İDRARIN İNCELEMESİ MİKROSKOBİK İDRARIN MİKROSKOPİK İNCELEMESİ Karıştırılmış idrarda 10 ml santrifüj tüpüne konur. 1500-2000 rpm (400 g)’de 5 dakika çevrilir. Süpernatant dökülür, dipte 0.5 ml bırakılır. Tüpün dibine hafifçe vurarak süspanse edilir. Bir damla lama konarak lamel kapatılır. Önce 10x, sonra 40x objektifle incelenir. aşağıdaki linkte idrar tahlili ile ilgili detaylı bir sunum dosyası mevcuttur. iyi çalışmalar kolay gelsin İDRAR TAHLİLİ ppt. GRUBER WİDAL GRUBER-WİDAL TESTİ Tifo ve paratifo hastalıklarının tanısında kullanılır. Salmonella typhi, Salmonella paratyphi A, Salmonella paratyphi B, Salmonella paratyphi C’nin O ve H antijenlerine karşı gelişen antikorları tespit etmek için kullanılan bir tüp agglütinasyon testidir. Testin yapılışı: Tüm antijenler için ayrı sıralar halinde 8’er tüp üzeri işaretlenerek dizilir. O antijenleri ve H antijenlerinin inkübasyon süreleri farklı olduğundan ayrı sporlarda hazırlanır. Birinci tüpe 1,9 ml fizyolojik tuzlu su (serum fizyolojik)(SF) diğer tüplere de herbirine 1,0 ml SF pipetlenir. Birinci tüpe 0,1 ml hasta serumu konur. Birinci tüpteki sıvı pipet ile iyice karıştırıldıktan sonra, birinci tüpten ikinci tüpe 1 ml aktarılır ve karıştırılır. İkinci tüpten de üçüncü tüpe 1ml aktarılır diğer tüplere devam edilir. Yedinci tüpten 1 ml atılır. Sekizinci tüp kontrol olduğundan serum konmaz. Böylece birinci tüpten itibaren 1/20, 1/40, 1/80, 1/160, 1/320, 1/640, 1/1280 sulandırımlar elde edilir. Antijen içeren şişe iyice çalkalandıktan sonra her tüpe bir damla damlatılır. O antijenleri 50 o o C’de 4 saat, H antijenleri için 50 C’de 2 saat inkübe edilir. İnkübasyon için benmari kullanılabilir. Su seviyesinin tüp içeriğinin 2/3’ünü geçmesine dikkat edilmelidir. İnkübasyon süresi sonunda tüpler agglütinasyon yönünden incelenir. Kontrol tüplerinde agglütinasyon olmaması gerekir Aglütinasyon varsa bu spontan aglütinasyon olarad değerlendirilir ve deney geçersiz olur. Agglütinasyon dereceleri 1+’den 4 +’e kadar derecelendirilir. 2 + bulunan son sulandırım geçerli titre olarak kabul edilir. COOMBS TESTİ NASIL YAPILIR DİREKT COOMBS ALINAN KANIN ERITROSİTLERİ YIKANIR. ERİTROSİT SÜSPANSİYONU HAZIRLANIR. (5 ML İZOTONİK+100ml YIKANMIŞ ERİTROSİT) SUSPANSİYONDAN 100ml ALINARAK TÜPE KONULUR. TÜPÜN ÜZERİNE 2 DAMLA ANTİ HUMAN GLOBULİN İLAVE EDİLİR. TÜP ETÜVDE YARIM SAAT BEKLETİLİR. 1000 DEVİRDE 2 DAKİKA SANTRİFÜJ EDİLİR. AGLÜTİNASYONA BAKILARAK DEĞERLENDİRİLİR. SONUÇ NEGATİF VEYA POZİTİF OLARAK YORUMLANIR. İNDİREKT İNDİREKT COOMBS COOMBS HASTA SERUMU İLE ÇALIŞIIR. İNDİREKT COOMBS İÇİN O GRUBU RH POZİTİF BİR KİŞİNİN ETDA’LI KANINA İHTİYAÇ VARDIR. O GRUBU RH POZİTİF KAN ÜÇ KEZ YIKANIR. ERİTROSİT SÜSPANSİYONU HAZIRLANIR.( 5 ML İZOTONİK +100ml YIKANMIŞ ERİTROSİT). HASTANIN 100ml SERUMU İLE O GRUBU RH ERİTROSİT SÜSPANSİYONU 100ml ETÜV DE 45 DAKİKA BEKLETİLİR. POZİTİF KARIŞTIRILIR. 2000 DEVİRDE 3 DEFA YIKANIR. 2 DAMLA ANTİ HUMAN GLOBÜLİN DAMLATILIR. 