i KOORDİNASYON KURULU BİLİM KURULU Prof. Dr. Süleyman DÜNDAR Karabük Üniversitesi Prof. Dr. Ali HALICI Başkent Üniversitesi Prof. Dr. Fazil ALİOĞLU Karabük Üniversitesi Prof. Dr. Ayşen APAYDIN Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Zehra MULUK Başkent Üniversitesi Prof. Dr. Beyhan MARŞAP Gazi Üniversitesi Doç. Dr. Kasırga YILDIRAK Hacettepe Üniversitesi Prof. Dr. Cenap ERDEMİR Ufuk Üniversitesi Dr. Ahmet GENÇ T.C. Hazine Müsteşarlığı Prof. Dr. Doğan Yaşar AYHAN Başkent Üniversitesi Dr. Şerif ÇAKIRSOY T.C. Hazine Müsteşarlığı Prof. Dr. Fazil ALİOĞLU Karabük Üniversitesi Mehmet KALKAVAN Türkiye Sigorta Birliği Prof. Dr. Fatih TANK Ankara Üniversitesi Hüseyin KASAP Sigorta Acenteleri İcra Komitesi Prof. Dr. Erişah ARICAN Marmara Üniversitesi Prof. Dr. İrini DİMİTRİYADİS Bahçeşehir Üniversitesi Prof. Dr. İsmet KOÇ Hacettepe Üniversitesi Prof. Dr. İlyas AKHİSAR Kocaeli Üniversitesi YÜRÜTME KURULU Arş. Gör. Selin DEĞİRMENCİ Karabük Üniversitesi Prof. Dr. Meral SUCU Hacettepe Üniversitesi Arş. Gör. Fatih GÜÇLÜ Karabük Üniversitesi Prof. Dr. Mertol CAN TOBB Üniversitesi Arş. Gör. Günay ALİOĞLU Osmangazi Üniversitesi Prof. Dr. Nalan AKDOĞAN Başkent Üniversitesi Arş. Gör. Duygu ÖZKAN Karabük Üniversitesi Prof. Dr. Serpil CULA Başkent Üniversitesi Arş. Gör. Canan YILDIRAN Karabük Üniversitesi Prof. Dr. Serpil Ergün BÜLBÜL Marmara Üniversitesi Arş. Gör. Meltem Ece ÇOKMUTLU Karabük Üniversitesi Prof. Dr. Sevtap Ayşe KESTEL ODTÜ Prof. Dr. Suna ÖZYÜKSEL İstanbul Ticaret Üniversitesi Prof. Dr. Süleyman DÜNDAR Karabük Üniversitesi Prof. Dr. Zehra MULUK Başkent Üniversitesi Doç. Dr. Ali KÖSE Marmara Üniversitesi Doç. Dr. Canan HAMURKAROĞLU Karabük Üniversitesi Doç. Dr. Erdoğan ÖZTÜRK Karabük Üniversitesi Doç. Dr. Erdem KIRKBEŞOĞLU Başkent Üniversitesi Doç. Dr. Fatih BAYRAM Karabük Üniversitesi Doç. Dr. Hasan Alp ÖZEL Karabük Üniversitesi Doç. Dr. Kasırga YILDIRAK Hacettepe Üniversitesi Doç. Dr. Nilüfer DALKILIÇ Dumlupınar Üniversitesi Doç. Dr. G. Şebnem URALCAN Haliç Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Aydoğan DURMUŞ Karabük Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Hakim AZİZ Karabük Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Mehmet İSLAMOĞLU Karabük Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Murat BÜYÜKYAZICI Hacettepe Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Mürsel BAŞGÜL Başkent Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Özge SEZGİN ALP Başkent Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Seher ARIKAN TEZERGİL Marmara Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Şeref HOŞGÖR Başkent Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Şule ŞAHİN Hacettepe Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Taner ERSÖZ Karabük Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Uğur KARABEY Hacettepe Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Yasemin GENÇTÜRK Hacettepe Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Zülfiye HANALİOĞLU Karabük Üniversitesi Dr. Ahmet GENÇ T.C. Hazine Müsteşarlığı ii KONGRE TARİHÇESİ 1. ULUSAL SİGORTA VE AKTÜERYA KONGRESİ Tarih 6-7 Haziran 2013 Düzenleyen Kurum: Başkent Üniversitesi, Ticari Bilimler Fakültesi Dönem Başkanı/Yardımcısı: Prof.Dr. Ali HALICI / Yrd.Doç.Dr. Erdem KIRKBEŞOĞLU Yer: Sheraton Ankara Hotel & Convention Center, Ankara Sunulan Bildiri Sayısı: 120 2. ULUSAL SİGORTA VE AKTÜERYA KONGRESİ Tarih 17-18 Eylül 2015 Düzenleyen Kurum: Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi Dönem Başkanı Doç.Dr. Kasırga YILDIRAK Yer: Hacettepe Üniversitesi, Ankara Sunulan Bildiri Sayısı: 41 3. ULUSAL SİGORTA VE AKTÜERYA KONGRESİ Tarih 28-29 Eylül 2017 Düzenleyen Kurum: Karabük Üniversitesi, İşletme Fakültesi Dönem Başkanı/Yardımcısı: Prof. Dr. Süleyman DÜNDAR / Prof. Dr. Fazil ALİOĞLU Yer: Karabük Üniversitesi, Karabük Sunulan Bildiri Sayısı: 30 iii 3.ULUSAL SİGORTA ve AKTÜERYA KONGRESİNİN ARDINDAN Türkiye’de sigorta sektöründe çalışanlar ile akademisyenlerin bir araya geldiği ve bu kapsamda üçüncü olma özelliği taşıyan 3. Ulusal Sigorta ve Aktüerya Kongresi, 28-29 Eylül 2017 tarihlerinde Karabük Üniversitesinde gerçekleştirilmiştir. İlkini Başkent Üniversitesi, Ticari Bilimler Fakültesi’nin İkincisini Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bölümünün düzenlediği Ulusal Sigorta ve Aktüerya Kongresi’nin, ilerleyen yıllarda, bir kongre dizisi olarak devam etmesini sağlamak amaçlanmaktadır. Kongre, sigortacılık sektörünün tüm aktörleri, sigortacılık ve aktüerya ile ilgili akademik çalışma sürdüren bilim insanları ve bu konularda eğitim alan öğrencileri bir araya getirerek, son gelişmelerin ve güncel sorunların tartışılabildiği ve öğrencilerin mesleğe yönelik görüşlerini genişleten bir ortam sunmuştur. Kongreler birçok üniversiteden katılımcının yer aldığı, özellikle akademisyenler arasında iletişimin kurulduğu, ortak çalışma olanaklarının ortaya çıkarıldığı eşsiz bir platform olma özelliği de taşımaktadır. Bu bağlamda Ulusal Sigorta ve Aktüerya Kongresinin süreç içerisinde kendine özgü bir yapı geliştirerek, özellikle, yeni kuşak araştırmacıların geribildirim alma ve küresel akademik yayın piyasasına yönelik yetkinlikler geliştirme noktasında da fayda sağlayacağı beklenmektedir. Kongre çalışmaları Düzenleme Kurulu tarafından iki boyutta tasarlanmıştır. Birincisi, sektörün güncel konularına yönelik problemlerin tartışılması, ikincisi, akademinin ve sigorta ve aktüerya eğitiminin durumunun tartışılması. Bu çerçevede akademisyenler ve sektör çalışanlarının verdikleri tebliğler özet metin kapsamında toplanmış ve isimler kapalı olarak değerlendirilmiştir. Içerik ve şekil şartlarını yerine getiren 30 bildiri kongrede sunumu yapılmak üzere kabul edilmiştir. Panellerde ise güncel iki temel konu tartışılmıştır. Birinci Panelde “Sigortacılık ve Aktüeryada İnnovasyon” Dr. Ahmet GENÇ T.C. (Hazine Müsteşarlığı Müsteşar Yardımcısı) Başkanlığında Yalçın KAYA (Sigorta Eksperleri İcra Komitesi Başkanı), Mevlüt SÖYLEMEZ (TOBB Sigortacılık Müdürü), Mustafa AKMAZ (Emeklilik Gözetim Merkezi Genel Müdürü ) tarafından ele alınmış, katılımcıların da katkısı ile sonuçlandırılmıştır. Dr. Ahmet GENÇ innovasyonun modern sigortacılıkdaki yerinden bahs ederek katılımcılara örneklerle innovasyonun önemini anlatmıştır. Değişen ekonomik koşullar ve yaşam düzeni siğortacılk sektöründe de innovasyonu gerekli kılmıştır. Sigorta Eksperleri İcra Komitesi Başkanı Yalçın KAYA günümüz koşullarında ekperlik mesleğinin önemini ve karşılaşılan zorlukları anlatarak katılımcılara ekperlik sınavları ile ilgili bilgi vermiştir. TOBB Sigortacılık Müdürü Mevlüt SÖYLEMEZ TOBB ile ilgili detaylı bilgi vererek alt yapısını ve alt kuruluşlarını anşatmış, birliğin innovasyona verdiği destekle ilgili örneklere yer vermişir. Emeklilik Gözetim Merkezi Genel Müdürü Mustafa AKMAZ sigortacı ve aktüerlerin günümüzde rekabet ortamından karlı çıkabilmeleri için innovasyondan nasıl yaralanabilecekleri ile ilgili bilgi vermiştir. Panelistler katılımcıların çok sayıda sorularına yanıt vererek sigortacılık, aktüerya ve risk sektörünün önünde duran çok sayıda problemlerin detayları ile ilgili geniş bilgi vererek bundan sonra nasıl br yolun izlenilmesinin gerekli olduğunu anlatmışlardır. Çok sıcak geçen tartışmalar sonucunda katılımcılar panelde birçok sorunun yanıtına ulaşabilmişler. İkinci paneled “Türkiye’de Sigortacılık ve Aktüerya Eğitimi ve Perspektifler” konusunda Prof. Dr. Zehra MULUK (Başkent Üniversitesi )başkanlığında, Prof. Dr. Meral SUCU ( Hacettepe Üniversitesi), Prof. Dr. Serpil E. BÜLBÜL (Marmara Üniversitesi ), Doç. Dr. Erdem KIRKBEŞOĞLU (Başkent Üniversitesi) tarafından bu konuda eğitim alan lisans öğrencilerinin nasıl bir iş ortamı ile karşılaşacakları ve iş olanaklarının neler olacağı her konuşmacı tarafından farklı açılardan ele alınmıştır. Tüm panelistlerin ortak görüşü sektör üniversite iş birliğinin daha fazla olması ve stajın çok önemli olduğudur. Prof. Dr.Meral SUCU aktüerin sigortanın mutfağında vazgeçilmez bir eleman olduğunu belirtmiştir. Aktüerlerlikte hayat ve hayat dışı matematiğin önemini vurgulamış, bu konuda veri ve teorik bilginin vazgeçilmez olduğunu söylemiştir. Aktüer olarak çalışmak isteyenlerin veri madenciliği, paket programlar ve excel programını çok iyi bilmeleri ve kullanabilmeleri gereğini belirtmiştir. Prof.Dr. Serpil BÜLBÜL Staj konusunun önemine değinmiş, bu konuda Üniversiteyi ve sektörü bağlayıcı çözümlerin olmasının gerektiğini, sektörde sigortacı olarak sigorta şirketleri, broker şirketleri, iv eksper olarak ve acenteler gibi farklı çalışma alanların olduğunun vurgulamıştır. Sigortacılık mezunlarının eğitim formasyonu almaları halinde Meslek liselerinin Sigortacılık bölümlerinde öğretmen olabilmeleri için gereken girişimlerin yapılmasının yararlı olacağını belirtmiştir. Doç. Dr. Erdem KIRKBEŞOĞLU sigortacılığın bir risk yönetimi olduğundan söz etmiş ve sigorta eğitimlerinde risk konusuna önem verilmesi gerektiğine değinmiştir. Öğrencilerin zayıf ve güçlü yanlarını iyi analiz etmeleri ve kendilerini geleceğe hazırlamak için bu analiz sonuçları doğrultusunda eksiklerini tamamlamalarını önermiştir. Panelde Aktüer olarak çalışmak isteyen öğrencilerin üniversite hayatı sırasında SEGEM tarafında açılacak olan aktüerlik ve meslek ile ilgili seltifika sınavlarına girmelerini ilk iki aşamada henüz bilgileri taze iken daha başarılı olabilecekleri üzerinde durulmuştur. Öğrencilerin yalnız derslerde aldıkları bilgiler ile yetinmemelerini sektörün önemle üzerinde durduğu konularda bilgi edinmeleri gerektiği belirtilmiştir. Kongreye katılan öğrencilerimizi Sigorta Eksperliği konusunda bilgilendiren Ekol Sigorta Ekspertiz Hizmetleri Genel Müdürü sayın Mustafa Nazlıer’in konuşması ilgi ve beğeni ile dinlenmiş, dinleyicilerden gelen sorular ile konu aydınlatılmıştır. Kongrenin tek yabancı konuğu Azerbaycan’ın Bakü kentinden soydaşımız Afet Hesenova “Hasar Karşılığının Bornhuetter-Ferguson ve Kep Kod Yöntemleri ile Aktüeryal Hesaplanması” başlıklı bildiri sunmuş ve Kongremize renk katmıştır. Paneller bildiriler ve güzel geçen bir akşam yemeğinden sonra bu kongrenin genel bir değerlendirilmesi katılan akademisyen arkadaşlar tarafından gerçekleştirilmiştir. Çeşitli konular katılımcılar tarafından gündeme getirilmiş, sonuçta Sigorta ve Aktüerya Kongresinin gerek akademisyenler gerek öğrenciler için çok faydalı olacağı ve devam etmesinin gereği tüm katılımcılar tarafından kabul görmüştür. İki yılda bir yapılan bu kongrelerin bir buçuk yılda yapılmasının daha uygun olacağı tüm katılımcıların onaylaması ile kabul edilmiştir. Bundan sonra yapılacak kongrenin Nisan ya da Mayıs ayları içinde 2019 yılında gerçekleştirilmesinin uygun olacağı kabul görmüştür. Farklı Üniversitelerden Sigortacılık ve Aktüerya akademisyenlerinin katıldığın bu kongrede üç üniversite bundan sonra yapılacak kongrenin düzenlenmesine sahip çıkmıştır. Bu üniversitelerden Marmara Üniversitesinin bu etkinliği yapmasına katılımcılar tarafından karar verilmiştir. Panelin genel değerlendirilmesinde aşağıda belirtilen üç konu üzerinde ortak çalışma yapılması kararı alınmıştır. Bu ortak çalışmaları yürütecek ve çalışma grubunu oluşturacak arkadaşların isimleri belirlenmiştir. Konular ve grup sorumlularının isimleri aşağıda verilmiştir: 1- Aktüerya, sigorta konularında yeni bölümlerin açılması, bölüm kontenjanlarının belirlenmesinde yapılacak ortak bir çalışma ile ilgili kurumlara görüşlerin bildirilmesi. Sorumlu kişi: Doç. Dr. Erdem KIRKBEŞOĞLU 2- Panelde de belirtildiği gibi öğrencilere staj yaptırmanın sağlanması ve bu konuda öğrenci sayıları, staj yaptırılacak kurumların belirlenip bu konunun bağlayıcı bir yapıya kavuşturulması. Sorumlu kişi: Doç.Dr. Nilüfer DALKILIÇ 3- Meslek Liselerinde verilen sigortacılık derslerine bölümlerimizden yetişen öğrencilerin atanabilmeleri için ilgili üniversiteler ile ortak bir çalışma yapıp ilgili makamlara iletmek. Sorumlu Kişi: Yrd.Doç.Dr. Seher A. TEZERGİL v BİLDİRİ TAM METİNLERİ vi HAYAT DIŞI BRANŞLARDA FAALİYET GÖSTEREN TÜRK SİGORTA ŞİRKETLERİNİN FİNANSAL PERFORMANS ANALİZİ: VIKOR YÖNTEMİ Prof. Dr. Serpil ERGÜN BÜLBÜL1 Marmara Üniversitesi Arş. Gör. Kemal Burak BAYKAL2 Marmara Üniversitesi Öz Bir kurumun kârlılık, yatırım amacıyla risk alabilme ve rekabet yeteneğinin birleşimi olarak tanımlanabilen finansal performansının analizi, günümüzde yaşanan teknolojik gelişmeler, küreselleşme ve yoğun rekabet göz önünde bulundurulduğunda, hizmet sektöründe yer alan diğer şirketlerde olduğu gibi sigorta sektöründe de kaynakların etkin şekilde kullanılmasında, problemlerin belirlenmesinde, çeşitli değişkenler boyutunda hedeflere yönelik yeni stratejiler oluşturulmasında önem arz etmektedir. Dünyada yaşanan bu büyük gelişim, şirketleri, sektörde bulunan rakip işletmelerin performanslarını göreli olarak değerlendirmeye, finansal risklerini gözden geçirmek için referans almaları gereken rakiplerini belirlemeye zorlamaktadır. Bu çalışmada Türk Sigorta Sektöründe hayat dışı branşlarda faaliyet gösteren şirketlerin finansal performanslarının, birden çok kriterin birlikte değerlendirilip ideal çözüme en yakın olan uygulanabilir çözümlerin üretilmesine, alternatifler arasından en iyi olanın seçilmesine veya bu alternatiflerin performanslarına göre sıralanmasına olanak sağlayan VIKOR yöntemi ile değerlendirilmesi amaçlanmıştır. 2011-2016 yılları arasında Türkiye’de faaliyet gösteren hayat dışı sigorta şirketlerine ait finansal ve finansal olmayan girdiler/çıktılar kullanılarak performans sıralamaları yapılmıştır. İlgili dönem bazında sigorta şirketlerine ait performans sıralamaları karşılaştırılarak istikrarlı şirketlerin yanı sıra istikrarsız şirketler de belirlenerek bu şirketlerin performanslarının değişiminde rol oynayan değişkenlere bağlı olarak olası nedenler tespit edilmeye çalışılmış, söz konusu değişkenlerdeki olası iyileştirmeler doğrultusunda uygulanabilecek politikalar da öneri olarak sunulmuştur. Anahtar Kelimeler Türk Sigorta Sektörü, Hayat Dışı Sigortacılık, Finansal Performans, Performans Değerlendirme, Çok Kriterli Karar Alma, VIKOR Yöntemi FINANCIAL PERFORMANCE ANALYSIS OF TURKISH NON-LIFE INSURANCE COMPANIES: VIKOR METHOD Abstract Financial performance analysis could be defined by combination of a corporation’s profitability, willingness to take risk for investment and competitiveness. Considering today’s technological developments, globalization and fierce compeiation, financial performance has importance in insurance sector in order to effective use of resources, determination of the problems and creation of new strategies for objectives in consideration of vairous variables. This major development in the world forces the companies to evaluate their competitors’s performance and to determine competing companies that need to be referenced so as to review their own financial risks. In this study, it was aimed to evaluate the financial performances of companies operating in non-life branches in the Turkish Insurance Sector via VIKOR method which allows evaluation of the most applicable solutions which are closest to the ideal solution by interpreting multiple criteria and choosing the best one among the alternatives or ranking these alternatives according to their performances. Performance rankings were made using financial and non-financial inputs / outputs of non-life insurance companies operating in Turkey between 2011-2016. By comparing the performance rankings of insurance companies on the basis of the relevant period, not only stable companies but also unstable companies were specified and tried to determine to the variables that caused performance changes of these companies and the policies which can be applied in accordance with the improvoments in the mentioned variables are presented as suggestions. Keywords Turkish Insurance Sector, Non-Life Insurance, Financial Performance, Performance Evaluation, Multi-Criteria Decision Making, VIKOR Method Marmara Üniversitesi, Bankacılık ve Sigortacılık Yüksekokulu, Aktüerya Bölümü. İletişim: serpilbulbul@marmara.edu.tr Tel: 0216 414 99 89; Faks 0 216 347 50 86 2 Marmara Üniversitesi, Bankacılık ve Sigortacılık Yüksekokulu, Aktüerya Bölümü. İletişim: kemal.baykal@marmara.edu.tr Tel: 0216 414 99 89; Faks 0 216 347 50 86 1 1 1. Giriş Son yüzyılda hızlı bir biçimde yaşanan küreselleşme ile birlikte hem yurt içinde hem de uluslararası düzeyde artan rekabet ve bunun yanında hızlanan sermaye hareketliliği, tüm finansal kuruluşlar gibi sigorta şirketlerinin de bu büyük gelişimin olumsuz etkilerinden korunmak için değişen finansal önceliklerine odaklanmalarını, yatırımlarının güvenliğini veya riskini değerlendirmelerini ve yeni stratejiler geliştirmelerini gerekli hale getirmiştir. Dünyada yaşanan bu büyük gelişim, şirketleri, sektörde bulunan rakip işletmelerin performanslarını göreli olarak değerlendirmeye, finansal risklerini gözden geçirmek için referans almaları gereken rakiplerini belirlemeye zorlamaktadır. 1.1 Amaç ve Önem Sigorta şirketlerinin finansal performansının ölçülmesi ve değerlendirilmesi şirketlerin piyasadaki konumlarının belirlenmesinin yanında ülke ekonomisinin stratejik projeksiyonu için de oldukça önemli olup çalışanlar, poliçe sahipleri, hissedarlar, aracı kurumlar, potansiyel yatırımcılar, denetim otoriteleri gibi tüm ilgili kesim açısından büyük önem arzetmektedir. Bu nedenle sigorta şirketlerinin finansal performanslarının ölçülmesi ve performansa etki eden faktörlerin belirlenmesi, son yıllarda araştırmacıların dikkatini çeken bir konu haline gelmiştir. Bu çalışmada Türk Sigorta Sektöründe hayat dışı branşlarda faaliyet gösteren şirketlerin finansal performanslarının, VIKOR yöntemi kullanılarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır. 2011-2016 yılları arasında Türkiye’de faaliyet gösteren hayat dışı sigorta şirketlerine ait finansal ve finansal olmayan göstergeler kullanılarak performans sıralamaları yapılmıştır. Araştırma kapsamındaki sigorta şirketlerinin elde edilen bulgular doğrultusunda ilgili dönem bazında performans sıralamaları karşılaştırılmış ve değerlendirmeler yapılmıştır. 1.2 Literatür Taraması Ertuğrul ve Karakaşoğlu (2008), Türkiye’de ticari banka şubelerinin performanslarını VIKOR yöntemi ile ölçmüşler ve Türkiye’de faaliyet gösteren ticari bir bankanın Ege Bölgesi’nde iki yıldan fazla süredir faaliyet gösteren 18 banka şubesinin performanslarını bu yöntem yardımıyla sıralamışlardır. Büyüközkan ve Ruan (2008) çalışmalarında, yazılım geliştirme projelerini değerlendirmek için bulanık VIKOR yöntemini önermişlerdir. Büyüközkan ve Feyzioğlu (2008), tedarikçilerin performanslarını değerlendirirken çevreye duyarlılıklarını dikkâte alan ve VIKOR yöntemine dayanan bir model sunmuşlardır. Dinçer ve Görener (2011) çalışmalarında, Türkiye’deki kamu, özel ve yabancı sermayeli banka gruplarının performans ölçümüne ilişkin değerlendirme kriterlerinin ağırlıklarını analitik hiyerarşi prosesi (AHP) yardımıyla hesaplamış, sonrasında VIKOR ve TOPSIS yöntemlerini kullanarak ilgili birimlerin performans sıralamalarını yapmışlardır. Yücenur ve Demirel (2012), Türkiye sigorta piyasasına yatırım yapmak isteyen yabancı yatırımcılar için Türkiye’de faaliyet gösteren beş sigorta şirketini bulanık ortamda genişletilmiş VIKOR yöntemi ile incelemişlerdir. Özden, Başar ve Kalkan (2012)’ın çalışmalarında, İMKB’de işlem gören çimento sektöründeki şirketler finansal performanslarına göre VIKOR yöntemi ile sıralanmış, elde edilen sıralamalar ile bu şirketlerin hisse senedi getirileri arasında bir ilişki olup olmadığı sıra korelasyon katsayısı ile incelenmiştir. Ercan ve Önder (2016) BIST’te işlem gören beş sigorta şirketinin finansal performanslarını, şirketlerin 2010-2015 yılları arasındaki finansal göstergelerini kullanarak, VIKOR yöntemiyle derecelendirmişlerdir. Tezergil (2016) tarafından yapılan çalışmada, 2009-2013 yılları arasında Türkiye’deki 28 mevduat bankasına ait bilançolardan elde edilen finansal oranlar kullanılarak VIKOR yöntemi ile performans sıralamaları yapılmıştır. Yanık ve Eren (2017), BİST-100’de işlem gören otomotiv imalat sektöründeki onbir firmanın finansal performanslarını AHP, TOPSIS, ELECTRE ve VIKOR yöntemleri ile analiz ederek, firmaları 2011-2015 yılları arasındaki getiri oranlarına göre sıralamışlardır. Tong vd. (2007), çok yanıtlı süreçlerin optimizasyonu için kalite kayıplarına ilişkin değişimi dikkate alabilen VIKOR yöntemini önermişlerdir. Liu ve Yan (2007), inşaat projesi tekliflerini değerlendirmek için VIKOR yöntemini ele almışlardır. Wu vd. (2009), banka performansının ölçülmesi amacıyla üç bankayı bulanık ortamda, AHP ve VIKOR yöntemlerini kullanarak analiz etmişlerdir. 2 2. Yöntem 2.1. Model Karar vericiler bir şirketin kâr, maliyet, üretim, işgücü gibi önemli fonksiyonlarının ve araçlarının başarılı bir şekilde kullanılmasını ve denetimini performans ölçüm ve değerlendirmeleriyle belirlerken, değişik amaçları gerçekleştiren, bazen de birbiriyle çelişen seçenekler arasından en uygun olanını bulmak zorundadırlar. Çoklu ve genellikle birbiriyle uyuşmayan kriterlerin olduğu durumlarda bir probleme çözüm getirebilmek için, “Çok Kriterli Karar Verme (ÇKKV)” analizinden yararlanılmaktadır (Bülbül & Köse, 2016: 189). Kısaca “birbiriyle çelişen birden çok amaç ile problem çözmek” olarak tanımlanabilen “ÇKKV yöntemleri" adı altında çok sayıda performans ölçüm yöntemi bulunmakla birlikte bu çalışmada hayat dışı sigorta şirketlerinin finansal performansının değerlendirilebilmesi amacıyla VIKOR yöntemi kullanılmıştır. VIKOR Yöntemi (Vise Kriterijumska Optimizacija I Kompromisno Resenje), birbiriyle çelişen kriterlerin varlığında, karar vericinin nihai bir çözüme ulaşmasına yardımcı olmak amacıyla, alternatifleri sıralamaya ve bir alternatifler kümesinden uzlaşık çözüm bulmaya yarayan ve ilk kez Opricovic ve Tzeng (2004) tarafından önerilen bir karar alma yöntemidir (Opricovic & Tzeng, 2004: 445-455). Bu yöntemde, birden çok kriter birlikte değerlendirilip ideal çözüme en yakın olan uygulanabilir çözümler üretilir ve alternatifler arasından en iyi olanın seçilmesi veya bu alternatiflerin performanslarına göre sıralanması için kullanılır (Özden, 2012: 457). Bu çalışmada olduğu gibi, karar alma problemlerinde VIKOR yönteminin tercih edilmesinin en temel sebebi; kolay anlaşılır ve uygulanabilir olması ve ayrıca gerçekçi çözümler üretmesidir (Dinçer & Görener, 2011: 110). VIKOR yöntemiyle ilgili detaylı bilgi için Opricovic ve Tzeng’in 2004 yılındaki çalışmalarının yanısıra TOPSIS ve VIKOR yöntemlerinin karşılaştırılmalı analizini yaparak her iki yöntemi karşılaştırdıkları ve VIKOR yönteminin karar vericilerin fikirlerini daha iyi yansıtabildiğini gösterdikleri 2007 yılındaki çalışmalarına da bakılabilir (Opricovic & Tzeng, 2007: 514-529). VIKOR yönteminin bazı önemli özellikleri aşağıda sıralanmıştır (Opricovic & Tzeng, 2007: 517; Ertuğrul & Karakaşoğlu, 2008: 23; Tezergil, 2016: 361-362). Karar vericilerin fikir ayrılıkları uzlaşılarak çözülebilir olmalıdır. Karar verici, ideal çözüme en yakın çözümü kabul etmeye istekli olmalıdır. Fayda ile her kriter fonksiyonu arasında doğrusal bir ilişki vardır. Alternatifler, belirlenen tüm kriterler için değerlendirilir. Karar vericinin tercihleri ağırlıklar ile ifade edilir. Karar verici, nihai çözüme kendi tercihlerini de dahil edebilir. VIKOR yöntemi, karar vericinin etkileşimli katılımı olmadan başlar, fakat karar verici nihai çözümü onaylamaktan sorumludur. VIKOR’la elde edilen çözüm karar vericiler tarafından kabul edilebilirdir. Çünkü bu yöntem “çoğunluğun” maksimum grup faydasını ve “karşıtın” minimum bireysel pişmanlığını sağlar. VIKOR yöntemi, özellikle sistem tasarımının başında karar vericinin deneyimli olmadığı veya tercihini belirtmeyi bilmediği durumlarda etkili bir yöntemdir. VIKOR’da alternatif kümesine yeni bir alternatifin dahil edilmesi (ya da çıkarılması), alternatiflerin sıralamasını değiştirebilir. VIKOR, uzlaşılmış bir sıralama belirlemeyi ve belirtilen ağırlıklar altında uzlaşılmış ortak çözüme ulaşmayı sağlar. Bu yöntemle, her alternatifin her bir kriter için değerlendirildiği varsayımı altında, ideal alternatife yakınlık değerleri karşılaştırılarak uzlaşılmış sıralama elde edilir (Özden, 2012: 457). Buradaki uzlaşık çözüm, ideale en yakın uygun çözümdür ve uzlaşma, ortak kabul üzerinde anlaşmaya varmayı ifade eder Ertuğrul & Karakaşoğlu, 2008: 21). Çok kriterli ölçüm için uzlaşık sıralamanın temelini, uzlaşık programlamada toplama fonksiyonu olarak kullanılan Lp ölçütü oluşturur. J tane alternatifin a1, a2,...,aJ şeklinde ifade edilmesi durumunda aj alternatifinin i kriterine göre değerlendirme sonucu fij olarak ifade edildiğinde, wi; i. kriterin ağırlığı (göreli önem) olur. VIKOR yönteminin temelini oluşturan Lp ölçütü; 𝐿𝑝𝑗 = {∑𝑛𝑖=1 [𝑤𝑖 𝑓𝑖∗ −𝑓𝑖𝑗 𝑓𝑖∗ −𝑓𝑖− 𝑝 1/𝑝 ] } 1 ≤ p ≤ ∞, j = 1,2,3,......J şeklinde ifade edilmektedir. Burada n; kriter sayısıdır (Kaya & diğerleri, 2011: 82-83). 3 (1) VIKOR yönteminde, Lij (Eşitlik 3’teki Sj) ve L∞j (Eşitlik 4’deki Rj) sıralama ölçütünü oluşturmakta kullanılır. Burada minSj’den elde edilen sonuç maksimum grup faydasını (“çoğunluk” kuralı) ve minRj’den elde edilen sonuç ise karşıt görüştekilerin minimum kişisel pişmanlığını gösterir (Liu & diğerleri, 2013: 6328). Vikor yönteminde izlenen aşamalar aşağıda özetlenmiştir: 1. Aşama: Her bir değerlendirme kriteri için en iyi (fi*) ve en kötü (fi-) değerler belirlenir. Burada i karşılaştırma kriterlerini (i = 1,2,3,…,n) ve j alternatifleri (j = 1,2,3,…,m) göstermektedir. fi* ve fi- nin alacağı değer, kriterin fayda ya da maliyet cinsinden olup olmadığına göre değişmektedir (Özbek, 2014: 81). fi* = max(𝑓𝑖𝑗 ) ve fi- = min(𝑓𝑖𝑗 ), eğer i. fonksiyon fayda cinsinden ise fi* = min(𝑓𝑖𝑗 ) ve fi- = max(𝑓𝑖𝑗 ), eğer i. fonksiyon maliyet cinsinden ise (2) 2. Aşama: Her bir kriter için Sj ve Rj değerleri hesaplanır. wi, toplamları 1 olmak üzere kriter ağırlıklarını göstermektedir. Sj = ∑𝑛𝑖=1 𝑤𝑖 (𝑓𝑖∗ − 𝑓𝑖𝑗 )/(𝑓𝑖∗ − 𝑓𝑖− ) (3) Rj = 𝑚𝑎𝑥[𝑤𝑖 (𝑓𝑖∗ − 𝑓𝑖𝑗 )/(𝑓𝑖∗ − 𝑓𝑖− )] (4) 3. Aşama: Her bir değerlendirme birimi için Qj değerleri hesaplanır. Qj = v 𝑆𝑗 −𝑆 ∗ 𝑆 − −𝑆 ∗ + (1 − v) 𝑅𝑗 −𝑅 ∗ (5) 𝑅 − −𝑅 ∗ Burada S* = min Sj ; 𝑆 − = max Sj ; R* = minRj ; 𝑅 − = max Rj değerlerini ifade etmektedir. v değeri, maksimum grup faydasını sağlayan strateji için ağırlığı, (1-v) değeri ise karşıt görüştekilerin minimum pişmanlığının ağırlığını göstermektedir. Uzlaşma, “çoğunluk oyu” (v > 0,5) ile, “konsensus” (v ≈ 0,5) ile veya “veto” (v < 0,5) ile sağlanabilir (Liu & diğerleri, 2013: 6328; Ertuğrul & Karakaşoğlu, 2008: 22). 4.Aşama: Qj, Sj ve Rj değerleri küçükten büyüğe doğru sıralanarak alternatifler arasında üç adet sıralama listesi oluşturulur. En küçük Qj değerine sahip değerlendirme birimi, alternatif grubu içerisindeki en iyi seçenek olarak ifade edilir. Sonucun geçerliliği için aşağıda belirtilen koşullar belirleyicidir. Bu koşullar sağlandığında, minimum Q değerine sahip alternatif, en iyi veya en uygun (uzlaşık çözüm) olarak nitelendirilebilir. Koşul 1 - Kabul edilebilir avantaj: Bu koşul en iyi ve en iyiye en yakın seçenek arasında ciddi bir fark olduğunu ifade eder. Q(P2) - Q(P1 ) ≥ D(Q) (6) P1; en düşük Q değerine sahip olan birinci en iyi alternatifi, P2 ise en iyi ikinci alternatifi göstermektedir. D(Q) = 1 / ( j-1 ) (7) şeklinde ifade edilmektedir. Eşitlik 7’de yer alan j değişkeni, alternatiflerin sayısını göstermektedir ve j < 4 ise D(Q) = 0,25 alınır (Chen & Wang, 2009: 237, Özbek, 2014: 82). Koşul 2 – Karar vermede kabul edilebilir istikrar: Bu koşulda ise en iyi Q değerine sahip P1 alternatifi S ve/veya R değerlerine göre yapılan sıralamada en iyi sıradaki seçenek olmalıdır. Eğer belirtilen bu iki koşuldan biri sağlanamazsa uzlaşık çözüm kümesi şu şekilde önerilir: • • Koşul 2 sağlanmazsa; P1 ve P2 alternatifleri (birinci ve ikinci sıradaki alternatifler) Koşul 1 sağlanmazsa; PM , Q(PM) − Q(P1) < D(Q) ilişkisini sağlayan maksimum M değeri olmak üzere, P1, P2,…., PM alternatifleri uzlaşık çözümler kümesini oluşturur (Kaya & diğerleri, 2011: 84). 2.2. Veri Seti Türkiye’de hayat dışı branşlarda faaliyet gösteren sigorta şirketlerinin finansal performanslarının VIKOR yöntemi kullanılarak incelenmesinin amaçlandığı bu çalışmanın veri setini, Türk Sigorta Sektörü’nde hayat dışı branşlarda faaliyet gösteren 36 şirketin Sigortacılık ve Bireysel Emeklilik Faaliyeti Raporları’ndan elde edilen (2014-2016) dönemine ait üç yıllık finansal oranları oluşturmaktadır. Finansal oranlar, işletmelerde performansın değerlendirilmesi amacıyla uzun yıllardır kullanılmakta, ancak farklı endüstrilerdeki farklı işletmeler için doğru oran seçimi çoğu zaman sorun teşkil etmektedir (Bülbül & Köse, 2011: 75). 4 Çalışmada kullanılacak uygun oranların seçilmesinde; literatür taramasından, akademisyen ve sektör uzmanlarının görüşlerinden yararlanılmıştır (Tablo 1). Analiz kapsamına dahil edilen otuzaltı hayat dışı sigorta şirketi, çalışmadaki karar birimlerini (alternatifleri), Tablo 1’de yer alan altı finansal oran ise karar kriterlerini oluşturmaktadır. Tablo 1. Finansal Oranlar (Karar Kriterleri) Tablosu Kriterler Özkaynak Kârlılığı [Dönem Karı (Zararı) / Toplam Ödenmiş Sermaye] Toplam Giderler / Toplam Prim Acente ve Broker Sayısı Dönem Kâr / Zarar Toplam Primler 3. Bulgular Tazminatlar Her bir değerlendirme kriteri için önce en iyi (fi*) ve en kötü (fi-) değerleri belirlenmiş, sonra ikinci aşamaya geçilerek yine her bir kriter için wi ağırlıkları eşit olacak şekilde wi = 1/6 alınarak Eşitlik (3) ve Eşitlik (4) yardımıyla Sj ve Rj değerleri bulunmuştur. Daha sonra Eşitlik (5)’den yararlanılarak, her bir kriter için Qj değerleri hesaplanmıştır. Analizde maksimum grup faydasını sağlayan strateji için ağırlığı ifade eden v değeri 0.5 (konsensüs) alınmıştır. v değeri uygulamada genellikle 0.5 olarak alınmaktadır. (Liu & diğerleri, 2013: 6328), Ercan & Önder, 2016: 109). İlgili döneme ait hesaplanan Sj, Rj ve Qj değerleri aşağıda Tablo 2’de gösterilmiştir. Yıllar bazında uzlaşık çözümleri bulmak amacıyla bu değerler küçükten büyüğe doğru sıralanarak alternatifler arasında üç adet sıralama listesi oluşturulmuştur. En küçük Qj değerine sahip değerlendirme birimi, alternatif grubu içerisindeki en iyi seçenek olarak ifade edilir. Sonucun geçerliliği için iki koşulun sağlanıp sağlanmadığı araştırılmıştır. Koşul-1’in sağlanması için; Eşitlik(6) dan yararlanılarak sözgelimi 2016 yılı için 0,4058 – 0 ≥ 0,0286 eşitsizliğinin gerçekleştiği belirlenmiştir. Seçenek sayısı (j) = 36 olduğundan Eşitlik(6)’dan yararlanılarak D(Q) = 0,0286 olarak hesaplanmıştır. Bu sonuca göre Koşul-1 geçerlidir. Koşul-2 için; en iyi Qj değerine sahip seçenek, Sj ve Rj değerlerinin en az bir tanesinde en iyi değeri elde etmiş olmalıdır. Bu koşul dikkâte alındığında Allianz sigorta şirketinin, S ve R değerleri bakımından da en iyi sıraya sahip olduğu ve bu koşulun da gerçekleştiği görülmektedir. Bu durumda Allianz sigorta şirketinin diğer sigorta şirketlerine göre kabul edilebilir bir avantaja ve istikrara sahip olduğu söylenebilir. Aynı şekilde 2014 ve 2015 yılları için de benzer sonuçlara ulaşılmıştır. Tablo 2. Şirketlerin Sj, Rj ve Qj Değerleri (2014 – 2016) ŞİRKETLER (ALTERNATİFLER) 2016 Sj Rj 2015 Qj Sj Rj 2014 Qj Sj Rj Qj ACE 0,6361 0,1650 0,8859 0,6720 0,1661 0,8861 0,7414 0,1664 0,9016 AIG 0,6187 0,1631 0,8689 0,6598 0,1618 0,8458 0,7628 0,1626 0,8355 AKSIGORTA 0,4403 0,1267 0,6391 0,5137 0,1198 0,4296 0,5245 0,14488 0,2914 ALLIANZ 0,0184 0,0107 0,0000 0,1238 0,0993 0,0000 0,1813 0,14432 0,0308 ANADOLU 0,2594 0,0926 0,4152 0,2764 0,1013 0,1231 0,3567 0,14459 0,1637 ANKARA 0,5712 0,1584 0,8237 0,6271 0,1598 0,8074 0,7330 0,16002 0,7607 ATRADIUS 0,8079 0,1664 0,9991 0,7550 0,1667 0,9494 0,7395 0,16657 0,9028 AXA 0,2685 0,0879 0,4058 0,3874 0,1667 0,6877 0,8707 0,16667 1,0000 BNP PARIBAS C. 0,6341 0,1667 0,8899 0,6756 0,1667 0,8929 0,2428 0,14501 0,0898 COFACE 0,6606 0,1656 0,9032 0,6916 0,1649 0,8909 0,7940 0,16667 0,9444 DOGA 0,5682 0,1620 0,8333 0,6386 0,1654 0,8570 0,7480 0,16539 0,8842 DUBAI STARR 0,6278 0,1641 0,8778 0,6577 0,1657 0,8733 0,7493 0,16558 0,8891 ERGO 0,6046 0,1667 0,8712 0,6581 0,1635 0,8573 0,8342 0,16667 0,9735 5 EULER HERMES 0,8071 0,1667 0,9995 0,6274 0,1649 0,8452 0,7646 0,16409 0,8691 EUREKO 0,5482 0,1473 0,7736 0,7150 0,1663 0,9181 0,6480 0,14316 0,3450 GENERALI 0,6313 0,1626 0,8752 0,5807 0,1433 0,6521 0,7455 0,16645 0,9047 GROUPAMA 0,4298 0,1444 0,6891 0,4323 0,1614 0,6809 0,6978 0,15215 0,5699 GULF 0,6570 0,1667 0,9045 0,5990 0,1382 0,6267 0,7673 0,16399 0,8688 GUNES 0,5409 0,1410 0,7486 0,6372 0,1390 0,6598 0,5157 0,14285 0,2425 HALK 0,5575 0,1405 0,7577 0,5733 0,1460 0,6663 0,6190 0,14387 0,3389 HDI 0,5376 0,1471 0,7663 0,6090 0,1492 0,7161 0,7024 0,15016 0,5314 ISIK 0,6049 0,1629 0,8593 0,6446 0,1617 0,8337 0,6760 0,14746 0,4556 KORU 0,7672 0,1667 0,9742 0,5558 0,1653 0,7977 0,7405 0,16052 0,7766 LIBERTY 0,6161 0,1616 0,8624 0,6390 0,1604 0,8203 0,7038 0,16601 0,8652 MAPFRE 0,3252 0,0906 0,4505 0,4956 0,1489 0,6331 0,7357 0,16012 0,7647 NEOVA 0,4820 0,1457 0,7263 0,5772 0,1506 0,7035 0,5063 0,14849 0,3540 ORIENT 0,6479 0,1649 0,8931 0,6623 0,1660 0,8787 0,7127 0,15914 0,7274 RAY 0,5549 0,1578 0,8113 0,6024 0,1561 0,7624 0,7396 0,16666 0,9047 SBN 0,5862 0,1639 0,8507 0,6585 0,1666 0,8804 0,7066 0,15660 0,6696 SOMPO JAPAN 0,4139 0,1333 0,6435 0,5946 0,1525 0,7303 0,7358 0,16464 0,8597 TURK NIPPON 0,5918 0,1629 0,8510 0,6800 0,1666 0,8959 0,6659 0,14950 0,4910 TURK P&I 0,6355 0,1667 0,8908 0,6534 0,1642 0,8588 0,7553 0,16666 0,9162 TURKLAND 0,6886 0,1660 0,9224 0,6840 0,1667 0,8989 0,7685 0,16488 0,8884 UNICO 0,6262 0,1588 0,8596 0,6683 0,1581 0,8238 0,6399 0,16667 0,8326 ZIRAAT 0,5533 0,1666 0,8387 0,6144 0,1669 0,8509 0,7359 0,16658 0,9005 ZURICH 0,6122 0,1589 0,8511 0,6498 0,1669 0,8761 0,7199 0,15965 0,7433 Hayat dışı sigorta şirketlerinin Qj değerlerine göre sıralama sonuçları aşağıda Tablo 3’de verilmiştir. Tablo 3. Sigorta Şirketlerinin Qj Değerleri ve Performans Sıralaması (2014 – 2016) Sıra No 2016 ŞİRKETLER 2015 Qj ŞİRKETLER 2014 Qj ŞİRKETLER Qj 1 ALLIANZ 0,0000 ALLIANZ 0,0000 ALLIANZ 0,0308 2 AXA 0,4058 ANADOLU 0,1231 AXA 0,0898 3 ANADOLU 0,4152 AKSIGORTA 0,4296 ANADOLU 0,1637 4 MAPFRE 0,4505 GROUPAMA 0,6267 GROUPAMA 0,2425 5 AKSIGORTA 0,6391 MAPFRE 0,6331 AKSIGORTA 0,2914 6 SOMPO JAPAN 0,6435 EUREKO 0,6521 GUNES 0,3389 TURINS Sigorta, 2016 Haziran ayından itibaren GULF Sigorta adı altında faaliyet göstermektedir. DEMİR SİGORTA, 2016 yılından itibaren TURKLAND adı altında faaliyet göstermektedir. AVIVA Sigorta, 2015 yılından itibaren UNICO adı altında faaliyet göstermektedir. 6 7 GROUPAMA 0,6891 GUNES 0,6598 ERGO 0,3450 8 NEOVA 0,7263 HALK 0,6663 MAPFRE GENEL 0,3540 9 GUNES 0,7486 GENERALI 0,6809 HDI 0,4556 10 HALK 0,7577 AXA 0,6877 SOMPO JAPAN 0,4910 11 HDI 0,7663 NEOVA 0,7035 HALK 0,5314 12 EUREKO 0,7736 HDI 0,7161 EUREKO 0,5699 13 RAY 0,8113 SOMPO JAPAN 0,7303 RAY 0,6696 14 ANKARA 0,8237 RAY 0,7624 NEOVA 0,7274 15 DOGA 0,8333 KORU 0,7977 ZURICH 0,7433 16 ZIRAAT 0,8387 ANKARA 0,8074 ANKARA 0,7607 17 SBN 0,8507 LIBERTY 0,8203 LIBERTY 0,7647 18 TURK NIPPON 0,8510 UNICO 0,8238 ISIK 0,7766 19 ZURICH 0,8511 ISIK 0,8337 TURK P&I 0,8326 20 ISIK 0,8593 ERGO 0,8452 AIG 0,8355 21 UNICO 0,8596 AIG 0,8458 SBN 0,8597 22 LIBERTY 0,8624 ZIRAAT 0,8509 KORU 0,8652 23 AIG 0,8689 DEMIR 0,8570 GENERALI 0,8688 24 ERGO 0,8712 DUBAI STARR 0,8573 DUBAI STARR 0,8691 25 GENERALI 0,8752 TURK NIPPON 0,8588 COFACE 0,8842 26 DUBAI STARR 0,8778 DOGA 0,8733 TURK NIPPON 0,8884 27 ACE 0,8859 ZURICH 0,8761 DEMIR 0,8891 28 BNP PARIBAS C. 0,8899 ORIENT 0,8787 ZIRAAT 0,9005 29 TURK P&I 0,8908 SBN 0,8804 ACE 0,9016 30 ORIENT 0,8931 ACE 0,8861 ATRADIUS 0,9028 31 COFACE 0,9032 COFACE 0,8909 EULER HERMES 0,9047 32 GULF 0,9045 BNP PARIBAS C. 0,8929 ORIENT 0,9047 33 TURKLAND 0,9224 TURINS 0,8959 TURINS 0,9162 34 KORU 0,9742 TURK P&I 0,8989 BNP PARIBAS C. 0,9444 35 ATRADIUS 0,9991 EULER HERMES 0,9181 DOGA 0,9735 36 EULER HERMES 0,9995 ATRADIUS 0,9494 AVIVA 1,0000 4. Tartışma ve Öneriler Günümüzde ekonomik, teknolojik ve sosyal alanlarda yaşanan hızlı ve sürekli değişim, tüm şirketlerde olduğu gibi Türk Sigorta Sektörü’nde faaliyet gösteren şirketleri de önemli ölçüde etkilemektedir. Bu değişime uyum sağlama ve problemlerin belirlenerek iyileştirme uygulamalarının geliştirilebilme çabası, şirketlerin performanslarını ölçme ve geliştirme çalışmaları yapmalarını zorunlu kılmaktadır. Türk Sigorta Sektörü’nde hayat dışı branşlarda faaliyet gösteren şirketlerin finansal performanslarının, 2014-2016 dönemine ait Sigortacılık ve Bireysel Emeklilik Faaliyeti 7 Raporları’ndan elde edilen üç yıla ilişkin veriler kullanılarak VIKOR yöntemi yardımıyla incelendiği bu çalışmada, araştırma kapsamına 36 hayat dışı sigorta şirketi alınmıştır. Bu şirketlerin finansal performanslarının analiz edilebilmesi için, finansal performans göstergesi olarak ilgili döneme ait altı adet finansal oran kullanılmıştır. Araştırma kapsamındaki hayat dışı sigorta şirketlerinin, VIKOR yöntemi ile yıllar itibariyle yapılan performans sıralama sonuçları incelendiğinde, üç yıllık dönemde her yıl itibariyle en yüksek performansa sahip yedi şirketin; Allianz, Anadolu, Axa, Aksigorta, Groupama, Maphre ve Güneş sigorta şirketleri olduğu görülmektedir. İdeal çözüme en yakın uygun çözümü verecek olan uzlaşık çözüm kümeleri incelendiğinde, otuz altı sigorta şirketinin her birinin her yıl için kabul edilebilir avantaja sahip olduğu anlaşılmaktadır. 2014 yılında 15 şirketin, 2015 yılında 14 şirketin ve 2016 yılında ise 19 şirketin hem kabul edilebilir avantaja hem de karar vermede kabul edilebilir istikrara sahip olduğu görülmüştür. Allianz sigorta şirketi her üç yılda da performans sıralamasında ilk sırada yer almaktadır. Şirketlerin finansal performansına ilişkin elde edilen sonuçların, hayat dışı sigorta şirketlerinin sektördeki mevcut durumlarını doğrular nitelikte olması, VIKOR yönteminin sigorta sektöründe de başarıyla uygulanabileceğini göstermektedir. Bu yöntemle sigorta şirketlerinin aynı kriterler çerçevesinde performanslarının sıralanabilmesi, finansal performansın hem tüm sektör için ve hem de şirket bazında daha sağlıklı değerlendirilmesine olanak sağlayacak olması açısından yararlı olacaktır. Bunun yanısıra, VIKOR yöntemi ile oluşturulan uzlaşık çözüm kümesinde yer alan ve bir anlamda kabul edilebilir performansa sahip olduklarına işaret edilen şirketler için de, geliştirilecek stratejiler açısından öngörücü olabilir. Finansal performansın ölçüldüğü çalışmalarda, en önemli karar performans göstergelerinin seçimi konusudur. Bunun için çok kriterli karar verme yöntemi kullanılacaksa, konu daha da önem kazanacaktır. Çünkü hem sektörel hem bilimsel anlamda doğru kriterlerin seçilmesi, hem de kriterlere verilecek ağırlıkların piyasa koşulları, sektörel uygunluk, şirket politikaları, ekonomik dalgalanmalar gibi çok sayıda faktörden de etkilenecek olması söz konusudur. Bundan sonraki çalışmalarda, özellikle finansal olmayan bazı kriterler de eklenerek performans değerlendirme kriteri sayısı arttırılabilir, kriterlere verilecek farklı ağırlıklarla sıralamanın nasıl değiştiği araştırılabilir ve/veya farklı çok kriterli karar verme yöntemleri kullanılabilir. Kaynakça Büyüközkan, G., Feyzioğlu, O. (2008). Evaluation of Suppliers' Environmental Management Performances by a Fuzzy Compromise Ranking Technique. Journal of Multiple-Valued Logic & Soft Computing, 14, 309-324. Büyüközkan, G., Ruan, D. (2008). Evaluation of software development projects using a fuzzy multi-criteria decision approach. Mathematics and Computers in Simulation, 77(5), 464-475. Bülbül, S., Köse, A. (2011). Türk Gıda Şirketlerinin Finansal Performansının Çok Amaçlı Karar Verme Yöntemleriyle Değerlendirilmesi. Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 10. Ekonometri ve İstatistik Sempozyumu Özel Sayısı, 71-97. Bülbül, S., Köse, A. (2016). Türk Sigorta Sektörünün Promethee Yöntemi İle Finansal Performans Analizi, Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 38, Sayı 1, 187-210. Chen, L. Y., & Wang, T. C. (2009). Optimizing partners’ choice in IS/IT outsourcing projects: The strategic decision of fuzzy VIKOR. International Journal of Production Economics, 120(1), 233-242. Dinçer, H., Görener, A. (2011). Analitik Hiyerarşi Süreci ve Vikor Tekniği ile Dinamik Performans Analizi: Bankacılık Sektöründe Bir Uygulama, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 10/19, 109-127. Ercan, M., & Onder, E. (2016). Ranking Insurance Companies in Turkey Based on Their Financial Performance Indicators Using VIKOR Method. International Journal of Academic Research in Accounting, Finance and Management Sciences, 6(2), 104-113. Ertuğrul, İ., Karakaşoğlu, N. (2008). Banka Şube Performanslarının Vikor Yöntemi İle Değerlendirilmesi, Endüstri Mühendisliği Dergisi, YA/EM 2008 Özel Sayısı, 20/1,19-28. Kaya, P., Cetin, E. I., & Kuruüzüm, A. (2011). Çok kriterli karar verme ile Avrupa Birligi ve aday ülkelerin yasam kalitesinin analizi. Ekonometri ve İstatistik Dergisi (12. Uluslararası Ekonometri, Yöneylem Araştırması İstatistik Sempozyumu Özel Sayısı), (13), 80-94. Liu, H., Yan, T. (2007). Bidding-evaluation of construction projects based on VIKOR method. Automation and Logistics, 2007 IEEE International Conference on (pp. 1778-1782). IEEE. 8 Tong, L. I., Chen, C. C., & Wang, C. H. (2007). Optimization of multi-response processes using the VIKOR method. The International Journal of Advanced Manufacturing Technology, 31(11), 1049-1057. Liu, H. C., Mao, L. X., Zhang, Z. Y., & Li, P. (2013). Induced aggregation operators in the VIKOR method and its application in material selection. Applied Mathematical Modelling, 37(9), 6325-6338. Opricovic, S., Tzeng, G.H. (2004). Compromise Solution by MCDM Methods: A Comparative Analysis of VIKOR and TOPSIS, European Journal of Operational Research, 156(2), 445-455. Opricovic, S., Tzeng, G.H. (2007). Extended VIKOR Method in Comparison with Other Outranking Methods, European Journal of Operational Research, 178, 514-529. Özbek, A. (2014). Tedarikçi Seçiminde Çok Kriterli Karar Verme Yöntemlerinin Kullanılması. Gümüşhane Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Elektronik Dergisi, 5(11), 69-99. Özden, Ü. H. (2009). Türkiye’deki Mevduat Bankalarının Performansları: Çok Kriterli Karar Verme Yöntemleri ile Analiz. Baskı, Detay Yayıncılık, Ankara. Özden, Ü. H. (2012). AB’ye Üye Ülkelerin Ve Türkiye’nin Ekonomik Performanslarına Göre Vikor Yöntemi İle Sıralanması. İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 11/21, 455-468. Özden, Ü. H., Basar, Ö. D., & Kalkan, S. B. (2012). Imkb'de Islem Gören Çımento Sektöründekı Sırketlerın Fınansal Performanslarının Vıkor Yöntemı Ile Sıralanması. Ekonometri ve Istatistik Dergisi, (17), 23-44. Tezergil, S. (2016). Vikor Yöntemi İle Türk Bankacılık Sektörünün Performans Analizi, Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 38, Sayı 1, 357-373. Yanık, L., & Eren, T. (2017). Borsa İstanbul’da İşlem Gören Otomotiv İmalat Sektörü Firmalarının Finansal Performanslarının AHP, TOPSIS, ELECTRE ve VIKOR Yöntemleri ile Analizi, Yalova Sosyal Bilimler Dergisi, 8(13), 165 – 188. Yücenur, G. N., Demirel, N. Ç. (2012). Group decision making process for insurance company selection problem with extended VIKOR method under fuzzy environment. Expert Systems with Applications, 39(3), 3702-3707. Wu, H.Y., Tzeng, G.H., & Chen, Y.H. (2009). A Fuzzy MCDM Approach For Evaluating Banking Performance Based On Balanced Scorecard, Expert Systems with Applications, 36(6), 10135-10147. 9 GRİ İLİŞKİSEL ANALİZ YÖNTEMİ İLE HAYAT DIŞI BRANŞLARDA TÜRK SİGORTA SEKTÖRÜNÜN DEĞERLENDİRMESİ Doç. Dr. Ali KÖSE1 Marmara Üniversitesi Arş. Gör. Uğur TÜRKEL2 Marmara Üniversitesi Öz Sigorta sektörünün finans sektörüne sağladığı katma değer, yarattığı istihdam ve birçok sektörle etkileşim içinde olması sebebiyle Türkiye ekonomisi için de stratejik öneme sahip sektörlerden birisidir. Dolayısıyla sigorta şirketlerinin etkinliği ve verimliliği sektörün değerlendirmesinde önem arz etmektedir. Bu çalışmada literatürde performans değerlemede kabul görmüş girdiler ve çıktılar ekseninde Türk Sigorta Sektörünün 2014–2016 döneminde hayat dışı branşlarında faaliyet gösteren şirketlere ait performans değerlemesi Gri İlişkisel Analiz yöntemi ile incelenerek tartışılmıştır. Anahtar Kelimeler Türk Sigorta Sektörü, Performans Değerlendirme, Gri İlişkisel Analiz, Çok Kriterli Karar Alma, Hayat Dışı Sigortacılık Abstract The insurance sector is one of the sectors with strategic importance for the Turkish economy because of the added value it provides to the financial sector, the employment it creates and the interaction with many sectors. Therefore, the effectiveness and efficiency of insurance companies are important in evaluating the sector. In this study, the performance evaluation of companies operating in the non-life branches of the Turkish Insurance Sector in the period of 2014-2016 on the axis of inputs and outputs in the evaluation of performance in the literature has been examined and discussed by Gray Relationship Analysis method. Keywords Turkish Insurance Sector, Performance Evaluation, Gray Relational Analysis, Multi Criteria Decision Making, Non-Life Insurance Marmara Üniversitesi, Bankacılık ve Sigortacılık Yüksekokulu, Aktüerya Bölümü. İletişim: akose@marmara.edu.tr Tel: 0216 414 99 89 ; Faks 0 216 347 50 86 2 Marmara Üniversitesi, Bankacılık ve Sigortacılık Yüksekokulu, Sigortacılık Bölümü. İletişim: ugur.turkel@marmara.edu.tr Tel: 0216 414 99 89 ; Faks 0 216 347 50 86 – TÜBİTAK – BİDEB 2211 Doktora Bursiyeri 1 10 1.Giriş Son yıllarda gelişmiş veya gelişen ülkelerde hızla önemi artan hizmet sektörünün en önemli kollarından biri de sigortacılıktır. Her alanda yaşanan hızlı değişim ve gelişimlerin de etkisiyle; sigorta şirketlerinin varlıklarını sürdürmeleri, sağlam ve dayanıklı bir yapıya bürünmeleri daha da önemli bir hale gelmiştir. Bu hususta; kaynakların rasyonel kullanılarak maliyetlerin düşürülmesi, kalitenin iyileştirilerek müşteri ihtiyaçlarının en iyi şekilde karşılanması, teknik ve yönetsel faaliyetlerin piyasa şartlarına uygunluğu her şirket için olduğu gibi sigorta şirketleri için de vazgeçilmez unsurlar olarak sayılabilir. Özellikle son yıllarda artan yabancı sermaye yatırımları, rekabeti de arttırarak; birleşme ve satın almaların gündeme gelmesine yol açmıştır. Finans kurumunun önemli bir parçası olan sigorta şirketleri, serbest piyasa şartlarının sunduğu yoğun rekabete dayanabilmesi için müşterilerine nitelikli ve güvenilir hizmetler sunması gerekmektedir. Böylece rekabet kapasitelerinin, kalıcılığı ve sürdürülebilirliği sağlanmış olur. Performans; etkinlik, verimlilik ve kalite gibi değerleri de kapsayan geniş bir kavramdır. Bu da, üzerinde çalışılacak birimlerin değişik açılardan incelenmesi hususunu gerektirerek; çeşitli etkinlik ve / veya verimlilik ölçütlerinden de rehber olarak yararlanılması ihtiyacı doğurmaktadır. Türk finans sektöründe performans ölçümüyle ilgili yapılan çalışmalar incelendiğinde, çok farklı tekniklerin kullanılabildiği ve araştırma alanı olarak genellikle bankacılık sektörünün öne çıktığı görülmektedir. Ama özellikle son dönemlerde, finans sektöründe edindiği payını arttırmasıyla birlikte, sigortacılık sektörü de performans ölçümü açısından önemli bir uygulama alanı olarak kendine yer bulmuştur. Ancak, sigortacılık sektörünün üretim performansı sektörün branşlara sahip olmasından kaynaklanan çeşitliliği ve bu çeşitliliğin yol açtığı birçok faktörün de etkisiyle; çalışmalarda çok fazla kriterin alınmasını şart kılmıştır. Bu kapsamda sigorta şirketlerinin üretim performanslarını belirlemek; makro açıdan finans sektörünün değerlendirilmesinde ve politikalar üretilmesinde gerekli olduğu kadar, mikro açıdan yönetimsel kararların alınmasında da gereklidir. 1.1. Önem ve Amaç Rekabet ortamında, gerek şirketler gerekse müşteriler için performansların değerlendirilmeleri çok önemlidir. Sigorta şirketleri de ürün ve fiyat farklılıkları yaratabilmek adına; performanslarını etkileyen müşteri, değişim, rekabet gibi temel etmenleri göz önünde bulundurarak kalite, maliyet, esneklik gibi performans ölçütlerinin etkin kullanımını ve bunların etkileşiminin incelemesini temel uğraşı alanlarından birisi yapmıştır. Bu bağlamda; çalışmada şirketlerin performansları çok yönlü bir şekilde incelenerek, şirketlerin politika geliştirmelerine yardımcı olmak ve kişilere ise beklenti oluşturup, farkındalık yaratmak amaçlanmıştır. 1.2. Literatür Çok kriterli karar verme modelleri uygulanarak sigorta şirketlerinin performanslarını ölçmeye yönelik çalışmalar kısıtlı sayıdadır. Sigortacılık sektörünün performansının Gri İlişkisel Analiz ile incelendiği Peker ve Baki (2011) çalışmada, sigorta sektöründe faaliyet gösteren üç adet sigorta şirketinin finansal performanslarına göre karşılaştırılması yapılmış ve şirketlerin finansal oranlarının tümüne odaklanarak bir sıralama yapma imkânı sağlanmıştır. Bir diğer çalışmada ise; 2010-2011 yıllarında İMKB’de işlem gören sigorta şirketlerinin finansal performanslarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışmada elde edilen bulguya göre, sigorta şirketlerinin finansal başarısında en önemli rasyonun likidite oranları olduğu sonucuna varılmıştır (Elitaş ve diğerleri, 2012). Sigortacılık alanında yapılmış ancak Gri İlişkisel Analizin kullanılmadığı performans ölçümü çalışmaları da mevcuttur. Bunlardan bazıları; Türk sigorta sektörünün promethee yöntemi ile performans ölçümü (Bülbül ve Köse, 2016), BIST’de işlem gören sigorta şirketlerinin multimoora yöntemiyle performans ölçümü (Ömürbek ve Özcan, 2016), Sigorta sektörünün finansal performans analiz ve değerlendirilmesi (Akyüz ve Kaya, 2013), Hayat dışı sigortacılık sektöründe etkinlik analizi (Dalkılıç, 2012), Sigortacılık sektörünün etkinlik analizi (Çetinbaş ve Biçen, 2011) ve Sigortacılık sektöründe veri zarflama analizi yöntemi (Altan, 2010) şeklinde sıralanabilir. Ayrıca Gri İlişkisel Analizin de içinde bulunduğu birçok yöntemin bankacılık, sermaye piyasaları, finans ve işletme gibi çeşitli alanlarda da performans ve rekabet ölçümü açısından kullanıldığı görülmüştür. Bunlardan bazıları; Ticari bankaların finansal performanslarının çok kriterli karar verme yöntemleri ile incelenmesi (Kandemir ve Karataş, 2016), BIST’te işlem gören gıda işletmelerinin finansal performanslarının Gri İlişkisel Analiz yöntemi kullanılarak değerlendirilmesi (Meydan vd., 2016), Türkiye’de özel bankaların finansal performanslarının karşılaştırılması (Ecer, 2013), Borsa İstanbul Gelişen Piyasası’nda işlem gören Firmaların Gri İlişkisel Analiz ile performans ölçümü (Bektaş ve Tuna, 2013), Gri İlişkisel Analiz ve lojistik regresyon analizi ile işletmelerde finansal başarısızlığın belirlenmesi (Baş ve Çakmak, 2012), Türkiye’de kamu ve özel bankaların performanslarının Gri İlişkisel Analiz ile incelenmesi (Uçkun ve Girginer, 2011) şeklinde sıralanabilir. 11 2. Yöntem 2.1. Araştırmanın Modeli Çok kriterli karar verme (ÇKKV) yöntemleri, günlük yaşamda sıkça karşılaşılan ve genellikle farkında dahi olunmadan uygulanan yöntemlerdir. Örneğin; bir kişinin her hangi bir satın alma kararı verirken göz önünde bulundurduğu bütçe, uygunluk gibi kriterler ile işletmelerin amaçları doğrultusunda kararlar alırken ele aldığı pazarlama, ürün ve hizmet kalitesi, müşteri memnuniyetliği, satış sonrası hizmet gibi kriterler ÇKKV tekniklerinin konusuna girmektedir (Wu, 2006: 210). Söz konusu amaçlar için kullanılabilen çok sayıda ÇKKV tekniği bulunmaktadır. ÇKKV tekniklerinden olan Gri Sistem Teorisinin amacı, bilginin belirsiz olduğu veya hiç olmadığı durumlarda karar vermeyi kolaylaştırmaktır. Gri İlişkisel Analiz de 1982 yılında Deng Joung tarafında ortaya atılan söz konusu teorinin bir elemanıdır (Meydan vd., 2016: 153). Gri Sistem Teorisi’nin alt başlıklarından biri olan Gri İlişkisel Analiz; çok kriterli karar problemlerindeki belirsizlikleri analiz etmek amacıyla kullanılan yöntemlerden biridir. Belirsizliğin bulunduğu durumlarda matematiksel analiz yöntemlerine göre daha kolay çözüm sunar. İki dizi arasındaki ilişkiyi sayısal ve mantıksal olarak ölçmek amacıyla söz konusu yöntem kullanılabilir. Bu işlem için yapılması gereken karşılaştırılacak diziler arasındaki ilişkiyi sayısal olarak hesaplamaktır. Yapılan işlemler neticesinde hesaplanan ilişki derecesi gri ilişki derecesi olarak adlandırılır ve “0” ile “1” arasında değerler alır. Bu ölçüm, analiz edilen birimler arasındaki benzerlikleri veya farklılıkları gösterir. İki birim arasındaki değişim sürekli olduğunda, oluşan değişimler birlikte meydana geliyorsa birimler arasında daha yüksek, birlikte meydana gelmiyorsa daha düşük bir ilişki söz konusu olacaktır (Uçkun ve Girginer, 2011: 46-66). Gri İlişkisel Analizin diğer istatistiksel yöntemlere göre bazı avantajları mevcuttur. Bu avantajlardan bazıları; az sayıda veri kullanabilmek, belirsiz verilerle etkili sonuçlar üretebilmek, gri ilişki katsayılarının hesaplanmasının kolaylığı, veri setinin herhangi bir dağılım sergilemesini zorunlu tutmamasıdır. Bir olasılık dağılımından bağımsız olan Gri İlişkisel Analiz, küçük örnek hacimleri ile yapılan çalışmalarda diğer istatistiksel analiz tekniklerine göre daha iyi sonuçlar ortaya koymaktadır (Tong ve Lin, 2008: 29). Gri İlişkisel Analiz belirli aşamalardan oluşan bir süreçler bütünüdür. Analizde ilk olarak, tüm alternatiflerin performansının karşılaştırılabilir bir seriye çevrilmesi gerekmektedir. Daha sonra bu serilere uygun olarak, referans seri belirlenip; tüm karşılaştırılabilir seriler ve referans seri arasındaki gri ilişki katsayısı hesaplanır. Son olarak da, gri ilişki katsayıları temel alınarak, referans seri ve her karşılaştırılabilir seri arasındaki gri ilişki derecesi hesaplanır. Gri ilişki derecesi en yüksek olan alternatif en iyi seçenek olacaktır (Lin ve Lin, 2005: 13). Gri İlişkisel Analizin hesaplanma süreci beş aşamadan oluşur (Zhai v.d., 2009:7076, aktaran, Uçkun ve Girginer, 2011: 46-66): • Karar Matrisinin Oluşturulması • Karşılaştırma Matrisinin Oluşturulması • Mutlak Değer Tablosunun Oluşturulması • Gri İlişki Katsayılarının Oluşturulması • Gri İlişki Derecelerinin Hesaplanması 1.Adım: Karar Matrisinin Oluşturulması X0, referans seri olmak üzere, X1, X2, … Xi, …XN şeklinde N tane alternatifin, k tane öğeye/kritere göre değerlerinden oluşan bir matris oluşturulur Xi={xi (1), xi (2), …, xi (k)}, XN={xN (1), xN (2), …, xN(k)} Xi (k) değeri; i. şirketin k kriterini ifade etmektedir. 2.Adım: Karşılaştırma Matrisinin Oluşturulması Gri ilişki katsayılarının hesaplanmasından önce farklı boyutlardaki göstergelerin karşılaştırılması için verilerin standardize edilmesi gerekir. Aşağıdaki üç duruma bağlı olarak veriler standart değerlerine dönüştürülür. a) Fayda Durumu: Amaç daha iyi ya da daha büyük değer elde etmek olduğunda aşağıdaki formül kullanılır. 𝑥𝑖∗ (𝑗) 𝑚𝑖𝑛 𝑥𝑖 (𝑗) 𝑗 = 𝑚𝑎𝑥 𝑚𝑖𝑛 𝑥𝑖 (𝑗) 𝑗 𝑥𝑖 (𝑗) − 𝑗 𝑥𝑖 (𝑗) − 12 b) Maliyet Durumu: Amaç daha az, daha küçük bir değer elde etmek olduğunda aşağıdaki formül kullanılır. 𝑚𝑎𝑥 𝑥𝑖 (𝑗) − 𝑥𝑖 (𝑗) 𝑗 𝑥𝑖∗ (𝑗) = 𝑚𝑎𝑥 𝑚𝑖𝑛 𝑥𝑖 (𝑗) 𝑗 𝑥𝑖 (𝑗) − 𝑗 c) Ortalama Tip Durumu: Amaç ortalama bir değer elde etmek olduğunda; aşağıdaki formüllerden birisi kullanılır. xob(j): j. öge için hedeflenen değer olmak üzere; Eğer 𝑚𝑎𝑥 𝑚𝑖𝑛 𝑥𝑖 (𝑗) ≤ 𝑥𝑎𝑏 (𝑗) ≤ 𝑗 𝑥𝑖 (𝑗) ise 𝑗 𝑥𝑖∗ (𝑗) = 𝑚𝑎𝑥 𝑗 |𝑥𝑖 (𝑗) − 𝑥𝑎𝑏 (𝑗)| 𝑚𝑖𝑛 𝑥𝑖 (𝑗) − 𝑥𝑖 (𝑗) 𝑗 Eğer 𝑥𝑎𝑏 (𝑗) ≤ 𝑥𝑖∗ (𝑗) Eğer 𝑚𝑎𝑥 𝑗 𝑥𝑖 (𝑗) ≤ 𝑥𝑎𝑏 (𝑗) ise 𝑥𝑖∗ (𝑗) 𝑚𝑖𝑛 𝑥𝑖 (𝑗) 𝑗 = 𝑚𝑖𝑛 𝑥𝑎𝑏 (𝑗) − 𝑥𝑖 (𝑗) 𝑗 𝑥𝑖 (𝑗) − 𝑚𝑖𝑛 𝑥𝑖 (𝑗) ise 𝑗 𝑚𝑎𝑥 𝑗 𝑥𝑖 (𝑗) − 𝑥𝑖 (𝑗) = 𝑚𝑎𝑥 𝑗 𝑥𝑖 (𝑗) − 𝑥𝑎𝑏 (𝑗) 3.Adım: Mutlak Değer Tablosunun Oluşturulması Kriterlerin karakteristikleri temel alınarak katsayı farklılıkları hesaplanır. Katsayı farklılığı, sıra sayısı ile referans değeri arasındaki mutlak farktır. ∆0𝑖 (𝑗): j. öğe için X0 ve Xi arasındaki mutlak fark olmak üzere; ∆0𝑖 (𝑗) = |𝑥0 (𝑗) − 𝑥𝑖 (𝑗)| 4.Adım: Gri İlişki Katsayılarının Oluşturulması Δmax = maxi Δ0i (j), Δmin = minj Δ0i (j) olmak üzere gri ilişki katsayıları aşağıdaki formül kullanılarak hesaplanır. 𝛾0𝑖 (𝑗) = ∆ min + 𝑃∆ 𝑚𝑎𝑥 ∆0𝑖 (𝑗) + 𝑃∆ 𝑚𝑎𝑥 Formüldeki P katsayısı, Δmax veri dizisindeki en uç değer olma ihtimalini ortadan kaldırmak amacıyla kullanılır ve genelde de 0,5 olarak alınır. 5. Adım: Gri İlişki Derecelerinin Hesaplanması Xi serisi için gri ilişki dereceleri aşağıdaki formül yardımıyla hesaplanır: 𝐾 Γ0𝑖 = ∑ 𝑤𝑗 𝛾0𝑖 (𝑗) 𝑗=1 wj : j. öğenin ağırlığıdır. Eğer öğeler için ağırlık söz konusu değilse ω j = 1/K ile ortalama olarak alınabilir. 2.2. Araştırmanın Veri Seti Çalışmanın veri seti, T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı tarafından internet sitesinde yayınlan Sigortacılık ve Bireysel Emeklilik Faaliyet Raporları kullanılarak oluşturulmuştur. Çalışma, 2014-2016 dönemini kapsamakta olup analiz dönemi içinde yer alan sigorta şirketleri, 2016 yılında faaliyette bulunan şirketlerden seçilen 26 sigorta şirketini içermektedir. Son üç yıl içinde sektörde faaliyeti durdurulan ya da yeni faaliyete yeni başlamış olan şirketler çalışma dışı bırakılmıştır. Bununla birlikte hayat dışı alanda aynı üretim branşlarını kullanan sigorta şirketleri 13 dikkate alınarak çalışmanın veri seti oluşturulmuştur. Analizin değerlendirme aşamasında Toplam Gider/Prim, Acente, Broker ve Banka Acente Sayısı, Dönem Kar/Zarar, Toplam Prim ve Tazminat kriterlerinden oluşan 5 kriter dikkate alınmıştır. 3. Bulgular Öncelikle 26x5 boyutlu Karar Matrisi oluşturularak işleme başlanmış olup sırasıyla karşılaştırma matrisi, mutlak değer tablosu, gri ilişki katsayıları ve gri ilişki dereceleri elde edilmiştir. Gri İlişkisel Analiz yöntemi ile 2014-2016 yıllarına ilişkin elde edilen sonuçlar Tablo 1.’de gösterilmiştir. Tablo 1. Türk Sigorta Sektöründe 2014 – 2016 Döneminde Hayat Dışı Branşlarda Faaliyet Gösteren Şirketlere Ait Gri İlişkisel Analiz Sonuçları Sıra No 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 2016 SİGORTA GİD ŞİRKETLERİ 0,8013 ALLIANZ 0,6078 LIBERTY 0,6070 GENERALI 2015 SİGORTA GİD ŞİRKETLERİ 0,8416 ALLIANZ 0,7715 GENERALI 0,7153 ANKARA 2014 SİGORTA GİD ŞİRKETLERİ 0,7571 ALLIANZ 0,6759 AXA 0,6755 AVIVA (UNICO) 0,5926 0,5879 0,5836 0,5829 0,5626 0,5530 AXA UNICO ISIK ANADOLU GROUPAMA KORU 0,7053 0,6966 0,6855 0,6470 0,6444 0,6313 ANADOLU GROUPAMA ISIK HDI AKSIGORTA ZURICH 0,6716 0,6437 0,6248 0,6165 0,6088 0,6080 GROUPAMA MAPFRE GENEL AKSIGORTA GUNES SOMPO JAPAN ANADOLU 0,5527 0,5416 0,5362 0,5213 0,5187 0,5133 ZURICH MAPFRE GENEL HALK NEOVA SOMPO JAPAN SBN 0,6291 0,6284 0,6278 0,6186 0,6103 0,6099 LIBERTY UNICO NEOVA ERGO AIG MAPFRE GENEL 0,5982 0,5923 0,5905 0,5740 0,5738 0,5720 HDI HALK EUREKO GENERALI NEOVA ZIRAAT 0,5133 0,5122 0,4996 0,4977 0,4952 0,4950 ANKARA HDI AIG ZIRAAT DUBAI STARR AKSIGORTA 0,6085 0,6076 0,6058 0,6057 0,6040 0,6021 HALK EUREKO SBN GUNES SOMPO JAPAN RAY 0,5695 0,5573 0,5556 0,5549 0,5474 0,5422 ERGO ANKARA LIBERTY ISIK ZURICH SBN 0,4931 0,4898 0,4844 0,4809 0,4791 TURK NIPPON ERGO RAY EUREKO GUNES 0,6014 0,5950 0,5943 0,5794 0,5712 ZIRAAT TURK NIPPON DUBAI STARR KORU AXA 0,5418 0,5393 0,5287 0,5194 0,4982 KORU RAY AIG TURK NIPPON DUBAI STARR Gri İlişkisel Analize göre elde edilen derecelere göre performans sonuçları incelendiğinde 2014, 2015 ve 2016 yıllarının hepsinde en iyi performansı ALLIANZ sigorta şirketinin gösterdiği görülmektedir. 2014-2016 yılları içinde ilk 5 şirket içinde yer alan sigorta şirketleri incelendiğinde AXA, UNICO, GROUPAMA ve GENERALI sigorta şirketlerinin 2 yıl ilk beş şirket içinde yer aldıkları gözlenmektedir. Performans sıralamasında ilgili döneme göre son beş yıl içinde alt sıralarda yer alan şirketler incelendiğinde TURK NIPPON sigorta şirketinin 3 yıl içinde de son sıralarda yer aldığı gözlenirken RAY, KORU, DUBAI STARR sigorta şirketlerinin 2 yıl son beş sigorta şirketi içinde yer aldığı tespit edilmiştir. Diğer şirketler açısından ise yıllar içinde değişen gri ilişki derecelerine göre performans sıralamalarında değişkenlikler yaşandığı gözlenmektedir. AXA sigorta şirketinin 2015 yılı dışındaki yıllarda performans sıralamasında ilk beşte yer alırken 2015 yılında son sırada yer alması çarpıcı bir sonuç olarak değerlendirilmektedir. AXA sigorta şirketi için analizde kullanılan değerlendirme kriterleri incelendiğinde 2014 yılına göre 2015 yılında çok yüksek bir tazminat ödeme tutarı gerçekleştirdiği ve 2015 yılında zarar ettiği tespit 14 edilmiştir. Ayrıca Toplam Gider / Prim kriteri 1 değerinin üstünde gerçekleşmiştir. Bu kriterlerdeki değişikliklerin AXA sigorta şirketinin 2015 yılı performansını olumsuz yönde etkileyen etkenler olduğu düşünülmektedir. 4. Tartışma ve Öneriler Bir işletmenin kâr, maliyet, üretim, işgücü gibi önemli fonksiyonlarının ve araçlarının başarılı bir şekilde kullanılıp kullanılamadığı, performans ölçüm ve değerlendirmeleriyle anlaşılabilir. Bununla birlikte işletmelerin yaşamlarını devam ettirebilmeleri için de performans ölçümü son derece önemlidir. İşletme performansının belirlenmesinde karar vericilerin deneyim ve uzmanlıklarının yanı sıra farklı kriterlerin birlikte ele alındığı ölçütlere de gerek vardır. Gri İlişkisel Analiz, şirketlerin finansal performanslarının çoklu kriterlere göre karşılaştırır. Bu çalışmada da Türk Sigorta Sektöründe Hayat Dışı Branşlarda faaliyet gösteren seçilmiş 26 şirketin üretim performansı, Gri İlişkisel Analiz yöntemi kullanılarak değerlendirilmiştir. Üretim performans göstergesi olarak seçilen beş kriter, 2014, 2015 ve 2016 yılları için ayrı ayrı hesaplanmış ve her bir yıl için şirketler performanslarına göre sıralanmıştır. Çalışmada kullanılan Gri İlişkisel Analiz yöntemi ile elde edilen şirket sıralamaları incelendiğinde, en iyi performansı sağlayarak ilk 5 şirket arasında yer alan sigorta şirketlerinin analizde kullanılan kriter değerleri incelendiğinde 2014-2016 dönemi itibariyle genellikle sektör ortalamasından yüksekte değerlere sahip oldukları gözlenmektedir. Toplam Gider/Prim, Acente, Broker ve Banka Acente Sayısı ve Tazminat kriterlerinde bu durum maliyet arttırıcı bir unsur olarak görülmekle birlikte Toplam Gider/Prim kriterinin yüksek olması prim üretimine yatırım yapıldığı, Acente, Broker ve Banka Acente Sayısı kriterinin yüksek olması reklam, ulaşılabilirlik ve satış ağı açısından pozitif etki yaratabileceği, Tazminat kriterinin yüksek olması hasar ödemelerinin sağlıklı yapılabildiği yönünde dolaylı olumlu etkileri göz önünde bulundurulduğunda performans değerlerini arttırıcı yansımaları olduğu düşünülmektedir. Gri İlişkisel Analiz yöntemine göre yapılan sıralamalar dikkate alındığında performansı yüksek sigorta şirketlerinin analizde kullanılan kriter değerlerinin, düşük performanslı şirketlere göre daha iyi durumda olduğu gözlenmektedir. Düşük performansa sahip sigorta şirketlerinin öncelikle Toplam Prim üretimlerini arttırmaları önerilmektedir. Toplam prim üretimindeki artış dolaylı olarak Toplam Gider/Prim oranlarının azalmasına Dönem Karlılıklarının artmasına neden olacağı için analizdeki bu iki kriteri de olumlu etkileyecek ve sigorta şirketlerinin performans skorlarının yükselmesini sağlayacaktır. Bir diğer öneri ise Acente, Broker ve Banka Acente sayısının artırılması yönündedir. Bu kriterdeki artış müşterilerin sigorta şirketlerine ulaşılabilirliğini ve sigorta şirketine ait ürünlerinin daha fazla tanıtımı sağlayacağı için prim üretimine katkı sağlayarak performanslarında gelişim yaratacak bir unsur olacağı düşünülmektedir. Bununla birlikte sigorta şirketlerinin doğru risk değerlendirmeleri ile sağlıklı portföyler oluşturmaları bir başka öneri olarak sunulabilir. Doğru risk değerlendirmeleri ile yüksek tazminat ödemeleri yaratabilecek sigortalı adaylarının portföye alınmaması sayesinde daha düşük tazminat ödemeleri söz konusu olacaktır. Tazminat kriterinde oluşacak düşük değerler performans skorlarında yüksek sonuçların oluşmasını ve düşük performansa sahip sigorta şirketlerinin üst sıralara doğru çıkmasını sağlayacaktır. 15 Kaynakça Akyüz, Y. & Kaya, Z. (2013) Türkiye’de Hayat Dışı ve Hayat / Emeklilik Sigorta Sektörünün Finansal Performans Analiz ve Değerlendirilmesi, Selçuk Üniversitesi İ.İ.B.F. Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 26, 355-369 Altan, M.S. (2010) Türk Sigortacılık Sektöründe Etkinlik: Veri Zarflama Analizi ile Bir Uygulama, Gazi Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, 12/1, 185-204 Baş, M., & Çakmak, Z. (2012) Gri İlişkisel Analiz ve Lojistik Regresyon Analizi ile İşletmelerde Finansal Başarısızlığın Belirlenmesi ve Bir Uygulama, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 12, 63-82. Bektaş, H. & Tuna, K. (2013) Borsa İstanbul Gelişen İşlemler Piyasası’nda İşlem Gören Firmaların Gri İlişkisel Analiz ile Performans Ölçümü, Çankırı Karatekin Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, 3/2, 185- 198 Bülbül, S.E. & Köse A. (2016) Türk Sigorta Sektörünün Promethee Yöntemi ile Finansal Performans Analizi, Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, 38/1, 187-210 Çetintaş, H. & Biçen, Ö.F. (2012) Türkiye’de Sigortacılık Sektörünün Etkinlik Analizi, TİSK Akademi, 7/14, 124154 Dalkılıç, N. (2012) Türkiye’de Hayat Dışı Sigortacılık Sektöründe Etkinlik Analizi, Muhasebe ve Finansman Dergisi, Temmuz, 71-89 Ecer, F. (2013) Türkiye’deki Özel Bankaların Finansal Performanslarının Karşılaştırılması: 2008 – 2011 Dönemi, AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 13/2, 171 -189 Elitaş, C. & Eleren, A. & Yıldız, F. ve Doğan, M. (2012) Gri İlişkisel Analiz ile Sigorta Şirketlerinin Performanslarının Belirlenmesi, 16. Finans Sempozyumu, Erzurum, 10-13 Ekim 2012 Kandemir T. & Karataş, H. (2016) Ticari Bankaların Finansal Performanslarının Çok Kriterli Karar Verme Yöntemleri ile İncelenmesi: Borsa İstanbul’da İşlem Gören Bankalar Üzerine Bir Uygulama, İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 5/7, 1766- 1776 Lin, J.L. & Lin, C.L. (2005) The use of grey-fuzzy logic for the optimization of the manufacturing process, Journal of Materials Processing Technology, Vol.160, pp. 9- 14. Meydan, C. & Yıldırım, B.F. ve Senger, Ö. (2016) BIST’te İşlem Gören Gıda İşletmelerinin Finansal Performanslarının Gri İlişkisel Analiz Yöntemi Kullanılarak Değerlendirilmesi, Muhasebe ve Finansman Dergisi, Ocak, 147- 167 Ömürbek, N. & Özcan, A. (2016) BIST’de İşlem Gören Sigorta Şirketlerinin Multimoora Yöntemiyle Performans Ölçümü, Uluslararası İşletme Ekonomi ve Yerel Yönetim Perspektifleri Dergisi, 1/2, 64-75 Peker, İ. & Baki, B. (2011) Gri İlişkisel Analiz Yöntemiyle Türk Sigortacılık Sektöründe Performans Ölçümü, Uluslararası İktisadi ve İdari İncelemeler Dergisi, 4/7, 1-17 Sigortacılık ve Özel Emeklilik Raporları (2014, 2015, 2016), https://hazine.gov.tr/tr-TR/Rapor-SunumSayfasi?mid=247&cid=28&nm=43 Tong, C. C. & Lin, T. Y. (2008) Applying Grey Re¬lational Method to Determine the Carbon Black Ranking of Rubber Samples, Journal of Grey System, 11, 27-34. Uçkun, N. & Girginer N. (2011) Türkiye’deki Kamu Ve Özel Bankaların Performanslarının Gri İlişki Analizi İle İncelenmesi, Akdeniz İ.İ.B.F. Dergisi, Sayı 21, 46-66 Wu, H. (2006). A Comparative Study of Using Grey Relational Analysis in Multiple Attribute Decision Making Problems. Quality Engineering, 15, 209-217. Zhai, L.Y. & Khoo, L.P ve Zhong, Z.W. (2009) Design Concept Evaluation in Product Development Using Rough Sets and Gray Relation Analysis, Expert System with Applications, 36, 7072-7079. 16 TÜRKİYE’DE FAALİYET GÖSTEREN HAYAT DIŞI VE HAYAT EMEKLİLİK SİGORTA ŞİRKETLERİNİN PERFORMANSLARININ KARŞILAŞTIRILMASI Yrd. Doç. Dr. Burcu GÜROL1 Başkent Üniversitesi Doç. Dr. Adalet HAZAR2 Başkent Üniversitesi ÖZET Türk Sigorta Sektörü 2016 yılı sonu itibari ile 122,2 milyar TL aktif büyüklüğüne ulaşmıştır. Ülke ekonomisinin büyümeye devam edeceği yönündeki beklentiler, sigorta sektöründe de büyümenin devam edeceği yönünde kanaat oluşturmaktadır. Türk Sigorta Sektörünün ulaştığı 122,2 milyar TL aktif büyüklük, sektörde yer alan toplam 61 sigorta, reasürans ve emeklilik şirketinin yarattığı büyüklüktür. Bu çalışmada 2010-2016 yıl sonu finansal tabloları ve Hazine Müsteşarlığı’nca hazırlanan sektör değerlendirmesi üzerinden sağlanan verilerle hayat dışı ve hayat emeklilik branşlarında faaliyet gösteren sigorta şirketlerinin CAMELS yöntemi ile etkinlik analizi yapılmıştır. Bunun yanında hangi CAMELS bileşenin etkinlik ortalamasına ne yönde etki ettiği incelenerek her iki branş için de güçlü ve zayıf oldukları bileşenler belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Sigorta finansal tabloları, etkinlik, sigortacılık, CAMELS 1. GİRİŞ Sigortacılık sektörü gelişmekte olan piyasalarda genellikle GSYH’ye paralel bir gelişme sergilemektedir. Ülkelerde kişi başına gelir arttıkça gelirden sigortaya ayrılan pay yükselmekte ve toplam prim üretimi ekonomideki büyümeden daha yüksek oranda artmakta, buna karşılık gelir azaldıkça ekonomiden daha hızlı küçülmektedir. Sigortacılık ülkemizde de benzer bir gelişme sergilemektedir. 2016 yılında GSYH %2,9 oranında artarken, sigortacılık sektörü %26,6 oranında büyümüş ve sonuçta toplam prim üretiminin GSYH’ye oranı %1,30’dan %1,52’ye yükselmiştir (Hazine Müsteşarlığı, 2017). Türk Sigorta Sektörünün ulaştığı 122,2 milyar TL aktif büyüklük, sektörde yer alan toplam 61 sigorta, reasürans ve emeklilik şirketinin yarattığı büyüklüktür. Bu çalışmada Türkiye’de faaliyette bulunan hayat/emeklilik şirketleri ile hayat dışı branşta faaliyet gösteren sigorta şirketlerinin etkinlik düzeyleri ölçülmüştür. Çalışmanın veri seti Hazine Müsteşarlığı’nın internet sayfasından temin edilmiş olup, çalışma 2010-2016 yıllarını kapsayan 7 yıllık süreç için yapılmıştır. Çalışmada CAMELS yöntemi Türk Sigorta Sektörü için uygulanmış olup, sermaye yeterliliği, aktif kalitesi, yönetim yeterliliği, kazanç durumu, likidite durumu ve piyasa risklerine karşı duyarlılık bileşenleri baz alınarak yukarıda açıklanan iki grubun performans analizleri sonuçlarına ulaşılmıştır. 1.1. Literatür Literatürde CAMELS yöntemi uygulanarak Türk bankacılık sisteminin incelendiği birçok çalışma bulunmaktadır (Basci, Hazar, Babuscu, & Koksal, 2013) (Türker Kaya, Türk Bankacılık Sektöründe CAMELS Analizi, 2001) (Abdullayev, Türk Bankacılık Sektöründe Dezenflasyon Sürecinde CAMELS Analizi, 2013) (Sakarya, 2010) (Kandemir & Demirel Arıcı, 2013) (Aytekin & Sakarya, 2013) (Ecer, 2013) (Gümüş & Nalbantoğlu, 2015) (Ege, Topaloğlu, & Karakozak, 2015) 1 Başkent Üniversitesi, Ticari Bilimler Fakültesi, Bankacılık ve Finans Bölümü, 0(312)2466666/1700 bgurol@baskent.edu.tr 2 Başkent Üniversitesi, Ticari Bilimler Fakültesi, Bankacılık ve Finans Bölümü, 0(312)2466666/1690 ahazar@baskent.edu.tr 17 Türk sigorta sektörünün verimliliğinin ölçülmesine yönelik olarak ise literatürde şu çalışmalar yer almaktadır: Tantan, Yolsal ve Gürbüz, Türkiye’de faaliyette bulunan 16 hayat sigortası şirketinin 1998-1999 etkinlik düzeylerini veri zarflama yöntemi ile inceledikleri çalışmalarında şirketlerin %12’sinin operasyonel açıdan etkin durumda olduğu sonucuna ulaşmışlardır (Tantan, Yolsal, & Gürbüz, 2000). Çiftçi, Türk Sigorta Sektörü’nde faaliyet gösteren hayat ve hayat dışı branşlardaki şirketlerin etkinliklerini veri zarflama yöntemi ile ölçtüğü çalışmasında sektörde etkinlik düzeyinin düşük olduğunu belirlemiştir (Çiftçi, 2004). Kılıçkaplan ve Karpat, Türk Sigorta Sektörü’nün etkinlik analizini Tobit Model kullanarak yaptıkları çalışmalarında, Türkiye’de sigorta şirketi sayısındaki artışın şirket başına düşen prim payını ve dolayısıyla teknik etkinliği azalttığını, buna karşılık şirket sayılarındaki artış ve optimum ölçekle çalışma standardının ve rekabet koşullarına ilişkin kuralların uygulanma gereksiniminin oluşması nedeniyle ölçek etkinliğini artırıcı yönde bir etkiye sahip olduğu sonucuna ulaşmışlardır (Kılıçkaplan & Karpat, 2004). Kılıçkaplan ve Baştürk, sektörde faaliyette bulunan 30 hayat dışı sigorta şirketinin 2002 yılı verilerini, veri zarflama yöntemi ile inceledikleri çalışmaları sonucunda verileri incelenen şirketlerin etkinlik düzeylerine ulaşmışlardır (Kılıçkaplan & Baştürk, 2004). Kayalı, veri zarflama yöntemi ile sektördeki sigorta şirketlerinin 2000-2006 yılları arasındaki etkinliklerini ölçtüğü çalışması sonucunda incelenen süreçte şirketlerin etkinlik değerinde artış olduğunu tespit etmiştir (Kayalı, 2007). Köse, sektördeki hayat ve emeklilik şirketlerinin etkinlik analizini veri zarflama yöntemi uygulayarak ölçtüğü çalışması sonucunda 2004-2008 döneminde sektörün etkinlik düzeyinin 0,84 seviyesinde olduğunu açıklamıştır (Köse, 2010) Altan, hayat dışı branşta faaliyet gösteren 25 sigorta şirketinin 2005, 2006 ve 2007 yılları verileri ile birbirlerine göre verimliliklerini veri zarflama yöntemi kullanarak ölçtüğü çalışmasında şirketlerin büyük çoğunluğunun etkinlik düzeyine ulaşamadığı sonucuna ulaşmıştır (Salimi Altan, 2010). Dalkılıç, sektörün 2008-2010 yılları arasındaki etkinlik düzeyini veri zarflama analizi yöntemine göre, girdi yönelimli ölçeğe göre değişken getirili BCC Modeli ve Malmquist toplam faktör verimlilik endeksi kullanarak yaptığı çalışmasında 2008 yılına göre 2009 yılında artış gösteren sektör etkinliğinin 2010 yılında yeniden azaldığı sonucuna ulaştığını açıklamıştır (Dalkılıç, 2012). Bülbül ve Köse, PROMETHEE yöntemi ile sektörün 2010-2013 dönemi bilanço verileri üzerinde yaptıkları çalışmalarında şirketlerin üstünlük sıralamasını oluşturmuş, böylelikle istikrarlı ve istikrarsız şirketleri belirlemişlerdir (Ergün Bülbül & Köse, 2016). Çalışmalarda yoğunlukla yöntem olarak veri zarflama yönteminin kullanıldığı görülmektedir. Verimliliğin ölçülmesi amacıyla kullanılan yöntemlerden biri olan CAMELS yönteminin sigortacılık sektöründe uygulanması konusunda ise Türkiye dışında çalışmalar görülmüş olup, literatür taramasında Türk Sigorta Sektörü’ne ilişkin çalışmaya rastlanılmamıştır. 