çağdaş türk ve dünya tarihi 2 - TC MEB Açık Öğretim Daire Başkanlığı

advertisement
T.C.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI
AÇIK ÖĞRETİM OKULLARI
AÇIK ÖĞRETİM LİSESİ - MESLEKİ AÇIK ÖĞRETİM LİSESİ
ÇAĞDAŞ TÜRK
VE
DÜNYA TARİHİ
2
DERS NOTU
YAZAR
Çetin SUNGUR
ANKARA 2014
MEB HAYAT BOYU ÖĞRENME GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI
AÇIK ÖĞRETİM OKULLARI DERS NOTLARI DİZİSİ
Copyright © MEB
Her hakkı saklıdır ve Millî Eğitim Bakanlığına aittir. Tümü ya da bölümleri izin
alınmadan hiçbir şekilde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz.
Yazar
: Çetin SUNGUR
Grafik
: Hatice DEMİRER
Kapak
: Güler ALTUNÖZ
& #' ! & " &
!&
" ) !(
! $ $
))&" &
&* ! ) # #
') ! " * &*& " * # "& !&
(" &*
&& & %&* &
!!)&&!
*&&*&&)')))*
%***&&
*$&!
" "
) # " *$
& $ !#$&*&*
&")(**#
!&" )
#
')$
İÇİNDEKİLER
1. ÜNİTE
YUMUŞAMA DÖNEMİ VE SONRASI
A.ULUSLARASI İLİŞKİLERDE DEĞİŞİM SÜRECİ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 11
B.YUMUŞAMA DÖNEMİ ÇATIŞMALARI _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 12
C.BARIŞ İÇİNDE BİR ARADA YAŞAMA _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 18
D. ARAP – İSRAİL SAVAŞLARI VE BÜYÜK DEVLETLERİN POLİTİKALARI _ _ _ _ _ _ _ _ 19
E. ULUSLARASI POLİTİKADA PETROLÜN YERİ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 21
F. İRAN – IRAK SAVAŞI _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 23
G. YUMUŞAMA DÖNEMİNDE DÜNYA _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 24
H. TÜRK DIŞ POLİTİKASI _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 26
I. TÜRKİYE’DE BUNALIMLI YILLAR _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 35
NELER ÖĞRENDİK? _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 39
ETKİNLİK _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 40
1.ÜNİTE DEĞERLENDİRME SORULARI _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 42
2. ÜNİTE
KÜRESELLEŞEN DÜNYA
A. SSCB’DE DEĞİŞİM VE SONUÇLARI _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 49
B. ASYA’DA YENİDEN YAPILANMA _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 53
C. DOĞU BLOKU’NDAN SONRA AVRUPA’DA YENİ ARAYIŞLAR _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 62
D. TÜRKİYE VE AVRUPA BİRLİĞİ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 65
E. YENİ OLUŞUM SÜRECİNDE BALKANLAR _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 66
F. ORTA DOĞU VE AFGANİSTAN’DAKİ GELİŞMELER _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 70
G. DÜNYADAKİ GELİŞMELER _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 75
H. DEĞİŞEN DÜNYA VE TÜRK DIŞ POLİTİKASI _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 77
I. 1980 SONRASI TÜRKİYE _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 86
İ. KÜRESEL SORUNLAR _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 90
NELER ÖĞRENDİK? _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 98
ETKİNLİK _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 99
2.ÜNİTE DEĞERLENDİRME SORULARI _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 101
ETKİNLİK VE DEĞERLENDİRME SORULARININ CEVAP ANAHTARI _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 105
SÖZLÜK _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 106
KRONOLOJİ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 110
KAYNAKÇA _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 111
1. ÜNİTE
YUMUŞAMA DÖNEMİ VE SONRASI
1.Dünyanın iki süper gücü
ABD ve SSCB’nin gerginlik ve
uzlaşma politikaları izlemelerinin dünya barışına etkileri
neler olabilir?
2.ABD ve SSCB’nin uzay araştırmalarında yarış hâlinde olmalarının nedenleri nelerdir?
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
NELER ÖĞRENECEĞİZ?
Bu ünitenin sonunda:
1. Uluslararası ilişkilerde değişim süreci ve yumuşama politikasını,
2. Nükleer silahların sınırlandırılması görüşmelerini,
3. Yumuşama Döneminde meydana gelen Küba Buhranı, Vietnam Savaşı,
Keşmir meselesi ve Sovyetlerin Afganistan’ı işgal etmesini,
4. Bandung Konferansı ve Bağlantısızlar Hareketi’ni,
5. Arap –İsrail savaşları ve büyük devletlerin politikalarını,
6. Uluslararası politikada petrolün yerini,
7. İran – Irak Savaşı’nın neden ve sonuçlarını,
8. Yumuşama Dönemi’nde dünyada ekonomi, bilim ve teknoloji, kültür alanlarında meydana gelen gelişmeleri,
9. Türk dış politikasındaki gelişmeleri, Yunanistan ile yaşanan sorunları ve
Türkiye’nin Orta Doğu politikalarını,
10. 1960 – 1983 yılları arasında Türkiye’de siyaset, ekonomi, sosyal ve kültürel
alanlardaki gelişmeleri öğreneceğiz.
ANAHTAR KAVRAMLAR
NÜKLEER
SAVAŞ
YUMUŞAMA
BAĞLANTISIZLIK
ÜÇÜNCÜ
DÜNYA
KITA
SAHANLIĞI
PETROL
AMBARGOSU
UYDU
TEKNOLOJİSİ
10
ENOSİS
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
A.ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DEĞİŞİM SÜRECİ
‘’Yumuşama (detant)’’ uluslararası ilişkilerde, Blokların gerginliği azaltmak için
karşılıklı görüşmeleri tercih ettiği bir dönemdir. Bu dönemde izlenen politikalarla
Doğu- Batı ilişkilerinde çatışma ve gerginlik nispeten azaltılmıştır. Yumuşama politikası, barışa varacak yakınlaşma, anlaşma ve iş birliği aşamalarından oluşmaktadır.
1950’li yılların sonlarına doğru SSCB ve ABD’nin nükleer silahlanma yarışında
birbirine denk güçler hâline gelmesi, dünyayı bir nükleer savaşın eşiğine getirdi. Her
iki devletin çıkması muhtemel bir savaşta aynı şekilde zarar görecek olmaları, savaşa yol açacak çatışmaları engellemeyi zorunlu kıldı. Bu sebeple ABD Başkanı John
Fitzgerald Kennedy ve SSCB Başkanı Nikita Kruşçev, 1961 yılında bir araya ge lerek
yumuşama sürecini başlattılar. Bu süreçte Bloklar, silahsızlanma ve bazı silahlarda
sınırlandırma yolunu seçtiler.
1.Yumuşama Dönemi Politikaları
SSCB Devlet Başkanı Kruşçev, ABD’nin daveti üzerine Eylül 1959’da bu ülkeye
gitti. Görüşmeler sonunda anlaşmazlıkların müzakereler yoluyla çözümlenmesi kararı alındı. Bu arada uluslararası alanda yalnızlıktan kurtulmak isteyen Çin, Japonya’yı
etkisiz hâle getirmek ve SSCB’nin baskısından kurtulmak amacıyla dış politikada yumuşama siyasetini benimsedi. SSCB ile Çin arasında muhtemel bir ittifakı önlemek
isteyen ABD, bu politika değişikliği üzerine Çin’in uluslararası alanda tanınması gerektiğini savunmaya başladı. ABD’nin Güney Vietnam’dan askerlerini çekmesi Çin ile
yakınlaşmayı daha da hızlandırdı. Önce Çin ile ticari ilişkileri başlatan ABD, ardından
Çin’in Birleşmiş Milletlere üye olmasında etkili oldu.
2. Nükleer Silahların Sınırlandırılması Görüşmeleri
Küba buhranı sırasında SSCB ile ABD arasında yaşanan füze krizinin uzlaşma yoluyla çözümlenmesi nükleer silahların sınırlandırılmasında başlangıç oldu.
1963’te de ABD, SSCB ve İngiltere arasında Moskova’da ilk kez ‘’Nükleer Denemelerin Kısmen Yasaklanması Antlaşması’’ imzalandı. Ancak bu anlaşmadan sonra da
devletler nükleer alanda yarışa devam ettiler.
Nükleer silahların sınırlandırılması konusunda 1969’da Helsinki’de ABD ve
SSCB arasında gerçekleştirilen SALT-I (Strategic Arms Limitation Talks- Stratejik Silahları Azaltma Görüşmeleri ) önemli bir aşama oldu. SALT-I Antlaşması, 26 Mayıs
1972’de Moskova’da imzalandı. Bu antlaşma ile sorunların barışçı yollarla çözülmesi
süreci başlatıldı. ABD- SSCB ilişkilerinin temel esasları belirlendi. Görüşmelerin başladığı 1969 yılı “Yumuşama Dönemi”nin başlangıcı sayıldı.
Yumuşama Dönemi’nde SALT-I Antlaşması’ndan sonra nükleer silahsızlanma
konusunda birçok anlaşma imzalandı. Bu anlaşmaların en önemlisi 1979’da ABD
ve SSCB arasında Viyana’da imzalanan SALT-II Antlaşması ile uzun menzilli nükleer silahlar sınırlandırıldı. Ancak SSCB’nin 1979’da Afganistan’ı işgali nedeniyle ABD
11
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
Kongresi bu antlaşmayı imzalamadı. Çünkü Afganistan’ın Sovyetler tarafından işgali, Orta Doğu’da en az stratejik silahlar anlaşması kadar önemli stratejik değişiklik
yapmaktaydı. Diğer taraftan Sovyetlerin Afganistan’ı işgali ABD kamuoyunda silahsızlanma konusunda SSCB’nin samimi olmadığı ve yumuşamayı kendi yayılma ve
genişleme amaçları için bir fırsat olarak gördüğü şeklinde değerlendirildi.
Resim. 01.01: Nükleer Silah Denemeleri Günümüzde de Devam Etmektedir.
3. Helsinki Konferansı (1 Ağustos 1975)
SALT-I Antlaşması’ndan sonra Arnavutluk dışında bütün Avrupa devletleriyle ABD ve Kanada’nın katıldığı Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Konferansı (AGİK)
Helsinki’de toplandı. Uzun görüşmeler neticesinde hazırlanan uluslararası ilişkilerde
temel barış ve iş birliğini kapsayan ‘’Sonuç Belgesi ’’ (Helsinki Nihai Senedi) 1 Ağustos 1975’te imzalandı.
B.YUMUŞAMA DÖNEMİ ÇATIŞMALARI
1.Çatışmalarda ABD ve SSCB’nin Rolü
1960’lı yılların başlarında Bloklar arasındaki ilişkilerde yumuşama başlamışsa
da SSCB ile ABD; Küba ve Vietnam gibi uzak bölgelerde mücadelelerini sürdürdü.
Bu bölgelerdeki grupların iktidar mücadelelerini kendi çıkarları doğrultusunda destekleyen SSCB ve ABD, rekabetlerini sürdürmüşlerdir. Bununla birlikte ABD ve SSCB
öncülüğünde nükleer silahları sınırlandırmak için uluslararası anlaşmalar da imzalanmıştır.
2.Küba Buhranı
Küba Buhranı Küba’da Fidel Castro 1959’da Batista diktatörlüğünü yıkıp yönetimi ele geçirmiş, ekonomiyi millîleştirme kararı almıştı. Bu kararla Küba’da faaliyet
12
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
gösteren ABD şirketlerinin faaliyetlerinin kısıtlanması, ABD ekonomisini olumsuz etkiledi. ABD Castro’yu devirmek için bir plan hazırladı. Buna göre Castro yönetiminden ABD’ye kaçan Küba’lı mülteciler Amerikan hükümetinin yardım ve desteğiyle
adayı işgal edecekler ve böylece Castro’dan kurtulmuş olacaktı. Ancak mülteciler
tarihe ‘’ Domuzlar Körfezi Çıkarması ‘’ adıyla geçen harekâtta başarısızlığa uğradılar. ABD’nin Castro yönetimini yıkmak amacıyla muhalifleri desteklemesi, Küba’yı
SSCB’ye yaklaştırdı. Bunun üzerine SSCB 1962 yılı başında Küba’ya füze yerleştirmeye başladı. Bu füzelerin ABD topraklarının büyük bir kısmını vurabilecek menzile
sahip olması ABD’nin tepkisine yol açtı. ABD’nin Küba’daki füzelerin sökülmesi isteğine SSCB’nin olumsuz cevap vermesi sonucunda ABD donanması Küba kıyılarını
kuşattı. SSCB, meseleyi BM Güvenlik Konseyi’ne taşımakla birlikte savaş gemilerini
de bölgeye gönderdi. ABD ve SSCB’nin bu tavrı, durumu daha da gerginleştirirken
bir nükleer savaş ihtimalini ortaya çıkardı.
Nükleer savaş ihtimali karşısında ABD ve
SSCB geri adım atmak zorunda kaldı. SSCB, Türkiye’deki ABD’ye ait Jüpiter füzelerinin sökülmesi
karşılığında Küba’daki füzeleri sökebileceğini bildirdi. ABD’nin bu öneriyi kabul etmesi sonucunda
füzeler karşılıklı olarak söküldü ve Küba Buhranı çözüldü. Küba Buhranı’nın en önemli özelliği,
nükleer silahlara sahip iki büyük gücün ilk kez
doğrudan karşı karşıya gelmesidir.
Resim 01.02: ABD’nin Türkiye’ye
Yerleştirdiği Jüpiter Füzelerinden
Biri
Küba Buhranı’nın çözülmesi ile Doğu- Batı
arasında diyalog süreci başlarken, Bloklar arası
ve devletler arası ilişkilerde değişimin başlangıcı
oldu.
Harita. 01.01: Küba’ya Yerleştirilen Füzelerin Menzilleri
13
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
3. Vietnam Savaşı
Daha önce Fransa’nın sömürgesi durumundaki Vietnam, 1954 yılında imzalanan Cenevre Antlaşması ile Kuzey ve Güney Vietnam adı altında bağımsız devletler durumuna gelmişlerdi. Komünist olan Kuzey Vietnam yönetimi 1957’de Güney
Vietnam yönetimini değiştirerek birleşmeyi sağlamak için gerilla savaşına başladı.
Buna karşılık Güney Vietnam, ABD’den yardım istemek zorunda kaldı. ABD, Güney
Vietnam’a ekonomik ve askerî yardım yapacağını dünya kamuoyuna duyurdu.
Kuzey Vietnam birliklerinin güneye girmesi üzerine ABD, Güney Vietnam’a
1965 Mayısında 80.000 asker gönderdi. Sayı daha sonra 600.000’e çıkartıldı.
Vietnam’a asker gönderilmesi ABD’de özellikle büyük şehirlerde ve üniversitede protesto gösterilerine sebep oldu. Gösterilerin yaygınlaşması ABD kongresinin
savaşa karşı tutum değiştirmesine yol açtı. Batılı müttefiklerin de savaşı onaylamaması ABD yönetiminin işini daha da zorlaştırdı. ABD Vietnam ’da hedeflediği başarıyı
gösteremedi ve bir çıkmaz içine girdi.
Antlaşmaya göre: ABD kuvvetleri Vietnam’dan çekilecek, esirler karşılıklı geri
verilecek, Kuzey ve Güney Vietnam arasında yapılacak müzakerelerle birleşme gerçekleştirilecekti.
BİLGİ NOTU
ABD, savaş alanına 7 milyon ton bomba attı. Bombalar 20 milyon krater izi
bıraktı. Vietnam toprakları, uzun yıllar üzerinde hiçbir bitki yetişmeyecek duruma
geldi. 1975’te Kuzey Vietnam’ın Güney Vietnam ’ı ele geçirmesiyle 1976’da iki devlet
birleşerek Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti adını aldı.
Resim 01.03:Vietnam Savaşı En Çok Sivil Halkı Etkilemiştir.
14
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
4. Keşmir Meselesi
İngiltere’nin 1947 Ağustos’unda bölgeden çekilmesiyle burada Pakistan ve
Hindistan adı ile iki devlet kurulmuştu. Bu iki devlet bağımsızlıklarından itibaren birbirleriyle sorunlar yaşamışlardır. İki ülke arasındaki sorun ve çatışmaların en önemli
nedeni Hindistan, Pakistan, Afganistan ve Çin’in kesişme noktasında yer alan verimli
topraklara ve yer altı zenginliklerine sahip olan Keşmir’dir. İngiltere 1846’da Keşmir’in
idaresini bir Hintli mihraceye vermişti. Hindistan ve Pakistan bağımsız olduklarında
Keşmir, yine bu mihrace ailesinin idaresi altındaydı. Pakistan, Keşmir halkının büyük
çoğunluğunun Müslüman olmasından dolayı buranın kendisine ait olması gerektiğini belirtmekteydi. Hindistan ise Keşmir Mihracesi’nin kendi topraklarıyla birleşme
kararından dolayı burada hak iddia ediyordu. Bu nedenle iki devlet 1948’de ilk kez
savaştı. Birleşmiş Milletler araya girdi ve Keşmir’de halk oylaması yapılması şartıyla
ateşkes sağlandı. Bu çatışmada Pakistan, Keşmir’in küçük bir kısmını ele geçirirken
büyük kısmını Hindistan almıştı. Hindistan, BM kararına rağmen bugüne kadar elinde tuttuğu Keşmir topraklarında halk oylaması yapmamıştır.
Keşmir meselesi iki devletin dış politikasını da etkiledi. Kuruluşundan itibaren
bağlantısızlık politikası izleyen Hindistan, SSCB ile yakınlaşarak bu devletin desteğini aldı. Buna karşılık Pakistan, Batı yanlısı bir politika takip ederek 1954’ten itibaren
ABD’den askerî yardım almaya başladı. Pakistan’ın 1955’te Bağdat Paktı’na üye olmasıyla SSCB, iki devlet arasındaki tüm anlaşmazlıklarda Hindistan’ın yanında yer aldı.
Harita. 01.02: Keşmir,Günümüzde de Pakistan ve Hindistan Arasında
Sorun Olmaya Devam Etmektedir.
15
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
1963 sonlarından itibaren Keşmir’de Hindularla Müslümanlar arasında başlayan çatışmalar Ağustos 1965’te savaşa dönüştü. BM Güvenlik Konseyi’nin çağrısı ile savaş durduruldu. Tarafların ateşkesi kabul etmesinde Çin’in Hindistan’a karşı
sert tutum alması büyük rol oynamıştır. Çin, Hindistan üzerindeki baskısını artırınca
Uzak Doğu’da dengeleri korumak isteyen ABD, Hindistan’ın yanında yer aldı. Keşmir
meselesi Pakistan- Hindistan münasebetlerinde çözümlenemeyen bir sorun olarak
günümüze kadar geldi.
5.Afganistan’ın SSCB Tarafından İşgali
Afganistan XIX. yüzyılda kuzeyden Rusya’nın, güneyden İngiltere’nin yayılmacı politikalarının hedefi oldu. İki devlet,1885’te yaptıkları bir antlaşma ile Afganistan
üzerinde denetim bölgeleri oluşturdular. Afganlar İngilizlere karşı başlattıkları mücadele neticesinde 1919’da bağımsızlıklarını kazanırken krallık yönetimini kurdular.
Krallık idaresi 1973 yılında cumhuriyetin ilanı ile son buldu. Yönetim giderek diktatörlüğe dönüşürken ülkede sosyal huzursuzluklar ve ekonomik sıkıntılar yaşandı. Bu
zor şartlar altında 1978 yılında SSCB ile Afganistan arasında Dostluk, İyi komşuluk ve
İş birliği Antlaşması imzalandı. Bundan sonra Afganistan hızla Sovyet etkisine girmeye başladı.
Harita. 01.03: Sovyetler, Afganistan’ı İşgal Ederek Basra Körfezi ve Orta
Doğu’ya Yaklaşmış Oldu.
1978 yılı sonlarına doğru Afganistan’da halkın SSCB yanlısı yönetime karşı
direniş hareketi başlatması üzerine iktidarda bulunanlar SSCB’den askerî yardım
istedi. İki devlet arasında imzalanan antlaşma gereği SSCB’den çok sayıda uzman
ve asker Afganistan’a geldi. Bu arada ülkede iktidar mücadelesi sürdü. 1979 yılında
Doğu Avrupa’da sürgünde bulunan Babrak Karmal bir Sovyet uçağıyla Kabil’e geldi
ve başbakanlığa getirildi. Bu gelişmeden kısa bir süre sonra SSCB, 27 Aralık 1979’da
gönderdikleri ek kuvvetlerle Afganistan’ı işgal etti.
16
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
SSCB’nin Afganistan’ı ele geçirerek Basra Körfezi
ve Orta Doğu petrolleri istikametinde
önemli bir ilerleme
kaydetmesi dünyada büyük tepkiye
yol açtı ve birçok
devlet tarafından
kınandı. Çin, daha
sonra da Pakistan,
meseleyi BM’ye taşıdı. ABD ise SSCB
ile yaptığı SALT-II
Antlaşması’nı onayResim 01.04: Sovyet Askerlerinin Afganistan’ı İşgali
lamamış ve Afgan
mücahitlerine yardıma başlamıştır. SSCB ise 1978’de yaptıkları antlaşmaya uygun olarak ve Afgan hükümetinin daveti üzerine askerlerini bölgeye gönderdiklerini belirtti. İslam Ülkeleri
Dış İşleri Bakanları Konferansı Ocak 1980’de Pakistan’ın başkenti İslamabad’da olağanüstü toplandı. Konferansta Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali şiddetle kınandı. Afganistan’ın İslam Konferansı’ndaki üyeliği askıya alındı ve Moskova Olimpiyat
Oyunları’nın boykot edilmesi kararlaştırıldı.
Sovyet işgaline karşı halk, direniş hareketine geçti. ‘’Afgan mücahitleri’’ özellikle kırsal alanın büyük bölümünü kontrolleri altına aldılar. Bunun üzerine SSCB,
Afganistan’a daha fazla kuvvet gönderdiyse de ülkeyi bütünüyle kontrol altına alamadı. Mücahitler kısıtlı imkânlarına rağmen hem Sovyet hem de hükümet askerlerine karşı başarılı mücadele verdiler. İşgal sırasında yüz binlerce Afgan, ülkelerini terk
etmek zorunda kaldı. 1982 yılında Pakistan’a sığınan Afganlıların sayısı üç milyonu
bulmuştu.
Bu gelişmeler üzerine Pakistan, Sovyetlerin Afganistan’dan çekilmesini sağlamak için BM Güvenlik Konseyi’ni harekete geçirdi. Ancak SSCB, Güvenlik Konseyi
kararlarını veto etti.
1982’de Afganistan sorununu çözmek üzere BM gözetiminde Afganistan, Pakistan, ABD ve SSCB’nin katılımıyla görüşmeler başladı. Uzun süren görüşmelerden
sonra 14 Nisan 1988’de Cenevre’de Afganistan sorununa son veren anlaşma imzalandı. SSCB askerleri 1988 - 1989 yılı içerisinde Afganistan ’dan çekildiler. Bu arada,
‘’mücahit’’ gruplar birleşerek bir hükümet kurdular. Ancak bu gelişmelerle birlikte
gerekli istikrar sağlanamadı. Afganistan’da bu defa iktidar için iç çekişmeler başladı.
17
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
C.BARIŞ İÇİNDE BİR ARADA YAŞAMA
1960’ların başından itibaren, uluslararası politikanın yeni bir faktörü olarak
ortaya çıkan önemli gelişmelerden biri de Doğu ve Batı Bloklarının dışında ‘’ Bağlantısızlık ‘’ adı ile yeni bir hareketin ve yeni bir devletler gruplaşmasının ortaya çıkmasıdır. 1955 yılına gelindiğinde, yeni bağımsızlığını kazanan Asya – Afrika devletleri,
kendilerini dünyada bağımsız bir güç olarak ilan edecek kadar çoğaldılar ve güven
kazandılar. Doğu ve Batı Bloklarının dışında bağlantısız olarak kendini ifade eden bu
gücün önde gelen devletleri Kore Savaşı sırasında bağlantısızlığını ilan eden Hindistan, Yugoslavya ve Mısır’dı.
Sömürgeciliğe karşı halkların kendi kaderlerini belirleme haklarını benimseyen Asya ve Afrika’dan yirmi dört ülke, ilk kez Endonezya’nın, Bandung kentinde
bir araya gelmişlerdir(1955). Konferansın amacı, bağımsızlığına yeni kavuşan Afrika
ve Asya ülkelerinin ABD ve SSCB gibi iki büyük nükleer güç karşısında varlıklarını
korumak için birlik ve dayanışmalarını sağlamaktı. Bandung Konferansı’nda alınan
kararlar içinde en etkili olanı, 1954 Temmuzu’nda Çin Halk Cumhuriyeti Başbakanı
ile Hindistan Başbakanı arasında kabul edilerek ilk defa dünyaya tanıtılmış olan ‘’barış için de bir arada yaşamanın beş ilkesi ‘’üzerinde varılan anlaşma idi. Barış içinde
bir arada yaşamanın beş ilkesi; Siyasi bağımsızlık, askerî ittifaklara katılmama, kendi
topraklarında başka devletlere askerî üsse izin vermeme, ikili ittifaklara girmeme,
millî kurtuluş savaşlarını desteklemedir.
1955 Bandung
Konferansı, milletlerarası politikada bir ‘Bağlantısızlık’ akımını ortaya çıkardı. Asya- Afrika
ülkeleri arasında dayanışma düşüncesi oluşturdu.
Bağlantısızlık hareketinin ilk teşkilatlı
toplantısı Yugoslavya
lideri Tito ile Mısır lideri
Resim 01.05: Bandung Konferansı’nın 50. Yıl Dönümü Kutlamaları Nasır’ın öncülüğünde
1961’de Belgrat’ta 25
bağlantısız ülkenin katılımıyla yapıldı. Bu toplantı, bağlantısızlık hareketini resmen
başlattı. Toplantının sonunda yayınlanan deklarasyonda her türlü kolonicilik ve sömürgeciliğe karşı geliniyor, sömürgelerin bağımsızlık hareketlerinin desteklenmesi
isteniyordu. Özellikle Kongo, Angola ve Cezayir’in bağımsızlık hareketleri desteklenirken Güney Afrika Cumhuriyeti’ndeki ırk ayrımına karşı çıkıldı. Filistinlilerin tüm
haklarının tanınması, yabancı üslerin kaldırılması, genel ve tam bir silahsızlanma,
bütün nükleer silahların yasaklanması, büyük devletlerin en kısa zamanda bir silahsızlanma anlaşması imzalamaları kararlaştırıldı.
Bağlantısızlar, günümüze gelinceye kadar milletlerarası politikaya ve onun
18
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
güncel meselelerine tesir etmeye ve gelişmelere kendi düşüncelerine göre istikamet vermeye yönelik kararlar aldılar. Bağlantısızlar, Birleşmiş Milletler üyelerinin
yaklaşık üçte ikisini temsil ederken, dünya nüfusunun %55’ ini oluşturmaktadırlar.
D. ARAP –İSRAİL SAVAŞLARI VE BÜYÜK DEVLETLERİN POLİTİKALARI
15 Mayıs 1948 tarihinde, yani İsrail Devleti’nin kuruluşunun ertesi günü güneyden Mısır, doğudan Ürdün, kuzeyden Suriye ve Lübnan orduları saldırıya geçtiler. Aylarca süren savaşlardan sonra galip gelen İsrail 1947’de kendisine BM tarafından ayrılan bölgeden daha geniş bir alana sahip oldu. Savaş sonunda bir milyon
Arap evsiz ve yurtsuz kalarak komşu Arap devletlerine sığındı. İsrail Devleti 1956
Mısır – İsrail, 1967 Arap – İsrail, 1973 Mısır – Suriye ve İsrail savaşlarında galip geldi
ve sınırlarını genişletti.
1.Camp David
Anlaşmaları
ABD Başkanı Nixon, 1974’te Orta Doğu
devletlerini ziyaret etti. Bu gezi sırasında
ABD ile Mısır arasında
bir anlaşma imzalandı. 1977’de ABD, bölge
ülkeleriyle barış için
temaslarda bulundu.
Aynı yıl İsrail ve Mısır
devlet başkanları karşılıklı olarak resmî ziyaResim 01.06: (soldan sağa) Enver Sedat, Jimmy Carter ve Menahem retlerde bulundular.
Begin, Camp David Anlaşmaları Sırasında
1978’de ABD, bölgedeki gücünü kullanarak İsrail ve Mısır’ı Washington yakınlarında Camp David’te
bir araya getirdi. Görüşmelerde aktif rol oynayan ABD Başkanı Jimmy Carter, 17 Eylülde İsrail ile Mısır, Filistin meselesi ve iki ülke arasındaki barış esaslarını içeren anlaşmaların imzalanmasını sağladı.
Camp David Anlaşması’na tepki gösteren Arap ülkeleri, Mart 1979’da Bağdat’ta
toplanarak Mısır’ın bu anlaşmayı feshetmesini, Filistin meselesinde ortak hareket
edilmesini ve bağımsız bir Filistin Devleti’nin kurulmasını kararlaştırdı.
26 Mart 1979’da karşılıklı toprak bütünlüğü ve bağımsızlık düşüncesine saygı
duymayı esas alarak bugünkü İsrail - Mısır sınırlarını çizen İsrail-Mısır Barış Antlaşması Washington’da imzalandı. Bu antlaşma, İsrail’in güneyde güvenliğini garantilerken Mısır’ın Arap dünyası ile ilişkilerinin kopmasına yol açtı. İsrail – Mısır barışı bütün Arap dünyasında Amerikan aleyhtarlığının şiddetlenmesine beden oldu. Camp
19
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
David Anlaşmaları, İsrail’in muhtariyet vadedilen Batı Şeria’da devamlı olarak Yahudi
yerleşim merkezleri kurması, Kudüs’ü başkent yapması, Golan Tepeleri’ni ilhak ettiğini açıklaması ile amacına ulaşamamış ve bölgedeki gerginliğin artmasını engelleyememiştir . İsrail’in bu faaliyetleri Arap ülkelerinde tepki ile karşılanmış ve İsrail’e
karşı tutumlarını sertleştirmelerinde büyük rol oynamıştır.
