T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI AÇIK ÖĞRETİM OKULLARI AÇIK ÖĞRETİM LİSESİ - MESLEKİ AÇIK ÖĞRETİM LİSESİ ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 DERS NOTU YAZAR Çetin SUNGUR ANKARA 2014 MEB HAYAT BOYU ÖĞRENME GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI AÇIK ÖĞRETİM OKULLARI DERS NOTLARI DİZİSİ Copyright © MEB Her hakkı saklıdır ve Millî Eğitim Bakanlığına aittir. Tümü ya da bölümleri izin alınmadan hiçbir şekilde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz. Yazar : Çetin SUNGUR Grafik : Hatice DEMİRER Kapak : Güler ALTUNÖZ & #' ! & " & !& " ) !( ! $ $ ))&" & &* ! ) # # ') ! " * &*& " * # "& !& (" &* && & %&* & !!)&&! *&&*&&)')))* %***&& *$&! " " ) # " *$ & $ !#$&*&* &")(**# !&" ) # ')$ İÇİNDEKİLER 1. ÜNİTE YUMUŞAMA DÖNEMİ VE SONRASI A.ULUSLARASI İLİŞKİLERDE DEĞİŞİM SÜRECİ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 11 B.YUMUŞAMA DÖNEMİ ÇATIŞMALARI _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 12 C.BARIŞ İÇİNDE BİR ARADA YAŞAMA _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 18 D. ARAP – İSRAİL SAVAŞLARI VE BÜYÜK DEVLETLERİN POLİTİKALARI _ _ _ _ _ _ _ _ 19 E. ULUSLARASI POLİTİKADA PETROLÜN YERİ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 21 F. İRAN – IRAK SAVAŞI _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 23 G. YUMUŞAMA DÖNEMİNDE DÜNYA _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 24 H. TÜRK DIŞ POLİTİKASI _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 26 I. TÜRKİYE’DE BUNALIMLI YILLAR _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 35 NELER ÖĞRENDİK? _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 39 ETKİNLİK _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 40 1.ÜNİTE DEĞERLENDİRME SORULARI _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 42 2. ÜNİTE KÜRESELLEŞEN DÜNYA A. SSCB’DE DEĞİŞİM VE SONUÇLARI _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 49 B. ASYA’DA YENİDEN YAPILANMA _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 53 C. DOĞU BLOKU’NDAN SONRA AVRUPA’DA YENİ ARAYIŞLAR _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 62 D. TÜRKİYE VE AVRUPA BİRLİĞİ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 65 E. YENİ OLUŞUM SÜRECİNDE BALKANLAR _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 66 F. ORTA DOĞU VE AFGANİSTAN’DAKİ GELİŞMELER _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 70 G. DÜNYADAKİ GELİŞMELER _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 75 H. DEĞİŞEN DÜNYA VE TÜRK DIŞ POLİTİKASI _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 77 I. 1980 SONRASI TÜRKİYE _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 86 İ. KÜRESEL SORUNLAR _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 90 NELER ÖĞRENDİK? _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 98 ETKİNLİK _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 99 2.ÜNİTE DEĞERLENDİRME SORULARI _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 101 ETKİNLİK VE DEĞERLENDİRME SORULARININ CEVAP ANAHTARI _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 105 SÖZLÜK _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 106 KRONOLOJİ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 110 KAYNAKÇA _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 111 1. ÜNİTE YUMUŞAMA DÖNEMİ VE SONRASI 1.Dünyanın iki süper gücü ABD ve SSCB’nin gerginlik ve uzlaşma politikaları izlemelerinin dünya barışına etkileri neler olabilir? 2.ABD ve SSCB’nin uzay araştırmalarında yarış hâlinde olmalarının nedenleri nelerdir? ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 NELER ÖĞRENECEĞİZ? Bu ünitenin sonunda: 1. Uluslararası ilişkilerde değişim süreci ve yumuşama politikasını, 2. Nükleer silahların sınırlandırılması görüşmelerini, 3. Yumuşama Döneminde meydana gelen Küba Buhranı, Vietnam Savaşı, Keşmir meselesi ve Sovyetlerin Afganistan’ı işgal etmesini, 4. Bandung Konferansı ve Bağlantısızlar Hareketi’ni, 5. Arap –İsrail savaşları ve büyük devletlerin politikalarını, 6. Uluslararası politikada petrolün yerini, 7. İran – Irak Savaşı’nın neden ve sonuçlarını, 8. Yumuşama Dönemi’nde dünyada ekonomi, bilim ve teknoloji, kültür alanlarında meydana gelen gelişmeleri, 9. Türk dış politikasındaki gelişmeleri, Yunanistan ile yaşanan sorunları ve Türkiye’nin Orta Doğu politikalarını, 10. 1960 – 1983 yılları arasında Türkiye’de siyaset, ekonomi, sosyal ve kültürel alanlardaki gelişmeleri öğreneceğiz. ANAHTAR KAVRAMLAR NÜKLEER SAVAŞ YUMUŞAMA BAĞLANTISIZLIK ÜÇÜNCÜ DÜNYA KITA SAHANLIĞI PETROL AMBARGOSU UYDU TEKNOLOJİSİ 10 ENOSİS ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 A.ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DEĞİŞİM SÜRECİ ‘’Yumuşama (detant)’’ uluslararası ilişkilerde, Blokların gerginliği azaltmak için karşılıklı görüşmeleri tercih ettiği bir dönemdir. Bu dönemde izlenen politikalarla Doğu- Batı ilişkilerinde çatışma ve gerginlik nispeten azaltılmıştır. Yumuşama politikası, barışa varacak yakınlaşma, anlaşma ve iş birliği aşamalarından oluşmaktadır. 1950’li yılların sonlarına doğru SSCB ve ABD’nin nükleer silahlanma yarışında birbirine denk güçler hâline gelmesi, dünyayı bir nükleer savaşın eşiğine getirdi. Her iki devletin çıkması muhtemel bir savaşta aynı şekilde zarar görecek olmaları, savaşa yol açacak çatışmaları engellemeyi zorunlu kıldı. Bu sebeple ABD Başkanı John Fitzgerald Kennedy ve SSCB Başkanı Nikita Kruşçev, 1961 yılında bir araya ge lerek yumuşama sürecini başlattılar. Bu süreçte Bloklar, silahsızlanma ve bazı silahlarda sınırlandırma yolunu seçtiler. 1.Yumuşama Dönemi Politikaları SSCB Devlet Başkanı Kruşçev, ABD’nin daveti üzerine Eylül 1959’da bu ülkeye gitti. Görüşmeler sonunda anlaşmazlıkların müzakereler yoluyla çözümlenmesi kararı alındı. Bu arada uluslararası alanda yalnızlıktan kurtulmak isteyen Çin, Japonya’yı etkisiz hâle getirmek ve SSCB’nin baskısından kurtulmak amacıyla dış politikada yumuşama siyasetini benimsedi. SSCB ile Çin arasında muhtemel bir ittifakı önlemek isteyen ABD, bu politika değişikliği üzerine Çin’in uluslararası alanda tanınması gerektiğini savunmaya başladı. ABD’nin Güney Vietnam’dan askerlerini çekmesi Çin ile yakınlaşmayı daha da hızlandırdı. Önce Çin ile ticari ilişkileri başlatan ABD, ardından Çin’in Birleşmiş Milletlere üye olmasında etkili oldu. 2. Nükleer Silahların Sınırlandırılması Görüşmeleri Küba buhranı sırasında SSCB ile ABD arasında yaşanan füze krizinin uzlaşma yoluyla çözümlenmesi nükleer silahların sınırlandırılmasında başlangıç oldu. 1963’te de ABD, SSCB ve İngiltere arasında Moskova’da ilk kez ‘’Nükleer Denemelerin Kısmen Yasaklanması Antlaşması’’ imzalandı. Ancak bu anlaşmadan sonra da devletler nükleer alanda yarışa devam ettiler. Nükleer silahların sınırlandırılması konusunda 1969’da Helsinki’de ABD ve SSCB arasında gerçekleştirilen SALT-I (Strategic Arms Limitation Talks- Stratejik Silahları Azaltma Görüşmeleri ) önemli bir aşama oldu. SALT-I Antlaşması, 26 Mayıs 1972’de Moskova’da imzalandı. Bu antlaşma ile sorunların barışçı yollarla çözülmesi süreci başlatıldı. ABD- SSCB ilişkilerinin temel esasları belirlendi. Görüşmelerin başladığı 1969 yılı “Yumuşama Dönemi”nin başlangıcı sayıldı. Yumuşama Dönemi’nde SALT-I Antlaşması’ndan sonra nükleer silahsızlanma konusunda birçok anlaşma imzalandı. Bu anlaşmaların en önemlisi 1979’da ABD ve SSCB arasında Viyana’da imzalanan SALT-II Antlaşması ile uzun menzilli nükleer silahlar sınırlandırıldı. Ancak SSCB’nin 1979’da Afganistan’ı işgali nedeniyle ABD 11 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 Kongresi bu antlaşmayı imzalamadı. Çünkü Afganistan’ın Sovyetler tarafından işgali, Orta Doğu’da en az stratejik silahlar anlaşması kadar önemli stratejik değişiklik yapmaktaydı. Diğer taraftan Sovyetlerin Afganistan’ı işgali ABD kamuoyunda silahsızlanma konusunda SSCB’nin samimi olmadığı ve yumuşamayı kendi yayılma ve genişleme amaçları için bir fırsat olarak gördüğü şeklinde değerlendirildi. Resim. 01.01: Nükleer Silah Denemeleri Günümüzde de Devam Etmektedir. 3. Helsinki Konferansı (1 Ağustos 1975) SALT-I Antlaşması’ndan sonra Arnavutluk dışında bütün Avrupa devletleriyle ABD ve Kanada’nın katıldığı Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Konferansı (AGİK) Helsinki’de toplandı. Uzun görüşmeler neticesinde hazırlanan uluslararası ilişkilerde temel barış ve iş birliğini kapsayan ‘’Sonuç Belgesi ’’ (Helsinki Nihai Senedi) 1 Ağustos 1975’te imzalandı. B.YUMUŞAMA DÖNEMİ ÇATIŞMALARI 1.Çatışmalarda ABD ve SSCB’nin Rolü 1960’lı yılların başlarında Bloklar arasındaki ilişkilerde yumuşama başlamışsa da SSCB ile ABD; Küba ve Vietnam gibi uzak bölgelerde mücadelelerini sürdürdü. Bu bölgelerdeki grupların iktidar mücadelelerini kendi çıkarları doğrultusunda destekleyen SSCB ve ABD, rekabetlerini sürdürmüşlerdir. Bununla birlikte ABD ve SSCB öncülüğünde nükleer silahları sınırlandırmak için uluslararası anlaşmalar da imzalanmıştır. 2.Küba Buhranı Küba Buhranı Küba’da Fidel Castro 1959’da Batista diktatörlüğünü yıkıp yönetimi ele geçirmiş, ekonomiyi millîleştirme kararı almıştı. Bu kararla Küba’da faaliyet 12 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 gösteren ABD şirketlerinin faaliyetlerinin kısıtlanması, ABD ekonomisini olumsuz etkiledi. ABD Castro’yu devirmek için bir plan hazırladı. Buna göre Castro yönetiminden ABD’ye kaçan Küba’lı mülteciler Amerikan hükümetinin yardım ve desteğiyle adayı işgal edecekler ve böylece Castro’dan kurtulmuş olacaktı. Ancak mülteciler tarihe ‘’ Domuzlar Körfezi Çıkarması ‘’ adıyla geçen harekâtta başarısızlığa uğradılar. ABD’nin Castro yönetimini yıkmak amacıyla muhalifleri desteklemesi, Küba’yı SSCB’ye yaklaştırdı. Bunun üzerine SSCB 1962 yılı başında Küba’ya füze yerleştirmeye başladı. Bu füzelerin ABD topraklarının büyük bir kısmını vurabilecek menzile sahip olması ABD’nin tepkisine yol açtı. ABD’nin Küba’daki füzelerin sökülmesi isteğine SSCB’nin olumsuz cevap vermesi sonucunda ABD donanması Küba kıyılarını kuşattı. SSCB, meseleyi BM Güvenlik Konseyi’ne taşımakla birlikte savaş gemilerini de bölgeye gönderdi. ABD ve SSCB’nin bu tavrı, durumu daha da gerginleştirirken bir nükleer savaş ihtimalini ortaya çıkardı. Nükleer savaş ihtimali karşısında ABD ve SSCB geri adım atmak zorunda kaldı. SSCB, Türkiye’deki ABD’ye ait Jüpiter füzelerinin sökülmesi karşılığında Küba’daki füzeleri sökebileceğini bildirdi. ABD’nin bu öneriyi kabul etmesi sonucunda füzeler karşılıklı olarak söküldü ve Küba Buhranı çözüldü. Küba Buhranı’nın en önemli özelliği, nükleer silahlara sahip iki büyük gücün ilk kez doğrudan karşı karşıya gelmesidir. Resim 01.02: ABD’nin Türkiye’ye Yerleştirdiği Jüpiter Füzelerinden Biri Küba Buhranı’nın çözülmesi ile Doğu- Batı arasında diyalog süreci başlarken, Bloklar arası ve devletler arası ilişkilerde değişimin başlangıcı oldu. Harita. 01.01: Küba’ya Yerleştirilen Füzelerin Menzilleri 13 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 3. Vietnam Savaşı Daha önce Fransa’nın sömürgesi durumundaki Vietnam, 1954 yılında imzalanan Cenevre Antlaşması ile Kuzey ve Güney Vietnam adı altında bağımsız devletler durumuna gelmişlerdi. Komünist olan Kuzey Vietnam yönetimi 1957’de Güney Vietnam yönetimini değiştirerek birleşmeyi sağlamak için gerilla savaşına başladı. Buna karşılık Güney Vietnam, ABD’den yardım istemek zorunda kaldı. ABD, Güney Vietnam’a ekonomik ve askerî yardım yapacağını dünya kamuoyuna duyurdu. Kuzey Vietnam birliklerinin güneye girmesi üzerine ABD, Güney Vietnam’a 1965 Mayısında 80.000 asker gönderdi. Sayı daha sonra 600.000’e çıkartıldı. Vietnam’a asker gönderilmesi ABD’de özellikle büyük şehirlerde ve üniversitede protesto gösterilerine sebep oldu. Gösterilerin yaygınlaşması ABD kongresinin savaşa karşı tutum değiştirmesine yol açtı. Batılı müttefiklerin de savaşı onaylamaması ABD yönetiminin işini daha da zorlaştırdı. ABD Vietnam ’da hedeflediği başarıyı gösteremedi ve bir çıkmaz içine girdi. Antlaşmaya göre: ABD kuvvetleri Vietnam’dan çekilecek, esirler karşılıklı geri verilecek, Kuzey ve Güney Vietnam arasında yapılacak müzakerelerle birleşme gerçekleştirilecekti. BİLGİ NOTU ABD, savaş alanına 7 milyon ton bomba attı. Bombalar 20 milyon krater izi bıraktı. Vietnam toprakları, uzun yıllar üzerinde hiçbir bitki yetişmeyecek duruma geldi. 1975’te Kuzey Vietnam’ın Güney Vietnam ’ı ele geçirmesiyle 1976’da iki devlet birleşerek Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti adını aldı. Resim 01.03:Vietnam Savaşı En Çok Sivil Halkı Etkilemiştir. 14 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 4. Keşmir Meselesi İngiltere’nin 1947 Ağustos’unda bölgeden çekilmesiyle burada Pakistan ve Hindistan adı ile iki devlet kurulmuştu. Bu iki devlet bağımsızlıklarından itibaren birbirleriyle sorunlar yaşamışlardır. İki ülke arasındaki sorun ve çatışmaların en önemli nedeni Hindistan, Pakistan, Afganistan ve Çin’in kesişme noktasında yer alan verimli topraklara ve yer altı zenginliklerine sahip olan Keşmir’dir. İngiltere 1846’da Keşmir’in idaresini bir Hintli mihraceye vermişti. Hindistan ve Pakistan bağımsız olduklarında Keşmir, yine bu mihrace ailesinin idaresi altındaydı. Pakistan, Keşmir halkının büyük çoğunluğunun Müslüman olmasından dolayı buranın kendisine ait olması gerektiğini belirtmekteydi. Hindistan ise Keşmir Mihracesi’nin kendi topraklarıyla birleşme kararından dolayı burada hak iddia ediyordu. Bu nedenle iki devlet 1948’de ilk kez savaştı. Birleşmiş Milletler araya girdi ve Keşmir’de halk oylaması yapılması şartıyla ateşkes sağlandı. Bu çatışmada Pakistan, Keşmir’in küçük bir kısmını ele geçirirken büyük kısmını Hindistan almıştı. Hindistan, BM kararına rağmen bugüne kadar elinde tuttuğu Keşmir topraklarında halk oylaması yapmamıştır. Keşmir meselesi iki devletin dış politikasını da etkiledi. Kuruluşundan itibaren bağlantısızlık politikası izleyen Hindistan, SSCB ile yakınlaşarak bu devletin desteğini aldı. Buna karşılık Pakistan, Batı yanlısı bir politika takip ederek 1954’ten itibaren ABD’den askerî yardım almaya başladı. Pakistan’ın 1955’te Bağdat Paktı’na üye olmasıyla SSCB, iki devlet arasındaki tüm anlaşmazlıklarda Hindistan’ın yanında yer aldı. Harita. 01.02: Keşmir,Günümüzde de Pakistan ve Hindistan Arasında Sorun Olmaya Devam Etmektedir. 15 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 1963 sonlarından itibaren Keşmir’de Hindularla Müslümanlar arasında başlayan çatışmalar Ağustos 1965’te savaşa dönüştü. BM Güvenlik Konseyi’nin çağrısı ile savaş durduruldu. Tarafların ateşkesi kabul etmesinde Çin’in Hindistan’a karşı sert tutum alması büyük rol oynamıştır. Çin, Hindistan üzerindeki baskısını artırınca Uzak Doğu’da dengeleri korumak isteyen ABD, Hindistan’ın yanında yer aldı. Keşmir meselesi Pakistan- Hindistan münasebetlerinde çözümlenemeyen bir sorun olarak günümüze kadar geldi. 5.Afganistan’ın SSCB Tarafından İşgali Afganistan XIX. yüzyılda kuzeyden Rusya’nın, güneyden İngiltere’nin yayılmacı politikalarının hedefi oldu. İki devlet,1885’te yaptıkları bir antlaşma ile Afganistan üzerinde denetim bölgeleri oluşturdular. Afganlar İngilizlere karşı başlattıkları mücadele neticesinde 1919’da bağımsızlıklarını kazanırken krallık yönetimini kurdular. Krallık idaresi 1973 yılında cumhuriyetin ilanı ile son buldu. Yönetim giderek diktatörlüğe dönüşürken ülkede sosyal huzursuzluklar ve ekonomik sıkıntılar yaşandı. Bu zor şartlar altında 1978 yılında SSCB ile Afganistan arasında Dostluk, İyi komşuluk ve İş birliği Antlaşması imzalandı. Bundan sonra Afganistan hızla Sovyet etkisine girmeye başladı. Harita. 01.03: Sovyetler, Afganistan’ı İşgal Ederek Basra Körfezi ve Orta Doğu’ya Yaklaşmış Oldu. 1978 yılı sonlarına doğru Afganistan’da halkın SSCB yanlısı yönetime karşı direniş hareketi başlatması üzerine iktidarda bulunanlar SSCB’den askerî yardım istedi. İki devlet arasında imzalanan antlaşma gereği SSCB’den çok sayıda uzman ve asker Afganistan’a geldi. Bu arada ülkede iktidar mücadelesi sürdü. 1979 yılında Doğu Avrupa’da sürgünde bulunan Babrak Karmal bir Sovyet uçağıyla Kabil’e geldi ve başbakanlığa getirildi. Bu gelişmeden kısa bir süre sonra SSCB, 27 Aralık 1979’da gönderdikleri ek kuvvetlerle Afganistan’ı işgal etti. 16 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 SSCB’nin Afganistan’ı ele geçirerek Basra Körfezi ve Orta Doğu petrolleri istikametinde önemli bir ilerleme kaydetmesi dünyada büyük tepkiye yol açtı ve birçok devlet tarafından kınandı. Çin, daha sonra da Pakistan, meseleyi BM’ye taşıdı. ABD ise SSCB ile yaptığı SALT-II Antlaşması’nı onayResim 01.04: Sovyet Askerlerinin Afganistan’ı İşgali lamamış ve Afgan mücahitlerine yardıma başlamıştır. SSCB ise 1978’de yaptıkları antlaşmaya uygun olarak ve Afgan hükümetinin daveti üzerine askerlerini bölgeye gönderdiklerini belirtti. İslam Ülkeleri Dış İşleri Bakanları Konferansı Ocak 1980’de Pakistan’ın başkenti İslamabad’da olağanüstü toplandı. Konferansta Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali şiddetle kınandı. Afganistan’ın İslam Konferansı’ndaki üyeliği askıya alındı ve Moskova Olimpiyat Oyunları’nın boykot edilmesi kararlaştırıldı. Sovyet işgaline karşı halk, direniş hareketine geçti. ‘’Afgan mücahitleri’’ özellikle kırsal alanın büyük bölümünü kontrolleri altına aldılar. Bunun üzerine SSCB, Afganistan’a daha fazla kuvvet gönderdiyse de ülkeyi bütünüyle kontrol altına alamadı. Mücahitler kısıtlı imkânlarına rağmen hem Sovyet hem de hükümet askerlerine karşı başarılı mücadele verdiler. İşgal sırasında yüz binlerce Afgan, ülkelerini terk etmek zorunda kaldı. 1982 yılında Pakistan’a sığınan Afganlıların sayısı üç milyonu bulmuştu. Bu gelişmeler üzerine Pakistan, Sovyetlerin Afganistan’dan çekilmesini sağlamak için BM Güvenlik Konseyi’ni harekete geçirdi. Ancak SSCB, Güvenlik Konseyi kararlarını veto etti. 1982’de Afganistan sorununu çözmek üzere BM gözetiminde Afganistan, Pakistan, ABD ve SSCB’nin katılımıyla görüşmeler başladı. Uzun süren görüşmelerden sonra 14 Nisan 1988’de Cenevre’de Afganistan sorununa son veren anlaşma imzalandı. SSCB askerleri 1988 - 1989 yılı içerisinde Afganistan ’dan çekildiler. Bu arada, ‘’mücahit’’ gruplar birleşerek bir hükümet kurdular. Ancak bu gelişmelerle birlikte gerekli istikrar sağlanamadı. Afganistan’da bu defa iktidar için iç çekişmeler başladı. 17 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 C.BARIŞ İÇİNDE BİR ARADA YAŞAMA 1960’ların başından itibaren, uluslararası politikanın yeni bir faktörü olarak ortaya çıkan önemli gelişmelerden biri de Doğu ve Batı Bloklarının dışında ‘’ Bağlantısızlık ‘’ adı ile yeni bir hareketin ve yeni bir devletler gruplaşmasının ortaya çıkmasıdır. 1955 yılına gelindiğinde, yeni bağımsızlığını kazanan Asya – Afrika devletleri, kendilerini dünyada bağımsız bir güç olarak ilan edecek kadar çoğaldılar ve güven kazandılar. Doğu ve Batı Bloklarının dışında bağlantısız olarak kendini ifade eden bu gücün önde gelen devletleri Kore Savaşı sırasında bağlantısızlığını ilan eden Hindistan, Yugoslavya ve Mısır’dı. Sömürgeciliğe karşı halkların kendi kaderlerini belirleme haklarını benimseyen Asya ve Afrika’dan yirmi dört ülke, ilk kez Endonezya’nın, Bandung kentinde bir araya gelmişlerdir(1955). Konferansın amacı, bağımsızlığına yeni kavuşan Afrika ve Asya ülkelerinin ABD ve SSCB gibi iki büyük nükleer güç karşısında varlıklarını korumak için birlik ve dayanışmalarını sağlamaktı. Bandung Konferansı’nda alınan kararlar içinde en etkili olanı, 1954 Temmuzu’nda Çin Halk Cumhuriyeti Başbakanı ile Hindistan Başbakanı arasında kabul edilerek ilk defa dünyaya tanıtılmış olan ‘’barış için de bir arada yaşamanın beş ilkesi ‘’üzerinde varılan anlaşma idi. Barış içinde bir arada yaşamanın beş ilkesi; Siyasi bağımsızlık, askerî ittifaklara katılmama, kendi topraklarında başka devletlere askerî üsse izin vermeme, ikili ittifaklara girmeme, millî kurtuluş savaşlarını desteklemedir. 1955 Bandung Konferansı, milletlerarası politikada bir ‘Bağlantısızlık’ akımını ortaya çıkardı. Asya- Afrika ülkeleri arasında dayanışma düşüncesi oluşturdu. Bağlantısızlık hareketinin ilk teşkilatlı toplantısı Yugoslavya lideri Tito ile Mısır lideri Resim 01.05: Bandung Konferansı’nın 50. Yıl Dönümü Kutlamaları Nasır’ın öncülüğünde 1961’de Belgrat’ta 25 bağlantısız ülkenin katılımıyla yapıldı. Bu toplantı, bağlantısızlık hareketini resmen başlattı. Toplantının sonunda yayınlanan deklarasyonda her türlü kolonicilik ve sömürgeciliğe karşı geliniyor, sömürgelerin bağımsızlık hareketlerinin desteklenmesi isteniyordu. Özellikle Kongo, Angola ve Cezayir’in bağımsızlık hareketleri desteklenirken Güney Afrika Cumhuriyeti’ndeki ırk ayrımına karşı çıkıldı. Filistinlilerin tüm haklarının tanınması, yabancı üslerin kaldırılması, genel ve tam bir silahsızlanma, bütün nükleer silahların yasaklanması, büyük devletlerin en kısa zamanda bir silahsızlanma anlaşması imzalamaları kararlaştırıldı. Bağlantısızlar, günümüze gelinceye kadar milletlerarası politikaya ve onun 18 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 güncel meselelerine tesir etmeye ve gelişmelere kendi düşüncelerine göre istikamet vermeye yönelik kararlar aldılar. Bağlantısızlar, Birleşmiş Milletler üyelerinin yaklaşık üçte ikisini temsil ederken, dünya nüfusunun %55’ ini oluşturmaktadırlar. D. ARAP –İSRAİL SAVAŞLARI VE BÜYÜK DEVLETLERİN POLİTİKALARI 15 Mayıs 1948 tarihinde, yani İsrail Devleti’nin kuruluşunun ertesi günü güneyden Mısır, doğudan Ürdün, kuzeyden Suriye ve Lübnan orduları saldırıya geçtiler. Aylarca süren savaşlardan sonra galip gelen İsrail 1947’de kendisine BM tarafından ayrılan bölgeden daha geniş bir alana sahip oldu. Savaş sonunda bir milyon Arap evsiz ve yurtsuz kalarak komşu Arap devletlerine sığındı. İsrail Devleti 1956 Mısır – İsrail, 1967 Arap – İsrail, 1973 Mısır – Suriye ve İsrail savaşlarında galip geldi ve sınırlarını genişletti. 1.Camp David Anlaşmaları ABD Başkanı Nixon, 1974’te Orta Doğu devletlerini ziyaret etti. Bu gezi sırasında ABD ile Mısır arasında bir anlaşma imzalandı. 1977’de ABD, bölge ülkeleriyle barış için temaslarda bulundu. Aynı yıl İsrail ve Mısır devlet başkanları karşılıklı olarak resmî ziyaResim 01.06: (soldan sağa) Enver Sedat, Jimmy Carter ve Menahem retlerde bulundular. Begin, Camp David Anlaşmaları Sırasında 1978’de ABD, bölgedeki gücünü kullanarak İsrail ve Mısır’ı Washington yakınlarında Camp David’te bir araya getirdi. Görüşmelerde aktif rol oynayan ABD Başkanı Jimmy Carter, 17 Eylülde İsrail ile Mısır, Filistin meselesi ve iki ülke arasındaki barış esaslarını içeren anlaşmaların imzalanmasını sağladı. Camp David Anlaşması’na tepki gösteren Arap ülkeleri, Mart 1979’da Bağdat’ta toplanarak Mısır’ın bu anlaşmayı feshetmesini, Filistin meselesinde ortak hareket edilmesini ve bağımsız bir Filistin Devleti’nin kurulmasını kararlaştırdı. 