2. YÖNTEM 2.1.Araştırmanın Modeli İşletmeler sınırlı kaynaklar ile en üst seviyede kazanç sağlamayı amaçlamaktadır. Mevcut kaynaklarla ne oranda kazanç sağlandığı işletmenin performansını göstermektedir. Bu ölçü sadece ilgili işletme için değerlendirilebileceği gibi rakip işletmelerinin durumları da göz önüne alınması rekabet üstünlük ve zayıflıklarının görülmesi açısından önemlidir. Performans ölçümü ürünlerin, hizmetlerin veya işlemlerin yerine getirilmesinde görevlerin nasıl gerçekleştiğinin bir program dahilinde tarafsız olarak ölçülmesi yöntemidir (Yüreğir & Nakıboğlu, 2007, s. 545) Performansın ölçümü için birçok yöntem kullanılmaktadır. Bu çalışmada performansların karşılaştırılmasında CAMELS yöntemi kullanılmıştır. CAMELS yöntemi genel olarak yerinde denetim amacıyla kullanılmaktadır (Türker Kaya, 2001). Yöntemin adında yer alan her harf performansla ilgili bir faktörü açıklamaktadır. 18 Sermaye yeterliliği (Capital Adequacy), aktif kalitesi (Asset Quality), yönetim yeterliliği (Management Adequacy), kazanç durumu (Earnings), likidite (Liquidity), piyasa risklerine duyarlılık (Sensitivity to Market Risks) analizin faktörleri arasında yer almaktadır. 2.2.Çalışma Grubu Çalışma kapsamında iki grubun verileri üzerinde çalışılmıştır. Bu gruplar hayat dışı branşta faaliyet gösteren sigorta şirketleri ile hayat ve emeklilik branşında faaliyet gösteren sigorta şirketleridir. 2.3.Veri Toplama Araçları Hazine Müsteşarlığı’nca derlenen ve sunulan yıllık sigortacılık ve emeklilik raporlarından temin edilen veriler kullanılarak çalışma yapılmıştır. 2.4.Verilerin Toplanması ve Verilerin Çözümlenmesi CAMELS analizinde bileşenler olan sermaye yeterliliği, varlık kalitesi, yönetim yeterliliği, kazanç durumu, likidite durumu ve piyasa risklerine duyarlılık analiz edilmektedir. Analizde bileşenlerin her biri çeşitli finansal analiz oranlarıyla ölçülmüştür. Bu oranlar eşit oranda ağırlıklandırılarak bileşenin düzeyi belirlenmiştir. Daha sonra bu bileşenler üzerinden ilgili yılda ilgili branşın etkinlik seviyesine ulaşılmıştır. Çalışmada kullanılan finansal analiz oranları Tablo 1’de yer almaktadır. Tablo 1.Analizde kullanılan oranlar C Sermaye Yeterliliği A M E L S Varlık Kalitesi Yönetim Yeterliliği Kazanç Durumu Likidite Durumu Piyasa Risklerine Duyarlılık C1 Sermaye Yeterliliği Rasyosu C2 Özkaynak/Toplam Aktif C3 Alınan Primler/Özsermaye C4 Özkaynaklar / Teknik Karşılıklar (Net) A1 Maddi Duran Varlıklar / Aktif Toplamı A2 Esas Faaliyetlerden Alacaklar / Toplam Aktifler A3 Prim Alacakları/Özsermaye A4 Esas Faaliyetlerden Kaynaklanan Şüpheli Alacaklar / Esas Faaliyetlerden Kaynaklanan Alacaklar M1 Net Kâr/Prim Üretimi M2 Konservasyon Oranı: Alınan Primler Net/Alınan Primler Brüt M3 Ödenen Tazminat/Alınan Primler M4 Faaliyet Gideri / Alınan Primler E1 Net Kâr/Toplam Aktif E2 Net Kâr/Özsermaye (Mali Rantabilite) E3 Özsermaye/Teknik Karşılık E4 Teknik Kâr/Alınan Primler L1 Cari Varlıklar/Toplam Aktifler L2 Nakit Değerler/Kısa Vadeli Yükümlülük L3 Likidite Oranı S1 Finansal Varlıklar/Toplam Varlıklar S2 Kambiyo Karı/Kambiyo Zararı S3 Kur Riski S4 Türev Ürün Zararı / Yatırım Gideri Çalışma kapsamında hesaplanan finansal analiz oranlarının her biri ait oldukları faktör içinde eşit ağırlığa sahiptir. İlgili yılın etkinlik oranına ulaşılması amacıyla da her bir faktör yine eşit ağırlıkla değerlendirilmiş ve etkinlik sonucuna katılmıştır. 3. BULGULAR Sigorta sektöründe faaliyet gösteren hayat dışı ve hayat/emeklilik şirketlerinin 2010-2016 yılları arasında etkinlik düzeylerinin ölçüldüğü bu çalışma sonucunda Tablo 2’de yer alan sonuçlara ulaşılmıştır. 19 Tablo 2. İlgili yıldaki CAMELS faktörlerinin ve ilgili branşın etkinlik düzeyi sonuçları 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 HAYAT HAYAT/ HAYAT HAYAT/ HAYAT HAYAT/ HAYAT HAYAT/ HAYAT HAYAT/ HAYAT HAYAT/ HAYAT HAYAT/ DIŞI EMEKLİLİK DIŞI EMEKLİLİK DIŞI EMEKLİLİK DIŞI EMEKLİLİK DIŞI EMEKLİLİK DIŞI EMEKLİLİK DIŞI EMEKLİLİK C 1,16 1,49 1,17 1,17 1,17 1,51 1,15 1,51 1,13 1,51 1,14 1,47 1,19 1,56 A 0,17 0,17 0,18 0,17 0,17 0,18 0,18 0,18 0,11 0,10 0,13 0,10 0,18 0,23 M -0,07 0,06 -0,06 0,12 -0,06 0,13 0,02 0,14 -0,03 0,15 -0,03 0,16 0,00 0,16 E 0,09 0,13 0,14 0,28 0,05 0,28 0,20 0,28 0,19 0,31 0,12 0,32 0,15 0,35 L 0,70 0,71 0,70 0,94 0,70 0,85 0,74 0,89 0,77 0,71 0,73 0,74 0,75 0,75 S 0,08 0,22 0,36 0,29 0,07 0,07 0,20 0,37 -0,01 0,21 0,07 0,41 0,03 0,31 ETKİNLİK ORANI 0,35 0,46 0,41 0,49 0,35 0,50 0,41 0,56 0,36 0,50 0,36 0,53 0,38 0,56 Tablo 2 incelendiğinde her iki branşta da etkinlik oranlarının yıldan yıla farklılık gösterdiği görülmektedir. Tüm yıllarda hayat emeklilik branşında faaliyet gösteren sigorta şirketlerinin etkinlik oranı hayat dışı branşta faaliyet gösteren sigorta şirketlerinin etkinlik oranından yüksektir. Oranların ne yönde değiştiğini görmek amacıyla grafik oluşturduğumuzda Şekil 1’e ulaşılmaktadır. Şekil 1. Hayat/emeklilik ve hayat dışı branşların etkinlik oranı değişimleri Şekil 1 incelendiğinde hayat/emeklilik şirketlerinin etkinlik oranları 2011, 2013 ve 2016 yıllarına artış gösterirken diğer yıllarda etkinlik oranının düştüğü görülmektedir. İncelenen 7 yıllık zaman diliminde hayat/emeklilik şirketlerinin en düşük etkinlik düzeyinin 2010 yılında gerçekleştiği görülmektedir. En yüksek etkinlik oranlarına ise 2013 ve 2016 yıllarında ulaşıldığı görülmektedir. Hayat dışı sigorta şirketlerinin etkinlik oranlarının ise hayat/emeklilik şirketlerinin etkinlik oranlarına paralel şekilde 2011,2013 ve 2016 yıllarında artış gösterirken 2012,2014 ve 2015 yıllarında düşüş gösterdiği görülmektedir. Hayat dışı branşta faaliyet gösteren şirketlerin incelenen zaman aralığında en yüksek etkinlik oranına 2011 ve 2013 yıllarında ulaştıkları ve en düşük oranın ise 2010 ve 2012 yılları arasında gerçekleştiği görülmektedir. 4. TARTIŞMA VE ÖNERİLER Çalışma sonucunda hayat/emeklilik branşında faaliyet gösteren sigorta şirketlerinin hayat dışı branşta faaliyet gösteren sigorta şirketlerine nazaran etkinlik oranlarının daha yüksek olduğu görülmüştür. Bu sonuçla beraber ilgili zaman aralığında her iki branşın da etkinlik düzeyi değişimleri incelendiğinde sonuçların paralel seyir izlediği görülmektedir. Örnek verecek olursak 2012 yılında iki branşın da etkinlik ortalaması azalırken, 2013 yılında ortalamalar artmıştır. Bu çerçevede sektörün ekonomik gelişmelerden finansal olarak birlikte ve aynı yönlü etkilendiği görüşü ifade edilebilir. CAMELS bileşenlerinden hangisi ya da hangilerinin etkinlik oranlarını aşağı çektiğini görmek üzere ilgili branşta ilgili bileşenin yıl ortalamasının altında olduğu değerler renklendirildiğinde Tablo 3 oluşmaktadır. 20 Tablo 3. Yıl ortalamasının altında seyreden değerler 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 HAYAT/ HAYAT HAYAT/ HAYAT HAYAT/ HAYAT HAYAT/ HAYAT HAYAT/ HAYAT HAYAT/ HAYAT HAYAT/ HAYAT DIŞI EMEKLİLİK DIŞI EMEKLİLİK DIŞI EMEKLİLİK DIŞI EMEKLİLİK DIŞI EMEKLİLİK DIŞI EMEKLİLİK DIŞI EMEKLİLİK C 1,16 1,49 1,17 1,17 1,17 1,51 1,15 1,51 1,13 1,51 1,14 1,47 1,19 1,56 A 0,17 0,17 0,18 0,17 0,17 0,18 0,18 0,18 0,11 0,10 0,13 0,10 0,18 0,23 M -0,07 0,06 -0,06 0,12 -0,06 0,13 0,02 0,14 -0,03 0,15 -0,03 0,16 0,00 0,16 E 0,09 0,13 0,14 0,28 0,05 0,28 0,20 0,28 0,19 0,31 0,12 0,32 0,15 0,35 L 0,70 0,71 0,70 0,94 0,70 0,85 0,74 0,89 0,77 0,71 0,73 0,74 0,75 0,75 S 0,08 0,22 0,36 0,29 0,07 0,07 0,20 0,37 -0,01 0,21 0,07 0,41 0,03 0,31 ETKİNLİK ORANI 0,35 0,46 0,41 0,49 0,35 0,50 0,41 0,56 0,36 0,50 0,36 0,53 0,38 0,56 Tablo 3 ilgili yılın ortalamaları aşağı çeken değerlerin varlık, yönetim, kazanç ve piyasa risklerine duyarlılık faktörleri değerleri olduğunu göstermektedir. Bu durumun tersi olarak sermaye yeterliliği ve likidite oranlarının ise yılın etkinlik oranını artırıcı etkiye sahip olduğunu söylemek mümkündür. Bu bileşenlerden hangisinin en çok ortalamaya katkı sağlayan ve en çok ortalamanın düşmesine neden olduğunu görmek amacıyla her yılın bileşen değerini, o yılın ortalamasından çıkarıldığında Tablo 4’te yer alan sonuçlara ulaşılmıştır. Tablo 4. CAMELS bileşenlerinin yılın etkinlik oranından farkları tablosu 2010 C A M E L S 2011 2012 2013 2014 2015 2016 HAYAT/ HAYAT HAYAT/ HAYAT HAYAT/ HAYAT HAYAT/ HAYAT HAYAT/ HAYAT HAYAT/ HAYAT HAYAT/ HAYAT DIŞI EMEKLİLİK DIŞI EMEKLİLİK DIŞI EMEKLİLİK DIŞI EMEKLİLİK DIŞI EMEKLİLİK DIŞI EMEKLİLİK DIŞI EMEKLİLİK 0,81 1,03 0,76 0,67 0,82 1,01 0,73 0,95 0,77 1,02 0,78 0,94 0,81 1,00 -0,18 -0,29 -0,24 -0,32 -0,18 -0,32 -0,23 -0,38 -0,25 -0,40 -0,23 -0,43 -0,20 -0,33 -0,43 -0,41 -0,47 -0,37 -0,41 -0,37 -0,40 -0,42 -0,39 -0,35 -0,39 -0,37 -0,38 -0,40 -0,27 -0,33 -0,27 -0,21 -0,30 -0,23 -0,21 -0,28 -0,17 -0,19 -0,24 -0,21 -0,23 -0,21 0,35 0,25 0,28 0,44 0,35 0,34 0,33 0,33 0,41 0,22 0,37 0,21 0,37 0,19 -0,27 -0,24 -0,05 -0,20 -0,28 -0,43 -0,21 -0,19 -0,37 -0,29 -0,29 -0,12 -0,36 -0,24 Tablo 4’te pozitif yönde etkinlik oranından en büyük farklılıkların incelenen tüm yıllar ve her iki branş için sermaye yeterliliği bileşeninde olduğu görülmektedir. Negatif yöndeki etkinlik oranından en büyük farkların ise çoğunlukla yönetim kalitesi ile ilgili oranlar olmakla birlikte 2014 ve 2015 yılları için hayat/emeklilik branşında varlık kalitesi bileşeninden kaynaklı olduğu görülmektedir. Yapılan çalışmanın sonucunda incelenen zaman aralığında hayat/emeklilik branşının etkinlik oranlarının hayat emeklilik branşından yüksek olduğu, her iki branşın etkinlik değişimlerinin ise paralellik sergilediği görülmüştür. Her bir CAMELS bileşenin ilgili branşın ilgili yıl ortalamalarından farklılığına bakılmak üzere oluşturulan tablolar ise etkinlik oranına artırıcı katkının sermaye yapısı ile ilgili oranlardan, azaltıcı etkinin ise çoğunlukla yönetim kalitesi ile ilgili oranlardan geldiğini göstermektedir. Kaynakça Abdullayev, M. (2013). Türk Bankacılık Sektöründe Dezenflasyon Sürecinde CAMELS Analizi. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 97-112. Abdullayev, M. (2013). Türk Bankacılık Sektöründe Dezenflasyon Sürecinde CAMELS Analizi. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 97-112. Akhisar, İ., & Tezelgil, S. (2014). Malmquist Toplam Faktör Verimlilik Endeksi: Türk Sigorta Sektörü Uygulaması. Finansal Araştırmalar ve Çalışmalar Dergisi, 1-14. Aytekin, S., & Sakarya, Ş. (2013). BİST'teki Mevduat Bankalarının Finansal Performanslarının 2001 ve 2008 Finansal Krizleri Çerçevesinde CAMELS Derecelendirme Sistemi ile Değerlendirilmesi. AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 25-58. Basci, S., Hazar, A., Babuscu, S., & Koksal, O. (2013). A CAMELS Analysis of the Turkish Banking Sector: Rating of the 2004-2011 Period In Terms of Capital Ownership and Scale. 9th EBES Conference, (s. 338-353). Rome. 21 Çiftçi, H. (2004). Türk Sigorta Sektörünün Sorunları; DEA Analizi ile Türk Sigorta Şirketlerinin Etkinlik Düzeylerinin Belirlenmesi. Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 121-149. Dalkılıç, N. (2012). Türkiye'de Hayatdışı Sigortacılık Sektöründe Etkinlik Analizi. Muhasebe ve Finansman Dergisi, 71-90. Ecer, F. (2013). Türkiye'deki Özel Bankaların Finansal Performanslarının Karşılaştırılması: 2008-2011 Dönemi. AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 171-189. Ege, İ., Topaloğlu, E. E., & Karakozak, Ö. (2015). CAMELS Performans Değerleme Modeli: Türkiye'deki Mevduat Bankaları Üzerine Bir Uygulama. Niğde Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 109-126. Ergün Bülbül, S., & Köse, A. (2016). Türk Sigorta Sektröünün Promethee Yöntemi ile Finansal Performans Analizi. Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 187-210. Gümüş, F., & Nalbantoğlu, Ö. (2015). Türk Bankacılık Sektörünün CAMELS Analizi Yöntemiyle 2002-2013 Yılları Arasında Performans Analizi. AKÜ İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 83-106. Hazine Müsteşarlığı. (2017). 2016 Yılı Türkiye'de Sigortacılık ve Bireysel Emeklilik Faaliyetleri Hakkında Rapor. Ankara. Kandemir, T., & Demirel Arıcı, N. (2013). Mevduat Bankalarında CAMELS Performans Değerleme Modeli Üzerine Karşılaştırmalı Bir Çalışma. Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 61-87. Kayalı, C. A. (2007). 2000-2006 Dönemde Türkiye'de Faaliyet Gösteren Sigorta Şirketlerinin Etkinlik Değerlendirmesi. Yönetim ve Ekonomi, 103-115. Kılıçkaplan, S., & Baştürk, F. H. (2004). Türkiye'de Hayat-Dışı Alanada Faaliyet Gösteren Sigorta Şirketlerinin 2002 Yılındaki Etkinliklerinin Veri Zarflama Analizi ile Ölçülmesi. Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 63-79. Kılıçkaplan, S., & Karpat, G. (2004). Türkiye'de Hayat Sigortası Sektöründe Etkinliğin İncelenmesi. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 1-14. Köse, A. (2010). Türk Sigorta Sektörü Hayat ve Emeklilik Şirketlerinin Etkinlik Analizi. Akademik Araştırmalar Dergisi, 85-100. Sakarya, Ş. (2010). CAMELS Derecelendirme Sistemine Göre İMKB'deki Yerli ve Yabancı Sermayeli Bankaların Karşılaştırmalı Analizi. Akademik Araştırmalar ve Çalışmalar Dergisi, 7-21. Salimi Altan, M. (2010). Türk Sigortacılık Sektöründe Etkinlik: Veri Zarflama Analizi Yöntemi ile Bir Uygulama. Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 185-204. Tantan, S., Yolsal, H., & Gürbüz, A. O. (2000). Efficiency in the Turkish Life Insurance Industry. EFMA 2000. Atina. Türker Kaya, Y. (2001). Türk Bankacılık Sektöründe CAMELS Analizi. Ankara: BDDK. Türker Kaya, Y. (2001). Türk Bankacılık Sektöründe CAMELS Analizi. Ankara: BDDK. Yakob, R., Yusop, Z., Radam, A., & Ismail, N. (2012). Camel Rating Approach to Assess The Insurance Operators Financial Strenght. Jurnal Economy Malaysia, 3-15. Yüreğir, O. H., & Nakıboğlu, G. (2007). Performans Ölçümü ve Ölçüm Sistemleri: Genel Bir Bakış. Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 545. 22 DEVLET DESTEKLİ TARIM SİGORTALARININ DÜNYADAKİ UYGULAMALARI ve TARSİM İLE KARŞILAŞTIRILMASI Öğr. Gör. Mehmet İSEL1 Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi ÖZET Dünyada; geleneksel tarım sigortalarının başlangıcı 18. yüzyıla kadar dayanır. Öncelikle Avrupa’da başlamış olan bu sigorta dalı; içinde barındırdığı risklerin katastrofik olması ve şirketlerin ellerinde bölgelerin iklim, toprak yapıları ve ekilip dikilen ürünler hakkında yeterli bilgilerin olmaması sebebiyle ilk denemeleri başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Ancak 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra teknolojideki hızlı gelişim sayesinde yeniden gündeme gelmiştir. Özellikle elektronik ve uzay sanayisinin gelişmesiyle birlikte uydu teknolojilerinin gelişmesi, katastrofik yapının belirlenmesinde etkili olmuş ayrıca bu sayede meteorolojik tahminlerin daha kesin, ayrıntılı ve daha uzun süreli yapılabilmesine olanak sağlamış ve bu gelişmeler sayesinde toprak yapıları, iklim koşullarının değişimi ve ekilip dikilen alanların belirlenmesinde istatistikî verilerin de oluşmasına olanak sağlamıştır. Bu da oluşacak riskler için, sigorta şirketlerin ve reasürans şirketlerinin önceden istatistiksel bir tahmin yapmasına olanak sağlamakta, ayrıca bu istatistikî verilerin ışığında şirketler daha kesin aktüeryal hesaplar yapabilmektedirler. Modern anlamda tarımsal sigorta uygulamaları ise, 1770–1800 yılları arasında Avrupa da başlamıştır. İlk kez İrlanda’da sigorta kooperatiflerince hayvan sigortaları ve Almanya’da ise dolu ve yangın sigortaları yapılmıştır. Ancak ilk uygulamalar deneyimin yetersizliği, sigortalı sayısının artırılamaması, prim/hasar dengesinin kurulamaması, devlet desteğinin yetersizliği, gibi nedenlerle başarısız olmuşsa da, 19 ve 20.yüzyılda önce Avrupa ülkeleri ve daha sonra ABD ve Japonya gibi ülkelerde devlet destekli ve geniş kapsamlı tarım sigortaları uygulamaları başlamıştır. Dünyada yaşanan bu gelişmeler bizde de karşılık bulmuş ve 1987 yılından itibaren bu sigorta dalını geliştirmek amacıyla çalışmalara başlanmıştır. Bu çalışmaların sonucunda, önce 1995 yılında Tarım Sigortaları Vakfı (TSV) kurulmuştur. Akabinde de, 2005 yılında 5363 sayılı Tarım Sigortaları Kanunu hazırlanarak yürürlüğe sokulmuştur. Bu kanunla birlikte Devlet Destekli Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM) ile Tarım Sigortaları Havuz İşletmeleri A.Ş (İşletici Şirket) 2006 yılının ikinci yarısında faaliyete geçirilmiş ve devlet destekli tarım sigortaları uygulama dönemi başlanmıştır. Bu çalışmada, öncelikle devlet destekli tarım sigortalarının dünyadaki uygulamaları (ABD, Kanada, Japonya ve AB Ülkeleri gibi.) incelenecek, daha sonra da, kısaca TARSİM’e geçiş süreci ve sistemin işleyişi hakkında bilgi verildikten sonra, ülkemizdeki tarım sigortaları (TARSİM) uygulamaları incelenecektir. Yapılan sigorta uygulamaları karşılaştırılacak ve ülkemizde ki tarım sigortası uygulamalarının dünyada yapılan uygulamalara ne kadar yaklaştığı ve başarılı olup olmadığı değerlendirilecektir. Anahtar Kelimeler: Devlet Destekli Tarım Sigortaları, Dünyadaki Sigorta Uygulamaları, TARSİM’e Geçiş Süreci, Uygulamaları, Sigorta Uygulamalarının Karşılaştırılması 1 TARSİM Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi, Manyas Meslek Yüksekokulu, Finans Bankacılık ve Sigortacılık Bölümü, Bankacılık ve Sigortacılık Programı İletişim: misel@bandirma.edu.tr Tel: (0266) 828 13 46 Fax: (0266) 828 13 48 23 1. GİRİŞ Dünyada; geleneksel tarım sigortalarının başlangıcı 18. yüzyıla kadar dayanır. Öncelikle Avrupa’da başlamış olan bu sigorta dalı; içinde barındırdığı risklerin katastrofik olması ve şirketlerin ellerinde bölgelerin iklim, toprak yapıları ve ekilip dikilen ürünler hakkında yeterli bilgilerin olmaması sebebiyle ilk denemeleri başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Ancak 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra teknolojideki hızlı gelişim sayesinde yeniden gündeme gelmiştir. Özellikle elektronik ve uzay sanayisinin gelişmesiyle birlikte uydu teknolojilerinin gelişmesi, katastrofik yapının belirlenmesinde etkili olmuş ayrıca bu sayede meteorolojik tahminlerin daha kesin, ayrıntılı ve daha uzun süreli yapılabilmesine olanak sağlamış ve bu gelişmeler sayesinde toprak yapıları, iklim koşullarının değişimi ve ekilip dikilen alanların belirlenmesinde istatistikî verilerin de oluşmasına olanak sağlamıştır. Bu da oluşacak riskler için, sigorta şirketlerin ve reasürans şirketlerinin önceden istatistiksel bir tahmin yapmasına olanak sağlamakta, ayrıca bu istatistikî verilerin ışığında şirketler daha kesin aktüeryal hesaplar yapabilmektedirler. Modern anlamda tarımsal sigorta uygulamaları ise, 1770–1800 yılları arasında Avrupa da başlamıştır. İlk kez İrlanda’da sigorta kooperatiflerince hayvan sigortaları ve Almanya’da ise dolu ve yangın sigortaları yapılmıştır. Ancak ilk uygulamalar deneyimin yetersizliği, sigortalı sayısının artırılamaması, prim/hasar dengesinin kurulamaması, devlet desteğinin yetersizliği, gibi nedenlerle başarısız olmuşsa da, 19 ve 20.yüzyılda önce Avrupa ülkeleri ve daha sonra ABD ve Japonya gibi ülkelerde devlet destekli ve geniş kapsamlı tarım sigortaları uygulamaları başlamıştır. 1.1 - Problem Devlet destekli tarım sigortalarının dünyadaki uygulamaları ve TARSİM uygulamaları ile karşılaştırılması. 1.2 – Amaç Bu çalışmada, öncelikle devlet destekli tarım sigortalarının dünyadaki uygulamaları (ABD, Kanada, Japonya ve AB Ülkeleri gibi.) incelenecek, daha sonra da, kısaca TARSİM’e geçiş süreci ve sistemin işleyişi hakkında bilgi verildikten sonra, ülkemizdeki tarım sigortaları (TARSİM) uygulamaları incelenecektir. Yapılan sigorta uygulamaları karşılaştırılacak ve ülkemizde ki tarım sigortası uygulamalarının dünyada yapılan uygulamalara ne kadar yaklaştığı ve başarılı olup olmadığı değerlendirilecektir. 1.3 – Önem Sigorta sektörünün önemli bir kolunu temsil eden tarım sigortaları dalının dünyadaki uygulamaları (ABD, Kanada, Japonya ve AB Ülkeleri gibi.) incelenecek ve yapılan bu inceleme sonuçlarından yola çıkarak Türkiye’de uygulanan TARSİM (Tarım Sigortaları) uygulamalarla karşılaştırarak, sistemimizin dünyada uygulanan devlet destekli tarım sigortalarına uyumunu, kuvvetli ve zayıf / eksik yönlerinin tespit edilmesi ve karşılaştırılmasının yapılması, sigorta sektörü ve akademisyenler açısından bilgilendirici bir çalışma olacaktır. 1.4 – Sınırlılıklar Bu çalışma, sigortacılık sektörünün sadece Devlet Destekli Tarım Sigortaları dalının Dünyada (Amerika, Asya ve AB) ve Türkiye’de ki gelişimi, uygulanışı ve karşılaştırılması ile sınırlı tutulmuştur. 2. YÖNTEM 2.1 – Model Araştırma çalışmasında kullanılan tüm veriler, niceleyici kaynaklardan elde edilmiş verilerdir. Dünyada (Amerika, Asya ve AB) ve Türkiye’de tarım sigortalarının gelişimi, TARSİM’e geçiş süreci, uygulamaların karşılaştırılması açısından değerlendirilmesi ile ilgili olan veriler, birincil ve ikincil kaynaklar incelenerek elde edilmiştir. Bununla birlikte ülkemizde yeniden yapılandırılan tarım sigortaları uygulamaları ise hem birincil hem de ikincil kaynaklardan elde edilen bilgiler doğrultusunda incelenmiştir. Dünyada ev ülkemizde yeni yapılandırılan tarım sigortalarında çalışmanın birincil kaynağını; öncelikle çalışmaya temel teşkil eden Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM), Tarım Sigortaları Havuz İşletmesi A.Ş. Tarım Sigortaları Vakfı, Sigorta Şirketlerin Tarım Sigortaları bölümündeki ilgili kişiler ile Dünya da ve Türkiye’deki Tarım Sigortaları (TARSİM) ile uygulamaları hakkında yapılan birebir görüşmeler sonucunda, konuyla ilgili olarak yöneltilen sorulara alınan cevaplardan elde edilen verilerden oluşmuştur. İkincil kaynağı ise; ulusal ve uluslararası alanda yapılmış benzer çalışmalar, konuyla ilgili kurum ve kuruluşların rapor ve kayıtları oluşturmaktadır. 2.2 - Örneklem, Çalışma Gurubu, Veri Toplama ve Verilerin Çözümlenmesi 24 Araştırma konusu ve kullanılan veriler ve çözümlenmesi üç kısımda incelenmiştir. Birinci kısımda, araştırmaya başlangıç teşkil edecek olan Dünyada ve Türkiye’de tarım sigortalarının gelişimi, TARSİM’e geçiş süreci, ikincil kaynaklardan elde edilen niceleyici bulgular doğrultusunda incelenmiş ve ikinci kısım için bir temel öngörü elde edilmesi sağlanmıştır. İkinci kısmı oluşturan; Devlet Destekli Sigortalarının Dünyadaki ve Türkiye’deki gelişimi, uygulanışı ve de karşılaştırılması konusu; öncelikle ikincil kaynaklardan yapılan araştırmalardan elde edilen bilgilerden, konunun temelini oluşturacak verilere ulaşılmıştır. Daha sonra elde edilmiş olan bilgiler doğrultusunda, araştırma konusunun birincil verilerini oluşturacak olan verilerin elde edilmesi için tarım sigortası sektöründe bulunan ilgili kişilerle görüşmeler yapılmıştır. Bu görüşmelerde özellikle dünyada ve ülkemizde devlet destekli tarım sigortaları uygulamaları ile 2006 yılında faaliyete geçen Tarım Sigortaları Havuzu uygulamaları işleyişi hakkında görüşülen kişilere sorular sorulmuş, ülkemizdeki yeni tarım sigortaları uygulamaları (TARSİM) ile dünyadaki uygulanan Devlet Destekli Tarım Sigortaları hakkında uygulama ve uyumu konusunda değerlendirme yapmaları istenmiştir Üçüncü kısımda; araştırmanın sonucunda, tüm bilgiler bir araya getirilerek bir sentez yapılmış, sentezden elde edilen bulgular doğrultusunda, Türkiye’de uygulanan Devlet Destekli Tarım Sigortalarının (TARSİM) dünyada uygulanan Devlet Destekli Tarım Sigortalarına, uyumunun sağlanıp sağlanamadı konusu tespit edilmeye çalışılmıştır. 3. BULGULAR 3.1 – Tarım Sigortalarının Tarihsel Gelişimi Sigorta sektörünün geçmişi, dünyadaki birçok iş sektöründen daha eskidir. Dünyada sigortacılığa benzer ilk uygulamalara günümüzden yaklaşık 4000 yıl önce Babiller’de rastlanmaktadır. Sigortacılığın ilk yazılı kanun metinlerine ise, Hammurabi Kanunlarında rastlıyoruz. Bu kanunların en büyük özelliği haydutların saldırısına uğrayan kervanların zararlarının bütün diğer kervanlar arasında paylaşılmasını öngörmeseydi. Bu, tehlike paylaşmasının kara taşımacılığındaki ilk örneğidir. Daha sonraları özellikle coğrafi keşiflerin gerçekleşmesi ve denizcilikteki gelişmeler sayesinde nakliyat sigortaları gelişmiştir. (Güvel, 2007) Dünyada; geleneksel tarım sigortalarının başlangıcı 18. yüzyıla kadar dayanır. Öncelikle Avrupa’da başlamış olan bu sigorta dalı; içinde barındırdığı risklerin katastrofik olması ve şirketlerin ellerinde bölgelerin iklim, toprak yapıları ve ekilip dikilen ürünler hakkında yeterli bilgilerin olmaması sebebiyle ilk denemeleri başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Ancak 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra teknolojideki hızlı gelişim sayesinde yeniden gündeme gelmiştir. Özellikle elektronik ve uzay sanayisinin gelişmesiyle birlikte uydu teknolojilerinin gelişmesi katastrofik yapının belirlenmesinde etkili olmuş ayrıca bu sayede meteorolojik tahminlerin daha kesin, ayrıntılı ve daha uzun süreli yapılabilmesine olanak sağlamıştır. Bu gelişmeler sayesinde devletin ve özel sigorta şirketlerinin elinde toprak yapıları, iklim koşullarının değişimi ve ekilip dikilen alanların belirlenmesinde istatistikî verilerin de oluşmasına olanak sağlamıştır. (Anonim, 2007) Modern anlamda tarımsal sigorta uygulamaları ise 1770–1800 yılları arasında Avrupa da başlamıştır. İlk kez İrlanda’da sigorta kooperatiflerince hayvan sigortaları ve Almanya’da ise dolu ve yangın sigortaları yapılmıştır. Ancak ilk uygulamalar deneyimin yetersizliği, sigortalı sayısının artırılamaması, prim oranlarının düşük ve çoğu kez sabit olarak belirlenmesi, hasar dengesinin kurulamaması, devlet desteğinin yetersizliği, reasürör bulma güçlüğü gibi nedenlerle başarısız olmuştur. 19 ve 20.yüzyılda önce Avrupa ülkeleri ve daha sonra ABD ve Japonya gibi ülkelerde geniş kapsamlı tarım sigortaları uygulamaları başlamıştır. Ülkelerin coğrafi konumu ve iklim koşulları dikkate alınarak bitkisel üretimi en fazla etkileyen riskler sigorta kapsamına alınabilir. (Demir, 2003) İş, gelir, damızlık, kasaplık hayvanlar ile süs hayvanlarının hayatları, hastalık, kaza, verimden düşme, zehirlenme, kastrasyon, cerrahi operasyon, yavru atma ve doğum, ölüm veya zorunlu öldürme halleri, nakliye, yaralanma gibi risklere karsı sigortalanmaktadır. Bazı ülkelerde bütün hayvanlar sigorta kapsamına alınırken, bazı ülkelerde belirli sayıdaki hayvan çeşitleri sigorta kapsamına alınmaktadır. (Anonim, 2007) Tarım sektöründeki riskler ve belirsizlikler; bu sektöründe çalışanların, ekili ve dikili alanlar ile çiftliklerde beslenen hayvanların hayatlarını olumsuz etkilemektedir Tarım sektöründe ki dalgalanmalar doğal olarak tarım sektöründe istihdam edilmiş olan kişilerin hayatlarında ve gelirlerinde istikrarsızlığa neden olmaktadır. Bu nedenle, bu belirsizliğin ve tehditlerin bertaraf edilmesi gerekmektedir. Sektörde meydana gelecek olan hasarların önceden belirlenebileceği ve bunlar için önlemler alınabileceği bir sisteme ihtiyaç vardır. İşte bu sistem de Tarım Sigortasıdır. Devlete ya da özel şirketler ait olan sigorta şirketleri tarafından karşılanmakta ve en etkili yöntem olarak kullanılmaktadır. Tarım sigortalarının başlıca amacı; gelir istikrarsızlığını azaltmak, tarım sektöründe oluşabilecek olan doğal felaketler ve büyük kuraklıklar için, devlet bütçesinde oluşabilecek olan mali açığı azaltmaktır. Ayrıca tarım sektöründe, ekonomik gelişmeyi destekleyerek bu sektörde çalışanları doğal afetler karşısında ekonomik 25 anlamda destekleyerek zararlarının bir bölümünün karşılanmasını sağlamak ve tarım sektöründe doğal felaketlerin yol açtığı sosyo-ekonomik zararlarını hafifletmektir. Uygulamada olan tarım sigortaları, işleyiş ve karşıladıkları riskler bakımından, uygulandıkları ülkelerin ekonomik gelişmişlikleri, tarım sektörünün ülke ekonomisi ve bütçelerindeki yeri ve önemine bağlı olarak farklılıklar göstermektedir. Tarım sektöründe çalışanların geçim kaynağı olan bitkisel ve hayvansal ürünleri çeşitli tehlikelere ve doğal afetlere karşı teminat altına alan tarım sigortalarının gelişimi, Dünya’nın ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden örnekler verilerek açıklanmıştır. 3.2 - ABD ve AB Ülkelerinde Tarım Sigortaları Programları Günümüzde tarımsal üretimi tehdit eden doğal risklerin oluşturduğu “verim” kayıplarından sonra ekonomik risklerin oluşturduğu “gelir” kayıpları da sigorta sistemleri içerisinde transfer edilebilmektedir. Tarım işletmesindeki malları (bitkisel ürünler, çiftlik hayvanları, tesis ve barınaklar ile tarım makineleri) ve canları (çiftçi, ailesi ve üçüncü şahıslar) tehdit eden risklerin etkileri devletin ve ülke ekonomisinin üzerinden alınıp, sigorta sistemlerine transfer edilmektedir. Tarım sektörünün gelişmiş ülkelerde kredilendirme ve sigortalama işlevleri entegre bir şekilde ele alınarak hem üreticilere hem de kredi sağlayan kuruluşlara karşılıklı ekonomik avantajlar sağlanarak, ürün ve diğer mal sigortalarında gelişmeler elde edilip, üretimin istikrarlı bir şekilde sürdürülmesi gerçekleştirilmektedir. (Çetin, 2003) Çok geniş kapsamlarla verilen tarım sigortaları teminatlarının genelde bitkisel ürünlerin ve çiftlik hayvanlarının sigortalarıyla tanındığı da bilinmektedir. Bu çerçevede, dünya genelinde elde edilen 7 milyar ABD dolarının tarım sigortaları primlerinin alt branşlarına göre dağılımı şu şekildedir: • • • • • • Birden Çok Riske Karşı Ürün Sigortası (Multiple Peril Crop Insurance-MPCI); %49 Dolu Sigortası; %22 Çiftlik Paket Sigortası; %8 Çiftlik Hayvanları Sigortaları; %12 At Sigortası; %5 Diğerleri; %2 Tarım sigortaları prim üretiminin kıtalar bazında dağılımına baktığımızda ise; prim üretiminin yarıdan fazlasının ABD ve Kanada’yı içine alan Kuzey Amerika’dan elde edildiği görülmektedir. Diğer kıtaların prim dağılımı şu şekildedir; • • • • • • Kuzey Amerika; %58 Avrupa; %31 Asya; %4 Güney Amerika; %3 Afrika; %2 Avustralya ve Yeni Zelanda; %2 (Kasten, 2004) Dünyada “Crop Insurance” olarak bilinen “Bitkisel Ürün Sigortaları” uygulamaları ürünlerin tek riske (genellikle dolu tehlikesine) karşı sigorta edilmesiyle başlamış, daha sonra diğer riskler de (don, kuraklık ve sel) sigorta teminatı altına alınarak ürünlere birden fazla risk karşısında sigorta güvencesi verilmiştir. Dolu, farklı zamanlarda daha çok yöresel bazda etkili bir risk olduğu için sigorta şirketleri tek başlarına bu riski üstlenebilmekte ve çiftçiler de küçük primler ödeyerek dolu sigortası yaptırabilmektedirler. Ancak, katastrofik olarak belirlenen kuraklık, don, sel gibi riskler geniş alanlarda ve büyük hasarlara neden olduğu için hem primleri yüksektir, hem de sigorta şirketleri bu riskleri tek başlarına üstlenememektedir. Bu nedenle birden çok riskin sigortalandığı ülkelerde çiftçinin sigorta yaptırabilmesi için devlet ürün sigortası priminin en az %50’sini desteklemekte ve bu uygulama “Tarımda Devlet Destekli Ürün Sigortası” olarak tanımlanmaktadır. Devletin prim desteği sağlamadığı ülkelerde dolunun dışındaki risklere reasürans şirketleri de teminat vermemektedir. (Dinler, 2000). 3.3 - ABD, Kanada ve Japonya’da ki Tarım Sigortaları Uygulamaları 3.3.1 - ABD’de ki Tarım Sigortası Uygulamaları ABD’nde elde edilen tarım sigortaları prim tutarı; 3 milyar ABD dolarına ulaşmış durumdadır. Bu primin 1,8 milyar ABD doları devlet tarafından karşılanmakta, yani devlet, primin %60’ını sübvanse etmektedir. ABD mali kaynakları, MPCI ve diğer sigorta programlarının getireceği yükü karşılayabilecek düzeydedir. Diğer taraftan, ABD 26 çiftçisinin gelir düzeyi gelişmekte olan ülkelerde kendi geçimini güçlükle sağlayabilen çiftçilerle karşılaştırılamayacak kadar yüksek düzeydedir. Bununla birlikte, çiftçiler de politik olarak iyi örgütlenmiş olmaları nedeni ile kendi çıkarlarını koruyabilmektedir (Akçaöz ve Kızılay, 2004) 3.3.2 – ABD Ürün Sigortası Sistemi Devlet ile özel sigorta şirketlerinin işbirliğine dayanmaktadır. Devlet, sigorta kapsamı ile teminat düzeylerini belirlemekte, sigorta şirketleri ise poliçeleri pazarlamakta ve sattıkları poliçelerle ilgili hizmetleri sağlamaktadırlar. (Akçaöz ve Kızılay, 2004) 3.3.3 - ABD’nde Tarım Ürünleri Sigortasının Gelişimi Tarım Bakanlığı’nın doğrudan poliçe satması ve satılan poliçeden oluşan riskin tamamıyla üstlenilmesi şeklindeki eski yöntemin terk edilerek, Tarım Bakanlığı’nın sistemi yürütmesi, prim ve poliçe satışını desteklemesi, reasürans sağlaması ve bunun özel sektörle paylaşılması yönündeki sisteme geçiş şeklinde olmuştur. 2000 yılı itibariyle 17 sigorta şirketi tarım ürünleri sigortası poliçesi düzenlemektedir. Ülke genelinde bulunan yaklaşık 18.000 adet bağımsız acente birden fazla şirketin poliçesini pazarlamaktadırlar. Devlet desteği ile yürütülen ve birden çok riske karşı sigorta olarak bilinen MPCI ABD’nde uygulanan geleneksel ve en yaygın sigorta sistemidir. Bu uygulamada hasar tespitleri, bireysel ve işletme bazında belirlendikten sonra, hasar ödemeleri çiftçiye, üretimin belirli bir miktarın altına düşmesi durumunda yapılır. Ödemelerin hesaplanması, gerçekleştirilen verim ile önceden belirlenmiş bir fiyattan hesaplanarak garanti edilen verim arasındaki farkın alınması esasına dayanır (Akçaöz ve Kızılay, 2004). ABD’nde ürün sigortaları uygulamaları içerisinde verime bağlı sigortaların yanı sıra ağırlıklı olarak, verim + gelir ve sadece geliri esas alan ürün sigorta programlarının geliştiği de görülmektedir. Ürün sigortaları içerisinde yer alan “gelir sigortaları” programları 2001 yılında toplam sigortalanan ekili alanların %43’ünü oluşturmuştur. Sigorta programlarına katılım, ürün çeşitlenmesi ve maliyetlerin düşürülmesi yönündeki gelişmeler ve özellikle çok düşük maliyetli katastrofik ürün sigorta programları (CAT)’nın sisteme eklenmesiyle ekili alanların %70’inden fazlası ürün sigortası kapsamına alınmıştır. 1980 yılında sadece 26 milyon hektar alanı kapsayan tarım ürün sigortaları 2000 yılında 200 milyon hektarın üzerine çıkmıştır. Yani, yaklaşık 8 kat bir artış göstermiştir. 2000 yılından sonra hızla rekabete açılan ürün sigortaları için devletin prim desteğinin yanı sıra özel sigorta şirketlerinin masraflarının %24,5’ini de karşıladığı da ortaya çıkmaktadır. Devletin bazı yıllarda prim desteğinden daha fazla tutan yönetim giderlerinin azaltılması yönündeki projelerinin içinde yer alan Crop 1 Projesi sonucunda %3,5 oranında bir tasarruf sağlandığı bilinmektedir. Çiftçilerin interneti kullanarak sigorta temin etmeleri ve reklâm şeklindeki gelişmelerin etkili olduğu görülmektedir. Bu arada ABD’nin sigorta şirketleri ve acentelerinin prim fiyatları konusunda rekabete alışık olmadıkları bilinmektedir. (Leach, 2003). Ayrıca, toprak yapısı ve ürün verimi aynı kabul edilen ve çok büyük alanlarda üretimi yapılan aynı çeşit ürünler için grup sigortaları uygulanmaktadır. Grup sigortasında çiftliklerin değil, bölgelerin verimleri esas kabul edilmekte, hasar olduğunda hasar tespiti yapılmadan riske ilişkin endeksler esas alınarak hasar ödemesi yapıldığı için sigorta maliyetleri daha düşük olmaktadır. ABD’nde ürün sigortaları yanı sıra çiftlik hayvanları sigortalarında da dünya genelindeki son olumsuz gelişmeler (BSE, şarbon) çiftlik hayvanları sigortalarına daha fazla önem verilmesi gerektiğini göstermiştir. ABD 2000 yılından sonra değiştirdiği yönetmelikler ile çiftlik hayvanlarını hayvan üreticileriyle beraber sigortalamaya yönelik çalışmalara başlamıştır. (Dinler, 2005) 3.4 - Kanada’da ki Tarım Sigortası Uygulamaları 1959 yılında Ürün Sigorta Programı (Crop Insurance Programme-CIP) uygulamaya konulmuştur. Hükümetin ve üreticilerin program maliyetlerinin paylaşımı, gönüllü katılım, eyalete ait katılım söz konusuydu. Bu program kuraklık, don, sel, dolu, aşırı nem, kontrol edilemeyen hastalık ve zararlılarda uygulandı. Net Geliri Dengede Tutma Hesabı (Net Income Stabilization Account) (NISA) İşletme Gelirini Koruma Hareketi’nin (Farm Income Security Act.) bir bölümü olarak 1991’degeliştirilmiştir. Üreticiler, hükümet ve katılan eyaletler arasında ortaklaşa geliştirilen gönüllü bir programdır. Bu program uzun dönem işletme gelirini dengede tutabilmek amacıyla üreticilere yardım etmek için planlanmıştır. Tarımsal Gelir Afet Yardımı (Agricultural Income Disaster Assistance-AIDA), gelir azalmalarıyla karşı karşıya kalan üreticilere yardım etme amacı taşımaktadır. Kişilere, çiftçi birliklerine, kooperatiflere bilgi sağlar. Tüm ürünleri kapsamına alır. Brüt gelir esasına dayanır. (Anonim, 2001) 3.5 - Japonya’da ki Tarım Sigortası Uygulamaları 27 Tarımsal sigorta sisteminde özel sigorta şirketleri yoktur. Çok yönlü kamu sistemi vardır. Bu sistem altı programdan oluşur. Program; sebzeler, çiçekler, kümes hayvanları hariç hemen hemen tüm ürünleri ve hayvanları kapsar. Bu programlar; pirinç, buğday ve arpa sigortası (zorunlu katılım), ipekböcekçiliği sigortası (zorunlu katılım), hayvan sigortası, meyve ve meyve ağacı sigortası, alan ürün sigortası ve sera sigortasıdır. Tarım sigortası, Tarımsal Karşılıklı Yardım Birliği (Agricultural Mutual Relief Associations) tarafından organize edilir. Hükümet çiftçilerin primlerini ve sigortacıların yönetim harcamalarının bir kısmını destekler. Pirinç İşletme Gelirini Dengede Tutma Programı (Rice Farm Income Stabilization Programme), pirinç fiyatında, bundan önceki üç yılda ortalama fiyata kıyasla gerileme olursa uygulanmaktadır. (Akçaöz ve Kızılay. 2004) 3.6 - AB Ülkelerindeki Tarım Sigortaları Uygulamalarına Genel Bakış AB’nde; üreticilerin OTP kapsamındaki politikalarla hem afet hem de sosyal sigorta politikaları yardımı ile risklerden korundukları bilinmektedir. Bu üreticilerin üretim riskleri çiftlik bazında ele alındığında “Risk Yönetim Stratejileri” ile “Risk Paylaşım Stratejileri’’nin birbirinden ayrı olarak değerlendirildiği de görülmektedir. (Kıymaz, 2002) 3.6.1- AB Ülkelerinin Risk Yönetimi ve Risk Paylaşımı Stratejileri Kısa sürede pazar bulacak, yüksek verimli, fakat düşük risk taşıyan ürünlerin seçimi yönünde geliştirilmektedir. Sözleşmeli üretim ve pazarlamayı, türev piyasalarında risk dağıtmayı, kişisel fonları ve sigortayı içermektedir. (Kıymaz, 2002) AB’nin Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kurallarına uygun bir yapılaşmayı izlediği, aynı zamanda tarım sigortalarında çok farklı uygulamalara sahip olan birlik üyelerinin tarımdaki risklerinin aynı esaslarla transferini sağlayacak ve geliştirecek koordinasyonu yürütmeye başladığı bilinmektedir. (Dinler, 2004a) AB ülkelerinin, devletin prim desteği verdiği birkaç ülke dışında tarım ürün sigortaları uygulamalarında bugüne kadar ağırlıklı olarak dolu sigortası üzerinde yoğunlaştıkları ve MPCI (Birden Çok Riske Karşı Ürün Sigortası) için alt yapı çalışmaları yaptığı bilinmektedir. Yani, AB’nde verime bağlı bir ürün sigortası uygulaması vardır. Üretim ve geliri kapsayan “gelir sigortası” uygulamaları giderek yaygınlaşma eğilimi göstermektedir. Bitkisel ürünlerin yanı sıra, çiftlik hayvanları sigortalarının da “AB Ortak Tarım Politikası’nda’’ ne şekilde yer alacağı yönündeki çalışmalar, Avrupa tarımında “Gelir Sigortasının” ağırlık kazanacağını göstermektedir. (Kıymaz, 2002) AB uygulamaları değerlendirildiğinde, uzun yıllardan beri dolu sigortalarının yaygın bir şekilde uygulandığı ortaya çıkmaktadır. AB ülkeleri her şeyden önce; sağlıklı bir dolu sigortası alt yapısının kurulması, ondan sonra devlet desteği ile diğer teminatların verilmesi yönündeki, uygulama esaslarını aynen uygulamaktadır. Bunun yanı sıra, bazı ülkelerde diğer katastrofik özellikteki don, sel, kuraklık, fırtına gibi risklerin de sigorta edildiği ve bunların prim veya hasarlarına devletin destek olduğu bilinmektedir. Bazı ülkelerden örnek vermek gerekirse; Portekiz’de 6’sı kamuya ait olmak üzere, yetkilendirilen 15 sigorta şirketi tarafından yürütülen havuz sisteminde, devlet oluşturulan fonun %60’ını finanse etmekte ve %50’ye kadar prim desteğinde bulunmaktadır. Ayrıca, %125’in üzerindeki hasarlar için, “hasar fazlası ödemesi” yapılmaktadır. (Akçaöz ve Kızılay, 2004) AB’nin tarım sigortaları uygulamalarında, ABD’nin deneyimlerinden yararlanarak çok daha sağlıklı bir sistemi kurmayı başaran İspanya’nın modeli, kontrollü devlet desteğinin özel sigorta şirketleriyle başarılı bir şekilde yürütebileceğini de göstermiştir. Bu çerçevede, devletin sisteme prim desteğinin yanı sıra reasürans desteği vermesinin bir müdahale şekli olmadığı, aksine bugüne kadar yapılan doğal afet yardımlarının bir parçası olarak görülmesi gerektiği, daha önce afete maruz kalıp, karşılıksız yardım alanların sigorta sayesinde riske ortak olmalarının sağlandığı yönündeki görüşler ağırlık kazanmıştır. AB ülkelerinde son gelişmelere paralel olarak, ortak korumacılık yapısını tarım sigortaları konusunda daha da hissettirecek şekilde özellikle ürün gelir sigortası sisteminin özel sektör tarafından yönetilecek biçimde kurulması, prim ve reasüransa kamu desteğinin sağlanması fakat prensip olarak kamu müdahalesinin olmaması tercih edilmektedir. Kamu müdahalelerinin sadece düşük olasılıklı olmasına rağmen, yüksek riskli doğal afetlerin oluşturacağı pazar tıkanıklığında ve çiftçilerin kaynaklarının uygun değerde kullanılması, oluşan verim kayıplarının önlenmesi yönünde müdahale olabileceği düşünülmektedir. Mevcut reasürans kapasitesinin üzerindeki kaynak ihtiyacının karşılanması için, bulunması İspanya örneğinde olduğu gibi sermaye piyasaları yeterince gelişene kadar kamu katkısının yapılması gerekmektedir (Kıymaz, 2002; Dinler ve ark. 2002) 3.7 – Türkiye’de Devlet Destekli Tarım Sigortalarına (TARSİM) Geçiş Süreci 1995 yılına gelindiğinde, o güne kadar sürdürülen mevcut dolu sigortalarının geliştirilmesi, daha sonra devlet desteği sağlanarak, “ Birden Çok Riske Karşı Ürün Sigortaları - MPCI ” uygulamalarına geçilmesi için uygun modelin “Tarım Sigortaları Havuzu ” olduğu görüşüyle dolu sigortaları altyapı çalışmaları başlatılmıştır. Bu çerçevede, 28 öncelikle dolu sigortaları uygulamalarındaki sorunların giderilmesi, Türkiye’de tarım sigortalarının geliştirilmesi ve uygun sistemlerin kurularak bazı faaliyetlerin bağımsız bir merkezden yürütülmesi amacıyla, 1995 yılında Tarım Sigortaları Vakfı (TSV) kurulmuştur. Tarım Sigortaları branşında faaliyet gösteren resmi ve özel tüm sigorta ve reasürans şirketlerinin Tarım Sigortaları Vakfı'na üye olmasından sonra özellikle, tarım ürünleri hasar tespitinin aynı teknik bilgilerle bağımsız uzmanlar tarafından belirlenmesi sağlanarak, çiftçinin hasarlarını gerçek değerlerle ödeme amacıyla ortak hizmet veren bağımsız bir hasar havuzu oluşturulmuştur. (Anonim, 2006) Diğer taraftan vakıf sigortalı olanların yanı sıra, sigortasız ürün ve risklere ait bütün istatistiksel veriler, ayrıca bilgi bankası şeklindeki bir veri havuzunda toplanmakta ve değerlendirilmektedir. Tüm veriler GIS (Coğrafi Bilgi Sistemleri) içerisinde ayrı ayrı analiz edilmekte ve prim fiyatlarına esas teşkil edecek aktüeryal çalışmalar yapılmaktadır. (Güngör, 2006) Tarım sigortasının ülkemizde önemi anlaşılmaya başlanmasıyla birlikte, konu kalkınma planlarında da ele alınmaya başlanmıştır. Tarım sigortasına, 1985–1989 yıllarını kapsayan Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda 172. Madde ‘de, Tarımsal Destekleme Politikası başlığı altında, "Tabii şartlardan doğan gelir istikrarsızlığına karşı tarım ürün sigortası kurulması için çalışmalar yapılacaktır" şeklinde yer verilmiştir. (Anonim, 1989) Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda 1282. Madde, "Çiftçi Kayıt Sistemi, Tapu Kadastro Sistemi, Coğrafi Bilgi Sistemi ve Çiftlik Muhasebe Veri Ağının Geliştirilmesi sağlanacaktır. Tarımsal veri tabanını kullanan Tarım Bilgi Sistemi kurulacaktır", 1283. Madde ise "Üreticiyi ve üretim düzeyini risklere karşı korumak amacıyla Risk Yönetimi araçları geliştirilecektir. Bu çerçevede; tarım ürünlerine yönelik sigorta sistemi, vadeli işlemler borsası, sözleşmeli tarım ve stok yönetimi araçlarının geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve etkin şekilde uygulamaya konulması sağlanacaktır" ifadeleriyle düzenlenmiştir. (Anonim, 2005) 2000 yılında Tarım ve Köyişleri Bakanlığının başlattığı ‘‘Tarım Reformu Uygulama Projesi’’ (Agricultural Reform Implementation Project - ARIP) çerçevesinde tarımda devlet destekli doğal afet sigortalarının başlaması öngörülmüştür. 2001 yılında program çerçevesinde tarım sigortalarını engelleyen iki yasadan biri olan 5254 Sayılı Yasa yürürlükten kaldırılmıştır. 2090 Sayılı diğer yasa yürürlükte olmasına rağmen hasar ödemelerine ilişkin fon iptal edildiği için uygulamada aktif değildir. Bugün için devletin doğal afetler karşısında çiftçiye karşılıksız yardımları yapmasını sağlayan uygulamaların tamamı kaldırılmış durumdadır. Ancak, çiftçiye güvence sağlayacak, "Tarımda Doğal Afet Sigortaları Yasası" da çıkarılmamıştır. 2001 yılında bir taraftan, ‘‘Tarım Reformu Uygulama Projesinin’’ Dünya Bankası kredisi ile desteklenmesi için bir ön çalışma başlatılmış, diğer taraftan yasal düzenlemelere ilişkin alt yapı çalışmaları yürütülmüştür. 58. ve 59. Hükümetler, Acil Eylem Planları'nda tarım sigortasının geliştirilmesini ve tarım sigortası primlerine devlet desteğinin verilmesini hedef olarak belirlemişlerdir Bu hedefler doğrultusunda yapılan alışmalar sonucunda 5363 sayılı Tarım Sigortaları Kanunu, 14.06.2005 tarihinde kabul edilmiştir. (Güngör, 2006) 5363 sayılı Tarım Sigortaları Kanununun 21. Haziran. 2005 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanmasıyla Tarım Sigortaları Havuzu ve buna bağlı olarak kurulan Tarım Sigortaları Havuz İşletmesi A.Ş. faaliyete geçmiştir. Bu kanunla birlikte tarım sigortalarında bir milat yaşanmış ve birçok tarım sigortacısının beklediği olmuş ve tarım sigortalarında havuz sisteme geçilmiştir. Kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte, Hazine Müsteşarlığına, Sigortacılık Genel Müdürlüğü ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığının ortak çalışmaları sonucunda, ikincil mevzuatlar süratle hazırlanmış ve sistemin iyi bir şekilde çalışması için gerekli altyapı tamamlanmıştır. Alt yapının temeli ilk etapta tarım sigortaları vakfından alınmış ve bunun üzerine inşa edilmiştir. Ancak daha sonra yapısal değişikliklere gidilmiştir. Bu kapsamda, işlevsel bir bilgi işlem altyapısı oluşturulmuş ve risk inceleme ve hasar tespit işlemlerinde, modern yöntemler uygulamaya konulmuştur. Yeni sistemle birlikte, bir yandan çiftçinin ödeyeceği sigorta primine Devlet Desteği verilmesi sağlanırken, diğer yandan sigortacılık uygulamalarının yeknesak hale getirilmesi, teminat kapsamının aşamalı olarak genişletilmesi ve çeşitlendirilmesi, tazminat ödemelerinin en kısa sürede yapılması, tarım sigortalarının ülke genelinde geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması hedeflenmiştir. Bu çerçevede; özellikle bitkisel üretimde, geçmişte kısıtlı olarak sunulmakta olan dolu teminatının yanı sıra, don riski dâhil pek çok risk kapsama alınmıştır. Bu sürecin tamamlanmasından sonra 01.06. 2006 tarihide TARSİM devreye girmiş ve poliçe kesme işlemlerine başlamıştır. TARSİM başlangıçta 13 sigorta şirketinin havuza eşit paylarla üye olmasıyla yola çıkmıştır. Bugün havuzda 23 sigorta şirketi ortaktır. Bu şirketlerden 5 tanesi aynı zamanda retrosesyonerdir. Devlet destekli tarım sigortaları uygulamaları için 5683 sayılı kanunda bir organizasyon yapısı oluşturulmuş, devlet primlerin %50’sini karşılama yoluna gitmiştir. Sistemin işleyişi de şu şekilde düzenlenmiştir. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığından, TZOB, Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği ve Havuz İşletici Şirketten 1 olmak üzere, toplam 7 üyeli bir havuz yönetim kurulu oluşturulmuştur. 29 Havuzunun iş ve işlemlerini yönetim kurulu adına ‘‘Tarım Sigortaları Havuz İşletmesi A.Ş.’’ yürütmektedir. Devletin prim desteğini sağlayacak şekilde diğer ilgili kurumlarda sistemde yer almışlardır. Prim toplama, reasürans sağlama ve hasar ödeme görevleri Tarım Sigortaları Havuz İşletmesi A.Ş. tarafından yürütülmektedir. 5363 sayılı Tarım Sigortaları Kanununda belirtildiği şekilde Devletten; prim, hasar fazlası ve reasürans desteği sağlamıştır. Tarım Sigortaları Havuzu İşletmesi A.Ş. ilk etapta 13 Sigorta Şirketi tarafından kurulmuş, akabinde bu sayı bu gün 24 sigorta şirketine yükselmiştir. Tarım Sigortaları Havuzu, DASK benzeri bir kurum değildir. Düzenlenen poliçeler, şirketlerin kendi adına düzenlenmektedir. Bugün TARSİM’ de sekiz Ana Branşta sigorta yapılmaktadır. Bunlar; • • • • • • • • Bitkisel Ürün Sigortası İlçe Bazlı Kuraklık Verim Sigortası Sera Sigortası Büyük Baş Hayvan Hayat Sigortası Küçük Baş Hayvan Hayat Sigortası Kümes Hayvanları Hayat Sigortası Su Ürünleri Hayat Sigortası Arıcılık (Arılı Kovan) Sigortası 4. TARTIŞMA Bu çalışmanın amacı; dünyadaki tarım sigortalarının gelişim süreçlerini ve süreç içinde ki gelişmelerinden yola çıkarak, ülkemizde 2005 yılında faaliyete geçen TARSİM’in incelenmesiyle, ortaya bir veri sentezi çıkarmaktır. Çıkarılan bu verilerden yola çıkarak da, tarım sigortaları havuzunun getirdiklerini, tarım sektörü açısından bir analizi yapılarak, ülkemizde uygulanan devlet destekli tarım sigortalarının dünya genelinde uygulanan benzer uygulamalarla ne kadar uyum sağladığını tespit etmeye yönelik bir çalışmayı ortaya koymaktır. Ancak, bunun için öncelikle tarım sigortalarının gelişimine ve bu gelişmelerinin nedenlerine de bakmamız gerekmektedir. Dünya genelinde, tarım sigortalarının gelişim sürecine bakıldığında, teknolojik gelişmelerle paralel olarak bir büyüme gösterdiğini görmekteyiz. Teknolojik gelişmelerdeki çeşitlilik arttıkça da, güvence altına alınan risklerin çeşitlendiğini görmekteyiz. Özellikle uzay ve uydu teknolojilerinin gelişmesiyle, iklimsel olayların önceden öngörülebilir olması ve risklerin önceden büyük bir doğrulukla belirlenebilmesini sağlamıştır. Bu da; tarım sigortasındaki risklerin daha çok katastrofik olması ve dar bir alandan ziyade geniş bir alanda etkili olmasıdır ki bu da sigortacılığın bu dalındaki risk faktörünün nedenli büyük olduğunun göstergesidir. Ayrıca ortaya çıkacak olan hasarların da şirketlerin tek başlarına karşılayamayacak olmalarının da, devletler tarafından anlaşılması ile bu dalın gelişmesinde, sigorta şirketlerinin finansal desteğe ihtiyaçları olduğu gerçeğinin de net bir biçimde anlaşılmasını sağlamıştır. Diğer bir neden ise, artan dünya nüfusu ve bunun sonucu olarak da artan kaliteli beslenme ihtiyacıdır. Başta da belirttiğimiz gibi tarım sektöründeki en büyük sorun risklerin katastrofik olması ve bu risklerin de, geniş bir alanı kapsamasıdır. Durum bu olunca da tarım işiyle uğraşan nüfusun gelir düzeyinde ciddi düşüler oluşmakta ve ekim dikim yapacak alanların olmasına rağmen, çiftçilikle geçimini sağlayan nüfusun yeterli gelir düzeyi sağlayamadığı için buraların atıl bir biçimde kaldığı ve çoğu kişinin çiftçilik yapmaktan kaçındığı gözlemlenmiştir. Bu durum göz önüne alındığında da, sigortanın bu dalının gelişmesi ve beslenme kaynaklarında devamlılığın sağlanarak, beslenme sıkıntı çekilmemesi için, devlet desteğinin şart olduğu net bir biçimde ortaya çıkmıştır. Bu nedenleri tespit ettikten sonra, şimdi tarım sigortalarının gelişimini bu veriler ışığında incelemeye başlayabiliriz Dünya genelinde, teknolojik gelişmelerin yeterli düzeye gelmesinden sonra, tarım ürünleri öncelikle dolu riskine karşı sigorta edilmeye başlamış, daha sonra teknolojik gelişmelerin çeşitlenmesi ve gelişimine bağlı olarak da don, sel, kuraklık, fırtına, yangın gibi riskler de sigorta kapsamına alınmışlardır. Daha sonra ise, bitkisel risklere ek olarak hayvan hayat sigortaları da risk kapsamına alınıp sigortalanmaya başlamış be bu dalda da çeşitlilik arttırılmıştır Ayrıca şunu da belirtmeliyiz ki, dünyada uygulanan tarım sigortalarının çeşitleri, sigortalanma şekilleri ve poliçelerin kapsamları, ülkelerin ekonomik gelişmişliklerine, nüfus sayılarına bağlı olarak, beslenme ihtiyaçlarının karşılanması açısından ürettikleri tarım ürünlerine, ülkelerin ekonomileri içinde, tarım gelirlerinin yeri ve önemine bağlı olarak değişmektedir. Bu durumda ülkeler, uygulamada hangi sistemi benimsemiş olurlarsa olsunlar, dünyada tarım sigortaları gelişimi, başta belirttiğimiz özellikle beslenme ve devlet bütçelerinde tarım gelirlerinin büyüklüğüne bağlı olarak da, gelişme göstermeyi sürdürmüştür. Dünyada, 2005-2008 dönemine bakıldığında, tarım 30 sigortalarında önemli bir prim gelişmesi görülmektedir. Tarım sigortaları için ödenen primler, 2005 yılında yaklaşık 8 milyar $ iken 2008 yılında yaklaşık 18.5 milyar $’ a yükselmiştir. Bu da çok ciddi bir artış olduğunun kanıtıdır. Bununla birlikte; bugün için, tarım sigortalarının sürdürülebilir bir uygulamanın alt yapının oturtulması açısından dünyada ve ülkemizde MPCI (Birden Çok Riske Karşı Ürün Sigortası) uygulanmakta ya da alt yapısının kurulması için çok ciddi çalışmalar yapılmaktadır. Ancak bu sistemin sağlıklı bir biçimde işlemesi, ülkelerinin ekonomi büyüklüğü ve doğacak olan giderleri karşılayabilme oranı ile doğru orantılıdır. Örneğin ABD’nin ekonomik yapısı bu sistemin işlemesi için yeterlilik gösterirken, az gelişmiş olan ülkelerde bu sistemin sağlıklı bir biçimde uygulanmasında büyük sorunlar yaşanmaktadır. Bunun sebeplerinden biri, ülke ekonomilerinin büyüklüğü olsa da, diğer bir sorun ise güçlü çiftçi birliklerinin ve alt yapılarının tam olarak kurulamamış olmasıdır. Bu gelişme döneminde de, ülkemizde tarım sigortalarında gelişmeler olmuş ve 2005 yılında çıkartılan Tarım Kanununa istinaden 2006 yılının Tarım Sigortaları Havuzu ve buna bağlı olarak kurulan Tarım Sigortaları Havuz İşletmesi A.Ş. faaliyete geçmiştir. 01.06. 2006 tarihide TARSİM devreye girmiş ve poliçe kesme işlemlerine başlamıştır. Başlangıçta 13 şirketle işe başlayan havuz, bugün 24 şirketin havuza dâhil olmasıyla daha da büyümüştür. Ancak her sistem değişikliğinde kendini gösteren rahatsızlıklar ortaya çıkmıştır. Sistemin alt yapısı Tarım Sigortaları Vakıfı’ndan (TSV) devralındığı için alt yapı sorunsuz bir biçimde işlese de uygulamada sorunların ortaya çıktığı gözlemlenmiştir. Bunlardan ilki sigorta şirketleri tarafındadır. Sistem hayata geçirildikten sonra, havuza dâhil olan sigorta şirketlerinin ayrı bir Tarım Sigortaları Bölümü olmadığıdır. Bu durumda sisteme dâhil olan sigorta şirketlerinin birçoğunun bir acente gibi davranarak, sadece karını düşünerek üretim yaptığı ve bu yüzden de çok riskli poliçelerin sisteme girildiği ve bu da, sistemde aynı zamanda retrosesyoner olarak bulunan şirketlerin, kazançlarını düşürdüğü bir durumu ortaya çıkarmıştır. Ayrıca, sistemin devreye girdiği ilk dönemlerde, tarım sigortaları için kesilen poliçe sayında ve poliçe gelirlerin de umulan düzeyde bir artış olmadığı da, bu da şirketlerde nitelikli eleman istihdamı sağlanmasında güçlük yarattığını ve de ayrı bir tarım servisi kurmasının da önünü tıkadığı sektör çalışanları tarafından ifade edilmiştir. Bu durumun halen devam etmekte olduğu yönünde fikir birli olduğu da gözlemlenmiştir. Yine uygulamaya konulan sistem de, tahsilat yapılanmasının doğru yapılandırılmamasından dolayı, tahsilatların yapılamasından kaynaklı olarak bir süre sonra poliçe üretimlerinde ciddi düşüşlerden edişe edildiği, sektör çalışanları tarafından ifade edilmiştir. TARSİM tarafından yayınlanan faaliyet raporlarında üretimin her yıl artarak devam ettiği gösterilmiş olsa da, sektörde ki şirketlerin bu artışların yeterli gelir sağlamada, yeterli olmayacağı düşüncesi hala sektörde hâkim düşüncedir. Diğer bir uygulamada, yine TARSİM tarafından Geleneksel Tarım Sigortası poliçesinin ÇKS sistemine kayıtlı olan çiftçilere kesilmesinin yasaklanmış olmasıdır. Bu yasak, ÇKS sistemine kayıtlı hiçbir çiftçiye, TARSİM poliçesi haricinde bir poliçe düzenlenememesidir, Ayrıca, hasar olduğunda hasara bakacak olan bağımsız olması kanun gereği olan hasar eksperinin TARSİM için çalışıyor olmasıdır. Bu uygulamanın dünyada bir benzeri daha yoktur kanaatindeyim. Tarım Sigortası sektörünün bugün ki durumun da, poliçeyi oluşturan kurum da hasarı tespit eden ve bağımsız olması gereken ekperin TARSİM’e bağlı olarak çalışmasıdır. Bu durum sektör içinde ciddi bazı sorunlara yol açabilmektedir. Bu iki işlemin bir kuruluş tarafından yapılıyor olması, kurumun iş yükünü çoğalttığından özellikle hasar ekspertizlerinin ve hasar ödeme zamanlarının uzamasına yol açabilmektedir ki bu da çiftçilerin mağdur etmektedir. Ayrıca çiftçilerin istenilen düzeyde poliçe yaptırmamalarında da büyük bir payı vardır. Sistemin değişmesinden sonra, sektörde oluşan sorunlardan biri olarak ortaya çıkan konu da, ayrı bir tarım sigortaları bölümü olmayan şirketlerin elemanları ve onlara bağlı olan ve tarım sigortası poliçesi düzenleyen sigorta acenteleri, yeni sisteme geçen tarım sigortası konusunda, konuya tam olarak hâkim olamamışlardır. Bu durumun; sistemin yeni oluşundan ve şirketlerin daha önceden bu sigorta dalına yeterli ilgiyi göstermeyerek, çalışanlarına ve bağlı acentelerine gerekli olabilecek olan temel eğitimi vermemiş olmasından kaynaklandığı belirtilmiştir. Bu durum TARSİM’n ilk yıllarında ortaya çıkan bir sorun olmakla birlikte hala çözüme kavuşturulamamıştır. Bu da, TARSİ’e hem poliçe hem de pirim üretimi şeklinde yansımaktadır. Ayrıca, sistemden faydalanacak olan çiftçilerin de sisteme soğuk durmalarına ve yapılacak olan yeni poliçe sayısını bir hayli aşağı çeken bir durum oluşturmakta olduğu yapılan görüşmeler sonucu tespit edilmiştir. 31 5. ÖNERİLER Yapılan bu çalışma neticesinde, ülkemizde uygulana Devlet Destekli Tarım Sigortalarının (TARSİM) içeriğinin ve kapsamının dünyada uygulana sistemlerden çok büyük farklar taşımadığı yönündedir. Uygulanan sistemler her ülkenin tarımsal ürün çeşitliliğine ve koruma gereksinmelerine göre belirlenmektedir. Bu gereksinimin belirlenmesinde uygulanan ölçütler; ülkelerin ekonomik gücüne bağlı olarak sistemin devamlılığını sağlayacak finansal kaynakların sektöre sağlanmasına, beslenmede ihtiyaç duyacakları temel besinlere, tarımsal alanda yapılan ihracata ve buna bağlı olarak sağlanan gelirin, ülkenin bütçe kalemlerindeki büyüklüğüne bağlı olarak belirlenmektedir. Ülkemizde de bu kıstaslar göz önüne alınarak sistem yapılandırılmış olup, ihtiyaca göre şekillendirilmektedir. Ancak, bizim sistemimizdeki sorun, yapısaldır. Yani, sistemin işleyişi için gerekli olan yapısal düzenlemelerin, zamanında yapılaması ve bilinen ana sorunların giderilmesi ya da en azından iyileştirilmesi için yapılan çalışmaların çok yapılması ya da göz ardı edilerek çözümsüz bırakılmasından kaynaklanmaktadır. Bu durum genellikle sistem içinde olan kişilerin ya yetkisiz olmasından ya da şahsi nedenlerinden dolayı çözümsüz kalması durumudur. Yukarıda belirtiğimiz pek çok sorunun çözümü olsa da, 2006 yılında faaliyete geçmiş olan TARSİM sisteminin de, hala sorun olarak durmakta ve hala çözülememekte ya da çözülmemektedir. Bu durumda, sistem için belirlenen pek çok hedefin gerçekleşmesini zorlaştırmakta, istenilen hedeflere varılmasında engel teşkil etmektedir. Bu gün itibariyle, başlangıçta belirlenen hedeflere bakıldığında, hepsinde geri kalındığını görmekteyiz. Poliçe ve prim üretimi yetersiz kalmaktadır. Yapılan poliçe sayısı her yıl artmakta olsa bile, bugün için kesilen poliçe sayısını, ülkenin tarım yapılan alanlarıyla karşılaştığımızda, sigortalı alanın ancak %15 veya %20 olduğunu görmekteyiz ki bu dünyada gelişmiş ülkelerdeki rakamlarla karşılaştırıldığında çok düşük bir yüzeye tekabül etmektedir. Keza hayvan hayat sigortalarında da durum farklı değildir. Bu durumda, yapılması gereken öncelikli ilk iş sistemde, sistemi tıkayan, yavaş ilerlemesini sağlayan ya da tıkayan tüm sorunlar için bir yenilenmeye gidilmeli ve istemin aksamasını sağlayan tüm parçalar ki, buna sistem içindeki alt, orta ve üst düzey yöneticilerde dâhildir, sistemden çıkarılmalıdır. Tahsilat sistemi, hasar ekspertiz sistemi, poliçelerde uygulanan muafiyet sisteminin hasar ödemedeki hesaplamada ortaya çıkan sorunlar ivedilikle çözümlenmelidir. Poliçelerin bu kısımlarında yenilenmeye gidilmeli ve aksayan bu yönler için yeni çözümler üretilmelidir. Yine, sistemde olan ve çalışan tüm oyuncular (TARSİM çalışanları, sigorta şirketi çalışanları, acenteler, eğitmenler ve de akademisyenler) sıkı bir bilgilendirme eğitimden geçirilmeli. Keza ürünün kullanıcısı olan çiftçilere sistem doğru anlatılabilmesi ve sigorta bilincinin arttırabilmesi için sık sık eğitim seminerleri düzenlenmeli ve bu seminerlerde basit, anlaşılır bir dil kullanılmalı ve bu eğitimlerin eylenerek öğrenme metotlarına göre hazırlanması sağlanmalıdır. Özellikle ülkemizde tarımsal üretimin yoğun olan bölgelerinde, bu eğitimler ilköğretim ve üniversite seviyelerinde okuyan öğrencilerin almasını sağlamalı ve akademik anlamda ilgili bölümlerin ders müfredatlarına Tarım Sigortaları dersi konulması için üniversite yönetimleriyle irtibata geçilerek konu hakkında farkındalık yaratılması sağlanmalıdır. Bu bağlamda bu dersleri verecek olan öğretmen ve akademisyenler de ‘’ Eğitimcilerin Eğitimi’’ seminerlerine alınarak en güncel bilgilerin ve uygulamaların aktarılması sağlanmalıdır. Bu değişimler yapıldığında, tarım sigortaları (TARSİM) sistemindeki aksaklıklar büyük ölçüde azalma gösterecek, poliçe üretimi ve pirim tahsilatı bazında büyüme eğiliminin artmasında ve istenilen hedeflerin yakalanmasında ve dünyada gelişmiş ülkelerin uyguladığı sistemlerin, ülkelerinin ekonomisi için ürettikleri sigorta katma değerlerine yaklaşılarak, onlarla daha iyi şartlarda rekabet edilmesine olanak sağlayacak büyük bir ilerleme kaydedilecektir. KAYNAKÇA Anonim, (2001) Risk Management Tools for EU Agriculture , European Commission Agriculture DirectorateGeneral, Working Document Anonim, (2004) “Tarım İstatistikleri Özeti”, DİE, Ankara, 2004 Akçaöz, H, Kızılay H., (2004) ‘’Çeşitli Ülkelerde Tarım Sigortası Uygulamaları’’ TSV, 2004 Çetin, B., (2003) ‘‘Tarımsal Sigorta İşletmeciliği’’ Öztan Matbaası, Bursa Demir, A. (2003) "Tarım Sigortası", Tarımsal Ekonomi Araştırma Enstitüsü, TEAE-Bakış, Sayı 4, Nüsha 2, Eylül 2003 Dinler, T., (2000) Tarımda Risk Yönetimi ve Türkiye’de Tarım Sigortaları Uygulamaları, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası 5. Teknik Kongresi , Ankara Dinler, T., (2004a) Dünya’da ve Türkiye’de Tarım Sigortaları Uygulamaları. 32 Dinler, Tanfer, Yaltırık A. (2005) "Tarımda Risk Yönetimi ve Tarım Sigortaları", ZMO, VI. Tekn. Kong. Bild. Notu, TSV, (05.01.2005) DPT, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 1985–1989, Yayın No: Dpt:1974. DPT, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 1985–1989, Yayın No: Dpt:1974. DPT, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 1996–2000, Yayın No: Dpt:1996. DPT, Uzun Vadeli Strateji ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 2001- 2005, http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/viii/plan8str.pdf. E.T. (15.10.2007) DPT, Uzun Vadeli Strateji ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 2001- 2005, http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/viii/plan8str.pdf. E.T. (15.10.2007) DPT, (2009) Tarım Sektöründe Çalışan Nüfus ve GSMH Oranı http://www.dpt.gov.tr/DPT. portal E.T. (10.08.2009) Güngör M. (2006) Türkiye’de Tarım Sigortası Uygulamaları ve Devlet Destekli Tarım Sigortası Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü Sigortacılık Anabilim Dalı, İstanbul, 2006 Güvel, E., Güvel, A., (2002) ‘‘Sigortacılık’’ Seçkin Yayınları, ss, 64-66 , Ankara, 2007 Kasten, E., (2004) Agriculture Insurance: Untapped Business Opportunities, Focus Kıymaz, T., (2002) Tarım Sigortaları ve Dünya’daki Gelişmeler, TSV Tarım Sigortaları Sektörü Değerlendirme Toplantısı İstanbul Kıymaz, T., Dinler, T., Saner, G., Akçaöz, H., (2002) Agricultural Insurance in Turkey. Risk Management in Mediterranean Agriculture: Agricultural Insurance Seminar in Zaragoza, Spain Leach, B.M., (2003) U.S. Risk Management Program: Building on Experience: New Insurance Solutions on the Horizon, European Conference Natural Risk and Insurance in the Agricultural Sector, Perspectives in the Europe of 25 Greece 33 KARAYOLLARI MOTORLU ARAÇLAR ZORUNLU MALİ SORUMLULUK SİGORTASINDA HASAR ORANLARININ HESAPLANMASI VE HASAR ORANLARININ TAHMİNİ EMEKLİER SİGORTA ÖRNEĞİ N. Aycan EMEKLİER1 Şeref HOŞGÖR2 ÖZET Türk sigortacılık sektörünün gelişmesinde önemli bir yeri olan Trafik Sigortasının, serbest tarifeyle belirlenen primleri son zamanlarda sigortalılar için ödenebilir rakamlar olmaktan uzaklaşırken, sigorta şirketlerinin de teminat kapsamı dahilinde meydana gelen hasar tazminatlarını ödeme güçlerini zorlayan bir sigorta branşı haline gelmiştir. Özellikle 1 Haziran 2015 tarihinde yürürlüğe giren, trafik sigortası teminat kapsamındaki değişiklikler motorlu araç işletenlerin hak ve yükümlülüklerini arttırmıştır. Trafik sigortası insanların kaza sonucu 3. Şahıslara vermiş oldukları maddi ve bedeni zararları temin etmekle beraber, öncesinde getirmiş olduğu prim ödeme zorunluluğu son zamanlarda insanların maddi olarak karşılık ayıramama probleminden kaynaklanmasından dolayı bu durum trafikte sigortasız dolaşan araç sayısının beş milyona kadar çıkmasına sebep olmuştur. Bu çalışmada sigortacılık sektörü, Trafik Sigortası branşında mevzuat açısından incelenmiş, son on yıldaki gelişimi; hasar prim oranları baz alınarak karşılaştırılmıştır. Karşılaşılan problemler odaklı olarak ilerlenen sürecin sonunda da sektörün içinde aktif olarak faaliyet gösteren Emeklier Sigorta acentesinin özel bir sigorta şirketinden kesilmiş trafik poliçeleri verileri kullanılarak, sigorta şirketlerinin risk prim hesaplama yöntemlerinde acente kanallarının sahip olduğu risk faktörlerini de bir etken olarak göz önünde bulundurabilmesi gerekliliği üzerinde durulmuştur. Aynı zamanda trafik sigortası denetim ve yaptırım sisteminde eksiklikler olduğu, bu durum devam ettiği sürece trafik sigortası branşında, hem ekonominin önemli bir istihdam ve fon akışının sağlandığı sigorta sektöründen olumsuz yönde etkileneceği hem sigorta şirketlerinin yüksek prim gelirlerine rağmen zarar etmeye devam edecekleri, hem de Türkiye’de yaşamakta olan vatandaşların, günden güne artmakta olan policesiz dolaşan taşıt sayısının doğuracağı sigorta prim artışı gibi sonuçlara katlanmak zorunda oldukları bir ortamın doğacağı sonucuna varılmıştır. Anahtar Sözcükler: Sigorta, Risk, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası, Trafik Sigortası, Hasar Sıklık Oranı 1.GİRİŞ İnsanlar doğduğu günden itibaren başlayıp hayatta kaldıkları sürece her zaman bir takım risklerle karşı karşıyadır. Bu risklerin bir kısmı bireyin malına yönelik olup; para ile ölçülebilir menfaat iken bir kısmı ise para ile ölçülebilir bir menfaat olmayıp bireyin hayatını tehdit eden veya tehdit altına sokabilecek risklerdir. Sigortanın doğuşu, bireylerin öncelikle kendilerini düşünerek, karşı karşıya kalabilecekleri bir risk sonucunda var olan mal varlıklarının ve hayati değerlerinin karşılaşabilecekleri tehlikeler sonucunda altından kalkamayacakları zararlara sebebiyet vermesinden kaçınmalarıyla başlamıştır. Günümüzde sigorta sektörü, dünya ekonomisinin önemli bir kısmını oluşturan ekonomik açıdan güçlü bir sektör haline gelmiştir. Tablo 1 : 2015 Yılı Sektördeki Şirket Sayısı 2015 1 2 HAYAT DIŞI 36 HAYAT 4 HAYAT/EMEKLİLİK 19 REASÜRANS 1 TOPLAM 60 N.Aycan EMEKLİER, < aycanemeklier@gmail.com> , Şirket Müdürü, Emeklier Sigorta Şeref HOŞGÖR, shosgor@baskent.edu.tr, Yrd.Doç.Dr, Başkent Üniversitesi 34 Kaynak: Hazine Müsteşarlığı Sigorta Denetleme Kurulu, Türkiye’de Sigorta ve Bireysel Emeklilik Faaliyetleri Hakkında Rapor ,2015 Tablo 1 de görüldüğü üzere 2015 yılı sonu itibariyle Türkiye’de faaliyet gösteren sigorta şirketlerinin 36’sı hayat dışı, 19’u hayat ve emeklilik, 4’ü hayat ve 1 tanesi reasürans şirketidir. Mal sigorta branşında da hizmet veren bu 36 hayat dışı sigorta şirketleri hazine müsteşarlığınca her sene yayınlanan istatiksel verilere göre incelendiğinde, Türk sigorta şirketlerinin prim portföyünde % 50 gibi önemli bir paya sahip olan oto kasko ve Trafik sigortalarındaki teknik kar ve zarar sonuçları, sigorta şirketlerinin ciddi seviyede kar veya zarar durumunu etkileyebilecek derecede bir öneme sahiptir. Bu nedenle sigorta şirketleri, söz konusu branşlardaki iş kabullerini, özellikle bu aşırı rekabet ortamında çok dikkatli yapmak durumuyla karşı karşıyadırlar. Türk sigortacılık sektörünün gelişmesinde önemli bir yeri olan Trafik Sigortası branşında sigorta şirketlerininin ve sigortalıların son yıllarda artan problemleri çalışmamızın konusunu oluşturmaktadır. 1.1. Türkiyede Trafik Sigorta Branşının Son Yıllar İçerisinde Gelişimi Trafik sigortasının 2006 yılından 2015 yılına kadar gelişimi dolar döviz kuru cinsinden incelendiğinde Tablo 2’den anlaşılacağı üzere sigorta şirketlerinin, 2011 ve 2014 yılları dışında genel olarak prim üretiminde artış görülmüştür. Diğer yandan sigorta şirketleri tarafından trafik sigortası branşında ki, 2014 yılına kadar ödenen tazminat tutarının prim artışına paralel şekilde artış gösterdiği ancak 2015 yılında ödenen tazminat tutarında düşüş yaşandığı görülmüştür. Tablo 2’den görüldüğü üzere 2014 yılı prim üretimindeki azalışa karşılık ödenen hasar tutarındaki artış, aynı yıl içerisinde sigorta şirketlerinin bu branşta zarara uğramalarına neden olmuştur. 2015 yılındaki verilere bakıldığında ise yine Kara Araçları Sorumluluk Branşında düzenlenen poliçelerin %74’ ünün Trafik Sigortasına ait olduğu görülmektedir. Kara Araçları Sorumluluk Branşında, Trafik sigortasının direkt prim ve ödenen tazminattaki payı ise sırasıyla %92 ve %97’dir. Bununla birlikte, 2015 yılında, gerçekleşen tazminat tutarında meydana gelen yaklaşık %46 oranındaki artışa paralel oluşan teknik zararın, bir önceki yıla göre önemli ölçüde artması anlamına gelmektedir (Sigortacılık Sektörü Piyasa Analiz Raporu, 2015). Tablo 2: Trafik Sigortası Branşında Prim Üretimi ve Tazminat (2006-2015) Direkt Prim($) Ödenen Tazminat($) 2006 928.582 604.160 2007 1.187.162 831,396 2008 1.335.700 1,036,655 2009 1.258.809 1,067,988 2010 1.498.201 1.188.926 2011 1.355.700 1.319.222 2012 1.961.560 1.359.364 2013 2.562.395 1.377.644 2014 2.278.753 1.605.344 2015 2.510.478 1.584.182 Kaynak: Türkiye Sigorta Birliği, Motorlu Taşıtlar İstatistikleri, Trsfik, 2006-2015 Yılları Trafik sigortasında 2014 de prim gelirindeki küçük hacimli artışın ardından 1 Haziran 2015 tarihinden itibaren geçerli olan zorunlu trafik sigortası alanındaki düzenlemeler sigorta şirketlerinin hasar kalemlerinden dolayı uğramış oldukları zararı esas alarak primlerin alışılmışın dışında, sigortalılarının bütçelerini ciddi anlamda etkileyen rakamlara ulaşmasına neden olmuştur.Sigortalılar açısından, trafik sigortalarında yaşanılan problemler , sigortalının bir aracı kurumdan satın almak için talebinde bulunduğu trafik poliçesi priminin ekonomik açıdan karşılanamayacak 35 kadar yüksek olmasıdır. Bunun sebebi de daha önceki bölümlerde bahsedilmiş olan, prim üretimini etkileyen en temel faktörlerden ikisi olan poliçe fiyatı ve kişinin ekonomik durumudur. Yukarıdaki bölümlerde bahsedilen, prim üretimini etkileyen faktörlerden olan fiyat ve kişinin ekonomik gücünün durumuyla birlikte kişinin riske bakış açısının da getirmiş olduğu sonuçlar doğrultusunda, primlerin yükselmesiyle ortaya çıkan sonuç, ruhsat sahiplerinin trafik sigortası yaptırmadan trafiğe çıkmaları olmuştur. Trafik sigortası yaptırmayan araç sayısının 2006-2016 yılları arasındaki dağılımı Tablo 3’da verilmiştir. Bu tablodan görüldüğü üzere trafik sigortası olmayan araç sayısında önemli bir artış vardır. Tablo 3 : Motorlu Kara Taşıt Araçları Sigortalanma Oranları(2006-2016) Yıllar Sigortalı Araç Sayısı Trafiğe Kayıtlı Araç Sayısı Trafikte Sigortasız Dolaşan Araç Sayısı 2006 2007 2008 2009 2010 2011 8.726.799 10.368.324 10.268.300 10.673.440 11.745.633 12.942.474 12.227.393 13.022.945 13.765.395 14.316.700 15.095.603 16.089.528 3.500.594 2.654.621 3.497.095 3.643.260 3.353.970 3.147.054 2012 2013 2014 13.862.901 14.111.306 15.062.936 17.033.413 17.939.447 18.828.721 3.170.512 3.828.141 3.765.785 2015 15.522.432 19.994.472 4.472.040 2016 14.774.401 20.098.994 5.324.593 Kaynak: TÜİK, Haber bülteni, Yıllara göre trafiğe kayıtlı motorlu kara taşıtları sayısı Kaynak: Türkiye Sigorta Birliği, Trafik Sigortası Resmi İstatistikler Bireylerin riske bakış açısı incelendiğinde görünen, bireylerin karşılaşabilecekleri risklerin doğuracakları sonuçlara karşı herhangi bir önlem almadığı, her ne kadar poliçe zorunlu ve yaptırılmadığı taktirde büyük yaptırımlara sahip olsa da sigortasız trafiğe çıkan araç sayısı yıllar bazında incelendiğinde miktarları yok sayılamayacak kadar fazla olduğudur. Özellikle 2013 yılından sonra kırılma noktası yaşayan sigortasız dolaşan araç sayısı yıldan yıla artarak ilerlemiştir. Normalde beklenilen durum ülkelerin gelişmişlik düzeyiyle, o ülkenin vatandaşlarında var olan sigorta bilincinin arasında paralel bir ilişki olmasıdır. Bu ilişki gözönünde bulundurulduğu zamanda, devlet tarafından zorunlu kılınan trafik poliçesinin yapılma oranının artışı beklenmektedir. Ancak görüldüğü üzere bu oran 2006 yılından günümüze kadar düşüş yaşamış, trafikte sigortasız dolaşan araç sayısı 2016 Ocak ayı itibariyle yaklaşık olarak 5 buçuk milyona s ulaşmıştır. Yıllar arasındaki bu göz ardı edilemeyecek kadar büyük farkın sebebi ise Trafik sigortasında yapılan teminat ve prim düzenlemeleridir. 1 Temmuz 2014 tarihinde yapılan prim düzenlemelerine olan tepki ise vatandaşlar tarafından trafik sigortası yaptırmadan trafiğe çıkılarak gösterilmiştir. 3.YÖNTEM Bu çalışmada ele alınan Emeklier Sigorta örneğinde acentenin özel bir şirketten kesilmiş olan trafik poliçeleri incelenmiştir. Emeklier sigortanın 1 Ocak 2015 – 31 Aralık 2015 tarihleri arasında satmış olduğu 2099 adet trafik poliçesi sigortalının yaşı ve aracın sınıfına (aile-lüks) göre kategorilere ayrılmıştır. Sigortalının yaş sınıfında belirleyici özellikler 30 yaş altı ve 30 yaş üstü olurken, araç sınıfında 60 bin TL’nin altındakiler aile arabası, 60 bin TL’nin üstündekiler ise lüks araç olarak nitelendirilmiştir. Ayrıca 2015 yılı içinde elde edilen 2099 adet poliçenin hepsinin araç türünün otomobil olduğu gözlemlenmiştir. 1 Ocak 2015 - 31 Aralık 2015 tarihleri arasında incelenen 2099 adet poliçenin 169’u için hasar bildirildiği tespit edilmiş ve bu hasarlar aynı risk faktörleri için gruplara ayrılmıştır. Daha sonra sırasıyla; • Emeklier Sigorta aracılığıyla sigorta şirketinin kazandığı net prim, Emeklier Sigortanın kazandığı komisyon tutarı ve net prim üzerinden yapılan kesintiler 2011-2016 yıllarına göre hesaplanmış ve karşılaştırılmıştır. • 2015 döneminde gerçekleşen 169 hasar için 2015 yılında riske maruz kalma sayısı ve bu yıl için %95 güven aralığında hasar sıklık oran aralığı hesaplanmıştır. 