Yeme Bozukluklarında Tedavi Motivasyonu ve

advertisement
http://dergipark.ulakbim.gov.tr/iupcd/
Psikoloji Çalışmaları Dergisi 36-1 (2016) 41-64
Yeme Bozukluklarında Tedavi Motivasyonu ve Yordayıcıları*
F. Elif Ergüney Okumuş**, H. Özlem Sertel Berk***, Başak Yücel****
The Predictors And Role Of Treatment Motivation In Eating
Disorders
Özet
Yeme Bozuklukları (YB) gittikçe yaygınlaşan ve tedavi edilmediğinde kronikleşen, çok
bileşenli sağlık sorunlarıdır. Vakaların tedaviye başvuru oranlarının düşük, tedaviyi bırakma
oranlarının ise yüksek oluşu, son zamanlarda tedavi motivasyonu ile ilgili çalışmalara
dikkat çekmekte, tedaviyi planlarken vakaların tedavi motivasyonu ve ilgili faktörlerin
değerlendirilmesi tedavi etkinliğini arttırmaktadır. Ancak ülkemizde bu alanda yürütülen
araştırmalara rastlanmamaktadır.
Bu çalışmanın amacı YB vakalarında tedavi motivasyonu ve tedavi motivasyonunun
yordayıcıları olarak literatürde belirtilen yeme bozukluğu semptom düzeyi, beden imgesi
ve depresyon arasındaki ilişkileri incelemektir. Araştırma; 75 YB vakası kadın katılımcı
ile; SCID-I, Yeme Bozukluğunu Değerlendirme Ölçeği, Beck Depresyon Ölçeği, Kadınlar
için Fotoğraflı Figür Derecelendirme Ölçeği, Anoreksiya Nervoza Değişim Evreleri Ölçeği
ve Bulimiya Nervoza Değişim Evreleri Ölçeği kullanılarak yürütülmüştür.
Sonuçlar literatürdeki bilgilerle tutarlı olarak YB vakalarının semptom düzeyi, depresyon
düzeyi ve beden memnuniyetsizliği düzeylerindeki artışın tedavi motivasyonundaki düşüşle
ilişkili olduğunu, tedavi motivasyonunun en güçlü yordayıcısının ise yeme bozukluğu semptom düzeyi olduğunu göstermiştir. Bu bulgular yeme bozukluğunun sağaltımına yönelik
çalışmalarda vakanın içerisinde bulunduğu motivasyonel düzeye göre tedavi planlanması
gerektiğini ve tedavi sürecinde vakaların depresyon ve beden memnuniyetsizliği düzeylerinin
de değerlendirilmesini düşündürmesi açısından önem taşımaktadır.
Anahtar Kelimeler: Yeme Bozuklukları, Tedavi Motivasyonu, Beden İmgesi, Depresyon
Abstract
Eating Disorders (ED) are one of the psychiatric problems that increasingly become
prevalent and include serious health risks. Low treatment motivation is a common and
prominent factor in the progress of ED and lately became the focus of many researches.
Therefore evaluating the patients’ treatment motivation and related factors before planning
the treatment modality increase the efficiency of treatment. However studies including
these factors are rare.
The aim of this study is to evaluate the relations between treatment motivation symptom
severity, body image and depression. The study was conducted with 75 ED women with
*
Yazar Notu: Bu çalışma, ilk yazarın Yüksek Lisans Tez Araştırmasına dayanmaktadır.
** Uzm. Psk. İstanbul Üniversitesi Klinik Sağlık Psikolojisi Doktora Programı Öğrencisi, İstanbul
Sabahattin Zaim Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Görevlisi. e-mail: elif.okumus@izu.edu.tr
*** Doç. Dr. İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü, İletişim: osberk@istanbul.edu.tr
****Prof. Dr. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı
42
Ergüney Okumuş, Sertel Berk, Yücel
using; SCID-I, Eating Disorders Examination Questionnaire, Beck Depression Inventory,
Photographic Figure Rating Scale, Anorexia Nervosa Stages of Change Questionnaire and
Bulimia Nervosa Stages of Change Questionnaire.
According to the results of this study, with the consistence of previous studies; increasing
levels of eating disorders symptom severity, depression, body dissatisfaction were related
with decreasing levels of treatment motivation in the patients with ED. The best predictor
of treatment motivation was eating disorder symptom severity.
These results suggest the value of evaluating the level of treatment motivation and
related factors when planning ED treatment models focusing on symptom severity and
body dissatisfaction.
Keywords: Eating disorders, Treatment Motivation, Body Image, Depresssion.
Giriş
Yeme Bozuklukları (YB) günümüzde giderek yaygınlaşan ve hayati risk
içeren sağlık sorunlarındandır. Yeme ve beden ile ilgili patolojinin temel oluşturduğu bu durumlar, Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı’nda
(DSM-5); Beslenme ve yeme bozuklukları olarak ele alınmaktadır (Amerikan
Psikiyatri Birliği, 2013). Bu kategorideki Pika ve Geri Çıkarma Bozukluğu sıklıkla çocukluk çağında meydana gelmekteyken; Anoreksiya Nervoza
(AN), Bulimiya Nervoza (BN) ve Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu (TYB) ise
çoğunlukla ergenlik döneminde başlayan ve tedavi edilmediğinde düzelme
olasılığı oldukça düşük olan kompleks yeme bozukluklarıdır. Genel olarak ele
alındığında bu problemlerin odak noktası kişilerin kilo ve beden görünümüne
aşırı önem vermesi, kilo almayla ilgili aşırı endişeler sonucunda oluşan dengeleyici davranışlardır. AN; düşük kilo ile seyreden (Beden Kitle İndeksi yani
BKİ’nin Dünya Sağlık Örgütü’nce belirlenen standardın altında olduğu), kilo
ve bedenle ilgili aşırı uğraşın bulunduğu, kilo almamak/vermek için yemeyi
kısıtlama, tıkınırcasına yiyip ardından çıkarma gibi yöntemlerin kullanıldığı
kategoridir. BN’de ise farklı olan durum; vakaların normal kiloda ya da şişman olmalarıdır. TYB ise sıklıkla obez vakalarda da görülen, kısa bir zaman
içerisinde (örneğin iki saatlik bir süre) normal miktarın çok üzerinde, adeta
kendini kaybedercesine ve sanki hiç duramayacakmış gibi tıkınırcasına yeme
ataklarının varlığı ile karakterizedir.
Yeme bozuklukları tipik olarak ergenlik döneminde başlar, vakaların çoğu
kadındır, klinik tabloya pek çok psikiyatrik ve medikal problem eşlik edebilir.
YB’nin yaşam boyu görülme sıklığı %1-4 olup (Allen, Byrne, Oddy ve Crosby,
2013; Smink, von Hoeken ve Hoek, 2012) bu oran ülkemizde de %1-3 civarında
bulgulanmıştır (Vardar ve Erzengin, 2011). Yeni tanı sistemleri AN’deki düşük
kiloya bağlı amenore (adet görememe) ve BN’deki belirli sürede ortaya çıkan
belirli sayıdaki tıkınırcasına yeme atağı ve telafi davranışlarını tanı kriteri dı-
Yeme Bozukluğunda Tedavi Motivasyonu
43
şında bırakarak önceden BTA (başka türlü adlandırılamayan) sayılan vakaların
da tam tanı alabilmesine imkan sağlamıştır. Böylece gelecekteki araştırmalarda
YB görülme sıklığında artış olması beklenmektedir.
Yeme bozukluklarında etiyolojiye bakıldığında biyolojik, psikolojik ve sosyal
etkenlerin rol oynadığı çok faktörlü bir yapı dikkat çekmektedir (Garner, 2002;
Gordon, Denoma ve Joiner, 2005; Poliviy ve Herman, 2002). Etiyolojinin çok
bileşenli yapısı, tedavi çalışmalarını da doğrudan etkilemektedir (Grave, 2011).
Tedavi sürecinde farklı ekollerden temel alan psikoterapi uygulamaları, davranışsal yöntemler, beslenme terapisi ve medikal tedavinin bileşenlerini içeren
uygulamalar multidisipliner bir ekip tarafından uygulanmaktadır. Bu alandaki
tedavi müdahaleleriyle ilgili çalışmalar geçen 50 yılda önemli bir ivme kazanmasına rağmen, tam bir iyileşme durumu (tüm semptomların ortadan kalkması)
vakaların ancak yarısı için mümkün olabilmektedir (Herzog ve Eddy, 2007).
Vakaların çoğunlukla kendi kararları dışında tedaviye getirilmeleri, kendisi
tedaviye gelen vakalarda ise tedaviye başvurunun hastalığın başlangıcından
çok sonra olması, tedavi reddi ya da tedaviyi yarıda bırakma oranı sık karşılaşılan ve tedavi motivasyonu (TM) düşüklüğü ile ilişkilendirilen sorunlardır
(Eivors, Button, Warner ve Turner, 2003; Mahon, 2000; Campbell, 1999). Son
dönemlerde YB alanındaki çalışmalar bu sorunu odak noktası haline getirmiştir.
Sağlık psikolojisi perspektifinden bakıldığında YB’de tedavi motivasyonu
çalışmaları Teoriler Arası Model (Transtheoretical Model-TTM) ve Değişim
Evreleri temelinde ele alınabilmektedir. Prochaska ve DiClement (1982) tarafından geliştirilen ve pek çok farklı sağlık sorununa başarıyla uygulanan bu
model, YB alanında da umut vaat edici sonuçlar vermektedir (Castro-Fornieles,
Bigorra, Martinez-Mallen, Gonzalez, Moreno, Font ve Toro, 2011; McHugh,
2007; Ametller, Castro, Serrano, Martinez ve Toro, 2005; Gusella, Buttler,
Nichols ve Bird, 2003; Rieger, 2000). Bu doğrultuda, önce vakaların tedavi
motivasyonlarının değerlendirilip tedavinin, vakanın motivasyonel durumuna
uygun olarak planlanması, tedavi etkinliğini arttırmanın bir yolu olarak vurgulanmaktadır (Dunn, Neighbours ve Larimer, 2003).