26 Mart 1979’da karşılıklı toprak bütünlüğü ve bağımsızlık düşüncesine saygı duymayı esas alarak bugünkü İsrail - Mısır sınırlarını çizen İsrail-Mısır Barış Antlaşması Washington’da imzalandı. Bu antlaşma, İsrail’in güneyde güvenliğini garantilerken Mısır’ın Arap dünyası ile ilişkilerinin kopmasına yol açtı. İsrail – Mısır barışı bütün Arap dünyasında Amerikan aleyhtarlığının şiddetlenmesine beden oldu. Camp 19 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 David Anlaşmaları, İsrail’in muhtariyet vadedilen Batı Şeria’da devamlı olarak Yahudi yerleşim merkezleri kurması, Kudüs’ü başkent yapması, Golan Tepeleri’ni ilhak ettiğini açıklaması ile amacına ulaşamamış ve bölgedeki gerginliğin artmasını engelleyememiştir . İsrail’in bu faaliyetleri Arap ülkelerinde tepki ile karşılanmış ve İsrail’e karşı tutumlarını sertleştirmelerinde büyük rol oynamıştır. Harita. 01.04: İsrail’in Yayılışı 20 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 2. İslam Konferansı Örgütü Bağlantısızlar içinde ayrı ve önemli bir grubu da İslam ülkeleri ve bunların oluşturduğu İslam Ülkeleri Konferansı teşkil etmektedir. İslam Konferansı Örgütünün ortaya çıkışı tamamen İsrail ile ilgili Resim 01.07: İslam Dünyasının Önemli Mabetlerinden El – Aksa Camii olup, ilk toplantısını yaptığı 1969 yılından bugüne kadar da toplantılarının ağırlık noktasını genellikle İsrail meselesi teşkil etmiştir. İsrail işgali altındaki Kudüs’te, 21 Ağustos 1969’da Müslümanların kutsal yerlerinden olan El-Aksa Camii’nin kundaklanması ve camide maddi hasar oluşması İslam dünyasında büyük tepkilere yol açtı. 22-25 Eylülde Fas’ın başkenti Rabat’ta Türkiye dâhil yirmi dört ülkenin katıldığı bir İslam Zirvesi toplandı. Zirve sonunda yayınlanan bildiride, İsrail’in Kudüs’ü boşaltması ve 1967 Haziran savaşında işgal ettiği Arap topraklarından çekilmesi kararlaştırıldı. İslam Zirvesi’nin ikincisi, 1974’te Pakistan’ın Lahor kentinde yapılmıştır. Zirvede Filistin ile ilgili kararlar alındı. Böylece İslam Konferansları, İsrail meselesinin dışında, İslam dünyasının meselelerini tartışıp, bu meselelere de çözüm getirmeye çalıştı. Teşkilatın 1973’te yapılan Cidde toplantısında üye ülkelerin maliye bakanları mali teşkilatlanmanın önemini vurguladılar. Ekim 1975’teki toplantıda İslam Kalkınma Bankası’nın kuruluş planı onaylandı. E.ULUSLARARASI POLİTİKADA PETROLÜN YERİ XIX. yüzyılın ortasında ilk kez ABD’de çıkarılmaya başlanan petrolün motorlu araçlarda kullanılmaya başlanması önemini daha da arttırdı. Orta Doğu’da petrol, ilk olarak I. Dünya Savaşı öncesinde bulundu. İngiltere Osmanlı Devleti’nin topraklarında petrol arama faaliyetine girerek petrol ticaretini kontrol etmeye çalıştı. Almanya da Bağdat- Berlin demiryolu ile bölgedeki petrol yataklarını kontrolü altına almak istiyordu. Hitler’in SSCB’yi işgal etmek istemesindeki etkenlerden birisi de Kafkasya’da- 21 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 ki petrol yataklarını ele geçirmekti. 1945 yılına gelinceye kadar, XIX. yüzyılın ikinci yarısında kurulup gelişmeye başlayan büyük petrol şirketleri Uzak Doğu ve Orta Doğu’da petrol üretme ayrıcalıkları elde etResim 01.08: Petrol hem Dünya Ekonomisi hem de Uluslararası mişlerdi. Pazarları İlişkilerde Önemli Bir Yere Sahiptir. da aralarında paylaşan bu büyük petrol şirketleri, petrolün üretiminden pazarlanmasına kadar tüm sürecin denetimini ellerinde tutuyorlardı. Petrol piyasasına girmek isteyen SSCB gibi ülkeler düşük fiyatlardan petrol satmaya başladılar. Bu gelişmelerden olumsuz etkilenen petrol üreticisi ülkeler, Ağustos 1960’ta OPEC’i (Organization Petroleum Exporting CountriesPetrol İhraç Eden Ülkeler Teşkilatı) kurdular. Bu teşkilatın kuruluş amacı özellikle petrol Resim 01.09: OPEC Toplantısından Bir Görüntü fiyatlarının belirlenmesi başta olmak üzere, hepsini ilgilendiren meselelerin birlikte çözümünü sağlamaktı. Bu arada 1967 (Altı Gün Savaşı) Arap-İsrail Savaşı’ndan sonra petrolün İsrail’e karşı siyasi bir silah olarak kullanılmasını sağlamak için OAPEC (Organization of Arap Petroleum Exporting Countries- Petrol İhraç Eden Arap Ülkeleri Teşkilatı-)kuruldu. OAPEC, İsrail, ABD ve bazı Batı Avrupa ülkelerine karşı petrol ambargosu uygulamaya başladı. Ancak Arap ülkeleri arasında dayanışmanın sağlanamaması ve Batılı ülkelerin OAPEC dışındaki ülkelerden petrol satın alması OAPEC’in isteği sonucu alamamasına sebep oldu. Ekim 1973’te çıkan Orta Doğu Savaşı’ndan sonra OAPEC tarafından petrol fiyatlarının yükseltilmesiyle yaşanan petrol krizi hız kazandı. Bu 22 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 durum özellikle Batı Avrupa’da ve Japonya’da paniğe yol açtı. Hatta ABD, bu politikanın Batı’nın sanayisine ciddi zararlar vermesi hâlinde Basra Körfezi bölgesine bir silahlı müdahalede bulunacağını belirterek oldukça sert bir tepki verdi. Petrol üreten ülkelerin petrol satışından elde edilen gelirlerini Batı bankalarında değerlendirmeleri, sanayileşmiş ülkelerin petrol zamlarından etkilenmesini engelledi. Ancak Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkeler, artan petrol fiyatlarından olumsuz etkilendiler. Bu ülkeler yüksek petrol fiyatlarının faturasını çok daha ağır bir biçimde, ekonomik kalkınmalarını durdurmak ya da en azından yavaşlatmak pahasına ödemek zorunda kaldılar. F. İRAN-IRAK SAVAŞI (1980-1988) 1. Irak’ta Rejim Değişikliği II. Dünya Savaşı öncesi dünyadaki gelişmeler Orta Doğu’da yeni oluşumlar için zemin hazırladı. 1934’ te Türkiye’nin de üye olduğu Sadabat Paktı’na katılan Irak, II. Dünya Savaşı sonrası ABD ve Batılı devletlere paralel politikalar izleyerek Bağdat Paktı (1954)içinde yer aldı. 1958’de yapılan bir askerî müdahale sonucu ülkede monarşi rejimi yıkılarak cumhuriyet ilan edildi. Irak rejim değişikliğinden sonra Bağdat Paktı’ndan çekildi. 1968’de Irak’ta yönetimde söz sahibi olan Baas Partisi, SSCB ile yakınlaşarak bu ülkeden ekonomik ve askerî yardım almaya başladı. Bu durum Batı’ya dönük bir politika takip eden İran ile arasındaki ilişkileri zayıflattı. Diğer taraftan, 1970’te İngiltere’nin Basra Körfezi’nden çekilmesinden sonra İran’ın, buraya tek başına hâkim olmak istemesi iki ülke ilişkilerini daha da gerginleştirdi. 2. İran’da Rejim Değişikliği 1925’ten itibaren İran’ı yöneten Pehlevi Hanedanlığı uygulamalarıyla halk tarafından benimsenmemişti. Ayrıca muazzam petrol gelirlerinin silahlanmaya harcanması, gelir dağılımındaki eşitsizliği daha da artırdı. Halkın uygulamalara karşı başlattığı protestoların yönetim tarafından dikkate alınmaması ayaklanmalara sebep oldu. 1978 yılı başlarında bölgesel nitelikli başlayan ayaklanma, bir yıl içinde halk hareketine dönüştü. Bu arada grevler yüzünden ülkenin petrol ihracatı tamamen durdu. İç karışıklıkların artması üzerine Şah önce Mısır’a ardından da ABD’ye gitti. 1979’da sürgündeki lider Ayetullah Humeyni’nin ülkeye dönmesiyle İran İslam Cumhuriyeti kuruldu. İran, dış politikada bağlantısızlık ilkesini benimserken, ABD öncülüğünde kurulan CENTO’dan ayrıldı. Irak’ın Orta Doğu’da Mısır’dan boşalan güçler dengesini kendi lehine değiştirmek istemesi ve bu amaçla yayılmacı bir politika takip etmesi Irak-İran ilişkilerini olumsuz etkiledi. 23 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 3. Savaş ve Sonuçları 1969 yılında İran Şahı ABD desteği ve güçlü bir orduya sahip olmasından dolayı önemli bir su yolu olan Şattülarap’ın tümüyle Irak’a bırakıldığı 1937 tarihli Irak – İran Sınır Antlaşması’nı ortadan kaldırmak için harekete geçti. Bu amaçla İran, gemilerini bölgeye gönderdi ve taraflar arasında çatışma çıktı. 1970 yılında da diplomatik ilişiler kesildi. İran ve Irak arasında gerginleşen ilişkiler, 1975 Cezayir Antlaşması ile geçici olarak düzeltildi Bu antlaşmaya göre iki ülke arasındaki sınır Şattülarap su yolunun en derin noktasından geçecekti. Böylece Şattülarap taraflar arasında paylaşılmış oluyordu. Camp David Anlaşması’yla Orta Doğu’da Mısır’ın etkinliğini kaybetmesi sonucunda ortaya çıkan otorite boşluğundan yararlanan Irak, Arap liderliği için çalışmalar başlattı. 1979’da İran’ın rejim değişikliği sebebiyle yaşadığı iç sorunlardan yararlanmak isteyen Irak, Basra Körfezi’ne hâkim olmak için harekete geçti. Cezayir Antlaşması ‘nı feshettiğini açıkladı. 22 Eylül 1980’de İran topraklarına saldırıya geçerek Basra Körfezi’ne kadar ilerledi. Irak uçakları Tahran havaalanı da dâhil İran’ın hava üs ve limanlarını, İran’da Irak üslerini bombaladı. Irak, İran’a saldırırken kolay bir zafer kazanacağını ve bu suretle Arap dünyasında büyük bir prestij kazanacağını ümit etmişti. Bir süre sonra İran, savaşta dengeyi sağlayarak Irak’ın işgal ettiği bazı toprakları geri aldı.1986’da İran’ın Basra Körfezi’ne hâkim olmaya başlaması ve körfeze kıyısı olan ülkelerin petrol satışı yapamaması ABD ve bazı Batılı devletleri ekonomik açıdan olumsuz etkiledi. Ayrıca SSCB’nin İran’la yakınlaşarak bölgede güç kazanması ABD’yi endişelendirdi. Bu sebeple ABD, Fransa ve İngiltere gibi bazı Batılı büyük devletler harekete geçerek Basra Körfezi’ne savaş gemileri gönderdiler. Bu müdahale sonucu Irak, İran’a karşı cephelerde dengeyi sağladı. BM’nin kararı ile 6 Ağustos 1988’de ateşkes gerçekleşti ve savaş sona erdi. Irak’ın 1990’da Kuveyt’i işgal etmesi ve ABD’nin bu işgale müdahale ihtimalinin ortaya çıkması üzerine Irak, işgal ettiği İran topraklarından çekildi. Böylece İran kaybettiği toprakları geri aldı. Sekiz yıl gibi uzun süren bir savaş sonucunda iki ülkeden yaklaşık bir milyon insan hayatını kaybetti. Savaş sırasında iki devletin birbirlerinin petrol bölgelerini bombalaması sonucunda 150 milyar dolar civarında bir ekonomik kaynak yok oldu. Savaştan sonra iki ülkede de ekonomik sıkıntılar yaşandı. Kuveyt’in işgalinde, Irak’ın yaşadığı bu ekonomik bunalım etkili oldu. İran-Irak Savaşı ile Arap ülkelerinin taraf olması Arap birliğinin bozulması ve İsrail’in Orta Doğu’da daha serbest hareket etmesine zemin hazırladı. Bazı Avrupalı devletler bu iki devlete silah satarak önemli bir gelir elde etmiş oldular. G. YUMUŞAMA DÖNEMİNDE DÜNYA 1. Ekonomi II. Dünya Savaşı sonrasında bilim ve teknolojideki ilerlemelerin sanayide kullanılması ile büyük bir verimlilik elde edildi. Merkezî ısıtma sistemi, evlere kadar su24 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 yun getirilmesi, çamaşır makinesi, telefon ve televizyonun yaygın olarak kullanılması insan hayatını kolaylaştırdı. Petrol, elektrik ve otomotiv sektörlerinde önemli üretim artışı oldu. Bu gelişmelerle dünya ekonomisi hızlı bir büyüme dönemi yaşadı. 1970’lere kadar büyümenin kesintisiz devam etmesi işsizlik oranını da düşürdü. Uydu teknolojisi sayesinde de televizyon programları uluslararası bir boyut kazandı. İlk kez 1964 Tokyo Olimpiyatları canlı televizyon yayını ile tüm dünyaya ulaştırıldı. Serbest ticaret ve çok uluslu şirketler tarafından yapılan uluslararası yatırımların gelişmesi ilerlemeyi perçinledi. 2. Bilimsel ve Teknolojik Gelişmeler Bu dönemde bilimsel ve teknolojik alanda önemli buluşların yapılmasında Soğuk Savaş Dönemi’ndeki bloklar arasındaki rekabet önemli bir etken olmuştu. Özellikle füze sistemlerinin geliştirilmesi iki süper gücü uzay yarışına itti. SSCB’nin 1957’de ilk uzay aracı olan Sputnik’i uzaya fırlatmasından bir yıl sonra ABD, Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi’ni (NASA) kurarak ilk uydusunu uzaya gönderdi. 1961’de Rus kozmonot Yuri Gagarin, Vostok-1 uzay aracı ile ilk kez uzaya giden insan oldu. 1962’de ABD aynı şekilde karşılık vererek uzayda rekabeti hızlandırdı. 1969’da ise Amerikalı astronot Neil Armstrong’un aya inmesi ile ABD uzay yarışında liderliği ele geçirdi. Resim 01.10: Vostok - 1 Uzay Aracı Fırlatma Esnasında Resim 01.11: Neil Armstrong Ay Yüzünde Başlangıçta ABD ile SSCB arasında devam eden uzay yarışına, daha sonra sınırlı olarak İngiltere, Fran sa, Japonya ve Çin Halk Cumhuriyeti de katıldı. Devletler bütçelerinin önemli bir kısmını uzay çalışmalarına ayırdı. Bu da toplumların ihtiyacı 25 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 olan alanlarda (eğitim, sağlık vb.) yapılacak olan yatırımları kısıtladı. Savaş yıllarında yapılan ilk bilgisayar geliştirilerek 1970’te kişisel bilgisayar üretildi. İletişim alanında telefon ile başlayan gelişmeler XX. yüzyılda görüntülü telefonla devam etti. Uydu teknolojisinin yerleşmesi ile iletişimde kıtalar arasındaki uzaklık ortadan kalktı. İletişimde bu sınır tanımaz gelişme interneti ortaya çıkardı. 3. Kültürel Hayat Hızlı sanayileşme ve tarımda makineleşmenin artması sonucu köylerden kentlere doğru hızlı bir göç başladı. Kadınların eğitim düzeyinin artması ve sosyal hayata aktif olarak katılması erkek egemenliğini ön plana çıkaran anlayışı sona erdi. Cinsiyete dayalı her türlü şiddet eylemine karşı çıkıldı. Sanayileşmiş ülkelerin kent nüfusunun artmasında Üçüncü Dünya ülkelerinden yapılan göçler de etkili oldu. 1960-1980 yılları arasında yapılan olimpiyatlarda ABD, SSCB, Japonya ve Doğu Almanya madalya sıralamasında öne çıktılar. Türkiye ise istediği başarıyı elde edemedi. 1960-1980 yılları arasında düzenlenen FİFA Dünya Kupası’nda sırasıyla Brezilya (1962), İngiltere (1966), Brezilya(1970), Almanya(1974) ve Arjantin(1978) şampiyon oldu. 1951 yılından itibaren yapılan Akdeniz Oyunlarının tamamına katılan Türkiye, 1971’de düzenlenen altıncı Akdeniz Oyunlarına İzmir’de ev sahipliği yaptı. H. TÜRK DIŞ POLİTİKASI Türkiye’nin Soğuk Savaş Döneminde Batı ittifakına dâhil olarak bu doğrultuda dış politika izlediği belirtilmişti. Bu dönemde Kıbrıs, Ege sorunları, Orta Doğu’da Arap- İsrail Savaşları ve Ermeni terörü Türk dış politikasının belirlenmesinde etkili olmuştur. 1.Türk- Yunan İlişkileri Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Lozan Antlaşması imzalanmasına rağmen, Türkiye ve Yunanistan arasındaki sorunlar çözümlenememiş ve ilişkiler bir süre daha normale dönememişti.1930’lu yıllarda dünya barışını tehdit eden gelişmeler üzerine Atatürk ve Venizelos liderliğinde Balkan devletleri arasında ittifakı sağlamak için çaba sarf edilmiş, bu çalışmalar iki ülke arasındaki ilişkileri olumlu etkilemişti. Ancak 1954 yılına gelindiğinde Türkiye ve Yunanistan ilişkileri Kıbrıs meselesine bağlı olarak yeniden gerginleşmeye başladı. a.Kıbrıs Meselesi 1571’de Türk hâkimiyetine giren Kıbrıs’ın yönetimi 1878 Berlin Antlaşması’nda arabuluculuk görevi yapan İngiltere’ye geçici olarak bırakılmıştı. Osmanlı Devleti’nin 26 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 I. Dünya Savaşı’na girmesini fırsat bilen İngiltere, 5 Kasım 1914’te Kıbrıs’ı ilhak ettiğini açıkladı. Türkiye Lozan Antlaşması ile statüyü kabul etti. II. Dünya Savaşı’ndan sonra On iki Ada’nın Yunanistan’a verilmesi üzerine Yunanistan ve Yunan kamuoyu gözlerini Kıbrıs’a çevirdi. Kıbrıs’taki Rumlar, adayı Yunanistan’a katma idealleri (Enosis) doğrultusunda faaliyetlerde bulundular. Kıbrıs konusuna daha fazla ilgi gösteren Yunanistan, 1951’de Kıbrıs’ın kendisine verilmesi için İngiltere’ye resmen başvurdu. Bu girişimi olumsuz karşılanan Yunanistan, 1954’te Kıbrıs sorununu BM’ye taşıyarak meseleyi uluslararası bir konu hâline getirdi. Kıbrıs’ta self- determinasyon ilkesinin uygulanmasını isteyen Yunanistan’ın bu girişimi BM tarafından reddedildi. Bu gelişmeler, Türkiye’nin Kıbrıs konusunda harekete geçmesinde önemli rol oynadı. Böylece Kıbrıs sorunu, Türk dış politikasının en önemli konularından birisi hâline geldi. Harita. 01.05: Kıbrıs, Türkiye’nin Güvenliği Açısından Son Derece Stratejik Önem Taşımaktadır. Yunanistan’ın Kıbrıs konusundaki isteklerinin BM tarafından reddedilmesi üzerine Rumlar, Kıbrıs’ta EOKA ( Kıbrıs Mücadelesi Ulusal Örgütü – Etniki Organosi Kipriaku Agonos) yer altı örgütünü kurarak önce İngilizler, sonra da Türklere yönelik tedhiş hareketlerine başladılar. Bu örgütün amacı, İngilizleri Kıbrıs’tan atmak, Türkleri imha etmek ve Enosis’i gerçekleştirmekti. Yunanistan’ın kışkırtma ve yardımlarıyla Rumların başlattıkları tedhiş hareketleri genişleyerek bir iç savaş hâlini aldı. 1958 yılında tedhiş hareketlerinin şiddetlenmesi Türk – Yunan ilişkilerini gerginleştirdi. Bu durum NATO’nun Doğu Akdeniz’deki durumunu da etkilemiştir. Bundan dolayı bir yandan ABD, bir yandan da NATO’nun aracılık ve baskılarıyla Türkiye ve Yunanistan ikili görüşmelere karar verdiler. 1959’da Türkiye ve Yunanistan başbakanları Zürih’te bir araya gelerek Kıbrıs anlaşmazlığını çözümlemek için görüşmelere başladılar. 11 Şubat 1959’da Kıbrıs’ta bağımsız bir Kıbrıs Cumhuriyeti kurulması kararı alınarak Zürih Antlaşması yapıldı. 27 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 Ayrıca Kıbrıs Türk toplumunun hürriyet ve yaşama haklarını garanti altına alan anayasa esasları tespit edilmiştir. Daha sonra Türkiye, Yunanistan ve İngiltere, Londra’da Kıbrıs meselesini ele aldılar. Londra toplantılarının sonunda Zürih Antlaşması esas alınarak bağımsız bir Kıbrıs Devleti’nin kurulmasına karar verildi. Zürih ve Londra Antlaşmaları Kıbrıs ile Türkiye,Yunanistan ve İngiltere arasında bağlar kurmaktaydı. Kıbrıs’ta kurulacak olan anayasal düzen bozulacak olursa, bu düzeni tekrar yerleştirmek için Türkiye, İngiltere ve Yunanistan birbirlerine danışacaklar ve gerekli tedbirleri alacaklardı. Bu konuda bir anlaşma sağlanamazsa, üç devletten biri anayasa düzenini yerleştirmek için tek başına müdahale hakkına sahip olacaktı. Zürih ve Londra Antlaşmaları doğrultusunda 16 Ağustos 1960’ta bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edildi. Cumhurbaşkanlığına Rum lider Makarios, yardımcılığına da Türk lider Dr. Fazıl Küçük getirildi. Kıbrıs’ta sağlanan barış ortamı uzun sürmedi. Kıbrıs Rumlarının Enosis’ten vazgeçmemeleri ve 1960 Anayasası’nın Türklere Resim 01.12: Rumların 24 Aralık 1963 Günü Katlettiği Türk tanıdığı hakları hazmeAnne ve Çocukları ( Bugün Bu Ev Barbarlık Müzesi Olarak demeyişleri, Kıbrıs buhraKullanılmaktadır.) nının alevlenmesine yol açtı. Yunanistan’ın asker ve silah göndererek desteklediği EOKA, Türklere karşı tedhiş hareketlerine devam etti. Kıbrıs Türkleri de bu faaliyetlere 1955’te kurulan Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) vasıtasıyla karşı koymaya çalıştı. Rum çeteleri Türk köylerini yakıp yıkarak on binlerce Türk’ü göçe zorladı. 24 Aralıkta ‘’Kanlı Noel’’ denilen ve 24 Türk’ün şehit edildiği olay üzerine Türk savaş uçakları Lefkoşa üzerinde ilk uyarı uçuşunu yaptı. 650 kişilik Türk askerî birliği de karargâhından çıkarak Lefkoşa’nın Türk kesimini koruma altına aldı. 1964’te Yunanistan’ın Ada’ya daha çok asker ve silah göndermeye başlaması üzerine olayların büyümesinden endişelenen BM Güvenlik Konseyi, Barış Gücü kurulması kararı aldı. Ancak Barış Gücü Ada ’ya henüz gelmeden Rum çetelerinin saldırıya geçmesi Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale kararı almasına yol açtı. Ancak bu kararın uygulanmasını istemeyen ABD Başkanı Johnson, yazdığı mektupla Türkiye’yi kararından vazgeçirmeye çalıştı. Küba krizine bağlı olarak 1963’te Türkiye’deki ABD’ye ait Jüpiter füzelerinin bilgi verilmeden sökülmesi ve Türk- Yunan meselelerinde ABD’nin Yunan yanlı- 28 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 sı politikası iki ülke arasında güven bunalımına sebep oldu. 1964’te ABD Başkanı Johnson’un mektubu da Türk- ABD ilişkilerini olumsuz etkileyerek Türkiye’yi SSCB ve Orta Doğu politikasını yeniden gözden geçirmeye yöneltti. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Batı ittifakında yer alan Türkiye’nin SSCB ile ilişkileri DP iktidarının son yıllarına kadar mesafeliydi. Batıdan beklediği ekonomik yardımı almayan Türkiye’nin 1959’da SSCB’den kredi talebinde bulunması ve daha sonra Doğu ve Batı Bloku arasındaki ilişkilerde yumuşamanın başlaması, Türkiye-SSCB ilişkilerini olumlu etkiledi. Diplomatik ziyaretlerle başlayan ekonomik ilişkiler, siyasi ilişkilerin de gelişmesinde etkili oldu. 1960’lı yılların sonlarına doğru iki ülke arasındaki ilişkiler üst düzeye çıktı. BM Barış Gücü’nün Rum çetelerinin Kıbrıs’taki saldırılarını engelleyememesi üzerine 8-9 Ağustos 1964 ’te Türk Hava Kuvvetlerine bağlı savaş uçakları Rum mevzilerini bombaladı. Bu müdahale Kıbrıs Rum çetelerinin saldırı gücünü kırarak, faaliyetleri sınırlı çatışmalar hâline dönüştürmüştür. Ancak Enosis’in hemen gerçekleştirilmesini isteyen EOKA üyeleri Yunanistan’dan aldıkları destekle 15 Temmuz 1974’te Makarios’a karşı darbe gerçekleştirdi. Makarios, darbeden canını güçlükle kurtararak Londra’ya kaçmak zorunda kaldı. EOKA üyeleri Nikos Sampson’u cumhurbaşkanlığına getirirken Kıbrıs Elen Cumhuriyeti’ni ilan ettiler. Sampson darbesi Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakından başka bir şey değildi. Darbe yönetimi, olayların Rum toplumunun bir iç işi olduğu ve Türklerin can güvenliğine dokunulmayacağı şeklinde açıklamada bulunarak Türkiye’nin müdahalesini önlemeye çalışıyordu. Türkiye, Kıbrıs’taki darbenin bir Yunan müdahalesi olduğunu belirtti ve garantilerin ihlali saydı. Aynı şekilde İngiltere de yeni idareyi tanımadığını bildirmiştir. Bunun üzerine Başbakan Bülent Ecevit İngiltere hükümeti ile görüşmeler yapmak üzere 17 Temmuzda Londra’ya gitti. Türkiye, İngiltere’ye ortak hareket etmeyi teklif etti. Olumsuz cevap alan Türkiye, garanti anlaşmaResim 01.13: Türk Askeri Kıbrıs’a Çıkartma Esnasında sının kendisine tanıdığı yetkiyi kullanarak müdahale kararı aldı. Türkiye 20 Temmuz 1974’te Enosis’e engel olmak, barışı yeniden kurmak ve Türklerin güvenliğini yeniden sağlamak amacıyla ‘‘Kıbrıs Barış Harekâtı’’nı başlattı. 29 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 20 Temmuz sabahı erken saatlerde Türk askeri hava kuvvetlerinin himayesinde Girne’ye çıkarken, aynı zamanda Lefkoşa – Girne yolu üzerinde ve Lefkoşa yakınlarında Gönyeli’ye de havadan indirme yaptı. Lefkoşa’ya kadar ilerleyen Türk kuvvetleri, Resim 01.14: Kıbrıs Barış Harekâtı Sırasında Başbakanlık Görevinde 22 Temmuzda Bulunan Bülent Ecevit BM’nin ateşkes çağrısına uydu. Birinci Barış Harekâtı sona erdiğinde Türkiye, Kıbrıs’a 40.000 kişilik bir kuvvet yığmaya ve üç yüz tank göndermeye muvaffak olmuştu. Kıbrıs meselesinin görüşülmesi maksadıyla 25 Temmuzda Türkiye, Yunanistan ve İngiltere, Cenevre Konferansı’n da bir araya geldi. Görüşmelerden barışı sağlayacak bir sonuç çıkmayınca 14 Ağustos’ta ‘’İkinci Barış Harekâtı’’ başladı. Türk birlikleri iki gün içinde Ada’nın yaklaşık üçte birine hâkim oldu. Türkiye BM’nin ateşkes çağrısına uyarak 16 Ağustosta askerî harekâtı durdurdu. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı Türkiye’nin dış politikasında da etkili oldu. ABD’nin bu harekâtı gerekçe göstererek Türkiye’ye yapmakta olduğu ekonomik yardımı kesmesi ve silah ambargosu uygulaması, iki ülke arasındaki ilişkileri olumsuz etkiledi. Bunun üzerine Türkiye, 1969 Savunma İş Birliği Antlaşması’nı yürürlükten kaldırdı ve 1975’ten itibaren Türkiye’deki bütün ABD üs ve tesislerine el koydu. Ancak 1978’de ABD ambargosunun kalkmasıyla ilişkiler normale döndü. BİLGİ NOTU Ambargo kararıyla Kongre’nin amacı, Türkiye’nin Kıbrıs konusunda geri adım atmasını sağlamaktı. Ambargo bu hedefe ulaşılmasını sağlamadığı gibi Türkiye ambargo kararına 13 Şubat 1975’de Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin kurulmasını sağlayarak cevap verdi. Türk ordusunun modernizasyonu çalışmaları için hayati önem taşıyan Amerikan askerî yardımı 3 yıl süreyle kesildi. Mevcut silahların yedek parça ihtiyaçlarının sağlanamaması Türk ordusunu olumsuz etkiledi. Bu durum Türkiye kamuoyunda ABD karşıtı eğilimleri artırdı. Millî silah ve savunma sanayiinin geliştirilmesi zorunluluğu ortaya çıktı. 