Harita. 01.04: İsrail’in Yayılışı
20
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
2. İslam Konferansı Örgütü
Bağlantısızlar içinde ayrı
ve önemli bir
grubu da İslam
ülkeleri ve bunların oluşturduğu İslam Ülkeleri
Konferansı teşkil
etmektedir. İslam Konferansı
Örgütünün ortaya çıkışı tamamen İsrail ile ilgili
Resim 01.07: İslam Dünyasının Önemli Mabetlerinden El – Aksa Camii
olup, ilk toplantısını yaptığı 1969
yılından bugüne kadar da toplantılarının ağırlık noktasını genellikle İsrail meselesi
teşkil etmiştir.
İsrail işgali altındaki Kudüs’te, 21 Ağustos 1969’da Müslümanların kutsal yerlerinden olan El-Aksa Camii’nin kundaklanması ve camide maddi hasar oluşması İslam dünyasında büyük tepkilere yol açtı.
22-25 Eylülde Fas’ın başkenti Rabat’ta Türkiye dâhil yirmi dört ülkenin katıldığı bir İslam Zirvesi toplandı. Zirve sonunda yayınlanan bildiride, İsrail’in Kudüs’ü
boşaltması ve 1967 Haziran savaşında işgal ettiği Arap topraklarından çekilmesi kararlaştırıldı.
İslam Zirvesi’nin ikincisi, 1974’te Pakistan’ın Lahor kentinde yapılmıştır. Zirvede Filistin ile ilgili kararlar alındı. Böylece İslam Konferansları, İsrail meselesinin dışında, İslam dünyasının meselelerini tartışıp, bu meselelere de çözüm getirmeye çalıştı.
Teşkilatın 1973’te yapılan Cidde toplantısında üye ülkelerin maliye bakanları
mali teşkilatlanmanın önemini vurguladılar. Ekim 1975’teki toplantıda İslam Kalkınma Bankası’nın kuruluş planı onaylandı.
E.ULUSLARARASI POLİTİKADA PETROLÜN YERİ
XIX. yüzyılın ortasında ilk kez ABD’de çıkarılmaya başlanan petrolün motorlu
araçlarda kullanılmaya başlanması önemini daha da arttırdı. Orta Doğu’da petrol, ilk
olarak I. Dünya Savaşı öncesinde bulundu. İngiltere Osmanlı Devleti’nin topraklarında petrol arama faaliyetine girerek petrol ticaretini kontrol etmeye çalıştı. Almanya
da Bağdat- Berlin demiryolu ile bölgedeki petrol yataklarını kontrolü altına almak istiyordu. Hitler’in SSCB’yi işgal etmek istemesindeki etkenlerden birisi de Kafkasya’da-
21
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
ki petrol yataklarını ele geçirmekti.
1945 yılına gelinceye kadar, XIX.
yüzyılın ikinci yarısında kurulup gelişmeye başlayan
büyük petrol şirketleri Uzak Doğu
ve Orta Doğu’da
petrol üretme ayrıcalıkları elde etResim 01.08: Petrol hem Dünya Ekonomisi hem de Uluslararası
mişlerdi. Pazarları
İlişkilerde Önemli Bir Yere Sahiptir.
da aralarında paylaşan bu büyük
petrol şirketleri, petrolün üretiminden pazarlanmasına kadar tüm sürecin denetimini
ellerinde tutuyorlardı.
Petrol
piyasasına girmek isteyen
SSCB gibi ülkeler düşük fiyatlardan petrol
satmaya başladılar. Bu
gelişmelerden olumsuz etkilenen petrol
üreticisi ülkeler, Ağustos 1960’ta OPEC’i (Organization Petroleum
Exporting CountriesPetrol İhraç Eden Ülkeler Teşkilatı) kurdular.
Bu teşkilatın kuruluş
amacı özellikle petrol
Resim 01.09: OPEC Toplantısından Bir Görüntü
fiyatlarının belirlenmesi başta olmak üzere, hepsini ilgilendiren meselelerin birlikte çözümünü sağlamaktı.
Bu arada 1967 (Altı Gün Savaşı) Arap-İsrail Savaşı’ndan sonra petrolün İsrail’e
karşı siyasi bir silah olarak kullanılmasını sağlamak için OAPEC (Organization of Arap
Petroleum Exporting Countries- Petrol İhraç Eden Arap Ülkeleri Teşkilatı-)kuruldu.
OAPEC, İsrail, ABD ve bazı Batı Avrupa ülkelerine karşı petrol ambargosu uygulamaya başladı. Ancak Arap ülkeleri arasında dayanışmanın sağlanamaması ve Batılı ülkelerin OAPEC dışındaki ülkelerden petrol satın alması OAPEC’in isteği sonucu
alamamasına sebep oldu. Ekim 1973’te çıkan Orta Doğu Savaşı’ndan sonra OAPEC
tarafından petrol fiyatlarının yükseltilmesiyle yaşanan petrol krizi hız kazandı. Bu
22
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
durum özellikle Batı Avrupa’da ve Japonya’da paniğe yol açtı. Hatta ABD, bu politikanın Batı’nın sanayisine ciddi zararlar vermesi hâlinde Basra Körfezi bölgesine bir
silahlı müdahalede bulunacağını belirterek oldukça sert bir tepki verdi.
Petrol üreten ülkelerin petrol satışından elde edilen gelirlerini Batı bankalarında değerlendirmeleri, sanayileşmiş ülkelerin petrol zamlarından etkilenmesini engelledi. Ancak Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkeler, artan petrol
fiyatlarından olumsuz etkilendiler. Bu ülkeler yüksek petrol fiyatlarının faturasını çok
daha ağır bir biçimde, ekonomik kalkınmalarını durdurmak ya da en azından yavaşlatmak pahasına ödemek zorunda kaldılar.
F. İRAN-IRAK SAVAŞI (1980-1988)
1. Irak’ta Rejim Değişikliği
II. Dünya Savaşı öncesi dünyadaki gelişmeler Orta Doğu’da yeni oluşumlar için
zemin hazırladı. 1934’ te Türkiye’nin de üye olduğu Sadabat Paktı’na katılan Irak, II.
Dünya Savaşı sonrası ABD ve Batılı devletlere paralel politikalar izleyerek Bağdat
Paktı (1954)içinde yer aldı.
1958’de yapılan bir askerî müdahale sonucu ülkede monarşi rejimi yıkılarak
cumhuriyet ilan edildi. Irak rejim değişikliğinden sonra Bağdat Paktı’ndan çekildi.
1968’de Irak’ta yönetimde söz sahibi olan Baas Partisi, SSCB ile yakınlaşarak bu ülkeden ekonomik ve askerî yardım almaya başladı. Bu durum Batı’ya dönük bir politika
takip eden İran ile arasındaki ilişkileri zayıflattı. Diğer taraftan, 1970’te İngiltere’nin
Basra Körfezi’nden çekilmesinden sonra İran’ın, buraya tek başına hâkim olmak istemesi iki ülke ilişkilerini daha da gerginleştirdi.
2. İran’da Rejim Değişikliği
1925’ten itibaren İran’ı yöneten Pehlevi Hanedanlığı uygulamalarıyla halk tarafından benimsenmemişti. Ayrıca muazzam petrol gelirlerinin silahlanmaya harcanması, gelir dağılımındaki eşitsizliği daha da artırdı. Halkın uygulamalara karşı
başlattığı protestoların yönetim tarafından dikkate alınmaması ayaklanmalara sebep oldu. 1978 yılı başlarında bölgesel nitelikli başlayan ayaklanma, bir yıl içinde
halk hareketine dönüştü. Bu arada grevler yüzünden ülkenin petrol ihracatı tamamen durdu. İç karışıklıkların artması üzerine Şah önce Mısır’a ardından da ABD’ye
gitti. 1979’da sürgündeki lider Ayetullah Humeyni’nin ülkeye dönmesiyle İran İslam
Cumhuriyeti kuruldu.
İran, dış politikada bağlantısızlık ilkesini benimserken, ABD öncülüğünde kurulan CENTO’dan ayrıldı. Irak’ın Orta Doğu’da Mısır’dan boşalan güçler dengesini
kendi lehine değiştirmek istemesi ve bu amaçla yayılmacı bir politika takip etmesi
Irak-İran ilişkilerini olumsuz etkiledi.
23
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
3. Savaş ve Sonuçları
1969 yılında İran Şahı ABD desteği ve güçlü bir orduya sahip olmasından dolayı önemli bir su yolu olan Şattülarap’ın tümüyle Irak’a bırakıldığı 1937 tarihli Irak –
İran Sınır Antlaşması’nı ortadan kaldırmak için harekete geçti. Bu amaçla İran, gemilerini bölgeye gönderdi ve taraflar arasında çatışma çıktı. 1970 yılında da diplomatik
ilişiler kesildi.
İran ve Irak arasında gerginleşen ilişkiler, 1975 Cezayir Antlaşması ile geçici
olarak düzeltildi Bu antlaşmaya göre iki ülke arasındaki sınır Şattülarap su yolunun
en derin noktasından geçecekti. Böylece Şattülarap taraflar arasında paylaşılmış
oluyordu. Camp David Anlaşması’yla Orta Doğu’da Mısır’ın etkinliğini kaybetmesi
sonucunda ortaya çıkan otorite boşluğundan yararlanan Irak, Arap liderliği için çalışmalar başlattı. 1979’da İran’ın rejim değişikliği sebebiyle yaşadığı iç sorunlardan
yararlanmak isteyen Irak, Basra Körfezi’ne hâkim olmak için harekete geçti. Cezayir
Antlaşması ‘nı feshettiğini açıkladı. 22 Eylül 1980’de İran topraklarına saldırıya geçerek Basra Körfezi’ne kadar ilerledi. Irak uçakları Tahran havaalanı da dâhil İran’ın
hava üs ve limanlarını, İran’da Irak üslerini bombaladı. Irak, İran’a saldırırken kolay
bir zafer kazanacağını ve bu suretle Arap dünyasında büyük bir prestij kazanacağını ümit etmişti. Bir süre sonra İran, savaşta dengeyi sağlayarak Irak’ın işgal ettiği
bazı toprakları geri aldı.1986’da İran’ın Basra Körfezi’ne hâkim olmaya başlaması ve
körfeze kıyısı olan ülkelerin petrol satışı yapamaması ABD ve bazı Batılı devletleri
ekonomik açıdan olumsuz etkiledi. Ayrıca SSCB’nin İran’la yakınlaşarak bölgede güç
kazanması ABD’yi endişelendirdi. Bu sebeple ABD, Fransa ve İngiltere gibi bazı Batılı
büyük devletler harekete geçerek Basra Körfezi’ne savaş gemileri gönderdiler. Bu
müdahale sonucu Irak, İran’a karşı cephelerde dengeyi sağladı. BM’nin kararı ile 6
Ağustos 1988’de ateşkes gerçekleşti ve savaş sona erdi. Irak’ın 1990’da Kuveyt’i işgal
etmesi ve ABD’nin bu işgale müdahale ihtimalinin ortaya çıkması üzerine Irak, işgal
ettiği İran topraklarından çekildi. Böylece İran kaybettiği toprakları geri aldı.
Sekiz yıl gibi uzun süren bir savaş sonucunda iki ülkeden yaklaşık bir milyon
insan hayatını kaybetti. Savaş sırasında iki devletin birbirlerinin petrol bölgelerini
bombalaması sonucunda 150 milyar dolar civarında bir ekonomik kaynak yok oldu.
Savaştan sonra iki ülkede de ekonomik sıkıntılar yaşandı. Kuveyt’in işgalinde, Irak’ın
yaşadığı bu ekonomik bunalım etkili oldu. İran-Irak Savaşı ile Arap ülkelerinin taraf
olması Arap birliğinin bozulması ve İsrail’in Orta Doğu’da daha serbest hareket etmesine zemin hazırladı. Bazı Avrupalı devletler bu iki devlete silah satarak önemli
bir gelir elde etmiş oldular.
G. YUMUŞAMA DÖNEMİNDE DÜNYA
1. Ekonomi
II. Dünya Savaşı sonrasında bilim ve teknolojideki ilerlemelerin sanayide kullanılması ile büyük bir verimlilik elde edildi. Merkezî ısıtma sistemi, evlere kadar su24
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
yun getirilmesi, çamaşır makinesi, telefon ve televizyonun yaygın olarak kullanılması insan hayatını kolaylaştırdı. Petrol, elektrik ve otomotiv sektörlerinde önemli
üretim artışı oldu. Bu gelişmelerle dünya ekonomisi hızlı bir büyüme dönemi yaşadı.
1970’lere kadar büyümenin kesintisiz devam etmesi işsizlik oranını da düşürdü.
Uydu teknolojisi sayesinde de televizyon programları uluslararası bir boyut
kazandı. İlk kez 1964 Tokyo Olimpiyatları canlı televizyon yayını ile tüm dünyaya
ulaştırıldı.
Serbest ticaret ve çok uluslu şirketler tarafından yapılan uluslararası yatırımların gelişmesi ilerlemeyi perçinledi.
2. Bilimsel ve Teknolojik Gelişmeler
Bu dönemde bilimsel ve teknolojik alanda önemli buluşların yapılmasında Soğuk Savaş Dönemi’ndeki bloklar arasındaki rekabet önemli bir etken olmuştu. Özellikle füze sistemlerinin geliştirilmesi iki süper gücü uzay yarışına itti. SSCB’nin 1957’de
ilk uzay aracı olan Sputnik’i uzaya fırlatmasından bir yıl sonra ABD, Ulusal Havacılık ve
Uzay Dairesi’ni (NASA) kurarak ilk uydusunu uzaya gönderdi. 1961’de Rus kozmonot
Yuri Gagarin, Vostok-1 uzay aracı ile ilk kez uzaya giden insan oldu. 1962’de ABD aynı
şekilde karşılık vererek uzayda rekabeti hızlandırdı. 1969’da ise Amerikalı astronot
Neil Armstrong’un aya inmesi ile ABD uzay yarışında liderliği ele geçirdi.
Resim 01.10: Vostok - 1 Uzay Aracı
Fırlatma Esnasında
Resim 01.11: Neil Armstrong Ay Yüzünde
Başlangıçta ABD ile SSCB arasında devam eden uzay yarışına, daha sonra sınırlı olarak İngiltere, Fran sa, Japonya ve Çin Halk Cumhuriyeti de katıldı. Devletler
bütçelerinin önemli bir kısmını uzay çalışmalarına ayırdı. Bu da toplumların ihtiyacı
25
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
olan alanlarda (eğitim, sağlık vb.) yapılacak olan yatırımları kısıtladı.
Savaş yıllarında yapılan ilk bilgisayar geliştirilerek 1970’te kişisel bilgisayar
üretildi. İletişim alanında telefon ile başlayan gelişmeler XX. yüzyılda görüntülü telefonla devam etti. Uydu teknolojisinin yerleşmesi ile iletişimde kıtalar arasındaki
uzaklık ortadan kalktı. İletişimde bu sınır tanımaz gelişme interneti ortaya çıkardı.
3. Kültürel Hayat
Hızlı sanayileşme ve tarımda makineleşmenin artması sonucu köylerden kentlere doğru hızlı bir göç başladı. Kadınların eğitim düzeyinin artması ve sosyal hayata
aktif olarak katılması erkek egemenliğini ön plana çıkaran anlayışı sona erdi. Cinsiyete dayalı her türlü şiddet eylemine karşı çıkıldı.
Sanayileşmiş ülkelerin kent nüfusunun artmasında Üçüncü Dünya ülkelerinden yapılan göçler de etkili oldu.
1960-1980 yılları arasında yapılan olimpiyatlarda ABD, SSCB, Japonya ve Doğu
Almanya madalya sıralamasında öne çıktılar. Türkiye ise istediği başarıyı elde edemedi.
1960-1980 yılları arasında düzenlenen FİFA Dünya Kupası’nda sırasıyla Brezilya
(1962), İngiltere (1966), Brezilya(1970), Almanya(1974) ve Arjantin(1978) şampiyon oldu.
1951 yılından itibaren yapılan Akdeniz Oyunlarının tamamına katılan Türkiye,
1971’de düzenlenen altıncı Akdeniz Oyunlarına İzmir’de ev sahipliği yaptı.
H. TÜRK DIŞ POLİTİKASI
Türkiye’nin Soğuk Savaş Döneminde Batı ittifakına dâhil olarak bu doğrultuda dış politika izlediği belirtilmişti. Bu dönemde Kıbrıs, Ege sorunları, Orta Doğu’da
Arap- İsrail Savaşları ve Ermeni terörü Türk dış politikasının belirlenmesinde etkili
olmuştur.
1.Türk- Yunan İlişkileri
Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Lozan Antlaşması imzalanmasına rağmen, Türkiye
ve Yunanistan arasındaki sorunlar çözümlenememiş ve ilişkiler bir süre daha normale dönememişti.1930’lu yıllarda dünya barışını tehdit eden gelişmeler üzerine Atatürk ve Venizelos liderliğinde Balkan devletleri arasında ittifakı sağlamak için çaba
sarf edilmiş, bu çalışmalar iki ülke arasındaki ilişkileri olumlu etkilemişti. Ancak 1954
yılına gelindiğinde Türkiye ve Yunanistan ilişkileri Kıbrıs meselesine bağlı olarak yeniden gerginleşmeye başladı.
a.Kıbrıs Meselesi
1571’de Türk hâkimiyetine giren Kıbrıs’ın yönetimi 1878 Berlin Antlaşması’nda
arabuluculuk görevi yapan İngiltere’ye geçici olarak bırakılmıştı. Osmanlı Devleti’nin
26
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
I. Dünya Savaşı’na girmesini fırsat bilen İngiltere, 5 Kasım 1914’te Kıbrıs’ı ilhak ettiğini açıkladı. Türkiye Lozan Antlaşması ile statüyü kabul etti.
II. Dünya Savaşı’ndan sonra On iki Ada’nın Yunanistan’a verilmesi üzerine
Yunanistan ve Yunan kamuoyu gözlerini Kıbrıs’a çevirdi. Kıbrıs’taki Rumlar, adayı
Yunanistan’a katma idealleri (Enosis) doğrultusunda faaliyetlerde bulundular. Kıbrıs konusuna daha fazla ilgi gösteren Yunanistan, 1951’de Kıbrıs’ın kendisine verilmesi için İngiltere’ye resmen başvurdu. Bu girişimi olumsuz karşılanan Yunanistan,
1954’te Kıbrıs sorununu BM’ye taşıyarak meseleyi uluslararası bir konu hâline getirdi. Kıbrıs’ta self- determinasyon ilkesinin uygulanmasını isteyen Yunanistan’ın bu
girişimi BM tarafından reddedildi. Bu gelişmeler, Türkiye’nin Kıbrıs konusunda harekete geçmesinde önemli rol oynadı. Böylece Kıbrıs sorunu, Türk dış politikasının en
önemli konularından birisi hâline geldi.
Harita. 01.05: Kıbrıs, Türkiye’nin Güvenliği Açısından Son Derece Stratejik Önem
Taşımaktadır.
Yunanistan’ın Kıbrıs konusundaki isteklerinin BM tarafından reddedilmesi
üzerine Rumlar, Kıbrıs’ta EOKA ( Kıbrıs Mücadelesi Ulusal Örgütü – Etniki Organosi
Kipriaku Agonos) yer altı örgütünü kurarak önce İngilizler, sonra da Türklere yönelik
tedhiş hareketlerine başladılar. Bu örgütün amacı, İngilizleri Kıbrıs’tan atmak, Türkleri imha etmek ve Enosis’i gerçekleştirmekti. Yunanistan’ın kışkırtma ve yardımlarıyla Rumların başlattıkları tedhiş hareketleri genişleyerek bir iç savaş hâlini aldı.
1958 yılında tedhiş hareketlerinin şiddetlenmesi Türk – Yunan ilişkilerini gerginleştirdi. Bu durum NATO’nun Doğu Akdeniz’deki durumunu da etkilemiştir. Bundan dolayı bir yandan ABD, bir yandan da NATO’nun aracılık ve baskılarıyla Türkiye
ve Yunanistan ikili görüşmelere karar verdiler.
1959’da Türkiye ve Yunanistan başbakanları Zürih’te bir araya gelerek Kıbrıs
anlaşmazlığını çözümlemek için görüşmelere başladılar. 11 Şubat 1959’da Kıbrıs’ta
bağımsız bir Kıbrıs Cumhuriyeti kurulması kararı alınarak Zürih Antlaşması yapıldı.
27
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
Ayrıca Kıbrıs Türk toplumunun hürriyet ve yaşama haklarını garanti altına alan anayasa esasları tespit edilmiştir. Daha sonra Türkiye, Yunanistan ve İngiltere, Londra’da
Kıbrıs meselesini ele aldılar. Londra toplantılarının sonunda Zürih Antlaşması esas
alınarak bağımsız bir Kıbrıs Devleti’nin kurulmasına karar verildi. Zürih ve Londra
Antlaşmaları Kıbrıs ile Türkiye,Yunanistan ve İngiltere arasında bağlar kurmaktaydı.
Kıbrıs’ta kurulacak olan anayasal düzen bozulacak olursa, bu düzeni tekrar yerleştirmek için Türkiye, İngiltere ve Yunanistan birbirlerine danışacaklar ve gerekli tedbirleri alacaklardı. Bu konuda bir anlaşma sağlanamazsa, üç devletten biri anayasa
düzenini yerleştirmek için tek başına müdahale hakkına sahip olacaktı.
Zürih ve Londra Antlaşmaları doğrultusunda
16 Ağustos 1960’ta bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti
ilan edildi. Cumhurbaşkanlığına Rum lider Makarios, yardımcılığına da Türk
lider Dr. Fazıl Küçük getirildi. Kıbrıs’ta sağlanan barış
ortamı uzun sürmedi. Kıbrıs Rumlarının Enosis’ten
vazgeçmemeleri ve 1960
Anayasası’nın
Türklere
Resim 01.12: Rumların 24 Aralık 1963 Günü Katlettiği Türk
tanıdığı hakları hazmeAnne ve Çocukları ( Bugün Bu Ev Barbarlık Müzesi Olarak
demeyişleri, Kıbrıs buhraKullanılmaktadır.)
nının alevlenmesine yol
açtı. Yunanistan’ın asker ve silah göndererek desteklediği EOKA, Türklere karşı tedhiş
hareketlerine devam etti. Kıbrıs Türkleri de bu faaliyetlere 1955’te kurulan Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) vasıtasıyla karşı koymaya çalıştı. Rum çeteleri Türk köylerini yakıp
yıkarak on binlerce Türk’ü göçe zorladı. 24 Aralıkta ‘’Kanlı Noel’’ denilen ve 24 Türk’ün
şehit edildiği olay üzerine Türk savaş uçakları Lefkoşa üzerinde ilk uyarı uçuşunu yaptı.
650 kişilik Türk askerî birliği de karargâhından çıkarak Lefkoşa’nın Türk kesimini koruma
altına aldı.
1964’te Yunanistan’ın Ada’ya daha çok asker ve silah göndermeye başlaması üzerine olayların büyümesinden endişelenen BM Güvenlik Konseyi, Barış Gücü
kurulması kararı aldı. Ancak Barış Gücü Ada ’ya henüz gelmeden Rum çetelerinin
saldırıya geçmesi Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale kararı almasına yol açtı. Ancak bu
kararın uygulanmasını istemeyen ABD Başkanı Johnson, yazdığı mektupla Türkiye’yi
kararından vazgeçirmeye çalıştı.
Küba krizine bağlı olarak 1963’te Türkiye’deki ABD’ye ait Jüpiter füzelerinin
bilgi verilmeden sökülmesi ve Türk- Yunan meselelerinde ABD’nin Yunan yanlı-
28
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
sı politikası iki ülke arasında güven bunalımına sebep oldu. 1964’te ABD Başkanı
Johnson’un mektubu da Türk- ABD ilişkilerini olumsuz etkileyerek Türkiye’yi SSCB ve
Orta Doğu politikasını yeniden gözden geçirmeye yöneltti.
II. Dünya Savaşı’ndan sonra Batı ittifakında yer alan Türkiye’nin SSCB ile ilişkileri DP iktidarının son yıllarına kadar mesafeliydi. Batıdan beklediği ekonomik yardımı almayan Türkiye’nin 1959’da SSCB’den kredi talebinde bulunması ve daha sonra Doğu ve Batı Bloku arasındaki ilişkilerde yumuşamanın başlaması, Türkiye-SSCB
ilişkilerini olumlu etkiledi. Diplomatik ziyaretlerle başlayan ekonomik ilişkiler, siyasi
ilişkilerin de gelişmesinde etkili oldu. 1960’lı yılların sonlarına doğru iki ülke arasındaki ilişkiler üst düzeye çıktı.
BM Barış Gücü’nün Rum çetelerinin Kıbrıs’taki saldırılarını engelleyememesi
üzerine 8-9 Ağustos 1964 ’te Türk Hava Kuvvetlerine bağlı savaş uçakları Rum mevzilerini bombaladı. Bu müdahale Kıbrıs Rum çetelerinin saldırı gücünü kırarak, faaliyetleri sınırlı çatışmalar hâline dönüştürmüştür.
Ancak Enosis’in hemen gerçekleştirilmesini isteyen EOKA üyeleri
Yunanistan’dan aldıkları destekle 15 Temmuz 1974’te Makarios’a karşı darbe gerçekleştirdi. Makarios, darbeden canını güçlükle kurtararak Londra’ya kaçmak zorunda kaldı. EOKA üyeleri Nikos Sampson’u cumhurbaşkanlığına getirirken Kıbrıs Elen
Cumhuriyeti’ni ilan ettiler. Sampson darbesi Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakından başka
bir şey değildi. Darbe yönetimi, olayların Rum toplumunun bir iç işi olduğu ve Türklerin can güvenliğine dokunulmayacağı şeklinde açıklamada bulunarak Türkiye’nin
müdahalesini önlemeye çalışıyordu.
Türkiye, Kıbrıs’taki
darbenin bir Yunan müdahalesi olduğunu belirtti
ve garantilerin ihlali saydı.
Aynı şekilde İngiltere de
yeni idareyi tanımadığını
bildirmiştir. Bunun üzerine Başbakan Bülent Ecevit İngiltere hükümeti ile
görüşmeler yapmak üzere
17 Temmuzda Londra’ya
gitti. Türkiye, İngiltere’ye
ortak hareket etmeyi teklif
etti. Olumsuz cevap alan
Türkiye, garanti anlaşmaResim 01.13: Türk Askeri Kıbrıs’a Çıkartma Esnasında
sının kendisine tanıdığı
yetkiyi kullanarak müdahale kararı aldı. Türkiye 20 Temmuz 1974’te Enosis’e engel
olmak, barışı yeniden kurmak ve Türklerin güvenliğini yeniden sağlamak amacıyla
‘‘Kıbrıs Barış Harekâtı’’nı başlattı.
29
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
20 Temmuz
sabahı erken saatlerde Türk askeri
hava kuvvetlerinin himayesinde
Girne’ye çıkarken,
aynı zamanda Lefkoşa – Girne yolu
üzerinde ve Lefkoşa yakınlarında Gönyeli’ye de
havadan indirme
yaptı. Lefkoşa’ya
kadar
ilerleyen
Türk kuvvetleri,
Resim 01.14: Kıbrıs Barış Harekâtı Sırasında Başbakanlık Görevinde
22
Temmuzda
Bulunan Bülent Ecevit
BM’nin
ateşkes
çağrısına uydu. Birinci Barış Harekâtı sona erdiğinde Türkiye, Kıbrıs’a 40.000 kişilik
bir kuvvet yığmaya ve üç yüz tank göndermeye muvaffak olmuştu. Kıbrıs meselesinin görüşülmesi maksadıyla 25 Temmuzda Türkiye, Yunanistan ve İngiltere, Cenevre Konferansı’n da bir araya geldi. Görüşmelerden barışı sağlayacak bir sonuç
çıkmayınca 14 Ağustos’ta ‘’İkinci Barış Harekâtı’’ başladı. Türk birlikleri iki gün içinde
Ada’nın yaklaşık üçte birine hâkim oldu. Türkiye BM’nin ateşkes çağrısına uyarak 16
Ağustosta askerî harekâtı durdurdu.
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı Türkiye’nin dış politikasında da etkili oldu. ABD’nin
bu harekâtı gerekçe göstererek Türkiye’ye yapmakta olduğu ekonomik yardımı kesmesi ve silah ambargosu uygulaması, iki ülke arasındaki ilişkileri olumsuz etkiledi.
Bunun üzerine Türkiye, 1969 Savunma İş Birliği Antlaşması’nı yürürlükten kaldırdı ve
1975’ten itibaren Türkiye’deki bütün ABD üs ve tesislerine el koydu. Ancak 1978’de
ABD ambargosunun kalkmasıyla ilişkiler normale döndü.
BİLGİ NOTU
Ambargo kararıyla Kongre’nin amacı, Türkiye’nin Kıbrıs konusunda geri adım
atmasını sağlamaktı. Ambargo bu hedefe ulaşılmasını sağlamadığı gibi Türkiye
ambargo kararına 13 Şubat 1975’de Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin kurulmasını sağlayarak cevap verdi. Türk ordusunun modernizasyonu çalışmaları için hayati önem
taşıyan Amerikan askerî yardımı 3 yıl süreyle kesildi. Mevcut silahların yedek parça
ihtiyaçlarının sağlanamaması Türk ordusunu olumsuz etkiledi. Bu durum Türkiye
kamuoyunda ABD karşıtı eğilimleri artırdı. Millî silah ve savunma sanayiinin geliştirilmesi zorunluluğu ortaya çıktı.