36 • Emeklier Sigortanın 2015 yılında gerçekleşen hasarlar risk faktörlerine göre ayrılarak, her grup için risk primi bulunmuştur. • Emeklier Sigortanın 2011-2016 yılları arasındaki hasar büyüklüğü tablosu oluşturularak, yıllara göre gerçekleşen hasar sayısı, ödenen tazminat ve ortalama tazminat tutarları karşılaştırılmıştır. • 2015 yılında gerçekleşen hasarların standart sapması hesaplanmıştır. • 2015 yılı içinde hasar tahmin methodları uygulanarak Emeklier Sigorta hasar tahmin modelleri oluşturulmuştur. 3.BULGULAR (EMEKLİER SİGORTA ÖRNEĞİ ) 3.1 Portföy Dağılımı Grafik 1’den görüldüğü gibi Emeklier sigorta Türkiye’de faaliyet gösteren diğer acenteler gibi, portföy dağılımının yaklaşık %35’i trafik sigortası branşından oluşan bir sigorta acentesidir. Kasko Trafik Yangın Hayat Dask Diğer Kaza Grafik 1: Emeklier Sigorta Portföy Dağılım Grafiği (2011-2016) Emeklier sigortanın X şirketinden kesilen poliçe sayısının son beş yıl içerisindeki durumu Tablo 4’de incelendiğinde poliçe sayısının yıllar bazında değişkenlik gösterdiği söylenebilir. 2011 yılında ikibindokuz adet poliçe sayısında 2012 ve 2013 yıllarında artış gözlemlenirken, 2014 ve 2015 yıllarında aksine azalış göstermiştir. Trafikte dolaşan motorlu kara taşıt sayısında büyük bir oranda artış olmasına rağmen Emeklier Sigorta yapılması zorunlu kılınan trafik poliçesi branşında hızlı bir yükseliş elde edememiştir. Çalışmanın bu bölümünde ele alınan Emeklier sigortanın 2015 yılı içerisinde satış yapmış olduğu 2099 adet poliçenin bir takım risk faktörleri ve poliçe sınıfları içerisinde incelemeye alınmıştır. Tablo 4 : Emeklier Sigorta Gelir-Gider Tablosu (2011-2016) TAKVİM YILI ALINAN PRİM($) POLİÇE SAYISI 2011 2012 2013 2014 2015 2016(01.01.201630.11.2016) 272,049 375.656 460.977 286.587 270.280 320.635 2009 2396 2407 1913 2099 1364 ALINAN KOMİSYON($) 46,243 61,111 74.248 50.900 43.005 47.553 ÖDENEN HASAR(TL) 146.381 222.489 167.406 158.368 331.448 355.764 Emeklier Sigortanın 2011-2016 seneleri arasında kesmiş olduğu trafik poliçelerinin gelir ve giderleri dolar döviz kuru cinsinden incelendiğinde Tablo 4 den anlaşılacağı üzere sigorta şirketinin prim geliri ve acentenin komisyonu ilk üç sene artış göstermiş ancak ondan sonraki seneler olan 2013-2016 yılları arasında prim ve komisyon gelirlerinde büyük oranda düşüş yaşanmıştır. Diğer yandan ödenen hasarlara bakıldığıında ise 2011 yılından 2012’ye 37 geçişte %50 oranında bir artış yaşanmış sonraki sene içinde bu oran yaklaşık aynı değerlerde azalmıştır ancak 2015 ve 2016 yıllarına gelindiğinde ise 2013 yılına göre yaklaşık %120 oranında hasar artışı görülmüştür. 3.2. 2015 Yılı Trafik Sigortası Branşında Riske Maruz Kalma ve Hasar Sıklık Oranının Hesaplanması Çalışmada örnek olarak seçilen Emeklier Sigorta tarafından 01.01.2015- 31.12.2015 dönemleri arasında kesilen trafik poliçeleri ele alınmış ve 2015 yılındaki riske maruz kalma oranının hesaplanabilmesi için şirkete ait veriler incelenmiştir. 2015 yılına ait incelemeler sonucunda 1 Ocak 2015-31 Aralık 2015 dönemi içerisinde kesilen 2099 adet trafik poliçesi teker teker incelenmiş ve bu incelemeler sonucunda bu poliçelerde 169 tanesinin hasarlı olduğu anlaşılmıştır. Bu 169 tane hasar sekizlik kuralına göre incelenmiştir. Sekizlik kuralına göre tüm poliçelerin bir tam yıl boyunca yürürlükte kaldığı varsayımıyla 2015 yılındaki hasara maruz kalma miktarını bulabilmek için sona erdirilen yani hasar alan poliçeler de hesaba katılmıştır. Başlangıçta sona erdirilen poliçeler için sekizlik kuralına göre yapılan hesaplamalarda 2015 yılı içinde riske maruz kalma oluşturmaları söz konusudur. Bu poliçelerin riske maruz kalma oluşturup oluşturmadıkları sona erdirilme ve sözleşmenin yapıldığı tarihler dikkate alınarak hesaplanmıştır. Dolayısıyla diğer hasar alan poliçelerde bu şekilde incelendiğinde Tablo 14’den çıkarılan sonuca göre toplam 24.206 günlük fazla riske maruz kalma hesaplandığı görülmektedir. 2015 yılı için riske maruz kalma süresi hesaplanırken bu süre yıl olarak hesaplanıp, sekizlik kuralına göre hesaplanan süreden çıkarılmıştır. Tablo 5: Emeklier Sigorta Satılan Trafik Poliçe Sayısı 2015 ' in 1. çeyreğindeki poliçeler; 1/8 yıl 2. çeyreğindeki poliçeler; 2/8 yıl 3. çeyreğindeki poliçeler; 3/8 yıl 4. çeyreğindeki poliçeler; 4/8 yıl 2015 YILI SATILAN VEYA YENİLENEN POLİÇE 1 Ocak - 31 Mart 542 1 Nisan - 30 Haziran 549 1Temmuz – 31 Ekim 476 1Kasım – 31 Aralık 532 Hasar sıklık oran=2015 Yılındaki hasar sayısı / 2015 Yılındaki toplam riske maruz kalma 2015 Yılındaki toplam riske maruz kalma ; Riske maruz kalmadaki indirimi hesaplandıktan sonra Tablo 5’ de verilmiş olan poliçelerin 2015 yılı içinde yürürlükte kaldıkları sürelere göre yıllık maruz kalma miktarı 2015 yılı için aşağıdaki şekilde hesaplanır. = [(542*1/8) + (549*3/8) + (476*5/8) + (532*7/8)]- [(24.206/365)] = 67,75 + 205,87 + 297,5 + 465,5 - 66,32 = 970,31 Hasar sıklık oranı = 169 / 970,31=0,174 olarak bulunur. %95’lik güven aralığını bulabilmek için öncelikle 169 hasar sayısının 322,9q parametresi ile bir Poisson rastsal değişkeni olduğu belirtilmelidir. Bu durumda standart hale getirilen rastsal değişken; x – 322,9q __________ >>>> yaklaşık normal dağılıma sahip olur ve ; √322,9q x=169 hasar için %95 güven aralığı, 38 169- 322,9q / √322,9q= (+,-) 1,96 eşitlğinin çözümü ile bulunur. (169-322,9q)²/ (√322,9)² = 1,96² Bu eşitliğin kökleri olan q=0,015 ve q=0,085 değerleri 2015 yılı Emeklier Sigorta hasar sıklık oranı için %95 güven aralığını oluşturmaktadır. 3.3. Risk Primi Hesaplanması Emeklier Sigorta 1 Ocak 2015 – 31 Aralık 2015 yılı içinde toplam 2099 adet trafik poliçesi kesmiş, bu poliçelerin 169 tanesi için hasar almış ve poliçelerin kesildiği şirket tarafından tazminat ödenmiştir. Tablo 6’de 2015 yılı içerisinde kesilen bu poliçeler için inceleme yapılmış ve iki risk faktörüne göre sınıflandırılma yapılmıştır. Bu risk faktörleri, sigortalının yaşı (-30, + 30) ve araç türünün sınıfıdır.(aile, lüks) Tablo 6: 2015 yılı hasara yol açan poliçelerin, risk faktörlerine göre dağılımı Yaş Grubu 30 Altı 30 Altı 30 Üstü 30 Üstü Toplam Araç Türü Poliçe Sayısı n hasardaki poliçe sayısı Aile 127 109 18 0 0 0 Lüks 25 25 0 0 0 0 Aile 1732 1598 84 25 0 0 Lüks 215 198 17 0 0 0 2099 1930 119 25 0 0 18 0 134 17 169 0 0 6.126 821.000 2.611 44.400 5.334 901.540 n=0 n=1 n=2 n=3 n=4 n hasar sayısı Ortalama Tazminat(TL) 2.007 Ödenen 36.140 Tazminat Tutarı(TL) 2015 Yilinda Toplam Ödenen Hasar 901.540 TL Ortalama Hasar: 5.334 TL Risk faktörleri dikkate alınmaz ise; Risk primi= (Toplam hasar/toplam poliçe) * ortalama hasar = (169/2099)*5.334=429,46 TL Risk faktörleri dikkate alınır ise; 30 yaş altı aile arabaları için, Risk primi (A,-30) = 18/127 * 2007=284,45 TL 30 yaş altı lüks arabaları için Risk prim ( L,-30)=0 30 yaş üstü aile arabaları için, Risk prim (A, +30 ) =134/1732*6126=473,95 TL 30 yaş üstü lüks arabaları için Risk primi (L,+30)=17/215*2611=206,45 TL Risk faktörleri dikkate alınmadığı zaman Emeklier sigorta için risk primin 429,46 TL çıktığı görülmektedir. Yaş ve araç türü risk faktörlerinin dikkate alınması durumunda ise Emeklier Sigorta için çıkan tablo farklılaşmaktadır. Risk faktörlerinin dahil edilmesiyle birlikte, Emeklier Sigorta için trafik sigortasında en riskli grup, çıkan 473,95 TL risk primine göre, 30 yaş üstü aile arabaları olduğu söylenebilir. İkinci riskli grubumuz ise çıkan 284,45 TL risk primiyle 30 yaş altı aile arabaları olurken, üçüncü riskli grubumuz 30 yaş üstü lüks arabalar grubu olmaktadır. En az ve hatta Emeklier sigorta için hiç bir risk taşımayan grup ise 2015 yılı içinde hiç hasar almayan ve yapılan poliçe sayısı minimum olan 30 yaş altı lüks arabalardır. 39 Çıkan sonuçlara göre ortalama risk primi 429,46 TL’dir. Ancak risk faktörleri açısından değerlendirildiğinde Emeklier Sigortanın asıl risk grubu ortalamanın üstünde kalarak 30 yaş üstü aile arabaları olmuştur. 3.4. Emeklier Sigortanın 2015 Yılındaki Hasar Standart Sapması Emeklier sigortanın çalışmış olduğu trafik branşındaki 2015 yılında ortaya çıkan hasarlar tablo 7’de verilmiştir. 2099 adet hasardan 1930 tane poliçe yıl içinde hiç hasar almamış, 119 tanesi yıl içinde bir kez hasar almış, 25 tanesi ise yıl içinde iki kez hasar alarak buna göre poliçelerin kesildiği şirket tarafından tazminat ödemesinde bulunulmuştur. Bu verilere göre Emeklier Sigortanın 2015 yılında hasar standart sapması 0,375 bulunmuştur. Tablo 7 : Emeklier sigorta 2015 yılı n sayıdaki hasar tablosu Hasar Sayısı 2015 yıl içinde hasara yola açan sigortalı sayısı 0 1930 1 119 2 50 3 0 Toplam 2099 3.5. Emeklier Sigorta Hasar Tahmin Modellerinin Oluşturuması Tablo 8 : Emeklier Sigorta Risk Faktörlerine Göre Poliçe ve Hasar Sayıları YAŞ GRUBU POLİÇE SAYISI AİLE ARABASI LÜKS SINIFI HASAR ADEDİ AİLE ARABASI LÜKS SINIFI 30 ÜSTÜ 1732 215 134 17 127 25 18 0 30 ALTI 3.5.1. En Küçük Kareler Yöntemiyle Hasar Sıklık Oranının Tahmini Çalışmada dikkate alınan ölçütlerden biri olan sigortalıların yaşı (+30,-30) ve araç sınıfı(aile, lüks) kategorilerine ayrılarak trafik sigortasında faaliyet gösteren şirketin 2015 yılına ait poliçeleri ve hasarları Tablo 8’de görüldüğü gibidir. Tablo 9 : Hasar frekansı 0,0805 olması durumunda tahmini hasar tablosu YAŞ GRUBU AİLE LÜKS 30+ 139,46 17,30 30- 10,22 2,01 Toplam hasar sayısı/Toplam poliçe sayısı 169/2099=0,0805 Eğer dört sınıftaki poliçe sahipleri arasında hasar frekans oranında farklılıklar olmasaydı en iyi oran tahmini gerçekleşen toplam hasar sayısının, toplam poliçe sayısına oranı yani 0,0805’dir. Bu durumda da dört sınıf için oluşturulan hasar frekansı oranı ile poliçe adetlerinin çarpılması neticesinde bulunan hasar adetleri Tablo 9 da verilmiştir. 40 Tablo 10 : En Küçük Kareler Metodu İle Emeklier Sigorta 2015 Tahmin Edilen Hasar Modeli Yaş Grubu 30+ 30- Lüks 16,98 (ƒ12) 3,56 (ƒ22) Aile 134,23 (ƒ11) 17,907 (ƒ21) Çıkan frekans oranlarıyla Emeklier Sigorta için sınıf sınıf ayrılan poliçe sayılarını çarparak tahmin tablosu oluşturulduğunda Tablo 10 elde edilmektedir. Çıkan değerlere göre En küçük kareler metodu gerçekleşen hasar miktarlarına en yakın tabloyu bize sunarak Emeklier Sigorta için iyi bir tahmin edici olduğu söylenebilir. 3.5.2. Çoklu Çarpım Modeli ile Emeklier Sigorta 2015 tahmin edilen hasar modeli Tablo 11: Çoklu Çarpım Metodu İle Emeklier Sigorta 2015 Tahmin Edilen Hasar Modeli Yaş Grubu 30+ 30- Lüks 17,79 2,16 Aile 129,16 10,34 Bu çıkan frekans oranlarıyla Emeklier Sigorta için sınıf sınıf ayrılan poliçe sayılarını çarparak Tablo 11’de görüldüğü üzere yeni değerler bulunmuştur. Emeklier Sigorta örneğinde çıkan değerlere göre çoklu çarpım modelinin çıkarmış olduğu sayılara bakıldığında, gerçek değerlere en küçük kareler yöntemine göre daha uzak kaldığı, acente için en küçük karaler yöntemiyle hasar tahmininin daha başarılı olduğu görülmektedir. 4.SONUÇ VE ÖNERİLER Türkiye’de sigortacılık sektörü görüldüğü üzere geçmişten bugüne çok yol katetmiş, kişi başına düşen gelir düzeyinin artışıyla sigorta sektörüne olan talebin artışı paralellik göstererek sektörün büyümesine yol açmıştır. Ancak bu artış branş bazında farklılık göstermiş, sigorta sektörü her branşta istediği başarıyı elde edememiştir. Üretim ve doyum noktası konularında istenilen noktaya gelinemeyen branşın Trafik sigortası olduğu sigorta şirketlerinin geçmişten bugüne teknik gelir-gider tablolarından anlaşılmıştır. Trafik sigortasında karşılaşılan temel sorunlar sigorta sözleşmesinin her iki tarafı ve aracıları açısından ayrı ayrı ele alınmış olmasıyla istenilen başarının bu branşda elde edilememiş olması daha anlaşılır bir hal kazanmıştır. Devlet tarafından zorunlu kılınan trafik sigortası, sigortalılar tarafından ele alındığında karşılaşılan en büyük problemin kişilerin ekonomik gücünün yetersiz kalması, bütçelerinde araçlarının trafik sigortası için karşılık ayıracak bir pay bırakmamaları olmuştur. Özellikle 2014 yılından sonra, insanların trafik sigortası konusunda bilinçsizlikleri, poliçenin önem ve ehemmiyetin farkında olmadan trafikte sigortasız dolaşmalarının sebebi, yüksek prim argümanına dayandırılmıştır. Bunun en büyük sebeplerinden biri 2014 yılında geçilen serbest tarife dönemi öncesinde ödenilen düşük prim tutarları sigortalılar için poliçe kapsamı ve teminatlarının getirdiği faydaların anlaşılmasından uzak kalıp, tamamıyla devlet tarafından zorunlu kılınan bir görevi yerine getirme bilinciyle sigorta şirketine ödenmiş, poliçe satın alınmış olmasıdır. . 1 Temmuz 2014 tarihinden sonra ödenecek prim oranlarında keskin bir artışın yaşanmasıyla da bireylerin alacakları poliçeleri daha çok sorgular hale gelip, 1 sene önce üçte biri oranında ücret ödediği aynı poliçeyi satın almaktan kaçınarak, tepkisini ortaya koymuştur. Sigorta şirkelerinin almış oldukları brüt prim üzerinden yapmış oldukları ödemeler ise sigorta şirketlerinin kar/zarar kalemlerini önemli oranda etkileyen bir diğer etken olduğu Emeklier Sigorta verilerinde de görülmüştür. Net prim üzerinden yapmış oldukları %10 vergi, %17 komisyon( şirketler arasında değişkenlik gösterebilir) ve 2012 yılından sonraki sağlık giderleri teminat sorumluluğunun SGK kurumuna devrinden sonraki dönemler için %10 sgk prim ödemeleri sigorta şirketlerinin, kendi şirket bünyesindeki teknik giderlerle birlikte tazminatları karşılamadığı, bunun nedeninin ise net priminden esas olan risk faktörleri prim oranlarının yetersiz ve gerçeği yansıtmayan hesaplamalarla uygulamaya konulduğunu düşündürmektedir. 41 Bunun yanı sıra acenteler, primlerin artışıyla birlikte portföyünün önemli bir yüzdelik kısmını oluşturan trafik sigortasında poliçeyi satmakla mesleki faaliyetlerini gerçekleştirirken, sigorta şirketleri arasında büyük değişkenlik gösterebilen prim farklılıklarından kaynaklı, fiyat odaklı müşteri memnuniyetinin sağlanması amacıyla teklif arayışına girerek, eskiden çok kısa zaman diliminde sattıkları poliçeler için, serbest tarifeye geçişle zaman ve eforlarının büyük bir kısmını sadece trafik branşına odaklamak mecburiyetinde kalmışlardır. Aynı zamanda bazı sigorta şirketleri, mali güçlerinin trafik sigortası hasar karşılıkları için yetersiz kalması nedeniyle acentelere ödenecek komisyon oranlarını azaltarak masraflarını minimize etmeye çalışmaları, acentenin trafik sigortası branşındaki gelirini etkilemiştir. Özel bir sigorta şirketinden kesilen poliçelerin oluşturduğu portföyün trafik sigortası verilerinin risk ölçümünün amaçlandığı çalışmanın sonucunda hasar tutarları modellenmiş ve hasar tahmin yöntemleri kullanılarak hangi sınıfın trafik sigortası branşında daha fazla risk taşıdığı sonucuna varılmıştır. Eş değişkenlerimiz sigortalının yaşı ve aracın değerine göre aile ve lüks sınıfına ayrılmıştır. Model sonuçlarına göre beklenen hasar şiddetinin en yüksek olduğu yaş grubu 30-55 yaş aralığında aile arabasına sahip sınıfında gerçekleştiği görülürken, 30 yaş altı lüks araç sınıfında poliçe sayısındaki azlığa bağlı olarak gerçekleşen hiçbir hasar olmaması sonucunda çıkan risk priminin ortalama risk priminin altında kalması bu sınıfa uygulanacak prim tutarı hakkında da fikir sahibi olmamıza yardımcı olmaktadır. Buradan çıkartabilecek bir öneri olarak da trafik sigortası prim hesabındaki yaş ve araç sınıfının önemli bir etken olduğu, h/p oranını ciddi rakamlarda değiştirebilecek bir risk faktörü olduğundan şirketlerin prim belirleme politikalarını acente kanallarının istatiksel verilerini kullanarak ve yıllar içindeki müşteri sınıfının ele alınarak çıkartılan primlerin tekrar revize etmeleri her iki sözleşme tarafı için fayda sağlayacağı düşünülmektedir. Ayrıca Emeklier Sigorta üzerinde uygulanan en küçük kareler yöntemiyle gerçekleşen hasar tahmin yöntemi gerçek rakamlara en yakın sayıları vererek, diğer metodlarla karşılaştırıldığında en iyi hasar tahmin yöntemi olması sigorta şirketlerinin gelecek zamanlarda hasar kalemlerine karşılık ayırabilmeleri için kullanabilecekleri bir yöntem olabileceğide çalışmanın önemli bir çıktısıdır. Çalışma sonucunda farkına varılan bir diğer önemli eksikliğin ise trafik sigortası denetimi ve yaptırımındaki düzenlemelerden kaynaklı olduğu görülmektedir. Trafik sigortası olmadan trafikte seyireden araçlar için varolan trafik cezası ve aracın parka çekilmesi gibi yaptırımların yıllar bazında trafikte poliçesiz dolaşan araç sayısının artışına bakıldığında yetersiz kaldığı, caydırıcı bir yöntem olmadığı görülmektedir. Sigortalının kendini bu poliçeye mecbur hissetmesinin tek yolu bir kazaya karışmasından önce kamu görevlileri tarafından uygulanacak güçlü denetim ve yaptırımlardan geçmekte olduğu anlaşılmıştır. Aksi taktirde varılan nokta sektörel açıdan da, Türkiye sınırları içinde yaşayan vatandaşlar açısından da kötü sonuçlar doğuracaktır. Yapılan çalışmanın tüm sigorta acenteleri tarafından yapılması halinde sektörde daha homojen ve rasyonel prim hesabı yapılmasına ve sektörde ki gerekli planlamaların uygulamaya konulmasında bir yol gösterici olması dileğiyle. KAYNAKÇA Akdoğan M. (2001). ‘’Veri Zarflama Analizi Tekniği ile Sigorta Şirketlerinin Etkinlik Ölçümü” Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara. Alpay T. (2015) ‘‘ Trafik kazalarında tedavi masrafları ve bakım giderleri’’, Sigortacı Gazetesi Ancombe, F.S - AUMANN R.S, (1992) ‘‘ A Definition of Subjective Probability, Annals of Mathematical Statistic, Jerusalem’’ ARASAN, O. ‘‘BISTECH Geçişinin Varantlara Getirdiği Yenilikler ve Varant Yatırımcılarının Deneyimleri’’ Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2016. Çelik A. (2008) ‘‘Karayoluyla Yolcu Taşıma Taşımacının ve Sigortacının Sorumluluğu.’’ Legal Yayıncılık s. 467 İstanbul: Eşdur E.(1998) ‘‘Özel Sigortacılık Sektörünün Türkiye Ekonomisi İçindeki Yeri’’, Hazine Müsteşarlığı Uzmanlık Tezi, Ankara Furedi F. (2016), ‘‘ Korku Kültürü: Risk Almamanın Riskleri’’ Çeviren: BARIŞ Yıldırım, Ayrıntı Yayınları İstanbul 3.baskı, s.113 42 Hazine Müsteşarlığı Sigorta Denetleme Kurulu, Türkiye’de Sigorta ve Bireysel Emeklilik Faaliyetleri Hakkında Rapor, Ankara, Hazine Müsteşarlığı Matbaası, 2014, s.9 Hazine Müsteşarlığı Sigorta Denetleme Kurulu, Türkiye’de Sigorta ve Bireysel Emeklilik Faaliyetleri Hakkında Rapor, Ankara, Hazine Müsteşarlığı Matbaası, 2015, s. 9 https://www.hazine.gov.tr/tr-TR/Rapor-Sunum-Sayfasi?mid=247&cid=28&nm=43 http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2015/05/20150514-5-1.pdf http://tsb.org.tr/default.aspx?pageID=654&yid=193 http://www.sigortacigazetesi.com.tr/trafik-kazalarinda- tedavi-masraflari- ve-bakim- giderleri/ http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1051 Hosgör, Ş. Başkent Üniversitesi, Sigorta İstatistiği Ders Notları Hosgör, Ş. Başkent Üniversitesi, Araştırma Teknikleri Ders Notları Gyartas M.(2001). ‘‘Pareto Improving Transition From a Pay – as – you- go to a fully funded pension system in a model of endogenous growth” journal of population Economics Springer-Verlag, s.445 Kuşcu S.(1996) , ‘‘Sigorta Talep Teorisi ve Türkiye Uygulaması’’, s.72 Keller M. Peter (2000), “Pension Reform, Private Saving, and the current account in a small Open Economy IMF WP /00 /171/October 200, JEL Classification numbers :HSS,E13,E20’’ Kender R. (1979) ‘‘Türkiyede Hususi Sigorta Hukuku’’ 2. Baskı İstanbul Fakülteler Matbaası, s.5 Nomer,E.Yıldız (2000) ‘‘Trafik Sigortasında Garanti Fonu’’ 1. Basım, Beta Yayıncılık, s.23 Ulaş I. (2002) ‘‘Uygulamalı Can Sigortası Hukuku–Hayat ve Kişisel Kaza Sigortaları’’ 2. Baskı, Turhan Kitap Evi, Ankara, s.28 ABSTRACT Third party motor liability (traffic) insurance which is obligatory, has significant part in the development of the Turkish insurance sector. In these days, Third party motor liability’s premiums which is determined by free tariff system aren’t affordable for the most of policyholders who are living in Turkey and it’s claims settlement forces to solvency margin of insurance companies. Especially, changes of third party motor liability’s coverage which has increased to insured’s claims and liabilities after 01.06.2016. For these reasons, Five millions of people who are in Turkey has used to their motor vehicles without policy although it is obligatory. In this study, insurance sector has been examined in terms of legislation in the third party motor liability insurance branch and has been compared in terms of loss ratios its developments over the last ten years. At the end of the problem-focused process, Emeklier Agent’s policies are had from a private insurance company have used and they are grouped according to risk factors. As a result of this findings, It is emphasized that risk factors of insurance agents are very important issue for insurance companies when risk premiums are calculated. On the other hand, Inspections and penalties of traffic insurance aren’t enough for the holder of motor vehicles who are driving to car without policy and as long as this situation continues, it is estimated that both insurance sector which are very important part of the economy about employment and fund flow, insurance companies will be damaged and citizens in Turkey will have to endure to premium increases. Keywords: Insurance, Third Party Motor Liability Insurance, Trafic Insurance, Loss Ratio, Risk, 43 MAKİNE KIRILMASI SİGORTALARINDA RİSK TESPİTİ, FİYATLANDIRMA VE HASAR UYGULAMALARI Ayten PIRPATA Başkent Üniversitesi Sigortacılık ve Risk Yönetimi Bölümü 2017 Mezunu1 Abdullah Buğra SOYLU Başkent Üniversitesi Sigortacılık ve Risk Yönetimi Bölümü Araştırma Görevlisi 2 ÖZ Sigorta sektörü, ülkelerin ekonomik gelişmişlik düzeyini gösteren önemli sektörlerden biridir. Ülkedeki yatırımların devamlılığının sağlanması, ekonomiye yeni kaynaklar yaratılması gibi çok önemli fonksiyonları üstlenmektedir. Bu çerçevede mühendislik sigortaları da sigorta sektöründe hayat dışı branşlar içinde yer alan ve giderek önemi artan sigorta branşlarından biridir. Mühendislik sigortaları 19.yüzyıl ortalarında, Sanayi Devrimi’nin yaşandığı dönemde ortaya çıkan bir sigorta türüdür. Sanayi devrimi ile endüstrinin gelişmesi ve sanayi ile ilgili alanların öne çıkması mühendislik sigortalarına duyulan ihtiyacı arttırmıştır. Teknolojik gelişmelerle beraber makineler, sanayinin en önemli aktörleri haline gelmiştir. Bu dönemde makineler iş hayatı içinde yoğun bir şekilde kullanılmaya başlanmış olup mühendislik sigortalarının da öneminin artmasına neden olmuştur. Mühendislik sigortaları teminat biçimlerine göre dört farklı branşa ayrılmaktadır. Bunlar: • • • • İnşaat Sigortaları, Montaj Sigortaları, Makine Kırılması Sigortaları ve Elektronik Cihaz Sigortalarıdır. Bu çalışmada Mühendislik sigortaları genel olarak anlatıldıktan sonra mühendislik sigortalarının her bir alt branşı için yıllar bazında prim ve hasar verileri incelenmiş ve yıllar bazında farklılıklar yorumlanmıştır. Ancak, mühendislik sigortalarının Türk Sigorta Sektörü içerisindeki durumunu daha açık ve net ortaya koymak amacıyla temel sigortacılık rasyolarından hasar/prim oranı, net hasar/prim oranı, tazminat tediye oranı ve muallak tazminat oranlarından faydalanarak çıkan sonuçlar yorumlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Sigorta, Risk, Mühendislik, Hasar, Prim, 1 Adres: Kapaklı mahallesi No:172 Akhisar/MANİSA Telefon: 0545 685 07 49 / Elektronik Posta: aytenpirpata.1214@gmail.com 2 Adres: Akpınar mahallesi 858.cadde 24/20 Dikmen/ANKARA Telefon: 0507 809 35 42 / Faks: 0312 246 66 99 / Elektronik Posta: absoylu@baskent.edu.tr 44 1. GİRİŞ Sanayi devriminden sonra endüstrilerin giderek makineleşmesi sonucu yeni riskler ortaya çıkmıştır. Mühendislik sigortaları da bu nedenle 19. Yüzyıl ortalarından itibaren giderek önemi artan bir sigorta branşı haline gelmiştir. Mühendislik sigortaları kapsamıında Makine Kırılması Sigortası, Elektronik Cihaz Sigortası, İnşaat Bütün Riskler Sigortası ve Montaj Bütün Riskler Sigortası yer almaktadır. Mühendislik sigortaları ilk olarak buhar kazanlarının kullanılmaya başlamasının ardından ortaya çıkmıştır. 19. yüzyılda, sanayi devrimi sırasında İngiltere’de ciddi maddi hasara ve can kaybına neden olan patlamaların sık görülmesi, bu tür tehlikelere karşı koruma önlemleri alınması düşüncesini doğurmuştur. 1854 yılında, buhar makineleri ile ilgili en bilgili mühendisler tarafından Manchester Buhar Kullanıcıları Birliği kurulmuştur. Üyeler, birlik tarafından çalıştırılan müfettişlerin hizmetlerinden yararlanma hakkına sahiptiler. Söz konusu birlik, üyelerine yalnızca patlamaları önleme konusunda tavsiye vermekle kalmayıp, aynı zamanda buhar makinelerini en avantajlı ve ekonomik biçimde nasıl kullanabilecekleri konusunda da bilgi paylaşımı sağlamayı amaçlamıştır.(Swiss Re, 1997, s.6) Manchester Buhar Kullanıcıları Birliği, değerli hizmetler vermesine karşın bir sigorta şirketi değildi. Bununla birlikte, 1858 yılında birliğin bazı üyeleri tarafından ilk mühendislik sigortası şirketi olan Buhar Kazanı Sigorta Şirketi (The Stean Boiler Assurance Company) kurulmuştur. Bu gelişmeyi, benzer sigorta şirketlerinin kuruluşları takip etmiştir. 1866 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde özel demiryollarındaki lokomotifler için Hartford Buhar Kazanı Denetim ve Sigorta Şirketi (Hartford Steam Boiler Inspection and Insurance Company) kurulmuştur. 19. Yüzyılın başlarında başlayan hızlı sanayileşme buna uygun sigorta korumasını da geliştirmiştir.(Swiss Re, 1997, s.7) Yirminci yüzyılın başında, makine arızasını takiben kâr kaybı için ilk sigorta poliçeleri kesilmeye başlanmıştır. Aynı zamanda inşaat sigortası (yerinde montaj ve makinelerin montajını kapsayan) ortaya çıkmıştır. Poliçeler “Peril” ismi ile ortaya çıkmakla birlikte, küçük ve orta boy montaj projeleri için makul bir koruma sağlamaktaydı. 1920-1930 yılları arasında, bazı Alman ve İngiliz şirketleri tarafından, inşaat projeleri süresi boyunca teminat veren inşaat poliçeleri kesmeye başlandı. Bu poliçelere dayanarak, İnşaat Tüm Riskler Sigortası ve Montaj Tüm Riskler Sigortasının temelleri atıldı ve geliştirildi. Ancak inşaat ve montaj tüm riskler sigortalarında en büyük gelişme hiç şüphesiz, II. Dünya Savaşı sonrasında yeniden yapılanma ve kalkınma sürecinde meydana gelmiştir. Teknolojinin gelişmesi ile birlikte elektronik üniteleri fazla olan cihazlar üretilmeye başlandı. 1923 yılında düşük voltajlı sistemler sigortalanabilir oldu. Özellikle II. Dünya Savaşı sonrası dönemde transistörün ve yarı iletken teknolojinin bulunmasıyla; günümüzde bilgisayar ve telekomünikasyon teknolojisinin gelişmesi ile elektronik cihaz sigortasının önemi daha da artmıştır. Zamanla elektronik aletlerin yaygınlaşması ile birlikte, elektronik cihaz sigortalarının kapsamı da giderek gelişmiştir. (Swiss Re,1997, s.7) Günümüzde, özellikle Avrupa’daki gelişmelerin ışığında, yeni mühendislik sigortası ürünleri üretilmeye çalışılmaktadır. Prototip cihazlar, sözleşmelerden doğan yükümlülükler ve bazı politik riskler açısından yeni sigorta ihtiyaçları ortaya çıkmaktadır. Bu ihtiyaçlar aynı zamanda mühendislik sigortaları ile ilgili pek çok yeni projelerin yapılmasını da mümkün kılmaktadır. Bu çalışmada, Türkiye sigorta sektöründe mühendislik sigortalarının gelişim süreci teknik rasyolar yardımıyla ele alınmıştır. 2. YÖNTEM Bu çalışmada ele alınan mühendislik sigortaları branşına ilişkin 2006-2016 yılları arasında yazılan primler ve hasar ödemeleri incelenmiştir. Veriler, Türkiye Sigorta Birliği resmi web sitesinden “Resmi İstatistikler” bölümünden elde edilmiştir. Oradan elde edilemeyen bazı veriler için ise Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürlüğü ile elektronik posta yolu ile iletişime geçilerek, eksik veriler tamamlanmıştır. Sonuçlar grafikler yardımıyla karşılaştırmalı olarak açıklanmıştır. İkinci aşamada ise “Sigporta ve Reasürans Şirketleri ile Emeklilik Şirketlerinin Teknik Karşılıklarına ve Bu Karşılıkların Yatırılacağı Varlıklara İlişkin Yönetmelik”te yer alan rasyolar mühendislik sigortalarına uygulanmış ve yorumlanmıştır. • Hasar/Prim oranı: En temel anlamda gerçekleşen hasarların kazanışmış primlere bölünmesi ile hesaplanır. 𝐻𝑎𝑠𝑎𝑟 Ö𝑑𝑒𝑛𝑒𝑛 𝐻𝑎𝑠𝑎𝑟𝑙𝑎𝑟 + 𝑀𝑢𝑎𝑙𝑙𝑎𝑘 𝐻𝑎𝑠𝑎𝑟𝑙𝑎𝑟 − 𝐷𝑒𝑣𝑟𝑒𝑑𝑒𝑛 𝑀𝑢𝑎𝑙𝑙𝑎𝑘 𝐻𝑎𝑠𝑎𝑟 𝐾𝑎𝑟ş𝚤𝑙𝚤ğ𝚤 𝑂𝑟𝑎𝑛𝚤: 𝑌𝑎𝑧𝚤𝑙𝑎𝑛 𝑃𝑟𝑖𝑚𝑙𝑒𝑟 + 𝐾𝑎𝑧𝑎𝑛𝚤𝑙𝑚𝑎𝑚𝚤ş 𝑃𝑟𝑖𝑚𝑙𝑒𝑟 𝐾𝑎𝑟ş𝚤𝑙𝚤ğ𝚤 − 𝑃𝑟𝑖𝑚 𝐷𝑒𝑣𝑟𝑒𝑑𝑒𝑛 𝐾𝑎𝑧𝑎𝑛𝚤𝑙𝑚𝑎𝑚𝚤ş 𝑃𝑟𝑖𝑚𝑙𝑒𝑟 𝐾𝑎𝑟ş𝚤𝑙𝚤ğ𝚤 45 (1) • Net Hasar/Prim oranı: Söz konusu prim ve hasar hesaplarından reasürör paylarının düşülmesi sonucu elde edilen orandır. 𝐻𝑎𝑠𝑎𝑟 𝑁𝑒𝑡 𝑂𝑟𝑎𝑛𝚤: 𝑃𝑟𝑖𝑚 • (Ö𝑑𝑒𝑛𝑒𝑛 𝐻𝑎𝑠𝑎𝑟𝑙𝑎𝑟 − 𝑅𝑒𝑎𝑠. 𝑃𝑎𝑦𝚤) + (𝑀𝑢𝑎𝑙𝑙𝑎𝑘 𝐻𝑎𝑠𝑎𝑟 𝐾𝑎𝑟ş𝚤𝑙𝚤ğ𝚤 − 𝑅𝑒𝑎𝑠. 𝑃𝑎𝑦𝚤) −(𝐷𝑒𝑣𝑟𝑒𝑑𝑒𝑛 𝑀𝑢𝑎𝑙𝑙𝑎𝑘 𝐻𝑎𝑠𝑎𝑟 𝐾𝑎𝑟ş𝚤𝑙𝚤ğ𝚤 − 𝑅𝑒𝑎𝑠. 𝑃𝑎𝑦𝚤) (𝑌𝑎𝑧𝚤𝑙𝑎𝑛 𝑃𝑟𝑖𝑚𝑙𝑒𝑟 − 𝑅𝑒𝑎𝑠ü𝑟ö𝑟𝑒 𝐷𝑒𝑣𝑟𝑒𝑑𝑖𝑙𝑒𝑛 𝑃𝑟𝑖𝑚𝑙𝑒𝑟) + (𝐾𝑎𝑧𝑎𝑛𝚤𝑙𝑚𝑎𝑚𝚤ş 𝑃𝑟𝑖𝑚𝑙𝑒𝑟 𝐾𝑎𝑟ş𝚤𝑙𝚤ğ𝚤 − 𝑅𝑒𝑎𝑠. 𝑃𝑎𝑦𝚤) − (𝐷𝑒𝑣𝑟𝑒𝑑𝑒𝑛 𝐾𝑎𝑧𝑎𝑛𝚤𝑙𝑚𝑎𝑚𝚤ş 𝑃𝑟𝑖𝑚𝑙𝑒𝑟 𝐾𝑎𝑟ş𝚤𝑙𝚤ğ𝚤 − 𝑅𝑒𝑎𝑠. 𝑃𝑎𝑦𝚤) Tazminat Tediye Oranı: Gerçekleşen ve sigorta şirketine ihbar edilen hasarların ödenme oranını verir. Hasarların ödenme hızını ve bekleyen hasar miktarını ölçmede kullanılır. 𝑇𝑎𝑧𝑚𝑖𝑛𝑎𝑡 𝑇𝑒𝑑𝑖𝑦𝑒 𝑂𝑟𝑎𝑛𝚤: • (2) Ö𝑑𝑒𝑛𝑒𝑛 𝐻𝑎𝑠𝑎𝑟𝑙𝑎𝑟 Ö𝑑𝑒𝑛𝑒𝑛 𝐻𝑎𝑠𝑎𝑟𝑙𝑎𝑟 + 𝑀𝑢𝑎𝑙𝑙𝑎𝑘 𝐻𝑎𝑠𝑎𝑟𝑙𝑎𝑟 𝐾𝑎𝑟ş𝚤𝑙𝚤ğ𝚤 (3) Muallak Tazminat Oranı: Gerçekleşen ve sigorta şirketine ihbar edilen hasarlarda muallak hasar olarak ayrılanların oranını verir. 𝑀𝑢𝑎𝑙𝑙𝑎𝑘 𝑇𝑎𝑧𝑚𝑖𝑛𝑎𝑡 𝑂𝑟𝑎𝑛𝚤: 𝑀𝑢𝑎𝑙𝑙𝑎𝑘 𝐻𝑎𝑠𝑎𝑟 𝐾𝑎𝑟ş𝚤𝑙𝚤ğ𝚤 Ö𝑑𝑒𝑛𝑒𝑛 𝐻𝑎𝑠𝑎𝑟𝑙𝑎𝑟 + 𝑀𝑢𝑎𝑙𝑙𝑎𝑘 𝐻𝑎𝑠𝑎𝑟 𝐾𝑎𝑟ş𝚤𝑙𝚤ğ𝚤 (4) Yukarıdaki denklemlerden yola çıkarak tazminat tediye oranı ve muallak tazminat oranı arasındaki ilişki aşağıdaki şekilde de ifade edilebilir: 𝑀𝑢𝑎𝑙𝑙𝑎𝑘 𝑇𝑎𝑧𝑚𝑖𝑛𝑎𝑡 𝑂𝑟𝑎𝑛𝚤 = 1 − 𝑇𝑎𝑧𝑚𝑖𝑛𝑎𝑡 𝑇𝑒𝑑𝑖𝑦𝑒 𝑂𝑟𝑎𝑛𝚤 İlk olarak mühendislik sigortalarında yukarıdaki rasyoların hesaplanabilmesi için gerekli değişkenler Türkiye Sigorta Birliği resmi internet sayfasının resmi istatistikler bölümündeki gelir tablolarından yararlanılarak elde edilmiştir. Ancak, gelir tablolarında mühendislik sigortaları ayrımı 2011 senesinden itibaren bulunmaktadır. Bu nedenle söz konusu rasyoların yıllara bağlı değişimlerinin analiz edilmesi ve yorumlanması yalnızca 2011-2016 yılları için yapılabilmiştir. 46 3. BULGULAR 3.1. Mühendislik Sigortalarında Yıllara İlişkin Prim Üretimleri Tablo1. 2006-2016 Yıllarına İlişkin Mühendislik Sigortalarında Brüt Prim Üretimi Yıllar Makine Kırılması Montaj İnşaat Elektronik Cihaz Mühendislik Toplam 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 178.752.757,57 TRY 217.238.672,03 TRY 228.917.625,00 TRY 240.596.577,73 TRY 282.803.333,60 TRY 282.803.333,60 TRY 428.634.451,49 TRY 537.830.030,76 TRY 618.069.717,24 TRY 677.413.282,53 TRY 726.927.377,18 TRY 42.066.639,98 TRY 50.831.653,83 TRY 64.937.073,00 TRY 79.042.492,40 TRY 41.315.022,58 TRY 41.315.022,58 TRY 62.175.209,49 TRY 90.602.559,93 TRY 96.123.683,00 TRY 80.974.267,86 TRY 62.887.929,74 TRY 111.226.816,76 TRY 147.475.299,54 TRY 169.961.214,00 TRY 192.447.128,56 TRY 150.168.151,24 TRY 150.168.151,24 TRY 286.734.025,13 TRY 435.759.585,64 TRY 276.460.105,30 TRY 374.948.931,44 TRY 340.156.069,56 TRY 98.469.013,14 TRY 107.810.856,78 TRY 109.807.804,00 TRY 111.804.750,26 TRY 108.250.163,25 TRY 108.250.163,25 TRY 163.770.236,71 TRY 197.919.760,19 TRY 230.564.144,37 TRY 296.086.371,30 TRY 352.677.906,31 TRY 430.515.227,45 TRY 523.356.482,18 TRY 573.623.716,00 TRY 623.890.948,95 TRY 582.538.680,67 TRY 582.538.681,67 TRY 941.315.934,82 TRY 1.262.113.949,52 TRY 1.221.219.663,91 TRY 1.429.424.868,13 TRY 1.482.651.298,79 TRY Tablo 1’de görüldüğü üzere mühendislik sigortalarının brüt prim üretimlerinde yıllara bağlı artış görülmektedir. 2006 yılında mühendislik branşı toplam brüt prim üretimi 430 milyon lira iken 2016 yılında bu rakam 1 milyar 482 milyon liraya yükselmiştir. 800000000 700000000 600000000 500000000 400000000 300000000 200000000 100000000 0 2006 Yıllar 2007 2008 2009 Makine Kırılması 2010 2011 Montaj 2012 2013 İnşaat 2014 2015 2016 Elektronik Cihaz Şekil 1. Mühendislik Sigortalarında Yıllara Göre Brüt Prim Üretimi Çizgi Grafik Şekil 1 incelendiğinde daha net görülmektedir ki, yıllara göre mühendislik sigortalarıdn brüt prim üretimi giderek artmaktadır. Makine kırılması sigortasındaki prim üretiminin özellik 2011 yılından itibaren büyük ölçüde arttığı görülmektedir. 2016 senesinde ise zirve noktasına ulaşmıştır. İnşaat sigortalarında 2013 yılından sonra görülen keskin düşüşün nedeni olarak 2013 yılından itibaren inşaat sektöründeki büyümenin azalması gösterilebilir (Türk Yapı Sektörü Raporu, 2015; s.25) . Şekil 1’deki grafik, oran bazında incelendiği zaman, mühendislik sigortaları yıllık brüt prim üretiminde makine kırılması sigortalarının neredeyse %50’ye varan oranlarla en büyük yüzdeye sahip olduğu görülmektedir. Makine 47 kırılması sigortasından sonra inşaat sigortası en yüksek paya sahipken, son yıllarda elektronik cihaz sigortası ile aynı seviyede olduğu görülmüştür. Mühendislik sigortaları içerisindeki en düşük pay montaj sigortalarına aittir. 3.2. Mühendislik Sigortaların Yıllara İlişkin Ödenen Hasarlar Yıllar 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 Tablo 2. Mühendislik Sigortalarında Yıllara İlişkin Ödenen Hasarlar Makine Kırılması Montaj İnşaat Elektronik Cihaz Mühendislik Toplam -98.266.715 TRY -9.730.948 TRY -14.954.775 TRY -40.945.103 TRY -163.897.541 TRY -121.992.229 TRY -15.136.590 TRY -26.152.593 TRY -46.979.331 TRY -210.260.743 TRY -135.104.165 TRY -12.425.487 TRY -30.449.019 TRY -54.322.484 TRY -232.301.155 TRY -171.701.067 TRY -18.867.917 TRY -41.190.120 TRY -70.925.054 TRY -302.684.158 TRY -196.223.596 TRY -14.214.246 TRY -56.142.274 TRY -69.776.902 TRY -336.357.018 TRY -239.014.812 TRY -9.719.489 TRY -46.136.219 TRY -78.368.452 TRY -373.238.973 TRY -268.902.360 TRY -46.420.498 TRY -88.297.910 TRY -82.382.613 TRY -486.003.380 TRY -265.571.133 TRY -71.380.428 TRY -71.811.352 TRY -91.959.832 TRY -500.722.745 TRY -308.962.622 TRY -14.242.003 TRY -87.308.224 TRY -134.272.893 TRY -544.785.742 TRY -359.594.348 TRY -58.746.087 TRY -124.078.318 TRY -153.553.571 TRY -695.972.325 TRY -401.925.889 TRY -14.186.680 TRY -179.585.406 TRY -175.193.130 TRY -770.891.105 TRY Tablo 2’de görüldüğü gibi mühendislik sigortalarının branşlarına ilişkin yıllar bazında ödenen brüt hasarlar tabloda gösterilmektedir. Buna göre, ödenen hasarların yıllara göre giderek arttığı gözlemlenmektedir. Daha ayrıntılı incelemek amacıyla aşağıdaki şekilden faydalanılmıştır. -450,000,000 TRY -400,000,000 TRY -350,000,000 TRY -300,000,000 TRY -250,000,000 TRY -200,000,000 TRY -150,000,000 TRY -100,000,000 TRY -50,000,000 TRY 0 TRY 2006 2007 2008 Makine Kırılması 2009 2010 Montaj 2011 İnşaat 2012 2013 2014 2015 2016 Elektronik Cihaz Şekil 2. Mühendislik Sigortalarında Yıllara İlişkin Ödenen Hasarlar Şekil 3 incelendiğinde, makine kırılması sigortasında ödenen hasarların, prim üretiminde olduğu gibi en yüksek paydaya sahip olduğu görülmektedir. Ancak elektronik cihaz sigortası, prim üretimi grafiğinin aksine burada inşaat sigortasının üstünde seyretmektedir. İnşaat sigortaları, prim üretimlerine göre hasarlarda daha düşük oranlarda seyretmektedir. Montaj sigortasında ise durum biraz daha farklıdır. Prim üretimi grafiğinde montaj sigortası diğer branşlara oranla oldukça geriden seyretmekte idi. Yukarıdaki grafikte montaj branşı hasarlarının özellikle bazı noktalarda inşaat ve elektronik cihaz branşlarına daha yakın seyrettiği, yani hasar oranlarının yüksek olabileceği söylenebilir. 3.3. Mühendislik Sigortalarına İlişkin Teknik Rasyoların Hesaplanması ve Karşılaştırılması Bu bölümde, mühendislik sigortalarına ilişkin teknik rasyoların sonuçları hesaplanacak ve yorumlanacaktır. Teknik rasyolara ilişkin bilgiler yöntem kısmında verilmişti. Veri seti olarak Türkiye Sigortalar birliği resmi internet sayfasından gelir tablolarından mühendislik sigortalarına için gerekli veriler alınmıştır ve Tablo 3’te görüldüğü 48 gibidir. Söz konusu verilerden yararlanarak mühendislik sigortalarına ilişkin rasyoların hesaplamaları ve sonuçları aşağıdaki gibidir. Tablo 3. Mühendislik Sigortalarına İlişkin Gelir Tablolarında Yıllara Göre Prim ve Hasar Miktarları 2011 Yazılan Primler (Brüt) Reasüröre Devredilen Primler (-) Kazanılmamış Primler Karşılığı (Brüt) (-) b.) Kazanılmamış Primler Karşılığı (Reas.Payı) Devreden Kazanılmamış Primler Karşılığı (Brüt) Devreden Kazanılmamış Primler Karşılığı (Reas.Payı)(-) Ödenen Hasarlar (Brüt) (-) Ödenen Hasarlar (Reas. Payı) Muallak Hasarlar Karşılığı (Brüt) (-) Muallak Hasarlar Karşılığı (Reas. Payı) Devreden Muallak Hasarlar Karşılığı (Brüt) Devreden Muallak Hasarlar Karşılığı (Reas.Payı) (-) 2012 2013 2014 2015 2016 801.660.030 941.812.294 1.261.982.705 1.248.557.890 1.459.184.959 1.512.255.516 -570.089.450 -683.935.548 -946.186.050 -928.497.515 -1.042.879.555 -1.043.142.933 -559.325.517 -689.651.761 -933.717.870 -1.029.713.708 -1.226.913.881 -1.335.538.816 379.677.101 474.504.781 653.204.374 732.569.255 877.006.175 966.801.977 418.395.724 559.325.519 691.464.025 933.717.893 1.029.207.323 1.226.913.880 -286.663.509 -379.770.236 -475.351.912 -658.366.339 -732.298.782 -877.006.176 -373.239.137 -486.004.136 -500.723.057 -544.785.742 -695.022.187 -770.891.105 232.462.906 339.597.330 355.627.630 373.594.581 486.461.104 522.442.665 -436.447.651 -542.650.360 -554.416.360 -613.763.751 -883.154.852 -878.940.739 328.939.050 435.649.457 447.526.810 496.180.740 740.566.314 702.201.924 332.277.054 436.447.651 542.650.359 554.417.193 612.805.299 876.959.544 -249.990.200 -328.549.844 -435.649.456 -447.526.806 -495.393.593 -736.062.982 Tablodaki verilere göre hasar/prim oranları, net hasar/prim oranları, tazminat tediye oranları ve muallak tazminat oranları her bir yıl için ayrı ayrı hesaplanmıştır. Buna göre elde edilen yüzdeler aşağıdaki tabloda gösterilmektedir. Tablo 4. Mühendislik Sigortalarında Yıllara Göre Teknik Rasyolara İlişkin Sonuçlar 2011 2012 2013 2014 2015 2016 Hasar/Prim Oranı 64,18% 66,88% 55,34% 53,33% 58,97% 62,01% Net Hasar/Prim Oranı 60,88% 55,37% 44,19% 44,33% 44,07% 47,66% Tazminat Tediye Oranı 46,10% 47,25% 47,46% 47,02% 44,04% 46,73% Muallak Tazminat Oranı 53,90% 52,75% 52,54% 52,98% 55,96% 53,27% Tablo 4 incelendiğinde, mühendislik sigortaların 2011-2016 yılları arasında hasar/prim oranlarının %60 civarında olduğu görülmektedir. Yani bir dönem Türk sigortacılık sektöründe mühendislik branşında boyunca yazılan her 100 liralık primin için 60 liralık bir hasar ödemesi gerçekleştirilmektedir. Net hasar/prim oranlarında durumun daha farklı olduğu görülmektedir. Zira net hasar/prim oranlarında reasürörlerin payları düşüldükten sonra net rakamlar üzerinden oranlama yapılmaktadır. Bu nedenle elde edilen oran Türk Sigortacılık Sektörü’nün gerçek hasar/prim oranını göstermektedir. Burada oranlar özellikle son dört yılda giderek azalarak %44’lere kadar düştüğü gözlemlenmiştir. Tazminat tediye oranı – yani hasar ödeme hızı – bir dönem boyunca sigorta şirketlerine gelen hasarların ödenme yüzdesini göstermektedir. Buna göre tablo 4 incelendiğinde, tazminat tediye oranının %50’nin altında kaldığı ve bir dönem boyunca gerçekleşen hasarların yarısından çoğunun muallak hasar karşılığı olarak ayrıldığı görülmektedir. 49 Bunun nedenleri arasında sigortalı-sigortacı arasındaki anlaşmazlıklar, hasarın tespit edilememesi, hasarın ödenmemesi veya eksik ödenmesi gibi nedenler yatabilir. Zira bu gibi durumlarda devam eden mahkemeler sonuçlanıncaya kadar sigorta şirketiler muallak hasar karşılığı ayırmak zorundadırlar 4. TARTIŞMA VE ÖNERİLER Sigortacılık sektörünün ülkemizde her geçen yıl önemi daha da artmaktadır. Bununla birlikte büyüyen ekonomi, gelişen teknoloji ve diğer piyasalar ile pek çok yeni sigorta ihtiyacı da gelecekte karşımıza çıkacaktır. Bu nedenle, içerisinde inşaat tüm riskler, montaj tüm riskler, elektronik cihaz ve makine kırılması sigortaları bulunan mühendislik sigortalarının seneler içerisinde nasıl bir seyir halinde olduğunu incelemek amacıyla bir araştırma yapılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre prim üretimleri yıllara göre artış göstermiştir. Ancak bununla birlikte ödenen hasarlarda da yıllara göre artış olduğu görülmüştür. Mühendislik sigortaları içinde prim üretimi ve ödenen hasar bazında en büyük paya sahip olan branş makine kırılması sigortasıdır. Hasar/prim oranları incelendiğinde mühendislik sigortalarının ortalama olarak %60 civarında seyrettiği görülmüştür. Ancak bunlardan reasürör payları düşüldüğünde elde edilen net hasar/prim oranlarına baktığımızda, %50’nin altında seyrettiği ve %44’lere kadar düştüğü görülmüştür. Bu oranların sigortacılık tekniğinde hedeflenen ve karlı oranlar olduğu söylenebilir. Özellikle net hasar/prim oranlarına bakıldığında, şirketlerin bu branşlardan elde ettikleri gelirlerin büyük kısmını kar olarak yazdıkları düşünülebilir. KAYNAKÇA Hazine Müsteşarlığı (2008), 5684 Sayılı Sigortacılık Kanuna İstinaden Çıkarılan Sermaye Yeterliliği Teknik Karşılıklar ve Finansal Raporlamaya İlişkin Yönetmelikler ile İlgili Sorulara İlişkin Sektör Duyurusu, 2008/24. Hazine Müsteşarlığı, Sigorta Denetleme Kurumu (2013), Hasar ve Tazminat İşlemleri Denetim Rehberi Taslağı, Ankara. Hazine Müsteşarlığı, Sigorta Denetleme Kurumu (2016), Teknik Karşılıklar Denetim Rehberi, Ocak 2016, Ankara. Hazine Müsteşarlığı, Sigorta Denetleme Kurumu (2016), Sermaye Yeterlilik ve Teminat Denetim Rehberi, Ocak 2016, Ankara. Türkiye Sigorta Birliği (TSB), Resmi İstatistikler, Genel Sigorta Verileri (www.tsb.org.tr) Türkiye Sigorta Birliği (TSB), Teknik ve Mali Gelir Tabloları. (www.tsb.org.tr) Sigorta ve Reasürans ile Emeklilik Şirketlerinin Teknik Karşılıklarına ve Bu Karşılıkların Yatırılacağı Varlıklara İlişkin Yönetmelik, Yayınlanan Resmi Gazete 26606, 7 Ağustos 2007. Swiss Re (1997), Engineering Insurance and Reinsurance – An Introduction, Expertise Publication. 50 BANKALARDA UYGULANAN HAYAT SİGORTALARI İÇİN KALİTE FONKSİYON GÖÇERİM YÖNTEMİ Gizem Dinçer1, Yrd. Doç. Dr. Banu Özgürel2 Yaşar Üniversitesi Öz Kalite fonksiyon göçerimi (KFG), müşteri memnuniyetini sağlamak için, müşterilerin beklentileri, istekleri ve henüz algılanmayan ihtiyaçları doğrultusunda, işletmelerin mevcut ürün ve/veya hizmetlerinin tasarlama, geliştirme ve üretim süreçlerine yön vermesi faaliyetidir. Bu çalışmada bankalardaki kredilere yönelik hayat sigortaları uygulamaları için Kalite Fonksiyon Göçerimi (KFG) yöntemi kullanılarak, müşteri ve lehtarlar açısından, bankalar tarafından sunulan hayat sigortası hizmetinin kalitesinin nasıl olduğu ve müşteri istekleri doğrultusunda bu kalitenin nasıl arttırılabileceği araştırılmıştır. Anahtar Kelimeler Kalite Fonksiyon Göçerimi (KFG), Kalite Evi, Bankalardaki Hayat Sigortaları, Hayat Sigortaları, Analitik Hiyerarşi Süreci (AHS) 1. Giriş Kalite fonksiyon göçerimi (KFG), müşteri memnuniyetini sağlamak amacıyla, müşterilerin beklentileri, istekleri ve henüz algılanmayan ihtiyaçları doğrultusunda, işletmelerin mevcut ürün ve/veya hizmetlerinin tasarlama, geliştirme ve üretim süreçlerine yön verme faaliyetlerinde kullandığı bir yöntemdir. İşletmeler bu yöntem sayesinde müşteri taleplerine göre ürün ve hizmetlerini geliştirerek, müşteri memnuniyeti ve tatminini maksimize etmeye çalışır. Zira günümüz piyasalarındaki rekabet koşulları gereği ve pazar göstergelerindeki hızlı değişimler, maliyet kontrolü ve ürün/kalite geliştirme stratejilerini yetersiz kılmaktadır. Bu yüzdendir ki işletmeler elinde hâlihazırda bulunan ve en birincil kaynaktan sağlanan verileri en etkin şekilde kullanma yollarına gitmektedirler. KFG yöntemi de bu süreçte gerek müşteri duygularını yansıtmak açısından, gerekse işletme maliyetleri ve ürün geliştirme başarıları açısından olsun, ekipleri en verimli sonuçlara ulaştıran ve takım çalışmasını disiplin haline getirmeyi sağlayan bir tekniktir. 1.1. Problem Günümüzde bankacılık sektörü gün geçtikçe gelişirken, bankalara olan talepte her geçen gün artmaya devam etmektedir. Bankaların varlık amaçları, topladığı mevduatları krediye dönüştürerek finansal döngüye katkıda bulunmaktır. Günümüzde hemen her banka kredi faaliyetini sürdürmeye devam ederken, zorunlu olmamak ile birlikte bu kredilerle eş zamanlı hayat sigortası satışı da gerçekleştirmektedir. Ancak birçok banka kredilerin geri dönüş güvencesi olarak gördüğü hayat sigortasını, kredi faizlerini avantajlı kılarak zorunlu hale getirerek satmaktadır. Ülkemizde bankacılık sektöründe tahsis edilmiş tüm krediler ve her kredinin yanında poliçeleştirilmiş hayat sigortaları düşünüldüğünde, üretilen hayat sigortası sayısının yadsınamaz büyüklükte olduğu görülmektedir. Kredi talebi ile bankaya başvuran potansiyel hayat sigortası müşteri sayısı da düşünüldüğünde hemen her bankanın iştirakinin olduğu bir sigorta şirketi olması haksız görülmemektedir. Bunun yanında piyasada birçok sigorta şirketi gerek hayat sigortası branşında gerekse diğer sigorta branşlarında faaliyet göstererek oldukça büyük rekabet içinde satışlarını sürdürmektedir. Hayat sigortası şirketleri, hizmet standardında fark yaratarak, bu rekabet ortamında sigorta şirketleri içinde en çok tercih edilen şirket olma çabası içindelerdir. 1.2. Amaç Bu çalışmada Kalite Fonksiyon Göçerim yöntemi ile bankalarda yapılan hayat sigortalarının teknik özellikleri ve müşteri sesinin karşılaştırması hedeflenmektedir. Bu amaçla kalite evi aşama aşama oluşturularak incelenmektedir. 1.3. Önem Bu çalışma bankalarda yapılan hayat sigortasını satın alan müşteri grubunun beklentilerinin maksimize edilebilmesi için aracı kurum olarak bankaların dikkat etmesi ve geliştirmesi gereken teknik özelliklerin neler olması gerektiği tespit edilmiştir. Burada hem müşteri grubunun bir hayat sigortası planı ve sigorta şirketinden beklentileri üzerinde durulmuş, hem de uzmanlardan alınan bilgiler yardımıyla, firma teknik özellikleriyle ilişkisi incelenmiştir. 1.4. Sınırlıklar Bu çalışma, İzmir ilinde yaşayan, bir bankadan kredi kullanan ve hayat sigortası poliçesi satın alan bir grup müşteri ile gerçekleştirilmiştir. 1.5. Sayıltılar Bu çalışmada bankalardan kredi kullanan müşterilerin, bu kredi ile birlikte yapılan hayat sigortalarının gerekliliklerini ve genel şartlarını tam olarak bildiği varsayılmıştır. 1.6.Tanımlar 1 2 Yaşar Üniversitesi Aktüerya Bilimleri Bölümü. İletişim: gizem.dincer@gmail.com Tel: +90544 451 30 60 Yaşar Üniversitesi Aktüerya Bilimleri Bölümü. İletişim: banu.özgürel@gmail.com Tel: +90539 698 69 27 51 Kalite fonksiyon göçerimi (KFG), müşteri memnuniyetini sağlamak amacıyla, müşterilerin beklentileri, istekleri ve henüz algılanmayan ihtiyaçları doğrultusunda, işletmelerin mevcut ürün ve/veya hizmetlerinin tasarlama, geliştirme ve üretim süreçlerine yön verme faaliyetlerinde kullandığı bir yöntemdir. Hayat sigortası, “İnsanların kişisel olarak, dikkat ve gayretleriyle önlemekte güçlük çektiği veya tümüyle yetersiz kaldığı ölüm, maluliyet gibi olaylar karşısında ve sigorta süresi sonunda sigortalıya ve yakınlarına, sigorta priminin belli bir süre içinde ödenmesi karşılığında tazminat veya gelir sağlayan sigorta şeklidir” olarak tanımlanmaktadır. Hayat sigortaları sözleşmelerindeki tarafları; sigorta sözleşmesi yapılan kişiye “sigortalı”, sigortalının menfaatini prim ödemek şartıyla sigortacı nezdinde sigortalayan kişiye “sigorta ettiren” ve sigorta sözleşmesinde taraf olarak bulunmayan ancak sigorta sözleşmesinin onun lehine yapıldığı ve herhangi bir riskin gerçekleşmesi durumunda tazminat ödemesini sigortacıdan isteme hakkına sahip olan kişiye de “lehtar” denir. 2. Yöntem 2.1. Model Kalite fonksiyon göçerimi, temel olarak işletme ve müşterilerin aynı dili konuşmasını sağlamaktadır. KFG’nin ana başlangıcı ürün geliştirme ve üretimin her bir kademesi için müşteri ihtiyaç ve beklentilerinin (NELER’in), uygun teknik özelliklere (NASILLAR’a) çevrilmesidir. Öncelikle müşteri gereksinimleri sonra da bu gereksinimlerin nasıl karşılanacağı sistematik bir şekilde belirlenmektedir. Bu süreç KALİTE EVİ olarak adlandırılan bir matris ile takip edilir. KFG süreci, Planlama, “Müşteri Sesi”nin toparlanması, Kalite evinin belirlenmesi ve Sonuçların analiz edilip, yorumlanması, olmak üzere 4 aşamadan oluşur. İlk aşama 0 ile gösterilmektedir. Bu aşamada KFG yönteminin uygulaması için gereken hazırlıklar yapılır. Bu hazırlıklar tamamlandıktan sonra KFG yönteminin uygulamasına geçilir. Aşama 0: Planlama Aşama 1: “Müşterinin Sesi”nin Toplanması Aşama 2: Kalite Evinin Oluşturulması Aşama 3: Sonuçların Analizi ve Yorumlanması 2.2. Örneklem/Çalışma Grubu Bu çalışma, İzmir ilinde ikamet eden, bir bankada çalışan uzman kişiler ile kredi ve hayat sigortası poliçesi satın alan bir grup müşteri ile gerçekleştirilmiştir. 2.3. Veri Toplama Araçları Bu çalışmanın tüm verileri, eklerde sunulan anketlerin, bir bankada çalışan uzman kişiler ile kredi ve hayat sigortası poliçesi satın alan müşterilere uygulanması ile elde edilmiştir. 2.4. Verilerin Toplanması Bu çalışmada kullanılan ve analizi yapılan veriler, eklerde sunulan anketlerin, bir bankada çalışan uzman kişiler ile kredi ve hayat sigortası poliçesi satın alan müşterilere yüzyüze ve elektronik posta aracılığı ile uygulanması ile toplanmıştır. 2.5. Verilerin Çözümlenmesi Bu çalışmadaki veriler Kalite Fonksiyon Göçerim Yöntemi ve Analitik Hiyerarşi Yöntemleri yardımı ilke Microsoft Excel yardımı ile çözümlenmiştir. 2.5.1.Kalite Fonksiyon Göçerim Yöntemi Aşama1: “Müşterinin Sesi”nin Toplanması KFG uygulamalarındaki en kritik aşama, geliştirme ve tasarım çalışmasının ilk aşaması olan müşteri ihtiyaçlarının belirlenmesi aşamasıdır. Bu süreçteki temel veri, müşteri istek ve ihtiyaçlarından oluşur. Bu verilere sistematik bir müşteri iletişim çalışması sonucunda ulaşılır ve “Müşterinin Sesi” kavramıyla ifade edilir. KFG’de müşterinin sesinin farklı iki şekilde toplanması mümkündür. İlk olarak müşterilerin bizzat kendilerinden elde edilen bilgiler kullanılır. Bu bilgiler telefon hattı, tüketici testleri, alan araştırmaları, ticari testler, ürün satın alma araştırmaları, müşteri değerlendirmeleri gibi birçok yöntem aracılığı ile elde edilebilir. İkinci olarak da müşterilerden dolaylı şekilde elde edilen bilgiler kullanılır. Bu bilgiler de satış elemanları, toplantılar, eğitim programları, ticari fuarlar, ticari dergiler, akademik çevre, firma çalışanları aracılığı ile elde edilebilir. İşletmeler çeşitli yollarla müşterilerin ihtiyaçlarını ve ne istediklerini belirlemeye çalışırlar. Ancak müşterilere soru sorarak bu ihtiyaçları tam anlamıyla ortaya koyamazlar. Müşterilerin düşünceleri ile ilgili çalışmaların bazı önemli hususları aşağıdaki gibi sıralanabilir. • “Temel isteklerin saptanması,” • “Müşteri tarafından ifade edilen hiçbir şeyin kaçırılmaması,” • “Düşüncelerin gerektiği ölçüde kısaltılması” ve • “Düşüncelerin birleştirilmesi.” a. Müşteri İhtiyaçlarının Tanımlanması Müşteri ihtiyaçları tanımlanırken iki model kullanılır. Bunlardan biri GEMBA analizi, diğeri ise KANO modelidir. Gemba Analizi ürünün kullanıldığı yerde, müşterinin ihtiyaçlarını anlamak için yapılan bir analiz yöntemidir. Bir diğer deyişle müşteriyi ürünü veya hizmeti alırken yapılan izleme yöntemidir. Bu yöntem ile ürün kullanımı gözlenerek, müşterilerin kendilerinin de farkında olmadığı ihtiyaçları ortaya çıkarılmaya çalışılır. Müşteri ihtiyaçlarını belirleme de kullanılan diğer bir yöntem ise Kano Modelidir. İşletmelerin tüketici tatmini ile müşteri istek ve beklentilerini karşılayabilme derecesi arasındaki ilişkiyi anlatan bir modeldir. b. Müşteri İhtiyaçlarının Yapılandırılması 52 Müşteri beklenti ve ihtiyaçlarının yönetilmesi için, bunların bir hiyerarşi içinde ekip çalışması ile yapılandırılması gerekmektedir. Müşteriler gerçek talepleri yerine bu talepleri karşılayacak kalite özelliklerini belirttiklerinde, müşterilere kendileri için bunun neden önem arz ettiği sorulmalıdır. Müşteri beklentilerini karşılayan bir takım ihtiyaçlar bu nedenlerin sonunda ortaya çıkar. Müşterilere sorulan sorulara alınan yanıtlarla oluşturulan işlenmemiş veriler; ürün karakteristikleri, beklenti ve aynı zamanda çözümden oluşmaktadır. Müşteriyi anlamanın ilk şartı olarak bu süreç görülebilir. Dolayısı ile bu yolla farklı şekillerde dile getirilmiş müşteri talepleri derlenir. Müşterilerden elde edilen veriler organize bir halde değildir. Bundan dolayı oluşturulan grupların ayrı ayrı sınıflandırılması gerekir. Müşteri taleplerinin bu şekilde yapılandırılması oluşturulacak kalite evinin girdisini oluşturur. c. Müşteri İhtiyaçlarının Önceliklendirilmesi KFG takımı tarafından, müşterilerin her bir ihtiyaç için verdiği önem dereceleri hangi ihtiyacın ne düzeyde önemli olduğu konusunda bir fikir sahibi olmasını sağlar. Müşterilerin işletmenin sunduğu ürün/hizmetlere yönelik yapmış oldukları önceliklendirmeler onların bu ürünleri bir yelpaze üzerinde kaçıncı sıralamada gördüklerini anlamasını sağlar. Daha sonra ise bu bilgiler ışığında işletmenin rakiplerinin ürünlerini de müşterilerin kaçıncı sırada gördükleri bu yelpaze yardımıyla ortaya çıkar. Müşteri ihtiyaçlarının önceliklendirilmesi, elde edilen verilerin 5,7,9 gibi ölçekler yardımıyla sayısal hale getirilmesi anlamına gelmektedir. Elde edilen verilerin sayısal hale dönüştürülmesi, KFG takımına önemli düzeyde bir girdi kaynağının oluşmasına yardımcı olmaktadır. Daha ayrıntılı ağırlıklandırma çalışmalarında Analitik Hiyerarşi Süreci (AHS) veya 10’lu ölçek yönteminden yararlanılır. Her bir aktivitenin ağırlıklandırılması yapıldıktan sonra ikişerli şekilde karşılaştırılır. Müşteri ihtiyaçlarının ağırlıklandırılması ile müşteri ihtiyaçlarının belirlenmesi aşaması son bulur. Bundan sonraki aşamada, müşteri ihtiyaçları teknik karakteristiklere dönüştürülerek “göçerim” başlamış olacaktır. Aşama 2: Kalite Evinin Oluşturulması Kalite evi dört farklı bilginin kullanılarak elde edilmesinden oluşur. Bu bilgiler bazı soruların cevaplarından oluşur. - “Müşteriler için önemli olan nedir?” - “Müşteriler için önemli faktörler nasıl sağlanır?” - “Neler ile nasıllar arasında ilişki var mıdır, var ise gücü nedir?” - “Müşteriyi tatmin etmek için nasıllardan ne kadar kullanılmalıdır?” Bu sorulara verilecek cevaplara göre kalite evi dört kısımdan oluşmaktadır. Bunlardan birincisi “Ne” kısmı, ikincisi “Nasıl” kısmı, üçüncüsü “İlişkiler” kısmı ve dördüncüsü “Ne kadar” kısmı. Buna göre kalite evi oluşurken belli aşamalardan geçilmektedir. Bunlar; 1Müşteri istekleri kısmının oluşturulması 2Planlama matrisinin oluşturulması ve analizinin yapılması 3Kalite karakteristiklerinin belirlenmesi ve analizinin yapılması 4İlişki matrisinin oluşturulması ve analizinin yapılması 5Teknik korelasyonların belirlenmesi ve analizinin yapılması 6Teknik korelasyonların belirlenmesi ve analizinin yapılması 7Sonuçlara dayalı olarak geliştirme projesinin planlanması Kalite evi oluşturulurken iki kısıma dikkat çekilmelidir. Bunlardan ilki yatay eksende bulunan ve müşterilerle ilgili bilgilerin yer aldığı müşteri kısmı, diğeri ise dikey eksende bulunan ve müşteri bilgilerine cevap veren teknik kısımdır. Müşteri Kısmı; bu bölüm müşterilerden elde edilen bilgilerle oluşturulur. Müşteri fikirleri ana girdiyi oluşturmaktadır. Müşteri kısmında ise bu ana girdinin işletmenin dilindeki hali yer alır. Teknik Kısım; Ana girdi olan müşteri istek ve ihtiyaçlarına, işletmenin vermiş olduğu cevapların yer aldığı bölümdür. Bu bölümde müşteri ihtiyaçları teknik ihtiyaçlara yani işletmenin göstermiş olduğu çabaya dönüşecektir. 7.ÇATI 4.İLİŞKİLER MATRİSİ 6.HEDEFLER Şekil 2.1. Kalite Evi 53 5.PLANLAMA MATRİSİ 2.AĞIRLIKLAR 1.MÜŞTERİNİN SESİ 3.TEKNİK KARAKTERİSTİKLER a. Müşteri İstekleri Kısmının Oluşturulması Ve Analiz Edilmesi Kalite evi, müşteri ihtiyaçları ile başlamaktadır. Müşteri ihtiyaçları, çeşitli yöntemlerle belirlenir. Bunlardan bazıları, anketler, müşteri ziyaretleri, yüz yüze görüşmeler, vs.’dir. Bu bölüm, müşteri istekleri ve ihtiyaçları doğrultusunda ürünün taşıması gereken özelliklerin ortaya konulduğu bölümdür. Müşteri ihtiyaçları belli sınıflandırmalara göre belirlenir. Müşteri isteklerine, yine müşteriden alınan bilgilerle, her birine ayrı ayrı önem derecesi belirlenir. Önem derecesi, müşteri isteklerinin önem derecesini gösterdiği gibi, kalite evi matrisinde ağırlık faktörü olarak da görev yapar. b. Planlama Matrisinin Oluşturulması Ve Analizinin Yapılması Kalite evinin oluşumunda yer alan bir diğer bölümde Planlama matrisidir. Planlama matrisinde işletmenin kendi ürünü ile rakip ürünler arasında karşılaştırma yapılabilme imkânı sağlanmış olur. Bu bölüm, işletmenin kendi ürünün piyasadaki yerini görmesi açısından oldukça büyük önem taşır. “Kalite evinin sağ tarafında yer alan bu matriste, işletme hem kendisinin hem de rakiplerinin ürünlerinin müşteri ihtiyaçlarını karşılama durumunu değerlendirebilir” (Savaş ve Ay, 2005:87). Planlama matrisinde “Bugün” sütunu; işletmenin ürününün, her bir müşteri isteği ile ilgili olarak, müşteriler tarafından nasıl algılandığını göstermektedir. “Rakip A” ve “Rakip B” sütunları; aynı ürünü üreten pazardaki en iyi rakiplerin müşteriler tarafından nasıl algılandığını göstermektedir. “Hedef” sütunu; “işletmenin bugünkü durumuna ve rakiplerin müşteriler tarafından nasıl algılandığına bağlı olarak, firmanın kendisini nasıl algılamasını istediğiyle ilgili olarak belirlediği bir hedeftir” (Yenginol, 2000:60). Hedef belirlenirken, “Önem Derecesi” sütunu aracılığı ile müşterinin ilgili müşteri isteğine verdiği önemin puanı dikkate alınır. Hedef sütunundaki değerin, bugün sütunundaki değere bölümü ile “İlerleme Oranı” hesaplanır. “Satış Noktası” sütununda, “satırlardaki müşteri isteklerinde bir ilerleme olmasının, satışlarda herhangi bir ilerleme meydana getirip getirmeyeceği görülür” (Yenginol, 2000:61). “Önem Puanı” sütunu; önem derecesi, satış noktası ve ilerleme oranı puanlarının çarpımıyla oluşur. “Yüzde Önem Derecesi” sütunu ise, “her bir müşteri isteğine ait önem puanı, önem puanı sütunu toplamına bölünerek elde edilir. Böylece müşteri istekleri içindeki yüzde önemleri hesaplanmış olur” (Yenginol, 2000:62). Planlama matrisinde müşteri istekleri ve önem derecelerinin yanı sıra şikâyetler ve rakip firmalarla kıyaslamalar da vardır. c. Kalite Karakteristiklerinin Belirlenmesi Ve Analizinin Yapılması Kalite evinin amacı müşteri isteklerini, taleplerini karşılayacak tasarımlar yapmak veya mevcut tasarımları değiştirmektir. Bu aşamada en önemli nokta, müşteri taleplerinin teknik tanımlara dönüştürülmesidir. Müşteri taleplerinin tam anlamıyla karşılanması teknik tanımların doğru yapılmasıyla doğrudan ilişkilidir. “ “NASIL”lar süreçlerden, kişilerden, fonksiyonlardan, tesislerden ya da yöntemlerden oluşabilir. Ancak bunların belirlenmesinde tüm işletmenin katılımına ihtiyaç vardır. Çünkü sorunların çözümü için farklı fikirler ve deneyimlere gereksinim duyulur” (Guinta ve Praizler, 1993:67). d. İlişki Matrisinin Oluşturulması Ve Analizinin Yapılması Her bir müşteri isteği ile yapılan her bir teknik tanımlama arasındaki ilişki derecesi bu aşamada belirlenir. Bu yapılan işleme teknik tanımlamaların müşteri isteklerine ne kadar katkıda bulunacağının sayısallaştırılması denebilir. “Kalite evinde ilişki matrisini oluşturmaktaki amaç; her bir müşteri ihtiyacını karşılayacak olan önemli teknik tanımlamaların yapılması ve bir sonraki aşamada yüksek öneme sahip tüketici ihtiyaçlarını üretime taşımak için kuvvetli ilişkiye sahip teknik tasarımlardan faydalanmaktır” (Savaş ve Ay, 2005:86. Teknik tanımlamaları müşteri talep ve istekleri doğrultusunda geliştirebilmek için, teknik önem derecesi puanının her bir teknik tanıma ait olarak ayrı ayrı hesaplanması gerekir. Teknik önem derecesi, her teknik tanım için, planlama matrisinde hesaplanan “yüzde önem “ değeri ile ilişki puanlarının çarpımlarını toplayarak hesaplanır. Bu şekilde her sütunun teknik önem dereceleri hesaplandığında ve toplamları bulunarak normalize edildiğinde ilişki matrisi ortaya çıkmış olur. Teknik önem dereceleri diğerlerine göre yüksek çıkan teknik tanımlar, müşteri istekleri doğrultusunda geliştirilmesine öncelik verilecek teknik tanımlardır. e. Teknik Korelasyonların Belirlenmesi Ve Analizinin Yapılması Müşteri isteklerini karşılamak için yapılmış olan teknik tanımlamaların kendi aralarında olumlu ya da olumsuz etkileşimler olabilir. Yani bir teknik tanımlamanın olumlu yönde geliştirilmesi, diğer bir teknik tanımlamayı olumsuz yönde etkileyebilir. Bu tarz etkileşimlerin ortaya çıkması için kalite evini koruyan “Çatı Matrisi” veya diğer adıyla “Korelasyon Matrisi” kullanılır. Bu matriste her bir hücre; iki ayrı teknik tanım arasındaki korelasyonu göstermektedir. Tablo 2.1. Korelasyon Derecesi Sembol ve Anlamları Korelasyon Derecesi Sembol ile Sayı ile Güçlü Ө 9 Orta O 3 Zayıf ∆ 1 Bu semboller kullanılarak teknik tanımların arasındaki ilişkinin yönü belirlenmiş olur. Belirlenen ilişki seviyesi olumsuz ya da güçlü ise, KFG ekibinin bu teknik tanımlamanın geliştirilmesi ile ilgili ekstra çalışma yapması 54 gereklidir. Bu bölümde tespit edilen olumsuz ilişkiler genellikle “aynı anda birbirine zıt iki fiziksel durumun gerçekleşmesi gerekliliği” şeklinde ortaya çıkar. f. Teknik Kıyaslamaların Yapılması Ve Hedeflerin Belirlenmesi Teknik kıyaslamalar aşamasında oluşturulan matriste, teknik tanımlamaların piyasadaki çeşitli ürünler üzerindeki etkilerinin incelenmesi sağlanır. Kalite evi matrisinin bu kısmında teknik tanımlamaların rakip ürünlerle kıyaslanması, kendi aralarında önceliklendirilmesi ve hedef belirlemede veri elde edilmesi mümkün olur. Teknik kıyaslamalar kalite evinin giriş kısmında yer alır. Herhangi bir teknik tanımın özellikleri açısından şirket tarafından bakıldığında iyi olarak düşünülse bile, müşteri beklentileri ve istekleri bakımından müşteri firmayı kötü değerlendiriyor olabilir. Böyle bir durum kalite evinde kolayca tespit edilir ve firmanın düzeltmesine olanak sağlar. g. Sonuçlara Dayalı Olarak Geliştirme Projesinin Planlanması Tüm bu aşamaların sonunda nihai kalite evi ortaya çıkmış olur. Sektörel özellikler, ürün için kritik önem taşıyan veriler kalite evine eklenebilir. Aşama 3: Sonuçların Analizi Ve Yorumlanması Tüm bu analizler sonucunda oluşan çıktının iki yönü vardır. Bunlardan ilki müşteri düşünceleri ve talepleri doğrultusunda firma tarafından rekabete yönelik hedefler oluşturulur. İkincisi ise, firma tarafından öncelikli ve geliştirilmesi gereken konular seçilmiştir. Bu aşamada test ve kontroller için gerekli düzenlemeler yapılır. Böylelikle hem iyileştirilmesi gereken yönler ortaya çıkmış olur, hem de rakiplere göre üstün ya da zayıf taraflar tespit edilmiş olur. a. Analitik Hiyerarşi Süreci Analitik Hiyerarşi Süreci (AHS) karar verme problemlerinde ve süreçlerde kullanılmak üzere tasarlanmış bir yöntemdir. Karar verme, birden fazla seçenek arasından en az bir amaca hizmet edecek şekilde en uygun seçeneği seçme sürecidir. AHS ise bu süreçte mevcut seçenekler arasından en doğru ve uygun olanı seçmek için kullanılmaktadır. Bu yöntem gerek karmaşıklığı gerekse zaman kaybını önleyerek en doğru ve en uygun kararı vermeyi sağlamaktadır. Bu süreçte sonuca ulaşırken birkaç aşama takip edilmektedir. Aşama 1: Problemin tanımlanması Bu aşamada karar verilecek ihtiyacın veya sorunun tanımlanması yapılmaktadır. Bu ihtiyaç veya sorun tespit edilir. Karar noktaları belirlenir. Tespit edilen bu sorun alt parçalarına ayrılarak temel öğeleri belirlenir. Karar noktalarının sayısı m ile ifade edilirken, karar noktalarına etki eden faktörlerin sayısı ise n ile ifade edilmektedir. Aşama 2: İkili Karşılaştırma Matrisinin Oluşturulması Bu aşamada, ilk aşamada tespit edilen sorun ve belirlenen alt öğelerden oluşturulan hiyerarşik yapı ile karşılaştırma matrisi oluşturulur. Bu karşılaştırma matrisini nxn ölçülerinde bir matris olarak betimleyebiliriz. Karşılaştırma matrisinin köşegenleri üzerindeki matris bileşenlerine, karşılaştırma yapılan faktörler 1 değerini aldığından, 1 değeri yazılmaktadır. Bu matris aşağıdaki şekilde gösterilmektedir. Faktörlerin birbiriyle olan karşılaştırmaları önem derecelerine göre yapılmaktadır. Örneğin, ikinci faktörle üçüncü faktörün karşılaştırıldığı ve ikinci faktörün üçüncü faktörden daha üstün olduğu düşünülürse karşılaştırma matrisinin ikinci satır üçüncü sütun (i=2, j=3), 3 değerini almaktadır. Eğer bu karşılaştırmada üçüncü faktörün ikinci faktörden daha üstün olduğu düşünülürse de ikinci satır üçüncü sütun 1/3 değerini almaktadır. Üçüncü bir ihtimale göre bu karşılaştırmada ikinci faktörle üçüncü faktörün aynı derecede öneme sahip olduğu düşünülürse matris bileşeni 1 değerini almaktadır. Bu durumda matrisin köşegenleri üzerindeki değerler zaten 1 değerini aldığından karşılaştırmalar kalan değerler için yapılmaktadır. Matris köşegeni üzerinde kalan bileşenlerin değerleri aşağıdaki formül kullanılarak hesaplanmaktadır. Aşama 3: Kriterlerin Ağırlıklarının Belirlenmesi Karşılaştırma matrisinde faktörlerin birbirine göre önem dereceleri gösterilir. Her bir faktörün tüm matris içindeki önem dağılımını bulmak için, karşılaştırma matrisindeki sütun vektörlerinden faydalanılır. Böylelikle aşağıdaki gibi n tane ve n bileşenli B sütun vektörü elde edilir. A karşılaştırma matrisi ise değerlendirme faktörlerinin birbirleriyle olan karşılaştırmalarını ifade etmektedir. A karşılaştırma matrisi tanımlanarak bir sonraki adım olarak B vektörü hesaplanmaktadır Aşama 4: Kriterler Arasındaki Tutarlılıkların Ölçülmesi Analitik Hiyerarşi Sürecinde sonuçların gerçekçiliği kadar faktörler arasında yapılan karşılaştırmanın tutarlılığı da önem taşımaktadır. Bu tutarlılığı ölçebilmek için tutarlılık oranı adı verilen bir oran hesaplanmaktadır. Bu Tutarlılık Oranı (CR) ile öncelik vektörünün ve diğer faktörler arasında ikili olarak yapılan karşılaştırmaların tutarlılığı ölçülebilmektedir. CR hesaplanırken faktör sayısı ve Temel Değer (λ) adı verilen bir katsayı karşılaştırılmaktadır. Temel Değer (λ) bulunur. Tutarlılık Göstergesi (CI), λ hesaplanmasından sonra hesaplanmaktadır. Tutarlılık Değeri (CR), son adım olarak hesaplanmaktadır. Tüm bu adımlar sonucunda bulunan CR değerinin 0,10 değerinden düşük olması, yapılan karşılaştırmaların tutarlılığını göstermektedir. Eğer bulunan CR değeri 0,10 değerinden daha yüksek 55 bir değer çıkmış ise, bu AHS’ de yapılan bir hata olduğunu veya karşılaştırmada bir tutarsızlık bulunduğunu göstermektedir (Saaty,1980:179). Aşama 5: Karar Noktasındaki Yüzde Önem Dağılımlarının Bulunması Bu aşamada ikili olarak yapılmış karşılaştırmalar ve matris işlemleri faktör sayısı olan n defa tekrarlanmaktadır. Faktörlerin her biri için karar noktalarında yararlanılacak olan G karşılaştırma matrisinin boyutu mxm olacaktır. Karşılaştırma işleminin her birinden sonra S sütun vektörü hesaplanmaktadır. Bu vektör aşağıda gösterildiği gibi mx1 boyutlu olup değerlendirilen faktörün yüzde dağılımlarını karar noktalarına bakarak göstermektedir. Aşama 6: Sonuçların Bütünleştirmesi ve Kararın verilmesi Son olarak bu adımda mx1 boyutlu S sütun vektöründen mxn boyutlu K karar matrisi elde edilmektedir. K karar matrisi ile W öncelik vektörü aşağıdaki gibi çarpılarak m elemanlı L sütun vektörü hesaplanmaktadır. Karar noktalarının yüzde dağılımı L sütun vektörü ile gösterilmektedir. Vektörün elemanlarının toplamı 1 değerini almaktadır. Karar noktalarının önem sırası da bu dağılım ile gösterilmektedir. 3. Bulgular Kalite evinde ilk adım, müşteri beklentilerinin önem düzeyidir. Önem düzeyleri ağırlıklar sütununda verilmiştir. Müşteriler açısından “Poliçe Fiyatı”nın hayat sigortası için en çok önem verilen özellik olduğu görülmektedir. “Tazminat Ödeme Hızı”, “Marka Bilinirliği” ve “Ek Teminatlar” eşit önem, “Firma Güvenilirliği” ise en düşük önem düzeyine sahiptir. Planlama matrisi baz alındığında, müşteriler yine aynı beklentiler açısından belirlenen üç işletmeyi incelediklerinde, sigorta şirketlerine daha çok güvenirken, “Tazminat Ödeme Hızı” konusunda bankaları daha üstün görmektedir. Bunların yanında yapılan kıyaslamalarda “Firma Güvenilirliği” ve “Ek Teminatlar” açısından banka, sigorta şirketleri ve acentelerin aynı derece değerlendirildikleri görülmektedir. Benzer şekilde, planlama matrisinde yer alan “Mutlak Ağırlık” sütununda “Marka Bilinirliği” ve “Firma Güvenilirliği”nin 7,5 olan değeri nedeniyle düşük değerli çıktığı tespit edilmiştir. Teknik karakteristikler açısından üç işletmeyi değerlendirdiğimizde, işletmeler ile ilgili bilgilerden ulaşılabilenler için şu yorumlar yapılabilir; Çalışanların eğitim düzeyi bakımından; bankalar ve sigorta şirketlerinde eğitim düzeyi en az üniversite iken, acentelerde lisedir. Şube sayısı bakımından acenteler liderliği ellerinde tutmalarına rağmen, banka ve sigorta şirketleri bu konuda daha az hizmet ağı ile faaliyet göstermektedir. Hayat sigortaları fiyat açısından üç işletme bakımından değerlendirildiğinde bankalar yüksek poliçe fiyatı, acenteler orta düzey poliçe fiyatı sigorta şirketleri ise düşük poliçe fiyatı vermektedir. Banka ve acentelerde, sigorta şirketlerine göre yüksek poliçe fiyatı verilmesinin sebebi sigorta şirketlerine ödenen komisyon maliyetleridir. Bankalar prim tahsilat yöntemi olarak yıllık tahsilatı tercih ederken, sigorta şirketi ve acenteler hem aylık hem yıllık prim tahsilatı yapabilmektedirler. Sigorta şirketleri ve acenteler hizmet içi eğitimleri periyodik olarak gerçekleştirmelerine rağmen, bankalar hizmet içi eğitim anlamında yetersiz kalmaktadırlar. Teknik karakteristikler ile müşteri beklentilerinin kesiştiği ve ilişkilerin incelendiği bölümde yapılan hesaplamalar sonucunda, gelişmeye açık en önemli teknik karakteristiğin %16’lık pay ile “Güvenilirlik”in , “Fiyat” teknik karakteristiğinden bir adım öne çıktığı tespit edilmiştir. Geçmiş yıllarda hayat sigortaları ile ilgili yaşanan olumsuz tecrübeler sebebiyle uzmanlar bu konuda “Güvenilirlik” karakteristiğinin ön planda olduğunu vurgulamaktadırlar. %15 ile “Fiyat” teknik karakteristiği ikinci sırada yer alırken, “Şube Sayısı” teknik karakteristiği %13 ile üçüncü olmuştur. Teknik karakteristikler için normalize sıralama puanı ve AHS yöntemi ile elde edilen ağırlıklar karşılaştırıldığında, “Çalışanların Eğitim Düzeyi”, “Fiyat” ve “Bilgi Teknolojileri” aynı önem düzeyi ile değerlendirilmektedir. “Prim Tahsilat Yöntemleri” ve “Fon Performansı” müşteri görüşleri dahil edildiğinde önemsiz görünürken, uzman görüşleri ile birlikte değerlendirme yapıldığında önemli hale gelmektedir. “Şube Sayısı”, “Hayat Sigortaları Tecrübesi”, ”Müşteri İlişkileri”, ”Hizmet İçi Eğitim” ve “Güvenilirlik” müşteri görüşleri dahil edildiğinde önemli görünürken, uzman görüşleri ile birlikte değerlendirme yapıldığında önemsiz hale geldiği görülmektedir. Kalite evinin çatı kısmında teknik karakteristikler arasındaki ilişkiler incelenmektedir. Bu incelemeler sonucunda teknik karakteristikler arasında güçlü ilişki olanlar kalite evinin çatı kısmında “+”, zayıf ilişki olanlar ise “-” sembolüyle gösterilmiştir. Aralarında güçlü ilişki olan teknik karakteristikler; • Çalışanların Eğitim Düzeyi ile Hayat Sigortaları Tecrübesi • Fiyat ile Güvenilirlik • Çalışanların Eğitim Düzeyi ile Güvenilirlik • Fiyat ile Müşteri İlişkileri • Çalışanların Eğitim Düzeyi ile Müşteri İlişkileri • Fiyat ile Hizmet İçi Eğitim • Çalışanların Eğitim Düzeyi ile Hizmet İçi Eğitim • Fiyat ile Ödeme Yöntemleri • Çalışanların Eğitim Düzeyi ile Fon Performansı • Fiyat ile Fon Performansı • Çalışanların Eğitim Düzeyi ile Bilgi Teknolojileri • Fiyat ile Bilgi Teknolojileri • Şube Sayısı ile Hayat Sigortaları Tecrübesi • Güvenilirlik ile Müşteri İlişkileri • Şube Sayısı ile Fiyat • Güvenilirlik Hizmet İçi Eğitim • Şube Sayısı ile Güvenilirlik • Güvenilirlik ile Ödeme Yöntemleri • Şube Sayısı ile Müşteri İlişkileri • Güvenilirlik ile Fon Performansı • Şube Sayısı ile Ödeme Yöntemleri • Güvenilirlik ile Bilgi Teknolojileri • Şube Sayısı ile Hizmet İçi Eğitim • Müşteri İlişkileri ile Hizmet İçi Eğitim 56 • Şube Sayısı ile Bilgi Teknolojileri • Müşteri İlişkileri ile Fon Performansı • Hayat Sigortaları Tecrübesi ile Güvenilirlik • Müşteri İlişkileri ile Bilgi Teknolojileri • Hayat Sigortaları Tecrübesi ile Müşteri İlişkileri • Ödeme Yöntemleri ile Hizmet İçi Eğitim • Hayat Sigortaları Tecrübesi ile Hizmet İçi Eğitim • Ödeme Yöntemleri ile Fon Performansı • Hayat Sigortaları Tecrübesi ile Fon Performansı •Ödeme Yöntemleri ile Bilgi Teknolojileri • Hayat Sigortaları Tecrübesi ile Bilgi Teknolojileri • Hizmet İçi Eğitim Fon Performansı • Fon Performansı ile Bilgi Teknolojileri • Hizmet İçi Eğitim Bilgi Teknolojileri Aralarında zayıf ilişki olan teknik karakteristikler; • Çalışanların Eğitim Düzeyi ile Şube Sayısı • Müşteri İlişkileri ile Ödeme Yöntemleri • Çalışanların Eğitim Düzeyi ile Ödeme Yöntemleri • Güvenilirlik ile Ödeme Yöntemleri • Çalışanların Eğitim Düzeyi ile Fiyat • Hayat Sigortaları Tecrübesi ile Fiyat • Hayat Sigortaları Tecrübesi ile Ödeme Yöntemleri • Şube Sayısı ile Fon Performansı olarak bulunmuştur. 4. Tartışma Bu çalışmada tartışmaya açık bulunan husus; ilk etapta müşteri beklentileri ve talepleri doğrultusunda yapılan analizlerde elde edilen sonuçlar ile hem müşteri hem de salt uzman görüşleri birlikte dikkate alınarak yapılan analiz sonuçları arasındaki farklılık oluştuğudur. Bu nedenle çalışmamızda vurgulanmak istenen konu, müşteri beklentileri ile salt uzman görüşleri birlikte değerlendirilerek ortak paydada buluşmak ve elde edilen sonuçlarla bankaların kredi bağlantılı hayat sigortaları uygulamalarında dikkat etmesi ve geliştirmesi gereken noktaları tespit etmek olmuştur. Bu görüşe dayanarak, planlama matrisinin “Hedef Değer” sütunundaki sonuçlardan yola çıkarak hayat sigortası için yapılması planlanan değişikliğin “Poliçe Fiyatı” konusunda olması gerektiği ortaya çıkmıştır. Bankalar, bu noktada hayat sigortasını üreten sigorta şirketleri ile temasa geçerek poliçe fiyatları konusunda yeni bir yapılandırma önermelidirler. Benzer şekilde, planlama matrisinde yer alan “Mutlak Ağırlık” sütununda “Marka Bilinirliği” ve “Firma Güvenilirliği”nin 7,5 olan değeri nedeniyle düşük değerli çıktığı tespit edilmiştir. Müşteri farkındalığı yaratılması gerektiği gözlemlenmiştir. Bu nedenle bankalar “Firma Güvenilirliği” ve “Marka Bilinirliği”ni artırıcı pazarlama ve reklam faaliyetleri konusunda etkinliğini arttırması gerektiği tespit edilmiştir. Sigorta şirketleri ve acenteler hizmet içi eğitimleri periyodik olarak gerçekleştirmelerine rağmen, bankalar hizmet içi eğitim anlamında yetersiz kalmaktadırlar. Bu nedenle bankalarda hayat sigortaları konusunda hizmet içi eğitimlerin arttırılması önerilmektedir. “Prim Tahsilat Yöntemleri” ve “Fon Performansı” müşteri görüşleri dahil edildiğinde önemsiz görünürken, uzman görüşleri ile birlikte değerlendirme yapıldığında önemli hale gelmektedir. Bu sonuca bakılarak, alternatif prim tahsilat yöntemlerinin çeşitlendirilmesi ile fon performansının tazminat ödemesindeki önemi ve etkilerinin müşteriye aktarılması konusunda çalışmalar yapılmalıdır. “Şube Sayısı”, “Hayat Sigortaları Tecrübesi”, ”Müşteri İlişkileri”, ”Hizmet İçi Eğitim” ve “Güvenilirlik” müşteri görüşleri dahil edildiğinde önemli görünürken, uzman görüşleri ile birlikte değerlendirme yapıldığında önemsiz hale geldiği görülmektedir. Bu nedenle ise daha fazla ulaşılabilir olmak için şube sayısını arttırılmalı, müşteri ilişkileri konusunda daha hassas davranıp ve hizmet içi eğitim sayısını arttırmalıdır. 