30 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra Türklerin kuzeyde, Rumların da güneyde yerleşmesi yeni bir devlet düzeninin kurulmasını gerekli kılıyordu. Başlatılan toplumlar arası görüşmelerden istenilen sonucun alınamaması üzerine Türk toplumu 13 Şubat 1975’te Rauf Denktaş’ın liderliğinde Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni kurdu. BM Genel Kurulu, 13 Mayıs 1983’te Kıbrıs Rumlarını ‘’Kıbrıs Hükümeti’’ olarak tanıma kararı aldı. Bu gelişmeler karşısında Türk toplumu da 15 Kasım 1983’te ‘’Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’’ni kurdu. Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kurulduğu gün tanıyan ilk devlet oldu. Buna karşılık, Yunanistan ve Kıbrıs Rum yönetimi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni bağımsızlık kararını tanımayacaklarını açıkladı. Başta ABD, İngiltere, Fransa ve SSCB olmak üzere çeşitli ülkeler, bağımsızlık kararına karşı tepki gösterdiler. Bu arada İngiltere’nin önerisiyle, BM Güvenlik Konseyi Ada’da Kıbrıs Cumhuriyeti dışında başka hiçbir hükümetin tanınmaması kararını aldı. b. Ege Adaları Meselesi Lozan Antlaşması’yla Ege Denizi’ndeki Türkiye’ye bırakılan Bozcaada, Gökçeada ve İtalya’nın sahip olduğu Meis ve On İki Ada dışında kalan diğer adalar Yunanistan’a bırakılmıştı. II. Dünya Savaşı sonunda galip devletlerin İtalya’yla imzaladıkları Paris Antlaşması’yla Meis ve On İki Ada, Yunanistan’a verildi (1947). Böylece Ege Denizi’nde Bozcaada ve Gökçeada dışındaki tüm adalar Yunanistan’a bağlandı. Yunanistan Ege Denizi’nin doğusuna da yerleştikten sonra Türkiye’nin Ege Denizi’ndeki mevcut haklarını ortadan kaldırarak, bu denizin tümüne egemen olmak istemiştir.1974’ten itibaren bu amaçla yaptığı girişimler Türkiye- Yunanistan ilişkilerinde gerginliğin artmasına ve Ege Denizi sorununun ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu sorunlar Ege Adalarının silahlandırılması, kıta sahanlığı, karasularının 12 mile çıkarılması ve Ege hava sahası şeklinde sıralanabilir. . Ege Adalarının Silahlandırılması Yunanistan, Ege Denizi’nde Türkiye kıyılarına yakın olan Adalarla birlikte 1947’de İtalya’dan aldığı Meis ve On iki Ada’yı, Lozan Antlaşması’na aykırı olarak gizlice silahlandırmaya başladı. Bunun üzerine Türkiye bu konuyla ilgili 1964’ten itibaren farklı zamanlarda Yunanistan’a nota vermiştir. Kıbrıs Barış Harekâtı ise ilişkileri daha da gerginleştirdi. Yunan hükümeti Türk kıyılarına yakın adalara kuvvet yığdığı gibi bazı adaların karasularını mayınladı. Rodos’taki sivil havaalanını askerî uçakların inmesine uygun hâle getirdi. 1974’ten sonra da Yunanistan, Ege Adalarını açık olarak silahlandırmaya devam etti. Yunanistan, adaları NATO tatbikatları kapsamına aldırtarak silahlanma faaliyetlerini meşrulaştırmak istemiştir. Yunanistan’ın antlaşmalara aykırı bir biçimde Ege Adalarını silahlandırmasına karşı Türkiye de kendi tedbirlerini aldı. Zira bu adalar Yunanistan tarafından Türkiye’ye yapılacak bir saldırı için bir atlama taşı olabilirdi. Türkiye 1975 yılında İzmir’de Ege Ordusu denen IV. Ordu’yu kurdu. 31 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 . Kıta Sahanlığı Sorunu 1973 Orta Doğu Savaşı’nı izleyen petrol bunalımı, petrol arama faaliyetlerini hızlandırmıştı. Türkiye ile Yunanistan arasında kıta sahanlığı meselesi, Türk hükümeti tarafından Ege’nin açık deniz sularında ve Türkiye’nin kıta sahanlığı içinde bulunan sahalarda petrol araması yapmak üzere Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına (TPAO) arama ruhsatı vermesi ile başladı. Yunanistan 1961’den itibaren şirketlere Ege Denizi’nin kuzey ve batı kıyılarında petrol arama ruhsatı vermekteydi.1970 başlarında arama ruhsat alanını Doğu Ege’yi kapsayacak şekilde genişletti. Yunanistan’ın Ege Denizi’ndeki bu faaliyetleri üzerine Türkiye de TPAO’ya Ege’nin açık deniz sularında ve kendi kıta sahanlığında petrol arama ruhsatı verdi. Yunanistan’ın bu duruma itirazı iki ülke arasında ‘’Kıta Sahanlığı Sorunu’’ nu ortaya çıkardı. Türkiye’nin Sismik-I adlı araştırma gemisi 6 Ağustos 1976 günü Çanakkale’den ayrılarak Türkiye ile Yunanistan arasında kıta sahanlığı anlaşmazlığına konu olan sulara girdi. Yunan savaş gemileri Sismik -1’i adım adım takip ettiler. Fakat Sismik -1 Türk savaş gemilerinin himayesinde idi. Sismik -1 araştırmalarını yaptıktan sonra 10 Ağustosta Çanakkale’ye döndü. Bunun üzerine Yunanistan BM Güvenlik Konseyi ve Lahey Uluslararası Adalet Divanı’na başvurdu. BM Güvenlik Konseyi sorunun ikili müzakereler yoluyla çözümlenmesi kararı aldı. Uluslararası Adalet Divanı ise Yunanistan’ın Ege’nin uluslararası sularında Türkiye’nin petrol arama girişimlerinin durdurulması isteğini reddetti. BM Güvenlik Konseyi’nin ve Uluslararası Adalet Divanı kararlarından sonra iki ülke temsilcileri Bern’de bir araya geldi. Görüşmeler sonunda imzalanan ‘’Bern Deklarasyonu’’ ile taraflar Ege Denizi’nde kıta sahanlığı ile ilgili hiçbir faaliyette bulunmamayı kabul etti. .Kara Sularının 12 Mile Çıkarılması Sorunu Türkiye ile Yunanistan arasında Ege Denizi ile ilgili diğer bir anlaşmazlık da, kara sularının sınırı konusu olmuştur. Lozan Antlaşması’yla Ege Denizi’nde kara sularının genişliği 3 mil olarak kabul edilmişti. Bu genişlik 1936’da Yunanistan, 1964’te Türkiye tarafından 6 mile çıkarıldı. 1974’ten itibaren Yunanistan değişik dönemlerde kendi kara sularını 12 mile çıkaracağını ileri sürdü. Bu durum Türkiye tarafından tepkiyle karşılandı. Ege Denizi’nde kara suların 6 milden 12 mile çıkması hâlinde, uluslararası alan %27,3, Yunan kara suları %64,1, Türk kara suları %8, 5 şeklinde değişecekti. Bu durum, Türk gemi ve uçaklarının Ege’den Akdeniz’e çıkışlarına büyük sınırlamalar getirecek, Batı Anadolu ve Boğazlar bölgesinin savunmasını da olumsuz etkileyecekti. 12 millik kara suları Ege Denizi’ni bir Yunan gölü hâline getiriyor ve bu denizde Türkiye’ye 32 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 yaşama hakkı tanımıyordu. SSCB ve ABD de çıkarlarından dolayı Yunanistan’ın 12 mil prensibine karşı çıkmışlardır. Harita. 01.06: Ege Denizi’nde Kara Sularının 6 veya 12 Mil Olmasının Sonuçları Türkiye, 1976’da Yunanistan’ın kara sularını 6 milin üzerine çıkarmasını hiçbir zaman kabul etmeyeceğini ve böyle bir uygulamanın savaş nedeni olacağını açıkladı. Türkiye’nin bu sert ve kararlı tutumu karşısında Yunanistan, kara sularını 12 mile çıkarma yetkisinin bulunduğunu söylemesine rağmen, buna bugüne kadar cesaret edememiştir. . Ege Hava Sahası (FIR Hattı- Uçuş Bilgi Bölgesi) Sorunu Türkiye, Yunanistan’ın 1931’e kadar 3 mil olan hava kontrol sahasını 6 mile çıkarmasına iki ülke arasındaki iyi ilişkilerden dolayı tepki göstermedi. 1964 yılında 33 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 Türkiye de kara sularını 6 mile çıkardı. Milletlerarası hukuk kurallarına göre millî hava sahasının yüksekliği de kara sularının genişliği kadar olabilirdi. Dolayısıyla Ege adaları üzerinde Yunan hava sahasının yüksekliği de 6 mili geçemezdi. 1974’e kadar bir problem oluşturmayan FIR hattı ( Flight Information Region), Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında Yunanistan, hava sahasının yüksekliğini 12 mile çıkarmak istedi. Bu durum Türkiye’nin güvenliğini tehdit etmekteydi. Milletlerarası Sivil Havacılık Teşkilatı’nın (ICAO) Türkiye ve Yunanistan’ın katılımıyla 1952’de yaptığı bölge toplantısında Ege üzerinde uçan bütün uçakların, uçuş bilgilerini Atina’ya vermesine ve ancak Türk kara sularına girerken bu bilgileri İstanbul’a bildirmesine karar verdi. Türkiye o zamanki Türk – Yunan ilişkilerinin samimi atmosferi nedeniyle bu duruma ses çıkarmamıştı. Yunanistan ise, Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra, 16 Ağustosta Ege Denizi’nin tümünü ‘’tehlikeli bölge’’ ilan ederek ve bölgede FIR hizmetlerini durdurarak, Ege semalarını uluslararası hava trafiğine, dolayısıyla da Türk sivil ve askerî uçaklarına kapattı. Türkiye’nin Ege’deki haklarını zedeleyen bu durum, özellikle sivil havacılık yönünden çeşitli zorluklarla karşılaşılmasına ve iki ülke arasında da yeni bir sorunun ortaya çıkmasına yol açtı. NATO’nun Türkiye ve Yunanistan ile yaptığı temaslar sonucunda her iki tarafın da daha önceden almış olduğu Ege hava sahası ile ilgili kararları yürürlükten kaldırmaları ile sorun çözüldü. Ege Denizi tekrar sivil hava trafiğine açıldı. c. Türkiye’nin Orta Doğu Politikası 1950-1960 yılları arasında Arap ülkelerinin SSCB’ye yaklaşmalarına karşılık NATO üyesi olması sebebiyle Türkiye, Orta Doğu’da Batı’ya paralel bir politika izlemişti. 1963’te Türkiye-ABD ilişkilerinde meydana gelen değişiklik, Kıbrıs meselesinde yalnızlıktan kurtulmak isteyen Türkiye’nin Orta Doğu politikasını da etkiledi. 1973 petrol krizine kadar olan dönemde Türkiye, Orta Doğu’ya açılma politikası izleyerek Arap ülkeleri ile ilişkilerini geliştirdi. 1967 Arap- İsrail Savaşı’nda Türkiye, ABD’nin Türkiye’deki üslerinden İsrail’e yardım etmesine izin vermedi. Bu savaşta Türkiye’nin Filistin halkının davasını desteklemesi Arap ülkeleri ile ilişkilerin yoğunlaşmasını sağladı. Türkiye 1969’daki Mescid-i Aksa yangınına büyük tepki gösterirken bu gelişmeler üzerine Rabat’ta toplanan İslam Zirvesi Konferansı’na katıldı. Böylece Arap dünyası ile ilişkilerini geliştirdi. 1981’deki İslam Zirvesi’ne Türkiye, ilk defa başbakan düzeyinde katıldı. Türkiye günümüze kadar Batılı devletlerle, Orta Doğu arasında bir denge unsuru olmaya gayret gösterdi. İsrail ile ilişkilerini devam ettiren Türkiye, Filistin meselesinde İsrail’in uluslararası hukuka aykırı eylemlerine tepki gösterdi. d. Ermeni İddiaları Ermeni sorunu, XIX. yüzyıl sonlarında büyük devletlerin politik çıkarları doğrultusunda ortaya çıkmıştı. Lozan Antlaşması ‘nda Türk vatandaşı olan gayrimüslimlerin siyasi ve medeni hakları belirtilmiş olmasına rağmen Ermeniler azınlık statüsünü istemeyerek diğer Türk vatandaşları ile aynı kanunlara tabi olmayı kabul etmişlerdi. 34 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 Bu olumlu gelişmelere rağmen Ermeni diasporası ve bazı devletler politik amaçlarla Ermeni meselesini yeniden canlandırmışlardır. Ermeni diasporası, iddialarını dünyaya tanıtmak ve Türkiye’ye kabul ettirmek, Türkiye’den tazminat ve toprak almak ve son aşamada da büyük Ermenistan hayalini gerçekleştirmek amacıyla faaliyetlerde bulundu. Ermeniler ’’Ermenistan Kurtuluşu İçin Ermeni Gizli Ordusu’’ adı verilen ASALA adlı terör örgütünü kurdular. 1973’te Los Angeles’te Başkonsolos Mehmet Baydar ve yardımcısı Bahadır Demir’in bir Ermeni terörist tarafından katledilmesi, Ermeni iddialarının dünya kamuoyuna duyurulması için yeni bir yöntemin ortaya çıkmasına sebep oldu. Bu olaydan sonra Ermeni teröristler, genellikle yurt dışındaki Türk temsilcilerini ve diplomatlarını hedef alan terör faaliyetlerine giriştiler. Ermeni terör örgütleri, amaçlarına ulaşabilmek için Türkiye’de etkinlik gösteren ayrılıkçı terör örgütleriyle iş birliği yapmıştır. Bu örgütler aynı zamanda Türkiye’nin sorunlar yaşadığı bazı ülkelerle de yakın ilişkiler kurmuşlardır. Ermeni terörünü asıl yönlendiren terör örgütü ASALA olmuştur. ASALA’nın 1973’te başlatarak 1994 yılına kadar devam ettiği terör faaliyetlerinde çoğu diplomat olan 35 Türk şehit edilmiştir. Bu durum karşısında Türkiye, önlemlerini artırmış, ulusal ve uluslararası platformlarda tezimizi ortaya koyan çalışmalar yaparak faaliyetlerini sürdürmüştür. I.TÜRKİYE’DE BUNALIMLI YILLAR (1960-1983) 1. Siyaset Türkiye 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti ile ilk yıllarda birçok alanda büyük gelişme kaydetmişti. Ancak 1957’den itibaren ekonomide enflasyonist baskı hissedilmeye başlanmıştı. Ülkemizde demokrasinin tam olarak yerleşmemiş olması, siyasi yaşamdaki hoşgörü eksikliği ve belirtilen ekonomik nedenler siyasi ortamı gerginleştirdi. Bu şartlar altında 27 Mayıs 1960 askerî müdahalesi gerçekleştirilerek DP iktidarına son verildi. Demokrasimizin gelişimini kesintiye uğratan bu müdahale sonucunda anayasa yürürlükten kaldırılarak meclis kapatıldı. Cumhurbaşkanı, başbakan ve pek çok bakan ve milletvekili yargılandı. Bu yargılama sonucunda Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan idam edildi(1961). BİLGİ NOTU 11 Nisan 1990 tarihinde kabul edilen kanunla, idam edilen bu devlet adamlarının itibarları iade edilmiş ve aynı kanun uyarınca naaşları kendileri için İstanbul’da yaptırılan anıt mezara devlet töreniyle defnedilmiştir. 35 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 Resim 01.15: Adnan Menderes’in İstanbul’daki Anıt Mezarı Türk Silahlı Kuvvetleri adına ülke yönetimini üstlenen Millî Birlik Komitesi yeni anayasayı oluşturmak için Kurucu Meclis Kanunu’nu kabul etti. Kurucu Meclis üyeleri 6 Ocak 1961’de çalışmalarına başladı. Aynı zamanda siyasi partilerin faaliyetlerine de izin verildi. Kurucu Meclis tarafından hazırlanan yeni anayasa 9 Temmuz 1961’de yapılan halk oylaması sonucunda kabul edilerek yürürlüğe girdi. 15 Ekim 1961’de yapılan seçimler sonunda Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Adalet Partisi (AP), Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP), Yeni Türkiye Partisi (YTP) katıldı. Oluşan Meclis, Cemal Gürsel’i cumhurbaşkanlığına seçti. 1965 seçimlerine kadar koalisyon hükümetleri iktidarda kaldı. 10 Ekim 1965’te yapılan genel seçimleri AP kazandı. 27 Ekim 1965’te Süleyman Demirel’in başbakanlığı ile başlayan AP iktidarı, 12 Mart 1971 askerî muhtırasına kadar devam etti. Demokrasiye zarar veren bu muhtıra sonucunda Başbakan Süleyman Demirel istifa etti. Daha sonra ise Nihat Erim başbakanlığında meclis dışından ve farklı partilerin geniş tabanlı ve hiçbir siyasi partiyle doğrudan ilişki olmayan bir hükümet kuruldu. Nisan 1973’te AP ve CHP’nin desteklediği emekli Oramiral Fahri Korutürk cumhurbaşkanı seçilirken 14 Ekim 1973’te genel seçimler yapıldı. Seçimlerde hiçbir parti tek başına iktidar olacak çoğunluğu sağlayamadı. Bu arada 25 Aralık’ta Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci cumhurbaşkanı İsmet İnönü vefat etti. Üç gün sonra Anıtkabir’e defnedildi. 1974’ten 1980 yılına kadar Türkiye’de kısa süreli koalisyon hükümetleri iktidarda kaldı. Sık sık gerçekleşen hükümet değişikliğine bağlı olarak ülkede siyasi istikrar 36 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 sağlamada zorluklar yaşandı. Siyasi istikrarsızlık ekonomik ve toplumsal gelişmeyi olumsuz etkileyerek ülkede iç huzursuzluk, siyasi anlaşmazlık ve ekonomik sıkıntıların artmasına yol açtı. Türk Silahlı Kuvvetleri meydana gelen şiddet ve terör olaylarını gerekçe göstererek 12 Eylül 1980’de demokratik yönetimi ortadan kaldıran askerî müdahaleyi gerçekleştirdi. 24 Kasım 1983’e kadar devam eden bu dönem, Türk siyasi tarihine ‘’12 Eylül Dönemi’’ olarak geçti. Bu dönemde 1961 anayasası yürürlükten kaldırılmış, parlamento ve siyasi partiler ile dernek, sendika vb. pek çok sivil toplum kuruluşu kapatılmış ve demokratik süreç kesintiye uğramıştır. 12 Eylül 1980’de siyasi iktidarı eline alan Türk Silahlı Kuvvetleri, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren başkanlığında kuvvet komutanlarından oluşan Millî Güvenlik Konseyini (MGK) oluşturdu. Kenan Evren aynı zamanda devlet başkanlığı görevini de üstlendi. Hazırlanan anayasa 7 Kasım 1982’de halkoyuna sunularak kabul edildi. 6 Kasım 1983 seçimleri sonucunda birinci parti olarak çıkan Anavatan Partisi (ANAP) , Turgut Özal başkanlığında tek başına iktidar oldu. 1960 ve 1970’li yıllarda koalisyon hükümetleri ile bunalımlar yaşayan Türkiye, Turgut Özal iktidarı ile ülke yönetiminde siyasi, ekonomik ve toplumsal alanda köklü kararlar aldı. 2.Ekonomi 1960’tan itibaren planlı ve hızlı kalkınmayı hedefleyen yeni bir ekonomi anlayışı benimsendi. Devletin ekonomik, sosyal, kültürel amaçlarının belirlenmesinde hükümete danışmanlık yapmak ve belirlenen amaçlar için kalkınma planları hazırlamak amacıyla Devlet Planlama Teşkilatı (DTP) kuruldu (1960). Bu dönemde, sanayi daha çok demir-çelik, çimento, kâğıt, kimya, petrol rafinerisi, alüminyum ve madencilik alanında yoğunlaştı. Ekonomide ithalata bağımlılık ve ihracatta durgunluk yaşanmasına rağmen 1960’lı yıllarda Avrupa’ya giden işçilerimizin ülkeye döviz transferleri ekonomiye önemli katkılar sağladı. Türkiye ekonomisi 1970’lerde ve özellikle bu dönemin ikinci yarısında enflasyon ve dış ödeme güçlükleri dolayısıyla zor günler geçirdi. Bu dönemde istikrarsız koalisyon hükümetleri, 1973 petrol krizi, 1974 Amerikan ambargosu ve işçi dövizlerindeki azalma ekonomik gerilemeye neden oldu. Türkiye’de 1977 yılında dış ticaret dengeleri bozulmaya başladı. Ülkede birçok temel malda kuyruklar, karaborsa ve aşırı fiyat artışı görüldü. Türk lirasının yabancı paralar karşısında değeri hızla düştü. Ekonomideki bu kötü gidişi önlemek için çeşitli ekonomik programlar hazırlandı. Bu programlar içerisinde karma ekonomiden serbest piyasa ekonomisine geçişi sağlayan 24 Ocak Kararları önemli bir yer almaktır (1980). 3.Sosyal ve Kültürel Hayat 1960-1980 yılları arasında Türkiye’de köyden kente göç, gecekondulaşma, işçi sayısındaki artış ve daha önce başlayan sendikal faaliyetlerin yoğunlaşması gibi 37 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 önemli toplumsal değişimler yaşandı. Sanayileşmeyle artan köyden kente göç, çarpık kentleşmenin ortaya çıkmasında etkili oldu. 1960’tan sonra Türk toplumunun sosyoekonomik yapısında görülen değişiklikler edebiyat, sinema ve müzik alanında etkisini gösterdi. 1960’lı yılların ortalarından itibaren ‘’Toplumculuk’’ edebiyatta bir akım olarak ortaya çıktı. 1970’lerden itibaren toplumdaki politikleşmenin hızlanması, çarpık kentleşmenin meydana çıkardığı sorunlar ve işsizliğe bağlı dış göç, edebiyatın başlıca konularını oluşturdu. Attila İlhan, Adalet Ağaoğlu ve Vedat Türkali bu dönem romancıları içerisinde önemli bir yer tutar. Konularını genellikle halk hayatından ve Kurtuluş Savaşı’ndan alan Kemal Tahir bu döneme damgasını vuran yazarlarımızdandır. Haldun Taner konularını şehir hayatından seçerken hikâyelerinde ince gülmece ve hiciv anlayışını ustalıkla kullanmıştır. Tarık Buğra ise kişisel yaşantıların yanı sıra toplumsal ve tarihi meseleleri konu olarak seçmiştir. Yazar roman, hikâye ve tiyatro eserleriyle edebiyatımızda önemli bir yer edinmiştir. Bu dönem edebiyatında tiyatro, gezi, hatıra, deneme ve eleştiri türlerinde büyük gelişmeler yaşanmıştır. Gezi, hatıra türünde Yusuf Ziya Ortaç; deneme- eleştiri türünde Nurullah Ataç, Mehmet Kaplan ve Cemil Meriç önemli yazarlarımızdandır. 1960-1970 yılları tiyatro topluluklarının artması, yeni yazarların yetişmesi, yeni konularla yeni türlerin denenmesi ve seyirci sayısındaki artışla Türk tiyatrosu için önemli bir dönem olmuştur. Geçmişte başlayan millîleşme ve anti-emperyalist düşüncenin etkisiyle 1970-1980’li yıllar artık yabancı oyunlardan ziyade yerli oyunların sahnelendiği yıllar olmuştur. Bu dönemde Türk sineması toplumsal sorunlara ağırlık vererek gelişme göstermiştir. Metin Akpınar, Zeki Alasya, Münir Özkul, Adile Naşit, Şener Şen ve Kemal Sunal sosyal içerikli konuları güldürü yoluyla işleyen filmlerde rol almışlardır. Orhan Gencebay’ın başrol oynadığı ‘’ Bir Teselli Ver’’ ile birlikte başlayan arabesk tarzı filmlerin yanında Amerikan kovboy filmlerinin örnek alındığı Türk filmleri de seyircinin beğenisine sunulmuştur. Bu dönemin önemli erkek oyuncuları arasında Cüneyt Arkın, Kartal Tibet, Ediz Hun, Tarık Akan, Tanju Gürsu, Tanju Korel; kadın oyunculardan ise Filiz Akın, Türkan Şoray, Fatma Girik ve Hülya Koçyiğit sayılabilir.1970’lerden itibaren renkli film sayısı hızla artmasına rağmen televizyonun yaygınlaşması sinemaya olan ilgiyi azalttı. Yaşanan toplumsal değişim beraberinde yeni anlayışları, farklı fikir hareketlerini, yeni estetik değerleri de getirdi. Kırsaldan göç eden insanların var olan değerleri ile şehir kültürünün kaynaşması ‘’arabesk’’ adı verilen yeni bir anlayışı ortaya çıkardı. İnsanlar şehir hayatından umduklarını bulamayarak hayal kırıklığı yaşadılar. Bu durum daha önceki dönemlerde ortaya çıkan arabesk müziğe de yansıdı. 1960’lı yıllarda bu müzik, Arap müziğinden alınan ezgilere sözler yazılması şeklinde farklılık gösterdi. Özellikle Orhan Gencebay ile tanınan arabesk müzik, Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses, Hakkı Bulut ve İbrahim Tatlıses ile toplumun büyük kesiminde yaygınlaştı. 38 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 NELER ÖĞRENDİK? tYumuşama Dönemine geçilmesine ortam hazırlayan gelişmeleri, tYumuşama Döneminde Doğu ve Batı Blokları arasındaki ilişkileri, tNükleer silahların sınırlandırılmasına yönelik çalışmaları, tKüba Buhranı’nın ortaya çıkış nedenleri, gelişimi ve sona ermesini, tVietnam Savaşı’nın neden ve sonuçlarını, tKeşmir meselesinin Pakistan ve Hindistan ilişkilerine etkilerini, tSSCB’nin Afganistan’ı işgal etmesinin uluslararası ilişkilere etkilerini, Batılı devletlerin ve İslam dünyasının tepkilerini, tBandung Konferansı’nın önemini ve Bağlantısızlar Hareketi’nin ortaya çıkışını, tİsrail Devleti’nin kuruluşundan itibaren yayılmacı bir politika izlemesini, bu politikanın bölge ve dünya barışına etkilerini, ABD öncülüğünde gerçekleştirilen Camp David Anlaşmalarını, tİslam Konferansı Örgütü’nün kurulmasını ve faaliyetlerini, tPetrolün uluslararası ilişkilerdeki yeri ve önemini, OPEC ve OAPEC’in kuruluşunu, t1980 – 1988 yılları arasındaki İran – Irak Savaşı’nın neden ve sonuçlarını, tYumuşama Döneminde dünyadaki ekonomi, bilim ve teknoloji, kültürel hayat ve spor alanlarındaki gelişmeleri, tYumuşama Döneminde Türk dış politikasında öne çıkan gelişmeleri, Türk – Yunan ilişkilerini (Kıbrıs meselesi, Yunanlıların Ege adalarını silahlandırması, kıta sahanlığı, Ege hava sahası sorunu), tTürkiye’nin Orta Doğu politikası ve Ermeni iddialarını, Ermenilerin terör faaliyetlerini tDP iktidarının sona ermesinden sonra siyaset alanındaki gelişmeleri; 12 Eylül 1980 askerî müdahalesi, 1960 – 1980 yılları arasında Türkiye’de ekonomi, sosyal ve kültürel alanlardaki gelişmeleri öğrendik. 39 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 1. ETKİNLİK Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun kelimelerle tamamlayınız. 1……………….Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanmasını ifade etmektedir. 2.Türkiye, Yunanistan’ın……………………………… 12 mile çıkarmasını savaş nedeni olacağını açıklamıştır. 3. Bağlantısızlar Hareketi’nin başlamasında …………………………Konferansı’nın önemli bir yeri vardır. 4. Nükleer silahların sınırlandırılması görüşmeleri ……………. ile ………………… arasında olmuştur. 5. ABD’nin ……………………’de bulunan Jüpiter füzelerini sökmesi karşılığında SSCB’de …………….’da bulunan füzelerini sökmüştür. 6. Sovyetlerin Afganistan’ı işgaline karşı Afgan…………………… başarılı bir mücadele verdiler. 7. Kıbrıs Türk toplumu 1983’te …………………………………….’ni kurdu. 8. Türk dış temsilciliklerine ve diplomatlarına karşı yapılan Ermeni terör faaliyetlerini ……………….yönlendirmiştir. 9. Türkiye’de 1950’de başlayan………………. iktidarı 27 Mayıs 1960 askerî darbesiyle sona ermiştir. 10.12 Eylül 1980’de iktidarı eline alan Türk Silahlı Kuvvetleri ………………………….. Konseyi’ni oluşturdu. 11. ABD, Kıbrıs Barış Harekâtı üzerine Türkiye’ye ………………….ambargosu başlattı. 12. SSCB’nin Afganistan’ı işgali üzerine milyonlarca Afgan mülteci ………………’a sığındı. 13. Bağlantısız ülkeler …………..Dünya olarak da adlandırılırlar. 14. İran – Irak Savaşı’nda Suriye ve Libya,……………….’a, diğer Arap devletleri ise …………….’a destek verdiler. 