TTM değişimi doğrusal olmayan bir süreç olarak ele almakta ve değişimin
evrelere ayrıldığını öne sürmektedir. Bu evreler; 1. Tasarlama Öncesi (Eyleme
geçmenin düşünülmediği evre). 2.Tasarlama (Eyleme geçme niyetinin olduğu
evre). 3.Hazırlık (Yakın zamanda eyleme geçme niyetinde olunup hali hazırda
davranış değişimi için bazı adımların atıldığı evre). 4.Eylem (Yaşam tarzında
belirgin davranış değişiminin olduğu evre). 5.Sürdürme (Davranış değişiminin
gerçekleştirildiği ve sürdürüldüğü evre). TTM kişilerin bu evreler boyunca deneyimlediği aktiviteleri ‘değişimin yöntemleri’, değişimin yarar ve zararlarının
birey tarafından hesaplanarak oluşturulmasını ‘kararsal denge’ ve bireylerin bu
değişimi gerçekleştirmeye yönelik inançlarını da ‘öz-etkinlik’ olarak tanımlar
44
Ergüney Okumuş, Sertel Berk, Yücel
(Prochaska ve Diclemente, 1982). YB alanında TTM yapılarını temel alan
çalışmalar tedavi motivasyonunun vakaların hastanede kalış süresini, tedavi
sürecinde alınan kiloyu, tedaviyi yarıda bırakma oranlarını, yeme bozukluğu
semptomlarındaki düşüşü ve tedavi kazanımlarının sürdürülmesini yordadığını
göstermiştir (Castro-Fornieles ve ark., 2011; Gusella ve ark., 2003; Mchugh,
2007). 70 AN vakası ile yapılan bir çalışmada hastane yatışı sırasında ölçülen
tedavi motivasyonu düzeyinin, YB ve depresif semptom düzeyi ile negatif
yönde ilişkili olduğu (Serrano, Castro, Ametller,Martinez ve Toro, 2004) ayrıca
motivasyonel düzeyin vakanın hastanede ne kadar süre kalacağını yordadığı
bulgulanmıştır (Ametller, Castro, Serrano, Martinez ve Toro, 2005) . Benzer
sonuçlar BN vakalarında da gözlemlenmiştir (Martinez ve ark., 2007). Dolayısıyla vakaların içerisinde bulunduğu motivasyonel duruma uygun olarak tedaviyi
planlamak tedavi etkinliğini arttırma da önem taşımakta olup bu doğrultuda
geliştirilen tedavi programları da dikkat çekmektedir (Touyz, Thornton, Rieger,
George ve Boumont, 2003).
Yeme bozukluklarında tedavi motivasyonuyla doğrudan ilgili kavramlardan
biri olan depresyon, YB vakalarında en sık karşılaşılan ve tedaviyi olumsuz
etkileyen psikopatoloji durumudur (Casper, 1998; Godart ve ark., 2007; Levy
ve Dixon, 1985). Bu alandaki çalışmalarda depresif semptomlardaki artış
tedavi motivasyonundaki düşüşle ilişkilendirilmekte, vakaların depresyon
düzeylerinin yüksek olması durumunda tedaviye yönelik motivasyonlarının
azaldığı görülmektedir (Rieger ve ark., 2000; Zaitsoff ve Taylor, 2009). Fennig ve Hadas (2010)’ın YB vakalarında yaptığı çalışma ise şiddetli depresyon
varlığında hastalığın kronikleşmesinin yanı sıra yalnızca tedavi değil yaşama
karşı genel bir motivasyon kaybının ortaya çıktığını göstermektedir. Bu doğrultuda depresyonun, hastalığın şiddeti ve tedavi motivasyonu arasındaki ilişkinin gücüne etki eden güçlü bir faktör olduğu düşünülmektedir. YB’de tedavi
motivasyonuyla ilgili bir diğer önemli kavram ise Beden İmgesidir. Beden
imgesi, yeme bozukluğunda hem tanı kriteri hem de tedavinin odakları arasında
yer almakta olup iki bileşenli bir yapı olarak ele alınabilir. Beden imgesinin
algısal boyutu olan Beden İmgesi Bozukluğu (BİB); bireyin beden imgesini
hatalı yargılamasıdır. Tutumsal boyutu olan Beden Memnuniyetsizliği (BM) de
bedenin biçimiyle ilgili hoşnutsuzluk olarak tanımlanabilir. Yapılan çalışmalar
BM’deki artışın TM’deki düşüşle ilişkili olduğunu göstermektedir (Gusella ve
ark., 2003; Martinez ve ark., 2007). Buna karşın BİB ile TM arasındaki ilişkiyi
doğrudan inceleyen çalışmalara literatürde rastlanmamaktadır.
Kısaca özetlersek alandaki çalışmalara baktığımızda; YB ve depresif semptom düzeyinin ve beden memnuniyetsizliğinin yüksek oluşunun, tedavi motivasyonundaki düşüşle ilişkili olduğu görülmektedir (Jordana ve ark., 2003;
Rieger ve ark., 2002; Rieger ve ark., 2000; Zaitsoff ve Taylor, 2009). Ancak
Yeme Bozukluğunda Tedavi Motivasyonu
45
literatürde YB alanında tedavi motivasyonu ve ilgili değişkenleri inceleyen
kapsamlı araştırmaların sayılı olduğu ve bu çalışmalarda beden imgesinin
sadece tutumsal bileşen olan BM üzerinden değerlendirildiği anlaşılmaktadır.
Öte yandan ülkemizde klinik örneklemde yürütülen YB çalışmalarının çok
az olduğu ve tedavi motivasyonu ve ilgili değişkenleri ele alan hiçbir çalışma
olmadığı görülmektedir. Ayrıca YB’deki tedavi motivasyonu araştırmalarının
pek çoğunun batı kökenli olması ve benzer yapının doğudaki izdüşümüne dair
çalışmalara rastlanmaması da dikkat çekmektedir. Dolayısıyla bu çalışmanın
amacı; YB vakalarında tedavi motivasyonu ve tedavi motivasyonun yordayıcıları olarak literatürde belirtilen yeme bozukluğu semptom düzeyi, beden
imgesi ve depresyon arasındaki ilişkilerin Türk yeme bozukluğu örnekleminde
incelenmesidir. Araştırmanın en önemli sorusu YB vakalarının klinik özellikler
ve tedavi motivasyonu açısından nasıl bir dağılım göstereceğidir. Araştırma
hipotezlerini kısaca belirtirsek; H1: Yeme bozukluğu aktif olan vakaların,
remisyonda olanlara kıyasla tedavi motivasyonları düşük olacaktır H2: YB
semptom düzeyi, depresyon, beden memnuniyetsizliği, beden imgesi bozukluğu ve eşlik eden diğer psikiyatrik bozuklukların oluşu, tedavi motivasyonunu
yordayacaktır. Ayrıca araştırmanın bir diğer önemli sorusu da YB semptom
düzeyi ile tedavi motivasyonu arasındaki ilişkide depresyonun biçimlendirici
etkisinin olup olmayacağıdır. Bu bağlamda araştırma soruları ve hipotezleri
hem AN hem de BN gruplarında araştırılacaktır.
Bu araştırma ile ülkemizdeki YB vakalarının tedavi motivasyonlarına dair bilgi elde edilmesi, TM’yi etkileyen değişkenlerin araştırılması ve bu değişkenleri
içeren tedavi programlarının planlanmasının mümkün olacağı düşünülmektedir.
Yöntem
Örneklem
Araştırma 75 kadın YB vakası ile yürütülmüştür. Örneklemin farklı motivasyonel düzeydeki katılımcıları kapsaması amacıyla YB tanısı alan ve tedavinin farklı evrelerinde olan ya da tedavi almayan, geçmişte YB tanısı almış
olup şuan da kısmi ya da tam remisyonda olan katılımcılar dahil edilmiştir. Bu
doğrultuda İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Birimi, Yeme
Bozuklukları Polikliniği’ne 2002-2012 yılları arasında tedaviye başvurmuş
200 kişiden oluşan veri tabanından yararlanılmıştır. Ağustos 2011-Mart 2012
tarihleri arasında ulaşılan ve çalışmaya katılmayı kabul eden 80 kişiden 5’i
kriterlere uygun olmadığı için (gebelik, malnütrisyon, YB dışında tanı, eşlik
eden psikotik bozukluk vb.) çalışma dışı bırakılarak analizler kalan 75 vaka
üzerinden değerlendirilmiştir. Vakaların 44’ü Anoreksiya Nervoza Grubunda
(ANG) ve 31’i Bulimiya Nervoza Grubunda (BNG) grubunda yer almıştır.
Vakaların yaşları 13-45 arasında değişmekte olup (Ort.=25, SS=7), BNG’nin
46
Ergüney Okumuş, Sertel Berk, Yücel
yaş ortalaması ANG’den anlamı derecede yüksektir (Z=-2.139, p<0.05). Demografik özellikler açısından; vakaların %79’u bekar, %61’i üniversite ve üstü
eğitim düzeyinde, %72’si orta gelir düzeyinde yer almaktadır. Katılımcıların
YB kategorilerindeki dağılımları Tablo 1’de gösterilmekte olup aktif YB olan
vakalardan 7 tanesi AN-Kısıtlama (AN-K), 5 tanesi AN-Çıkartma (AN-Ç),
11 tanesi BN-Çıkartma (BN-Ç) ve 1 tanesi de çıkartma olmayan tipteki BN
tanısını karşılamıştır.
