Zehirli Guatr Hastalığı

advertisement
Zehirli Guatr Hastalığı
http://bitkiseldestek.com/zehirli-guatr-hastaligi/
Zehirli Guatr Hastalığı
" Zehirli guatr hastalığı ve bitkisel tedavi yöntemleri hakkında bilgiler. "
Zehirli guatr hastalığı ve bitkisel tedavi yöntemleri hakkında bilgiler bu makalede yer almaktadır. Zehirli guatr hastalığı ile ilgili tüm açıklamaları bu makalede inceleyebilirsiniz...
Tiroid bezesinin gereğinden daha fazla hormon salgıladığı tiroid
hastalığı türüne türüne hipertiroidizm (toksik guatr, zehirli guatr)
denir. Zehirli guatr, nodüllü veya nodülsüz olabilir.
Nodülsüz zehirli guatrların hepsine “Graves hastalığı”, “Basedow Graves
hastalığı” ve “Basedow hastalığı” demek yaygın alışkanlık olmuştur.
Ancak, nodülsüz guatrların sadece bir kısmı bu isimlerle anılır,
diğerleri sadece “hipertiroidizm” olarak adlandırılır. Nodüllü zehirli
guatr (toksik nodüler guatr veya toksik adenom); sıcak nodüllü zehirli
guatr (çok çalışan nodüllü zehirli guatr) ve sıcak otonom nodüllü
zehirli guatr (çok çalışan baskın nodüllü zehirli guatr) şeklinde
olabilir.
Zehirli guatr’da her hastanın boğazında şişlik olmaz. Hastaların çoğunda
boğazın dışarıdan görünümü normaldir. Hatta bu nedenle halk arasında bu
guatr türüne ‘iç guatr’ da denir, ancak tıp camiasında “iç-dış guatr”
tanımlaması yoktur.
Zehirli guatr’da şikayetler:
• Çarpıntı,
• Ellerde titreme,
• Vücutta titreme,
• Ani kilo kaybı,
• Saç dökülmesi,
• Kaşıntı,
• Boğazda dolgunluk ve sıkıntı
• Aşırı iştah dolayısıyla çok yemek yeme ve çok su içme,
• Aşırı terleme,
• Çabuk yorulma,
• Aşırı sinirlilik
• Bulantı
• İshal
• Çabuk yorulma
• Adet düzensizliği
• Çok sık dışkılama
• Panik atak
• Horlama
• Erken boşalma
• Gözlerin ileri doğru çıkması (egzoftalmi)
Bazı hastalarda göğüs ve boyunda devamlı bir kızarıklık söz konusu
olabilir. Nodülsüz zehirli guatrlı hastaların bazılarında gözlerde
büyüme ve gözlerin ileriye doğru çıkması (egzoftalmi) görülür. Bunların
hepsi birlikte olmak zorunda değildir. Bu şikayetlerin bazıları ön
plandadır, diğer şikayetler ancak doktorun sorgulaması ile ifade
edilebilir.
HİPERTİROİDİZM’İN (ZEHİRLİ GUATR’IN) VÜCUDUMUZA VERDİĞİ ZARARLAR
Zehirli guatr’da görülen ve hissedilen belirtiler, aslında zehirli
guatrın vücut içinde yaptığı hasar ve etkilerden daha önemsizdir. Zira
zehirli guatr, başta kalp ve damar sistemi olmak üzere vücudumuzda bir
çok organ ve dokuya kalıcı olabilen hasarlar verebilmektedir. Örneğin,
*Kalbin büyümesi ve takiben kalp yetmezliği,
*Yüksek tansiyon,
*Şeker hastalığı,
*Kemik erimesi,
*Kısırlık,
*Hamilelerde düşük
bu hasarların bir kısmıdır. Zehirli guatr’da kandaki yüksek tiroid
hormonları kalp üzerine aşırı yük bindirir ve kalp büyümesi ortaya
çıkabilir. Hastalık uzun sürerse ve yeterli tedavi edilmezse kalp
yetmezliğine dönüşür. Ayrıca, bu hastalarda tansiyon da yükselebilir,
şeker hastalığı, kemik erimesi, depresyon, horlama ve panik atak daha
sık görülür.