30
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra Türklerin kuzeyde, Rumların da güneyde yerleşmesi yeni bir devlet düzeninin kurulmasını gerekli kılıyordu. Başlatılan toplumlar
arası görüşmelerden istenilen sonucun alınamaması üzerine Türk toplumu 13 Şubat
1975’te Rauf Denktaş’ın liderliğinde Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni kurdu.
BM Genel Kurulu, 13 Mayıs 1983’te Kıbrıs Rumlarını ‘’Kıbrıs Hükümeti’’ olarak tanıma kararı aldı. Bu gelişmeler karşısında Türk toplumu da 15 Kasım 1983’te
‘’Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’’ni kurdu. Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’ni kurulduğu gün tanıyan ilk devlet oldu.
Buna karşılık, Yunanistan ve Kıbrıs Rum yönetimi Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’ni bağımsızlık kararını tanımayacaklarını açıkladı. Başta ABD, İngiltere,
Fransa ve SSCB olmak üzere çeşitli ülkeler, bağımsızlık kararına karşı tepki gösterdiler. Bu arada İngiltere’nin önerisiyle, BM Güvenlik Konseyi Ada’da Kıbrıs Cumhuriyeti
dışında başka hiçbir hükümetin tanınmaması kararını aldı.
b. Ege Adaları Meselesi
Lozan Antlaşması’yla Ege Denizi’ndeki Türkiye’ye bırakılan Bozcaada, Gökçeada ve İtalya’nın sahip olduğu Meis ve On İki Ada dışında kalan diğer adalar
Yunanistan’a bırakılmıştı. II. Dünya Savaşı sonunda galip devletlerin İtalya’yla imzaladıkları Paris Antlaşması’yla Meis ve On İki Ada, Yunanistan’a verildi (1947). Böylece
Ege Denizi’nde Bozcaada ve Gökçeada dışındaki tüm adalar Yunanistan’a bağlandı.
Yunanistan Ege Denizi’nin doğusuna da yerleştikten sonra Türkiye’nin Ege Denizi’ndeki mevcut haklarını ortadan kaldırarak, bu denizin tümüne egemen olmak
istemiştir.1974’ten itibaren bu amaçla yaptığı girişimler Türkiye- Yunanistan ilişkilerinde gerginliğin artmasına ve Ege Denizi sorununun ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu sorunlar Ege Adalarının silahlandırılması, kıta sahanlığı, karasularının 12
mile çıkarılması ve Ege hava sahası şeklinde sıralanabilir.
. Ege Adalarının Silahlandırılması
Yunanistan, Ege Denizi’nde Türkiye kıyılarına yakın olan Adalarla birlikte
1947’de İtalya’dan aldığı Meis ve On iki Ada’yı, Lozan Antlaşması’na aykırı olarak gizlice silahlandırmaya başladı. Bunun üzerine Türkiye bu konuyla ilgili 1964’ten itibaren
farklı zamanlarda Yunanistan’a nota vermiştir. Kıbrıs Barış Harekâtı ise ilişkileri daha
da gerginleştirdi. Yunan hükümeti Türk kıyılarına yakın adalara kuvvet yığdığı gibi
bazı adaların karasularını mayınladı. Rodos’taki sivil havaalanını askerî uçakların inmesine uygun hâle getirdi. 1974’ten sonra da Yunanistan, Ege Adalarını açık olarak
silahlandırmaya devam etti. Yunanistan, adaları NATO tatbikatları kapsamına aldırtarak silahlanma faaliyetlerini meşrulaştırmak istemiştir. Yunanistan’ın antlaşmalara
aykırı bir biçimde Ege Adalarını silahlandırmasına karşı Türkiye de kendi tedbirlerini
aldı. Zira bu adalar Yunanistan tarafından Türkiye’ye yapılacak bir saldırı için bir atlama taşı olabilirdi. Türkiye 1975 yılında İzmir’de Ege Ordusu denen IV. Ordu’yu kurdu.
31
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
. Kıta Sahanlığı Sorunu
1973 Orta Doğu Savaşı’nı izleyen petrol bunalımı, petrol arama faaliyetlerini
hızlandırmıştı. Türkiye ile Yunanistan arasında kıta sahanlığı meselesi, Türk hükümeti tarafından Ege’nin açık deniz sularında ve Türkiye’nin kıta sahanlığı içinde bulunan sahalarda petrol araması yapmak üzere Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına
(TPAO) arama ruhsatı vermesi ile başladı. Yunanistan 1961’den itibaren şirketlere
Ege Denizi’nin kuzey ve batı kıyılarında petrol arama ruhsatı vermekteydi.1970 başlarında arama ruhsat alanını Doğu Ege’yi kapsayacak şekilde genişletti.
Yunanistan’ın Ege Denizi’ndeki bu faaliyetleri üzerine Türkiye de TPAO’ya
Ege’nin açık deniz sularında ve kendi kıta sahanlığında petrol arama ruhsatı verdi.
Yunanistan’ın bu duruma itirazı iki ülke arasında ‘’Kıta Sahanlığı Sorunu’’ nu ortaya
çıkardı.
Türkiye’nin Sismik-I adlı araştırma gemisi 6 Ağustos 1976 günü Çanakkale’den
ayrılarak Türkiye ile Yunanistan arasında kıta sahanlığı anlaşmazlığına konu olan
sulara girdi. Yunan savaş gemileri Sismik -1’i adım adım takip ettiler. Fakat Sismik
-1 Türk savaş gemilerinin himayesinde idi. Sismik -1 araştırmalarını yaptıktan sonra
10 Ağustosta Çanakkale’ye döndü. Bunun üzerine Yunanistan BM Güvenlik Konseyi ve Lahey Uluslararası Adalet Divanı’na başvurdu. BM Güvenlik Konseyi sorunun
ikili müzakereler yoluyla çözümlenmesi kararı aldı. Uluslararası Adalet Divanı ise
Yunanistan’ın Ege’nin uluslararası sularında Türkiye’nin petrol arama girişimlerinin
durdurulması isteğini reddetti.
BM Güvenlik Konseyi’nin ve Uluslararası Adalet Divanı kararlarından sonra iki
ülke temsilcileri Bern’de bir araya geldi. Görüşmeler sonunda imzalanan ‘’Bern Deklarasyonu’’ ile taraflar Ege Denizi’nde kıta sahanlığı ile ilgili hiçbir faaliyette bulunmamayı kabul etti.
.Kara Sularının 12 Mile Çıkarılması Sorunu
Türkiye ile Yunanistan arasında Ege Denizi ile ilgili diğer bir anlaşmazlık da,
kara sularının sınırı konusu olmuştur.
Lozan Antlaşması’yla Ege Denizi’nde kara sularının genişliği 3 mil olarak kabul
edilmişti. Bu genişlik 1936’da Yunanistan, 1964’te Türkiye tarafından 6 mile çıkarıldı.
1974’ten itibaren Yunanistan değişik dönemlerde kendi kara sularını 12 mile çıkaracağını ileri sürdü. Bu durum Türkiye tarafından tepkiyle karşılandı.
Ege Denizi’nde kara suların 6 milden 12 mile çıkması hâlinde, uluslararası alan
%27,3, Yunan kara suları %64,1, Türk kara suları %8, 5 şeklinde değişecekti. Bu durum,
Türk gemi ve uçaklarının Ege’den Akdeniz’e çıkışlarına büyük sınırlamalar getirecek,
Batı Anadolu ve Boğazlar bölgesinin savunmasını da olumsuz etkileyecekti. 12 millik kara suları Ege Denizi’ni bir Yunan gölü hâline getiriyor ve bu denizde Türkiye’ye
32
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
yaşama hakkı tanımıyordu. SSCB ve ABD de çıkarlarından dolayı Yunanistan’ın 12
mil prensibine karşı çıkmışlardır.
Harita. 01.06: Ege Denizi’nde Kara Sularının 6 veya 12 Mil Olmasının Sonuçları
Türkiye, 1976’da Yunanistan’ın kara sularını 6 milin üzerine çıkarmasını hiçbir
zaman kabul etmeyeceğini ve böyle bir uygulamanın savaş nedeni olacağını açıkladı. Türkiye’nin bu sert ve kararlı tutumu karşısında Yunanistan, kara sularını 12 mile
çıkarma yetkisinin bulunduğunu söylemesine rağmen, buna bugüne kadar cesaret
edememiştir.
. Ege Hava Sahası (FIR Hattı- Uçuş Bilgi Bölgesi) Sorunu
Türkiye, Yunanistan’ın 1931’e kadar 3 mil olan hava kontrol sahasını 6 mile çıkarmasına iki ülke arasındaki iyi ilişkilerden dolayı tepki göstermedi. 1964 yılında
33
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
Türkiye de kara sularını 6 mile çıkardı. Milletlerarası hukuk kurallarına göre millî hava
sahasının yüksekliği de kara sularının genişliği kadar olabilirdi. Dolayısıyla Ege adaları üzerinde Yunan hava sahasının yüksekliği de 6 mili geçemezdi. 1974’e kadar bir
problem oluşturmayan FIR hattı ( Flight Information Region), Kıbrıs Barış Harekâtı
sırasında Yunanistan, hava sahasının yüksekliğini 12 mile çıkarmak istedi. Bu durum
Türkiye’nin güvenliğini tehdit etmekteydi. Milletlerarası Sivil Havacılık Teşkilatı’nın
(ICAO) Türkiye ve Yunanistan’ın katılımıyla 1952’de yaptığı bölge toplantısında Ege
üzerinde uçan bütün uçakların, uçuş bilgilerini Atina’ya vermesine ve ancak Türk
kara sularına girerken bu bilgileri İstanbul’a bildirmesine karar verdi. Türkiye o zamanki Türk – Yunan ilişkilerinin samimi atmosferi nedeniyle bu duruma ses çıkarmamıştı.
Yunanistan ise, Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra, 16 Ağustosta Ege Denizi’nin
tümünü ‘’tehlikeli bölge’’ ilan ederek ve bölgede FIR hizmetlerini durdurarak, Ege
semalarını uluslararası hava trafiğine, dolayısıyla da Türk sivil ve askerî uçaklarına
kapattı. Türkiye’nin Ege’deki haklarını zedeleyen bu durum, özellikle sivil havacılık
yönünden çeşitli zorluklarla karşılaşılmasına ve iki ülke arasında da yeni bir sorunun
ortaya çıkmasına yol açtı.
NATO’nun Türkiye ve Yunanistan ile yaptığı temaslar sonucunda her iki tarafın
da daha önceden almış olduğu Ege hava sahası ile ilgili kararları yürürlükten kaldırmaları ile sorun çözüldü. Ege Denizi tekrar sivil hava trafiğine açıldı.
c. Türkiye’nin Orta Doğu Politikası
1950-1960 yılları arasında Arap ülkelerinin SSCB’ye yaklaşmalarına karşılık
NATO üyesi olması sebebiyle Türkiye, Orta Doğu’da Batı’ya paralel bir politika izlemişti. 1963’te Türkiye-ABD ilişkilerinde meydana gelen değişiklik, Kıbrıs meselesinde yalnızlıktan kurtulmak isteyen Türkiye’nin Orta Doğu politikasını da etkiledi. 1973
petrol krizine kadar olan dönemde Türkiye, Orta Doğu’ya açılma politikası izleyerek
Arap ülkeleri ile ilişkilerini geliştirdi. 1967 Arap- İsrail Savaşı’nda Türkiye, ABD’nin
Türkiye’deki üslerinden İsrail’e yardım etmesine izin vermedi. Bu savaşta Türkiye’nin
Filistin halkının davasını desteklemesi Arap ülkeleri ile ilişkilerin yoğunlaşmasını
sağladı. Türkiye 1969’daki Mescid-i Aksa yangınına büyük tepki gösterirken bu gelişmeler üzerine Rabat’ta toplanan İslam Zirvesi Konferansı’na katıldı. Böylece Arap
dünyası ile ilişkilerini geliştirdi. 1981’deki İslam Zirvesi’ne Türkiye, ilk defa başbakan
düzeyinde katıldı. Türkiye günümüze kadar Batılı devletlerle, Orta Doğu arasında
bir denge unsuru olmaya gayret gösterdi. İsrail ile ilişkilerini devam ettiren Türkiye,
Filistin meselesinde İsrail’in uluslararası hukuka aykırı eylemlerine tepki gösterdi.
d. Ermeni İddiaları
Ermeni sorunu, XIX. yüzyıl sonlarında büyük devletlerin politik çıkarları doğrultusunda ortaya çıkmıştı. Lozan Antlaşması ‘nda Türk vatandaşı olan gayrimüslimlerin siyasi ve medeni hakları belirtilmiş olmasına rağmen Ermeniler azınlık statüsünü
istemeyerek diğer Türk vatandaşları ile aynı kanunlara tabi olmayı kabul etmişlerdi.
34
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
Bu olumlu gelişmelere rağmen Ermeni diasporası ve bazı devletler politik amaçlarla
Ermeni meselesini yeniden canlandırmışlardır. Ermeni diasporası, iddialarını dünyaya tanıtmak ve Türkiye’ye kabul ettirmek, Türkiye’den tazminat ve toprak almak ve
son aşamada da büyük Ermenistan hayalini gerçekleştirmek amacıyla faaliyetlerde bulundu. Ermeniler ’’Ermenistan Kurtuluşu İçin Ermeni Gizli Ordusu’’ adı verilen
ASALA adlı terör örgütünü kurdular.
1973’te Los Angeles’te Başkonsolos Mehmet Baydar ve yardımcısı Bahadır
Demir’in bir Ermeni terörist tarafından katledilmesi, Ermeni iddialarının dünya kamuoyuna duyurulması için yeni bir yöntemin ortaya çıkmasına sebep oldu. Bu olaydan sonra Ermeni teröristler, genellikle yurt dışındaki Türk temsilcilerini ve diplomatlarını hedef alan terör faaliyetlerine giriştiler.
Ermeni terör örgütleri, amaçlarına ulaşabilmek için Türkiye’de etkinlik gösteren
ayrılıkçı terör örgütleriyle iş birliği yapmıştır. Bu örgütler aynı zamanda Türkiye’nin
sorunlar yaşadığı bazı ülkelerle de yakın ilişkiler kurmuşlardır.
Ermeni terörünü asıl yönlendiren terör örgütü ASALA olmuştur. ASALA’nın
1973’te başlatarak 1994 yılına kadar devam ettiği terör faaliyetlerinde çoğu diplomat olan 35 Türk şehit edilmiştir. Bu durum karşısında Türkiye, önlemlerini artırmış,
ulusal ve uluslararası platformlarda tezimizi ortaya koyan çalışmalar yaparak faaliyetlerini sürdürmüştür.
I.TÜRKİYE’DE BUNALIMLI YILLAR (1960-1983)
1. Siyaset
Türkiye 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti ile ilk yıllarda birçok alanda büyük gelişme kaydetmişti. Ancak 1957’den itibaren ekonomide enflasyonist baskı
hissedilmeye başlanmıştı. Ülkemizde demokrasinin tam olarak yerleşmemiş olması, siyasi yaşamdaki hoşgörü eksikliği ve belirtilen ekonomik nedenler siyasi ortamı
gerginleştirdi. Bu şartlar altında 27 Mayıs 1960 askerî müdahalesi gerçekleştirilerek
DP iktidarına son verildi. Demokrasimizin gelişimini kesintiye uğratan bu müdahale
sonucunda anayasa yürürlükten kaldırılarak meclis kapatıldı. Cumhurbaşkanı, başbakan ve pek çok bakan ve milletvekili yargılandı. Bu yargılama sonucunda Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan
Polatkan idam edildi(1961).
BİLGİ NOTU
11 Nisan 1990 tarihinde kabul edilen kanunla, idam edilen bu devlet adamlarının itibarları iade edilmiş ve aynı kanun uyarınca naaşları kendileri için İstanbul’da
yaptırılan anıt mezara devlet töreniyle defnedilmiştir.
35
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
Resim 01.15: Adnan Menderes’in İstanbul’daki Anıt Mezarı
Türk Silahlı Kuvvetleri adına ülke yönetimini üstlenen Millî Birlik Komitesi yeni
anayasayı oluşturmak için Kurucu Meclis Kanunu’nu kabul etti. Kurucu Meclis üyeleri 6 Ocak 1961’de çalışmalarına başladı. Aynı zamanda siyasi partilerin faaliyetlerine
de izin verildi. Kurucu Meclis tarafından hazırlanan yeni anayasa 9 Temmuz 1961’de
yapılan halk oylaması sonucunda kabul edilerek yürürlüğe girdi.
15 Ekim 1961’de yapılan seçimler sonunda Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Adalet
Partisi (AP), Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP), Yeni Türkiye Partisi (YTP) katıldı.
Oluşan Meclis, Cemal Gürsel’i cumhurbaşkanlığına seçti. 1965 seçimlerine kadar koalisyon hükümetleri iktidarda kaldı. 10 Ekim 1965’te yapılan genel seçimleri
AP kazandı. 27 Ekim 1965’te Süleyman Demirel’in başbakanlığı ile başlayan AP iktidarı, 12 Mart 1971 askerî muhtırasına kadar devam etti. Demokrasiye zarar veren
bu muhtıra sonucunda Başbakan Süleyman Demirel istifa etti. Daha sonra ise Nihat
Erim başbakanlığında meclis dışından ve farklı partilerin geniş tabanlı ve hiçbir siyasi partiyle doğrudan ilişki olmayan bir hükümet kuruldu.
Nisan 1973’te AP ve CHP’nin desteklediği emekli Oramiral Fahri Korutürk
cumhurbaşkanı seçilirken 14 Ekim 1973’te genel seçimler yapıldı. Seçimlerde hiçbir parti tek başına iktidar olacak çoğunluğu sağlayamadı. Bu arada 25 Aralık’ta
Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci cumhurbaşkanı İsmet İnönü vefat etti. Üç gün sonra
Anıtkabir’e defnedildi.
1974’ten 1980 yılına kadar Türkiye’de kısa süreli koalisyon hükümetleri iktidarda kaldı. Sık sık gerçekleşen hükümet değişikliğine bağlı olarak ülkede siyasi istikrar
36
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
sağlamada zorluklar yaşandı. Siyasi istikrarsızlık ekonomik ve toplumsal gelişmeyi
olumsuz etkileyerek ülkede iç huzursuzluk, siyasi anlaşmazlık ve ekonomik sıkıntıların artmasına yol açtı. Türk Silahlı Kuvvetleri meydana gelen şiddet ve terör olaylarını gerekçe göstererek 12 Eylül 1980’de demokratik yönetimi ortadan kaldıran askerî
müdahaleyi gerçekleştirdi. 24 Kasım 1983’e kadar devam eden bu dönem, Türk siyasi tarihine ‘’12 Eylül Dönemi’’ olarak geçti. Bu dönemde 1961 anayasası yürürlükten
kaldırılmış, parlamento ve siyasi partiler ile dernek, sendika vb. pek çok sivil toplum
kuruluşu kapatılmış ve demokratik süreç kesintiye uğramıştır.
12 Eylül 1980’de siyasi iktidarı eline alan Türk Silahlı Kuvvetleri, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren başkanlığında kuvvet komutanlarından oluşan Millî Güvenlik Konseyini (MGK) oluşturdu. Kenan Evren aynı zamanda devlet başkanlığı görevini de üstlendi. Hazırlanan anayasa 7 Kasım 1982’de halkoyuna sunularak kabul edildi.
6 Kasım 1983 seçimleri sonucunda birinci parti olarak çıkan Anavatan Partisi
(ANAP) , Turgut Özal başkanlığında tek başına iktidar oldu. 1960 ve 1970’li yıllarda
koalisyon hükümetleri ile bunalımlar yaşayan Türkiye, Turgut Özal iktidarı ile ülke
yönetiminde siyasi, ekonomik ve toplumsal alanda köklü kararlar aldı.
2.Ekonomi
1960’tan itibaren planlı ve hızlı kalkınmayı hedefleyen yeni bir ekonomi anlayışı benimsendi. Devletin ekonomik, sosyal, kültürel amaçlarının belirlenmesinde
hükümete danışmanlık yapmak ve belirlenen amaçlar için kalkınma planları hazırlamak amacıyla Devlet Planlama Teşkilatı (DTP) kuruldu (1960).
Bu dönemde, sanayi daha çok demir-çelik, çimento, kâğıt, kimya, petrol rafinerisi, alüminyum ve madencilik alanında yoğunlaştı.
Ekonomide ithalata bağımlılık ve ihracatta durgunluk yaşanmasına rağmen
1960’lı yıllarda Avrupa’ya giden işçilerimizin ülkeye döviz transferleri ekonomiye
önemli katkılar sağladı.
Türkiye ekonomisi 1970’lerde ve özellikle bu dönemin ikinci yarısında enflasyon ve dış ödeme güçlükleri dolayısıyla zor günler geçirdi. Bu dönemde istikrarsız
koalisyon hükümetleri, 1973 petrol krizi, 1974 Amerikan ambargosu ve işçi dövizlerindeki azalma ekonomik gerilemeye neden oldu. Türkiye’de 1977 yılında dış ticaret
dengeleri bozulmaya başladı. Ülkede birçok temel malda kuyruklar, karaborsa ve
aşırı fiyat artışı görüldü. Türk lirasının yabancı paralar karşısında değeri hızla düştü.
Ekonomideki bu kötü gidişi önlemek için çeşitli ekonomik programlar hazırlandı. Bu
programlar içerisinde karma ekonomiden serbest piyasa ekonomisine geçişi sağlayan 24 Ocak Kararları önemli bir yer almaktır (1980).
3.Sosyal ve Kültürel Hayat
1960-1980 yılları arasında Türkiye’de köyden kente göç, gecekondulaşma,
işçi sayısındaki artış ve daha önce başlayan sendikal faaliyetlerin yoğunlaşması gibi
37
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
önemli toplumsal değişimler yaşandı. Sanayileşmeyle artan köyden kente göç, çarpık kentleşmenin ortaya çıkmasında etkili oldu.
1960’tan sonra Türk toplumunun sosyoekonomik yapısında görülen değişiklikler edebiyat, sinema ve müzik alanında etkisini gösterdi. 1960’lı yılların ortalarından itibaren ‘’Toplumculuk’’ edebiyatta bir akım olarak ortaya çıktı.
1970’lerden itibaren toplumdaki politikleşmenin hızlanması, çarpık kentleşmenin meydana çıkardığı sorunlar ve işsizliğe bağlı dış göç, edebiyatın başlıca konularını oluşturdu. Attila İlhan, Adalet Ağaoğlu ve Vedat Türkali bu dönem romancıları içerisinde önemli bir yer tutar.
Konularını genellikle halk hayatından ve Kurtuluş Savaşı’ndan alan Kemal Tahir bu döneme damgasını vuran yazarlarımızdandır. Haldun Taner konularını şehir
hayatından seçerken hikâyelerinde ince gülmece ve hiciv anlayışını ustalıkla kullanmıştır. Tarık Buğra ise kişisel yaşantıların yanı sıra toplumsal ve tarihi meseleleri konu
olarak seçmiştir. Yazar roman, hikâye ve tiyatro eserleriyle edebiyatımızda önemli
bir yer edinmiştir. Bu dönem edebiyatında tiyatro, gezi, hatıra, deneme ve eleştiri
türlerinde büyük gelişmeler yaşanmıştır. Gezi, hatıra türünde Yusuf Ziya Ortaç; deneme- eleştiri türünde Nurullah Ataç, Mehmet Kaplan ve Cemil Meriç önemli yazarlarımızdandır.
1960-1970 yılları tiyatro topluluklarının artması, yeni yazarların yetişmesi, yeni
konularla yeni türlerin denenmesi ve seyirci sayısındaki artışla Türk tiyatrosu için
önemli bir dönem olmuştur. Geçmişte başlayan millîleşme ve anti-emperyalist düşüncenin etkisiyle 1970-1980’li yıllar artık yabancı oyunlardan ziyade yerli oyunların
sahnelendiği yıllar olmuştur.
Bu dönemde Türk sineması toplumsal sorunlara ağırlık vererek gelişme göstermiştir. Metin Akpınar, Zeki Alasya, Münir Özkul, Adile Naşit, Şener Şen ve Kemal
Sunal sosyal içerikli konuları güldürü yoluyla işleyen filmlerde rol almışlardır. Orhan
Gencebay’ın başrol oynadığı ‘’ Bir Teselli Ver’’ ile birlikte başlayan arabesk tarzı filmlerin
yanında Amerikan kovboy filmlerinin örnek alındığı Türk filmleri de seyircinin beğenisine sunulmuştur. Bu dönemin önemli erkek oyuncuları arasında Cüneyt Arkın, Kartal
Tibet, Ediz Hun, Tarık Akan, Tanju Gürsu, Tanju Korel; kadın oyunculardan ise Filiz Akın,
Türkan Şoray, Fatma Girik ve Hülya Koçyiğit sayılabilir.1970’lerden itibaren renkli film
sayısı hızla artmasına rağmen televizyonun yaygınlaşması sinemaya olan ilgiyi azalttı.
Yaşanan toplumsal değişim beraberinde yeni anlayışları, farklı fikir hareketlerini, yeni estetik değerleri de getirdi. Kırsaldan göç eden insanların var olan değerleri ile şehir kültürünün kaynaşması ‘’arabesk’’ adı verilen yeni bir anlayışı ortaya
çıkardı. İnsanlar şehir hayatından umduklarını bulamayarak hayal kırıklığı yaşadılar.
Bu durum daha önceki dönemlerde ortaya çıkan arabesk müziğe de yansıdı. 1960’lı
yıllarda bu müzik, Arap müziğinden alınan ezgilere sözler yazılması şeklinde farklılık
gösterdi. Özellikle Orhan Gencebay ile tanınan arabesk müzik, Ferdi Tayfur, Müslüm
Gürses, Hakkı Bulut ve İbrahim Tatlıses ile toplumun büyük kesiminde yaygınlaştı.
38
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
NELER ÖĞRENDİK?
tYumuşama Dönemine geçilmesine ortam hazırlayan gelişmeleri,
tYumuşama Döneminde Doğu ve Batı Blokları arasındaki ilişkileri,
tNükleer silahların sınırlandırılmasına yönelik çalışmaları,
tKüba Buhranı’nın ortaya çıkış nedenleri, gelişimi ve sona ermesini,
tVietnam Savaşı’nın neden ve sonuçlarını,
tKeşmir meselesinin Pakistan ve Hindistan ilişkilerine etkilerini,
tSSCB’nin Afganistan’ı işgal etmesinin uluslararası ilişkilere etkilerini, Batılı
devletlerin ve İslam dünyasının tepkilerini,
tBandung Konferansı’nın önemini ve Bağlantısızlar Hareketi’nin ortaya çıkışını,
tİsrail Devleti’nin kuruluşundan itibaren yayılmacı bir politika izlemesini, bu
politikanın bölge ve dünya barışına etkilerini, ABD öncülüğünde gerçekleştirilen
Camp David Anlaşmalarını,
tİslam Konferansı Örgütü’nün kurulmasını ve faaliyetlerini,
tPetrolün uluslararası ilişkilerdeki yeri ve önemini, OPEC ve OAPEC’in kuruluşunu,
t1980 – 1988 yılları arasındaki İran – Irak Savaşı’nın neden ve sonuçlarını,
tYumuşama Döneminde dünyadaki ekonomi, bilim ve teknoloji, kültürel hayat ve
spor alanlarındaki gelişmeleri,
tYumuşama Döneminde Türk dış politikasında öne çıkan gelişmeleri, Türk –
Yunan ilişkilerini (Kıbrıs meselesi, Yunanlıların Ege adalarını silahlandırması, kıta
sahanlığı, Ege hava sahası sorunu),
tTürkiye’nin Orta Doğu politikası ve Ermeni iddialarını, Ermenilerin terör
faaliyetlerini
tDP iktidarının sona ermesinden sonra siyaset alanındaki gelişmeleri; 12 Eylül
1980 askerî müdahalesi, 1960 – 1980 yılları arasında Türkiye’de ekonomi, sosyal
ve kültürel alanlardaki gelişmeleri öğrendik.
39
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
1. ETKİNLİK
Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun kelimelerle tamamlayınız.
1……………….Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanmasını ifade etmektedir.
2.Türkiye, Yunanistan’ın……………………………… 12 mile çıkarmasını savaş nedeni olacağını açıklamıştır.
3. Bağlantısızlar Hareketi’nin başlamasında …………………………Konferansı’nın
önemli bir yeri vardır.
4. Nükleer silahların sınırlandırılması görüşmeleri ……………. ile …………………
arasında olmuştur.
5. ABD’nin ……………………’de bulunan Jüpiter füzelerini sökmesi karşılığında
SSCB’de …………….’da bulunan füzelerini sökmüştür.
6. Sovyetlerin Afganistan’ı işgaline karşı Afgan…………………… başarılı bir mücadele verdiler.
7. Kıbrıs Türk toplumu 1983’te …………………………………….’ni kurdu.
8. Türk dış temsilciliklerine ve diplomatlarına karşı yapılan Ermeni terör faaliyetlerini
……………….yönlendirmiştir.
9. Türkiye’de 1950’de başlayan………………. iktidarı 27 Mayıs 1960 askerî darbesiyle sona ermiştir.
10.12 Eylül 1980’de iktidarı eline alan Türk Silahlı Kuvvetleri …………………………..
Konseyi’ni oluşturdu.
11. ABD, Kıbrıs Barış Harekâtı üzerine Türkiye’ye ………………….ambargosu başlattı.
12. SSCB’nin Afganistan’ı işgali üzerine milyonlarca Afgan mülteci ………………’a
sığındı.
