) tarafından incelenen 226 BTA’nın %65’inin YarıYargısal, %30’unun Politik/Diplomatik ve %5’inin ise Yargısal unsurlara sahip
olduğu görülmektedir.
Ayrıca, Bossche ve Lewis (2014:11), bu üçlü ayrımdan bağımsız olarak
anlaşmazlıkların halli türlerini beş başlık altında toplamıştır: (i) diplomatik
müzakereler (diplomatic negotiations), (ii) üçüncü kişilerin müdahil olması yoluyla
36
diplomatik müzakereler (diplomatic negotiations with external support), (iii) ad hoc
hakemler aracılığıyla uyuşmazlığın çözülmesi (dispute settlement by ad hoc
arbitrators), (iv) daimi bir mahkeme ile uyuşmazlığın çözümü (dispute settlement by
a permanent tribunal), (v) özel kişilerin de taraf olabilmesine imkân sağlayan daimi
mahkeme aracılığıyla uyuşmazlığın çözülmesi (dispute settlement by a permanent
tribunal with standing for private parties).
3.5. Yaygın Düzenleme
Hem düzenleme hem içerik olarak, BTA’lardaki anlaşmazlıkların halli
düzenlemeleri arasında uyumluluk söz konusu olmayıp, birbirlerinden farklılıklar
mevcuttur.
Chase ve başk., (2013:6) çalışması kapsamında DTÖ’ye bildirilmiş 226 BTA’nın
anlaşmazlıkların halline ilişkin hükümlerinin incelenmesi sonucunda ortaya çıkan
temel unsurlar aşağıda sıralanmaktadır:

Anlaşmaların büyük çoğunluğu DTÖ Panel usulüne paralel bir yapıda üçüncü
kişinin müdahil olduğu bir yargılama sürecini düzenlemektedir.

Bu minvalde, BTA’lardaki AHM’ler öncelikle taraf ülkeler arasında istişare
süreci ve bu süreci takip eden bir tahkim sürecini öngörmektedir.

Ancak, çoğu durumda, BTA’lardaki AHM’ler DTÖ usullerine göre daha kısa
süreler öngörmektedir.

Buna ilaveten, DTÖ’ye sunulan birtakım BTA’larda yer alan usullerdeki
sürelerin çakışması durumu da söz konusudur. Bu çerçevede, uygunluk
tedbirinin gözden geçirilmesi ile imtiyazların durdurulması tedbirlerinin
çakışması veya bunların diğer usuller ile aynı zamana denk gelmesi durumu
söz konusu olabilmektedir.