1200 DEVİRDE 2 DAKİKA ÇEVRİLİR. AGLÜTİNASYON BAKILARAK DEĞERLENDİRİLİR. SONUÇ NEGATİF VEYA POZİTİF OLARAK DEĞERLENDİRİLİR. KANIN BRUCELLA TESTLERİ AGLÜTİNASYON BRUCELLA LAM AGLUTİNASYON TESTİ (ROSEBENGAL): Kullanım amacı: Brucella için spesifik olan İmmunoglobulin G’leri saptamak amacıyla kullanılır. Testin yapılışı: Serum ve antijen oda sıcaklığında 10-15 dakika bekletilir. Porselen veya cam lam üzerine 1 damla antijen (0,03 ml) damlatılır. Yanına bir damla serum (0,03 ml) damlatılır. Antijen ve serum bir çubuk ile karıştırılır. Lam rotasyon hareketi ile ileri geri hareket ettirilir. Agglütinasyon dört dakika içinde değerlendirilir. Herhangi bir agglütinasyon görülmesi pozitif olarak değerlendirilir. Pozitif serumlara tüp agglütinasyon testi ile kontrol edilmelidir. BRUCELLA TÜP AGLÜTİNASYON TESTİ (WRİGHT): %0.5 fenollu fizyolojik tuzlu su hazırlanır (FFTS). 5 adet temiz seroloji tüpü (13×100 mm) alınarak bir spora dizilir. Birinci tüpe 0,9 ml FFTS, diğer tüplere 0,5 ml FFTS sırayla pipetlenir. Birinci tüpe 0,1 ml hasta serumu ilave edilir. Karıştırıldıktan sonra 0,5 ml alınarak ikinci tüpe konur. İkinci tüpte de karıştırdıktan sonra 0,5 ml alınıp bir sonraki tüpe aktarılır, böylece devam edilir. Son tüpten alınan 0,5 ml atılır. Her tüpe sişedeki Brucella antijeninden 0,5 ml eklenir. Böylece birinci tüpten itibaren 1/20, 1/40, 1/80, 18/160, 1/320 sulandırımları elde edilir. Tüpler 37 oC’de bir gece (17-24 saat) inkübe edildikten sonra okunur. Merkaptoetanollü Wright: IgM antikorları tahrip edilerek sadece IgG’lerin saptanması amacıyla yapılır. Merkaptoetanol veya Rivanol, IgM’deki bisülfit köprülerini yıkarak agglütinasyon etkinliğini yok eder. FTS yerine 0,05 M 2 Merkaptoetanollu tuzlu su kullanılır. Sonuç aynı şekilde değerlendirilir. Aynı amaçla Rivanol de kullanılabilir. Coombs’lu Wright: Wright testinin negatif bulunduğu hastalarda antikorları ortaya koymak için yapılır. blokan Önce normal tüp agglütinasyon deneyi yapılır. Aglütinasyon vermeyen tüpler 2000 rpm’de 20 dakika çevrilir, üstteki sıvı atılarak yine bir miktar tuzlu su konur, karıştırılır ve santrifüjlenir. Bu işlem 3 kere yapılır. Her tüpe 0,45 ml tuzlu su eklenerek süspanse edilir. Her tüpe bir damla Coombs serumu damlatılır. 37 o C’de 24 saat bekletildikten sonra agglütinasyon okunur. LABORATUVAR KLİNİK YORUMU TESTLERİNİN Alanin Transaminaz ( ALT = SGPT) : Artmış alanin transaminaz karaciğer hastalıkları ( hepatosit hasarı), hepatit, safra yolu hastalıklarında ve ilaçlara bağlı olarak artar. Albümin: Artmış albümin dehidratasyon da, azalmış albümin ise karaciğer hastalıklarında, nefrotik sendromda, kalp yetmezliğinde, açlık ve yetersiz beslenmede, barsak emilim bozukluklarında, lösemide olur. Alkali Fosfataz (ALP): Yüksek alkali fosfataz ergenlikte hızlı kemik gelişimi dönemlerinde, kemik hastalıklarında, kırıklarda, karaciğer ve kemik tümörlerinde, lösemide görülür. Aspartat Transaminaz ( AST=SGOT): Yüksekliği alkolizm, siroz, hepatit, ilaca bağlı, safra yolu hastalıklarında görülür. Azalmış AST üremide, B6 eksikliğinde ve ilaca bağlı olarak görülür. Direk Bilirübin: Artmış direk bilirübin hepatit, siroz, neoplazm, safra yolu hastalıkları ve yeni doğan sarılığında görülür. Total Bilirübin: Karaciğer hastalıkları (hepatit, siroz, neoplazm), alkolizm, hemolitik hastalıklar, safra yolu hastalıkları ( taş, tıkanma, tümör) yeni doğan sarılığı ve anoreksi de görülür. Kalsiyum: Artmış kalsiyum hiperparatiroidizm de, akciğer ve meme kanserinde, kemik resorbsiyonu nun arttığı durumlarda görülür. Azalmış kalsiyum beslenme bozukluklarında, barsak emilim bozukluklarında, Vit D eksikliğinde görülür. Karbon Dioksit: Artmış karbon dioksit Respiratuvar asidoz ve/ veya metabolik alkalozda, azalmış karbon dioksit respiratuvar alkaloz ve / veya metabolik asidoz da görülür. Klor ( Cl): Artmış klor miktarı dehidratasyonda, metabolik asidozda, azalmış klor miktarı ise aşırı hidrasyonda respiratuvar asidoz ve metabolik alkaloz da görülür. Total kolesterol: Artmış total kolesterol, beslenme bozukluğu, hipotiroidizm de görülür. Azalmış total kolesterol beslenme bozukluğu, emilim bozukluğu ve hematolojik hastalıklarda görülür. Kreatinin: Artmış kreatinin renal hastalıklarda, böbrek yetmezliğinde, Glomerüler filtrasyonun düştüğü durumlarda artar, düşük kreatinin ise kas kitlesinin azaldığı durumlarda, karaciğer hastalıklarının ileri dönemlerinde görülür. Ferritin: Artmış ferritin hemokromatoz, hematolojik hastalıklar, akut karaciğer hastalıkları, lenfoma ve hepatosellüler karsinomada görülür. Düşük ferritin ise demir eksikliğinde görülür. Gama Glutamik transferaz ( GGT): GGT safra yolu tıkanmalarında, siroz da, hepatitlerde, karaciğer ve pankreas kanserlerinde ve alkolizm de artar. Glikoz: Kan şekeri diyabet de yüksek, insülinoma da düşük seyreder. High Density Lipoprotein ( HDL): Artmış HDL östrojen yüksekliğinde, Doğum kontrol hapları kullanımı sırasıdna, ilaçlara bağlı olarak yüksek seyreder, obezite de, diyabette ve üremi de düşük seyreder. Demir ( Fe): Yüksek demir hemakromatoz da, hemolitik anemide, akut karaciğer hastalıklarında yüksek görülür. Düşük demir ise demir eksikliği anemisinde görülür. Laktat Dehidrojenaz (LDH): Neoplazm larda, hematolojik hastalıklarda, miyokard, pulmoner ve renal infarktüslerde, infeksiyöz mononükleozisde LDH yükselir. Low Density Lipoprotein (LDL): Yüksek LDL ateroskleroz ve koroner kalp hastalıklarında yüksek bulunur. Magnezyum (Mg): Yüksek Mg böbrek yetmezliği ve solunum yetmezliğinde, düşük Mg epilepsi ataklarında, tetani de, kardiak aritmilerde, Ca ve K düşüklüğünde görülür. Fosfor ( fosfat) : Böbrek taşlarına, böbrek yetmezliğinde, akromegalide, hipoparatiroidizm de, kemik metastazlarında yüksek görülür. Osteomalazi de, hiperparatiroidide düşük bulunur. Potasyum (K): Yüksek potasyum travma ve ezilmelerde, Addison hastalığında, asidoz da, böbrek hastalıklarında yüksek bulunur. Primer aldosteronizm de metabolik alkaloz da, Cushing sendromunda, renal tübüler hastalıklarda ise düşer. Total Protein: Dehidratasyonda total protein yüksek bulunur, beslenme bozukluğu, emilim bozuklukları ve ödem de düşük bulunur. Sodyum (Na): Yüksek Na dehidratasyonda, Cushing sendromunda, aldosteronizm de görülür. Düşük Na ise addison hastalığı, over hidrasyon, hipopituitarizm ve karaciğer hastalıklarında görülür. Total Demir Bağlama