13. Bağlantısız ülkeler …………..Dünya olarak da adlandırılırlar.
14. İran – Irak Savaşı’nda Suriye ve Libya,……………….’a, diğer Arap devletleri ise
…………….’a destek verdiler.
15. Uzay yarışı …………………. ile …………………… arasında başlamıştır.
40
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
2. ETKİNLİK
Aşağıdaki ifadelerin doğru olanının başına (D), yanlış olanının başına (Y) yazınız.
1.( ) SALT II Antlaşması, Sovyetlerin Afganistan’ı işgal etmesi nedeniyle ABD
Kongresi’nde imzalanmadı.
2. ( ) Küba Buhranı, ABD ile SSCB’yi karşı karşıya getirdi.
3. ( ) Vietnam’a asker gönderilmesi tüm Amerikan kamuoyu tarafından desteklenmiştir.
4. ( ) Keşmir meselesi Pakistan ile Hindistan’ı arasında çatışmalara neden olmuştur.
5. ( ) Bağlantısızlar Hareketi’nin öncüsü Çin ve SSCB’dir.
6. ( ) SSCB, Afgan mücahitlerinin direnişi karşısında Afganistan’dan çekilmek zorunda kaldı.
7. ( ) Camp David Anlaşmaları Mısır’ın, Arap dünyası ile ilişkilerini olumsuz şekilde
etkilemiştir.
8. ( ) İslam Konferansı Örgütü, El – Aksa Camisi’nin kundaklanmasından sonra meydan gelen gelişmeler üzerine kurulmuştur.
9. ( ) Bağlantısızlar Hareketi, ‘’ Barış içinde bir arada yaşama ‘’ ilkesini benimsemiştir.
10. ( ) Bağlantısızlar Hareketi, Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle faaliyetlerini sonlandırmıştır.
11. ( ) İran – Irak Savaşı, Irak’ın Basra Körfezi’ne hâkim olmak istemesinden çıkmıştır.
12. ( )Rus kozmonot Yuri Gagarin uzaya giden ilk insandır.
13. ( ) Türk – Yunan ilişkileri 1954 yılında Kıbrıs meselesine bağlı olarak gerginleşmiştir.
14. ( ) EOKA örgütü Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak isteyen Rumlar tarafından kurulmuştur.
15. ( ) Yunanistan’ın Ege Denizi’nde Türkiye kıyılarına yakın olan adaları silahlandırması Lozan Antlaşması’na uygundur.
41
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
ÜNİTE DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra Yunanistan, Ege adalarını Lozan Barış
Antlaşması’na aykırı bir şeklide silahlandırmıştır.
Buna göre;
I. Yunanistan uluslararası antlaşmalara aykırı hareket etmektedir.
II. Türkiye’nin güvenliği tehlikeye girmiştir.
III. Yunanistan, Lozan Barış Antlaşması’ndan doğan haklarını kullanmıştır.
yargılarından hangilerine ulaşılabilir?
A. Yalnız I
B. Yalnız II
C. I ve II
D. I, II ve III
2. Aşağıdakilerden hangisi II. Dünya Savaşı’ndan sonra Türk – Yunan ilişkileri
üzerinde etkili olmamıştır?
A.
B.
C.
D.
NATO’ya üyelik
Ege adaları
Kıta sahanlığı
Kıbrıs
3. Aşağıdakilerden hangisi 1980 – 1988 yılları arasında meydana gelen Irak – İran
Savaşı’nın bölge dışında da etkili olduğunu göstermektedir?
A.
B.
C.
D.
Savaşın uzun süre devam etmesi
Yaklaşık 1 milyon insanın ölmesi
Her iki ülkede de sanayi merkezlerinin tahrip olması
Petrol fiyatlarının yükselmesi
4. Aşağıdakilerden hangisi 1948 Arap – İsrail Savaşı’nda İsrail’e karşı savaşan
devletlerden biri değildir?
A.
B.
C.
D.
Mısır
Ürdün
Suriye
Tunus
5. Aşağıdakilerden hangisi ABD’nin 1975 – 1978 yılları arasında Türkiye’ye silah
ambargosu uygulamasına gerekçe olmuştur?
A.
B.
C.
D.
42
Sismik -1 gemisinin Ege’deki faaliyetleri
Türkiye’nin SSCB ile yakınlaşması
Kara sularını 6 mile çıkarması
Kıbrıs Barış Harekâtı’nı gerçekleştirmesi
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
6. SSCB’nin Orta Doğu’da etkinliğini artırmasına neden olan gelişme
aşağıdakilerden hangisidir?
A.
B.
C.
D.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulması
Arap – İsrail Savaşları
Körfez Savaşları
İran – Irak Savaşı
7. İsrail 1978 Camp David Anlaşmaları sonucu aşağıdaki toprakların hangisinden
çekilmiştir?
A.
B.
C.
D.
Golan Tepeleri
Batı Şeria
Kudüs
Sina Yarımadası
8. Yunanistan’ın, 1974 yılında Türkiye’nin Ege Denizi’nde petrol aramasına
karşı çıkması Türkiye ile aşağıdakilerden hangisinin ortaya çıkmasına neden
olmuştur?
A.
B.
C.
D.
9.
Kıbrıs sorunu
Kıta sahanlığı sorunu
Nüfus mübadelesi sorunu
FIR hattı sorunu
I. Yunanistan
II. ABD
III. Irak
Kıbrıs Barış Harekâtı Türkiye’nin yukarıdaki devletlerden hangileriyle ilişkilerinin bozulmasına neden olmuştur?
A. Yalnız I
B. Yalnız II
C. I ve II
D. I, II ve III
10. 1955 yılında Endonezya’da toplanan ve yeni bağımsızlığını kazanan Asya ve
Afrika ülkelerini bir araya getirerek Bağlantısızlar Hareketi’ni başlatan konferans
aşağıdakilerden hangisidir?
A.
B.
C.
D.
Bandung
Potsdam
Yalta
Kyoto
43
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
11. Aşağıdakilerden hangisi ile Arap ülkelerinin İsrail’e karşı birlikte hareket etme
politikası sona ermiştir?
A.
B.
C.
D.
Camp David Anlaşmaları
İran – Irak Savaşı
Irak’ın Kuveyt’i işgali
SALT – 1 Anlaşması
12. Camp David Anlaşmaları aşağıdaki devletlerden hangileri arasında
imzalanmıştır?
A.
B.
C.
D.
Mısır – İsrail
ABD – Mısır
Filistin – İsrail
ABD – SSCB
13. ABD, aşağıdakilerden hangisi ile ilk defa nükleer füze tehdidi altına girmiştir?
A.
B.
C.
D.
Kore Savaşı
Vietnam Savaşı
Küba Buhranı
İran – Irak Savaşı
14. Aşağıdakilerden hangisi Yumuşama Dönemi sürecinde meydana gelen
çatışmalardan biri değildir?
A.
B.
C.
D.
Küba Buhranı
Vietnam Savaşı
Keşmir meselesi
İsrail Devleti’nin kuruluşu
15. Vietnam Savaşı’nda Kuzey Vietnam’a destek veren devletler aşağıdakilerden
hangisinde doğru olarak verilmiştir?
A.
B.
C.
D.
44
ABD – İngiltere
SSCB – Çin
Japonya – Çin
SSCB – Fransa
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
16. Aşağıdakilerden hangisi Petrol İhraç Eden Ülkeler Teşkilatı üyeleri arasında
değildir?
A.
B.
C.
D.
İran
Irak
Azerbaycan
Kuveyt
17. Uzay yarışı aşağıdaki devletlerden hangileri arasında başlamış ve sürmüştür?
A.
B.
C.
D.
18.
ABD – Çin
ABD – SSCB
İngiltere – Almanya
İngiltere – Fransa
I. Enosis
II. Eoka
III. ASALA
Yukarıdakilerden hangileri Yunanistan’ın Kıbrıs’ı ilhak etme girişimleriyle ilgi-
lidir?
A. Yalnız I
B. I ve II
C. I ve III
D. I, II ve III
45
2. ÜNİTE
KÜRESELLEŞEN DÜNYA
Yukarıdaki görsellerle dünyanın her yerinde karşılaşılması ne anlama gelmektedir?
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
NELER ÖĞRENECEĞİZ?
Bu ünitenin sonunda:
1. SSCB’de değişim ve sonuçlarını,
2. SSCB’nin dağılmasını, bu durumun Doğu Avrupa ve dünya güçler dengesine
etkilerini, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin kurulmasını,
3. Doğu Bloku’nun dağılmasından sonra Avrupa’da meydana gelen gelişmeleri,
4. Avrupa Birliği’nin genişleme sürecini ve Türkiye ile ilişkilerini,
5. Yeni oluşum sürecinde Balkanların durumunu, Yugoslavya’nın dağılmasını,
6. Orta Doğu ve Afrika’daki gelişmeleri, Körfez Savaşlarını ve Türkiye’ye etkilerini,
7. Orta Doğu’da su sorununu ve devletler arası ilişkilere etkisini,
8. Dünyadaki bilimsel ve teknolojik gelişmelerle, küreselleşme ve etkilerini,
9. Türkiye’nin, Rusya Federasyonu, Kafkaslar, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri,
Orta Doğu ve Balkanlar ile ilgili politikalarını,
10. 1980 sonrasında Türkiye’de siyasi, kültürel ve sosyal hayat alanlarındaki gelişmeleri,
11. Küresel sorunları ( küresel ısınma, Kyoto Protokolü, çevre kirliliği, nüfus artışı
ve işsizlik, yetersiz beslenme ve açlık, uluslararası terör, salgın hastalıklar ) öğreneceğiz.
ANAHTAR KAVRAMLAR
GLASTNOT
PERESTROİKA
MAASTRİCHT
KRİTERLERİ
GÜMRÜK
BİRLİĞİ
İNTİFADA
KÜRESEL
ISINMA
KÜRESELLEŞME
ASİMİLASYON
48
TERÖRİZM
KYOTO
PROTOKOLÜ
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
A.SSCB’DE DEĞİŞİM VE SONUÇLARI
Harita. 02.01: SSCB ve Doğu Bloku Ülkeleri
49
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
1.SSCB’de Politika Değişiklikleri ve Nedenleri
Soğuk Savaşın taraflarından biri olan Doğu Bloku 1980’lerden itibaren büyük
bir değişime mecbur kalmıştı. SSCB’nin mevcut sistemi işlemez durumdaydı. Buna
rağmen SSCB bütün kaynaklarını nükleer silahlanmaya aktararak dünyadaki güçlü konumunu sürdürmek istiyordu. Fakat SSCB mevcut hâliyle bu yarışı sürdürecek
güce sahip değildi.
Aynı zamanda
SSCB’nin uydusu konumunda olan Sosyalist Blok içindeki
ülkelerde, daha fazla
özgürlük ve bağımsızlık isteğiyle toplumsal
olaylar başlamıştı. Mihael Gorbaçov, Ocak
1987’de glastnostu,
kasım ayında ise perestroikayı açıkladı.
Resim. 02.01: Mihael Gorbaçov
Gorbaçov bu hamlesiyle Sovyet komünizminin yapısını değiştirmeye karar vermişti.
Gorbaçov açıklık ve yeniden yapılanma programlarıyla, komünist iktidarının
tepki çeken baskıcılığını, demokratik bazı uygulamalarla halk egemenliğine yaklaştırmak istiyordu. Ayrıca ekonomik yapıda radikal değişikliklerle ülke ekonomisini
canlandırmayı, ekonomiye yeni bir dinamizm kazandırmayı ve Sosyalist Blok içindeki toplumsal olayları yatıştırmayı hedefliyordu. Böylece devlet yönetimi daha demokratikleşecek, ülke ekonomisi düzeltilerek ABD ile rekabet edebilecek hâle gelinecekti.
BİLGİ NOTU
Perestroika ‘’ yeniden yapılandırma ’’ anlamına gelmektedir. SSCB’de siyasi ve
ekonomik merkeziyetçiliğin kaldırılmasına yönelik faaliyetleri kapsar. Gorbaçov’a
göre SSCB’deki üretim faaliyetleri 1930’ların anlayışına dayanıyordu. Bu nedenle
günün ihtiyaçlarına cevap vermekten uzaktı. Bu durum yeniden yapılanmayı gerekli kılıyordu. Öncelikle devlet mülkiyetinin yerini özel mülkiyet alacak, piyasa
ekonomisine geçilecek, özelleştirme ve yabancı sermayenin çekilmesi sağlanacaktı. Bunlar açıklık politikası içinde yapılacaktı. Glastnost ( açıklık), perestroika politikasının bir devamıdır. Seçimleri demokratikleştirme, parti içi demokrasiyi geliştirme, basın, sanat ve bilime daha fazla özgürlük sağlama, sivil toplum örgütlerine
özgürce faaliyet gösterme imkânı verilmesi glastnostun amaçlarındandır.
50
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
2.SSCB’nin Dağılması
Gorbaçov perestroika ile siyasi sistemi, devlet örgütünü ve hükümet yapısını yeniden düzenlemeyi hedeflemişti. Bunun için Gorbaçov, SSCB içindeki Letonya,
Estonya ve Litvanya gibi cumhuriyetlerde başlayan bağımsızlık hareketlerine ve milliyetler sorununa çözüm bulmak için Aralık 1990’da ‘’Egemen Devletler Birliği Antlaşması’’ fikrini ortaya attı. Gorbaçov bu antlaşma ile SSCB içindeki cumhuriyetler
arasında daha sıkı bir ekonomik iş birliği isterken, birlik içindeki en büyük cumhuriyet olan Rusya Federasyonu’nun lideri Boris Yeltsin, Mayıs 1990’da serbest pazar
ekonomisi ve ekonomik bağımsızlık isteyerek Haziran 1990’da bağımsızlığını ilan etmişti. Aynı zamanda SSCB içindeki birçok cumhuriyet de bağımsızlığını ilan etmişti.
Gorbaçov’un öne sürdüğü ve 10 cumhuriyet tarafından kabul edilen ‘’Egemen
Devletler Birliği Antlaşması’nın ‘’ 20 Ağustos 1991 günü imzalanması kararlaştırıldı.
SSCB’ye bağlı cumhuriyetlerdeki bağımsızlık ilanlarına karşı Gorbaçov’un gerekli tedbirleri almadığını düşünen ve ‘’Egemen Devletler Birliği Antlaşması’na ‘’ karşı olan ordu içindeki bazı komutanlar, bakanlar ve KGB liderinin aralarında bulun
duğu bir grup 18 Ağustos 1991’de Gorbaçov’a karşı bir darbe yaptı. Gorbaçov ve
ailesi Kırım’da ev hapsine alındı. 19 Ağustos 1991 günü tanklar Rusya Federasyonu
Parlamentosu’nu çembere alırken, Boris Yeltsin darbeyi yapanlara karşı halkı her yerde gösteri ve grevler yapmaya çağırdı.
Yeltsin’in
çağrısı
hem
halktan hem de
Batılı devletlerden büyük destek gördü. Kısa
süre sonra darbe yapanlar dağılmak zorunda
kalırken, Yeltsin
halk gözünde
kahramana dönüştü. Karışıklıktan yararlanan
SSCB’ye
bağlı
cumhuriyetlerin
Resim. 02.02: Boris Yeltsin Tank Üzerinde
tamamına yakını bağımsızlıklarını ilan etti. 19 Ağustos 1991’de Kremlin Sarayı’na 1917’den önceki Rus bayrağının çekilmesi, SSCB’nin tarihteki ömrünü doldurduğunun işaretiydi.
Moskova’ya dönen Gorbaçov 24 Ağustos’ta Sovyetler Birliği Komünist Partisi liderliğinden istifa etti ve aynı gün partinin faaliyetlerine son verildi.
51
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
Devlet Başkanlığı görevine bir süre daha devam eden Gorbaçov, 25 Aralık
1991’de bu görevinden de istifa etti ve yerine Boris Yeltsin geçti.
3.SSCB’nin Dağılmasının Doğu Avrupa’ya Etkileri
Gorbaçov’un ‘’Her ulus istediği kalkınma yolunu seçme, kendi kaderini tayin
etme, topraklarını ve insan kaynaklarını istediği gibi kullanma hakkına sahiptir. ‘’
açıklaması Doğu Avrupa’da da etkisini gösterdi. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Sovyet
hegemonyasına karşı ilk başkaldırıyı gerçekleştiren Çekoslovakya, Macaristan ve Polonya başta olmak üzere Doğu Avrupa’daki tüm Sovyet uydusu ülkelerdeki aydınlar
ve milliyetçiler harekete geçti.
Kısa süre sonra bu ülkelerdeki sosyalist yönetimler yıkıldı ve bu devletler
SSCB’ye karşı bağımsızlıklarını ilan ettiler. Bu devletlerden Çekoslovakya hiçbir çatışma olmadan Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olarak ikiye ayrıldı.
4.SSCB’nin Dağılmasının Dünya Güçler Dengesi Üzerine Etkileri
1991 yılında SSCB’nin dağılması ile Doğu Bloku çöktü. Kontrol, Batı Bloku’nun
dolayısıyla ABD’nin eline geçti. Artık ABD, dünyanın lider ülkesi ve tek süper gücü
olarak görülmeye başlandı. SSCB’ye üye olan devletlerden bazıları Rusya Federasyonu önderliğinde Bağımsız Devletler Topluluğu’nu kursalar da SSCB’nin dünya üzerindeki etkisine sahip olamadılar.
2001’de ülkesindeki terör olaylarını gerekçe gösteren ABD, Ekim 2001’de
Afganistan’a, nükleer silahlanmayı önlemek iddiasıyla Mart 2003’te Irak’a askerî
müdahalede bulundu. Afganistan müdahalesi ABD’ye önceden SSCB kontrolünde
bulunan Orta Asya’daki zengin enerji kaynaklarına yakın olma imkânı verdi. Irak’a
yaptığı müdahale ve sonrasındaki gelişmeler, petrol bakımından çok zengin olan
Basra Körfezi bölgesinin kontrolünün ABD’nin eline geçmesini sağladı.
Avrupa Birliği, ABD’ye karşı bir dengeleyici güç unsuru olmaya çalıştıysa da
İngiltere’nin ABD’nin yanında yer almasından dolayı başarılı olamadı. Rusya ise son
yıllarda tekrar eski gücüne ulaşmak için yoğun bir çaba içine girdi. Çin askerî, siyasi ve ekonomik yönden son dönemlerde önemli bir güç merkezi hâline gelirken
Hindistan da gösterdiği teknolojik gelişmelerle ön plana çıktı. 1996’da Çin, Rusya,
Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın ‘’Şanghay Beşlisi’’ adı ile kurdukları iş birliği
yapılanması 2001’de Özbekistan’ın katılımıyla ‘’Şanghay İş Birliği Örgütü’’ adını aldı.
Enerjinin bütün dünyada devletlerarası ilişkilerde ağırlık merkezi hâline geldiği günümüzde enerji kaynakları bakımından son derece zengin, genç nüfusa sahip, ekonomik yapısı güçlü bu örgütlenme, artık dünya da önemli bir güç hâline gelmiştir.
52
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
B.ASYA’DA YENİDEN YAPILANMA
1.Türk Cumhuriyetleri Bağımsız Oluyor
Harita. 02.02: SSCB’nin Dağılması Üzerine Bağımsız Olan Türk Cumhuriyetleri
Rusya’da 1917 İhtilali sırasında Bolşeviklerin ‘’Milletler kendi kaderlerini tayin
edebilecekler ve bağımsız devletler kurabilecekler.’’ sözleri üzerine Türklerde oluşan
bağımsızlık umudu, ihtilal sonrasında hüsran ile sonuçlanmıştı. Yeni Sovyet yönetimi Türklerin bağımsızlıklarını tanımayarak topraklarını işgal etmiş, Türklerin ellerinde bulunan verimli topraklar ve zengin maden yatakları Sovyet sanayisinin ham
madde merkezi hâline gelmişti.
Gorbaçov’un açıklık ve yeniden yapılanma politikaları Türklerin bağımsızlıklarını kazanmaları için bir fırsat oldu. SSCB’nin dağılmasıyla Türkler bağımsızlıklarını
elde ettiler. Türkiye daha bağımsızlıklarını ilan ettikleri günden itibaren bu kardeş
devletlerle yakından ilgilenmeye başlamış, onlara örnek olarak Batı’ya açılan pencereleri olmuştur.
a.Azerbaycan
Resim. 02.03: Azerbaycan Bayrağı
53
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
Bolşeviklerin 1917’de yayınladıkları bildiride, milletlerin kendi kaderlerini kendilerinin çizeceklerini ve bağımsız devletlerini kurabileceklerini belirtmeleri üzerine
1918’de Azerbaycan, Mehmet Emin Resulzade önderliğinde bağımsızlığını ilan etti.
Fakat bir süre sonra SSCB’nin bu bağımsızlık ilanını tanımayarak kuvvet kullanması
sonucu Azerbaycan tekrar SSCB yönetimine girdi.
Azerbaycan özellikle Stalin döneminde baskıcı bir politika ile yönetildi ve bu
durum SSCB’nin dağılmasına kadar devam etti. Gorbaçov’un iktidara gelmesiyle
SSCB’de başlayan değişim sonucu Azerbaycan’da da bağımsızlık hareketleri tekrar
başladı. Ebulfez Elçibey’in önderliğinde Halk Cephesi adıyla bir teşkilat kuruldu.
SSCB’nin dağılmasından sonra 1991’de yeniden bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan ’ı ilk tanıyan ülke Türkiye oldu. 1992’de devlet başkanı olan Ebulfez Elçibey döneminde Türkiye- Azerbaycan ilişkileri büyük gelişme gösterdi.
1993’te cumhurbaşkanı olan Haydar Aliyev’in ‘’biz bir millet iki devletiz.’’ sözleri
Türk-Azeri ilişkilerine egemen olmuştur. 2003 yılında Haydar Aliyev’in yerine cumhurbaşkanı seçilen İlham Aliyev döneminde de iyi ilişkiler devam etmektedir.
Azerbaycan’ın petrol gelirleriyle güçlenmesi, topraklarında 30 milyona yakın
Azeri Türkü’nün yaşadığı İran’ı tedirgin etmektedir. Ayrıca Karabağ sorunu nedeniyle
Ermenistan, Azerbaycan’ın gelişmesini istememektedir.
Zengin petrol ve doğal gaz yataklarına sahip olan Azerbaycan’ı Rusya, ABD ve
Batılı devletler bir nüfuz mücadele alanı olarak görmektedir. Azerbaycan, Türkiye’nin
de aracılığıyla ABD ve Batı ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmeye çalışmaktadır. ABD, Türkiye ve Batılı devletlerin desteği ile Bakü-Tiflis- Ceyhan petrol boru hattı İran, Rusya
ve Ermenistan’ın bütün karşı çıkmalarına rağmen hayata geçirilmiştir.
Harita. 02.03: Bakü – Tiflis – Ceyhan Petrol Boru Hattının Takip Ettiği Güzergâh
54
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
. Dağlık Karabağ Sorunu
Nüfusunun büyük çoğunluğu Türk olan ve Azerbaycan toprakları içinde yer
alan Dağlık Karabağ’a XIX. yüzyılın başlarından itibaren Rusya tarafından Ermeniler
yerleştirilmiştir. Ermenilerin bölgede hâkimiyet kurmak istemelerinin çatışmalara
sebep olması üzerine Dağlık Karabağ’a 1923’te SSCB tarafından özerk bölge statüsü
verilmiştir. Ruslar, Stalin dönemi başta olmak üzere Karabağ’a Ermeni nüfusu yerleştirme politikasını devam ettirmişler ve Ermenileri çoğunluk hâline getirmişlerdir.
1985’ten sonra SSCB’deki iç gelişmelerden faydalanan Ermenistan, Karabağ’ı kendisine bağlamak istemiştir. Bu istek Azerilerin tepkisine neden olmuştur.
Şubat 1988’de çoğunluğu Ermenilerden oluşan Karabağ parlamentosunun
Ermenistan’a katılma kararı, Ermeniler ile Azeriler arasında önce çatışmaya, sonra da
bir savaşa dönüşmüştür. Gelişmeler üzerine 1990’da Moskova Hükümeti, yayınladığı bir kararname ile bölgedeki yasal olmayan tüm silahlı kuruluşların kapatılmasını
ve silahların teslim edilmesini istemiştir. Azerilerden silahlar toplanırken Ermenistan
Meclisi bu kararnameyi kendi topraklarında uygulamamıştır. Azerilerin tamamen
silahsız kalması üzerine Karabağ, Ermenistan tarafından işgal edildi. Hocalı başta olmak üzere birçok kentte çok sayıda sivil öldürülmüş veya göçe zorlanmıştır. Bugün
BM’nin ve birçok uluslararası kuruluşun Ermenistan ’a Karabağ’daki işgali sona erdirerek çekilmesi yönünde yaptıkları telkinlere rağmen işgal hâlâ devam etmektedir.
Resim. 02.04: Ermeniler Hocalı’da Çok Sayıda Azeri’yi Katletmiş ve Göçe Zorlamışlardır.
55
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
Harita. 02.04: Ermeni İşgali Altındaki Dağlık Karabağ
b. Kazakistan
Bolşevik
İhtilali
sonrasında 1917’de bağımsızlığını ilan eden
Kazaklar 1920’de SSCB
egemenliğine
girmek
zorunda kaldı. SSCB sanayisinin ham madde
kaynağı
konumunda
olan Kazakistan’ın nüfus
yapısı, 1921’den itibaren
Rus nüfusu yerleştirilerek Kazaklar aleyhine
değiştirilmiştir. SSCB’nin
izlediği
politikalardan
Resim. 02.05: Kazakistan Bayrağı
hoşnut olmayan Kazaklar, 1985’ten sonra SSCB’deki değişimlerden yararlanarak bağımsızlık için harekete
geçtiler. Gorbaçov tarafından Kazakistan’ın başına getirilen Nursultan Nazarbayev,
SSCB ’nin dağılmasından sonra 1991’de bağımsızlığını ilan etti. Kazakistan’ı tanıyan
ilk devlet Türkiye oldu.
Kazakistan’daki büyük petrol, uranyum, demir, altın ve kurşun rezervleri, ABD
başta olmak üzere bütün Batılı ülkelerin ilgisini çekmiştir. Dünyadaki kromun %26’sı,
altının %20’si, uranyumun %17’si Kazakistan’dadır. Kazakistan’daki Türk yatırımları
ABD’den sonra ikinci sırada yer almaktadır.
Kazakistan SSCB tarafından kapatılan Kazak okullarını yeniden açmış ve eğitimde seferberlik başlatmıştır. Ayrıca çok sayıda Kazak öğrenci Türkiye’de yüksek
56
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
öğrenim görmektedir.
1993’te Türkiye ve Kaza
kistan’ın ortak katkıları
ile Kazakistan’da Ahmed Yesevi Uluslararası
Türk- Kazak Üniversitesi kurulmuştur.
Resim 02.06: Ahmed Yesevi Uluslararası Türk – Kazak Üniversitesi
c. Kırgızistan
Kırgızistan SSCB’nin dağılması üzerine 31 Ağustos
1991’de bağımsızlığını ilan
etti. Türkiye, Kırgızistan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülkedir.
Türkiye, Kırgızistan’ın tanınması, uluslararası ve bölgesel kuruluşlara kabulü konularında
Resim 02.07: Kırgızistan Bayrağı
destek olmuştur. Kırgızistan 1991’deBağımsız
Devletler Topluluğu’na (BDT), 1992’de BM’ye ve
Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı’na (AGİT)
üye oldu. Kırgızistan-Türkiye ilişkileri her geçen
gün daha fazla gelişmektedir. İki ülke arasında
eğitim ve kültürel ilişkileri sağlamlaştırma amacı
ile 1995’te yapılan protokol ile Bişkek’te, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi kurulmuştur. Ayrıca çok sayıda Kırgız öğrenci ülkemizde yükseköğrenim görmektedir. Kırgızistan’ın yetiştirdiği
ve bütün dünyada tanınan önemli bir yazar olan
Cengiz Aytmatov’un romanları ülkemizde de
büyük ilgi görmektedir.
Resim 02.08: Dünyaca Ünlü Kırgız
Yazar Cengiz Aytmatov
Ülke ekonomisi daha çok tarım ve madenciliğe dayalıdır. Ülkede son yıllarda doğal güzelliklerin etkisi ile turizm faaliyetleri de hızlanmakta ve bu da ülke ekonomisine büyük katkı
sağlamaktadır.
57
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
Resim 02.09: Kırgızistan Doğal Güzellikleriyle Büyük Bir Turizm Potansiyeline Sahiptir.
d. Özbekistan
SSCB’nin dağılması üzerine,
31 Ağustos 1991’de Özbekistan bağımsızlığını ilan etti ve İslam Kerimov cumhurbaşkanı seçildi.
Resim 02.10: Özbekistan Bayrağı
Özbekistan, bağımsızlığını
kazandıktan sonra gelişmiş ülkelerle özellikle, ekonomik anlamda
ilişkiler kurarak Orta Asya’nın güçlü
devletlerinden biri hâline gelmiştir.
Bağımsızlığından günümüze kadar
devlet başkanlığını İslam Kerimov
yapmaktadır. Özbekistan ile Türkiye arasında ekonomik kültürel ilişkiler her geçen gün gelişmektedir.
Resim 02.11: Özbekistan’da Çok Sayıda Türk - İslam
Eseri Bulunmaktadır.
58
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
e. Türkmenistan
Türkmenistan toprakları XIX. yüzyılın sonlarına
doğru Rusya’nın egemenliğine girmiştir. Bolşevik İhtilali
sırasında Ruslara karşı bağımsızlık mücadelesi vermişse de 1924’te Türkmenistan,
SSCB’nin egemenliğini kabul etmek zorunda kalmıştır.