15. Uzay yarışı …………………. ile …………………… arasında başlamıştır. 40 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 2. ETKİNLİK Aşağıdaki ifadelerin doğru olanının başına (D), yanlış olanının başına (Y) yazınız. 1.( ) SALT II Antlaşması, Sovyetlerin Afganistan’ı işgal etmesi nedeniyle ABD Kongresi’nde imzalanmadı. 2. ( ) Küba Buhranı, ABD ile SSCB’yi karşı karşıya getirdi. 3. ( ) Vietnam’a asker gönderilmesi tüm Amerikan kamuoyu tarafından desteklenmiştir. 4. ( ) Keşmir meselesi Pakistan ile Hindistan’ı arasında çatışmalara neden olmuştur. 5. ( ) Bağlantısızlar Hareketi’nin öncüsü Çin ve SSCB’dir. 6. ( ) SSCB, Afgan mücahitlerinin direnişi karşısında Afganistan’dan çekilmek zorunda kaldı. 7. ( ) Camp David Anlaşmaları Mısır’ın, Arap dünyası ile ilişkilerini olumsuz şekilde etkilemiştir. 8. ( ) İslam Konferansı Örgütü, El – Aksa Camisi’nin kundaklanmasından sonra meydan gelen gelişmeler üzerine kurulmuştur. 9. ( ) Bağlantısızlar Hareketi, ‘’ Barış içinde bir arada yaşama ‘’ ilkesini benimsemiştir. 10. ( ) Bağlantısızlar Hareketi, Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle faaliyetlerini sonlandırmıştır. 11. ( ) İran – Irak Savaşı, Irak’ın Basra Körfezi’ne hâkim olmak istemesinden çıkmıştır. 12. ( )Rus kozmonot Yuri Gagarin uzaya giden ilk insandır. 13. ( ) Türk – Yunan ilişkileri 1954 yılında Kıbrıs meselesine bağlı olarak gerginleşmiştir. 14. ( ) EOKA örgütü Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak isteyen Rumlar tarafından kurulmuştur. 15. ( ) Yunanistan’ın Ege Denizi’nde Türkiye kıyılarına yakın olan adaları silahlandırması Lozan Antlaşması’na uygundur. 41 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 ÜNİTE DEĞERLENDİRME SORULARI 1. Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra Yunanistan, Ege adalarını Lozan Barış Antlaşması’na aykırı bir şeklide silahlandırmıştır. Buna göre; I. Yunanistan uluslararası antlaşmalara aykırı hareket etmektedir. II. Türkiye’nin güvenliği tehlikeye girmiştir. III. Yunanistan, Lozan Barış Antlaşması’ndan doğan haklarını kullanmıştır. yargılarından hangilerine ulaşılabilir? A. Yalnız I B. Yalnız II C. I ve II D. I, II ve III 2. Aşağıdakilerden hangisi II. Dünya Savaşı’ndan sonra Türk – Yunan ilişkileri üzerinde etkili olmamıştır? A. B. C. D. NATO’ya üyelik Ege adaları Kıta sahanlığı Kıbrıs 3. Aşağıdakilerden hangisi 1980 – 1988 yılları arasında meydana gelen Irak – İran Savaşı’nın bölge dışında da etkili olduğunu göstermektedir? A. B. C. D. Savaşın uzun süre devam etmesi Yaklaşık 1 milyon insanın ölmesi Her iki ülkede de sanayi merkezlerinin tahrip olması Petrol fiyatlarının yükselmesi 4. Aşağıdakilerden hangisi 1948 Arap – İsrail Savaşı’nda İsrail’e karşı savaşan devletlerden biri değildir? A. B. C. D. Mısır Ürdün Suriye Tunus 5. Aşağıdakilerden hangisi ABD’nin 1975 – 1978 yılları arasında Türkiye’ye silah ambargosu uygulamasına gerekçe olmuştur? A. B. C. D. 42 Sismik -1 gemisinin Ege’deki faaliyetleri Türkiye’nin SSCB ile yakınlaşması Kara sularını 6 mile çıkarması Kıbrıs Barış Harekâtı’nı gerçekleştirmesi ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 6. SSCB’nin Orta Doğu’da etkinliğini artırmasına neden olan gelişme aşağıdakilerden hangisidir? A. B. C. D. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulması Arap – İsrail Savaşları Körfez Savaşları İran – Irak Savaşı 7. İsrail 1978 Camp David Anlaşmaları sonucu aşağıdaki toprakların hangisinden çekilmiştir? A. B. C. D. Golan Tepeleri Batı Şeria Kudüs Sina Yarımadası 8. Yunanistan’ın, 1974 yılında Türkiye’nin Ege Denizi’nde petrol aramasına karşı çıkması Türkiye ile aşağıdakilerden hangisinin ortaya çıkmasına neden olmuştur? A. B. C. D. 9. Kıbrıs sorunu Kıta sahanlığı sorunu Nüfus mübadelesi sorunu FIR hattı sorunu I. Yunanistan II. ABD III. Irak Kıbrıs Barış Harekâtı Türkiye’nin yukarıdaki devletlerden hangileriyle ilişkilerinin bozulmasına neden olmuştur? A. Yalnız I B. Yalnız II C. I ve II D. I, II ve III 10. 1955 yılında Endonezya’da toplanan ve yeni bağımsızlığını kazanan Asya ve Afrika ülkelerini bir araya getirerek Bağlantısızlar Hareketi’ni başlatan konferans aşağıdakilerden hangisidir? A. B. C. D. Bandung Potsdam Yalta Kyoto 43 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 11. Aşağıdakilerden hangisi ile Arap ülkelerinin İsrail’e karşı birlikte hareket etme politikası sona ermiştir? A. B. C. D. Camp David Anlaşmaları İran – Irak Savaşı Irak’ın Kuveyt’i işgali SALT – 1 Anlaşması 12. Camp David Anlaşmaları aşağıdaki devletlerden hangileri arasında imzalanmıştır? A. B. C. D. Mısır – İsrail ABD – Mısır Filistin – İsrail ABD – SSCB 13. ABD, aşağıdakilerden hangisi ile ilk defa nükleer füze tehdidi altına girmiştir? A. B. C. D. Kore Savaşı Vietnam Savaşı Küba Buhranı İran – Irak Savaşı 14. Aşağıdakilerden hangisi Yumuşama Dönemi sürecinde meydana gelen çatışmalardan biri değildir? A. B. C. D. Küba Buhranı Vietnam Savaşı Keşmir meselesi İsrail Devleti’nin kuruluşu 15. Vietnam Savaşı’nda Kuzey Vietnam’a destek veren devletler aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak verilmiştir? A. B. C. D. 44 ABD – İngiltere SSCB – Çin Japonya – Çin SSCB – Fransa ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 16. Aşağıdakilerden hangisi Petrol İhraç Eden Ülkeler Teşkilatı üyeleri arasında değildir? A. B. C. D. İran Irak Azerbaycan Kuveyt 17. Uzay yarışı aşağıdaki devletlerden hangileri arasında başlamış ve sürmüştür? A. B. C. D. 18. ABD – Çin ABD – SSCB İngiltere – Almanya İngiltere – Fransa I. Enosis II. Eoka III. ASALA Yukarıdakilerden hangileri Yunanistan’ın Kıbrıs’ı ilhak etme girişimleriyle ilgi- lidir? A. Yalnız I B. I ve II C. I ve III D. I, II ve III 45 2. ÜNİTE KÜRESELLEŞEN DÜNYA Yukarıdaki görsellerle dünyanın her yerinde karşılaşılması ne anlama gelmektedir? ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 NELER ÖĞRENECEĞİZ? Bu ünitenin sonunda: 1. SSCB’de değişim ve sonuçlarını, 2. SSCB’nin dağılmasını, bu durumun Doğu Avrupa ve dünya güçler dengesine etkilerini, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin kurulmasını, 3. Doğu Bloku’nun dağılmasından sonra Avrupa’da meydana gelen gelişmeleri, 4. Avrupa Birliği’nin genişleme sürecini ve Türkiye ile ilişkilerini, 5. Yeni oluşum sürecinde Balkanların durumunu, Yugoslavya’nın dağılmasını, 6. Orta Doğu ve Afrika’daki gelişmeleri, Körfez Savaşlarını ve Türkiye’ye etkilerini, 7. Orta Doğu’da su sorununu ve devletler arası ilişkilere etkisini, 8. Dünyadaki bilimsel ve teknolojik gelişmelerle, küreselleşme ve etkilerini, 9. Türkiye’nin, Rusya Federasyonu, Kafkaslar, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, Orta Doğu ve Balkanlar ile ilgili politikalarını, 10. 1980 sonrasında Türkiye’de siyasi, kültürel ve sosyal hayat alanlarındaki gelişmeleri, 11. Küresel sorunları ( küresel ısınma, Kyoto Protokolü, çevre kirliliği, nüfus artışı ve işsizlik, yetersiz beslenme ve açlık, uluslararası terör, salgın hastalıklar ) öğreneceğiz. ANAHTAR KAVRAMLAR GLASTNOT PERESTROİKA MAASTRİCHT KRİTERLERİ GÜMRÜK BİRLİĞİ İNTİFADA KÜRESEL ISINMA KÜRESELLEŞME ASİMİLASYON 48 TERÖRİZM KYOTO PROTOKOLÜ ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 A.SSCB’DE DEĞİŞİM VE SONUÇLARI Harita. 02.01: SSCB ve Doğu Bloku Ülkeleri 49 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 1.SSCB’de Politika Değişiklikleri ve Nedenleri Soğuk Savaşın taraflarından biri olan Doğu Bloku 1980’lerden itibaren büyük bir değişime mecbur kalmıştı. SSCB’nin mevcut sistemi işlemez durumdaydı. Buna rağmen SSCB bütün kaynaklarını nükleer silahlanmaya aktararak dünyadaki güçlü konumunu sürdürmek istiyordu. Fakat SSCB mevcut hâliyle bu yarışı sürdürecek güce sahip değildi. Aynı zamanda SSCB’nin uydusu konumunda olan Sosyalist Blok içindeki ülkelerde, daha fazla özgürlük ve bağımsızlık isteğiyle toplumsal olaylar başlamıştı. Mihael Gorbaçov, Ocak 1987’de glastnostu, kasım ayında ise perestroikayı açıkladı. Resim. 02.01: Mihael Gorbaçov Gorbaçov bu hamlesiyle Sovyet komünizminin yapısını değiştirmeye karar vermişti. Gorbaçov açıklık ve yeniden yapılanma programlarıyla, komünist iktidarının tepki çeken baskıcılığını, demokratik bazı uygulamalarla halk egemenliğine yaklaştırmak istiyordu. Ayrıca ekonomik yapıda radikal değişikliklerle ülke ekonomisini canlandırmayı, ekonomiye yeni bir dinamizm kazandırmayı ve Sosyalist Blok içindeki toplumsal olayları yatıştırmayı hedefliyordu. Böylece devlet yönetimi daha demokratikleşecek, ülke ekonomisi düzeltilerek ABD ile rekabet edebilecek hâle gelinecekti. BİLGİ NOTU Perestroika ‘’ yeniden yapılandırma ’’ anlamına gelmektedir. SSCB’de siyasi ve ekonomik merkeziyetçiliğin kaldırılmasına yönelik faaliyetleri kapsar. Gorbaçov’a göre SSCB’deki üretim faaliyetleri 1930’ların anlayışına dayanıyordu. Bu nedenle günün ihtiyaçlarına cevap vermekten uzaktı. Bu durum yeniden yapılanmayı gerekli kılıyordu. Öncelikle devlet mülkiyetinin yerini özel mülkiyet alacak, piyasa ekonomisine geçilecek, özelleştirme ve yabancı sermayenin çekilmesi sağlanacaktı. Bunlar açıklık politikası içinde yapılacaktı. Glastnost ( açıklık), perestroika politikasının bir devamıdır. Seçimleri demokratikleştirme, parti içi demokrasiyi geliştirme, basın, sanat ve bilime daha fazla özgürlük sağlama, sivil toplum örgütlerine özgürce faaliyet gösterme imkânı verilmesi glastnostun amaçlarındandır. 50 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 2.SSCB’nin Dağılması Gorbaçov perestroika ile siyasi sistemi, devlet örgütünü ve hükümet yapısını yeniden düzenlemeyi hedeflemişti. Bunun için Gorbaçov, SSCB içindeki Letonya, Estonya ve Litvanya gibi cumhuriyetlerde başlayan bağımsızlık hareketlerine ve milliyetler sorununa çözüm bulmak için Aralık 1990’da ‘’Egemen Devletler Birliği Antlaşması’’ fikrini ortaya attı. Gorbaçov bu antlaşma ile SSCB içindeki cumhuriyetler arasında daha sıkı bir ekonomik iş birliği isterken, birlik içindeki en büyük cumhuriyet olan Rusya Federasyonu’nun lideri Boris Yeltsin, Mayıs 1990’da serbest pazar ekonomisi ve ekonomik bağımsızlık isteyerek Haziran 1990’da bağımsızlığını ilan etmişti. Aynı zamanda SSCB içindeki birçok cumhuriyet de bağımsızlığını ilan etmişti. Gorbaçov’un öne sürdüğü ve 10 cumhuriyet tarafından kabul edilen ‘’Egemen Devletler Birliği Antlaşması’nın ‘’ 20 Ağustos 1991 günü imzalanması kararlaştırıldı. SSCB’ye bağlı cumhuriyetlerdeki bağımsızlık ilanlarına karşı Gorbaçov’un gerekli tedbirleri almadığını düşünen ve ‘’Egemen Devletler Birliği Antlaşması’na ‘’ karşı olan ordu içindeki bazı komutanlar, bakanlar ve KGB liderinin aralarında bulun duğu bir grup 18 Ağustos 1991’de Gorbaçov’a karşı bir darbe yaptı. Gorbaçov ve ailesi Kırım’da ev hapsine alındı. 19 Ağustos 1991 günü tanklar Rusya Federasyonu Parlamentosu’nu çembere alırken, Boris Yeltsin darbeyi yapanlara karşı halkı her yerde gösteri ve grevler yapmaya çağırdı. Yeltsin’in çağrısı hem halktan hem de Batılı devletlerden büyük destek gördü. Kısa süre sonra darbe yapanlar dağılmak zorunda kalırken, Yeltsin halk gözünde kahramana dönüştü. Karışıklıktan yararlanan SSCB’ye bağlı cumhuriyetlerin Resim. 02.02: Boris Yeltsin Tank Üzerinde tamamına yakını bağımsızlıklarını ilan etti. 19 Ağustos 1991’de Kremlin Sarayı’na 1917’den önceki Rus bayrağının çekilmesi, SSCB’nin tarihteki ömrünü doldurduğunun işaretiydi. Moskova’ya dönen Gorbaçov 24 Ağustos’ta Sovyetler Birliği Komünist Partisi liderliğinden istifa etti ve aynı gün partinin faaliyetlerine son verildi. 51 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 Devlet Başkanlığı görevine bir süre daha devam eden Gorbaçov, 25 Aralık 1991’de bu görevinden de istifa etti ve yerine Boris Yeltsin geçti. 3.SSCB’nin Dağılmasının Doğu Avrupa’ya Etkileri Gorbaçov’un ‘’Her ulus istediği kalkınma yolunu seçme, kendi kaderini tayin etme, topraklarını ve insan kaynaklarını istediği gibi kullanma hakkına sahiptir. ‘’ açıklaması Doğu Avrupa’da da etkisini gösterdi. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Sovyet hegemonyasına karşı ilk başkaldırıyı gerçekleştiren Çekoslovakya, Macaristan ve Polonya başta olmak üzere Doğu Avrupa’daki tüm Sovyet uydusu ülkelerdeki aydınlar ve milliyetçiler harekete geçti. Kısa süre sonra bu ülkelerdeki sosyalist yönetimler yıkıldı ve bu devletler SSCB’ye karşı bağımsızlıklarını ilan ettiler. Bu devletlerden Çekoslovakya hiçbir çatışma olmadan Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olarak ikiye ayrıldı. 4.SSCB’nin Dağılmasının Dünya Güçler Dengesi Üzerine Etkileri 1991 yılında SSCB’nin dağılması ile Doğu Bloku çöktü. Kontrol, Batı Bloku’nun dolayısıyla ABD’nin eline geçti. Artık ABD, dünyanın lider ülkesi ve tek süper gücü olarak görülmeye başlandı. SSCB’ye üye olan devletlerden bazıları Rusya Federasyonu önderliğinde Bağımsız Devletler Topluluğu’nu kursalar da SSCB’nin dünya üzerindeki etkisine sahip olamadılar. 2001’de ülkesindeki terör olaylarını gerekçe gösteren ABD, Ekim 2001’de Afganistan’a, nükleer silahlanmayı önlemek iddiasıyla Mart 2003’te Irak’a askerî müdahalede bulundu. Afganistan müdahalesi ABD’ye önceden SSCB kontrolünde bulunan Orta Asya’daki zengin enerji kaynaklarına yakın olma imkânı verdi. Irak’a yaptığı müdahale ve sonrasındaki gelişmeler, petrol bakımından çok zengin olan Basra Körfezi bölgesinin kontrolünün ABD’nin eline geçmesini sağladı. Avrupa Birliği, ABD’ye karşı bir dengeleyici güç unsuru olmaya çalıştıysa da İngiltere’nin ABD’nin yanında yer almasından dolayı başarılı olamadı. Rusya ise son yıllarda tekrar eski gücüne ulaşmak için yoğun bir çaba içine girdi. Çin askerî, siyasi ve ekonomik yönden son dönemlerde önemli bir güç merkezi hâline gelirken Hindistan da gösterdiği teknolojik gelişmelerle ön plana çıktı. 1996’da Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın ‘’Şanghay Beşlisi’’ adı ile kurdukları iş birliği yapılanması 2001’de Özbekistan’ın katılımıyla ‘’Şanghay İş Birliği Örgütü’’ adını aldı. Enerjinin bütün dünyada devletlerarası ilişkilerde ağırlık merkezi hâline geldiği günümüzde enerji kaynakları bakımından son derece zengin, genç nüfusa sahip, ekonomik yapısı güçlü bu örgütlenme, artık dünya da önemli bir güç hâline gelmiştir. 52 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 B.ASYA’DA YENİDEN YAPILANMA 1.Türk Cumhuriyetleri Bağımsız Oluyor Harita. 02.02: SSCB’nin Dağılması Üzerine Bağımsız Olan Türk Cumhuriyetleri Rusya’da 1917 İhtilali sırasında Bolşeviklerin ‘’Milletler kendi kaderlerini tayin edebilecekler ve bağımsız devletler kurabilecekler.’’ sözleri üzerine Türklerde oluşan bağımsızlık umudu, ihtilal sonrasında hüsran ile sonuçlanmıştı. Yeni Sovyet yönetimi Türklerin bağımsızlıklarını tanımayarak topraklarını işgal etmiş, Türklerin ellerinde bulunan verimli topraklar ve zengin maden yatakları Sovyet sanayisinin ham madde merkezi hâline gelmişti. Gorbaçov’un açıklık ve yeniden yapılanma politikaları Türklerin bağımsızlıklarını kazanmaları için bir fırsat oldu. SSCB’nin dağılmasıyla Türkler bağımsızlıklarını elde ettiler. Türkiye daha bağımsızlıklarını ilan ettikleri günden itibaren bu kardeş devletlerle yakından ilgilenmeye başlamış, onlara örnek olarak Batı’ya açılan pencereleri olmuştur. a.Azerbaycan Resim. 02.03: Azerbaycan Bayrağı 53 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 Bolşeviklerin 1917’de yayınladıkları bildiride, milletlerin kendi kaderlerini kendilerinin çizeceklerini ve bağımsız devletlerini kurabileceklerini belirtmeleri üzerine 1918’de Azerbaycan, Mehmet Emin Resulzade önderliğinde bağımsızlığını ilan etti. Fakat bir süre sonra SSCB’nin bu bağımsızlık ilanını tanımayarak kuvvet kullanması sonucu Azerbaycan tekrar SSCB yönetimine girdi. Azerbaycan özellikle Stalin döneminde baskıcı bir politika ile yönetildi ve bu durum SSCB’nin dağılmasına kadar devam etti. Gorbaçov’un iktidara gelmesiyle SSCB’de başlayan değişim sonucu Azerbaycan’da da bağımsızlık hareketleri tekrar başladı. Ebulfez Elçibey’in önderliğinde Halk Cephesi adıyla bir teşkilat kuruldu. SSCB’nin dağılmasından sonra 1991’de yeniden bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan ’ı ilk tanıyan ülke Türkiye oldu. 1992’de devlet başkanı olan Ebulfez Elçibey döneminde Türkiye- Azerbaycan ilişkileri büyük gelişme gösterdi. 1993’te cumhurbaşkanı olan Haydar Aliyev’in ‘’biz bir millet iki devletiz.’’ sözleri Türk-Azeri ilişkilerine egemen olmuştur. 2003 yılında Haydar Aliyev’in yerine cumhurbaşkanı seçilen İlham Aliyev döneminde de iyi ilişkiler devam etmektedir. Azerbaycan’ın petrol gelirleriyle güçlenmesi, topraklarında 30 milyona yakın Azeri Türkü’nün yaşadığı İran’ı tedirgin etmektedir. Ayrıca Karabağ sorunu nedeniyle Ermenistan, Azerbaycan’ın gelişmesini istememektedir. Zengin petrol ve doğal gaz yataklarına sahip olan Azerbaycan’ı Rusya, ABD ve Batılı devletler bir nüfuz mücadele alanı olarak görmektedir. Azerbaycan, Türkiye’nin de aracılığıyla ABD ve Batı ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmeye çalışmaktadır. ABD, Türkiye ve Batılı devletlerin desteği ile Bakü-Tiflis- Ceyhan petrol boru hattı İran, Rusya ve Ermenistan’ın bütün karşı çıkmalarına rağmen hayata geçirilmiştir. Harita. 02.03: Bakü – Tiflis – Ceyhan Petrol Boru Hattının Takip Ettiği Güzergâh 54 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 . Dağlık Karabağ Sorunu Nüfusunun büyük çoğunluğu Türk olan ve Azerbaycan toprakları içinde yer alan Dağlık Karabağ’a XIX. yüzyılın başlarından itibaren Rusya tarafından Ermeniler yerleştirilmiştir. Ermenilerin bölgede hâkimiyet kurmak istemelerinin çatışmalara sebep olması üzerine Dağlık Karabağ’a 1923’te SSCB tarafından özerk bölge statüsü verilmiştir. Ruslar, Stalin dönemi başta olmak üzere Karabağ’a Ermeni nüfusu yerleştirme politikasını devam ettirmişler ve Ermenileri çoğunluk hâline getirmişlerdir. 1985’ten sonra SSCB’deki iç gelişmelerden faydalanan Ermenistan, Karabağ’ı kendisine bağlamak istemiştir. Bu istek Azerilerin tepkisine neden olmuştur. Şubat 1988’de çoğunluğu Ermenilerden oluşan Karabağ parlamentosunun Ermenistan’a katılma kararı, Ermeniler ile Azeriler arasında önce çatışmaya, sonra da bir savaşa dönüşmüştür. Gelişmeler üzerine 1990’da Moskova Hükümeti, yayınladığı bir kararname ile bölgedeki yasal olmayan tüm silahlı kuruluşların kapatılmasını ve silahların teslim edilmesini istemiştir. Azerilerden silahlar toplanırken Ermenistan Meclisi bu kararnameyi kendi topraklarında uygulamamıştır. Azerilerin tamamen silahsız kalması üzerine Karabağ, Ermenistan tarafından işgal edildi. Hocalı başta olmak üzere birçok kentte çok sayıda sivil öldürülmüş veya göçe zorlanmıştır. Bugün BM’nin ve birçok uluslararası kuruluşun Ermenistan ’a Karabağ’daki işgali sona erdirerek çekilmesi yönünde yaptıkları telkinlere rağmen işgal hâlâ devam etmektedir. Resim. 02.04: Ermeniler Hocalı’da Çok Sayıda Azeri’yi Katletmiş ve Göçe Zorlamışlardır. 55 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 Harita. 02.04: Ermeni İşgali Altındaki Dağlık Karabağ b. Kazakistan Bolşevik İhtilali sonrasında 1917’de bağımsızlığını ilan eden Kazaklar 1920’de SSCB egemenliğine girmek zorunda kaldı. SSCB sanayisinin ham madde kaynağı konumunda olan Kazakistan’ın nüfus yapısı, 1921’den itibaren Rus nüfusu yerleştirilerek Kazaklar aleyhine değiştirilmiştir. SSCB’nin izlediği politikalardan Resim. 02.05: Kazakistan Bayrağı hoşnut olmayan Kazaklar, 1985’ten sonra SSCB’deki değişimlerden yararlanarak bağımsızlık için harekete geçtiler. Gorbaçov tarafından Kazakistan’ın başına getirilen Nursultan Nazarbayev, SSCB ’nin dağılmasından sonra 1991’de bağımsızlığını ilan etti. Kazakistan’ı tanıyan ilk devlet Türkiye oldu. Kazakistan’daki büyük petrol, uranyum, demir, altın ve kurşun rezervleri, ABD başta olmak üzere bütün Batılı ülkelerin ilgisini çekmiştir. Dünyadaki kromun %26’sı, altının %20’si, uranyumun %17’si Kazakistan’dadır. Kazakistan’daki Türk yatırımları ABD’den sonra ikinci sırada yer almaktadır. Kazakistan SSCB tarafından kapatılan Kazak okullarını yeniden açmış ve eğitimde seferberlik başlatmıştır. Ayrıca çok sayıda Kazak öğrenci Türkiye’de yüksek 56 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 öğrenim görmektedir. 1993’te Türkiye ve Kaza kistan’ın ortak katkıları ile Kazakistan’da Ahmed Yesevi Uluslararası Türk- Kazak Üniversitesi kurulmuştur. Resim 02.06: Ahmed Yesevi Uluslararası Türk – Kazak Üniversitesi c. Kırgızistan Kırgızistan SSCB’nin dağılması üzerine 31 Ağustos 1991’de bağımsızlığını ilan etti. Türkiye, Kırgızistan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülkedir. Türkiye, Kırgızistan’ın tanınması, uluslararası ve bölgesel kuruluşlara kabulü konularında Resim 02.07: Kırgızistan Bayrağı destek olmuştur. Kırgızistan 1991’deBağımsız Devletler Topluluğu’na (BDT), 1992’de BM’ye ve Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı’na (AGİT) üye oldu. Kırgızistan-Türkiye ilişkileri her geçen gün daha fazla gelişmektedir. İki ülke arasında eğitim ve kültürel ilişkileri sağlamlaştırma amacı ile 1995’te yapılan protokol ile Bişkek’te, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi kurulmuştur. Ayrıca çok sayıda Kırgız öğrenci ülkemizde yükseköğrenim görmektedir. Kırgızistan’ın yetiştirdiği ve bütün dünyada tanınan önemli bir yazar olan Cengiz Aytmatov’un romanları ülkemizde de büyük ilgi görmektedir. Resim 02.08: Dünyaca Ünlü Kırgız Yazar Cengiz Aytmatov Ülke ekonomisi daha çok tarım ve madenciliğe dayalıdır. Ülkede son yıllarda doğal güzelliklerin etkisi ile turizm faaliyetleri de hızlanmakta ve bu da ülke ekonomisine büyük katkı sağlamaktadır. 57 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 Resim 02.09: Kırgızistan Doğal Güzellikleriyle Büyük Bir Turizm Potansiyeline Sahiptir. d. Özbekistan SSCB’nin dağılması üzerine, 31 Ağustos 1991’de Özbekistan bağımsızlığını ilan etti ve İslam Kerimov cumhurbaşkanı seçildi. Resim 02.10: Özbekistan Bayrağı Özbekistan, bağımsızlığını kazandıktan sonra gelişmiş ülkelerle özellikle, ekonomik anlamda ilişkiler kurarak Orta Asya’nın güçlü devletlerinden biri hâline gelmiştir. Bağımsızlığından günümüze kadar devlet başkanlığını İslam Kerimov yapmaktadır. Özbekistan ile Türkiye arasında ekonomik kültürel ilişkiler her geçen gün gelişmektedir. Resim 02.11: Özbekistan’da Çok Sayıda Türk - İslam Eseri Bulunmaktadır. 58 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 e. Türkmenistan Türkmenistan toprakları XIX. yüzyılın sonlarına doğru Rusya’nın egemenliğine girmiştir. Bolşevik İhtilali sırasında Ruslara karşı bağımsızlık mücadelesi vermişse de 1924’te Türkmenistan, SSCB’nin egemenliğini kabul etmek zorunda kalmıştır. SSCB Türkmenistan’ı sanaResim 02.12: Türkmenistan Bayrağı yisinin ham madde kaynağı olarak görmüş ve Özbekistan’la birlikte topraklarında pamuk üretimini zorunlu tutmuştur. SSCB yönetimine karşı her fırsatta bağımsızlık mücadelesi başlatan Türkmenlerin bu mücadeleleri Ruslar tarafından çok sert bir şekilde bastırılmıştır. 