Diğer
taraftan,
BTA’larda,
“gözden
geçirme
(compliance
review)”
mekanizmasının davalı tarafça başlatılıp başlatılamayacağı hususu açık bir
nokta olarak dikkat çekmektedir.
37
Şekil 3: BTA’larda Yaygın AHM Usulü
Danışma
Arabuluculuk,
Tahkim
Uzlaştırma,
İyi Niyet
Uygulama
Bu yaygın usulün yanı sıra, resmi ve gayri-resmi devletlerarası işbirliği
mekanizmaları (intergovernmental cooperation mechanisms) ile BTA’ların kurumsal
hükümlerinin de BTA’ların etkin uygulanması ve anlaşmazlıkların halli hususunda
etkinliği bulunmaktadır (Mathis, 2011:294). Bu çerçevede, iyi niyet, uzlaştırma ve
arabuluculuk usullerinin yer aldığı mekanizmalar
yaygın olarak BTA’larda yer
almaktadır.
3.6. Hukuki Bağlayıcılık
BTA’lardaki
AHM’nin
hukuki
bağlayıcılığı
konusunda
taraf
ülkelerin
mutabakatının sağlanması, bu alandaki en önemli ve hassas husus olarak
değerlendirilebilir (Snyder, 2002:92). Hukuki bağlayıcılık, uyuşmazlığın tarafı olan
ülkeye, uyuşmazlığın çözümüne yönelik olarak alınan karara uygun davranma
yükümlülüğü yüklenebilmesi olarak değerlendirilebilir. Bu minvalde, ülkelerin makul
ve etkin bir icra mekanizmasının uygulanmasına yönelik katı kuralların
düzenlenmesini karşılıklı olarak kabul etmeleri önemini korumaktadır ki, aksi halde
uyuşmazlıkların politik/diplomatik yollardan çözülmesi söz konu olacaktır (Snyder,
2002:92).
BTA’larda mevcut AHM hükümlerinin geçerliliği ülkeler arasındaki anlaşmadan
kaynaklanmakta ve anlaşmanın uygulanmasına yönelik taraf ülkelerin hak ve
38
yükümlülükleri karşılıklı olarak doğmaktadır. Bu sebeple; hukuki bağlayıcılığın
teminat altına alınmasına yönelik hakları ihlal edilen ülke veya ülkelerin anlaşma
kapsamındaki yükümlülüklerini hukuken askıya alması veya durdurması halinde,
anlaşmaya aykırı davranan ülke açısından hukuki bağlayıcılığın güçleneceği
değerlendirilmektedir.
3.7. Uygulamada Dikkat Çeken Hususlar
BTA’ların AHM içermesinin en temel sebebi, söz konusu anlaşmalarda etkin bir
hukuki yaptırım mekanizmasına yer verilmesinin sağlanmasıdır. Bir ticaret anlaşması
kapsamında anlaşmaya taraf ülkelerin yükümlülüklerinin yerine getirilmemesi halinde
uygulanacak hukuki bir yaptırım mekanizmasının mevcut olması, o anlaşmayı
uluslararası hukuk çerçevesinde de güçlü ve etkin kılmaktadır.
Bu çerçevede, BTA’lardaki AHM’nin en temel sorunlarının başında, tahkim
mekanizmasında tarafların birinci derecede etkin rol oynaması ve şikâyet edilen tarafın
anlaşmazlığın halli mekanizmasının çalıştırılmasının engellenmesidir (Chase ve başk,
2013:6; Davey, 2006:354). Aslında bu sorun AHM’nin taraflardan bağımsız olarak
ilerlemesi (automaticity of the dispute settlement procedure) olarak karşımıza
çıkmaktadır (Chase ve başk, 2013:6). Bu çerçevede uyuşmazlığın, AHM dâhilinde
etkin ve işlevsel, açık ve kesin, belirli ve etkin süreler uyarınca çözülmesi
hedeflenmektedir.
(Chase ve başk, 2013:6) incelemesinde AHM’lerin uygulamasına bakıldığında,
BTA’lar altındaki devletler arası AHM’ye nadiren başvurulduğu; ancak, BTA tarafı
ülkelerin sıklıkla DTÖ AHM’sine başvurduğu görülmektedir. Bu çerçevede, DTÖ’ye
sunulan uyuşmazlıklar incelendiğinde, DTÖ üyesi ülkelerin aralarında BTA da olsa
DTÖ AHM’sine başvurduklarının gözlemlendiğini dile getirmektedirler.
39
BTA’lar kapsamındaki AHM’nin yalnızca kamu hukuku kapsamında değil, özel
hukuk bağlamında da etkileri bulunmaktadır. STA’ların, ticaretin asıl aktörleri olan
tacir veya yatırımcılara ilişkin getirdiği düzenlemelere devletler tarafından aykırı
davranılması halinde ortaya çıkacak belirsizlik veya hukuksuzluğun giderilmesinde
devletlerin hukuki ve ticari menfaatlerinin bulunduğu muhakkaktır. Bu sebeple,
BTA’lardaki AHM’lerde özel hukuk kişilerinin de mevcut çözüm yolları vasıtasıyla
haklarını doğrudan arayabilmeleri veya bunlara müdahil olabilmeleri önem arz
edebilmektedir. Ancak, BTA’larda yaygın olarak özel hukuk kişilerine AHM’ye dâhil
olma olanağı sağlanmamaktadır (Chase ve başk, 2013:23). Bunun bir istisnası olarak,
NAFTA’da yer alan 1904. madde uyarınca, AHM’de anti-damping ve telafi edici vergi
kararlarına ilişkin olarak taraf ülkelerin özel hukuk kişilerine tanınan, kararı alan
ülkeye tahkim panelinde dava açabilme imkânı örnek gösterilebilir.
4.
TÜRKİYE’NİN
STA’LARINDA
ANLAŞMAZLIKLARIN
HALLİ
MEKANİZMASI
4.1. Türk Hukukunda STA’ların Yeri
Türk hukuk sisteminde STA’lar, 1982 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın
“Milletlerarası Andlaşmalar” başlıklı 90. maddesi kapsamına girmektedir. Bu
minvalde, Anayasa Madde 90/5 uyarınca, usulüne uygun olarak yürürlüğe giren
milletlerarası andlaşmalar kanun hükmünde olup, bu anlaşmaların Anayasa’ya
aykırılığı iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz. STA’lar da bu kapsamda
milletlerarası andlaşmalar statüsündedir. Bu çerçevede, iç mevzuat haline gelen
uluslararası bir anlaşmaya aykırılık gerekçesi ile ulusal mahkemelerin de yargılama
yapabilmesi mümkündür. Diğer bir deyişle, uluslararası anlaşmaya aykırı davranan bir
40
devletin, idari işleminin iptali14 ve sonucunda şayet bir zarar doğmuş ise zararın tazmin
edilmesi15 talebiyle Danıştay16 veya idare mahkemelerinde17 dava açılabilecektir.
Bu minvalde, STA kapsamındaki bir AHM’nin mevcudiyeti, tacir/yatırımcı
tarafından karşı devletin yargılama mercilerine başvurmak yerine, sorunun kendi
devleti aracılığıyla anlaşmazlıkların halli yolu ile çözümlenmesi yolunda adımlar
atmasına imkân verebilecektir. Bu şekilde, anlaşma tarafı devletin kendi yargılama
mercileri önündeki dava tehlikesi daha dar bir alanda olsa da mümkün olabilecektir.
4.2. Türkiye’nin STA Politikası
Türkiye’nin STA politikasının oluşturmasında, AB ile arasındaki 1/95 sayılı OKK
belirleyici bir etkiye sahiptir. 1/95 sayılı OKK’nın 16. maddesi, Türkiye’nin
Topluluğun tercihli gümrük rejimlerine uyum sağlamasını ve bu uyumun hem tek
taraflı rejimlere hem de tercihli ticaret anlaşmalarına şamil olmasını amirdir. Ayrıca,
Gümrük Birliği Kararı’nın 54. maddesinde üçüncü ülkelerle yapılan tercihli ticaret
anlaşmaları da dâhil, Gümrük Birliği’nin işleyişiyle doğrudan ilgili alanlarda mevzuat
uyumu hükme bağlanmıştır.
Türkiye, bu çerçevede, AB’nin tercihli ticaret anlaşması yaptığı ülkelerle karşılıklı
yarar esasına dayalı benzer anlaşmalar akdetmektedir. Söz konusu anlaşmalar ile
Gümrük Birliği alanında eşyanın serbest dolaşımının düzgün işleyişi sağlanmakta,
ihracatçılara, üçüncü ülke pazarlarına avantajlı giriş imkânı yaratılmakta ve dış
İYUK Madde 2/1-a: “İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu, maksat yönlerinden biri ile
hukuka aykırı olduklarından dolayı menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları”.
15
İYUK Madde 2/1-b: “İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakların doğrudan muhtel olanlar
tarafından açılan tam yargı davaları.”
16
Danıştay Kanunu 24. maddesi uyarınca; “Danıştay ilk derece mahkemesi olarak; … c) Bakanlıkların
düzenleyici işlemleri ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca
çıkarılan ve ülke çapındaki uygulanacak düzenleyici işlemlere … Karşı açılacak İptal (İYUK Madde
2/1-a) ve tam yargı davaları (İYUK. Madde 2/1-b) karara bağlar.”
17
Bölge İdare, İdare ve Vergi Mahkemeleri Kanunu 5. maddesi uyarınca, “İdare mahkemeleri, vergi
mahkemelerinin görevine giren davalarla ilk derecede Danıştay’da çözümlenecek olanlar dışındaki:
a)İptal davalarını (İYUK Madde 2/1-a), b) Tam yargı davalarını (İYUK. Madde 2/1-b), çözümler”.
14
41
pazarlarda başta AB ülkelerinin müteşebbisleri olmak üzere rakipleri ile eşit şartlarda
rekabet edebilme imkânı temin edilmektedir.18
2015 yılı Aralık ayı itibariyle, Türkiye tarafından 34 adet STA imzalanmış olup
bunlardan Merkez ve Doğu Avrupa ülkeleriyle akdedilmiş olan 11 adet STA, bu
ülkelerin AB üyelikleri nedeniyle feshedilmiştir.
Geriye kalan STA’lardan 18 adedi (EFTA, İsrail, Makedonya, Bosna ve Hersek,
Filistin, Tunus, Fas, Suriye, Mısır, Arnavutluk, Gürcistan, Karadağ, Sırbistan, Şili,
Ürdün, Malezya, Morityus ve Güney Kore) 19 hâlihazırda yürürlüktedir. Öte yandan,
Lübnan, Kosova, Moldova, Singapur ve Faroe Adaları STA’larının iç onay süreçleri
devam etmekte olup; Gana ile müzakereleri tamamlanan STA’nın yakın dönemde
imzalanması beklenmektedir.
Diğer taraftan; üçüncü ülkelerle STA akdedilmesine yönelik olarak Türkiye’nin 12
ülke/ülke grubu (Ukrayna, Peru, Kolombiya, Ekvator, Meksika, Japonya, Kongo
Demokratik Cumhuriyeti, Kamerun, Seyşeller, Körfez İşbirliği Konseyi, Libya ve
MERCOSUR) ile STA müzakereleri devam etmektedir. Ayrıca, 10 ülke/ülke grubu
(ABD, Kanada, Tayland, Hindistan, Endonezya, Vietnam, Orta Amerika Topluluğu,
Afrika Karayip Pasifik Ülkeleri, Cezayir ve Güney Afrika Cumhuriyeti) nezdinde de
STA müzakerelerine başlama girişiminde bulunulduğu ve devam ettiği bilinmektedir.
Türkiye’nin taraf olduğu STA’ların kapsamı incelendiğinde; son dönemde AB,
ABD gibi gelişmiş ülkelerin STA politikalarında yaşanan değişikliğe paralel olarak bir
değişim gözlemlenmektedir. Bugüne kadar sadece mal ticaretini içeren STA’lar
akdeden Türkiye, yakın dönemde itibaren rekabet, fikri mülkiyet hakları, hizmetler,
Türkiye’nin STA politikası detaylı bilgi için bkz. http://www.ekonomi.gov.tr/
Türkiye ile Suriye Arasında Serbest Ticaret Alanı Tesis Eden Ortaklık Anlaşması 6 Aralık 2011
tarihinde askıya alınmıştır. Bakınız: 14 Aralık 2011 tarihli ve 28142 sayılı Resmi Gazete, Suriye Arap
Cumhuriyeti Menşeli Bazı Tarım Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanması Hakkında Karar
(Karar Sayısı: 2011/2517).
18
19
42
yatırımlar ve kamu alımları konularını ihtiva eden derin ve kapsamlı anlaşmalar
akdetmeye başlamıştır.
Bu çerçevede, 2013 yılında yürürlüğe giren Türkiye ile Güney Kore arasındaki
STA’nın kapsamında yer alan yatırım anlaşması ve hizmet ticareti anlaşmasının 26
Şubat 2015 tarihinde imzalanması ile Türkiye ilk derin ve kapsamlı serbest ticaret
anlaşmasını tamamlamış bulunmaktadır. Müteakiben, diğer başlıkların yanı sıra kamu
alımlarını içeren ilk serbest ticaret anlaşması, Türkiye ile Singapur arasında 14 Kasım
2015 tarihinde imzalanmıştır.
Bununla birlikte, Türkiye’nin hâlihazırda devam eden Japonya, Meksika, Peru ve
Ukrayna ile arasındaki STA müzakereleri derin ve kapsamlı hükümler çerçevesinde
yürütülmektedir. Türkiye’nin mevcut STA’larının güncellenmesi çerçevesinde ise
Arnavutluk, Bosna Hersek, EFTA, Gürcistan, Makedonya ve Şili ile Türkiye
arasındaki anlaşmaların kapsamının diğer alanlara da genişletilmesi hususu
değerlendirilmektedir.
4.3. STA’larda Anlaşmazlıkların Halli Düzenlemeleri
4.3.1. Genel
Anlaşmazlıkların halli konusu, Türkiye’nin gündemine özellikle son yıllarda
yürütülen STA’lar ile daha kapsamlı girmiştir. Dünyada akdedilen STA’larda bu tür
düzenlemelere yaygın olarak yer verilmesi ile ülkemizin akdettiği STA’lardaki
konuların kapsamının genişlemesinin bu süreçte etkili olduğu değerlendirilmektedir.
Türkiye tarafından imzalanan yukarıda anılan 34 STA’nın 11 tanesinde
anlaşmazlıkların halli ayrı bir bölüm olarak düzenlenmiştir. Bunlardan, Türkiye’nin
Güney Kore, Malezya, Singapur ve Şili ile akdettiği STA’ların yürürlükte olan veya
müzakereleri tamamlanan anlaşmazlıkların halli bölümleri bulunmaktadır. Diğer
43
taraftan, Türkiye’nin EFTA20, Ekvator, Kolombiya, Japonya, Meksika, Peru ve
Ukrayna ile arasındaki müzakereler kapsamında anlaşmazlıkların halli bölümleri
görüşmeleri devam etmektedir.
Diğer taraftan, Türkiye’nin Gürcistan, Kosova, Moldova, Filistin, İsrail, Suriye,
Ürdün, Lübnan, Tunus, Fas, Mısır, Morityus, Gana ve Faroe Adaları ile akdetmiş
olduğu STA’larda “Yükümlülüklerin Yerine Getirilmesi” veya “Anlaşmazlıkların
Halli” başlıkları altında düzenlenmiş hükümler bulunmaktadır. Bu maddelerin temel
özelliği, anlaşmazlık halli için öncelikli olarak anlaşma altındaki ortak komite
organının yetkili kılınmış olmasıdır. Ortak komitede bir çözüme ulaşılamaması
halinde, anlaşmazlığın tahkime sunulabileceği düzenlenmektedir. Bununla birlikte,
STA’larda yer alan tahkime ilişkin kurallar; tahkim sürecinin belirli olmadığı, sürecin
taraflarca çalıştırılmasının engellenebildiği ve genel kuralların yer aldığı düzenlemeler
olarak karşımıza çıkmaktadırlar.
Ayrıca, Makedonya, Bosna Hersek, Arnavutluk, Sırbistan ve Karadağ ile Türkiye
arasında yürürlükte olan STA’larda, anlaşmanın teknik görüşme organı olan ortak
komite haricinde herhangi bir mekanizmaya atıfta bulunulmamıştır. Bu anlaşmalarda,
“Yükümlülüklerin
Yerine
Getirilmesi”
başlığı
altındaki
maddelerde
ilgili
düzenlemelere yer verilmiştir.
Genel olarak, Türkiye’nin STA’ları ve AB ile arasındaki Gümrük Birliği’nde yer
alan AHM Diplomatik ve Yarı-Yargısal usulde mekanizmalar içermektedir.
Türkiye’nin taraf olduğu anlaşmalar arasında, EFTA ve Balkan ülkeleri ile
sonuçlandırılan STA’larda birbirleri ile benzer nitelikteki Diplomatik usulün; Kuzey
Afrika ve Orta Doğu ülkeleri ile sonuçlandırılan anlaşmalarda benzer nitelikteki YarıYargısal usulün; Güney Kore, Malezya ve Şili ile akdedilen STA’larda ise Diplomatik
ve Yarı-Yargısal usulün detaylı olarak düzenlendiği görülmektedir.
Türkiye-EFTA STA’sı yürürlükte olmakla birlikte, Anlaşmazlıkların Halli bölümü anlaşmanın
güncellenmesi safhasında müzakere edilmektedir.
20
44
Tablo 1 : Türkiye’nin Taraf Olduğu ve Müzakeresi Devam Eden STA’lardaki
Anlaşmazlıkların Halli Kurallarının İncelemesi
TÜRKİYE’NİN STA’LARINDA ANLAŞMAZLIKLARIN HALLİ
1.
STA’ÜLKELERİ
MADDE/BÖLÜM
MEKANİZMA İÇERİĞİ
Güney Kore (2012)*
Kapsamlı bölüm
Danışma + Tahkim Süreci
(Detaylı Usuller)
2.
Malezya (2014)*
Kapsamlı bölüm
Danışma + Tahkim Süreci
(Detaylı Usuller)
3.
Singapur (2015)*
Kapsamlı bölüm
Danışma + Tahkim Süreci
(Detaylı Usuller)
4.
Şili (2009)*
Kapsamlı bölüm
Danışma + Tahkim Süreci
(Detaylı Usuller)
5.
EFTA**
Kapsamlı
bölüm Danışma + Tahkim Süreci
müzakeresi
6.
Ukrayna**
Kapsamlı
bölüm Danışma + Tahkim Süreci
müzakeresi
7.
Japonya**
Kapsamlı
bölüm Danışma + Tahkim Süreci
müzakeresi
8.
Kolombiya**
Kapsamlı
bölüm Danışma + Tahkim Süreci
müzakeresi
9.
Ekvator**
Kapsamlı
bölüm Danışma + Tahkim Süreci
müzakeresi
10. Peru**
Kapsamlı
bölüm Danışma + Tahkim Süreci
müzakeresi
11. Meksika**
Kapsamlı
bölüm Danışma + Tahkim Süreci
müzakeresi
12. Gürcistan
İlgili madde altında
Ortak Komite + Tahkim
(Usul Belirsiz)
13. Kosova
İlgili madde altında
Ortak Komite + Tahkim
14. Moldova
İlgili madde altında
Ortak Komite + Tahkim +