SSCB Türkmenistan’ı sanaResim 02.12: Türkmenistan Bayrağı
yisinin ham madde kaynağı olarak görmüş ve Özbekistan’la birlikte topraklarında pamuk üretimini zorunlu
tutmuştur. SSCB yönetimine karşı her fırsatta bağımsızlık mücadelesi başlatan Türkmenlerin bu mücadeleleri Ruslar tarafından çok sert bir şekilde bastırılmıştır.
1985’te Türkmenistan Komünist Partisi Başkanlığına Saparmurad Niyazov getirildi. Türkmenler arasındaki kabileciliği ortadan kaldırıp birliği sağlayan Niyazov, Türkmen dilinin resmî dil olmasını sağladı. Türkmenistan 1991’de bağımsızlığına kavuştu.
Türkmenistan ekonomisinin temeli doğal gaz ve petrolden oluşur. Türkmenistan Orta Asya Cumhuriyetleri arasında en büyük doğal gaz rezervlerine ve yıllık üretim kapasitesine sahiptir. Rusya üzerinden ihraç edilen Türkmenistan doğal
gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya satışı ile ilgili çalışmalar devam etmektedir.
Özbekistan’dan sonra bölgede en fazla pamuk üreten Türkmenistan’ın ihracatının
%20’sini pamuk oluşturur.
Resim 02.13: Türkmenistan Zengin Petrol ve Doğal Gaz
Kaynaklarına Sahiptir.
Türkmenistan’ın
bağımsızlığını tanıyan
ilk ülke Türkiye olmuştur. Türkmenistan- Türkiye ilişkileri hızlı bir şekilde gelişmektedir. İki
ülke arasında Ekonomik
ve Ticari İş Birliği Anlaşması imzalanmıştır.
Ayrıca Latin alfabesine
geçiş, Türkmen öğrencilerin ülkemizde yükseköğrenim görmesi,
Türkmenistan ’da ortak
okullar açılması gibi ça-
59
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
lışmalar yapılmaktadır. Aşkabat’ta bulunan Türkmenistan - Türk Üniversitesi ortak
olarak kurulmuştur.
f. Diğer Türk Toplulukları
2.Bağımsız Devletler Topluluğu
Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT), SSCB’nin dağılmasının ardından 21Aralık
1991’de ‘’Almatı Zirvesi’’ sonucu 11 Cumhuriyetin (Azerbaycan, Ermenistan, Belarus,
Kazakistan, Moldova, Kırgızistan, Rusya, Tacikistan, Türkmenistan, Özbekistan, Ukrayna) katılımı ile kurulmuştur.
Siyasi bir birlik olarak kurulan BDT zamanla üye ülkeler arasında yapılan ekonomik iş birliği ve ortaklık anlaşmalarıyla ekonomik bir özellikle kazanmıştır. Günümüzde BDT, yaklaşık 240 milyonluk nüfusu, dünyanın toplam doğal kaynaklarının
%25’i ve sanayi potansiyelinin %10’una sahip önemli bir güç merkezi hâline gelmiştir.
60
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
Harita. 02.05: Bağımsız Devletler Topluluğu
3. TİKA (Türk İş Birliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı)
TİKA, 24 Ocak 1992’de başta Türk dilinin konuşulduğu ülkeler ve Türkiye’ye
komşu ülkeler olmak üzere; gelişmekte olan ülkelerin kalkınmalarına yardımcı olmak, bu ülkelerle ekonomik, teknik, sosyokültürel ve eğitim alanlarında iş birliğini
geliştirmek amacıyla Dış İşleri Bakanlığına bağlı olarak kuruldu. 1999 yılında da Başbakanlığa bağlandı.
Resim 02.14: TİKA Dünyanın Bir Çok Yerinde Eğitim, Sağlık ve Sosyal Alanlarda Faaliyet
Göstermektedir.
61
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
İlgili ülkelerin kalkınma ihtiyaç ve hedeflerini, ülkemizin önceliklerini göz önüne alarak, yapılabilecek iş birliği ve yardım konularını belirlemek, gerekli program ve
projeleri hazırlamak TİKA’nın öncelikli görevidir. Ayrıca ekonomik, ticari, teknik, sosyal, kültürel ve eğitim alanlarında iş birliğini projeler vasıtasıyla geliştirmek, bağımsız devlet yapılarını güçlendirmek, pazar ekonomisine geçiş çabalarını desteklemek,
TİKA’nın görev ve sorumluluklarındandır.
C. DOĞU BLOKU’NDAN SONRA AVRUPA’DA YENİ
ARAYIŞLAR
Gorbaçov’un 1985 yılında iktidara gelmesiyle başlayan değişim ve gelişmeler
Orta ve Doğu Avrupa’da bulunan SSCB’ye bağlı uydu devletleri de etkiledi ve onları
sistem değişikliğine yöneltti. Zaten daha önce 1953’te Çekoslovakya ve Doğu Almanya, 1956’da Macaristan ve Polonya SSCB hegemonyasına karşı ilk başkaldıran
uydular olmuşlardı. Doğu Avrupa’daki bütün uydu devletler bağımsızlıklarını kazanmak için önce kendi ülkelerindeki komünist partilerin kontrollerinden kurtulma yoluna gitmişler ve genellikle demokratik eylemler yoluyla bunu gerçekleştirmişlerdir.
Romanya’da ise demokratikleşmeye karşı direnen Devlet Başkanı Çavuşesku, halkın
yönetime karşı ayaklanması sonucu görevinden uzaklaştırılmıştır. Doğu Bloku dağılırken, önce COMECON, sonra da Varşova Paktı’na son verildi (1991).
Doğu Bloku’nun yıkılması, Soğuk Savaşın sona ermesine neden oldu. Bu da
1990’lı yılların başlarında dünyada yeni bir durumun ortaya çıkmasına, aynı zamanda güç dengelerinde yeni gelişmelere ve yapılaşmalara yol açtı. SSCB’nin dağılmasıyla bağımsızlığını kazanan devletlerden bazıları BDT’yi kurarken Doğu Bloku’na
dâhil birçok ülke de NATO’ya ve AB’ye üye oldu.
1.İki Almanya’dan Tek Devlete
Resim 02.15: Soğuk Savaşın simgelerinden Berlin Duvarı’nın
Yıkılışı
62
1989’da Demokratik Almanya’nın kendi
vatandaşlarına ülkeden
çıkış vizesi vermesi üzerine on binlerce kişinin
Batılı ülkelerin büyükelçiliklerine sığınarak
iltica talebinde bulunması, uluslararası bir
sorun hâline geldi. Batılı
devletlerin bu sorunun
çözümü konusunda Demokratik Almanya’ya ve
SSCB’ye baskısı ile birlikte Demokratik Alman-
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
ya’daki özgürlük isteyen halk hareketleri sonunda 9 Kasım’da Berlin Duvarı geçişlere
açıldı. İki Almanya arasında gezi ve göç serbestliği başladı. İki kutuplu dünyanın sem
bollerinden biri olan Berlin Duvarı 14 Ocak 1990’dan sonra yıkılmaya başlandı. Federal Almanya Başbakanı Helmut Kohl’ün iki Almanya’nın birleşmesiyle ilgili olarak,
önce sıkı bir iş birliğini sonra da aşamalı şekilde birliği ön gören planını SSCB’nin
kabul etmesiyle 3 Ekim 1990’da iki Almanya resmen birleşti.
2. Avrupa Ekonomik Topluluğundan (AET) Avrupa Birliğine
1957’de imzalanan Roma Antlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğu adını
alan Birlik önce malların gümrük vergisi ödenmeksizin üye ülkeler arasında serbestçe alınıp satılmasını amaçlıyordu. Topluluk ülkeleri arasında gümrük vergileri, planlandığı gibi 1 Temmuz 1968’de kaldırılmıştı. Ancak Roma Antlaşması’nda nihai hedef
sadece ekonomik değil ortak tarım, ulaştırma, rekabet gibi diğer birçok alanda ortak
politikalar oluşturulması, ekonomik ve parasal birlik kurulması, ortak bir dış politika
ve güvenlik politikası oluşturulmalıydı. Özellikle tarım ve ticaret politikaları olmak
üzere ortak politikalar 1960’ların sonunda belirli bir düzene oturmuştu.
7 Şubat 1992’de imzalanan ve Kasım 1993’te yürürlüğe giren Maastricht Antlaşması ile Avrupa Topluluğu, Avrupa Birliği adını aldı.
a.Maastricht Kriterleri
9 – 10 Aralık 1991’de Hollanda’nın Maastricht kentinde bir araya gelen Avrupa
Topluluğu devlet ve hükümet başkanları, üye devletler arasında bir parasal birliğe
geçilmesinin kararını verdiler. Dış politika, güvenlik, adalet ve iç işleri alanlarında
ortak politikaları kapsayan bir siyasal birliğin temellerini attılar. 1992’de imzalanan
Avrupa Birliği Antlaşması’nda (Maastricht Antlaşması), Ekonomik ve Parasal Birliğin
(EPB) aşamaları, bu aşamalarda izlenecek ekonomik ve parasal politikalarla, bu politikaların uygulanması için gerekli kurumsal değişiklikler ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler çerçevesinde, EPB’nin gerçekleştirilmesi doğrultusunda,
üye ülke ekonomileri arasındaki farklılıkların giderilmesi için, ‘’Maastricht Kriterleri’’
olarak adlandırılan yakınlaşma kriterleri tespit edilmiş ve bunlara uyulmaması durumunda uygulanacak yaptırımlar belirlenmiştir.
b. Kopenhag Kriterleri
Avrupa Birliği’nin genişleme yönünde en önemli dönüm noktalarından biri,
AB üyeliği için aranan şart ve kriterlerin belirlendiği Kopenhag Zirvesi’dir. 22 Haziran
1993 tarihinde yapılan Kopenhag Zirvesi’nde Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği’nin genişlemesinin Merkezî Doğu Avrupa Devletlerini kapsayacağını kabul etmiş ve aynı
zamanda adaylık için başvuruda bulunan ülkelerin tam üyeliğe kabul edilmeden
önce karşılaması gereken kriterleri de belirtmiştir.
63
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
Bu kriterlere göre aday ülkeler; demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları,
azınlık hakları ve işleyen bir piyasa ekonomisi alanlarında belirli bir seviyeye gelmiş
olmalıdırlar. AB, bu kriterlere uygun gördüğü birçok Doğu Avrupa ülkesini özellikle
2004 yılından sonra tam üyeliğe almıştır.
c. AB ve Dünya
Doğu Bloku’nun yıkılıp yeni bağımsız devletlerin ortaya çıkmasıyla güçler
dengesinde büyük değişiklikler oldu. Bu durum, uluslararası ilişkileri ve dünyanın
yeniden yapılanmasını önemli ölçüde etkiledi. Avrupa’da ortaya çıkan siyasi boşluğu doldurmak adına AB’nin önemi daha da artmıştır. Zamanla büyük bir ekonomik
güç hâline gelen AB, uluslararası problemleri çözme konusunda yeterli performansı
gösterememiştir. Bunun başlıca sebebi üye devletler arasında farklı siyasi, ekonomik
çıkarların söz konusu olmasıdır. Bu durum üye devletlerin birlikte hareket etmelerini
kısıtlamaktadır.
Başta İngiltere ve Fransa olmak üzere üye ülkeler, kendi iç politik kaygıları ve
millî çıkarları doğrultusunda politika takip etmişlerdir. 1991’den itibaren Yugoslavya
Federasyonu’nun dağılmasıyla baş gösteren Hırvatistan ve Bosna’daki savaşlarda AB
arabuluculuk yapmak ve insani yardım göndermenin ötesinde etkin olmamıştır.
Harita. 02.06: AB’nin genişlemesi
Harita. 02.06: AB’nin Genişlemesi
3. NATO’nun Avrupa’da Genişlemesi
Doğu Bloku’nun yıkılmasından sonra kendi başlarına hareket etme özgürlüklerine kavuşan Doğu Avrupa ülkeleri güvenlik arayışı içine girmişlerdir. Bu ülkeler
NATO’ya girerek güvenlik sorunlarını çözmekle beraber ABD ve Batılı ülkelerle siyasi
64
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
ve ekonomik bağlarını güçlendirmeyi amaçlamışlardır.
Nisan 2008’de Bükreş’te yapılan NATO Zirvesi’nde, Rusya’nın bütün karşı çıkmasına rağmen, Ukrayna ve Gürcistan’ın ileride NATO’ya tam üye olacakları karar altına alınmıştır. Ayrıca Arnavutluk ve Hırvatistan 2009’da üye olma hakkı kazanırken
Makedonya, Yunanistan tarafından veto edilmiştir. Kıbrıs Rum yönetimi de katılım
için başvuru yapmış fakat Türkiye tarafından veto edilmiştir.
Harita. 02.07: NATO’nun Genişlemesi
D. TÜRKİYE VE AVRUPA BİRLİĞİ
1. Türkiye’nin AB Serüveni
a. Ankara Anlaşması ve Katma Protokol
Türkiye, AET’nin kurulmasından kısa bir süre sonra Temmuz 1959’da Topluluğa
tam üyelik için başvurmuştur. AET tarafından verilen cevapta, Türkiye’nin kalkınma
düzeyinin tam üyeliğin gereklerini yerine getirmeye yeterli olmadığı bildirilmiş ve
tam üyelik şartları gerçekleşinceye kadar geçerli olacak bir ortaklık anlaşması imzalanması önerilmişti. Bu gelişmeler sonunda 12 Eylül 1963’te Ankara Antlaşması
imzalanmıştır.
b. Türkiye’nin Gümrük Birliğine Girişi
Türkiye, 14 Nisan 1987’de AB’ye tam üyelik müracaatında bulunmuştur. AB Komisyonu tarafından 1989’da verilen cevapta, Türkiye’nin AB’ye üyelik konusundaki
ehliyeti kabul edilmekle birlikte, gelecekteki genişleme sürecine kadar beklenmesi
65
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
ve Gümrük Birliği sürecinin tamamlanması önerilmiştir. Süren müzakereler sonunda
Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği, 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
c. Avrupa Birliğinin Genişleme Süreci ve Türkiye
Avrupa Birliği, 1993 Kopenhag Zirve Toplantısı’nda aldığı kararlar uyarınca
eski Varşova Paktı ülkeleri olan Orta ve Doğu Avrupa ülkelerini kapsayan bir genişleme süreci başlatmıştır. Türkiye ise genişleme kapsamına alınmamıştır.
Resim 02.16: Avrupa Birliği Bayrağı
12-13 Aralık 1997 tarihlerinde Lüksemburg’da yapılan Avrupa Birliği Zirvesi’nde
Türkiye’nin tam üyeliğe ehliyeti bir kez daha teyit edilmiştir. Buna karşılık, Türkiye
ile AB arasındaki ilişkilerin
gelişmesinin Türkiye’nin siyasi ve ekonomik reformları
sürdürmesine, Yunanistan ile
iyi ve istikrarlı ilişkilere sahip
olmasına ve Kıbrıs sorununun çözümü için BM gözetimindeki müzakereleri des-
teklemesine bağlı olduğu vurgulanmıştır.
10-11 Aralık 1999 tarihlerinde Helsinki’de yapılan AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde Türkiye, oy birliği ile Avrupa Birliği’ne aday ülke olarak kabul edilmiştir. Diğer aday ülkelerin yararlandığı bütün ekonomik haklardan yararlanacağı,
eğitim ve kültür alanlarındakiler başta olmak üzere AB’nin ortak projelerine katılabileceği ifade edilmiştir.
E. YENİ OLUŞUM SÜRECİNDE BALKANLAR
1.Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nin Dağılması
1945’te sosyalist temeller üzerine kurulan Yugoslavya, krallık döneminden itibaren farklı toplulukların siyasi, kültürel, sosyal ve ekonomik nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan sorunları tek parti yönetiminde etnik uyumu sağlayarak aşmayı
amaçlıyordu. Ulusların ayrı siyasi varlığı ve kendi geleceklerini belirleme ilkesini kabul ettiği Yugoslavya’da egemen ulus anlayışının engellenmesi amacıyla siyasi yapı
federalizm olarak belirlendi. Yugoslavya, Slovenya, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Karadağ, Sırbistan, Makedonya Federal Cumhuriyetleri ile Voyvodina ve Kosova özerk
bölgelerinden oluşturuldu. Bu durum özellikle Yugoslavya Krallığı’nda etkin güç durumunda bulunan Sırpları rahatsız etti. Bütün toplulukların dil ve eğitim açısından
66
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
ulusal hakları vardı. Fakat bu kâğıt üzerindeki eşitliğe rağmen Tito Yugoslavya’sında
da krallık döneminde olduğu gibi Sırpların egemenliği ve kuzeyden güneye ekonomik gelişmişlik farkı devam etti.
Tito yönetimi dış politikada Sovyet hegemonyasına karşı duruşu ile SSCB’den
uzaklaşırken Batılı devletlere ve ABD’ye yakınlaştı. Hatta ABD, Yugoslavya’ya askerî
ve mali yardımda bulundu. Bu gelişmeler Yugoslavya’nın COMINFORM’dan ihraç
edilmesine neden oldu. Bunun üzerine Yugoslavya Bağlantısızlar Bloku’nda yer aldı.
Tito’nun 1980’de ölümünden sonra Yugoslavya’yı oluşturan 6 federe cumhuriyetin cumhurbaşkanlarının devleti dönüşümlü olarak yönetmesiyle istikrar korundu. Ancak 1980’lerin başında etkili olan Dünya Ekonomik Buhranı ülkeyi olumsuz
etkiledi. Federe cumhuriyetler arasındaki ekonomik farklılıklar aşırı milliyetçilerin
harekete geçmesi için uygun şartları hazırladı ve Yugoslavya’nın parçalanma süreci
ne girmesine etkili oldu.
Aralık 1987’de Slobodan Miloseviç’in bir darbeyle Sırp Komünist Partisi’nin başına geçmesi ile Avrupa’ nın 4. büyük ordusu olan Yugoslavya Federal Ordusu , Sırpların kontrolüne geçti. Slovenya Cumhuriyeti Parlamentosu 2 Temmuz 1990’da da
bağımsızlığını ilan etti. Bunu Hırvatistan Parlamentosunun bağımsızlık kararı takip
etti. Böylece Yugoslavya’da parçalanma süreci başlamış oldu. Sırpların kontrolündeki Yugoslav Ulusal Ordusu ve onun silahlandırdığı Sırp milisleri harekete geçti.
Böylece Yugoslavya’da iç savaş başlamış oldu. Aynı yıl içinde Makedonya ve BosnaHersek de bağımsızlıklarını ilan edince Yugoslavya’yı oluşturan altı devletten dördü;
Slovenya, Hırvatistan, Makedonya ve Bosna- Hersek devletten ayrılmış oldular.
Resim 02.17: Bosna Hersek’te Bir Osmanlı Eseri; Mostar Köprüsü
Almanya ise tarihi,
dinî, kültürel
bağlarının
da
etkisiyle
23
Aralık’ta
Slovenya ve
Hırvatistan’ın
bağımsız
lıklarını
tanıdı. BosnaHersek’i tanımadığı gibi
Bosna’ya uygulanan silah
ambargosunun kalkmasına da karşı
çıktı.
67
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
27 Nisan 1992’de Sırbistan ve Karabağ, Yugoslavya Federal Cumhuriyeti’ni;
Temmuz 1992’de ise Hırvatistan’ın desteğini alan Bosnalı Hırvatlar ‘’Hersek- Bosna
Cumhuriyeti’’ni kurdular. Ocak 1993’te de Sırplara karşı ortak mücadele eden Boşnak ve Bosnalı Hırvatlar anlaşmazlığa düşerek kendi aralarında savaşmaya başladı.
Bu durum Sırpların işini daha da kolaylaştırdı.
Harita. 02.08: Yugoslavya’nın Dağılışı
Sırpların etnik temizlik harekâtından kurtulmak isteyen çoğunluğu kadın ve
çocuklardan oluşan yaklaşık 500. 000 kişinin Batı Avrupa ülkelerine sığınmaya çalışmaları üzerine Almanya, Avusturya, Macaristan, Hırvatistan ve İtalya sınırlarını
mültecilere kapattı. 12 Ağustos 1992’de BM Yüksek Mülteciler Komisyonu 28 000
Boşnak mülteciyi kabul etmeyerek geri gönderdi. Bu karar Sırpların etnik temizlik
harekâtını kolaylaştırdığı gibi aynı zamanda cesaretlendirdi.
Rusya, Yugoslavya krizinde başından beri tarihi, dini ve kültürel bağlarından
dolayı Sırplar desteklemişti. Fakat Sırp milliyetçiliğinin taşkınlıkları ve Rusya ile Batı
arasında gelişmeye başlayan güçlü ilişkiler Rusların Bosnalı Sırplara verdiği desteği
sınırlamasına neden oldu.
Temmuz 1995’te General Ratko Mladiç komutasındaki Sırp güçleri, daha önce
BM Güvenlik Konseyi tarafından ‘’güvenli bölge’’ ilan edilmiş olan Doğu Bosna’daki
Serebrenika’yı işgal etmiş; genç, yaşlı demeden Bosnalı Müslümanlardan binlerce
sivili topluca katletmiştir.
Tüm dünyayı ayağa kaldıran bu katliam, NATO’yu da harekete geçirmiş ve 30
Ağustos 1995’te Sırp hedeflerine yönelik kapsamlı hava operasyonları başlatılmıştır.
Üç hafta süren bu harekât sonunda Sırplar ateşkes yapmayı kabul etmiştir.
68
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
Sırpların bölgeden çekilmek istememesi ve katliamlara devam etmesi üzerine 30
Ağustos -14 Eylül 1995 arasında NATO Hava Kuvvetleri,
havadan Sırp hedeflerine taarruzda bulunarak Sırpların
Saraybosna’nın 20 km gerisine
çekilmesini sağladı. 14 Aralık
1995’te Yugoslavya Federal
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı
Slobodan Miloşeviç ve Hırvatistan Cumhurbaşkanı Franyo
Tucman ve eski Bosna- Hersek
Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç tarafından Dayton Antlaşması imzalanarak Bosna Savaşı sona erdi.
Resim 02.18: Sırplara Karşı Yıllarca Mücadele Veren Bosna
Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç
Savaş sonrasında eski Yugoslavya için oluşturulan
Uluslararası
Ceza
Mahkemesi, hem
Sırpların hem de
Hırvatların, ele geçirdikleri bölgelerde
etnik temizlik yaptığını ifade etmiştir.1992 - 1995 yılları
arasında ki bu olay- Resim 02.19: Sırplar Tarafından Toplu Hâlde Öldürülen Boşnakların
Tabutları
larda uluslararası Kızılhaç Örgütü’nün verilerine göre Bosna Hersek’te 35. 000’i çocuk, toplam 312.000
kişi hayatını kaybetmiş ve 2 milyon Boşnak evini terk etmek zorunda kalmıştır.
2. Arnavutluk’ta Demokratikleşme Süreci
XV. yüzyılda Osmanlı hâkimiyetine giren Arnavutluk, 1912’de bağımsız oldu.
II. Dünya Savaşı’nda İtalyanlar tarafından işgal edilen Arnavutluk Enver Hoca liderliğinde, İtalyan ve Almanlara karşı mücadele verdi ve savaş sonunda Komünist Partisinin yönetimine girdi. Başlangıçta SSCB ile iyi ilişkiler kuran Enver Hoca liderliğin-
69
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
deki Arnavutluk, 1961’de SSCB’den uzaklaştı ve Avrupa’da yalnız kaldı.
Nisan 1985’te Enver Hoca’nın ölümünden sonra Ramiz Alia, Arnavutluk Komünist Partisi liderliğine ve devlet başkanlığına getirildi. Balkanlarda ve Avrupa’da
meydana gelen gelişmeler üzerine Alia, sosyalist rejimi yumuşatmaya yönelik tedbirler almak zorunda kaldı. 1990 başlarından itibaren Arnavutluk büyük bir değişim
içine girerek bir dizi reformlar yaptı. Ramiz Alia, dış ülkelerle münasebetleri geliştirerek uzun yıllardır dış dünyaya kapalı olan Arnavutluk’un dış politikasını temelden
değiştirdi. Hükümet, ekonomide liberalleşmeyi kabul ederken dış sermayenin sınırlı
da olsa ülkeye girmesine izin verdi. Arnavutluk’ta ilk kez 1992’de iktidar partisinin
denetiminde olmakla birlikte çok partili seçimler yapılarak demokrasiye geçiş sağlandı. Son olarak 28 Kasım 1988’de referandumla yeni anayasa kabul edildi. 22 Mart
1992’de yapılan seçimlerde Demokrat Parti birinci parti oldu. Böylece Sosyalist Parti
iktidarına da son verilerek Demokrat Parti liderliğinde bir hükümet kuruldu. Bunun
üzerine Ramiz Alia istifa etmek zorunda kaldı ve cumhurbaşkanlığına Demokrat
Parti Lideri Sali Berişa seçildi. Arnavutluk’un Avrupa Birliği ve NATO’ya üyelik görüşmeleri sürmektedir.
F. ORTA DOĞU VE AFGANİSTAN’DAKİ GELİŞMELER
1. Körfez Savaşları
Irak, İran ile sekiz yıl süren savaş sebebiyle büyük ölçüde borçlanmıştı. Borçlarını ödeyebilmek, sanayileşmesini sürdürmek, ve askerî yönden yeniden güçlenebilmek için, Batılı ülkelerden ve körfez ülkelerinden kredi talebinde bulundu. Irak, kredi isteğine olumlu cevap almayınca Kuveyt’in günlük limitten fazla petrol çıkararak
kendisini zarara uğrattığı iddiasını öne sürerek bu devletten 24 milyar dolar istedi.
Bu isteklerinin kabul edilmemesi üzerine Irak birlikleri, 2 Ağustos 1990 günü Kuveyt
topraklarına girerek bu ülkeyi kendi topraklarına kattığını ilan etti.
Bu işgalle Irak, Basra Körfezi’nin doğusunu ve Kuveyt’teki zengin petrol yataklarını ele geçirerek bölge de daha etkili olmayı amaçlıyordu. Bu durum Orta
Doğu’nun statüsünde ve güç dengelerinde önemli değişmelere yol açarak tehlikeli
bir durumun ortaya çıkmasına neden oldu.
BM Güvenlik Konseyi aldığı kararlarla bu işgali kınayarak Irak’tan, işgal ettiği
topraklardan hemen ve şartsız olarak geri çekilmesini istedi. Verilen olumsuz cevap
üzerine BM Güvenlik Konseyi 6 Ağustosta Irak’a geniş kapsamlı ekonomik ambargo uygulanmasını kabul etti. Avrupa Topluluğu da Irak ve Kuveyt’ten petrol alımına
ambargo koydu ve Irak’a silah satışını yasakladı. Irak’ın Kuveyt’ten çekilmesini sağlamak amacıyla Güvenlik Konseyi kararıyla oluşturulan koalisyon güçlerine ABD ve
Avrupa devletleri ( İngiltere, Fransa, İtalya, İspanya ) yanında Mısır, Bahreyn, Suudi
Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suriye gibi Arap ülkeleri de destek verdi. BM,
Irak’a karşı güç kullanılması kararı alırken Irak’ın kuvvetlerini geri çekmesi için 15
Ocak 1991’e kadar süre tanıdı. Irak’ın verilen süre içerisinde kuvvetlerini çekmeme70
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
si üzerine, Güvenlik Konseyi kararına göre
koalisyon güçleri 17 Ocakta hava saldırısına başladı. Bu saldırılar sonucu Irak, askerî
gücünün büyük bölümünü kaybetti.
Irak askerleri Şubat ayı başında Kuveyt’teki petrol kuyularını ateşe vermeye
başladılar. Koalisyon kuvvetleri 24 Şubat’ta
kara harekâtını başlatarak kısa sürede Kuveyt’teki Irak ordusunu kıskaca aldı. 28
Şubat 1991’de Irak’ın ateşkes isteğinde
bulunması üzerine koalisyon güçleri kara
harekâtını durdurdu.
ABD, bölgeye 150.000 civarında asker sevk etmişti. BM Güvenlik Konseyi’nde
Irak’a zaman tanınması yönünde tartışmaHarita. 02.09: I. Körfez Savaşı Sonunda Irak lar yaşanırken ABD ve İngiltere tarafından
Irak’a saldırı başlatıldı (20 Mart 2003). Dünya kamuoyunun karşı çıkışlarına rağmen saldırıyı genişleten ABD ve İngiliz kuvvetleri 9-10 Nisanda Bağdat’a girdi. Mevcut Irak yönetimi fazla bir direnç gösteremedi.
Yöneticilerin bir bölümü teslim olurken bazıları kaçarak kurtulmayı denedi. Devlet
Başkanı Saddam Hüseyin, 30 Aralık 2006’da idam edildi.
Irak’ta seçimler öngörüldüğü gibi 30 Ocak 2005’te yapıldı. Celal Talabani cumhurbaşkanlığına seçildi. Hükümetin kurulmasının ardından Ekim ayında anayasa referanduma sunuldu ve kabul edildi. Aralıkta yapılan seçimler ile oluşan parlamento,
cumhurbaşkanlığına Celal Talabani’yi tekrar seçti.
2. Filistin Sorunu ve Orta Doğu Barış Görüşmeleri
Resim 02.20: Filistin Lideri Yaser Arafat
Filistin
halkı 1948 Arap-İsrail
Savaşı’nda topraklarının işgal edilmesi üzerine mülteci
konumuna
düştü. 2. Arap- İsrail
Savaşı’ndan sonra
Filistin’i kurtarmak
amacıyla örgütler
kuruldu. 1964’te Yaser Arafat önderliğinde ve Filistin Kur-
71
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
tuluş Örgütü (FKÖ)çatısı altında birleştiler.
FKÖ siyasi çözüm yolları arayarak Batı Şeria ve Gazze’de bir Filistin Devleti’nin
kurulmasına çalıştı. Bu çalışmalar, BM’nin 1974’te FKÖ’yü 4,5 milyon Filistinlinin tek
temsilcisi olarak tanıması sonucunu ortaya çıkardı.