1985’te Türkmenistan Komünist Partisi Başkanlığına Saparmurad Niyazov getirildi. Türkmenler arasındaki kabileciliği ortadan kaldırıp birliği sağlayan Niyazov, Türkmen dilinin resmî dil olmasını sağladı. Türkmenistan 1991’de bağımsızlığına kavuştu. Türkmenistan ekonomisinin temeli doğal gaz ve petrolden oluşur. Türkmenistan Orta Asya Cumhuriyetleri arasında en büyük doğal gaz rezervlerine ve yıllık üretim kapasitesine sahiptir. Rusya üzerinden ihraç edilen Türkmenistan doğal gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya satışı ile ilgili çalışmalar devam etmektedir. Özbekistan’dan sonra bölgede en fazla pamuk üreten Türkmenistan’ın ihracatının %20’sini pamuk oluşturur. Resim 02.13: Türkmenistan Zengin Petrol ve Doğal Gaz Kaynaklarına Sahiptir. Türkmenistan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülke Türkiye olmuştur. Türkmenistan- Türkiye ilişkileri hızlı bir şekilde gelişmektedir. İki ülke arasında Ekonomik ve Ticari İş Birliği Anlaşması imzalanmıştır. Ayrıca Latin alfabesine geçiş, Türkmen öğrencilerin ülkemizde yükseköğrenim görmesi, Türkmenistan ’da ortak okullar açılması gibi ça- 59 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 lışmalar yapılmaktadır. Aşkabat’ta bulunan Türkmenistan - Türk Üniversitesi ortak olarak kurulmuştur. f. Diğer Türk Toplulukları 2.Bağımsız Devletler Topluluğu Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT), SSCB’nin dağılmasının ardından 21Aralık 1991’de ‘’Almatı Zirvesi’’ sonucu 11 Cumhuriyetin (Azerbaycan, Ermenistan, Belarus, Kazakistan, Moldova, Kırgızistan, Rusya, Tacikistan, Türkmenistan, Özbekistan, Ukrayna) katılımı ile kurulmuştur. Siyasi bir birlik olarak kurulan BDT zamanla üye ülkeler arasında yapılan ekonomik iş birliği ve ortaklık anlaşmalarıyla ekonomik bir özellikle kazanmıştır. Günümüzde BDT, yaklaşık 240 milyonluk nüfusu, dünyanın toplam doğal kaynaklarının %25’i ve sanayi potansiyelinin %10’una sahip önemli bir güç merkezi hâline gelmiştir. 60 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 Harita. 02.05: Bağımsız Devletler Topluluğu 3. TİKA (Türk İş Birliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı) TİKA, 24 Ocak 1992’de başta Türk dilinin konuşulduğu ülkeler ve Türkiye’ye komşu ülkeler olmak üzere; gelişmekte olan ülkelerin kalkınmalarına yardımcı olmak, bu ülkelerle ekonomik, teknik, sosyokültürel ve eğitim alanlarında iş birliğini geliştirmek amacıyla Dış İşleri Bakanlığına bağlı olarak kuruldu. 1999 yılında da Başbakanlığa bağlandı. Resim 02.14: TİKA Dünyanın Bir Çok Yerinde Eğitim, Sağlık ve Sosyal Alanlarda Faaliyet Göstermektedir. 61 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 İlgili ülkelerin kalkınma ihtiyaç ve hedeflerini, ülkemizin önceliklerini göz önüne alarak, yapılabilecek iş birliği ve yardım konularını belirlemek, gerekli program ve projeleri hazırlamak TİKA’nın öncelikli görevidir. Ayrıca ekonomik, ticari, teknik, sosyal, kültürel ve eğitim alanlarında iş birliğini projeler vasıtasıyla geliştirmek, bağımsız devlet yapılarını güçlendirmek, pazar ekonomisine geçiş çabalarını desteklemek, TİKA’nın görev ve sorumluluklarındandır. C. DOĞU BLOKU’NDAN SONRA AVRUPA’DA YENİ ARAYIŞLAR Gorbaçov’un 1985 yılında iktidara gelmesiyle başlayan değişim ve gelişmeler Orta ve Doğu Avrupa’da bulunan SSCB’ye bağlı uydu devletleri de etkiledi ve onları sistem değişikliğine yöneltti. Zaten daha önce 1953’te Çekoslovakya ve Doğu Almanya, 1956’da Macaristan ve Polonya SSCB hegemonyasına karşı ilk başkaldıran uydular olmuşlardı. Doğu Avrupa’daki bütün uydu devletler bağımsızlıklarını kazanmak için önce kendi ülkelerindeki komünist partilerin kontrollerinden kurtulma yoluna gitmişler ve genellikle demokratik eylemler yoluyla bunu gerçekleştirmişlerdir. Romanya’da ise demokratikleşmeye karşı direnen Devlet Başkanı Çavuşesku, halkın yönetime karşı ayaklanması sonucu görevinden uzaklaştırılmıştır. Doğu Bloku dağılırken, önce COMECON, sonra da Varşova Paktı’na son verildi (1991). Doğu Bloku’nun yıkılması, Soğuk Savaşın sona ermesine neden oldu. Bu da 1990’lı yılların başlarında dünyada yeni bir durumun ortaya çıkmasına, aynı zamanda güç dengelerinde yeni gelişmelere ve yapılaşmalara yol açtı. SSCB’nin dağılmasıyla bağımsızlığını kazanan devletlerden bazıları BDT’yi kurarken Doğu Bloku’na dâhil birçok ülke de NATO’ya ve AB’ye üye oldu. 1.İki Almanya’dan Tek Devlete Resim 02.15: Soğuk Savaşın simgelerinden Berlin Duvarı’nın Yıkılışı 62 1989’da Demokratik Almanya’nın kendi vatandaşlarına ülkeden çıkış vizesi vermesi üzerine on binlerce kişinin Batılı ülkelerin büyükelçiliklerine sığınarak iltica talebinde bulunması, uluslararası bir sorun hâline geldi. Batılı devletlerin bu sorunun çözümü konusunda Demokratik Almanya’ya ve SSCB’ye baskısı ile birlikte Demokratik Alman- ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 ya’daki özgürlük isteyen halk hareketleri sonunda 9 Kasım’da Berlin Duvarı geçişlere açıldı. İki Almanya arasında gezi ve göç serbestliği başladı. İki kutuplu dünyanın sem bollerinden biri olan Berlin Duvarı 14 Ocak 1990’dan sonra yıkılmaya başlandı. Federal Almanya Başbakanı Helmut Kohl’ün iki Almanya’nın birleşmesiyle ilgili olarak, önce sıkı bir iş birliğini sonra da aşamalı şekilde birliği ön gören planını SSCB’nin kabul etmesiyle 3 Ekim 1990’da iki Almanya resmen birleşti. 2. Avrupa Ekonomik Topluluğundan (AET) Avrupa Birliğine 1957’de imzalanan Roma Antlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğu adını alan Birlik önce malların gümrük vergisi ödenmeksizin üye ülkeler arasında serbestçe alınıp satılmasını amaçlıyordu. Topluluk ülkeleri arasında gümrük vergileri, planlandığı gibi 1 Temmuz 1968’de kaldırılmıştı. Ancak Roma Antlaşması’nda nihai hedef sadece ekonomik değil ortak tarım, ulaştırma, rekabet gibi diğer birçok alanda ortak politikalar oluşturulması, ekonomik ve parasal birlik kurulması, ortak bir dış politika ve güvenlik politikası oluşturulmalıydı. Özellikle tarım ve ticaret politikaları olmak üzere ortak politikalar 1960’ların sonunda belirli bir düzene oturmuştu. 7 Şubat 1992’de imzalanan ve Kasım 1993’te yürürlüğe giren Maastricht Antlaşması ile Avrupa Topluluğu, Avrupa Birliği adını aldı. a.Maastricht Kriterleri 9 – 10 Aralık 1991’de Hollanda’nın Maastricht kentinde bir araya gelen Avrupa Topluluğu devlet ve hükümet başkanları, üye devletler arasında bir parasal birliğe geçilmesinin kararını verdiler. Dış politika, güvenlik, adalet ve iç işleri alanlarında ortak politikaları kapsayan bir siyasal birliğin temellerini attılar. 1992’de imzalanan Avrupa Birliği Antlaşması’nda (Maastricht Antlaşması), Ekonomik ve Parasal Birliğin (EPB) aşamaları, bu aşamalarda izlenecek ekonomik ve parasal politikalarla, bu politikaların uygulanması için gerekli kurumsal değişiklikler ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler çerçevesinde, EPB’nin gerçekleştirilmesi doğrultusunda, üye ülke ekonomileri arasındaki farklılıkların giderilmesi için, ‘’Maastricht Kriterleri’’ olarak adlandırılan yakınlaşma kriterleri tespit edilmiş ve bunlara uyulmaması durumunda uygulanacak yaptırımlar belirlenmiştir. b. Kopenhag Kriterleri Avrupa Birliği’nin genişleme yönünde en önemli dönüm noktalarından biri, AB üyeliği için aranan şart ve kriterlerin belirlendiği Kopenhag Zirvesi’dir. 22 Haziran 1993 tarihinde yapılan Kopenhag Zirvesi’nde Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği’nin genişlemesinin Merkezî Doğu Avrupa Devletlerini kapsayacağını kabul etmiş ve aynı zamanda adaylık için başvuruda bulunan ülkelerin tam üyeliğe kabul edilmeden önce karşılaması gereken kriterleri de belirtmiştir. 63 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 Bu kriterlere göre aday ülkeler; demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları, azınlık hakları ve işleyen bir piyasa ekonomisi alanlarında belirli bir seviyeye gelmiş olmalıdırlar. AB, bu kriterlere uygun gördüğü birçok Doğu Avrupa ülkesini özellikle 2004 yılından sonra tam üyeliğe almıştır. c. AB ve Dünya Doğu Bloku’nun yıkılıp yeni bağımsız devletlerin ortaya çıkmasıyla güçler dengesinde büyük değişiklikler oldu. Bu durum, uluslararası ilişkileri ve dünyanın yeniden yapılanmasını önemli ölçüde etkiledi. Avrupa’da ortaya çıkan siyasi boşluğu doldurmak adına AB’nin önemi daha da artmıştır. Zamanla büyük bir ekonomik güç hâline gelen AB, uluslararası problemleri çözme konusunda yeterli performansı gösterememiştir. Bunun başlıca sebebi üye devletler arasında farklı siyasi, ekonomik çıkarların söz konusu olmasıdır. Bu durum üye devletlerin birlikte hareket etmelerini kısıtlamaktadır. Başta İngiltere ve Fransa olmak üzere üye ülkeler, kendi iç politik kaygıları ve millî çıkarları doğrultusunda politika takip etmişlerdir. 1991’den itibaren Yugoslavya Federasyonu’nun dağılmasıyla baş gösteren Hırvatistan ve Bosna’daki savaşlarda AB arabuluculuk yapmak ve insani yardım göndermenin ötesinde etkin olmamıştır. Harita. 02.06: AB’nin genişlemesi Harita. 02.06: AB’nin Genişlemesi 3. NATO’nun Avrupa’da Genişlemesi Doğu Bloku’nun yıkılmasından sonra kendi başlarına hareket etme özgürlüklerine kavuşan Doğu Avrupa ülkeleri güvenlik arayışı içine girmişlerdir. Bu ülkeler NATO’ya girerek güvenlik sorunlarını çözmekle beraber ABD ve Batılı ülkelerle siyasi 64 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 ve ekonomik bağlarını güçlendirmeyi amaçlamışlardır. Nisan 2008’de Bükreş’te yapılan NATO Zirvesi’nde, Rusya’nın bütün karşı çıkmasına rağmen, Ukrayna ve Gürcistan’ın ileride NATO’ya tam üye olacakları karar altına alınmıştır. Ayrıca Arnavutluk ve Hırvatistan 2009’da üye olma hakkı kazanırken Makedonya, Yunanistan tarafından veto edilmiştir. Kıbrıs Rum yönetimi de katılım için başvuru yapmış fakat Türkiye tarafından veto edilmiştir. Harita. 02.07: NATO’nun Genişlemesi D. TÜRKİYE VE AVRUPA BİRLİĞİ 1. Türkiye’nin AB Serüveni a. Ankara Anlaşması ve Katma Protokol Türkiye, AET’nin kurulmasından kısa bir süre sonra Temmuz 1959’da Topluluğa tam üyelik için başvurmuştur. AET tarafından verilen cevapta, Türkiye’nin kalkınma düzeyinin tam üyeliğin gereklerini yerine getirmeye yeterli olmadığı bildirilmiş ve tam üyelik şartları gerçekleşinceye kadar geçerli olacak bir ortaklık anlaşması imzalanması önerilmişti. Bu gelişmeler sonunda 12 Eylül 1963’te Ankara Antlaşması imzalanmıştır. b. Türkiye’nin Gümrük Birliğine Girişi Türkiye, 14 Nisan 1987’de AB’ye tam üyelik müracaatında bulunmuştur. AB Komisyonu tarafından 1989’da verilen cevapta, Türkiye’nin AB’ye üyelik konusundaki ehliyeti kabul edilmekle birlikte, gelecekteki genişleme sürecine kadar beklenmesi 65 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 ve Gümrük Birliği sürecinin tamamlanması önerilmiştir. Süren müzakereler sonunda Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği, 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe girmiştir. c. Avrupa Birliğinin Genişleme Süreci ve Türkiye Avrupa Birliği, 1993 Kopenhag Zirve Toplantısı’nda aldığı kararlar uyarınca eski Varşova Paktı ülkeleri olan Orta ve Doğu Avrupa ülkelerini kapsayan bir genişleme süreci başlatmıştır. Türkiye ise genişleme kapsamına alınmamıştır. Resim 02.16: Avrupa Birliği Bayrağı 12-13 Aralık 1997 tarihlerinde Lüksemburg’da yapılan Avrupa Birliği Zirvesi’nde Türkiye’nin tam üyeliğe ehliyeti bir kez daha teyit edilmiştir. Buna karşılık, Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin gelişmesinin Türkiye’nin siyasi ve ekonomik reformları sürdürmesine, Yunanistan ile iyi ve istikrarlı ilişkilere sahip olmasına ve Kıbrıs sorununun çözümü için BM gözetimindeki müzakereleri des- teklemesine bağlı olduğu vurgulanmıştır. 10-11 Aralık 1999 tarihlerinde Helsinki’de yapılan AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde Türkiye, oy birliği ile Avrupa Birliği’ne aday ülke olarak kabul edilmiştir. Diğer aday ülkelerin yararlandığı bütün ekonomik haklardan yararlanacağı, eğitim ve kültür alanlarındakiler başta olmak üzere AB’nin ortak projelerine katılabileceği ifade edilmiştir. E. YENİ OLUŞUM SÜRECİNDE BALKANLAR 1.Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nin Dağılması 1945’te sosyalist temeller üzerine kurulan Yugoslavya, krallık döneminden itibaren farklı toplulukların siyasi, kültürel, sosyal ve ekonomik nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan sorunları tek parti yönetiminde etnik uyumu sağlayarak aşmayı amaçlıyordu. Ulusların ayrı siyasi varlığı ve kendi geleceklerini belirleme ilkesini kabul ettiği Yugoslavya’da egemen ulus anlayışının engellenmesi amacıyla siyasi yapı federalizm olarak belirlendi. Yugoslavya, Slovenya, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Karadağ, Sırbistan, Makedonya Federal Cumhuriyetleri ile Voyvodina ve Kosova özerk bölgelerinden oluşturuldu. Bu durum özellikle Yugoslavya Krallığı’nda etkin güç durumunda bulunan Sırpları rahatsız etti. Bütün toplulukların dil ve eğitim açısından 66 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 ulusal hakları vardı. Fakat bu kâğıt üzerindeki eşitliğe rağmen Tito Yugoslavya’sında da krallık döneminde olduğu gibi Sırpların egemenliği ve kuzeyden güneye ekonomik gelişmişlik farkı devam etti. Tito yönetimi dış politikada Sovyet hegemonyasına karşı duruşu ile SSCB’den uzaklaşırken Batılı devletlere ve ABD’ye yakınlaştı. Hatta ABD, Yugoslavya’ya askerî ve mali yardımda bulundu. Bu gelişmeler Yugoslavya’nın COMINFORM’dan ihraç edilmesine neden oldu. Bunun üzerine Yugoslavya Bağlantısızlar Bloku’nda yer aldı. Tito’nun 1980’de ölümünden sonra Yugoslavya’yı oluşturan 6 federe cumhuriyetin cumhurbaşkanlarının devleti dönüşümlü olarak yönetmesiyle istikrar korundu. Ancak 1980’lerin başında etkili olan Dünya Ekonomik Buhranı ülkeyi olumsuz etkiledi. Federe cumhuriyetler arasındaki ekonomik farklılıklar aşırı milliyetçilerin harekete geçmesi için uygun şartları hazırladı ve Yugoslavya’nın parçalanma süreci ne girmesine etkili oldu. Aralık 1987’de Slobodan Miloseviç’in bir darbeyle Sırp Komünist Partisi’nin başına geçmesi ile Avrupa’ nın 4. büyük ordusu olan Yugoslavya Federal Ordusu , Sırpların kontrolüne geçti. Slovenya Cumhuriyeti Parlamentosu 2 Temmuz 1990’da da bağımsızlığını ilan etti. Bunu Hırvatistan Parlamentosunun bağımsızlık kararı takip etti. Böylece Yugoslavya’da parçalanma süreci başlamış oldu. Sırpların kontrolündeki Yugoslav Ulusal Ordusu ve onun silahlandırdığı Sırp milisleri harekete geçti. Böylece Yugoslavya’da iç savaş başlamış oldu. Aynı yıl içinde Makedonya ve BosnaHersek de bağımsızlıklarını ilan edince Yugoslavya’yı oluşturan altı devletten dördü; Slovenya, Hırvatistan, Makedonya ve Bosna- Hersek devletten ayrılmış oldular. Resim 02.17: Bosna Hersek’te Bir Osmanlı Eseri; Mostar Köprüsü Almanya ise tarihi, dinî, kültürel bağlarının da etkisiyle 23 Aralık’ta Slovenya ve Hırvatistan’ın bağımsız lıklarını tanıdı. BosnaHersek’i tanımadığı gibi Bosna’ya uygulanan silah ambargosunun kalkmasına da karşı çıktı. 67 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 27 Nisan 1992’de Sırbistan ve Karabağ, Yugoslavya Federal Cumhuriyeti’ni; Temmuz 1992’de ise Hırvatistan’ın desteğini alan Bosnalı Hırvatlar ‘’Hersek- Bosna Cumhuriyeti’’ni kurdular. Ocak 1993’te de Sırplara karşı ortak mücadele eden Boşnak ve Bosnalı Hırvatlar anlaşmazlığa düşerek kendi aralarında savaşmaya başladı. Bu durum Sırpların işini daha da kolaylaştırdı. Harita. 02.08: Yugoslavya’nın Dağılışı Sırpların etnik temizlik harekâtından kurtulmak isteyen çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan yaklaşık 500. 000 kişinin Batı Avrupa ülkelerine sığınmaya çalışmaları üzerine Almanya, Avusturya, Macaristan, Hırvatistan ve İtalya sınırlarını mültecilere kapattı. 12 Ağustos 1992’de BM Yüksek Mülteciler Komisyonu 28 000 Boşnak mülteciyi kabul etmeyerek geri gönderdi. Bu karar Sırpların etnik temizlik harekâtını kolaylaştırdığı gibi aynı zamanda cesaretlendirdi. Rusya, Yugoslavya krizinde başından beri tarihi, dini ve kültürel bağlarından dolayı Sırplar desteklemişti. Fakat Sırp milliyetçiliğinin taşkınlıkları ve Rusya ile Batı arasında gelişmeye başlayan güçlü ilişkiler Rusların Bosnalı Sırplara verdiği desteği sınırlamasına neden oldu. Temmuz 1995’te General Ratko Mladiç komutasındaki Sırp güçleri, daha önce BM Güvenlik Konseyi tarafından ‘’güvenli bölge’’ ilan edilmiş olan Doğu Bosna’daki Serebrenika’yı işgal etmiş; genç, yaşlı demeden Bosnalı Müslümanlardan binlerce sivili topluca katletmiştir. Tüm dünyayı ayağa kaldıran bu katliam, NATO’yu da harekete geçirmiş ve 30 Ağustos 1995’te Sırp hedeflerine yönelik kapsamlı hava operasyonları başlatılmıştır. Üç hafta süren bu harekât sonunda Sırplar ateşkes yapmayı kabul etmiştir. 68 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 Sırpların bölgeden çekilmek istememesi ve katliamlara devam etmesi üzerine 30 Ağustos -14 Eylül 1995 arasında NATO Hava Kuvvetleri, havadan Sırp hedeflerine taarruzda bulunarak Sırpların Saraybosna’nın 20 km gerisine çekilmesini sağladı. 14 Aralık 1995’te Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Slobodan Miloşeviç ve Hırvatistan Cumhurbaşkanı Franyo Tucman ve eski Bosna- Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç tarafından Dayton Antlaşması imzalanarak Bosna Savaşı sona erdi. Resim 02.18: Sırplara Karşı Yıllarca Mücadele Veren Bosna Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç Savaş sonrasında eski Yugoslavya için oluşturulan Uluslararası Ceza Mahkemesi, hem Sırpların hem de Hırvatların, ele geçirdikleri bölgelerde etnik temizlik yaptığını ifade etmiştir.1992 - 1995 yılları arasında ki bu olay- Resim 02.19: Sırplar Tarafından Toplu Hâlde Öldürülen Boşnakların Tabutları larda uluslararası Kızılhaç Örgütü’nün verilerine göre Bosna Hersek’te 35. 000’i çocuk, toplam 312.000 kişi hayatını kaybetmiş ve 2 milyon Boşnak evini terk etmek zorunda kalmıştır. 2. Arnavutluk’ta Demokratikleşme Süreci XV. yüzyılda Osmanlı hâkimiyetine giren Arnavutluk, 1912’de bağımsız oldu. II. Dünya Savaşı’nda İtalyanlar tarafından işgal edilen Arnavutluk Enver Hoca liderliğinde, İtalyan ve Almanlara karşı mücadele verdi ve savaş sonunda Komünist Partisinin yönetimine girdi. Başlangıçta SSCB ile iyi ilişkiler kuran Enver Hoca liderliğin- 69 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 deki Arnavutluk, 1961’de SSCB’den uzaklaştı ve Avrupa’da yalnız kaldı. Nisan 1985’te Enver Hoca’nın ölümünden sonra Ramiz Alia, Arnavutluk Komünist Partisi liderliğine ve devlet başkanlığına getirildi. Balkanlarda ve Avrupa’da meydana gelen gelişmeler üzerine Alia, sosyalist rejimi yumuşatmaya yönelik tedbirler almak zorunda kaldı. 1990 başlarından itibaren Arnavutluk büyük bir değişim içine girerek bir dizi reformlar yaptı. Ramiz Alia, dış ülkelerle münasebetleri geliştirerek uzun yıllardır dış dünyaya kapalı olan Arnavutluk’un dış politikasını temelden değiştirdi. Hükümet, ekonomide liberalleşmeyi kabul ederken dış sermayenin sınırlı da olsa ülkeye girmesine izin verdi. Arnavutluk’ta ilk kez 1992’de iktidar partisinin denetiminde olmakla birlikte çok partili seçimler yapılarak demokrasiye geçiş sağlandı. Son olarak 28 Kasım 1988’de referandumla yeni anayasa kabul edildi. 22 Mart 1992’de yapılan seçimlerde Demokrat Parti birinci parti oldu. Böylece Sosyalist Parti iktidarına da son verilerek Demokrat Parti liderliğinde bir hükümet kuruldu. Bunun üzerine Ramiz Alia istifa etmek zorunda kaldı ve cumhurbaşkanlığına Demokrat Parti Lideri Sali Berişa seçildi. Arnavutluk’un Avrupa Birliği ve NATO’ya üyelik görüşmeleri sürmektedir. F. ORTA DOĞU VE AFGANİSTAN’DAKİ GELİŞMELER 1. Körfez Savaşları Irak, İran ile sekiz yıl süren savaş sebebiyle büyük ölçüde borçlanmıştı. Borçlarını ödeyebilmek, sanayileşmesini sürdürmek, ve askerî yönden yeniden güçlenebilmek için, Batılı ülkelerden ve körfez ülkelerinden kredi talebinde bulundu. Irak, kredi isteğine olumlu cevap almayınca Kuveyt’in günlük limitten fazla petrol çıkararak kendisini zarara uğrattığı iddiasını öne sürerek bu devletten 24 milyar dolar istedi. Bu isteklerinin kabul edilmemesi üzerine Irak birlikleri, 2 Ağustos 1990 günü Kuveyt topraklarına girerek bu ülkeyi kendi topraklarına kattığını ilan etti. Bu işgalle Irak, Basra Körfezi’nin doğusunu ve Kuveyt’teki zengin petrol yataklarını ele geçirerek bölge de daha etkili olmayı amaçlıyordu. Bu durum Orta Doğu’nun statüsünde ve güç dengelerinde önemli değişmelere yol açarak tehlikeli bir durumun ortaya çıkmasına neden oldu. BM Güvenlik Konseyi aldığı kararlarla bu işgali kınayarak Irak’tan, işgal ettiği topraklardan hemen ve şartsız olarak geri çekilmesini istedi. Verilen olumsuz cevap üzerine BM Güvenlik Konseyi 6 Ağustosta Irak’a geniş kapsamlı ekonomik ambargo uygulanmasını kabul etti. Avrupa Topluluğu da Irak ve Kuveyt’ten petrol alımına ambargo koydu ve Irak’a silah satışını yasakladı. Irak’ın Kuveyt’ten çekilmesini sağlamak amacıyla Güvenlik Konseyi kararıyla oluşturulan koalisyon güçlerine ABD ve Avrupa devletleri ( İngiltere, Fransa, İtalya, İspanya ) yanında Mısır, Bahreyn, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suriye gibi Arap ülkeleri de destek verdi. BM, Irak’a karşı güç kullanılması kararı alırken Irak’ın kuvvetlerini geri çekmesi için 15 Ocak 1991’e kadar süre tanıdı. Irak’ın verilen süre içerisinde kuvvetlerini çekmeme70 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 si üzerine, Güvenlik Konseyi kararına göre koalisyon güçleri 17 Ocakta hava saldırısına başladı. Bu saldırılar sonucu Irak, askerî gücünün büyük bölümünü kaybetti. Irak askerleri Şubat ayı başında Kuveyt’teki petrol kuyularını ateşe vermeye başladılar. Koalisyon kuvvetleri 24 Şubat’ta kara harekâtını başlatarak kısa sürede Kuveyt’teki Irak ordusunu kıskaca aldı. 28 Şubat 1991’de Irak’ın ateşkes isteğinde bulunması üzerine koalisyon güçleri kara harekâtını durdurdu. ABD, bölgeye 150.000 civarında asker sevk etmişti. BM Güvenlik Konseyi’nde Irak’a zaman tanınması yönünde tartışmaHarita. 02.09: I. Körfez Savaşı Sonunda Irak lar yaşanırken ABD ve İngiltere tarafından Irak’a saldırı başlatıldı (20 Mart 2003). Dünya kamuoyunun karşı çıkışlarına rağmen saldırıyı genişleten ABD ve İngiliz kuvvetleri 9-10 Nisanda Bağdat’a girdi. Mevcut Irak yönetimi fazla bir direnç gösteremedi. Yöneticilerin bir bölümü teslim olurken bazıları kaçarak kurtulmayı denedi. Devlet Başkanı Saddam Hüseyin, 30 Aralık 2006’da idam edildi. Irak’ta seçimler öngörüldüğü gibi 30 Ocak 2005’te yapıldı. Celal Talabani cumhurbaşkanlığına seçildi. Hükümetin kurulmasının ardından Ekim ayında anayasa referanduma sunuldu ve kabul edildi. Aralıkta yapılan seçimler ile oluşan parlamento, cumhurbaşkanlığına Celal Talabani’yi tekrar seçti. 2. Filistin Sorunu ve Orta Doğu Barış Görüşmeleri Resim 02.20: Filistin Lideri Yaser Arafat Filistin halkı 1948 Arap-İsrail Savaşı’nda topraklarının işgal edilmesi üzerine mülteci konumuna düştü. 2. Arap- İsrail Savaşı’ndan sonra Filistin’i kurtarmak amacıyla örgütler kuruldu. 1964’te Yaser Arafat önderliğinde ve Filistin Kur- 71 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 tuluş Örgütü (FKÖ)çatısı altında birleştiler. FKÖ siyasi çözüm yolları arayarak Batı Şeria ve Gazze’de bir Filistin Devleti’nin kurulmasına çalıştı. Bu çalışmalar, BM’nin 1974’te FKÖ’yü 4,5 milyon Filistinlinin tek temsilcisi olarak tanıması sonucunu ortaya çıkardı. Yılın sonunda işgal altındaki Filistin topraklarında FKÖ’nün yönlendirmesiyle ayaklanma (intifada) başladı. Arafat’ın ‘’küçük generallerim’’ dediği çocukların tanklara karşı sapanlı mücadelesi ve İsrail’in insan hakları ihlalleri dünyada yankı uyandırdı ve İsrail’i zor durumda bıraktı. 