TBMM B: 88 7 . 4 . 2011 O: 2 Ayrıca da, daha eski yıllarda enfeksiyon hastalıklarından ölümler ana nedendi ve son yıllarda, aşılamalar, sosyal ve diğer alt yapıların yapılması, belediye ve yaşam alanlarının daha kaliteli hâle gelmesi, birçok enfeksiyon hastalığından ölümleri azaltmakla beraber, ilerleyen yaşta da kanser vakalarındaki artış dikkat çekici oluyor. Bir enfeksiyon hastalıkları uzmanı olarak da, gittikçe azalan enfeksiyon vakalarından dolayı acaba biz meslekte açlık ya da işsizlik çeker miyiz diye düşünüyoruz, ama kanser vakalarının da yüzde 20’si enfeksiyon hastalıkları etkenlerine bağlı, onu da söyleyeyim. Ayrıca da, kanseri biz hep yıllarca, genetik ve ailesel nedenler ön planda diyerek biraz uzak tuttuk veya çok ilgilenmedik, bilgilenmedik. Oysa, bütün kanser kitaplarına el attığımız zaman görüyoruz ki, kanserin yüzde 5 ve 10’u ancak genetik faktörler, yüzde 90-95’i de harici faktörler ve engellenebilir faktörler. Yüzde 5-10 genetik faktörlerin dışında, üçte 1 oranında kanserin nedeni diyetteki uygunsuz diyet ya da beslenmedeki problemlerimiz, üçte 1 oranında da sigara ve kanser ilişkisi ve kanser vakalarını -hemen hemen bütün organlarda sigara kansere neden olduğu içintopladığınız zaman yüzde 70’e yakın sigarayla ilişkili. Enfeksiyon hastalıkları etkenleri var ki, onlar, hepimizin bildiği hepatit B, hepatit C ya da mide mikrobu gibi mikroplar ya da rahim mikrobu gibi mikroplar, bunlar da yüzde 20 oranında, kilo yüzde 20 oranında, alkol yüzde 6, yüzde 10 civarında ulaşan oranda kanser nedeni, bir de yüzde 10 nedeni diğerleridir. Kısaca bunlara baktığımız zaman, hem beslenme alışkanlığı hem fiziksel aktivite eksikliklerimiz hem aşırı kilo hem enfeksiyon hastalıkları hem alkol, bunları biz yaşam kalitemizi düzenleyerek engelleyebileceğiz ve kanseri, sigara başta olmak üzere kontrol ettiğimiz zaman üçte 2 oranında engelleyebileceğimiz gerçeğiyle karşı karşıya kaldık ve ülkemizde yılda yaklaşık 150 bin yeni kanser vakası oluşuyor. O zaman, biz bu yüzde 70-80 oranında engelleyebileceğimiz faktörlerle kanseri engellersek, yaklaşık 100 binini engellemiş oluruz anlamına geliyor ve yıllık maliyet olarak da 2,5 milyar euro maliyeti var ortalama ülkemize. Bu anlamda da yüzde 70 oranında engellersek, yaklaşık 1,5 milyar euro kansere harcadığımız ekonomik yükü de engellemiş oluruz diye düşünüyoruz. Tabii ki, ağırlıklı olarak, erkeklerdeki kanserlerin yüzde 70-75’inin sigarayla ilişkili olduğunun, kadınlardaki kanserlerin de yüzde 40-45’inin sigarayla ilişkili olduğunun altını çizmemiz gerekiyor ve bu konuda -biraz sonra “son öneriler” kısmımızda da geleceğiz- sigara konusunda ve diğer konulardaki önerilerimizi de getireceğiz. Ülkemizde her yıl 100 bin kişinin yaklaşık 250’si kansere yakalanmaktadır ve bu gittikçe de artacaktır. 2030’lu yıllarda 100 bin kişinin 400’ü ve bugünkü 150 bin kanser vakası, ileriki yıllarda -2030’lu yıllarda- her yıl 400 bin yeni kanser vakası olarak karşımıza çıkacaktır. Eğer önceki paragraflarda söylediğim önleyici tedbirleri yerine getirmezsek bu sorunla karşı karşıya kalacağız. Yine ülkemizin Batı toplumlarından bir farkı var. Bunun da altını çizmemiz gerekiyor. Maalesef ülkemizde kanser vakalarında ileri dönemde doktora gidiyoruz ve tanı konuluyor, Batı toplumlarında da erken dönemlerinde “Evre 1” dediğimiz dönemde. Bunun farkı ne? Evre 1 döneminde erken bulgularla eğer hekime gidip tanı koydurursak, o zaman yüzde 70, yüzde 80 yani 5 vakanın 4’ünü tam tedavi edebiliyoruz ama bizim ülkemizdeki gibi geç dönemde, diğer organlara atlamış ya da başka sağlık problemleri ortaya çıkmış kişi olarak hekime gittiğimiz zaman da, o zaman, yüzde 50’lere kadar iniyor tam tedavi. Bu nedenle de erken tanı bizim için çok önemli ve erken tanı açısından da çocukluk dönemimizden beri okullarımızda “sekiz bulgu” diye tanımladığımız bu bulguyu benliğimize işlemek ve benliğimize işletmiş olduğumuz bu erken bulguları üzerimizde rastladığımız veya hissettiğimiz zaman da bir an önce kanser tarama merkezlerine gitmemiz gerekiyor. – 93 – GÖKHAN-88 259–262