Yılın sonunda işgal altındaki Filistin topraklarında FKÖ’nün yönlendirmesiyle
ayaklanma (intifada) başladı. Arafat’ın ‘’küçük generallerim’’ dediği çocukların tanklara karşı sapanlı mücadelesi ve İsrail’in insan hakları ihlalleri dünyada yankı uyandırdı ve İsrail’i zor durumda bıraktı. 1989’da Yaser Arafat Filistin Devlet Başkanlığına
seçildi.
BİLGİ NOTU
İntifada’yı ( Arapça silkinmek) başlatan olay 8 Haziran 1987’de bir İsrail kamyonunun çarpması sonucu 4 Filistinlinin ölmesidir. Bunun bir kaza değil bilinçli bir
İsrail eylemi olduğu kanısı bölgedeki havayı gerginleştirdi. Bireysel bazı gösteriler
9 Aralık 1987’de yoğun katılımlı kitlesel bir protestoya dönüştü. Yaklaşık iki yıl boyunca devam eden olaylar boyunca, kendilerine taş ve sopalarla saldıran Filistinli
çocuk ve gençlere İsrail askerlerinin silahla karşılık vererek yüzlercesini öldürmesi,
Orta Doğu’da ve tüm dünyada büyük tepkilere neden oldu.
Çağrı ERHAN, Türk Dış Politikası II, ‘’ Orta Doğu’yla ilişkiler ‘’, s.151.
Zamanla İsrail saldırıları, Filistin
yönetim kademesini de hedef almaya
başladı. İsrail, Filistin lideri Arafat’ı 2002
yılında Ramallah’taki teşkilat merkezinde kuşatma altında tuttu. Bu süre içerisinde haberleşme, ısınma ve barınma
gibi en temel ihtiyaçlarından mahrum
bırakılan Arafat teslim olmaya zorlandı.
Aynı yıl içinde İsrail, güvenlik gerekçesiyle Batı Şeria ile arasına sınır boyunca
büyük bir duvarın inşasına başladı.
Harita. 02.10: 2008 Yılında İsrail ve Filistin
Toprakları
72
2008 sonlarında İsrail’in muhalif
Filistinli örgütleri gerekçe göstererek
Gazze üzerine başlattığı saldırılarda çoğunluğu sivil, yüzlerce insan hayatını
kaybetti. Ateşkes ilan edilmesine rağmen Filistin sorunu Orta Doğu’da çö-
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
züm bekleyen önemli
sorunlardan biri olmaya devam etmektedir.
Resim 02.21: İsrail’in Ördüğü Duvar
Resim 02.22: Çocuğunu İsrail Askerlerinin Kurşunlarından Korumaya Çalışan
Bir Filistinli Baba
3. Afganistan’daki Gelişmeler
Şubat 1989’da SSCB birliklerinin çekilmesinden sonra Afganistan’da SSCB destekli Afgan hükümeti ile mücahitler arasında çatışmalar başladı. 1992’de mücahitler, bu savaştan zaferle çıktılar ancak kendi aralarında bölünerek iktidar mücadelesi
içine girdiler. Afganistan’daki bu durumdan yararlanan Molla Muhammet Ömer liderliğindeki Taliban(öğrenciler) grubu, 1996’da Kabil merkez olmak üzere ülkenin
yaklaşık % 70’ini kontrolü altına alarak İslam devletini kurdu.
11 Eylül 2001’de ABD’nin Newyork şehrindeki Dünya Ticaret Merkezi’ne (İkiz
Kuleler) ve ABD Savunma Bakanlığı’na (Pentagon) terör saldırısında bulunuldu.
73
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
ABD bu saldırılardan sorumlu
tuttuğu terör örgütü liderinin
Afganistan’da bulunduğu iddia
ederek kendisine teslim edilmesini istedi. Taliban yönetiminin olumsuz cevap vermesi
üzerine 7 Ekim 2001 tarihinde Afganistan’a hava taarruzu
başlattı. Hava operasyonları
karşısında çaresiz kalan Taliban yönetimi Kasım 2001’de
yönetimden uzaklaştırıldı. Afganistan’da Taliban yönetimi
yıkılarak yerine Hamid Karzai
liderliğindeki hükümet, 22 Aralık 2001’de göreve başladı. Bu
hükümetin ülkede güvenliği
sağlamasına destek olarak BM
Resim 02.23: ABD, Dünya Ticaret Merkezi’ne Yapılan
Güvenlik Konseyi tarafından
Saldırıdan Sonra Afganistan’a Hava Taarruzu Başlattı.
Uluslararası Güvenlik Destek
Gücü (ISAF) kuruldu. Devlet başkanlığı sisteminin yürürlükte olduğu ülkede, 18 Eylül 2005’te yapılan seçimler sonunda oluşun Hamid Karzai başkanlığındaki hükümet
henüz ülkede güvenliği tam olarak sağlayabilmiş değildir.
4. Orta Doğu’da Su Sorunu
Orta Doğu’nun başlıca su kaynaklar: Dicle, Fırat, Asi, Şeria ve Nil nehirleridir. Bu
nehirlerin kaynaklarının ve denizlere döküldükleri yerlerin farklı ülkelerin topraklarında bulunmasından dolayı devletler arasında suyun paylaşılması ile ilgili gittikçe
büyüyen sorunlara sebep olmuştur. Nil Nehri, Mısır, Sudan ve Etiyopya; Şeria Nehri
ise Ürdün, Suriye ile İsrail arasında suyun kullanımı konusunda ciddi sorunlara yol
açmaktadır.
İlk Çağlardan itibaren bölge tarımı için vazgeçilmez olan Fırat ve Dicle sularının paylaşımı konusu 1960’lı yıllardan beri Türkiye ile Irak ve Suriye arasında görüşmelere konu olmakla birlikte 1980’lerde sorun hâline geldi.
BİLGİ NOTU
Murat ve Karasu ırmaklarının birleşmesinden oluşan Fırat, 2935 km uzunluğundadır ve bunun 1170 km’si Türkiye sınırları içindedir. Batman çayının diğer kollarla birleşmesiyle oluşan Dicle, 523 km’si Türkiye sınırları içinde olmak üzere 1900
km’dir.
74
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
1970’li yılların başlarından itibaren Türkiye’nin GAP (Güneydoğu Anadolu
Projesi)’ı uygulamak üzere çalışmalara başlaması, Dicle ve Fırat nehirlerinden yararlanan Suriye ve Irak tarafından tepkiyle karşılandı. Bu iki devlet, diğer Arap ülkelerinden bazılarını da yanına alarak Türkiye’nin bu projesini engellemek için çalışmalar
yaptı. Dünya Bankası’nın proje kapsamındaki kredilerinin kesilmesine neden olan
bu girişimler, projeyi Türkiye’nin kendi kaynakları ile gerçekleştirmesi gerekliliğini
ortaya çıkardı. Türkiye, Atatürk Barajı’nda 13 Ocak 1990’dan itibaren su tutmaya başlayacağını ve bir ay süreyle Fırat Nehri’nin sularının akışını durduracağını açıkladı. Bu
gelişme Suriye ve Irak başta olmak üzere Arap devletlerinin sert tepkisi ile karşılandı.
Böylece Dicle ve Fırat’ın sularının kullanımı ve paylaşılmasından doğan ‘’ su sorunu
‘’ açıkça ortaya çıktı.
Resim 02.24: Fırat Nehri Orta Doğu’nun En Önemli Su Kaynaklarından
Biridir.
1990’lı yıllarda Türkiye ile Suriye ve Irak arasında
devam eden ‘’su
sorunu’’, 1999-2001
yılları arasında bölgede kuraklığında
görülmesiyle gerginliği oldukça artırdı. Türkiye, projeler yoluyla suyun
daha verimli kullanılmasını önerirken Suriye’nin Fırat
ve Dicle için paylaşım tezi sunması
sorunun çözümünü engellemektedir.
G. DÜNYADAKİ GELİŞMELER
1. Bilimsel ve Teknolojik Gelişmelerin Etkileri
Günümüzde insanları etkileyen, bilimsel alanda devrim niteliğindeki en
önemli gelişme nanoteknolojidir. Bu teknolojinin ana teması bir maddenin bir mikrometreden küçük bir ölçüde kontrolüdür ve yine bu uzunluk ölçüsünde cihazların
üretimidir. Nanoteknoloji, makine yapımında, tıp, elektronik, tarım, fizik, havacılık,
uzay araştırmaları, çevre ve enerji üretimi başta olmak üzere birçok alanda yaygın
olarak kullanılmaktadır.
75
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
Tıp dünyasında yeni bir dönem başlatan 1954’teki ilk başarılı böbrek nakli sonrasında organ ve doku nakliyle ilgili çalışmalar özellikle 1980 sonrasında daha da hız
kazanmıştır. Günümüzde artık birçok organın nakli başarı ile gerçekleştirilmektedir.
Organ nakli bekleyen insanların ihtiyacını karşılayacak kadar sağlıklı doku ve organ
vericisinin bulunamaması bilim adamlarını laboratuvar ortamında doku ve organ
üretmek çalışmalarına yöneltti. Bu konuda nano parçacıklar kullanılarak birçok başarılı çalışma yapıldı.
ABD
ile
SSCB
arasında
1957’de SSCB’nin
ilk yapay uyduyu
fırlatmasıyla başlayan uzay araştırmaları
yarışı,
Soğuk Savaş Döneminde iki ülke
arasındaki kültürel ve teknolojik
rekabetin önemli
bir parçası hâline
gelmişti. Yumuşama Döneminde ise çalışmalar
Resim 02.25: Günümüzde Uzay Araştırmaları Hızla Devam Etmektedir.
daha çok uzayı ve
diğer gezegenleri tanımaya yönelik olarak devam etti. ABD başta olmak üzere birçok devlet gönderdikleri uzay araçları ile önemli çalışmalar yaptı. ABD ve SSCB ortak
uzay araştırmaları yapmaya başladı.1990’da Venüs yüzeyine inilerek araştırmalar yapıldı. 1994’te ise Venüs yüzeyinin haritası çıkarıldı. Günümüzde uzay araştırmalarının yoğunlaştığı konu ise dünya dışında, uzayda insanların yaşayacağı gezegenler
olup olmadığıdır. Özellikle Mars gezegeni üzerinde çalışmalar artmıştır.
Bütün bu gelişmelerin yanı sıra 1986’daki Çernobil kazası çevre sorunlarına
duyarlılığı da arttırmıştır. ABD ve Batı Avrupa ülkeleri; yağ kullanımını azaltmak, çöpleri yeniden işlemek, su ve enerji tüketiminde tutumlu davranılmasını sağlamak için
‘’yeşil dostu’’ politikalar izlemeye başlamışlardır. Yeşilliğin ön plana alındığı yerleşme ve konut projeleri hızlı bir şekilde yayılmaktadır. Bu projelerde rüzgâr gücü, gü
neş enerjisi ve dönüştürme teknikleri gibi çevresel enerji kaynaklarından daha çok
faydalanılma yoluna gidilmiştir. Mimarlık alanında gelişmeler doğa dostu, çevreye
zarar vermeyen, kendine yeterli yapılarla ‘’yeşil mimarlık’’ adı verilen yeni bir anlayışı
da ortaya çıkarmıştır.
76
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
2. Küreselleşme ve Etkileri
Son yıllarda sanattan spora, kültürden ekonomiye kadar her alanda en fazla duyulan kelimelerin birisi de ‘’küreselleşme’’dir. En yalın anlamıyla küreselleşme,
‘’Endüstriyel genişlemeye ve kitle iletişim araçlarının yaygınlaşmasına paralel olarak
siyasi, kültürel ve ekonomik düzeydeki çok yönlü toplumsal ilişkilerin dünya çapında yaygınlaşması ’’ olarak tanımlanmaktadır.
1980’li yıllarla birlikte başlayan küreselleşme süreci, 1990’ların başlarında
Doğu Bloku’nun dağılmasıyla hız kazanmıştır. Devletin ekonomideki ağırlığı azalmış, özelleştirme artmış, uluslararası ticaret ve çok uluslu şirketler yaygınlaşmıştır.
Küreselleşme ile dünyadaki geniş kapsamlı siyasi ve ekonomik değişmeler sınır tanımadan bütün dünyayı etkisi altına almıştır. 2008 yılının Ekim ayında ABD’de meyda
na gelen ekonomik krizin dalgalar hâlinde yayılması bunun en son örneğidir.
Bilim ve teknolojideki hızlı gelişmeler, fertleri daha fazla çalışmaya sevk ederek
toplumları rekabete itmiştir. Bu gelişme, yeni haberleşme araç ve malzemelerinin
hayata geçmesi ve bilgi iletişim imkânlarının yaygınlaşması ile daha da hızlanmıştır.
Özellikle iletişim teknolojisindeki hızlı gelişmeler ülkeleri ekonomiden siyasete kadar pek çok alanda birbirine yakınlaştırarak dünyayı adeta ‘’küresel bir köy’’
e dönüştürmüştür. Uydu teknolojisinin sınır ötesi yayıncılığa sağladığı kolaylıklar,
dünyanın en ücra köşesindeki bir toplumun varlığından, kültüründen daha ayrıntılı
bir şekilde haberdar olma imkânı sağlamaktadır.
Ülkeler arası haberleşme ağlarının yaygınlaşması, kültürler arası etkileşime
yeni bir ivme kazandırarak dünyadaki kültürel akışı hızlandırmıştır.
H. DEĞİŞEN DÜNYA VE TÜRK DIŞ POLİTİKASI
TÜRK DIŞ POLİTİKASININ GENEL ÖZELLİKLERİ
SSCB’nin dağılması ve iki kutuplu dünya düzeninin yıkılmasıyla Türkiye’nin temel dış politika dinamiklerinde büyük bir değişim olmuştur. Bu çerçevede Türk dış
politikasının esasları yeniden belirlenmeye çalışılmıştır. Bu dönemde Türkiye, Türk
topluluklarının da bulunduğu Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Doğu ’da siyasi ve ekonomik iş birliği imkânları yakalarken etnik-dinî çatışmaların ortaya çıkardığı güvenlik
sorunlarından olumsuz etkilenmiştir. Körfez savaşlarından sonra Orta Doğu Bölgesi,
Türkiye için güvenlik tehlikesi oluşturan bir alan hâline gelmiştir.
Türkiye’nin jeopolitik konumu siyasi ve ekonomik kazançların yanında güvenlik risklerini de beraberin de getirmektedir. Dünyanın en istikrarsız üç bölgesine
(Balkanlar, Kafkaslar, Orta Doğu)komşu olan Türkiye’nin, doğrudan dâhil olmadığı
pek çok sorundan etkilenmesine sebep olmaktadır.
77
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
1.Rusya Federasyonu
Rusya’nın Hazar petrolleri ve Orta Asya’nın zengin enerji kaynakları üzerindeki etkisini azaltmak isteyen Batılı devletler, Azerbaycan- Gürcistan- Türkiye üzerinden bir enerji koridoru oluşturma politikası izlemiştir. Böylece Türkiye’nin bölgedeki
önemi daha da artmıştır.
2000’li yıllara girilirken Türkiye-Rusya ilişkileri hızlı bir şekilde gelişmeye başlamıştır. Türkiye inşaat sektörü ve tüketim malları konusunda Rusya pazarında eksikliği giderirken, Rusya da Türkiye’nin doğal gaz başta olmak üzere enerji ihtiyacını karşılamak, silah sanayini geliştirmek konusunda fırsatlar sunmaktadır. Şu anda Rusya,
Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı ülke hâline gelmiştir. Bu konuda Rus doğal gazını
Karadeniz’in altından döşenen bir boru hattıyla Samsun’ a ulaştıran Mavi Akım Projesi bir dönüm olmuştur.
2. Kafkasya
Türkiye, siyasi açıdan Kafkasya’daki yeni bağımsız cumhuriyetleri desteklemiş
ve toprak bütünlüklerini korumasına öncelik vermiştir. Ekonomik açıdan da bölge
ülkeleriyle ticari ilişkileri geliştirmek ve Hazar enerji kaynaklarının nakli konusunda
avantajlı bir konum elde etmeyi amaçlamıştır. Ayrıca bölgedeki etnik çatışmaların
azaltılması, mülteci akını ve kaçakçılığı engelleyerek istikrarın sağlanmasına çalış
maktadır. Böylece Türkiye, Kafkasya’da siyasi, ekonomik ve güvenlik boyutu olan bir
politika izlemektedir.
Resim 02.26: Ceyhan Terminalinde Ham Petrol Yükleyen Petrol
Tankerleri
Türkiye ve Azerbaycan’ın siyasi, ekonomik ve stratejik
açıdan ortak menfaatlere sahip olması iki
ülkeyi yakınlaştırmıştır. Özellikle Dağlık
Karabağ sorununda
Türkiye, uluslararası
kamuoyunun aksine
Azerbaycan’ın yanında yer almıştır. Hazar
enerji kaynaklarının
Batıya
nakledilmesi konusunda alınan
mesafeler Türk- Azeri
ilişkilerini daha da geliştirmiştir.
Yapımına 2002’de başlanan Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Petrol Boru Hattı 2005’te
78
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
tamamlanmış ve Azeri petrolünü taşımaya başlamıştır. BTC Petrol Boru Hattı ile paralel olarak geliştirilen Güney Kafkasya Boru Hattı (GKB) ile Azerbaycan doğal gazının Şah Deniz projesiyle Gürcistan ve Türkiye üzerinden dünyaya pazarlanması
hedeflenmektedir.
Türkmenistan doğal gazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak olan TransHazar Boru hattı (THB) projesi içinde Aşkabat ile müzakerelerinin sonuna gelinmiştir. Rusya ve İran doğal gazına Azerbaycan ve Türkmenistan doğal gazının da eklenmesiyle Türkiye, Avrasya’da enerji dağıtımında kilit ülke konumuna gelecektir.
Türkiye ile Ermenistan’ın kara sınırlarının kapalı olması, Orta Asya ile ulaşım
bağlantısını sağlayan Gürcistan’ı, Türkiye için önemli bir ülke hâline getirmiştir. Gürcistan BDT’ye katılmamış ve Rusya’nın üzerindeki baskı ve nüfuzunu kırabilmek için
Türkiye ve Batı ile ilişkiler kurmuştur. Ortak kültürel ve tarihi bağları olan Gürcistan
ile Türkiye arasındaki ilişkiler, Hazar enerji kaynaklarının Batı’ya açılma projeleri ile
hem ekonomik hem de siyasi olarak gelişmiştir. Hazar petrolü ve doğal gazının ana
nakil güzergâhını elinde bulundurmak isteyen Türkiye ile, bu enerji hatlarından elde
edileceği gelir ile hem siyasi hem de ekonomik sorunlarını aşarak istikrara ulaşmayı
hedefleyen Gürcistan, birbirleri için vazgeçilmez ülkeler olmuşlardır.
Türkiye, Ermenistan’ı tanıyan ilk ülkelerden biri olmuştur. Türkiye kuruluşunda
öncü olduğu Karadeniz Ekonomik İş Birliği Teşkilatını (KEİ) Ermenistan’ı üye olarak
davet ederek Kafkaslardaki çok yönlü politikasına uygun olarak iyi ilişkiler kurmaya
çalışmıştır. Ancak Türkiye, 1915 olaylarını sürekli gündemde tutması ve işgal ettiği
Azerbaycan topraklarından çekilmemesi nedeniyle Ermenistan’a kara sınırını kapatmış ve kısmi ambargo uygulamaktadır.
3. Orta Asya Türk Cumhuriyetleri
Orta Asya’daki Türk cumhuriyetlerinin bağımsızlığını kazanmasının ardından
Türkiye, bu ülkelerle ikili ilişkileri ve iş birliğini daha da güçlendirmeyi amaçlayan bir
politika izlemektedir. 1992’den itibaren düzenlenen Türkiye ile Türk cumhuriyetlerinin katılımı ile gerçekleştirilen ‘’Türkçe Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirvesi’’ bu
ülkeler arasındaki iş birliği ve dayanışmayı geliştirmede önemli bir adım olmuştur.
Ayrıca Türkiye, Türkmen doğal gazı ve Kazak petrollerini dünya piyasasına pazarlama çalışmalarına devam etmektedir.
Orta Asya ülkeleriyle ticari ilişkileri geliştirmeye devam eden Türkiye’nin bölge
ülkelerine sağladığı önemli miktarda kredi, teknik yardım, burslar, kamu görevlilerinin eğitimi, askerî yardım ve eğitim yoluyla, bu ülkelerin demokratik ve ekonomik
kalkınma çabalarını desteklemeyi amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda, Orta
Asya Türk cumhuriyetleri ile Türkiye arasında kültür ve eğitim alanlarındaki iş birliği
hızlı bir şekilde gelişmektedir. Günümüzde birçok öğrenci karşılıklı olarak Türkiye’de
ve bu cumhuriyetlerde yükseköğrenim görmektedir.
79
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
4. Orta Doğu
Türkiye ile tarihi ve kültürel bağları olan Orta Doğu günümüzde karışıklık ve
çatışmalar içindedir. Bu durumdan olumsuz etkilenen Türkiye, Orta Doğu’da kalıcı
barış, refah ve huzur ortamının sağlanması için girişilen her faaliyete aktif olarak katkıda bulunmaktadır.
Türkiye, 1990’da Basra Körfezi ve Irak’ta meydana gelen gelişmelerden en fazla etkilenen ülkelerden biri oldu. Irak’a uygulanan ambargo neticesinde ekonomik
kayıplara uğrayan Türkiye, bölgede oluşan istikrarsızlık nedeniyle de sınırlarında güvenlik sorunu yaşadı. Irak’la yapılan ticaretin büyük ölçüde durması, Güneydoğu
Anadolu bölgesinde işsizliğin artmasına yol açmıştı. Irak’ın, Türkiye’ye olan borçlarını ödememesi ve müteahhitlik hizmetlerinin durması da Türkiye ekonomisini
olumsuz şekilde etkilemiştir. Bu nedenle Türkiye, Irak’ta istikrarın yeniden tesisi ve
toprak bütünlüğünün korunmasına, ülkenin yeniden yapılanmasına büyük önem
vermektedir.
Türkiye ile Suriye arasındaki ‘’su sorunu ‘’ yanında Suriye’nin Türkiye’ye yönelik
terör faaliyetlerine destek vermesi 1990’lı yıllarda iki ülke ilişkilerini oldukça gerginleştirmişti. 2000’li yıllara gelindiğinde Suriye’nin teröre verdiği desteği kesmesi ve
ABD’nin Suriye’ye karşı yaptırımlarına Türkiye’nin destek vermemesi iki ülke arasındaki ilişkileri normale dönüştürdü.
Ancak bu durum
Suriye yönetiminin halkın 2010 yılından itibaren ülkedeki demokrasi
ve özgürlük taleplerine karşı şiddet
kullanması ve on
binlerce insanı öldürmesi ile tekrar
Resim 02.27: Türkiye’nin Dicle Nehri Üzerine Kurduğu Barajlardan Biri
bozuldu.
1990’lı yıllarda İran’ın ülkemize yönelik teröre olaylarına destek vermesi, iki
ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesine engel oldu. İran’ın Orta Asya cumhuriyetlerindeki enerji nakil hatlarının kendi topraklarından geçmesini istemesi ve sorun yaşadığı ABD ile Türkiye’nin müttefik olması nedeniyle ilişkiler zor bir süreçten geçti.
2000’li yıllarda İran’ın Türkiye’ye yönelik teröre desteğini kesmesi ilişkilerin düzelmesini sağlamıştır.
Türkiye, İsrail’in kuruluşundan itibaren ilişkilerini Arap ülkelerini de dikkate
alarak sınırlı bir düzeyde tutmuştu. 1991 yılı sonunda iki ülkenin diplomatik tem-
80
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
sil düzeyini karşılıklı olarak büyükelçilik düzeyine çıkarması, ilişkilerin düzelmesinin
başlangıcı oldu. Bundan sonra Orta Doğu ve dünyada yaşanan sorunlara karşı iki
ülke arasında karşılıklı iş birliği gelişerek devam etti. Bu dönemde iki ülke arasında
birçok ikili anlaşma imzalandı. 2000’li yıllarda İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarını
Türkiye’nin ‘’devlet terörü’’ olarak nitelendirmesi Türkiye-İsrail ilişkilerini bozmuştur.
Türkiye, Orta Doğu’da kalıcı barışın İsrail – Filistin uyuşmazlığının müzakere yoluyla
çözümlenmesi gerektiğini savunmaktadır.
5. Balkanlar
Türkiye, ülke topraklarının % 5’ini oluşturan Trakya bölgesiyle coğrafi anlamda
bir Balkan ülkesidir. Balkanlarda 500 yıl süren Osmanlı hâkimiyeti dinî, etnik, iktisadi
ve kültürel açıdan günümüze uzanan etkilerde bulunmuştur. Bu yüzden Balkanlar
stratejik, insani ve kültürel boyutuyla Türkiye için her zaman önem taşıyan bir bölge
olmuştur. Osmanlı Döneminin bir mirası olarak Balkanlarda Türk azınlıklar da bulunmaktadır. Varşova Paktı’nın dağılmasından sonra Türkiye Balkanlar’da oldukça aktif
bir politika izlemiştir. Yugoslavya’nın dağılmasıyla birlikte Türk ve Müslüman toplulukların da yaşadığı bu topraklar, Türkiye’nin dış politikasında önemli yer edinmiştir.
Özellikle Bosna-Hersek’teki iç savaş sırasında Müslüman Boşnaklara uygulanan insanlık dışı muameleler Türkiye’de büyük tepkilere yol açmıştır. Bosna’daki savaştan
büyük kaygı duyan Türkiye, 1990’lar boyunca izlediği en uzun süreli ve en aktif dış
politika sürecini başlatarak, Bosna’daki savaşın uluslararası alana taşınması ve daha
etkili tedbirler alınması için büyük çaba harcadı.
Türkiye, Makedonya, Arnavutluk ve Kosova’daki etnik temelli siyasi sıkıntılarla yakından ilgilenmiş ve bu doğrultuda uluslararası kuruluşlarla birlikte çalışmıştır. 1990’lardan sonra Bulgaristan ve Romanya ile kurulan iyi dostluk ilişkilerinin de
etkisiyle Balkanlar’da en
etkili devletlerden biri
olmuştur.
Türkiye, NATO’nun
Kosova harekâtında aktif olarak rol almış ve
sonrasında Kosova’ya
gönderilen barış gücüne katkı sağlamıştır. 17 Şubat 2008’de
bağımsızlığını
ilan
eden Kosova’yı ilk tanıyan ülkelerden birisi
Türkiye’dir.
Resim 02.28: Kosova’da Çok Sayıda Osmanlı Eseri Bulunmaktadır.
81
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
Resim 02.29: Kosova’da Türk Askerlerinin Verdiği İftar
Yugoslavya’nın
dağılma
sürecinde
bağımsızlık
mücadelesi veren Makedonya, Yunanistan’ın
baskısıyla
karşılaştı
ve bünyesindeki Arnavut azınlıklarla ilgili sorunlar yaşadı.
Türkiye bu dönemde
Makedonya’ nın bağımsızlığını tanımış,
toprak bütünlüğünün
korunmasında önemli
rol oynamıştır.
A r n av u t l u k ’t a
1990’da başlayan dışa açılma politikası Türkiye tarafından desteklenmiş, Arnavutluk askerleri Türkiye’de eğitilmiştir. Ayrıca Arnavutluk’ta meydana gelen toplumsal
olayları yatıştırmak için oluşturulan uluslararası barış gücüne Türkiye de katılmıştır.
1980-1990 yılları arasında Bulgaristan’da sayıları 1,5
milyonu bulan ve ülke
nüfusunun
%15’ini
teşkil eden Türk azınlığın, isimlerini zorla
değiştirmek yoluyla
Bulgarlaştırmaya (asimilasyon) tabi tutulması
Bulgaristan’la
ilişkilerimizde önemli
bir sorun olmuştur.
1984 yılından itibaren
Bulgaristan’daki gelişmeler Türk ve dünya
basınına yansımaya Resim 02.30: Arnavutluk’un Başkenti Tiran’dan Bir Görünüş ( Heykel
Arnavutların Millî Kahramanı İskender Bey’dir.)
başladı. Bulgar yönetimi Türklerin yaşadıkları bölgelere yabancı gazetecilerin girmesini yasaklamışsa da
gelişmelerle ilgili haberler çeşitli yollardan Türkiye’ye ulaşıyordu.
Zorla isim değiştirmenin yanında, Bulgar hükümeti; Türkçe konuşulmasını yasaklamış, camileri kapatmış, Türklerin arazi ve evlerine el koymuştur. Bu yasaklara
82
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
uymayanları cezalandırmak için sürgün
kampları oluşturmuş
ve çok sayıda soydaşımız hayatını kaybetmiştir. Hatta Türk
mezarları geçmişin izlerini silmek düşüncesiyle yıkılmıştır. Türkiye, sorunu uluslararası
platformlara taşımış,
Helsinki İzleme Komitesi, Milletlerarası Af
Örgütü, Avrupa Konseyi ve İslam Konferansı Örgütü’nün konu
Resim 02.31: Sofya’da Bir Osmanlı Camisi
ile yakından ilgilenmelerini sağlamıştır.
Uluslararası örgütlerden gelen tepkilere ve Türkiye’nin verdiği notaya rağmen Bulgaristan uygulamalarından vazgeçmedi.