5. Öneriler Sonuç olarak, hayat sigortalarında aracı kurum olarak faaliyet gösteren bankalar acil olarak fiyat düzenlemesine gitmeli, firma güvenilirliği ve marka bilinirliğini arttırıcı pazarlama ve reklam faaliyetleri konusunda etkinliklerini, hizmet içi eğitimlerini, daha fazla ulaşılabilir olmak için şube sayısını arttırmalı, prim tahsilat yöntemlerini çeşitlendirmeli ve müşteri ilişkileri konusunda daha hassas davranmalıdır. • • • • • • • • • Kaynakça Acar, N. (1996). Kalite Fonksiyon Göçerimi – Kalite Evi. Verimlilik Dergisi Toplam Kalite Özel Sayı. Milli Prodüktivite Merkezi Yayını. (2.Basım). Ankara. Akao, Y. (1990) Quality Function Deployment-Integrating Customer Requirement In To Product Design. Productivity Press. Massachusetts. Albayrak, Y.E. ve Erkut, H. (2005). Banka Performans Değerlendirmede Analitik Hiyerarşi Süreç Yaklaşımı. İstanbul Teknik Üniversitesi. Bozdoğan, T. Akyüz, Y. Ve Hantekin, E. (2013). Analitik Hiyerarşi Süreciyle Mali Performansın değerlendirilmesi: Bankacılık Sektöründe Bir Uygulama, Ekonomik Mali Yayınlar San. Ve Tic. AŞ. Doğan, O. (2014). Yeni Ürün Geliştirmede Kalite Fonksiyon Göçerimi Kullanılarak Zeki Karar Destek sistemi Yaklaşımı, İTÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü (Endüstri Mühendisliği Bölümü) yüksek Lisans Tezi Doğan İpekgil, Ö. Ve Arıcan Işık, R. (2008). İlaç Sektöründe Kalite Fonksiyon Göçerimi (KFG) Matrisinin Oluşturulması, Dokuz Eylül Üniversitesi. Doğu, E. Ve Özgürel, B. (2008). Kalite Fonksiyon Göçerimi ile Bireysel Emeklilik Sistemi Pazarlayan Sigorta Şirketlerinin Teknik Özelliklerinin İncelenmesi Üzerine Bir Çalışma. Dokuz Eylül Üniversitesi Ersen, M. (2015). Kalite Fonksiyon Göçerimi ile Kasko Poliçesi Pazarlayan Sigorta Şirketlerinin Teknik Özelliklerinin İncelenmesi Üzerine Bir Çalışma. İzmir. Ertuğrul, İ. Ve Aytaç, E. (2007) Kalite Fonksiyon Göçeriminde Markov Zincirleri: Otomotiv Sektörü Örneği. Dokuz Eylül Üniversitesi. 57 • • Gökşen, Yılmaz, Vasif, Abasov, (2002). Kalite Fonksiyon Göçerimi ve Bir Tekstil İşletmesinde Uygulanması. 1.Ulusal Kalite Fonksiyon Göçerimi Sempozyumu. İzmir. Karabaş H.T. (2007). Problem Çözmede Altı Sigma Yaklaşımı ve Bir Uygulama. İstanbul. Khoo, L.P. (1996). Framework of a Fuzzy QFD System. Introduction Journal of Production Research. No.2. Saaty, T.L.(1980). Hierarchical – Multiobjective Systems. Control – Theory and Advanced Technology. Vol:4. Sarsılmaz, M. (1999). Kalite Fonksiyon Yayılımı ve Bir İşletmede Uygulama Denemesi. Balıkesir. Savaş, H. Ay, M. (2005). Üniversite Kütüphanesi Tasarımında Kalite Fonksiyon Göçerimi Uygulaması, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. Cilt 7. Sayı 3. 81 – 87. Taşkın, A. Ve Eren, T. (2016). UEFA Şampiyonlar Liginde Forvet Oyuncularının Performanslarının Çok Ölçütlü Karar Verme Yöntemleri İle Değerlendirilmesi. Celal Bayar Üniversitesi. Yapraklı, T. Şükrü, Güzel, Dilşad, (2009). Sağlık Sektöründe Bir Kalite Fonksiyon Göçerimi Uygulaması. SÜ İİBF Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi. Yenginol, F. (2000). Yeni Ürün Geliştirmede Müşteri İstek ve İhtiyaçlarını Teknik Karakteristiklere Dönüştürmeyi Sağlayan Bir yöntem: Kalite Fonksiyon Göçerimi. İzmir. 60 – 62. Yenginol, F. (2008). Neden Kalite Fonksiyon Göçerimi? . Dokuz Eylül Üniversitesi. • • • • • • • • • • www.aktuerlerdernegi.org www.anadoluhayat.com.tr www.dergipark.ulakbim.gov.tr www.garantiemeklilik.com.tr www.iibf.deu.edu.tr www.segem.org.tr www.tsrsb.org.tr www.vakifemeklilik.com www.ziraatbank.com.tr www.ziraatemeklilik.com.tr • • • • • • • • İnternet Kaynakça Müşteri beklentileri Ağırlıklar Çalışanların Eğitim Düzeyi Şube Sayısı Hayat Sigortaları Tecrübesi Fiyat Güvenilirlik Müşteri İlişkileri Prim Tahsilat Yöntemleri Hizmet İçi Eğitim Fon Performansı Bilgi Teknolojileri Banka Sigorta Şirketi Acente Önem Değeri Hedef Değeri Ölçek Faktörü Satış Noktası Mutlak Ağırlık Ek 1: Kalite Evi ve Matris Bileşenleri 0,2468 0 3 0 5 1 0 3 1 0 3 2 5 3 10 2 0,20 1,50 3,00 0,1981 0 3 3 0 5 5 0 1 1 5 5 3 3 7 5 0,71 1,20 6,00 0,1981 1 5 3 5 5 5 1 5 3 1 5 5 3 8 5 0,63 1,50 7,50 0,1590 5 5 5 3 5 5 0 5 3 1 5 5 5 8 5 0,63 1,50 7,50 0,1981 0 0 3 5 5 1 0 3 1 0 5 5 5 5 5 1,00 1,00 5,00 0,99 3,12 2,58 3,69 4,01 2,97 0,94 2,82 1,47 2,09 0,04 0,13 0,10 0,15 0,16 0,12 0,04 0,11 0,06 0,08 0,03 0,06 0,04 0,13 0,10 0,08 0,24 0,08 0,17 0,08 ÖLÇEK Mezuniyet Adet Yıl Düşük Orta Yüksek Var/ Yok Aylık/ Yıllık Var/ Yok Var/ Yok Banka Üniversite 1.783 10 Yüksek Var Yıllık Yok Var Var Yıllık + Aylık Var Var Var Yıllık + Aylık Var Var Poliçe Fiyatı Tazminat Ödeme Hızı Marka Bilinirliği Firmanın Güvenilirliği Ek Teminatlar Sıralama Puanı Normalize Sıralama Puanı Ağırlıklar Sigorta Şirketi Acente Üniversite Lise 23 20.000 43 Düşük Orta 58 SİGORTA SEKTÖRÜNDE İLİŞKİ PAZARLAMASI: SİSTEMATİK LİTERATÜR ANALİZİ Arş. Gör. Gülay Erol-Boyacı1 Öz Bu çalışmada sistematik literatür analizi yapılarak ilişki pazarlamasının sigorta sektöründeki yerini ortaya koymak amaçlanmıştır. Çalışmanın amacı doğrultusunda, ilişki pazarlamasının sigorta sektörü açısından ele alındığı İngilizce ve Türkçe araştırmalara EBSCOhost, Emerald, ScienceDirect, Google Akademik üzerinden ulaşılmaya çalışılmıştır. Taramada kullanılmak üzere belirlenen İngilizce ve Türkçe anahtar kelimeler; ilişki pazarlaması/relationship marketing, sigorta/insurance olarak belirlenmiştir. Anahtar kelimeler, makalelerin başlığında, özetinde, anahtar kelimeler listesinde ve/veya metin içerisinde aranmıştır. Tarama sonucunda bu çalışmanın amacına uygun araştırmaların içerik analizi yapılarak sonuçlar bir tablo ile özetlenmiştir. Yapılan analizler ile ilişki pazarlamasının sigorta firmaları açısından avantaj yaratan bir pazarlama stratejisi olduğu sonucuna varılmıştır. Konu ile ilgili ulaşılabilen çalışmalarda sınırlılıklar olduğu gözlenmiştir. Gelecek çalışmalarda literatürde tespit edilen boşluğun kapatılması önerilmektedir. Anahtar Kelimeler İlişki pazarlaması, sigorta sektörü, sigortacılık 1. Giriş Pazarlama yaklaşımda, ürün odaklılıktan ilişki temelli hizmet odaklılığa doğru bir değişim yaşanmıştır (Agariya & Singh, 2011: 203-237). Bu değişim ilişki pazarlaması kavramını doğurmuştur. İlişki pazarlaması kavramı ilk olarak Berry (1983) tarafından “müşteriler ile ilişki geliştirme, bu ilişkileri koruma, arttırma ve ticarileştirme odaklı hareket ederek tarafların amaçlarına ulaşılması” olarak tanımlanmıştır (Berry, 1995: 236-245). İlişki pazarlaması, firmanın müşterileri, tedarikçileri ve diğer iş ortakları ile pazarlama faaliyetleri sayesinde karşılıklı etkileşimde bulunur hale gelmesini amaçlamaktadır (Sheth & Parvatiyar, 1995: 397-418). Son yıllarda ilişki pazarlaması, uygulayıcılar ve akademisyenler tarafından ilgi gören konular arasında yer alır hale gelmiş ve birçok çalışmaya konu olmuştur (Palmatier & diğerleri, 2006: 136-153). Ancak, halen gelişmekte olan bir teoriye sahip olması nedeniyle araştırmaya devam edilmesi gereken bir kavram olarak ele alınmaktadır (Gummesson, 2002: 585-589). İlişki pazarlaması kavramının mevcut literatürdeki yerinin sistematik olarak incelendiği bir çalışmada (Das, 2009: 326-363) kavramın, analiz edilen çalışmalar arasında en çok finans hizmetleri alanında ele alındığı gözlenmiştir. Bir diğer çalışmada (Agariya & Singh, 2011: 203-237) ilişki pazarlaması kavramının temel boyutlarının sektörler arasında farklılaştığı belirtilmiştir. Bu çalışmada ise sistematik literatür analizi yapılarak ilişki pazarlamasının sigorta sektöründeki yerini ortaya koymak amaçlanmaktadır. Bu amaç doğrultusunda önce ilişki pazarlaması kavramı incelenmiş, ardından yöntem açıklanmış ve son olarak da bulgular tartışılmıştır. 2. İlişki Pazarlaması Kavramı Literatürde, ilişki pazarlamasına ilişkin birçok çalışmada farklı tanımlamalar ortaya konmuştur (Das, 2009: 326363). Yapılan tanımlamaların ortak noktası “bir firma ile paydaşları arasındaki ilişki” şeklindedir (Agariya & Singh, 2011: 203-237). Bir başka ifade ile ilişki pazarlaması, firmanın müşterilerinin yanı sıra çalışanları, tedarik zinciri üyeleri ve ilişki içerisinde olduğu tüm kişi ve kuruluşlar ile uzun süreli ilişkiler kurmasını sağlamaktadır (ŞentürkÖzer & Yücel, 2004: 125-146). Öte yandan, literatürde bazı çalışmalarda ilişki pazarlaması ve müşteri ilişkileri yönetimi kavramlarının aynı anlamda kullanıldığı gözlenmiştir. Sin ve diğerleri (2005: 1264-1290) ilişki pazarlaması ile müşteri ilişkileri yönetimi kavramlarının firma açısından aynı anlama geldiğini ifade etmiştir. Oysaki, bu iki kavram arasında farklılıklar bulunmaktadır. Das (2009: 326-363) kavramlar arasındaki farkı şöyle özetlemiştir: ilişki pazarlaması stratejik bir yapıya sahipken, müşteri ilişkileri yönetimi taktiksel bir yapıya sahiptir; ilişki pazarlaması firmanın yalnızca müşterileri ile değil tüm paydaşları ile ilişkilerini ele alırken, müşteri ilişkileri yönetimi yalnızca karlılığı yüksek müşteriler ile ilişkileri ele almaktadır. Agariya ve Singh (2011: 203-237) ise müşteri ilişkileri yönetiminin, ilişki pazarlaması stratejisinin uygulama araçlarından biri olduğunu ancak bu konuda literatürde bir birlik olmadığını belirtmiştir. Bu çalışmada ise müşteri ilişkileri yönetimi, ilişki pazarlamasının uygulama biçimlerinden biri olarak ele alınmıştır. İlişki pazarlaması literatüründe bu stratejinin amaçları, tanımlayıcı yapıları ve uygulama araçları açısından incelenmiş ve bazı ortak sonuçlara varılmıştır (Lindgreen, 2001: 75-85; Agariya & Singh, 2011: 203-237). Tablo 1’de görüldüğü üzere, Lindgreen (2001: 75-85) ilişki pazarlamasının başlıca amaçlarını şöyle sıralamıştır: müşteri 1 Bağlıca Kampüsü, Ticari Bilimler Fakültesi, Uluslararası Ticaret Bölümü E-mail: gulayerol@baskent.edu.tr Tel: +90 553 265 40 96 59 tatmini, memnuniyeti, payı, sadakati ve devamlılığı. Bu noktada, ilişki pazarlamasının yalnızca yeni müşteriler odaklı bir yaklaşım olmadığını, aksine mevcut müşterilere yönelimin ağırlıklı olduğunu belirtmek gerekmektedir. Berry (2002: 59-77) yalnızca yeni müşteri çekmeye yönelik bir ilişki pazarlaması uygulamasının firmalara yarar sağlamak yerine onların zarara uğrayabileceklerini vurgulamıştır. İlişki pazarlamasının tanımlayıcı yapıları; güven, bağlılık, iletişim ilişki kalitesi ve yakınlık gibi temel kavramlardan oluşmaktadır. İlişki pazarlamasının uygulama araçlarına gelindiğinde ise önde gelen yöntemler arasında doğrudan pazarlama, veritabanı pazarlaması ve müşteri ilişkileri yönetimi gibi yöntemler bulunmaktadır. İlişki pazarlaması uygulamalarında karşılaşılan sorunların başında ise kişisel bilgilerin gizliliğinin sağlanması gelmektedir. Son olarak, sektörel uygulamalar açısından da ilişki pazarlaması literatürünü sınıflandırmak mümkündür. Agariya ve Singh (2011: 203-237) ilişki pazarlaması alanında yapılan araştırmaları bankacılık, sigorta ve sağlık sistemi sektörlerine yönelik sınıflandırarak incelediklerinde, literatürde kavramın tanımlayıcı yapılarının bu üç sektör arasında farklılaştığını gözlenmiştir. Bu noktadan hareketle bu çalışmanın konusunu oluşturan sigorta sektörü odaklı ilişki pazarlaması araştırmaları incelenmiştir. Tablo 1: İlişki Pazarlaması Literatürünün Sınıflandırılması İlişki Pazarlamasının Amaçları İlişki Pazarlamasının Tanımlayıcı Yapıları İlişki Pazarlaması Uygulama Araçları İlişki Pazarlaması Sorunları İlişki Pazarlamasına Dair Sektörel Uygulamalar • • • • • Müşteri tatmini Müşteri memnuniyeti Müşteri payı Sadakat Müşteri devamlılığı (mevcut müşterinin korunması) • • • • • • • • • • • Güven Bağlılık İşbirliği İletişim Paylaşılan değerler Çatışma Güç Avantaj odaklı olmayan davranışlar Karşılıklı bağlılık İlişki kalitesi Yakınlık • • • • • • Doğrudan pazarlama Veri tabanı pazarlaması Kalite yönetimi Hizmet pazarlaması Müşteri işbirliği Müşteri ilişkileri yönetimi • • • • Gizlilik (privacy) Kültürel etki Cinsiyet etkisi Toplumsal (societal) pazarlamanın etkisi • • Sektörel uyarlamalar Program kullanımları Kaynak: Lindgreen (2001: 75-85) ve Agariya & Singh (2011: 203-237) 3. Yöntem Sistematik literatür analizi ile literatürde belirli bir konuda oluşan birikimin, derlenerek güvenilir bir bilgi tabanı oluşturulması sağlanmaktadır (Hemsley‐Brown & Oplatka, 2006: 316-338). Bu çalışmada da sistematik literatür analizi yapılarak sigorta sektörüne yönelik ilişki pazarlaması araştırmaları ele alınmıştır. Bu doğrultuda, ilişki pazarlamasının sigorta sektörü açısından ele alındığı İngilizce ve Türkçe dergi makalelerine ve kongre bildirilerine online veri tabanları aracılığıyla ulaşılmaya çalışılmıştır. Tarama, EBSCOhost, Emerald, ScienceDirect, Google Akademik üzerinden yapılmıştır. Literatür taramasında kullanılmak üzere “ilişki pazarlaması/relationship 60 marketing” ve “sigorta/insurance” anahtar kelimeleri belirlenmiştir. Bu kelimeler, makalelerin başlığında, özetinde, anahtar kelimeler listesinde ve/veya metin içerisinde aranmıştır. Tarama sonucunda 37 çalışma incelemeye alınmıştır. Çalışmalar öncelikle konusunun ilişki pazarlaması, uygulama alanının ise sigorta sektörü olması açısından incelenmiştir. İlk incelemeler sonucunda 14 çalışmanın her iki koşulu birden sağlamadığı görülmüştür. Bu çalışmaların bir kısmı sigorta sektörü tek başına ele alınmadığı ve sonuçlar birden fazla sektör üzerinden yorumlandığı için analiz dışında bırakılmıştır. Diğerleri ise ilişki pazarlaması ile ilişkilendirilememiştir. Aranan koşulları sağlayan çalışmaların analizleri esnasında, 4 çalışma yöntem ve örneklem bilgilerinin açık olmaması nedeniyle analiz dışında bırakılmıştır. Sonuç olarak 19 çalışma, standart bir prosedür ile analiz edilmiştir. Her bir araştırma; temel bakış açısı, amacı, araştırma tasarımı ve araştırılan kavramlar açısından incelenmiştir. Bu çalışmaların önemli noktaları Tablo 2’de özetlenmiştir. 4. Bulgular Bu çalışmada incelenen 19 ampirik araştırma, Tablo 2’de kronolojik sırayla sunulmuştur. Bu araştırmalar; bakış açıları, yöntemleri, örneklemleri ve örneklem özellikleri açısından farklılaşmaktadır. Araştırmalar açısından yapılan ilk ayrım çalışmanın bakış açısı üzerine olmuştur. Tablo 2’de firma ve/veya tüketici bakış açılı araştırmalar işaretlenmiştir. Burada firma bakış açısına sahip olan araştırmalar, firmalar arası ilişkilerin (business-to-business) veya firma içindeki paydaşlar ile ilişkilerin incelendiği çalışmalardır. Tüketici bakış açılı araştırmalar ise ilişki pazarlamasının müşteriler (business-to-customers) üzerindeki etkisinin ve/veya bu etkinin firma üzerindeki sonuçlarının incelendiği çalışmalardır. Araştırmalar arasında yalnızca üç tanesinde boylamsal analiz uygulamıştır (Crosby & Stephens, 1987; Verhoef & diğerleri, 2001; Verhoef, 2003). Kesit analizi uygulanan çalışmaların on üç tanesi kantitatif araştırma olup, veri toplama yöntemi olarak anket yöntemi kullanılmıştır. Anket yöntemi ile toplanan verilerin yanı sıra iki araştırmada (Verhoef & Donkers, 2001; Verhoef & diğerleri, 2001) ikincil veri olarak firma veri tabanı kullanılmıştır. Öte yandan, kalitatif araştırmaların iki tanesi vaka incelemesi (Stone & diğerleri, 1997; Constantin, 2009), bir tanesi (Loots & Grobler, 2014) ise derinlemesine görüşme yöntemini kullanarak veri elde etmiştir. Çalışmaların örneklemleri çoğunlukla sigorta firmalarının bireysel müşterilerinden oluşmakta ve örneklem büyüklükleri 100 ile 2311 arasında değişmektedir (Crosby & Stephens, 1987; Yurdakul & Dalkılıç, 2006; Venugopal & Priya, 2015). Örneklemi firma sahibi veya yöneticilerinden oluşan üç çalışma bulunmaktadır (Coulter & Coulter, 2003; Beloucif & diğerleri, 2004; Mutlu & Taş , 2012). Firma çalışanları üzerine yapılan çalışma sayısı ise yalnızca ikidir (Roh & diğerleri, 2005; Zboja & Hartline, 2012). Çalışmaların örneklemlerinin ait olduğu ülkeler incelendiğinde on iki farklı ülkeye rastlanmaktadır: Amerika Birleşik Devletleri (Crosby & diğerleri, 1990; Coulter & Coulter, 2003; Zboja & Hartline, 2012), Tayvan (Chen & Mau, 2009; Chen & diğerleri, 2011; Yu & Tung, 2013), Almanya (Verhoef & diğerleri, 2001; Verhoef, 2003), Türkiye (Yurdakul & Dalkılıç, 2006; Mutlu & Taş , 2012), Birleşik Krallık (Stone & diğerleri, 1997), Hollanda (Verhoef & Donkers, 2001), Kore (Roh & diğerleri, 2005), İskoçya (Beloucif & diğerleri, 2004), Romanya (Constantin, 2009), Güney Afrika (Loots & Grobler, 2014), Hindistan (Venugopal & Priya, 2015) ve İran (Agariya & Singh, 2011). Bir çalışmada ise verinin toplandiği örneklemin ülke bilgisi paylaşılmamıştır (Crosby & Stephens, 1987). İncelenen çalışmalarda araştırılan kavramlar, Tablo 1’de yer alan sınıflandırma ile paralellik göstermektedir: İlişki pazarlamasının amaçları; Müşteri tatmini (Crosby & Stephens, 1987; Crosby & diğerleri, 1990; Verhoef & diğerleri, 2001) Müşteri sadakati (Chen & Mau, 2009; Mutlu & Taş , 2012; Yu & Tung, 2013; Ansari & Riasi, 2016) Mevcut müşterinin korunması (Verhoef & diğerleri, 2001; Verhoef, 2003; Loots & Grobler, 2014) İlişki pazarlamasının tanımlayıcı yapıları; Güven (Crosby & diğerleri, 1990; Coulter & Coulter, 2003; Beloucif & diğerleri, 2004; Yurdakul & Dalkılıç, 2006; Chen & Mau, 2009; Chen & diğerleri, 2011; Mutlu & Taş , 2012; Yu & Tung, 2013; Ansari & Riasi, 2016) Bağlılık (Chen & diğerleri, 2011; Zboja & Hartline, 2012; Yu & Tung, 2013; Ansari & Riasi, 2016) İlişki kalitesi (Crosby & diğerleri, 1990; Beloucif & diğerleri, 2004; Yu & Tung, 2013; Hizmet kalitesi (Beloucif & diğerleri, 2004; Yurdakul & Dalkılıç, 2006; Yu & Tung, 2013; Venugopal & Priya, 2015; Ansari & Riasi, 2016) 61 Tablo 2: Sigorta Sektörü Odaklı İlişki Pazarlaması Literatürü Araştırmanı n Bakış Açısı Araştırma Firm Tüke cı(lar) a tici Crosby & Stephens (1987) Crosby & diğerleri (1990) Stone & diğerleri (1997) ✓ Verhoef & Donkers (2001) Verhoef & diğerleri (2001) Coulter & Coulter (2003) Verhoef (2003) Araştırmanın Tasarımı Yöntem Örneklem Araştırılan Kavramlar ✓ Kantitatif Araştırma (Boylams al Analiz) Anket • t0'da 2311 hayat sigortası müşterisi • t1'de 983 hayat sigortası müşterisi • Ülke belirtilmemiş • Müşteri tatmini: satış elemanına, sunulan hizmete ve firmaya yönelik • Hizmet hatası: şahıs ve firma kaynaklı • Firmanın pazarlama faaliyetleri: doğrudan ve dolaylı iletişim ✓ Kantitatif Araştırma (Kesit Analizi) Anket • 151 hayat sigortası müşterisi • Amerika Birleşik Devletleri • İlişki kalitesi: müşteri tatmini ve güveni • Hizmet alanındaki tecrübe • İlişki odaklı satış ✓ Kalitatif Vaka Araştırma incelemes (Kesit i Analizi) • Bir sigorta firması • Birleşik Krallık • İlişki pazarlamasına yönelik model incelemesi ✓ Kantitatif Anket Araştırma Firmanın (Kesit veri Analizi) tabanı • Bir sigorta firmasının 1612 müşterisi • Hollanda • Mevcut müşterilerin potansiyel değerine yönelik bir model incelemesi ✓ Anket Firmanın veri tabanı (1 yıllık zaman dilimi) • Bir sigorta firmasının 1986 müşterisi • Almanya • Çapraz satış • Müşteri tatmini: mevcut firmaya ve rakip firmaya yönelik • Mevcut firma ile müşterinin ilişki süresi Anket • 327 küçük firma sahibi • Amerika Birleşik Devletleri Anket • Bir sigorta firmasının müşterileri • t0'da 1986 müşteri • t1'de 1128 müşteri • Almanya Desen Kantitatif Araştırma (Boylams al Analiz) Kantitatif Araştırma (Kesit Analizi) ✓ ✓ Kantitatif Araştırma (Boylams al Analiz) • Güven • Müşterinin hizmet alanı ile ilgili bilgisi • Satış elemanın kişisel özellikleri • Satış elemanın performansı ile ilgili özellikler • Müşteri bağlılığı • Mevcut müşteriyi koruma • Müşteri tatmini • Doğrudan iletişim (e-posta aracılığıyla) • Sadakat programı üyeliği Tablo 2: Sigorta Sektörü Odaklı İlişki Pazarlaması Literatürü (Devamı) Araştırmanı n Bakış Açısı Araştırma Firm Tüke cı(lar) a tici Araştırmanın Tasarımı Desen Yöntem Örneklem 62 Araştırılan Kavramlar Beloucif & diğerleri (2004) Roh & diğerleri (2005) ✓ Kantitatif Araştırma (Kesit Analizi) ✓ Kantitatif Araştırma (Kesit Analizi) Yurdakul & Dalkılıç (2006) Chen & Mau (2009) Constantin (2009) ✓ Chen & diğerleri (2011) ✓ Kantitatif Araştırma (Kesit Analizi) ✓ Kantitatif Araştırma (Kesit Analizi) Anket Anket • 118 yönetici (Yöneticilerin bulunduğu firmaların cirosu 30.000 £ ile 8.000.000 £ aralığında ve işçi sayısı 2 ile 250 arasındadır.) • İskoçya • 253 çalışan (Çalışanlar 2 ila 5 yıldır MİY uygulayan 14 farklı sigorta firmasından seçilmiştir.) • Kore • • • • • • Güven Hizmet kalitesi Müşteri bağlılığı İlişkinin kalitesi Müşteri tatmini İletişim etkililiği • Müşteri ilişkileri yönetimi (MİY): süreç uyumu, müşteri bilgilerinin kalitesi, sistem desteği • Firmanın içsel başarısı: verimlilik, müşteri tatmini • Firmanın dışsal başarısı: karlılık • • • • • • • • Müşteri bağlılığı Hizmet kalitesi Güven Satış elemanının davranışları Satış sonrası hizmetler Hizmetin özelleştirilmesi İletişimin sürekliliği Hizmet çeşitliliği, süresi, zamanında karşılanması Anket • Bir ilde yer alan sigorta firmalarının 248 müşterisi • Türkiye Anket • Bir sigorta firmasının 243 müşterisi (Müşteriler 11 farklı bölgeden seçilmiştir.) • Tayvan • Güven: satış elemanına ve firmaya yönelik • Satış elemanının etik davranışları • Müşteri sadakati ✓ Kalitatif Vaka Araştırma incelemes (Kesit i Analizi) • 4 farklı sigorta firması • Romanya • İlişki pazarlamasının uygulama aracı olarak çok aşamalı pazarlamanın incelemesi ✓ Kantitatif Araştırma (Kesit Analizi) • 10 farklı sigorta firmasının 262 müşterisi • Tayvan • • • • • Anket Satış elemanının uzmanlığı Müşteri tarafından algılanan destek Güven Bağlılık Bilgi paylaşımı Tablo 2: Sigorta Sektörü Odaklı İlişki Pazarlaması Literatürü (Devamı) Araştırmanı n Bakış Açısı Araştırma Firm Tüke cı(lar) a tici Mutlu & Taş (2012) ✓ Araştırmanın Tasarımı Desen Kantitatif Araştırma (Kesit Analizi) Yöntem Anket Örneklem • 816 acente sahibi veya yöneticisi • Türkiye 63 Araştırılan Kavramlar • • • • Güven Sadakat Müşteri tatmini Sigorta şirketinin işlem bazlı yatırımları • Algılanan değer • Firma itibarı Zboja & Hartline (2012) Yu & Tung (2013) Loots & Grobler (2014) Venugopal & Priya (2015) Ansari & Riasi (2016) Kantitatif Araştırma (Kesit Analizi) ✓ Anket • 225 acente çalışanı (Çalışanlar 119 farklı acenteden seçilmiştir.) • Amerika Birleşik Devletleri • • • • • Anket • 8 farklı sigorta firmasının 480 müşterisi • Tayvan • Hizmet kalitesi: etkileşim kalitesi, fiziksel çevre, ek hizmetler • İlişki kalitesi: güven, tatmin, bağlılık • Müşteri sadakati: davranışsal sadakat, ağızdan-ağıza iletişim Çapraz satış sıklığı Çapraz satış teşviki Çapraz satıştaki rol netliği Çalışma grubuna bağlılık Çapraz satış öz-yeterliliği ✓ Kantitatif Araştırma (Kesit Analizi) ✓ Derinlem esine Kalitatif görüşme Araştırma (Yarı (Kesit yapılandı Analizi) rılmış yüz yüze) • 9 görüşme (7 görüşme kısa süreli sigorta firması müşterisi ile 2 görüşme ise kısa süreli sigorta sağlayıcısıyla yapılmıştır.) • Güney Afrika • Mevcut müşteriyi koruma • Müşteri ilişkileri yönetimi • Halkla ilişkiler çalışmaları ✓ Kantitatif Araştırma (Kesit Analizi) Anket • Bir sigorta firmasının 100 müşterisi • Hindistan • Hizmet kalitesi • Müşteri ilişkileri yönetimi Anket • 10 farklı sigorta firmasının 389 müşterisi (5 yaşından küçük firmaların müşterileri seçilmiştir.) • İran • • • • • • ✓ Kantitatif Araştırma (Kesit Analizi) Sadakat Algılanan değer Müşteri tatmini Güven Bağlılık Algılanan kalite İletişim (Beloucif & diğerleri, 2004; Yurdakul & Dalkılıç, 2006) Bilgi paylaşımı (Chen & diğerleri, 2011) Algılanan değer (Mutlu & Taş , 2012; Ansari & Riasi, 2016) İlişki pazarlamasının uygulama araçları; Doğrudan pazarlama (Crosby & Stephens, 1987; Verhoef, 2003; Müşteri ilişkileri yönetimi (Roh & diğerleri, 2005; Loots & Grobler, 2014; Venugopal & Priya, 2015) Lindgreen (2001: 75-85) ile Agariya ve Singh (2011: 203-237) tarafından yapılan literatür analizlerine kıyasla, bu çalışma sonucunda ilişki pazarlamasının amaçlarına ve uygulama araçlarına dair farklı bazı kavramlara rastlanmıştır. Roh ve diğerleri (2005) tarafından yapılan araştırmada, verimlilik ve karlılık ilişki pazarlaması sonucunda ulaşılması hedeflenen amaçlar konumundadır. Bir diğer farklı yaklaşım ilişki pazarlaması uygulama aracı olarak ortaya konan; çapraz satış (Verhoef & diğerleri, 2001; Zboja & Hartline, 2012) ve satış sonrası hizmetlerdir (Yurdakul & Dalkılıç, 2006). Buna ek olarak, Constantin (2009) ilişki pazarlaması uygulamalarına ilişkin çok aşamalı pazarlama modeli önerisi ortaya koymuştur. 5. Tartışma ve Öneriler Yapılan analizler ile ilişki pazarlamasının sigorta firmaları açısından avantaj yaratan bir pazarlama stratejisi olduğu sonucuna varılmıştır (Bazini & diğerleri, 2012: 155-162; Beloucif & diğerleri, 2004: 327–342; Coulter & Coulter, 2003: 31-43). İlişki pazarlamasının sigorta sektörü odaklı incelenmesi sebebiyle bu alandaki uygulayıcılara bu pazarlama stratejisinin uygulanma şekilleri, uygulamanın yaratacağı avantajlar ve sonucunda ulaşılacak amaçlar ortaya konmuştur. 64 Öte yandan, literatürde sigorta sektörü özelinde ilişki pazarlaması sorunlarına odaklanan bir çalışmaya rastlanmamıştır. Lindgreen (2001: 75-85) tarafından ortaya konan bilgi gizliliği ihlali, kültüre ve cinsiyete dayalı oluşabilecek sorunlar, gelecek çalışmalarda araştırılabilecek konular olarak görülmektedir. Gelecek çalışmalarda literatürde tespit edilen boşluğun kapatılması önerilmektedir. Ele alınan araştırmalara, zaman kısıtı ve maddi olanaksızlıklar nedeniyle yalnızca online veri tabanları kullanılarak ulaşılmıştır. Konu ile ilgili online veri tabanları aracılığıyla ulaşılamayan makale ve kongre bildirileri bulunabilir. Bu nedenle, yapılan sistematik literatür analizinin sınırlılıkları bulunmaktadır. Gelecekte yapılacak benzer çalışmalar ile bu sınırlılıklar ortadan kaldırılabilir. Son olarak, konu ile ilgili ulaşılabilen çalışmalar arasında Türkiye’de yapılmış araştırma sayısının sınırlı olduğu gözlenmiştir. Türkiye’de ilişki pazarlaması sorunlarına odaklanan çalışmalar ortaya konabilir. Kaynakça Agariya, A. K., & Singh, D. (2011). What Really Defines Relationship Marketing? A Review of Definitions and General and Sector-Specific Defining Constructs. Journal of Relationship Marketing, 10(4), 203-237. Bazini, E., Elmazi, L., & Sinanaj, S. (2012). Importance of relationship marketing management in the insurance business in Albania. XI International Conference. 44, s. 155-162. Ohrid: Procedia - Social and Behavioral Sciences. Beloucif, A., Donaldson, B., & Kazanci, U. (2004). Insurance broker-client relationships: An assessment of quality and duration. Journal of Financial Services Marketing, 8(4), 327–342. Berry, L. (1995). Relationship Marketing of Services-Growing Interest, Emerging Perspectives. Journal of the Academy of Marketing Science, 23(4), 236-245. Berry, L. L. (2002). Relationship Marketing of Services Perspectives from 1983 and 2000. Journal of Relationship Marketing, 1(1), 59-77. Chen, M.-F., & Mau, L.-H. (2009). The impacts of ethical sales behaviour on customer loyalty in the life insurance industry. The Service Industries, 29(1), 59-74. Chen, T.-Y., Yeh, T.-L., & Yeh, H.-C. (2011). Trust-Building Mechanisms and Relationship Capital. Journal of Relationship Marketing, 10(3), 113-144. Constantin, C. (2009). Multi-Level Marketing - A Tool of Relationship Marketing. Bulletin of the Transilvania University of Braş ov, 2(51), 31-36. Coulter, K. S., & Coulter, R. A. (2003). The effects of industry knowledge on the development of trust in service relationships. International Journal of Research in Marketing, 20, 31-43. Crosby, L. A., & Stephens, N. (1987). Effects of Relationship Marketing on Satisfaction, Retention, and Prices in the Life Insurance Industry. Journal of Marketing Research, 24(4), 404-411. Crosby, L. A., Evans, K. R., & Cowles, D. (1990). Relationship Quality in Services Selling: An Interpersonal Influence Perspective. Journal of Marketing, 54(3), 68-81. Das, K. (2009). Relationship marketing research (1994-2006): An academic literature review and classification. Marketing Intelligence & Planning, 27(3), 326-363. Gummesson, E. (2002). Relationship marketing and a new economy: it’s time for de‐programming. Journal of Services Marketing, 16(7), 585-589. Hemsley‐Brown, J., & Oplatka, I. (2006). Universities in a competitive global marketplace A systematic review of the literature on higher education marketing. International Journal of Public Sector Management, 19(4), 316-338. Lindgreen, A. (2001). A framework for studying relationship marketing dyads. Qualitative Market Research: An International Journal, 4(2), 75-88. Loots, H., & Grobler, A. (2014). Applying marketing management and communication management theories to increase client retention in the short-term insurance industry. Public Relations Review, 40, 328-337. Mutlu, H. M., & Taş , I. (2012). Antecedents of Insurance Agents’ Loyalty for Different Forms of TransactionSpecific Investments in the Turkish Insurance Sector. Journal of Relationship Marketing, 11(4), 215-232. 65 Palmatier, R. W., Dant, R. P., Grewal, D., & Evans, K. R. (2006). Factors Influencing the Effectiveness of Relationship Marketing: A Meta-Analysis. Journal of Marketing, 70, 136-153. Roh, T. H., Ahn, C. K., & Han, I. (2005). The priority factor model for customer relationship management system success. Expert Systems with Applications, 28, 641-654. Sheth, J. N., & Parvatiyar, A. (1995). The Evolution of Relationship Marketing. International Business Review, 4(4), 397-418. Sin, L. Y., Tse, A. C., & Yim, F. H. (2005). CRM: conceptualization and scale development. European Journal of Marketing, 39(11/12), 1264-1290. Stone, M., Foss, B., & Machtyger, L. (1997). The UK Consumer Direct Insurance Industry: a Role Model for Relationship Management? Long Range Planning, 30(3), 353-363. Şentürk-Özer, L., & Yücel, N. (2004). Pazarlama Anlayışları ile İlişki Pazarlaması Uygulamaları Arasındaki İlişki. H.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 22(2), 125-146. Venugopal, P., & Priya, A. (2015). The Impact of Customer Service on Customer Relationship Management. Sona Global Management Review, 10(1), 139-152. Verhoef, P. C. (2003). Understanding the Effect of Customer Relationship Management Efforts on Customer Retention and Customer Share Development. Journal of Marketing, 67, 30-45. Verhoef, P. C., & Donkers, B. (2001). Predicting customer potential value an application in the insurance industry. Decision Support Systems, 32, 189-199. Verhoef, P. C., Franses, P. H., & Hoekstra, J. C. (2001). The impact of satisfaction and payment equity on crossbuying: A dynamic model for a multi-service provider. Journal of Retailing, 77, 359-378. Yu, T.‐W., & Tung, F.‐C. (2013). Investigating effects of relationship marketing types in life insurers in Taiwan. Managing Service Quality: An International Journal, 23(2), 111-130. Yurdakul, M., & Dalkılıç, N. (2006). Đliş kisel Pazarlama Anlayış ının Sigorta Müş terilerinin Bağlılığı Üzerindeki Etkisi. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 16, 255-270. Zboja, J. J., & Hartline, M. D. (2012). An Examination of High-Frequency Cross-Selling. Journal of Relationship Marketing, 11(1), 41-55. 66 BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİNDE MÜŞTERİ MEMNUNİYETİ: ANKARA İLİNDE BİR UYGULAMA Münevver BAYAR1 Gelişim Üniversitesi Reyhan Nuran VARIŞLI2 Gelişim Üniversitesi Özet Dünyada emekli insan sayısındaki hızlı artışa paralel olarak, iş hayatı içerisindeyken yakalanan yaşam standardını ve kalitesini devem ettirmek amacıyla çeşitli programlar oluşturulmasını mecbur kılmıştır. Bu kapsamda en çok tercih edilen ürün bireysel emeklilik olmuştur. Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) aracılığıyla kişi, emekli olduktan sonra aldığı ikinci emekli maaşı ile gelirini yükseltebilmekte, yaşam standardını iyileştirmekte ve ekonomik refahını sağlamaktadır. Sistem Türkiye’de 27 Ekim 2003 tarihinde uygulamaya başlanmıştır. Emekliliği hak eden kişilere emeklilik hayatlarında ek gelir sağlamayı ve ekonomik düzeylerini yükseltmeyi amaçlayan özel emeklilik kurumları, bireysel emeklilik sisteminin teşvik edilmesi ile ön plana çıkmıştır. Bu kurumlar tarafından katılımcılarından alınan primler, çeşitli finansal enstrümanlar ile değerlendirilerek hem katılımcıya hem de şirkete kazanç sağlamaktadır. Bu sayede ülke ekonomisi de bireysel emeklilik kurumlarının gerçekleştirdikleri bu fon temini ile yeni kaynaklar sağlayabilmektedir. Toplanan fonların oldukça yüksek meblağlara varması nedeniyle özel emeklilik fonlarının dünyada, kurumsal yatırımcıların ilgisi açısından ilk sıralarda olduğu görülmektedir. Bu fonların geri ödemesi uzun vadeli olduğundan ekonomiye maliyeti düşük ve geri ödemede sıkıntı yaşatmayan kaynak sağlanmakta ve sermaye piyasalarında işlem görmesi sonucu da piyasa gelişmekte, büyümekte ve derinleşmektedir. Katkı temelinde ve gönüllü katılma şeklinde gerçekleşen sistemin, ister çalışsın ister çalışmasın katılımcılarına uzun vadede tasarruf imkânı ve ek emekli aylığı sağlamakla birlikte, Türkiye’de tutar açısından hayli az olan iç tasarrufun arttırılması ve sağlanan kaynakla sermaye piyasasının gelişmesine de önemli katkıda bulunması beklenmektedir. Bu çalışmada Bireysel Emeklilik Sistemi’nin özelliklerin açıklanması ve sistemden faydalanmakta olan müşterilerin memnuniyetlerini etkileyen faktörlerin belirlenmesine çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler Bireysel Emeklilik Sistemi, Emeklilik Fonları, Müşteri Memnuniyeti 1. Giriş Bireysel emeklilik sisteminin temelinde iki önemli hedef vardır. Bunlardan birincisi bireysel emeklilikten faydalanan kişilerin yaşlılık dönemlerinde güven sağlayan bir tasarruf yapma imkanı sağlaması, ikincisi de bu tasarrufları yönetme, düzenleme ve teşviklendirmedir. Ayrıca tasarrufların güvenli bir ortamda bulunaraksürekli bir emeklilik maaşı ve toplu para olarak geri alabilmekonusunda düzenleme ve denetleme sağlamaktır. Bireysel emeklilik sisteminde fonlar fon yöneticileri tarafından yönetilse de kişiler her zaman karlı çıkamayabilmektedir. Bireysel emeklilik fonlarının çeşitliliğinin fazla olması ve repo, hisse senedi, devlet tahvili bono gibi yatırım alternatiflerinin olması nedeniyle getirileri kişiden kişiye değişiklik gösterebilmektedir. Katılımcılarla bireysel emeklilik sisteminden ayrılmamaları için anlaşma yapılmakta, 10 yıl boyunca çıkış yapılmayacağınadair maddeler koyulmaktadır. Eğer katılımcı 10 yıldan önce çıkmak isterse devlet tarafından katılımcıya stopaj kesintisi uygulanmaktadır. Sistemden faydalanmakta iken 10 yıldan az süreyle katkı payı ile ayrılanlar dan %15, 10 yıl süreyle katkı payı ödemekle birlikte emeklilik hakkı kazanmadan ayrılanlardan %10, emeklilik, vefat, maluliyet nedeniyle ayrılanlardan %5 olmak üzere hak kazanılan devlet katkısı getirisi üzerinden yapılacak stopaj kesintisi yapılmaktadır. BES’in yürütümü ve tanıtımında şirketlerin müşteri ilişkileri yönetimi büyük önem taşımaktadır. Müşteri İlişkileri Yönetimi(MİY) belirlemiş olduğu stratejiler yoluyla müşteriler ile olan ilişkilerde ortaya çıkan problemleri Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Ana Bilim Dalı Doktora Öğrencisi. Görevli Olduğu Kurum: Sosyal Güvenlik Kurumu Ankara Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Unvan: Merkez Müdürü İletişim: mbayar@sgk.gov.tr,munevverbayar@hotmail.com Tel: +90312 658 04 68 Cep Tel. 0505 566 13 52 2 Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Ana Bilim Dalı Doktora Öğrencisi. Görevli Olduğu Kurum: Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Özel Kalem İletişim: gulmennuranr@hotmail.com Tel: +90312 658 04 68 Cep Tel. 0505 368 06 93 1 67 çözmektedir. Bu stratejileri destekleyen araçlar, şirket çalışanlarını gereksiz ve angarya işlerden kurtarmaktadır. Verilerin sınıflandırılması, veri kontrolünün kolaylaştırılması, ortak çalışma platformları ve mobil uygulamalar gibi ürünler sayesinde şirket çalışanları en güncel bilgilere anında erişim sağlar ve zamanı daha önemli işlere ayırırlar. Bu da şirketlerin müşterilerine daha kaliteli hizmet vermelerini sağlar. Türkiye’de, son dönemde yapılan reform çalışmaları ile sosyal güvenlik açıklarının ve kayıt dışı istihdamın azaltılması ile ilgili politikalar benimsemiş olsa da, kayıt dışılık tamamenönlenememiştir. Yüksek miktardaki kayıt dışı istihdam nedeniyle sosyal güvenlik açıkları artmış ve sosyal güvenlik sistemi güvenini kaybetme tehlikesi ile karşılaşmıştır. Bundan dolayı sosyal güvenlik açıkları ve kayıt dışı istihdam ile ilgili önemli adımlar atılmıştır. Atılan önemli adımlardan biri SGK’ ya bağlı Kayıt Dışı İstihdamla Mücadele Daire Başkanlığı kurulması ve ALO 170 İhbar ve Şikâyet hattının uygulamaya konmasıdır. Bu uygulamalar sayesinde kayıt dışı istihdamda önceki dönemlere nazaran % 1-2 puanlık gerilemekaydedilmiştir. Bu bağlamda TÜİK’ in “Ocak2016-Haber Bülteni’nde yer verilen rakamlar dikkat çekicidir. Türkiye’de 2016 yılı ocak ayı itibariyle herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşunda kaydı olmaksızın çalışanların oranı, bir önceki yılın aynı dönemine göre 0,6 puan azalmış ve %31,8 olarak gerçekleşmiştir. Söz konusu dönemde, bir önceki yılın aynı dönemime göre tarım sektöründe oran %82,4’ten %80,5’e, tarım dışı sektörlerde %23,7’den %21,6’ya düşmüştür. Sosyal güvenliği olmayan ücretli ve yevmiyeli çalışan oranı ise bir önceki yılın aynı dönemime göre 2,8 puan azalış göstermiş ve %18,9 olmuştur. Yine de tüm bu önlemlere rağmen tarım sektörü başta olmak üzere birçok sektörde kayıt dışı çalışan sayısı azaltılamamıştır. 1.1. Problem Bireysel emeklilik sistemi katılımcılarının müşteri ilişkileri yönetimi açısından beklentileri nelerdir ve bu beklentiler bireylere göre farklılık göstermekte midir? 1.2. Amaç Araştırmada bireysel emeklilik üyelerinin müşteri ilişkileri yönetimi açısından beklentilerini tespitini ve bu beklentilerin bireylere göre farklılık gösterip göstermediklerini belirlemeyi hedeflenmektedir. Araştırmada veri toplama yöntemi olarak anket formu kullanılacaktır ve bu anketler Ankara ilinde sisteme dahil katılımcılara uygulanacaktır. Araştırma neticesinde, sistem işleyişi ve ürünler hususunda bireylerin memnuniyet durumları incelenecektir. 1.3. Önem BES, bireylerin emekliliklerinde rahat etmeleri için, çalışma dönemleri boyunca düzenli olarak tasarrufta bulunmalarını sağlayan, sosyal güvenlik sistemini tamamlayan, yasayla düzenlenmiş ve yatırımcılarına vergi avantajları tanınarak özendirilmiş bir geleceğe yatırım sistemidir. Çalışanların gelecekte huzur ve refah içinde yaşayabilmeleri için emekliliklerini planlamaları ve tasarruflarına doğru şekilde yön vermeleri gerekmektedir. Özellikle yaşlılık döneminde bireylerin, sağlık ve bakım masraflarının artması kaçınılmazdır. Eurostat tarafından yapılan bir araştırmaya göre, 2060 yılında Avrupa Birliği’nde 65 yaş ve üstü kişiler nüfusun yaklaşık üçte birini oluşturacak ve 65 yaş ve üstü her bir kişiye karşılık çalışan iki kişi olacaktır. Bu durumun ekonomi ve sosyal güvenlik sistemi üzerinde büyük bir yük getireceği düşünülmektedir. Sistemin ülke ekonomisine olan yararlarının sürdürülebilir olması için bireylerin mensubu oldukları BES’ ten memnun olmaları oldukça önemlidir. Şirketlerin müşteri memnuniyetini sağlamaları ve bunu sürekli hale getirmeleri yukarıda sayılan yararların sürekli olmasını sağlayacaktır. Çalışmanın bireysel emeklilik firmalarına, bireylerin memnuniyetleri hakkında fikir vereceği, bireylerin hangi durumlardan daha fazla memnun, hangi durumlardan daha az memnun olduklarını ortaya koyacağı düşünülmüştür. Bu durumun da şirketlere müşteri memnuniyetini artırma konusunda yardımcı olacağı değerlendirilmiştir. 1.4. Sınırlıklar Bu araştırmanın ana kütlesini BES katılımcıları oluşturmaktadır. Ancak zaman, maliyet ve emek dikkate alınarak araştırma Ankara’da yaşayan BES katılımcılarıyla sınırlandırılmıştır. 1.5. Sayıltılar Araştırma % 95 güven sınırında ve BES katılımcılarının % 50’sinin bu sisteme dahil oldukları varsayımı altında Ankara’da yapılmış ve 2017 yılı Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre Ankara nüfusunun 5.346.518 kişi olduğu da göz önüne alınarak örnek hacmi 260 olarak belirlenmiştir. Bu bağlamda araştırmanın evreni BES hizmeti kullanıcıları, örneklem ise Ankara il merkeziden ki BES hizmet kullanıcısı olan 260 kişidir. 1.6.Tanımlar Müşteri İlişkileri Yönetimi: Müşteri İlişkileri Yönetimi (MİY), müşteri beğenilerini ve beğenilere bağlı olarak oluşturulan müşteri memnuniyetini kâr fazlalığına dönüştürmek ve istediği müşteriyle, müşterinin isteyebileceği her türlü faaliyetigerçekleştirebilecek kurum felsefesi, amaca ulaşmak için gerekli insan (çalışanlar), işlem (süreç) ve teknoloji ürünlerinden oluşan bir yapılanma olarak ifade edilebilir (Erk, 2009: 12). 68 Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) kişilerin aktif çalışma yaşamları süresince birikimlerini uzun vadeli yatırıma yönlendirerek emeklilik dönemlerinde, yaşam standartlarını koruyabilecekleri ve bir gelir elde etmelerini sağlayan özel bir emeklilik sistemidir. Kişiler bu sisteme gönüllü katılarak, sosyal güvenlik sisteminin sağladığı emeklilik gelirine ek bir gelir sağlayabilmektedir (Akpınar, 2007: 75). BES yasayla düzenlenmiş, güvenliği devlet tarafından sağlanan, emeklilik için önemli vergi avantajları ile tasarruf yapmayı ve bu tasarrufların yatırıma çevrilmesini sağlayan, özel sektörce yönetilen bir sistemdir. Bireysel Emeklilik; SSK, BAĞ-KUR veya Emekli Sandığı gibi sosyal güvenlik sistemlerinin alternatifi değil, tamamlayıcısıdır. Bu kurumlara üye olunsa bile BES’ekatılınabilir, emeklilikte ek gelir sahibi olunabilir (Ergenekon, 2006: 6) BES’in temel iki amacı vardır. Birincisi; bireylerin yaşlılık zamanlarında kullanmaları için güvenli bir tasarruf imkanı sağlamak, bu tasarrufları yönetmek, düzenlemek ve teşvik etmektir. İkincisi ise bu tasarrufların güvenli bir şekilde ömür boyu emeklilik maaşı veya toplu para şeklinde geri ödenmesine ilişkin düzenleme ve denetimlerin yapılmasınısağlamaktır. Tüketim ve tasarruf açısından incelendiğinde birinci amaç tüketim seviyesinin üstünde kalan, ikinci amaç ise tüketim seviyesinin altında kalan kısımlardır (Demirpehlivan, 2010: 92). BES’in genel hedef kitlesini; ücretli çalışanlar, emeklilik maaşlarının yeterli olacağına inanmayan ve yaşlandığında rahat etmek isteyenler, ücretle çalışmayan, sosyal güvencesi olmayan ancak ailesinin geliri yüksek olanlar, herhangi bir risk primi ödemeksizin büyük ölçüde uzun süreli tasarruf yapmak amacında olan yatırımcılar, çalışanlarını motive etmek ve şirkete bağlılıklarını artırmak amacıyla çalışanlarına toplu olarak bireysel emeklilik sözleşmesi satın almayı düşünen şirketler, geliri yüksek olan, sosyal güvenlik ve hayat sigortası ile birlikte üçüncü bir güvenceden de yararlanmak isteyenler oluşturmaktadır.(Gaygısız, 2010: 11). 2. Yöntem Bu araştırma, bireysel emeklilik üyeliği bulunan kişilerin, çalıştıkları şirket ve şirket uygulamaları hakkındaki memnuniyetleri belirlendiği için tanımlayıcı bir araştırmadır. Tanımlayıcı araştırma modellerinin temel amacı, inceleme konusu olan durum veya olayın, bu durum veya olayın değişkenlerini ve bu değişkenler arasındaki ilişkileri tanımlamak ve bu tanımlamalara dayanarak ileriye dönük tahminler yapabilmektir. Bu tür araştırmalarda amaç değişkenler arası ilişkileri saptamak ve ana kütleye yönelik tanımlamaları gerçekleştirebilmektir. 2.1. Model Çalışmanın amacı, tüketicilerin müşteri ilişki yönetiminden beklentilerini tespit etmektir. Ayrıca farklı tüketicilerin müşteri ilişkileri yönetiminde farklı beklentileri olup olmadığı da belirlenmiştir. İlgili model aşağıdaki şekildedir. Şekil 1 : Araştırma Modeli TÜKETİCİLERİN TERCİHLERİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER MÜŞTERİ MEMNUNİYETİ TÜKETİCİLERİN KİŞİSEL ÖZELLİKLERİ Bu model göz önüne alınarak geliştirilen hipotezler aşağıdadır: H1: BES katılımcılarının MİY uygulamalarından beklentileri farklıdır. H2: BES katılımcılarının MİY uygulamalarından beklentileri, katılımcıların demografik özelliklerine bağlı olarak değişmektedir. 2.2. Örneklem/Çalışma Grubu Araştırmada anketler şahıslara yüz yüze anket yöntemi kullanılarak uygulanmıştır. Anket formu, toplamda sekiz sorudan oluşmaktadır. Anket formunun ilk sorusu cevaplayıcının bireysel emeklilik sahibi olup olmadığıyla ilgilidir. Bu soruya hayır cevabı verenlere “ankete devam etmeyin” ibaresi eklenmiştir. İkinci soru BES katılımcılarının beklentilerini belirlemek amacıyla oluşturulan 41 ifade içermektedir. Bu ifadeler “5-Kesinlikle Katılıyorum, 4-Katılıyorum, 3-Ne Katılıyorum Ne Katılmıyorum, 2-Katılmıyorum, 1-Kesinlikle Katılmıyorum” şeklinde likert tipi ölçek ile değerlendirilmiştir. Bu soruda yer alan ifadeler, bireylere sunulan anket formları dikkate alınarak oluşturulmuştur. Anket formunun son soru grubunda demografik özellikler ile ilgili soruların yer aldığı bölümdür. Bu bölümde adaylara cinsiyet, medeni durum, yaş, eğitim durumu, meslek ve çalışma sektörleri ile alakalı sorular yöneltilmiştir. Anket uygulamasına başlamadan form 40 katılımcıda denenmiştir. Anketler2017 yılı Eylül ayı içerisinde yapılmıştır. Toplam 260 BES katılımcısıyla görüşülmüştür. 2.3. Veri Analiz Yöntemi ve Veri Toplama Aracı Verilerin analizinde SPSS 22 programı kullanılmıştır. Veriler değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metotlarının yanı sıra faktör analizi ve varyans analizi teknikleri uygulanmıştır. Faktör analizi, birbirleriyle ilişkili çok sayıdaki değişkeni az sayıda, anlamlı ve birbirinden bağımsız faktörler haline getiren ve yaygın olarak kullanılan çok değişkenli istatistik tekniklerinden biridir. 69 2.3.1. Bireysel Emeklilik Sistemine Bakış Açısını Değerlendirme Anket Formu Araştırmada veri toplama aracı olarak bu çalışma için hazırlana “Bireysel Emeklilik Sistemine Bakış Açısını Değerlendirme Anket Formu” kullanılmıştır. Verilerin toplanması amacıyla literatür taraması yapılmış ve bireysel emeklilik sistemi ile ilgili mevzuata dayalı geliştirilmiş olan anket (Korkmaz ve diğ. 2007) ve “Bireysel Emeklilik Sistemi ve Genç Tüketicilerin Algı ve Tutumları Üzerine Bir Araştırma” (Orhan, 2015) isimli yüksek lisans tezinde kullanılan anket formundan yola çıkılarak hazırlanmıştır. Anket formu, toplamda sekiz sorudan oluşmaktadır. Anket formunun ilk sorusu cevaplayıcının bireysel emeklilik sahibi olup olmadığıyla ilgilidir. Bu soruya hayır cevabı verenlere “ankete devam etmeyin” ibaresi eklenmiştir. İkinci soru BES katılımcılarının beklentilerini belirlemek amacıyla oluşturulan 41 ifade içermektedir. Bu ifadeler “5-Kesinlikle Katılıyorum, 4-Katılıyorum, 3-Ne Katılıyorum Ne Katılmıyorum, 2-Katılmıyorum, 1Kesinlikle Katılmıyorum” şeklinde likert tipi ölçek ile değerlendirilmiştir. Bu soruda yer alan ifadeler, bireylere sunulan anket formları dikkate alınarak oluşturulmuştur. Anket formunun son 6 soru grubunda demografik özellikler ile ilgili soruların yer aldığı bölümdür. Bu bölümde adaylara cinsiyet, medeni durum, yaş, eğitim durumu, meslek ve çalışma sektörleri ile alakalı sorular yöneltilmiştir. 2.4. Verilerin Toplanması Faktör analizi temel olarak değişken arasındaki ilişkiler esas alarak onları anlamlı şeklide gruplamayı ve böylece veri indirgemesi sağlamayı amaçlar. Faktör analizinin amacı esas olarak değişkenler arasındaki karşılıklı bağımlılığın kökenini araştırmaktır. Bu ilişkilere dayanılarak verilerin daha anlamlı ve özet bir biçimde sunulması sağlanır. Veri indirgemesi sonucu oluşacak yeni veri grupları daha sonra yapılacak analizlerde araştırmacıya kolaylık sağlayacaktır. 2.5. Verilerin Çözümlenmesi Kullanılan diğer bir analiz, Çok Değişkenli Varyans Analizi (Multivariate Analysis of VarianceMANOVA)’dir. Bu analiz, en az iki ayrı kütlenin herhangi bir özelliği itibariyle aralarında fark olup olmadığını tespit etmek için kullanılmaktadır. Varyans analizinin amacı, faktörlerin çeşitli düzeylerinin bağımlı değişken üzerindeki etki derecelerini ortaya çıkarmaktır. Bu analizde modelin geçerliliğini ölçmek için Hotelling T2 testini kullanılmıştır. Hotelling T2 testi, çok değişkenli normal dağılım varsayımına göre kurulan çok değişkenli hipotezlerin test edilmesini sağlayan bir yöntemdir. Hotelling T2 testi sonuçlarının anlamlı çıkması, bir bütün olarak modelin geçerli olduğunu gösterir. Daha sonrada bağımlı değişkenlerin tek tek durumları incelenir. Yani, gruplar arasındaki bu farkın ortaya çıktığı daha çok hangi değişkenden kaynaklandığı bulunur. Bunlardan sonra ise “En küçük anlamlı fark analizi” kullanılır. Daha sonra bu analiz için ortalamalara bakılır (Nakip, 2003, s.368). 3. Bulgular Ankete cevap veren BES katılımcılarının MİY uygulamalarının beklentilerinin araştırıldığı bu çalışmada elde edilen sonuçlar aşağıdadır. Cinsiyet Tablo 1: Demografik Bilgiler İle İlgili Bulgular Frekans Yüzde Erkek Kadın Eğitim Durumu İlköğretim Lise Üniversite Medeni Durumu 123 137 47.6 52.4 2 21 237 0.2 26.2 73.6 Evli Bekar Çalışılan Sektör Serbest Meslek Kamu sektörü Özel Sektör Bankacılık sektörü Eğitim Sektörü Çalışmıyor Toplam 136 124 52.2 47.8 52 55 69 34 45 5 260 20 21.1 26.6 13.2 17.4 1.7 100.0 70 Ankete katılanların % 47,6’sı erkeklerden, % 52,4’ü ise kadınlardan oluşmaktadır. Araştırmaya katılanların % 0,2’si ilköğretim, % 26,2’si lise, % 73,6’sı üniversite mezunudur ve frekans analizine bakıldığında katılımcıların eğitim seviyesinin yüksek olduğunu görülmektedir. Katılımcıların medeni durumuna bakıldığında ise % 52,2’si evli % 47,8’ si bekârdır. Serbest meslek sahibi katılımcı sayısı 52 olup grubun % 20’sine, kamu sektöründe çalışanların sayısı 55 olup grubun % 21,1’ine, bankacılık sektörü çalışanlarının sayısı 34 olup grubun % 13,2’sine, eğitim sektörü çalışanlarının sayısı 45 olup grubun % 17,4’üne, çalışmayanların sayısı 5 olup grubun % 1,7’sine denk gelmektedir. 3.1. Müşteri İlişkileri Yönetiminden Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) Katılımcılarının Beklentileri BES katılımcılarının bireysel emeklilik şirketlerinden MİY bağlamında beklentilerinin ne olduğunu belirlemek amacıyla sorulan 41 ifadeyle ilgili değerlendirmeleri aşağıdadır. Kesinlikle Katılıyorum Katılıyorum Kararsızım Katılmıyorum İFADELER Kesinlikle Katılmıyorum Tablo 2: BES Müşterilerinin Müşteri İlişkileri Yönetimine Katılma Dereceleri Sigorta şirketim piyasadaki en iyi şirkettir. (%19,1) (%16,9) (%21,1) (%24,7) (%18,2) Sigorta şirketim fon işletim, üye aidatı gibi masraf almamaktadır. Şirket, ürünleri ve fiyatları hakkında doğru bilgi vermektedir. Sigorta şirketim, bana özel indirim uygulamaktadır. (%16,7) (%24,2) (%20) (%17,3) (%21,8) (%19,1) (%20,2) (%20,4) (%19,3) (%20,9) (%20,9) (%19,8) (%20,4) 0 (%20) (%18,9) Sigorta şirketim, problemlerimin çözümünde bana yardımcı olmaktadır. (%17,6) (%20,4) (%20) (%22,2) (%19,8) Sigorta şirketim yeni ürünler hakkında beni bilgilendirmektedir. (%17,8) (%18,4) (%21,1) (%21,3) (%21,3) Çalıştığım sigorta şirketinin bölge müdürlüğüne rahat ulaşıyorum. Şirketin verdiği şifreyle fonlarımı internet üzerinden rahatlıkla takip edebiliyorum. Sigorta şirketinin online işlemler güvenirliği yüksektir. (%20,7) (%23,1) (%20,2) (%14,2) (%21,8) (%20,7) (%20) (%19,1) (%20) (%20,2) (%22,2) (%18,4) (%17,6) (%18,9) (%22,9) Sigorta şirketim, yaptırdığım bireysel emeklilik için bana hediye vermektedir. Sigorta şirketim piyasada iyi bir üne sahiptir. Sigorta şirketinin ismi, bana prestij sağlamaktadır. Çalıştığım bu sigorta şirketini çevremdekilere tavsiye ederim. Sigorta şirketinin personeli yeterli bilgiye sahiptir. Fìnansal güvence danışmamın güler yüzlü ve samimidir. Şirket tarafından yeterince bilgilendirildiğimi düşünmüyorum. igorta danışmanıma istediğim zaman rahatça ulaşabilirim. Çalıştığım şirkette ayrıcalıklı olduğumu düşünüyorum. (%18,2) (%17,6) (%19,3) (%25,3) (%19,6) (%21,3) %19,8) (%17,3) (%22,4) (%19,1) (%20,9) (%20,4) (%20,7) (%16,9) (%21,1) (%18) (%17,8) (%20,2) (%20,9) (%23,1) (%20,9) (%22,2) (%18,7) (%20,9) (%17,3) (%18,7) (%21,8) (%18,9) (%21,6) (%19,1) (%18,7) (%18,7) (%22,2) (%21,1) (%19,3) (%20,2) (%20,2) (%18,2) (%19,8) (%21,6) (%20,7) 0 (%20) (%17,6) (%22,2) (%19,6) (%19,3) (%18,4) (%24,4) (%20,4) (%17,3) (%20,2) (%17,1) (%19,8) (%21,3) (%21,6) (%21,6) (%17,1) (%21,6) (%19,8) 0 (%20) Sigorta şirketinin personeli birçok alanda yetersiz olduğunu düşünüyorum. Çalıştığım sigorta şirketinin web sayfası yeterlidir. Personel sigorta yaptırdıktan sonra ilgisiz davranmaktadır. 71 Sigorta şirketimle çalışmaya devam etmeyi düşünüyorum. (%17,3) (%22,4) (%20,4) (%16,2) (%23,6) Şirketin çalışma şeklini düşündüğümde müşterinin ön planda olduğunu görüyorum. (%22,2) (%19,3) (%20,7) (%18,7) (%19,1) Çalıştığım sigorta şirketi ile iletişime geçtiğimde kendimi değerli hissediyorum Sigorta şirketi müşteri ile iyi ilişki kurmaktadır. Çalıştığım sigorta şirketi özel günlerde beni hatırlar. (%19,6) 9 (%22) (%20,9) (%17,1) (%20,4) (%21,8) (%20,7) (%17,6) (%20) (%20) (%21,1) (%16) (%24,4) (%18,7) (%19,8) Sigorta şirketime oldukça güvenirim. Poliçe sözleşmesinde yeterli bilgi bulunmaktadır. (%20,7) (%19,1) (%19,6) (%21,3) (%19,3) (%16,9) (%23,1) (%20,9) (%21,3) (%17,8) (%22) (%18,2) (%22,4) (%19,8) (%17,6) Finansal güvence danışmanımın bana karsı tutumundan memnunum. Finansal güvence danışmanımın isteklerime alternatif çözümler bulabiliyor. (%17,8) (%21,6) (%20) (%19,6) (%21,1) (%19,8) (%17,8) (%19,1) (%21,8) (%21,6) Çalıştığım sigorta şirketinden dekontlarım zamanında gönderilmektedir. Sigorta şirketi söz verdiği taahhütlere uymaktadır. Finansal güvence danışmanım beni sıklıkla ziyaret eder. Çalıştığım sigorta şirketinin reklam ve tanıtımları yeterlidir. (%19,8) (%19,8) (%18,4) (%19,1) (%22,9) (%21,6) (%20) (%19,8) (%19,8) (%18,9) (%22) (%19,1) (%18,4) (%20,7) (%19,8) (%20,4) (%23,6) (%18,4) (%18,7) (%18,9) Finansal güvence danışmanımın istediğim zaman rahatlıkla ulaşabilirim. Şirket, kişisel bilgilerin saklanmasına özen gösterir. (%19,3) (%22,9) (%16,4) (%22,9) (%18,4) (%21,8) (%21,3) (%21,8) (%15,6) (%19,6) Sigorta şirketimin müşteri ihtiyacına göre ürün çıkardığını düşünüyorum. (%21,8) (%19,3) (%20,7) (%21,1) (%17,1) Sigorta şirketimin müşteri menfaatini ön planda tutan fonlar yönetmektedir. (%21,8) (%22,7) 0 (%20) (%15,1) (%20,4) Bu şirketin gelecekte de çok iyi yerde olacağını öngörüyorum. Şirket, sigorta yaptırdıktan sonra benimle ilgilenmemiştir. (%20,9) (%19,1) (%17,6) (%24,7) (%17,8) (%17,1) (%22,4) (%22,2) (%17,8) (%20,4) Poliçem zamanında elime ulaşır. Araştırmaya katılan katılımcıların ölçek sorularına verdikleri cevapların sıklıkları incelendiğinde oran bazında en fazla katılımın “Sigorta şirketim, yaptırdığım bireysel emeklilik için bana hediye vermektedir.” sorusuna olduğu görülmektedir. % 25,3 oranında katılıyorum cevabı verilmiştir. En fazla kesinlikle katılıyorum cevabı % 23,6 ile “Sigorta şirketimle çalışmaya devam etmeyi düşünüyorum.” sorusu olmuştur. En fazla kesinlikle katılmıyorum cevabı verilen soru ise “Sigorta şirketinin online işlemler güvenirliği yüksektir ve şirketin çalışma şeklini düşündüğümde müşterinin ön planda olduğunu görüyorum. ” (% 22,2) soruları olmuştur. Aynı sorulara %18,4 ve %19,3 oranlarında katılmıyorum cevabı verilmiştir. Toplandığında % 42,6 ve %41,5 gibi yüzdelikler ortaya çıkmaktadır. Bu sonuç ise katılımcıların yarıya yakınının şirketin çalışma şeklince müşterinin ön planda olmadığı sonucunu ortaya koymuştur. Katılımcıların bu ifadelerle ilgili verdikleri cevaplarının ortalamaları ve standart sapmaları aşağıda tabloda yer almaktadır. Tablo 3: Verilen Cevapların Ortalaması ve Standart Sapması Sigorta şirketim piyasadaki en iyi şirkettir. Ortalama 3,06 Standart Sapma 1,382 Sigorta şirketim fon işletim, üye aidati gibi masraf almamaktadır. 3,03 1,399 72 Şirket, ürünleri ve fiyatları hakkında doğru bilgi vermektedir. 3,03 1,414 Sigorta şirketim, bana özel indirim uygulamaktadır. 2,96 1,411 Sigorta şirketim, problemlerimin çözümünde bana yardımcı olmaktadır. 3,06 1,386 Sigorta şirketim yeni ürünler hakkında beni bilgilendirmektedir. 3,10 1,399 Çalıştığım sigorta şirketinin bölge müdürlüğüne rahat ulaşıyorum. 2,93 1,439 Şirketin verdiği şifreyle fonlarımı internet üzerinden rahatlıkla takip edebiliyorum. 2,99 1,428 Sigorta şirketinin online işlemler güvenirliği yüksektir. 3,02 1,477 Sigorta şirketim, yaptırdığım bireysel emeklilik için bana hediye vermektedir. 3,10 1,390 Sigorta şirketim piyasada iyi bir üne sahiptir. 2,98 1,430 Sigorta şirketinin ismi, bana prestij sağlamaktadır. 2,97 1,434 Çalıştığım bu sigorta şirketini çevremdekilere tavsiye ederim. 3,13 1,420 Sigorta şirketinin personeli yeterli bilgiye sahiptir. 2,92 1,399 Fìnansal güvence danışmamın güler yüzlü ve samimidir. 3,01 1,396 Şirket tarafından yeterince bilgilendirildiğimi düşünmüyorum. 3,04 1,386 Sigorta danışmanıma istediğim zaman rahatça ulaşabilirim. 3,02 1,441 Çalıştığım şirkette ayrıcalıklı olduğumu düşünüyorum. 3,00 1,427 Sigorta şirketinin personeli birçok alanda yetersiz olduğunu düşünüyorum. 2,98 1,364 Çalıştığım sigorta şirketinin web sayfası yeterlidir. 3,07 1,434 Personel sigorta yaptırdıktan sonra ilgisiz davranmaktadır. 3,00 1,427 Sigorta şirketimle çalışmaya devam etmeyi düşünüyorum. 2,98 1,364 Şirketin çalışma şeklini düşündüğümde müşterinin ön planda olduğunu 3,07 görüyorum. 1,434 Çalıştığım sigorta şirketi ile iletişime geçtiğimde kendimi değerli hissediyorum. 3,00 1,427 Sigorta şirketi müşteri ile iyi ilişki kurmaktadır. 3,06 1,422 Çalıştığım sigorta şirketi özel günlerde beni hatırlar. 2,93 1,426 Sigorta şirketime oldukça güvenirim. 2,97 1,412 Poliçe sözleşmesinde yeterli bilgi bulunmaktadır. 2,96 1,442 Poliçem zamanında elime ulaşır. 3,00 1,409 Finansal güvence danışmanımın bana karsı tutumundan memnunum. 3,00 1,417 Finansal güvence danışmanımın isteklerime alternatif çözümler bulabiliyorum. 3,00 1,355 Çalıştığım sigorta şirketinden dekontlarım zamanında gönderilmektedir. 2,93 1,400 Sigorta şirketi söz verdiği taahhütlere uymaktadır. 3,05 1,403 Finansal güvence danışmanım beni sıklıkla ziyaret eder. 3,08 1,431 Çalıştığım sigorta şirketinin reklam ve tanıtımları yeterlidir. 3,06 1,448 Finansal güvence danışmanımın istediğim zaman rahatlıkla ulaşabilirim. 2,94 1,420 Şirket, kişisel bilgilerin saklanmasına özen gösterir. 2,97 1,440 Sigorta şirketimin müşteri ihtiyacına göre ürün çıkardığını düşünüyorum. 2,92 1,412 Sigorta şirketimin müşteri menfaatini ön planda tutan fonlar yönetmektedir. 2,90 1,436 Bu şirketin gelecekte de çok iyi yerde olacağını öngörüyorum. 2,99 1,410 Şirket, sigorta yaptırdıktan sonra benimle ilgilenmemiştir. 3,02 1,381 Bireylerin memnuniyet sorularına verdikleri cevapların ortalama ve standart sapmalarını yorumlayacak olursak tüketicilerin değerlendirmelerinin orta düzeyde olduğu görülmektedir. 2 değeri katılmıyorum, 3 değeri kararsızım ve 4 değeri katılıyorum ifadelerini göstermektedir. Ortalamaların hemen hemen hepsi 3 civarındadır. Bu sonuca göre bireylerin genel olarak bakış açılarında ve değerlendirmelerinde kararsız oldukları, sistem ve ürünler ile ilgili olarak kesin bir memnuniyetin söz konusu olmadığı görülmüştür. Bireysel emeklilik üyesi olan katılımcıların çalıştıkları şirket ve şirket uygulamalarının MIY uygulamalarından beklentilerini belirlemek amacıyla ayrıntılı bilgi verilen 41 ifadeye faktör analizi yapılmıştır. Faktör analizi, verilerin yapısını tanımlamak, özetlemek, sayılarını yönetilebilir ve üzerinde çalışılabilir, makul bir 73 sayıya düşürmek için yapılmaktadır. Ancak verilerin kendi içinde iç tutarlılığının olup olmadığını belirlemek için de faktör analizi yapılacak ifadelerin güvenilirlik analizi yapılmıştır. Güvenilirlik kavramı yapılan araştırmanın bulgularıyla ilgili bir kavram olup; güvenilirlik temel olarak, bir araştırmanın tekrarlanması durumunda aynı sonuçların elde edilip edilemeyeceğinin, katılımcıların durumlarında bir değişiklik olmadığı sürece aynı cevapları verip vermeyeceklerinin göstergesidir ( Gegez, 2007, s.212). Bununla birlikte bir ölçekte, tüm değişkenlerin birbiri ile tutarlılığını ve iç uyumunu ortaya koyan bir kavramdır. Cronbach’s Alfa katsayısı, ölçekte yer alan tüm değişkenlerin varyanslarının genel ölçek toplam varyansına oranlanması ile bulunur. Cronbach’s Alfa katsayısı 0 (sıfır) ve 1 (bir) değerleri arasında değişmektedir. Cronbach’s Alfa değerinin % 70 olması istenmekle beraber, keşfedici araştırmalarda bu sınır % 60'a kadar çekilebilir (Kurtuluş, 2010, s. 184). Yapılan ilk güvenilirlik analizi sonucunda Alfa katsayısı 0.884 çıkmıştır. Madde faktör yükü 0,60 ‘ın altında olan altı ifade tespit edilmiştir. Bu ifadeler çıkarıldıktan sonra ikinci kez güvenilirlik analizi yapılmıştır. Yapılan ikinci analiz sonucunda Alfa katsayısı 0,931 çıkmıştır. Toplam istatistiklere bakıldığında madde faktör yükü 0,60 ‘ın altında olan üç ifade daha olduğu görülmüş ve bu maddeler de çıkarıldıktan sonra yapılan üçüncü güvenilirlik analizi neticesinde Alfa katsayısı 0,934 olmuştur. Toplam istatistiklere bakıldığında artık bu değerin üstünde bir değer yoktur. Yani iç tutarsızlığı olumsuz etkileyen herhangi bir ifade kalmamıştır. Bu işlemlerden sonra faktör analizine geçilmiş ve bu analizin uygun olup olmadığını test etmek amacıyla Bartlett testi ve Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) ölçeklerine bakılmıştır. Bartlett testi ana kütlenin bütünlüğünü test eden Bartlett tarafından geliştirilen bir testtir. Yapılan analiz sonucunda küresellik test değeri; 859,392 olarak verilmektedir. Bu değer 0.03 anlamlılık düzeyinde geçerlidir Yani ana kütle içindeki değişkenler arasında bir ilişkinin var olduğunu gösterir. Faktör analizinin geçerliliğini baştan gösteren bir diğer test iseKaiser-Meyer-Olkin (KMO) testidir. KMO, bir oran olup, % 60’ın üstünde olması arzulanır (Nakip, 2003, s. 409). KMO testinin sonucu ise % 71,3 olarak gösterilmektedir. Bu korelasyon da ilişkinin nispeten güçlü olduğunu göstermektedir. Bu iki sonuç verilerin faktör analizine uygun olduğunu göstermektedir (Bknz.Tablo: 3). Faktörlerin varyansı açıklama düzeyi SPSS’de yapılan faktör analizi sonuçları aşağıdaki tabloda verilmiştir. Bu varyansı açıklama tablosu incelendiğinde özdeğeri 1’den büyük olan faktörlerin varyansı açıklama oranının kümülatif olarak % 53.483 olduğu görülmüştür. Faktör analizine göre bu oran, öz değeri 1’den büyük olan bu faktörlerin varyansı açıklama düzeyini ifade eder. Bu oranın minimum % 50 olması gerektiği göz önüne alındığında bu oranınvaryansı açıklama düzeyi bakımından yeterlidir. Faktör analizi sonuçlarına göre değişkenler altı başlık altında toplanmıştır. 1. Şirket İtibar Faktörü (i1, i13, i40, i37, i9, i11, i23, i3, i27, i30) 2. Müşteri İlişkileri Faktörü (i20, i22, i17, i25, i14, i31) 3. Şirket Güvenilirliği Faktörü (i39, i33, i32, i15) 4. İletişim Kalitesi Faktörü (i6, i36, i24, i5, i29) 5. Ayrıcalıklı Müşteri Faktörü (i34, i18, i35, i38) 6. Müşteriye Sosyal Yaklaşım Faktörü (i7, i26, i4) Bu faktörlerin ilki “Şirket itibar faktörü” dür. Bu faktör toplam varyansın % 12,31’ini açıklamaktadır. Şirket faktöründe tüketiciler, şirketin bizzat kendisi ile ilgili görüşlerini belirtmişlerdir. İkinci faktör ise “Müşteri ilişkileri faktörü” dür. Bu faktör toplam varyansın % 9.89’unu açıklamaktadır. Müşteri İlişkileri faktöründe tüketiciler, şirketin müşterilerine olan yaklaşımlarını, müşterinin problemlerine yaklaşımı ve müşteri danışmanlarının yetkinliğine değinmişlerdir. Üçüncü faktör ise “Şirket güvenilirliği faktörü” dür. Bu faktör toplam varyansın % 8.667’sini açıklamaktadır. Güvence faktöründe tüketiciler, şirketin verdiği taahhütlere uyup uymadıkları konusunda fikir beyan etmişlerdir. Dördüncü faktör “İletişim kalitesi faktörü” dür. Bu faktör toplam varyansın % 8.664’ünü açıklamaktadır. İletişim faktöründe tüketiciler şirketin müşterileri ile ne kadar kaliteli iletişim kurduğuna değinmişlerdir. Beşinci faktör “Ayrıcalıklı müşteri faktörü” dür. Bu faktör toplam varyansın % 7,513’ ini açıklamaktadır. Müşterinin diğer firmaları seçmek yerine bu firmayla çalışmayı seçmesinden memnun olmasını sağlayıp sağlamadığı, müşteriyi ayrıcalıklı hissettirip hissettirmediği ölçülmektedir. Altıncı faktör “Müşteriye sosyal yaklaşım faktörü” dür. Bu faktör toplam varyansın % 6,431’ sini açıklamaktadır. Şirketin müşteriye özel uygulamaları ölçülmektedir. Faktörlere verilen isimler ve her faktörün güvenirlik katsayısı aşağıdaki tabloda yer almaktadır. 3.3. Müşteri İlişkileri Yönetiminden Farklı Özelliklere Sahip BES Katılımcılarının Farklı Beklentileri Araştırmanın ikinci hipotezi olan “BES katılımcılarının MİY uygulamalarından beklentileri, katılımcıların demografik özelliklerine bağlı olarak değişmektedir”i test etmek amacıyla faktör analizi sonucu saptanan beklentilerin kişilere göre farklı olup olmadığını belirlemek üzereMultivarite Analysis of Variance (MANOVA) testi uygulanmış ve bu analiz ile ilgili sonuçlar Tablo 4’de verilmiştir. 74 Tablo 4: Katılımcılarla İle İlgili MANOVA Analizi Sonuçları DEĞİŞKENLER Hotelling’s T² Testinin F Değeri Anlamlılık Düzeyi Cinsiyet 6,521 .562 Medeni Durum 5,201 .510 Yaş 14.321 .759 Eğitim Durumu 2.107 .523 Meslek 1,728 .620 Çalışılan Sektör 2.05 .540 Tablodaki sonuçlar incelendiği takdirde farklı demografik özellikler taşıyan BES katılımcıların farklı beklentiler içinde olmadığı yorumu yapılabilir. Çünkü anlamlılık düzeyi 0.05’den küçük değildir. Bu durumda H2 hipotezi reddedilmektedir. Yani ankete cevap veren BES katılımcıları demografik özellikler bakımından (yaş, medeni durum vb.) farklı özellikler taşımasına rağmen MİY uygulamalarından farklı beklenti içine girmemektedirler. Bu durumda faktör analizi sonucu belirlenen beklentiler genel BES katılımcıları için geçerlidir diyebiliriz. 4. Tartışma Müşteri İlişkileri Yönetimi, işletme ile müşteri arasında ömür sürebilecek bir faydayı en üst düzeye çıkarmayı ve sonuçta müşteri kaybını en aza indirmeyi amaçlamaktadır. Bu çalışmada müşteri ilişkileri yönetimi stratejisinin günümüzde oldukça ön plana çıkan bireysel emeklilik sisteminde uygulanması incelenmiştir. Literatür taramasında öncelikle BES ile ilgili çalışmalar incelenmiştir. Özer ve Çınar (2012), bir vakıf üniversitesinin akademik personelinin BES’e bakış açısının değerlendirilmesi ile ilgili bir çalışma yapmıştır. Özer ve Gürel (2014), Türkiye’de BES bilgi düzeyi ve BES’e katılımda devlet katkısının etkisi üzerine bir araştırma yapmışlarıdır. Erdoğan (2015), farklı meslek gruplarının hayat sigortasına bakışı ve bireysel emeklilik sigortasının geleceği üzerinde durmuştur. Germir (2015) BES katılımcılarının İzmir ve Manisa illeri bazında karşılaştırılması üzerine bir araştırma yapmıştır. İkinci olarak ise doğrudan veya dolaylı olarak BES’te memnuniyet ile ilgili çalışmalar taranmıştır. Taşkın ve Bengül (2014), Sigorta Sektöründe İlişkisel Pazarlama Uygulamalarının Müşteri Bağlılığı Üzerindeki Etkisini Ölçmeye Yönelik Bir Araştırma yapmışlardır. Bu araştırma ile birçok sigorta ürünü ile birlikte BES’i de incelemiştir. Araştırmada sigortacılık sektörü açısından müşteri-satıcı diyalogunun oldukça önemli olduğu, pazarlamada yakın ilişki kurulmasının müşteri memnuniyeti sağladığı, memnun müşterinin, bağlılığını getirdiği sonucuna ulaşılmıştır. Araştırma kapsamında bankaların bireysel emeklilik ürünlerinin müşteri memnuniyetlerini ölçmüşlerdir. Katılımcıların ölçek soruları için vermiş oldukları cevaplara bakıldığında katılımcılar en yüksek oranda sigorta şirketlerinden memnuniyetlerini dile getirerek çalışmaya devam etmek isteklerini göstermişlerdir. Bu durum sigorta şirketlerinin uygulamalarının başarılı olduğunu ve sürdürülmesi gerektiğini ifade eder. Aynı zamanda katılımcıların daha ziyade sigorta şirketleri tarafından sunulan promosyon malzemelerinden memnuniyet duydukları anlaşılmaktadır. Bu saptama ise reklam ve tanıtımda promosyonun önemini ifade etmesi açısından dikkat çekicidir. Emeklilik hizmeti sunan kurum ve kuruluşlar promosyonla rekabet avantajı sağlayacaklarını bilmelidir. Memnuniyet sorularına verilen cevapların ortalamalarına bakacak olursak bireysel emeklilik sistemine dâhil kişilerin çalışanlar ve sigorta şirketlerinden memnun olma noktasında ve sistemin işleyişi ve ürünler konusunda memnun oldukları kesin bir şekilde gözlenmemiş ve müşterilerde genel olarak bir karasızlığın hâkim olduğu görülmüştür. Bireysel emeklilik hizmet sağlayıcılarının sistemlerinin yapısına, işleyişine ve müşteriye sundukları ürün yelpazesine inovatif müdahalelerle müşterinin tam olarak memnuniyetini sağlamalıdır. 5. Öneriler Araştırmada yapılan analizlere göre BES katılımcılarının müşteri ilişkileri yönetimi açısından altı temel beklenti içinde olduğu görülmüştür. Bunlar: Şirket İtibarı, Müşteriyle İlişki Kurma, Şirketin Güvenilirliği, Kendileriyle İletişim Kurulması, Ayrıcalıklı Davranılması ve Birebir İlişkidir. Öncelikle katılımcılar sigorta yaptıracakları şirketin itibarının ve kalitesinin sağlam olmasını istemektedirler. Bu durum şirketin itibarınısadece kurucuları için değil bireysel emeklilik sistemi müşterileri için de önemli bir ölçüt olduğu ortaya çıkmaktadır. Özellikle finansal işlemlerin gerçekleştiği piyasalarda müşteri çekmenin püf noktaları arasında itibar sahibi olma ve kaliteli hizmet verme ön plana çıkmaktadır. Bu çerçevede müşterinin gözündeki itibar artırılırsa iş hacmi de artırılabilir. Müşterilerin dikkat ettikleri bir diğer nokta ise sigorta yaptıracakları şirket konusunda karar verirken müşteri ile ilişkilerdir. Müşterilerin, kendisini istediği gibi karşılayan ve kendisiyle birebir ilişkiyi tesis eden çalışanların olduğu şirketleri daha fazla tercih ettikleri görülmüştür. Bu kapsamda ilk izlenimin önemini kavrayan işletmeler müşterilerinin zihninde doğru etkiyiyaratabilmektedir. Ayrıca şirketin güvenilir olmasının da şirket 75 tercihinde önemli bir etken olduğu ve müşteri tercihlerini önemli ölçüde etkilediği görülmüştür. Finansal işlem yapan kurum ve kuruluşlar açısından müşterinin güvenini sağlamada firma itibarı kadar güvenirlik de çok önemlidir. Bu nedenle müşterinin istediği bilgiler hizmet sağlayıcı tarafından kolay ulaşılabilecek şekilde sunulmalı, istenilen güven ortamı oluşturulmasına gayret edilmelidir. Genel müşteri profilinde ayrıcalıklı olmak, şirketten başkalarına yapılmayan kişiye özel uygulamaları kendisi için istemek eğilimi vardır. Yapılan analiz sonuçlarında da görülmüştür ki bireysel emeklilik müşterileri ayrıcalıklı muameleye önem vermekte, ayrıcalık uygulayan sigorta şirketlerini diğerlerine tercih etmektedir. Kişiler kendilerini farklı hissettiren markalara daha çok aidiyet hissederler. Bununla birlikte bireysel emeklilik müşterilerinin beklentileri demografik özelliklere göre farklılık göstermemektedir. Diğer bir deyişle bireylerin dikkat ettiği ve önemsediği altı temel faktörü sağlayan sigorta firmaları bulunduğu iş sahasında başarılı olacak ve devamlı hale gelecektir. Sonuç olarak bireysel emeklilik sisteminin genel itibariyle katılımcılar açısından çabuk kabul gördüğü ve genel olarak sistemin varoluşundan, işleyişinden ve mantığından memnuniyetin yüksek olmadığı ve genel olarak kararsızlığın var olduğu görülmüştür. Bu sebepten dolayı şirketlerinin sistemi katılımcılar için daha uygun bir yapıya kavuşturarak müşterilerin ilgisini çekerek memnuniyet arttırıcı uygulamalara ağırlık vermeleri ve bu yönde yeni girişimlerin hayata geçirilmesinin gerektiği sonucuna varılmıştır. Sonuç olarak bu çalışma ile MİY bir sektöre uygulanmış ve müşterilerin beklentilerinin bu strateji ile uyumlu olduğu görülmüştür. Kaynakça Akpınar, O. (2007). Bireysel Emeklilik Sistemi ve Türkiye’deki Emeklilik Yatırım Fonlarının Performans Çözümlemesi. (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli. Demirpehlevan, B. (2010). Avrupa Birliği Ülkeleri ve Türkiye’de Bireysel Emeklilik Sistemi. (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Ergenekon, Ç. (2006). Milli Reasürans Sigortacılık Sektörü Bilimsel Çalışma Yarışması. İstanbul: Milli Reasürans Türk Anonim Şirketi. Erk, Ç. (2009). Müşteri İçin Değer Yaratma, Müşteri Sadakati Oluşum Süreci Ve Şirket Performansına Etkileri Üzerine Araştırma. (Yüksek Lisans Tezi), Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Edirne. Gaygısız, H. (2010). Emeklilik Şirketlerinde Risk Yönetimi ve Türkiye Örneği. (Yüksek Lisans Tezi), Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Germir, H. N., (2015), Bireysel emeklilik sistemi katılımcılarının İzmir ve Manisa illeri bazında karşılaştırılması üzerine bir araştırma. Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler Dergisi, 2015; 4, 12, 73 – 113. Özer, A. C. ve Gürel, H., (2014), Türkiye’de bireysel emeklilik sistemi ve BES’e katılımda devlet katkısının etkisi üzerine bir araştırma. Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2014; 11, 25, 159 – 166. Özer, Ö. ve Çınar, E., (2012 ), Bir Vakıf Üniversitesi Akademik Personelinin Bireysel Emeklilik Sistemine Bakış Açısının Değerlendirilmesi, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 9, 19, 75 – 88. Taşkın, E.,Bengül, S., (2014), Sigorta Sektöründe İlişkisel Pazarlama Uygulamalarının Müşteri Bağlılığı Üzerindeki Etkisini Ölçmeye Yönelik Bir Araştırma ve Model Önerisi, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi EYİ 2013 Özel Sayısı TÜİK, http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=21570,(Erişim Tarihi: 03 09 2017). Ekler Anket Çalışması 1. Bireysel Emekliliğiniz var mı? □ Evet □ Hayır (Cevap Hayır ise lütfen ankete devam etmeyiniz) 2. Aşağıdaki ifadeler bireysel emeklilik ile ilgili çalıştığınız sigorta şirketi ile ilgilidir. Lütfen bu ifadeleri “Kesinlikle Katılmıyorum”, “Katılmıyorum”, Fikrim yok”, “Katılıyorum” ve “Kesinlikle Katılıyorum” seçeneklerinden size en 76 Katılıyorum Kesinlikle Katılıyorum Kararsızım Katılmıyorum İFADELER Katılmıyorum Kesinlikle uygun olanı X işaretleyerek belirtiniz. Sigorta şirketim piyasadaki en iyi şirkettir. Sigorta şirketim fon işletim, üye aidatı gibi masraf almamaktadır. Şirket, ürünleri ve fiyatları hakkında doğru bilgi vermektedir. Sigorta şirketim, bana özel indirim uygulamaktadır. Sigorta şirketim, problemlerimin çözümünde bana yardımcı olmaktadır. Sigorta şirketim yeni ürünler hakkında beni bilgilendirmektedir. Çalıştığım sigorta şirketinin bölge müdürlüğüne rahat ulaşıyorum. Şirketin verdiği şifreyle fonlarımı internet üzerinden rahatlıkla takip edebiliyorum. Sigorta şirketinin çevrimiçi işlemler güvenirliği yüksektir. Sigorta şirketim, yaptırdığım bireysel emeklilik için bana hediye vermektedir. Sigorta şirketim piyasada iyi bir üne sahiptir. Sigorta şirketinin ismi, bana prestij sağlamaktadır. Çalıştığım bu sigorta şirketini çevremdekilere tavsiye ederim. Sigorta şirketinin personeli yeterli bilgiye sahiptir. Finansal güvence danışmamın güler yüzlü ve samimidir. Şirket tarafından yeterince bilgilendirildiğimi düşünmüyorum. Sigorta danışmanıma istediğim zaman rahatça ulaşabilirim. Çalıştığım şirkette ayrıcalıklı olduğumu düşünüyorum. Sigorta şirketinin personeli birçok alanda yetersiz olduğunu düşünüyorum. Çalıştığım sigorta şirketinin web sayfası yeterlidir. Personel sigorta yaptırdıktan sonra ilgisiz davranmaktadır. Sigorta şirketimle çalışmaya devam etmeyi düşünüyorum. Şirketin çalışma şeklini düşündüğümde müşterinin ön planda olduğunu görüyorum. Çalıştığım sigorta şirketi ile iletişime geçtiğimde kendimi değerli hissediyorum. Sigorta şirketi müşteri ile iyi ilişki kurmaktadır. Çalıştığım sigorta şirketi özel günlerde beni hatırlar. Sigorta şirketime oldukça güvenirim. Poliçe sözleşmesinde yeterli bilgi bulunmaktadır. Poliçem zamanında elime ulaşır. Finansal güvence danışmanımın bana karsı tutumundan memnunum. Finansal güvence danışmanımın isteklerime alternatif çözümler bulabiliyorum. Çalıştığım sigorta şirketinden dekontlarım zamanında gönderilmektedir. 77 Sigorta şirketi söz verdiği taahhütlere uymaktadır. Finansal güvence danışmanım beni sıklıkla ziyaret eder. Çalıştığım sigorta şirketinin reklam ve tanıtımları yeterlidir. Finansal güvence danışmanımın istediğim zaman rahatlıkla ulaşabilirim. Şirket, kişisel bilgilerin saklanmasına özen gösterir. Sigorta şirketimin müşteri ihtiyacına göre ürün çıkardığını düşünüyorum. Sigorta şirketimin müşteri menfaatini ön planda tutan fonlar yönetmektedir. Bu şirketin gelecekte de çok iyi yerde olacağını öngörüyorum. Şirket, sigorta yaptırdıktan sonra benimle ilgilenmemiştir. □ Kadın □ Erkek 3. Cinsiyetiniz 4. Medeni Durumunuz 5. Yaşınız (Lütfen Yazınız)……………….. 6. Eğitim Durumunuz □ İlköğretim 7. Mesleğiniz (Lütfen Yazınız)……………….. 8. Çalışma Sektörünüz (Lütfen Yazınız)……………….. □ Evli □ Bekâr □ Lise □ Üniversite 78 TÜRKİYE’DE GERÇEKLEŞEN DEPREMLERİN SİGORTA YAPMA EĞİLİMİNE ETKİSİNİN İSTATİKSEL OLARAK ANALİZİ Yrd.Doç.Dr.Özgür AKPINAR Özet Marmara Bölgesi’nde 17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen ve büyük can ve mal kaybına neden olan Marmara Depremi’nden sonra kamu otoritesi, deprem zararlarının en aza indirilmesi amacıyla çeşitli tedbirler almıştır. Bu tedbirlerin en önemlilerinden birisi de Zorunlu Deprem Sigortası’na ilişkin yapılan düzenlemedir. Meydana gelen depremlerden sonra 2000 yılında Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) kurulmuş ve akabinde Zorunlu Deprem Sigortası (ZDS) yapılmaya başlanmıştır. Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) verilerine göre ülkemizde yaklaşık olarak 17 milyon civarında konut bulunmaktadır. Zorunlu deprem sigortası kapsamında, 2016 yılsonu itibariyle sigortalı konut sayısı 7,6 milyon adet, sigortalılık oranı ise % 43 olarak gerçekleşmiştir. Buradan hareketle ülkemizde mevcut konutların yaklaşık % 57’sinin henüz zorunlu deprem sigortasına sahip olmadığı sonucuna ulaşmaktayız. Deprem, en önemli doğal afetlerden biridir. Sadece Marmara Bölgesi’nde değil, diğer bölgelerde de deprem riski oldukça yüksektir. Konut sayısının yüksekliği ve deprem riskinin etkileme alanları göz önüne alındığında sigortalı konut sayısının görece olarak düşük kaldığı söylenebilir. Bu bağlamda çalışmanın amacı, zorunlu deprem sigortası sistemi kurulduğundan bugüne kadar yıllar itibariyle gerçekleşen depremlerin, kişilerin sigortaya sahip olma eğilimine etkisini istatiksel olarak incelemektir. Anahtar Kelimeler: Kamu otoritesi, zorunlu sigorta, deprem, doğal afet, sigortalılık oranı. Abstract After the Marmara earthquake that took place on 17 August 1999 in Marmara Region and caused great loss of life and property, the public authority took various measures in order to minimize earthquake damages. One of the most important of these measures is the regulation on the Compulsory Earthquake Insurance. Natural Disaster Insurance Institution (DASK) was established in 2000 after the earthquakes that came to the plaza and then the Compulsory Earthquake Insurance (ZDS) was started to be done. According to the Natural Disaster Insurance Institution (DASK), there are approximately 17 million houses in our country. Under the compulsory earthquake insurance, as of the end of 2016, the number of insured housing was 7.6 million, and the insurance rate was 43%. From this point of view, we reach the result that approximately 57% of the existing houses in our country do not yet have compulsory earthquake insurance. Earthquake is one of the most important natural disasters. Not only in the Marmara Region, but also in other regions, earthquake risk is quite high. Considering the high number of houses and the areas affected by the earthquake risk, it can be said that the number of insured housing remained relatively low. The purpose of the study in this context is to examine statistically the effect of the earthquakes that have occurred over the years since the establishment of the compulsory earthquake insurance system, to the tendency of people to have insurance. Keywords: Public authority, compulsory insurance, earthquake, natural disaster, insurance rate. 1. Giriş Topraklarının büyük bir kısmı deprem riski ile karşı karşıya bulunan ülkemizde, 1999 yılında meydana gelen iki büyük deprem, büyük can ve mal kaybı yaşanmasına neden olmuştur. Depremler, başta depremin meydana geldiği bölgeler olmak üzere tüm ülke çapında etkisini göstermekte ve bu nedenle ülkede yaşayan tüm kişiler depremin sonuçlarından belirli bir ölçüde de olsa etkilenmektedir. Depremler sonucunda ortaya çıkan maddi zararların telafi edilmesi, depremlerin olduğu bölgelerde normal hayata dönülebilmesi, acil yardıma ihtiyaç duyan kimselerin bu ihtiyaçlarının giderilmesi ve benzeri için yapılan harcamalar ülke ekonomisine ciddi bir mali yük getirmektedir. Depremler, ülkemiz için uzun yıllar boyunca çok ciddi bir risk unsuru olmuş doğal afetlerdir. Yakın geçmişte meydana gelen depremlerden sonra ortaya çıkan kayıplar göz önünde bulundurulduğunda deprem riskine karşı sigorta en etkili çözüm yollarından biridir. Zorunlu deprem sigortası temel olarak, kapsamdaki bütün konutlara, makul ve ödenebilir bir prim karşılığında asgari bir sigorta güvencesi sağlamak, yurtiçinde risk paylaşımını sağlamak, aynı zamanda deprem hasarlarının neden olacağı maddi kayıpları sigorta sistemi ile uluslararası reasürans piyasalarına dağıtmak, devletin depremlerden kaynaklanan mali yükünü azaltmak, sigorta sisteminden güvenli yapı stoku oluşturmada aracı olarak faydalanmak, deprem hasarlarının karşılanmasında uzun vadeli kaynak birikimini sağlamak, toplumda sigorta bilincinin yerleşmesine katkıda bulunmak amacıyla oluşturulmuş bir sistemdir. Çalışmanın amacı Türkiye’de gerçekleşen depremlerin sigorta yapma eğilimine etkisinin olup olmadığını incelemek ve istatiksel olarak böyle bir ilişkinin varlığını tespit etmektir. Çalışmada kullanılacak veriler için T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı tarafından her yıl yayınlanan Sigortacılık ve Bireysel Emeklilik Sektörleri Faaliyet Raporları’ndan yararlanılmıştır. Faaliyet raporlarından elde edilen veriler, istatiksel analiz yöntemleri kullanılarak Marmara Üniversitesi, Bankacılık ve Sigortacılık Yüksekokul, Göztepe Yerleşkesi 34722 Kadıköy – İstanbul, T:216 414 99 89 – 1132, F:216 347 50 86, oakpinar@marmara.edu.tr 79 değerlendirilmiştir. Bu bağlamda, çalışmanın birinci bölümünde deprem kavramı ve Zorunlu Deprem Sigortası ile ilgili bilgiler yer almaktadır. Çalışmanın ikinci bölümünde ise Türkiye’de gerçekleşen depremlerin kişi açısından sigorta yapma eğilimin etkisi istatiksel olarak incelenmiştir. Sonuç kısmında ise elde edilen bulgular değerlendirilmiş ve bazı öneriler sunulmuştur. 2. Deprem Kavramı Deprem, yer kabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri bölgeleri ve yer yüzeyini sarsma olayı olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir ifade ile deprem, kişilerin durağan olarak gördüğü ve güvenle ayağını bastığı yerin de oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapılarında hasar görüp, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır (http://www.koeri.boun.edu.tr/sismo/Personel/comoglu/depremnedir/index.htm, 25.08.2017). Başka bir tanıma göre ise deprem, yer kabuğunda depolanan enerjinin sismik dalgalar vasıtasıyla aniden serbest bırakılması sonucu ortaya çıkan bir doğa olayıdır (https://www.sciencedaily.com/terms/earthquake.htm, 23.08.2017). Amerika Birleşik Devletleri Jeoloji Araştırma Kurumu’na (USGS) göre ise deprem, dünyada yer alan iki kıta bloğunun (levha) aniden birbirlerine doğru hareket etmeleri sonucunda ortaya çıkan fiziki durum olarak tanımlanmaktadır (Wald, https://earthquake.usgs.gov/learn/kids/eqscience.php, 23.08.2017). Gerçekleşme nedenlerine göre depremler farklı türlerde olabilmektedir. Dünyada olan depremlerin büyük bir kısmı levhalar arasında hareketten kaynaklı olmakla beraber, düşük frekanslı olsa da farklı doğal sebeplerden kaynaklanan deprem türleri de bilinmektedir. Yoğun olarak gerçekleşen ve levhaların hareketi sonucu ortaya depremler literatürde “tektonik” depremler olarak ifade edilmektedir. Dünya genelinde gerçekleşen depremlerin yaklaşık %90'ı tektonik depremlerdir. Ülkemizde olan depremlerin de büyük bir kısmı tektonik depremler olarak gerçekleşmektedir. Diğer tür depremler ise “volkanik” depremler olarak adlandırılmaktadır. Bu tür depremler volkanların püskürmesi sonucunda oluşmaktadır. Genel olarak bu tip depremler, yeryüzünün derinliklerinde ergimiş halde bulunan maddelerin yeryüzüne çıkışı sırasındaki fiziksel ve kimyasal olaylar neticesinde ortaya çıkan gazların yapmış oldukları patlamalarla gerçekleşmektedir. Volkanik depremler yanardağlarla ilgili olduklarından genellikle yereldir ve zarar verme potansiyelleri düşüktür. Japonya ve İtalya'da meydana gelen depremlerin bir kısmı bu tür depremlerdir. Ülkemizde ise aktif yanardağ olmadığı için bu tip depremler gerçekleşmemektedir (http://www.koeri.boun.edu.tr/sismo/Personel/comoglu/depremnedir/index.htm, 25.08.2017). Diğer bir tür depremlerde “çöküntü” olarak tanımlanan depremlerdir. Bu depremler yer altındaki boşlukların (mağara), kömür ocaklarında galerilerin, tuzlu arazilerde erime sonucu oluşan boşluklarda tavan blokunun çökmesi ile meydana gelmektedir. Genellikle hissedilme alanları yereldir ve enerjileri azdır. Bu nedenle zarar verme kapasiteleri de düşüktür. Deniz depremi olarak da bilinen derin deniz depremlerinden sonra, kıyılara kadar oluşan ve bazen kıyılarda büyük zararlara sebep dalgalar oluşmaktadır. Bu dalgalara “tsunami” denmektedir. Açık denizlerde meydana gelen depremlerde genelde ilk anda tsunami uyarısı yapılmaktadır. Sonrasında dalga yüksekliklerine göre bu uyarılar iptal edilmektedir. Tsunaminin daha çok görüldüğü yerlerden biri olan Japonya'da 1896 yılında 30.000 hayatını kaybetmiştir (http://www.koeri.boun.edu.tr/sismo/Personel/comoglu/depremnedir/index.htm, 25.08.2017). 3. Zorunlu Deprem Sigortası İle İlgili Bilgiler Marmara Bölgesi’nde 1999 yılında meydana gelen depremlerden sonra deprem zararlarının en aza indirilmesi amacıyla ülkemizde Zorunlu Deprem Sigortasına ilişkin düzenleme yapılmıştır. 27 Mayıs 1999 tarihli ve 4452 sayılı Kanunun verdiği yetkiye dayanılarak hazırlanan 587 sayılı "Zorunlu Deprem Sigortasına Dair Kanun Hükmünde Kararname" 27 Aralık 1999 tarihli ve 23919 (mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Söz konusu Kanun Hükmünde Kararname ile 27 Eylül 2000 tarihinden itibaren kapsamdaki meskenler için deprem sigortası yaptırma zorunluluğu getirilmiş olup, bu sigortayı sunmak üzere kamu tüzel kişiliğini haiz Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) kurulmuş ve aynı tarihte faaliyete başlamıştır. 587 Sayılı Zorunlu Deprem Sigortasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, 6305 sayılı Afet Sigortaları Kanunu yürürlüğe girmesiyle birlikte 18.08.2012 tarihinde yürürlükten kalkmıştır. 6305 sayılı Afet Sigortaları Kanunu gereğince, “634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu kapsamındaki bağımsız bölümler, tapuya kayıtlı ve özel mülkiyete tabi taşınmazlar üzerinde mesken olarak inşa edilmiş binalar, bu binalar içinde yer alan ticarethane, büro ve benzeri amaçlarla kullanılan bağımsız bölümler ile doğal afetler nedeniyle devlet tarafından yaptırılan veya verilen kredi ile yapılan meskenler Zorunlu Deprem Sigortası’na tabidir.” (6305 sayılı Afet Sigortaları Kanunu). Zorunlu Deprem Sigortası, konutlarda depremin neden olacağı maddi zararların tazmin edilmesini sağlamak amacıyla oluşturulan yeni bir sigorta sistemidir (Güngör, 2011:1). Zorunlu Deprem Sigortası ile depremin ve deprem sonucu meydana gelen yangın, infilak, tsunami ve yer kaymasının doğrudan neden olacağı maddi zararları, poliçede belirtilmiş limitler dahilinde nakit olarak karşılayan bir sigorta türüdür. Zorunlu Deprem Sigortası, DASK nam ve hesabına sözleşme yapmaya yetkili sigorta şirketleri ve bu şirketlerin acenteleri tarafından yapılmaktadır. Bu sigorta kapsamında 2017 yılı için her bir meskene verilebilecek azami teminat tutarı yapı tarzı ayrımına bakılmaksızın 170 bin TL’dir (https://www.dask.gov.tr/mevzuat-tarife.html, 26.08.2017). 4. Zorunlu Deprem Sigortası İle İlgili Sayısal Veriler Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) verilerine göre ülkemizde yaklaşık olarak 17 milyon civarında konut bulunmaktadır. Zorunlu deprem sigortası kapsamında, 2016 yılsonu itibariyle sigortalı konut sayısı 7,6 milyon adet, 80 sigortalılık oranı ise % 43 olarak gerçekleşmiştir. Buradan hareketle ülkemizde mevcut konutların yaklaşık % 57’sinin henüz zorunlu deprem sigortasına sahip olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır (https://www.dask.gov.tr/zorunlu-deprem-sigortasi-istatistikler.html, 26.08.2017). Yıllar itibariyle ZDS yaptıranlarda artış söz konusu olmakla birlikte, toplam konut sayısına oranladığımızda halen sigortalı sayısı, diğer bir ifadeyle sigortalılık oranı düşük kalmaktadır. Ülkemizde deprem yoğunluğu karşısında mevcut konut stokunun yapısına bakıldığında sigorta yaptırmanın ne denli önem arz ettiği ortadadır. Yapılan tahminler doğrultusunda, zamanı kestirilemese de uzak olmayan bir gelecekte Marmara Denizi’nde ve muhtemelen İstanbul ve çevresinde ağır hasara sebebiyet verecek bir deprem ihtimali üzerinde durmaktadır. Tarihsel veriler ışığında gerçekleşecek depremde ekonomik kaybın boyutlarının da yüksek olacağı tahmin edilmektedir. (Gürlek, 2006:ix) Bu nedenle ülkemizdeki konutlar için ZDS önemi açıktır. Aşağıda ZDS ile ilgili bazı sayısal veriler yer almaktadır. Tablo 1- Bölgeler Bazında Konut Sayısı ve Sigortalılık Oranı Bölgeler Marmara İç Anadolu Ege Akdeniz Karadeniz Doğu Anadolu Güneydoğu Anadolu Toplam Konut Sayısı 6.062.630 3.332.500 2.616.350 2.146.360 1.645.700 777.020 1.081.130 17.661.690 Sigortalı Konut Sayısı 3.222.694 1.413.367 1.061.890 792.839 556.915 252.098 328.527 7.628.330 Poliçe Dağılımı 42,25% 18,53% 13,92% 10,39% 7,30% 3,30% 4,31% 100% Sigortalılık Oranı 53,16% 42,41% 40,59% 36,94% 33,84% 32,44% 30,39% 43,19% Kaynak: Hazine Müsteşarlığı, Sigortacılık ve Bireysel Emeklilik Sektörleri Faaliyet Raporu, 2016, s. 66. Bölgeler bazında konut sayısı ve sigortalılık oranı dağılımı Tablo-1’de yer almaktadır. 2016 yılı sonu itibariyle ZDS yaptırmış olan konut sayısı toplam konutların yaklaşık % 43’ü oranındadır. Konut sayısının ve sigortalılık oranının en yüksek olduğu bölge Marmara Bölgesi’dir. Marmara Bölgesi’nde sigortalılık oranı Türkiye ortalamasının üzerindedir. Onu sırasıyla İç Anadolu ve Ege Bölgesi izlemektedir. Tablodan da görüleceği üzere konut sayısının ve sigortalılık oranının en düşük olduğu iki bölge Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgesi’dir (Hazine Müsteşarlığı, 2016:65). Tablo 2- Yıllar İtibariyle Poliçe Adetleri ve Prim Tutarları (2000-2016) Yıl 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 Poliçe Adedi Prim Tutarı 159.324 2.427.840 2.127.980 2.022.470 2.089.569 2.417.176 2.554.709 2.617.974 2.843.608 3.435.861 3.316.256 3.725.884 4.797.863 6.029.118 6.808.406 7.230.559 7.628.330 Ortalama Prim Tutarı 1.681.195 40.942.237 65.605.100 86.305.345 126.208.384 159.094.714 205.815.940 234.623.318 272.622.834 322.115.380 319.461.360 378.843.496 509.800.910 674.184.378 753.924.266 786.100.469 876.159.450 11 17 31 43 60 66 81 90 96 94 96 102 106 112 111 109 115 Kaynak: Hazine Müsteşarlığı, Sigortacılık ve Bireysel Emeklilik Sektörleri Faaliyet Raporu, 2016, s. 66. Ülkemizde ZDS uygulaması başladığı yıldan bu yana yıllar itibariyle üretilen poliçe adetleri, prim tutarları ve ortalama prim tutarları Tablo-2’de yer almaktadır. Tablo-2’de genel olarak ZDS poliçe adetleri ve prim tutarlarında yıllar itibariyle bazı farklılıklar olduğu görülmektedir. Özellikle 2005 yılında meydana gelen deprem sayısındaki artış nedeniyle (Bingöl-Karlıova, Çorum, Tokat-Reşadiye, Ankara-Bala, vb.) bu yıldan itibaren sigortalılık oranında genel bir artış durumu söz konusu olmuştur. Sonrasında 2010 yılında poliçe sayısında nispi olarak küçük bir azalma 81 yaşanmış, ancak 2011 ve 2014 yılları arasında poliçe sayılarında yaklaşık %10 oranında artışlar söz konusu olmuştur (Hazine Müsteşarlığı, 2016:66). Ülkemizde 23 Ekim 2011 günü meydana gelen Van-Erciş merkezli 7.2 büyüklüğündeki ve 9 Kasım 2011 günü meydana gelen Van-Edremit merkezli 5.2 büyüklüğündeki depremlerin kişilerin ZDS yaptırma eğilimine etkisi de dikkat edilmesi gereken bir husustur (https://www.afad.gov.tr/tr/2385/Van-Depremi-Hakkinda, 05.09.2017). Ülkemizde yıllar itibariyle meydana gelen depremler ve ödenen tazminat tutarları Tablo-3’te yer almaktadır. Tablo 3- Yıllar İtibariyle Meydana Gelen Depremler ve Ödenen Tazminatlar (2000-2016) Depremin Oluş Yılı 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 Toplam Deprem Sayısı 1 17 21 20 31 41 23 42 45 37 37 42 56 23 37 32 18 523 Dosya Sayısı 6 336 1.558 2.504 587 3.488 500 995 481 268 457 7.889 1.666 175 836 292 131 22.169 Ödenen Tazminat Ortalama Tazminat 23.022 126.052 2.284.835 5.203.990 768.927 8.119.871 1.303.673 1.381.599 558.849 525.174 739.768 139.037.776 5.709.169 763.735 2.345.947 945.416 777.153 170.614.956 3.837 375 1.467 2.078 1.310 2.328 2.607 1.389 1.162 1.960 1.619 17.624 3.427 4.364 2.806 3.238 59.332 7.696 Kaynak: Hazine Müsteşarlığı, Sigortacılık ve Bireysel Emeklilik Sektörleri Faaliyet Raporu, 2016, s. 67. Tablo-3’te yıllar itibariyle gerçekleşen depremler ve ödenen tazminat tutarları yer almaktadır. Tablodan da görüleceği üzere 2000 yılından bu yana ZDS kapsamında yaklaşık 171 milyon TL tazminat ödemesi gerçekleştirilmiştir. Bu tazminat tutarının yaklaşık %82’si ise 2011 yılında meydana gelen depremlere, özellikle Van’da meydana gelen depremlere ilişkindir. Benzer şekilde 2005 yılında da tazminat ödemeleri diğer yılların üzerinde seyretmiştir (Hazine Müsteşarlığı, 2016:67). 5. Araştırmanın Yöntemi Çalışmada, 2016 yılına ait Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık ve Bireysel Emeklilik Faaliyetleri Hakkında Raporu’nda yer alan, aynı zamanda yukarıda da tablolar şeklinde gösterilen verilerden faydalanılmıştır. Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK)’nun www.dask.gov.tr. internet adresinde güncel veriler yayınlanmaktadır. Ancak çalışmanın bütünlüğü ve 2016 yılının sonuna kadar verilerin tamamının olması sebebiyle Faaliyet Raporu tercih edilmiştir. Yöntem olarak korelasyon analizinin tercih edilmesinin nedeni ise iki ve daha çok değişken arasındaki ilişkinin gösteren bir analiz olmasıdır. Veriler SPSS isimli paket programdan faydalanılarak değerlendirilmiş ve çeşitli bulgulara ulaşılmıştır. 6. Araştırma Bulguları Araştırma sonucunda elde edilen bulgular ve değerlendirmeler aşağıda yer almaktadır. 6.1. Meydana Gelen Deprem Sayısı ile Dosya Sayısı Arasındaki İlişkinin İncelenmesi 82 Meydana gelen deprem sayıları ile ZDS üzerinden açılan hasar talebi dosyaları arasında %50,8 ile p=0,05 düzeyinde anlamlı, orta dereceli korelasyon bulunmaktadır. İlişki düzeyinin daha yüksek olması beklentisi söz konusu olmakla birlikte, buradan deprem sayısı ile dosya sayısı arasında bir bağlantı olmasına rağmen bu ilişki beklenen kadar güçlü değildir şeklinde bir yorum çıkabilir. Bunun nedeni olarak ise ülkemizde oluşan depremlerin sayısından ziyade şiddeti, bir başka deyişle yıkıcı bir deprem olup olmamasının önemli olduğu sonucuna varılabilir. Elimizde depremlerin şiddetini içeren bir veri seti bulunmadığından dolayı, deprem şiddeti ile açılan dosya sayısı arasındaki korelasyon değerlendirilememiştir. 6.2. Deprem Sayıları ile Bir Sonraki Yıl Yapılan Poliçe Sayılarının Karşılaştırılması Yıllar itibariyle meydana gelmiş deprem sayılarının bir sonraki yıl yapılan ZDS poliçe sayısı ile ilişkisi incelenmiştir. Beklenen iki değişken arasında ilişki olmasıdır. Deprem sayısı ile poliçe sayısı arasında p=0,05 anlam düzeyinde %55 oranında, orta dereceli bir ilişki vardır denilebilir. Bir önceki yılda oluşmuş depremler insanların bir sonraki yıl yaptırdığı ZDS poliçeleri arasında bir ilişki tespit edilmiştir. 6.3. Deprem Sayısı ile Ödenen Tazminatlar Arasındaki İlişki Ülkemizde meydana gelen deprem sayıları ile ödenen tazminatlar arasındaki ilişki incelendiğinde ise anlamlı bir ilişki bulunamamıştır (0,05 anlam düzeyinde). Bu sonuç ilginç olmakla beraber ülkemizin deprem kuşağında olması nedeniyle, verilerden de görüleceği üzere, her yıl belli sayıda deprem meydana gelmektedir. Fakat depremlerin sayısından ziyade şiddetinin (gücünün) ve yıkıcılığının tazminat ödemelerinde belirleyici olduğu düşünülebilir. Bunu inceleyecek bir veri elimizde bulunmamaktadır. Yine de veriler incelendiğinde 2011 yılında gerçekleşen Van Depremi’nden sonra tazminat taleplerinde ve ödenen tazminatlardaki artış bize bu konuda ipucu vermektedir. 7. Sonuç ve Öneriler Deprem, hasar potansiyeli ve sonuçları açısından en önemli risklerden biridir. Ülkemiz 1999 yılında deprem riskini en gerçek haliyle yaşamış, birçok insan hayatını kaybetmiş ve ekonomi olarak önemli derecede etkilenmiştir. Ülkemiz, topraklarının büyük kısmında aktif fay hatları olan ve deprem hareketliliği açısından da son derece aktif bir konumda yer almaktadır. Bu nedenle deprem ile ilgili yapısal önlemler ve olası bir depremden sonra hayatın bir an önce olağan akışına dönmesine yardımcı olması açısından sigorta güvencesi oldukça önemlidir. Ayrıca depremlerin ekonomik etkileri de göz önünde bulundurulduğunda sigortanın önemi ön plana çıkmaktadır. Yapılan istatiksel analizler sonucunda; meydana gelen deprem sayıları ile ZDS üzerinden açılan hasar talebi dosyaları arasında anlamlı ve orta dereceli bir ilişki söz konusu olduğu, meydana gelmiş deprem sayılarının bir sonraki yıl yapılan ZDS poliçe sayısı arasında orta dereceli bir ilişki bulunduğu ve ülkemizde meydana gelen deprem sayıları ile ödenen tazminatlar arasındaki ilişki incelendiğinde ise anlamlı bir ilişki bulunamadığı sonuçlarına 83 ulaşılmıştır. Özellikle meydana gelen depremler ile sigorta yapma eğilimi arasında orta dereceli bir ilişki olması ilginç bir durumdur. Genel olarak beklenen durum ise bu ilişkinin güçlü olması gerektiği yönündedir. Ülkemizde ZDS ile ilgili sigortalılık oranı yaklaşık olarak % 45-50 civarındadır. Bina sayısı ve depremlerin etkileme alanları göz önünde bulundurulduğunda ve bu sigortanın zorunlu bir sigorta olduğu da dikkate alınırsa, bu oran düşük olarak değerlendirilebilir. Ekonomik açısından önemli bir konumda bulunan Marmara Bölgesi’nde de sigortalılık oranı % 55 civarında olup, bu oran ülke ortalamasının biraz üzerindedir. Genel olarak yaklaşık 17,5 milyon konutun 7,5-8 milyonluk kısmında ZDS poliçesi bulunmaktadır. Sigortalı konut sayısını arttırmak için poliçe yaptırılmasının zorunlu tutulması önemli bir yaklaşımdır. Kamu otoritesi yasal düzenleme ile sigorta yaptırılmasını zorunlu bir hale getirse de, uygulamada zorunlu sigorta etkisi fazlaca hissedilmemektedir. Çünkü zorunluluğu destekleyen yaptırımlar poliçe olmadığı takdirde tapu dairelerinde işlem yapılaması ile elektrik, su, telefon, doğal gaz gibi alt yapı hizmetleri için sözleşme yaparken ZDS poliçesi istenmesidir. Genelde de kredi bağlantısı yoksa tapu işlemleri ve diğer sözleşmeler için yaptırılan poliçeler sonunda tekrar yenilenmemektedir. Bazı yeni yaptırımlara ile örneğin emlak vergisi öderken, gayrimenkul kira sözleşmesi düzenlerken, ikamet değişiklikleri kayıtları değiştirirken ZDS istenmesi sigortalılık oranını arttırıcı etki yapabilir. Ancak temelde kişilerin sigorta bilincini arttırmaya yönelik uygulamaların daha faydalı olacağı düşünülmektedir. Kaynakça Alpay, T. (2001). Temel Sigortacılık Bilgileri ve Uygulamalı Hasar Yönetimi. İstanbul: Yüce Yayımları. Athavale, M., and S.M. Avila. (2011), “An Analysis of the Demand for Earthquake Insurance,” Risk Management and Insurance Review, Vol. 14, No. 2, pp. 233–246. Baştürk, F. H. (2013). Hayat Dışı Sigortalar, A. Afşar (ed.), Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları. Bolin, R., and L. Stanford. 1(998), “The Northridge Earthquake: Community-based Approaches to Unmet Recovery Needs,” Disasters, Vol. 22, No. 1, pp. 21–38. Marshall, D. (2017. The California Earthquake Authority. Discussion Paper. Wharton University. Güngör, İ. (2011). Zorunlu Deprem Sigortası Uygulaması. 1. Türkiye Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı. ODTÜ, Ankara, 11-14 Ekim. Gürlek, Y. (2006). Türkiye’de ve Dünyada Deprem Sigortacılığı. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. Okura, M., Nozaki, H. And Iwase, K. (2014), “Observations on the Segmentation of Earthquake Insurance in Japan”, International Journal Of Business, 19(4), pp. 312-321. Petseti, A. And Nektarios, M. (2012), “Proposal for a National Earthquake Insurance Programme for Greece”, The Geneva Paper, 37, pp. 377-400. Yunak, H. (2002). Zorunlu Sigorta Türleri. Milli Reasürans T.A.Ş., İstanbul. Hazine Müsteşarlığı (2015). Türkiye’de Sigortacılık ve Bireysel Emeklilik Sistemi Hakkında Rapor. Ankara. Hazine Müsteşarlığı (2016). Türkiye’de Sigortacılık ve Bireysel Emeklilik Sistemi Hakkında Rapor. Ankara. 6305 Sayılı Afet Sigortaları Kanunu, http://www.dask.gov.tr/mevzuat-587Sayili-kanun.html, 23.08.2017 Zorunlu Deprem Sigortası Genel Şartları, https://www.dask.gov.tr/mevzuat-genel-sartlar.html, 24.08.2017 Zorunlu Deprem Sigortası Tarife ve Talimat Tebliği, http://www.dask.gov.tr/mevzuat-tarife.html, 24.08.2017 https://www.sciencedaily.com/terms/earthquake.htm, 23.08.2017 http://www.koeri.boun.edu.tr/sismo/Personel/comoglu/depremnedir/index.htm, 25.08.2017 Lisa Wald, https://earthquake.usgs.gov/learn/kids/eqscience.php, 23.08.2017 https://www.afad.gov.tr/tr/2385/Van-Depremi-Hakkinda, 05.09.2017 www.dask.gov.tr www.tsb.org.tr 84 GENEL SAĞLIK SİSTEMLERİ VE ÖZEL SAĞLIK SİGORTASI UYGULAMALARI M elte m B a l ka nl ı Ax a Si go r ta A. Ş. Pro f. Dr. S e rp il C ula B aş ke n t Ü ni ver s ite s i Öz Toplumun sağlıklı bireylere sahip olması, toplumların gelişmesinde en önemli konu olduğu için sosyal güvenlik kavramı içerisinde sunulan sağlık hizmetleri uygulamaları önemli yer tutmaktadır. Sağlık hizmetleri ciddi bir finans kaynağı da gerektirdiği için birçok yönü ile ele alınması gereken konular arasındadır. Çalışmamızda sosyal güvenlik kapsamında ülkemizde sunulan sağlık hizmetlerine yer verilmiş ve Dünya’daki örnekler ile uygulama farklılıkları aktarılmıştır. Sağlık sigortasında kamu uygulamaları yanı sıra özel sağlık sigortacılığı da ele alınarak, her iki sigortanın ayrı ya da birlikte kullanım durumları incelenmiştir. Özel sağlık sigortacılığında uygulamalar; risk kabul durumları, teminat tanım ve içerikleri ile iletilmiştir. Türkiye’deki sigorta şirketlerinden prim üretim sıralamasında ilk dörtte olan sigorta şirketlerinin özel şartları ile sektör uygulamaları da aktarılarak genel ve özel sağlık sigortası kullanıcılarına ve meslek olarak sigortacılığı seçmiş olup sağlık sigortası satışı yapan kişilere genel hatlarıyla ürün, sistem ve içerik hakkında bilgi verilmektedir.Çalışmamızın sonucu olarak; genel sağlık sisteminin, özel tamamlayıcı sağlık sigortaları ile kapsamının genişletilebileceği ile ülke modellerinin, sağlık finansmanlarına ve sağlık bütçelerine göre belirlemelerinin gerekliliği belirtilmiştir. Sağlık sigortaları bir bütün olduğu için bu konuda çalışmalar yapılırken sosyal sağlık sistemi, özel sağlık sigortacılığı ve dünya örnekleri detaylı incelenmeli ve sağlık reformlarına açık olmaları ifade edilmektedir. Anahtar Kelimeler Sosyal Güvenlik, Özel Sağlık Sigortası, Tamamlayıcı Sağlık Sigortası, Sağlık Sistemleri, Katılım Payı, Teminat 1 .G ir iş Tarih boyunca insanlar, kendilerini ve ailelerini yaşamlarında karşılaşacakları olası risklere karşı güvence altına alma ihtiyacı hissetmişlerdir. Bu istekleri sosyal güvenlik kavramını geliştirmiş ve insanlara sunulacak sosyal hakları gündeme getirmiştir. Her toplumda devletler vatandaşlarının temel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik uygulamalar bütünlüğü oluşturmaktadır. Sosyal güvenlik kavramı, kişilerin doğumundan ölümüne kadar sağlık giderleri ile ilgili her türlü haklarından, çalıştıkları ve emekli oldukları dönemlerdeki haklarına kadar birçok uygulamayı içinde barındırmaktadır. Toplumun sağlıklı bireylere sahip olması, toplumların gelişmesinde en önemli konu olduğu için, sunulan sağlık hakları da sosyal güvenlik içerisinde birinci sırayı almaktadır. Ülkeler sundukları sağlık hizmetlerinde çok iyi planlamalar yapmalıdır. Sağlık hizmetleri ciddi bir finans kaynağı da gerektirdiği için toplumlar incelendiğinde, ilk günden bugüne kadar sürekli sağlık ihtiyaçlarının karşılanması konusunda kendisini geliştirmekte, reformlar yapmakta, diğer ülke model uygulamalarını denemektedirler. Ülkemizde de sağlık hizmetleri incelenerek, hizmetlerin finansman nedeniyle yetersizliği, koruyucu sağlık hizmetleri için uygulamaların istenilen seviyede olmaması, hizmetlerin sunumunda problemler olması nedeniyle, sorunların giderilmesi için Genel Sağlık Sigortası (GSS) modeli oluşturulmuştur. Bu model ile amaç, kişilerin daha kaliteli hizmet almalarını sağlamak, aile hekimliği uygulamaları getirilerek kişilerin sağlıklarını denetim altında tutmak ve gereksiz sağlık harcamalarının önüne geçmek ve finansman yetersizliğini azaltabilmektir. Ancak her ne kadar iyileştirmeler olsa da, finansman konusu ciddi bir konu olduğu için yetersiz kaldığı noktalar devam etmektedir. Bu sebeple diğer ülke uygulamalarında olduğu gibi kamu ve özel sektör birlikte hareket etmeleri gündeme gelmiştir. Özel sektör sağlık sigortası sunucuları, Hazine Müsteşarlığı’nın genel çerçevesini belirlemiş olduğu şartla, GSS’ tamamlayıcı olarak, yeni ürünler geliştirmişlerdir. Bu ürünler ile amaç, kişilerin daha konforlu hizmet almalarını ve devlet hastaneleri yanı sıra özel hastanelerin de tüm bireylere hizmet sunabilmesine imkan sağlamaktır. GSS’nin özel hastanelerde kullanılması durumunda alınan fark ücretlerinin, özel sağlık sigorta şirketleri tarafından sunulan Tamamlayıcı Sağlık Sigortaları (TSS) ile karşılanması sayesinde, orta gelirli kişiler tarafından da özel hastaneler tercih edilmeye başlanmıştır. Hiçbir sosyal sigorta sistemi, tüm sağlık risklerini karşılama durumunda olamamaktadır. Böyle bir durumda kişiler karşılanmamış kısımlar için ya kendi imkanları ile ödemeleri yaparak risklerinin finansmanını sağlamakta ya da riski paylaşarak özel sigorta yoluyla sağlık riskleri için oluşan giderleri en üst düzeyde teminata almaktadırlar. Kimi TSS uygulamaları tamamen GSS’nin karşılamadığı durumlarda teminat veriyorken, kimi uygulamalar ise oluşan 85 fark faturaları için teminat vermektedir. Her ülkenin, sigorta sektörü gelişmişliği, sosyal güvenlik sistemi uygulamalarına göre bu durum değişiklik göstermektedir. TSS uygulamasının tüm ülkelerin GSS modelinde yer alması, GSS sisteminin devamlılığı için önem arz etmektedir. Tamamlayıcı sigortalar olmaz ise, özel hastanelerde fiyatların yüksekliği nedeniyle tercih edilemeyecek ve devlet hastanelerindeki yığılmalar devam edecek, bu yığılmaların etkisi ile hizmet kalitesi olumsuz etkilenerek sağlık sisteminde ileriye gidiş olamayacaktır. Bu sebeple kamu ve özel sektör birlikteliği önem arz etmektedir. Ancak kamu ve özel sektör birlikteliği için, doğru ürünler sunulması ve ürünlere alan kişilere aktarımların doğru yapılması, memnuniyet ve beklentileri karşılaması için çok önemlidir. GSS ve TSS detaylı olarak incelenip, içeriklere hâkim olunmalıdır. 2 .Yö nt e m Konu araştırma literatür taraması ile yapılmıştır. Türkiye’de sosyal güvenlik sisteminin sunduğu sağlık hizmetleri, özel sağlık sigortacılığı ve Dünya’daki genel sağlık uygulamaları hakkında bilgi verilmesi adına yazılı kaynaklar taranmıştır. Bilgiler elektronik kaynak taraması yapılarak, konu hakkında yazılan tezler, kitaplar, makaleler, ilgili yönetmelikler ve resmi istatistiki datalar okunarak toplandı. 3. Bulgular Sosyal güvenlik; gelirleri faklı kişilere belirli sosyal riskler (iş kazası, hastalık, analık, malullük, yaşlılık, ölüm, işsizlik) karşısında, gelir ve sağlık güvencesi sağlama görevini yerine getiren uygulamalar topluluğudur.1 Türkiye’de Sosyal Güvenlik Sistemi, Türkiye Cumhuriyeti Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından organize edilmektedir. Sosyal Güvenlik Kurumu amaçlarını; değişen sosyal güvenlik ihtiyaç ve risklerine karşı toplumu güvence altına alarak güvenilir, kaliteli ve yenilikçi bir anlayışla sürdürülebilir sosyal güvenlik hizmeti sunmak olarak açıklamaktadır. Sosyal Güvenlik Hizmetlerinden en önemlilerinden biri toplumun tüm bireylerine sunulan Genel Sağlık Sigortasıdır. “Genel sağlık sigortası (GSS) kişilerin ekonomik gücüne ve isteğine bakılmaksızın, ortaya çıkacak hastalık riskine karşı, toplumun bütün fertlerinin sağlık hizmetlerinden eşit, ulaşılabilir ve etkin bir şekilde faydalanmasını sağlayan sağlık sigortasıdır” (T.C. Sosyal Güvenlik Kurumu, 2013). GSS sistemi, primli ve primsiz herkesin dahil olduğu zorunlu bir sistemdir. Mevcut çalışan sigortalılar, gelir/aylık alanlar, hak sahipleri ve bakmakla yükümlü olunan kişiler GSS kapsamında değerlendirilmektedir. Çalışanlar, özel sektör de ya da kendi adına bağımsız olarak ya da kamu görevlisi olarak çalışsın, çalışmaya başladıktan sonra çalışan kişi adına 30 gün prim bildirimi ve ödemesinden sonra sağlık yardımı almaya hak kazanmaktadır. Ancak kendi adına çalışan sigortalıların 60 gün ve daha fazla prim borcu varsa bu borcu ödemeleri ya da borçlarını tecil ve taksitlendirmelidir. Aksi durumda sağlık güvencesinden faydalanamazlar. Kız çocukları, evleninceye kadar bakılmak durumunda oldukları için anne ve babalarından sağlık yardımı almaya devam edeceklerdir. Erkek çocuklarında ise 18 yaşını, lise ve dengi öğrenim görmesi halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim görmesi halinde 25 yaşını doldurmamış ve evli olmayan çocukları anne ve babalarından sağlık yardımı almaya devam edeceklerdir. Ayrıca çalışma gücünü en az % 60 oranında yitirdiği kurum sağlık kurulu tarafından tespit edilen evli olmayan çocuklar, yaşına bakılmaksızın anne ve babalarından sağlık yardımı almaya devam edeceklerdir. GSS, sigortalıların ve bakmakla yükümlü oldukları kişilerin hastalanmaları durumunda sağlıklarına kavuşmaları, iş kazası ve meslek hastalığına yakalanmaları durumunda tedavi edilmelerinde gereken tüm sağlık hizmetlerinin karşılanması için sağlanan tüm hizmetler GSS kapsamını oluşturmaktadır. Koruyucu sağlık hizmetleri, bir hastalığın teşhis ve tedavisi için hekim tarafından gerekli görülen sağlık hizmetleri, analık haline ilişkin sağlık hizmetleri, ağız ve diş sağlığına ilişkin sağlık hizmetleri, acil sağlık hizmetleri, tüp bebek tedavisi, teşhis ve tedaviler için gerekli olan kullanılacak ilaç, tıbbi malzeme, kan ve kan ürünleri, kemik iliği ve aşılar, yurt dışı tedaviler, trafik kazalarına ilişkin sağlık hizmetleri GSS kapsamında olan hizmetlerdir. Bu hizmetlerin yanı sıra, estetik amaçlı yapılan her türlü sağlık hizmetleri, Sağlık Bakanlığınca izin veya ruhsat verilmeyen sağlık hizmetleri, Sağlık Bakanlığınca tıbben sağlık hizmeti olduğu kabul edilmeyen sağlık hizmetleri gibi karşılamadığı hizmetlerde bulunmaktadır. GSS kapsamında Sosyal Güvenlik Kurumu, ayakta ve yatarak tedavi hizmeti veren resmi ve özel sağlık hizmeti sunucuları, serbest eczaneler, Optisyenlik müesseseleri ile sözleşme yapmaktadır. Sözleşme yapılmış olan her kurum sigortalılara hizmet vermek durumundadır. Acil durumda sözleşmesiz bir sağlık merkezine gidildiğinde, eğer acil durum SGK tarafından da acil olarak kabul ediliyorsa, SGK tarafından masraflar ödenir. Acil durumlarda sözleşmeli ya da sözleşmesiz tüm kurumlar kişilerden hiçbir fark ücreti talep edemezler. Kişilerin gereksiz sağlık hizmetleri kullanımını engellemek için katılım payı uygulanmaktadır. GSS kapsamında, ayakta tedaviler, diş hekim muayeneleri, ayakta tedavide kullanılan ilaçlar, tüp bebek tedavisi ve vücut dışında kullanılan ortez, protezler için katılım payı uygulaması vardır. Örneğin; Tablo 3.1.’de görüleceği üzere, katılım payları özel ve resmi kurumlara göre farklılık göstermektedir. 1 İş ve Sosyal Güvenlik Mevzuat-Bilgi-Kültür-Haber Platformu Ekim 2016. http://www.isvesosyalguvenlik.com/sosyalguvenlik-ne-demektir/›. 86 Tablo 3.1. SGK Muayene Katılım Payları Tablosu Ayakta Muayene Katılım Payı Resmi Kurum 6 TL Özel Kurum 15 TL 10 gün içinde aynı branşta farklı hizmet sunucusuna başvuru durumunda katılım payı 11 TL (katılım payına 5 TL ekleniyor) 20 TL (katılım payına 5 TL ekleniyor) İngiltere, Fransa, Belçika, Almanya ve Hollanda’da Genel Sağlık Sigortası uygulamaları hakkında kısaca bilgi verilebilir. İngiltere Sosyal Güvenlik ve Sağlık Hizmetleri finansmanını “Genel Vergiler ve Genel Bütçe”den karşılamaktadır. Bu sisteme Beveridge sistemi denilmektedir. Sistemin amacı tüm vatandaşlarını sosyal sağlık kapsamına almaktır. Bunun üzerine İngiltere’de National Health Services ( NSH ) ( Ulusal Sağlık Hizmetleri ) teşkilatı kurulmuştur. Bu kuruluşla birlikte İngiltere sağlık hizmetlerinin bir çoğunu vatandaşlarına ücretsiz olarak sunabilmekte ve tüm vatandaşları NHS kapsamına girmektedir. Kişiler acil durumları dışında kayıtlı oldukları aile hekimlerinden sevkleri olmadığı sürece ikinci ve üçüncü sağlık merkezlerinden faydalanamamaktadırlar. Sağlık harcamaları finansmanının %76’sı genel vergilerden, %18’lik bölümü ise çalışanlardan alınan ulusal sigorta katkı payından oluşmaktadır. Fransa sağlık sistemi vergilerle ve isteğe bağlı tamamlayıcı hastalık sigortaları (özel, vakıf) ile desteklenen ulusal sosyal sigorta sistemi üzerine kuruludur. Kişiler prim ödemelerini yaparak sisteme dahil olmaktadırlar ancak maddi imkanları yetersiz olanlar için prim ödeme zorunluluğu bulunmamaktadır. Fransa sosyal sigorta sistemi, İngiltere'deki Beveridge sisteminde olduğu gibi herkesin benzer haklardan yararlanmasını amaçlayan bir sistemdir. Hizmet sunumu kamu ve özel sektör tarafından sağlanmaktadır. Hizmetler hekimler, dispanserler ve hastanelerden alınmaktadır. Hastaneler ya kamuya kar amacı gütmeyen kuruluşlara ya da özel sektöre aittir. Belçika’da sağlık sisteminin temelini sosyal sigorta fonları ile desteklenen sosyal güvenlik kapsamında sunulan sağlık sigortası oluşturmaktadır. Toplumun yüzde 100’e yakını bu sigorta kapsamındadır. Belçika’da çalışan herkesin gelirinin belli bir kısmı sosyal güvenlik fonuna aktarılmaktadır. Devlet tarafından sunulan sağlık hizmetleri kar amacı gütmeyen mutual olarak adlandırılan kuruluşlar tarafından organize edilmektedir. Bireyler sağlık hizmetleri için öncelikli olarak pratisyen hekimlere başvurmaktadırlar. Rahatsızlık konuları için pratisyen hekim yetersiz kalıyorsa, hekimin sevk etmesi ile uzman doktor ya da hastaneye gidebilmektedirler. Almanya’da sağlık hizmetleri temel olarak Yasal Sağlık Sigortası (GKV) ve Özel Sağlık Sigortası (PKV) sistemleri ile ikili sistemin etkisindedir. Tamamen karma bir sistem uygulanmaktadır. GKV yardımlaşma prensibi üzerine kurulmuştur. Tüm sigortalılar gelirlerine göre aynı oranda katkı payı ödemektedirler. Bu sistem içerisinde hastalık sigorta fonları devletin dışında, bağımsız organizasyonlar tarafından da takip edilmektedir. Almanya’da Bismarck Modeli Sağlık Sigortası vardır. Sistemin finansmanı esas olarak sigorta primleridir. Zorunlu katkı payları alınır, sigorta kurumlarında toplanır. Nüfusun yüzde 90’ı sosyal sağlık güvencesi altındadır. Nüfusun bir kısmı ise ya sadece özel sigorta ya da kamu sigortasına ek olarak özel sigorta altındadır. Hollanda’da 2006 yılında yapılan sağlık reformları ile özel olarak düzenlenmiş bir sağlık sistemi bulunmaktadır. Nüfusun yaklaşık yüzde 100’ü sosyal sağlık hizmetinden faydalanmaktadır. Reformlar ile sosyal güvenlik kapsamında sunulan sağlık sigortaları ve özel sağlık sigortaları biraraya getirildi. Hollanda’da özel sosyal sağlık sigortası kavramı oluşturuldu. Tamamlayıcı ve uzun süreli bakım sigortaları ile üç farklı sigorta türü oluşmuştur. Genel Sağlık Sigortaları yanı sıra isteğe bağlı alınabilen Özel Sağlık Sigortaları da bulunmaktadır. Özel sağlık sigortası bireylerin isteğe bağlı olarak sigorta şirketlerinden belirli prim karşılığı, olası hastalık risklerini teminat altına almak için aldıkları sigorta türüdür. Sağlık sigortaları 1 yıllık olarak düzenlenir. Poliçe teminatı, sözleşmede aksine hüküm yoksa sağlık sigortası genel şartlarında belirtildiği gibi öğlen saat 12.00 da başlayıp, öğlen saat 12.00 da bitmektedir. Özel Sağlık Sigortaları yatarak veya yatarak + ayakta tedavi teminatlı olarak satın alınabilmektedir. Yatarak tedavi teminatı ana teminattır. Bu sebeple sigortalılar yatarak tedavi teminatlı poliçeleri ya da yatarak + ayakta tedavi teminatlı poliçeleri alabilirler. Sadece ayakta tedavi alma seçenekleri bulunmamaktadır. Her sigorta şirketinin kendine özgü, genel şartlara aykırı olmamak üzere, bireysel sağlık sigortaları için teminat plan ve şartları bulunmaktadır. Poliçeler sigorta şirketlerinin anlaşmalı olduğu kurumlarda geçerli olduğu gibi, anlaşmasız olduğu kurumlarda da belli ödeme oranları ile kullanılabilmektedir. Limitsiz olan teminatlar için; anlaşmasız kurum/doktor ödemeleri belli oran ve limit dahilinde karşılanmaktadır. Bu tutarlar için şirketler TTB (Türk Tabibler Birliği) birim fiyatları üzerinden ödeme koşullarını belirtirler ( örnek : TTB*1; TTB*2 gibi ). Her sigorta branşında olduğu gibi, özel sağlık sigortalarında da risk primi hesabı önem arz etmektedir. Serbest tarife ile her sigorta şirketi primlerini kendileri belirleyebilmektedirler. Primler sigortalıların yaş, cinsiyet, ikamet ettikleri 87 il, meslek sınıflarına göre hesaplanırken, sigorta şirketleri kendi portföy büyüklükleri ve portföylerindeki risk dağılımlarına göre değişiklik göstermektedir. Sigortalıların yaş, cinsiyet, meslek, ikamet ettikleri il gibi dış faktörlere bakılarak objektif rizikolar belirlenir. Objektif rizikolar içerisinde prime en etkisi olanlardan birisi yaş’dır. Sigortalanacak kişi ne kadar yaşlı olursa, hastalanma riski de o kadar artmaktadır. Bu sebeple yaş arttıkça primlerin arttığı görülmektedir. Sağlık sigortaları beyana dayalı bir ürün olduğu için doğru bilgilendirme önem arz etmektedir. Sigortalılar tarafından eksik/yanlış bilgi verildiği tespit edilirse sigorta şirketinin sözleşmeyi feshetme, ara dönemde rahatsızlık konusu için muafiyet koyma hakkı bulunmaktadır (bkz. Sağlık sigortası genel şartları Madde 6) Objektif riskler yanı sıra sübjektif riskler de önem arzetmektedir. Sigorta şirketleri sübjektif risklerin değerlendirmesi için sigortalı adaylarından başvuru formu doldurulmasını istemektedirler. Formlarda, kişilerin boy kilo bilgileri, alkol sigara kullanım durumları,, herhangi bir rahatsızlıkları olup olmadığı, ailesinde genetik bir rahatsızlık olup olmadığı gibi durumlar sorgulanmaktadır. Soruların cevaplarına göre risk değerlendirmesi yapılarak, sigorta şirketi kişileri poliçe kabul koşullarını iletmektedir. Poliçe iptalleri; 23.10.2013 tarihli “Özel Sağlık Sigortaları” yönetmeliğinde belirtildiği üzere, sigorta ettiren ve sigortalı, sözleşme tanzim tarihinden itibaren otuz gün içerisinde iptali talep edebilir. Bu süre zarfında, sigortalı herhangi bir tazminat ödemesi almadı ise, poliçe primi şirket tarafından beş iş günü içerisinde sigortalıya iade edilmektedir. Otuz günden sonra talep edilirse, prim iadesi, şirketin hak etmediği prim gün esaslı hesaplanarak iade edilir. Sigorta ettirenin vefatı durumunda kanuni varislerin vereceği muvafakatname ile sigorta ettiren değiştirilerek sözleşme devam ettirilebilir. Kanuni varislerin sözleşmenin devamını kabul etmediği durumda, şirketin hak etmediği prim sözleşme özel şartlarına göre kanuni varislere iade edilir ve sigortalıya konu hakkında yazılı veya elektronik bilgilendirme yapılır. Sigortalının vefatı, tedavi aşamasında olursa, sigorta şirketi poliçe şartlarına göre, teminat limitleri dahilinde, vefat eden sigortalının tazminat ödemesini hastaneye ya da kanuni varislerine yapmaktadır. Sigorta süresinin sona ermesinden sonra devam eden tedaviler varsa, yine aynı yönetmelikte belirtildiği gibi sigortanın sona erme tarihinden önce sigortacı tarafından kabul edilen yatarak tedavi teminatı, sözleşme süresinin sona ermesi ve yeni bir sözleşmenin yapılmaması durumunda, asgari on gün olmak üzere özel şartlarda belirtilen süreyi ve teminat limitini aşmamak kaydıyla devam etmektedir. Sağlık tazminat ödemeleri, gelen tazminat taleplerine göre; provizyon işlemleri, anlaşmalı kurum ödemeleri ve anlaşmasız kurumlarda yapılan harcamalar nedeniyle elden hasar ödemeleri olarak gruplandırılabilmektedir. Özel sağlık sigortası; kaliteli sağlık kurumlarından hizmet alımı, sağlık hizmeti almak için uzun sıralar beklenmemesi, kullanılan teknoloji ve ekipmanın yeni olması, doktor ve hastane seçiminin sigortalıya ait olması, hastane personelinin özel olarak hasta ve yakınları ile ilgilenmesi gibi durumlardan dolayı tercih edilmektedir. Sosyal Güvenlik Sistemlerinde sağlık uygulamaları hakkında ilgi verilen ülkelerin, özel sağlık sigortalı sayısının nüfusa oranı tablo 3.2. deki gibidir. Sosyal güvenlik sisteminde sağlıktan faydalanan kişilerin nüfusa oranı yüzde 100 olan İngiltere’de özel sağlık sigortalıların nüfusa oranının ortalama 11’ler civarında olduğu görülmektedir . Tablo 3.2. Özel Sağlık Sigortalı Sayısı ve Nüfusa Oranı ( Private Health Insurance ) Tablosu Yıl Türkiye Sigortalı sayısı *1000 2010 Almanya % Sigortalı sayısı *1000 2049 2,8 2011 3419 2012 2013 2014 Belçika % Sigortalı sayısı *1000 25409 31,1 4,6 26116 4131 5,5 4304 5,6 4483 5,8 Fransa % Sigortalı sayısı *1000 8641 78,9 62027 32,5 8788 79,6 26505 33 8843 79,7 26615 33 9067 81,3 27346 33,8 9212 82,2 62095 63247 Hollanda % Sigortalı sayısı *1000 95,8 95 95,5 İngiltere % Sigortalı sayısı *1000 % 14788 89 7000 11,1 14923 89 6800 10,8 14783 88 6900 10,8 14423 85,7 6800 10,7 14281 84,5 6800 10,5 Kaynak : OECD Healthcare Coverage Statistics http://stats.oecd.org/Index.aspx?DatasetCode=INSIND# Özel sağlık sigortasının bir çeşidi olan Tamamlayıcı ve Destekleyici Sağlık Sigortaları, GSS’nin temel teminat paketi içerisinde yer almayan, yer alıp kısmen karşılanan ya da bireylerin daha yüksek standartlarda sağlık hizmeti talep ettiği durumlarda devreye giren özel sağlık sigortası türü olarak tanımlanabilir. Genel sağlık sigortalıları ve bakmakla yükümlü oldukları kişiler, TSS ürününü sunan sigorta şirketlerinden prim ödemesi yaparak bu özel sağlık sigortasını alabilir ve GSS kapsamında olan ancak ilave ücret istenilen durumlarda bu ücreti sigorta şirketinden karşılanmasını sağlayabilirler. Tamamlayıcı Sigorta ile ilgili usul ve esaslar Hazine Müsteşarlığı tarafından belirlenmektedir. Bu sigorta ile ilgili olarak, 5510 sayılı Genel Sağlık Sigortası Kanunu kapsamında, sağlık hizmetlerinden yararlananların ödemekle yükümlü oldukları katılım payları özel sigorta şirketleri tarafından ödemeye konu olamamaktadır. Özel sigorta şirketleri, kurumca finansmanı sağlanamayan sağlık hizmetlerine ait bedelleri, ilave talep edilen ücretleri, otelcilik gibi hastadan alınabilecek tutarları, Sağlık Uygulama Tebliğ fiyatları 88 üzerinde kalan tutarları TSS konusu yapabilirler. Tamamlayıcı ve destekleyici özel sağlık sigortası ürünleri 23 Ekim 2013 tarihinde Hazine Müsteşarlığı tarafından yayınlanan Özel Sağlık Sigortaları Yönetmeliği’nin 18. Maddesine göre düzenlenmektedir. Türkiye’de TSS, 28 Haziran 2012 tarihli 2012 / 25 Genelge ile içeriğinin neler olacağı belirlenmesi sonrasında, sigorta şirketlerince ürün oluşturulmaya başlanmıştır. Genelge’de GSS’nin temel paketi içerisinde yer almayan sağlık tazminat taleplerinin de ürün içeriğinde olabileceği ancak, sigorta şirketleri henüz yeni olan bu üründe belki riskleri görebilmek adına ürün özel şartlarında, bu taleplerin karşılanmayacağını belirtmektedir. Halihazırda sigorta şirketleri bu ürün ile SGK ile anlaşmalı özel kurumlarda hizmet almak isteyen sigortalıların, SGK’sını kullanması durumunda hastanelerin talep ettikleri ilave ücretler için teminat vermektedir. SGK kullanımı sonrası devreye giren ürün olduğu için, sigorta şirketlerinden TSS alacak olan kişilerin, SGK’da sağlık güvencesini kullanabiliyor olması önemlidir. Aksi durumda bu özel TSS kullanılamamaktadır. Ürünü kullanabilmenin diğer önemli iki şartı ise, hizmet alınan sağlık kurumunun SGK ile anlaşması olması ve SGK ile anlaşması olan kurumların sigorta şirketi ile bu ürün özelinde de anlaşması olması gerekmektedir. TSS poliçeleri 1 yıllık olarak düzenlenmektedir. Poliçede yazılı olan başlangıç ve bitiş tarihleri arasındaki zamanı kapsamaktadır. TSS teminatları da diğer özel sağlık sigortaları gibi yatarak tedavi teminatlı ya da ayakta + yatarak tedavi teminatlı olmaktadır. Yatarak tedavi teminatı; cerrahi ve dahili yatışlar, yoğun bakım, radyoterapi, kemoterapi, diyaliz, küçük müdahale, evde bakım, suni uzuv, koroner anjiografi gibi teminatları içermektedir. Ayakta tedavi teminatı ise; doktor muayene, laboratuvar hizmetleri, görüntüleme ve tanı yöntemleri, ileri tanı yöntemleri ve fizik tedavi teminatlarından oluşmaktadır. Teminatların kullanılabilmesi için; sigortalının SGK ile anlaşmalı olan kuruma gitmesi, hastanede işlem görülecek olan doktorun da SGK ile anlaşması olması, SGK ile anlaşmalı olan kurumun sigorta şirketi ile TSS’de ve tedavi görülecek branşda anlaşmalı olması gerekmektedir. Poliçe kullanımı Türkiye sınırları içerisinde geçerlidir. SGK ile birlikte devreye giren ürün olduğu ve kurumların SGK ve sigorta şirketi ile de anlaşmalı olması gerektiği için Yurtdışı teminatı bulunmamaktadır. Örnek olarak, İngiltere, Fransa, Belçika, Almanya ve Hollanda’daki tamamlayıcı ve destekleyici özel sağlık sigortaları hakkında da bilgi verilmektedir. İngiltere’de Tamamlayıcı ve destekleyici sağlık sigortası terimleri kullanılmamaktadır. Tamamlayıcı ürüne benzer poliçeler özel sağlık sigortası olarak sunulmaktadır. İngiltere’de, NHS sisteminde vatandaşların sağlık harcamaları karşılanmaktadır. Ancak NHS tarafından karşılanmayan ya da karşılanmasına rağmen bir kısmı için ilave ücret alınan tedaviler vardır. Bu durumlar için sigortalılar özel sağlık sigortası tercih edebilmektedir.İngiltere’de tamamlayıcı niteliğinde olan özel sigortalar, NHS sisteminin karşılamadığı giderleri teminat altına alabilmektedir. Fransa’da TSS yaygın şekilde kullanılmaktadır. Fransa da tercih edilmesinin nedeni, ilave ücretlerin yüksekliği olarak görülmektedir.Fransa sağlık sisteminde, kar amacı gütmeyen sigorta şirketleri, emeklilik poliçelerini yönetmek amacıyla kurulan tasarruf sandıkları, özel sigorta şirketleri TSS ürünü sunmaktadır. Fransa sağlık sistemi bir çok masrafları karşılamasına rağmen, fark ücretleri almaları ve özellikle koruyucu sağlık hizmetlerinin tamamı karşılanmadığı için sigortalılar tamamlayıcı sigortayı almayı tercih etmektedirler. Belçika’da özel sağlık sigortaları, sosyal güvenlik kapsamında olmayan ya da kısmen karşıladığı hizmetler için tamamlayıcı sigorta sunmaktadırlar. Bireysel sağlık sigortaları yıllık değil ömür boyu kapsayıcılık şartı ile yapılmaktadır. Genç yaşda daha yüksek prim ödenerek, yaşlılık dönemi primler için karşılık ayrılmakta ve her yıl prim artışları tüketici fiyat endeksi oranlarında arttırılmaktadır. TSS’ler maliyetin ve kapsamın tamamlanması için tercih edilmektedir. Sigorta şirketleri rekabet için sosyal sigortanın kapsamında olmayan ya da dar kapsamlı olan teminatlar için ürünler geliştirmektedirler. Belçika’da sigortalıların geçmişden gelen rahatsızlıkları varsa sigorta şirketi poliçe yapamayacağını söyleyememektedir, prim hesabını yaparak teminat sağlamak durumundadırlar. Almanya’da özel sağlık sigortaları tamamlayıcı destekleyici ve ikame edici role sahiptr. TSS sosyal güvenlik kapsamında olmayan masraflar için, destekleyici ise sosyal güvenlik kapsamında olup da ilave ücret alınan ya da tek kişilik oda gibi ayrıcalıkların sağlanmasını sağlayan durumlarda devreye girer. İkame edici sağlık sigortaları ise sosyal güvenlik kapsamında değerlendirilmeyen kişilere sunulan sigortalardır. Hollanda da tamamlayıcı adı altında değil, ek sağlık sigortası bulunmaktadır. Bu sağlık sigortaları özel sosyal sağlık sigortası kapsamında yer almayan sağlık hizmetlerini kapsamakta olduğu için ek sağlık sigortasına girmektedir. Özel sosyal sağlık sigortasının kapsamadığı bu hizmetlere diş tedavilerini, estetik operasyonları örnek gösterebiliriz. Ek sağlık sigortalarında risk analizi yapılmakta, yaşa, cinsiyete ve rahatsızlık konularına göre sigorta şirketleri primlerini belirleyebilmektedirler. Başvuruda bulunan kişilere sigorta yapma zorunlulukları yoktur. Plan ve içeriklerini belirleyebilmektedirler. 4. Tartışma Toplumların sağlıklı bireylere sahip olması, toplumların gelişmesinde en önemli konu olduğu için, bireylere maksimum sağlık hizmet sunumu devletler tarafından planlanması gereken en önemli politikaları olmalıdır. Bireyler, doğumundan ölümüne kadar olan süreç boyunca sağlık hizmetleri alma ihtiyacındadırlar. Sağlık hizmetleri 89 devletlerin kısıtlama getiremeyecekleri ciddi bir maliyeti oluşturmaktadır. Bu sebeple uygulanan sağlık politikalar için doğru analizler yapılmalıdır. Her ülke toplumunu iyi analiz etmelidir. Ortalama yaşam sürelerini belirlemeli, oluşan sağlık risklerinin istatistiklerini tutmalı, yaş gruplarına ve cinsiyetlerine göre ihtiyaçları belirlemelidir. Sağlık konusu toplumların gelişiminde en önemli konu olduğuna göre, sağlık riski oluşmasını engellemek için koruyucu sağlık hizmetleri sunumu sağlanmalıdır. Koruyucu hizmetler hastalık risklerini azaltacağı için, hem sağlık risklerindeki maliyetlerin azalmasını hem de olası risklerin önceden tespiti olacağı için önlemlerin alınmasını sağlayacaktır. Türkiye’de ve örnek olarak alınan ülkelerdeki sosyal sağlık politikalarına bakıldığında; her birinin sosyal güvenlik sistemlerine ihtiyaçlara göre reformlara gittikleri, aile hekimliği, koruyucu sağlık hizmetleri gibi sunumları belirledikleri görülmektedir. Aile hekimliği ve koruyucu sağlık hizmetleri uygulamaları ile sigortalıların ya da bakmakla yükümlü oldukları kişilerin, hastalanmalarını önlemek için önceden önlem alınması sağlanmaktadır. Türkiye’de ve çalışmaya konu olan Hollanda, Belçika, Almanya, İngiltere ve Fransa’da tüm bireylere bu hizmetler ücretsiz sunulmaktadır. Sağlık hizmetleri finansmanı, vergilerden, sigorta fonlarından, genel bütçeden karşılanmaktadır. Ülkeler sağlık hizmetleri finansmanlarını doğru belirlemelidir. Türkiye’de vergiler ve kişilerden alınan primler ile finansman sağlanmakta, İngiltere’de ise genel vergiler ve genel bütçe den karşılamaktadır. İngiltere’de sağlık finansmanı ile tüm vatandaşlarını sosyal sağlık kapsamına alınabilmektedir. Ancak Türkiye’de çalışanlardan ve işverenlerden alınan primler ile sağlık hizmetleri finansmanı sağlandığı için, prim ödemesi yapanlara sağlık hizmetleri sunulabilmekte, prim ödemesi yapamayan ya da yapamayacak durumda olanlara kısıtlı olarak sağlık hizmetleri sunulabilmektedir. Fransa sağlık sistemi vergilerle ve isteğe bağlı tamamlayıcı hastalık sigortaları (özel, vakıf) ile desteklenen ulusal sosyal sigorta sistemi üzerine kuruludur. Fransa’da da kişiler prim ödemelerini yaparak sisteme dahil olmaktadırlar ancak maddi imkanları yetersiz olanlar için prim ödeme zorunluluğu bulunmamaktadır. Fransa sosyal sigorta sistemi, İngiltere'deki Beveridge sisteminde olduğu gibi herkesin benzer haklardan yararlanmasını amaçlayan bir sistemdir. Belçika’da sağlık sisteminin temelini sosyal sigorta fonları ile desteklenen sosyal güvenlik kapsamında sunulan sağlık sigortası oluşturmaktadır. Nüfusun tamamının sisteme dahil olması hedeflenmektedir. Almanya’da sistemin finansmanı esas olarak sigorta primleridir. Zorunlu katkı payları alınır, sigorta kurumlarında toplanır. Nüfusun yüzde 90’ı sosyal sağlık güvencesi altındadır. Hollanda’da 2006 yılında yapılan sağlık reformları ile özel olarak düzenlenmiş bir sağlık sistemi bulunmaktadır. Nüfusun nerdeyse yüzde 100 ü sosyal sağlık hizmetinden faydalanmaktadır. Ülkelerdeki sağlık finansmanı konusu incelendiğinde, finansmanın genel bütçe ve genel vergilerden sağlanması, tüm bireylere sağlık hizmetlerin sunumunda daha etkili olduğu görülmektedir. Sağlık primleri çalışanlardan ve işverenlerden alınmaya devam edebilir ancak devletler genel bütçe ve genel vergi hesaplamalarında sağlık harcamalarını da ele alırlarsa, tüm vatandaşlarına hizmet sunumunda başarılı olacaklardır. İngiltere örneğinden de yola çıkarak bu durum doğrulanabilir. Ülkelerin genel bütçeleri, sağlık finansmanına yeterli olamıyor ya da her sağlık harcamasının karşılanmasını sağlayamıyorsa, kamu – özel sağlık sunucuları birlikte hizmet vermeleri doğru olacaktır. TÜİK tarafından açıklanan 2015 yılı Türkiye Sağlık Harcamaları raporunda, toplam harcamaların 104 milyar 568 milyon olduğu görülmektedir. Cari sağlık harcamasının toplam sağlık harcamasındaki payı yüzde 92,6’dır. Sağlık harcamalarının yüzde 78,5’i devlet tarafından, yüzde 16,6’sı hane halkları, kalanı ise özel sağlık sunucuları tarafından karşılanmıştır. Devlet tarafından karşılanmamış olan yaklaşık yüzde 22’lik kısım az bir oran değildir. Bu harcamalarda devletin karşılamadığı kısımlar olduğu gibi, özel hizmet almak istedikleri için kendi imkanları ile sağlık hizmeti almayı tercih edenlerin harcamaları oluşturmaktadır. Buradan yola çıkacak olursak; kamu ve özel işbirlikteliği ile devletin karşılamadığı sağlık harcamalarının kapsama alınması sağlanabilirken özel hizmet almayı tercih edenlerin, tercih etme nedenleri olan, sağlık hizmeti almak için uzun sıralar beklememek, kaliteli sağlık kurumlarından hizmet alabilmek, hastane seçiminin hastaya kalması sağlanabilmektedir. Dünya uygulamalarında bakıldığında, kamu ve özel sağlık sunucularının birlikte kullanımında ülkelere göre değişen, destekleyici (duplicate), tamamlayıcı (complementary), birincil (primary) ve ek (supplementary) özel sağlık sigortası modelleri bulunmaktadır. Bu modellerin bir arada kullanımı yüzde yüz sağlık hizmetlerinde kapsamda olmayı sağlayabilir. Ancak ülkelerin gelişmişlikleri ve ekonomik durumlarına göre bireylerin özel sağlık sunucularından hizmet alma talepleri değişiklik gösterdiği için her ülkede yüzde yüz tüm sağlık harcamalarının kapsamda olma olanağı zordur. Örneğin, Belçika, Fransa, İngiltere, Almanya ve Türkiye’de, kamunun kapsamadığı durumlar için sunulan destekleyici model vardır ancak bu model içerisinde, özel sağlık sunucuları, kamunun sunmadığı her hizmet için değil, yine kendi risk kabullerine göre kamunun sunmadığı hizmetlerden neleri sunabileceklerini belirlemektedirler. Örneğin, Türkiye’de SGK tarafından karşılanmayan özel oda farkı ödemesi bu ürünler ile karşılanırken, diş tedavisi için hizmet teminatta bulunmamaktadır ancak İngiltere’de yüzde 100 sağlık hizmeti sunumu olduğu için, destekleyici modelde gerçek anlamda sosyal sağlık sisteminde kapsamda olmayan durumlar için teminat verilebilmektedir. Türkiye, Fransa ve Almanya’da sigortalıların üzerinde kalan sağlık risklerini, gerek teminat kapsamı ve gerekse teminat yüzdeleri açısından çeşitli paketlerle üzerine alan özel tamamlayıcı sağlık sigortaları kamu sağlık sistemini tamamlayıcı nitelik de yer almaktadır. 90 Genel bütçe içerisinden sağlık finansmanının tamamının sağlanması zor oluyor ise sosyal sağlık hizmetleri sunumunun devamlılığı için özel sunucular ile iş birlikteliği yapılması gerekmektedir. TSS ile devlet üzerinden olan yük alınabilmektedir. Devlet politikalarında tüm vatandaşları için TSS’yi zorunlu kılabilirse, riski dağıtabilecek, bu durumda özel sağlık sunucularının daha makul fiyatlar ile ürünlerini sunabilmelerine imkan sağlayabileceklerdir. Kimi ülkelerde, ilave ücretlerin yüksekliği nedeniyle tamamlayıcı sigortalar tercih ediliyorken, kimi ülkelerde ise sosyal sağlık hizmetleri tarafından karşılanmayan riskler için teminat verildiğinden tercih edilmektedir. Devletler sağlık politikalarını belirlerken, diğer ülke uygulamalarını da araştırarak reformlara gidebilirler. Türkiye için sağlık finansmanı bir İngiltere’de olduğu gibi genel bütçe ve genel vergilerden karşılanamayacak ise, sunduğu sağlık hizmetlerinde özel sunucuları da dahil etmesi gerekecektir. Sosyal güvenlik sisteminin devamlılığı önem arz ettiğinden, uzun vadeli aktüeryal hesaplamalar ile finansman boyutu çıkartılmalı, devlet üzerindeki riski ve hizmet verme yükümlülüğünü özel sektör ile paylaşmalıdır. Belçika örneğinde olduğu gibi özel sağlık sunucularından hizmet alımı, yıllık değil ömür boyu kapsayıcılık şartı ile sunulabilir. Genç yaşta herkesin özel sunuculardan prim ödeyerek teminat alması sağlanmalıdır. Yaş arttıkça riskler arttığı için haklı olarak özel sağlık sunucuları yaşlı dönemde yüksek primler ile teminat sunabilmektedirler. Bireyler için yaşlı dönemde prim ödeme imkanları çalışma dönemlerine göre daha az olabildiği için, yaşlılık dönemlerinde yüksek primli poliçeleri alamamaktadırlar. Bu sebeple Belçika örneği alınarak, genç yaşta sisteme dahil edilip, daha yüksek primler ödenerek yaşlılık dönemi primleri için karşılık ayrılabilir. Prim hesaplarında, bir sonraki yıl artış oranı için tüketici fiyat endeksi ya da sağlık enflasyonu dikkate alınabilir. 5. Öneriler Sosyal Güvenlik Sisteminde, sağlık hizmetleri sunumu, ulaşılabilirliği ve kapsamı sağlıklı toplumları oluşturmak için çok önemli olduğundan, özel sağlık sunucuları ile birlikte hareket edilerek TSS modelleri geliştirilmelidir. Genel hatlarıyla sağlık sistemleri ve uygulamalar hakkında bilgi verilmeye çalışılmıştır. Sosyal güvenlik sistemi devamlılığı açısından özel TSS’nin gerekliliği bir sonraki çalışmamızda irdelenecektir. Dünya örnekleri ile zenginleştirilerek, Türkiye’de sosyal güvenlik sistemi, özel sağlık sigortası ve TSS özellik ve uygulamaları aktarılan bu çalışmada, genel sağlık sisteminin özel TSS ile kapsamının genişletilebileceği belirtilmektedir. Ülkelerin sağlık finansmanlarına ve sağlık bütçelerine göre modelleri belirlemelerinin gerekliliği ve sağlık sigortaları bir bütün olduğu için çalışmalar yapılırken, sosyal sağlık sistemi, özel sağlık sigortacılığı ve dünya örnekleri ile detaylı incelemeler sonrası, ülkelerin kendilerine uygun modelleri geliştirmeleri ve sağlık reformlarına açık olmaları ifade edilmektedir. Kaynakça Giray, B. (2010). ‘’Sosyal Güvenlik Sistemine Destek Amaçlı Tamamlayıcı Sağlık Sigortası Modeli ” Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, İstanbul. Tapan, B. (2008). ‘’Genel Sağlık Sigortası’nın Sürdürülebilirliliği İçin Tamamlayıcı Sağlık Sağlık Sigortası’nın Gerekliliği ” Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, İstanbul. Tapan, B., Alıcı, S., Yıldırım, N. ve Gayef, A. “Özel Sağlık Sigorta Şirketlerinin Genel Sağlık Sigortasının Sürdürülebilirliği İçin Tamamlayıcı Sağlık Sigortasının Gerekliliği Konusundaki Görüşlerinin Değerlendirilmesi” FNG & Bilim Tıp Dergisi 2015;1(2):77-86 Tunç, O. Ve Kıyak, M.,“Türkiye ve Avrupa’da Özel Sağlık Sigortaları” Journal of Economics, Finance and Accounting, 2015, 2(3), 409-425. Orhaner, M. (2006) “Türkiye’de Sağlık Hizmetleri Finansmanı ve Genel Sağlık Sigortası Finansmanı ve Genel Sağlık Sigortası” ,Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi Dergisi Yıl: 2006 Sayı: 1, 1-22. MEB (2011), Pazarlama ve Perakende, Sağlık Sigortası Modülü, 343FBS006, Ankara 2011 Deloitte (2015), Türkiye ve Sigorta Birliği, Tamamlayıcı Özel Sağlık Sigortası, Dünya Uygulamalarından Örneklerin İncelenmesi ve Türkiye için Öneriler Raporu , Haziran 2015 Türkiye Sigorta Reasürans Birliği Resmi İstatistik Raporları; <http://www.tsb.org.tr/Document/istatistikler/4%20Police%20Adetleri%202013-12.xls> Hazine Müsteşarlığı Özel Sağlık Sigortaları Yönetmeliği_(23.10.2013_-_28800) <https://www.hazine.gov.tr/File/?path=ROOT%2f1%2fDocuments%2fSigortac%c4%b1l%> 91 1995 YILI TÜRKİYE ŞEHİR NÜFUSU HAYAT TABLOSUNUN CİNSİYETLER AYRIMINDA BRASS LOGIT HAYAT TABLOSU YÖNTEMİ İLE HESAPLANMASI Deniz ÖZCAN1 Şeref HOŞGÖR2 ÖZET Bu çalışmanın amacı, Brass logit hayat tablosu sistemini kullanarak, 1995 yılı Türkiye şehir nüfusunun hayat tablosunu cinsiyetler ayrımında hesaplamaktır. Bu amaçla veri olarak, 1990 ve 2000 yıllarının genel nüfus sayımları ve 1995 yılının ölüm istatistikleri kullanılmıştır. İlk önce, 1995 yılı Türkiye şehir nüfusu ve 1995 yılı ölüm sayıları kullanılarak, Reed-Merrell yöntemi ile 1995 yılı Türkiye şehir nüfusu hayat tablosu hesaplanmıştır. Sonra, 1990 ve 2000 yılı Türkiye şehir nüfusları kullanılarak, Preston-Bennett yöntemi ile iki nüfus sayımı arası yani 1995 yılı Türkiye şehir nüfusu hayat tablosu tahmin edilmiştir. Daha sonra ise, Coale ve Demeny bölgesel model hayat tablolarının Batı modeli kullanılarak interpolasyon yapılmak suretiyle, Preston-Bennett yöntemi ile tahmin edilmiş olan 1995 yılı Türkiye şehir nüfusu hayat tablosu interpole edilmiştir. Böylece, Brass logit hayat tablosu sistemini uygulayabilmek için gerekli olan veriler elde edilmiştir. Buna göre, tahmin edilmiş hayat tablosu olarak Reed-Merrell yöntemi ile hesaplanan hayat tablosu, standart hayat tablosu olarak da Preston-Bennett yöntemi ile hesaplanan hayat tablosunun interpole edilmiş şekli seçilerek, Brass logit hayat tablosu sistemi ile 1995 yılı düzgünleştirilmiş Türkiye şehir nüfusu hayat tablosu oluşturulmuştur. Sonuç olarak, ülkemizde nüfus sayımlarından elde edilen verilerle yapılan ölümlülük hesaplamalarında erken yaşlarda hatalar ve sapmalar olduğu, ileri yaşların (erkeklerde 35, kadınlarda 45 yaş ve üzeri) ölümlülük seviyesini daha iyi temsil ettiği ve Brass logit hayat tablosu sisteminin, uygun model ve seviyesi (Coale-Demeny, Birleşmiş Milletler, genel standart, vb.) seçildiği takdirde doğruya yakın düzeltme yaptığı söylenebilir. Anahtar Kelimeler: Genel nüfus sayımı, ölüm istatistikleri, Reed-Merrell yöntemi, Preston-Bennett yöntemi, Brass logit hayat tablosu sistemi 1 2 Deniz ÖZCAN, denizozcn@gmail.com,Sigorta Eksperi, Ada Sigorta Ekspertiz Hizmetleri Şeref HOŞGÖR, shosgor@baskent.edu.tr, Yrd.Doç. Dr, Başkent Üniversitesi 92 I.GİRİŞ Mortalite tabloları, diğer adıyla hayat tabloları, herhangi bir nüfus topluluğunun gözlem altında tutulması sonucunda oluşturulan yaşama ve ölüm istatistiklerine göre elde edilen sonuçlardan, her bir yaşta bir yıl içerisinde kaç kişinin hayatta kalacağının ve kaç kişinin öleceğinin öngörüldüğü tablolar olarak tanımlanır (Hayat Grubu Sigortaları Yönetmeliği, 2012). Hayat tabloları, demografi öğretisinin final analizlerinden birisidir. Sonuçta bir ülkede gerek doğumda gerekse diğer yaşlarda yaşama ümidinin kaç yıl olduğunu veren bu tablolar, ülkeler arası gelişmişlik düzeyinin de bir göstergesi olarak kabul edilmektedirler. Gelişmiş ülkelerdeki doğuştaki hayat ümidi, gelişmekte olan ülkelerle kıyaslandığı zaman çok daha yüksektir (Hoşgör, 2014). Gelişmiş ülkelerde, kendi demografik yapılarına göre hazırlanmış hayat tabloları kullanılmaktadır. Türkiye'de, uygun bulgularla hayat tablosu oluşturmak için yapılan çalışmalar 1950'li yıllarda başlamıştır. Wiesler (1951), Gürtan (1966), Alpay (1969), Oral (1969), Shorter (1969, 1971, 1983), Özsoy (1970), Özkan (1971), Öcal (1974), Macura (1983), Demirci (1987), Hancıoğlu (1991), Hoşgör (1992, 1997), Duransoy (1993), Türkyılmaz (1998, 2003), Toros (2000), Ataman (2002), Coşkun (2002) ve Kırkbeşoğlu (2006) gibi araştırmacılar konuyla ilgili önemli çalışmalar yapmışlardır. Ülkemizde, 2010 yılına kadar, hayat sigortası sektöründe faaliyet gösteren çeşitli sigorta şirketleri tarafından Commissioners Standard Ordinary (CSO) (1953-1958), Commissioners Standard Ordinary (CSO) 1980, Swiss Male (SM) (1948-1953) ve Allgemeine Deutsche Sterbetafel Tabelle (ADST) General German (1949-1951) hayat tabloları kullanılmaktaydı (Duransoy, 1993; Ataman, 2002). Bu tablolar, başka ülkelere ait nüfus ve ölüm verileri kullanılarak oluşturulduğu için ülkemizin ölümlülük yapısını yeterince temsil etmiyor ve bu nedenle, hayat sigortası primleri, olması gerekenden daha yüksek çıkıyordu. Bu duruma çözüm olarak başlatılan, T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı'nın 2009-2013 dönemi stratejik planında yer alan "Türkiye Hayat ve Hayat Annüite Tablolarının Oluşturulması" isimli proje, 2010 yılı Haziran ayında tamamlanmıştır. Bu proje kapsamında, Türk akademisyenler tarafından ülkemize ait veriler kullanılarak Türkiye Kadın Erkek Hayat (TRH 2010), Türkiye Kadın Erkek Sigortalı Hayat (TRSH 2010), Türkiye Kadın Erkek Hayat Annüite (TRHA 2010) ve Sosyal Güvenlik Kurumu Kadın Erkek Hayat (SGK 2008) tabloları oluşturulmuştur ve bu tarihten itibaren, ülkemizde hayat sigortası sektöründe bu tablolar kullanılmaktadır.1 Sigorta primleri, yalnızca hayat tabloları vasıtasıyla hesaplanabildiğinden, ülkenin ölüm hızını temsil eden hayat tablolarının oluşturulmasına ihtiyaç duyulmaktadır (Hoşgör ve diğerleri, 2014). Bu çalışma ile Brass logit hayat tablosu yöntemini kullanarak, 1995 yılı Türkiye şehir nüfusu hayat tablosunun cinsiyetler ayrımında hesaplanması ve böylece başta Türkiye hayat sigortası sektörü için olmak üzere, ülkemizde, yukarıda bahsedilen konularda yapılacak olan araştırmalarda yararlanılabilecek güvenilir bir hayat tablosu oluşturma yönteminin sunulması amaçlanmaktadır. Bu güne kadar, Türkiye nüfusu için çeşitli yöntemlerle hesaplanmış hayat tabloları bulunmakla birlikte, yapılan literatür taraması sonucunda, bu çalışmada uygulanan Brass logit hayat tablosu yöntemini kullanarak oluşturulmuş bir hayat tablosunun bulunmadığı tespit edilmiştir. Dolayısıyla, ilk defa uygulanan bir yöntem olması nedeniyle, bu çalışmanın yeni bir bakış açısı sunacağı ve mevcut literatüre katkıda bulunacağı düşünülmektedir. I I. YÖNTEM Türkiye'de ölümlülük çalışmaları konusunda en önemli veri kaynakları genel nüfus sayımlarıdır (Hoşgör, 1992). Demografik (nüfusla ilgili) ölümlülük hesaplamalarında kullanılacak olan verilerin doğruluğu ve tamlığı, aynı oranda sonuçların doğruluğunu ve dolayısıyla güvenilirliğini etkilemektedir. Birçok demograf tarafından da belirtildiği gibi, bu konuda en doğru ve güvenilir veri ise nüfus sayımlarından elde edilebilmektedir. Ülkemizde hâlihazırda uygulanmakta olan ADNKS, sadece sisteme kayıtlı kişileri kapsadığından bu yolla elde edilen verilerde kapsam eksikliği vardır. TNSA'da ise veriler örnekleme yoluyla elde edildiğinden, başta örneklemenin standart hatası olmak üzere bir takım hatalara sahiptir. Nüfus sayımında ise tam sayım yöntemi uygulandığından, yani milli sınırlarımız içerisinde yaşayan her birey teker teker sayıldığından, elde edilen veriler çok daha düşük hata payı içermektedir. Bu nedenle, bu çalışmada kullanılacak temel veri olarak, TÜİK tarafından gerçekleştirilen en son sayımlar olan 1990 ve 2000 genel nüfus sayımları ve derlenen 1995 ölüm istatistikleri seçilmiştir. Hesaplamalar sırasında ilk olarak, yaş grubu ve cinsiyete göre sınıflandırılmış 1995 yılı Türkiye şehir nüfusu ve 1995 yılı ölüm sayıları kullanılarak, Reed-Merrell yöntemi ile 1995 yılı Türkiye şehir nüfusu hayat tablosu her iki cinsiyet için ayrı olarak hesaplanmıştır. Sonra, yaş grubu ve cinsiyete göre sınıflandırılmış 1990 ve 2000 yılı Türkiye şehir nüfusları kullanılarak, Preston-Bennett yöntemi ile iki nüfus sayımı arası yani 1995 yılı Türkiye şehir nüfusu hayat tablosu her iki cinsiyet için ayrı olarak tahmin edilmiştir. Daha sonra ise, Coale ve Demeny bölgesel 1 Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi. Nisan 2015. ˂http://www.sbm.org.tr/tr/Sayfalar/MortaliteTablosu.aspx˃. 93 model hayat tablolarının Batı modeli kullanılarak interpolasyon yapılmak suretiyle, Preston-Bennett yöntemi ile tahmin edilmiş olan 1995 yılı Türkiye şehir nüfusu hayat tablosu interpole edilmiştir. Böylece, Brass logit hayat tablosu yöntemini uygulayabilmek için gerekli olan veriler elde edilmiştir. Buna göre, tahmin edilmiş hayat tablosu olarak Reed-Merrell yöntemi ile hesaplanan hayat tablosu, standart hayat tablosu olarak da Preston-Bennett yöntemi ile hesaplanan hayat tablosunun interpole edilmiş şekli seçilerek, Brass logit hayat tablosu yöntemi ile 1995 yılı düzgünleştirilmiş Türkiye şehir nüfusu hayat tablosu her iki cinsiyet için ayrı olarak oluşturulmuştur 2.1. 