Tablo 1: Katılımcıların YB Hastalık Düzeyi Kategorilerine göre Ham ve Yüzde
Sıklık Dağılımları
Aktif Yeme Bozukluğu
Kısmi Remisyon
Tam Remisyon
ANG % (N)
27,3 (12)
43,2 (19)
29,5 (13)
BNG % (N)
38,7 (12)
51,6 (16)
9,7 (3)
Toplam % (N)
32 (24)
46,7 (35)
21,3 (16)
Veri Toplama Araçları
Beden Kitle İndeksi (BKİ). Bireyin kilosunun, boyunun karesine bölünmesiyle hesaplanan BKİ, Dünya Sağlık Örgütü’ne göre 18.5’in altında ise
zayıf, 18.5-24.9 arasında normal, 25.5-29.9 arasında aşırı kilolu, 30 üzerinde
ise obezite olarak kategorize edilmektedir (WHO, 2000).
Demografik Bilgi Formu. Araştırmacılar tarafından hazırlanan demografik
bilgi formunda katılımcıların demografik özelliklerine ek olarak YB başlangıç
yaşı, hastalık öncesi BKİ, en düşük-en yüksek kilo, geçmiş tanı ve tedavi başvuruları gibi hastalıkla ilgili bilgiler sorgulanmıştır. Demografik bilgi formu
ilk yazar tarafından vakalara görüşme şeklinde uygulanmıştır.
DSM-IV Eksen I Bozuklukları için Yapılandırılmış Klinik Görüşme
(SCID-I). DSM-IV Eksen I Bozukluklarında tanı koyma amaçlı olarak First,
Spitzer, Gibbon ve Williams (1997) tarafından geliştirilen ve Çorapçıoğlu,
Aydemir, Yıldız, Esen ve Köroğlu’ndan oluşan bir ekip tarafından 1999 yılında
Türkçeye uyarlanan SCID-I bu çalışmada katılımcıların YB tanısını karşılayıp karşılamadığı ve eşlik eden diğer psikiyatrik bozuklukların belirlenmesi
amacıyla kullanılmıştır.
Anoreksiya Nervoza Değişim Evreleri Ölçeği (ANDEÖ). 20 soruluk kendini
bildirim envanteri şeklinde olan ANDEÖ (Rieger, Touyz ve Beumont, 2002)
temelini Transteorik Model’den almakta olup AN’li vakaların içerisinde bulunduğu motivasyonel değişim evresini belirlemek amacıyla kullanılmıştır. Ölçekte
her sorunun altında tedaviye hazır oluşun 5 motivasyonel evresiyle (tasarlama
öncesi, tasarlama, hazırlık, eylem ve sürdürme) örtüşen 5 ifade yer almakta olup
katılımcılardan kendilerinin şuan ki durumuna uygun olan madde/maddeleri
Yeme Bozukluğunda Tedavi Motivasyonu
47
seçmesi istenmektedir. Ölçekten alınan toplam puan 0-100 arasında, ortalama
puanlar 1 (tasarlama öncesi) ile 5 (sürdürme) arasında değişmekte olup artan
puanlar motivasyon düzeyinin yüksek olduğunu göstermektedir. Her bir evrenin
ortalama puan üzerinden kesme noktaları da mevcut olduğu için (<1.5=tasarlama
öncesi, 1.5-2.4 =tasarlama, 2.5-3.4=hazırlık, 3.5-4.4=eylem <4.5=sürdürme)
sonuçları kategorik olarak değerlendirmekte mümkündür. Ölçeğin iç tutarlılık
katsayısı .90, test tekrar test güvenirlik katsayısı .89’dur (Rieger ve ark., 2002).
Ergüney ve Sertel-Berk (2012) tarafından Türkçe ’ye uyarlanan ANDEÖ’nün
bu çalışmadaki Cronbach Alfa güvenirlik katsayısı .92’dir.
Bulimiya Nervoza Değişim Evreleri Ölçeği (BNDEÖ): 20 maddelik kendini bildirim ölçeği olan BNDEÖ’nün 15 sorusu ANDEÖ ile ortak, diğer 5
soru ise tıkınırcasına yeme atakları ve bulimik patoloji ile ilgilidir (Martinez,
Castro, Morer, Calcvo, Vila ve ark., 2007). BN vakalarında semptomlara
özgü olarak tedavi motivasyonunun hangi düzeyde olduğunun belirlenmesi
amacıyla kullanılmaktadır. Türkçe uyarlaması Ergüney ve Sertel-Berk (2012)
tarafından yapılan ölçeğin yapısı ve puanlaması ANDEÖ ile aynı şekilde olup
1 ve 3. maddelerin, madde toplam puanla olan korelasyonları .30’dan küçük
çıktığı için ilgili maddeler elenerek analizler 18 maddelik toplam puanı esas
alarak yapılmıştır. Ölçekten alınan puanların yükselmesi motivasyon düzeyinin
artışına işaret etmektedir. Ölçeğin bu çalışmadaki Cronbach Alfa güvenirlik
katsayısı .92’dir.
Yeme Bozukluklarını Değerlendirme Ölçeği (YBDÖ): Bu ölçek Yeme
Bozukluğunu Değerlendirme Görüşmesinin (Fairburn, 2008) kendini bildirim
envanteridir. 33 sorudan oluşan ölçeğin Kısıtlama (K), Tıkınırcasına Yeme (TY),
Beden Şekliyle ilgili Endişeler (BE), Yemeyle ilgili Endişeler (YE) ve Kiloyla
ilgili Endişeler (KE) olmak üzere 5 alt ölçeği bulunmaktadır. Alt ölçek ve toplam puan 0 ile 6 arasında değişmekte olup yükselen puanlar yeme bozukluğu
patolojisinin büyüklüğüne işaret etmektedir. Ölçeğin Türkçe uyarlamasında
iç tutarlık katsayısı .93, test tekrar test güvenirliği ise .91 olarak belirtilmiştir
(Yücel, Polat, İkiz, Pirim-Düşgör, Yavuz ve Sertel-Berk, 2011). Ölçeğin bu
çalışmadaki Cronbach Alfa güvenirlik katsayısı .85’dir.
Kadınlar için Fotoğraflı Figür Derecelendirme Ölçeği (FRDÖ): Beden
imgesinin iki boyutlu ölçümünü sağlayan bu ölçek, BKİ’leri aşırı zayıftan obeze
kadar değişen 10 kadın figüründen oluşmaktadır (Swami, Salem, Furnham ve
Tove, 2008). Ölçeğin ilk 3 sorusu algılanan fiziksel çekiciliği, 4 ve 5. soruları
ise beden memnuniyetsizliğini ölçmektedir. Böylece ölçekten beden imgesi
bozukluğu (FRDÖ-BİB) ve beden memnuniyetsizliğine (FRDÖ-BM) dair puan
elde edilebilmektedir. Ölçeğin Türkçe uyarlamasında yapı geçerliği -.31, test
– tekrar test güvenirliği .83 olarak belirtilmiştir (Sertel-Berk ve Yücel, 2011).
48
Ergüney Okumuş, Sertel Berk, Yücel
Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ): Beck (196) tarafından geliştirilmiş ölçek
21 maddeden oluşmakta ve depresyonda görülen duygusal, bilişsel ve motivasyonel belirtileri kendini bildirim şeklinde ölçmektedir. Her sorunun altındaki
maddeler 0-3 arasında puanlanmakta ve alınan yüksek puanlar depresyon
düzeyinin arttığına işaret etmektedir. Ölçeğin Türkçe uyarlamasında Cronbach
Alpha güvenirlik katsayısı .80 olarak bulgulanmıştır (Hisli, 1989).
İşlem
Araştırmada yer almayı kabul eden katılımcılar araştırma hakkında bilgilendirilmiş ve araştırmaya gönüllü katıldıklarına dair onam formunu imzalamışlardır. Ardından katılımcılarla ortalama 20 dakikalık yarı yapılandırılmış bir
klinik görüşme yapılmış, katılımcının demografik bilgileri, BKİ’si ve hastalık
öyküsü değerlendirilmiştir. Sonrasında SCID-I uygulanarak katılımcının psikopatolojik tanı değerlendirilmesi yapılmıştır. SCID-I uygulamaları makalenin
ilk yazarı tarafından SCID-I ile ilgili sertifikalı eğitimin tamamlanmasının
sonrasında gerçekleştirilmiştir. Son olarak katılımcılardan araştırma bataryasını (rasgele sıralanmış olan YBDÖ, FRDÖ, BDÖ ve ANDEÖ/BNDEÖ)
doldurmaları istenmiştir. ANDEÖ ve BNDEÖ’den hangisinin uygulanacağına,
vakanın şimdiki ya da geçmişteki YB tanısı ve öne çıkan semptomları göz
önünde bulundurularak karar verilmiştir. Uygulamalar İTF Psikiyatri Birimi
Yeme Bozukluğu Polikliniği’nde gerçekleştirilmiştir. Her bir uygulama yaklaşık
olarak 40 dakika sürmüştür.
Veri Analizi
Veri analizinde betimsel istatistiki yöntemler (ortalama, standart sapma,
ranj) ve normallik dağılımları değerlendirilmiştir. Ortalama puanların kategorilere göre farklılaşması Mann Whitney U testi ile karşılaştırılmış, ölçek
puanlarının birbiriyle ilişkisi Spearmen Sıralı Korelasyon Değişmezlik Katsayı
Testi analiziyle ölçümlenmiştir. YB semptom düzeyi, depresyon ve beden imgesi
bozukluk düzeyinin tedavi motivasyonu üzerindeki yordayıcı etkisi, çoklu
doğrusal regresyon analizi ile değerlendirilmiştir. YB semptom düzeyi ile tedavi
motivasyonu düzeyi arasındaki ilişkiye depresyon puanlarının biçimlendirici
etkisi Hiyerarşik Doğrusal Biçimlendirici Regresyon Analizi ile ölçümlenmiştir.