Zehirli guatrlı hastalar çabuk yorulur, daha önce rahatlıkla yaptığı
işleri yaparken hemen yorulur. Rahat merdiven çıkamaz. Cinsel hayatında
sorunlar başlar; özellikle erkeklerde sertleşme (ereksiyon) yetersizliği
ve erken boşalma sorunu görülebilir.
Bu hastalardaki aşırı sinirlilik, iş ve aile çevresinin dikkatini çeker. Ani öfke patlamaları sık görülür.
Kısaca söylemek gerekirse, zehirli guatr, EN YIKICI VE TAHRİP EDİCİ guatr türüdür. Zehirli guatr’da ani ölüm de görülebilir.
HİPERTİROİDİZM’İN (ZEHİRLİ GUATR’IN) TANISI
Zehirli guatr’ın doğru ve eksiksiz tanısı için muayene, kan tetkikleri,
ultrasonografi, sintigrafi, (nodül var ise) ince iğne biyopsisi,
yapılır.
Hastaların muayenesinde; kalp atımının çok arttığı, solunumun
hızlandığı, ellerin titrediği, avuç içlerinin nemli olduğu görülür.
Kan Tetkiklerinde; tiroid bezesi hücrelerine karşı oluşmuş anti-tpo ve
anti-tg antikorları ile anti-TSH antikoru ölçümü çok önemlidir. Bu
antikorların yüksekliği, hastalığın tedavi sonrasında nasıl bir seyir
izleyeceğine dair çok önemli bilgiler verir. Zehirli guatrlı hastalarda,
kanda serbest T3, serbest T4, tiroglobulin ve TSH ölçümü, hemogram,
karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri (SGOT, SGPT, GGT, ALP, Üre,
Kreatinin), tam kan tahlili, sedimentasyon da her hastada yapılması
gereken testlerdir. Gereken vakalarda ayrıca PTH ve kalsiyum da ölçülür.
Zehirli guatr’lı hastaların ultrasonografisinde; tiroid bezesinin normal
yapısının bozulduğu, yer yer doku değişikliklerinin (heterojenite)
başladığı görülür. Uzun süre tiroid karşıtı ilaçlarla tedavi olan
hastalarda bu doku değişiklikleri daha belirgin olur, nodül gelişimi sık
görülür.
Sintigrafide, tiroid bezesinin çok çalıştığını gösteren yüksek “uptake”
(apteyk) görülür. Normalde görünür olan çene altı tükrük bezeleri
görünmez. Sıcak nodüllü zehirli guatrda ise sadece nodülün belirgin
olarak görüldüğü dikkati çekerken tiroidin geriye kalan bölümlerinde
baskılanma (supresyon) görünür. Bu baskılanma çok belirginse tiroidin
nodül dışı alanları hiç görünmez; bu duruma bağımsız (otonom) sıcak
nodüllü zehirli guatr denir. Sintigrafi yapılırken bilgisayar yardımıyla
“uptake” testi de yapılmalır.
Zehirli guatrlı hastalarda nodül varsa muhakkak ince iğne biyopsisi
yapılmalıdır. Sanıldığının aksine, zehirli guatrlı hastalardaki
nodüllerde de kanser görülme riski vardır.
ZEHİRLİ GUATR’IN TEDAVİSİ
Zehirli guatrın tedavisi; gereğinden fazla üretilen tiroid hormonlarının
normal seviyenin altına düşürülmesidir. Tedavi, kalıcı ve kalıcı
olmayan tedavi olarak ikiye ayrılır. Kalıcı tedavi için batı ülkelerinde
(özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’da) radyoaktif iyot
(kapsül) tercih edilirken Türkiye’de ve diğer bazı ülkelerde hala
ameliyatla tedavi daha sıklıkla yapılmaktadır.