1995 Yılı Türkiye Şehir Nüfusu Hayat Tablosunun Brass Logit Hayat Tablosu Yöntemi ile Hesaplanması 2.1.1. Eksik/Tamamlanmamış Bir Dizi Hayatta Kalma Olasılıklarının Düzgünleştirilmesi ve Ara Değerlerinin Bulunması 2.1.1.1. Yöntemin Temeli ve Mantığı l(x) değerlerinin bir serisi arasında düzgünleştirme ve ara değer bulma için en kolay teknik muhtemelen logit sistemiyle1 sağlanır. Aynı logit sistemine ait olan bütün hayat tablosu l(x) fonksiyonları logit ölçeğinde doğrusal olarak ilişkili olduğu için, gözlenen l(x) değerlerini düzgünleştirmenin bir yolu, bazı standart hayat tablosu logit dönüşümlerine karşı l(x) değerlerinin logit dönüşümlerinin grafiğini çizmek olabilir. Eğer tahmin edilmiş hayat tablosu, bu standart ile oluşturulmuş logit sistemine uyarsa, çizilen noktalar β eğimi ve α sabiti ile oldukça düz bir çizgi şeklini almalıdır; o zaman, bu parametrelerin gerçek değerlerini tahmin etmek için çizgi-uydurma yöntemlerinden herhangi biri kullanılabilir. Ancak, çizilen noktalar düz bir çizgiden saptığı zaman, en iyi uyumu seçme sorunu daha zor çözülebilir. Eğer doğrusallıktan gözlenen sapmalar, örneğin, yaş arttıkça veya azaldıkça sapmaların büyümesi veya grafiğin kararlı bir şekilde eğrisel olması gibi sistematikse, farklı bir standardın kullanımı düşünülmelidir. Diğer taraftan, eğer doğrusal bir eğilimden sapmaların rastgele olduğu yapısı gereği görünüyorsa, kalan noktalara bir çizgi oturtulmadan/uydurulmadan önce noktaların bazılarının çıkarılması gerekebilir. Böyle bir durumda, veriyi etkileyen hatalarda bir miktar homojenlik olduğunu varsayan uydurma tekniklerinin kullanımı (regresyon gibi) garanti edilemez, çünkü, ilgili hataların farklı noktalarda farklı varyanslara sahip olması muhtemeldir ve bu varyanslar genellikle mevcut veriden tahmin edilemez. Bundan dolayı, sapmaların çoğunlukla hatalar yüzünden olduğu genel kaba doğrusallık durumlarında, en güvenilir noktaların akıllıca seçimi ile uygulanacak tercihen basit uydurma teknikleri (the mean line ve the robust line gibi), muhtemelen izlenecek en makul yöntemdir. 2.1.1.2. Gerekli Veri Bu yöntem için gerekli veriler aşağıda sıralanmıştır. a) Direkt olarak gözlenen veriden veya uygun yöntemlerden herhangi birini kullanarak tahmin edilmiş bir dizi l(x) değeri. 5 yıllık aralıklardaki değerler (5, 10, 15, 20 ve benzeri) yeterlidir, fakat 0'dan 80 ya da 85'e kadar tüm aralığın kapsanmasına gerek yoktur. b) Coale-Demeny modelleri, Birleşmiş Milletler'in gelişmekte olan ülkeler için modelleri, genel standart veya üzerinde çalışılan nüfusun ölümlülük modeline yakın olacağı düşünülen herhangi bir güvenilir hayat tablosundan seçilebilecek bir standart hayat tablosu. Hesaplamalarda, tahmin edilmiş hayat tablosu olarak Reed-Merrell yöntemi ile hesaplanan 1995 yılı Türkiye şehir nüfusu hayat tablosu, standart hayat tablosu olarak ise Preston-Bennett yöntemi ile hesaplanan 1995 yılı Türkiye şehir nüfusu hayat tablosunun Coale ve Demeny bölgesel model hayat tablolarının Batı modeline göre interpole edilmiş şekli, dolayısıyla Coale ve Demeny bölgesel model hayat tablolarının Batı modeli seçilmiştir. 2.1.1.3. Hesaplama Yöntemi Hesaplama yönteminin adımları aşağıda açıklanmıştır. Adım 1. Tahmin edilmiş ve standart hayatta kalma olasılıklarının logit dönüşümlerinin hesaplanması: Adım 2. Tahmin edilmiş hayat tablosunun logit dönüşümüne karşı standart hayat tablosunun logit dönüşümünün grafiğinin çizilmesi: Üzerinde çalışılan nüfusun hayat tablosu için l(x) değerlerinin logit dönüşümlerine karşı standart hayat tablosunun l(x) değerlerinin logit dönüşümlerinin grafiği çizilmelidir. Eğer ilişki doğrusalsa (ya da yaklaşık olarak doğrusalsa, sistematik sapmalar olmadan), parametre değerleri α ve β tahmin edilebilir. Eğer sistematik sapmalar belirginse, doğrusallıktan sapmalar uygun olmayan bir standardın kullanımından ziyade gözlenen l(x) değerlerindeki hatalardan kaynaklanabilmesine rağmen, farklı bir standart kullanılmalıdır. Adım 3. Parametre değerlerinin tahmin edilmesi: Eğer Adım 2'deki grafik yaklaşık olarak doğrusal bir ilişki gösteriyorsa, parametre değerleri α ve β'nın (sabit terim ve bu ilişkiyi gösteren çizginin eğimi) tahminleri, ya 1 Brass Logit Life-Table System. Bu yöntem hakkında ayrıntılı bilgi için bakınız United Nations (1983) Bölüm I, Alt bölüm B.4, Sayfa 17. 94 en küçük kareler ya da "the mean line" veya "the robust line" yöntemleri 1 gibi hemen hemen herhangi bir çizgiuydurma yöntemiyle elde edilebilir. Eğer l(x) değerlerinin belli gruplarının diğerlerinden daha güvenilir olduğu düşünülüyorsa, bir çizgi oturturken/uydururken yalnızca o değerler kullanılmalıdır. Adım 4. Düzgünleştirilmiş hayat tablosu değerlerinin hesaplanması: α ve β parametrelerinin tahminleri bulunduğunda, düzgünleştirilmiş hayat tablosu değerleri aşağıdaki şekilde elde edilir. l∗ (x) Değerlerinin tamamı hesaplandıktan sonra ( l∗ (85 +) = 0 ), hayat tablosunun diğer sütunları, ReedMerrell yönteminde kullanılan hayat tablosu formülasyonları uygulanarak elde edilmiştir. BÖLÜM II. BULGULAR Erkek nüfusu için Adım 2'de çizilen grafik incelendiğinde (bknz Şekil 1), [λs (x), λ(x)] noktalarının büyük bir çoğunluğunu oluşturan 35-80 yaşları arasındaki noktaların oldukça düz bir çizgi şeklini aldığı, yani açık bir şekilde doğrusal bir trend izlediği, 5-30 yaşları arasındaki noktaların ise bu doğrusal trendden saptığı görüldüğünden, α ve β parametreleri tahmin edilirken, 5-30 yaşları arasındaki noktalar atılarak, yalnızca en güvenilir noktalar olarak seçilen 35-80 yaşları arasındaki noktalar kullanılmıştır. Buna göre, yapılan hesaplamalar sonucunda, α = 0,12914 ve β = 0,88694 olarak hesaplanmıştır. Kadın nüfusu için Adım 2'de çizilen grafik incelendiğinde ise (bknz Şekil 2), 45-80 yaşları arasındaki [λs (x), λ(x)] noktaları ile 5-45 yaşları arasındaki [λs (x), λ(x)] noktalarının yaklaşık olarak eşit sayıda oldukları ve bu iki grup noktanın, birbirlerinden farklı olarak kendi içlerinde oldukça düz birer çizgi şeklini aldıkları, yani açık bir şekilde ayrı iki doğrusal trend izledikleri görülmüştür. Bu nedenle α ve β parametreleri tahmin edilirken, ilk olarak 5-40 yaşları arasındaki noktalar atılarak, yalnızca en güvenilir noktalar olarak seçilen 45-80 yaşları arasındaki noktalar kullanılmış, daha sonra ise 50-80 yaşları arasındaki noktalar atılarak, yalnızca en güvenilir noktalar olarak seçilen 5-45 yaşları arasındaki noktalar kullanılmıştır. Böylece, her iki alternatif için de α ve β parametrelerinin değerleri ayrı ayrı tahmin edilmiştir. Buna göre, yapılan hesaplamalar sonucunda; 1) En güvenilir noktalar olarak seçilen 45-80 yaşları arasındaki noktalar kullanıldığında, α = 0,05180 ve β = 0,75544 olarak, 2) En güvenilir noktalar olarak seçilen 5-45 yaşları arasındaki noktalar kullanıldığında, α = -1,0249 ve β = 0,22066 olarak hesaplanmıştır. Brass logit hayat tablosu yöntemini uygularken, grafikte çizilen noktaların dağılımının dikkatli bir şekilde analiz edilmesi ve buna bağlı olarak α ve β parametrelerini hesaplamak için kullanılacak noktaların seçimi, son derece önemlidir. Çünkü seçilecek olan noktalara göre, α ve β parametrelerinin hesaplanan değerleri değişmekte ve α ve β değerlerine bağlı olarak da sonuç olarak hesaplanmak istenilen düzgünleştirilmiş hayat tablosu değerleri [l∗ (x)] değişmektedir. Şekil 1. Erkek Nüfusu için Tahmin Edilmiş Hayat Tablosunun Logit Dönüşümüne Karşı Standart Hayat Tablosunun Logit Dönüşümünün Grafiği 1 0.5 𝝀s(x) 0 -3 -2.5 -2 -1.5 -1 -0.5 0 0.5 1 -0.5 -1 𝝀(x) -1.5 -2 -2.5 [λs(x), λ(x)] Noktaları Ortalama Noktalar (35-80) 1 Uygun Çizgi (35‐80) Brass Growth Balance Method yönteminde uygun olan en iyi çizgiyi seçmek için kullanılan "The Mean Line" ve "The Robust Line" yöntemleri hakkında ayrıntılı bilgi için bakınız United Nations (1983) Bölüm V, Alt bölüm C.3, Sayfa 142. 95 Şekil 2. Kadın Nüfusu için Tahmin Edilmiş Hayat Tablosunun Logit Dönüşümüne Karşı Standart Hayat Tablosunun Logit Dönüşümünün Grafiği 0.5 𝝀s(x) 0 -4.5 -4 -3.5 -3 -2.5 -2 -1.5 -1 -0.5 0 0.5 1 -0.5 -1 𝝀(x) -1.5 -2 -2.5 [λs(x), λ(x)] Noktaları Ortalama Noktalar (45-80) Uygun Çizgi (45‐80) Uygun Çizgi (5‐45) Ortalama Noktalar (5-45) Şekil 3. Erkek Nüfusu için Reed-Merrell, Preston-Bennett ve Brass Logit Hayat Tablosu Yöntemi ile Hesaplanan Hayat Tablolarının Yaşam Ümitleri 80.00 70.00 60.00 50.00 ex 40.00 30.00 20.00 10.00 0.00 Yaş Grubu Reed-Merrell Preston-Bennett Brass (35-80) Erkek nüfusu için Şekil 3 'te gösterilen yaşam ümitlerinin grafiği incelendiğinde, 35-80 yaşları arasındaki [λs (x), λ(x)] noktaları kullanılarak Brass logit hayat tablosu yöntemi ile hesaplanan yaşam ümitlerinin, ReedMerrell ve Preston-Bennett yöntemleri ile hesaplanan yaşam ümitlerinden daha düşük olduğu görülmektedir. 96 Şekil 4.1. Kadın Nüfusu için Reed-Merrell, Preston-Bennett ve Brass Logit Hayat Tablosu Yöntemi ile Hesaplanan Hayat Tablolarının Yaşam Ümitleri 80.00 70.00 60.00 ex 50.00 40.00 30.00 20.00 10.00 0.00 Yaş Grubu Reed-Merrell Preston-Bennett Brass (35-80) Şekil 4.2. Kadın Nüfusu için Reed-Merrell, Preston-Bennett ve Brass Logit Hayat Tablosu Yöntemi ile Hesaplanan Hayat Tablolarının Yaşam Ümitleri 90.00 80.00 70.00 60.00 ex 50.00 40.00 30.00 20.00 10.00 0.00 Yaş Grubu Reed-Merrell Preston-Bennett Brass (45-80) 97 Brass (5-45) Kadın nüfusu için Şekil 4.2'de gösterilen yaşam ümitlerinin grafiği incelendiğinde; 1) 45-80 yaşları arasındaki [λs (x), λ(x)] noktaları kullanılarak Brass logit hayat tablosu yöntemi ile hesaplanan yaşam ümitlerinin, erkek nüfusunda olduğu gibi, Reed-Merrell ve Preston-Bennett yöntemleri ile hesaplanan yaşam ümitlerinden daha düşük olduğu, 2) 5-45 yaşları arasındaki [λs (x), λ(x)] noktaları kullanılarak Brass logit hayat tablosu yöntemi ile hesaplanan yaşam ümitlerinin; 70 yaşına kadar, Reed-Merrell yöntemi ile hesaplanan yaşam ümitlerinden daha yüksek, 70 yaşından sonra daha düşük olduğu, 75 yaşına kadar, Preston-Bennett yöntemi ile hesaplanan yaşam ümitlerinden daha yüksek, 75 yaşından sonra ise daha düşük olduğu görülmektedir. BÖLÜM III. SONUÇ VE ÖNERİLER Yapılan çalışmadan elde edilen sonuç ve öneriler, aşağıda spotlar halinde belirtilmiştir: - Bu çalışma sırasında yapılan literatür taramasında, daha önce birçok araştırmacı tarafından Türkiye şehir nüfusu ile ilgili yapılan ölümlülük çalışmalarında, 2000+ nüfusun içerisindeki il ve ilçe merkezi olmayıp nüfusu 2000'den fazla olan yerleşim yerlerinin nüfuslarının 2000+ nüfustan çıkarılmadığı ve çalışılan yıllar arasında meydana gelen köyden şehre göç dönüşümünün yapılmadığı, dolayısıyla paydadaki nüfusun (exposure), olması gerektiğinden daha fazla olması nedeniyle ölüm oranlarının düşük çıktığı gözlemlenmiştir. - Ülkemizde 1995 yılında, şehir nüfusu için bebek ölüm hızı; erkekler için ‰ 30,57, kadınlar için ‰ 25,62 olarak tahmin edilmiştir. - Ülkemizde 1995 yılında, şehir nüfusu için kaba ölüm hızı; erkekler için ‰ 4,97, kadınlar için ‰ 3,91 olarak tahmin edilmiştir. - Ülkemizde 1995 yılında, şehirde doğan bir erkek çocuk için doğuştaki yaşam ümidi; Reed-Merrell yöntemiyle 70,01 yıl, Preston-Bennett yöntemiyle 72,36 yıl, Brass logit hayat tablosu yöntemiyle 69,01 yıl olarak tahmin edilmiştir. Ülkemizde 1995 yılında, şehirde yaşayan 20 yaşındaki bir erkek birey için yaşam ümidi; Reed-Merrell yöntemiyle 52,70 yıl, Preston-Bennett yöntemiyle 53,07 yıl, Brass logit hayat tablosu yöntemiyle 50,46 yıl olarak tahmin edilmiştir. Ülkemizde 1995 yılında, şehirde yaşayan 45 yaşındaki bir erkek birey için yaşam ümidi; Reed-Merrell yöntemiyle 29,14 yıl, Preston-Bennett yöntemiyle 29,34 yıl, Brass logit hayat tablosu yöntemiyle 27,52 yıl olarak tahmin edilmiştir. Ülkemizde 1995 yılında, şehirde yaşayan 65 yaşındaki bir erkek birey için yaşam ümidi; Reed-Merrell yöntemiyle 14,22 yıl, Preston-Bennett yöntemiyle 12,99 yıl, Brass logit hayat tablosu yöntemiyle 12,15 yıl olarak tahmin edilmiştir. - Ülkemizde 1995 yılında, şehirde doğan bir kız çocuk için doğuştaki yaşam ümidi; Reed-Merrell yöntemiyle 75,72 yıl, Preston-Bennett yöntemiyle 77,39 yıl, Brass logit hayat tablosu yöntemiyle 73,89 yıl olarak tahmin edilmiştir. Ülkemizde 1995 yılında, şehirde yaşayan 20 yaşındaki bir kadın birey için yaşam ümidi; Reed-Merrell yöntemiyle 58,12 yıl, Preston-Bennett yöntemiyle 57,56 yıl, Brass logit hayat tablosu yöntemiyle 54,68 yıl olarak tahmin edilmiştir. Ülkemizde 1995 yılında, şehirde yaşayan 45 yaşındaki bir kadın birey için yaşam ümidi; Reed-Merrell yöntemiyle 33,95 yıl, Preston-Bennett yöntemiyle 33,05 yıl, Brass logit hayat tablosu yöntemiyle 30,96 yıl olarak tahmin edilmiştir. Ülkemizde 1995 yılında, şehirde yaşayan 65 yaşındaki bir kadın birey için yaşam ümidi; Reed-Merrell yöntemiyle 16,87 yıl, Preston-Bennett yöntemiyle 14,98 yıl, Brass logit hayat tablosu yöntemiyle 13,97 yıl olarak tahmin edilmiştir. - Sonuç olarak, ülkemizde nüfus sayımlarından elde edilen verilerle yapılan ölümlülük hesaplamalarında erken yaşlarda hatalar ve sapmalar olduğu, ileri yaşların (erkeklerde 35, kadınlarda 45 yaş ve üzeri) ölümlülük seviyesini daha iyi temsil ettiği ve Brass logit hayat tablosu yönteminin, uygun model ve seviyesi (Coale-Demeny, Birleşmiş Milletler, genel standart, vb.) seçildiği takdirde doğruya yakın düzeltme yaptığı söylenebilir. Yapılan çalışmanın, bundan sonra Brass logit hayat tablosu tekniğiyle yapılacak çalışmalara ışık tutması dileğiyle. KAYNAKÇA Akmut, Ö. 1980. Hayat Sigortası: Teori ve Türkiye'deki Uygulama. Ankara: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, No: 447. Ataman, Y. E. 2002. Çoklu Hayat Tabloları ve Türkiye'ye Yönelik Bir Uygulama. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Hacettepe Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü. Ankara. Barclay, G. W. 1958. Techniques of Population Analysis. New York: John Wiley & Sons. 98 Bennett, N. G. and Horiuchi, S. 1981. Estimating the Completeness of Death Registration in a Closed Population. Population Index, 47, No.2: 207-221. Bernstein, P. L. 2008. Tanrılara Karşı: Riskin Olağanüstü Tarihi. C. Feyyat (Çev.). İstanbul: Scala Yayıncılık. Brass, W. 1975. Methods for Estimating Fertility and Mortality from Limited and Defective Data. North Carolina: University of North Carolina, Laboratories for Population Statistics. Coale, A. J. and Demeny, P. 1966. Regional Model Life Tables and Stable Populations. New Jersey: Princeton University Press. Coşkun, Y. 2002. Estimation of Adult Mortality by Using the Orphanhood Method from the 1993 and 1998 Turkish Demographic and Health Surveys. Unpublished Master Thesis. Hacettepe University Institute of Population Studies. Ankara. Devlet İstatistik Enstitüsü. 1993. 1990 Genel Nüfus Sayımı. Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri, TÜRKİYE. Ankara: Yayın No: 1616. Devlet İstatistik Enstitüsü. 1993. 1990 Genel Nüfus Sayımı. Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri, 67 İL. Duransoy, M. L. 1993. Türk Mortalite Tablosu (1980-1990). Yayınlanmamış Doktora Tezi. Mimar Sinan Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü. İstanbul. Gürtan, K. 1966. Türkiye'de Nüfus Problemi ve İktisadi Kalkınma ile İlgisi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yayınları. Hayat Grubu Sigortaları Yönetmeliği, 2012. Resmi Gazete. Yayım Tarihi: 10 Ekim 2012, Sayı: 28437. ˂http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2012/10/20121010-22.htm˃. Alınma Tarihi: 06.04.2015. Hoşgör, Ş. 1992. Estimation of Post-Childhood Life Tables Using Age and Sex Distributions and Intercensal Growth Rates Turkey, (1930-1990). Unpublished Master Thesis. Hacettepe University Institute of Population Studies. Ankara. Hoşgör, Ş. 1997. Estimation of Post-Childhood Life Tables of Provinces and Regions in Turkey, by Using Age and Sex Distributions and Intercensal Growth Rates, (1985-1990). Unpublished Doctoral Dissertation. Hacettepe University Institute of Population Studies. Ankara. Hoşgör, Ş. 2014. Nüfus Bilim Matematiği. Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sigortacılık ve Risk Yönetimi Bölümü Yüksek Lisans Programı, Basılmamış Ders Notu. Hoşgör, Ş., Akpınar, Ö. ve Kırkbeşoğlu, E. 2014. Hayat Sigortaları. E. Kırkbeşoğlu (Der.), Risk Yönetimi ve Sigortacılık: 381-396. Ankara: Gazi Kitabevi. Kırkbeşoğlu, E. 2006. Construction of Mortality Tables for Life Insurance Sector from the 2003 Turkey Demographic and Health Survey. Unpublished Master Thesis. Hacettepe University Institute of Population Studies. Ankara. Kırkbeşoğlu, E. and Koç, İ. 2010-11. Mortality Table Problems in the Life Insurance Sector: An Advisory Alternative Solution for Turkey. The Turkish Journal of Population Studies, 32-33: 5-30. Nomer, C. ve Yunak, H. 2000. Sigortanın Genel Prensipleri. İstanbul: Ceyma Matbaacılık. Özsoy, A. 1970. Türkiye için Ölüm Tabloları. Ankara: Ordu Yardımlaşma Kurumu Yayınları. Preston, S. H. and Bennett, N. G. 1983. A Census-Based Method for Estimating Adult Mortality. Population Studies, 37, No.1: 91-104. Shryock, H. S. and Siegel, J. S. 1973. The Methods and Materials of Demography. Washington: United States Department of Commerce Publication. Türkiye İstatistik Kurumu. 2005. 2000 Genel Nüfus Sayımı. Göç İstatistikleri. Ankara: Yayın No: 2976. United Nations. 1967. Manual IV: Methods of Estimating Basic Demographic Measures from Incomplete Data. New York: United Nations Publication, No: 42. United Nations. 1983. Manual X: Indirect Techniques for Demographic Estimation. New York: United Nations Publication, No: 81. ABSTRACT The thesis aims to compute the life table of the urban population in Turkey of the year 1995 with the gender differentiation by using Brass logit life table system. To achieve this goal, the censuses of population of the years of 1990 and 2000 and the death statistics of the year 1995 are used as the data. First of all, the life table of the urban population in Turkey of the year 1995 is computed with the data of the urban population in Turkey and the death statistics of the year 1995 by using the Reed-Merrell method. Moreover, with the data of the urban population in Turkey of the years 1990 and 2000, the life table of the urban population in Turkey is estimated for the intercensal period, i.e. the year of 1995, by using the PrestonBennett method. Furthermore, the life table of the urban population in Turkey of the year 1995, previously estimated by using Preston-Bennett method, is interpolated by using the West model of Coale and Demeny regional model life tables. By this way, the data is obtained to apply the Brass logit life table system. Finally, the smoothed life table of the urban population in Turkey of the year 1995 is constructed by using the Brass logit life table system, 99 for which two life tables are chosen: the first one is the estimated life table, which is computed by Reed-Merrell method, and the second is the standard life table, which is the interpolated version of the one computed by Preston-Bennett method. In conclusion, it can be stated that for mortality computations, that is performed by using the data obtained from the censuses of population in our country, it happens errors and deviations for early ages, yet later ages (35 and over for males, 45 and over for females) represent the mortality level better. Additionally, it can be said that if a proper model and its level (Coale-Demeny, United Nations, general standard etc.) are chosen, the Brass logit life table system smooths the results close to the correct ones. Keywords: Census of population, death statistics, Reed-Merrell method, Preston-Bennett method, Brass logit life table system 100 SİBER SİGORTALAR: SON GELİŞMELER, UYGULAMALAR VE SORUNLAR Eda ALTUNTAŞ Başkent Üniversitesi, Yüksek Lisans Öğrencisi Emine KARA Başkent Üniversitesi, Yüksek Lisans Öğrencisi Araş.Gör. Abdullah Buğra SOYLU Başkent Üniversitesi1 Doç.Dr. Erdem KIRKBEŞOĞLU Başkent Üniversitesi2 1. GİRİŞ Günümüzde teknoloji, hemen her kesim tarafından yaşantımızın vazgeçilmezi olarak kabul edilmektedir. Teknolojinin önemi sadece insanlar için değil kurum ve kuruluşların tüm faaliyetlerinin ayrılmaz bir parçası olarak görülmektedir. Fayda sağlayan birçok durumun olumlu yanlarının olabileceği gibi kötüye kullanım sonucu birçok zararı da beraberinde getireceği bilinmektedir. Bilgi ve teknoloji hayatımızın en büyük kurtarıcısı gibi görünse de kötü niyetli kişi ve kuruluşların kendi menfaatleri uğruna yaptıkları birçok işin sonucu beklenmeyen zararlar oluşabilir. Dolayısıyla teknolojik sistemlerin kullanımı, gerek işletmeleri gerekse de bireyleri siber risklerle karşı karşıya bırakmaktadır. Türkiye gibi gelişmekte olan sigorta piyasalarında siber risklere karşı güvence sağlamadaki tecrübe eksikliği önemli bir sorun olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla bu çalışmanın amacı Avrupa Birliği’ne uyum sürecini takip eden ve 2007 yılından bugüne bu süreci başarıyla yöneten Türk sigortacılık sisteminin, siber risklere güvence sağlama konusundaki etkinliğini sınamaktır. Daha açık bir ifadeyle, Avrupa Birliğine tam uyum politikasıyla hareket eden devlet politikası, siber riskler gibi spesifik rizikolara karşı ne derece teminat sağlamada etkin çalıştığı sorgulanacaktır. Bu soruya cevap bulabilmek adına Avrupa Birliği Ağ ve Bilgi Güvenliği Ajansı tarafından 2016 yılında gerçekleştirilen “Siber Sigortalar: Son Gelişmeler, Uygulamalar ve Sorunlar” isimli proje baz alınmıştır. İlgili projede kullanılan yöntem ve soru formu birebir paralel olarak Türkiye’de de araştırma ekibimizce uygulanmıştır. Bu kapsamda Türkiye’de siber riskler konusunda aktif olarak çalışan şirket yöneticileriyle yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılarak siber riskle mücadelenin etkinliğini sınayacak sorular yöneltilmiştir. Görüşmeler neticesinde elde edilen bulgular, AB raporundakilerle karşılaştırılarak, Türk sigortacılık sisteminin etkinliği ve farklılığı çalışma sonunda ortaya konulmuştur. 2. SİBER RİSKLER VE SİGORTALAR Gerek bilginin hızlı bir şekilde yayılımı gerekse de teknolojinin gelişimi risklerin çeşitliliğini de artırmaktadır. Yıllara göre risklerin çeşitlendiğini gözlemlediğimizde farklı risk gruplarıyla karşılaşmak mümkündür. 2017 yılının ön planda olan risklerini sıralayacak olursak terör, siber saldırılar, doğal afetler, göç, bölgesel çatışmalar ve iklim değişikliği gibi risk unsurlarının yer aldığı görülmektedir. Bu risk unsurlarından bir tanesi olan siber saldırılar göz ardı edilemeyecek kadar birçok tehlikenin de başlangıcını oluşturmaktadır. Siber saldırı sonucu olası riskler bu tehditlerin en önemlileri olarak kabul edilmektedir. KOBİ'lerden çok uluslu şirketlere kadar tüm ticari kuruluşlar finansal kayıplarla sonuçlanabilecek siber risklerin tehdidi altında bulunmaktadır. Türkiye en çok siber saldırıya uğrayan ülkeler arasında 9. Sırada yer alırken, Dünyada yılda 556 milyon siber saldırı gerçekleşmektedir (Milliyet 1 2 absoylu@baskent.edu.tr, Başkent Üniversitesi, Ticari Bilimler Fakültesi erdemk@baskent.edu.tr, Başkent Üniversitesi, Ticari Bilimler Fakültesi 101 Gazetesi, 2016). Siber saldırıların her yıl yüzde 50 oranında arttığı ifade edilmektedir. Ayrıca siber suçların global ekonomiye maliyeti yıllık 445 milyar doları bulmaktadır (Habertürk, 2016). Türkiye'de ise yılda 10 milyondan fazla kişinin mağdur olduğu ve bunun toplam net maliyetinin 556 milyon doları bulduğu tahmin edilmektedir. (Sigorta gündem, 2016) Siber saldırılar bugün o noktaya gelmiştir ki, gerek kamu kuruluşlarının gerekse özel şirketlerin en büyük kabusu olmuştur. Yapılan araştırmalara göre, ülkemizde bu yılın ilk üç ayında gerçekleşen siber saldırı sayısı, geçen yılın ilk üç ayına göre yüzde 50 artmış durumdadır (Sigorta.com.tr İnternet Sitesi, 01.09.2017). Ülkemizde günde ortalama 75 bin siber saldırı gerçekleşmektedir ve bu sayı artan oranda yükselmektedir. Siber atak sayısında Türkiye, dünyada 5’inci, Avrupa’da 4’üncü sıradadır (Hürriyet Gazetesi, 21.05.2017). Yapılan siber saldırıların çeşitlerine bakıldığında ise, veri sızdırma teşebbüsleri yüzde 40, Truva atı saldırıları ise yüzde 30 civarındadır. En fazla siber saldırıların nereye yapıldığına bakıldığında da Üniversiteler ve Milli Eğitim Bakanlığı başı çekiyor (Sigorta.com.tr internet sitesi, 01.09.2017). Bu ciddi rakamlar aslında siber risklerin önemini daha da dikkate değer hale getiriyor. İnsanlar doğumlarından ölümlerine kadar çok sayıda ve değişik türlerde risk ile karşı karşıyadır. Bu riskler yalnız gerçek kişiler için değil tüzel kişiler ve organizasyonlar için de söz konusudur. Yaşanılan riskleri koruma altına almak adına hepimiz sigorta güvencesinden yararlanıyoruz. Sigorta şirketlerinin gündeminde yer alan siber risk sigortası kurumları ve sigortalıyı siber saldırılardan oluşan kayıplara karşı korumayı hedeflemiştir. Bu koruma yönteminin geliştirilmesi ve piyasanın daha iyi anlaşılması siber risk sigortasındaki bazı soru işaretlerinin de ortadan kalkmasını sağlayacaktır. Bu ürünü sunan birçok sigorta şirketi, ürünün piyasada yaygınlaştırılmasında sorunlar yaşamaktadır. Bunun en önemli nedeni, poliçenin hangi amaca yönelik olduğuna dair yeterli farkındalığın ve bilgi birikiminin henüz sağlanamamış olmasıdır. Siber risk sigortası için Mesleki Sorumluluk Genel Şartları geçerlidir. Şirketler bu verilerin ne derecede değerli olduğu ve nasıl korunması gerektiği hakkında; dahası bu verilerin kaybolması ya da çalınması gibi durumlarda oluşabilecek tazminat talepleri hakkında yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmadıkları gözlemlenmiştir. Şirketler bu konu da bilgisiz olması ve sigorta yaptıracak kişiyi yönlendirememesi sebebiyle muhtemel sigorta müşterileri, ihtiyaçlarına yönelik bir sigorta ürününün varlığından haberdar olamamaktadır. Bu sorun aslında siber risk sigortanın gelişmemesindeki en büyük etkendir. Bütün bunların aksine siber sigortanın piyasadaki yerini, önemini ve katkısının neler olduğunu bilen uluslararası şirketler de mevcuttur. Siber risk sigortası kişisel ve kurumsal verilere zarar verilmesi, verilerin çalınması, hırsızlık, dolandırıcılık ve fidye gibi tehlikelerin artış göstermesiyle popüler olmaya başlamıştır. Bu tehditlerin artış göstermesiyle oluşabilecek zararları önleme adına sigortaya olan talep, özellikle gelişmiş ülkelerde artmıştır. Siber risk sigortasını diğer sigorta branşlarından ayıran en önemli özellik verinin silinmesi kaybolması ya da çalınması değildir. Çünkü siber risk sigortasında zarar görecek veri sigortalanmaz. Siber risk sigortasında verinin maddi bir değeri yoktur. Sigortalanan verinin kaybolmasından kaynaklı 3. Şahısların talebi sigortalanır. Siber risk sigortasını diğer sigorta türlerinden farklı kılan bir diğer özellik ise, gerçekleşen riskin etki olarak kestirilebilmesinin güçlüğüdür. Çünkü zarar oluştuğunda bu zararı ölçmek çok zordur. Bütün bu karmaşık ve zor belirlemelerden dolayı sigortacıların bu alandaki ürünlerini kolay bir şekilde yaygınlaştırmaları ve uygun fiyatlı 102 poliçelerini müşterilerine sunmaları hiç de kolay değildir. Siber risk sigortasında belirlenmiş paket bir poliçe yoktur. Bu yüzden her sigortalının talep ve ihtiyaçlarına göre ek teminat içeren poliçeler düzenlenmektedir. Siber sorumluluk poliçeleri, elektronik veri ve internet kullanımıyla ilişkili birçok riski kapsamaktadır. Birinci Şahıs Riskleri • Hırsızlık ve dolandırıcılık; • Adli soruşturma; • İş kesintisi; • Bilgisayar veri kaybı ve restorasyonu; Üçüncü Şahıs Riskleri • Dava tazminatları • Bildirim maliyetleri • Kriz yönetimi • Kredi izleme • Medya sorumluluğu • Gizlilik yükümlülüğü 3.UYGULAMA & YÖNTEM Çalışmanın amacı, Avrupa Birliği’ne uyum sürecini takip eden ve 2007 yılından bugüne bu süreci başarıyla yöneten Türk sigortacılık sisteminin, siber risklere güvence sağlama konusundaki etkinliğini sınamaktır. Bu soruya cevap bulabilmek adına Avrupa Birliği Ağ ve Bilgi Güvenliği Ajansı tarafından 2016 yılında gerçekleştirilen “Siber Sigortalar: Son Gelişmeler, Uygulamalar ve Sorunlar” isimli proje baz alınmıştır. İlgili projede kullanılan yöntem ve soru formu birebir paralel olarak Türkiye’de de araştırma ekibimizce uygulanmıştır. Bu kapsamda Türkiye’de siber riskler konusunda aktif olarak çalışan şirket yöneticileriyle yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılarak siber riskle mücadelenin etkinliğini sınayacak sorular yöneltilmiştir. Türkiye Uygulaması Görüşme tekniği olarak yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılmıştır. Yarı yapılandırılmış görüşme tekniği yapılandırılmış görüşme tekniğine göre daha esnektir. Yarı yapılandırılmış görüşme tekniği sahip olduğu belirli düzeyde standartlık ve aynı zamanda esneklik nedeni ile eğitim bilim araştırmalarında daha uygun bir teknik görünümü vermektedir (Çetin, 2012). Çalışmanın amacına ulaşmak adına üç şirket ile niteliksel görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Bu şirketlerin her birinin sermaye yapısı birbirlerine göre farklıdır. Sermaye yapılarına göre görüşmeler; sigorta şirketi, brokerlik ve acente olarak sınıflandırılmıştır. Görüşme de öğrenmek istediğimiz öncelikli bilgiler sigorta şirketlerinin, brokerliklerin ve acente kanallarının siber risk sigortasının Türkiye’deki yeri ve önemini tespit etmektir. Bu nedenle her üçayaktan da yalnızca siber risk sigortası teminatı sunmuş veya buna aracılık etmiş kişiler seçilmiştir. Dolayısıyla görüşmenin gerçekleştirildiği kişiler Türkiye’de siber risk sigortası konusunda gelişkin bilgiye sahip sınırlı sayıdaki kişilerdir. Görüşmeciler: 1. Elementer Sigorta Şirketi 103 2. Marsh Brokerlik 3. ERN Sigorta Aracılık Hizmetleri Avrupa Birliği Uygulaması Çalışmada referans alınan kaynak, Avrupa Birliği Ağ ve Bilgi Güvenliği Ajansı (ENISA) tarafından hazırlanan ve 2016 yılında tamamlanan “Siber Sigortalar: Güncel Gelişmeler, İyi Uygulamalar ve Sorunlar” isimli projedir. ENISA’nın raporu iki kısımdan oluşmaktadır. İlk kısımda siber risklerin sigortacılar tarafından yönetilmesi sürecinde başarılı uygulamalar tespit edilmeye çalışılırken ikinci kısımda yine aynı süreçteki zorluklar tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu amaçla ajans, siber sigortalar konusunda faaliyet gösteren sigorta şirketlerinin yetkin temsilcileriyle yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanarak görüşmeler gerçekleştirmiştir. 4. ANALİZ VE BULGULAR 4.1. İyi Uygulamalar Avrupa Birliği Ağ ve Bilgi Güvenliği Ajansı’nın Siber Risk araştırması (2016) sonuçlarına göre AB sigorta şirketleri müşterilerin riskini değerlendirirken, genel olarak aşağıdaki ana kategorilere odaklanması gerektiği sonucuna ulaşmıştır. Aşağıda tanımlanan bu unsurlar gerek sigortacıların riski ölçmede gerekse de siber sigorta satın almak isteyen işletmelerin riski yönetmede sahip olması gereken özellikleri göstermektedir. • Gözetim Mekanizması: Şirket bünyelerinde yer alan Bilgi Güvenliği Sorumluları (Chief Information Security Officer), diğer çalışanların rutin iş tempolarında bilgi güvenliğine ayırmak zorunda oldukları zamanı telafi etmektedir. • Bilgi Güvenliği Politikaları ve Prosedürleri: Sigortacılar önceleri şirketlerin bilgi güvenliği ile ilgili yazılı politika ve prosedürleri genel hatlarıyla dikkate alırken, günümüzde bu politikaların ne şekilde olduğu detaylarıyla sorgulanmaktadır. • Çalışan Farkındalığı: İnsan faktörü, bir örgüt içerisinde önemli bir risk oluşturabilirken, doğru eğitimle, değerli bir savunma mekanizması ve risk yönetimi aracı haline gelebilmektedir. • Olay Tepkisi: Olay tepkisi, bir güvenlik ihlalinin veya siber saldırının sonrasını ele almak ve yönetmek için önceden geliştirilmiş risk yönetimi programıdır. • Güvenlik Ölçümleri: Şirketlerin düzenli olarak sahip oldukları bilişim risklerine yönelik güvenlik açıklarını izlemeleri önemlidir. • Tedarikçi (Dış Kaynak) Kontrolü: çok sayıda firmanın üçüncü şahıslardan aldıkları tedarik hizmeti (mal veya hizmet şeklinde olabilir) neticesinde siber risklerle karşı karşıya kalma ihtimalleri bulunmaktadır. • Üst Yönetim Farkındalığı: Önemli bilgi güvenliği konularıyla ilgili yönetim kurulunun farkındalığı riski ele almak için atılan ilk adımdır. 4.2. Sorunlar 104 • Sigortacılar için en büyük zorluk, risk değerlendirmesini destekleyen siber güvenlik olayı verilerinin henüz büyük sayılar kanunu destekleyecek boyutta olmamasıdır. • Avrupa sigortacılarının özellikle dikkat çektikleri bir diğer sorun, günümüz işletmeler dünyasında birleşme ve satın almaların sayısının artması neticesinde ortaya çıkan siber risklerdir. • Siber risklere yönelik bir diğer sorun ise bulut bilişim ile ilgilidir. Gerek Avrupa gerekse de Türk sigortacılarının daha az sıklıkta olsa da müşteri farkındalığının olmamasını, siber risklere ilişkin işletme içindeki plan ve politikaların tüm çalışanlarca aynı şekilde anlaşılamamış olmasını ve yeterli sayıda teknik beceri gerektiren personelin istihdam edilmiyor olmasını siber riskle mücadelede sorun olarak ortak paydada değerlendirdikleri tespit edilmiştir. Özetle çalışmamızda her iki bağlamda gerçekleştirilen paralel uygulamalar neticesinde birbirine benzer veya farklı seyreden iyi uygulamalar ve sorunlar yarı yapılandırılmış mülakat tekniğiyle karşılaştırma yapılabilir boyuta indirgenmiştir. Yukarıda anlatılanları bir tablo altında özetlemek, bulguların anlaşılırlığına katkı sağlayacaktır. Buna göre siber risklerin sigortacılar tarafından yönetilmesi noktasında, iyi uygulamalar ve sorunları şu şekilde özetleyebiliriz: Tablo 1. Siber Risklere İlişkin Risk Analizi Sürecinde Karşılaşılan Başarılı Uygulamalar & Sorunlar Avrupa Birliği Türkiye Başarılı Uygulamalar Gözetim Mekanizması Bilgi Güvenliği Politikaları ve Prosedürleri Çalışan Farkındalığı Olay Tepkisi Güvenlik Ölçümleri Tedarikçi (Dış Kaynak) Kontrolü Üst Yönetim Farkındalığı ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ X ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ X Sorunlar Yetersiz Veri Birleşme Ve Satın Almalar Bulut Bilişim Kullanımı Zayıf Müşteri Farkındalığı İşletme İçinde Farkındalığı Genele Yayamama Teknik Beceriye Sahip Personel Eksikliği ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ X ✓ ✓ ✓ ✓ 5. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Her iki bağlamda gerçekleştirilen yarı yapılandırılmış mülakatlar neticesinde Türkiye ve AB sigortacılarının risk algıları ve riski değerlendirme bakış açıları arasında çok büyük farklılıklar olmadığı gözlemlenmiştir. Ancak Türkiye’deki siber risklerin yaratacağı olası sorunlara ilişkin işletmelerin farkındalığı AB’den farklılık göstermektedir. Ülkemizde siber uygulamaların gelişimi her ne kadar gelişmiş ülkelerle paralel seyretse de bu siber uygulamalar neticesinde ortaya çıkacak risklere ilişkin farkındalık ve risk algısı henüz düşük düzeyde seyrettiği gözlemlenmiştir. Ülkemizdeki bireysel risk algısının görece düşük olmasından siber risklerin de payını aldığı söylenebilir. Risk algısının düşük olması, sigortacıların bu tür risklere teminat sunmasında bir takım kısıtlar yaratacağı da açıktır. Riskin yönetimi veya olası zararlardan korunmak ve tedbir almak öncelikle sigortalı bilincinin ve risk farkındalığının gelişkin olmasına bağlıdır. Bu nedenle toplumsal olarak risk farkındalığı yaratılamadığı sürece, sigortacılar için siber sigortaların sürdürülebilir olması da zorlaşacaktır. Zira ülkemizde siber sigorta ürününe 105 sahip sigorta şirketi sayısı 2 iken, bu sayı 2017 yılı içerisinde bu şirketlerden birinin başka bir sigorta şirketi tarafından satın alınması neticesinde 1’e düşmüştür. Daha açık bir ifadeyle siber sigorta satışı ülkemizde yaygın bir uygulama olmaktan uzaktır. Gerçekleştirilen mülakat gösteriyor ki, sigortacılar gerek işletmeler içerisinde yeterli teknik beceriye sahip personel eksikliğinden gerekse de üst yönetim ve diğer çalışanların farkındalığının yetersiz olmasından bu sigorta ürünün satmaktan çekinmektedirler. Oysaki Avrupa Birliği ülkelerinin büyük bir kısmında bu sigorta ürünü popülerliğini artırmaktadır. Dolayısıyla ülkemizdeki olumlu çabaların henüz karşılığını bulduğu söylenememektedir. Türkiye uygulamasından elde edilen sonuçlar özellikle risk analizinin, sigortacının soru formuyla başladığını ve işletme sahiplerine yöneltilen sorularla risklerin ortaya çıkarılmaya çalışıldığı bir durumu ortaya koymaktadır. Bu konuda yakalanacak açıkların sabit kıymetlerinde, sorumluluklarında özellikle kar kaybında yaratacağı hasarların sigortacılar tarafından işletme sahiplerine raporlanarak önlerine konması şeklinde risk farkındalığı yaratılmaktadır. Bunun en zayıf tarafı, farkındalık analizinin müşterinin izin verdiği ölçüde gerçekleşebiliyor olmasıdır. Ancak tersine AB sigortacılık sistemi özellikle siber riske maruz kalacak işletmelerin hali hazırda bir risk yönetimi sistemine, politika ve prosedürlerine sahip olunmasını zorunlu kılmaktadır. Daha açık bir ifadeyle sigorta satın alma ihtiyacı olan bir işletmenin öncelikle risk yönetimi ve politikasına sahip olmasını zorunlu tutmaktadır. Her ne kadar risk analizi sürecinde başarılı uygulamalar farklılaşsa da sorunlar düzeyinde AB ile Türkiye arasında benzerlikler dikkati çekmektedir. Ancak bu ortak sorunların ne düzeyde gerçekleştiği ileriki çalışmalarda nicel yöntemler yardımıyla daha da netleştirilebilir ve düzeyleri ve etkileri daha somut ortaya konabilir. KAYNAKÇA http://blog.trendmicro.com.tr/turkiyede-en-cok-karsilasilan-bes-siber-saldiri-cesidi/ http://www.millire.com/dergi/SAYI_91.pdf http://www.nart.com/siber-riskler-nart-guvencesinde/ http://www.pwc.com.tr/tr/risk-surec-teknoloji-hizmetleri/bilgi-guvenligi-ve-siber-guvenlik-yayinlari/siber-risklersigortalanirken-nelere-dikkat-edilmeli-pwc.pdf http://www.sigortacigazetesi.com.tr/siber-riskler-dogru-analiz-edilmeli/ http://www.sigortagundem.com/haber/siber-saldirilara-karsi-sigorta-teminati-geldi/1125704 https://blog.kaspersky.com.tr/ransomware-for-dummies/2713/ https://www.mcguirewoods.com/Client-Resources/Alerts/2013/10/Buyers-Guide-to-Cyber-Insurance.aspx 106 SİGORTA ACENTELERİNİN TEMEL SORUNLARI VE BU SORUNLARIN SINIFLANDIRILMASINA YÖNELİK BİR ÖNERİ (MARMARA BÖLGESİ ÖRNEĞİ) Öğr.Gör.Erdinç CESUR1 Sakarya Üniversitesi ÖZET Sigorta sektöründe faaliyet gösteren sigorta şirketleri ürünlerini çeşitli dağıtım kanalları aracılığıyla müşterilerine sunmaktadır. Bu dağıtım kanallarından en önemlilerinden biri de sigorta acenteleridir. Son 10 yılda sigorta ürünlerinin satışlarının hangi kanaldan yapıldığına dair yayınlanan istatistikler incelendiğinde, sigorta acentelerinin payının yıldan yıla önemli oranda azaldığı görülmektedir. Ülkemizde yapılanması halen devam etmekte olan sigortacılık sektöründe, 2007 yılında kabul edilen 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu ve buna bağlı olarak 2008 yılında yürürlüğe giren “Sigorta Acenteleri Yönetmeliği” ile önemli gelişmeler elde edilmiştir. Ancak 2008 yılında yayınlanan ilk yönetmelik ve sonrasında yayınlanan yönetmelikler sigorta acentelerinin sorunlarına çare olamadığı gibi, yıllık prim üretiminde acentelerin payı halen azalmaya devam etmektedir. Bu çalışmada ele alınan temel problem, hangi sorun ya da sorunların sigorta acentelerinin pazar payının daralmasına etki ettiğidir. Sigorta acentelerinin sorunları çeşitli açılardan ele alınarak çözüm önerileri geliştirilmeye çalışılması yeni bir araştırma alanı olarak ortaya çıkmaktadır. Çalışma ile amaçlanan, sigorta acentelerinin temel sorunları ve bu sorunların sınıflandırılmasına yönelik bir öneri sunmaktır. Başka bir ifadeyle çalışmanın amacı, sigorta acentelerinin karşılaştıkları sorunları betimleyip kategorize ederek bunların çözüm süreçlerini kolaylaştıracak bir öneri sunmaktır. Bu bağlamda, nitel bir yöntemle yürütülen çalışmada Marmara Bölgesinde bulunan Sakarya, Kocaeli, Yalova, Bursa, Bilecik, Balıkesir ve İstanbul illerindeki sigorta acenteleri ile yüz-yüze görüşmeler yapılarak birincil veriler toplanmıştır. Önceden planlanmış görüşme ve gözlem tekniği ile sağlanan verilerin betimsel ve içerik analizleri ile acentelerin sorunları belirlenmiş, benzer ve farklı sorunlar kategorize edilip sınıflandırılmıştır. Çalışmanın bulguları değerlendirildiğinde; sigorta acentelerinin birbirine benzeyen ve farklılık arz eden çok sayıda sorunlarının olduğu tespit edilmiştir. Acentelerin karşı karşıya kaldığı nitelik ve nicelik sorunlarının çözümünde bu sınıflandırma ile hem daha sistematik ve sonuç odaklı iyileştirmelerin yapılabileceği, hem de acentelerin sorunlarına ilişkin akademik öneriler ile üniversite-sektör işbirliğinin daha da güçleneceği düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler Sigorta, Sigorta Acenteleri, Sorunların Sınıflandırılması, Sigorta Dağıtım Kanalları 1. Giriş Sigorta sistemi, özelde ekonomik, genelde toplumsal yaşam içinde, değişik önemlere sahip birçok işlevi yerine getirmektedir (Nomer ve Yunak, 2000:15). Bundan dolayıdır ki hem dünya hem de ülke ekonomisi için sigorta sektörü vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Sigorta, ileride ortaya çıkması muhtemel risklerin oluşturabileceği ekonomik kayıpların giderilmesi için oluşturulan bir organizasyondur (Güvel ve Güvel 2008). İnsanların yaşamlarını sürdürebilmesi için “kendilerini güvende hissetme ihtiyacının” bir yansıması olarak sigorta önemli bir ihtiyacı karşılamaktadır. Sigorta sözleşmeleri, sigortanın tarafları arasında yapılan sigorta anlaşmasının yazılı halidir. Nitekim, Türk Ticaret Kanunu 6.Kitabının 1401.Maddesinde bunun hukuksal bir akit olduğu belirtilmektedir. Sigorta poliçesi, sigortacının sigortalı ve/veya sigorta ettirene vermiş olduğu sigorta anlaşmasının bir kanıt vesikasıdır. Sigorta poliçeleri sigorta şirketleri tarafından üretilerek sigortalı ve/veya sigorta ettirene satışları yapılır. Sigorta şirketleri bunu kendi merkez ya da bölge müdürlükleri aracığıyla yapabileceği gibi, Sigorta aracıları vasıtasıyla da yapabilmektedirler. En önemli sigorta aracılarından bir olan sigorta acenteleri yıllık üretilen sigorta priminin genel toplam bazında yaklaşık %50-%60’lar seviyesinde karşılamaktadırlar. İkici sırada yer alan bankalar yıllık üretilen sigorta priminin %20-%25’ni, üçüncü sırada olan brokerler ise yaklaşık %10’nu karşılamaktadır (Türkiye Sigorta Birliği, 2017). Türkiye Sigorta Birliği’nin “satış kanallarının prim üretimindeki payı” verileri incelendiğinde 2007 yılından günümüze, sigorta acentelerinin payında azalmalar dikkat çekmektedir. Örneğin Temmuz 2007’de sigorta acentelerinin hayat dışı payı %68,79 iken, Temmuz 2017’ %65,1’ gerilemiştir. Sigorta acentelerinin Temmuz 2007 de hayat branşında payı %32,30’dan, Temmuz 2017 de %5,3’e gerilemiştir (Türkiye Sigorta Birliği, 2017). Sakarya Üniversitesi, Sapanca Meslek Yüksekokulu, Finans-Bankacılık ve Sigortacılık Bölümü. İletişim: ecesur@sakarya.edu.tr Cep Tel: 0 535 861 87 87 1 107 Hazine Müsteşarlığının 25.07.2017 tarihinde yayınlamış olduğu faaliyet raporuna göre; 2016 yılı sonu itibariyle ülkemizde 37’si hayat dışı, 18’i hayat ve emeklilik, 4’ü hayat ve ikisi reasürans alanında olmak üzere toplam 61 sigorta, reasürans ve emeklilik şirketi faaliyet göstermektedir. Yine aynı rapordan edinilen verilere göre; Toplam prim üretiminin 35,5 milyar TL’lik kısmı hayat dışı sigortalarda, 5 milyar TL’lik kısmı ise hayat sigortalarında gerçekleştirilmiştir. Prim üretiminde hayat dışı branşların payı %88 iken hayat dalının payı %12 düzeyindedir (Hazine Müsteşarlığı, 2017). “Sigortacılık ve Bireysel Emeklilik sektörleri 2016 Faaliyet Raporu Özet Bilgiler” incelendiğinde, sigortacılık ve bireysel emeklilik sektörlerinin ülke ekonomilerine katkı sağladığı alanlardan biri de kuşkusuz istihdamdır. Ülkemizde sigorta, reasürans ve bireysel emeklilik şirketlerinde 2016 yılı sonu itibariyle toplam 19.511 personel çalışmaktadır. Sektörde 15.575 adet sigorta acentesinin (gerçek / tüzel kişi) ve 39.680 adet bireysel emeklilik aracısının, 1.265 adet sigorta eksperinin, 134 adet sigorta ve reasürans brokerinin (gerçek / tüzel kişi) ile 40 adet aktüerin (sözleşmeli / kadrolu) görev yapmakta olduğu dikkate alındığında, sigortacılık ve bireysel emeklilik sektörlerinin 80 binden fazla kişiye doğrudan istihdam sağladığı görülmektedir (Hazine Müsteşarlığı, 2017). 1.1. Problem Sigorta ürünlerinin satışlarının hangi kanaldan yapıldığına dair son on yıldaki yayınlanan istatistikler incelendiğinde (Tablo.1), sigorta acentelerinin payının yıldan yıla önemli oranda azaldığı görülmektedir. Bu çalışmada ele alınan temel problem, hangi sorun ya da sorunların sigorta acentelerinin pazar payının daralmasına etki ettiğinin araştırılması ve sigorta acentelerinin faaliyetlerini sürdürürken başarısız olmalarına neden olan sorunların neler olduğunun belirlenmesidir. Tablo.1:Satış Kanalı Bazında Prim Üretim Oranlarının Karşılaştırılması (2007-2017) Satış Kanalı Bazında Prim Üretim Oranları (1.1.2007-30.06.2007) Merkez Acente Banka Broker Diğer Toplam Hayat Dışı Toplam Hayat Toplam Genel Toplam 10,81% 68,79% 9,95% 10,45% 20,25% 32,30% 46,26% 1,19% 12,04% 64,04% 14,67% 9,25% - 100,0% - 100,0% - 100,0% Satış Kanalı Bazında Prim Üretim Oranları (1.1.2017-31.07.2017) Merkez Acente Banka Broker Diğer Toplam Hayat Dışı Toplam Hayat Toplam 5,6% 65,1% 15,3% 12,3% 1,7% 100,0% 7,5% 5,3% 82,5% 4,7% 0,0% 100,0% Genel Toplam 5,9% 56,3% 25,2% 11,2% 1,4% 100,0% Kaynak: Türkiye Sigorta Birliği, 2017 1.2. Amaç Sigorta Sektöründe yer alan satış kanalından biri olan sigorta acentelerinin faaliyetlerini sürdürürken hangi sorunlarla karşılaşmaktadırlar? Bu sorunların tespit edilip doğru yöntem ve metotlarla çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Ancak bu şekilde sağlıklı işleyen bir sigortacılık sistemi ülke ekonomisine ve toplumu oluşturan bireylere önemli kazanımlar sağlayabilir. Çalışmamızın en temel amacı sigorta acentelerinin mevcut sorunlarının tespit edilerek, bunların bir sınıflandırmaya tabi tutulmasıdır. 1.3. Önem Yapılan çalışmalarda sigorta acentelerinin birbirine benzeyen ve farklılık arz eden çok sayıda sorunlarının olduğu tespit edilmiştir. Sigorta acentelerin karşı karşıya kaldığı nitelik ve nicelik sorunlarının çözümünde yapılacak sınıflandırma ile hem daha sistematik ve sonuç odaklı iyileştirmelerin yapılabileceği, hem de acentelerin sorunlarına ilişkin akademik öneriler ile üniversite-sektör işbirliğinin daha da güçleneceği düşünülmektedir. 1.4. Sınırlılıklar Çalışmanın konusu ülkemiz sigorta acenteleridir. Bu acentelerin tamamına ulaşmak beraberinde önemli zorlukları getirmektedir. Bir diğer önemli sınırlılık ise, acentelerin sorunlarının tespit edilmesi için yapılan görüşme, mülakat ve analizlerde mahremiyet içeren konuların açıkça ifade edilememesidir. 1.5. Sayıltılar Ülkemizde, Eylül 2017 tarihi itibariyle15.575 adet sigorta acentesi (gerçek / tüzel kişi) bulunmaktadır (TOBB, Sigortacılık Müdürlüğü 2017). Bunlardan Marmara bölgesinde 6141 sigorta acentesi bulunmaktadır (Tablo.2) Araştırma çerçevesinde 390 sigorta acentesinde, 311 acente sahibi ve 573 acente çalışanı ile görüşme yapılmıştır (Tablo.3). 108 Tablo.2:Marmara Bölgesinde İller İtibariyle Yer alan Acente Sayıları MARMARA BÖLGESİNDE İLLER İTİBARİYLE YER ALAN ACENTE SAYILARI İstanbul Bursa Kocaeli Balıkesir Tekirdağ Sakarya Çanakkale Kırklareli Edirne Yalova Bilecik Toplam Kaynak:TOBB, Sigortacılık Müdürlüğü, 2017 4277 671 332 227 171 151 100 73 69 43 27 6141 Tablo.3: Marmara Bölgesinde Araştırma Çerçevesinde Görüşme Yapılan Acente, Acente Sahibi ve Çalışan Sayıları Marmara Bölgesinde Araştırma Çerçevesinde Görüşme Yapılan Acente Sayıları İstanbul Bursa Kocaeli Balıkesir Tekirdağ Sakarya Çanakkale Kırklareli Edirne Yalova Bilecik Toplam 122 45 85 7 108 14 9 390 Acente Görüşme Yapılan Acente Sahipleri Sayısı 82 35 78 6 92 9 9 311 Acente Sahibi Görüşme Yapılan Acente Çalışan Sayısı 161 72 104 13 190 18 15 573 Çalışan 1.6.Tanımlar Sigorta: Aynı rizikonun tehdidi altında bulunan bir topluluğun bir araya gelerek doğabilecek hasarlara karşı birlikte karşı koymasıdır (Güvel ve Güvel, 2008:25). Sigorta Sözleşmesi: Sigortacının bir prim karşılığında, kişinin para ile ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratan tehlikenin, rizikonun, meydana gelmesi hâlinde bunu tazmin etmeyi ya da bir veya birkaç kişinin hayat süreleri sebebiyle ya da hayatlarında gerçekleşen bazı olaylar dolayısıyla bir para ödemeyi veya diğer edimlerde bulunmayı yükümlendiği sözleşmedir (Türk Ticaret Kanunu 6.Kitap, 1401.Madde). Sigorta Poliçesi: Sigortacı ile sigortalı ve/veya sigorta ettiren tarafından yapılan sigorta sözleşmesinin yazılı halidir. İçeriği müsteşarlık tarafından belirlenmiş olup, sigorta anlaşmasına ilişkin bilgilerin yazılı olduğu kanıt belgesidir (Sigorta Acenteleri Yönetmeliği, 2017). Sigorta Acentesi: Ticarî mümessil, ticarî vekil, satış memuru veya müstahdem gibi tâbi bir sıfatı olmaksızın bir sözleşmeye dayanarak muayyen bir yer veya bölge içinde daimî bir surette sigorta şirketlerinin nam ve hesabına sigorta sözleşmelerine aracılık etmeyi veya bunları sigorta şirketleri adına yapmayı meslek edinen, sözleşmenin akdinden önce hazırlık çalışmalarını yürüten ve sözleşmenin uygulanması ile tazminatın ödenmesinde yardımcı olan kişidir (5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu). Sigorta Şirketi: Türkiye’de kurulmuş sigorta şirketi ile yurt dışında kurulmuş sigorta şirketinin Türkiye’deki teşkilâtıdır (5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu). Çevre: İşletmenin dışında kalan, fakat kendisiyle doğrudan ve/veya dolaylı olarak ilgili faktörleri ifade eder. İşletme hayatını sürdürebilmek için ihtiyacı olan her türlü kaynak ve enerjiyi çevresinden alır ve buna karşılık, onun istek ve ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışır (Dinçer, 2004:71) Çevre Analizi: Kendi iş çevresi ve genel dış çevrelerin işletmeye sunduğu fırsat ve tehlikeleri araştırma, gözleme ve yorumlama sürecidir (aktaran Dinçer, 2004:74). 109 2. Yöntem 2.1. Model Sigorta Acentelerinin, sigorta şirketlerinin nam ve hesabına sigorta poliçesi hazırlayıp, satışı gerçekleştirmek için kurulan iktisadi ve sosyal kuruluşlar olduğu söylenebilir. Bundan dolayıdır ki, diğer işletmeler gibi iç ve dış çevre tarafından birçok faktör tarafından etki altındadırlar. Çalışmamızın modellenmesinde Stratejik yönetim yazınında yer alan işletme ve çevresi, çevre analizi (Dinçer, 2008) hakkında yapılan analiz çalışmalarından faydalanılmıştır. Diğer yandan sigorta acenteleri hem aracığının yaptığı sigorta şirketi ile hem de iç ve dış çevredeki diğer kurum ve kuruluşlarla entegre bir şekilde faaliyetleri vardır. Bu kurum ve kuruluşlarla ekonomik, sosyal, politik, yasal bağlar söz konusudur (Uralcan,2006:264). Buna göre, bir sigorta acentesinin iç çevre, yakın çevre ve dış çevresinin analiz edilerek, hangi sorun ya da sorunların mevcut olduğu tespit edilmeye çalışılmıştır. 2.2. Örneklem/Çalışma Grubu Ülkemizde, Eylül 2017 tarihi itibariyle15.575 adet sigorta acentesi (gerçek / tüzel kişi) bulunmaktadır. Marmara Bölgesinde ise 6 141 acente bulunmaktadır (TOBB, Sigortacılık Müdürlüğü 2017). Çalışmamız, başta Sakarya olmak üzere, Kocaeli, İstanbul, Yalova, Bursa, Bilecik ve Balıkesir illerinden toplam 390 sigorta acentesinde, 311 acente sahibi ve 573 acente çalışanı ile yüz yüze görüşme ve mülakatlar yapılarak gerçekleştirilmiştir. 2.3. Veri Toplama Araçları, Verilerin Toplanması ve Verilerin Çözümlenmesi Nitel bir yöntemle yürütülen çalışmada Marmara Bölgesinde bulunan Sakarya, Kocaeli, Yalova, Bursa, Bilecik, Balıkesir ve İstanbul illerindeki 390 sigorta acentesinde, 311 acente sahibi ve 573 acente çalışanı ile yüz yüze görüşme ve mülakatlar yapılarak birincil veriler toplanmıştır. Önceden planlanmış görüşme ve gözlem tekniği ile sağlanan verilerin betimsel ve içerik analizleri ile acentelerin sorunları belirlenmiş, benzer ve farklı sorunlar kategorize edilip sınıflandırılmıştır. 3. Bulgular Çalışmamızda elde edilen sonuçlara göre, sigorta acentelerinin birbirine benzer ve farklı sorunları olduğu tespit edilmiştir. Bu sonuçların hangi ya da hangilerinin pazar payında azalmaya neden olduğunun tespit edilebilmesi, hangilerinin sigorta acentelerinde başarısızlığa etki ettiğinin belirlenmesi için her bir sorunun ayrı ayrı ve birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. 4. Tartışma Çalışmamızda elde edilen bulgular çerçevesinde öncelikli tartışılması gereken soru “Sigorta Acentelerinin en önemli sorunları iç ve dış çevresinden kaynaklanan sorunlar mıdır?” Bir diğer tartışma sorusu, “Sigorta Acentelerinin örgütsel ve yönetsel sorunları mı onları başarısızlığa yönlendirmektedir?” Bir diğer soru da “Sigorta Acentelerinin Öz değerlendirme yapma eksikliğinden kaynaklanan sorunlar mı onları başarısız yapmaktadır?” Tartışılacak soru sayısını arttırmak mümkün olabilir. Belki de bütün sorulara birlikte cevap aramak daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Buradaki sorunların her birini birbirinden bağımsız düşünmemek gerekir. Her bir sorunun bir diğerini etkilediğini de göz ardı etmemek gerekir. Diğer yandan Sigorta acentelerinin ülkemiz sınırları içerisinde nasıl faaliyette bulunacağı yasal olarak yönetmeliklerle belirlendiğini unutmamak gerekir. 5. Öneriler Tartışma bölümünde de ele alındığı üzere çalışmamızda elde edilen bulgulara göre; sigorta acentelerinin başta pazar kayıplarına yol açan, diğer yandan onları başarısızlığa yönelten birden fazla sorun olduğu tespit edilmiştir. Bu sorunların belli bir düzen ve hiyerarşi içinde sınıflandırılarak birlikte değerlendirilmesinin bu sorunların çözümünde önemli bir katkı yapacağı düşünülmektedir. Böylelikle acentelerin karşı karşıya kaldığı nitelik ve nicelik sorunlarının çözümünde bu sınıflandırma ile hem daha sistematik ve sonuç odaklı iyileştirmelerin yapılabileceği, hem de acentelerin sorunlarına ilişkin akademik öneriler ile üniversite-sektör işbirliğinin daha da güçleneceği düşünülmektedir. “Sigorta Acentelerinin Temel Sorunları ve Bu Sorunların Sınıflandırılmasına Yönelik Bir Öneri” (Marmara Bölgesi Örneği) A-Sigorta Acentelerinin Dış Çevresinden Kaynaklanan Sorunları 1.Ekonomik çevreden kaynaklanan sorunlar 2.Doğal çevreden kaynaklanan sorunlar 3.Sosyo-Kültürel çevreden kaynaklanan sorunlar 4.Politik çevreden kaynaklanan sorunlar 5.Teknolojik koşullardan kaynaklanan sorunlar 6.Uluslararası çevre faktörlerinden kaynaklanan sorunlar B-Acentelerin Yakın Çevresinden Kaynaklanan Sorunları 1.Tüketici pazarından kaynaklanan sorunlar 2.Üretici pazarından kaynaklanan sorunlar 110 3.Rakiplerden kaynaklanan sorunlar 4.Aracı kurumlardan kaynaklanan sorunlar 5.Toplumsal faktörlerden kaynaklanan sorunlar C-Acentelerin İç Çevresinden Kaynaklanan Sorunları 1.Örgütsel faktörlerden kaynaklanan sorunlar 1.1.Acentenin büyüklüğünden kaynaklanan sorunlar 1.2.Örgütsel yapıdan kaynaklanan sorunlar 1.3.Çalışanların (Personelin) yetkinliklerinden kaynaklanan sorunlar 1.4.İşin özelliğinden kaynaklanan sorunlar 1.5.İşletmenin hayat safhasından kaynaklanan sorunlar 2. Yönetsel Faktörlerden kaynaklanan sorunlar 2.1.Planlama fonksiyonundan kaynaklanan sorunlar 2.2.Örgütleme fonksiyonundan kaynaklanan sorunlar 2.3.Yürütme fonksiyonundan kaynaklanan sorunlar 2.4.Eşgüdüm (Koordinasyon) fonksiyonundan kaynaklanan sorunlar 2.5.Denetim fonksiyonundan kaynaklanan sorunlar D-Diğer Sorunlar 1.Özdeğerlendirme yapma eksikliğinden kaynaklanan sorunlar 2.Sorunların farkına varamama ya da sorunu kabul etmemekten kaynaklanan sorunlar 3.İtibar ve yönetimi konusunda etkin olamamaktan kaynaklanan sorunlar 4.Kurumsal yönetim ilkelerine uymamaktan kaynaklanan sorunlar 5.Özel, kişisel sorunlar Kaynakça İnternet kaynakları Satış Kanalı Bazında Prim Dağılımları, TSB web sayfası, https://www.tsb.org.tr/resmiistatistikler.aspx?pageID=909 (erişim tarihi 09.09.2017). Sigortacılık ve Bireysel Emeklilik Sektörleri 2016 Faaliyet Raporu Özet Bilgiler, Hazine Müsteşarlığı web sayfası, https://www.hazine.gov.tr/tr-TR/Rapor-Sunum-Sayfasi?mid=247&cid=28&nm=43 (erişim tarihi 09.09.2017). TOBB Sigortacılık Müdürlüğü web sayfası, Sigorta Acenteleri Sayfası, https://www.tobb.org.tr/SigortacilikMudurlugu/SigortaAcenteleri/Sayfalar/Levhaya-Kayitli-Acente-SorguSayfasi.php (erişim tarihi 09.09.2017). Kitap Dinçer, Ö. (2004). Stratejik Yönetim Ve İşletme Politikası, 7. Baskı. İstanbul:Beta Yayıncılık Güvel, E. Alper ve Afitap Öndas Güvel (2008). Sigortacılık, 4.Baskı, Ankara:Seçkin Yayıncılık Nomer, C ve Hüseyin Yunak (2000).Sigortanın Genel Prensipleri, İstanbul:Ceyma Matbaacılık Uralcan, Ş. (2006). Temel Sigorta Bilgileri ve Sigorta Sektörünün Yapısal Analizi, 2.Baskı. İstanbul:Bilyay Yayıncılık Kanun ve Yönetmelikler 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu Sigorta Acenteleri Yönetmeliği Türk Ticaret Kanunu 6.Kitap- Sigorta Hukuku 111 BAĞIMSIZ DENETİM RAPORU'NUN SİGORTACILIK SEKTÖRÜNDE FAALİYET GÖSTEREN HALKA AÇIK ŞİRKETLERİN HİSSE SENEDİ FİYATI VOLATİLİTESİNE ETKİSİ Doç. Dr. Şenol BABUŞCU 1 Başkent Üniversitesi Doç.Dr. Adalet HAZAR 2 Başkent Üniversitesi Arş. Gör. Bade EKİM KOCAMAN3 Başkent Üniversitesi ÖZET Yatırım kararlarında önemli bir unsur olan volatilite (oynaklık) risk ile ilişkilidir. Bu nedenle, hisse senedi piyasası ile ilgilenen yatırımcılar hisse senedi oynaklığı üzerinde önemle durmaktadırlar. Volatiliteyi etkileyen pek çok sebep bulunmakla birlikte bu çalışmanın amacı bağımsız denetim raporu açıklanma dönemlerinin hisse senedi değeriyle olan ilişkisini belirlemektir. Sigorta sektöründe faaliyet gösteren halka açık şirketler araştırmanın evrenini oluşturmaktadır. Örneklem evrenin tamamıdır. Araştırmada BİST sigorta sektöründe faaliyet gösteren 7 şirkete ait hisse senetlerinin 02.01.2012-31.12.2016 dönemine ait günlük ağırlıklı ortalama fiyatlarının ortalaması ve standart sapmaları iki ayrı periyod dikkate alınarak hesaplanmış ve analizde kullanılmıştır. Dönemlerden birisini bağımsız denetim raporunun açıklandığı gün dahil takip eden günleri içeren 5 günlük periyot, diğerini ise bunun dışında kalan her dönem aralığındaki işlem günleri oluşturmaktadır. Dönemler bazında yapılan analiz sonucunda yedi adet hisse senedinden altısının fiyat hareketinin bağımsız denetim raporunun açıklanma dönemi ile ilişkisi olduğu tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Hisse Senedi Değeri, Volatilite, Sigorta Sektörü, Bağımsız Denetim Raporu, Halka Açıklık 1.Giriş Pay piyasasında karar verilirken en fazla dikkat edilen ve göz önüne alınan hususlardan birisi hisse senetlerinin fiyatlarıdır. Bu kapsamda, hisse senetlerinin fiyatlarını etkileyen unsurlar yatırımcıların bilgi sahibi olmak istediği konuların başında gelmektedir. Zira, hisse senetleri risk içeren yatırım araçları oldukları için riskten korunma ve daha fazla getiri elde edebilme noktasında hisse senedinin değerini etkileyen değişkenler önem arz etmektedir. Firmalar ile ilgili elde edilen bilginin türü ve bilginin hisse senedinin fiyatına etkisine bağlı olarak kazanç ve kayıp miktarları değişmekte olduğundan, bilginin önemi bu noktada daha da artmaktadır (Ayaydın ve Dağlı, 2012: 46). Hisse senetlerinin fiyatını belirleyen birçok faktör bulunmaktadır. Bu nedenle, yatırım kararları verilirken söz konusu faktörler dikkate alınmaktadır. Zira, yatırımcılar yatırım yaptıkları hisse senetlerinden en yüksek getiriyi elde etmek isterler (İpekten vd., 2014: 384). Sigortacılık sektörü gelişmiş ülkelerde finansal piyasaların en önemli aktörlerinden biri konumundadır. Ülkemizde ise sigortacılık sektörünün finans sektörü içindeki payı %3 seviyesindedir. Bu çerçevede, gelişim açısından sigortacılık sektörünün ilerleyeceği önemli mesafe bulunmaktadır. Sermaye piyasası yatırımcıları yatırım kararı alırken hisse senedinin getiri performansının yanı sıra, sektörün özelliklerini de dikkate almaktadır. Ülkemizde hisse senetleri BİST’de işlem gören yedi adet sigorta şirketi bulunmaktadır. Bu bağlamda çalışmanın amacı, Borsa İstanbul (BİST)’da faaliyet gösteren sigorta işletmelerinin bağımsız denetim raporlarının yayınlanması ile hisse senedi fiyatları arasında ilişki olup olmadığını tespit etmektir. Çalışma kapsamında, BİST’de hisse senetleri işlem gören sigorta şirketlerinin bağımsız denetim raporlarının açıklanma tarihlerinin hisse senetlerinin değerini etkileyebilme olasılığından yola çıkılarak analiz yapılmıştır. Halka açık şirketlerin şeffaflık ve kamuyu aydınlatma temel ilkeleri çerçevesinde gerçekleştirdikleri etkinliklerden birisi bağımsız denetim uygulamasıdır. Bağımsız denetim hem firmalar, hem de firmalarla ilişkide bulunan taraflar açısından büyük önem taşımaktadır. Denetim raporları profesyonel taraflarca standart formatlarla firmanın geçmiş faaliyetleri hakkında bilgi sunarken, gelecek stratejilerinin gözden geçirilmesi açısından da önemli veri kaynağı Ticari Bilimler Fakültesi, Bankacılık ve Finans Bölümü. İletişim: babuscu@baskent.edu.tr, Tel: +90 312 246 66 66-1691 Faks: +90 312 246 66 99 2 Ticari Bilimler Fakültesi, Bankacılık ve Finans Bölümü. İletişim: ahazar@baskent.edu.tr, Tel: +90 312 246 66 66-1690 Faks: +90 312 246 66 99 3 Ticari Bilimler Fakültesi, Bankacılık ve Finans Bölümü. İletişim: badeekim@baskent.edu.tr, Tel: +90 312 246 66 66-1726 Faks: +90 312 246 66 99 1 112 oluşturmaktadır. Zira, halka açık şirketlerin hisselerinin satın alım kararında şirketlere ilişkin geçmiş, güncel bilgilerin yanısıra gelecek beklentileri de etkili olmaktadır. 2.Literatür Maulis (1983) çalışmasında, hisse senedi getirilerinin sermaye yapısındaki değişimlerden nasıl etkilendiğini ortaya koymaya çalışmıştır. 1963-1978 yılları arasında NYSE endeksindeki şirketlerin verileri ile kurulan modelde hisse senedi fiyatlarının kaldıraç oranındaki değişimden pozitif yönlü etkilendiği ve firma değerinin borç yükü ile pozitif yönlü korelasyona sahip olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca, firmanın borcundaki 1 dolarlık bir değişmenin firma değerini 0.23 ile 0.45 aralığında etkilediği bulunmuştur. Barbee, Mukherji ve Raines (1996), çalışmalarında şirketlerin hisse değerini en iyi açıklayan değişkenleri saptamaya çalışmışlardır. Bu kapsamda, 1979-1991 dönemi için uyguladıkları korelasyon ve regresyon analizlerinde farklı modeller geliştirmişlerdir. Analizler sonucunda, hisse başına yıllık satışlar/hisse fiyatı oranı ve defter değeri / piyasa değeri oranı değişkenlerinin modellerde anlamlı katasayılara sahip olduğu ve hisse senedi getirilerini açıklama gücüne sahip oldukları tespit edilmiştir. Demir (2001), çalışmasında hisse senedi fiyatlarını belirleyen işletme düzeyindeki faktörleri incelemiştir. Bu kapsamda, 1991-2000 döneminde BİST’de yer alan 16 adet mali kurumun verilerini çoklu regresyon analizi ile incelemeye tabi tutmuştur. Analiz sonucunda, mali sektörün hisse senedi fiyatını etkileyen en önemli değişkenin piyasa değeri / defter değeri (PD/DD) olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca, modele dahil edilen diğer değişkenlerden temettü ödeme oranının Emek Sigorta’nın hisse senetlerini küçük bir oranda etkilediği tespit edilmiştir. Maysami vd. (2004) seçilmiş makroekonomik değişkenlerle Singapur Borsa Endeksi arasındaki uzun dönem denge ilişkisini araştırmışlardır. Yapılan kointegrasyon analizinin sonuçlarına göre Singapur Borsası ve emlak endeksinde bütün makroekonomik değişkenlerle (faiz oranı, enflasyon, döviz kurları, sanayi üretimi ve para arzı) istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki sağlarken, finans ve otel endeksleri bazı seçilmiş değişkenlerle anlamlı ilişki sağlamıştır. Ege ve Bayrakdaroğlu (2008) BİST’de 2000-2004 yılları arasında faaliyet gösteren sigorta şirketlerinin çeyreklik dönem mali tabloları üzerinden yaptıkları çalışmada sermaye yapılarının şirketlerin mevcut değer ve verimliliklerine üzerine etkisini araştırmışlardır. Bu kapsamda, yapılan çoklu regresyon analizlerinde sermaye yapısı ile firmanın cari değeri (tutar bazında) arasında anlamlı bir ilişki bulunamamış, sermaye değeri ile verimlilik (net kar/özlaynak) arasında ters yönlü bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Karaca ve Başcı (2011) hisse senetlerinin getirilerini belirleyen faktörlerin tespiti amacıyla BİST 30 Endeksi’nde 2001-2009 yılları arasında faaliyet gösteren 14 firmanın verilerine panel veri analizi yapılmıştır. Yıllık mali tablolar ve aynı tarihler için hisse senedi kapanış fiyatlarından yararlanılarak yapılan analiz sonucunda, net kar marjı, esas faaliyet kar marjı, varlıkların devir hızı ve özsermayenin devir hızı rasyolarının anlamlı olarak hisse senedi getirisini açıkladıkları görülmüştür. Almajali vd. (2012) yaptıkları çalışmada Ürdün sigorta şirketlerinin finansal performanslarını etkileyen önemli faktörleri tespit etmeye çalışmışlardır. Bu kapsamda, Amman menkul Kıymetler Borsası’nda (ASE) yer alan 25 sigorta şirketinin 2002-2007 yılları arasındaki verileri T-testi ve çoklu regresyona tabi tutulmuştur. Analiz sonuçlarına göre, kaldıraç, likidite, büyüklük, yönetim yeterliliği indeksinin sigorta şirketlerinin performansı üzerinde pozitif yönlü anlamlı etkilerine rastlanılmıştır. Kayalıdere (2013) BİST’te faaliyet gösteren mali sektör firmaları için muhasebesel bilgilerin ne derece önemli olduğunu araştırmıştır. Yazar, mali sektör firmalarını bankalar ve özel finans kurumları, finansal kiralama ve faktoring şirketleri, holdingler ve yatırım şirketleri, gayrimenkul yatırım ortaklıkları şirketleri, menkul kıymet yatırım ortaklıkları ve sigorta şirketleri olarak gruplandırmıştır. Şirketlere ait muhasebe bilgileri ile hisse senedi değeri ilişkisi hem sektörler bazında hem de kümülatif olarak değerlendirmeye alınmıştır. Ohlson modeli ile 20052011 yılları için yapılan analizlerde, bağımsız değişkenlerin Aralık ayı sonu, bağımlı değişkenin ise Nisan ayı sonu değerleri kullanılmıştır. Hisse Başına Kazancın (HBK) tek başına bağımsız değişken olarak yer aldığı modeller genel itibariyle anlamlı bulunurken, hisse başına defter değerinin (HBDD) yer aldığı modelde, sigorta şirketlerinde istatistiksel olarak anlamlı bir sonuç elde edilememiştir. İpekten vd. (2014) çalışmalarında BİST’te işlem gören banka ve sigorta şirketlerinin hisse senedi fiyatları üzerinde çeşitli muhasebe ve şirket özellikleri değişkenlerinin etkisini araştırmışlardır. 2008-2012 yılları arasında altı aylık dönemler itibariyle 21 banka ve sigorta şirketi seçilerek panel veri yöntemiyle analiz yapılmıştır. Analiz sonucunda sermaye oranı, faaliyet sonucu yaratılan kaynağın toplam aktiflere oranı, hisse senedinin bir önceki dönem fiyatı, şirket boyutu ve şirketin faaliyet dönemi değişkenlerinin hisse senedi fiyatını anlamlı bir şekilde etkilediği tespit edilmiştir. 113 Kaya (2014) tez çalışmasında BİST’de işlem gören sigorta şirketlerinin hisse senedi getirilerinin sermaye yeterliliği, likidite, faaliyet ve karlılık oranları ile ilgili ilişkisini incelemiştir. Bu kapsamda, 2009-2013 yılları arasında Borsaya kote olan 6 sigorta şirketinin verileri panel veri analizine tabi tutulmuş ve sigorta şirketlerinin hisse senedi getirilerini etkileyen en önemli finansal oran grubunun sermaye yeterliğine ilişkin oranlar olduğu sonucuna ulaşılmıştır. 3.Veri Ve Yöntem 3.1. Veri Seti Çalışmada BİST sigortacılık sektöründe 2012-2016 yıllarında faaliyet göstermiş 7 sigorta şirketinin verileri kullanılmıştır. Bu kapsamda, sigorta şirketlerinin 02.01.2012-31.12.2016 dönemine ait günlük ağırlıklı ortalama fiyat bilgileri kullanılmıştır. AvivaSA’nın 13.11.2014 yılında halka arz edilmiş olması nedeniyle veri setine 2014/3. çeyrekten itibaren, Halk Sigorta ise 29.05.2012 tarihinde BİST’de işlem görmeye başlaması nedeniyle 2012/3. çeyrek döneminden itibaren dahil edilmiştir. Veriler BİST’den temin edilmiş, analiz aşamasında tarafımızca çeşitli hesaplamalara tabi tutulmuştur. Bu konuda yapılan benzer çalışmalarda bağımsız denetim raporunun kullanıldığı analize rastlanılmamıştır. Bu anlamda kamuoyuna açıklanan bağımsız denetim raporlarının hisse senedi fiyat değişkenliklerine etkisi olup olmayacağı konusunda da farklı bakış açısı sunulması hedeflenmiştir. 3.2. Metodoloji Elde edilen veriler çerçevesinde hisse senetlerinin volatilitesinin bağımsız denetim raporu açıklanma tarihlerine göre değişimlerini tespit edebilmek için dönem bazında hesaplamalar yapılmıştır. Bir yatırım aracının fiyatındaki değişim anlamına gelen volatilite, aynı zamanda risk ölçüm göstergesidir. Finansal ürünün risk ölçümü ise genellikle, belirlenen zaman aralığındaki fiyat değişimlerinin standart sapma ölçümüyle gerçekleşir. Bu kapsamda, her bir şirket bazında yapılan işlemler şöyledir: ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ BİST sigorta şirketlerine ait hisse senetlerinin 02.01.2012-31.12.2016 tarihleri arasında her bir rapor açıklama dönemine kadar olan süreye ilişkin günlük ağırlıklı ortalama fiyatlarının ortalamasının alınması. Bağımsız denetim raporunun açıklandığı güne kadar hisse senedi fiyat ortalamalarının standart sapmalarının hesaplanması. Bağımsız denetim raporunun açıklandığı gün ve sonraki 4 işgünü için hisse senedi fiyatlarının standart sapmalarının hesaplanması (Buradaki standart sapma hesaplamasında kullanılan ortalama fiyat, denetim rapor açıklanmadan önceki döneme ait fiyatların ortalamasıdır). Elde edilen iki farklı standart sapma değerleri karşılaştırılarak açıklama sonrası değerlerin açıklama öncesi değerlerden farklarının alınması. Fark sonucunda büyük ve küçük çıkan sonuçların ortalamaların alınarak karşılaştırılması. S: Standart Sapma N : Dizinin Eleman Sayısı Xi : Dizinin X. elemanı. X : Dizideki Sayıların Aritmetik Ortalaması Yukarıda bahsedilen işlemler şirketler ve 3’er aylık dönemler (bağımsız denetim raporunun açıklandığı her dönem) bazında tekrarlanmıştır. Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK) tarafından 2016 / Aralık ayında yayınlanan Borsa Trendleri Raporu’nda yerli yatırımcıların hisse senetleri elde tutma süreleri BİST tüm için 42 gün olarak belirtilmiştir. Söz konusu raporun geçmiş dönem istatistiklerine bakıldığında yatırımcıların hisse senedi elde tutma sürelerinin trendinde önemli bir değişiklik olmadığı görülmüştür. Bu doğrultuda, sürenin göreceli olarak kısa olması nedeniyle her bir açıklama dönemi arasındaki hisse senedi fiyat değişimlerinin incelenmesi uygun görülmüştür. 4. Bulgular Yatrımcılar, finansal piyasalarda yatırım kararı verirken hisse senetlerinin oynaklığını göz önünde bulundurmaktadırlar. Hisse senetlerinin fiyatlarını etkileyen pek çok unsur bulunduğundan çalışmamızda ceteris 114 paribus varsayımı altında bağımsız denetim raporunun hisse senedi fiyat değişkenliğine etkisi tespit edilmeye çalışılmıştır. Zira, hisse senedi piyasası ile ilgilenen yatırımcılar hisse senedi fiyatlarının oynaklığı üzerinde önemle durmaktadırlar. Volatilite ile risk arasındaki ilişki nedeniyle yatırımcılar zaman içerisinde hisse senedi fiyat oynaklığı üzerindeki değişimi görmeye ve tahmin etmeye çalışmaktadırlar. Hisse senedi fiyat oynaklığının yüksek olması o hisse senedi fiyatının oldukça yükselebileceği gibi oldukça da düşebileceğine işaret eder. Yüksek oynaklığa sahip bir hisse senedine yatırım yapan yatırımcılar fiyat artışlarından oldukça büyük kazançlar elde edebileceği gibi, fiyat düşüşlerinde ise oldukça büyük kayıplar ile karşı karşıya kalabilirler (Aygören, 2005:200). Yapılan analizler kapsamında 7 sigorta şirketine ilişkin dönem bazında hisse senedi fiyat ortalamalarına ilişkin standart sapma bilgilerine bağımsız denetim raporu açıklama dönemi öncesi ve sonrası olarak detaylı olarak ekte yer alan tablolarda yer verilmiştir. Ekte yer alan tabloların özeti mahiyetindeki şirket bazındaki özet tablolar ise aşağıda yer almaktadır: Volatilite Toplam Volatilite Yön Dönem Sayısı Farkı BÜYÜK 12 0,6094 KÜÇÜK 8 -0,2177 * Toplam Volatilite/İlgili Dönem Sayısı Şirket 1 Ort. Volatilite Farkı* 0,0508 -0,0311 Şirket 1’e ait özet tablo incelendiğinde, incelemeye tabi tutulan dönemlerin yarısından fazlasında bağımsız denetim raporunun açıklama sonrası hesaplanan standart sapması ile açıklama öncesi standart sapması arasındaki farklar açıklama sonrası lehine “BÜYÜK” çıkmıştır. Tersi olarak, 8 açıklama dönemi için bağımsız denetim raporunun açıklama sonrası hesaplanan standart sapması ile açıklama öncesi standart sapması arasındaki farklar “KÜÇÜK” çıkmıştır. Bu kapsamda, her iki durumda da volatilite farkları toplanıp, ortalaması alındığında “BÜYÜK” Standart sapmaların mutlak değer olarak daha yüksek olması; bağımsız denetim raporunu açıklama günü ve takip eden 4 iş gününü kapsayan dönem için volatilitede etki olduğu ve volatilitenin açıklama sonrasında yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Volatilite Yön Dönem Sayısı BÜYÜK 12 KÜÇÜK 8 * Toplam Volatilite/İlgili Dönem Sayısı Şirket 2 Toplam Volatilite Farkı 0,1850 -0,1245 Ort. Volatilite Farkı * 0,0154 -0,0156 Şirket 2’ye ait özet tablo incelendiğinde, incelemeye tabi tutulan dönemlerin yarısından fazlasında bağımsız denetim raporunun açıklama sonrası hesaplanan standart sapması ile açıklama öncesi standart sapması arasındaki farklar açıklama sonrası lehine “BÜYÜK” çıkmıştır. Tersi olarak, 8 açıklama dönemi için bağımsız denetim raporunun açıklama sonrası hesaplanan standart sapması ile açıklama öncesi standart sapması arasındaki farklar “KÜÇÜK” çıkmıştır. Ancak, her iki durumda da volatilite farkları toplanıp, ortalaması alındığında değerler birbirine yakın sonuç vermiştir. Yani, bağımsız denetim raporunu açıklama günü ve takip eden 4 iş gününü kapsayan dönem için volatilitede etkinin sınırlı olduğu ve açıklama sonrasında volatilitede değişiklik olmadığı sonucunu ortaya koymuştur. Volatilite Yön Dönem Sayısı BÜYÜK 14 KÜÇÜK 6 * Toplam Volatilite/İlgili Dönem Sayısı Şirket 3 Toplam Volatilite Farkı 1,4855 -0,2138 Ort. Volatilite Farkı * 0,1061 -0,0356 İncelemeye tabi tutulan 20 dönem içerisinde 14 dönemde bağımsız denetim raporunun açıklama sonrası hesaplanan standart sapması ile açıklama öncesi standart sapması arasındaki farklar açıklama sonrası lehine “BÜYÜK” çıkmıştır. Tersi olarak, 6 dönemde ise bağımsız denetim raporunun açıklama sonrası hesaplanan standart sapması ile açıklama öncesi standart sapması arasındaki farklar “KÜÇÜK” çıkmıştır. Bu kapsamda, her iki durumda da volatilite farkları toplanıp, ortalaması alındığında “BÜYÜK” Standart sapmaların mutlak değer olarak daha yüksek olması; bağımsız denetim raporunu açıklama günü ve takip eden 4 iş gününü kapsayan dönem için volatilitede etki olduğu ve volatilitenin açıklama sonrasında yüksek olduğunu ortaya 115 koymuştur. 