1989 Haziranında Türkiye soydaşlarımızı kabule hazır olduğunu açıklayınca 300
bin soydaşımız Türkiye ’ye göç etti. Ailelerin bazı fertleri hapiste veya sürgün kamplarında kaldı. İlişkilerdeki bu gergin durum Kasım 1989’da, Bulgaristan Cumhurbaşkanı
Jivkov’un iktidarı kaybetmesine kadar devam etti. Yeni Devlet Başkanı Mladenov’un
soydaşlarımıza yönelik bu uygulamalardan vazgeçildiğini açıklamasıyla sorun çözülmüş oldu. 1989’da zorunlu göçle Türkiye’ye gönderilenlerin yarısı Bulgaristan’a geri
döndü. Okullarda eski rejim döneminde yasaklanan Türkçe eğitim tekrar başladı. Türkçe kitap basımına izin verildi. Dinî, kültürel ve siyasal haklar geri verildi.
Türkiye ile Yunanistan arasında Ege Denizi’yle ilgili sorunlar, azınlıklar ve Kıbrıs sorunu uzun yıllardan beri devam etmekteydi. Ayrıca 1990 sonrası Yunanistan’ın
Türkiye’ye yönelik terör faaliyetlerine destek olması iki ülke ilişkilerini olumsuz etkilemiştir. Ayrıca Yunanistan, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği konusunda veto yetkisini kullanmaktadır. Bu durum iki ülke ilişkilerini daha da gergin bir hâle getirmiştir.
Ocak 1996’da Ege Denizi’ndeki Kardak kayalıkları yüzünden Türkiye ve Yunanistan
savaşın eşiğine kadar gelmiştir.
Bu gelişmelere karşın Ağustos 1999’da Türkiye’de, ardından Yunanistan’da
meydana gelen depremler de her iki taraf birbirine yardımda bulunmuştur. Bölgede
toplumlar düzeyinde yumuşama olmuştur. Yunanistan, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olmadığını açıklamış ve Aralık 1999’da Helsinki Zirvesi’ nde Türkiye’nin adaylığına
yeşil ışık yakmıştır.
83
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
Günümüzde Yunanistan, Türkiye ile arasındaki sorunları AB süreci içerisinde
çözmeyi düşünmektedir. 1999 sonrası sınır ticareti ve karşılıklı insan hareketliliği artmıştır. Türkiye ve Yunanistan arasında geçtiğimiz yıllarda başlayan yakınlaşma süreci, iki ülke arasındaki düzenli görüşmelerle sürdürülmektedir.
6.Kızılay’ın Yurt Dışı Yardım Faaliyetleri
Türk Kızılay’ı yurt içinde ve yurt dışında acil ihtiyacı olan insanlara en kısa süre
içinde yardım ulaştırmaktadır. Yardımlar, temel ihtiyaçlar yanında sağlık ve eğitim
alanlarında yapılmaktadır.Türk Kızılayı’nın yurt dışında faaliyette bulunduğu yerlerden bazıları aşağıdaki tabloda verilmiştir.
Tablo 02.01: Türk Kızılayı’nın Bazı Yurt Dışı Faaliyetleri
Resim 02.32: Kızılay’ın Somali’de Kurduğu Yardım Çadırlarından Bazıları
84
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
7.Türk Ordusu ve Dünya Barışı
Soğuk Savaş
sonrası dönemde
uluslararası barışı
koruma faaliyetleri
önem kazanmıştır.
Türkiye TBMM kararları çerçevesinde
Somali, Bosna-Hersek, Arnavutluk, Kosova ve Afganistan
örneklerinde olduğu gibi, barışı koruma ve uygulama
harekâtlarına barış
gücü olarak katılResim 02.33: Türk askerleri Afganistan’da Halka Yardım Dağıtırken
mıştır. Türkiye, BM,
NATO ve AB liderliğindeki çeşitli barış görevlerine iştirak etmek ve destek vermek
suretiyle, dünyadaki çeşitli barış operasyonlarına katkısını sürdürmektedir. Mehmetçiğin katıldığı önemli operasyonlar aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
Tablo 02.02: Türk Ordusunun Görev Yaptığı Uluslararası Operasyonlar
85
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
I.1980 SONRASI TÜRKİYE
1. Siyasi Gelişmeler
1983 milletvekili genel seçimlerinde Turgut Özal’ın liderliğindeki Anavatan
Partisi (ANAP) iktidara geldi. ANAP Hükümeti ekonominin liberalleşmesi konusunda
hızlı adımlar attı ve 1987’ye kadarki ilk iktidar döneminde ülke ekonomisinde belirgin iyileşmeler görüldü. Türkiye’nin dünyaya açılmasında önemli adımlar atılarak
AB’ye tam üyelik için başvuru yapıldı.
Resim 02.34: Turgut Özal
31
Ekim
1989’da TBMM
kararıyla cumhurbaşkanı olan Turgut Özal’ın yerine
Yıldırım Akbulut
başbakan oldu.
1991 seçimleri sonunda Süleyman
Demirel başbakanlığında DYPSHP
Koalisyon
hükümeti kuruldu. Turgut Özal’ın
1993 yılında ölümü ile Süleyman
Demirel cumhurbaşkanı oldu.
1995 ile 2001 yılları arasında Türkiye’yi Necmettin Erbakan, Mesut Yılmaz
ve Bülent Ecevit başbakanlığındaki koalisyon hükümetleri yönetti. Bu dönemde
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliğini sağlamak için önemli çalışmalar yapılırken hazırlanan ‘’Ulusal Program’’ çerçevesinde AB’ye uyum yasaları çıkarıldı. Mayıs 2000’de Ahmet Necdet Sezer cumhurbaşkanı seçildi. 2002 ve 2007’de yapılan
seçimlerde tek başına iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)’nin kurduğu
hükümet ülkeyi yönetmektedir. Görev süresi dolan Ahmet Necdet Sezer’in yerine
2007’de Abdullah Gül cumhurbaşkanı seçilmiştir.
2. Küresel Gelişmeler ve Sosyal Hayat
Daha önce başlayan ve hâlâ devam eden köyden kente göç hareketi sonunda şehirlerde yaşayanların oranı 1980’lerde %50 iken 2007’de %70 olduğu görülür.
Bu göç hareketinde şehirlerin çekiciliği yanında tarımda makineleşme, sanayileş-
86
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
meyle beraber şehirlerde iş gücüne duyulan ihtiyacın artması önemli bir faktördür.
Köyden kente göçün ilk önemli sonucu gecekondulaşmadır. Kentlere yeni gelenler
beraberinde kendi kültürel özelliklerini de getirdiler. Bir yandan kentte var olan yaşam tarzından etkilenirken diğer yandan kendi yaşam tarzlarını sürdürmeye devam
ettiler. Özellikle Orhan Gencebay ’la geniş kitlelere ulaşan arabesk tarzı, sinema ve
müzik alanlarında etkisini 1990’ların yarısına kadar sürdürdü. Türkiye’de ilk renkli
televizyon yayını 1984’te başladı. 1990’da ilk özel televizyon kanalının açılması ve
1994 yılında Özel Radyo ve Televizyon Yasası’nın çıkması ile çok sayıda özel radyo
ve televizyon, yayın hayatına başladı. İnsanlar bu televizyon ve radyolar sayesinde
dünyadaki siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmeleri çok daha yakından takip
etmeye başladılar.
Bu dönemde toplumsal sorunları konu alan filmler de çekilmeye başlandı.
Kırsaldan büyük şehirlere göç eden insanların yaşadığı sorunları mizahi bir şekilde anlatan Kemal Sunal filmlerine halkımızın ilgisi bu dönemde de devam etmiştir.
Bununla birlikte kültürel ve sanatsal faaliyetler ile kitap, gazete ve dergi satışlarında
yeterli artış sağlanamadı.
Bu dönem hikâye ve romanında da yeni bazı özellikler kendisini gösterir. Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü alması edebiyat alanında en önemli uluslararası başarı olmuştur.
3. Ekonomik Gelişmeler
1980’den sonra ekonomi, önceki dönemlere göre büyük bir değişim gösterdi.
24 Ocak 1980’de alınan kararlar Türk ekonomi anlayışında bir dönüm noktası oldu.
Bu kararlara göre ödemeler dengesini düzeltmek, enflasyonu düşürmek, serbest piyasa ekonomisine geçmek ve ihracata yönelik üretimi teşvik etmek temel önceliklerdi. İhracatı artırmak için özel sektöre düşük faizli kredi verilmesi, vergi iadesi gibi
kolaylıklar sağlandı.
1980’lerin sonuna gelindiğinde artık yabancı sermaye girişi ve ihracat artmıştı. İhracat ürünleri içinde sanayi ürünlerinin ağırlığı artmaya başlamış ve enflasyon
oranları nisbeten düşmüştür. Fakat yine de dış ticaret açığı kapatılamamıştır. 1997,
1998, 2001 ve 2008 yıllarında yaşanan ekonomik krizler Türk ekonomisini olumsuz
etkilemiştir. Bu olumsuzlukları ortadan kaldırmak ve dış ticaret açığını kapatabilmek
için IMF (Uluslararası Para Fonu) ile anlaşmalar imzalanmıştır. Ocak 2005’ten itibaren
Türk lirasından altı sıfır silinmiştir. Serbest piyasa ekonomisinin temel şartlarından
biri olan devletin ekonomi üzerindeki kontrolünü ortadan kaldırmak için Özelleştirme Yüksek Kurulu gibi kurumlar kuruldu. Merkez Bankası, hazırlanan kanunlarla
hükümetlerin bankalar üzerindeki etkisini ortadan kaldıracak bağımsız bir yapıya
kavuşturuldu. Yabancı sermayenin Türkiye’ye gelmesi için teşvikler verildi. Devletin
ekonomideki etkisini en aza indirmek için özelleştirme büyük bir hız kazandı. İhracat
teşviklerine devam edildi. Sanayi ürünlerinin toplam ihracat içindeki oranı %94,2’ye
87
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
kadar yükseldi. İhracatın artması, turizmin gelişmesi ve turizm gelirleri döviz sıkıntısının azalmasını sağladı. Küreselleşmenin etkisiyle ithalat büyük bir hızla arttı. Dış
ticaret açığı günümüzde de en önemli problemlerden biri olmasına rağmen Türkiye
ekonomisi dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasına girmiştir.
Temel hedefi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi halkının hayat standardını yükselterek diğer bölgelerle arasındaki gelişmişlik farkını ortadan kaldırmak, tarımda verimliliği ve iş imkânlarını artırarak millî kalkınma hedeflerine katkıda bulunmak olan
Güneydoğu Anadolu Projesi ( GAP), çok sektörlü, bütünleşmiş ve sürdürülebilir bir
kalkınma projesidir. Ülkemizin öz kaynaklarıyla yapılmakta olan proje, gelecek kuşaklar için kendilerini geliştirebilecekleri bir ortam yaratılmasını amaçlayan sürdürülebilir insani kalkınma felsefesi üzerine kurulmuştur. Kalkınmada adalet, katılımcılık,
çevrenin korunması, istihdam, mekânsal planlama ve alt yapı geliştirilmesi GAP’ın
temel stratejileridir. Projenin büyük bir kısmı bitirilmiştir. Kalan kısmı için çalışmalar
devam etmektedir.
BİLGİ NOTU
1983’te başlatılan GAP, 14’ü Fırat üzerinde olmak üzere 22 baraj ve 11’i Fırat
üzerinde olmak üzere 19 hidroelektrik santral, sulama tesisleri için gerekli 86 pompa istasyonundan oluşacaktır. 9 milyar dolara mal olması ve 30 yılda tamamlanması beklenen GAP’la hidroelektrik enerji üretiminde 27 milyar kilovat saat artış
ve 1.700.000 hektar tarım arazisinin sulanması hedeflenmektedir. Proje kapsamı
içinde Atatürk barajı sularını Harran ve Ceylanpınar ovalarına taşıyacak 26 km
uzunluğundaki dünyanın en uzun iki sulama tüneli de yer almaktadır.
Resim 02.35: Güneydoğu Anadolu Projesi ( GAP) Dünyanın En Önemli Yatırımlarından Biridir.
88
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
4.Toplumsal Sorunlar
a. Terörizm
Terör, büyük çaplı korku veren ve bireylerde yılgınlık yaratan bir eylem durumunu ifade etmektedir. Terörizm ise siyasal amaçlar için mevcut durumu yasa dışı
yollardan değiştirmek amacıyla örgütlü, sistemli ve sürekli terör eylemlerini kullanmayı bir yöntem olarak benimseme durumudur. Günümüzde uluslararası çıkar mücadelelerinde terör faaliyetleri ön plana çıkmıştır.
Terörizmin hız kazandığı dönemlerle uluslararası sorunlar arasında yakın bir
ilişki olduğu görülmektedir. Terörizm, siyasi bir mücadele aracı olarak bir ülkenin bir
başka ülkeyi zayıflatması ve istikrarını bozması için de kullanılmaktadır.
Terörle mücadelenin oldukça yüklü bir maliyeti bulunmaktadır. Ülkenin gelişimi ve ekonomisine yönelik harcaması gereken paraları terörle mücadele alanına
kaydırma zorunluluğu, ekonomik açıdan ülkenin kaynaklarının verimli alanlarda
kullanılmasının engellenmesi terörizmin amaçlarındandır.
Terör örgütlerinin başlıca finans kaynakları; Silah, insan ve uyuşturucu madde
kaçakçılığı, gasp, hırsızlık, fidye, haraç, çeşitli yayınlardan elde edilen gelirler ve dış
desteklerdir.
Terörü önlemek için öncelikle terörün ekonomik ve insan kaynaklarını yok etmek gerekir. Terör örgütlerinin hedef kitlesi durumunda bulunan çocukları ve gençleri örgütlerin propagandalarına karşı korumak için ülkedeki eğitim düzeyi yükseltilmeli ve terör örgütlerinin zararlı faaliyetlerine karşı gençler bilinçlendirilmelidir.
Terör örgütlerinin istismar sebepleri ortadan kaldırılmalıdır. Teröre destek veren
veya onlara imkânlar sağlayan devletlere uluslararası yaptırımlar uygulanması için
girişimlerde bulunulmalıdır. Komşu ülkelerle de iş birliği yapılarak terörizmin yurt içi
ve yurt dışı bağlantıları kesilmelidir.
b.17 Ağustos Depremi Sonunda Ortaya Çıkan Sorunlar
17 Ağustos 1999’da meydana gelen 7,4 büyüklüğündeki depremin merkez
üssü, İzmit’in 12 km. güney doğusunda, Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde bulunmaktadır. Deprem kentleşme ve nüfus yoğunluğunun fazla olduğu, önemli endüstri
tesislerinin bulunduğu İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Bolu, Bursa, Zonguldak, Eskişehir
ve Yalova illerinde can ve mal kaybının oldukça fazla olmasına sebep olmuştur. Depremin yaşandığı bölgede, Türkiye’nin çeşitli illerinden göç eden insanların bulunması depremin etkilerini yurt geneline yaymıştır.
Depremden etkilenen insanlar uzun süre yaşadıkları korku ve acının psikolojik
etkilerini üzerinden atamamışlardır. Depremden sonra devletimiz depremzedeler
için önce geçici, sonra kalıcı konutlar yapmıştır. Yeni çıkarılan kanunlarla zorunlu
89
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
deprem sigortası mecburiyeti getirilmiş, imar alanları ve ruhsatları daha sıkı kontrol
altına alınmıştır. Arama ve kurtarma birimlerinin sayısı artırılmıştır.
Resim 02.36: 17 Ağustos 1999 Depremi Çok Sayıda Can Ve Mal Kaybına Neden Olmuştur.
İ. KÜRESEL SORUNLAR
1. Küresel Isınma
Sanayi İnkılabı ile başlayıp II. Dünya Savaşı’ndan sonra hızlanan enerji ihtiyacı
günümüzde giderek artmaktadır. Fosil yakıtlar olarak adlandırılan ‘’kömür, petrol ve
doğal gaz ‘’ dünyanın bugünkü enerji ihtiyacının % 75’ini karşılamaktadır. Yapılarında karbon (C)ve hidrojen(H) bulunan bu yakıtlar kullanıldıklarında atmosfere bol
miktarda karbondioksit salmaktadır.
Küresel ısınmaya neden olan gazlar içinde en etkili olan karbondioksitin,
1958’ten itibaren %9 artması dünyanın iklim dengelerini bozmuştur. Karbondioksit
başta olmak üzere havayı kirleten gazların yağışlarla yeryüzüne inmesi, su ve toprak
kirliliğinin önemli nedenlerinden olmuştur. Küresel ısınmada etkili olan gazlardan
kloroflourkarbonlar ise günümüzde buzdolabı, klima, sprey, yangın söndürücü ve
plastik sanayinde kullanılmakta olup bu ürünlerin sayısı her geçen gün artmaktadır.
Küresel ısınmanın etkisinin XXI. yüzyılda yoğun olarak görüleceği, buzulların
erimesiyle denizlerin su seviyelerinin yükseleceği bilinmektedir. İnsanların büyük
90
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
bir kısmının yaşadığı dünyanın
tarımsal üretim
deposu olan kıyı
ovalarının sular
altında kalacağı,
bilim
adamları
tarafından açıklanmaktadır. Ayrı
ca iklimlerde değişmeler olacağı,
kuraklık ve su ihtiyacının artacağı,
bazı yerlerin çölResim 02.37: Küresel Isınma Buzulların Erimesine Yol Açmaktadır.
leşeceği, yağışların dengesizleşeceği ve 2025 yılı itibarıyla dünya nüfusunun yarısının susuzlukla
mücadele etmek zorunda kalacağı tahmin edilmektedir. 2050’ye kadar ise bitki ve
hayvan türlerinin dörtte birinin yok olacağı ve bu durumun doğal dengeyi dönülemez şekilde bozacağı ifade edilmektedir.
. Kyoto Protokolü
Küresel ısınma bir veya birkaç devletin çabası ile çözülebilecek bir sorun olmaktan çok, bütün devletlerin iş birliği ile çözülebilecek bir sorundur. Bunun için
‘’BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’’ ne bir ek niteliğindeki ‘’Kyoto Protokolü’’
hazırlanmıştır. Aralık 1997’de Japonya’nın Kyoto şehrinde görüşülmeye başlayan
protokol, Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye Kyoto Protokolü’nü 13
Mayıs 2009’da imzalanmıştır.
Harita. 02.11: Kyoto Protokolü Dünyada Pek Çok Ülke Tarafından İmzalanmıştır.
91
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
. Çevre Kirliliği
Canlıların
sağlığını olumsuz
yönde etkileyen,
doğal çevrede zararlı etkiler meydana getiren yabancı
maddelerin hava,
su ve toprakta
normalin üzerinde birikmesi olan
çevre kirliliği, günümüzde yaşanan
Resim 02.38: Çevre Kirliliği İnsanlığın En Önemli Sorunlarından Biridir. en önemli sorunlardan biridir. Doğal çevrenin ve kaynakların sınırsız olmadığını unutan insanlar yüzyıllar boyunca
doğal kaynakları tüketme ve kirletme yoluna gitmişlerdir. Özellikle son elli yıl içinde
binlerce canlı türünün yok olması, doğal dengenin bozulmasının ortaya çıkardığı
hastalıklar ve insanlara verdiği zararlar yoğun bir şekilde görülmeye başlanınca bazı
tedbirler alma yoluna gidilmiştir. Ancak çevrenin korunması ve çevre kirliliğinin önlenmesi konusunda hâlâ ortak bir bilinç oluşmamıştır. Çevre kirliliğini genel olarak
hava, su, toprak ve gürültü kirliliği olarak sınıflandırabiliriz.
Resim 02.39: Pandaların Sayısı Son Yıllarda Son Derece Azalmıştır.
92
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
Yeryüzündeki su kaynaklarının ancak %1’i kullanılabilir tatlı su kaynağıdır. Son
yıllarda küresel ısınmanın etkisiyle dünyada meydana gelen kuraklık, su kaynaklarının çok daha fazla önem kazanmasını sağladı.
Resim 02.40: Türü Yok Olma Tehlikesiyle Karşı Karşıya Olan Hayvanlardan Sumatra Kaplanı
Evlerden,
sanayi tesislerinden, maden işletmelerinden sulara sürekli zararlı
atıklar karışmaktadır.
Tarımda
kullanılan ilaçlar
ve gübreler kirlenmeyi daha da
artırmaktadır.
Resim 02.41: Amanos Dağları, Mersin Ve Gülnar Bölgesinde Yetişen Likya
Orkidesi, Yok Olma Tehlikesiyle Karşı Karşıyadır.
Canlı yaşamı için çok önemli olan bir diğer
doğal
kaynak
topraktır. Nüfu-
93
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
sun hızla arttığı, kullanılabilir toprak miktarının ise sürekli azaldığı dünyamızda, 1cm
kalınlığında toprak tabakasının oluşabilmesi için yüzlerce yıl geçmesi gerekir. Verimli toprakların sulara katılan veya havaya salınan zararlı maddelerle kirlenmesi, yanlış
sulama, erozyon vb. nedenlerle hızlı bir şekilde yok olması dünyada açlık tehlikesini
büyük boyutlara ulaştırmıştır.
Fosil yakıt kullanımı sonucu
hava kirliliğine sebep olan birçok
madde asit yağmurlarıyla yeryüzüne inerek suyu ve toprağı kirletmektedir. Yeterli fosil yakıtı bulunmayan birçok ülkenin nükleer
enerjiye yönelmesi, nükleer atıkların toprağa gömülerek saklanması, nükleer santrallerde meydana
gelen kazalar çok geniş alanlarda
Resim 02.42: Rüzgâr Enerjisi Türbinleri
hava, su ve toprağı kirletmektedir.
Doğal çevrenin yok olması beraberinde uzun yıllar süren hastalıkları da getirmiştir.
Çernobil’de meydana gelen kazadan sonra bütün dünyada nükleer enerji tartışma
konusu olmuştur. Nükleer enerjiye karşı olanlar yasaklanmasını isterken, taraftar
olanlar gerekli tedbirler alındığında enerji ihtiyacının ancak böyle bir kaynakla karşı
lanabileceğini savunmaktadır. Fosil yakıtların ve nükleer enerji kullanımının olumsuz sonuçlarının görülmesi üzerine birçok gelişmiş ülkede güneş, rüzgâr, dalga
enerjisi gibi farklı enerji kaynaklarının kullanımı için çalışmalar hız kazanmıştır.
3. Nüfus Artışı ve İşsizlik
Gelişmiş ülkelerde nüfus artış hızı ortalama %0,5-1 arasında değişirken az gelişmiş ülkelerde %2, geri kalmış ülkelerde %2,5-3 civarında gerçekleşmektedir. Bu
durum dünyayı çözülmesi zor sorunlarla karşı karşıya bırakmaktadır. Hızlı nüfus artışı gelişmekte olan ülkelerde, kaynakların yetersiz, kalkınma çabalarının sonuçsuz
kalmasına, ekonomik ve sosyal sorunların artmasına neden olmaktadır. Gelişmiş ülkeler ise bu artışın dünyanın sosyoekonomik dengelerini ve istikrarını bozabileceği
endişesini taşımaktadır.
Bu durumda beslenme, temiz su ihtiyacı, işsizlik, trafik ve haberleşme önemli
sorunlar olarak ortaya çıkmaktadır. Bu sorunları aşmak için; modern tarım yöntemleri kullanmak, planlı şehirleşme yapmak, nüfus artışını yavaşlatmak, var olan kaynakları verimli şekilde kullanmak gerekmektedir.
Dünyada nüfus artışı ile aynı hızda iş imkânlarının oluşturulamaması, hatta
teknolojik gelişmeler sayesinde iş gücüne duyulan ihtiyacın her gün biraz daha
azalması, işsizlik tehlikesini ön plana çıkarmıştır.
94
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
4. Yetersiz Beslenme ve Açlık
Harita. 02.12: Dünyada Yetersiz Beslenme Oranları
Sanayi İnkılabı’ndan sonra
tarımda makineleşme, gübreleme, ilaçlama ve
sulama imkânları
gibi gelişmeler, tarımsal üretimdeki
verimliliği büyük
oranda artırmıştır.
Yeryüzünde
tarıma
elverişli
topraklar
sınırlı
olmasına rağmen
verimlilik artışları
sayesinde birim
araziden elde ediResim 02.43: Açlık Tehlikesi Özellikle Afrika’da Bir İnsanlık Dramı Hâline len ürün miktarı
gelmiştir.
büyük oranda artırılabilmektedir. Buna son zamanlarda gen mühendisliği alanında kaydedilen gelişmeler de eklendiğinde yeryüzündeki kaynakların israf edilmeden kullanılması ile
bugün yeryüzünde açlık diye bir sorunun olmaması gerekirdi. Oysa günümüzde
yeryüzünün birçok bölgesinde hızla büyümekte olan bir açlık sorunu vardır. Dünyadaki açlık sorununun giderek büyümesinde ve bu konudaki endişelerin artmasında
95
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
küresel iklim değişikliğine bağlı olarak artan kuraklık ve bölgesel anlaşmazlıklardan
doğan çatışmalar etkilidir.
Yapılacak bazı fedakârlıklarla açlık sorununu büyük ölçüde hafifletmek mümkün görünmektedir. BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), 2015 yılına kadar dünyada açlık
çeken kişi sayısını yarı yarıya azaltarak 800 milyondan 400 milyona indirmek için 24
milyar dolara ihtiyaç olduğunu bildirmiştir. Bu rakam her yıl silahlanmaya harcanan
yüzlerce milyar doların yanında çok küçük bir rakamdır.
5.Uluslararası Terör
20. yüzyılın sonlarına kadar terörist eylemlerinin karakteristik özelliği genellikle devlet adamlarını hedef almasıdır. Avusturya- Macaristan veliahtı Ferdinand’ın,
ABD Başkanı John F. Kennedy’nin ve Hindistan Başbakanı Indira Gandhi’nin öldürülmesi bunlara örnektir.
Yeni dönemde terörizm de küreselleşmiştir. Terör örgütleri, İnternet ve uydu
telefonu gibi modern iletişim araçlarıyla haberleşerek kitlesel tahribata yol açacak silahlarla dünyanın her tarafında eylem yapabilen terör ağlarına dönüşmüştür.
1990’lı yıllarda terörist faaliyetler çok fazla insanı hedef alan bir yapıya bürünmüştür.
11 Eylül saldırıları sonrasında uluslararası terör, eylemlerini kişiler yerine sembol hedeflere yöneltmiştir.
Küreselleşme ile birlikte terörizmle mücadelede, devletler için tek başlarına
yürütebilecekleri bir politika olmaktan çıkmıştır. Bu doğrultuda devletler, terörizmle mücadelede uluslararası kuruluşlar bünyesinde daha fazla iş birliği yapmaktadır.
Ancak sürekli yeni yöntemler geliştiren terörün güncellenmeyen yasalarla önlenmesi mümkün olmamaktadır. Bunun için geniş kapsamlı bir terörle mücadele anlaşması gerekmektedir.
6.Salgın Hastalıklar
Küreselleşen dünyamızda çok sayıda insan uzak mesafelere sık sık seyahat etmektedir. Böylece herhangi bir salgın hastalık kısa sürede yayılarak küresel bir salgına dönüşmekte, dünyayı tehdit eden önemli sorunlardan biri hâline gelmektedir.
Daha önceden bilinen bazı hastalıkların çeşitli ilaçlara ve antibiyotiklere karşı direnç
geliştirmesi bu hastalıklarında tehlike yaratmasına neden olmuştur. Dünyada son
otuz yıl içinde etkili olan salgın hastalıkların bazıları şunlardır:
a.AIDS
1981’de ABD’de keşfedilen AIDS için hâlen kesin olarak bilinen bir tedavi yöntemi yoktur. AIDS’ten korunmak için hastalığa sebep olan HIV adlı ölümcül virüsün
yayılmasını önlemek tek yoldur.
b. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı
İlk olarak 1944’te Kırım’da tanımlandığı için Kırım Kanamalı Ateşi adı verilen
96
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
hastalık, 1956’da Kongo’ da da ortaya çıkınca ‘’ Kırım- Kongo Kanamalı Ateşi’’ adını
aldı. Kenelerden bulaşan Nairovirüs adı verilen bu virüsün sebep olduğu hastalık
2002’den itibaren Türkiye’de de görülmeye başlandı.
c. Kuş Gribi
Kanatlı hayvanlarda toplu ölümlere yol açan ve H5N1 virüsünün insanlarda
meydana getirdiği hastalığa ‘’kuş gribi’’ adı verilmiştir. 1997’de Çin’deki kuş gribi
salgını sırasında hastalığın insanlarda ölüme sebep olduğu tespit edilmiştir. Türkiye gibi göçmen kuşların göç yolları üzerinde bulunan ülkelerde yayılma hızı daha
yüksektir. Genellikle kanatlı hayvanlarda bulunan bu virüs, hasta hayvanlar ya da virüs lerin bulaştığı araç- gereçlere temas, yeterince pişirilmeyen et ve yumurtalardan
insana buluşmaktadır.
d. SARS (Akut Solunum Yetmezliği Sendromu)
İlk defa 2003’te Asya, Kuzey Amerika ve Avrupa’da görülen SARS’ın nedeni henüz bilinmemektedir. SARS’lı
hastanın öksürerek ya da hapşırarak
havaya damlacıklar saçması ve başka
birinin onları soluması yoluyla yayılır.
e. Hepatit
Karaciğerde meydana gelen iltihabi reaksiyon Türkiye’de yaygın olarak
sarılık olarak tanımlanır. Hastalık sonucu karaciğerde hassasiyet, büyüme ve
Resim 02.44: Salgın Hastalıklara Karşı
iltihap ortaya çıkar. Virüslerle ortaya çıAraştırmalar da Hızla Devam Etmektedir.
kan hepatit bulaşıcıdır ve karaciğerde
kalıcı hasarlara sebep olur. Hepatit cinsel ilişki ve kan yoluyla bulaşır.
f. Sıtma
Hastalığa sebep olan parazitin dişi anofel sivrisinekleriyle insanlara bulaşmasıyla yayılan ateşli bir hastalıktır. Teşhisi kolay, tedavisi ve korunması mümkün olan
sıtma hastalığı çok eski zamanlardan beri bilinmektedir.
g. A (H1N1) Virüsü (Domuz Gribi)
A(H1N1) adı verilen virüsün neden olduğu hastalık domuz gribi olarak adlandırılmaktadır. Bu şekilde adlandırılmasının sebebi, hastalığa sebep olan virüsün
domuzlarda görülen grip virüsüne çok benzemesidir. Aslında bu yeni virüs insan,
domuz ve kuşlarda gribe neden olan virüslerin bir karışımıdır.
