C Senatosu B : 41 8 2.1964 ki, arz edilen ve bir plân dahilindeki eşit kıyme­ tine ulaşamamıştır. Doktoru noksandır, hemşi­ resi noksandır, yardımcı hemşiresi noksandır, hastabakıcısı noksandır. Hava limanına baktı­ ğım zaman, bir seneden fazla çimento fabrikası­ nın doktorluğunu yaptım. Bunun dışında bilhas­ sa hastalar, daha itina gösterilmesi lâzımgelen hattâ hastanede yatması lâzımgelen hastaları hastaneye göndermek istediğim zaman, aman doktor bey bizi göndermeyin, siz burada bakın. Orada sıra gelmiyor. 50 - 60 kişi sıra bekliyoruz. En nihayet bize sıra geldiği zaman, doktorun verdiği ilaç ne öldürsün ne ondursun cinsenden oluyor, sözünü mütaaddit defalar işitmişizdir. Saniyen, yine bu işçi Sigortalarının zamanın­ daki Adana Başhekimi, bir gün, doktor bey siz hastalarınıza ilâç yazıyorsunuz, ama hususi he­ kimlikle Devlet hekimliği yahut îşçi Sigortala­ rı hekimliği bir değildir. Ben nihayet o zaman bakmış olduğum hastanın bir Türk çocuğu «bel­ ki işçi olabilir» olduğunu düşünerek, «efendim, affedersiniz siz doktor musunuz?» dedim. Sizin doktor çıkacağınızı bilseydim ben doktor okulu­ na gitmezdim, dedim. Aynı ihtarı, o zamanın iş­ çi Sigortaları Başhekiminden de aldım. İlâçları az yazınız. Hiçbir doktor lüzumsuz yere ilâç yaz­ maz. Çünkü ilâçlar hastayı iyi eder, iyi ederken de bâzı uzuvlara dokunduğunu bilir. Ama, o uzuvlara dokunuyor diye değil de, hastalığı vü­ cuttan yoketsin diye kullanmaya ihtiyaç duyar. Bu bakımdan hiçbir doktor fazla ilâç yazmaz. Bu hususlar bir tarafa, bir de Çalışma Bakan­ lığının harice işçi göndermesi mevzuunu ben baş­ ka yönden ele alacağım. İşçilerimiz haıice gidi-. yor. Gönül isterdi ki, bu memlekette kendi ürün­ lerimizi mamul hale getirici yatırımlar ortaya atılsın, ondan sonra bu ürünleri mamul hale ge­ tirici, sınai mamullerini mamul haline getirici usta, işçi, elit işçi yetiştirmek için, devletlerle anlaşalım. Ve bunları Devlet adına, millet adına oraya gönderelim. Elit işçiler olarak kendi sana­ yimizde çalışan işçiler haline gelsin. Bir çıkma­ zın içindeyiz ve harice işçi gönderiyoruz diye if­ tihar ediyoruz. İtalya gönderebilir. Bu millet toprağı nüfusuna kâfi gelmiyen bir memlekettir. Ama Türkiye her türlü bekâretini muhafaza eden bir memlekettir. Nüfusu da bu aziz vata­ nın besliyebileceğinden çok azdır. Bu itibarla, işçi ihracetmek bence doğru değildir. Ama, müş­ kül anda bulunduğumuz için işçi gitmektedir, O :3 deniyor. Bu da doğru değildir. İşçi çalışan yerde çalıştıran kârlıdır. O halde ben kârlı olan bir şe­ yi yabancı devletlerin hizmetinde ve onların kal­ kınmasında onların refah ve saadetinde kullan­ mak gibi bir tecahüle düşmek istemem. Bunları kendi memleketinde çalıştırıp, eğer bu kârlı ise, bu memleketin rahatı, refahı ve millî gelirin art­ ması yönlerinde kullanmayı millî bir vazife sa­ yarım. Bugün, İşçi Sigortaları ve Çalışma Ba­ kanlığının yalnız sanayi işçilerini değil, zirai işçileri de kendi himayesi altına alması lâzımdır. Bunun yanında Sağlık Sigortalarını da kurmak lâzımdır. Sosyal adalet bir tek cepheden olmaz. Eğer sosyal adaleti tam demokratik nizam içinde bu memlekete yerleştirmek istiyorsak, sosyal si­ gortayı, fikir işçilerine, memleket Hazinesine vergi veren bütün Türk çocuklarına tatbikle mü­ kellefiz. Bu hususun bilhassa nazarı itibara alın­ masını arz ederim. Şimdi bâzı mevzuları da ortaya atacağım. Dost acı söyler sözü ile işe başlıyarak, ateş olmıyan yerde duman da tütmiyeceğini söyliyerek işe başlıyacağım. Kurumun, Samatya ve Paşabahçe hastaneleri inşaatında suiistimalleri görülen idareciler hak­ kında Bakanlık müfettişlerince yapılan tahki­ kat sonunda, kurumun bir milyon liradan fazla zarara sokulduğu anlaşıldığı ifade edilmektedir. Ve bunlar Af Kanunundan faydalanmışlar, ama bugün tekrar Ankara Adliyesinde muhakeme edilmekteler.. Bu bir. Yine Kurumun, bir Ge­ nel Müdürlüğü var. Bu Genel Müdürlük inşaa­ tı vardır. Bu inşaat sahası 110 000 liralıktır. Bu­ raya bir mütaahhit 18 daireli bir apartman ya­ pıyor. Üç dairesini de bu müdüre veriyor. Bu ar­ kadaş bu yapan mütaahhide de 3,5 milyon liralık bir kredi açtırıyor, usulsüz, nizamsız. Bu da mü­ fettişlerce tesbit ediliyor. Acaba Bakanlık bu hususta ne gibi bir işlem yapmıştır1?. Bunu sor­ mak, hakkımız olsa gerektir. Bundan ayrı Çalışma Bakanlığının alelacele Meclisten çıkardığı 174 sayılı bir Kanunu vardır. Bu kanunda, İşçi Sigortaları Kurumunun «Malî ve idari muhtariyet» çiğnenmiş, Anayasa­ ya aykırı bir durum ortaya konmuştur. Zira bu kanunla Çalışma Bakanlığı, kurum kadrola­ rının yüzde birine el koymakta, bu kadrolara bizzat tâyin ettiği elemanlara Bakanlığa ait bir görev olan işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmet- 861 —