2016 yıl sonu itibariyle aktif büyüklüğü bakımından payları BİST’de işlem gören sigorta şirketleri içerisinde ilk sırada yer alan Şirket 3, denetim raporu açıklama sonrası volatilitenin dönem sayısı açısından en yüksek olduğu şirkettir. Bu doğrultuda, denetim raporları açıklamalarının fiyat hareketlerini etkileyerek aşağı veya yukarı yönlü olarak daha fazla oynaklık yarattığı ve yatırımcıların yatırım kararlarında bağımsız denetim raporları açıklama dönemlerinin önem teşkil ettiği söylenebilir. Şirket 4 Volatilite Yön Dönem Sayısı BÜYÜK 7 KÜÇÜK 2 * Toplam Volatilite/İlgili Dönem Sayısı Toplam Volatilite Farkı 4,1267 -0,8123 Ort. Volatilite Farkı * 0,5895 -0,4062 Şirket 4 ele alındığında, halka arz tarihinin 2014/Kasım olması nedeniyle incelemeye konu olan dönemler 9 ile sınırlı kalmıştır. Ancak, yine sektörün genel eğilimine paralel olarak incelenen dönemlerin yarısından fazlasında bağımsız denetim raporunun açıklama sonrası hesaplanan standart sapması ile açıklama öncesi standart sapması arasındaki farklar açıklama sonrası lehine “BÜYÜK” çıkmıştır. Tersi olarak, 2 dönemde ise bağımsız denetim raporunun açıklama sonrası hesaplanan standart sapması ile açıklama öncesi standart sapması arasındaki farklar “KÜÇÜK” çıkmıştır. Bu kapsamda, her iki durumda da volatilite farkları toplanıp, ortalaması alındığında “BÜYÜK” Standart sapmaların mutlak değer olarak daha yüksek olması; bağımsız denetim raporunu açıklama günü ve takip eden 4 iş gününü kapsayan dönem için volatilitede etki olduğu ve volatilitenin açıklama sonrasında yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Şirket 4, 2016 yıl sonu itibariyle aktif büyüklüğü bakımından payları BİST’de işlem gören sigorta şirketleri içerisinde ikinci sırada yer almaktadır. Volatilite farklarının ortalaması karşılaştırıldığında, göreceli olarak hacmi daha büyük olan şirketlerin bağımsız denetim raporu açıklaması sonrası fiyat değişimlerinin daha fazla olduğu görülmüştür. Bu doğrultuda, sektör içerisinde yüksek paya sahip olan şirketlere yatırım yapanlar açısından bağımsız denetim raporunun açıklama tarihini takip eden 4 iş günü içerisinde hisse senedi fiyatlarının dalgalanma seviyesi yüksektir. Şirket 5 Yön Volatilite Toplam Volatilite Dönem Sayısı Farkı BÜYÜK Ort. Volatilite Farkı * 12 0,9481 0,0790 KÜÇÜK 8 * Toplam Volatilite/İlgili Dönem Sayısı -0,2086 -0,0261 İncelemeye tabi tutulan 20 dönem içerisinde 12 dönemde bağımsız denetim raporunun açıklama sonrası hesaplanan standart sapması ile açıklama öncesi standart sapması arasındaki farklar açıklama sonrası lehine “BÜYÜK” çıkmıştır. Tersi olarak, 8 dönemde ise bağımsız denetim raporunun açıklama sonrası hesaplanan standart sapması ile açıklama öncesi standart sapması arasındaki farklar “KÜÇÜK” çıkmıştır. Bu kapsamda, açıklama öncesi ve açıklama sonrası volatilite farklarının ortalamaları karşılaştırıldığında, mutlak değer olarak “BÜYÜK” Standart sapmaların daha yüksek olması; bağımsız denetim raporunu açıklama günü ve takip eden 4 iş gününü kapsayan dönem için volatilitede etkinin olduğunu ve dalgalanma seviyesinin açıklama sonrasında yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Volatilite Şirket 6 Yön Dönem Sayısı BÜYÜK Toplam Volatilite Farkı Ort. Volatilite Farkı * 10 1,1478 0,1148 KÜÇÜK 8 * Toplam Volatilite/İlgili Dönem Sayısı -0,6032 -0,0754 Volatilite Yön Dönem Sayısı BÜYÜK 10 KÜÇÜK 10 * Toplam Volatilite/İlgili Dönem Sayısı Toplam Vol. Farkı 0,3160 -0,1054 Ort. Volatilite Farkı * 0,0316 -0,0105 Şirket 7 116 Şirket 6 ve şirket 7 aktif büyüklüğü bakımından 7 şirket içerisinde en küçük hacime sahip 2 şirkettir. Bu kapsamda, gerek etkilenen dönem sayısı gerekse volatilite farklarının ortalamasına ilişkin standart sapmalar dikkate alındığında, bağımsız denetim raporunun açıklanmasının volatiliteye ilişkin etki yarattığı ancak sektördeki diğer şirketler kadar yüksek bir etkinin olmadığını ortaya koymaktadır. Bu durumda, şirketin hacimsel olarak daha küçük olmasının bağımsız denetim raporunun hisse senedi fiyatlarında yarattığı dalgalanma seviyesi sınırlı düzeyde kalmasına neden olmaktadır. (Şirket 6’nın 2012/Mayıs ayında halka arz edilmiş olması, söz konusu şirket için incelenen dönem sayısının 18 olarak gerçekleşmesine neden olmuştur.) 5. Sonuç Finans sektörüne sağladıkları fonlar ve risk yönetim aracı olmaları bakımından sigorta şirketleri finans dünyasında önemli bir konuma sahiptir. Bu çalışmada BİST’de sigortacılık sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin bağımsız denetim raporlarının yayınlanma dönemleri ile hisse senedi fiyatı (değeri) arasında bir ilişkinin varlığının olup olmadığının incelenmesi hedeflenmiştir. Yapılan araştırmalarda sigortacılık sektöründe bu yönlü bir bakış açısı ve çalışmaya rastlanılmamıştır. Bu çalışmanın diğer çalışmalardan farkı sadece bağımsız denetim raporundaki bilgilerin sigorta sektörüne ait hisse senedi yatırımcısının kararlarına etkisinin analiz edilmesidir. Çalışmamızın konusu dahilinde bağımsız denetim raporlarının yayınlanma tarihinden önceki döneme ilişkin hisse senedi fiyat ortalamaları ile denetim raporunun ilan edildiği gün ve onu takip eden 4 iş günündeki fiyat hareketleri incelenerek finansal yapıya ilişkin bilgi açıklamalarının sigorta sektöründeki hisselerin fiyat değişkenliğine etkisi araştırılmıştır. Bağımsız denetim raporunun açıklanmasını takip eden gün sayısının uzun seçilmemesinin nedeni, uzun aralıkların istatistiksel olarak çalışmanın gücünü azaltabilmesi ve olayın anlamlılığı hakkında yanlış değerlendirmelere neden olabilmesidir (Kothari ve Warner, 2007: 8). Bu kapsamda veri setinde volatiliteyi ölçebilmek için hisse senedi değişimlerinin standart sapması kullanılmıştır. Klasik standart sapma hesaplamalarında varyansın zaman içerisinde değişkenlik göstermediği varsayılmıştır (Atakan, 2009: 49). Standart sapmaların bağımsız denetim raporunun açıklanmasının öncesi ve sonrası olmak üzere analizi yapılarak, volatilitenin belirlenmesine çalışılmış ve sigorta hisselerine yatırım yapan yatırımcıların davranışları üzerinde fikir edinilmiştir. Finans sektörü içerisinde toplam aktif büyüklüğü ile %3’lük paya sahip olmasına karşın, risk yönetimi aracı olması bakımından sigortacılık sektörü günümüzde finans sektörün önemli bir parçası haline gelmiştir. Bu kapsamda, halka açık sigorta şirketleri yatırımcılar tarafından ilgi gören yatırım araçları olmaktadır. Ancak, ülkemizde yaşanan finansal dalgalanmalar ve sektörün kendisinde yaşanan dalgalanmalar sigorta şirketlerine ait hisse senedi fiyatlarında volatilitenin yüksek olmasına yol açmaktadır. Çalışmamızda BİST’de işlem gören sigorta şirketlerinin 2012-2016 yıllarına ait çeyreklik dönemleri itibariyle açıklamış oldukları bağımsız denetim raporunun hisse senetlerinin volatilitesi üzerine etkisi bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır. Yukarıdaki tablodan da görüleceği üzere BİST’de işlem gören sigorta şirketlerinin hisse senetlerinin volatilitesi açıklama yapılan dönemlerde ağırlıklı olarak hisse senedi fiyat dalgalanmalarına neden olmaktadır. Açıklanma dönemi sonrasındaki standart sapmaların açıklanma öncesi standart sapmalardan büyük olması ve bu farkın toplamlarının, tersi durumdan daha fazla olması açıklamaların volatiliteyi artırdığı bulgusunu destekler niteliktedir. Şirket bazında elde edilen sonuçlar bir arada değerlendirildiğinde, payları BİST’de işlem gören sigorta şirketleri için aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır. Volatilite Sektör Toplam Volatilite Farkı Ort. Volatilite Farkı * Yön Dönem Sayısı BÜYÜK 11 1,2598 0,1410 KÜÇÜK 7 -0,3265 -0,0858 Sonuç olarak, dönemler bazında yapılan analiz sonucunda yedi adet hisse senedinden altısının fiyat hareketinin bağımsız denetim raporunun açıklanma dönemi ile ilişkisi olduğu tespit edilmiştir. İlişki tespit edilemeyen bir şirketin (şirket 2) ise 2012-2016 yılları arasında net kar beyan etmesine karşılık sadece 2015 yılında kar dağıtımı yaptığı belirlenmiştir. Bu kapsamda, ilgili şirketin hisse senetlerine yatırım yapan yatırımcıların şirketin kar dağıtımı yapmamasını göz önüne alarak, fiyat hareketlerinde oynaklığın artmadığı söylenebilir. Zira, diğer altı şirket incelenen dönemlerde geçmiş yıl zararlarını mahsup ettikleri dönemler haricinde ortaklarına temettü dağıtımına gitmişlerdir. Genel olarak ise, BİST’de payları işlem gören sigorta şirketlerine yatırım yapan yatırımcılar şirketlere ait detaylı finansal bilgilere ulaşabildikleri ve geleceğe yönelik tahmin yapmalarını kolaylaştıran bağımsız denetim raporundaki bilgilerden yatırım kararları etkilenmektedir. 117 KAYNAKÇA Almajali, A. Y., Alamro, S. A. ve Al-Soub, Y. Z. (2012). Factors affecting the financial performance of Jordanian insurance companies listed at Amman Stock Exchange. Journal of Management Research, 4(2), 266. Atakan, T. (2009). İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında Değişkenliğin (Volatilitenin) ARCH-GARCH Yöntemleri İle Modellenmesi. Yönetim Dergisi, 62, 48-61. Ayaydın, H. ve Dağlı, H. (2012). Gelişen Piyasalarda Hisse Senedi Getirisini Etkileyen Makroekonomik Değişkenler Üzerine Bir İnceleme: Panel Veri Analizi. Atatürk Üniversitesi İİBF Dergisi, 26 (3-4): 45-65. Aygören, H. (2005). İMKB'de Oynaklik Tahmini Üzerine Bir Çalisma. Muhasebe ve Finansman Dergisi, (25), 200206. Barbee Jr, W. C., Mukherji, S. ve Raines, G. A. (1996). Do Sales–Price and Debt–Equity Explain Stock Returns Better than Book–Market and Firm Size?. Financial Analysts Journal, 52(2), 56-60. Demir, Y. (2001). Hisse Senedi Fiyatını Etkileyen İşletme Düzeyindeki Faktörler ve Mali Sektör Üzerine İMKB'de Bir Uygulama. Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 6(2)., 109-130. Ege, İ. ve Bayrakdaroğlu, A. (2008). Sermaye Yapısının Cari Değer Ve Verimlilik Üzerine Etkisi: Türk Sigortacılık Sektöründe Bir Uygulama. Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 22(2). İpekten, O. B., Aghapour, K. ve Shahinpour, A. (2014). Muhasebe ve Şirket Özelliklerinin BIST’de İşlem Gören Banka ve Sigorta Şirketleri Hisse Senedi Fiyatları Üzerindeki Etkileri. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 18(3), 383-398. Karaca, S. S. ve Başcı, E. S. (2011). Hisse Senedi Performansını Etkileyen Rasyolar ve İMKB 30 Endeksinde 20012009 Dönemi Panel Veri Analizi. Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 16(3), 337-347. Kaya, M. (2014). Sigortacılıkta Sermaye Yeterliliği Düzenlemeleri Çerçevesinde Finansal Oranların Hisse Senedi Getirisine Etkisi: Bist’te Bir Uygulama. Yayınlanmış Doktora Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Isparta. Kayalıdere, K. (2013). Hisse Senedi Piyasasında Muhasebe Bilgilerinin Rolü: İMKB-Mali Sektör Üzerine Bir Uygulama. İşletme Araştırmaları Dergisi, 5(1), 130-151. Kothari, S.P. ve Warner, J.B. (2007). Econometrics Of Event Studies. Handbook Of Corporate Finance: Empirical Corporate Finance, 1(1), Elsevier/North-Holland, Handbooks in Finance Series. Masulis, R. W. (1983). The impact of capital structure change on firm value: Some estimates. The Journal of Finance, 38(1), 107-126. Maysami, R. C., Howe, L. C. ve Rahmat, M. A. (2004). Relationship between macroeconomic variables and stock market indices: Cointegration evidence from stock exchange of Singapore's All-S sector indices. Jurnal Pengurusan (UKM Journal of Management), 24. http://www.borsaistanbul.com/ https://www.kap.org.tr/tr/ https://www.tbb.org.tr/Content/Upload/istatistikiraporlar/ekler/808/Bankalarimiz_2016.pdf 15.08.2017) (erişim tarihi: https://www.mkk.com.tr/project/MKK/file/content/Bilgi%20Merkezi%20Dosyalar%C4%B1%2FBorsa %20Trendleri%20Raporu%2FBorsa%20Trendleri%20Raporu%20XIX (erişim tarihi: 28.08.2017) 118 EKLER Tablo 1: Şirket 1’e ait Standart Sapma Değerlerinin Bağımsız Denetim Raporu Öncesi ve Sonrası Karşılaştırılması ŞİRKET 1 Dönemler SS(sonra)* SS(önce)** SS Farkı 14.03.2012 0,1540 0,0807 0,0733 27.04.2012 0,0130 0,0255 -0,0125 14.08.2012 0,0257 0,0438 -0,0181 31.10.2012 0,0728 0,0304 0,0424 18.02.2013 0,0628 0,0937 -0,0309 29.04.2013 0,0767 0,0378 0,0390 31.07.2013 0,0739 0,1235 -0,0497 30.10.2013 0,2013 0,1938 0,0075 17.02.2014 0,0739 0,0907 -0,0169 29.04.2014 0,1999 0,1165 0,0834 25.07.2014 0,2219 0,0604 0,1615 30.10.2014 0,0824 0,0798 0,0026 30.04.2015 0,0847 0,1593 -0,0745 31.07.2015 0,1666 0,0891 0,0775 30.10.2015 0,1223 0,0701 0,0522 12.02.2016 0,1123 0,0815 0,0309 21.04.2016 0,1601 0,1546 0,0054 4.08.2016 0,0324 0,0475 -0,0151 19.10.2016 0,1038 0,0698 0,0339 Sonuç BÜYÜK KÜÇÜK KÜÇÜK BÜYÜK KÜÇÜK BÜYÜK KÜÇÜK BÜYÜK KÜÇÜK BÜYÜK BÜYÜK BÜYÜK KÜÇÜK BÜYÜK BÜYÜK BÜYÜK BÜYÜK KÜÇÜK BÜYÜK * SS(sonra): Bağımsız Denetim Raporu’nun açıklandığı gün ve takip eden 4 işgününün ortalama fiyata göre standart sapması ** SS (önce) : Bağımsız Denetim Raporu açıklanmadan önceki döneme ait ortalama fiyatın standart sapması Tablo 2: Şirket 2’ye ait Standart Sapma Değerlerinin Bağımsız Denetim Raporu Öncesi ve Sonrası Karşılaştırılması ŞİRKET 2 Dönemler 6.03.2012 30.04.2012 9.08.2012 31.10.2012 28.02.2013 30.04.2013 31.07.2013 30.10.2013 5.02.2014 30.04.2014 4.08.2014 28.10.2014 29.01.2015 28.04.2015 29.07.2015 27.10.2015 28.01.2016 28.04.2016 28.07.2016 26.10.2016 SS(sonra)* SS(önce)** SS Farkı Sonuç 0,0098 0,0384 -0,0286 KÜÇÜK 0,0264 0,0325 -0,0061 KÜÇÜK 0,0591 0,0596 -0,0006 KÜÇÜK 0,0203 0,0099 0,0104 BÜYÜK 0,1204 0,1516 -0,0313 KÜÇÜK 0,0762 0,0314 0,0448 BÜYÜK 0,0160 0,0464 -0,0305 KÜÇÜK 0,0523 0,0479 0,0043 BÜYÜK 0,0751 0,0455 0,0295 BÜYÜK 0,0230 0,0203 0,0027 BÜYÜK 0,0224 0,0216 0,0007 BÜYÜK 0,0120 0,0252 -0,0132 KÜÇÜK 0,0101 0,0183 -0,0082 KÜÇÜK 0,0357 0,0197 0,0159 BÜYÜK 0,0295 0,0134 0,0161 BÜYÜK 0,0525 0,0587 -0,0062 KÜÇÜK 0,0265 0,0240 0,0025 BÜYÜK 0,0792 0,0503 0,0288 BÜYÜK 0,0204 0,0152 0,0051 BÜYÜK 0,0308 0,0068 0,0240 BÜYÜK 119 * SS (sonra) : Bağımsız Denetim Raporu’nun açıklandığı gün ve takip eden 4 işgününün ortalama fiyata göre standart sapması ** SS (önce) : Bağımsız Denetim Raporu açıklanmadan önceki döneme ait ortalama fiyatın standart sapması Tablo 3: Şirket 3’e ait Standart Sapma Değerlerinin Bağımsız Denetim Raporu Öncesi ve Sonrası Karşılaştırılması ŞİRKET 3 Dönemler SS(sonra) SS(önce) 2.03.2012 0,2392 30.04.2012 0,2022 3.08.2012 0,4061 31.10.2012 0,0420 28.02.2013 0,6453 30.04.2013 0,0402 30.07.2013 0,5004 30.10.2013 0,4327 5.02.2014 0,1580 29.04.2014 0,1531 4.08.2014 0,2490 28.10.2014 0,1638 29.01.2015 0,3410 28.04.2015 0,3090 28.07.2015 0,0631 27.10.2015 0,1249 28.01.2016 0,0661 28.04.2016 0,1696 26.07.2016 0,0706 26.10.2016 0,0623 0,2187 0,0850 0,2023 0,0765 0,3000 0,0307 0,3574 0,2917 0,1096 0,1104 0,2308 0,1757 0,1705 0,1069 0,0985 0,1342 0,1612 0,1602 0,0981 0,0486 SS Farkı 0,0206 0,1172 0,2038 -0,0345 0,3454 0,0095 0,1431 0,1410 0,0484 0,0427 0,0183 -0,0120 0,1705 0,2021 -0,0354 -0,0093 -0,0951 0,0094 -0,0276 0,0138 Sonuç BÜYÜK BÜYÜK BÜYÜK KÜÇÜK BÜYÜK BÜYÜK BÜYÜK BÜYÜK BÜYÜK BÜYÜK BÜYÜK KÜÇÜK BÜYÜK BÜYÜK KÜÇÜK KÜÇÜK KÜÇÜK BÜYÜK KÜÇÜK BÜYÜK * SS (sonra) : Bağımsız Denetim Raporu’nun açıklandığı gün ve takip eden 4 işgününün ortalama fiyata göre standart sapması ** SS (önce) : Bağımsız Denetim Raporu açıklanmadan önceki döneme ait ortalama fiyatın standart sapması Tablo 4: Şirket 4’e ait Standart Sapma Değerlerinin Bağımsız Denetim Raporu Öncesi ve Sonrası Karşılaştırılması ŞİRKET 4 Dönemler SS(sonra) SS(önce) SS Farkı Sonuç 28.11.2014 0,0898 0,0806 0,0092 BÜYÜK 24.02.2015 0,4768 0,8740 -0,3972 KÜÇÜK 29.04.2015 1,6153 0,5669 1,0483 BÜYÜK 3.08.2015 0,6978 0,4762 0,2216 BÜYÜK 28.10.2015 0,6500 0,5477 0,1024 BÜYÜK 24.02.2016 2,4325 1,2003 1,2322 BÜYÜK 28.04.2016 0,3678 0,3187 0,0490 BÜYÜK 9.08.2016 0,0622 0,4773 -0,4151 KÜÇÜK 26.10.2016 1,8707 0,4068 1,4640 BÜYÜK * SS (sonra) : Bağımsız Denetim Raporu’nun açıklandığı gün ve takip eden 4 işgününün ortalama fiyata göre standart sapması ** SS (önce) : Bağımsız Denetim Raporu açıklanmadan önceki döneme ait ortalama fiyatın standart sapması Not: Şirket 4’ün halka arz tarihi 13.11.2014’tür. 120 Tablo 5: Şirket 5’e ait Standart Sapma Değerlerinin Bağımsız Denetim Raporu Öncesi ve Sonrası Karşılaştırılması ŞİRKET 5 Dönemler SS(sonra) 14.03.2012 30.04.2012 1.08.2012 23.10.2012 27.02.2013 30.04.2013 2.08.2013 30.10.2013 19.02.2014 25.04.2014 8.08.2014 30.10.2014 20.02.2015 30.04.2015 5.08.2015 30.10.2015 22.02.2016 2.05.2016 5.08.2016 31.10.2016 0,2268 0,1017 0,1223 0,0205 0,0551 0,0158 0,1119 0,0398 0,0346 0,1269 0,0694 0,0620 0,5306 0,2418 0,1040 0,0738 0,3477 0,0810 0,2275 0,1027 SS(önce) SS Farkı 0,1152 0,1116 0,0665 0,0352 0,1107 0,0116 0,0352 -0,0147 0,0864 -0,0314 0,0415 -0,0257 0,1179 -0,0060 0,0548 -0,0149 0,0875 -0,0529 0,0304 0,0965 0,0973 -0,0280 0,0613 0,0007 0,1954 0,3352 0,1405 0,1013 0,1390 -0,0350 0,0616 0,0122 0,2479 0,0998 0,0644 0,0166 0,1298 0,0976 0,0729 0,0297 Sonuç BÜYÜK BÜYÜK BÜYÜK KÜÇÜK KÜÇÜK KÜÇÜK KÜÇÜK KÜÇÜK KÜÇÜK BÜYÜK KÜÇÜK BÜYÜK BÜYÜK BÜYÜK KÜÇÜK BÜYÜK BÜYÜK BÜYÜK BÜYÜK BÜYÜK * SS (sonra) : Bağımsız Denetim Raporu’nun açıklandığı gün ve takip eden 4 işgününün ortalama fiyata göre standart sapması ** SS (önce) : Bağımsız Denetim Raporu açıklanmadan önceki döneme ait ortalama fiyatın standart sapması Tablo 7: Şirket ’ya ait Standart Sapma Değerlerinin Bağımsız Denetim Raporu Öncesi ve Sonrası Karşılaştırılması ŞİRKET 7 Dönemler SS(sonra) SS(önce) SS Farkı Sonuç 14.03.2012 0,1618 0,0536 0,1082 BÜYÜK 30.04.2012 0,0617 0,0724 -0,0107 KÜÇÜK 14.08.2012 0,0389 0,0504 -0,0116 KÜÇÜK 31.10.2012 0,0742 0,0333 0,0409 BÜYÜK 4.03.2013 0,0354 0,0581 -0,0227 KÜÇÜK 29.04.2013 0,0617 0,0133 0,0485 BÜYÜK 5.08.2013 0,0393 0,0562 -0,0169 KÜÇÜK 30.10.2013 0,0286 0,0461 -0,0174 KÜÇÜK 28.02.2014 0,0665 0,0619 0,0047 BÜYÜK 25.04.2014 0,0321 0,0294 0,0026 BÜYÜK 11.08.2014 0,0531 0,0185 0,0346 BÜYÜK 28.10.2014 0,0362 0,0368 -0,0006 KÜÇÜK 24.02.2015 0,1061 0,0563 0,0498 BÜYÜK 30.04.2015 0,0193 0,0191 0,0001 BÜYÜK 10.08.2015 0,0225 0,0247 -0,0023 KÜÇÜK 27.10.2015 0,0080 0,0245 -0,0165 KÜÇÜK 25.02.2016 0,0097 0,0107 -0,0010 KÜÇÜK 121 2.05.2016 9.08.2016 31.10.2016 0,0333 0,0117 0,0371 0,0232 0,0174 0,0207 0,0102 BÜYÜK -0,0058 KÜÇÜK 0,0165 BÜYÜK * SS (sonra) : Bağımsız Denetim Raporu’nun açıklandığı gün ve takip eden 4 işgününün ortalama fiyata göre standart sapması ** SS (önce) : Bağımsız Denetim Raporu açıklanmadan önceki döneme ait ortalama fiyatın standart sapması 122 SİGORTACILIK SEKTÖRÜNDE STAJ: KÜTAHYA ÖRNEĞİ Doç. Dr. Nilüfer DALKILIÇ1 Dumlupınar Üniversitesi Öğr. Gör. Hüseyin Feyyaz EBEOĞLUGİL2 Dumlupınar Üniversitesi Öz Çalışmanın konusu sigortacılık öğrencilerinin stajlarıdır. Sigortacılık mesleği staj ile öğrenilebilecek bir meslektir. Öğrenciler staj yaparak uygulamayı öğrenebilir, deneyim kazanabilir ve sektör hakkında bilgi sahibi olabilirler. Sigortacılık sektörü çok hızlı değişim gösteren bir yapıya sahip olduğu için öğrencilerin sigortacılık konusundaki güncel bilgi ve birikimi staj ile artacaktır. Öğrenciler için kariyerlerinde kazandıkları eğitim ve çabalar ile elde ettikleri bilgi ve beceriler önem kazanmaktadır. Bilgi ve beceri kazanmadaki en önemli adım staj olarak nitelendirilebilir. Bu çalışma Dumlupınar Üniversitesi’nde Bilimsel Araştırma Projesi olarak 1 yıl süre ile gerçekleştirilen ve sonuçlandırılan bilimsel projeye dayanmaktadır. Çalışma iki aşamada gerçekleştirilmiştir. İlk aşamada üniversite sanayi işbirliği çalışması ile Kütahya acentelerinin İŞKUR işbaşı eğitim programında işveren olması için girişimlerde bulunulmuş ve “Kütahya Sigortacılık Stajyeri Kariyer Havuzu” oluşturulmuştur. İkinci aşamada öğrencilerin ve işverenlerin anket yöntemiyle ile değerlendirilmesi yapılarak staj öncesi ile staj sonrası durum tespiti gerçekleştirilmiştir ve sonuçları değerlendirilmiştir. Çalışmada elde edilen sonuçlar yorumlanmış, gelecek çalışmalar için izlenimlerde bulunulmuştur. Anahtar Kelimeler Staj, İş başında Eğitim, İstihdam 1.Giriş Gelişmeler stajın önemini arttırmıştır. Sektörlerde alanında eğitim almış nitelikli insan gücü ihtiyaçları doğmuştur. Bu durumda mesleki eğitim önem kazanarak eğitimde staj gerekliliği ortaya çıkmıştır (Mankan, 2015: 735). Staj öğrencileri çalışacakları sektöre alışma işlevini yerine getirmektedir. Öğrenciler stajla sektörle ilk karşılaştıkları bir dönem geçirmekte ve ileride mesleklerini yapıp yapmayacaklarına ilişkin görüşlerini geliştirmektedirler. İş hayatında nelerin beklediğini deneyimleme fırsatı kazanmaktadırlar (Emir ve diğerleri, 2008: 276). Staj uygulamaları öğrencilerin deneyim kazanmalarına, uygulama ve teori bilgilerini karşılaştırmalarına olanak sağlamaktadır. Staj yapan öğrenciler iş yaşamını zorluklarına ilişkin hazırlıklı olmalarını sağlamaktadır (Karacan ve Karacan, 2008: 168). Stajlar istidam olanaklarının geliştirilmesinde, stajyerlerin gerçekçi beklenti oluşturmaları konularında faydalar sunmaktadır (Knouse ve Fontenot, 2008: 61). Staj öğrencilere daha fazla deneyim kazanmasını ve literatürü deneyimlemesini sağlamaktadır. Öğrencilerin kişisel becerilerini, kendine güvenlerini ve iletişim becerilerini geliştirmektedir (Albert ve diğerleri, 2009: 37). Stajın başarılı olması için uzman öğretim üyeleri ile denetimi olması gerekmektedir. Staj öğrenim hayatının önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Staj konusunda yapılan araştırmalar hangi derslerin daha yararlı olduğu konusunda bilgi alışverişi sunmaktadır (Karaman ve diğerleri, 2017: 107). Staj öğrenmenin temelini oluşturmaktadır. Öğrenme davranışı olumlu yönde etkilediğinden staja gereken önem verilmelidir. Uygulamalı eğitimde teori ders ile verilirken, işbaşı eğitim ile staj uygulaması verilmektedir (Olcay ve diğerleri, 2015: 325). Öğrenciler açısından stajın verimli ve eğitici olmasında öğrencilerin bilinçli bir şekilde stajlarını yerine getirmesi arasında yakın ilişki bulunmaktadır (Güler, 2016: 191). Bu çalışma 25.03.2016/25.03.2017 döneminde yürütülen sonuçlandırılmış “Kütahya Sigortacılık Stajyeri Kariyer Havuzu” isimli Dumlupınar Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projesine dayanmaktadır. Projede üniversite sanayi işbirliği çalışması ile Kütahya acentelerinin İŞKUR işbaşı eğitim programında işveren olması için girişimlerde bulunulmuş ve Dumlupınar Üniversitesi Sigortacılık ve Risk Yönetimi bölümü öğrencileri ile “Kütahya Sigortacılık Stajyeri Kariyer Havuzu” oluşturulmuştur. Projenin Kütahya sigortacılık alanında örgütsel ve insan kaynakları sorunlarına çözüm getirmesi amaçlanmıştır. Projenin amacı İŞKUR ile Kütahya acentelerini bir araya getirerek öğrencilere staj ve istihdam olanaklarını sağlamaktır. Projede gerçekleştirilen adımlar acentelerin belirlenmesi, acenteler ile görüşmeler, öğrencilere proje hakkında bilgi verilmesi, öğrencilerin İŞKUR işbaşı eğitim programına Dumlupınar Üniversitesi Evliya Çelebi Yerleşkesi Tavşanlı Yolu 10. KM KÜTAHYA İletişim: nilufer.dalkilic@dpu.edu.tr Tel: +90274 265 2031/4661, Faks: +90274 265 2155 2 Dumlupınar Üniversitesi Prof. Dr. Güner ÖNCE Caddesi Şaphane / KÜTAHYA, Şaphane Meslek Yüksekokulu, İletişim: hfeyyaz.ebeoglugil@dpu.edu.tr Tel: 0 (274) 551 27 64, Faks: 0 (274) 551 27 65 1 123 başlatılması şeklinde sıralanmaktadır. Projede yer alan acente sayısı 5 ve projeden yararlanan öğrenci sayısı 10’dur. Öğrenciler İŞKUR işbaşı eğitim programı ile 6 ay acentelerde çalışmışlardır. Çalışmada acentelere ve öğrencilere işbaşı eğitim programının değerlendirilmesine yönelik olarak görüşmeler gerçekleştirilerek anket uygulaması yapılmıştır. Yapılan anket uygulamasında, acentelerin ve öğrencilerin proje hakkındaki değerlendirmeleri yorumlanmıştır. Değerlendirmede işbaşı eğitim programının acenteler ile öğrenciler açısından uzun süreli stajlar yardımıyla işe alım süreçleri, uygun işe uygun personel alımı ve nitelikli işgücünün desteklenmesine katkı sağladığı görülmüştür. 2.Değerlendirme Çalışmada anket yöntemi kullanılmıştır. İşbaşında eğitim programında yer alan acentelerle ve staj yapan öğrencilerle birebir görüşme yapılarak soruların yanıtları alınmıştır. Görüşme gerçekleştirilirken sigorta acentelerinin ayrı, öğrencilerin ayrı görüşleri alınmış olup, bu görüşmeler ve anketler yapılırken aynı ortamda olunmaması ve görüş sahiplerinin birbirinden etkilenmemesi sağlanmıştır. Gelişmeler ve değerlendirmeler öncelikle yazılı bir biçimde kağıt üzerinden takip edilmiştir. Sorular ile proje kapsamındaki acente ve öğrencilerin projeyi değerlendirmesi sağlanmış, görüş ve önerileri alınmıştır. Görüşme sırasında acentelere yöneltilen sorularında ulaşılması istenen temel amaç, öğrenciler ile acentelerin arasındaki iletişimi ve öğrenciye aktarılan bilginin düzeyini ölçmek, öğrencilerin acentelerdeki istihdam koşullarını öğrenmektir. Değerlendirme formu kapsamında elde edilen sonuçlar deşifre edildikten sonra özet şeklinde Tablo 1’de sunulmuş olup acente bilgileri aşağıdadır: Tablo 1: Acenteler Görüşme Deşifresi Görüşmeci No: 1. Görüşmeci 2. Görüşmeci 3. Görüşmeci 4. Görüşmeci 5. Görüşmeci Sizin öğrencimize uyum sağlama konusunda desteklerinizi anlatabilir misiniz? Çalışanlar olarak sıcak, samimi bir ortamımız mevcuttur. Bu yüzden bizle çalışmaya başlayan arkadaşlar uyum konusunda sıkıntı yaşamamaktadır. Çalışma ortamı, sigortacılık bilgisi hakkında detaylı bilgilendirme yapıldı, tecrübeler ve risk analizinin nasıl yapıldığı anlatılmıştır. Kendileri zaten sıcakkanlıydı bir sıkıntı yaşamadık. Acentenizde istihdam ettiğiniz öğrencilerimizin hangi konuda bilgilerini arttırmaları gerekir? Bilgilerini ve eksikliklerini tamamlamaları gerekmekte, karşılıklı iletişim sürecini geliştirmeleri gerekmektedir. Teorideki öğrenilen bilgilerin pratikte nasıl uygulanacağı bilgisine sahip olmalılar, gerekli deneyimi kazanmaları gerekir. Acentenizde istihdam ettiğiniz öğrencimize hangi bilgileri aktarmayı Kendileriyle bildiğimiz bütün ekran bilgilerimizi ve iş tecrübelerimizi paylaştık. Tüm Teorideki öğrenilen bilgilerin pratikte nasıl olacağını anlattık, elementer ve sağlık alanında 124 Samimi oluşu ve çalışkan yapısı şirket çalışanları tarafından kısa sürede algılandı devamında da geçici olarak çalışmasına rağmen devamlı çalışacak personel gibi davranıldı. Bunun sonucunda da çalışma süresi içinde tam verim alındı. Trafik branşı harici branşlarda kendilerini geliştirmeleri gerekiyor. Rahat ve sıkılmayacağı çalışma ortamı sağladık. Uyum sağlama problememiz olmadı. Programlar anlatıldı. Kontrollü olarak sigorta poliçesi kestirildi. Müşterilerle iletişimini sağladık, yabancılık çekmedi bizden biri oldu. Tüm branşlarda pratik yapmaya ihtiyaçları var. Güncel kanun ve yönetmeliklerin öğretilmesi gerekir. Yönetmelikler sürekli değişiyor. Müşterilere güler yüzlü olunması gerektiği, şirketlerin ekranlarını, müşterilerin Acentemizin ağırlıklı olarak çalıştığı sigorta branşlarında eksiklerini tamamladık. Pazarlama Genelde bizim işimiz trafiklerle ilgili ama mesela konut sigortası konusunda yeterli bilgileri yoktu ve bunları arttırmaları gerekir. Biz gelen her öğrencilere ekranların hepsini öğretiyoruz, trafikte uygun gördünüz? branşları kendilerine öğrettik. detaylı bilgi paylaşımı yapıldı. kişisel bilgilerini ikinci kişilerle paylaşılmaması gerektiğini öğrettik. alanından çok poliçe ve teklif hazırlama kısmında yer aldı. Öğrencilerimiz acentenizde insanlar ile sigorta konusunda pazarlama iletişimi kuracak pozisyonda mıydı yoksa işin üretim kısmında mı yer aldı? Neden? Öğrencimizden memnun kaldınız mı? Neden? Her iki pozisyonda da çalıştılar. Müşterilerle içli dışlıda oldular, üretim kısmında da yer aldılar. Pazarlamada yer aldı, bu noktada kendisini geliştirmesini gerekli gördük çünkü acentelik potansiyeli sağlıyordu. Arka plandaydı. Pazarlama yapmadan önce işi öğrenmeleri gerekiyor. İşi öğrenene kadar da İşbaşı eğitim süreleri doluyor. Üretim kısmında yer aldı. Poliçe ve teklif hazırlama konusunda birçok bilgi verdik. Çok memnun kaldık. Evet memnun kaldık. Kendi personelim kadar ilgiliydi. Memnun kaldık. Saygılı, dürüst ve girişken biri olduğu için. Proje ve ekibimizden memnun kaldınız mı? Neden? Çok memnunduk. Proje gayet başarılı ve devam etmeli. Evet ilgili bir ekip çalışmaların öğrencilere faydalı olacağını düşünüyoruz. Bizleri her zaman desteklediler. Projemiz hakkındaki düşüncelerinizi almak istesek ne derdiniz? Proje gayet başarılı ve öğrencileri teşvik edecek derecede güzel bir proje, başarılarınızın ve projenizin devamını dileriz. Proje gerçekten teorinin pratiğe uygulanması için çok yararlı bir uygulama, yaygınlaştırılmalı. Memnun kaldık. Çünkü sürekli öğrencileri denetime geliyorlar. Bir sıkıntı olup olmadığını soruyorlar. Proje hem öğrencilere hem de bize fayda sağlıyor. Biz tekrar öğrenci almak istiyoruz. Öğrenciler hem iş öğreniyorlar hem de ileride bu mesleğe devam edip etmeyeceklerine karar veriyorlar. Memnun kaldık, bizim çalışma şartlarımıza ve ortamımıza çabuk uyum sağladı. Her birinden memnun kaldık. Ekip proje öncesi bilgilendirme ve devamında da bize çok yardımcı oldu. İşyeri içinde çalışan içinde faydalı olduğunu düşünüyorum. Personel giderleri açısından tasarruf etmemizi sağladı, çalışan için ise gelecekte yapacağı meslek hakkında bilgi ve tecrübe sahibi oldu. Projelerin bütün eğitim yılına yayılması gerektiğini düşünüyorum, özellikle mezun olmaya yakın Şirket yapımız olarak İŞKUR’dan aldığımız çalışanların, öğrenci olması ilk hedefimiz Bize anketimiz dışında öğrencimizle veya projemizle ilgili iletmek istediğiniz öneri veya 125 derine girilmiyor fakat konutta derine girmeye çalıştık, DASK vs. öğrettik. Çok aktif olduğundan dolayı satış bölümünde görev aldı. Çalışkan bir öğrenci olduğu için memnun kaldık. Evet. Güzel bir proje memnun kaldık. Öğrenci açısından, işyeri sahibi açısından faydalı bir proje bence devam etmeli. İşbaşı eğitim süresi keşke 3 aya düşmeseydi. 6 ay olduğunda şikayetleriniz varsa lütfen belirtiniz? - sizlerin de yönlendirmesi ile bugüne kadar 3 öğrencimiz şirketimizde çalıştı, hepsinden memnun kaldık. - öğrencilerin vaktinin %80’inin acentelerde gerektiğini ve daha önceki ve şimdiki istihdam ettiğimiz öğrenciler ile alakalı güncel bilgilere uzak olduğunu ve üniversitede uygulamadan kaldırılmış kanunları öğrettiklerini gördük. daha fazla deneyim sahibi oluyorlardı. Acenteler çaba göstererek öğrencilerin uyum sağladıklarını ve öğrencilerin sigorta konusundaki bilgilerini geliştirmesi gerektiğini belirtmişlerdir. Acenteler öğrencilere şirketlerin ekranlarını ve uygulamadaki sigorta bilgilerini öğrettiklerini ve öğrencilerin üretim ve pazarlama pozisyonlarında yer aldığını iletmişlerdir. Acenteler öğrencilerden ve proje ekibinden memnun olduklarını belirtmişlerdir. Projenin başarılı bir proje ve devam etmesi gerektiğini aktarmışlardır. Çalışma kapsamındaki Sigortacılık ve Risk Yönetimi öğrencilerine ise 5 adet yorumlama gerektiren sorular sorulmuştur. Öğrencilere yöneltilen yorumlama sorularının seçilmesindeki temel amaç ise, istihdam edildikleri acentedeki pozisyonlarını öğrenmek, edindikleri bilgi birikimini, kazanımlarını ve deneyimlerini değerlendirmektir. Değerlendirme formu kapsamında elde edilen sonuçlar deşifre edildikten sonra özet şeklinde Tablo 3’de sunulmuştur. Tablo 3: Öğrenciler Görüşme Deşifresi Katılımcı No: 1. Katılımc ı 2. Katılımc ı 3. Katılımc ı 4. Katılımc ı 5.Katılı mcı 6. Katılımc ı 7. Katılımc ı 8. Katılımc ı 9. Katılımc ı 10. Katılımcı Çalıştığın ız acentede hangi pozisyon da (üretim, müşteri ile ilişkisel pazarlam a vs.) çalıştınız ? Hangi pozisyon da çalışmak isterdiniz ? Neden? Üretim pozisyon unda çalıştım. Okuldak i bilgilerle , poliçe üretimi nasıl olduğun u merak ettiğim için üretim pozisyon unda çalışmak istedim. Acenteni n şubeleri ne fiyat ve ürün hakkınd a yardımcı oldum. Örneğin şubenin ekranınd a vs. sıkıntı olduğun da fiyat araştırm alarını yaptım. Birebir Üretim, pazarla ma alanların da çalıştım. Üretimd e çalıştım. Üretimd e çalıştım. Üretim, müşteri ilişkileri ve pazarla ma birimleri nde çalıştım. Ayrım olsaydı müşteri ilişkileri ni seçerdim . Pazarla ma bölümün de çalıştım ve bu bölümde de çalışmak isterdim, kendime uygun bir bölümde çalıştığı mı düşünüy orum. Satış alanında çalıştım. Üretimd e çalıştım. Operasyon ve satışta çalıştım, başka pozisyon istemezdi m. 126 müşteril erle iletişime geçtim. Acenteni n size aktardığı bilgiler ve deneyiml er nelerdir? Lütfen birkaç kelime ile açıklayan ız. Sigorta şirketleri nin ekranları ndan fiyat araştırıl masını öğrendi m. Müşteril er ile konuşma deneyim ini kazandı m. Branşlar hakkınd a detaylı bilgiler öğrendi m. Ekran kullanm a, müşteriy le iletişim konusun da deneyim kazandı m. Çok iyi bir acentede çalıştım ve kısa sürede bana işi öğrettile r. Ekran bilgisi kendini ifade etme, müşteril eri ikna etme konusun da kendimi geliştirdi m. Acentede n memnun kaldınız mı? Neden? Acented en memnun kaldım. Sadece iş odaklı değil çalışanla rına her yönden yardımcı olmaya çalışıyor . Acented en memnun kaldım. Çünkü her konuda yardımcı ve destekçi olundu. Evet, memnun kaldım. Mesleği m hakkınd a bana çok şey kattılar. Evet çok memnun kaldım. Proje hakkında ki düşüncel erinizi almak istesek ne derdiniz? Proje benim için deneyim oldu. Sigorta sektörün ün iş ortamını tanımış oldum. Sistemin nasıl çalıştığı nı inceledi m, geleceği m hakkınd Proje dahilind e acentede çalışma imkanı buldum. Bana projenin fazlasıyl a katkısı oldu. Bana hem iş olanağı sağladı hemde mesleği mle ilgili beni geliştirdi . Çok yararlı olduğun u düşünüy orum. Olumlu etkileri oldu. Sigorta şirketleri nin ekranları nda kendimi geliştirdi m. Ekran konusun daki bilgiler, pazarla ma ve müşteri ilişkileri nde deneyim kazanma mı sağladıla r. İş deneyim i ve müşteri ilişkileri konusun da bilgiler aktardı. Ekran bilgisi, kendini ifade etme konusun da geliştirdi m. Sigorta ekranlarını kullanma ve müşteri ilişkilerind e katkısı oldu. İyi yönleri de vardı fakat ilişki yönlerin de kendileri ni geliştirm eliler. Memnun kaldım. Sınav haftasın da sınavlara öncelik vermemi sağladıla r. Evet. İş deneyim i sağladı. Evet memnun kaldım. Evet. Güzel çalışma ortamı var ve acente müdürü alanında iyi ve sektöre hakimdi. Proje öğrencin in hem gelir hem de deneyim kazanma sı için iyi ve başarılı bir projedir. Proje öğrencil eri iş hayatına hazırlıyo r. İlk işdeneyi mimi bu proje ile yaşadım. Okuldak i ders saatleri me uyum sağlamal arı ve adapte olmam konusun da çok yardımcı oldular çalıştığı m acentede n memnun dum. Kesinlik le projenin devam etmesini diğer arkadaşl arımın da faydalan masını isterim. Başarılı bir proje. Teşekkü r ederim. Proje güzel ve yararlıydı devamı gelirse öğrenciler için yarar sağlayacak bir proje olduğuna inanıyoru m. 127 a yararlı düşüncel ere sahip oldum. İletmek istediğini z öneri veya şikayetler iniz varsa lütfen belirtiniz. - - - - Acentele r ekran bilgisine ve ürün bilgisine sahip kişileri tercih ediyor. Acentele r öğrencil eri ucuz işgücü olarak görmem eli. Öğrencil er tek bir acenteye bağlı kalmam alı. - - - - Öğrenciler acentede istedikleri pozisyonda çalıştıklarını belirtmişlerdir. Öğrenciler acenteden ekranı kullanma, müşteri ilişkileri, satış, üretim ve fiyat konularında bilgi sahibi olduklarını belirtmişlerdir. Öğrenciler acentelerden memnun kaldıklarını belirtmişlerdir. Öğrenciler projeyi deneyim kazanma, gelir elde etme ve birçok katkı sağladığını vurgulayarak başarılı bulmuşlardır. 3.Sonuç Çalışmada acentelerle yapılan görüşmelerde ilk soruda acentelerin, öğrencilerin uyum sağlaması konusundaki destekleri sorgulanmak istenmiştir. Bunun sonucunda her acentenin öğrencilere adaptasyon konusunda yardımcı olduğu ve sıcakkanlı davranış sergilediği gözlemlenmiştir. İkinci soruda acentelere, öğrencilerin bilgi konusundaki tutumları sorulmuştur. İki acente trafik branşı dışındaki branşlarda kendilerini geliştirmeleri kanaatine varmış, diğerleri ise teorinin pratiğe aktarılması ve iletişim konusunda bilgilerinin aktarılması gerektiğini savunmuştur. Üçüncü soruda acentelerden, katılımcılara aktardıkları bilgilerin özetlenmesi istenmiştir. Acenteler genellikle ekran bilgilerini, iş tecrübelerini ve müşteri ilişkilerini aktardıklarını paylaşmıştır. Dördüncü soruda öğrencilerin hangi konumda istihdam edildikleri öğrenilmiştir. Üç acente üretim kısmında yer aldığını söylerken, iki acente üretim ve pazarlama gibi her iki alanda yer aldığını iletmiştir. Acentelerin projemiz hakkında iletmek istedikleri ise projenin başarılı olduğu, yaygınlaştırılması gerektiği ve öğrencilerin iş sahasında deneyim sahibi olmaları açısından yararlı olduğu vurgulanmıştır. Öğrencilerle yapılan görüşmelerde ise ilk soruda acentelerde hangi pozisyonda çalıştıkları ve aslında hangi pozisyonda çalışmak istedikleri sorgulanmıştır. Üç öğrenci üretim diğer iki öğrenci ise üretim ve pazarlama alanında istihdam edildiği öğrenilmiştir. İkinci soruda öğrencilerin, acentelerden aldıkları bilgiler ve deneyimler konusunda bilgi edinilmek istenmiştir. Öğrenciler, ekran bilgileri, fiyat araştırması konusunda bilgi aldıklarını ve müşteri ilişkileri konusunda ise deneyim kazandıklarını iletmişlerdir. Çalışmada acentelere Kütahya sigortacılık iş gücü piyasasına olumlu katkılar sunduğu ve öğrencilerde kariyer olanakları arttırıldığı sonuçlarına ulaşılmıştır. İş başında eğitim ile öğrenciler kariyerlerine daha uygun hale geldiklerini belirtmişlerdir. Çalışma ulusal ekonomimiz açısından istihdama katkıda bulunma ve işveren ile potansiyel iş arayanların daha uzun deneme süreçlerinin test edilmesine katkı sağlaması açısından diğer sektörlere de uygulanabilir özelliktedir. 4.Kaynakça ALPERT Frank, Joo-Gim HEANEY ve Kerri-Ann L. KUHN (2009), Internships in Marketing: Goals, Structures And Assessment – Student, Company and Academic Perspectives, Australasian Marketing Journal, 17, 36–45. 128 - Emir, O., Arslan S. & Kılıçkaya Ş. (2008), Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Programı Öğrencilerinin Staj Uygulamaları Hakkındaki Görüşlerinin Değerlendirilmesi: Afyon Kocatepe Üniversitesi Örneği, Afyon Kocatepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 10 (2), 273-291. Güler, Z. (2016), Yaşantısal Öğrenme Kuramının Eskişehir Meslek Yüksekokulu Öğrencilerinin Stajları İle İlişkilendirilmesi Sorunlar-Öneriler, 3 (8), 171-196. Karacan, S. & Karacan, E. (2008), Meslek Yüksekokullarında (MYO) Yapılan Staj Uygulamalarına İlişkin Bir Araştırma: Kalite ve Verimlilik İçin İş Yerleri – MYO İşbirliğinin Gereği, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 8 (2), 168-184. Karaman, A., Metin, A.E., Güven Ş. (2017), Ormancılık ve Orman Ürünleri Programı Öğrencilerinin Staj Yapma Eğilimlerinin Belirlenmesi: Uşak Üniversitesi Örneği, Karabük Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 7 (1), 101-114. Knouse, S. B. & Fontenot, G. (2008), Benefits of the Business College Internship: A Research Review, Journal of Employment Counseling, 45 (2), 61-66. Mankan E., (2015), Mesleki Önlisans Proğramlarında Staj Eğitiminin Önemi: Bülent Ecevit Üniversitesi Çaycuma Meslek Yüksekokulu Örneği, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, 3 (10), 734-741. Olcay, A., Yıldırım, İ, Sürme, M., (2015), Turizm Eğitimi Alan Öğrencilerin Staj Eğitimi Hakkında Görüşleri: Gaziantep İli Örneği, Yükseköğretim ve Bilim Dergisi, 5 (3), 324-334 129 TÜRKİYE’DE FAALİYET GÖSTEREN EMEKLİLİK ŞİRKETLERİNİN PERFORMANSLARININ TEMEL BİLEŞENLER ANALİZİ VE KÜMELEME ANALİZİ İLE KARŞILAŞTIRILMASI Arş Gör. Murat KIRKAĞAÇ1, Doç. Dr. Nilüfer DALKILIÇ2 Dumlupınar Üniversitesi, Dumlupınar Üniversitesi Öz Bireysel Emeklilik Sistemi, kişilerin aktif çalışma yaşamları süresince yaptıkları tasarrufları uzun vadeli yatırıma yönlendirerek emeklilik dönemlerinde, yaşam standartlarını koruyabilecekleri bir gelir elde etmelerini sağlayan özel bir emeklilik sistemidir. Ülkemizde Bireysel Emeklilik Sistemi’nin önemi son yıllarda oldukça artmıştır. 2016 yılı sonu itibarı ile Bireysel Emeklilik Sistemi’nde 7.789.431 sözleşme yürürlüktedir. Katılımcı sayısı ise bir önceki yıl sonuna göre yaklaşık %10 artarak 6,6 milyona ulaşmıştır. 1 Ocak 2017'den itibaren Bireysel Emeklilik Sistemi’ne otomatik katılım da yürürlüğe girmiştir. Bu çalışmanın amacı, 2012-2016 yılları arasında Türkiye’de faaliyet gösteren on beş tane emeklik şirketini finansal performanslarına göre karşılaştırmaktır. Bu amaçla istatistiksel analizlerde sıklıkla kullanılan Temel bileşenler analizi ve kümeleme analizi kullanılmıştır. Temel bileşenler analizi, birbirleriyle ilişkili çok sayıda değişkeni az sayıda, anlamlı ve birbirinden bağımısız faktörler haline getiren ve yaygın olarak kullanılan; kümeleme analizi ise, gruplanmış verileri benzerliklerine göre sınıflandırmada sıklıkla kullanılan çok değişkenli istatistiksel yöntemlerdir. Analizde değişkenler olarak Emeklilik Gözetim Merkezi’nden elde edilen Bireysel Emeklilik Sistemi temel göstergeleri ve Hazine Müsteşarlığı Sigorta Denetleme Kurulu tarafından hazırlanan Sigortacılık ve Bireysel Emeklilik Faaliyetleri Hakkında Raporlardan elde edilen başlıca finansal göstergeler kullanılmıştır. Çalışma sonucunda her iki yöntemle elde edilen sonuçlar incelenmiş ve bu iki yönteme göre elde edilen sonuçların birbiriyle tutarlı olduğu gözlemlenmiştir. Anahtar Kelimeler Bireysel Emeklilik Sistemi, Temel Bileşenler Analizi, Kümeleme Analizi. 1. Giriş Dünyada emeklilik sistemleri ulusal tamamlayıcı emeklilik planları, sosyal güvenlik sistemi ve özel emeklilik fonları şeklinde üç ayaklı bir yapıya sahiptir. Bireysel Emeklilik Sistemi, üç ayaklı bu yapının üçüncü ayağını oluşturmaktadır. Bireysel Emeklilik Sistemi, herhangi bir zorlama olmaksızın bireylerin kazançları kadar geleceklerini güvence altına alan tasarruf ya da fonlama sistemi olarak tanımlanabilir. Bireysel Emeklilik Sistemi’nde temel olan gönüllü katılımdır. Gönüllü katılım ve katkısı belirli planların temelini, bireylerin gelecekteki endişelerini azaltmak, emeklilik dönemlerini planlamak üzere gönüllü ve bireylerin gelirlerine göre birikim yapmak ve birikimleri etkili bir şekilde değerlendirmek oluşturmaktadır (Erol & Yıldırım, 2003). Bireysel Emeklilik Sistemi’nin amaç ve kapsamı 4632 sayılı “Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu’nun 1. Maddesinde hükme bağlanmış bulunmaktadır: Bu kanuna göre sistemin amacı: “kamu sosyal güvenlik sisteminin tamamlayıcısı olarak, bireylerin emekliliğe yönelik tasarruflarının yatırıma yönlendirilmesi ile emeklilik döneminde ek bir gelir sağlanarak refah düzeylerinin yükseltilmesi, ekonomiye uzun vadeli kaynak yaratarak istihdamın artırılması ve ekonomik kalkınmaya katkıda bulunulmasını teminen, gönüllü katılıma dayalı ve belirlenmiş katkı esasına göre oluşturulan Bireysel Emeklilik Sistemi’nin düzenlenmesi ve denetlenmesidir.” Dumlupınar Üniversitesi Evliya Çelebi Yerleşkesi Tavşanlı Yolu 10. KM KÜTAHYA İletişim: murat.kirkagac@dpu.edu.tr Tel: +90274 265 2031/4640, Faks: +90274 265 2155 2 Dumlupınar Üniversitesi Evliya Çelebi Yerleşkesi Tavşanlı Yolu 10. KM KÜTAHYA İletişim: nilufer.dalkilic@dpu.edu.tr Tel: +90274 265 2031/4661, Faks: +90274 265 2155 1 130 Bireysel Emeklilik Sistemi’nin kapsamı ise: “emeklilik şirketlerinin kuruluş, çalışma, yönetim ve denetimine, kişilerin sisteme katılma, ayrılma ve emeklilik koşullarına, emeklilik yatırım fonlarının kuruluşuna, katkıların bu fonlarda toplanmasına ve değerlendirilmesine, aracılık hizmetlerine, kamuya açıklanacak bilgilerin kapsamına ve bireysel emeklilikle ilgili diğer hususlara ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir.” Bireysel Emeklilik Sistemi’nin işleyişine ilişkin esaslar, 4632 Sayılı Kanun ve bu kanuna bağlı olarak çıkarılan yönetmelikler ile düzenlenmiştir. Bireysel Emeklilik Sistemi dört aşamada incelenebilir. Bu aşamalar: • Bireysel Katılım • Katkıların Yatırıma Yönlendirilmesi • Emeklilik • Denetim ve Gözetim biçimindedir (Özbolat, 2004). 1 Ocak 2013 tarihinden itibaren her bir katılımcıların ödediği katkı paylarının %25’i oranında devlet katkısı yapılmaya başlanmıştır. Katılımcı tarafından bir senede alınabilecek devlet katkısı tutarı, ilgili yıla ilişkin brüt asgari ücret miktarının %25’ini geçmemekte ve bu miktarın hesaplanması katılımcı bazında yapılmaktadır. 1 Ocak 2017'den itibaren ise Bireysel Emeklilik Sistemi’ne otomatik katılım da yürürlüğe girmiştir Yapılan devlet katkısı ve otomatik katılımın yürürlüğe girmesi ile Bireysel Emeklilik Sistemi’nin önemi özellikle son yıllarda daha da artmıştır. EGM tarafından 08.09.2017 tarihinde açıklanan güncel verilere göre: Katılımcıların Fon Tutarı : 63.264,9 milyon TL Devlet Katkısı Fon Tutarı : 9.445,9 milyon TL Katkı Payı Tutarı : 49.642,2 milyon TL Yatırıma Yönlendirilen Tutar : 48.928,8 milyon TL, Şirketlerin Katılımcılarının Toplamı : 6.829.997 kişi, Faaliyet gösteren şirket sayısı : 18 tanedir. Bireysel Emeklilik Sistemi’nde faaliyet gösteren şirketlerin performansları gerek Hazine Müsteşarlığı, gerekse denetim şirketleri tarafından denetlenmektedir. Bu performanslarının ölçülmesi, birbirleriyle karşılaştırılması denetim bakımından olduğu gibi şirket seçecek katılımcı için de önemli bir konudur. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de faaliyet gösteren emeklik şirketlerini finansal performanslarına göre karşılaştırmaktır. Bu karşılaştırma 2012-2016 yılları arasında, son beş yılı kapsayacak şekilde yapılmış ve çalışmaya son beş yılda da faaliyet gösteren on beş tane emeklilik şirketi dahil edilmiştir. Sigorta şirketlerinin performanslarının ölçülmesi ve karşılaştırılması için çok değişkenli istatistiksel analizlerde sıklıkla kullanılan temel bileşenler analizi ve kümeleme analizi kullanılmıştır. Temel bileşenler analizi, çok sayıdaki bağımlı değişkeni, anlamlı ve birbirinden farklı az sayıda faktörler haline getiren ve oldukça sık kullanılan bir yöntemdir. Kümeleme analizi ise, çok değişkenli bir yöntem olup gruplanmış verileri benzerliklerine göre sınıflandırmada sıklıkla kullanılan bir yöntemdir (Kalaycı, 2016). Literatür taraması yapıldığında temel bileşenler analizi ve kümeleme analizinin tıptan, mühendisliğe; sosyal bilimlerden, fen bilimlerine uzanan geniş bir uygulama alanı olduğu gibi sigorta ve aktüerya alanında da yaygın bir kullanıma sahip olduğu görülmektedir. Maitra ve Yan (2008), temel bileşenler analizi ve kısmi en küçük kareler algoritmaları tanımlamış ve çok değişkenli regresyonda bu yöntemleri, gerçek sigorta verisi kullanarak karşılaştırmıştır. Asar (2014), model belirlenirken kullanılacak değişkenlerin belirlenmesi sürecinde, temel bileşenler analizinin, veri zarflama analizi sürecine dâhil edilmesinin yararları ve sigorta şirketlerinin etkinlik incelemesi üzerinde çalışmıştır. Elde edilen sonuçlara göre, Türkiye’de faaliyet gösteren hayat dışı sigorta şirketlerinden 2012 pazar payının %80‟ini elinde bulunduran şirketlerin etkin olan ve olmayan sigorta şirketlerine karar verilmiştir. Kleinow (2015), çoklu nüfusun ölümlülük oranları için bir model geliştirmiştir. Bu modeli oluşturmak için, farklı ülkelerin ölümlükleri arasındaki ortak yaş etkisinin ne olduğu araştırılmış ve çoklu nüfustaki ortak yaşı bulabilmek için temel bileşenler analizi kullanmıştır. Huber & diğerleri (2015), hayat sigortalarında fiyatın tüketici davranışlarını nasıl etkilediğini incelemişlerdir. Deneyim faktörünü, yatıştırma değişkenini ve fiyat algı faktörünü göstermek için temel bileşenler analizini kullanmışlardır. Bu çalışmada ise temel bileşenler analizi ve kümeleme analizi Türkiye’de faaliyet gösteren emeklilik şirketlerinin performanslarının ölçülmesi ve karşılaştırılması amacıyla kullanılmıştır. Çalışmanın geri kalanı şu şekilde oluşmaktadır: İkinci bölümde kullanılan yöntemler olan temel bileşenler analizi ile kümeleme analizi ile ilgili bilgi verilmiş ve uygulamada kullanılan veri tanıtılmış, üçüncü bölümde bulgular analiz edilmiş, dördüncü bölümde sonuçlar yorumlanmış, beşinci ve son bölümde ise öneriler verilmiştir. 131 2. Yöntem 2.1. Temel Bileşenler Analizi Temel bileşenler analizi ilk kez 1900’lü yılların başlarında Karl Pearson tarafından tanımlanmıştır. Ardından 1933 yılında Hotelling ve 1964 yılında Rao tarafından temel bileşenler analizinin daha geniş bir uygulama alanında kullanımını sağlamışlardır (Timm, 2002). Çok değişkenli istatistiksel analizlerde n sayıdaki nesne için p sayıda değişken incelenir. Bu değişkenlerin çok sayıda olması ve bağımlı olmaları uygulamada problem yaratmaktadır. Fakat değişken sayısının çok olması, değişkenlerin bağımsızlığı kuralını zedelemektedir, ayrıca işlem yükünü artırması ve elde edilecek sonuçların yorumlanmasının zorlu olmasından dolayı istenmeyen bir durumdur. Günümüzde teknolojinin gelişmesi ile birlikte, işlem yükü bir sorun olarak görülmemekle birlikte değişkenlere ilişkin analiz sonuçlarını yorumlamak ve özetlemek güç olabilmektedir. Bu durumlarda yararlanılan yöntemlerin en önemlisi temel bileşenler analizidir. Temel bileşenler analizi genelde çok değişkenler arasında bağımlılığın yok edilmesi veya boyut azaltmak için kullanılsa da diğer analizler için verinin düzenlenmesi için de kullanılmaktadır (Tatlıdil,2002). Temel bileşenler analizi, dikgen dönüşüm kullanarak birbirleriyle ilişkili verileri birbirleriyle ilişkili bileşenlere dönüştürür ve bu sayede veriler daha düşük boyutlu olur. Yöntem matematiksel olarak doğrusal bir dikgen dönüşüm olarak tanımlanmaktadır ayrıca veri kümesine ait fazlalıkların en az, farklılıkların ise en çok olmasını sağlamaktadır (Çatalbaş,2014). Temel bileşenler analizinde, n sayıdaki gözlem ve p sayıdaki değişkenden oluşan veri matrisinin X’in p boyutlu uzaydaki durumu düşünüldüğünde, çok sayıda noktadan oluştuğu söylenebilir. Bu matriste eğer ham veri kullanılmış ise varyans-kovaryans matrisi, standartlaştırılmış veri kullanılmış ise korelasyon matrisi kullanılır. Bu seçimde ölçüt, verilerin ölçü birimleridir. Eğer değişkenlerin ölçü birimleri aynıysa varyans-kovaryans matrisinden, değil ise korelasyon matrisinden yararlanılması önerilmektedir (Tatlıdil,2002). Bu çalışmada yapılan temel bileşenler analizinde, kullanılan değişkenlerin hepsinin ölçüsü aynı olmadığından dolayı korelasyon matrisi kullanılmıştır. 2.2. Kümeleme Analizi Kümeleme analizinin genel amacı, gruplandırılmış olan verileri benzerliklerine göre sınıflandırmak ve uygun, yararlı, özet bilgiler elde edilmesini sağlamaktır. Kümeleme analizi temelde sahip olunan verileri gruplara ayırma işlemidir. Kümeleme analizinde sınıflar önceden belirli değildir. Verilerin hangi kümelere kaç değişik ayrılacağına verilerin birbirine olan benzerliğine göre karar verilir (Tatlıdil,2002). Kümelemenin matematiksel tanımı ise şu şekilde yapılabilir: Toplam 𝐷 = {𝑋1 , 𝑋2 , … , 𝑋𝑛 }, 𝑛 = 1,2, … , 𝑚 veri tabanı olsun, her bir Xn bir kaydı temsil etsin. 𝑋 = {𝑥1 , 𝑥2 , … , 𝑥𝑖 }, 𝑖 = 1,2, … , 𝑚 her bir xi, ad, soyad, yaş ve gelir gibi özellikler olsun. Kümelemedeki amaç D veri tabanını, j adet K kümesine bölmek ve 𝐾𝑗 ⊆ 𝐷 koşulunun sağlanmasıdır. (Silahtaroğlu, 2013) 2.3. Kullanılan Veri Analizde kullanılan açıklayıcı değişkenler Emeklilik Gözetim Merkezi’nden elde edilen Bireysel Emeklilik Sistemi temel göstergeleri ve Hazine Müsteşarlığı Sigorta Denetleme Kurulu tarafından hazırlanan sigortacılık ve bireysel emeklilik faaliyetleri hakkında raporlardan elde edilen başlıca finansal göstergelerdir. Analizlerde kullanılmak üzere toplamda dokuz tane açıklayıcı değişken seçilmiş, bu değişkenler seçilirken değişkenler arasında yüksek korelasyon bulunmamasına dikkat edilmiştir. Analizde kullanılan açıklayıcı değişkenler şunlardır: • tpu: Toplam prim ve katkı payı üretimi • ttk: Toplam teknik kar • ns: Nominal sermaye • tö: Toplam özsermaye • ks: Katılımcı sayısı • ft: Fon tutarı • ta: Toplam aktifler • vök: Vergi öncesi kar • mg: Mali gelir Analizler 2012-2016 yılları arasında son beş yılın verileri kullanılarak yapılmış ve son beş yılda da faaliyet gösteren on beş tane emeklilik şirketi çalışmaya dahil edilmiştir. 3. Bulgular Tablo 1’de analizde kullanılan açıklayıcı değişkenlerin gözlem süresinin başı olan 2012 yılındaki ve gözlem süresinin sonu olan 2016 yılındaki ortalama ve standart sapma değerleri gösterilmektedir: Tablo 1: Kullanılan Değişkenlere İlişkin Tanımlayıcı İstatistikler 132 Değişken Adı tpü (*1000 TL) ttk(*1000 TL) ns(*1000 TL) tö(*1000 TL) ks ft(*1000 TL) ta(*1000 TL) vök(*1000 TL) mg(*1000 TL) Yıl 2012 2016 2012 2016 2012 2016 2012 2016 2012 2016 2012 2016 2012 2016 2012 2016 2012 2016 Ortalama 181.882 345.255 20.452 66.789 132.730 160.788 219.578 354.058 203.848 419.726 1.344.784 3.486.530 2.068.681 4.937.453 40.852 104.716 28.227 55.647 Standart Sapma 143.673 3.637.864 39.288 80.131 151.784 160.293 181.694 349.190 215.527 382.026 1.577.881 251.583 2.094.684 4.712.121 54.085 116.461 26.468 53.116 Tablo 1’de görüldüğü gibi bütün açıklayıcı değişkenlerin ortalama değerlerinin yıllar itibarıyla arttığı görülmektedir. Bu durum Bireysel Emeklilik Sistemi’ne olan talebin yıllar ilerledikçe arttığını, buna bağlı olarak da emeklilik şirketlerinin büyüdüğünü göstermektedir. Bunun en önemli nedenlerinden biri de %25 devlet katkısıdır. Tablo 2’de temel bileşenler analizi için önemli olan veri ile temel bileşenler analizi uyumu testi sonuçları görülmektedir: Tablo 2: Veri-Temel Bileşenler Analizi Uyumu Testi Yıl 2012 2013 KMO Measure of 0,553 0,531 Sampling Adequacy Sig. 0,000 0,000 2014 0,616 2015 0,630 2016 0,601 0,000 0,000 0,000 Kaiser-Meyer-Olkin Measure of Sampling Adequacy değeri, değişkenler tarafından açıklanan ortak varyans değeridir. Bu değer 1’e yakın ise veri temel bileşenler analizi yapmaya oldukça uygun, 0,50’nin altında ise bu veri ile temel bileşenler analizi yapmak uygun değildir. Bartlett’s Test of Sphericity değeri ve onun anlamlılığı ise değişkenlerin birbirleri ile korelasyon gösterip göstermediklerini ölçer. Bu değerin anlamlılığını gösteren Sig. değeri 0,10 ve daha üzerinde ise bu veri seti ile temel bileşenler analizi yapmak uygun değildir. Tablo 2’den görüldüğü üzere tüm yıllar için iki değer de kullanılan veri setinin temel bileşenler analizi için uygun olduğunu göstermektedir. Tablo 3’te ölçülmek istenen değişkenin varyansının % kaçının ortaya çıkarılabilidği görülmektedir: Tablo 3: Açıklanan Varyans Bileşen 2012(%) 1 57,04 2 18,38 3 15,30 Toplam 90,72 2013(%) 56,52 20,20 14,70 91,42 2014(%) 62,58 16,32 13,56 92,46 2015(%) 66,27 13,49 12,70 92,46 2016(%) 65,61 15,92 11,71 93,24 Yapılan analizler sonucunda 2012-2016 arasında beş yılda da özdeğeri birin üzerinde olan üç tane bileşen olduğu saptanmıştır. Örnekle açıklamak gerekirse 2012 yılı için birinci bileşen bu ölçekle ölçülmeye çalışılan özelliğin %57,04’ünü açıklarken, ikinci bileşen %18,38’ini, üçüncü bileşen ise %15,30’unu açıklamaktadır. Toplamda bu ölçek, ölçülmeye çalışılan özelliğin %90,72’sini açıklamaktadır. Açıklayıcı değişken sayısı olan dokuz boyuttan üç boyuta inildiğinde %9,28’lik bir varyans kaybı yaşanmıştır. Bu değer diğer yıllar için %91,42, %92,46, %92,46 ve %93,24’tür. Bu değerin çok düşük olmaması beklenir. Çünkü açıklanan varyans ne kadar küçük ise o ölçekten edinilen bilginin de de o kadar az olduğu söylenebilir. Çoğu kaynağa göre bu kümülatif varyans değeri %50’nin altına düşmemelidir. Tablo 4’te son beş yıl için temek bileşenler analizi sonucu elde edilen faktör değerleri verilmiştir: 133 Tablo 4: Şirketlerin Toplam Faktör Puanları Faktör Puanları Şirket Adı 2012 2013 Aegon -0,6497 -0,75326 Allianz Hayat -0,39549 -0,53166 Allianz Yaşam 0,548001 0,149679 Anadolu 1,279722 0,793032 Avivasa 0,607894 -0,00558 Axa -0,53373 -0,38322 BNP -0,18622 -0,37299 Cigna -0,40179 -0,25404 Garanti 1,201331 1,043005 Groupama -0,3512 -0,43406 Halk -0,30405 0,183048 Metlife 0,020015 0,293447 NN -0,4101 -0,83599 Vakıf -0,08501 -0,03908 Ziraat -0,33966 1,147686 2014 -0,64551 -0,53687 0,402221 0,613936 -0,08915 -0,5819 -0,40977 -0,1808 1,133288 -0,43675 0,259722 0,366796 -1,00251 -0,17633 1,283608 2015 -0,62365 -0,57416 0,756756 0,707623 -0,371 -0,71636 -0,43256 -0,29954 1,031736 -0,44015 0,401681 0,56622 -0,85723 -0,3003 1,150904 2016 -0,57559 -0,6711 0,362186 0,67441 -0,42247 -0,70265 -0,38457 -0,36153 1,071464 -0,45875 0,457982 0,595281 -0,71258 -0,17431 1,302228 Temel bileşenler analizi sonuçlarına göre dokuz tane açıklayıcı değişkenden üç tane boyut elde edilmiş ve üç boyutun faktörleri açıklanan varyans katsayıları ile çarpılarak tek bir faktör değeri elde edilmiştir. Elde edilen faktör puanlarına göre şirketlerin sıralaması Tablo 5’te gösterilmektedir: Tablo 5: Şirketlerin Sıralamaları Şirketler Sıralama 2012 1 Anadolu 2 Garanti 3 Avivasa 4 Allianz Yaşam 5 Metlife 6 Vakıf 7 BNP 8 Halk 9 Ziraat 10 Groupama 11 Allianz Hayat 12 Cigna 13 NN 14 Axa 15 Aegon 2013 Ziraat Garanti Anadolu Metlife Halk Allianz Yaşam Avivasa Vakıf Cigna BNP Axa Groupama Allianz Hayat Aegon NN 2014 Ziraat Garanti Anadolu Allianz Yaşam Metlife Halk Avivasa Vakıf Cigna BNP Groupama Allianz Hayat Axa Aegon NN 2015 Ziraat Garanti Allianz Yaşam Anadolu Metlife Halk Cigna Vakıf Avivasa BNP Groupama Allianz Hayat Aegon Axa NN 2016 Ziraat Garanti Anadolu Metlife Halk Allianz Yaşam Vakıf Cigna BNP Avivasa Groupama Aegon Allianz Hayat Axa NN Tablo 5’ten görüldüğü gibi, kullanılan değişkenler ve temel bileşenler analizi sonucunda 2012 yılında en iyi performans gösteren şirket Anadolu Hayat Emeklilik’tir. Anadolu Hayat Emeklilik diğer yıllarda da ilk dört şirket arasında yer almıştır. Ziraat Emeklilik 2012 yılında dokuzuncu sırada iken diğer yıllarda birinci sıradadır. Garanti Emeklilik tüm yıllarda ikinci sırada bulunurken, sektörde pazar payı yüksek olan diğer şirketler Avivasa Emeklilik ve Allianz Yaşam ve Emeklilik da üst sıralarda yer almıştır. Yapılan analizler sonucu sektörde pazar payı diğer şirketlere göre daha küçük olan NN Emeklilik, Axa Emeklilik ve Aegon Emeklilik son sıralarda yer almışlardır. Temel bileşenler analizinden elde edilen bulgular yorumlandıktan sonra çalışmaya kümeleme analizi ile devam edilmiştir. Kümeleme analizi yapılırken de sonuçların tutarlılığı açısından aynı değişkenler kullanılmıştır. Yöntem olarak hiyerarşik olmayan kümeleme analizi seçilmiş ve küme sayısı 2 ve 3 alınarak sonuçlar elde edilmiştir. Tablo 6’da küme sayısının 2 olması durumunda şirketlerin hangi kümelerde bulunduğu gösterilmektedir: 134 Tablo 6: Küme Sayısı İki Olarak Alındığında Şirketlerin Ait Oldukları Kümeler 1. Küme 2. Küme Aegon Allianz Yaşam Allianz Hayat Anadolu Axa Avivasa BNP Garanti Cigna Groupama Halk Metlife NN Vakıf Ziraat Kümeleme analizi 2012-2016 yılları arasındaki beş yıl için de ayrı ayrı yapılmış ve tüm yıllarda şirketlerin ait oldukları kümeler aynı elde edilmiştir. Yapılan analizler sonucunda, temel bileşenler analizinden de faktör puanları yüksek olan Allianz Yaşam ve Emeklilik, Anadolu Hayat Emeklilik, Avivasa Emeklilik ve Garanti Emeklilik bir kümede bulunurken diğer dokuz şirket ayrı bir kümede yer almışlardır. Sonuçlar bu anlamda temel bileşenler analizinden elde edilen sonuçlar ile tutarlıdır. Fakat Ziraat Emeklilik temel bileşenler analizinde 2013-2016 yılları arasında ilk sırada yer almışken, kümeleme analizinde düşük faktör puanlı şirketler ile aynı kümede yer almıştır. Tablo 7’de küme sayısının 2 olması durumunda şirketlerin hangi kümelerde bulunduğu gösterilmektedir: Tablo 7: Küme Sayısı Üç Olarak Alındığında Şirketlerin Ait Oldukları Kümeler Ait Olunan Küme Şirket Adı 2012 2013 2014 Aegon 1 1 1 Allianz Hayat 1 1 1 Allianz Yaşam 3 3 3 Anadolu 2 2 2 Avivasa 3 3 3 Axa 1 1 1 BNP 1 1 1 Cigna 1 1 1 Garanti 3 3 3 Groupama 1 1 1 Halk 1 1 1 Metlife 1 1 1 NN 1 1 1 Vakıf 1 1 1 Ziraat 1 1 1 2015 1 1 2 2 2 1 1 1 2 1 1 1 1 3 3 2016 1 1 2 2 2 1 1 1 2 1 1 1 1 3 1 Tablo 7’den de görüldüğü üzere, 2012-2014 yılları arasında Anadolu Hayat Emeklilik ayrı bir küme, Allianz Yaşam ve Emeklilik, Avivasa Emeklilik ve Garanti Emeklilik bir diğer küme, diğer dokuz şirket ise ayrı bir kümede yer almıştır. Bu sonuçlar küme sayısının 2 olduğu durum ile oldukça benzerdir, tek fark küme sayısı üç olduğunda sadece Anadolu Hayat Emeklilik’in ayrı bir küme olarak yer almasıdır. Allianz Yaşam ve Emeklilik, Anadolu Hayat Emeklilik, Avivasa Emeklilik ve Garanti Emeklilik 2015-2016 yıllarında da aynı kümede iken 2015’de Vakıf Emeklilik ve Ziraat Emeklilik, 2016’da ise sadece Vakıf Emeklilik ayrı bir kümede yer almıştır. 4. Tartışma Bu çalışmada Türkiye’de 2012-2016 yılları arasındaki beş yılda da faaliyet gösteren on beş tane emeklilik şirketinin finansal performansları temel bileşenler analizi ve kümeleme analizi kullanılarak belirlenmiş ve birbirleriyle karşılaştırılmıştır. Analizde kullanılan açıklayıcı değişkenler; toplam prim ve katkı payı üretimi, toplam teknik kar, nominal sermaye, toplam özsermaye, katılımcı sayısı, fon tutarı, toplam aktifler, vergi öncesi kar, mali gelir olmak üzere dokuz tane olup bu veriler Emeklilik Gözetim Merkezi tarafından hazırlanan bireysel emeklilik sistemi temel göstergeleri ve Hazine Müsteşarlığı Sigorta Denetleme Kurulu tarafından hazırlanan Sigortacılık ve Bireysel Emeklilik Faaliyetleri Hakkında Raporlardan elde edilmiştir. Kullanılan verinin hem temel bileşenler analizi hem de kümeleme analizi yapılmaya uygun olduğu görüldükten sonra analizler yapılmış; Temel Bileşenler Analizi sonucunda 2012 yılında en iyi performans gösteren şirketin Anadolu Hayat Emeklilik olduğu, Anadolu Hayat Emeklilik’in diğer yıllarda da ilk dört şirket arasında yer aldığı, Ziraat Emekllilk’in 2012 yılında dokuzuncu sırada iken diğer yıllarda birinci sırada olduğu, Garanti Emeklilik’in tüm yıllarda iki sırada bulunduğu, Avivasa Emeklilik ve Allianz Yaşam ve Emeklilik’in de üst sıralarda yer aldığı 135 görülmüştür. Ayrıca sektörde pazar payı diğer şirketlere göre daha küçük olan NN Emeklilik, Axa Emeklilik ve Aegon Emeklilik şirketlerinin temel bileşenler analizi sonucu elde edilen faktör puanlarının diğer şirketlere göre daha düşük olduğu görülmüştür. Kümeleme analizi sonucunda ise; temel bileşenler analizinden elde edilen bulgular ile tutarlı olarak daha yüksek faktör puanına sahip şirketlerin ayrı bir grup, daha düşük faktör puanına sahip olan şirketlerin de ayrı bir grupta yer aldığı gözlemlenmiştir. Bu tutarlılığı bozan tek şirketin Ziraat Emeklilik olduğu görülmüştür. 5. Öneriler Sigortacılık ve aktüerya alanında genellikle çok değişkenli ve yüksek boyutlu verilerle çalışıldığı için çok değişkenli istatistiksel analiz yöntemleri önem kazanmaktadır. Temel bileşenler analizi ve kümeleme analizi de sıklıkla kullanılan çok değişkenli istatistiksel analiz yöntemlerindendir. Bu çalışma sonucunda temel bileşenler analizi ve kümeleme analizi ile elde edilen bileşenlere diğer çok değişkenli analizler olan; kanonik korelasyon analizi, diskriminant analizi, lojistik regresyon analizi gibi yöntemler uygulanıp elde edilen sonuçlar genelleştirilebilir, daha farklı sonuçlar elde edilebilir. Emeklilik şirketlerinin büyüklük bakımından karşılaştırdığı böyle bir çalışmanın arkasından, etkinlik koşulları belirlenip hangi emeklilik şirketlerinin etkin olduğunu, etkin olmayan şirketlerin hangi koşullarda etkin olabileceğini araştırmak için veri zarflama analizi yapılabilir. Emeklilik şirketlerine uygulanan bu çalışma sigorta şirketlerine de uygulanabilir, sigorta şirketlerinin de büyüklük bakımında karşılaştırmaları yapılabilir. Ayrıca bu çalışma farklı tip sigorta branşları üzerine de uygulanabilir. Kaynakça • • • • • • • • • • • Asar, S.S. (2014). Veri zarflama analizinde temel bileşenler analizinin kullanımı, Yayımlanmamış Yükse lisans tezi, Hacettepe Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara, Türkiye. Çatalbaş, M.C. (2014). Temel bileşenler analizi ve kanonik korelasyon analizi ile imge tanıma ve sınıflandırma, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara, Türkiye. Erol, A. & Yıldırım A.E. (2003). Tüm yönleriyle bireysel emeklilik sistemi. Ankara: Yaklaşım Yayıncılık. Huber, C. Gatzerd, N. & Schmeiser, H. (2015). How does prıce presentatıon ınfluence consumer choıce? the case of lıfe ınsurance products, The Journal of Risk and Insurance, 82(2), 401-431. Kalaycı, Ş. (2016). SPSS uygulamalı çok değişkenli istatistik teknikleri. Ankara: Asil Yayın Dağıtım. Kleinow, T. (2015). A common age effect model for the mortality of multiple populations, Insurance Mathematics and Economics, 63, 147-152. Maitra S. & Yan, J. (2008). Principle component analysis and partial least squares: two dimension reduction techniques for regression, Casualty Actuarial Society, Discussion Paper Program. Özbolat, M. (2004). Türkiye’de hayat sigortaları ve bireysel emeklilik sistemi. Ankara: Detay Yayıncılık. Silahtaroğlu, G. (2013). Veri madenciliği, İstanbul: Papatya Yayınları. Tatlıdil, H. (2002). Uygulamalı çok değişkenli istatistiksel analiz, Ankara: Akademi Matbaası. Timm, N.H. (2002). Applied multivariate analysis. USA: Springer. 136 DEMİR – ÇELİK SEKTÖRÜNDE MEYDANA GELEN İŞ KAZALARININ VERİ MADENCİLİĞİ KULLANILARAK ANALİZİ Esra Yadigar TOZAK1 Karabük Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Yrd. Doç. Dr. Taner ERSÖZ2 Karabük Üniversitesi Aktüerya ve Risk Yönetimi Prof. Dr. Filiz ERSÖZ3 Karabük Üniversitesi Endüstri Mühendisliği ÖZET Günümüzün artan rekabet koşullarında firmalar varlıklarını sürdürebilmek için verimliliklerini arttırmak zorundadır. Verimlilik artışını sağlayabilecek en önemli unsurlardan birisi ise insandır. Sektördeki tecrübeli çalışanların iş kazaları sonucu çalışma hayatlarından uzak kalmaları veya çalışma hayatlarına son vermeleri verimlilik düşüşüne sebep olmaktadır. İş kazaları ülke ekonomisini doğrudan etkilerken, işverenlerin ve çalışanların maddi ve manevi kayıplarına neden olmaktadır. Demir çelik sektöründe meydana gelen, iş kazaları sonucu oluşan iş gücü kayıplarını en çok etkileyen bağımsız değişkenlerin belirlenerek iş gücü kayıplarının en aza indirilmesini amaçlayan bu çalışmada, demir çelik tesislerinin yoğun olduğu bir ilde meydana gelen 1557 kişiye ait iş kazası verisi, veri madenciliği yöntemlerinden karar ağacı algoritmaları kullanılarak analiz edilmiştir. Anahtar Kelimeler Demir Çelik Sektörü, İş kazaları, Veri Madenciliği, Karar Ağacı, Chaid Algoritması, CRT Algoritması 1. Giriş İş kazasının farklı tanımları yapılmaktadır. Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO) iş kazasını “önceden planlanmamış, çoğu zaman yaralanmalara, makina ve teçhizatın zarara uğramasına veya üretimin bir süre durmasına yol açan olay” şeklinde tanımlarken, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) iş kazasını "belirli bir zarar veya yaralanmaya yol açan, önceden planlanmamış beklenmedik bir olay" olarak tanımlamaktadır [1]. İş kazaları toplumda önemli sorunlara neden olmaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 'ne göre, her yıl dünyada yaklaşık 360.000 ölümcül ve 337 milyon ölümcül olmayan iş kazası meydana gelmektedir. Sadece büyük iş kazalarının tahmini maliyeti, dünya çapında 5 milyar ABD doları olarak tahmin edilmektedir. Ayrıca bu kazalar işçiler ve aileleri için tarifsiz acılara neden olmaktadır [2]. Türkiye’de ise Sosyal Güvenlik Kurumu yıllık istatistiklerine göre 2015 yılında toplam 241.547 iş kazası meydana gelmiştir. Bunlardan 1.252 ‘si ölümle sonuçlanmıştır. Türkiye'de her 100 çalışandan 1,52’si iş kazası geçirmektedir. Aynı zamanda 2015 yılı istatistiklerine göre Türkiye ’de toplam 510 kişi meslek hastalığına yakalanmıştır [3]. Dünyada olduğu gibi Türkiye’ de de iş kazası sonucun da meydana gelen mağduriyetler nedeniyle tüm işçi ve aileleri yasalar ile koruma altına alınmıştır [4]. Türkiye 2013 yılı itibarıyla Dünyanın 8’inci, Avrupa’nın ise 2’inci en büyük çelik üreticisi konumundadır ve 34 milyon ton çelik üretim kapasitesine sahiptir. 2013 yılı itibariyle elde edilen istihdam verilerine göre Türkiye’de ham çelikten mamul üreten kuruluşlarda, 37.129 kişiye doğrudan istihdam sağlanmıştır. Diğer çelik kuruluşları ve dolaylı istihdam ile birlikte, sektörün toplam istihdamının 200 bin kişi civarında olduğu tahmin edilmektedir [5]. 2014 yılında Türkiye’deki iş kazalarının %44,1’i,ölümlerin ise %71’i belirli sektörlerde meydana gelmiştir. Bunlar madencilik, metal/makine, inşaat ve kara taşımacılığı işkollarıdır. Metal/makine sektöründeki en yüksek ölüm ve kaza hızları demir-çelik ve döküm işkollarını içine alan ana metal sanayi grubunda gerçekleşmiştir [6]. Türkiye’de demir-çelik sektörü 200 bin civarında kişiye istihdam sağlarken meydana gelen iş kazalarının oranını büyük ölçüde arttırmaktadır. Bu nedenle bu çalışmada Türkiye’de demir-çelik tesislerinin yoğun olduğu bir ilde meydana gelen iş kazaları incelenerek, kazaları etkileyen faktörleri belirlemek amaçlanmıştır. 2. Literatür İş kazalarının oluşmasında iş yerindeki üretim teknolojisi, üretim araçları ve çevre koşullarının yanı sıra çalışanların sosyolojik, psikolojik ve fizyolojik durumları da etkili olmaktadır. Fakat iş kazalarının oluşmasına neden olan durumların tümü temel iki etkene indirgenebilir. Bu etkenlerden birincisi iş yerlerindeki güvensiz çalışma ortamları ve ikincisi ise çalışanların yaptığı güvensiz davranışlardır [7]. Tablo 1. Yıllara göre Türkiye’de meydana gelen iş kazaları Yıllar İş Kazası Sıklık Hızı (100 Kişide) 2011 0,60 İş Kazası Sayısı 69.227 Karabük Üniversitesi, Endüstri Mühendisliği Bölümü. İletişim: tozak.esra@gmail.com 2 Karabük Üniversitesi, İşletme Fakültesi, Aktüerya ve Risk Yönetimi Bölümü. İletişim: tanerersoz@karabuk.edu.tr 3 Karabük Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Endüstri Mühendisliği Bölümü. İletişim: fersoz@karabuk.edu.tr 1 137 Ölüm Sayısı 1700 2012 2013 2014 2015 0,60 1,46 1,42 1,52 74.871 191.389 221.366 241.547 744 1360 1626 1252 Türkiye’de meydana gelen iş kazalarının son beş yıllık gelişimi Tablo 1’de gösterilmiştir[3]. Tabloda görüldüğü gibi ülkemizde iş kazalarının sıklık hızı ve iş kazası sayısı her geçen yıl artmaktadır ve iş kazası sonucu meydana gelen ölüm sayısı da oldukça fazladır. Ülkemizde ve Dünyada meydana gelen iş kazalarının sebeplerini belirlemek ve böylece bu kazaları mümkün olduğunca azaltmak için pek çok çalışma mevcuttur. Bu çalışmalardan bazıları aşağıdaki tabloda verilmiştir. Tablo 2. Literatür Çalışması Yazar 1 Selahattin Kanten. 2 Özlem Özkan, Zehra Koçyiğit, Ünzile Şen. 3 Haluk Tanrıverdi, Orhan Akova, Emel Yıldırım. 4 Matilde Delmina da Silva Martins, Norberto Anibal Pires da Silva, Teresa Isaltina Gomes Correia. 5 Noora Nenonen. 6 Hüseyin Ceylan. 7 8 9 10 Buket Gulhan, Mustafa N. Ilhan, E. Fusun Civil. Susana García-Herrero, M.A. Mariscal , Javier G. Rodríguez, Dale O. Ritzel. Kogler Robert , Quendler Elisabeth, Boxberger Josef. Emilia Molinero-Ruiz, Silvia Pitarque, Yvonne Fondevila-McDonald, Mayte Martin-Bustamante. Laura Marica , Sabina Irimie , Virginia Baleanu. Çalışma Başlığı Çalışma Koşullarının Fiziksel – Psikolojik Sağlık Belirtileri ve İş Kazaları ile İlişkisi: Mermer Çalışanları Örneği Özel Hastanelerde Çalışan Hemşirelerin Algılanan İş ve Gelir Güvencesizliği ile Çalışma Koşulları İş Kazaları Etkenlerinin Koruyucu Kullanma Ve İş Kazaları Yönetim Yaklaşımı Düzeyi İle İlişkisi: Ameliyathane Ünitelerinde Çalışan Sağlık Personeli Üzerine Bir Araştırma Accidents at Work and Its Impact on a Hospital in Northern Portugal Analiz Tekniği Veriler faktör analizi, korelasyon analizi ve regresyon analizi vasıtasıyla analiz edilmiştir [8]. Verilerin analizinde yüzde, aritmetik ortalama ve ki kare önemlilik testi kullanılmıştır [9]. Veriler korelasyon analizi ve sıklık tabloları, merkezi-yaygınlık ölçütleri ile analiz edilmiştir [10]. Veriler Kolmogorov-Smirnov testi, KiKare testi ve Fisher's Exact testi ile analiz edilmiştir [11]. Analysing Factors Related To Slipping, Stumbling, and Falling Accidents at Work: Application of Data Mining Methods to Finnish Occupational Accidents and Diseases Statistics Database Analysis of Occupational Accidents According to The Sectors in Turkey Verilerin analizinde veri madenciliği yöntemlerinden karar ağacı ve ilişkilendirme kuralları kullanılmıştır [12]. Veriler istatistiksel incelenmiştir [13]. analizler Occupational accidents and affecting factors of metal industry in a factory in Ankara İstatistiksel analizde kullanılmıştır [14]. Ki-kare Working Conditions, Psychological/Physical Symptoms and Occupational Accidents. Bayesian Network Models Analysis of occupational accidents with agricultural machinery in the period 2008– 2010 in Austria How Reliable and Valid is The Coding of The Variables of The European Statistics on Accidents At Work (ESAW)? A Need to Improve Preventive Public Policies Çalışmayı gerçekleştirmek için, Bayes ağlarını kullanarak bir olasılık modeli oluşturulmuştur [15]. ile testi Analitik test yöntemi olarak ki-kare testi ve odds ratio analizi kullanılmıştır [16]. Veriler Kappa edilmiştir [17]. indeksi ile analiz 12 Ismael Cruz, Raul Huerta-Mercado Occupational Safety and Health in Peru 13 Kirsten Jørgensen Prevention of ‘‘Simple Accidents at Work’’ With Major Consequences 14 Emilia Irzmańska Protective Footwear And The Risk Of Slipping In Older Workers – Definitions, Achievements, Recommendations Morbidite istatistiklerinin ana göstergelerinin gelişimi analiz edilmiştir [18]. İşçilerin güvenliği ve sağlığını korumak için yapılan düzenlemeler incelenmiştir [19]. Büyük kazalar için oluşturulan önleme veya güvenlik yöntemlerinin ne ölçüde basit kazalar için geçerli olduğu analiz edilmiştir [20]. İşyerinde kayma ile ilgili kazaların istatistikleri ve koruyucu önlemler analiz edilmiştir [21]. 15 Muhammet Gul, Ali Fuat Guneri, Fatih Yilmaz, Oguzhan Celebi Analysis of The Relation Between The Characteristics of Workers and Occupational Accidents Using Data Mining Veriler Weka yazılımının k-means kümeleme algoritması kullanılarak analiz edilmiştir [22]. 