Kalıcı olmayan tedavi ise tiroid karşıtı ilaçlarla (karbimazol ve
propiltiourasil) ile yapılan tedavi olup her zaman tiroid hormonları
yeterli düzeyde ve kısa sürede düşürülemez; düşürse bile “bir süre”
sonra hormonlar tekrar yükselip hastalık belirtilerinin ortaya çıkar. Bu
türden tedavide hastalığın ne kadar süre sonra tekrarlayacağı belli
değildir; her hastada faklıdır ancak genç hastalarda kısa süre sonra
zehirli guatr yeniden alevlenir. Tiroid karşıtı ilaçları uzun süre
kullanıldığında karaciğer, kan hücreleri ve üreme hücreleri (sperme ve
yumurta hücreleri) üzerine ciddi yan tesirler oluşturabileceğinden bu
tedavi altındaki hastaların sık aralıklarla (her ay) kontrolü gerekir.
Ayrıca, başta nodül ve tiroid bezesinde büyüme olmayan hastalarda kısa
süre sonra nodül gelişimi ve tiroidin büyümesi (guatr) görülebilir. Bu
tedavi için genel kural eninde sonunda hastalığın tekrarlaması
(nüks)’dır; “iki ileri bir geri”.
Ameliyatla tedavi; ülkemizde hala en çok kullanılan yöntem olsa da batı
ülkelerinde her geçen gün ameliyatsız tedavi yöntemleri daha fazla
rağbet görmektedir. Örneğin, Amerika Birleşik Devletlerinde ve Kanada’da
zehirli guatr’da tek seçenek düşük doz radyoaktif iyot tedavisidir.
Bazı Avrupa ülkelerinde ameliyat hala kullanılsa da her geçen yıl
ameliyat edilen hasta sayısı hızla azalmaktadır.
Genel olarak tıbbın tüm alanlarında bu türden bir değişim yaşanmaktadır.
Örneğin bundan 15-20 yıl önce mide ve oniki parmak barsağı ülseri olan
bütün hastalar ameliyat edilirken bugün ülserli hastalar sadece ilaçla
tedavi ediliyor. Aynı şekilde, bademcik ve geniz eti ameliyatları da
artık batı ülkelerinde gittikçe daha az yapılır hale gelmiştir. Türkiye,
tiroid alanında tam bu değişim dönemindedir.
Ses tellerine giden sinirlerin kesilmesi veya koparılması, kalbin
fibrilasyona girmesi, akciğere kanama, tiroid krizi, kalsiyum
bezelerinin çıkarılması ve nadiren de olsa ameliyat bölgesindeki
damarların ve gırtlağın zarar görmesi tiroid ameliyatının
risklerindendir. Bu risklerin çoğunluğu ölümcül olabildiği gibi
diğerleri de hayat kalitesini önemli ölçüde düşüren sağlık sorunlarına
neden olur.
Ameliyat sonrasında devamlı tiroid hormonu kullanımı gerekir. Aksi
halde, hastada tiroid hormon yetmezliği ve zehirli guatr tekrarlaması
sık görülür. Çünkü ameliyat sonrasında normalin altına düşen tiroid
hormonu ve yükselen TSH nedeniyle kalıntı doku devamlı uyarılır ve
kalıntı doku önce büyür sonra zehirli guatr veya nodül tekrarlayabilir.
Yani, “ameliyatla guatr temizlendi, hiçbir ilaç kullanmayacağım”
şeklinde bir tıbbi yaklaşım yoktur.
RAI kapsül tedavi, düşük doz radyoaktif iyot tedavisidir. Kalıcı bir
tedavi olan bu yöntemde, bir kapsül içine konulmuş toz halindeki
radoaktif iyot’un tiroid’e yerleşip bu organın hücrelerinin aşırı hormon
salgılama yeteneğini yok etmesi ve daha sonraki süreçte bu organın
küçülmesini sağlaması esasına dayanır. Son derece güvenli, yüksek
tecrübe birikimi bulunan bir tedavi şekli olup her yaşta hastaya
uygulanabilir. Sanıldığının aksine; kısırlık ve kanser yapmaz.