Kapasitesi (TDBK): Artmış TDBK demir eksikliğinde. hemokromatoz da görülür. Azalmış TDBK Trigliserid: Artmış trigliserid aterosklerotik hastalıklarda, koroner arter hastalıklarında, aşırı karbonhidrat alımında, obezite ve pankreatitte görülür. Üre: Artmış üre kronik böbrek hastalıklarında, akut böbrek yetmezliğinde, ketoasidoz da, dehidratasyonda ve GİS kanamalarda görülür. Düşük üre ise gebeliğin son dönemlerinde, protein alımının azaldığı durumlarda, aşırı hidrasyonda, SIADH ve karaciğer yetmezliğinde görülür. Ürik Asit: GUT hastalığında, böbrek taşında, hastalıklarda, diüretik kullanımında, metabolik dissemine neoplazm larda, alkol alımında, böbrek yetmezliğinde hipertansiyonda artar. YUVA, KREŞ VE OKULLARDA İSHAL İshalin tanımı çocuğun yaşına ve tuvalet alışkanlığına göre değişir. Genel olarak normalden daha sık ve daha sulu dışkılamaya ishal denir. Birçok bakteri, virüs ve parazitler ishal yapabilir ayrıca gıda alerjileri ve antibiyotik kullanımı da ishal sebebi olabilir. İshalin sebebine bağlı olarak ateş, bulantı kusma, karın ağrısı, baş ağrısı, halsizlik gibi şikayetlerde ishale eşlik edebilir. Sebebi ne olursa olsun tuvalet terbiyesi kazanmamış ishali olan çocuklar okula, yuva ve kreşlere devam etmemelidir. İshale neden olan mikroplar genellikle gıda ve sulardan bulaşır. İnsandan insana bulaşma hijyenik kurallara dikkat etmemek ve dışkıyla kirlenmiş eller- eşyalar yoluyla olur. Eğer okul-kreşten sorumlu kişiyseniz: • İshalli çocuğu veya personeli şikayetleri düzelene kadar okuldan uzaklaştırınız. • Çalışan personelin iyi bir el yıkama alışkanlığına sahip olmasını sağlayınız ve sık sık el yıkama uyarılarınızı ve eğitimlerinizi tekrarlayınız – hatırlatınız. • Tuvaletten önce, tuvaletten sonra, bir çocuğa tuvalette yardım ettikten sonra, çocuğun altını değiştirdikten sonra, yemekten önce, servisten önce öğrenci ve personelin el yıkamasını sağlayınız. • El yıkama koşullarının oluşmadığı ortamlarda ıslak mendil, el dezenfektanı yada kolonya yada %70 alkol aynı işi görür. • Tuvaletler, banyo, mutfak, mutfak gereçleri, dolaplar, yemekhane, servis bankosu, oyun odası, Oyuncaklar, park gibi alanların her gün uygun şekilde temizlenmesini sağlayınız. Bu amaçla bir kova suya katılan 1 su bardağı normal çamaşır suyu güvenilir bir temizlik ve hijyen sağlar. • İshalli çocukla teması olmuş personel ve diğer çocukları izleyiniz. Şikayeti olanları ailelerine ve doktora bildiriniz. • 48 saat içinde bir sınıfta iki veya daha fazla ishal vakası görülürse tıbbi yardım isteyiniz. • İshal ve ateşi olan çocukların uygun tıbbi bakım aldıklarından emin olunuz. Eğer veli iseniz : • İshal olan çocuğunuzu okula göndermeyiniz. • İshalle beraber: o Ateş varsa, o Bulantı, kusma varsa, o Çocuk tuvaletten çıkamıyor yada sık aralıklarla azar azar dışkılıyor ise, o Aşırı miktarda ishal ve su kaybı varsa, o Çocuk uykuya meyilli ise, o Koltuk altları ve dili kuru ise, o Şuur bulanıklığı varsa, o İshal kanlı yada sümüklü ise mutlaka doktora başvurunuz. • İshal süresince çocuğun temizliğine ve hijyenine özen gösteriniz. • Doktor tavsiyesi olmadan ishal