11 Aspects of Occupational Morbidity in The Mining Sector 138 Veri madenciliği yöntemlerinin kullanımı birçok alanda yaygınlaşmıştır. Bununla birlikte, mesleki kaza analizinde bu yöntemler hala nadiren kullanılmaktadır. Nenonen (2012), çalışmasında, 2006-2007 yılları arasında işyerinde kayma, tökezleme ve düşme kazalarıyla ilgili faktörleri analiz etmek için veri madenciliği yöntemlerini (karar ağacı ve ilişkilendirme kuralları) kullanmıştır. Veriler Finlandiya ulusal meslek kazaları ve hastalık istatistikleri veri tabanından alınmıştır. İşyerinde meydana gelen kayma, tökezleme ve düşme kazaları, Finlandiya'daki tüm kazaların büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. Analiz sonuçları daha önceki araştırmalarla uyumlu olarak bulunmuş ve büyük bir veri kümesini ve değişkenler arasındaki ilişkileri kolayca göstermek için veri madenciliği yöntemleri, iş kazası verilerini analiz etmede yararlı bir tamamlayıcı yöntem olarak görülmüştür [12]. Birkaç sanayide meydana gelen iş kazaları sıklıkla büyük kayıplara neden olur. İş kazalarının ana nedenleri genellikle analiz gerektiren güvenlik yönetimi problemlerinden kaynaklanmaktadır. Veri madenciliği teknikleri birçok alanda yaygın olarak uygulanmaktadır. Bununla birlikte, bu yöntemler nadiren mesleki sağlık ve güvenlik (İSG) konularında kullanılmaktadır. Gul vd. (2016), çalışmalarında Weka yazılımının k-means kümeleme algoritmasını kullanarak Türkiye'deki farklı sektörlerden 234 örnek içeren mesleki kaza verilerine ilişkin iki noktaya dikkat çekmişlerdir. Bunlardan birincisi, işçilerin yatırım özelliklerini iş verimliliğini en üst düzeye çıkararak işçilere ve iş kazalarına dayalı olarak nasıl yöneteceğini ve ikincisi, işçilerin nitelikleri ile meslek kazaları arasında herhangi bir ilişki olup olmadığıdır. Bu çalışmanın sonuçları, İSG' de veri madenciliği tekniklerinin kullanılmasının iş kazalarını azaltmak ve işçileri bu kazalardan korumak için iyileştirme politikaları sunduğunu göstermektedir [22]. 3. Materyal ve Metot Bu çalışma Türkiye’de iş kazalarının sayısını büyük ölçüde arttıran demir çelik sektöründe meydana gelen iş kazalarını incelemek amacıyla, demir çelik tesislerinin yoğun olduğu bir ilde gerçekleştirilmiştir. Bu ilde demir çelik tesislerinde meydana gelen iş kazaları veri madenciliği algoritmaları kullanılarak analiz edilmiştir. İş kazaları sonucu oluşan iş gücü kaybı bağımlı değişken olarak belirlenirken; kazanın oluş şekli, yaralanan bölge, kaza geçiren çalışanın görevi, tecrübesi, fabrikası ve yaşı ise bağımsız değişken olarak belirlenmiştir. Fabrikalarda iş kazalarını etkileyen bağımlı ve bağımsız değişkenler arasındaki ilişkilerin yönünün, önem sırasının görselleştirmesi ve sonuçlarının değerlendirilmesi için veri madenciliği paket programı yardımıyla karar ağaçları algoritmalarından CRT ve CHAID yöntemleri kullanılmıştır. CRT, karar ağacı algoritmalarının içinde en fazla kullanılanlardan biri olup, sınıflandırma ve regresyon analizi için kullanılan bir algoritmadır. CRT bağımlı değişken kategorik iken sınıflandırma modeli, sürekli iken ise tahminleme modeli kuran bir algoritmadır. CHAID algoritması, sürekli ve kategorik tüm değişken tipleri ile çalışabilmesi nedeni ile yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu algoritmada tahmin değişkenleri hedef değişkene uyan bir çiftin içinde istatistiki olarak anlamlı bir fark kalmayıncaya kadar birleştirilmesiyle en iyi sınıfın hesaplanması tekniğine dayanır [23]. 3.1 Veri Madenciliği Veri Madenciliği; “büyük miktarda veri içerisinden, teknolojiyi, istatistiksel ve matematiksel teknikleri kullanarak anlamlı (değerli-gizli) ve kullanılabilir bilgilerin açığa çıkarılması” olarak tanımlanmaktadır. Veri Madenciliği altı aşamada incelenebilir. Bu aşamalar: Veri Tabanlarında Bilgi Keşfi, Proje Amacının Belirlenmesi, Verilerin Hazırlanması, Modelleme, Değerlendirme ve Uygulamadır [24]. Veri madenciliğinin amacı, geçmiş faaliyetlerin analizini temel alarak gelecekteki davranışların tahminine yönelik karar verme modelleri oluşturmaktır. Veri madenciliğinde farklı amaçlarla kullanılan çeşitli yöntemler bulunmaktadır. Bu çalışmada sınıflandırma ve regresyon modellerinde kullanılan başlıca yöntemlerden biri olan karar ağaçları kullanılmıştır. Karar ağaçları, ağaca benzeyen yapısı ile kökünden yapraklarına doğru kurallar dizini içeren bir akış diyagramıdır. Karar ağaçlarının anlaşılabilir kurallar üretebilmesi, aşırı hesaplamaya gerek kalmadan sınıflandırma yapabilmesi, tüm değişken tipleri için uygun olması, sınıflandırma ve tahmin için hangi alanların en önemli olduğunu açık bir şekilde gösterebilmesi güçlü yönleri olarak bilinmektedir [23]. CRT Algoritması, C4.5 Algoritması, C5.0 Algoritması, CHAID Algoritması, QUEST Algoritması ve SLIQ Algoritması literatürde yaygın olarak kullanılan karar ağacı algoritmalarıdır. 3.1.1 Problemin Tanımlanması Bu çalışmanın yapılmasına neden olan problem, Türkiye’de demir çelik sektöründe meydana gelen iş kazalarında hangi değişkenlerin ne kadar etkiye sahip olduğunun belirlenmesidir. Bunun için ilk olarak iş kazalarının analizinde kullanılacak olan bağımlı ve bağımsız değişkenler belirlenmiştir. Daha sonra ise kaza geçiren çalışanın görevi, çalıştığı fabrika, tecrübesi, yaşı, iş kazası sonucu oluşan iş gücü kaybı, kazanın oluş şekli ve yaralanan bölge arasındaki ilişkiler ortaya konmaya çalışılmıştır. 3.1.2 Verilerin Hazırlanması Tanımlanan problem için gerekli olan veriler bir ilde bulanan entegre demir çelik tesislerinden ve haddehanelerden elde edilmiştir. Çalışmaya başlamadan önce veri setindeki veriler analiz edilerek çalışmada kullanılabilecek veriler tespit edilmiştir. Kullanılacak veriler; görev, fabrika, tecrübe, yaş, iş gücü kaybı, kazanın oluş şekli ve yaralanan bölge olmak üzere yedi değişkenden oluşmaktadır. Entegre demir çelik tesislerinden ve haddehanelerden elde edilen iş kazası verileri veri madenciliği paket programına tanıtıldıktan sonra veri kalitesi incelenmiştir. Bu inceleme sonucunda veri setindeki eksik veriler temizlenmiştir. Yapılan düzenlemeler sonucu 1557 kişiye ait iş kazası verisi analiz için uygun hale getirilmiştir. 139 Analiz için hazırlanan verilerden girdi ve çıktı değişkenleri belirlendikten sonra, çıktı değişkeninin her bir girdi değişkeni ile arasındaki ilişki incelenmiştir. 3.1.3 Modelleme Elde edilen veri seti düzenlendikten sonra model kurulması için veriler hazır hale getirilmiştir. Çalışma için kullanılan yedi değişkenden iş gücü kaybı çıktı değişkeni olarak belirlenirken; kazanın oluş şekli, yaralanan bölge, kaza geçiren çalışanın görevi, fabrikası, tecrübesi ve yaşı ise girdi değişkeni olarak belirlenmiştir ve çıktı değişkeni ile girdi değişkenleri arasındaki ilişkiyi ortaya koyan model oluşturulmuştur. Bu model kurulurken ve istatistiksel analizler için paket programlar kullanılmıştır. İşletmede meydana gelen iş kazaları, kazanın oluş şekline göre 10 alt kategoriye ayrılmıştır. Kaza sonucu yaralanan bölge değişkeni de alt kategorilere ayrılmaktadır. Kaza geçiren çalışanın görevi sekiz alt kategoriye ayrılmıştır. Çalışanın yaş aralığı ise beş alt kategoriye ayrılmıştır. Tablo 3. İş Kazası Verilerinin Kategorilere göre Dağılımları Ana Alt Kategoriler % Dağılım Kategoriler İncinme 9,6 Çapak Yaralanmaları 10,8 Çarpma Sonucu Yaralanmalar 17,9 Düşerek Yaralanmalar 8,5 Üzerine Cisim Düşerek Yaralanma 8,4 Kazanın Oluş Şekli Sıkışma 10,1 Yanma 7,0 Burkulma 4,4 Kesilme 2,5 Diğer Yaralanmalar 20,8 Ana Alt Kategoriler % Dağılım Kategoriler İşçi 78,2 Hadde İşçisi 5,7 Saha İşçisi ,8 Tornacı 1,9 Çalışanın Görevi Kaynakçı 2,6 Elektrikçi 0,6 Taşlamacı 0,2 Diğer 10,0 Ana Kategoriler Göz Bel Bacak Ayak Omuz Vücut Parmak El Kol Diğer Yaralanan Bölge Ana Kategoriler Çalışanın Yaşı Alt Kategoriler % Dağılım 14,1 10,4 4,4 23,6 1,0 2,8 10,9 12,7 5,8 14,2 Alt Kategoriler <20 20-29 yaş arası 30-39 yaş arası 40-49 yaş arası >=50 % Dağılım 0,8 32,8 48,7 16,8 0,9 Tanımlayıcı İstatistikler: İş kazaları veri setindeki değişkenler sayısal değişkenler ve kategorik değişkenler olarak ikiye ayrılmışlardır ve bu değişkenler üzerine tanımlayıcı istatistikler her iki grup için ayrı ayrı uygulanmıştır. Tablo 4. Tanımlayıcı İstatistik Tablosu Değişkenler Çalışanın Tecrübesi (Yıl Cinsinden) Kazanın Neden Olduğu İş Gücü Kaybı (Gün Cinsinden) N 1557 1557 Ortalama 3,81 11,70 Minimum 0 1 Maximum 43 132 Veri setindeki sayısal değişkenler çalışanın tecrübesi ve iş kazası sonucu oluşan iş gücü kaybıdır. Tabloda görüldüğü gibi veri setindeki örneklem sayısı (N) 1557’dir ve veri setinde eksik değer bulunmamaktadır. Kaza geçiren çalışanın tecrübesi için minimum değer 0 yıl iken maksimum değer 43 yıldır ve ortalama tecrübe yılı 3,81 yıldır. Veri setindeki iş gücü kaybı gün cinsinden verilmiştir. Minimum iş gücü kaybı 1 gün iken, maksimum iş gücü kaybı 132 gündür ve iş kazaları sonucu ortalama 11,7 gün iş gücü kaybı yaşanmaktadır. İş kazalarına ilişkin kategorik değişkenler Tablo 5’de verilmiştir. Tablo 5. Tanımlayıcı İstatistik Tablosu (Kategorik Değişkenler) Değişkenler N Tepe Değer (Mod) Kaza Yapan Çalışanın Görevi 1557 1 Kaza Yapan Çalışanın Ait Olduğu Fabrika 1557 1 Çalışanın Yaşı 1557 3 Kazanın Oluş Şekli 1557 10 Vücutta Hasar Verdiği Yer 1557 4 Veri setindeki kategorik değişkenler çalışanın görevi, çalıştığı fabrika, çalışanın yaşı, kazanın oluş şekli ve kaza sonucu vücutta yaralanan bölgedir. Tabloda görüldüğü gibi veri setindeki örneklem sayısı (N) 1557’dir ve veri setinde eksik değer bulunmamaktadır. Kategorik verilerin mod (tepe) değerleri incelenmiştir. Kaza yapan çalışanların görevleri için tepe değeri 1’dir ve bu değer en çok görevi 1 olanların kaza yaptığını ifade eder (1=“işçi”). En çok kaza geçirilen fabrika 1 değeri ile ifade edilen entegre bir demir çelik fabrikasıdır. Çalışanların yaş 140 değişkenleri incelendiği zaman en çok kazayı 3 değeri ile ifade edilen 30-39 yaş arası çalışanların geçirdiği görülmektedir. Kazanın oluş şeklinde 10 değeri diğer yaralanmalar grubunu ifade ederken, kazanın vücutta hasar verdiği yer (yaralanan bölge) için 4 değeri ayak yaralanmalarını ifade eder. Korelasyon Analizi: İş kazalarına ilişkin değişkenler arasındaki ilişkinin derecesi ve yönünü incelemek için korelasyon analizinden yararlanılmıştır. Korelasyon analizi sonuçları Tablo 6’da verilmiştir. Tablo 6. Korelasyon Tablosu Korelasyon İş Gücü Katsayısı Kaybı İş Gücü Kaybı 1,000 Oluş Şekli 0,104** Çalışanın Yaşı 0,128** Yaralanan Bölge 0,210** Fabrika 0,097** Tecrübe -0,019 Çalışanın Görevi 0,020 Oluş Şekli 0,104** 1,000 0,002 0,309** -0,110** 0,105** -0,025 Çalışanın Yaşı 0,128** 0,002 1,000 0,077** 0,070* 0,191** 0,073** Yaralanan Bölge 0,210** 0,309** 0,077** 1,000 0,000 0,027 -0,049 Fabrika Tecrübe 0,097** -0,110** 0,070** 0,000 1,000 -0,524** 0,125** -0,019 0,105** 0,191** 0,027 -0,524** 1,000 -0,038 Çalışanın Görevi 0,020 -0,025 0,073** -0,049 0,125** -0,038 1,000 Karar Ağaçları Algoritmalarının Analizi: Bir ilde demir çelik tesislerinde meydana gelen, iş kazaları sonucu oluşan iş gücü kayıplarına etki eden değişkenler karar ağacı algoritmalarından CRT ve Chaid yöntemleri ile analiz edilmiştir. a. CHAID Yöntemi Chaid yöntemi kullanılarak yapılan analizin sonucunda bağımlı değişken olan iş gücü kaybına etki eden en önemli bağımsız değişken yaralanan bölge çıkmıştır. Kurulan modelde bağımlı değişken olan iş gücü kaybının tahmini sonuçları şöyledir: ✓ İş kazası sonucu yaralanan bölge, 1 değeri ile ifade edilen göz yaralanmaları ve 2 değeri ile ifade bel ise; tahmini iş gücü kaybı 8 gündür. ✓ İş kazası sonucu yaralanan bölge, 3 değeri ile ifade edilen bacak yaralanmaları ve 10 değeri ile ifade edilen diğer yaralanmalar ise; tahmini iş gücü kaybı 11 gündür. ✓ İş kazası sonucu yaralanan bölge, 4 değeri ile ifade edilen ayak yaralanmaları, 5 değeri ile ifade edilen omuz yaralanmaları, 6 değeri ile ifade edilen vücut yaralanmaları, 7 değeri ile ifade edilen parmak yaralanmaları, 8 değeri ile ifade edilen el yaralanmaları ve 9 değeri ile ifade edilen kol yaralanmaları ise; tahmini iş gücü kaybı 13 gündür. Chaid yöntemi kullanılarak elde edilen karar ağacının düğümleri aşağıda gösterilmiştir. Şekil 1. Tahmini İş Gücü Kaybı Chaid Karar Ağacı b. CRT Yöntemi CRT yöntemi kullanılarak yapılan analizin sonucunda bağımlı değişken olan iş gücü kaybına etki eden en önemli bağımsız değişkenin yaralanan bölge daha sonra çalışanın yaşı ve daha sonra ise kazanın oluş şekli olduğu görülmektedir. CRT yöntemi kullanılarak elde edilen karar ağacının düğümleri aşağıda gösterilmiştir. Şekil 2. Tahmini İş Gücü Kaybı Karar Ağacı Düğüm 0 ✓ İş gücü kaybına etki eden faktörler incelendiği zaman; iş gücü kaybına etki eden en önemli faktörün yaralanan bölge (vücutta hasar verdiği yer) olduğu gözlenmiştir. 141 Şekil 3. Tahmini İş Gücü Kaybı Karar Ağacı Düğümleri ✓ İş kazası sonucu yaralanan bölge bacak, ayak, omuz, vücut, parmak, el, kol ve diğer bölümler ise iş gücü kaybının tahmini değerinin 13 gün olduğu görülmektedir. ✓ Yaralanan bölge göz ve bel; çalışanın yaşı 40-49 yaş aralığında ise tahmini iş gücü kaybının 12 gün olduğu görülmektedir. ✓ Yaralanan bölge göz ve bel; çalışanın yaşı 20’den küçük, 20-29 yaş aralığında, 30-39 yaş aralığında ve 50 yaşından büyük ise tahmini iş gücü kaybının 8 gün olduğu görülmektedir. Şekil 4. Tahmini İş Gücü Kaybı Karar Ağacı Düğümleri ✓ Yaralanan bölge göz; kazanın oluş şekli çapak yaralanmaları; çalışanın yaşı 20 den küçük ve 20-29 yaş aralığında ise tahmini iş gücü kaybının 7 gün olduğu görülmektedir. ✓ Yaralanan bölge göz; kazanın oluş şekli çapak yaralanmaları; çalışanın yaşı 30-39 yaş aralığında ise tahmini iş gücü kaybının 7 gün olduğu görülmektedir. ✓ Yaralanan bölge göz; kazanın oluş şekli çarpma sonucu yaralanmalar, üzerine cisim düşerek yaralanma, yanma ✓ ✓ ✓ ✓ ve diğer yaralanmalar; çalışanın yaşı 30-39 yaş aralığında ve 50 yaş üzeri ise tahmini iş gücü kaybının 6 gün olduğu görülmektedir. Yaralanan bölge göz; kazanın oluş şekli çarpma sonucu yaralanmalar, üzerine cisim düşerek yaralanma, yanma ve diğer yaralanmalar; çalışanın yaşı 20-29 yaş aralığında ise tahmini iş gücü kaybının 4 gün olduğu görülmektedir. Yaralanan bölge bel; çalışanın yaşı 20-29 yaş aralığında ise tahmini iş gücü kaybının 8 gün olduğu görülmektedir. Yaralanan bölge bel; çalışanın yaşı 30-39 yaş aralığında; kazanın oluş şekli incinme ve çarpma sonucu yaralanmalar ise tahmini iş gücü kaybının 10 gün olduğu görülmektedir. Yaralanan bölge bel; çalışanın yaşı 30-39 yaş aralığında; kazanın oluş şekli diğer yaralanmalar ise tahmini iş gücü kaybının 9 gün olduğu görülmektedir. 142 4. Sonuç ve Değerlendirme Günümüzde gelişen teknoloji ve artan makineleşme ile birlikte iş kazaları ve dolayısıyla iş gücü kayıpları meydana gelmektedir. Türkiye’de Demir – Çelik Endüstrisi insanlara büyük istihdamlar sağlamaktadır ve ülkedeki sanayi ekonomisinin merkezindedir. Bu nedenle Demir – Çelik Endüstrisinde meydana gelen iş kazaları ülke ekonomisini doğrudan etkilerken, işverenlerin ve çalışanların maddi ve manevi kayıplarına neden olmaktadır. Demir çelik sektöründe meydana gelen iş kazaları sonucu oluşan iş gücü kayıplarını en çok etkileyen bağımsız değişkenlerin belirlenerek iş gücü kayıplarının en aza indirilmesini amaçlayan bu çalışmada, demir çelik tesislerinin yoğun olduğu bir ilde meydana gelen 1557 kişiye ait iş kazası verisi, veri madenciliği algoritmaları kullanılarak analiz edilmiştir. Analiz edilen veri setindeki bağımlı değişken olan iş gücü kaybının tahmini sonuçlarına ilişkin modeller geliştirilmiştir. Bunun için korelasyon analizi ve karar ağaçları algoritmalarından da CHAID ve CRT yöntemleri kullanılmıştır. Kullanılan modellerin analiz sonuçlarına bakıldığı zaman, iş gücü kaybını etkileyen en önemli bağımsız değişkenler sırasıyla: ✓ Korelasyon analizi için yaralanan bölge, çalışanın yaşı, kazanın oluş şekli ve fabrika çıkmıştır. ✓ Chaid yöntemi için en önemli bağımsız değişken yaralanan bölge çıkmıştır. ✓ CRT yöntemi için yaralanan bölge daha sonra çalışanın yaşı ve daha sonra ise kazanın oluş şekli çıkmıştır. Veri madenciliği teknikleri kullanılarak yapılan analizlerin sonuçları aynı zamanda konu ile ilgili alınması gereken önlemleri de ifade etmektedir. Bu çalışmanın sonuçları: ✓ 20 yaşından küçük, 20-29 yaş aralığında ve 30-39 yaş aralığındaki çalışanların, göz yaralanmalarının büyük çoğunluğunun göze çapak kaçmaları sonucunda olduğu gözlenmiştir. Bu nedenle çalışanların koruyucu donanım kullanmaları gerekmektedir. ✓ 30-39 yaş aralığında çalışanların, bel bölgesinde geçirdiği yaralanmaların daha çok incinme ve çarpma sonucu olduğu görülmektedir. Çalışanlar bu konuda uyarılarak daha dikkatli çalışmalarını sağlamak ve koruyucu önlemler almak gerekmektedir. ✓ İş gücü kaybına yaralanan bölgelerden ayak, parmak, el ve kol yaralanmalarının daha fazla etki ettiği görülmüştür. Buna sebep olan kazalarında sıkışma, çarpma ve düşmeler olduğu tespit edilmiştir. Bu tür yaralanmaların azaltılması için gerekli tedbirlerin alınması ve çalışanların koruyucu donanımlarını kullanmaları konusunda uyarılmaları gerekmektedir. ✓ En çok 30-39 yaş arasındaki çalışanların iş kazası geçirdiği gözlenmiştir. Bu yaş aralığındaki işçiler için bazı önlemler alınması gerekmektedir. Kaynaklar [1] ÖZKILIÇ, Ö. (2005). İş Sağlığı Ve Güvenliği, Yönetim Sistemleri Ve Risk Değerlendirme Metodolojileri. Ankara: Türkiye İş Veren Sendikaları Konfederasyonu [2] Ajslev, J., Dastjerdi, E.L., Dyreborg, J., Kines, P., Jeschke, K. C., Sundstrup, E., Jakobsen, M., Fallentin, N., Andersen, L. L. (2016). Safety Climate and Accidents at Work: Cross-Sectional Study among 15,000 Workers of the General Working Population. Safety Science, 91: 320–325. [3] http://www.sgk.gov.tr/wps/portal/sgk/tr/kurumsal/istatistik/sgk_istatistik_yilliklari (erişim tarihi:21.04.2017) [4] Melez, D. O. , Büyük, Y. , Esen Melez, İ. , Şahin, M. F. , Şahin, E. , Gürler, A. S. , Eyisoy, O.(2013). Tuzla Tersaneler Bölgesinde 2003-2011 Yılları Arasında İş Kazalarına Bağlı Ölümler. Turkiye Klinikleri Journal of Medical Sciences, Volume: 33, Issue: 4. [5] Demir Çelik Sektör Raporu (2014). Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye: Doğu Akdeniz Kalkınma Ajansı (DOĞAKA). [6] Üçüncü, K. (2015). 2014 Yılı SGK İş Kazası İstatistiklerinin Analizi. [7] Şimşek, M. G.(2015). Tekstil Sektöründe Meydana Gelen Meslek Hastalıkları ve İş Kazalarına Yönelik Bir Araştırma. (Yüksek Lisans Tezi). Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara. [8] Kanten, S. (2012). Çalışma Koşullarının Fiziksel – Psikolojik Sağlık Belirtileri ve İş Kazaları ile İlişkisi: Mermer Çalışanları Örneği. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 7, Sayfa: 155167. [9] Özkan, Ö., Koçyiğit, Z., Şen, Ü. (2013) Özel Hastanelerde Çalışan Hemşirelerin Algılanan İş ve Gelir Güvencesizliği ile Çalışma Koşulları. Cumhuriyet Hemşirelik Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 1, Sayfa:15-25. [10] Tanrıverdi, H. , Akova, O. , Yıldırım, E.(2015). İş Kazaları Etkenlerinin Koruyucu Kullanma Ve İş Kazaları Yönetim Yaklaşımı Düzeyi İle İlişkisi: Ameliyathane Ünitelerinde Çalışan Sağlık Personeli Üzerine Bir Araştırma. KAÜ İİBF (Kafkas Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi) Dergisi, Cilt: 6, Sayı: 10. [11] Silva Martins, M.D., Silva, N.A.P., Correia, T.I.G. (2012). Accidents at Work and Its Impact on a Hospital in Northern Portugal. Revista Latino-Americana de Enfermagem, Vol: 20, No: 2. http://dx.doi.org/10.1590/S010411692012000200002 [12] Nenonen, N. (2012). Analysing Factors Related To Slipping, Stumbling, and Falling Accidents at Work: Application of Data Mining Methods to Finnish Occupational Accidents and Diseases Statistics Database. Applied Ergonomics, 44: 215-224. 143 [13] Ceylan, H. (2012). Analysis of Occupational Accidents According to the Sectors in Turkey. Gazi University Journal of Science, 25(4):909-918. [14] Gulhan, B., Ilhan, M.N., Civil, E.F. (2012). Occupational Accidents and Affecting Factors of Metal Industry in a Factory in Ankara. Turkish Journal of Public Health, 10(2): 76-85. [15] Herrero, S., Mariscal, M.A., Rodríguez, J., Ritzel, D. O. (2012). Working Conditions, Psychological/Physical Symptoms and Occupational Accidents. Bayesian Network Models. Safety Science, 50: 1760-1774. [16] Robert, K., Elisabeth, Q., Josef, B. (2014). Analysis of Occupational Accidents with Agricultural Machinery in the Period 2008–2010 in Austria. Safety Science, 72: 319–328. [17] Molinero-Ruiz, E., Pitarque, S., Fondevila-McDonald, Y., Martin-Bustamante, M. (2015). How Reliable and Valid is The Coding of The Variables of The European Statistics on Accidents at Work (ESAW)? A Need to Improve Preventive Public Policies. Safety Science, 79: 72–79. [18] Marica, L., Irimie, S., Baleanu, V. (2015). Aspects of Occupational Morbidity in the Mining Sector. Procedia Economics and Finance, 23: 146 – 151. [19] Cruz, I., Huerta-Mercado, R. (2015). Occupational Safety and Health in Peru. Annals of Global Health, Vol: 81, No: 4, P: 568 –575. http:// dx.doi.org/ 10.1016/ j.aogh.2015.08.027 [20] Jørgensen, K. (2015). Prevention of ‘‘Simple Accidents at Work’’ With Major Consequences. Safety Science, 81: 46–58. [21] Irzmańska, E. (2015). Protective Footwear and the Risk of Slipping in Older Workers – Definitions, Achievements, Recommendations. AUTEX Research Journal, Vol: 15, No: 3. DOI: 10.1515/aut-2015-0009 © AUTEX [22] Gul, M., Guneri, A.F., Yilmaz, F., Celebi, O. (2016). Analysis of the Relation between the Characteristics of Workers and Occupational Accidents Using Data Mining. The Turkish Journal of Occupational / Environmental Medicine and Safety, Vol: 1, No: 4. [23] Ersöz, F. (2017).Veri Madenciliği Teknikleri ve Uygulamaları. Ankara:72 Tasarım [24] Kaygın, C., Tazegül, A., Yazarkan, H. (2016). İşletmelerin Finansal Başarılı ve Başarısız Olma Durumlarının Veri Madenciliği ve Lojistik Regresyon Analizi İle Tahmin Edilebilirliği. Ege Akademik Bakış, Cilt:16, Sayı:1, Sayfa:147-159. 144 KARABÜK İLİ TRAFİK KAZALARINDA RİSK ANALİZİ VE VERİ MADENCİLİĞİ UYGULAMASI Yrd. Doç. Dr. Taner ERSÖZ1 Karabük Üniversitesi, Aktüerya ve Risk Yönetimi Davut ALTAN2 Karabük Üniversitesi, Endüstri Mühendisliği Prof. Dr. Filiz ERSÖZ3 Karabük Üniversitesi, Endüstri Mühendisliği ÖZET Trafik kazaları birçok etkenin bileşkesi sonucu meydana gelen, karmaşık ve analizi zor bir konudur. Şehir içi ve şehir dışı ulaşım ağlarında trafik kazalarının azaltılması için birçok çalışma yapılmakla beraber, kaynağında insan ve çevre faktörünü barındıran trafik kazalarının tam olarak önlenebilmesi mümkün değildir. Trafik kazalarının ve kazaların sonucunda oluşan maddi ve manevi kayıpların önlenebilmesi, bu doğrultuda gerekli tedbirlerin alınabilmesi için trafik kazalarının ve kazalara neden olan unsurların detaylı bir şekilde analiz edilmesi gerekmektedir. Bu çalışmanın amacı, kazalara neden olan faktörlerin kaza riski ve kazanın doğuracağı sonuçlar üzerindeki etkilerinin ve bunlar arasındaki ilişkilerin incelenmesi ve ayrıca Karabük ilinde trafik kazalarına neden olan faktörlerin trafik kazasının oluşması ve kazanın sonuçları üzerindeki etkisinin araştırılmasıdır. Bu çalışma Karabük ili sınırları içerisinde meydana gelen trafik kazaları incelenmiştir. Karabük Emniyet Genel Müdürlüğü, Bölge Trafik Şube Müdürlüğü ve İl Jandarma Komutanlığı’ndan elde edilen 2012-2016 yıllarına ait ölümlü, yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kaza tespit tutanakları ve trafik kaza tespit tutanaklarının içerdiği bilgiler doğrultusunda oluşturulan veri setinden, karar ağacı ile sınıflandırma modeli yapılmıştır. Elde edilen veriler ışığında Fine-Kinney metodu kullanılarak risk derecelendirmesine göre veri madenciliği yapılmıştır. Veri madenciliği analiz yöntemlerinin kullanıldığı bu uygulamada, elde edilen veriler ışığında ölümlü trafik kazaları mağdurlarına ait özellikleri sınıflayabilmek ve ölümlü trafik kazalarını azaltmaya ya da önlemeye yönelik çözüm önerilerine ulaşmak amaçlanmıştır. Anahtar Kelimeler Trafik Kazaları, Fine-Kinney Metodu, Risk Analizi, Veri Madenciliği, Chaid Algoritması Giriş Günümüzde artan araç sayısına bağlı olarak trafik kaza sayıları da artmaktadır. Trafik kazaları sonucu her yıl binlerce insan hayatını kaybetmekte veya hayatının geri kalanına engelli olarak devam etmektedir. Türkiye’de her saat 50 trafik kazası meydana gelmekte ve bu kazalar sonucunda ortalama bir kişi ölmekte, 12 kişi de yaralanmaktadır. Günümüzde trafik kazaları, savaşlar ve depremlerdeki kadar insanın ölüm ve yaralanmasına neden olmakta, aynı zamanda bu olaylar nedeniyle doğan maddi zararlar da yıldan yıla artmaktadır [6]. Teknolojik gelişmeler doğrultusunda, motorlu araçların sürat, konfor, kalite gibi unsurlarında her geçen gün birtakım yeniliklerin ortaya çıkması ve kapıdan kapıya hizmet, karayolu taşımacılığının cazibesini artırmaktadır. 2015 yılı TÜİK kaza istatistikleri incelendiğinde ölümlü yaralanmalı trafik kazasına neden olan toplam 210 bin 498 kusura bakıldığında kusurların %89,3'ünün sürücü, %8,8'inin yaya, %0,9'unun yol, %0,6'sının taşıt ve %0,4'ünün yolcu kaynaklı olduğu görülmektedir [4]. Trafik kazaları bir halk sağlığı sorunudur ve trafik kazalarına bağlı yaralanma ve ölümlerin engellenebilmesi için risk faktörlerinin belirlenmesi gerekir. Birçok çalışma ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından trafik kazalarının risk faktörleri belirlenmiştir. Ancak ülkemizde trafik kazalarının nedenlerini ve risk faktörlerini belirlemek amacıyla yapılmış yeterli sayıda çalışma yoktur [7]. Doğru bilgiye ulaşılabilmesi için, söz konusu bilginin uygun şekilde tasnifi ve arşivlenmesinin yanı sıra bu bilgiye ulaşımın sistematik bir yapıda olması da gerekmektedir. Kaza sonrası oluşturulan kaza raporlarının eksiksiz ve doğru olması gerekmektedir. 2015 yılı TÜİK istatistik verilerine göre Karabük ilinde 2015 yılında 3.291 kaza meydana gelmiştir. Türkiye’de ise 2015 yılında toplam 1.313.359 kaza meydana gelmiştir [4]. Karabük’te meydana gelen kaza sayılarını Türkiye geneline oranladığımızda %0,25’lik bir oran ortaya çıkmaktadır. Karabük Üniversitesi, İşletme Fakültesi, Aktüerya ve Risk Yönetimi Bölümü İletişim: tanerersoz@karabuk.edu.tr 2 Karabük Üniversitesi, Endüstri Mühendisliği Bölümü İletişim: davut_altan@hotmail.com 3 Karabük Üniversitesi, Endüstri Mühendisliği Bölümü İletişim: fersoz@karabuk.edu.tr 1 145 Karabük Emniyet Genel Müdürlüğü, Bölge Trafik Şube Müdürlüğü ve İl Jandarma Komutanlığı’ ndan elde edilen 2012-2016 yıllarına ait ölümlü, yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kaza tespit tutanakları ve trafik kaza tespit tutanaklarının içerdiği bilgiler doğrultusunda oluşturulan veri setinden karar ağacı ile sınıflandırma modeli yapılmıştır. Çalışmaya dâhil edilen kazaların sayısı, yerleşim yeri veya dışında meydana gelmesi, sürücülerin cinsiyeti, yaşı, kazanın meydana geldiği bölge, kazaların meydana geliş saatleri ve gece ile gündüz ayırımları gibi demografik bilgiler bilgisayar tabanlı kaynağından alınarak SPSS programına kaydedilmiştir. Elde edilen trafik kaza sayıları risk analizi metotlarından Fine-Kinney metodu kullanılarak risk derecelendirmesi yapılmıştır. Bu yönteme göre her bir trafik kazasının risk değeri belirlenmiştir. Risk değerlerinin belirlenmesi ile doğru analiz sonuçlarının elde edilmesi sağlanmıştır. Trafik kazası, karayolu üzerinde bulunan, hareket halinde olan ya da duran, bir ya da birden fazla aracın ya da insanın karıştığı ölüm, yaralanma ve zararla sonuçlanmış olaylardır [9]. Bir olayın trafik kazası olarak değerlendirilebilmesi için aşağıdaki unsurların bulunması gerekir; • Bir veya daha fazla araç karışmalı, • Araçlar karayolu üzerinde olmalı, (Belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımları da karayolu sayılır.) • Araç ya da araçlardan biri hareket halinde olmalı, • Olay sonucunda kişiye veya eşyaya zarar gelmeli, • Olayın meydana gelmesinde kasıt olmamalı, • Ölüm, yaralanma veya zarar meydana gelmeli, Bu unsurlardan herhangi biri meydana gelmediği takdirde olay, trafik kazası olarak değerlendirilmemelidir [5]. Trafik kazaları yolcu ve yük taşınmasının olumsuz sonuçlarından birisidir. Şehir içi ve şehirlerarası yolcu ve yük taşımasında, ülke şartlarına uygun genel bir denge sağlanamadığı sürece kazalardan kurtulmanın zor olacağı açıktır [10]. 2015 verilerine göre ülke içinde yolcu taşımacılığının %89,2'si karayolu, %9,1’i havayolu ile yapılmaktadır. Bu oran ABD'de %89, AB ülkelerinde ise %79 oranlarında seyretmektedir. Yük taşımacılığı alanında karayolu kullanım oranı ülkemizde %89,8, denizyolu yük taşımacılığı ise %6,3 civarındadır. Bu oran ABD'de %69,5, AB ülkelerinde ise yaklaşık %45’tir [14]. TÜİK Kasım ayı sonu itibarıyla trafiğe kayıtlı toplam 21 milyon 3 bin 368 adet taşıtın %53,6’sını otomobil, %16,3’ünü kamyonet, %14,3'ünü motosiklet, %8,4’ünü traktör, %3,9’unu kamyon, %2,2’sini minibüs, %1,1’ini otobüs, %0,2’sini ise özel amaçlı taşıtlar oluşturmaktadır [2]. Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) Trafik Hizmetleri Başkanlığı verilerine göre 2015 sonu itibarıyla, toplam 27 milyon 489 bin 150 sürücü bulunmaktadır. Sürücülerin %76,2’sini erkek sürücüler, %23,8’ini kadın sürücüler oluşturmaktadır [1]. Karabük’te 2015 nüfus sayım verilerine göre toplam 236 bin 978 kişi yaşamaktadır. Bu nüfus, 119 bin 332 erkek ve 117 bin 646 kadından oluşmaktadır. Yüzde olarak ise: %50,36 erkek, %49,64 kadındır. Karabük nüfusu bir önceki yıla göre (5.645) %2,44 artış göstermiştir [3]. 2015 yılı TÜİK kaza istatistikleri incelendiğinde ölümlü yaralanmalı trafik kazasına neden olan toplam 210 bin 498 kusura bakıldığında kusurların %89,3'ünün sürücü, %8,8'inin yaya, %0,9'unun yol, %0,6'sının taşıt ve %0,4'ünün yolcu kaynaklı olduğu görülmektedir [4]. Tüm dünyaya paralel olarak ülkemizde nüfusun hızlı bir şekilde artması, kırsal kesimlerden şehirlere olan göç, ileriye yönelik bir plan yapılmadan meydana gelen şehirleşme, teknolojiye bağlı olarak ortaya çıkan taşıt sayısındaki artışlar sebebiyle ulaşım ve trafik sorunları kendini göstermiştir. Trafik kazalarının sebeplerinin başında insan, taşıt, çevre, yol, denetim ve uygulama gelmektedir. Bu unsurların birinde meydana gelen olumsuz bir sonuç diğer unsurları da etkileyerek trafik sorunlarının oluşmasına sebep olmaktadır. Böylelikle de trafik kazalarının önüne geçilememektedir. Bu kazalarda maddi ve manevi birçok kayıplar oluşmaktadır [11]. Trafik kazalarının maddi ve manevi kayıpların büyüklüğü ile ülkemizde sürekli olarak gündemde kalan sorunlardan biridir. Türkiye’de meydana gelen trafik kaza sayıları ve sonuçları Tablo-1’de verilmektedir [4]. Tablo-1 incelendiğinde son yılda ortalama olarak bir günde meydana gelen 3.648’ den fazla kazada ortalama 20 kişinin ölmesi ve 845’e yakın kişinin yaralanmasının yanında ülke ekonomisine yaptığı etki konunun önemini ortaya koymaktadır. Tablo-1: Yıllara Göre Trafik Kaza Sayıları ve Sonuçları Toplam Taşıt Yıllar Kaza Sayısı Ölü Sayısı Sayısı 2002 8 655 170 439 777 4 093 146 Yaralı Sayısı 116 412 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 8 903 843 10 236 357 11 145 826 12 227 393 13 022 945 13 765 395 14 316 700 15 095 603 16 089 528 17 033 413 17 939 447 18 828 721 19 994 472 455 637 537 352 620 789 728 755 825 561 950 120 1 053 346 1 106 201 1 228 928 1 296 634 1 207 354 1 199 010 1 313 359 3 946 4 427 4 505 4 633 5 007 4 236 4 324 4 045 3 835 3 750 3 685 3 524 7 350 118 214 136 437 154 086 169 080 189 057 184 468 201 380 211 496 238 074 268 079 274 829 285 059 304 421 Trafik kazalarına neden olan unsurlar aşağıda verilen maddeler halinde gruplandırılabilir: sürücü, yaya, yolcu, yol, ve taşıt. TÜİK, Karayolu Trafik Kaza İstatistikleri 2015 verilerine göre, 2011-2015 yıllarında trafik kazalarına neden olan unsurlar ve kusur oranları Tablo-2’de verilmiştir. Tablo-2: Trafik Kazalarına Neden Olan Unsurlar ve Kusur Oranları Yıl 2011 2012 2013 2014 2015 Toplam kusur 174 605 181 266 183 030 193 215 210 498 (%) 100 100 100 100 100 Sürücü kusuru 157 494 161 076 162 327 171 236 187 980 (%) 90,2 88,9 88,7 88,6 89,3 Yolcu kusuru 677 797 774 901 915 (%) 0,4 0,4 0,4 0,5 0,4 Yaya kusuru 14 860 17 672 16 458 18 115 18 522 (%) 8,5 9,7 9,0 9,4 8,8 Yol kusuru 1 044 1 124 1 913 1 841 1 916 (%) 0,6 0,6 1,0 1,0 0,9 Taşıt kusuru 530 597 1 558 1 122 1 165 (%) 0,3 0,3 0,9 0,6 0,6 Risk, kurumun stratejik, mali ve operasyonel hedeflerini gerçekleştirmesini engelleyecek, her türlü olayın gerçekleşme olasılığıdır [58]. Fine-Kinney metodu risklerin derecelendirilmesi sonuçlarına göre hangi işlere öncelik verilmesi ve kaynakların öncelikli olarak nereye aktarılması gerektiğini gösteren bir yöntemdir. Risklerin ağırlık oranlarını hesaplayarak derecelendirme yapılır ve önlemlerin alınıp alınmamasına karar verilir. Yöntem işyerinin istatistiklerini kullanma imkânı sağlaması doğrultusunda daha gerçekçi sonuçlar vermektedir [15]. Fine-Kinney risk değerlendirme yöntemi; R = İ x F x Ş olarak hesaplanır. Burada; İ = İhtimal, F = Frekans, Ş = Şiddet derecesi, R = Verilerinden meydana gelmiş olup, sonucu risk derecesidir. İhtimal (olasılık): Zarar ya da hasarın zaman içerisinde gerçekleşme olasılığıdır (0,2 ile 10 arasındadır) [15]. İhtimal skalası Tablo-3’te verilmektedir [15]. Tablo-3: İhtimal Değeri Kategori Pratik olarak imkânsız Zayıf ihtimal Düşük ihtimal Nadir fakat olabilir Kuvvetle ihtimal Çok güçlü ihtimal Değer 0,2 0,5 1 3 6 10 Frekans: Zaman içerisinde tehlikeye maruz kalma tekrarıdır. (0,5 ile 10 arasındadır). Frekans skalası Tablo-4’te verilmektedir [15]. Tablo-4: Frekans Derecesi Kategori Çok nadir (yılda bir veya birkaç yılda bir) Oldukça nadir (yılda bir veya birkaç kez) Nadir (ayda bir veya birkaç kez) Ara sıra (haftada bir veya birkaç kez) Sıklıkla (günde bir veya birkaç kez) Sürekli (bir Saat’te veya bir kaç Saat’te bir) Değer 0,5 0,1 2 3 6 10 Şiddet: Tehlikenin insan veya çevre üzerinde yaratacağı tahmini zarardır. Şiddet skalası Tablo-5’da verilmektedir [15]. Tablo-5: Şiddet Derecesi Kategori Birden fazla ölümlü kaza, çevre felaketi Ölümlü kaza, ciddi çevresel problem Değer 100 40 147 Kalıcı hasar, yaralanma, iş kaybı, çevresel engel oluşturma Önemli hasar, yaralanma, dış ilk yardım, arazi sınırları dışında çevresel zarar Küçük hasar, yaralanma, dahili ilk yardım, arazi sınırları içerisinde çevresel zarar Ucuz atlatma, çevresel zarar bulunmamaktadır 15 7 3 1 Risk düzeyine göre önleyici düzeltici faaliyetlere karar verilecektir. Bu faaliyetler şiddet ve frekansı etkilemez, etkileyeceği tek etken olasılıktır. Risk değerlendirme skalası Tablo-6’da verilmektedir. Tablo-6: Risk Değerlendirme Sonucu Risk Değeri Risk Değerlendirme Sonucu 400<R Tolerans gösterilemez risk (derhal gerekli önlemler alınmalı veya iş durdurulmalıdır) 200<R<400 Esaslı risk (kısa dönemde iyileştirme yapılmalıdır – birkaç ay) 70<R<200 Önemli risk (uzun dönemde iyileştirilmelidir- yıl içerisinde) 20<R<70 Olası risk (gözetim altında uygulanmalıdır) R<20 Önemsiz risk (önlem öncelikli değildir) Risk değerlendirilmesinin önemli adımlarından biri olan bu adımda risk kontrol önlemlerinin neler olacağını ve bu kontrol önlemlerinin belirlenmesinde ne tür bir öncelik kullanacağına karar verilir. Önleyici tedbirler ihtimali, koruyucu tedbirler ise şiddeti azaltıcı tedbirlerdir. Materyal ve Metot 1.1. Materyal Çalışma Karabük ilinde 2012 -2016 yılları arasında meydana gelen trafik kazalarının analizinin yapılması amacıyla, İl Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM), İl Jandarma Komutanlığı (İJK) ve Bölge Trafik Şube Müdürlüğü (BTŞM) ’den trafik kaza istatistikleri alınmıştır. Elde edilen verilere göre; JGK bölgesinde 445, EGM bölgesinde 861, BTŞM bölgesinde ise 610 tane kaza bulunmaktadır. JGK bölgesinde; yol sınıfı, kaplama cinsi, tarih, gün, saat, ışık durumu, aydınlatma durumu, hava durumu, yolun yüzeyi ve risk değeri gibi demografik değişkenler bulunmaktadır. Bölge alanında meydana gelen trafik kazalarının 27’si ölümlü 418’i yaralanmalıdır. EGM bölgesinde; tarih, gün, saat, kaza noktası, sürücü yaşı, eğitim düzeyi, yolun yüzeyi, kaza türü ve risk değeri gibi demografik değişkenler bulunmaktadır. Bölge alanında meydana kazaların 5’i ölümlü 856’sı yaralanmalıdır. BTŞM bölgesinde ise; yolun tipi, kaplama cinsi, yol sınıfı, tarih gün, yolun yüzeyi, yaya yolu, banket, yol şerit çizgisi, trafik işaret levhası, trafik lambası, aydınlatma, trafik görevlisi, görüşe engel cisim, yolda çalışma, yatay ve düşey güzergâh kavşak, geçitler, kaza türü ve risk değeri gibi demografik değişkenler bulunmaktadır. Bölge alanında meydana gelen kazaların 25’i ölümlü 585’i yaralanmalıdır. 1.2. Metot Karabük İl Emniyet Genel Müdürlüğü, Bölge Trafik Şube Müdürlüğü ve İl Jandarma Komutanlığı’ndan elde edilen 2012-2016 yıllarına ait kazaların Fine-kinney metodu kullanılarak risk derecelendirmesi yapılmıştır. Fine-Kinney risk hesaplanması; Risk=olasılık*frekans*etki formülünden yararlanılarak bulunmuştur. Gruplandırılmış trafik kazaları için risk değerleri formüle göre hesaplanmıştır. JGK bölgesinde meydana gelen 445 tane trafik kazası FineKinney metoduna göre ölü ve yaralı sayıları; «birden çok ölümlü», «bir ölümlü», «17-32 yaralı» ve «1-16 yaralı» olmak üzere 4 sınıfa ayrılmıştır. • Birden çok ölümlünün olduğu trafik kazasının etki değeri 100, olasılığı 0,5 ve frekansı 1 olarak, • bir ölümlünün olduğu trafik kazalarının etki değeri 40, olasılığı 1 ve frekansı 1 olarak, • 17-32 yaralının olduğu kazaların etki değeri 15, olasılığı 6 ve frekansı 2 olarak, • 1-16 yaralının olduğu trafik kazalarının etki değeri 7, olasılığı 10 ve frekansı 3 olarak belirlenmiştir. Fine-kinney metodu ile yapılan risk derecelendirmesinde İl Jandarma Komutanlığı bölgesine ait trafik kazalarının risk değerleri Tablo-7’de verilmiştir. Tablo-7: JGK Bölgesine Ait Trafik Kazalarının Risk Değerleri Olasılık Frekans Birden fazla ölümlü Şiddet Risk değeri Karar 0,5 1 100 50 Kesin risk 1 1 40 40 Kesin risk 17-32 yaralı 6 2 15 180 Önemli risk 1-16 yaralı 10 3 7 210 Yüksek risk Bir ölümlü İl BTŞM bölgesinde meydana gelen 610 tane trafik kazası Fine-Kinney metoduna göre ölü ve yaralı sayıları; «Birden çok ölümlü», «bir ölümlü», «11-51 yaralı» ve «1-10 yaralı» olmak üzere 4 sınıfa ayrılmıştır. • Birden çok ölümlünün olduğu trafik kazasının etki değeri 100, olasılığı 0,5 ve frekansı 1 olarak, • Bir ölümlünün olduğu trafik kazalarının etki değeri 40, olasılığı 1 ve frekansı 1 olarak, • 11-51 yaralının olduğu kazaların etki değeri 15, olasılığı 6 ve frekansı 2 olarak, • 1-10 yaralının olduğu trafik kazalarının etki değeri 7, olasılığı 10 ve frekansı 3 olarak belirlenmiştir. Fine-kinney metodu ile yapılan risk derecelendirmesinde İl Bölge Trafik Şube Müdürlüğü bölgesine ait trafik kazalarının risk değerleri Tablo-8’deki gibidir. 148 Tablo-8: BTŞM Bölgesine Ait Trafik Kazalarının Risk Değerleri Olasılık Frekans Birden fazla ölümlü Şiddet Risk değeri Karar Kesin risk 0,5 1 100 50 Bir ölümlü 1 1 40 40 Kesin risk 11-51 yaralı 6 2 15 180 Önemli risk 1-10 yaralı 10 3 7 210 Yüksek risk EMG bölgesinde meydana gelen 861 tane trafik kazası Fine-Kinney metoduna göre ölü ve yaralı sayıları; «birden çok ölümlü», «bir ölümlü», «7-15 yaralı», «2-6 yaralı» ve «bir yaralı» olmak üzere 5 sınıfa ayrılmıştır. • Birden çok ölümlünün olduğu trafik kazasının etki değeri 100, olasılığı 0,5 ve frekansı 0,5 olarak, • Bir ölümlünün olduğu trafik kazalarının etki değeri 40, olasılığı 1 ve frekansı 1 olarak, • 7-15 yaralının olduğu kazaların etki değeri 15, olasılığı 3 ve frekansı 1 olarak, • 2-6 yaralının olduğu trafik kazalarının etki değeri 7, olasılığı 6 ve frekansı 2, • Bir yaralının olduğu kazaların etki değeri 7, olasılığı 10 ve frekansı 3 olarak belirlenmiştir. Fine-kinney metodu ile yapılan risk derecelendirmesinde İl Emniyet Genel Müdürlüğü bölgesine ait trafik kazalarının risk değerleri Tablo-9’deki gibidir. Tablo-9: EMG Bölgesine Ait Trafik Kazalarının Risk Değerleri Olasılık Frekans Şiddet Risk değeri Karar Birden fazla ölümlü 0,5 0,5 100 25 Kesin risk Bir ölümlü 1 1 40 40 Kesin risk 7-15 yaralı 3 1 15 45 Kesin risk 2-6 yaralı 6 2 7 84 Önemli risk Bir yaralı 10 3 7 210 Yüksek risk Fine-Kinney metodu ile edilen risk değerleri sınıflama algoritmalarının kullanıldığı analizde hedef değişken olarak kullanılmıştır. Analiz için SPSS MODELER paket programı kullanılmıştır. JGK bölgesi için analizde kullanılan demografik değişkenler; yol sınıfı, kaplama, tarih, gün, saat, ışık durumu, hava durumu, aydınlatma durumu, yolun yüzeyi ve risk değeridir. BTŞM bölgesi için analizde kullanılan demografik değişkenler; kaplama cinsi, gün durumu, hava durumu, tarih, gün, yolun yüzeyi, trafik ışık lambası, aydınlatma durumu, yatay güzergâh, kavşak, geçitler, diğer özellik, oluşuna göre kaza türü ve risk değeridir. EGM bölgesi için analizde kullanılan demografik değişkenler; tarih, gün, saat ve sürücü yaşıdır. Son yıllarda, bilgi ve iletişim teknolojilerinde (BT) meydana gelen gelişmelere paralel olarak, işletmelerin topladıkları veri miktarının artması ve bu verileri analiz etme araçlarının gelişmesi, firmaların topladıkları veriyi analiz etmeye yönelik ilgilerini artırmıştır. Bu gelişmeler doğrultusunda gerek akademik alanda gerekse iş dünyasında veri madenciliği uygulamalarının yaygınlaştığı görülmektedir [12]. Veri madenciliğinin en bilinen işlevi sınıflamadır. Girdilerin çeşitli niteliklere göre bir sınıflayıcı model tarafından sınıflara atanması sürecidir. Eldeki nesnelerin bir sınıfa atanıp atanmayacağının ya da sınıflardan hangisine atanacağının belirlenmesidir. Başka bir ifade ile nesneler veya durumlar için uygun sınıf tahmin edilmesidir. Sınıflama girdileri, her biri bir sınıf etiketi ile etiketlenecek gözlem veya örneklerden oluşan bir eğitim kümesidir. Çıktı ise modelin her bir gözleme niteliklere dayalı olarak atadığı sınıf etiketidir [13]. Veri madenciliği, geniş veri tabanlarından daha önceden bilinmeyen, anlaşılabilir ve kullanılabilir bilgi çıkarsama ve bu bilgiyi kritik karar almak için kullanma sürecidir [8]. 3. Bulgular İl Jandarma Komutanlığı Analiz Sonuçları; Araştırmada kullanılan veriler model için hazırlanmış, aykırı ve uç değerler temizlenmiştir. Tanımlayıcı istatistiklere göre Karabük JGK bölgesinde trafik kazaları en çok; PAZAR günü olduğu, Yol sınıfında «KÖY YOLU» olduğu, Kaplamada «ASFALT» olduğu, Saati «08:00-16:00 ARASI» olduğu, Işık durumunun «YOK» olduğu, Aydınlatma durumunun «YOK» olduğu, Hava durumunun «AÇIK» olduğu, Yolun yüzeyinin «SEL-SU BİRİKİNTİLİ» olduğu gözlenmiştir. Araştırma sonucunda Fine-Kinney risk yöntemi ile bulunan üç risk derecesi hedef değişkeni olarak kullanılmış ve veri madenciliği ile risk etkileyen sonuçlar ortaya konulmuştur. Veri madenciliği karar ağaçlarından Chaid algoritması en iyi model sonucunu vermiştir. Model sonucu Tablo-10’da verilmiştir. Tablo-10: Chaid Algoritması Sonucu (JGK) Chaid karar ağacı algoritmasına göre ortaya çıkan modelin doğruluk oranı %93,05’dir. Veri madenciliği ile bulunan karar kuralı görsel olarak aşağıda Şekil-3’te verilmiştir. Karar ağacı sonucuna göre; Karabük JGK bölgesinde trafik 149 kazalarının %93.258’i «Yüksek risk» sınıfında bulunmuştur. Trafik kazalarında riski etkileyen en önemli değişken «Aydınlatma durumu», daha sonra «Yol sınıfı» olmuştur. Analizde bulunan karar kuralına göre; risk değerini etkileyen en önemli değişken aydınlatma durumu olup, aydınlatma olduğunda, yüksek risk derecesi %85,85’dir. Aydınlatma durumu olmadığında ya da bozuk olduğunda, yüksek risk derecesi %95 olmuştur. Aydınlatma durumu olmadığında ya da bozuk olduğunda, yol sınıfı da «orman yolu» olduğunda, yüksek risk derecesi %90,91 olup, diğer yol durumlarında yüksek risk derecesi %95,12 olmuştur. İl Bölge Trafik Şube Müdürlüğü’ne ilişkin analiz sonuçlarına göre; BTŞM bölgesinde trafik kazaları en çok; CUMARTESİ günü olduğu, Kaplama cinsinde «ASFALT» olduğu, Gün durumunda «GÜNDÜZ» olduğu, Hava durumunda «AÇIK» olduğu, Aylardan «AĞUSTOS» olduğu, Yol yüzeyi durumunda «KURU» olduğu, Trafik ışık lambası durumunda «VAR(BOZUK)» olduğu, Aydınlatmada «VAR (BOZUK)» olduğu, Kavşak durumunda «KAVŞAK YOK» olduğu, Geçit durumunda «GEÇİT YOK» olduğu, Diğer özellikte «HİÇBİRİ» olduğu, Kaza türünde «YANDAN ÇARPMA» olduğu gözlemlenmiştir. Araştırma sonucunda Fine-Kinney risk yöntemi ile bulunan üç risk derecesi hedef değişkeni olarak kullanılmış ve veri madenciliği ile risk etkileyen sonuçlar ortaya konulmuştur. Veri madenciliği karar ağaçlarından Chaid algoritması en iyi model sonucunu vermiştir. Model sonucu Tablo 26’da verilmiştir. Chaid karar ağacı algoritmasına göre ortaya çıkan modelin doğruluk oranı %95,41’dir. Veri madenciliği ile bulunan karar kuralı görsel olarak aşağıda Şekil-1’te verilmiştir. Şekil-1: Chaid Algoritması Karar ağacı Sonucu (BTŞM) Karar ağacı sonucuna göre; Karabük BTŞM bölgesinde trafik kazalarının %95.410’u «Yüksek risk» sınıfında bulunmuştur. Trafik kazalarında riski etkileyen en önemli değişken «Hava durumu» daha sonra «Kaplama cinsi» ve «Kavşak» olmuştur. Analizde bulunan karar kuralına göre; risk değerini etkileyen en önemli değişken hava durumu olup, hava durumu «Açık, Sis/Duman» olduğunda, yüksek risk derecesi %96,436’dır. Hava durumu «Yağmur, Kar, Sulu Sepken» olduğunda yüksek risk derecesi %90,476 olmuştur. Hava durumu «Açık, Sis/Duman» olduğunda; kaplama cinsi de «Asfalt» olduğunda yüksek risk derecesi %97,872 olup, kaplama cinsi «Sathi kaplama» olduğunda yüksek risk derecesi %92,248 olmuştur. Hava durumu «Yağmur, Kar, Sulu sepken» olduğunda; kavşak da «Üç yönlü(T), Dönel kavşak, diğer kavşak çeşidi» olduğunda yüksek risk derecesi %72,222 olup, kavşak durumu «Dört yönlü, Köprülü kavşak, Kavşak yok» olduğunda yüksek risk derecesi %94,253 olmuştur. İl Emniyet Genel Müdürlüğü Analiz Sonuçları Tablo-11’de verilmiştir. Tablo-11: Tanımlayıcı İstatistikler (EGM) 150 Tanımlayıcı istatistiklere göre Karabük EGM bölgesinde trafik kazaları en çok; CUMA günü olduğu, Aylardan «KASIM» olduğu, Saati «16:00-00:00 ARASI» olduğu, Sürücü yaşının «21-40 YAŞ» olduğu, Eğitim durumunun «LİSE» olduğu, Yol yüzeyinin «KURU» olduğu gözlemlenmiştir. Araştırma sonucunda Fine-Kinney risk yöntemi ile bulunan üç risk derecesi hedef değişkeni olarak kullanılmış ve veri madenciliği ile risk etkileyen sonuçlar ortaya konulmuştur. Veri madenciliği karar ağaçlarından C&R TREE algoritması en iyi model sonucunu vermiştir. Model sonucu Tablo-12’de verilmiştir. Tablo-12: C&R TREE Algoritması Sonucu(EGM) C&R TREE karar ağacı algoritmasına göre ortaya çıkan modelin doğruluk oranı %71,08’dir. Şekil-2’ de C&R TREE Algoritması Karar ağacı Sonucu (EGM) sonucu verilmiştir. Şekil-2: C&R TREE Algoritması Karar ağacı Sonucu (EGM) Karar ağacı sonucuna göre; Karabük EGM bölgesinde trafik kazalarının %63,647’si «Yüksek risk» sınıfında bulunmuştur. Trafik kazalarında riski etkileyen en önemli değişken «Gün» daha sonra «Tarih» ve «Saat» olmuştur. Analizde bulunan karar kuralına göre; risk değerini etkileyen en önemli değişken gün olup, günlerden «Pazar» olduğunda, yüksek risk derecesi %49,593’tür. Diğer günlerde yüksek risk derecesi %65,989 olmuştur. Günlerden «Pazar» olduğunda; aylardan «Nisan, Ağustos, Ocak, Temmuz, Mart, Mayıs ve Ekim» olduğunda, yüksek risk derecesi %39,394 olup, eğitimi de «İlkokul, İlköğretim ve Lise» olduğunda yüksek risk derecesi %35,417 olmuştur. Eğitimi «Yüksekokul, Üniversite» olduğunda ise bu oran %50 olmuştur. Günlerden «Cuma, Cumartesi, Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe» olduğunda; saati «00:00-08:00, 16:00-00» olduğunda yüksek risk derecesi %61,659 olup, aylardan da «Ocak, Temmuz, Haziran, Mart, Mayıs, Kasım» olduğunda yüksek risk derecesi %70,192 olmuştur. Diğer aylarda ise bu oran %54,202 olmuştur. Günlerden «Cuma, Cumartesi, Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe» olduğunda, aylardan «Şubat, Nisan, Ağustos, Eylül, Ekim, Aralık» olduğunda, saati «00:00-08:00» olduğunda yüksek risk derecesi %36,364 olup, sürücü yaşı da «0-20, 21-40» olduğunda yüksek risk derecesi %23,529 olmuştur. Sürücü yaşı «41-60» olduğunda ise bu oran %80 olmuştur. 151 4. Sonuç ve Değerlendirme Trafik kazalarının oluşumuna birçok farklı faktör tek başına ya da eş zamanlı olarak yol açabilmektedir. Bu nedenle trafik kazalarına neden olan etken ve koşulların analiz edilmesi gerekir. Karabük ili trafik kazalarında ortaya çıkan risk dereceleri ve sonuçları, Karabük eylem planına alınmalı ve dikkatle izlenmelidir. Kaynakça [1] Http://Www.Trafik.Gov.Tr/Sayfalar/Istatistikler/Aracsurucu2.Aspx [2] Http://Www.İha.Com.Tr/Haber-Trafige-Kayitli-Arac-Sayisi-Kasimda-21-Milyonu-Asti-615790/ [3]Http://Www.Nufusu.Com/İl/Karabuk-Nufusu [4]Http://Www.Tuik.Gov.Tr/Prehaberbultenleri.Do?İd=21611/ [5] Bilim, A. (2006). Konya Şehir İçinde Meydana Gelen Trafik Kazalarının Analizi ve Kritik Noktaların Belirlenmesi. Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Konya. [6] Özkanlı Ç. (2008) Samsun İlinde Trafik Kazası Sonucu Meydana Gelen Ölümlerin İncelenmesi. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi/Adli Tıp Anabilim Dalı. Eylül – 2008. [7] Eken, C., Görmez, H., Başhekim, M., Akyürek, S., Kartal, M., Tıp, A. Ü. T. F. A., & Amirliği, V. E. B. (2005). Motorlu Taşıt Kazaları ve Risk Faktörleri: Antalya İlinde Meydana Gelen 12185 Trafik Kazasının Analizi. Türkiye Acil Tıp Dergisi, 5(4), 175-80. [8] Atılgan, E. (2011). Karayollarında Meydana Gelen Trafik Kazalarının Karar Ağaçları ve Birliktelik Analizi İle İncelenmesi. Hacettepe Üniversitesi İstatistik Anabilim dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. [9] Http://Www.Trafikkurallari.Net/Trafik_Kazasi_Nedir.Php [10] Şehirli A. (2000). Türkiye’deki Trafik Kazalarında Risk Faktörleri ve Ölümlerin Analizi, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. [11] Karacasu, M., Bilgiç, Ş., (2000). Türkiye' De Trafik Kazalarının Meydana Geliş Sebeplerinin Genel Değerlendirilmesi, Uygulamaya Yönelik Sorunlar ve Çözüm Önerileri. Trafik 2000 Sempozyumu, Samsun. [12] Seyrek H. İ., Ata H. A. (2010). Veri Zarflama Analizi ve Veri Madenciliği İle Mevduat Bankalarında Etkinlik Ölçümü. Gaziantep Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi. BDDK Bankacılık ve Finansal Piyasalar Cilt:4, Sayı:2, 2010. [13] Ersöz F. Veri Madenciliği ve Uygulamaları, 72 Dijital tasarım Basımevi, Şubat, 2015. [14] Http://Www.Kgm.Gov.Tr/Sitecollectiondocuments/Kgmdocuments/Trafik/Trafikkazalariozeti2015.Pdf [15] Erzurumluoğlu K., Köksal K. N., Gerek İ. H. İnşaat Sektöründe Fine-Kinney Metodu Kullanılarak Risk Analizi Yapılması. TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası. 5. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Sempozyumu. Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi, İş Sağlığı ve Güvenliği ABD, Adana. 152 HASAR KARŞILIĞININ BORNHUETTER-FERGUSON VE KEP KOD YÖNTEMLERİ İLE AKTÜERYAL HESAPLANMASI Ph.D. Afet HASANOVA1 ÖZET Bu çalışmanın amacı bir sigorta şirketinin ödeme ihtimali olan ancak henüz ödenmemiş hasarlarına karşılık ayırdığı teknik karşılığını ayırma yöntemleri ile aktüeryal hesaplamaktır. Öncelikle hasar karşılığı yöntemlerinin teorik kısmı ele alınarak Azerbaycan sigorta şirketi (Standard İnsurance) örneğinde bu yöntemler ve hesaplamaları yapılmıştır. Bornhuetter-Ferguson ve Kep kod yöntemleri, hasarla (loss) sigorta primleri arasında ilişkiyi farklı yönlerden hesaplayan deterministik yöntemlerdir. Bu klasik yöntemlerin ortak özelliği eldeki verileri üçgen tablo bünyesinde gruplamaktır. Önceki yıllarda ödenmiş olan hasarların göstergesi üçgenlerin üst kısmında iken bu göstergelerin yine bu yöntemlerle kullanılarak sonraki yıllar için bilinmeyen alt kısımdaki göstergeleri tahmin edilir. Bu tahminler, Bornhuetter-Ferguson yönteminde kazanılmış primlerle hasar oranı, kep kod yönteminde kazanılmış primlerle hasar oranı arasındaki oranın dengelenmesini ve bu sayede sigorta şirketlerinin ödeme gücünün korunmasını sağlar. Kep kod yöntemin Bornhuetter-Ferguson yöntemden avantajı önceki yıllarda hata ve ya tesadüfen oluşan göstergeni pürüzsüzleştirerek, gelecek yıllara tahmin edilen hasarların doğru tahmin yapmasını etkiler. Anahtar Kelimeler: Aktüeryal yöntemleri, Bornhuetter-Ferguson yöntemi , Kep kod yöntemi, hasar karşılığı, teknik karşılğı 1. Giriş Sigorta şirketin amacı, teminat verdiği riskler için toplanan primler ile hasar taleplerini karşılamak ve kalan tutardan üretim maliyetlerini düşerek uygun bir kar oranı yakalamaktır. Hasar karşılıkları, faaliyet döneminde meydana gelmesine karşın henüz ödenmemiş bulunan hasarları ifade etmektedir. Hasar ortaya çıkmasına karşın çeşitli nedenlerden ötürü sigorta şirketleri ödeme yapamayabilmektedir. Sözgelimi, hasara ilişkin formaliteler tamamlanmamış olabileceği gibi, taraflar arasında anlaşmazlık ortaya çıkmış ve konu mahkemeye ya da hakeme intikal etmiş olabilir. Bir başka olasılık da hasar ortaya çıkmasına karşılık henüz tazminat talebinde bulunulmamış olabilir. Buna benzer bir çok nedenle hasar ortaya çıkmasına rağmen bunun tazmin edilmemiş olması, bu olası ödemeler için bir karşılık ayırma gereğini doğurmaktadır. Hasar karşılığı sigorta şirketlerinin finansal tablolarındaki en önemli kalemdir. Hasar karşılıklarını yeterli olarak ayırmayan sigorta şirketleri ileride gerçekleşen riskler sonucu sigortalıya karşı yükümlülüklerini karşılayamama, sermayeyi kaybetme ve iflas ile karşılaşabilirler. Hasar karşılıklar sigortacının sigortalılar ile sigorta sözleşmelerinden yararlanan diğer kişilere olan yükümlülüğünü göstermektedir. Bu nedenle hasar karşılıklara aynı zamanda hasar rezervler de denilmektedir. Sigorta işi, esası güven olan bir ilişkiye dayanır. Bu nedenle teknik karşılıkların her koşulda sigorta şirketinin yükümlülüklerini karşılaması gerekir. Sigortacı her zaman yükümlülüklerini karşılamak zorundadır. Teknik karşılıkların bir kısmı yükümlülüğü esas alırken bazıları da tahakkuk esası uygulamak amacıyla primi ilgili yıllara dağıtmaktadır(Karacan, 1999). Sigorta sözleşmeleri gelecekte gerçekleşmesi kesin olmayan bir sigortalıyı olumsuz bir şekilde etkilemesi halinde sigortalıya tazminat ödemeyi kabul ederek bir tarafın diğer taraftan önemli bir sigorta riskini kabul ettiği sözleşmelerdir. Sigortacı sigortalılara karşı taahhüt ettiği sigorta tazminatlarını risk gerçekleştiği zaman ödeyebilmek için gerekli karşılıkları ayırması gerekmektedir. Hasar karşılıkların tutarı sigorta sözleşmelerinden kaynaklanan yükümlülükleri karşılayabilmelidir. 1.1. Çalışmanın amacı Sigorta şirketi prim ve hasar arasındakı dengesi için hasar karşılık ayırmasının önemliyini ve Bornhutter-Ferguson, Kep Kod yöntemlerle aktüeryal hesablamalar yapılmakla değerlendirilmesidir. 1.2. Hasar süreci ve hasar karşılığına etkisi Aktüeryal çalışmalarda, eksiksiz bilgiyle oluşturulmuş bir veri setine ulaşmak oldukça zordur. Ayrıca; veriler, farklı kaynaklar tarafından farklı ölçütlere göre sınıflandırıldığından veri yapısının anlaşılmaması gibi problemler ile karşılaşılmaktadır. Bu nedenle, kullanılan veriyi anlayıp çalışmayı veri bilgisine göre sürdürmek gerekmektedir. Standard İnsurance Sigorta Şirketi,Yetkili Aktüer, Ekonomi Bakanlığı Ekonomik Reformlar Bilimsel Araştırmalar Enstitüti, PhD (doktora öğrencisi) İletişim: afet.hesenova@gmail.com /Azerbaycan; Tel: +994 50 540 52 59 1 153 Hasar verisi sınıflandırılırken kullanılan temel ölçütlerden biri, hasara neden olan olayların kronolojik sıralamasıdır. Sigortalarda rezerv hesaplanırken olayların gerçekleştiği farklı tarihlere göre yapılan analizlerde farklı sonuçlar elde edildiğinden, hasar verisi incelemesinde olayların tarihleri önem taşımaktadır. Bir hasarın zaman çizelgesinin oluşturulmasında göz önüne alınan tarihler ve hasarın ortaya çıkışından kapatılana kadar geçtiği süreçler Şekil 2.1.’de verilmiştir Kaza Hasar ödemeleri Bildirilme Tekrar Açılma Kapatılma Kapatılma Hasar ödemesi Şekil 1. Bir hasarın zaman çizelgesi Şekil 1.’de 𝑡1 hasarın meydana gelme tarihini yani hasara yol açan olayın ortaya çıktığı tarihi, 𝑡2 ise sigortacıya hasar ihbarının yapıldığı tarihi göstermektedir. Genel olarak tazminatlar derhal ödenmemektedir. Sigortacı tarafından 𝑡3 , 𝑡4 , 𝑡5 zaman aralığında ödemeler yapılmaktadır. Birkaç hasar ödemesi yapıldıktan sonra sigorta şirketi hasarla ilgili sürecin tamamlandığını düşünerek 𝑡6 tarihinde dosyayı kapatmaktadır. Bazı durumlarda hasara ilişkin kapatılma kararı yanlış bulunduğundan 𝑡7 tarihinde hasar dosyası yeniden açılmakta, 𝑡8 tarihinde başka ödemeler de yapılmakta ve süreç tamamlanarak 𝑡9 tarihinde hasar nihai olarak kapatılmaktadır (Taylor, 2000). Ödenmiş hasarların birikimli ve aşamalı olması farklı hesaplamalar gerektirmektedir. Birikimli ödenmiş hasarları, değerleme tarihi boyunca ödenen bütün hasarların toplamı; aşamalı hasar ödemelerini ise belirlenmiş bir zaman aralığı boyunca ödenen bütün hasarların toplamı olarak ifade etmiştir. Öngörüsü yapılmış nihai hasarlar ile gerçek ödenen hasarlar arasındaki fark ödenmemiş hasar tahminini vermektedir. Kaza yılı verisi kullanıldığında, toplam ödenmemiş hasar; muallak hasar ve meydana gelmiş ancak bildirilmemiş (IBNR-İncurred But Not Reported) hasardan oluşmaktadır (Friedland, 2009). Hasar verisinin sınıflandırılmasında, bir hasarın tahmin edilene kadar hangi süreçlerden geçtiğini ve hasar sürecinde kullanılan verinin çeşidini iyi anlamak; doğru rezerv tahmini yapılması açısından önem taşımaktadır. Örneğin; bir veri sınıfına büyük bir hasar dahil edilmişse, ‘karşılık fazla ayrılmış hasarlar’ ve ‘karşılık az ayrılmış hasarlar’ birbirlerini dengelemekte ve nihai rezerv tahminlerinde sapma olmadığı müddetçe rezerv tahmini doğru olmaktadır (Skurnick, 1973). 1.3 Hasar gelişim üçgeni Hasar verisini özetlemek ve analiz etmek için yaygın olarak kullanılan ve birçok hasar tahmin yönteminin önemli bir parçası olan hasar gelişim üçgeni hasara ilişkin çeşitli veri gruplarının değerinin zaman içerisindeki değişimlerini gösteren bir tablo olarak tanımlanmıştır. Gelişim ise veri gruplarından herhangi biri için, hasar tutarı ya da hasar sayısı değerinin zaman içerisindeki değişimini ifade etmektedir. Hasar rezervinde kullanılan farklı yöntemlerin karşılaştırılmasında ‘büyüyen üçgen’ tekniğini tanımlamıştır. Büyüyen üçgen tekniğinde gözlemlenebilir hasar verisinin bulunduğu sol-üst üçgen daha küçük alt üçgenlere ayrılmaktadır. En küçük parçadaki hasar verisi kullanılarak gerçekte değeri bilinen hasarlar tahmin edilmekte ve böylece kullanılan rezerv yönteminin gerçek hasar değerlerine ne kadar yakın tahmin değerleri ürettiği gözlemlenmektedir (Choy et. al., 2007). Bir hasar gelişim üçgeninde kullanılan hasar verisi aşamalı ya da birikimli hasarlardan oluşmaktadır Çizelge 1. Aşamalı hasar üçgeni Gelişim yılları Olay yılı 0 1 … k … n-i … n-1 n 0 𝒁𝟎,𝟎 𝒁𝟎,𝟏 … 𝒁𝟎,𝒌 … 𝒁𝟎,𝒏−𝒊 … 𝒁𝟎,𝒏−𝟏 𝒁𝟎,𝒏 1 𝒁𝟏,𝟎 𝒁𝟏,𝟏 … 𝒁𝟏,𝒌 … 𝒁𝟏,𝒏−𝒊 … 𝒁𝟏,𝒏−𝟏 : : : : : : : i 𝒁𝒊,𝟎 𝒁𝒊,𝟏 ... 𝒁𝒊,𝒌 … 𝒁𝒊,𝒏−𝒊 : : : : : n-k 𝒁𝒏−𝒌,𝟎 𝒁𝒏−𝒌,𝟏 … 𝒁𝒏−𝒌,𝒌 : : : n-1 𝒁𝒏−𝟏,𝟎 𝒁𝒏−𝟏,𝟏 n 𝒁𝒏,𝟎 Kaynak: Hossack, I.B., Pollard, J.H., Zehnwirth, Introductory Statistics with Applications in General Insurance. Cambridge University Press, 1999, USA 154 Burada, i : zarar gerçekleştiği esas alınan dönem (yıl), (i = 0,1, ..., n) k: Zarar gerçekleşme yılını takip eden, bildirim zamanına kadar geçen gelişim süreci (j = 0,1,.., n) 𝑍𝑖,𝑘 : i. dönemde oluşmuş ve k. dönem sonrası ihbar edilmiş birikimli zarar toplamı olarak ifade edilir (Hossack & Pollard, 1999). 𝒁𝒊,𝒌 - aşamalı hasarların ödemelerinde takvim yılınde i+k≤n; Tahmin edilen yıllarda i+k>n,cari yıllarda i+k = n; nihaide k=n –dir. 𝑺𝒊,𝒌 – olay yılının birikimli hasarlar ödemeleri, k- gelişim yılı, 𝑆𝑖,𝑛−𝑖 – cari n takvim yılının birikimli hasar ödemeleri, 𝑆𝑖,𝑛 - nihai birikimli hasar ödemesidir. Çizelge 2. Birikimli hasar ödemesi üçgeni Gelişim yılı Olay yılı 0 1 … k … n-i … n-1 n 0 𝑺𝟎,𝟎 𝑺𝟎,𝟏 … 𝑺𝟎,𝒌 … 𝑺𝟎,𝒏−𝒊 … 𝑺𝟎,𝒏−𝟏 𝑺𝟎,𝒏 1 𝑺𝟏,𝟎 𝑺𝟏,𝟏 … 𝑺𝟏,𝒌 … 𝑺𝟏,𝒏−𝒊 … 𝑺𝟏,𝒏−𝟏 : : : : : : i 𝑺𝒊,𝟎 𝑺𝒊,𝟏 ... 𝑺𝒊,𝒌 … 𝑺𝒊,𝒏−𝒊 : : : : : n-k 𝑺𝒏−𝒌,𝟎 𝑺𝒏−𝒌,𝟏 … 𝑺𝒏−𝒌,𝒌 : : : n-1 𝑺𝒏−𝟏,𝟎 𝑺𝒏−𝟏,𝟏 n 𝑺𝒏,𝟎 Kaynak: Hossack, I.B., Pollard, J.H., Zehnwirth, Introductory Statistics with Applications in General Insurance. Cambridge University Press, 1999, USA 2. Yöntem 2.1. Bornhutter-Ferguson yöntemi Bornhuetter-Ferguson yöntemi kazanılmış primleri 𝜋𝑖 , hasar oranı 𝜅𝑖 , hasar gelişim kotası gösgelerine esasen hesaplanılır (Schmidt & Zocher, 2008). 𝑅𝑖 = 𝑆𝑖,𝑛 - 𝑆𝑖,𝑛−𝑖 Beklenen rezerv model denklemini tamamlayır: E[𝑅𝑖 ] = (1- 𝛾𝑛−𝑖 ) E[𝑆𝑖,𝑛 ] ̂𝑖 = (1-𝛾̂𝐶𝐿 Bornhuetter –Ferguson’da öngörülen reservler 𝑅 ) 𝜋𝑖 𝑘̂ 𝑖 𝑛−𝑖 𝐶𝐿 𝛾̂ 𝑛−𝑖 – güncel zincir merdiven (CL) kotası Nihai rezervlerin 𝑆𝑖,𝑛 belirlenmesine dönüşmesi 𝐶𝐿 𝑆̂ 𝑖,𝑛 = 𝑆𝑖,𝑛−𝑖 + (1- 𝛾̂ 𝑛−𝑖 ) 𝜋𝑖 𝑘̂ 𝑖 Gelecekteki toplam hasarları dönüştürmek 𝐶𝐿 𝐶𝐿 𝑆̂ 𝑖,𝑘 = 𝑆𝑖,𝑛−𝑖 + (𝛾̂ 𝑘 − 𝛾̂ 𝑛−𝑖 ) 𝜋𝑖 𝑘̂ 𝑖 2.2. Kep Kod yöntemi Kep Kod yönteminde mevcut parametreler 𝛾0 , 𝛾1 , … , 𝛾𝑛 ile 𝛾𝑛 =1 varsayımına dayanarak ölçülür (Schmidt, 2006). (E[𝑆𝑖,𝑘 ] = 𝛾𝑘 ∗ E[𝑆𝑖,𝑘 ] i,k 𝜖 {0,1, …, n} Hasar gelişim faktörü: 𝜑𝑘 =𝑆𝑖,𝑘 /𝑆𝑖,𝑘−1 Hasar gelişim kotası: 𝛾 𝛾𝑛 =1 şartı dahilinde 𝛾𝑛−1 = 𝑛 𝜑𝑛 Kap Kod yönteminde i+k≥ 𝑛 𝑖𝑙ə 𝑆𝑖,𝑘 birikimli hasarları tercih ederek belirler: 155 𝑘̂ 𝐶𝐶 = ∑𝑛𝑗=0 𝑆𝐽,𝑛−𝑗 ∑𝑛𝑗=0 𝛾̂𝑛−𝑗 𝜋𝑖 𝐶𝐶 𝑆̂ 𝑖,𝑘 = 𝑆𝑖,𝑛−𝑖 + (𝛾̂ 𝑘 − 𝛾̂ 𝑛−𝑖 ) 𝜋𝑖 𝑘̂ 𝐶𝐶 Önceki yıllarda herhangi bir tesadüfi olay sırasında fazla ödemenin olması sonucu gelecek yıllara daha çok reserv ayrılmak, bu Kep Kod yönteminin avantajı da odur ki, önceki yıllarda esas ödemeni öteki yıllara oranla pürüzsüzleştirir. Sapma nicel pürüzsüzleştirilmesi: ̂𝑆𝐶𝐶 ̂𝑛−𝑖 𝑘̂ 𝐶𝐶 𝜋𝑖 𝑖,𝑛−𝑖 = 𝛾 3. Ampirik Sonuçlar 3.1. Bornhuetter-Ferguson yöntemi ile tahmin edilen hasar karşılığın üçgen şekilinde aktüeryal hesaplanması Bornhuetter-Ferguson yöntemin amacı yıl sonuna önceki yılların göstergilerden doğru kullanılmasıtır. Aktüer hasar gelişimi üçgenindeki her olay yılı satırı için, ulaşılabilir olan bugüne kadar ödenmemiş hasar ve fiyatlama için kullanılan veriler gibi bilgileri kullanarak, bu olay yılı için beklenen azami hasar oranını kestirmeye çalışır. Tahmin edilen hasar oranını ve kazanılmış preimleri kullanarak olay yılı için tahmin edilmiş azami hsar hesaplar. Daha sonra ödenilmiş öncek yıllardan elde edilen hasar gelişimi faktörelerini kullanılarak, yıldan yla kesin katsayıları hesaplar. Bu bu katsayılar olgunlaşmamış bugüne hasar ödenen hasarların tam anlamıyla olgun seviyye geliştitilmesi için kullanılır. Çizelge 3. Bornhuetter Ferguson yöntemi ile hasar karşılığın hesaplanması Yılla Kazaılmamı Beklenen İndirimli gelecekteki ödemeler r ş primler hasar Beklenen Hasar oranı azami hasar karşılığı 0 1 2 3 4 5 tutarı 2008 10100 0.68 6868 6868 2009 11200 0.71 7924 7952 7952 28 2010 12500 0.72 8872 8969 9000 9000 128 2011 13800 0.72 9494 9795 9901 9936 9936 442 2012 15200 0.72 9696 10457 10788 10906 10944 10944 1248 2013 16800 0.72 9029 10716 11558 11924 12054 12096 12096 3067 Toplam hasar rezervi 4913 Beklenen azami hasar tutarı= Beklenen hasar oranı*Kazanılmış hasar tutarı olarak hesaplanmaktadır. Sonra beklenen azami hasar tutarından bugüne kadar yapılan hasar ödemleri çıkartılarak karşılığı bulunur. Beklenen Hasar karşılığı =Beklenen Azami hasar tutarı – bugüne kadar ödenmiş hasarlar. 2008. yılında 5 yıl (2013. yıla) sonraya beklenen azami hasar tutarı 6868=10100*0.68 2009. yılında 5 yıl (2014.yıla) sonraya beklenen azami hasar tutarı 7952=11200*0.71 Diğer yıllarda yukardakı gibi hesaplanmaktadır. Çizelge 4: Üçgenin hasar gelişim faktörü 1/0 2/1 3/2 4/3 5/4 1.18647932 1.078528189 1.031676906 1.010881234 1.003507234 Geçmiş yıllardaki ödemeler, her yıl sonuna kadar olan azami zararların gelişim faktörlerine göre bölünmesiyle hesaplanmaktadır. Oranlar cari döneme getirilir. Cari yıllar üçgenin köşegenini oluşturuyor. 2013. yılın 5. sütunda 12054= 12096 / 1.003507234 , 4. sütunda 11924 = 12054/1.010881234, 3. sütunda 11558 = 11924/1.031676906, 2. sütunda 10716 = 11558/1.078528189 , 1. sütunda 9029 = 10716 / 1.186847932 beklenen azamihasarı geriye götürerek, yıllar üzre hasarlar öngörülür. Diğer yıllarda bu hesaplama uygulanarak,üçgenin alt kısmı doldurulur. Beklenen azami hasardan köşegen boyunca hasarlar çıkılarak,beklenen hasar rezervleri bulunur: 2008. yıl üzre 0 = 6868 - 6868 beklenen azami hasar tutarı 2013. Yılla Üstüste düştüğünden rezervler ayrılmıyor. 28 = 7952 – 7924 2009. yılda olay olmuş 2012.yıldan sonra ödenilecek ödemelere esasen ayrılan hasar rezervidir. Diğer yıllarda yukardakı gibi hesaplanmaktadır. Sonda toplam hasar rezervleri – o yıllar üzre rezervlerin toplamıdır (4913 = 28+128+442+1248+3067). 4913 miktarı 2013 yıldan 2017.yıla kadar öngörülün hasar rezervlerinin toplamıdır. 3.2. Kep Kod yöntemi ile tahmin edilen hasar karşılığın üçgen şekilinde aktüeryal hesaplanması 156 Kep Kod yöntemin Additiv yönteminden farklı olarak önceki yıllarda ödenmiş hasarların birikimli hasar şeklinde değil de, her yıl oluşan ve ödenilmiş hasarlara göre aşamalı şekilde hesaplanılır. Kep Kod yöntemi ödenilmiş hasarlarla ile elde edilen sigorta primlerine esasen hesaplanılır. Çizelge 5. Kep Kod yöntemi ile hasar faktörü ve kotası hesaplanması Hasar yılları için hasar faktörü ve kotası hesaplanması Olay yılları 0 1 2 3 4 5 Elde edilen sigorta primleri(𝜋𝑖 ) 2008 2009 2010 2011 2012 2013 1001 1113 1265 1490 1725 1889 1855 2103 2433 2873 3261 2423 2774 3233 3880 2988 3422 3977 3335 3844 3483 4000 4500 5300 6000 6900 8200 1.899 0.522 1.329 0.694 1.232 0.855 1.12 0.958 1.044 1 𝜑𝑘 𝛾𝑘 0.275 Hasar gelişim faktörü 𝜑𝑘 - gelişim yılının 1. sütundakı ödenişlerin toplamını 0. sütunun ödemelerinin toplamına 1855+2103+2433+2873+3261 olan oranı ile hesaplanılır. Yani, 1.899=(1001+1113+1265+1490+1725) Gelişim yılının 5. sütundaki ödemesi 4. sütundaki ödemesine olan oranı ile ifade edilir. (1.044 = 3483 3335 ) Hasarların gelişim kotası 𝛾𝑘 – n-1 hesaplamak için n yılındakı hasar gelişim kotasına bölünür. 𝛾𝑘 – n birime (1) eşit olur. Gelişim yılının 4. sütundakı 𝛾4 = 𝛾5 𝜑5 = 1 1.044 =0.958 ....... 𝛾0 = 𝛾1 𝜑1 = 0.522 1.899 =0.275 Çizelge 6. Gelişim kotasına esasen diğer yılların tahmin edilen hasarları ve hasar reservlerinin hesaplanması Hasar yılları için tahmin hasar ödemeleri ve hasar reservleri Gelişim yılı Olay 0 1 2 3 4 5 Elde edilen Yıllara Yıllara ili sigorta göre hasar göre reserv tahmini primleri(𝜋𝑖 ) tahmini 2008 2009 2010 2011 2012 2013 1001 1113 1265 1490 1725 1889 𝜑𝑘 𝛾𝑘 0.275 1855 2103 2433 2873 3261 3690 2423 2774 3233 3880 4316 4943 2988 3422 3977 4739 5304 6117 3335 3844 4462 5288 5935 6868 3483 4012 4660 5512 6193 7174 1.899 1.329 1.232 1.12 1.044 0.522 0.694 0.855 0.958 1 Toplam hasar reserv tahmini 4000 4500 5300 6000 6900 8200 3483 4012 4660 5512 6193 7174 168 198 224 258 306 1154 Genel çizelge üzere kaza kotası köşegen üzere ödemelerin toplamanın gelişim faktörünün uygun yılda elde edilen sigorta primlerinin çarpımının oranı gibi hesaplanılır. 1889+3261+3880+3977+3844+3483 𝜅𝐶𝐶 = = 0.88937 0.27∗8200+0.522∗6900+0.694∗6000+0.855∗5300+0.958∗4500+1∗4000 2013 yılın 1. sütundakı, yani 2014 yılına tahmin edilen hasar ödemelerinin 2013 yılın 0. sütundakı hasarın üzerine aynı yılın 1. sütundakı hasarın gelişim kotasından 0. sütundakı hasar gelişim kotası çıkılmakla, aynı yılın elde edilen sigorta primleri ile kaza kotasına çarpılır. 3690= 1889+(0.522-0.275)*8200*0.88937 2013 yılın 5. sütundakı yani 2018 yılına tahmin edilen hasar ödemelerinin 2013 yılının 4. sütundakı hasarın üzerine aynı yılın 5. sütundakı hasar gelişim kotasınından 4. sütundakı hasar gelişim kotası çıkılmakla, aynı yılın elde edilen sigorta primleri ile kaza kotasına çarpılır. 157 7174 =68068+(1-0.958)*8200*0.88937 Çizelgenin tahmin edilen alt kısımı yukardakı hesaplama şeklinde hesaplanılır. Kep Kod yöntemin Bornhutter-Ferguson yöntemden avantajı önceki yıllarda hata ve ya tesadüfen oluşan göstergeni pürüzsüzleştirerek gelecek yıllara tahmin edilen hasarların doğru tahmin yapmasını etkiler. Doğru olmayan ve ya her yıl oluşmayan olaydan belli bir yılın göstergesini Kep Kod yöntemi ile pürüzsüzleştirmek olur. Sapma nicel pürüzsüzleştirilmesi için yayınan nicelin uygun yılın gelişim kotasını kaza kotasına çarpımı ile yayınan yılın elde edilen sigorta primlerinine çarpılır: 𝑆𝑖,𝑛−𝑖 = 𝛾𝑛−𝑖 * 𝑘𝑐𝑐 * 𝜋𝑖 4. Sonuç ve Öneriler Hasar karşılıklarının sigorta şirketlerinde dikkate alınarak olabildiğince doğru tahmin edilmesi gerekir. Bunun iyi bir tahmini, faaliyet karının doğru tespiti, prim düzeyinin doğru belirlenmesi ve uygun işletme kararlarının alınması açısından önem taşımaktadır. Hasar karşılığını hesaplamak için bir çok deterministik yöntemler olması analiz yapılması gereken şirketin işini kolaylaştırır. Yani bu yöntemlerin her biri farklı göstergeler üzere aktüeryal hesaplamaları ile tahmin hasar reservleri (karşılıkları)ayrılır, böylece şirketlerin ödemeli olduğu zamana göre ayrıca reserv a yırdığı için bu an rahatlıkla sigortacı tarafından sigortaliya ödemeler edilir. Böyle ki, çalışma esasında elde edilen sonuç ve öneriler aşağıdaki yöntemler üzre toparlanmıştır: ➢ Bornhutter-Ferguson yönteminde beklenen hasar oranı ile kazanılmış primlerden beklenen azami hasar oranı belirlenir, gelişim hasar faktörü ile önceki yıllara hasar öngörülerek, cari yılın hasarları üçgen köşegeninde oluşturuldukdan sonra gelecek yıllara hasar öngörülüsü hesaplanarak, nihai hasar rezervi oluşturuldu. ➢ Kep Kod yöntemde gelişim faktörü üçgende köşegen üzere ödemelerin toplamının elde edilen sigorta primlerine toplamının oranı gibi hesaplanıldı. Diğer yöntemden farklı olarak bu yönteminde hasar gelişim kotası ve kaza kotasıda hesaplanıldı. Gelişim kotası gelişim faktörüne olan oranı ile, kaza kotası ise köşegen üzere ödemelerin toplamının her yıl üzere gelişim kotası aynı ile uygun sigorta primlerine çarpmasının toplamının oranı gibi hesaplanıldı. Aynı zamanda Kep Kod yöntemi aracılığı ile yayınan nicelin pürüzsüzleştirilir, yani önceki yıllarda sadece bir yılda herhangi bir sorundan dolayı fazla hasar ödemeleri olmuş ve vu ödemeler diğer yıllarda ödeme olmamışsa onda bu yöntemle aynı yılın yayınan niceli pürüzsüzleştirmek için kaza kotasını gelişim kotasına ve pürüzsüzleştirilen yılın elde edilen sigorta primlerine çarpması ile aynı yıla pürüzsüzleştirilmiş tutar hesaplanılır ve bu tür hesaplama sonuçunda gelecekde yanlış olacak tahminlerin karşısı alınarak, doğru tahmin yapılır. Kaynakça Choy S.T.B., Chan J. S. K., Makov U.E. (2007), Model Selection for Loss Reserves: The Growing Triangle Technique, Life & Pensions Friedland J. (2009), Estimating Unpaid Claims Using Basic Techniques, CAS-FCAS, KPMG LLP, Version II Hossack, I.B., Pollard, J.H., Zehnwirth, Introductory Statistics with Applications in General Insurance. Cambridge University Press, 1999, USA, pp.206-241 Karacan, Ali İhsan. Sigortacılık ve Sigorta Şirketleri, Bağlam Yayınevi, İstanbul, 1994, s. 124-125 Klaus D. Schmidt & Mathias Zocher, “Bornhuetter-Ferguson as a general principle of loss reserving”, Casuality Actuarial Society, 2008, Volume 2/ İSSUE 1, pp. 99-100 Klaus D. Schmidt “Metods and models of loss reseving based on run-off traingles: a unifying survey”, Casualty Actuarial Societry Forum, Fall 2006, pp. 289-290 Skurnick D. (1973), A Survey of Loss Reserving Methods, CAS Proceedings May 1973, Vol. 60, pp.16 Taylor G. C. (2000), Loss Reserving: An Actuarial Perspective, Boston-Dordrecht-London: Kluwer 158 İçindekiler Kongre Koordinasyon, Yürütme ve Bilim Kurulları Kongre Tarihçesi 3.Ulusal Sigorta ve Aktüerya Kongresinin Ardından ii iii iv Bildiriler Yazarlar Prof. Dr. Serpil ERGÜN BÜLBÜL, Arş. Gör. Kemal Burak BAYKAL Doç. Dr. Ali KÖSE , Arş. Gör. Uğur TÜRKEL Yrd. Doç. Dr. Burcu GÜROL, Doç. Dr. Adalet HAZAR Öğr. Gör. Mehmet İSEL N. Aycan EMEKLİER, Yrd. Doç. Dr. Şeref HOŞGÖR Ayten PIRPATA, Abdullah Buğra SOYLU Gizem DİNÇER, Yrd. Doç. Dr. Banu ÖZGÜREL Arş. Gör. Gülay EROL-BOYACI Münevver BAYAR, Reyhan Nuran VARIŞLI Yrd. Doç. Dr. Özgür AKPINAR Meltem BALKANLI, Prof. Dr. Serpil CULA Deniz ÖZCAN, Yrd. Doç. Dr. Şeref HOŞGÖR Eda ALTUNTAŞ, Emine KARA, Arş. Gör. Abdullah Buğra SOYLU, Doç. Dr. Erdem KIRKBEŞOĞLU Öğr. Gör. Erdinç CESUR Doç. Dr. Şenol BABUŞCU, Doç. Dr. Adalet HAZAR, Arş. Gör. Bade EKİM KOCAMAN Doç. Dr. Nilüfer DALKILIÇ, Öğr. Gör. Hüseyin Feyyaz EBEOĞLUGİL Arş. Gör. Murat KIRKAĞAÇ, Doç. Dr. Nilüfer DALKILIÇ Esra Yadigar TOZAK , Yrd. Doç. Dr. Taner ERSÖZ , Prof. Dr. Filiz ERSÖZ Yrd. Doç. Dr. Taner ERSÖZ, Davut ALTAN, Prof. Dr. Filiz ERSÖZ Ph. D. Afet HASANOVA Konu HAYAT DIŞI BRANŞLARDA FAALİYET GÖSTEREN TÜRK SİGORTA ŞİRKETLERİNİN FİNANSAL PERFORMANS ANALİZİ: VIKOR YÖNTEMİ GRİ İLİŞKİSEL ANALİZ YÖNTEMİ İLE HAYAT DIŞI BRANŞLARDA TÜRK SİGORTA SEKTÖRÜNÜN DEĞERLENDİRMESİ TÜRKİYE’DE FAALİYET GÖSTEREN HAYAT DIŞI VE HAYAT EMEKLİLİK SİGORTA ŞİRKETLERİNİN PERFORMANSLARININ KARŞILAŞTIRILMASI DEVLET DESTEKLİ TARIM SİGORTALARININ DÜNYADAKİ UYGULAMALARI ve TARSİM İLE KARŞILAŞTIRILMASI KARAYOLLARI MOTORLU ARAÇLAR ZORUNLU MALİ SORUMLULUK SİGORTASINDA HASAR ORANLARININ HESAPLANMASI VE HASAR ORANLARININ TAHMİNİ EMEKLİER SİGORTA ÖRNEĞİ MAKİNE KIRILMASI SİGORTALARINDA RİSK TESPİTİ, FİYATLANDIRMA VE HASAR UYGULAMALARI BANKALARDA UYGULANAN HAYAT SİGORTALARI İÇİN KALİTE FONKSİYON GÖÇERİM YÖNTEMİ SİGORTA SEKTÖRÜNDE İLİŞKİ PAZARLAMASI: SİSTEMATİK LİTERATÜR ANALİZİ BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİNDE MÜŞTERİ MEMNUNİYETİ: ANKARA İLİNDE BİR UYGULAMA TÜRKİYE’DE GERÇEKLEŞEN DEPREMLERİN SİGORTA YAPMA EĞİLİMİNE ETKİSİNİN İSTATİKSEL OLARAK ANALİZİ GENEL SAĞLIK SİSTEMLERİ VE ÖZEL SAĞLIK SİGORTASI UYGULAMALARI 1995 YILI TÜRKİYE ŞEHİR NÜFUSU HAYAT TABLOSUNUN CİNSİYETLER AYRIMINDA BRASS LOGIT HAYAT TABLOSU YÖNTEMİ İLE HESAPLANMASI SİBER SİGORTALAR: SON GELİŞMELER, UYGULAMALAR VE SORUNLAR SİGORTA ACENTELERİNİN TEMEL SORUNLARI VE BU SORUNLARIN SINIFLANDIRILMASINA YÖNELİK BİR ÖNERİ (MARMARA BÖLGESİ ÖRNEĞİ) BAĞIMSIZ DENETİM RAPORU'NUN SİGORTACILIK SEKTÖRÜNDE FAALİYET GÖSTEREN HALKA AÇIK ŞİRKETLERİN HİSSE SENEDİ FİYATI VOLATİLİTESİNE ETKİSİ SİGORTACILIK SEKTÖRÜNDE STAJ: KÜTAHYA ÖRNEĞİ TÜRKİYE’DE FAALİYET GÖSTEREN EMEKLİLİK ŞİRKETLERİNİN PERFORMANSLARININ TEMEL BİLEŞENLER ANALİZİ VE KÜMELEME ANALİZİ İLE KARŞILAŞTIRILMASI DEMİR – ÇELİK SEKTÖRÜNDE MEYDANA GELEN İŞ KAZALARININ VERİ MADENCİLİĞİ KULLANILARAK ANALİZİ Sayfa 1 10 17 23 34 44 51 59 67 79 85 92 101 107 112 123 130 137 KARABÜK İLİ TRAFİK KAZALARINDA RİSK ANALİZİ VE VERİ MADENCİLİĞİ UYGULAMASI 145 HASAR KARŞILIĞININ BORNHUETTER-FERGUSON VE KEP KOD YÖNTEMLERİ İLE AKTÜERYAL HESAPLANMASI 153 159