1989’da Yaser Arafat Filistin Devlet Başkanlığına seçildi. BİLGİ NOTU İntifada’yı ( Arapça silkinmek) başlatan olay 8 Haziran 1987’de bir İsrail kamyonunun çarpması sonucu 4 Filistinlinin ölmesidir. Bunun bir kaza değil bilinçli bir İsrail eylemi olduğu kanısı bölgedeki havayı gerginleştirdi. Bireysel bazı gösteriler 9 Aralık 1987’de yoğun katılımlı kitlesel bir protestoya dönüştü. Yaklaşık iki yıl boyunca devam eden olaylar boyunca, kendilerine taş ve sopalarla saldıran Filistinli çocuk ve gençlere İsrail askerlerinin silahla karşılık vererek yüzlercesini öldürmesi, Orta Doğu’da ve tüm dünyada büyük tepkilere neden oldu. Çağrı ERHAN, Türk Dış Politikası II, ‘’ Orta Doğu’yla ilişkiler ‘’, s.151. Zamanla İsrail saldırıları, Filistin yönetim kademesini de hedef almaya başladı. İsrail, Filistin lideri Arafat’ı 2002 yılında Ramallah’taki teşkilat merkezinde kuşatma altında tuttu. Bu süre içerisinde haberleşme, ısınma ve barınma gibi en temel ihtiyaçlarından mahrum bırakılan Arafat teslim olmaya zorlandı. Aynı yıl içinde İsrail, güvenlik gerekçesiyle Batı Şeria ile arasına sınır boyunca büyük bir duvarın inşasına başladı. Harita. 02.10: 2008 Yılında İsrail ve Filistin Toprakları 72 2008 sonlarında İsrail’in muhalif Filistinli örgütleri gerekçe göstererek Gazze üzerine başlattığı saldırılarda çoğunluğu sivil, yüzlerce insan hayatını kaybetti. Ateşkes ilan edilmesine rağmen Filistin sorunu Orta Doğu’da çö- ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 züm bekleyen önemli sorunlardan biri olmaya devam etmektedir. Resim 02.21: İsrail’in Ördüğü Duvar Resim 02.22: Çocuğunu İsrail Askerlerinin Kurşunlarından Korumaya Çalışan Bir Filistinli Baba 3. Afganistan’daki Gelişmeler Şubat 1989’da SSCB birliklerinin çekilmesinden sonra Afganistan’da SSCB destekli Afgan hükümeti ile mücahitler arasında çatışmalar başladı. 1992’de mücahitler, bu savaştan zaferle çıktılar ancak kendi aralarında bölünerek iktidar mücadelesi içine girdiler. Afganistan’daki bu durumdan yararlanan Molla Muhammet Ömer liderliğindeki Taliban(öğrenciler) grubu, 1996’da Kabil merkez olmak üzere ülkenin yaklaşık % 70’ini kontrolü altına alarak İslam devletini kurdu. 11 Eylül 2001’de ABD’nin Newyork şehrindeki Dünya Ticaret Merkezi’ne (İkiz Kuleler) ve ABD Savunma Bakanlığı’na (Pentagon) terör saldırısında bulunuldu. 73 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 ABD bu saldırılardan sorumlu tuttuğu terör örgütü liderinin Afganistan’da bulunduğu iddia ederek kendisine teslim edilmesini istedi. Taliban yönetiminin olumsuz cevap vermesi üzerine 7 Ekim 2001 tarihinde Afganistan’a hava taarruzu başlattı. Hava operasyonları karşısında çaresiz kalan Taliban yönetimi Kasım 2001’de yönetimden uzaklaştırıldı. Afganistan’da Taliban yönetimi yıkılarak yerine Hamid Karzai liderliğindeki hükümet, 22 Aralık 2001’de göreve başladı. Bu hükümetin ülkede güvenliği sağlamasına destek olarak BM Resim 02.23: ABD, Dünya Ticaret Merkezi’ne Yapılan Güvenlik Konseyi tarafından Saldırıdan Sonra Afganistan’a Hava Taarruzu Başlattı. Uluslararası Güvenlik Destek Gücü (ISAF) kuruldu. Devlet başkanlığı sisteminin yürürlükte olduğu ülkede, 18 Eylül 2005’te yapılan seçimler sonunda oluşun Hamid Karzai başkanlığındaki hükümet henüz ülkede güvenliği tam olarak sağlayabilmiş değildir. 4. Orta Doğu’da Su Sorunu Orta Doğu’nun başlıca su kaynaklar: Dicle, Fırat, Asi, Şeria ve Nil nehirleridir. Bu nehirlerin kaynaklarının ve denizlere döküldükleri yerlerin farklı ülkelerin topraklarında bulunmasından dolayı devletler arasında suyun paylaşılması ile ilgili gittikçe büyüyen sorunlara sebep olmuştur. Nil Nehri, Mısır, Sudan ve Etiyopya; Şeria Nehri ise Ürdün, Suriye ile İsrail arasında suyun kullanımı konusunda ciddi sorunlara yol açmaktadır. İlk Çağlardan itibaren bölge tarımı için vazgeçilmez olan Fırat ve Dicle sularının paylaşımı konusu 1960’lı yıllardan beri Türkiye ile Irak ve Suriye arasında görüşmelere konu olmakla birlikte 1980’lerde sorun hâline geldi. BİLGİ NOTU Murat ve Karasu ırmaklarının birleşmesinden oluşan Fırat, 2935 km uzunluğundadır ve bunun 1170 km’si Türkiye sınırları içindedir. Batman çayının diğer kollarla birleşmesiyle oluşan Dicle, 523 km’si Türkiye sınırları içinde olmak üzere 1900 km’dir. 74 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 1970’li yılların başlarından itibaren Türkiye’nin GAP (Güneydoğu Anadolu Projesi)’ı uygulamak üzere çalışmalara başlaması, Dicle ve Fırat nehirlerinden yararlanan Suriye ve Irak tarafından tepkiyle karşılandı. Bu iki devlet, diğer Arap ülkelerinden bazılarını da yanına alarak Türkiye’nin bu projesini engellemek için çalışmalar yaptı. Dünya Bankası’nın proje kapsamındaki kredilerinin kesilmesine neden olan bu girişimler, projeyi Türkiye’nin kendi kaynakları ile gerçekleştirmesi gerekliliğini ortaya çıkardı. Türkiye, Atatürk Barajı’nda 13 Ocak 1990’dan itibaren su tutmaya başlayacağını ve bir ay süreyle Fırat Nehri’nin sularının akışını durduracağını açıkladı. Bu gelişme Suriye ve Irak başta olmak üzere Arap devletlerinin sert tepkisi ile karşılandı. Böylece Dicle ve Fırat’ın sularının kullanımı ve paylaşılmasından doğan ‘’ su sorunu ‘’ açıkça ortaya çıktı. Resim 02.24: Fırat Nehri Orta Doğu’nun En Önemli Su Kaynaklarından Biridir. 1990’lı yıllarda Türkiye ile Suriye ve Irak arasında devam eden ‘’su sorunu’’, 1999-2001 yılları arasında bölgede kuraklığında görülmesiyle gerginliği oldukça artırdı. Türkiye, projeler yoluyla suyun daha verimli kullanılmasını önerirken Suriye’nin Fırat ve Dicle için paylaşım tezi sunması sorunun çözümünü engellemektedir. G. DÜNYADAKİ GELİŞMELER 1. Bilimsel ve Teknolojik Gelişmelerin Etkileri Günümüzde insanları etkileyen, bilimsel alanda devrim niteliğindeki en önemli gelişme nanoteknolojidir. Bu teknolojinin ana teması bir maddenin bir mikrometreden küçük bir ölçüde kontrolüdür ve yine bu uzunluk ölçüsünde cihazların üretimidir. Nanoteknoloji, makine yapımında, tıp, elektronik, tarım, fizik, havacılık, uzay araştırmaları, çevre ve enerji üretimi başta olmak üzere birçok alanda yaygın olarak kullanılmaktadır. 75 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 Tıp dünyasında yeni bir dönem başlatan 1954’teki ilk başarılı böbrek nakli sonrasında organ ve doku nakliyle ilgili çalışmalar özellikle 1980 sonrasında daha da hız kazanmıştır. Günümüzde artık birçok organın nakli başarı ile gerçekleştirilmektedir. Organ nakli bekleyen insanların ihtiyacını karşılayacak kadar sağlıklı doku ve organ vericisinin bulunamaması bilim adamlarını laboratuvar ortamında doku ve organ üretmek çalışmalarına yöneltti. Bu konuda nano parçacıklar kullanılarak birçok başarılı çalışma yapıldı. ABD ile SSCB arasında 1957’de SSCB’nin ilk yapay uyduyu fırlatmasıyla başlayan uzay araştırmaları yarışı, Soğuk Savaş Döneminde iki ülke arasındaki kültürel ve teknolojik rekabetin önemli bir parçası hâline gelmişti. Yumuşama Döneminde ise çalışmalar Resim 02.25: Günümüzde Uzay Araştırmaları Hızla Devam Etmektedir. daha çok uzayı ve diğer gezegenleri tanımaya yönelik olarak devam etti. ABD başta olmak üzere birçok devlet gönderdikleri uzay araçları ile önemli çalışmalar yaptı. ABD ve SSCB ortak uzay araştırmaları yapmaya başladı.1990’da Venüs yüzeyine inilerek araştırmalar yapıldı. 1994’te ise Venüs yüzeyinin haritası çıkarıldı. Günümüzde uzay araştırmalarının yoğunlaştığı konu ise dünya dışında, uzayda insanların yaşayacağı gezegenler olup olmadığıdır. Özellikle Mars gezegeni üzerinde çalışmalar artmıştır. Bütün bu gelişmelerin yanı sıra 1986’daki Çernobil kazası çevre sorunlarına duyarlılığı da arttırmıştır. ABD ve Batı Avrupa ülkeleri; yağ kullanımını azaltmak, çöpleri yeniden işlemek, su ve enerji tüketiminde tutumlu davranılmasını sağlamak için ‘’yeşil dostu’’ politikalar izlemeye başlamışlardır. Yeşilliğin ön plana alındığı yerleşme ve konut projeleri hızlı bir şekilde yayılmaktadır. Bu projelerde rüzgâr gücü, gü neş enerjisi ve dönüştürme teknikleri gibi çevresel enerji kaynaklarından daha çok faydalanılma yoluna gidilmiştir. Mimarlık alanında gelişmeler doğa dostu, çevreye zarar vermeyen, kendine yeterli yapılarla ‘’yeşil mimarlık’’ adı verilen yeni bir anlayışı da ortaya çıkarmıştır. 76 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 2. Küreselleşme ve Etkileri Son yıllarda sanattan spora, kültürden ekonomiye kadar her alanda en fazla duyulan kelimelerin birisi de ‘’küreselleşme’’dir. En yalın anlamıyla küreselleşme, ‘’Endüstriyel genişlemeye ve kitle iletişim araçlarının yaygınlaşmasına paralel olarak siyasi, kültürel ve ekonomik düzeydeki çok yönlü toplumsal ilişkilerin dünya çapında yaygınlaşması ’’ olarak tanımlanmaktadır. 1980’li yıllarla birlikte başlayan küreselleşme süreci, 1990’ların başlarında Doğu Bloku’nun dağılmasıyla hız kazanmıştır. Devletin ekonomideki ağırlığı azalmış, özelleştirme artmış, uluslararası ticaret ve çok uluslu şirketler yaygınlaşmıştır. Küreselleşme ile dünyadaki geniş kapsamlı siyasi ve ekonomik değişmeler sınır tanımadan bütün dünyayı etkisi altına almıştır. 2008 yılının Ekim ayında ABD’de meyda na gelen ekonomik krizin dalgalar hâlinde yayılması bunun en son örneğidir. Bilim ve teknolojideki hızlı gelişmeler, fertleri daha fazla çalışmaya sevk ederek toplumları rekabete itmiştir. Bu gelişme, yeni haberleşme araç ve malzemelerinin hayata geçmesi ve bilgi iletişim imkânlarının yaygınlaşması ile daha da hızlanmıştır. Özellikle iletişim teknolojisindeki hızlı gelişmeler ülkeleri ekonomiden siyasete kadar pek çok alanda birbirine yakınlaştırarak dünyayı adeta ‘’küresel bir köy’’ e dönüştürmüştür. Uydu teknolojisinin sınır ötesi yayıncılığa sağladığı kolaylıklar, dünyanın en ücra köşesindeki bir toplumun varlığından, kültüründen daha ayrıntılı bir şekilde haberdar olma imkânı sağlamaktadır. Ülkeler arası haberleşme ağlarının yaygınlaşması, kültürler arası etkileşime yeni bir ivme kazandırarak dünyadaki kültürel akışı hızlandırmıştır. H. DEĞİŞEN DÜNYA VE TÜRK DIŞ POLİTİKASI TÜRK DIŞ POLİTİKASININ GENEL ÖZELLİKLERİ SSCB’nin dağılması ve iki kutuplu dünya düzeninin yıkılmasıyla Türkiye’nin temel dış politika dinamiklerinde büyük bir değişim olmuştur. Bu çerçevede Türk dış politikasının esasları yeniden belirlenmeye çalışılmıştır. Bu dönemde Türkiye, Türk topluluklarının da bulunduğu Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Doğu ’da siyasi ve ekonomik iş birliği imkânları yakalarken etnik-dinî çatışmaların ortaya çıkardığı güvenlik sorunlarından olumsuz etkilenmiştir. Körfez savaşlarından sonra Orta Doğu Bölgesi, Türkiye için güvenlik tehlikesi oluşturan bir alan hâline gelmiştir. Türkiye’nin jeopolitik konumu siyasi ve ekonomik kazançların yanında güvenlik risklerini de beraberin de getirmektedir. Dünyanın en istikrarsız üç bölgesine (Balkanlar, Kafkaslar, Orta Doğu)komşu olan Türkiye’nin, doğrudan dâhil olmadığı pek çok sorundan etkilenmesine sebep olmaktadır. 77 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 1.Rusya Federasyonu Rusya’nın Hazar petrolleri ve Orta Asya’nın zengin enerji kaynakları üzerindeki etkisini azaltmak isteyen Batılı devletler, Azerbaycan- Gürcistan- Türkiye üzerinden bir enerji koridoru oluşturma politikası izlemiştir. Böylece Türkiye’nin bölgedeki önemi daha da artmıştır. 2000’li yıllara girilirken Türkiye-Rusya ilişkileri hızlı bir şekilde gelişmeye başlamıştır. Türkiye inşaat sektörü ve tüketim malları konusunda Rusya pazarında eksikliği giderirken, Rusya da Türkiye’nin doğal gaz başta olmak üzere enerji ihtiyacını karşılamak, silah sanayini geliştirmek konusunda fırsatlar sunmaktadır. Şu anda Rusya, Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı ülke hâline gelmiştir. Bu konuda Rus doğal gazını Karadeniz’in altından döşenen bir boru hattıyla Samsun’ a ulaştıran Mavi Akım Projesi bir dönüm olmuştur. 2. Kafkasya Türkiye, siyasi açıdan Kafkasya’daki yeni bağımsız cumhuriyetleri desteklemiş ve toprak bütünlüklerini korumasına öncelik vermiştir. Ekonomik açıdan da bölge ülkeleriyle ticari ilişkileri geliştirmek ve Hazar enerji kaynaklarının nakli konusunda avantajlı bir konum elde etmeyi amaçlamıştır. Ayrıca bölgedeki etnik çatışmaların azaltılması, mülteci akını ve kaçakçılığı engelleyerek istikrarın sağlanmasına çalış maktadır. Böylece Türkiye, Kafkasya’da siyasi, ekonomik ve güvenlik boyutu olan bir politika izlemektedir. Resim 02.26: Ceyhan Terminalinde Ham Petrol Yükleyen Petrol Tankerleri Türkiye ve Azerbaycan’ın siyasi, ekonomik ve stratejik açıdan ortak menfaatlere sahip olması iki ülkeyi yakınlaştırmıştır. Özellikle Dağlık Karabağ sorununda Türkiye, uluslararası kamuoyunun aksine Azerbaycan’ın yanında yer almıştır. Hazar enerji kaynaklarının Batıya nakledilmesi konusunda alınan mesafeler Türk- Azeri ilişkilerini daha da geliştirmiştir. Yapımına 2002’de başlanan Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Petrol Boru Hattı 2005’te 78 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 tamamlanmış ve Azeri petrolünü taşımaya başlamıştır. BTC Petrol Boru Hattı ile paralel olarak geliştirilen Güney Kafkasya Boru Hattı (GKB) ile Azerbaycan doğal gazının Şah Deniz projesiyle Gürcistan ve Türkiye üzerinden dünyaya pazarlanması hedeflenmektedir. Türkmenistan doğal gazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak olan TransHazar Boru hattı (THB) projesi içinde Aşkabat ile müzakerelerinin sonuna gelinmiştir. Rusya ve İran doğal gazına Azerbaycan ve Türkmenistan doğal gazının da eklenmesiyle Türkiye, Avrasya’da enerji dağıtımında kilit ülke konumuna gelecektir. Türkiye ile Ermenistan’ın kara sınırlarının kapalı olması, Orta Asya ile ulaşım bağlantısını sağlayan Gürcistan’ı, Türkiye için önemli bir ülke hâline getirmiştir. Gürcistan BDT’ye katılmamış ve Rusya’nın üzerindeki baskı ve nüfuzunu kırabilmek için Türkiye ve Batı ile ilişkiler kurmuştur. Ortak kültürel ve tarihi bağları olan Gürcistan ile Türkiye arasındaki ilişkiler, Hazar enerji kaynaklarının Batı’ya açılma projeleri ile hem ekonomik hem de siyasi olarak gelişmiştir. Hazar petrolü ve doğal gazının ana nakil güzergâhını elinde bulundurmak isteyen Türkiye ile, bu enerji hatlarından elde edileceği gelir ile hem siyasi hem de ekonomik sorunlarını aşarak istikrara ulaşmayı hedefleyen Gürcistan, birbirleri için vazgeçilmez ülkeler olmuşlardır. Türkiye, Ermenistan’ı tanıyan ilk ülkelerden biri olmuştur. Türkiye kuruluşunda öncü olduğu Karadeniz Ekonomik İş Birliği Teşkilatını (KEİ) Ermenistan’ı üye olarak davet ederek Kafkaslardaki çok yönlü politikasına uygun olarak iyi ilişkiler kurmaya çalışmıştır. Ancak Türkiye, 1915 olaylarını sürekli gündemde tutması ve işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilmemesi nedeniyle Ermenistan’a kara sınırını kapatmış ve kısmi ambargo uygulamaktadır. 3. Orta Asya Türk Cumhuriyetleri Orta Asya’daki Türk cumhuriyetlerinin bağımsızlığını kazanmasının ardından Türkiye, bu ülkelerle ikili ilişkileri ve iş birliğini daha da güçlendirmeyi amaçlayan bir politika izlemektedir. 1992’den itibaren düzenlenen Türkiye ile Türk cumhuriyetlerinin katılımı ile gerçekleştirilen ‘’Türkçe Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirvesi’’ bu ülkeler arasındaki iş birliği ve dayanışmayı geliştirmede önemli bir adım olmuştur. Ayrıca Türkiye, Türkmen doğal gazı ve Kazak petrollerini dünya piyasasına pazarlama çalışmalarına devam etmektedir. Orta Asya ülkeleriyle ticari ilişkileri geliştirmeye devam eden Türkiye’nin bölge ülkelerine sağladığı önemli miktarda kredi, teknik yardım, burslar, kamu görevlilerinin eğitimi, askerî yardım ve eğitim yoluyla, bu ülkelerin demokratik ve ekonomik kalkınma çabalarını desteklemeyi amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda, Orta Asya Türk cumhuriyetleri ile Türkiye arasında kültür ve eğitim alanlarındaki iş birliği hızlı bir şekilde gelişmektedir. Günümüzde birçok öğrenci karşılıklı olarak Türkiye’de ve bu cumhuriyetlerde yükseköğrenim görmektedir. 79 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 4. Orta Doğu Türkiye ile tarihi ve kültürel bağları olan Orta Doğu günümüzde karışıklık ve çatışmalar içindedir. Bu durumdan olumsuz etkilenen Türkiye, Orta Doğu’da kalıcı barış, refah ve huzur ortamının sağlanması için girişilen her faaliyete aktif olarak katkıda bulunmaktadır. Türkiye, 1990’da Basra Körfezi ve Irak’ta meydana gelen gelişmelerden en fazla etkilenen ülkelerden biri oldu. Irak’a uygulanan ambargo neticesinde ekonomik kayıplara uğrayan Türkiye, bölgede oluşan istikrarsızlık nedeniyle de sınırlarında güvenlik sorunu yaşadı. Irak’la yapılan ticaretin büyük ölçüde durması, Güneydoğu Anadolu bölgesinde işsizliğin artmasına yol açmıştı. Irak’ın, Türkiye’ye olan borçlarını ödememesi ve müteahhitlik hizmetlerinin durması da Türkiye ekonomisini olumsuz şekilde etkilemiştir. Bu nedenle Türkiye, Irak’ta istikrarın yeniden tesisi ve toprak bütünlüğünün korunmasına, ülkenin yeniden yapılanmasına büyük önem vermektedir. Türkiye ile Suriye arasındaki ‘’su sorunu ‘’ yanında Suriye’nin Türkiye’ye yönelik terör faaliyetlerine destek vermesi 1990’lı yıllarda iki ülke ilişkilerini oldukça gerginleştirmişti. 2000’li yıllara gelindiğinde Suriye’nin teröre verdiği desteği kesmesi ve ABD’nin Suriye’ye karşı yaptırımlarına Türkiye’nin destek vermemesi iki ülke arasındaki ilişkileri normale dönüştürdü. Ancak bu durum Suriye yönetiminin halkın 2010 yılından itibaren ülkedeki demokrasi ve özgürlük taleplerine karşı şiddet kullanması ve on binlerce insanı öldürmesi ile tekrar Resim 02.27: Türkiye’nin Dicle Nehri Üzerine Kurduğu Barajlardan Biri bozuldu. 1990’lı yıllarda İran’ın ülkemize yönelik teröre olaylarına destek vermesi, iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesine engel oldu. İran’ın Orta Asya cumhuriyetlerindeki enerji nakil hatlarının kendi topraklarından geçmesini istemesi ve sorun yaşadığı ABD ile Türkiye’nin müttefik olması nedeniyle ilişkiler zor bir süreçten geçti. 2000’li yıllarda İran’ın Türkiye’ye yönelik teröre desteğini kesmesi ilişkilerin düzelmesini sağlamıştır. Türkiye, İsrail’in kuruluşundan itibaren ilişkilerini Arap ülkelerini de dikkate alarak sınırlı bir düzeyde tutmuştu. 1991 yılı sonunda iki ülkenin diplomatik tem- 80 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 sil düzeyini karşılıklı olarak büyükelçilik düzeyine çıkarması, ilişkilerin düzelmesinin başlangıcı oldu. Bundan sonra Orta Doğu ve dünyada yaşanan sorunlara karşı iki ülke arasında karşılıklı iş birliği gelişerek devam etti. Bu dönemde iki ülke arasında birçok ikili anlaşma imzalandı. 2000’li yıllarda İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarını Türkiye’nin ‘’devlet terörü’’ olarak nitelendirmesi Türkiye-İsrail ilişkilerini bozmuştur. Türkiye, Orta Doğu’da kalıcı barışın İsrail – Filistin uyuşmazlığının müzakere yoluyla çözümlenmesi gerektiğini savunmaktadır. 5. Balkanlar Türkiye, ülke topraklarının % 5’ini oluşturan Trakya bölgesiyle coğrafi anlamda bir Balkan ülkesidir. Balkanlarda 500 yıl süren Osmanlı hâkimiyeti dinî, etnik, iktisadi ve kültürel açıdan günümüze uzanan etkilerde bulunmuştur. Bu yüzden Balkanlar stratejik, insani ve kültürel boyutuyla Türkiye için her zaman önem taşıyan bir bölge olmuştur. Osmanlı Döneminin bir mirası olarak Balkanlarda Türk azınlıklar da bulunmaktadır. Varşova Paktı’nın dağılmasından sonra Türkiye Balkanlar’da oldukça aktif bir politika izlemiştir. Yugoslavya’nın dağılmasıyla birlikte Türk ve Müslüman toplulukların da yaşadığı bu topraklar, Türkiye’nin dış politikasında önemli yer edinmiştir. Özellikle Bosna-Hersek’teki iç savaş sırasında Müslüman Boşnaklara uygulanan insanlık dışı muameleler Türkiye’de büyük tepkilere yol açmıştır. Bosna’daki savaştan büyük kaygı duyan Türkiye, 1990’lar boyunca izlediği en uzun süreli ve en aktif dış politika sürecini başlatarak, Bosna’daki savaşın uluslararası alana taşınması ve daha etkili tedbirler alınması için büyük çaba harcadı. Türkiye, Makedonya, Arnavutluk ve Kosova’daki etnik temelli siyasi sıkıntılarla yakından ilgilenmiş ve bu doğrultuda uluslararası kuruluşlarla birlikte çalışmıştır. 1990’lardan sonra Bulgaristan ve Romanya ile kurulan iyi dostluk ilişkilerinin de etkisiyle Balkanlar’da en etkili devletlerden biri olmuştur. Türkiye, NATO’nun Kosova harekâtında aktif olarak rol almış ve sonrasında Kosova’ya gönderilen barış gücüne katkı sağlamıştır. 17 Şubat 2008’de bağımsızlığını ilan eden Kosova’yı ilk tanıyan ülkelerden birisi Türkiye’dir. Resim 02.28: Kosova’da Çok Sayıda Osmanlı Eseri Bulunmaktadır. 81 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 Resim 02.29: Kosova’da Türk Askerlerinin Verdiği İftar Yugoslavya’nın dağılma sürecinde bağımsızlık mücadelesi veren Makedonya, Yunanistan’ın baskısıyla karşılaştı ve bünyesindeki Arnavut azınlıklarla ilgili sorunlar yaşadı. Türkiye bu dönemde Makedonya’ nın bağımsızlığını tanımış, toprak bütünlüğünün korunmasında önemli rol oynamıştır. A r n av u t l u k ’t a 1990’da başlayan dışa açılma politikası Türkiye tarafından desteklenmiş, Arnavutluk askerleri Türkiye’de eğitilmiştir. Ayrıca Arnavutluk’ta meydana gelen toplumsal olayları yatıştırmak için oluşturulan uluslararası barış gücüne Türkiye de katılmıştır. 1980-1990 yılları arasında Bulgaristan’da sayıları 1,5 milyonu bulan ve ülke nüfusunun %15’ini teşkil eden Türk azınlığın, isimlerini zorla değiştirmek yoluyla Bulgarlaştırmaya (asimilasyon) tabi tutulması Bulgaristan’la ilişkilerimizde önemli bir sorun olmuştur. 1984 yılından itibaren Bulgaristan’daki gelişmeler Türk ve dünya basınına yansımaya Resim 02.30: Arnavutluk’un Başkenti Tiran’dan Bir Görünüş ( Heykel Arnavutların Millî Kahramanı İskender Bey’dir.) başladı. Bulgar yönetimi Türklerin yaşadıkları bölgelere yabancı gazetecilerin girmesini yasaklamışsa da gelişmelerle ilgili haberler çeşitli yollardan Türkiye’ye ulaşıyordu. Zorla isim değiştirmenin yanında, Bulgar hükümeti; Türkçe konuşulmasını yasaklamış, camileri kapatmış, Türklerin arazi ve evlerine el koymuştur. Bu yasaklara 82 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 uymayanları cezalandırmak için sürgün kampları oluşturmuş ve çok sayıda soydaşımız hayatını kaybetmiştir. Hatta Türk mezarları geçmişin izlerini silmek düşüncesiyle yıkılmıştır. Türkiye, sorunu uluslararası platformlara taşımış, Helsinki İzleme Komitesi, Milletlerarası Af Örgütü, Avrupa Konseyi ve İslam Konferansı Örgütü’nün konu Resim 02.31: Sofya’da Bir Osmanlı Camisi ile yakından ilgilenmelerini sağlamıştır. Uluslararası örgütlerden gelen tepkilere ve Türkiye’nin verdiği notaya rağmen Bulgaristan uygulamalarından vazgeçmedi. 