kesici ilaçlar, antibiyotik ve bilmediğiniz ilaçlar kullanmayınız. KOLERA Bulaşıcı mikrobik akut bağırsak iltihabıdır. Vibrio Cholera bakterisinin sebep olduğu su ve gıdalar ile bulaşan salgınlara yol açan bir hastalıktır. Bakterinin salgıladığı toksin nedeniyle bağırsaklar hızla su kaybeder, saatler içinde aşırı miktarda su kaybı ortaya çıkar, hasta ishal başlamadan önce su kaybına bağlı olarak fenalaşır, halsizlik yorgunluk, bitkinlik arkasından şiddetli ishal başlar. Kolera hastalığı hangi organa yerleşir? Mikrop ince bağırsakları etkiler, bağırsaklarda iltihap yapmaz, ürettiği zehir ile bağırsakların çalışmasını bozar ve çok kısa sürede ince bağırsaklardan litrelerce su dışarı atılır. Su kaybı o kadar hızlıdır ki günde ishal olarak 20 – 30 litre den fazla su kaybedilebilir. Kolera mikrobu nasıl yayılır? Hastalık mikrop ile kirlenmiş su ve gıdaların yenmesi ile bulaşır. Kalabalık ve sanitasyonun bozuk olduğu ortamlar, hijyenik kuralların uygulanamadığı durumlar, temiz su ve kanalizasyonun bozuk olduğu yerlerde salgınlar yapar. Kolera neden tehlikeli bir hastalıktır? Kolera çok hızlı su kaybına yol açtığı için kısa sürede hastanın ölümüne yol açar. Özellikle çocuklar ve yaşlılar koleranın neden olduğu su kaybına tahammül edemezler. Ayrıca hastalık salgın şeklinde ortaya çıktığından kısa sürede birçok kişinin hayatına mal olabilir. Kolera için risk faktörleri nelerdir? Hastalık özellikle 2 – 5 yaş çocuklarda daha sık görülür ayrıca, • Temiz içme sularının olmaması, • Hijyen ve sanitasyon kurallarının bozuk olması, • Kişisel temizliğe özen gösterememek, • Kalabalık kamp ve sığınma ortamlarında yaşamak( mülteci kampları vb.), • Kolera mikrobu ile kirlenmiş gıda ve suları tüketmek, • Gıdaları temizlemeden – pişirmeden yemek yada yemek zorunda kalmak, • Çiğ yada az pişmiş deniz ürünleri tüketmek, • Kan gurubunun O olması, • İmmün sistemin zayıf olması, • Mide asidini azaltan ilaçlar kullanmak kolera riskini arttıran faktörlerdir. Kolera belirtileri nelerdir? Hastalık ani başlar ve çok ağır bulgularla seyreder. İshal başlamadan önce barsak içine dolan sıvı kaybı nedeniyle çok hızlı bir halsizlik olur, • Ani başlayan ağrısız, bol sulu kansız ishal dikkat çekicidir, • Hasta su gibi dışkılar, dışkı pirinç suyuna benzer, • Aşırı halsizlik, ciltte ve koltuk altlarında kuruma vardır, • Aşırı susama, • Kusma, • Kas krampları ve • İleri dönemlerde şuur kayıpları olur. • Hastalık kimi insanlarsa hafif ishal ve halsizlik ile atlatılırken kimi hastalarda hızlı ilerleyen şok ve koma görülür. Hastalık mikrobun bulaşmasından 1-3 gün sonra ortaya çıkar. Kolera nasıl teşhis edilir? Hastanın şikayetleri ve muayenesi teşhise yardımcı olur. Kan ve dışkı incelemesi kesin tanıyı koydurur. Kolera için basit ve hızlı bir test metodu yoktur. Dışkı kültüründe mikrobun üretilmesi ile teşhis konur. Kolera tedavisi Kolera tedavisinin temeli kaybedilen sıvı ve elektrolitlerin yerine konmasıdır. Ciddi vakalarda sıvı kayıpları ölümcüldür ve çok hızlı müdahale gerekir. Kayıpları karşılamak için birkaç tane damaryolu açık olmalı hastanın şuuru açık ise ağızdan