WTO
45
15. Filistin
İlgili madde altında
Ortak Komite + Tahkim
(Usul Belirsiz)
16. İsrail
İlgili madde altında
Ortak Komite + Tahkim
(Usul Belirsiz)
17. Suriye
İlgili madde altında
Ortak Komite + Tahkim
(Usul Belirsiz)
18. Ürdün
İlgili madde altında
Ortak Komite + Tahkim
(Usul Kısmen Belirli)
19. Lübnan
İki madde altında
Ortak Komite + Tahkim
(Usul Kısmen Belirli)
20. Tunus
İlgili madde altında
Ortak Komite + Tahkim
(Usul Kısmen Belirli)
21. Fas
İlgili madde altında
Ortak Komite + Tahkim
(Usul Kısmen Belirli)
22. Mısır
İlgili madde altında
Ortak Komite + Tahkim
(Usul Belirsiz)
23. Morityus
İlgili madde altında
Ortak Komite + Tahkim
(Usul Kısmen Belirli)
24. Gana
İlgili madde altında
Ortak Komite + Tahkim
(Usul Kısmen Belirli)
25. Faroe Adaları
İlgili madde altında
Ortak Komite + Tahkim
(Usul Kısmen Belirli)
26. Makedonya
Genel hüküm
Ortak Komite
27. Bosna Hersek
Genel hüküm
Ortak Komite
28. Arnavutluk
Genel hüküm
Ortak Komite
29. Sırbistan
Genel hüküm
Ortak Komite
30. Karadağ
Genel hüküm
Ortak Komite
* Anlaşmaların imzalandığı tarihe atıfta bulunulmaktadır.
**Müzakereler devam etmektedir.
46
4.3.2. Örnek Anlaşmalar
4.3.2.1. Türkiye-Güney Kore STA’sı
Türkiye ile Güney Kore arasındaki STA’yı oluşturan “Türkiye Cumhuriyeti ile
Kore Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Alanı Tesis Eden Çerçeve Anlaşma”
(Çerçeve Anlaşma)21 ile “Türkiye Cumhuriyeti ile Kore Cumhuriyeti Arasında Mal
Ticareti Anlaşması (Mal Ticareti Anlaşması)”22 1 Mayıs 2013 tarihinde yürürlüğe
girmiştir.
Söz konusu Çerçeve Anlaşma’nın “Diğer Anlaşmalarla İlişkiler” başlıklı 1.4.
maddesi ve “Liberalizasyon” başlıklı 1.5. maddesi uyarınca, taraflar hizmet ticareti ve
yatırımlara ilişkin anlaşmalara ilişkin olarak da müzakerelere başlamaya ve bunları
sonuçlandırmaya yönelik yükümlülük altına girmişlerdir. Müteakiben, taraflarca bu
alanlarda yürütülen müzakereler tamamlanmış ve 26 Şubat 2015 tarihinde Seul’da
“Türkiye Cumhuriyeti ile Kore Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Alanı Tesis
Eden Çerçeve Anlaşma Kapsamında Hizmet Ticareti Anlaşması” (“Hizmet Ticareti
Anlaşması”) ve “Türkiye Cumhuriyeti ile Kore Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret
Alanı Tesis Eden Çerçeve Anlaşma Kapsamında Yatırım Anlaşması” (“Yatırım
Anlaşması”) taraf ülke bakanlarınca imzalanmıştır.23
Bu çerçevede, Türkiye-Güney Kore Serbest Ticaret Anlaşması kapsamındaki
Çerçeve
Anlaşma’nın
Anlaşmazlıkların
Halli
başlıklı
6.
bölümü;
taraflar arasındaki STA’yı oluşturan Çerçeve Anlaşma, Mal Ticareti Anlaşması,
Hizmet Ticareti Anlaşması ve Yatırım Anlaşması’ndan kaynaklanan taraflar
arasındaki yorumlama ve uygulamaya ilişkin anlaşmazlıkların çözümü için izlenecek
usulleri içermektedir.
2013/4383 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı 21 Mart 2013 tarihli ve 28594 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanmıştır.
22
2013/4407 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı 27 Mart 2013 tarihli ve 28600 (Mükerrer) sayılı Resmi
Gazete’de yayımlanmıştır.
23
Anlaşmaların taraflarca, iç onay süreçleri Aralık 2015 itibariyle devam etmektedir.
21
47
Türkiye-Güney Kore STA’sının Anlaşmazlıkların Halli başlıklı bölümünün, söz
konusu Anlaşma’nın kapsam olarak Türkiye’nin önceki STA’larında farklı olarak mal
ticaretinin yanı sıra, sağlık ve bitki sağlığı, ticarette teknik engeller, fikri mülkiyet
hakları, rekabet, şeffaflık, ticaret ve sürdürülebilir kalkınma ile hizmet ticareti ve
yatırım konularını da ihtiva etmesi itibariyle çok daha geniş bir kapsamda
uygulanabilirliği söz konusudur. Bununla birlikte, anlaşmanın Anlaşmadaki Rekabet,
Ticaret ve Sürdürülebilir Kalkınma, Genel Koruma Önlemleri, Anti-Damping ve
Telafi Edici Önlemler ve Sağlık ve Bitki Sağlığı Önlemleri başlıkları bölümleri
anlaşmazlıkların halli bölümünün kapsamı haricinde tutulmuştur.
Türkiye-Kore STA’sındaki anlaşmazlıkların halli bölümü detaylı usul kurallarının
yer aldığı danışma ve tahkim usullerini düzenlemektedir. Bu çerçevede, Diplomatik
ve Yarı-Yargısal usulleri bir arada bulundurmaktadır. Şikâyetçi taraf öncelikli olarak
danışma yoluna başvuracaktır. Danışma süresi sonunda uyuşmazlığın devam etmesi
halinde ise tahkim süreci başlatılabilmektedir.
Tahkim usulü içerisinde hakem seçimine ilişkin olarak, taraflar öncelikli olarak
birer hakem atayacaklardır. Tarafların üçüncü hakem üzerinde anlaşamamaları halinde
STA’nın temel organı Ortak Komite’de belirlenecek hakem listesinden atama
yapılması usulü benimsenmiştir. Tarafların ilk hakem atamasını yapmamaları veya
Ortak Komite’de hakem listesinin belirlenememesi durumlarında ise tahkim usulü
tıkanacaktır.
Tahkim süreci neticesindeki karar taraflar açısından bağlayıcı olacaktır. Karar ile
uyumlu davranmayan şikâyet edilen tarafa karşı, şikâyetçi tarafın misilleme veya
yükümlülüklerin yerine getirilmekten kaçınılması yoluyla karşı-tedbir alabilmesi
mümkündür.
48
4.3.2.2. Türkiye-Malezya STA’sı
Türkiye ile Malezya arasındaki STA24 1 Ağustos 2015 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. STA’lar açısından esasen AB’yi takip eden ülkemizin, AB ile henüz
yürürlükte bir STA’sı olmayan Malezya ile bir anlaşma akdetmiş olmasının ekonomik
ve politik önemi bulunmaktadır.
Anlaşma kapsamında; mal ticaretinin yanı sıra, sağlık ve bitki sağlığı önlemleri,
ticarette teknik engeller, ticaret politikası önlemleri, ekonomik ve teknik işbirliği ve
şeffaflık konuları düzenlenmekte ve ayrıca kurumsal hükümler yer almaktadır. Söz
konusu başlıklar çerçevesinde, sağlık ve bitki sağlığı önlemleri, ticarette teknik
engeller, ikili korunma önlemleri, genel korunma önlemleri, anti-damping önlemleri,
önlemlerin etkisiz kılınmasının engellenmesi alanında işbirliği, telafi edici önlemler
ve ekonomik ve teknik işbirliği konuları anlaşmazlıkların halli bölümünün kapsamı
haricinde tutulmuştur.
Türkiye-Malezya STA’sındaki anlaşmazlıkların halli bölümü detaylı usul
kurallarının yer aldığı danışma ve tahkim usullerini düzenlemektedir. Bu çerçevede,
Diplomatik ve Yarı-Yargısal usulleri bir arada bulundurmaktadır. Şikâyetçi taraf
öncelikli olarak danışma yoluna başvuracaktır. Danışma süresi sonunda uyuşmazlığın
devam etmesi halinde ise tahkim süreci başlatılabilmektedir.
Tahkim usulü içerisinde hakem seçimine ilişkin olarak, taraflar öncelikli olarak
birer hakem atayacaklardır. Tarafların üçüncü hakem üzerinde anlaşamamaları halinde
DTÖ Genel Direktörü’nün hakemin atanması sürecine dâhil olması usulü
benimsenmiştir. Tarafların ilk hakem atamasını yapmamaları durumunda ise tahkim
usulü tıkanacaktır.
2015/7593 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı 1 Haziran 2015 tarihli ve 29373 (Mükerrer) sayıılı Resmi
Gazete’de yayımlanmıştır.
24
49
Tahkim süreci neticesindeki karar taraflar açısından bağlayıcı olacaktır. Karar ile
uyumlu davranmayan şikâyet edilen tarafa karşı, şikâyetçi tarafın tazminat veya
yükümlülüklerin yerine getirilmekten kaçınılması yoluyla karşı-tedbir alabilmesi
mümkün olacaktır.
4.3.2.3. Türkiye-Şili STA’sı
Türkiye ile Şili arasındaki STA25 1 Mart 2011 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Anlaşma kapsamında; mal ticaretinin yanı sıra, sağlık ve bitki sağlığı önlemleri,
teknik düzenlemeler, standartlar ve uygunluk değerlendirme prosedürleri (ticarette
teknik engeller), ticarette savunma, fikri mülkiyet hakları, işbirliği, şeffaflık
düzenlemeleri ve ayrıca kurumsal hükümler yer almaktadır.
Türkiye-Şili STA’sının bölümlerinden hiçbiri anlaşmazlıkların halli bölümü
kapsamı haricinde tutulmamıştır.
Türkiye-Şili STA’sındaki anlaşmazlıkların halli bölümü detaylı usul kurallarının
yer aldığı danışma ve tahkim usullerini düzenlemektedir. Bu çerçevede, Diplomatik
ve Yarı-Yargısal usulleri bir arada bulundurmaktadır.. Şikâyetçi taraf öncelikli olarak
danışma yoluna başvuracaktır. Danışma süresi sonunda uyuşmazlığın devam etmesi
halinde ise tahkim süreci başlatılabilmektedir.
Tahkim usulü içerisinde hakem seçimine ilişkin olarak öncelikle taraflar birer
hakem atayacaklardır. Tarafların üçüncü hakem üzerinde anlaşamamaları halinde
STA’nın temel organı Ortak Komite’de belirlenecek hakem listesinden atama
yapılması usulü benimsenmiştir. Tarafların ilk hakem atamasını yapmamaları veya
2010/1224 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı 31 Aralık 2010 tarihli ve 27802 (4.Mükerrer) sayıılı Resmi
Gazete’de yayımlanmıştır.
25
50
Ortak Komite’de hakem listesinin belirlenememesi durumlarında ise tahkim usulü
tıkanacaktır.
Tahkim süreci neticesindeki karar taraflar açısından bağlayıcı olacaktır. Karar ile
uyumlu davranmayan şikâyet edilen tarafa karşı, şikâyetçi tarafın tazminat veya
yükümlülüklerin yerine getirilmekten kaçınılması yoluyla karşı-tedbir alabilmesi
mümkün olacaktır.
5. AB’NİN BTA’LARINDA ANLAŞMAZLIKLARIN HALLİ MEKANİZMASI
5.1. AB Mevzuatında BTA’ların Yeri
AB, uyguladığı ortak ticaret politikasının bir gereği olarak BTA’lar akdetmektedir.
2009 yılında yürürlüğe giren ve Lizbon Antlaşması olarak adlandırılan “Avrupa
Birliği'nin İşleyişi Hakkında Antlaşma”nın 207. maddesi (Avrupa Topluluğu’nu
Kuran Antlaşma (ATK) Madde 133) uyarınca, ortak ticaret politikası; “özellikle tarife
oranlarındaki değişikliklere, mal ve hizmet ticaretine ilişkin tarife ve ticaret
anlaşmalarının akdedilmesine, fikri mülkiyetin ticari veçhelerine, doğrudan yabancı
yatırıma, liberalizasyon tedbirlerinde yeknesaklık sağlanmasına, ihracat politikasına
ve damping veya sübvansiyon durumunda alınacak ticari koruma tedbirlerine ilişkin
yeknesak ilkelere dayanır” olarak tanımlanmıştır.
Ortak ticaret politikasının yürütülmesine yönelik olarak AB’nin üçüncü ülkeler
veya uluslararası örgütler ile uluslararası anlaşma yapabilme yetkisi Avrupa
Birliği’nin İşleyişi Hakkında Antlaşma’nın 207. maddesinin 3. fıkrası ve 218. maddesi
çerçevesinde
belirlenmiştir.
İlgili
düzenleme
uyarınca,
uluslararası
ticaret
anlaşmalarının müzakeresine başlanılması, tamamlanması ve yürürlüğe konulması
aşamalarında Konsey, Komisyon ve Avrupa Parlamentosu arasında görev dağılımı
mevcuttur.
51
AB’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar, AB mevzuatı uyarınca doğrudan
etkiyi (direct effect) haizdir (Chalmers ve başk., 2010:293). Doğrudan etki (direct
effect) kavramının içeriği, Avrupa Yüksek Mahkemesi’nin 5 Şubat 1963 tarihli Van
Gend en Loos26 kararında tanımlanmıştır. Karar çerçevesinde, doğrudan etkiyi (direct
effect) haiz olan AB mevzuatı, AB üyesi ülkeler tarafından herhangi bir uyarlama
işlemine gerek kalmaksızın üye devletlerin iç hukuk sisteminde uygulanma imkânına
sahiptir. Doğrudan etkinin en önemli sonucu olarak, AB mevzuatında yer alan bir
normun bireylere ulusal merciler önünde ileri sürülebilecek haklar sağladığı
söylenebilecektir (Güneş, 2009:288).
5.2. AB’nin BTA’ları
Avrupa Birliği’nin 2015 yılı Aralık ayı itibariyle 52 ülke27 ile arasında bölgesel
ticaret anlaşması/tercihli rejim anlaşmaları bulunmaktadır. Buna ilaveten Andora,
Monako, San Marino ve Türkiye ile arasında Gümrük Birliği; Norveç-İzlandaLihtenştayn ile Avrupa Ekonomik Alanı (AEA) tesis etmiştir.
Bununla beraber, AB hâlihazırda, 77 ülke28 ile bölgesel ticaret anlaşması/tercihli
rejim anlaşmaları müzakereleri veya mevcut bölgesel ticaret anlaşması/tercihli rejim
anlaşmaları güncellenmesi sürecini devam ettirmektedir.29
26/62 sayılı ATAD Kararı, Van Gend en Loss/Nederlandse Administratie der Belastigen, (1963).
Meksika, Şili, Peru, Fas, Cezayir, Tunus, Mısır, Ürdün, İsrail, Filistin, Lübnan, Suriye, Makedonya,
Arnavutluk, Sırbistan, Karadağ, Bosna Hersek, İsviçre, Kore Cumhuriyeti, Antigua, Barbuda, Belize,
Bahama, Barbados, Dominika, Dominik Cumhuriyeti, Grenada, Guyana, Haiti, Jamaika, St. Kittis ve
Nevis, ST Lucia, St. Vincent ve Grendinse, Surinam, Trinidad ve Tobago, Kolombiya, Honduras,
Nikaragua, Panama, Guatemala, Papua Yeni Gine, Güney Afrika, Madagaskar, Moritus, Seyşeller,
Zimbabve, Kosta Rika, El Salvador, Fiji, Kamerun, Gürcistan, Moldova.
28
Kanada, Hindistan, Malezya, Brezilya, Arjantin, Uruguay, Paraguay, Suudi Arabistan, Botsvana, Fil
Dişi Sahilleri, Kuveyt, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman, Bahreyn, Libya, Cook Adası, Kiribati,
Lesotho, Svaziland, Mozambik, Marşal Adaları, Mikronezya, Nauru, Samoa, Solomon, Tonga, Tuvalu,
Vanuatu, Angola, Namibya, Comoros, Cibuti, Eritre, Etiyopya, Malawi, Sudan, Zambiya, Burundi,
Kenya, Ruanda, Uganda, Tanzanya, Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad, Kongo, Kongo Demokratik
Cumhuriyeti, Ekvator Ginesi, Gabon, Sao Tome ve Principe, Benin, Burkina Faso, Cape Verde,
Gambia, Gana, Gine Bissau, Liberya, Mali, Moritanya, Nijer, Nijerya, Senegal, Sierra Leone, Togo,
Vietnam, Ermenistan, Amerika Birleşik Devletleri, Tayland, Japonya, Ukrayna, Güney Afrika,
Moritanya, Madagaskar, Seyşeller, Zimbabve, Papua Yeni Gine, Singapur, Fas, Ekvator.
29
AB’nin BTA’ları detaylı bilgi için bkz. http://ec.europa.eu/trade/policy/countries-andregions/agreements/
26
27
52
Bununla birlikte, Robles, (2006:11), AB’nin taraf olduğu BTA’lardaki
düzenlemelerin sınıflandırılmasına ilişkin esas alınacak temel göstergenin ilgili
anlaşmada benimsenen ticari ve ekonomik açılım ile doğru orantılı olduğu ve en ileri
düzeyde entegrasyon öngören Ortaklık Anlaşmalarında, AB anlaşmalarının (“EU
Treaties”) sağladığı avantajların bir kısmından yararlanılmasına yönelik AB ile tam
bir bütünleşme sağlandığı tespitinde bulunmuştur.
5.3. BTA’larda Anlaşmazlıkların Halli Düzenlemeleri
5.3.1. Giriş
Avrupa Birliği, dünya genelinde AB’li firmalara yeni pazar açılımlarının
sağlanması ve bu sayede büyüme ve istihdama önemli katkılar sağlanması ise BTA’lar
akdedilmesini önemli bir ticaret politikası aracı olarak görmektedir. Bu çerçevede,
uluslararası ticaret anlaşmalarının etkinliği; ancak kuralların yerinde ve zamanında
uygulanması ile sağlanabilecektir. AHM söz konusu kuralların uygulanmasını teminat
altına almakta ve taraflar arasındaki anlaşmazlıkları çözüme kavuşturulması için bir
zemin oluşturmaktadır. Bu kapsamda, Avrupa Birliği iyi işleyen bir mekanizma olarak
değerlendirdiği DTÖ AHM’sine paralel usulleri içeren bir AHM’ye 2000 yılından
sonra neticelendirdiği bütün BTA’larda yer vermekte olup; AB Komisyonu’nun,
BTA’lar altındaki AHM’ye ilişkin benimsediği temel prensipler şu başlıklar altında
sıralanmıştır:30