1989 Haziranında Türkiye soydaşlarımızı kabule hazır olduğunu açıklayınca 300 bin soydaşımız Türkiye ’ye göç etti. Ailelerin bazı fertleri hapiste veya sürgün kamplarında kaldı. İlişkilerdeki bu gergin durum Kasım 1989’da, Bulgaristan Cumhurbaşkanı Jivkov’un iktidarı kaybetmesine kadar devam etti. Yeni Devlet Başkanı Mladenov’un soydaşlarımıza yönelik bu uygulamalardan vazgeçildiğini açıklamasıyla sorun çözülmüş oldu. 1989’da zorunlu göçle Türkiye’ye gönderilenlerin yarısı Bulgaristan’a geri döndü. Okullarda eski rejim döneminde yasaklanan Türkçe eğitim tekrar başladı. Türkçe kitap basımına izin verildi. Dinî, kültürel ve siyasal haklar geri verildi. Türkiye ile Yunanistan arasında Ege Denizi’yle ilgili sorunlar, azınlıklar ve Kıbrıs sorunu uzun yıllardan beri devam etmekteydi. Ayrıca 1990 sonrası Yunanistan’ın Türkiye’ye yönelik terör faaliyetlerine destek olması iki ülke ilişkilerini olumsuz etkilemiştir. Ayrıca Yunanistan, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği konusunda veto yetkisini kullanmaktadır. Bu durum iki ülke ilişkilerini daha da gergin bir hâle getirmiştir. Ocak 1996’da Ege Denizi’ndeki Kardak kayalıkları yüzünden Türkiye ve Yunanistan savaşın eşiğine kadar gelmiştir. Bu gelişmelere karşın Ağustos 1999’da Türkiye’de, ardından Yunanistan’da meydana gelen depremler de her iki taraf birbirine yardımda bulunmuştur. Bölgede toplumlar düzeyinde yumuşama olmuştur. Yunanistan, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olmadığını açıklamış ve Aralık 1999’da Helsinki Zirvesi’ nde Türkiye’nin adaylığına yeşil ışık yakmıştır. 83 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 Günümüzde Yunanistan, Türkiye ile arasındaki sorunları AB süreci içerisinde çözmeyi düşünmektedir. 1999 sonrası sınır ticareti ve karşılıklı insan hareketliliği artmıştır. Türkiye ve Yunanistan arasında geçtiğimiz yıllarda başlayan yakınlaşma süreci, iki ülke arasındaki düzenli görüşmelerle sürdürülmektedir. 6.Kızılay’ın Yurt Dışı Yardım Faaliyetleri Türk Kızılay’ı yurt içinde ve yurt dışında acil ihtiyacı olan insanlara en kısa süre içinde yardım ulaştırmaktadır. Yardımlar, temel ihtiyaçlar yanında sağlık ve eğitim alanlarında yapılmaktadır.Türk Kızılayı’nın yurt dışında faaliyette bulunduğu yerlerden bazıları aşağıdaki tabloda verilmiştir. Tablo 02.01: Türk Kızılayı’nın Bazı Yurt Dışı Faaliyetleri Resim 02.32: Kızılay’ın Somali’de Kurduğu Yardım Çadırlarından Bazıları 84 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 7.Türk Ordusu ve Dünya Barışı Soğuk Savaş sonrası dönemde uluslararası barışı koruma faaliyetleri önem kazanmıştır. Türkiye TBMM kararları çerçevesinde Somali, Bosna-Hersek, Arnavutluk, Kosova ve Afganistan örneklerinde olduğu gibi, barışı koruma ve uygulama harekâtlarına barış gücü olarak katılResim 02.33: Türk askerleri Afganistan’da Halka Yardım Dağıtırken mıştır. Türkiye, BM, NATO ve AB liderliğindeki çeşitli barış görevlerine iştirak etmek ve destek vermek suretiyle, dünyadaki çeşitli barış operasyonlarına katkısını sürdürmektedir. Mehmetçiğin katıldığı önemli operasyonlar aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. Tablo 02.02: Türk Ordusunun Görev Yaptığı Uluslararası Operasyonlar 85 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 I.1980 SONRASI TÜRKİYE 1. Siyasi Gelişmeler 1983 milletvekili genel seçimlerinde Turgut Özal’ın liderliğindeki Anavatan Partisi (ANAP) iktidara geldi. ANAP Hükümeti ekonominin liberalleşmesi konusunda hızlı adımlar attı ve 1987’ye kadarki ilk iktidar döneminde ülke ekonomisinde belirgin iyileşmeler görüldü. Türkiye’nin dünyaya açılmasında önemli adımlar atılarak AB’ye tam üyelik için başvuru yapıldı. Resim 02.34: Turgut Özal 31 Ekim 1989’da TBMM kararıyla cumhurbaşkanı olan Turgut Özal’ın yerine Yıldırım Akbulut başbakan oldu. 1991 seçimleri sonunda Süleyman Demirel başbakanlığında DYPSHP Koalisyon hükümeti kuruldu. Turgut Özal’ın 1993 yılında ölümü ile Süleyman Demirel cumhurbaşkanı oldu. 1995 ile 2001 yılları arasında Türkiye’yi Necmettin Erbakan, Mesut Yılmaz ve Bülent Ecevit başbakanlığındaki koalisyon hükümetleri yönetti. Bu dönemde Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliğini sağlamak için önemli çalışmalar yapılırken hazırlanan ‘’Ulusal Program’’ çerçevesinde AB’ye uyum yasaları çıkarıldı. Mayıs 2000’de Ahmet Necdet Sezer cumhurbaşkanı seçildi. 2002 ve 2007’de yapılan seçimlerde tek başına iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)’nin kurduğu hükümet ülkeyi yönetmektedir. Görev süresi dolan Ahmet Necdet Sezer’in yerine 2007’de Abdullah Gül cumhurbaşkanı seçilmiştir. 2. Küresel Gelişmeler ve Sosyal Hayat Daha önce başlayan ve hâlâ devam eden köyden kente göç hareketi sonunda şehirlerde yaşayanların oranı 1980’lerde %50 iken 2007’de %70 olduğu görülür. Bu göç hareketinde şehirlerin çekiciliği yanında tarımda makineleşme, sanayileş- 86 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 meyle beraber şehirlerde iş gücüne duyulan ihtiyacın artması önemli bir faktördür. Köyden kente göçün ilk önemli sonucu gecekondulaşmadır. Kentlere yeni gelenler beraberinde kendi kültürel özelliklerini de getirdiler. Bir yandan kentte var olan yaşam tarzından etkilenirken diğer yandan kendi yaşam tarzlarını sürdürmeye devam ettiler. Özellikle Orhan Gencebay ’la geniş kitlelere ulaşan arabesk tarzı, sinema ve müzik alanlarında etkisini 1990’ların yarısına kadar sürdürdü. Türkiye’de ilk renkli televizyon yayını 1984’te başladı. 1990’da ilk özel televizyon kanalının açılması ve 1994 yılında Özel Radyo ve Televizyon Yasası’nın çıkması ile çok sayıda özel radyo ve televizyon, yayın hayatına başladı. İnsanlar bu televizyon ve radyolar sayesinde dünyadaki siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmeleri çok daha yakından takip etmeye başladılar. Bu dönemde toplumsal sorunları konu alan filmler de çekilmeye başlandı. Kırsaldan büyük şehirlere göç eden insanların yaşadığı sorunları mizahi bir şekilde anlatan Kemal Sunal filmlerine halkımızın ilgisi bu dönemde de devam etmiştir. Bununla birlikte kültürel ve sanatsal faaliyetler ile kitap, gazete ve dergi satışlarında yeterli artış sağlanamadı. Bu dönem hikâye ve romanında da yeni bazı özellikler kendisini gösterir. Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü alması edebiyat alanında en önemli uluslararası başarı olmuştur. 3. Ekonomik Gelişmeler 1980’den sonra ekonomi, önceki dönemlere göre büyük bir değişim gösterdi. 24 Ocak 1980’de alınan kararlar Türk ekonomi anlayışında bir dönüm noktası oldu. Bu kararlara göre ödemeler dengesini düzeltmek, enflasyonu düşürmek, serbest piyasa ekonomisine geçmek ve ihracata yönelik üretimi teşvik etmek temel önceliklerdi. İhracatı artırmak için özel sektöre düşük faizli kredi verilmesi, vergi iadesi gibi kolaylıklar sağlandı. 1980’lerin sonuna gelindiğinde artık yabancı sermaye girişi ve ihracat artmıştı. İhracat ürünleri içinde sanayi ürünlerinin ağırlığı artmaya başlamış ve enflasyon oranları nisbeten düşmüştür. Fakat yine de dış ticaret açığı kapatılamamıştır. 1997, 1998, 2001 ve 2008 yıllarında yaşanan ekonomik krizler Türk ekonomisini olumsuz etkilemiştir. Bu olumsuzlukları ortadan kaldırmak ve dış ticaret açığını kapatabilmek için IMF (Uluslararası Para Fonu) ile anlaşmalar imzalanmıştır. Ocak 2005’ten itibaren Türk lirasından altı sıfır silinmiştir. Serbest piyasa ekonomisinin temel şartlarından biri olan devletin ekonomi üzerindeki kontrolünü ortadan kaldırmak için Özelleştirme Yüksek Kurulu gibi kurumlar kuruldu. Merkez Bankası, hazırlanan kanunlarla hükümetlerin bankalar üzerindeki etkisini ortadan kaldıracak bağımsız bir yapıya kavuşturuldu. Yabancı sermayenin Türkiye’ye gelmesi için teşvikler verildi. Devletin ekonomideki etkisini en aza indirmek için özelleştirme büyük bir hız kazandı. İhracat teşviklerine devam edildi. Sanayi ürünlerinin toplam ihracat içindeki oranı %94,2’ye 87 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 kadar yükseldi. İhracatın artması, turizmin gelişmesi ve turizm gelirleri döviz sıkıntısının azalmasını sağladı. Küreselleşmenin etkisiyle ithalat büyük bir hızla arttı. Dış ticaret açığı günümüzde de en önemli problemlerden biri olmasına rağmen Türkiye ekonomisi dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasına girmiştir. Temel hedefi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi halkının hayat standardını yükselterek diğer bölgelerle arasındaki gelişmişlik farkını ortadan kaldırmak, tarımda verimliliği ve iş imkânlarını artırarak millî kalkınma hedeflerine katkıda bulunmak olan Güneydoğu Anadolu Projesi ( GAP), çok sektörlü, bütünleşmiş ve sürdürülebilir bir kalkınma projesidir. Ülkemizin öz kaynaklarıyla yapılmakta olan proje, gelecek kuşaklar için kendilerini geliştirebilecekleri bir ortam yaratılmasını amaçlayan sürdürülebilir insani kalkınma felsefesi üzerine kurulmuştur. Kalkınmada adalet, katılımcılık, çevrenin korunması, istihdam, mekânsal planlama ve alt yapı geliştirilmesi GAP’ın temel stratejileridir. Projenin büyük bir kısmı bitirilmiştir. Kalan kısmı için çalışmalar devam etmektedir. BİLGİ NOTU 1983’te başlatılan GAP, 14’ü Fırat üzerinde olmak üzere 22 baraj ve 11’i Fırat üzerinde olmak üzere 19 hidroelektrik santral, sulama tesisleri için gerekli 86 pompa istasyonundan oluşacaktır. 9 milyar dolara mal olması ve 30 yılda tamamlanması beklenen GAP’la hidroelektrik enerji üretiminde 27 milyar kilovat saat artış ve 1.700.000 hektar tarım arazisinin sulanması hedeflenmektedir. Proje kapsamı içinde Atatürk barajı sularını Harran ve Ceylanpınar ovalarına taşıyacak 26 km uzunluğundaki dünyanın en uzun iki sulama tüneli de yer almaktadır. Resim 02.35: Güneydoğu Anadolu Projesi ( GAP) Dünyanın En Önemli Yatırımlarından Biridir. 88 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 4.Toplumsal Sorunlar a. Terörizm Terör, büyük çaplı korku veren ve bireylerde yılgınlık yaratan bir eylem durumunu ifade etmektedir. Terörizm ise siyasal amaçlar için mevcut durumu yasa dışı yollardan değiştirmek amacıyla örgütlü, sistemli ve sürekli terör eylemlerini kullanmayı bir yöntem olarak benimseme durumudur. Günümüzde uluslararası çıkar mücadelelerinde terör faaliyetleri ön plana çıkmıştır. Terörizmin hız kazandığı dönemlerle uluslararası sorunlar arasında yakın bir ilişki olduğu görülmektedir. Terörizm, siyasi bir mücadele aracı olarak bir ülkenin bir başka ülkeyi zayıflatması ve istikrarını bozması için de kullanılmaktadır. Terörle mücadelenin oldukça yüklü bir maliyeti bulunmaktadır. Ülkenin gelişimi ve ekonomisine yönelik harcaması gereken paraları terörle mücadele alanına kaydırma zorunluluğu, ekonomik açıdan ülkenin kaynaklarının verimli alanlarda kullanılmasının engellenmesi terörizmin amaçlarındandır. Terör örgütlerinin başlıca finans kaynakları; Silah, insan ve uyuşturucu madde kaçakçılığı, gasp, hırsızlık, fidye, haraç, çeşitli yayınlardan elde edilen gelirler ve dış desteklerdir. Terörü önlemek için öncelikle terörün ekonomik ve insan kaynaklarını yok etmek gerekir. Terör örgütlerinin hedef kitlesi durumunda bulunan çocukları ve gençleri örgütlerin propagandalarına karşı korumak için ülkedeki eğitim düzeyi yükseltilmeli ve terör örgütlerinin zararlı faaliyetlerine karşı gençler bilinçlendirilmelidir. Terör örgütlerinin istismar sebepleri ortadan kaldırılmalıdır. Teröre destek veren veya onlara imkânlar sağlayan devletlere uluslararası yaptırımlar uygulanması için girişimlerde bulunulmalıdır. Komşu ülkelerle de iş birliği yapılarak terörizmin yurt içi ve yurt dışı bağlantıları kesilmelidir. b.17 Ağustos Depremi Sonunda Ortaya Çıkan Sorunlar 17 Ağustos 1999’da meydana gelen 7,4 büyüklüğündeki depremin merkez üssü, İzmit’in 12 km. güney doğusunda, Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde bulunmaktadır. Deprem kentleşme ve nüfus yoğunluğunun fazla olduğu, önemli endüstri tesislerinin bulunduğu İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Bolu, Bursa, Zonguldak, Eskişehir ve Yalova illerinde can ve mal kaybının oldukça fazla olmasına sebep olmuştur. Depremin yaşandığı bölgede, Türkiye’nin çeşitli illerinden göç eden insanların bulunması depremin etkilerini yurt geneline yaymıştır. Depremden etkilenen insanlar uzun süre yaşadıkları korku ve acının psikolojik etkilerini üzerinden atamamışlardır. Depremden sonra devletimiz depremzedeler için önce geçici, sonra kalıcı konutlar yapmıştır. Yeni çıkarılan kanunlarla zorunlu 89 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 deprem sigortası mecburiyeti getirilmiş, imar alanları ve ruhsatları daha sıkı kontrol altına alınmıştır. Arama ve kurtarma birimlerinin sayısı artırılmıştır. Resim 02.36: 17 Ağustos 1999 Depremi Çok Sayıda Can Ve Mal Kaybına Neden Olmuştur. İ. KÜRESEL SORUNLAR 1. Küresel Isınma Sanayi İnkılabı ile başlayıp II. Dünya Savaşı’ndan sonra hızlanan enerji ihtiyacı günümüzde giderek artmaktadır. Fosil yakıtlar olarak adlandırılan ‘’kömür, petrol ve doğal gaz ‘’ dünyanın bugünkü enerji ihtiyacının % 75’ini karşılamaktadır. Yapılarında karbon (C)ve hidrojen(H) bulunan bu yakıtlar kullanıldıklarında atmosfere bol miktarda karbondioksit salmaktadır. Küresel ısınmaya neden olan gazlar içinde en etkili olan karbondioksitin, 1958’ten itibaren %9 artması dünyanın iklim dengelerini bozmuştur. Karbondioksit başta olmak üzere havayı kirleten gazların yağışlarla yeryüzüne inmesi, su ve toprak kirliliğinin önemli nedenlerinden olmuştur. Küresel ısınmada etkili olan gazlardan kloroflourkarbonlar ise günümüzde buzdolabı, klima, sprey, yangın söndürücü ve plastik sanayinde kullanılmakta olup bu ürünlerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Küresel ısınmanın etkisinin XXI. yüzyılda yoğun olarak görüleceği, buzulların erimesiyle denizlerin su seviyelerinin yükseleceği bilinmektedir. İnsanların büyük 90 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 bir kısmının yaşadığı dünyanın tarımsal üretim deposu olan kıyı ovalarının sular altında kalacağı, bilim adamları tarafından açıklanmaktadır. Ayrı ca iklimlerde değişmeler olacağı, kuraklık ve su ihtiyacının artacağı, bazı yerlerin çölResim 02.37: Küresel Isınma Buzulların Erimesine Yol Açmaktadır. leşeceği, yağışların dengesizleşeceği ve 2025 yılı itibarıyla dünya nüfusunun yarısının susuzlukla mücadele etmek zorunda kalacağı tahmin edilmektedir. 2050’ye kadar ise bitki ve hayvan türlerinin dörtte birinin yok olacağı ve bu durumun doğal dengeyi dönülemez şekilde bozacağı ifade edilmektedir. . Kyoto Protokolü Küresel ısınma bir veya birkaç devletin çabası ile çözülebilecek bir sorun olmaktan çok, bütün devletlerin iş birliği ile çözülebilecek bir sorundur. Bunun için ‘’BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’’ ne bir ek niteliğindeki ‘’Kyoto Protokolü’’ hazırlanmıştır. Aralık 1997’de Japonya’nın Kyoto şehrinde görüşülmeye başlayan protokol, Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye Kyoto Protokolü’nü 13 Mayıs 2009’da imzalanmıştır. Harita. 02.11: Kyoto Protokolü Dünyada Pek Çok Ülke Tarafından İmzalanmıştır. 91 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 . Çevre Kirliliği Canlıların sağlığını olumsuz yönde etkileyen, doğal çevrede zararlı etkiler meydana getiren yabancı maddelerin hava, su ve toprakta normalin üzerinde birikmesi olan çevre kirliliği, günümüzde yaşanan Resim 02.38: Çevre Kirliliği İnsanlığın En Önemli Sorunlarından Biridir. en önemli sorunlardan biridir. Doğal çevrenin ve kaynakların sınırsız olmadığını unutan insanlar yüzyıllar boyunca doğal kaynakları tüketme ve kirletme yoluna gitmişlerdir. Özellikle son elli yıl içinde binlerce canlı türünün yok olması, doğal dengenin bozulmasının ortaya çıkardığı hastalıklar ve insanlara verdiği zararlar yoğun bir şekilde görülmeye başlanınca bazı tedbirler alma yoluna gidilmiştir. Ancak çevrenin korunması ve çevre kirliliğinin önlenmesi konusunda hâlâ ortak bir bilinç oluşmamıştır. Çevre kirliliğini genel olarak hava, su, toprak ve gürültü kirliliği olarak sınıflandırabiliriz. Resim 02.39: Pandaların Sayısı Son Yıllarda Son Derece Azalmıştır. 92 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 Yeryüzündeki su kaynaklarının ancak %1’i kullanılabilir tatlı su kaynağıdır. Son yıllarda küresel ısınmanın etkisiyle dünyada meydana gelen kuraklık, su kaynaklarının çok daha fazla önem kazanmasını sağladı. Resim 02.40: Türü Yok Olma Tehlikesiyle Karşı Karşıya Olan Hayvanlardan Sumatra Kaplanı Evlerden, sanayi tesislerinden, maden işletmelerinden sulara sürekli zararlı atıklar karışmaktadır. Tarımda kullanılan ilaçlar ve gübreler kirlenmeyi daha da artırmaktadır. Resim 02.41: Amanos Dağları, Mersin Ve Gülnar Bölgesinde Yetişen Likya Orkidesi, Yok Olma Tehlikesiyle Karşı Karşıyadır. Canlı yaşamı için çok önemli olan bir diğer doğal kaynak topraktır. Nüfu- 93 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 sun hızla arttığı, kullanılabilir toprak miktarının ise sürekli azaldığı dünyamızda, 1cm kalınlığında toprak tabakasının oluşabilmesi için yüzlerce yıl geçmesi gerekir. Verimli toprakların sulara katılan veya havaya salınan zararlı maddelerle kirlenmesi, yanlış sulama, erozyon vb. nedenlerle hızlı bir şekilde yok olması dünyada açlık tehlikesini büyük boyutlara ulaştırmıştır. Fosil yakıt kullanımı sonucu hava kirliliğine sebep olan birçok madde asit yağmurlarıyla yeryüzüne inerek suyu ve toprağı kirletmektedir. Yeterli fosil yakıtı bulunmayan birçok ülkenin nükleer enerjiye yönelmesi, nükleer atıkların toprağa gömülerek saklanması, nükleer santrallerde meydana gelen kazalar çok geniş alanlarda Resim 02.42: Rüzgâr Enerjisi Türbinleri hava, su ve toprağı kirletmektedir. Doğal çevrenin yok olması beraberinde uzun yıllar süren hastalıkları da getirmiştir. Çernobil’de meydana gelen kazadan sonra bütün dünyada nükleer enerji tartışma konusu olmuştur. Nükleer enerjiye karşı olanlar yasaklanmasını isterken, taraftar olanlar gerekli tedbirler alındığında enerji ihtiyacının ancak böyle bir kaynakla karşı lanabileceğini savunmaktadır. Fosil yakıtların ve nükleer enerji kullanımının olumsuz sonuçlarının görülmesi üzerine birçok gelişmiş ülkede güneş, rüzgâr, dalga enerjisi gibi farklı enerji kaynaklarının kullanımı için çalışmalar hız kazanmıştır. 3. Nüfus Artışı ve İşsizlik Gelişmiş ülkelerde nüfus artış hızı ortalama %0,5-1 arasında değişirken az gelişmiş ülkelerde %2, geri kalmış ülkelerde %2,5-3 civarında gerçekleşmektedir. Bu durum dünyayı çözülmesi zor sorunlarla karşı karşıya bırakmaktadır. Hızlı nüfus artışı gelişmekte olan ülkelerde, kaynakların yetersiz, kalkınma çabalarının sonuçsuz kalmasına, ekonomik ve sosyal sorunların artmasına neden olmaktadır. Gelişmiş ülkeler ise bu artışın dünyanın sosyoekonomik dengelerini ve istikrarını bozabileceği endişesini taşımaktadır. Bu durumda beslenme, temiz su ihtiyacı, işsizlik, trafik ve haberleşme önemli sorunlar olarak ortaya çıkmaktadır. Bu sorunları aşmak için; modern tarım yöntemleri kullanmak, planlı şehirleşme yapmak, nüfus artışını yavaşlatmak, var olan kaynakları verimli şekilde kullanmak gerekmektedir. Dünyada nüfus artışı ile aynı hızda iş imkânlarının oluşturulamaması, hatta teknolojik gelişmeler sayesinde iş gücüne duyulan ihtiyacın her gün biraz daha azalması, işsizlik tehlikesini ön plana çıkarmıştır. 94 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 4. Yetersiz Beslenme ve Açlık Harita. 02.12: Dünyada Yetersiz Beslenme Oranları Sanayi İnkılabı’ndan sonra tarımda makineleşme, gübreleme, ilaçlama ve sulama imkânları gibi gelişmeler, tarımsal üretimdeki verimliliği büyük oranda artırmıştır. Yeryüzünde tarıma elverişli topraklar sınırlı olmasına rağmen verimlilik artışları sayesinde birim araziden elde ediResim 02.43: Açlık Tehlikesi Özellikle Afrika’da Bir İnsanlık Dramı Hâline len ürün miktarı gelmiştir. büyük oranda artırılabilmektedir. Buna son zamanlarda gen mühendisliği alanında kaydedilen gelişmeler de eklendiğinde yeryüzündeki kaynakların israf edilmeden kullanılması ile bugün yeryüzünde açlık diye bir sorunun olmaması gerekirdi. Oysa günümüzde yeryüzünün birçok bölgesinde hızla büyümekte olan bir açlık sorunu vardır. Dünyadaki açlık sorununun giderek büyümesinde ve bu konudaki endişelerin artmasında 95 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 küresel iklim değişikliğine bağlı olarak artan kuraklık ve bölgesel anlaşmazlıklardan doğan çatışmalar etkilidir. Yapılacak bazı fedakârlıklarla açlık sorununu büyük ölçüde hafifletmek mümkün görünmektedir. BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), 2015 yılına kadar dünyada açlık çeken kişi sayısını yarı yarıya azaltarak 800 milyondan 400 milyona indirmek için 24 milyar dolara ihtiyaç olduğunu bildirmiştir. Bu rakam her yıl silahlanmaya harcanan yüzlerce milyar doların yanında çok küçük bir rakamdır. 5.Uluslararası Terör 20. yüzyılın sonlarına kadar terörist eylemlerinin karakteristik özelliği genellikle devlet adamlarını hedef almasıdır. Avusturya- Macaristan veliahtı Ferdinand’ın, ABD Başkanı John F. Kennedy’nin ve Hindistan Başbakanı Indira Gandhi’nin öldürülmesi bunlara örnektir. Yeni dönemde terörizm de küreselleşmiştir. Terör örgütleri, İnternet ve uydu telefonu gibi modern iletişim araçlarıyla haberleşerek kitlesel tahribata yol açacak silahlarla dünyanın her tarafında eylem yapabilen terör ağlarına dönüşmüştür. 1990’lı yıllarda terörist faaliyetler çok fazla insanı hedef alan bir yapıya bürünmüştür. 11 Eylül saldırıları sonrasında uluslararası terör, eylemlerini kişiler yerine sembol hedeflere yöneltmiştir. Küreselleşme ile birlikte terörizmle mücadelede, devletler için tek başlarına yürütebilecekleri bir politika olmaktan çıkmıştır. Bu doğrultuda devletler, terörizmle mücadelede uluslararası kuruluşlar bünyesinde daha fazla iş birliği yapmaktadır. Ancak sürekli yeni yöntemler geliştiren terörün güncellenmeyen yasalarla önlenmesi mümkün olmamaktadır. Bunun için geniş kapsamlı bir terörle mücadele anlaşması gerekmektedir. 6.Salgın Hastalıklar Küreselleşen dünyamızda çok sayıda insan uzak mesafelere sık sık seyahat etmektedir. Böylece herhangi bir salgın hastalık kısa sürede yayılarak küresel bir salgına dönüşmekte, dünyayı tehdit eden önemli sorunlardan biri hâline gelmektedir. Daha önceden bilinen bazı hastalıkların çeşitli ilaçlara ve antibiyotiklere karşı direnç geliştirmesi bu hastalıklarında tehlike yaratmasına neden olmuştur. Dünyada son otuz yıl içinde etkili olan salgın hastalıkların bazıları şunlardır: a.AIDS 1981’de ABD’de keşfedilen AIDS için hâlen kesin olarak bilinen bir tedavi yöntemi yoktur. AIDS’ten korunmak için hastalığa sebep olan HIV adlı ölümcül virüsün yayılmasını önlemek tek yoldur. b. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı İlk olarak 1944’te Kırım’da tanımlandığı için Kırım Kanamalı Ateşi adı verilen 96 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 hastalık, 1956’da Kongo’ da da ortaya çıkınca ‘’ Kırım- Kongo Kanamalı Ateşi’’ adını aldı. Kenelerden bulaşan Nairovirüs adı verilen bu virüsün sebep olduğu hastalık 2002’den itibaren Türkiye’de de görülmeye başlandı. c. Kuş Gribi Kanatlı hayvanlarda toplu ölümlere yol açan ve H5N1 virüsünün insanlarda meydana getirdiği hastalığa ‘’kuş gribi’’ adı verilmiştir. 1997’de Çin’deki kuş gribi salgını sırasında hastalığın insanlarda ölüme sebep olduğu tespit edilmiştir. Türkiye gibi göçmen kuşların göç yolları üzerinde bulunan ülkelerde yayılma hızı daha yüksektir. Genellikle kanatlı hayvanlarda bulunan bu virüs, hasta hayvanlar ya da virüs lerin bulaştığı araç- gereçlere temas, yeterince pişirilmeyen et ve yumurtalardan insana buluşmaktadır. d. SARS (Akut Solunum Yetmezliği Sendromu) İlk defa 2003’te Asya, Kuzey Amerika ve Avrupa’da görülen SARS’ın nedeni henüz bilinmemektedir. SARS’lı hastanın öksürerek ya da hapşırarak havaya damlacıklar saçması ve başka birinin onları soluması yoluyla yayılır. e. Hepatit Karaciğerde meydana gelen iltihabi reaksiyon Türkiye’de yaygın olarak sarılık olarak tanımlanır. Hastalık sonucu karaciğerde hassasiyet, büyüme ve Resim 02.44: Salgın Hastalıklara Karşı iltihap ortaya çıkar. Virüslerle ortaya çıAraştırmalar da Hızla Devam Etmektedir. kan hepatit bulaşıcıdır ve karaciğerde kalıcı hasarlara sebep olur. Hepatit cinsel ilişki ve kan yoluyla bulaşır. f. Sıtma Hastalığa sebep olan parazitin dişi anofel sivrisinekleriyle insanlara bulaşmasıyla yayılan ateşli bir hastalıktır. Teşhisi kolay, tedavisi ve korunması mümkün olan sıtma hastalığı çok eski zamanlardan beri bilinmektedir. g. A (H1N1) Virüsü (Domuz Gribi) A(H1N1) adı verilen virüsün neden olduğu hastalık domuz gribi olarak adlandırılmaktadır. Bu şekilde adlandırılmasının sebebi, hastalığa sebep olan virüsün domuzlarda görülen grip virüsüne çok benzemesidir. Aslında bu yeni virüs insan, domuz ve kuşlarda gribe neden olan virüslerin bir karışımıdır. 