da sıvı almalıdır. Kolerada antibiyotik tedavisi Kolera tedavisinde antibiyotik hastalığın süresini kısaltır. Antibiyotik ile dramatik iyileşme beklenmemelidir. Hastalık mikrobun ürettiği zehire bağlı olduğundan önceden etkilenmiş bağırsak dokusu antibiyotik ile düzelmez. Antibiyotik yeni zehir üretimin durdurmaya çalışır. Ayrıca salgınlarda koleraya karşı hassas olan kişilerin de antibiyotik ile korunması mümkündür, bu amaçla 2 – 5 yaş arası çocuklar, hamileler ve yaşlılar antibiyotik ile korunmaya çalışılır. Kolera aşısı var mı? Evet kolera aşısı koleranın sık görüldüğü Asya, Afrika ve uzak doğuda kullanılmaktadır. Bu bölgelere seyahat edecek kişilere Hudutlar Sahil Güvenlik müdürlüğünce kolera aşısı yapılmaktadır. Kolera dan korunmak için • Kişisel hijyene özen göstermek, • Çiğ gıda tüketmemek, • Kirli olması muhtemel su ve gıdalardan uzak durmak, • Kolea salgını olan bölgelerde ise: o Sadece şişelenmiş yada kaynatılmış suları kullanın, o Sadece iyi pişirilmiş gıdaları taze ve sıcak olarak tüketin, o Çiğ yada az pişmiş deniz ürünlerinden uzak durun, o Salata – çiğ meyve yemeyin, o Soyularak yenecek gıdaları ( muz, elma, armut, mandalina vb) kendiniz soyup tüketin, o Kişisel hijyene ve sanitasyona özen gösterin, o Suyun olmadığı yerde ıslak mendil, el temizleme jeli yada kolonya aynı işi görür, o Yanınızda ishal tuzu denilen oral rehidratsyon tuzlarından bulundurun bunlar ishal olarak kaybedilen sıvı içerisinde bulunan elektrolitleri taşırlar ve 1 lt suya atılarak içildiğinde kaybettiğiniz su, tuz ve elektrolitleri yerine koyarlar. o Gazı alınmış Kola ve gazoz ishalli hastaya verilebilir içerisinde su tuz şeker ve elektrolitler vardır. o Meyve suyu, ayran ve süt ishalli hastaya verilmez. o DİKKAT İSHAL BEBEKLER, ÇOCUKLAR, YAŞLILAR, HAMİLELER VE ALTTA İMMÜN YETMEZLİĞ İOLAN HASTALAR İÇİN ACİL DURUMDUR. DOKTORA GİDİNİZ.. Referanslar: Centers for Disease Control and Prevention http://www.cdc.gov World Health Organization http://www.who.int Cholera. Centers for Disease Control and Prevention website. Available at: http://www.cdc.gov/cholera/index.html. Updated October 18, 2013. Accessed June 19, 2014. Cholera. EBSCO DynaMed website. Available at: http://www.ebscohost.com/dynamed. Updated June 16, 2014. Accessed June 19, 2014. Cholera: 2010. 2011 Weekly Epidemiological Record. 29;86(31):325-39. Available http://www.who.int/wer/2011/wer8631.pdf. Accessed June Jul at 19, 2014. Farmer P, Almazor CP, Bahnsen ET, et al. Meeting cholera’s challenge to Haiti and the world: A joint statment on cholera prevention and care. PLoS Negl Trop Dis. 2011;5(5):e1145. Harris JB, Khan AI, LaRocque RC, et al. Blood group, immunity, and risk of infection with vibrio cholerae in an area of endemity. Infect Immun. 2005;73(11):7422-7427. Ryan ET. The cholera pandemic, still with us after half a century: Time to rethink. PLoS Negl Trop Dis. 201;5(1):e1003. Sack DA, Sack RB, Nair GB, Siddique AK. Cholera. Lancet. 