Ülkelerin ilgili Anlaşma hükümlerine uygun davranmadıkları yönündeki
anlaşmazlıkların hızlı ve etkin bir şekilde çözüme kavuşturulması;

Anlaşmanın uygulanmasının güvencesi olması ve anlaşmanın yorumlanmasına
yönelik yorumların geliştirilmesi;

AHM’ye başvurulmaksızın, taraflar arasında tek taraflı bir değerlendirme
sonrasında karşılık verilmesi suretiyle ticaretin aksatılmasının engellenmesi.
AB’nn BTA’larındaki AHM’lere ilişkin detaylı bilgi için bkz.
http://ec.europa.eu/trade/policy/accessing-markets/dispute-settlement/
30
53
AB’nin 1995 yılından önce tamamladığı ve halen yürürlükte bulunan BTA’lardan
yalnızca AB ile EFTA arasındaki AEA anlaşması Yargısal modeli benimsemiştir.
Diğer taraftan, AB ile Meksika arasında 2000 yılında yürürlüğe giren STA ile
AB’nin STA’larında Yarı-Yargısal AHM’nin ilk defa yer almaya başladığı
görülmektedir. AB’nin bu dönemden sonraki BTA’larında, AHM’nin Yarı-Yargısal
olması ile birlikte, usul açısından da oldukça farklı olması dikkat çekmektedir. Bu
çerçevede, AEA ile AB’nin yakın zamanda tamamladığı ve entegrasyon seviyesinin
oldukça ileri olduğu AB-Kanada CETA ile müzakereleri devam eden AB-ABD TTIP
anlaşmalarında yer alan AHM’lerin bazılarına aşağıda yer verilmiştir.
5.3.2 Örnek Anlaşmalar
5.3.2.1 AB-EFTA Avrupa Ekonomik Alanı
AEA, Avrupa Topluluğu ile EFTA (İzlanda, Norveç ve Lihtenştayn)31 arasında,
EFTA üyelerinin AB Müktesebatının (acquis communautaire) yaklaşık olarak üçte
ikisinin kabulü usulü ile Tek Pazara katılmalarına olanak sağlayan 1 Ocak 1994 tarihli
Anlaşma ile oluşturulmuştur. AEA anlaşması temel olarak malların, sermayenin,
hizmetlerin ve kişilerin serbest dolaşımı ile rekabet ve devlet destekleri alanlarında
Müktesebatın kabulü ile birlikte tüketicinin korunması, şirketler hukuku, çevre, sosyal
politikalar ve istatistiğe ilişkin yatay alanlarda da yakın işbirliği yapılmasını
kapsamaktadır32. Ayrıca, araştırma ve teknolojik gelişim, eğitim, gençlik ve
yetiştirme, işçilik, turizm, kültür, işletmeler, girişimcilik ve Küçük ve Orta Boylu
İşletmelere ilişkin politikalarda işbirliğine yönelik hükümler de içermektedir. AEA
anlaşması Tek Pazar içinde, taraf ülkelerin vatandaşları ve ekonomik faaliyette
bulunan diğer kişiler için eşit hak ve yükümlülükleri garanti altına almaktadır.
Anlaşma EFTA (İsviçre, İzlanda, Norveç, Lihtenştayn, Avusturya, Finlandiya ve İsveç) ile AB üyesi
ülkeler arasında imzalanmış olmasına karşın; EFTA üyesi İsviçre’nin Anlaşmayı yürürlüğe koymasına
ilişkin 6 Aralık 1992 tarihli halkoyu yoklamasında red oyu çıkmıştır. Diğer taraftan, Anlaşmanın
imzalandığı zaman EFTA üyesi olan Avusturya, Finlandiya ve İsveç 1995 yılında AB’ye taraf olmuş
olsalar da; Anlaşma’nın metninde değişiklik yapılmamıştır.
32
AEA’ya ilişkin detaylı bilgi için bkz. http://www.efta.int/eea/eea-agreement/eea-basic-features
31
54
AEA Anlaşması’nın 3. bölümünün 111. maddesi Anlaşma kapsamında ortaya
çıkabilecek uyuşmazlıkların çözümünü düzenlemektedir. Bu çerçevede, uyuşmazlık
konusuna göre üç farklı yol benimsenmektedir.
Bunlardan birincisi, Anlaşmanın yorumlanması veya uygulanmasından kaynaklı
uyuşmazlıklarda, uyuşmazlığa konu Anlaşma hükmü veya hükümlerinin Avrupa
Ekonomik Topluluğu’nun Kurulmasına Dair Anlaşma33 hükümleri ile aynı olması
veya uyuşmazlığın anılan anlaşmaların uygulanması suretiyle ortaya çıkmış olması
durumuna ilişkindir. Bu durumda, taraflar uyuşmazlığın çözümü için öncelikle AEA
Ortak Komitesi’ne başvurabilmektedir. AEA Ortak Komitesi’nin anlaşmazlığı 3 ay
içerisinde çözememesi halinde, taraflar uyuşmazlığı ABAD’a götürülebilmektedir.
Tarafların uyuşmazlığın ABAD’a götürülmesi hususunda anlaşmamaları halinde
Anlaşma’nın 112(2) ve 113 maddeleri uyarınca korunma önlemi alınabilmekte ve
konuya yeniden Anlaşmanın 102. maddesi uyarınca tekrardan AEA Ortak
Komitesi’nde ortak çözüm bulma çabaları söz konusu olabilmektedir.
İkincisi, birinci durum çerçevesinde ele alınanlar dışında kalan hususlarda çıkan bir
anlaşmazlıkta tarafların AEA Ortak Komitesi’ne başvurabilmeleridir. Bu durumda,
tarafların konuyu AEA Ortak Komitesi’nde görüşmeleri için 6 aylık bir süre
belirlenmiştir. Bu süre içinde bir çözüme ulaşılamaması halinde, şikâyet eden tarafın
mevzu bahis dengesizliği giderebilmek için Anlaşma’nın 112(2) ve 113 maddeleri
uyarınca korunma önlemi alabilmesi ve konuya yeniden Anlaşmanın 102. maddesi
uyarınca AEA Ortak Komitesi’nde ortak çözüm bulma çabaları söz konusu
olabilmektedir
Üçüncüsü ise, 111. madde çerçevesinde alınan bir korunma önleminin konusu ve
süresine ilişkin veya 114. madde çerçevesinde bu önleme karşı alınabilecek
dengeleyici nitelikteki korunma önleminin yeni bir uyuşmazlık oluşturması ve bu
uyuşmazlığın AEA Ortak Komitesi’ne getirilmesinden itibaren 3 ay içerisinde
1957’de Roma’da imzalanan Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu Kuran Antlaşma’nın adı, 1 Aralık 2009
yürürlük tarihi itibariyle “Avrupa Birliği’nin İşleyişi Hakkındaki Antlaşma” olarak değiştirilmiştir.
33
55
çözülememesi halinde, uyuşmazlığın tahkime götürülebilmesi olanağıdır. Bu
kapsamdaki tahkim usulüne ilişkin olarak “Tahkim Usullerine Dair” başlıklı Protocol
33’te tahkime ilişkin hakem sayısına, basit bir şekilde hakem atanması usulüne, tahkim
usulünün oluşturulmasına ve heyetin karar alma usulüne yer verilmiştir. Söz konusu
süreçte hakem atanması usulünde taraflardan birinin kendi hakemini tayin etmemesi
halinde sistemin tıkanması söz konusu olabilmektedir.
5.3.2.2. AB-Kanada BTA’sı
AB ile Kanada arasındaki
Kapsamlı
Ekonomi
ve Ticaret
Anlaşması
(Comprehensive Economic and Trade Agreement, “CETA”) müzakereleri 2014 yılı
Eylül ayında tamamlanmıştır.34 “Yeni nesil ticaret ve yatırım anlaşması” olarak
tanımlanan söz konusu anlaşmanın yürürlüğe girişine ilişkin iç onay işlemleri devam
etmektedir.
Anlaşma kapsamında mal ticaretinde pazara giriş35, ticarette teknik engeller, sağlık
ve bitki sağlığı önlemleri, gümrük ve ticaretin kolaylaştırılması, hizmetler, yatırımlar,
kamu alımları, fikri mülkiyet hakları, coğrafi işaretler, ticaret ve sürdürülebilir
kalkınma hususları ile diğer belirli konularda yatay düzenlemeler yer almaktadır.36
CETA AHM’sinde usul kurallarına detaylı bir şekilde yer verilmesine karşın, diğer
taraftan ticaret politikası araçları, uluslararası korunma önlemleri, yatırımlar, finansal
hizmetler, devlet yardımları ve rekabet başlıklarında yapılan farklı düzenlemeler ile
uygulamanın kapsamı daraltılmıştır.
CETA’ya ilişkin detaylı bilgi ve Kanada Ticaret Temsilciliği için bkz.
http://www.international.gc.ca/trade-agreements-accords-commerciaux/agr-acc/cetaaecg/index.aspx?lang=eng; AB Komisyonu için bkz. http://ec.europa.eu/trade/policy/in-focus/ceta/
35
AB-Kanada Ekonomi ve Ticaret Anlaşması, tarifelerin indirilmesi hususunda, AB’nin bu zamana
kadarki en kapsamlı anlaşması olarak nitelendirilmektedir. Bu çerçevede, Kanada’nın tariflerinin
%98.6’sının; AB’nin tarifelerinin % 98.7’sinin tamamının sıfırlanması öngörülmektedir.
36
CETA ile ilgili detaylı bilgi için bkz.
http://trade.ec.europa.eu/doclib/docs/2014/december/tradoc_152982.pdf
34
56
CETA çerçevesinde Anlaşmazlıkların Halli bölümü, toplam 17 maddeden ve bu
maddeler kapsamındaki Usul Kuralları (Rules of Procedure), Davranış Kuralları
(Code of Conduct) ve Arabulucuk (Mediation)’dan oluşan üç ekten oluşmaktadır.
Genel usul olarak değerlendirildiğinde, Diplomatik ve Yarı-Yargısal usul ile barışçıl
usulün iki ayrı sistem olarak benimsendiği görülmektedir. Diplomatik ve YarıYargısal usul çerçevesinde, taraflara öncelikle karşılıklı danışma (consultation)
prosedürüne
başvurabilme
imkânı
tanınmıştır.
Taraflar
ikili
görüşmeye
başlamalarından sonraki 45 gün içinde anlaşmaya varamamaları halinde; şikâyet eden
taraf, Yarı-Yargısal usul olarak nitelendirilebilecek anlaşmazlık halli paneli-tahkim
paneli (dispute settlement panel-arbitration panel) yoluna başvurulabilmektedir. Bu
usule başvuruyu takiben 10 gün içinde tarafların, hakemlerin seçim usulüne ilişkin
uzlaşmaları beklenmektedir. Tarafların bu 10 günlük süre neticesinde anlaşamamaları
halinde; hakem heyeti üyeleri CETA Ortak Komitesi’nin Başkanı tarafından kura
usulü ile belirlenecektir. Kuranın çekildiği 15 kişilik liste ise taraflarca CETA Ortak
Komitesi’nin ilk toplantısında belirlenecektir. Söz konusu listenin 3 gruba ayrılması
öngörülmektedir. Tarafların kendi hakemlerini seçeceği 5’er kişilik iki grup ile
tarafların milliyetlerinden olmayan heyet başkanı seçimi için oluşturulan 5 kişilik ayrı
bir gruptan hakem heyeti oluşturulacaktır. Anlaşmazlık halli paneli kapsamındaki
hakemlerin seçilmesi usulü ve sürelerin kısalığı, CETA’nın AB’nin diğer
anlaşmalarındaki yaklaşımından ayrıldığına işaret etmektedir.
Hakem heyetinin, oluşturulmasını müteakip toplam en fazla 180 gün içinde (ilk 150
gün içinde geçici rapor ve geçici raporun sunulmasından itibaren 30 gün içinde nihai
rapor olmak üzere) raporunu sunma yükümlülüğü bulunmaktadır.
Hakem heyeti hükmünün taraflara tebliğ edilmesinden itibaren 20 günlük süre
içinde şikâyet edilen tarafın kararı uygulaması beklenmektedir. Şikâyet edilen taraf,
kararın pratik olarak uygulanmasının mümkün olmadığını düşünüyor ise, CETA Ortak
Komitesi’ne bildirimde bulunmak suretiyle davacıdan “makul süre” talebinde
bulunmalıdır. “Makul süre” talebini takiben 20 günlük süre içinde şayet taraflar
“makul süre” üzerine anlaşamamışlar ise, şikâyet edilen taraf “makul süre”nin
57
belirlenmesine yönelik olarak hakem heyetine başvuruda bulunabilecektir. Tahkim
paneli bu durumda, talebin kendisine ulaşmasından itibaren 30 gün içinde kararını
verecektir.
Şikâyet edilen tarafın, hakem heyeti hükmüne uyacağını veya “makul süre”nin
bitimi ile birlikte uyumlu bir eylemde bulunacağını bildirmemesi halinde; şikâyet eden
taraf anlaşma kapsamında geçici tedbir niteliğinde yükümlülüklerin durdurulması
veya tazminat talebi yoluna gidebilecektir.
Bunun sonrasında şikâyet edilen taraf, tahkim paneli kararı ile uyumlu
davranacağına ilişkin aldığı tedbire ilişkin olarak, şikâyet eden tarafından uygulanan
yükümlülüklerin durdurulması tedbirinin kaldırılması talebi ile birlikte şikâyet eden
tarafı ve CETA Ortak Komitesi’ni bilgilendirme yoluna gidebilecektir. Şikâyet eden
ile şikâyet edilen taraflar arasında şikâyet edilenin aldığı tedbirin anlaşmaya
uyumluluğuna ilişkin bir anlaşmazlık olması halinde, şikâyet eden taraf bu hususta
tahkim paneline başvurabilecektir. Tahkim panelinin şikâyet edilen tarafından alınan
tedbirlerin anlaşmaya uygun olduğuna karar vermesi halinde, şikâyet edenin almış
olduğu tedbirler kaldırılacaktır.
CETA AHM’sinin öne çıkan bir diğer özelliği; arabuluculuk (mediation) usulünün
Madde CETA 14:5 ve bu maddeye dayanan Arabuluculuk Usulü başlıklı ek hukuki
metinde detaylı olarak düzenlenmiş olmasıdır. Taraflar arabuluculuk müessesesine
uyuşmazlığın her aşamasında başvurabileceklerdir. Ayrıca, arabulucuların seçim
usulü, arabuluculuk usulünün şartları ve arabuluculuk ile diğer AHM usulleri ile
arasındaki bağımsızlık ve sınırların da kapsamı bu çerçevede belirlenmiştir.
5.3.2.3. AB-ABD BTA’sı
AB ile ABD arasında bugüne kadar ikili ve bölgesel düzeyde tesis edilmemiş
kapsam ve derinlikte bir Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP)
58
akdedilmesine yönelik olarak 2013 yılı Temmuz ayında başlayan müzakerelerin on
birinci turu 2015 yılı Ekim ayı içerisinde gerçekleştirilmiştir.
TTIP ile hâlihazırda dünya ekonomisi ve ticaretinin en önemli ortaklarından olan
AB ve ABD arasındaki yoğun ekonomik ve ticari ilişkilerin kapsamının daha da
genişletilmesi ve derinleştirilmesi hedeflemektedir.37 Bu çerçevede TTIP, eski nesil
STA’ların oldukça ötesine geçerek; 1) pazara giriş (mal ticareti ve gümrük vergileri,
hizmetler, finansal hizmetler, kamu alımları, menşe kuralları), 2) düzenleyici alanlarda
işbirliği (düzenleyici alanların uyumlaştırılması, ticarette teknik engeller, sağlık ve
bitki sağlığı önlemleri ile sektör spesifik tarife dışı engellerin kaldırılması
düzenlemeleri), 3) kurallar (sürdürülebilir kalkınma, enerji ve hammaddeler, gümrük
ve ticaretin kolaylaştırılması, küçük ve orta boylu işletmeler, yatırımlar, rekabet ve
fikri mülkiyet hakları) başlıkları altında mümkün olan en ileri düzeyde uyum ve
bütünleşmeyi öngörmektedir.38
TTIP’in Türkiye, AB ve dünya ticareti açısından önemi üç başlık altında ele
alınabilecektir: AB’nin hâlihazırda müzakerelerine devam ettiği en güncel STA’lardan
bir tanesi olması (AB perspektifinden); TTIP’in dünya ticaret düzeninin 21. yüzyılda
yeniden oluşturulmasına temel sağlayacak anlaşmalar arasında görülmesi (dünya
ticaret düzeni açısından); üçüncüsü, ülkemizin TTIP’e dâhil olmak yönünde bir
hedefinin olması sebebiyle anlaşmanın tarafı olması halinde TTIP hükümlerinin
Türkiye açısından doğrudan bağlayıcı olması (Türkiye perspektifinden) ihtimalidir. Bu
kapsamda, TTIP sürecinin ülkemiz tarafından da takip edilmesi önem kazanmaktadır.
DTÖ AHM’si nezdinde, AB’nin ABD’ye karşı şikâyetçi olduğu 19, ABD’nin
AB’ye karşı şikâyetçi olduğu 33 dava bulunmaktadır. ABD ve AB, bu çerçevede, DTÖ
anlaşmazlıkların halli platformunda aralarında en fazla dava bulunun iki ülke/ülke
TTIP’e ilişkin detaylı bilgi ve ABD Ticaret Temsilciliği için bkz. https://ustr.gov/ttip; AB Komisyonu
için bkz. http://ec.europa.eu/trade/policy/in-focus/ttip/
38
TTIP kapsamında müzakere edilen metinler için bkz.
http://trade.ec.europa.eu/doclib/press/index.cfm?id=1230
37
59
grubunu oluşturmaktadır.39 Dolayısıyla, TTIP’in hâlihazırda müzakereleri devam eden
kapsamı da göz önünde bulundurulduğu takdirde; TTIP’in AHM’sine taraflarca
sıklıkla başvurulabileceği değerlendirilmektedir.
TTIP’de yer alacak olan AHM’ye ilişkin müzakereler tamamlanmadığı için henüz
bu konudaki metin netlik kazanmamıştır Bununla birlikte; müzakere edilen metin
taraflarca kamuoyu ile paylaşılmıştır. AB Komisyonu, TTIP taslak Anlaşmazlıkların
Halli bölümü kapsamında yaptığı açıklamalarda 3 temel hususun gözetildiğinin altını
çizmektedir: i) taraflar arasındaki farklılıkların giderilmesine yönelik etkin ve adil bir
mekanizmanın kurulması, ii) DTÖ AHM’sine paralel yapıda bir sistemin
oluşturulması, iii) tamamen şeffaf bir sistemin oluşturulması.
AB tarafından TTIP anlaşmazlıkların halli metni olarak teklif edilen taslak metin,
CETA’daki anlaşmazlıkların halli düzenlemeleri ile büyük ölçüde benzerlik
göstermektedir. CETA’dakine benzer şekilde TTIP’de de Diplomatik ve Yarı-Yargısal
usul ile barışçıl usulün iki ayrı sistem olarak benimsendiği görülmektedir. YarıYargısal usulü oluşturan danışma ve tahkim mekanizmaları ile barışçıl usule karşılık
gelen detaylı bir arabuluculuk (mediation) usulü yer almaktadır.
Tarafların uzlaşamamaları halinde tahkim panelinde görev alacak hakemlerin
belirlenmesine ilişkin oluşturulacak 15 kişilik listede, tarafların kendi hakemlerini
seçeceği 5’er kişilik iki grup ile tarafların milliyetlerinden olmayan heyet başkanı
seçimi için oluşturulan 5 kişilik ayrı bir gruptan hakem heyeti oluşturulacaktır.
Bunlara ilaveten anılan taslak metinde tahkim prosedüründe şeffaflığın sağlanması
amacıyla; duruşmaların kamuoyuna açık yapılması, sivil toplum örgütlerinin de dâhil
olduğu uyuşmazlıkla ilgili çeşitli tarafların yazılı görüş sunabilme imkânlarının
bulunması ve tahkim heyetine sunulan bütün görüşlerin yayımlanması unsurlarına yer
verilmiştir.
39
DTÖ İstatistikleri için bkz. https://www.wto.org/english/tratop_e/dispu_e/dispu_by_country_e.htm
60
6. TÜRKİYE İLE AB ARASINDAKİ GÜMRÜK BİRLİĞİ SÜRECİ
6.1. Genel
Türkiye, Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET)’na 31 Temmuz 1959 tarihinde
ortaklık başvurusunda bulunmuştur. Türkiye’nin başvurusu neticesinde, Türkiye’nin
AB’ye tam üyelik koşulları gerçekleşinceye kadar bir “ortaklık” kuran Türkiye ile
AET arasındaki Ankara Anlaşması40 12 Eylül 1963’de imzalanarak, 1 Aralık 1964
tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir.
Seyidoğlu (2009:263), Türkiye’nin ekonomisinin yeterince gelişmemiş olması ve
o dönemde AET’ye hemen girmeye hazır olmaması sebebiyle, Ankara Anlaşması’nda,
Türkiye ile AET arasında i) Hazırlık Dönemi; ii) Geçiş Dönemi ve iii) Son Dönem Tam üyelik41 aşamalarını içerecek şekilde bir yapı kurulduğunu, bu çerçevede önce
sanayi malları alanında gümrük birliğinin gerçekleştirilmesi ve sonra da tam üyelik
öngörüldüğünü belirtmiştir.42
Müteakiben, 1973 yılında yürürlüğe giren Katma Protokol43 ile birlikte, Ankara
Anlaşması’nda öngörülen hazırlık dönemi sona ermiş ve “Geçiş Dönemi”ne ilişkin
koşullar belirlenmiştir.
Son olarak, Katma Protokol'de öngörüldüğü şekilde başlatılan müzakereler
neticesinde, Türkiye ile AB arasındaki Ortaklık Konseyi’nin44 5 Mart 1995 tarihinde
yapılan toplantısında alınan 1/95 saylı OKK uyarınca, Türkiye ile AB arasındaki
Gümrük Birliği 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Böylece, Türkiye-AB
Ortaklık İlişkisinin "Son Dönem"ine geçilmiştir.
Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğu Arasında bir Ortaklık Yaratan Anlaşma (Ankara
Anlaşması)-12 Eylül 1963.
41
Ankara Anlaşması Madde 2/3.
42
Sürece ilişkin ayrıntılı bilgi için ayrıca bkz. http://www.ab.gov.tr/index.php?p=4
43
Avrupa Ekonomik Topluluğu ile Türkiye Arasında Ortaklık İlişkisi Kurulmasına Dair Anlaşmaya
Katma Protokol - 23 Kasım 1970.
44
Ankara Anlaşması Madde 22, 23 ve 24.
40
61
Bu bölüm çerçevesinde, işte bu metinlerden öncelikli olarak Ankara Anlaşması ve
1/95 sayılı OKK çerçevesinde, AB ile Türkiye arasında düzenlenen ilişkilerden
kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümüne dair AHM incelenecektir.
6.2. Ankara Anlaşması
Ankara Anlaşması, Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ortaklık ilişkisinin
amaçlarını sıralamakta; Gümrük Birliği’nin esasları, tarım45, malların, kişilerin46,
sermayenin47 ve hizmetlerin serbest dolaşımı48, ulaştırma49, rekabet50, mevzuat ile
ekonomik ve ticari politikaların uyumlaştırılması51 ve ortaklık organları52 konularını
düzenlenmektedir.
Diğer taraftan, Katma Protokol’ün 62. maddesi uyarınca, Protokolün Ankara
Anlaşması’nın ayrılmaz bir parçası olacağının hükme bağlanmış olması sebebiyle,
Katma Protokol dâhilindeki uyuşmazlıklar da Ankara Anlaşması’ndaki usule tabi
olacaktır.
Ankara Anlaşması’nın 25. maddesi ise, anlaşma kapsamında taraflar arasında
çıkabilecek anlaşmazlıkların çözümü usulünü düzenlemektedir:
“Madde 25:
1. Her Akit Taraf, Anlaşma'nın uygulama ve yorumu ile ilgili ve Türkiye'yi veya
Topluluğu, Topluluk üyesi bir Devleti ilgilendiren her anlaşmazlığı Ortaklık
Konseyine getirebilir.
Ankara Anlaşması Madde 11.
Ankara Anlaşması Madde 12 ve Madde 19.
47
Ankara Anlaşması Madde 19 ve Madde 20.
48
Ankara Anlaşması Madde 14 ve Madde 19.
49
Ankara Anlaşması Madde 15.
50
Ankara Anlaşması Madde 16.
51
Ankara Anlaşması Madde 10 ve Madde 16.
52
Ankara Anlaşması Madde 22, 23, 24 ve 27.
45
46
62
2. Ortaklık Konseyi Anlaşmazlığı karar yolu ile çözebilir; keza, anlaşmazlığı
Avrupa Toplulukları Adalet Divanı'na ve mevcut herhangi bir başka yargı merciine
götürmeyi kararlaştırabilir.
3. Taraflardan her biri, kararın veya hükmün yerine getirilmesinin gerektirdiği
tedbirleri almakla yükümlüdür.
4. Anlaşmazlık, işbu maddenin 2. fıkrasına göre çözülememiş ise, Akit Tarafların
geçiş dönemi ve son dönemde başvurabilecekleri tahkim ve sair yargı usulü yollarını,
Anlaşma'nın 8. maddesi uyarınca Ortaklık Konseyi düzenler.”
Öncelikli olarak, çözüm mekanizmasına konu olabilecek anlaşmazlıkların kapsamı,
25. maddenin 1. fıkrası uyarınca, “Anlaşma'nın uygulama ve yorumu ile ilgili ve
Türkiye'yi veya Topluluğu, Topluluk üyesi bir Devleti ilgilendiren” anlaşmazlıklar
ifadesi ile belirlenmiştir. Bu minvalde, anlaşmada AHM’ye konu sınırlamasına
yönelik herhangi bir düzenleme bulunmadığı dikkat çekmektedir.
Anlaşmazlıkların halli usulü genel olarak incelendiğinde ise; Diplomatik, YarıYargısal ve Yargısal usullerin hepsine yer verildiği görülmektedir. Ancak, bunlardan
Yarı-Yargısal ve Yargısal usullere başvuru aşamalarında, taraf iradeleri zorunlu şart
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu çerçevede, anlaşmazlıkların halline konu olabilecek uyuşmazlıkların çözümü
için Diplomatik ve Yargısal usulün yer aldığı iki aşamalı bir usul benimsenmiştir. Bu
iki aşamanın uygulamada birbirlerini takip etmesi kaçınılmaz olarak karşımıza
çıkmaktadır. Birinci aşama, anlaşmazlığın, 25. maddenin 1. fıkrası uyarınca, ilk olarak
Ankara Anlaşması’nın ortaklık organı olan Ortaklık Konseyi’ne taşınmasıdır. Ortaklık
Konseyi’nde kararlar oybirliği ile alınmakta, yani anlaşmazlığın çözümü için
Anlaşma’da ifade edildiği şekliyle “bir yandan Türkiye Hükümeti'nden üyeler, öte
yandan, Topluluk üyesi Devletler Hükümetlerinden, Konseyi'nden ve Komisyonu'ndan
üyeler”in53 onaylarının bulunması gerekmektedir. Diğer bir deyişle, tarafların
53
Ankara Anlaşması Madde 23/1.
63
uyuşmazlığın çözümlenmesi konusunda her zaman için veto hakları saklı
bulunmaktadır (Reçber, 2002). Bu çerçevede, Ortaklık Konseyi’nde uyuşmazlığa
ilişkin alınabilecek kararların ne olduğuna dair anlaşma içerisinde herhangi bir
tanımlama yapılmamış, 2. fıkra altında “Ortaklık Konseyi anlaşmazlığı karar yolu ile
çözebilir” şeklinde ifade edilmiştir. Ortaklık Konseyi’nde, tarafların anlaşmazlığın
çözümüne ilişkin ortak karar almaları halinde ikinci aşamaya geçilmektedir.
İkinci aşamada, 25. maddenin 2. fıkrası uyarınca, anlaşmazlığın hallinin yargısal
usulü düzenlenmektedir. Taraflar, uyuşmazlığı ABAD’a veya mevcut herhangi bir
başka yargı merciine götürmeyi kararlaştırabilirler. Bu çerçevede, başka bir yargı
merciine
yapılacak
muhtemel
bir
başvurunun
usulüne
dair
hiçbir
kural
belirlenmemiştir.
Ortaklık Konseyi veya anılan yargı mercileri tarafından alınan kararların bağlayıcı
olduğu, 25. maddenin 3. fıkrasında düzenlenmiştir. Bu çerçevede, tarafların “kararın
veya hükmün yerine getirilmesinin gerektirdiği tedbirleri almakla yükümlü olduğu”
belirtilmiştir. Ancak, anlaşma kapsamında “gerekli tedbirlerin” içeriğine ilişkin bir
belirleme yapılmamış olup, buna ilişkin bir gözden geçirme mekanizması da
öngörülmemiştir. Bu durum, “gerekli tedbirin” anlaşmazlığa konu olan tedbirin veya
etkilerinin ortadan kaldırılmasına yeterli olup olmadığı hakkında yeni bir anlaşmazlığa
sebep olabilecektir. İlgili karar veya hüküm kapsamında, anlaşmazlığın hangi tedbirler
ile giderilebileceğinin belirlendiği hallerde ise durumun daha az tartışmalı olacağı
değerlendirilmektedir. Diğer taraftan, anlaşma kapsamında, karar veya anlaşma yolu
ile aykırılığı sabitlenen uygulamanın ortadan kaldırılmaması halinde; şikâyet eden
tarafa karşı-tedbir hakkının hukuken tanınmadığı görülmektedir. Bu da AHM
sonucunda oluşan kararın yaptırım gücünü zayıflatmaktadır.
Ankara Anlaşması kapsamındaki, anlaşmazlıkların halline ilişkin temel usul
yukarıda açıklanmakla birlikte, Anlaşmanın 25. maddesinin 4. fıkrasında YarıYargısal usul alternatif olarak düzenlenmektedir. Yukarıda açıklanan Diplomatik ve
Yargısal usuller ile çözülememiş anlaşmazlıklar için, Anlaşma’da belirtildiği üzere
64
“Akit Taraflar'ın geçiş dönemi ve son dönemde başvurabilecekleri tahkim ve sair yargı
usulü yollarını, Anlaşma'nın 8. maddesi uyarınca Ortaklık Konseyi” düzenleyecektir.
Bu durumda da, Ortaklık Konseyi’nin karar verici konumunda olması, tarafların
tahkim ve sair yargı usulü yolları üzerinde mutabakatını gerektirmektedir. Bu
çerçevede, Reçber (2002), “Ankara Anlaşması kapsamındaki uyuşmazlıkların
çözümünde
siyasi
yöntemlerin,
hukuki
yöntemlere
göre
öncelikli
olarak
uygulandığını” belirtmiştir.
Ankara Anlaşması kapsamındaki anlaşmazlıkların halli usulünden yola çıkarak, bu
usulün çözümüne ilişkin şu tespitlerin yapılabilmesi mümkündür:

Anlaşmanın kapsamındaki konular açısından bir sınırlama yapılmamıştır.

Aşamalar açık bir şekilde düzenlenmemiştir.

Usuller, kurallar üzerinden düzenlenmediği için açık değildir.

Süreler düzenlenmemiştir. (Örneğin, Ortaklık Konseyi’nde görüşmelerin ne
kadar süre devam edeceği veya sonrasında yargı mercilerine ne kadar süre
içerisinde başvuruda bulunulması gerektiği hususları.)

Çözüm ancak tarafların Ortaklık Konseyi’nde anlaşması halinde mümkün
olabilmektedir.

Tarafların anlaşması halinde anlaşmazlık ABAD’a veya mevcut herhangi bir
başka yargı merciine götürülebilmektedir.

Tarafların sürecin işleyişine ilişkin etkisi güçlü şekilde dizayn edilmiştir.

Karşı yaptırım düzenlemeleri bulunmamaktadır.

Uygunluk gözden geçirilmesi bulunmamaktadır.
6.3. 1/95 Ortaklık Konseyi Kararı (OKK)
6.3.1. Giriş
Ankara Anlaşması’nın Katma Protokolü ile düzenlenen “Geçiş Dönemi”nin
sonunda alınan 1/95 sayılı OKK uyarınca, Türkiye-Avrupa Ekonomik Topluluğu
arasında Gümrük Birliği tesis edilmiş ve üyelik öncesi “Son Dönem” başlamıştır.
65
6.3.2. Türk Hukukundaki Yeri
1/95 sayılı OKK’nın, Türk hukukundaki yerine ilişkin belirli tartışmalar mevcuttur.
1/95 sayılı OKK (veya Gümrük Birliği Kararı), Türk hukukunda kabul edilmesi ve
uygulanması itibariyle, Ortaklık Konseyi tarafından Ankara Anlaşması'nın 22.
maddesine uygun olarak tesis edilen bağlayıcı bir “karar”dır. Zira Ortaklık Konseyi
kararları, genel anlamda, kural dışılıklar saklı kalmak kaydıyla taraflar açısından
bağlayıcı bir etkiye sahiptir.
Bununla birlikte, 1/95 sayılı OKK’nın geniş kapsamı gereği bir “milletlerarası
anlaşma” niteliğinde kabul edilmesi ve bu çerçevede Anayasa’nın 90. maddesine tabi
olarak yürürlüğe konulması gerektiğine ilişkin görüşler de bulunmaktadır. Bu
çerçevede, Başlar, (2004:177) bu hususu “Gümrük Birliği Kararı, Ortaklık
Konseyi'nin aldığı diğer kararlardan daha farklı bir nitelik taşımaktadır” şeklinde
nitelendirmektedir. Bu Karar ile Türkiye, Topluluk ve Birlik üyesi olmadan Gümrük
Birliği’ne dâhil olan tek aday ülke sıfatını kazanmıştır. Bu nedenle, Konsey'in diğer
kararları gibi onay gerektirmeyen türden bir mutabakat zaptı olarak kabul edilmesi söz
konusu olmamalıdır. Başar (2004:167), bu durumu “1/95 sayılı Karar'ın, özü itibariyle,
basit usulle yürürlüğe sokulamayacak ölçüde önemli hükümler içeren bir antlaşma
niteliği taşıdığına inanılmaktadır” şeklinde ifade etmektedir.
6.3.3. Kapsam
Gümrük Birliği Kararı, kaynağını Ankara Anlaşması'ndan ve Katma Protokol'den
almakta olup; gerek Ankara Anlaşması'nda gerek Katma Protokol'de açık olmayan
veya detaylı olarak düzenlenmeyen kimi hususlar, söz konusu Karar’da daha kapsamlı
bir şekilde hükme bağlanmıştır (Reçber, 2002).
Arat (1996:94), bu duruma ilişkin olarak “OKK’da, danışma usullerini düzenleyen
hükümler, bir bakıma Ankara Anlaşması’nın ortaklığın karar sürecini ve ihtilafların
çözümü sürecini düzenleyen hükümlerini tamamlamakta veya ayrıntılar itibarıyla
66
açıklamakta, Ankara Anlaşması’nda belirsiz bırakılan bazı hususları belirli hale
getirmektedir” ifadesini kullanmıştır.
DTÖ Ticaret Terimleri sözlüğünde Gümrük Birliği, taraflar arasındaki ticarette
mevcut gümrük vergileri, eş etkili vergiler ve miktar kısıtlamalarıyla, her türlü eş etkili
tedbirin kaldırıldığı ve birlik dışında kalan üçüncü ülkelere yönelik olarak, ortak
gümrük
tarifesinin
uygulandığı
bir
ekonomik
entegrasyon
şekli
olarak
tanımlanmaktadır. Türkiye, ortak gümrük tarifesinin yanı sıra, ulusal mevzuatını
çeşitli alanlarda AB mevzuatı (acquis communautaire) ile uyumlu hale getirme
yükümlüğünü üstlenmiştir. Bir STA’nın ötesine geçen hükümler içeren 1/95 sayılı
OKK’da aşağıdaki konular düzenlenmiştir:

Malların serbest dolaşımı54 (taraflar arasında gümrük vergileri ve eş etkili
verilerin55 ve miktar kısıtlamalarının ve eş etkili önlemlerin kaldırılması56 ve
Ortak Gümrük Tarifesi uyumu57),

Teknik mevzuat uyumu58,

Ortak Ticaret Politikası’na uyum59,

AB’nin tercihli gümrük rejimlerinin üstlenilmesi60,

Türkiye’nin Topluluk ortak tarım politikasına uyumu61 ve tarım ürünleri
ticaretinde uygulanacak tercihli rejim62,

AB’nin Gümrük Kodu’na uyum63 ve karşılıklı idari işbirliği64,

Yasaların yakınlaştırılması65,
54
1/95 OKK Madde 2-23.
1/95 OKK Madde 4.
56
1/95 OKK Madde 5 ve 6.
57
1/95 OKK Madde 13-16.
58
1/95 OKK Madde 54.
59
1/95 OKK Madde 12.
60
1/95 OKK Madde 16.
61
1/95 OKK Madde 25.
62
1/95 OKK Madde 26.
63
1/95 OKK Madde 28.
64
1/95 OKK Madde 29.
65
1/95 OKK Madde 39 ve 51.
55
67

Fikri, sınai ve ticari mülkiyetin korunması66,

Rekabet kuralları67,

Ticari korunma araçları68,

Kamu alımları69,

Vergilendirme70

Kurumsal hükümler (Gümrük Birliği Ortak Komitesi71; danışma ve karar
usulleri72),

Anlaşmazlıkların halli73, ve

Korunma tedbirleri74.
1/95 sayılı OKK’nın “İhtilafların Halli” başlıklı 3. Bölümünde yer alan 61. ve 62.
maddeleri altında ise Karar kapsamında çıkacak uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin
usul düzenlenmektedir:
“Madde 61:
Ankara Anlaşmasının 25. maddesinin 1. ila 3. fıkraları hükümleri saklı kalmak
kaydıyla, 58. maddenin 2. fıkrası uyarınca alınan himaye önlemlerinin, 63. madde
uyarınca alınan korunma önlemlerinin veya 64. madde uyarınca alınan dengeleyici
önlemlerin kapsam veya süresi konusunda ortaya çıkan bir ihtilafı Ortaklık Konseyi,
bu usulün başlatılmasından itibaren altı ay içinde halledemezse iki Taraftan biri
uyuşmazlığı 62. maddede belirlenen usullere göre hakeme götürebilir. Hakem kararı
ihtilafın Taraflarını bağlar.”
66
1/95 OKK Madde 31.
1/95 OKK Madde 32-36.
68
1/95 OKK Madde 44-47.
69
1/95 OKK Madde 48.
70
1/95 sayılı OKK Madde 49 ve 50.
71
1/95 sayılı OKK Madde 52 ve 53.
72
1/95 sayılı OKK Madde 54-60.
73
1/95 sayılı OKK Madde 61-62.
74
1/95 sayılı OKK Madde 63-64.
67
68
“Madde 62:
1. Bir ihtilafın hakeme götürülmesi halinde tahkim üç hakemle yapılır.
2. İhtilafın iki tarafı 30 gün içinde birer hakem tayin ederler.
3. Bu şekilde tayin edilen iki hakem, Taraflardan ikisinin de uyruğu olmayan
üçüncü hakemi aralarında mutabık kalarak tayin ederler. Hakemler tayinlerinden
itibaren iki ay içinde mutabakata varamazlarsa üçüncü hakemi, Ortaklık Konseyi'nin
hazırlayacağı yedi kişilik bir listeden seçerler. Ortaklık Konseyi bu listeyi kendi
içtüzüğüne göre hazırlar ve inceler.
4. Hakem heyeti toplantılarını Brüksel'de yapar. Tarafların aksine bir kararı yoksa
heyet kendi iç tüzüğünü hazırlar. Heyet kararlarını çoğunluk oyuyla alır.”
Gümrük Birliği Kararı'nın 61. ve 62. maddelerinde belirlenen usul, Ankara
Anlaşması’nda kabul edilen anlaşmazlıkların halli yöntemlerine ek bir düzenleme
olarak kabul edilebilir (Reçber, 2002). Bunun hukuki karşılığı da, 1/95 sayılı OKK’nın
uygulama alanının belirlendiği 1. maddesindeki “Ankara Anlaşması ile Katma ve
Tamamlayıcı Protokollerinin hükümleri saklı kalmak kaydıyla, Ortaklık Konseyi bu
Karar'la, yukarıda anılan Anlaşma'nın 2. ve 5. maddelerinde öngörülen Gümrük
Birliği'nin son döneminin uygulamaya konmasına ilişkin kuralları belirlemektedir” ile
61. maddesinde yer alan “Ankara Anlaşmasının 25. maddesinin 1. ila 3. fıkraları
hükümleri saklı kalmak kaydıyla” çekince hükmünde açıkça yer bulmaktadır.
Bununla birlikte, 1/95 sayılı OKK’da kabul edilen AHM, yalnızca belirli ve sınırlı
konular için kabul edilmiştir. 61. madde çerçevesinde, 58. maddenin 2. fıkrası uyarınca
alınan himaye önlemleri75, 63. madde uyarınca alınan korunma önlemleri76 ve 64.
1/95 sayılı OKK Madde 58/3: “Gümrük Birliğinin işleyişiyle doğrudan ilgili bir alanda Topluluk ile
Türkiye mevzuatı arasındaki veya mevzuat uygulamaları arasındaki farklılıkların, ticaretin yönünün
değişmesine, malların serbest dolaşımının aksamasına veya ekonomik sorunlara neden olması veya
neden olma tehlikesi taşıması ve etkilenen Tarafın ivedi eylemi gerekli görmesi durumunda, söz konusu
Taraf Gümrük Birliği Ortak Komitesine bilgi vererek gerekli himaye önlemlerini kendisi alabilir;
Komite bu önlemlerin değiştirilmesine veya kaldırılmasına karar verebilir. Gümrük Birliğinin işleyişini
en az aksatacak önlemlere öncelik tanınmalıdır.”
76
1/95 sayılı OKK Madde 63: “Taraflar, Katma Protokolün 60. maddesinde öngörülen korunma
önlemleri mekanizmaları ve yöntemlerinin geçerliğini koruduğunu teyid ederler.”
Katma Protokol Madde 60: “1. Türk ekonomisinin bir faaliyet sektörünü veya dış mali istikrarını
tehlikeye düşürecek ciddi bozukluklar ortaya çıkar veya Türkiye'nin bir bölgesinin ekonomik
75
69
madde uyarınca alınan dengeleyici önlemlerin77 kapsam veya süresi konusunda ortaya
çıkan ihtilaflar, anlaşmazlıkların halli hükümlerinin konusu olabilecektir.
Usul detaylarına gelindiğinde ise, iki aşamalı bir AHM düzenlendiği
görülmektedir. İlk aşamada, uyuşmazlığın 61. madde uyarınca,
öncelikli olarak
Ortaklık Konseyi’ne -Ankara Anlaşması’ndaki temel karar organı olan- sunulmasını
gerektirmektedir. Ortaklık Konseyi’nde 6 aylık süre içerisinde karar alınamaması
halinde, 62. maddedeki usuller uyarınca anlaşmazlığın tahkime sunulması
öngörülmektedir.
1/95 sayılı OKK’daki tahkim usulünün özellikleri şu şekilde sıralanabilecektir:

Tahkimin kararı bağlayıcı olacaktır.