97 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 NELER ÖĞRENDİK? tSSCB’de politika değişiklikleri ve nedenlerini, Gorbaçov’un glastnost ve perestroika politikalarını, t SSCB’nin dağılması üzerine Çekoslovakya, Macaristan ve Polonya’daki gelişmeleri, tSSCB’nin dağılmasının dünya güçler dengesi üzerindeki etkilerini, ABD’nin uluslararası sorunlarda tek başına hareket etmesini, Şanghay İş Birliği Örgütü’nün kurulmasını, tOrta Asya Türk Cumhuriyetlerinin bağımsız olmalarını, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın genel özelliklerini ve Türkiye ile ilişkilerini, tTürk İş Birliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı’nın faaliyetlerini, tDoğu Bloku’nun dağılmasından sonra Avrupa’daki gelişmeleri, Demokratik Almanya ve Federal Almanya’nın birleşmesini, Avrupa Birliği’nin kurulmasını, NATO’nun genişlemesini, Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkilerini, tYugoslavya’nın dağılma sürecini, Bosna Savaşı’nın neden ve sonuçlarını, Türkiye’nin Bosna Savaşı’nda takip ettiği aktif dış politikayı, tKörfez Savaşlarının nedenlerini, savaşın neden olduğu yıkımı, Türkiye’ye etkilerini, tSovyetlerin Afganistan’dan çekilmesinden sonra yaşanan iktidar mücadelesi ve iç karışıklıkları, Türkiye’nin Uluslararası Güvenlik Destek Gücü ( ISAF) bünyesinde Afganistan’ daki faaliyetlerini, tSu ve su kaynaklarının Orta Doğu coğrafyası için önemini, Türkiye’nin sahip olduğu kaynakların komşularıyla ilişkilerine etkilerini, tDünyada son yıllarda yaşanan bilimsel ve teknolojik gelişmeleri, tKüreselleşme ve etkilerini, tDeğişen dünya şartlarında Türkiye’nin takip ettiği dış politikanın özelliklerini, Rusya Federasyonu, Kafkaslar ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile geliştirdiği ilişkileri, Balkan devletleri ile kurduğu ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkileri, tKızılay’ın yurt dışı yardım faaliyetlerini, Türk ordusunun dünya barışına katkılarını, Somali, Bosna – Hersek, Arnavutluk, Kosova ve Afganistan’daki faaliyetlerini, t1980 sonrası Türkiye’de meydana gelen siyasi gelişmeleri, köyden kente göç hareketinin sosyal ve kültürel sonuçlarını, ekonomik gelişmeleri, tİnsanlığın karşı karşıya olduğu küresel sorunların nedenlerini, etkilerini ve araştırılan çözüm yollarını öğrendik. 98 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 1. ETKİNLİK Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun kelimelerle tamamlayınız. 1. Perestroika ……………………………… anlamına gelmektedir. 2.SSCB’nin dağılması üzerine …………………… Bloku çöktü. 3. …………………..Beşlisi, Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan tarafından oluşturulmuştur. 4. Orta Asya Türk toplulukları……………………….’nin dağılması üzerine bağımsız oldular. 5. Türk – Azeri ilişkilerine egemen olan ‘’ Biz bir millet, iki devletiz.’’ sözü …………………………..’e aittir. 6. ……………………………..Kriterleri AB’ye aday ülkelerin insan hakları, demokrasi konularında belirli bir seviyeye gelmelerini şart koşar. 7. Türkiye, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin …………….’ya katılım başvurusunu veto etmiştir. 8. ……………………………… Bosna Savaşı ve sonrasında Bosna – Hersek’in bağımsızlığını kazanmasında önemli rol oynadı. 9. Irak’ın, Kuveyt’i işgali ……………….. Savaşı’na neden olmuştur. 10. Türkiye’nin Fırat ve Dicle nehirleri üzerinde barajlar yapması en çok ………….. ve ………………’yi rahatsız etmektedir. 11. Bakü- Tiflis – Ceyhan Petrol Boru Hattı, ………………………., ………………… ve …………………… topraklarından geçmektedir. 12. İsrail’in …………………. topraklarındaki uygulamaları Türkiye – İsrail ilişkilerini ……………..şekilde etkilemektedir. 13. Arnavutlar, II. Dünya Savaşı sırasında ……………………… Hoca öncülüğünde ………………. ve ………………. karşı mücadele verdiler. 14. Yugoslavya SSCB’den uzaklaşınca …………………… Bloku’na katıldı. 15. Doğu Bloku’nun dağılması üzerine ………………………… ve ………………… ……………Paktı faaliyetlerine son verdi. 99 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 2. ETKİNLİK Aşağıdaki ifadelerin doğru olanının başına (D), yanlış olanının başına (Y) yazınız. 1. ( ) Mihael Gorbaçov, SSCB’de perestroika ve glastnostu başlatan kişidir. 2. ( ) SSCB’nin dağılması üzerine Çekoslovakya, Macaristan ve Polonya gibi Doğu Avrupa devletleri bağımsızlıklarını ilan ettiler. 3. ( ) Azerbaycan zengin petrol ve doğal gaz yataklarına sahiptir. 4. ( ) Dağlık Karabağ sorunu Ermenistan ile Azerbaycan arasında savaşa neden olmuştur. 5. ( ) Kazakistan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülke ABD’dir. 6. ( ) Dünyaca ünlü yazar Cengiz Aytmatov, Özbekistan’da yaşamıştır. 7. ( ) Azerbaycan ve Türkiye, Şanghay İş Birliği Örgütü’nün üyesidir. 8. ( ) İran, kendi topraklarında çok sayıda Azeri Türk’ü yaşadığı için Azerbaycan’ın güçlenmesine destek vermektedir. 9. ( ) Bağımsız Devletler Topluluğu askerî amaçlar için kurulmuştur. 10. ( ) Türk İş Birliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA), sadece Türkçenin konuşul duğu ülkelerde faaliyet göstermektedir. 11. ( ) Doğu Bloku’nun yıkılmasıyla Soğuk Savaş Dönemi sona erdi. 12. ( ) Maastricht Antlaşması, Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasında askerî işbirliğini öngörmektedir. 13. ( ) Körfez Krizi, Irak’ın 1990’da Kuveyt’i işgal etmesiyle başladı. 14. ( ) GAP, Irak ve Suriye tarafından da desteklenmektedir. 15. ( ) Türkiye, Kyoto Protokolü’nü imzalayan ülkelerden biridir. 100 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 ÜNİTE DEĞERLENDİRME SORULARI Aşağıda verilen çoktan seçmeli sorularını cevaplayınız. 1. Aşağıdakilerden hangisi Türkiye’nin, Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın kararına uyarak asker gönderdiği ülkelerden biri değildir? A. B. C. D. Arnavutluk Kosova Somali Irak 2. Karabağ Sorunu aşağıdaki devletlerden hangileri arasında meydana gelmiştir? A. B. C. D. Ermenistan - Azerbaycan SSCB - İran Azerbaycan - SSCB Pakistan - Hindistan 3. Aşağıdakilerden hangisi SSCB’nin dağılması üzerine bağımsız olan devletlerden biri değildir? A. B. C. D. Litvanya Letonya Tacikistan Slovenya 4. SSCB’nin dağılması, I. AB, II. BM, III. NATO örgütlerinden hangilerinin üye sayısının artmasına ortam hazırlamıştır? A.I ve II B. I ve III C. II ve III D. I, II ve III 5. Haydar Aliyev’in ‘’ Biz bir millet, iki devletiz.’’ sözü Azerbaycan ile aşağıdaki devletlerden hangisi için kullanılmıştır? A. Kazakistan B. Türkiye C. Özbekistan D. Kırgızistan 101 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 6. Yugoslavya’nın dağılmasında sonra meydana gelen Bosna Savaşı’nda Boşnaklar, I. Sırp, II. Hırvat, III. Sloven milletlerinden hangileriyle savaşmışlardır? A. Yalnız I B. Yalnız II C. I ve II D. II ve III 7. Aşağıdakilerden hangisi dünyada açlık ve yoksullukla mücadele eden kurumlardan biri değildir? A. B. C. D. NATO Dünya Sağlık Örgütü Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu BM Gıda ve Tarım Örgütü 8. Balkanlarda, en fazla Türk nüfusunun bulunduğu ülke aşağıdakilerden hangisidir? A. B. C. D. Bulgaristan Yunanistan Romanya Kosova 9. Güneydoğu Anadolu Projesi’nin (GAP) amaçları arasında, I. tarımda verimliliği arttırmak, II. halkın ekonomik durumunu iyileştirmek, III. yeni iş imkânları oluşturmak durumlarından hangileri yer alır? A. Yalnız I B. Yalnız II C. I ve II D. I, II ve III 10. Güneydoğu Anadolu Projesi tamamlandığında, I. daha çok tarım arazisinin sulanması, II. işsizliğin azalması, III. ticari gelirlerin azalması sonuçlarından hangileri beklenemez? A. Yalnız I B. Yalnız II C. Yalnız III 102 D. I ve III ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 11. Aşağıdakilerden hangisi son yıllarda ortaya çıkan salgın hastalıklardan biri değildir? A. B. C. D. 12. Kızamık AIDS Kuş gribi Domuz gribi I. Çevre kirliliği II. Küresel ısınma III. Yetersiz beslenme ve açlık Yukarıdakilerden hangileri küresel sorunlar arasında yer alır? A. Yalnız I B. I ve II C. I ve III D. I, II ve III 13. Aşağıdakilerden hangisi Türkiye’nin son yıllarda en çok ihracat yaptığı ülkedir? A. B. C. D. Rusya Federasyonu İran Almanya Suriye 14. Günümüzde dünyanın ‘’ küresel bir köye ‘’ dönüşmesinde aşağıdakilerden hangisi daha çok etkili olmuştur? A. B. C. D. Ticaret İletişim Turizm Sanat 15. Aşağıdakilerden hangisi Şanghay İş Birliği Örgütü’nün üyesidir? A. B. C. D. Azerbaycan Kazakistan Türkiye Pakistan 16. SSCB’de glastnost ve perestroika politikalarının mimarı aşağıdakilerden hangisidir? A. B. C. D. Mihael Gorbaçov Boris Yeltsin Vladimir Putin Stalin 103 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 17. Nursultan Nazarbayev aşağıdaki Türk devletlerinden hangisinin devlet başkanıdır? A. B. C. D. Kazakistan Özbekistan Azerbaycan Kırgızistan 18. Irak’ın aşağıdaki ülkelerden hangisini işgal etmesi I. Körfez Savaşı’na neden olmuştur? A. B. C. D. Bahreyn İran Kuveyt Katar 19. 1980 – 1990 yılları arasına………………..hükümeti Türkçe konuşulmasını yasaklamış, camileri kapatmış, Türklerin arazi ve evlerine el koymuştur. Bu durum Türkiye’yi tedbirler almaya yöneltmiştir. A. B. C. D. 104 Yukarıdaki boşluğa aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? Yunanistan Bulgaristan Sırbistan Romanya ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 ÜNİTE SONU DEĞERLENDİRME SORULARI İÇİN CEVAP ANAHTARI 1. ÜNİTE 1. ETKİNLİK BOŞLUK DOLDURMA CEVAP ANAHTARI 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. Enosis kara sularını Bandung SSCB - ABD Türkiye - Küba mücahitleri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 8. ASALA 9. DP 10. Millî Güvenlik 11. silah 12. Pakistan 13. Üçüncü 14. İran - Irak 15. ABD - SSCB 12. D 13. D 14. D 15. Y ÇOKTAN SEÇMELİ CEVAP ANAHTARI 1.C 2.A 3.D 4.D 5.D 6.B 2. ÜNİTE 1. ETKİNLİK BOŞLUK DOLDURMA CEVAP ANAHTARI 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 7.D 8.B 9.C 10.A 12. 13. 14. 15. yeniden yapılandırma Doğu Şanghay SSCB Haydar Aliyev Kopenhag NATO Türkiye Körfez Irak - Suriye Azerbaycan, Gürcistan Türkiye Filistan Enver/İtalya/Almanya’ya Bağlantısızlan COMECON/Varşova 11.A 2. ETKİNLİK DOĞRU-YANLIŞ CEVAP ANAHTARI 12.A 1. D 15.B 2. D 16.C 3. Y 17.B 4. D 18.B 13.C 14.D 2. ETKİNLİK DOĞRU-YANLIŞ CEVAP ANAHTARI 1. D 2. D 3. D 4. D 5. Y 5. Y 6. D 6. Y 7. D 7. Y 8. D 8. Y 9. D 9. Y 10. Y 10. Y 11. D 11. D 105 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 12. Y 13. D 14. Y 15. D ÇOKTAN SEÇMELİ CEVAP ANAHTARI 1.D 2.A 3.D 4.D 5.B 6.D 7.A 8.A 9.D 10.C 11.A 12.D 13.A 14.B 15.B 16.A 17.A 18.C 19.B 106 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 SÖZLÜK A altyapı : Bir yerleşim yeri veya bir yapı için gerekli olan yol, kanalizasyon, su, elektrik vb. tesisatın tümü. anlaşma : Düşünce ve amaç bakımından birleşip uyuşma. antlaşma : İki ya da daha çok devlet arasında yapılan bağlayıcı yazılı sözleşme. asimilasyon : Farklı kökenden gelen azınlıkları veya etnik grupları, bunların kültür birikimlerini, kimliklerini baskın doku ve yapı içinde eriterek yok etme sürecinin sonu. ateşkes : Savaşan iki kuvvetin karşılıklı olarak savaşı durdurması, bırakışma, mütareke. atmosfer : İçinde yaşanılan ve etkisinde kalınan ortam, hava. boykot : buhran çarlık : : deklarasyon : demirperde : diktatör doktrin duma ra ve bu ülkelere taktıkları ad. : Bütün siyasi yetkileri kendinde toplamış bulunan kimse. : Öğreti. : Rus parlamentosunun alt kanadı. E emperyalizm : Bir milletin sömürü temeline dayanarak başka bir milleti siyasi ve ekonomik egemenliği altına alıp yayılması veya yayılmayı istemesi, yayılmacılık, yayılımcılık. enflasyon : Fiyatlar genel düzeyindeki sürekli artış. etnik : Kavimle ilgili, budunsal, kavmî. F-G-Ğ federasyon : 1. savunma ve dış politika alanında dayanışma B-C-Ç amacıyla birden fazla Bir kimse, bir topluluk devletin bir birlik devleti veya bir ülkeyle amaca içinde birleşmesi. 2. aynı ulaşmak için her türlü alandaki çeşitli kuruluşilişkiyi kesme. ları bir arada toplayan Bunalım, kriz. dayanışma birliği Çarın yönetiminde bulu- federe devlet : Bir federasyona bağlı nan devlet. olan. feodal : Derebeylikle ilgili: feshetmek : Verilmiş bir yargıyı kalD dırma, bozma. Bildirme, duyurma, ilan filo : Bir arada ve bir komuta etme. altında bulunan savaş İkinci Dünya Savaşı songemilerinin veya uçaklarası Soğuk Savaş dönerının bütünü. minde, Batılı ülkelerin kendilerini doğu bloku ülkelerinden ayıran sını- 107 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 H-I-İ harekât : Belli bir amaç gözetilerek bir askerî birliğe yaptırılan manevra, çarpışma, çevirme, kovalama vb. işler, operasyon. havali : Yöre hidroelektrik : Su gücüyle elde edilen elektrik enerjisi. hüküm : Egemenlik,hâkimiyet. iaşe : Yedirip içirme, besleme, bakma. ihlal : 1. bozma, zarar verme. 2. yasa ve düzene uymama. iktisadi : Ekonomik. ilhak : 1. katma, bağlama, ekleme. 2. egemenliği altına alma. imar : Bayındırlık. imtiyaz : Başkalarına tanınmayan özel, kişisel hak veya şart, ayrıcalık istihdam : Bir görevde, bir işte kullanma. J-K-L katliam : Topluca öldürme, kırım. karaborsa : Piyasada olmayan bir malın gizlice yüksek fiyatla alınıp satılması işi. kayıtsız şartsız: Hiçbir şart ve bağı olmaksızın. koalisyon : Çeşitli güçlerin bir araya gelmesiyle oluşturulan birlik, ortak yönetim koloktif : Birçok kimseyi veya nesneyi içine alan, birçok kişi ve nesnenin bir araya gelmesi sonucu olan. koloni : 1. sömürge. 2. göçmen topluluğu veya bu topluluğun yerleştiği yer. 108 konferans Kriter : Uluslararası bir sorunun çözülmesi için yapılan toplantı. : Ölçüt. M maliyet : Bir malın üretilebilmesi için gerekli olan girdilere yapılan ödemelerin toplamı. manda : Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra bazı az gelişmiş ülkeleri, kendi kendilerini yönetecek düzeye eriştirip bağımsızlığa kavuşturuncaya kadar Birleşmiş Milletler Cemiyeti adına yönetmek için bazı büyük devletlere verilen vekillik. merkeziyetçilik: Otoritenin ve işin tek bir merkezde toplanmasını amaçlayan görüş, merkeziyet, merkezcilik. meşruti : Meşrutiyetle ilgili olan. millî gelir : Bir yıllık toplumsal üretimde, üretim araçları için harcananların düşülmesinden sonra kalan bölüm, ulusal gelir. monarşi : Siyasi otoritenin genellikle miras yolu ile bir kişinin üzerinde toplandığı devlet düzeni veya rejim, tek erklik. monarşik : Monarşi ile ilgili. muaf : 1. bağışlanmış, affedilmiş. 2. ayrı tutulmuş, ayrıcalık tanınmış. 3. özgür, serbest. muhalif : Bir tutuma, bir görüşe, bir davranışa karşı olan, aykırı olan kimse ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 müzakere : Bir konuyla ilgili fikir alışverişinde bulunma. platform nezdinde nitelik nota oldubitti önerge N : Yanında, huzurunda, gö- prensip zetiminde. prestij : Bir şeyin nasıl olduğunu rehin belirten, onu başka şeylerden ayıran özellik, vasıf, keyfiyet: : Bir devletin başka bir devlete ya da onun elçisine yazılı ya da sözlü olarak yaptığı bildiri. O–Ö : Başkasına karışma fırsatı vermeden bir işi aceleye ve kargaşalığa getirip sonuca bağlama, olupbitti, emrivaki. : Meclis, kongre vb. resmî bir toplantıda, herhangi bir konu veya sorunla ilgili olarak bir öneride bulunmak için üyelerden biri veya birkaçı tarafından başkanlığa verilen, oya sunularak karar verilmesi istenen yazılı kâğıt, takrir. rejim resmen den kararlaştırdıkları kelime veya söz : Bir siyaset programında, dayanılan düşünce veya düşüncelerin tümü. : İlke : Saygınlık: : Borcun ödenmemesi durumunda alacaklı tarafından el konulmak üzere sözleşmenin yapıldığı anda alacaklıya borçlu tarafından güvence olarak gösterilen taşınır veya taşınmaz değer. : Yönetme, düzenleme biçimi, düzen. : 1. devlet adına, devletçe, resmî olarak 2. kanuna, yönteme uygun olarak, yöntemince. S–Ş savaş tazminatı: Savaşta yenilen devletin, yenen devlete vermiş olduğu zarara karşılık ödemek zorunda olduğu ödence. spekülatif : 1. kurgusal.2. saptırıcı. statü : Bir kimsenin, bir kurum veya bir toplum içindeki durumu statükocu : Süregelen durumu koruP-R maya meyilli olan. 2. depakt : Antlaşma. ğişime direnen. panslavizm : Slav asıllı bütün halkla- stratejik : 1. izlemsel. 2. önemli. rı aynı yönetim altında sözleşme : Hukuki sonuç doğurmak toplama amacı güden amacıyla iki veya daha politik akım ve hareket. çok kişinin, kuruluşun parola : Askerlerin birbirlerini takarşılıklı ve birbirine uynımalarını sağlayan ve gun irade beyanlarıyla kendi aralarında öncegerçekleşen işlem, bağıt, akit, mukavele, kontrat. 109 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 taahhüt tahıl tahkim tasfiye totaliter tümen V-Y-Z T : Bir şey yapmayı üstüne yaptırım : Davranış kurallarını düalma, üstlenme. zenleyen ve destekleyen : Buğday, arpa, mısır, yucaydırıcı ya da özendirici laf, çavdar, pirinç vb. güç. hasat edilen ürünler ile yasa tasarısı : Hükümet tarafından hatohumlarının genel adı, zırlanarak yasalaşması hububat. için meclise gönderilen : Kuvvetlendirme, sağlamkanun metni, kanun talaştırma. sarısı, kanun layihası. : Arıtma, ayıklama, temiz- yayılmacı : Emperyalist. leme. : Demokratik hak ve özgürlüklerin baskı altında tutulduğu, bütün yetkilerin bir elde veya küçük bir yönetici grubunun elinde toplandığı demokratik olmayan devlet düzeni, bütüncül. : Tugayla kolordu arasında yer alan birlik, fırka. U–Ü unsur : Öge: usulsüzlük : 1. yöntemsizlik. 2. yolsuzluk: uydu devlet : Bağımsız olmakla birlikte, izlediği siyasa ve ekonomisinde, başka bir devletin az ya da çok etkisi ve denetiminde bulunan devlet. ültimatom : 1. bir devletin başka bir devlete verdiği ve hiçbir tartışma veya karşı koymaya yer bırakmaksızın, tanıdığı sürede isteklerinin yerine getirilmesini istediği nota. 2. uyulması gereken kuralları kesin bir dille anlatma. 110 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 KRONOLOJİ 1960 – Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulması 1962 – SSCB’nin Küba’ya füze yerleştirmeye başlaması 1965 – Vietnam Savaşı 1967 – İsrail ile Arap devletleri arasında Ekim Savaşı 1969 – İslam Zirvesi’nin oluşturulması 1972 – 26 Mayıs, SALT-1 Antlaşması’nın imzalanması 1973 – Petrol krizi 1975 – Helsinki Antlaşması 1979 – Mısır ile İsrail arasında Camp David Anlaşması’nın yapılması 1979 – SSCB’nin Afganistan’ı işgal etmesi 1980 – İran – Irak Savaşı 1989 – Kasım, Berlin Duvarı’nın yıkılması 1990 – SSCB’nin dağılması ve Soğuk Savaş’ın sona ermesi 1990 – Ağustos, Irak’ın Kuveyt’i işgali 1991 – SSCB’nin dağılması üzerine Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin bağımsız olmaları 1991 – Bağımsız Devletler Topluluğu’nun (BDT) kurulması 1992 – Şubat, Maastricht Antlaşması’nın imzalanması 1992 – Türk İş Birliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı ‘nın ( TİKA) kurulması 1996 – Ocak, Dayton Antlaşması ile Bosna Savaşı’nın sona ermesi 1996 – Ocak, Kardak Krizi’nin patlak vermesi 2001 – Şanghay İş Birliği Örgütü’nün kurulması 2001- Dünya Ticaret Merkezi’ne saldırı düzenlenmesi 2003- ABD ve İngiliz kuvvetlerinin Irak’a saldırması 2005 – Kyoto Protokolü’nün yürürlüğe girmesi 2005 – Bakü – Tiflis – Ceyhan Petrol Boru Hattı’nın tamamlanması 111 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 KAYNAKÇA AHMAD, Feroz, Demokrasi Sürecinde Türkiye, Hil Yayınları, İstanbul 1994. AKANDERE, Osman, Millî Şef Dönemi, İz Yayıncılık, İstanbul 1998. AKŞİN, Sina, Türkiye Tarihi c. IV, V, Bugünkü Türkiye ( 1980 – 1995), Cem Yayınevi, İstanbul 1997. ARI, Tayyar, Geçmişten Günümüze Orta Doğu Siyaset, Savaş ve Diplomasi, MKM Yayıncılık, İstanbul 2008. ARMAOĞLU, Fahir, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi ( 1914 – 1995), Türkiye İş Bankası Yay. Ankara 1993. 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1789 – 1914), Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1997. ATAÖV, Türkkaya , II. Dünya Savaşı, İleri Yayınları, İstanbul 2008. BAL, İdris, Türk Dış Politikası, Ankara 2006. DAVER, Bülent, Çağdaş Siyasal Doktrinler, Sevinç Matbaası, Ankara 1969. GORBAÇOV, Mihail, Perestroika, Güneş Yayınları, İstanbul 1988. GÖNLÜBOL, Mehmet, Olaylarla Türk Dış Politikası (1919 – 1985), Siyasal Kitabevi, Ankara 1996. GÜRKAN, İhsan, Türk Dış Politikası ve Orta Doğu, Dış Politika Enstitüsü Yayını, Ankara 1983. HALAÇOĞLU, Yusuf, Ermeni Tehciri, Mopsan Matbaacılık, İstanbul 2006. HART, Liddell, İkinci Dünya Savaşı Tarihi, c. 1-2, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 1998. İZZETBEGOVİÇ, Aliya, Tarihe Tanıklığım, Klasik Yayınları, İstanbul 2003. JACOBSEN, Hans - Adolf, Kronoloji ve Belgelerle II. Dünya Savaşı, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1989. KAYAALP, Mehmet,’’ Prof. Dr. Kemal Çiçek ile Ermeni Meselesi Üzerine Röportaj ’’, Ankara Ünv. Tıp Fakültesi Tarih Topluluğu Yay. Ankara 2013. KOÇAK, Cemil, Türkiye’de Millî Şef Dönemi (1938 – 1945), İletişim Yayınları, İstanbul 2003. LANGLOIS, Georges, 20. Yüzyıl Tarihi, Nehir Yayınları, İstanbul 2000. LEE, J. Stephen, Avrupa Tarihinden Kesitler 1789 – 1980, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara 2004. MCNEİLL,William H, Dünya Tarihi, çev. Alaeddin Şenel, İmge Kitabevi Yayıncılık, İstanbul 2007. ORAN, Baskın, Türk Dış Politikası, c. I -II, İletişim Yayınları, İstanbul 2006. ÖKE, Mim Kemal, II. Abdülhamit, Siyonistler ve Filistin Meselesi, Kervan Yayınları, İstanbul 1981. ÖZDEMİR, Hikmet, Türkiye Cumhuriyeti, İz Yayıncılık, İstanbul 1995. SANDER, Oral, Siyasi Tarih (1918-1994), İmge Kitabevi, Ankara 1989. SARAY, Mehmet, Azerbaycan Türkleri Tarihi, Nesil Matbaacılık, İstanbul 1993. SOYSAL, İsmail, Türkiye’nin Siyasal Andlaşmaları, Ankara 1989. SÖNMEZOĞLU, Faruk, Türk Dış Politikası, Der Yayınları, İstanbul 2006. STRADLING, Robert, 20. Yüzyıl Avrupa Tarihi Nasıl Öğretilmeli, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul 2003. UÇAROL, Rifat, Siyasi Tarih ( 1789-2001), Filiz Kitabevi, İstanbul 2009. 112 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2 WOODRUFF, William, Modern Dünya Tarihi, Pozitif Yayınları, İstanbul 2006. YERASİMOS, Stefanos, Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye, c. III, Belge Yayınları, İstanbul 1992. YILMAZ, Türel, Uluslararası Politikada Orta Doğu, Akçağ Yayınları, Ankara 2004. ZÜRCHER, Erik Jan, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, İletişim Yayınları, İstanbul 1995. Türk Dış Politikası, ed. Baskın ORAN, İletişim Yayınları, c. I-II, İstanbul 2006. Türkler Ansiklopedisi, c. 18, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002. Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi, Anadolu Yayıncılık, İstanbul 1983. Yeni Türk Ansiklopedisi, c. 11, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1985. 113 GÜNEY KIBRIS RUM YÖNET‹M‹ NÖC: Nahcivan Özerk Cumhuriyeti (Azerbaycan) İl merkezleri Başkent (Ankara) (A ZE N RB .Ö AY .C CA N)