2004;363(9404):223-233. VÜCUT SIVILARI [embeddoc url=”http://enfeksiyonhastaliklari.com/wp-content/uploads/2015 /10/VÜCUT-SIVILARI.docx” download=”all” viewer=”microsoft”] ANTİBİYOTİKLERİN KULLANIMLARI KLİNİK Bu başlık altında klinik kullanımda olan bazı antibiyotiklerin etki spektrumları, seçildiği enfeksiyon hastalıkları, önemli yan etkileri ve mikroorganizmaların bu antibiyotiklere geliştirdikleri direnç şekilleri ele alınacaktır. BETA LAKTAM ANTİBİYOTİKLER Beta laktam antibiyotiklerin hepsi 4 üyeli β- laktam halkasına sahiptir. Bakterilerin hücre duvarı sentezini inhibe ederek etki ederler. Bu grupta penisilinler, sefalosporinler, karbapenemler ve monobaktamlar yer almaktadır. PENİSİLİNLER Penisilin grubu aşağıdaki başlıklar altında ele alınacaktır. Doğal penisilinler Penisilin G Penisilin V Penisilinaza dirençli penisilinler (oksasilin, dikloksasilin, nafsilin, metisilin) Aminopenisilinler ( ampisilin, amoksilin) Karboksi penisilinler Karbenisilin Tikarsilin Geniş spektrumlu penisilinler Azlosilin Mezlosilin Piperasilin Beta laktam-betalaktamaz inhibitörü kombinasyonları (Ampisilin-sulbaktam, amoksisilin- klavulanik asit, tikarsilin-klavulanik asit, piperasilin-tazobaktam) Doğal penisilinler Etki spektrumu: Gram pozitif koklar A grubu streptokoklar,viridans streptokoklar, Streptococcus pneumoniae (dirençli suşlar farklılıklar gösterir) Gram negatif koklar Neisseria meningitidis Gram pozitif aerob basiller Pasteurella multocida, Bacillus anthracis Gram pozitif anaerob bakteriler Clostridium, Fusobacterium, Actinomyces türleri Spiroketler Treponema pallidum, Borrelia türleri Leptospira türleri, Listeria monocytogenes coğrafi Klinik kullanımı Streptokokların neden olduğu farenjit, erizipel, pnömoni, sepsis, menenjit, endokardit, kemik ve yumuşak doku enfeksiyonları Meningokoksik menenjit, tetanoz, gazlı gangren, aktinomikoz, şarbon, leptospiroz, Listeria enfeksiyonları, sifiliz Klinik sunumu Penisilin G, parenteral, IV yolla, 4-6 saatte bir uygulanır. Prokain penisilin G , sadece IM olarak kullanılır. Penisilin V, mide asidinden etkilenmeyen tek penisilin olup oral yoldan kullanılır.Streptokoksik farenjitte ve ağır olmayan infeksiyonlarda verilebilir.Farenjitte 10 günden az kullanımı etkili değildir. Benzatin penisilin G , IM yoldan 3 haftada bir uygulanan bir depo penisilindir. Streptokokal farenjit , romatizmal ateş profilaksisi ve sifilizde kullanılır. Penisilinaza dirençli penisilinler Etki spektrumu Metisiline duyarlı stafilokoklar (MSS) Doğal penisilinlerin etki spektrumu Klinik kullanımı MSS un etken olduğu veya şüphelenildiği enfeksiyonlar (endokardit, sepsis, osteomyelit, yumuşak doku infeksiyonları ,menenjit vs) Aminopenisilinler Ampisilin, amoksisilin Etki spektrumu Enterokoklar, Haemophilus influenzae (beta laktamaz yapmayan) Moraxella catarrhalis (beta laktamaz yapmayan) Salmonella typhi, Shigella türleri (duyarlılığı coğrafi farklılık gösterir) E. coli ve Proteus türleri Doğal penisilinlerin etki spektrumu Klinik kullanımı Akut otitis media, akut sinüzit, kronik bronşit alevlenmesi (beta laktamaz yapan suşlar ve penisiline dirençli pnömokoklar etkense uygun değil), enterokok enfeksiyonları ve özellikle gebelerin üriner infeksiyonlarında