97
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
NELER ÖĞRENDİK?
tSSCB’de politika değişiklikleri ve nedenlerini, Gorbaçov’un glastnost ve
perestroika politikalarını,
t SSCB’nin dağılması üzerine Çekoslovakya, Macaristan ve Polonya’daki gelişmeleri,
tSSCB’nin dağılmasının dünya güçler dengesi üzerindeki etkilerini, ABD’nin
uluslararası sorunlarda tek başına hareket etmesini, Şanghay İş Birliği Örgütü’nün
kurulmasını,
tOrta Asya Türk Cumhuriyetlerinin bağımsız olmalarını, Azerbaycan, Kazakistan,
Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın genel özelliklerini ve Türkiye ile
ilişkilerini,
tTürk İş Birliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı’nın faaliyetlerini,
tDoğu Bloku’nun dağılmasından sonra Avrupa’daki gelişmeleri, Demokratik
Almanya ve Federal Almanya’nın birleşmesini, Avrupa Birliği’nin kurulmasını,
NATO’nun genişlemesini, Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkilerini,
tYugoslavya’nın dağılma sürecini, Bosna Savaşı’nın neden ve sonuçlarını,
Türkiye’nin Bosna Savaşı’nda takip ettiği aktif dış politikayı,
tKörfez Savaşlarının nedenlerini, savaşın neden olduğu yıkımı, Türkiye’ye
etkilerini,
tSovyetlerin Afganistan’dan çekilmesinden sonra yaşanan iktidar mücadelesi ve
iç karışıklıkları, Türkiye’nin Uluslararası Güvenlik Destek Gücü ( ISAF) bünyesinde
Afganistan’ daki faaliyetlerini,
tSu ve su kaynaklarının Orta Doğu coğrafyası için önemini, Türkiye’nin sahip
olduğu kaynakların komşularıyla ilişkilerine etkilerini,
tDünyada son yıllarda yaşanan bilimsel ve teknolojik gelişmeleri,
tKüreselleşme ve etkilerini,
tDeğişen dünya şartlarında Türkiye’nin takip ettiği dış politikanın özelliklerini,
Rusya Federasyonu, Kafkaslar ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile geliştirdiği
ilişkileri, Balkan devletleri ile kurduğu ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkileri,
tKızılay’ın yurt dışı yardım faaliyetlerini, Türk ordusunun dünya barışına katkılarını,
Somali, Bosna – Hersek, Arnavutluk, Kosova ve Afganistan’daki faaliyetlerini,
t1980 sonrası Türkiye’de meydana gelen siyasi gelişmeleri, köyden kente göç
hareketinin sosyal ve kültürel sonuçlarını, ekonomik gelişmeleri,
tİnsanlığın karşı karşıya olduğu küresel sorunların nedenlerini, etkilerini ve
araştırılan çözüm yollarını öğrendik.
98
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
1. ETKİNLİK
Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun kelimelerle tamamlayınız.
1. Perestroika ……………………………… anlamına gelmektedir.
2.SSCB’nin dağılması üzerine …………………… Bloku çöktü.
3. …………………..Beşlisi, Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan tarafından oluşturulmuştur.
4. Orta Asya Türk toplulukları……………………….’nin dağılması üzerine bağımsız
oldular.
5. Türk – Azeri ilişkilerine egemen olan ‘’ Biz bir millet, iki devletiz.’’ sözü
…………………………..’e aittir.
6. ……………………………..Kriterleri AB’ye aday ülkelerin insan hakları, demokrasi konularında belirli bir seviyeye gelmelerini şart koşar.
7. Türkiye, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin …………….’ya katılım başvurusunu veto etmiştir.
8. ……………………………… Bosna Savaşı ve sonrasında Bosna – Hersek’in bağımsızlığını kazanmasında önemli rol oynadı.
9. Irak’ın, Kuveyt’i işgali ……………….. Savaşı’na neden olmuştur.
10. Türkiye’nin Fırat ve Dicle nehirleri üzerinde barajlar yapması en çok ………….. ve
………………’yi rahatsız etmektedir.
11. Bakü- Tiflis – Ceyhan Petrol Boru Hattı, ………………………., …………………
ve …………………… topraklarından geçmektedir.
12. İsrail’in …………………. topraklarındaki uygulamaları Türkiye – İsrail ilişkilerini
……………..şekilde etkilemektedir.
13. Arnavutlar, II. Dünya Savaşı sırasında ……………………… Hoca öncülüğünde
………………. ve ………………. karşı mücadele verdiler.
14. Yugoslavya SSCB’den uzaklaşınca …………………… Bloku’na katıldı.
15. Doğu Bloku’nun dağılması üzerine ………………………… ve …………………
……………Paktı faaliyetlerine son verdi.
99
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
2. ETKİNLİK
Aşağıdaki ifadelerin doğru olanının başına (D), yanlış olanının başına (Y) yazınız.
1. ( ) Mihael Gorbaçov, SSCB’de perestroika ve glastnostu başlatan kişidir.
2. ( ) SSCB’nin dağılması üzerine Çekoslovakya, Macaristan ve Polonya gibi Doğu Avrupa devletleri bağımsızlıklarını ilan ettiler.
3. ( ) Azerbaycan zengin petrol ve doğal gaz yataklarına sahiptir.
4. ( ) Dağlık Karabağ sorunu Ermenistan ile Azerbaycan arasında savaşa neden olmuştur.
5. ( ) Kazakistan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülke ABD’dir.
6. ( ) Dünyaca ünlü yazar Cengiz Aytmatov, Özbekistan’da yaşamıştır.
7. ( ) Azerbaycan ve Türkiye, Şanghay İş Birliği Örgütü’nün üyesidir.
8. ( ) İran, kendi topraklarında çok sayıda Azeri Türk’ü yaşadığı için Azerbaycan’ın
güçlenmesine destek vermektedir.
9. ( ) Bağımsız Devletler Topluluğu askerî amaçlar için kurulmuştur.
10. ( ) Türk İş Birliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA), sadece Türkçenin konuşul
duğu ülkelerde faaliyet göstermektedir.
11. ( ) Doğu Bloku’nun yıkılmasıyla Soğuk Savaş Dönemi sona erdi.
12. ( ) Maastricht Antlaşması, Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasında askerî işbirliğini
öngörmektedir.
13. ( ) Körfez Krizi, Irak’ın 1990’da Kuveyt’i işgal etmesiyle başladı.
14. ( ) GAP, Irak ve Suriye tarafından da desteklenmektedir.
15. ( ) Türkiye, Kyoto Protokolü’nü imzalayan ülkelerden biridir.
100
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
ÜNİTE DEĞERLENDİRME SORULARI
Aşağıda verilen çoktan seçmeli sorularını cevaplayınız.
1. Aşağıdakilerden hangisi Türkiye’nin, Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın kararına
uyarak asker gönderdiği ülkelerden biri değildir?
A.
B.
C.
D.
Arnavutluk
Kosova
Somali
Irak
2. Karabağ Sorunu aşağıdaki devletlerden hangileri arasında meydana gelmiştir?
A.
B.
C.
D.
Ermenistan - Azerbaycan
SSCB - İran
Azerbaycan - SSCB
Pakistan - Hindistan
3. Aşağıdakilerden hangisi SSCB’nin dağılması üzerine bağımsız olan devletlerden
biri değildir?
A.
B.
C.
D.
Litvanya
Letonya
Tacikistan
Slovenya
4. SSCB’nin dağılması,
I. AB,
II. BM,
III. NATO
örgütlerinden hangilerinin üye sayısının artmasına ortam hazırlamıştır?
A.I ve II
B. I ve III
C. II ve III
D. I, II ve III
5. Haydar Aliyev’in ‘’ Biz bir millet, iki devletiz.’’ sözü Azerbaycan ile aşağıdaki
devletlerden hangisi için kullanılmıştır?
A. Kazakistan
B. Türkiye
C. Özbekistan
D. Kırgızistan
101
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
6. Yugoslavya’nın dağılmasında sonra meydana gelen Bosna Savaşı’nda
Boşnaklar,
I. Sırp,
II. Hırvat,
III. Sloven
milletlerinden hangileriyle savaşmışlardır?
A. Yalnız I
B. Yalnız II
C. I ve II
D. II ve III
7. Aşağıdakilerden hangisi dünyada açlık ve yoksullukla mücadele eden
kurumlardan biri değildir?
A.
B.
C.
D.
NATO
Dünya Sağlık Örgütü
Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu
BM Gıda ve Tarım Örgütü
8. Balkanlarda, en fazla Türk nüfusunun bulunduğu ülke aşağıdakilerden
hangisidir?
A.
B.
C.
D.
Bulgaristan
Yunanistan
Romanya
Kosova
9. Güneydoğu Anadolu Projesi’nin (GAP) amaçları arasında,
I. tarımda verimliliği arttırmak,
II. halkın ekonomik durumunu iyileştirmek,
III. yeni iş imkânları oluşturmak
durumlarından hangileri yer alır?
A. Yalnız I
B. Yalnız II
C. I ve II
D. I, II ve III
10. Güneydoğu Anadolu Projesi tamamlandığında,
I. daha çok tarım arazisinin sulanması,
II. işsizliğin azalması,
III. ticari gelirlerin azalması
sonuçlarından hangileri beklenemez?
A. Yalnız I
B. Yalnız II
C. Yalnız III
102
D. I ve III
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
11. Aşağıdakilerden hangisi son yıllarda ortaya çıkan salgın hastalıklardan biri
değildir?
A.
B.
C.
D.
12.
Kızamık
AIDS
Kuş gribi
Domuz gribi
I. Çevre kirliliği
II. Küresel ısınma
III. Yetersiz beslenme ve açlık
Yukarıdakilerden hangileri küresel sorunlar arasında yer alır?
A. Yalnız I
B. I ve II
C. I ve III
D. I, II ve III
13. Aşağıdakilerden hangisi Türkiye’nin son yıllarda en çok ihracat yaptığı ülkedir?
A.
B.
C.
D.
Rusya Federasyonu
İran
Almanya
Suriye
14. Günümüzde dünyanın ‘’ küresel bir köye ‘’ dönüşmesinde aşağıdakilerden
hangisi daha çok etkili olmuştur?
A.
B.
C.
D.
Ticaret
İletişim
Turizm
Sanat
15. Aşağıdakilerden hangisi Şanghay İş Birliği Örgütü’nün üyesidir?
A.
B.
C.
D.
Azerbaycan
Kazakistan
Türkiye
Pakistan
16. SSCB’de glastnost ve perestroika politikalarının mimarı aşağıdakilerden
hangisidir?
A.
B.
C.
D.
Mihael Gorbaçov
Boris Yeltsin
Vladimir Putin
Stalin
103
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
17. Nursultan Nazarbayev aşağıdaki Türk devletlerinden hangisinin devlet
başkanıdır?
A.
B.
C.
D.
Kazakistan
Özbekistan
Azerbaycan
Kırgızistan
18. Irak’ın aşağıdaki ülkelerden hangisini işgal etmesi I. Körfez Savaşı’na neden
olmuştur?
A.
B.
C.
D.
Bahreyn
İran
Kuveyt
Katar
19. 1980 – 1990 yılları arasına………………..hükümeti Türkçe konuşulmasını
yasaklamış, camileri kapatmış, Türklerin arazi ve evlerine el koymuştur. Bu
durum Türkiye’yi tedbirler almaya yöneltmiştir.
A.
B.
C.
D.
104
Yukarıdaki boşluğa aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
Yunanistan
Bulgaristan
Sırbistan
Romanya
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
ÜNİTE SONU DEĞERLENDİRME SORULARI İÇİN CEVAP ANAHTARI
1. ÜNİTE
1. ETKİNLİK
BOŞLUK DOLDURMA
CEVAP ANAHTARI
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
Enosis
kara sularını
Bandung
SSCB - ABD
Türkiye - Küba
mücahitleri
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
8. ASALA
9. DP
10. Millî Güvenlik
11. silah
12. Pakistan
13. Üçüncü
14. İran - Irak
15. ABD - SSCB
12. D
13. D
14. D
15. Y
ÇOKTAN SEÇMELİ
CEVAP ANAHTARI
1.C
2.A
3.D
4.D
5.D
6.B
2. ÜNİTE
1. ETKİNLİK
BOŞLUK DOLDURMA
CEVAP ANAHTARI
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
7.D
8.B
9.C
10.A
12.
13.
14.
15.
yeniden yapılandırma
Doğu
Şanghay
SSCB
Haydar Aliyev
Kopenhag
NATO
Türkiye
Körfez
Irak - Suriye
Azerbaycan, Gürcistan Türkiye
Filistan
Enver/İtalya/Almanya’ya
Bağlantısızlan
COMECON/Varşova
11.A
2. ETKİNLİK
DOĞRU-YANLIŞ
CEVAP ANAHTARI
12.A
1. D
15.B
2. D
16.C
3. Y
17.B
4. D
18.B
13.C
14.D
2. ETKİNLİK
DOĞRU-YANLIŞ
CEVAP ANAHTARI
1. D
2. D
3. D
4. D
5. Y
5. Y
6. D
6. Y
7. D
7. Y
8. D
8. Y
9. D
9. Y
10. Y
10. Y
11. D
11. D
105
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
12. Y
13. D
14. Y
15. D
ÇOKTAN SEÇMELİ
CEVAP ANAHTARI
1.D
2.A
3.D
4.D
5.B
6.D
7.A
8.A
9.D
10.C
11.A
12.D
13.A
14.B
15.B
16.A
17.A
18.C
19.B
106
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
SÖZLÜK
A
altyapı
: Bir yerleşim yeri veya bir
yapı için gerekli olan yol,
kanalizasyon, su, elektrik
vb. tesisatın tümü.
anlaşma
: Düşünce ve amaç bakımından birleşip uyuşma.
antlaşma
: İki ya da daha çok devlet
arasında yapılan bağlayıcı yazılı sözleşme.
asimilasyon : Farklı kökenden gelen
azınlıkları veya etnik
grupları, bunların kültür
birikimlerini, kimliklerini baskın doku ve yapı
içinde eriterek yok etme
sürecinin sonu.
ateşkes
: Savaşan iki kuvvetin karşılıklı olarak savaşı durdurması, bırakışma, mütareke.
atmosfer
: İçinde yaşanılan ve etkisinde kalınan ortam,
hava.
boykot
:
buhran
çarlık
:
:
deklarasyon :
demirperde :
diktatör
doktrin
duma
ra ve bu ülkelere taktıkları ad.
: Bütün siyasi yetkileri
kendinde toplamış bulunan kimse.
: Öğreti.
: Rus parlamentosunun
alt kanadı.
E
emperyalizm : Bir milletin sömürü temeline dayanarak başka
bir milleti siyasi ve ekonomik egemenliği altına
alıp yayılması veya yayılmayı istemesi, yayılmacılık, yayılımcılık.
enflasyon
: Fiyatlar genel düzeyindeki sürekli artış.
etnik
: Kavimle ilgili, budunsal,
kavmî.
F-G-Ğ
federasyon : 1. savunma ve dış politika alanında dayanışma
B-C-Ç
amacıyla birden fazla
Bir kimse, bir topluluk
devletin bir birlik devleti
veya bir ülkeyle amaca
içinde birleşmesi. 2. aynı
ulaşmak için her türlü
alandaki çeşitli kuruluşilişkiyi kesme.
ları bir arada toplayan
Bunalım, kriz.
dayanışma birliği
Çarın yönetiminde bulu- federe devlet : Bir federasyona bağlı
nan devlet.
olan.
feodal
: Derebeylikle ilgili:
feshetmek
: Verilmiş bir yargıyı kalD
dırma, bozma.
Bildirme, duyurma, ilan
filo
:
Bir
arada ve bir komuta
etme.
altında bulunan savaş
İkinci Dünya Savaşı songemilerinin veya uçaklarası Soğuk Savaş dönerının bütünü.
minde, Batılı ülkelerin
kendilerini doğu bloku
ülkelerinden ayıran sını-
107
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
H-I-İ
harekât
: Belli bir amaç gözetilerek
bir askerî birliğe yaptırılan manevra, çarpışma,
çevirme, kovalama vb.
işler, operasyon.
havali
: Yöre
hidroelektrik : Su gücüyle elde edilen
elektrik enerjisi.
hüküm
: Egemenlik,hâkimiyet.
iaşe
: Yedirip içirme, besleme,
bakma.
ihlal
: 1. bozma, zarar verme. 2.
yasa ve düzene uymama.
iktisadi
: Ekonomik.
ilhak
: 1. katma, bağlama, ekleme. 2. egemenliği altına
alma.
imar
: Bayındırlık.
imtiyaz
: Başkalarına tanınmayan
özel, kişisel hak veya şart,
ayrıcalık
istihdam
: Bir görevde, bir işte kullanma.
J-K-L
katliam
: Topluca öldürme, kırım.
karaborsa
: Piyasada olmayan bir
malın gizlice yüksek fiyatla alınıp satılması işi.
kayıtsız şartsız: Hiçbir şart ve bağı olmaksızın.
koalisyon
: Çeşitli güçlerin bir araya
gelmesiyle oluşturulan
birlik, ortak yönetim
koloktif
: Birçok kimseyi veya nesneyi içine alan, birçok
kişi ve nesnenin bir araya
gelmesi sonucu olan.
koloni
: 1. sömürge. 2. göçmen
topluluğu veya bu topluluğun yerleştiği yer.
108
konferans
Kriter
: Uluslararası bir sorunun
çözülmesi için yapılan
toplantı.
: Ölçüt.
M
maliyet
: Bir malın üretilebilmesi
için gerekli olan girdilere
yapılan ödemelerin toplamı.
manda
: Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra bazı az
gelişmiş ülkeleri, kendi
kendilerini
yönetecek
düzeye eriştirip bağımsızlığa kavuşturuncaya
kadar Birleşmiş Milletler
Cemiyeti adına yönetmek için bazı büyük devletlere verilen vekillik.
merkeziyetçilik: Otoritenin ve işin tek bir
merkezde toplanmasını
amaçlayan görüş, merkeziyet, merkezcilik.
meşruti
: Meşrutiyetle ilgili olan.
millî gelir
: Bir yıllık toplumsal üretimde, üretim araçları
için harcananların düşülmesinden sonra kalan
bölüm, ulusal gelir.
monarşi
: Siyasi otoritenin genellikle miras yolu ile bir
kişinin üzerinde toplandığı devlet düzeni veya
rejim, tek erklik.
monarşik
: Monarşi ile ilgili.
muaf
: 1. bağışlanmış, affedilmiş. 2. ayrı tutulmuş, ayrıcalık tanınmış. 3. özgür,
serbest.
muhalif
: Bir tutuma, bir görüşe,
bir davranışa karşı olan,
aykırı olan kimse
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
müzakere
: Bir konuyla ilgili fikir alışverişinde bulunma.
platform
nezdinde
nitelik
nota
oldubitti
önerge
N
: Yanında, huzurunda, gö- prensip
zetiminde.
prestij
: Bir şeyin nasıl olduğunu rehin
belirten, onu başka şeylerden ayıran özellik, vasıf, keyfiyet:
: Bir devletin başka bir
devlete ya da onun elçisine yazılı ya da sözlü
olarak yaptığı bildiri.
O–Ö
: Başkasına karışma fırsatı
vermeden bir işi aceleye
ve kargaşalığa getirip sonuca bağlama, olupbitti,
emrivaki.
: Meclis, kongre vb. resmî
bir toplantıda, herhangi bir konu veya sorunla
ilgili olarak bir öneride
bulunmak için üyelerden
biri veya birkaçı tarafından başkanlığa verilen,
oya sunularak karar verilmesi istenen yazılı kâğıt,
takrir.
rejim
resmen
den kararlaştırdıkları kelime veya söz
: Bir siyaset programında,
dayanılan düşünce veya
düşüncelerin tümü.
: İlke
: Saygınlık:
: Borcun ödenmemesi durumunda alacaklı tarafından el konulmak üzere sözleşmenin yapıldığı
anda alacaklıya borçlu
tarafından güvence olarak gösterilen taşınır
veya taşınmaz değer.
: Yönetme, düzenleme biçimi, düzen.
: 1. devlet adına, devletçe,
resmî olarak 2. kanuna,
yönteme uygun olarak,
yöntemince.
S–Ş
savaş tazminatı: Savaşta yenilen devletin, yenen devlete vermiş olduğu zarara karşılık ödemek zorunda
olduğu ödence.
spekülatif
: 1. kurgusal.2. saptırıcı.
statü
: Bir kimsenin, bir kurum
veya bir toplum içindeki
durumu
statükocu
: Süregelen durumu koruP-R
maya meyilli olan. 2. depakt
: Antlaşma.
ğişime direnen.
panslavizm : Slav asıllı bütün halkla- stratejik
: 1. izlemsel. 2. önemli.
rı aynı yönetim altında sözleşme
: Hukuki sonuç doğurmak
toplama amacı güden
amacıyla iki veya daha
politik akım ve hareket.
çok kişinin, kuruluşun
parola
: Askerlerin birbirlerini takarşılıklı ve birbirine uynımalarını sağlayan ve
gun irade beyanlarıyla
kendi aralarında öncegerçekleşen işlem, bağıt,
akit, mukavele, kontrat.
109
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
taahhüt
tahıl
tahkim
tasfiye
totaliter
tümen
V-Y-Z
T
: Bir şey yapmayı üstüne yaptırım
: Davranış kurallarını düalma, üstlenme.
zenleyen ve destekleyen
: Buğday, arpa, mısır, yucaydırıcı ya da özendirici
laf, çavdar, pirinç vb.
güç.
hasat edilen ürünler ile yasa tasarısı : Hükümet tarafından hatohumlarının genel adı,
zırlanarak yasalaşması
hububat.
için meclise gönderilen
: Kuvvetlendirme, sağlamkanun metni, kanun talaştırma.
sarısı, kanun layihası.
: Arıtma, ayıklama, temiz- yayılmacı
: Emperyalist.
leme.
: Demokratik hak ve özgürlüklerin baskı altında
tutulduğu, bütün yetkilerin bir elde veya küçük
bir yönetici grubunun
elinde toplandığı demokratik olmayan devlet düzeni, bütüncül.
: Tugayla kolordu arasında yer alan birlik, fırka.
U–Ü
unsur
: Öge:
usulsüzlük : 1. yöntemsizlik. 2. yolsuzluk:
uydu devlet : Bağımsız olmakla birlikte, izlediği siyasa ve
ekonomisinde, başka bir
devletin az ya da çok etkisi ve denetiminde bulunan devlet.
ültimatom : 1. bir devletin başka bir
devlete verdiği ve hiçbir
tartışma veya karşı koymaya yer bırakmaksızın,
tanıdığı sürede isteklerinin yerine getirilmesini
istediği nota. 2. uyulması
gereken kuralları kesin
bir dille anlatma.
110
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
KRONOLOJİ
1960 – Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulması
1962 – SSCB’nin Küba’ya füze yerleştirmeye başlaması
1965 – Vietnam Savaşı
1967 – İsrail ile Arap devletleri arasında Ekim Savaşı
1969 – İslam Zirvesi’nin oluşturulması
1972 – 26 Mayıs, SALT-1 Antlaşması’nın imzalanması
1973 – Petrol krizi
1975 – Helsinki Antlaşması
1979 – Mısır ile İsrail arasında Camp David Anlaşması’nın yapılması
1979 – SSCB’nin Afganistan’ı işgal etmesi
1980 – İran – Irak Savaşı
1989 – Kasım, Berlin Duvarı’nın yıkılması
1990 – SSCB’nin dağılması ve Soğuk Savaş’ın sona ermesi
1990 – Ağustos, Irak’ın Kuveyt’i işgali
1991 – SSCB’nin dağılması üzerine Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin bağımsız olmaları
1991 – Bağımsız Devletler Topluluğu’nun (BDT) kurulması
1992 – Şubat, Maastricht Antlaşması’nın imzalanması
1992 – Türk İş Birliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı ‘nın ( TİKA) kurulması
1996 – Ocak, Dayton Antlaşması ile Bosna Savaşı’nın sona ermesi
1996 – Ocak, Kardak Krizi’nin patlak vermesi
2001 – Şanghay İş Birliği Örgütü’nün kurulması
2001- Dünya Ticaret Merkezi’ne saldırı düzenlenmesi
2003- ABD ve İngiliz kuvvetlerinin Irak’a saldırması
2005 – Kyoto Protokolü’nün yürürlüğe girmesi
2005 – Bakü – Tiflis – Ceyhan Petrol Boru Hattı’nın tamamlanması
111
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
KAYNAKÇA
AHMAD, Feroz, Demokrasi Sürecinde Türkiye, Hil Yayınları, İstanbul 1994.
AKANDERE, Osman, Millî Şef Dönemi, İz Yayıncılık, İstanbul 1998.
AKŞİN, Sina, Türkiye Tarihi c. IV, V, Bugünkü Türkiye ( 1980 – 1995), Cem Yayınevi, İstanbul 1997.
ARI, Tayyar, Geçmişten Günümüze Orta Doğu Siyaset, Savaş ve Diplomasi, MKM Yayıncılık,
İstanbul 2008.
ARMAOĞLU, Fahir, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi ( 1914 – 1995), Türkiye İş Bankası Yay. Ankara 1993.
19. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1789 – 1914), Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1997.
ATAÖV, Türkkaya , II. Dünya Savaşı, İleri Yayınları, İstanbul 2008.
BAL, İdris, Türk Dış Politikası, Ankara 2006.
DAVER, Bülent, Çağdaş Siyasal Doktrinler, Sevinç Matbaası, Ankara 1969.
GORBAÇOV, Mihail, Perestroika, Güneş Yayınları, İstanbul 1988.
GÖNLÜBOL, Mehmet, Olaylarla Türk Dış Politikası (1919 – 1985), Siyasal Kitabevi, Ankara 1996.
GÜRKAN, İhsan, Türk Dış Politikası ve Orta Doğu, Dış Politika Enstitüsü Yayını, Ankara 1983.
HALAÇOĞLU, Yusuf, Ermeni Tehciri, Mopsan Matbaacılık, İstanbul 2006.
HART, Liddell, İkinci Dünya Savaşı Tarihi, c. 1-2, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 1998.
İZZETBEGOVİÇ, Aliya, Tarihe Tanıklığım, Klasik Yayınları, İstanbul 2003.
JACOBSEN, Hans - Adolf, Kronoloji ve Belgelerle II. Dünya Savaşı, Genelkurmay Basımevi,
Ankara 1989.
KAYAALP, Mehmet,’’ Prof. Dr. Kemal Çiçek ile Ermeni Meselesi Üzerine Röportaj ’’, Ankara Ünv.
Tıp Fakültesi Tarih Topluluğu Yay. Ankara 2013.
KOÇAK, Cemil, Türkiye’de Millî Şef Dönemi (1938 – 1945), İletişim Yayınları, İstanbul 2003.
LANGLOIS, Georges, 20. Yüzyıl Tarihi, Nehir Yayınları, İstanbul 2000.
LEE, J. Stephen, Avrupa Tarihinden Kesitler 1789 – 1980, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara 2004.
MCNEİLL,William H, Dünya Tarihi, çev. Alaeddin Şenel, İmge Kitabevi Yayıncılık, İstanbul 2007.
ORAN, Baskın, Türk Dış Politikası, c. I -II, İletişim Yayınları, İstanbul 2006.
ÖKE, Mim Kemal, II. Abdülhamit, Siyonistler ve Filistin Meselesi, Kervan Yayınları, İstanbul 1981.
ÖZDEMİR, Hikmet, Türkiye Cumhuriyeti, İz Yayıncılık, İstanbul 1995.
SANDER, Oral, Siyasi Tarih (1918-1994), İmge Kitabevi, Ankara 1989.
SARAY, Mehmet, Azerbaycan Türkleri Tarihi, Nesil Matbaacılık, İstanbul 1993.
SOYSAL, İsmail, Türkiye’nin Siyasal Andlaşmaları, Ankara 1989.
SÖNMEZOĞLU, Faruk, Türk Dış Politikası, Der Yayınları, İstanbul 2006.
STRADLING, Robert, 20. Yüzyıl Avrupa Tarihi Nasıl Öğretilmeli, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul 2003.
UÇAROL, Rifat, Siyasi Tarih ( 1789-2001), Filiz Kitabevi, İstanbul 2009.
112
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
WOODRUFF, William, Modern Dünya Tarihi, Pozitif Yayınları, İstanbul 2006.
YERASİMOS, Stefanos, Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye, c. III, Belge Yayınları, İstanbul 1992.
YILMAZ, Türel, Uluslararası Politikada Orta Doğu, Akçağ Yayınları, Ankara 2004.
ZÜRCHER, Erik Jan, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, İletişim Yayınları, İstanbul 1995.
Türk Dış Politikası, ed. Baskın ORAN, İletişim Yayınları, c. I-II, İstanbul 2006.
Türkler Ansiklopedisi, c. 18, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi, Anadolu Yayıncılık, İstanbul 1983.
Yeni Türk Ansiklopedisi, c. 11, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1985.
113
GÜNEY KIBRIS
RUM YÖNET‹M‹
NÖC: Nahcivan Özerk Cumhuriyeti
(Azerbaycan)
İl merkezleri
Başkent (Ankara)
(A
ZE N
RB .Ö
AY .C
CA
N)
Download