Tahkim 3 hakemden oluşacaktır.

Tahkim heyetindeki hakemlerin seçim usulü, tarafların öncelikle 30 gün
içerisinde birer hakem atayacağı; müteakiben atanan iki hakemin 6 ay
içerisinde üçüncü hakem üzerinde uzlaşacağı bir yapıdadır. Şayet, üçüncü
hakem üzerinde uzlaşılamaması halinde ise, Ortaklık Konseyi tarafından
belirlenen listeden yapılacak seçim ile üçüncü hakem belirlenecektir.

Tahkimin yeri Brüksel olacaktır.

Diğer usul kuralları, taraflarca kararlaştırılmadığı sürece tahkim heyeti
tarafından kararlaştırılabilecektir.
durumunun bozulması şeklinde güçlükler belirirse, Türkiye gerekli korunma tedbirlerini alabilir. Bu
tedbirler ve bunların uygulama usulleri Ortaklık Konseyi'ne geciktirmeksizin bildirilir.
2. Topluluğun, bir veya birkaç üye devletin bir ekonomik faaliyet sektörünü; bir veya birkaç üye devletin
dış mali istikrarını tehlikeye düşüren ciddi bozukluklar ortaya çıkar veya Topluluğun bir bölgesinin
ekonomik durumunun bozulması şeklinde güçlükler belirirse; Topluluk, gerekli korunma tedbirlerini
alabilir veya ilgili üye devlet veya devletleri bu tedbirleri almakla yetkili kılabilir. Bu tedbirler ve
bunların uygulama usulleri Ortaklık Konseyi'ne geciktirmeksizin bildirilir.
3. 1. ve 2. fıkralar hükümlerinin uygulanmasında, ortaklığın işleyişini en az aksatacak tedbirlerin
öncelikle seçilmesi gereklidir. Bu tedbirler, ortaya çıkan güçlüklerin giderilmesi için gerekli ölçüyü
hiçbir şekilde aşmamalıdır.
4. 1. ve 2. fıkraların uygulanması sonucu alınan tedbirler üzerinde Ortaklık Konseyi'nde danışmalar
yapılabilir.”
77
Madde 64/1: “Taraflardan birinin aldığı bir korunma veya himaye önlemi bu Karardan doğan hak
ve yükümlülükler arasında dengesizliğe yol açtığı takdirde, diğer Taraf önlem alan Tarafa karşı
dengeleyici önlemler alabilir. Gümrük Birliği'nin işleyişini en az aksatacak önlemlere öncelik tanınır.”
70