Bu analizde, Baron ve Kenny’nin (1986) önerilerine göre yordayıcı değişkenle
yordanan değişken arasındaki ilişki/korelasyon anlamlı olmalı ancak yordayıcı
değişken ve biçimlendirici değişken; biçimlendirici değişken ve yordanan değişken arasında anlamlı bir ilişki olması gerektiğine dair herhangi bir ön koşul
yoktur. Bu doğrultuda analize dahil edilecek tüm ölçek puanları önce standart
skora dönüştürülmüştür. Yordayıcı ve biçimlendirici değişkene ait standart skor
puanları çarpılarak ortak etki değişken puanları hesaplanmıştır. Regresyona I.
Yeme Bozukluğunda Tedavi Motivasyonu
49
adımda yordayıcı değişken, II. adımda biçimlendirici değişken ve III. adımda
ortak etki değişkeni girilerek analiz yapılmıştır.
Bulgular
Demografik bilgi formu ve klinik görüşmeden elde edilen bilgiler doğrultusunda AN ve BN grupları kıyaslanarak tanımsal incelemeler yapılmıştır.
Buna göre tıbbi eş tanı, ailede psikiyatrik bozuklukların varlığı, ilaç kullanımı
ve Beden İmgesi Bozukluğu açısından AN ve BN grupları arasındaki farklar
X2 bağımsızlık testi ile karşılaştırılmıştır. Tablo 2’de görülmekte olduğu gibi;
ANG’de tıbbi eş tanı % 31.8 (n=14) oranında görülürken BN’de bu oran %
41.9’dur (n= 13). İlaç kullanım sıklıkları ve ailede psikiyatrik bozukluk öyküsü her iki grupta da birbirine yakın oranlarda bulunmuştur. FRDÖ-BİB ile
kategorik olarak ölçülen Beden İmgesi Bozukluğu açısından ise AN’ler kendilerini olduklarından daha zayıf (%43.2) ve BN’ler kendilerini olduğu gibi
görme eğilimindedir (%61.3). Bu farklılaşmaların hiç biri istatistiksel olarak
anlamlı bulunmamıştır.
Tablo 2: Vakaların tıbbi eş tanı, ailede psikiyatrik bozukluk öyküsü, ilaç
kullanımı ve beden imgesi bozukluğu kategorilerindeki sıklık dağılımları.
Tıbbi Eş Tanı
ANG
% (N)
Var
31,8 (14)
Yok
68,2 (30)
Toplam 100 (44)
BNG
% (N)
41,9 (13)
58,1 (18)
100 (31)
Toplam Test İstatistiği
% (N)
36 (27) X2=0.808
64 (48)
100 (75)
Ailede Psikiyat- Var
40,9 (18) 51,6 (16) 54,7 (34) X2=0.841
rik Bozukluk
Yok
59,1 (26) 48,4 (15) 45,3 (41)
Toplam 100 (44) 100(31) 100 (75)
İlaç Kullanımı Var
43,2 (19) 41.9 (13) 42,7 (32) X2=0.012
Yok
56,8 (25) 58,1 (18) 57,3 (43)
Toplam 100 (44) 100 (31) 100 (75)
Beden İmgesini Değerlendirme
Zayıf
Tam
Şişman
Toplam
43,2 (19)
38,6 (17)
18,2 (8)
100 (44)
22,6 (7)
61,3 (19)
16,1 (5)
100 (31)
34,7 (26) X2=4.215
48 (36)
17,3 (13)
100 (75)
Tedavi özellikleri açısından ele alındığında ise BNG’de tedaviye başvuru
çoğunlukla (%61.3) vakaların kendi istekleri doğrultusunda olurken ANG’de
50
Ergüney Okumuş, Sertel Berk, Yücel
aile ve eş isteğiyle başvuru daha sık (%54.5) bulunmuştur. Psikiyatrik eş tanı
açısından değerlendirildiğinde yapılan SCID-I uygulaması sonucunda vakaların
% 67’sinde ek bir psikiyatrik tanının varlığı bulgulanmış; bu oran ANG’de %50
ve BNG’de %80 civarında görülmüştür. En yaygın görülen psikiyatrik ek tanı
ise % 48 ile Majör Depresyon olmuştur.
Ayrıca Tablo 3’te görüldüğü gibi hastalık süresi ve hastalık öncesi BKİ açısından BNG’nin ortalamaları ANG’den anlamlı derecede yüksektir (sırasıyla
Z=-2.200, p<0.05; Z=-2.815, p<0.01). Tanı süresinin uzunluğu ve DSM-IV’e
göre semptom başlangıç yaşı ele alındığında ise ANG ve BNG arasında anlamlı
bir farklılık saptanmamıştır (sırasıyla, Z=-.409, Z=-.234, p>0.05).
Tablo 3: Vakaların hastalık süresi, şimdiki tanı süresi ve DSM-IV’e göre
semptom başlangıç yaşı ortalama, standart sapma ve test istatistiği değerleri
HS (ay)
HÖ BKİ
Tanı
Süresi
SBYaşı
ANG (N=44)
Ort / SS
59 / 39,1
20,5 / 3,3
26,9 / 28,1
BNG (N=31)
Ort / SS
93,4 / 68,2
22,9 / 3,7
20,2 / 14,7
Toplam (N=75)
Ort / SS
73,2 / 55,4
57,5 / 10,4
24,1 / 23,6
Test İstatistiği
17,4 / 4,2
17,3 / 3,1
17,4 / 3,8
Z= -,234
*p<0.05, **p<0.01
Z= -2,200*
Z= -2,815**
Z= -,409
HS=Hastalık süresi (ay), HÖ BKİ=Hastalık Öncesi BKİ, Tanı Süresi=
Şimdiki tanının konulduğundan beri geçen süre (ay), SB Yaşı=DSM-IV’e göre
yeme bozukluğu semptomlarının başlangıç yaşı
Araştırma değişkenlerine göre kıyaslandığında ise YBDÖ-T puanları ve
tüm alt testlerde BN vakaları AN vakalarından daha yüksek puanlar almışlardır (sırasıyla Z=-4.666, Z=-3,923, Z=-5.062, Z=-4.554, Z=-4.025, p<0.001).
BNG’nin depresyon puanları da ANG’ye göre daha yüksek bulgulanmıştır
(Z=-4.664, p<0.01). FRDÖ-BİB ile ölçülen beden imgesi bozukluğu puanları
açısından ANG ve BNG arasında anlamlı bir farklılık çıkmamıştır (Z=-1.651,
p>0.05). FRDÖ-BM, kilo, BKI açısından BNG’nin ortalamaları ANG’den
anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (sırasıyla Z=-5.039, p<0.01; Z=-5,260,
p<0.001; Z=-5.084, p<0.01). Sonuçlar Tablo 4’te gösterilmektedir.
Yeme Bozukluğunda Tedavi Motivasyonu
51
Tablo 4: Vakaların yeme bozukluğu semptom düzeyi, depresyon, beden
memnuniyetsizliği ve beden imgesi bozukluğu, kilo, boy, BKİ’lerine ait
ortalama, standart sapma ve test istatistiği değerleri
Toplam (N=75)
Ort/SS
YBDÖ-T
2,1 / 1,6
YBDÖ-K
2,0 / 1,7
YBDÖ-YE 1,9 / 1,7
YBDÖ-BE 2,5 / 1,8
YBDÖ-KE 2,2 / 1,7
BDE
14,3 / 9,9
FRDÖ-BM 130,8 / 75,4
FRDÖ-BİB 96,7 / 26,7
Kilo
52,89 / 12,2
Boy
163,6 / 6,8
BKİ
19,7 / 4,3
*p<0.05, **p<0.01, ***p<0.001
ANG (N=44)
Or / SS
1,3 / 1,2
1,4 / 1,5
0,1 / 1,2
1,6 / 1,5
1,5 / 1,5
10,8 / 9,2
99,7 / 35,8
95,1 / 33,2
47,2 / 6,9
162,9 / 6,7
17,8 / 2,1
BNG (N=31)
Ort/SS
3,1 / 1,4
2,9 / 1,7
3,2 / 1,5
3,7 / 1,7
3,1 / 1,5
19,1 / 8,8
175 / 93,5
99,4 / 13,0
60,9 / 13,6
164,7 / 6,9
22,5 / 5,0
Test İstatistiği
Z= -4,664***
Z= -3,923***
Z= -5,062***
Z= -4,554***
Z= -4,025***
Z= -4,664**
Z= -5,039**
Z= -1,651
Z=-5,260***
Z=-1,305
Z= -5,084**
Vakalar tedavi motivasyonu açısından değerlendirildiğinde vakaların
%44’ünün Hazırlık, %26.7’sinin Tasarlama, %17.3’ünün Eylem, %9.3’ünün
Sürdürme ve %2.7’sinin de Tasarlama Öncesinde yer aldığı bulgulanmıştır. Tablo
5’te görüldüğü gibi AN ve BN gruplarında değişimin motivasyonel evrelerine
göre dağılım oranları hemen hemen benzer olmakla birlikte ANG’de Eylem
Evresinde olanların sıklığı (%27.3) BNG’dekilere (%3.2) kıyasla oldukça
yüksek görülmüştür.
Tablo 5: Vakaların tedavi motivasyonu ortalama puanları, standart sapmaları
ve değişimin motivasyonel evrelerindeki sıklık dağılımları
TM Puan
Ort / SS
ANG
3.1 / 0.9
BNG
2.7 / 0.8
Toplam 2.9 / 0.9
T. Öncesi
% (N)
2,3 (1)
3,2 (1)
2,7 (2)
Tasarlama Hazırlık
% (N)
% (N)
22,7 (10) 36,4 (16)
32,3 (10) 54,8 (17)
26,7 (20) 44 (33)
Eylem
% (N)
27,3 (12)
3,2 (1)
17,3 (13)
Sürdürme
% (N)
11,3 (5)
6,5 (2)
9,3 (7)
Toplam
%(N)
100 (44)
100 (31)
100 (75)
52
Ergüney Okumuş, Sertel Berk, Yücel
Tedavi Motivasyonu sürekli değişken olarak incelendiğinde; tedavi motivasyonu ortalama ve standart sapmaları; ANG’de 3.1 (SS: 0.9), BNG’de 2.7 (SS:
0.8) ve toplamda 2.9 (SS: 0.9). ANG’nin tedavi motivasyonu ortalama puanları
BNG’ye göre anlamlı derecede daha yüksek bulunmuştur (t(73)=2.292, p<0.05).