ZEHİRLİ GUATR’DA GÖZLERİN İLERİ DOĞRU ÇIKMASI (EGZOFTALMİ)
Gözlerin ileriye doğru çıkması (egzoftalmus, egzoftalmi); zehirli
guatr’da (hipertiroidizm’de) hastaları ilk ele veren görüntüdür. Bu
ileriye çıkış genellikle çift taraflı (her iki göz) iken bazen tek
taraflı (tek göz) olabilir. Ancak, her zehirli guatr hastasında göz
bulgusu olmaz. Özellikle nodüllü zehirli guatr hastalarında göz bulgusu
nadirdir. Göz bulguları olan zehirli guatrlı hastalarda tiroid bezesine
karşı oluşan antikorlar (tiroid oto-antikorları) genellikle yüksektir.
Gözlerin ileri doğru çıkmasının yarattığı şikayetlerin şiddeti hastadan
hastaya değişir: uyurken gözlerin kapanmaması, gözlerde kızarıklık,
yanma, gözyaşı akıntısı, hatta cerhatli göz iltihapları görülebilir.
Gözlerin ileri doğru çıkması; zehirli guatr’ın tedavisinden sonra aynı
şekilde kalabilir, kısmen düzelebilir, tamamen düzelebilir veya daha
kötüye gidebilir. Zehirli guatrın (hipertiroidi’nin) tedavisi için hangi
yöntem seçilirse seçilsin gölerle ilgili bu gerçek değişmez.
Sanıldığının aksine; hipertiroidinin tedavisinden sonra gözün ileri
doğru çıkmasının düzelip düzelmeyeceği, hipertiroidinin tedavisi için
uygulanan tedaviyle (anti-tiroid ilaçlar, ameliyat, radyoaktif iyot)
direk ilişkili değildir. Göz bulguları, zehirli guatrın kalıcı olarak
tedavisinden (örneğin kapsül tedavisi ile) sonra önemli ölçüde düzelir.
Ancak, hangi yöntemle olursa olsun, zehirli guatrın tedavisinden sonra
(örneğin ameliyattan sonra dahi) sıklıkla ortaya çıkan tiroid hormon
yetmezliği (hipotiroidizm) yeterli düzeyde tedavi edilmezse göz bulgular
düzelmez ve hatta ilerleyebilir.
Hastalığının Tedavisi
Gözlerin ileri doğru çıkmasının tedavisinde kortizol ve antibiyotkli
damlalar kullanılır. Bu damlalar gözlerin içeri doğru girmesini sağlamaz
ancak gözdeki iltihap, kızarık ve yanmanın giderilmesini sağlar.
Ayrıca, gözlerdeki kuruluğun giderilmesi için saf göz yaşı damlaları
kullanılabilir.
Gözlerin içeri doğru girmesini sağlamak için tablet olarak kortizol içeren ilaçlar kullanılması sonuç vermez.
Ayrıca, gözlere ve göz arkasındaki bölgeye radyoterapi yapmak da
gözlerin içeri girmesini sağlamaz. Hatta radyoterapi artık
kullanılmamaktadır; çünkü gözlerin arkasındaki kaslarda sertleşme
(kontraktür) yaparak gözlerin dışarı doğru çıkma halini tamamen kalıcı
hale getirebilir.
Gözleri içeri doğru getirmek üzere ameliyatla tedavi yapan merkezler
vardır ancak çok başarılı olduğu söylenemez. Özellikle bu ameliyatlar,
gözün ön ve yan çevresinden girilirek gözü hareket ettiren kasların
kısaltılmasını sağlamaya dönük olarak yapıldığı zaman başarı şansı daha
da düşüktür. O nedenle kafanın yukarısından kemiklerin içine girerek
gözün arkasına ulaşarak göz adelelerini kısaltmak şeklinde yapılan
ameliyatın başarı şansı daha yüksek olsa da ameliyatın çok geniş
kapsamlı bir cerrahi girişim olduğu dşikkate alınarak çok tercih
edilmediğini belirtmek gerekir.
Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)
Download