Hakem heyeti çoğunluk ile karar alabilecektir.
Bu mekanizmadaki sürelere ilişkin kısmi bir belirlilikten bahsedilebilir. Zira,
tahkim heyetinde yer alacak hakemlerin belirlenmesi sürecine ilişkin süreler hakkında
düzenlemelere yer verilmiştir. Ancak, hakemlerin istisnai halde Ortaklık Konseyi
tarafından belirlenecek olması halinde, süreye ilişkin bir belirleme yapılmaması açık
bir düzenleme olarak değerlendirilebilir. Diğer taraftan, tahkim süreci içinde geçerli
olacak; tarafların iddia ve gerekçelerini sunması, hakem heyetinin kararını vermesi
gibi tahkim usulünün içeriğine ilişkin süreler düzenlenmemiştir. Bununla birlikte, bu
düzenlemeler, tarafların ayrıca anlaşmamaları halinde, tahkim heyetinin kararına
bırakılmıştır. AB’nin ve Türkiye’nin son zamanda akdettiği STA’lar göz önüne
alındığında, tahkim heyetinin ne kadar sürede karar vereceğine ilişkin düzenlemelerin
anlaşma metinlerinde yer aldığı görülmektedir.
1/95 sayılı OKK’nın AHM’sinde yer alan tahkim hükümlerinin etkinliği hususunda
tartışmalar devam etmektedir. Tahkim sürecinin tıkanmamasını öngören etkinlik
unsurunun, bu AHM’de sağlandığı söylenememektedir. Zira tahkim sürecinin
başlatılmasına ilişkin olarak her ne kadar iki tarafın iradesinin mevcudiyeti aranmamış
olsa da, hakemlerin seçim usulü itibariyle farklı aşamalarda sürecin taraflardan birince
tıkanabilmesi imkânı bulunmaktadır. Bu çerçevede, taraflarca ilk hakemin
atanmaması, Ortaklık Konseyi’nde hakem listesi oluşturulmaması ve Ortaklık
Konseyi’nde hakem listesinden hakem seçimine onay verilmemesi gibi durumlar
taraflarca
tahkimin
çalıştırılmamasına
neden
olan
unsurlar
olarak
değerlendirilmektedir. Bu durumda, yalnızca tarafların onayı ve desteği ile yürüyen
bir tahkim süreci sonucunda alınan karar bağlayıcı olabilecektir.
1/95 sayılı OKK’da yer alan AHM’nin uygulama alanının esasen çok sınırlı olduğu
ve bu sınırlı alanda Ankara Anlaşması ile benimsenen mekanizmayı geliştirmediği
açıkça görülmektedir. Dünya Bankası tarafından hazırlanan “AB-Türkiye Gümrük
Birliği Değerlendirilmesi Raporu (Evaluation of the EU-Turkey Customs Union)”
(Dünya Bankası Raporu)’nda, 1/95 sayılı OKK’daki AHM’nin yalnızca korunma
71
önlemlerinin süresi ile sınırlı olması sebebiyle etkin olmadığı açıkça belirtilmiştir
(Dünya Bankası Raporu, 2014:86).
Sonuç
olarak,
Türkiye-AB
Gümrük
Birliği
ilişkisinden
kaynaklanan
uyuşmazlıkların çözümü için Ortaklık Konseyi zorunlu merci olarak görülmektedir.
Bu çerçevede, siyasi bir organ olarak Ortaklık Konseyi’nin AHM’de bu kadar
belirleyici
olması,
mekanizmanın işlevsiz
olması
sonucunu doğurmaktadır
(Ülgen&Dilek 2015:19). Bunun sonucu olarak da, bugüne kadar zaman zaman
Türkiye’nin zaman zaman ise AB’nin, süreci engellediği durumların ortaya çıktığı
görülmüştür.
6.4. Gümrük Birliği’nin Güncellenmesi
6.4.1. Giriş
Türkiye ile AB arasında tesis edilen Gümrük Birliği geçici niteliği itibariyle
asimetrik bir yapıda teşkil edilmiş ve öngörülenden daha uzun süredir yürürlükte
kalması sonucunda ülkemiz açısından sistemik sorunlar ihtiva eden bir ortaklık
ilişkisine dönüşmüştür.78
Ayrıca geçen dönem içinde dünya ticaret sisteminde köklü değişiklikler olmuş,
ticaret anlaşmaları derin ve kapsamlı bir nitelik kazanmış, AB ile ticari ilişkimizin
hukuki altyapısını oluşturan Gümrük Birliği Kararı bu değişimlere ayak
uyduramamıştır. Buna ilaveten AB’ye tam üyelik müzakerelerinde kayda değer bir
ilerleme kaydedilememiştir. Tüm bu gelişmeler AB ile mevcut Gümrük Birliği’nin
derinleştirilmesi ihtiyacını doğurmuştur.
Bununla beraber, (Ülgen&Dilek, 2015:13) tarafından, Gümrük Birliği’nin
derinleştirilmesinin, Türkiye’nin AB ekonomisi ile bütünleşmesini geliştirecek
78
Gümrük Birliği güncellenmesi sürecinin önemi için bkz. http://www.ekonomi.gov.tr/
72
olmasından
dolayı
tam
üyelik
süreci
açısından
da
avantaj
taşıyacağı
değerlendirilmektedir.
Diğer taraftan, Dünya Bankası Raporu (2014:85)’nda Gümrük Birliği’nin
güncellenmesi sürecinde temel olarak Gümrük Birliği kapsamındaki asimetrilerin
giderilmesi; Gümrük Birliği’nin tarım, hizmetler ve kamu alımları gibi yeni alanlara
genişletilmesi ve işleyen bir AHM’nin tesis edilmesi tavsiye edilmektedir.
6.4.2. Süreç
2014 yılı birinci yarısında, dönemin Ekonomi Bakanı Sayın Nihat ZEYBEKCİ ile
AB Ticaret Komiseri Karel DE GUCHT arasında gerçekleştirilen görüşmeler
neticesinde, Gümrük Birliği’nin geliştirilmesi ve Gümrük Birliği’nden kaynaklı başta
STA sorunu olmak üzere yapısal sorunların çözümüne yönelik ortak bir irade
çıkmıştır.
Bu çerçevede, Avrupa Komisyonu ile yürütülen teknik müzakereler 27 Nisan 2015
tarihinde tamamlanmış olup, müzakerelerin çerçevesini belirleyen Yüksek Düzeyli
Memurlar Çalışma Grubu (YDMÇG) Ortak Raporu, Ekonomi Bakanı Sayın Nihat
ZEYBEKCİ’nin 12 Mayıs 2015 tarihli Brüksel ziyareti kapsamında Avrupa
Komisyonu Ticaret Komiseri Cecilia MALMSTRÖM ile gerçekleştirdiği görüşmede
resmiyet kazanmıştır.79 80
Taraf ülkelerin müzakere pozisyonlarını hazırlamaya yönelik iç prosedürlerini
yerine getirdiği bu dönemde; AB’nin müzakereler öncesinde müzakere belgelerini
hazırlamaya yönelik olarak 2015 yılı Ağustos ayında başladığı Etki Analizi
çalışmasına halen devam edilmektedir.
Konuya ilişkin basın açıklaması için bkz. http://trade.ec.europa.eu/doclib/press/index.cfm?id=1307
Konuya ilişkin resmi müzakerelere başlanmadan önce taraflarca etki analizi çalışması, iç istişare ve
onay süreçlerinin tamamlanması gerekmektedir. Resmi müzakerelere ise 2016 yılının son çeyreğinde
başlanması planlanmaktadır.
79
80
73
Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği’nin güncellenmesi sürecinin önemi
Türkiye 2015 yılı İlerleme Raporu (2015:87)’nda da şu ifadelerle yer almıştır: “AB ve
Türkiye arasındaki ekonomik bağların geliştirilmesi tarafların ortak önceliğidir ve
taraflar Gümrük Birliği’nin modernizasyonu ve genişletilmesine yönelik prosedürlerin
başlatılması hususunda anlaşmışlardır.”
6.4.3. Kapsam
Dünya Bankası Raporu’nda Gümrük Birliği’nin iyileştirilmesine yönelik
gerçekleştirilecek eylemler: i) Gümrük Birliği’nin tarım, hizmetler ve kamu alımları
alanlarını içerecek şekilde genişletilmesi, ii) Gümrük Birliği’nde Türkiye aleyhine var
olan asimetrilerin giderilmesine yönelik olarak Gümrük Birliği kapsamında AB’nin
karar alma/danışma süreçlerine Türkiye’nin etkin katılımının sağlanması, iii) AB
tarafından üçüncü ülkeler ile imzalanan STA’ların, Türkiye için de eşzamanlı
yürütülmesine yönelik bir mekanizma tesis edilmesi ve iv) karayolları kotalarının
kaldırılmasına yönelik düzenlemelerin belirlenmesi başlıkları altında toplanmıştır. Bu
alanların yanı sıra, AHM’nin usullerinin taraflarca belirlenerek geliştirilmesi de
Gümrük Birliği’nin güncellenmesine ve daha iyi uygulanmasına ilişkin bir diğer husus
olarak değerlendirilmiştir.
Bununla birlikte, Türkiye ile AB arasında onaylanan YDMÇG Ortak Raporu’nda
aşağıdaki başlıkların ele alınması hususunda taraflar anlaşmışlardır:
i. Türkiye’nin AB’nin üçüncü ülkelerle imzaladığı STA’lardan eş zamanlı olarak
yararlanmasının sağlanması için gereken yasal bağlayıcılığı olan bir hükmün
oluşturulması,
ii. Gümrük Birliği kapsamında AB’nin karar alma/danışma süreçlerine etkin
katılımının sağlanması,
iii. Karayolları kotalarının kaldırılması,
74
iv. Tarım ürünleri ticareti, hizmetler ticareti ve kamu alımları alanlarında karşılıklı
açılım,
v. İşleyen bir AHM’nin tesis edilmesi.
7.
GÜMRÜK
BİRLİĞİ’NİN
GÜNCELLENMESİNDE
AHM’DEN
BEKLENTİLERİMİZ VE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR
7.1. Önemi
Gümrük Birliği’nin güncellenmesi çerçevesinde etkin bir AHM geliştirilmesi hem
Türkiye hem AB açısından büyük önem arz etmektedir.
Hâlihazırda taraflar arasındaki mevcut düzenleme, tarafların üçüncü ülkelerle
akdettiği anlaşmalarda yer alan, AHM’nin anlaşmazlığın taraflarından mümkün
olduğunca bağımsız olması temelinde, işlevsel ve belirli usullere tabi etkin AHM’ler
kurulmasına yönelik hükümlerin çok gerisinde kalmaktadır. AB ve Türkiye arasındaki
ticari ilişkilerin kapsamı ve yoğunluğu, tarafların kendi aralarında da üçüncü ülkeler
ile yaptıklarına benzer düzenlemelere yer vermelerini gerektirmektedir. AB’nin bu
konuda kendi içinde gösterdiği değişim gözlemlenirse; Gümrük Birliği kapsamındaki
AHM’nin güncellenmesinde daha da ısrarcı olacağı değerlendirilmektedir. Diğer
taraftan, Gümrük Birliği’nin yürürlüğe girdiği zamandan bugüne işleyişinden
kaynaklanan birçok sorunun bugüne kadar çözüme kavuşturulamamış olması ve bu
sorunların kalıcı hale dönüşmesi de bu güncellemeyi zorunlu kılmaktadır.
(Ülgen&Dilek, 2015:112). Ayrıca, , taraflar açısından Gümrük Birliği’nin
güncellenmesi kapsamında doğacak yeni hak ve yükümlülüklerin teminatı ve hukuki
güvencesi olabilecek bir AHM, tarafları, oluşturdukları kurallar bütününe uymaya
teşvik edecektir.
Dünya Bankası raporunda, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi sürecinde
oluşturulacak yeni bir AHM’nin, ticaret tavizleri ve pazara giriş yükümlülüklerinin
75
dengelenmesinde ve ticaret anlaşmalarının doğal sonucu olarak ticareti engelleyici
önlemlerin ortadan kaldırılmasında faydalı olacağı belirtilmektedir. (Dünya Bankası,
2014:3).
Bununla birlikte, AB ile Türkiye arasında yeni bir AHM’nin , eş zamanlı olarak
ortak ticaret politikası ve Gümrük Birliği kapsamındaki teknik düzenlemelere ilişkin
mevcut asimetrilerin giderilmesi halinde uygulanabilir olacağı da ifade edilmektedir
(Dünya Bankası, 2014:3). Söz konusu tespit, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi
çalışmları kapsamında mevcut asimetrilerin giderilmesine özellikle Türkiye’nin karar
alma mekanizmaların dâhil edilmesine yönelik atılacak adımları destekler niteliktedir.
Bu kapsamda, AB’nin, Türkiye’nin görüşlerini almadan vereceği kararların Türkiye
tarafından uygulamaması AHM’nin işletilmesi için AB tarafından bir gerekçe olarak
ileri sürülemeyecektir (Dünya Bankası, 2014:3).
Bu çerçevede, Ankara Anlaşması ve 1/95 sayılı OKK tarafından düzenlenmiş olan
mevcut AHM’nin, revize edilerek; işlevsel, belirli usullere tabi ve etkin kuralar içeren
barışçıl, Yargısal ve/veya Yarı-Yargısal usullere dayalı bir AHM’nin geliştirilmesi her
iki tarafın da yararına olacak, ikili ticaretin hukuki çerçevesinin netleştirilmesi
sağlanarak bu alanda daha da ileri seviyelere ulaşılması mümkün olacaktır.
7.2. Uyuşmazlık Konusu
Dünya Bankası Raporu (2014:86)’nda, 1/95 sayılı OKK ile kurulan AHM’nin
yalnızca korunma önlemlerinin süresi ile sınırlı olarak uygulanabilir olmasına özellikle
dikkat
çekilmiş
olup;
tarafların
uyuşmazlıkların
çözüm
mekanizmasına
başvurabileceği konuların kapsamının genişletilmesinin de ticareti engelleyici
önlemlerin giderilmesinde etkin olacağı belirtilmiştir.
BTA’larda uyuşmazlık konusu tezin 3. Bölümü altında detaylı olarak incelenmiştir.
Bu bölümde yer verilen bilgiler ışığında, AHM’da uyuşmazlık konusunun nasıl
76
düzenleneceği hususu Türkiye’nin ilgili konulardaki menfaatine, konunun kapsamının
geniş veya dar tutulmasına göre farklılık gösterecektir.
Bu çerçevede, uyuşmazlık konusu iki farklı sınıflandırmaya tabi tutulmaktadır.
Bunlardan birincisi, anlaşmazlıkların halline konu olabilecek tedbirlerin türlerine göre
yapılan ayrım; -uygulanan tedbirler (actual measures)/tasarı aşamasındaki tedbirler
(proposed measures)/ihlal niteliği taşımayan tedbirler (non-violation measures);
ikincisi ise, anlaşma dâhilindeki hangi düzenlemelerin -bölümlerin/kurallarınanlaşmazlıkların halline konu olabileceğine ilişkin ayrımdır.
i)
Tedbir Türlerine Çerçevesinde: Türkiye’nin bugüne kadar akdettiği
STA’lardaki AHM’lerin tamamında yalnızca uygulanan tedbirlerin (actual measures)
anlaşmazlık konusu olabileceği hükme bağlanmıştır. AB’nin BTA’larına bakıldığında
ise, AB’nin de BTA’larında yaygın olarak yalnızca uygulanan tedbirleri (actual
measures) uyuşmazlık konusu olarak düzenleme eğilimi olduğu görülmektedir.
Bununla birlikte, Kuzey Amerika ülkelerinin (ABD, Kanada, Meksika) yaklaşımına
paralel olarak, tasarı aşamasındaki tedbirler (proposed measures) de danışma
(consultation) aşamasına tabi olacak biçimde CETA AHM’sinde yerini bulmuştur.
Güncelleme kapsamında yapılacak AHM düzenlemesinde, uygulanan tedbirlerin
(actual measures) yanı sıra tasarı aşamasındaki tedbirlerin (proposed measures) de
uyuşmazlık konusu yapılabilmesi, özellikle Gümrük Birliği’nin işleyişiyle doğrudan
ilgili alanlarda Türkiye’nin mevzuat uyumu yükümlülüğüne ilişkin itirazlarının daha
erken aşamada AHM’de gündeme getirilmesine imkân verebilecektir. Bu çerçevede,
Türkiye’nin etkin olarak karar alınması sürecine katılmadığı ancak mevzuat uyumu
yükümlüğü bulunduğu bir konuda, Gümrük Birliği’nin genel hükümleri veya diğer
maddeleri gerekçe gösterilerek Türkiye tarafından itirazda bulunulması mümkün
olabilecektir
77
Türkiye’nin Gümrük Birliği’nin güncellenmesi sürecinden temel beklentilerinden
bir tanesi, Türkiye’nin mevzuat uyumu yükümlülüğü üstlendiği alanlarda, karar alma
sürecine dair istişare süreçlerine ve mekanizmalarına dâhil olmasıdır. Türkiye’nin,
AB’nin karar alma süreçlerine katılma talebi niteliği itibariyle siyasi bir taleptir. Diğer
taraftan, Türkiye’nin tasarı aşamasındaki tedbirlere AHM kapsamında itiraz hakkı
olması, Gümrük Birliği’nin etkin uygulanmasını sağlayacak hukuki bir taleptir.
Böylelikle, Türkiye’nin bu alanda daha geniş bir hareket kabiliyeti olacağı
düşünülmektedir.
ii) İstisna Bölümler/Kurallar Çerçevesinde: BTA’larda yaygın olarak belirli
bölüm/lerin veya hüküm/lerin anlaşma kapsamındaki AHM’de istisna tutulduğu
görülmektedir. BTA müzakereleri esnasında, pozisyon itibariyle belirli bir bölümün
veya hükmün AHM haricinde tutulması teklifi, sıklıkla ilgili konuda çıkabilecek bir
uyuşmazlıkta şikâyet edilmesi muhtemel taraftan geldiği gözlenmektedir. Bu
çerçevede, ülkemizin korumacı olduğu veya zaman zaman düzenlemelerin sınırları
dışına çıkabilmesi muhtemel bölüm/lerin veya hüküm/lerin anlaşmazlıkların halli
bölümünden
istisna
tutulması
yönünde
pozisyon
benimseyebileceği
değerlendirilmektedir.
Güncelleme sürecinde oluşturulacak AHM’nin yeni dönemde müzakere edilecek
ana başlıklardan tamamen ayrılarak değerlendirilmesi mümkün değildir. AHM’ye
ilişkin, Türkiye’nin pozisyonunun oluşturulması aşamasında, müzakere masasında
olacak hak veya yükümlülüklerin her biri için AHM’nin doğurabileceği olumlu veya
olumsuz etkilerin göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
7.3. Anlaşmazlıkların Halli Usulleri
Ankara Anlaşması ve 1/95 sayılı OKK’da yer alan AHM incelendiğinde, her ne
kadar Yargısal ve Yarı-Yargısal usule ilişkin genel düzenlemeler bulunduğu görülse
de; bu usullere başvuru yolları Ortaklık Konseyi’nden çıkacak karara, diğer bir deyişle
78
tarafların mutabakatına bağlı kılındığı için, bu durum söz konusu usulleri özünde
etkisiz kılmaktadır.
AHM’nin gözden geçirilmesi sırasında, sürecin etkinliğinin değerlendirilmeye
alınmasının yanı sıra mevcut usullerin korunup korunmayacağı veya diğer usullere de
yer verilmesinin faydaları tartışılması gereken bir diğer hususu oluşturmaktadır.
Öncelikle barışçıl usullerden hareket edildiği takdirde; Türkiye ile Güney Kore,
Malezya ve Şili ile arasındaki STA’larda iyi niyet (good office), uzlaşma (conciliation)
ve arabuluculuk (mediation) usullerine genel olarak yer vermiş olmakla birlikte;
bunlara
ilişkin
işleyiş
usullerinin
taraflarca
uyuşmazlık
çıktıktan
sonra
belirlenebileceği görülmektedir. Bununla birlikte, AB’nin son dönemde akdettiği
Kanada ve Singapur ile arasındaki STA’lar ile taslak TTIP metninde, AB’nin detaylı
arabuluculuk (mediation) kurallarından yana bir yaklaşım benimsediği dikkat
çekmektedir. Üçüncü tarafların dâhil olacağı bu usullerin işleyişinin detaylı olarak
belirlenmesi suretiyle tarafları, barışçıl yöntem ile uyuşmazlığı çözmelerine yönelik
teşvik etmek olumlu bir yaklaşım olabilecektir. Bu sebeple, Gümrük Birliği
kapsamında benzer bir düzenlemeye yer verilmesi Türkiye açısından da faydalı
olacaktır.
Diğer taraftan, barışçıl yollar ile çözülemeyen uyuşmazlıkların Yargısal veya YarıYargısal usuller ile çözülmesine yönelik etkin bir mekanizmanın oluşturulması da
diğer önemli bir konuyu oluşturmaktadır.
Tarafların üstlenecekleri yükümlülüklerin ve ekonomik bütünleşmenin ilgili
başlıklar kapsamında hangi düzeyde ve içerikte olacağı önem arz etmektedir. 1/95
sayılı OKK’da da yer aldığı üzere, Türkiye’nin üstlenmiş olduğu Gümrük Birliği’nin
işleyişiyle doğrudan ilgili alanlarda mevzuat uyumu yükümlülüğü bulunan konularda
ABAD yargılamasının kabul edilmesinin yararlı olacağı değerlendirilmektedir. Diğer
taraftan,
serbestleştirmenin
sınırlı
olduğu
alanlarda
Yarı-Yargısal
usul
benimsenebilecektir. Örnek olarak, hizmet ticareti müzakerelerinde, AEA modelinde
79
hizmet ticaretinin serbestleştirilmesinde karar kılınması durumunda, Türkiye’nin AB
Tek Pazarı’na tam entegrasyonu sağlanmış olacaktır. Bu çerçevede, AEA AHM’sine
benzer bir anlayış ile AET’den AEA’ye derç edilen hükümler veya bu iki anlaşmanın
uygulanması sebebiyle ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümü için, ABAD uyuşmazlık
konusu hükmün yorumlanmasına ilişkin karar verecektir. Diğer taraftan, hizmet