Tablo 6’da gösterildiği gibi YB semptom durumu aktiften tam remisyona
doğru ilerledikçe vakaların içerisinde bulundukları motivasyonel evre de ilerlemektedir. Aktif YB olanların %8.3’ü Tasarlama Öncesi, %50’si Tasarlama,
%37.5’i Hazırlık, %4.2’si Eylem evrelerindeyken, sürdürme evresinde hiç
vaka yoktur. Kısmi Remisyonda olan vakaların ise büyük çoğunluğu Hazırlık
(%57.1), Eylem (%14.3), Sürdürme (%5.7) gibi ileri evrelerdeyken, %22.9’u
tasarlama evresinde olup tasarlama öncesinde hiç vaka yer almamaktadır. Tam
Remisyonda olan vakaların ise hiç biri Tasarlama Öncesi ve Tasarlama Evresinde
çıkmamıştır. Bu bağlamda araştırmanın temel hipotezi (H1) doğrulanmakta,
vakaların YB düzeyleri aktiften remisyona doğru ilerledikçe motivasyonel
düzeyleri de artış göstermektedir.
Tablo 6: YB tanısının durumuna göre tedaviye hazır oluşun motivasyonel
evrelerinin kategorilerindeki sıklık dağılımı Tas.
Tasarlama Hazirlik Eylem
Öncesi
% (N)
% (N)
% (N)
% (N)
8,3 (2) 50 (12)
37,5 (9) 4.2 (1)
Aktif
Kısmi
0 (0)
Rem.
Tam
0 (0)
Remisyon
Toplam
2,7 (2)
Sürdürme Toplam
% (N)
% (N)
0 (0)
100 (24)
22,9 (8)
57,1 (20) 14,3 (5) 5,7 (2)
100 (35)
0 (0)
25 (4)
43,7 (7) 31,3 (5)
100 (16)
26,7 (20)
44 (33)
17,3(13) 9,3 (7)
100 (75)
Araştırma değişkenlerinin tedavi motivasyonu üzerindeki yordayıcı etkisini
değerlendirmek için öncelikle tüm gruplarda bağımlı, bağımsız ve biçimlendirici
değişkenlerin arasındaki korelasyonlar Spearman Sıralı Korelasyon Katsayı
Analizi ile incelenmiştir. Sonuçlar Tablo 7’de görülmektedir.
Tedavi motivasyonu puanları (TM) YB semptom düzeyini ölçen YBDÖ-T
puanlarıyla ve YBDÖ’nün K, YE, BE ve KE alt ölçekleriyle her iki grupta da
anlamlı düzeyde ilişkili çıkmıştır. Tedavi motivasyonu ve depresyon arasındaki
ilişki toplamda ve ANG’de ileri düzeyde anlamlıyken (sırasıyla r=-0.469, r=0.520, p<0.001), BNG’de anlamsız bulunmuştur (r=-0.127, p>0.05).
Tüm grupta ve BNG’de beden memnuniyetsizliği puanları arttıkça tedavi
Yeme Bozukluğunda Tedavi Motivasyonu
53
motivasyonu puanlarında düşüş görülmekteyken ANG’de bu iki değişken arasında anlamlı bir ilişki yoktur (sırasıyla r=-0.383, p<0.01; r=-0.460, p<0.01;
r=-0.078, r>0.05). Benzer şekilde beden imgesi bozukluğu puanları ile tedavi
motivasyonu arasındaki ilişki de tüm grupta ve BNG’de anlamlı düzeydeyken
ANG’de anlamsız bulunmuştur (sırasıyla r=0.308, p<0.01; r=-0.358, p<0.05,
r=-0.217, r>0.05). ANG’de BKİ düştükçe tedavi motivasyonunda da düşüş
gözlenirken, aynı etki tüm grupta ve BNG’de görülmemektedir (sırasıyla
r=0.485, p<0.01, r=0.083, p>0.05, r=0.080, r>0.05). Son olarak sadece ANG’de
BKİ’deki düşüş BDE puanlarındaki yükselme ile düşük düzeyde anlamlı ilişkili
bulunmuştur (r=-0.339; p<0.05).
Tablo 7: Bağımlı, bağımsız ve biçimlendirici değişkenler arasındaki ilişkilere
yönelik korelasyon tablosu
8
9
10
-.078
-.217
.485**
-.460**
-.358*
.080
- -.715*** -.657*** -.654*** -.667*** -.665*** -.469*** -.383**
-.308**
.083
Değişken
Grup
1
1.TM
ANG
- -.734
BNG
- -.625*** -.556** -.546**
YBG
2.YBDÖ-T
3.YBDÖ-K
4.YBDÖ-YE
5.YBDÖ-BE
6.YBDÖ-KE
7.BDE
8.FRDÖ-BM
2
3
***
4
-.621
***
5
-.666
***
-.715
7
-.637
***
-.435* -.525**
ANG
-
.876
BNG
-
.793*** .911*** .866*** .834***
YBG
-
.895
***
***
.874
6
***
***
.937
***
.932
***
.948
***
.910
.938
***
***
-.520
***
-.127
.493
.126
.080
-.225
.067
.756***
.259
.240
.600
*
.230
.321**
**
.510
***
***
ANG
-
.710*** .758*** .701*** .506***
.116
.084
-.184
BNG
-
.722***
.569**
.560**
.492**
.383*
.077
YBG
-
.809
.794
.779
.491
.014
.252
.215
ANG
-
.798*** .790***
.388**
.216
.219
-.190
BNG
-
.789*** .734***
.087
.658***
.275
.167
YBG
-
.887
.607
*
.279
.352**
***
***
***
.855
***
***
.474
***
.455
***
***
***
*
ANG
-
.893*** .495***
.125
.069
-.244
BNG
-
.819
.175
.208
.385*
YBG
-
.919*** .526***
.636***
.218
.344**
.148
.033
-.198
***
.865
***
ANG
-
.331
BNG
-
YBG
-
*
-.048
.771
***
.268
.300
.431***
.567***
.191
.295*
ANG
-
-.170
.013
-.339*
BNG
-
.204
.133
.062
YBG
-
.285*
.159
.125
-
.456
.247
ANG
**
54
Ergüney Okumuş, Sertel Berk, Yücel
9.FRDÖ-BİB
10.BKİ
BNG
-
.441**
.407*
YBG
-
.442***
.522***
ANG
-
-.276
BNG
-
-.200
YBG
-
-.120
ANG
-
BNG
-
YBG
*p<0.05, **p<0.01, ***p<0.001
-
Çalışmanın 2. hipotezinin araştırılması doğrultusunda tedavi motivasyonun
yordayıcılarını belirlemek için tedavi motivasyonunun yordanan değişken
olarak alındığı ve YB semptom düzeyi, BİB, eşlik eden psikiyatrik tanının
varlığı, BM’nin ve depresyonun yordayıcı değişkenler olarak modele sokulduğu
adımsal (stepwise) doğrusal çoklu regresyon analizi gerçekleştirilmiştir. Analiz
sonucunda depresyon haricindeki tüm değişkenlerin bir arada tedavi motivasyonundaki değişimin %59’unu açıkladığı görülmüştür. Tablo 8’de belirtildiği
gibi yeme bozukluğu semptom düzeyi tek başına tedavi motivasyonundaki
değişimin %48’ini anlamlı bir şekilde açıklamakta olup (t=-7.556, p<0.001),
beden imgesi bozukluğunun katkısıyla bu değişimin %4.2 oranında arttığı (t=2.720, p<0.01), eşlik eden psikiyatrik bozukluğun varlığının değişime %3.2’lik
katkı sağladığı (t=-2.501, p<0.05) ve son olarak beden memnuniyetsizliğinin
eklenmesiyle değişimin oranında %3.4’lük bir artış olduğu bulgulanmıştır
(t=2.407, p<0.05).
Tablo 8: YB semptom düzeyi, BİB, psikiyatrik eş tanının varlığı ve beden
memnuniyetsizliğinin tedavi motivasyonu üzerindeki yordayıcı etkilerine dair
adımsal doğrusal çoklu regresyon analizi sonuçları
∆R²
0.59
,480
,042
,032
F
Β
T
Toplam
Yeme Bozukluğu Semptom Düzeyi
67,287** -,73 -7,56***
Beden İmgesi Bozukluğu
6,346*
-,22 -2,72**
Eşlik Eden Psikiyatrik Bozukluğun
5,060*
-,20 -2,50*
Oluşu
Beden Memnuniyetsizliği
,034
5,792*
-,23
-2,41*
Not: Tablodaki standardize ß katsayıları son adımda elde edilmiş katsayılardır.
*p<0.05, **p<0.01, ***p<0.001
Yeme Bozukluğunda Tedavi Motivasyonu
55
Araştırmanın sorusu olan; YB semptom düzeyinin TM üzerindeki etkisinde
Depresyonun biçimlendirici rolünün araştırıldığı Hiyerarşik Doğrusal Biçimlendirici Regresyon Analizi’nde ise regresyon denklemine birinci adımda bağımsız
değişken olarak YB Semptom Düzeyi Toplam Puanı (YBDÖ-T), ikinci adımda
biçimlendirici değişken olarak Depresyon Puanı (BDE) ve üçüncü adımda YB
Semptom Puanı X Depresyon Puanının ortak etkisi birlikte girilmiştir. Tablo
9’da görüldüğü gibi YB Semptom Düzeyi, TM puanlarındaki değişimin tüm
grupta %48’ini, ANG’de %44’ünü, BNG’de ise %55’ini yüksek derecede anlamlı düzeyde yordamaktadır (sırasıyla t=-6.353, t=-4.002, t=-6.550, p<0.001).
İkinci adımda regresyon denklemine biçimlendirici değişken olarak sokulan
Depresyon puanlarının tedavi motivasyonundaki değişime katkısı tüm grupta
ve ANG’de anlamlı düzeyde olmazken, BNG’de anlamlı olduğu tespit edilmiştir (sırasıyla t=-1.981, p>0.05; t=-1.638, p>0.05; t=-2.375, p<0.05). Üçüncü
adımda regresyona girilen YB Semptom düzeyi ve Depresyonun ortak etkisi
TM’deki değişimin tüm grupta %2’sini, ANG’de % 0.5’ini ve BNG’de % 7’sini
açıkladığı görülmüş ve bu katkı tüm grupta marjinal düzeyde anlamlı olurken,
ANG’de anlamsız, BNG’de ise anlamlı olarak bulgulanmıştır (sırasıyla t=1.736,
p<0.1; t=0.628, p>0.05; t=2.38, p<0.05).
Şekil 1’de görüldüğü gibi BNG’de depresyon düzeyi düşük olanlarda YB
semptom düzeyi ile TM arasındaki ilişki, depresyon düzeyi yüksek olanlardakine kıyasla daha güçlü olarak ortaya çıkmaktadır. Depresyon düzeyi yüksek
olanlarda YB semptom düzeyi düşük dahi olsa tedavi motivasyonu, depresyon
düzeyi düşük olanlardan daha az olmaktadır.
Tablo 9: Yeme bozukluğu semptom düzeyinin tedavi motivasyonu üzerindeki
etkisinde depresyon düzeyinin biçimlendirici rolüne dair hiyerarşik doğrusal
biçimlendirici regresyon analizi sonuçları
Değişkenler
ß
∆R²
1.Adım: Yeme Bozukluğu
Tüm grup
0,60***
,480***
Semptom Düzeyi (a)
ANG
0,54***
,440***
BNG
0,79***
,553***
2. Adım: Depresyon (b)
Tüm grup
0,19
,019
ANG
0,21
,037
BNG
0,33
,021**
3. Adım: a X b
Tüm grup
0,15
,020*
ANG
0,08
,005
BNG
0,34**
,074**
56
Ergüney Okumuş, Sertel Berk, Yücel
Not. Tüm ölçek puanları analiz öncesinde standart skorlara dönüştürülmüştür.
Tablodaki standardize ß katsayıları 3. adımda elde edilmiş katsayılardır.
*p<0.1 **p<0.05 ***p<0.001
Şekil 1: BNG’de yeme bozukluğu semptom düzeyi’nin tedavi motivasyonu
üzerindeki etkisinde depresyonun biçimlendirici rolü
Tartışma
Bu çalışmanın temel amacı, yeme bozukluklarında semptom düzeyi,
depresyon ve çok boyutlu beden imgesinin incelenmesi ve bu değişkenlerle
tedavi motivasyonu arasındaki yordayıcı ilişkilerin değerlendirilmesidir.
Çalışmamızın örnekleminde yer alan vakaların büyük çoğunluğu son ergenlik
ve genç yetişkinlik döneminde, bekar, yüksek eğitimli ve orta ekonomik
seviyedeki kadınlardır. DSM-IV YB tanısı temel alındığında katılımcıların
yüzde elliye yakını kısmi remisyonda olup YB aktif olanlar yüzde otuz civarındayken, tam remisyonda olanların oranı da yüzde yirmi civarındadır. Hem
anoreksiya hem de bulimiya grubunda aktif ve kısmi remisyonda olan vakaların oranları benzer olmakla birlikte, bulimiya grubunda tam remisyonda olan
vaka sayısı oldukça azdır. Bu bağlamda örneklemin sözü geçen özelliklerinin,
tedavi motivasyonu ve ilişkili değişkenlerin düzeyini etkilediği görülmektedir.
Özellikle AN grubunda tam remisyonda yer alan vaka sayısının yüksek oluşu,
bu gruptaki analizlerde tedavi motivasyonu ile beden imgesi değişkenlerinin
Yeme Bozukluğunda Tedavi Motivasyonu
57
ilişkisinin anlamsız çıkmasını ve BİB açısından vakaların kendilerini çoğunlukla oldukları gibi algılamaları sonucunu etkilemiş olabilir. Ayrıca vakaların
yaş ortalamaları ve hastalık süresi, alandaki diğer çalışmalara göre oldukça
yüksek olarak bulgulanmıştır. Nitekim Aslantaş-Ertekin’in (2010) çalışmasında
hastalık süresi ortalama 52 ay olarak görülürken, bu çalışmada ortalama 73 ay
olarak görülmüştür. Bu durum örneklem seçiminin etkisinin yanı sıra tedavi
edilmediğinde hastalığın kronikleşme eğilimine de dikkat çekmektedir.
Katılımcıların klinik özelliklerine bakıldığında; vakaların ailelerinde psikiyatrik bozukluk öyküsünün oluşu ve bu durumun hem AN hem de BN gruplarında da ayrı ayrı görülmesi YB’nin genetik temeline vurgu yapmaktadır.
Yakın zamanlı çalışmalar da YB’de AN ve BN için ayrışan genetik yatkınlığa
işaret etmektedir (Hinney ve Volckmar, 2013; Trace, Baker, Peñas-Lledó ve
Bulik, 2013; Herpertz-Dahlman, Seitz ve Konrad, 2011). Alandaki çalışmalarla
tutarlı olarak DSM’ye göre semptom başlangıç yaşı 17 civarında bulgulanmış
olup hastalık süresi (ilk tanı konduğundan beri geçen süre) bulimiya grubunda
daha uzundur. Hastalık öncesindeki BKİ açısından gruplar değerlendirildiğinde beklenildiği gibi Anoreksiya grubunun ortalamaları Bulimiya grubuna
kıyasla anlamlı derecede düşük çıkmıştır. Buna ek olarak Anoreksiya grubunda
tedaviye başvuru çoğunlukla aile ya da eş gibi diğerlerinin kararıyla olurken,
Bulimiya grubundaki vakalarda genelde başvuru kendi istekleriyle olmaktadır.
Bu durum geçmiş çalışmalarla da tutarlılık göstermekte, Bulimiya Nervozadaki
tıkınırcasına yeme ve kusma döngüsünün daha rahatsız edici oluşundan kaynaklanabileceği belirtilmektedir (Blake, Turnbull ve Treasure, 1997). Ayrıca,
Menzel, Schaefer, Burke, Mayhew, Brannick, Thompson’ın (2010) yaptığı bir
gözden geçirmenin de ortaya koyduğu hastalığın öncesinde tetikleyici/travmatik
olay meydana gelmesi durumu bizim örneklemimizdeki vakalar tarafından da
sıklıkla belirtilmiştir (alay, akademik stres vb).
Hastaneye yatış sıklığı AN vakalarında anlamlı derecede saha sık bildirilmiştir ki bu durum AN’ye tıbbi komplikasyonların daha sık eşlik etmesiyle
ilişkili olabilmektedir. Dikkat çeken bir diğer nokta ise vakaların çoğunun
şimdi ya da geçmişte sistematik bir tedaviyi takip etmemiş olmalarıdır. Hudson,
Hiripi, Pope ve Kessler’in (2007) de dikkat çektiği bu durum vakaların ancak
ciddi duygusal ya da medikal problemler sonucu tedavi arayışına girdiğini
göstermektedir. Klinik tabloda ayrıca literatürle tutarlı olarak YB’ye sıklıkla
psikiyatrik bozukluklar eşlik etmekte ve bu durum BN’de daha sık görülmekte
ve en sık görülen komorbid patoloji Majör Depresyon olarak öne çıkmaktadır.
(Hughes, 2011; Swanson, Crow, Grange, Swendson ve Merikanges, 2011;
Aslantaş-Ertekin, 2010; Sansone ve Sansone, 2007).
Tedavi motivasyonu özelinde değerlendirildiğinde vakalar daha çok hazırlık
evresinde çıkmıştır. Evrelere dağılım literatürde de belirtildiği gibi (Serrano,
Castro, Ametller, Martinez ve Toro, 2004) seçilen örneklemin yapısına göre
58
Ergüney Okumuş, Sertel Berk, Yücel
(tedavinin hangi evresinde çalışmaya alındıkları, aktif ya da remisyonda olmaları gibi) değişmektedir. ANG’nin TM puanları önceki çalışmalardan farklı
olarak (Martinez ve ark., 2007; Serrano ve ark., 2004) BNG’den daha yüksek
çıkmıştır bu durumda ANG’de tam remisyonda olan vaka sayısının yüksekliği
ile açıklanmaktadır.
Beklendiği gibi vakaların YB aktif durumdan remisyona doğru düzeldikçe,
vakaların içerisinde bulunduğu motivasyonel evreler de ilerlemektedir. Bu sonuçlar her iki yeme bozukluğu grubunda da YB semptom düzeyinin azalmasıyla
(YBDÖ’nün toplam ve tüm alt test puanlarındaki azalma) tedavi motivasyonu
puanlarındaki (ANDEÖ ve BNDEÖ) artış arasındaki ilişkiyle de tutarlıdır. Sonuç
olarak; YB semptom düzeyi, Depresyon düzeyi ve Beden Memnuniyetsizliği
düzeyi azaldıkça Tedavi Motivasyonu artmaktadır. Bu bulgular alandaki çalışmalarda hem AN vakalarında (Gusella, Butler, Nichols, ve Bird, 2003; Jordana,
Redding, Treasure ve Serpell 2003; Serrano, Castro, Ametller, Martinez ve Toro,
2004), hem BN vakalarında (Martinez ve ark., 2007; Castro-Fornieles ve ark.,
2011), hem de iki grubun birlikte incelendiği çalışmalarda (Zaitsoff ve Taylor,
2009) bildirilmiştir. Literatürde tedavi motivasyonuyla ilgili çalışmalarda direk
ilişkisi incelenmemiş olan bir değişken beden imgesi bozukluğudur. Bu çalışmada
beden imgesi bozukluğundaki azalma da tedavi motivasyonundaki artışla her iki
yeme bozukluğu grubunda da ilişkili bulunmuştur. Öte yandan BKİ’deki artışla
tedavi motivasyonu düzeyindeki artış yalnızca AN grubunda gözlenmiştir. Tüm
bu sonuçlar bize vakaların iyileşmeye giden yolda semptom düzelmesinin yanı
sıra motivasyonlarının da yükseldiğini göstermektedir.