ticareti alanında GATS ve BTA’larda yer aldığı üzere mevzuat uyumunu içermeyen
ve her bir hizmet sektörü için pazara erişim ve ulusal muamele konusunda mevzuattan
kaynaklanan engellerin kaldırılması için taahhütlerde bulunulan bir yapıda genişleme
sağlanması halinde ise, AB’nin STA’larında yer alan “uyuşmazlık çözüm paneli” veya
“tahkim”
usulünde
Yarı-Yargısal
bir
sistemin
kabulünün
uygun
olacağı
değerlendirilmektedir.
7.4. Etkinlik
Güncelleme sürecinde AHM’nin geliştirilmesi aşamasında; tarafların öncelikli
olarak cevaplamaları gereken sorulardan biri, “mekanizmanın etkin kılınmasının”
tercih edilip edilmediğidir. Etkin bir AHM’nin işletilmesinin ve sürdürülmesinin
tarafların iradelerinden bağımsız ve sonucunda alınacak kararın da bağlayıcılık arz
etmesi beklenmektedir.
Tezin ilgili bölümleri altında da incelendiği üzere, Ankara Anlaşması ile 1/95 sayılı
OKK kapsamındaki AHM, sistemsel olarak hem ATAD nezdinde hem de tahkim veya
diğer mekanizmalar ile çözüme imkân tanımaktadır. Ancak, bu mekanizmaların
harekete geçirilmesi tarafların anlaşmalarına tabi olduğu için, bugüne kadar
işletilememiştir.
Bu çerçevede, AHM’ye hem başvuru aşamasının hem de sürecinin sürdürülmesi
aşamasının taraflarca bilinçli olarak çalıştırılmasının engellenmesinin önüne geçilmesi
gerekmektedir. Aksi halde, AHM içerisinde Yarı-Yargısal veya Yargısal usuller yer
almasına karşın tarafların siyasi olarak sistemi tıkayabilecek olması, sistemin ancak
80
diplomatik çözüm veya hukuki çözümsüzlük ile varlığını sürdürmesi sonucunu
doğuracaktır.
Bu çerçevede kabul edilecek mekanizmada, AHM’nin etkinliğinin sağlanmasına
yönelik şu hususların vurgulanmasında yarar görülmektedir:
i) Uyuşmazlığın
öncelikli
olarak
danışma
(consultation)
aşamasında
çözümlenmeye çalışılması önem arz etmektedir. Bu aşamada taraflar arasında bir
uzlaşı sağlanamaması halinde, uyuşmazlığın Yargısal veya Yarı-Yargısal nitelikteki
bir organ aracılığıyla çözümlenmesi gündeme gelecektir.
ii) STA’larda, Yarı-Yargısal usulde yürütülen AHM sürecinde, taraflardan birinin
hakem atamasından kaçınılması halinde sürecin tıkanmaması ve devam ettirilebilir
olmasının sağlanmasına önem verilmelidir.
iii) Çözüme ilişkin olarak alınacak kararın bağlayıcı olması ve anlaşmanın ihlalinin
mevcut olduğuna dair alınan bir karara rağmen ihlalin devam ettirilmesi halinde
anlaşmaya uygun karşı-tedbir alınabilmesinin temin edilmesi gerekmektedir. Bununla
birlikte, karşı-tedbirlerin ekonomik açıdan orantılı olmasının sağlanması ve aykırı
tedbirin ötesine geçen aşırı cezalandırıcı nitelikte olmasının engellenmesi
gerekmektedir.
Karşı-tedbirlere ilişkin AB’nin alacağı tedbirlerin Türkiye açısından daha ağır
sonuçlar doğurabileceği göz önünde bulundurulduğunda; karşı-tedbirlerin ekonomik
açıdan da orantılı olmasına yönelik güçlü ibarelerin bulunması Türkiye açısından
önemli olacaktır.
81
TARTIŞMA VE KISITLAR
Ülkeler arasındaki BTA’larda yer alan AHM’ler dünya ticaret sisteminin ayrılmaz
bir parçası haline gelmiştir. Ülkeler son dönemde anlaşmalarında yaygın olarak DTÖ
Panel sistemi temelli bir AHM inşa edilmesine çaba göstermektedirler.
Oluşturulan bu yapıda uyuşmazlığı yönetecek ve yönlendirecek bir üçüncü kişi
eksikliği dikkat çekmektedir. BTA’ların AHM’lerinde yer alan söz konusu eksikliği
ortadan kaldırabilmek için ülkeler, etkinlik ve işlevselliği sağlamak hedefiyle, açık ve
kesin usul kuralları ile belirli, etkin süreler içeren düzenlemeler ve kurallar koyma
yolunu seçmektedirler.
Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği’nin güncellenmesi kapsamında
oluşturulacak AHM’de tartışılacak konuların başında da sürecin etkin kılınması
gelecektir. Bu çerçevede Türkiye’nin, Gümrük Birliği güncellenmesi sürecinde
ekonomik ve ticari konularda elde edeceği kazanımlar AHM’nin etkin kılınmasına
yönelik müzakere pozisyonunu belirlemesinde temel ölçüt olacaktır.
Diğer taraftan, müzakereler esnasında Türkiye’nin AB’ye karşı ülke pozisyonunun
agresif veya defansif olacağı başlıklar bulunacaktır. AHM’nin anlaşmadaki bütün
kural
ve
düzenlemeler
üzerinde
doğrudan
etkisinin
bulunabileceği
değerlendirildiğinde, bunların bir AHM kapsamında hukuksal etki analizine tabi
tutulabileceği düşünülmektedir.
Gümrük Birliği güncellenmesine yönelik olarak tarafların pozisyonlarını belirleme
amacıyla yürüttükleri iç istişare süreçleri halen devam etmektedir. Bu süreçte, ilgili
başlıklar altında oluşturulacak Türkiye’nin müzakere pozisyonu ve müzakerelerin
devamı esnasında ortaya çıkması muhtemel olan kural ve düzenlemelerin AHM
çerçevesinde de ele alınması gerekmektedir.
82
Ayrıca, güncellenme kapsamında ele alınacak başlıkların münferiden de AHM’ye
tabi olması ya da AHM kapsamı dışında tutulması de söz konusu olabilecektir. Bu
çerçevede, benimsenecek yeni kurallar kapsamında farklı AHM usullerinin
uygulanabileceği de değerlendirilmektedir.
83
SONUÇ VE ÖNERİLER
Türkiye ile AB arasında başlayan Gümrük Birliği’nin güncellemesi süreci, iki taraf
açısından da politik öncelikler arasında yer almaktadır. Mevcut düzenlemelerin ileri
bir aşamaya taşınmasının hedeflendiği bu süreçte, tüm müzakerelerde olduğu gibi,
taraflar arasında kazanç/kayıp dengesi gözetilerek her iki tarafın çıkarına da hizmet
eden bir yapı tesis edilmesi öngörülmektedir.
Bu süreçte, AB için öncelikli olan konular Gümrük Birliği’nin tarım, hizmetler ve
kamu alımları alanlarını içerecek şekilde genişletilmesi; Türkiye için önceliği olan
konular ise Gümrük Birliği’nden Türkiye aleyhine var olan asimetrilerin giderilmesine
yönelik olarak AB’nin karar alma/danışma süreçlerine Türkiye’nin etkin katılımının
sağlanması, AB tarafından üçüncü ülkeler ile imzalanan STA’ların Türkiye için de
eşzamanlı yürütülmesine yönelik bir mekanizma tesis edilmesi ve karayolları
kotalarının kaldırılmasına yönelik düzenlemelerin belirlenmesi olacaktır.
Gümrük Birliği güncellenmesi kapsamında AHM’nin güncellenmesi yukarıda
bahse konu başlıklarının yanı sıra büyük önem arz edeceği muhakkaktır. Bu çerçevede,
Gümrük Birliği’nin hem mevcut işleyişinden kaynaklanan sıkıntılarını ele alabilecek,
hem de muhtemel genişlemesi halinde ortaya çıkacak hukuki durumun teminatı
olabilecek ve her iki tarafın da çıkarlarına hizmet edecek bir AHM’nin tesisi büyük
önem kazanacaktır.
Bununla birlikte, hem AB hem de Türkiye son dönemdeki anlaşmalarında DTÖ
sistemine benzer nitelikte AHM’lere yer vermektedirler. DTÖ siteminden hareket eden
taraflar kendi AHM yaklaşımları çerçevesinde anlaşmazlıkların halli usulü türleri,
kapsama alınacak tedbir ve konular ve diğer usul kuralları ile sürecin işletilmesi
konularında müzakerelere yoğunlaşacaklardır.
84
Güncelleme sürecinde yeni bir AHM oluşturulması aşamasında;
Türkiye’nin
akdettiği STA’lar ve DTÖ kapsamındaki anlaşmazlıkların halli deneyimi ve
tecrübeleri ile AB’nin diğer anlaşmalarında yer verdiği düzenlemelerin dikkate
alınmasının önem arz ettiği değerlendirilmektedir
Tez çerçevesinde, etkin olmayan bir AHM’nin anlaşmada yer almasının hukuki
açıdan bir değişiklik doğurmayacağı açıklıkla ortaya konmuştur. Etkin bir
mekanizmanın Türkiye’nin AB ile Gümrük Birliği’nden kaynaklı ilişkilerini uzun
vadede olumlu yönde etkileyeceği muhakkaktır.
Bununla birlikte, hukuken uygulanabilir bir AHM’nin uygulama alanı, içereceği
uyuşmazlıkların halli usulleri ve bu usullerin etkinliğine yönelik düzenlemeler
belirlenirken diğer başlıklar altında ele alınacak açılımların da göz önünde
bulundurulması gerekmektedir.
AHM kapsamında oluşturulacak yeni kurallar ve usuller, her iki tarafın da Gümrük
Birliği’nin mevcut hükümlerinin etkin uygulanmamasından kaynaklanan şikâyetlerini
ortadan kaldırabilecek ve gelecekte doğabilecek uyuşmazlıkların çözümünü
sağlayabilecek bir mekanizmanın tesis edilmesi açısından son derece önemli olacaktır.
Nitekim mevcut sorunların çözümü ile taraflar arasında olumlu bir atmosfer
yaratılması büyük katkı sağlayacak, muhtemel sorunların çıkma ihtimalini de
azaltacak, böylelikle ekonomik ve politik açıdan önemli bir kazanım elde edilecektir.
85
KAYNAKÇA
BAŞLAR, K. (2004) “Gümrük Birliği 'Anlaşması'nın (1/95 Sayılı Ortaklık Konseyi
Kararı’nın) Hukuksal Niteliği”, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Vol. 4/1, s.35.
URL: http://www.anayasa.gen.tr/gumruk.htm
BOSSCHE, P. (2005) “The Law and Policy of the World Trade Organization”,
Cambridge University Press.
BOSSCHE, P. ve LEWIS, M. (2013) "What to Do When Disagreement Strikes? The
Complexity of Dispute Settlement under Trade Agreements", Routledge, Trade
Agreements at the Crossroads edited by FRANKEL, S. ve LEWIS, M.
CHALMERS, D., DAVIES, G. & MONTI, G. (2010) “European Union Law”,
Cambridge University Press.
CHASE, C., YANOVICH, A., CRAWFORD, J. & UGAZ, P. (2013) “Mapping of
Dispute Settlement Mechanisms in Regional Trade Agreements – Innovative or
Variations on a Theme?”, World Trade Organization Economic Research and
Statistics
Division
Staff
Working
Paper
ERSD-2013-07.
URL:
https://www.wto.org/english/res_e/reser_e/ersd201307_e.pdf
DAVEY, J. (2006) "Dispute Settlement in the WTO and RTAs: A Comment", Oxford
University Press, Regional Trade Agreements and the WTO Legal System edited by
BARTELS, L. ve ORTINO, F.
DUR, A. ve ELSIG, M. (2015) “Trade Cooperation The Purpose, Design and Effects
of Preferential Trade Agreements”, Cambridge University Press.
86
Dünya Bankası (2015 “AB-Türkiye Gümrük Birliği Değerlendirilmesi Raporu
(Evaluation
of
the
EU-Turkey
Customs
Union)”
World
Bank.
URL:
http://www.worldbank.org/content/dam/Worldbank/document/eca/turkey/tr-eucustoms-union-eng.pdf
EUROPEAN
COMMISSION
(2015)
“Turkey
2015
Report”.
URL:
http://ec.europa.eu/enlargement/pdf/key_documents/2015/20151110_report_turkey.p
df
GÜNEŞ, A. (2009) “Avrupa Birliği Yönergelerinin Doğrudan Etkisi”, Ankara
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 58, Sayı: 2, ss.281-318.
URL: http://auhf.ankara.edu.tr/dergiler/auhfd-arsiv/AUHF-2009-58-02/AUHF-200958-02-gunes.pdf
GOODE, W. (2003) “Dictionary of Trade Policy Terms”, World Trade Organization,
Fourth Edition.
URL:http://ctrc.sice.oas.org/trc/WTO/Documents/Dictionary%20of%20trade%20%2
0policy%20terms.pdf
HASSANIEN, M. (2010) “United States Bilateral Free Trade Agreements:
Consistencies or Conflicts with Norms in the Middle East?”, Kluwer Law
International.
HORN, H., MAVROIDIS, P. & SAPIR, A. (2009) “Beyond the WTO? An Anatomy
of EU and US Preferential Trade Agreements”, Bruegel Blueprint, Volume VII.
URL:http://bruegel.org/wp-ontent/uploads/imported/publications/bp_trade_jan09.pdf
MARCEAU, G. ve KWAK, K. (2003) “Overlaps and Conflicts of Jurisdiction
Between the World Trade Organization and Regional Trade Agreements”, Oxford
87
Publishing Online, Regional Trade Agreements and the WTO Legal System edited by
BARTELS,
L.
ve
ORTINO,
F.
URL:
http://www.oxfordscholarship.com/view/10.1093/acprof:oso/9780199206995.001.00
01/acprof-9780199206995-chapter-21
MARCEAU, G. ve WYATT, J. (2010) “Dispute Settlement Regimes Intermingled:
Regional Trade Agreements and the WTO”, Journal of International Dispute
Settlement, Vol. 1, No. 1, ss. 67–95.
URL: http://jids.oxfordjournals.org/content/1/1/67.full.pdf+html
MATHIS, J. (2011) “From the Board: Preferential Trade Agreements: the WTO
Speaks ... Again”, Legal Issues of Economic Integration, Volume 38, Issue 4, ss.291295.URL:http://poseidon01.ssrn.com/delivery.php?ID=182125067086115001118122
11901301209704100502400905107809910109502900810006512307300601903602
10560620130030700791211180910920171040120210610220920081250770960180
64058028062117079086123103016122087120030097091094109097084082001010
126126100087086118024&EXT=pdf
ÖZMAN, A. (1964) “Devletlerin Egemenliği ve Milletlerarası Teşekküller”, Ankara
Üniverstesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 25, Sayı:1-4.
PAZARCI, H. (2005) “Uluslararası Hukuk”, Turhan Kitabevi.
QURESHİ, A. ve ZİEGLER, A. (2007) “International Economic Law”, Sweet &
Maxwell Limited.
REÇBER, K. (2002) “Türkiye-Avrupa Birliği İlişkilerine Hukuksal Bir Bakış”, İş Güç
Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 2, Sıra: 1, No: 57. URL:
http://www.isgucdergi.org/?p=article&id=57&cilt=4&sayi=2&yil=2002
88
ROBLES, E. (2006) “Political & Quasi-Adjucative Dispute Settlement Models in
European Union Free Trade Agreements - Is the Quasi-Adjudicative Model a Trend
or Is It Just Another Model?”, World Trade Organization Economic Research and
Statistics
Division
Staff
Working
Paper
ERSD-2006-09.
URL:
https://www.wto.org/english/res_e/reser_e/ersd200609_e.pdf
SEYİDOĞLU, H. (2009) “Uluslararası İktisat Teori ve Politika Uygulama”, Güzem
Can Yayınları.
SNYDER, F. (2002) “Regional And Global Regulation Of International Trade”, Hart
Publishing.
ŞANLI, C. (2013) “Uluslararası Ticari Akitlerin Hazırlanması ve Uyuşmazlıkların
Çözüm Yolları”, Beta Basım A.Ş.
ÜLGEN, S. ve DİLEK, P. (2015) “Gümrük Birliği’nde Yeni Dönem ve İş Dünyası”,
TÜSİAD, T/2015, 10-586. URL: http://www.tusiad.org.tr/__rsc/shared/file/GumrukBirliginde-Yeni-Donem-ve-Is-Dunyasi.pdf
WORLD TRADE ORGANIZATION (2011) "World Trade Report 2011 – The WTO
and Preferential Trade Agreements: From Co-existence to Coherence". URL:
https://www.wto.org/english/res_e/booksp_e/anrep_e/world_trade_report11_e.pdf
WORLD TRADE ORGANIZATION (2013) “Annual Report 2013”. URL:
https://www.wto.org/english/res_e/booksp_e/anrep_e/anrep13_e.pdf
WORLD TRADE ORGANIZATION (2015) “Annual Report 2015”. URL:
https://www.wto.org/english/res_e/booksp_e/anrep_e/anrep15_e.pdf
89
Yararlanılan İnternet Siteleri
http://www.ab.gov.tr/
http://www.anayasa.gen.tr/gumruk.htm
http://auhf.ankara.edu.tr/dergiler/auhfd-arsiv/AUHF-2009-58-02/AUHF-2009-58-02gunes.pdf
http://www.bos.rs/ccb/uploaded/Politikas/Evropske%20integracije/2.pdf.pdf
http://bruegel.org/wp-content/uploads/imported/publications/bp_trade_jan09.pdf
http://canadians.org/ceta
http://ctrc.sice.oas.org/trc/WTO/Documents/Dictionary%20of%20trade%20%20poli
cy%20terms.pdf
http://curia.europa.eu/jcms/jcms/j_6/
http://ec.europa.eu/index_en.htm
http://ec.europa.eu/enlargement/pdf/key_documents/2015/20151110_report_turkey.p
df
http://ec.europa.eu/trade/policy/accessing-markets/dispute-settlement/
http://ec.europa.eu/trade/policy/countries-and-regions/countries/turkey/
http://ec.europa.eu/trade/policy/countries-and-regions/agreements/
http://ec.europa.eu/trade/policy/in-focus/ceta/
http://ec.europa.eu/trade/policy/in-focus/ttip/
http://www.efta.int/eea/eea-agreement/eea-basic-features
http://www.ekonomi.gov.tr/intro/index.html
http://europa.eu/documentation/legislation/pdf/oa8107147_en.pdf
http://www.international.gc.ca/trade-agreements-accords-commerciaux/agr-acc/cetaaecg/index.aspx?lang=eng
http://www.isgucdergi.org/?p=article&id=57&cilt=4&sayi=2&yil=2002
http://jids.oxfordjournals.org/content/1/1/67.full.pdf+html
http://www.mediate.com/articles/SmithHbl20130104.cfm
http://www.mfa.gov.tr/default.tr.mfa
http://www.oxfordscholarship.com/view/10.1093/acprof:oso/9780199206995.001.00
01/acprof-9780199206995-chapter-21
90
http://www.pca-cpa.org/showpage37e7.html?pag_id=363
http://www.pca-cpa.org/showpage890a.html?pag_id=1389
http://www.resmigazete.gov.tr/default.aspx
http://trade.ec.europa.eu/doclib/docs/2014/december/tradoc_152982.pdf
http://trade.ec.europa.eu/doclib/press/index.cfm?id=1230
http://trade.ec.europa.eu/doclib/press/index.cfm?id=1307
http://trade.ec.europa.eu/doclib/docs/2015/january/tradoc_153021.8%20Dispute%20
settlement.pdf
http://www.tusiad.org.tr/__rsc/shared/file/Gumruk-Birliginde-Yeni-Donem-ve-IsDunyasi.pdf
https://ustr.gov/ttip
http://www.worldbank.org/
https://www.wto.org/
https://www.wto.org/english/res_e/booksp_e/anrep_e/world_trade_report11_e.pdf
https://www.wto.org/english/res_e/booksp_e/world_trade_report13_e.pdf
https://www.wto.org/english/res_e/booksp_e/anrep_e/anrep15_e.pdf
https://www.wto.org/english/tratop_e/dispu_e/dispu_by_country_e.htm
https://www.wto.org/english/res_e/reser_e/ersd201307_e.pdf
https://www.wto.org/english/res_e/reser_e/ersd200609_e.pdf
https://www.wto.org/english/docs_e/legal_e/legal_e.htm
https://www.wto.org/english/tratop_e/region_e/regrul_e.htm
https://www.wto.org/english/tratop_e/region_e/region_e.htm
91
ÖZGEÇMİŞ
İBRAHİM FATİH YETER
Adres
Telefon
E-posta
: Çiğdem Mah. 1560. Sokak Eko Sitesi A-1 Blk NO:14
Çankaya/Ankara/TÜRKİYE
: +90 (505) 613 16 03
: yeterf@ekonomi.gov.tr
KİŞİSEL BİLGİLER
Doğum Tarihi
: 05.10.1984
Doğum Yeri
: Merkez/Elazığ
Medeni Durumu : Bekar
Uyruğu
: Türkiye Cumhuriyeti
EĞİTİM
2009–2010
Lozan Üniversitesi
İSVİÇRE
Hukuk Fakültesi, Uluslararası ve Avrupa Ekonomi ve Ticaret Hukuku
Not Ortalaması: 6 üzerinden 5
2002–2008
Ankara Üniversitesi
Hukuk Fakültesi, Hukuk
Not Ortalaması: 100 üzerinden 70
1998-2002
Mustafa Kaya Anadolu Listesi
ANKARA
KASTAMONU
İŞ TECRÜBESİ
2010–2011
Çakmak Avukatlık Bürosu
Avukat
ANKARA
2008–2009
Çakmak Avukatlık Bürosu
Stajyer Avukat
ANKARA
MESLEKİ EĞİTİMLER/STAJLAR
Ekim 2007Aralık 2007
Uluslararası Çalışma Örgütü
Staj
Ağustos 2006Eylül 2006
UNICEF
Staj
ANKARA
Ağustos 2006Eylül 2006
Uluslararası Çalışma Örgütü
Staj
ANKARA
YABANCI DİLLER: İngilizce
HOBİLER: Müzik, Seyahat, Kitap
92
CENEVRE
Download