Sonuç olarak çalışmamızda tedavi motivasyonunun en güçlü yordayıcısı YB semptom düzeyi olarak bulgulanmıştır. YB semptom düzeyi tedavi
motivasyonundaki değişimin neredeyse yarısını açıklamaktayken, beden imgesi
bozukluğu, beden memnuniyetsizliği ve eşlik eden psikiyatrik bozukluğun varlığı
da tedavi motivasyonundaki değişimi anlamlı derecede yordamaktadır. Tüm bu
değişkenlerin hepsi birlikte tedavi motivasyonundaki varyansın %60’a yakınını
açıklamaktadır. Literatürde bu alanda genelde boylamsal çalışmalara rastlanmakta
ve bu çalışmalarda tedavi motivasyonu tedavi sürecinde semptom düzeyindeki
azalmanın en iyi yordayıcısı olarak öne çıkmaktadır. Bu bağlamda McHugh’ın
da (2007) belirttiği gibi tedavi sonuçlarıyla tedavi motivasyonunun değişimi
arasında özellikle AN’nin egosintonik yapısını da destekler şekilde iki yönlü bir
ilişki vardır. Dolayısıyla semptom düzeyinin azalması ile tedavi motivasyonun
yükselmesi karşılıklı etkileşim göstermektedir diyebiliriz. Bu noktada araştırmanın kesitsel deseni kullanmasının önemli bir kısıtlılık olduğu görülmektedir.
Depresyonunun YB’ye en sık eşlik eden ve tedavi sürecine de olumsuz etki
yapabilen psikopatoloji olması sebebiyle araştırmada YB semptom düzeyinin
tedavi motivasyonu üzerindeki etkisinde, depresyonun biçimlendirici rolü de
Yeme Bozukluğunda Tedavi Motivasyonu
59
incelenmiştir. Bu etki tüm grupta marjinal düzeyde, BN grubunda ise kabul
edilebilir düzeyde anlamlı çıkmıştır. BN vakalarının özellikle de semptom
düzeyi düşük olanlarda depresyon tedavi motivasyonu açısından önemli bir
risk faktörüdür. Bu durum bulimiya vakalarında daha fazla depresyon ek tanısı
görülmesi ve bulimiya vakalarının depresyon skorlarının yüksek oluşuyla da
açıklanabilir.
Bu bulgular ışığında YB vakalarında depresyon oranlarının yüksek görülmesinin, hem tedavi motivasyonu hem de depresyonla ilişkili bir kavram olan
öz etkinlik ile ilişkili olabileceği, depresyon ve tedavi motivasyonu arasındaki
ilişkide öz etkinliğin rol oynayabileceğini akla getirmektedir. Teorik olarak
vakalar semptomları üzerinde kontrol kazanmaya başladıkça öz etkinlikleri
artmakta ve bu da depresif semptomlarda düşüşe yol açmaktadır. Vakaların
semptom şiddetine göre umutsuzluk düzeyleri de yükseldiğinde, semptomlarını kontrol edebileceklerine dair inançları (öz etkinlikleri) azalmakta yani
değişim için gerekli içsel motivasyondan yoksun olabilmektedirler (Gusella,
Butler, Nichols, ve Bird, 2003). Bu da tedavi motivasyonundaki düşüşle ilişkili
olabilmektedir. Öz etkinlik YB vakalarında daha önce de çalışılmış ve öz etkinliği ölçen standart ölçeklerin yerine yeme bozukluğuna özgü bir öz etkinlik ölçeği
geliştirilmiştir (Eating Disorder Recovery Self Efficacy Questionnaire: Pinto,
Guarda, Heinberg ve DiClemente, 2006). Ülkemizde de normal popülasyonda
yapılan bir çalışmada yeme tutumundaki bozulmayı en iyi yordayan faktörlerden
biri öz etkinliğin önemli bileşenlerinden benlik saygısı olarak bulgulanmıştır
(Erol, Toprak, Yazıcı ve Erol, 2000). Dolayısıyla ileriki çalışmalarda yeme
bozukluğu semptom düzeyi, depresyon ve tedavi motivasyonun öz etkinlikle
ilişkisinin ele alınmasının önem taşıyacağı düşünülmektedir.
Kısaca YB’de iyileşmeye giden yolda tedavi motivasyonunun artış gösterdiği
ve bunun en güçlü yordayıcısının YB semptom düzeyi olduğu, beden imgesi
ve depresyonun da bu süreci etkileyen önemli faktörler olduğu görülmektedir.
Araştırma sonuçları daha geniş örneklemli ileri araştırmalarla desteklenmelidir.
Öte yandan araştırmanın dikkat çeken kısıtlılıkları da vardır. Her ne kadar
ülkemizdeki çalışmalara kıyasla örneklemdeki vaka sayısı yüksek olsa da
yabancı literatürdeki çalışmalara bakıldığında örneklem oldukça küçüktür bu
da sonuçların genellenmesi ve ileri istatistiksel analizlerin uygulanması açısından sorun yaratmaktadır. Benzer değişkenlerle yapılan kesitsel çalışmaların
olmayışı, sonuçların kıyaslanamaması, kendini bildirim ölçeklerinin doğasından kaynaklı sıkıntılar, vakaların standart bir tedavi almayışı da kısıtlılıklar
içerisinde yer almaktadır.
Tüm bunlarla birlikte, bu çalışma ülkemizde YB alanında vakaların tedavi
motivasyonları ve ilgili değişkenlere dair klinik örneklemde yürütülen ilk çalışmadır ve durumla ilgili genel bir tablo sunulması açısından önem taşımaktadır.
60
Ergüney Okumuş, Sertel Berk, Yücel
Uygulanacak müdahalelerde vakaların motivasyonlarının önceden belirlenerek
buna uygun tedavi programlarına yönlendirilmeleri ve bu süreçte tedaviyi
etkileyebilecek faktörlere odaklanılmasının tedavi etkinliğini arttıracağı düşünülmektedir. YB vakaları çoğunlukla tedaviye uyumsuz ve tedaviyi bırakma
oranı yüksek vakalar olarak belirtildiği halde, bu vakalar sıklıkla motivasyonel
düzeylerine bakılmaksızın eylem/davranış odaklı tedavi programlarına yönlendirilmektedirler. Dolayısıyla yeme bozukluğu vakaları için kullanılan ‘tedaviye
uyumsuz vakalar’ yerine ‘uygun tedavi verilmeyen vakalar’ ifadesinin daha
doğru bir ifade olduğu düşünülmektedir. Sonuç olarak; YB vakalarında tedavi
motivasyonu ve ilişkili değişkenlerin ele alınarak tedavinin bu doğrultuda
planlanması önem taşımaktadır.
Yeme Bozukluğunda Tedavi Motivasyonu
61
Kaynaklar
Allen, K. L., Byrne, S. M., Oddy, W. H., ve Crosby, R. D. (2013). DSM–
IV–TR and DSM-5 Eating disorders in adolescents: prevalence, stability, and
psychosocial correlates in a population-based sample of male and female
adolescents. Journal of Abnormal Psychology. 122 (3), 720–732.
Amerikan Psikiyatri Birliği (2013). Ruhsal Bozuklukların tanısal ve istatistiksel el kitabı. (5. baskı). Washington, DC. Çev: Ertuğrul Köroğlu.
Ankara:Hekimler Yayın Birliği.
Amettler, L. Castro, J. Serrano, E., Martinez, E. ve Toro, J. (2005). Readiness
to recover in adolescent anorexia nervosa: prediction of hospital admission.
Journal of Child Psychology and Psychiatry, 46(4), 394–400.
Aslantaş-Ertekin, B. (2010). Yeme bozukluğu hastalarında aile ortamının ve
aile işlevselliğinin değerlendirilmesi. Tıpta Uzmanlık Tezi. İstanbul Üniversitesi
İstanbul tıp Fakültesi, Psikiyatri Anabilim Dalı, İstanbul.
Baron, R. B. ve Kenny, D. A. (1986). The moderator-mediator variable distinction in social psychological research: conceptual, strategic, and statistical
considerations. Journal of Personality and Social Psychology, 51(6), 1173-1182.
Beck, A.T, Ward, C.H., Mendelson, M., Mock, J. ve Erbaugh, J. (1961).
An inventory for measuring depression. Arch. Gen. Psychiatry, 4 (6): 561–71.
Blake, W., Turnbull, S. ve Treasure, J. (1997). Stages and process of change
in eating disorders: implications for therapy. Clinical Psychology and Pyschotherapy. 4(3), 186-191.
Campbell, M. (2009). Drop-out from treatment for the eating disorders: a
problem for clinicians and researchers. European Eating Disorders Review,
17, 239-242.
Casper, R. C. (1998). Depression and eating disorders. Depression and
Anxiety, 8 (1), 96-104.
Castro-Fornieles, J. Bigorra, A., Martinez-Mallen, E. Gonzalez, L. Moreno,
E. Font, E. ve Toro, J. (2011). Motivation to change in adolescents with bulimia
nervosa mediates clinical change after treatment. Eur. Eat. Dis. Rev., 19, 46–54.
Çorapçıoğlu, A., Aydemir, Ö., Yıldız, M., Esen, A. ve Köroğlu, E. (1999).
DSM-IV Eksen I Bozuklukları için Yapılandırılmış Klinik Görüşme. Ankara:
Hekimler Yayın Birliği.
Dunn, E. C., Neighbors, C. ve Larimer, M. (2003). Assessing readiness to
change binge eating and compensatory behaviors. Eating Behaviors, 4, 305–314.
Eivors, A., Button, E., Warner, S. ve Turner, K. (2003). Understanding the
experience of drop-out from treatment for anorexia nervosa. European Eating
Disorders Review. 11, 90-107.
Ergüney, F. E. ve Sertel-Berk, H. Ö. (2012). Anoreksiya Nervoza Değişim
Evreleri Ölçeği (ANDEÖ) ve Bulimiya Nervoza Değişim Evreleri Ölçeği
62
Ergüney Okumuş, Sertel Berk, Yücel
(BNDEÖ) Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması. Poster Bildiri, 17. Ulusal Psikoloji
Kongresi, Boğaziçi Üniversitesi.
Erol, A., Toprak, G., Yazıcı, F. ve Erol, S. (2000). Üniversite öğrencilerinde
yeme bozukluğu belirtilerini yordayıcı olarak kontrol odağı ve benlik saygısının
karşılaştırılması. Klinik Psikiyatri, 3, 147-152.
Fairburn, C. G. (2008). Eating Disorder Exemination Questionnaire, Cognitive Behavior Therapy and Eating Disorders. New York: Guilford Press.
Fennig, S. ve Hadas, A. (2010). Suicidal behavior and depression in adolescents with eating disorders. Nordic Journal of Psychiatry, 64 (1), 31-39.
First, M. B., Spitzer, R. L., Gibbon, M. ve Williams, J. B. W. (1997).
Structured Interview for DSM-IV Axis I Disorders (SCID-I) Clinical Version.
Washington D.C.: American Psychiatric Press Inc.
Garner, D. M. (2002). Body Image and Anorexia Nervosa, Body Image: A
Handbook of Theory, Research and Clinical Practice. Ed. Thomas F. Cash ve
Thomas Prozinsky, New York: Guilford Press, s.295-303.
Godart, N. T., Perdereau, F., Rein, Z., Berthoz, S., Wallier, J., Jeammet, P.
H. ve ark., (2007). Comorbidty studies of eating disorders and mood disorders:
critical review of the literature. Journal of Affective Disorders, 97, 37-49.
Gordon, K. H., Denoma, J. M. ve Joiner, T. E. (2005). The Classification
of Eating Disorders. Assesstment of Eating Disorders. Ed. James E. Mitchell
ve Carol B. Peterson, New York: Guilford Press, s.17-31.
Grave, R. D. (2011). Eating disorders: progress and challenges. European
Journal of Internal Medicine, 22, 153–160.
Gusella, J., Butler, G., Nichols, L. ve Bird, D. (2003). A brief questionnaire
to assess readiness to change in adolescents with eating disorders: its applications to group therapy. Eur. Eat. Dis. Rev., 11, 58–71.
Herpertz – Dahlman, B., Seitz, J. ve Konrad, K. (2011). Aetiology of anorexia nervosa: from a ‘‘psychosomatic family model’’ to a neuropsychiatric
disorder? European Archives of Psychiatry & Clinical Neuroscience, 261
(Suppl 2), 177–S181.
Herzog, D. ve Eddy K. T. (2007). Diagnosis, epidemiology, and clinical
course of eating disorders. In: Yager J, Powers PS; eds. Clinical Manual of
Eating Disorders. Washington DC: American Psychiatric Publishing, 1-29.
Hinney, A. ve Volckmar, A. L. (2013). Genetics of eating disorders. Current
Psychiatry Reports, 15, 423.
Hisli, N. (1989). Beck depresyon enaventeri’nin üniversite öğrencileri için
geçerliği, güvenirliği. Psikoloji Dergisi, 7(23), 3-13.
Hudson, I. J., Hiripi, E., Pope, H. G., ve Kessler, C. K. (2007). The prevalence and correlates of eating disorders in the national comorbidity survey
replication. Biological Psychiatry, 61, 348-358.
Yeme Bozukluğunda Tedavi Motivasyonu
63
Hughes, E. K. (2011). Comorbid depression and anxiety in childhood and
adolescent anorexia nervosa: Prevalence and implications for outcome. Clinical
Psychologist, Special Issue: Children and Health Psychology, 16 (1), 15–24.
Jordana, P. J., Redding, C. A., Troop, N. A., Treasure, J. ve Serpell, L. (2003).
Developing a stage of change mesure for assessing recovery from avorexia
nervosa. Eating Behaviors, 3, 365-385.
Levy, A. B. ve Dixon, K. N. (1985). The relationship between anorexia
nervosa and depression: a reevaluation. International Journal of Eating Disorders, 4 (4), 389-405.
Mahon, J. (2000). Dropping out from treatment for eating disorders: What
are the issues? European Eating Disorders Review, 8, 198-216.
Martinez, E., Castro, J., Bigorra, A., Morer, A., Calvo, R. Vila, M., ve ark.
(2007). Assessing motivastion to change in bulimia nervosa: the bulima nervosa
stages of change questionnaire. European Eating Disorders Review, 15, 13-23.
McHugh M. D. (2007). Readiness for change and short-term outcomes of
female adolescents in residential treatment for anorexia nervosa. Int. J Eat.
Dis., 40, (7), 602–612.
Menzel, J. E., Schaffer, L.M., Burke, N. L., Mayhew, L. L., Brannick, M.T.
ve Thompson, J.K. (2010). appearence-related teasing, body dissatisfaction,
and disordered eating: a meta-analysis. Body Images, 7, 261-270.
Pinto, A. M., Guarda, A. S., Heinberg, L. J. ve DiClemente, C. C. (2006).
Development of the eating disorder recovery self efficacy questionnaire. International Journal of Eating Disorders, 39 (5), 376-384.
Polivy, C. ve Herman, C. P. (2002). Causes of eating disorders. Annual
Review of Psychology, 53, 187-213.
Prochaska, J. Q, ve DiClemente, C. C. (1982). Transtheoretical therapy:
Toward a more integrative model of change. Psychotherapy: Theory, Research
and Practice, 20, 161-173.
Rieger E. (2000). The development of an instrument to assess readiness
to recover in anorexia nervosa. University of Sydney, Australia, Unpublished
doctoral thesis.
Rieger, E., Touyz, S., Schotte, D., Beaumont, P., Russell, J., Clarke, S. ve
ark. (2000). Development of an instrument to assesss readiness to recover in
anorexia nervosa. International Journal of Eating Disorders, 28, 387-396.
Rieger, E. Touyz, S. ve Beaumont, P. (2002). The anorexia nervosa stages
of change questionnaire (ANOCQ): Information regarding its pyschometric
properties. International Journal of Eating Disorders, 32, 24-38.
Sansone, R. A. ve Sansone, L. A. (2007). Eating Disorders and Psychiatric
Comorbidty. Ed. Yager J, Powers PS; eds. Clinical Manual of Eating Disorders,
Washington, DC.: American Psyciatric Publishing, s.79-111.
64
Ergüney Okumuş, Sertel Berk, Yücel
Serrano, E., Castro, J., Amettler, L., Martinez, E. ve Toro, J. (2004). Validity of a measure of readiness to recover in spanish adolescent patients with
anorexia nervosa. Psychology, and Psychotherapy: Theory, Research and
Practice, 77, 91-99.
Sertel-Berk, H. Ö. ve Yücel, B. (2011). Body Image Distortion and Eating
Disorders: The Turkish Valisation Study of the Female Photographic Figure
Rating Scale. Sözlü Bildiri, ECP.
Smink, F.R.E., von Hoeken, D. Ve Hoek, H. W. (2012). Epidemiology of
eating disorders: Incidence, prevalence and mortality rates. Curr Psychiatry
Rep. 14, 406–414.
Swami, V., Frederick, D. A., Aavick, T. Alcalay, L., Allik, J., Anderson, D.
ve ark. (2010). Project (IBP-I). The attractive female body weight and female
body dissatisfaction in 26 countries across 10 world regions: Results of the
international body project I. Personality and Social Psychology Bulletin, 36
(3), 309-325.
Swanson, S.A., Crow, S. J., D. Le Grange, Swendson, J. ve Merikanges,
K. R. (2011). Prevalence and correlates of eating disorders in adolescents: Results from the national comorbidity survey replication adolescent supplement.
Archives General Psychiatry, 68 (7), 714-723.
Trace, S. E., Baker, J. H., Peñas-Lledó, E. ve Bulik, C. M. (2013). The genetics of eating disorders. Annual Review of Clinical Psychology, 9, 589-620.
Touyz, S., Thornton, C., Rieger, E., George, L. ve Beumont, P. (2003). The
incorporation of the stage of change model in the day hospital treatment of
patients with anorexia nervosa. European Child & Adolescent Psychiatry, 12,
65-71.
Vardar, E. ve Erzengin, M. (2011). Ergenlerde yeme bozukluklarının yaygınlığı ve psikiyatrik eş tanıları iki aşamalı toplum merkezli bir çalışma. Türk
Psikiyatri Dergisi, 22 (4), 205-212.
WHO (2000). Obesity: Preventing and managing the global epidemic.
Report of WHO Consultation (WHO Technical Report Series 864), Genova.
Yücel, B., Polat, A., İkiz, T., Pirim Düşgör, B., Yavuz, A. E., & Sertel Berk,
Ö. (2011). The turkish version of the eating disorder examination questionnaire:
Reliability and validity in adolescents. European Eating Disorders Review,
19, 509-511.
Zaitsoff, S. L. ve Taylor, A. (2009). Factors related to motivastion for change
in adolecsents with eating disorders. European Eating Disorders Review, 17,
227-233.
Download