kullanılabilir. Karboksi penisilinler ve üreidopenisilinler Karbenisllin,tikarsilin(karboksi penisilinler) Azlosilin,mezlosilin,piperasilin(üreidopenisilinler) Geçmişte pek çok gram negatif çomağa ve Pseudomonas türlerine etkin olan bu ajanlar hastanelerde gelişen yaygın direnç nedeni ile duyarlı olduğu kanıtlanmadıkça ampirik olarak önerilemez Betalaktam ve betalaktamaz inhibitörü kombinasyonları Ampisilin sulbaktam , amoksisilin klavulanik asit Etki spektrumu Metisiline duyarlı stafilokoklar H.influenzae M.catarrhalis Streptokok ve enterokok türleri E. coli, Klebsiella ve Proteus türleri Neisseria türleri ( N. gonorrhoea dahil) Anaeroblar ( Bacteroides fragilis dahil) Aminopenisilinlerin etki spektrumu Klinik kullanımı Otitis media ,sinüzit, kronik bronşit alevlenmesi , insan ve hayvan ısırmaları, yumuşak doku enfeksiyonları(diyabetik ayak enfeksiyonları), osteomyelit, septik artrit, abdominal ve pelvik enfeksiyonlar (hafif, hastane dışında gelişen), üriner infeksiyonlar (duyarlı suşlara)ve gonorede kullanılabilir. Klinik sunumu Her iki kombinasyonun bulunmaktadır. da oral ve parenteral formları Tikarsilin klavulanik asit Etki spektrumu Beta laktamaz yapan S. aureus, gram negatif çomaklar,bazı Pseudomonas aeruginosa türleri, anaeroblar (Bacteroides türleri dahil), amino penisilinlerin etki spektrumu Klinik kullanımı Polimikrobiyal infeksiyonlar İntraabdominal ve pelvik infeksiyonlar,polimikrobial yumuşak doku infeksiyonları Piperasilin – tazobaktam Etki spektrumu Tikarsilin klavulanik aside benzer,ancak etkinliği daha fazla olup, karbapenemlerle karşılaştırılabilir Klinik kullanımı İntraabdominal ve pelvik infeksiyonlar,ciddi yumuşak doku infeksiyonları, baş boyun enfeksiyonları , nozokomiyal enfeksiyonlar ve başka polimikrobiyal enfeksiyonlardır. Penisilinlerin yan etkileri • Aşırı duyarlılık ( basit deri reaksiyonu, anafilaksi) • Diğer beta laktam ilaçlarla çarpraz aşırı duyarlılık görülebilir. • Nötropeni, trombositopeni • Renal toksisite • Transaminaz yüksekliği • Gastrointestinal yan etkiler ( bulantı, kusma, pseudomembranöz enterokolit) • Nörotoksisite ( Yüksek doz penisilin G ile konvülzüyon ) SEFALOSPORİNLER Etki spektrumları farklı birinci, ikinci , üçüncü ve dördüncü kuşak sefalosporinler klinik kullanımdadır. Birinci kuşak sefalosporinler ( Sefazolin) Etki spektrumu Streptokoklar, metisiline duyarlı stafilokoklar, E. coli ve Klebsiella türleri Klinik kullanımı Metisiline duyarlı stafilokok enfeksiyonları ve streptokokal enfeksiyonlarda ( deri ve yumuşak doku enfeksiyonları , endokardit, septik artrit, osteomyelit ) ve kolorektal cerrahi dışında cerrahi profilakside kullanılabilir. İkinci kuşak sefalosporinler ( Sefuroksim, sefoksitin) Sefuroksimin oral ( sefuroksim aksetil) ve parenteral formları mevcuttur. Sefoksitin sadece parenteral uygulanır. Etki spektrumu Metisiline duyarlı stafilokoklar, streptokoklar, Haemophilus influenzae , Neisseria gonorrhoae ye etkilidir. Gram negatif enterik bakterilere etkinliği birinci kuşak sefalosporinlerden daha yüksektir.Sefoksitin sefamisin grubundan bir sefalosporin olup gram pozitif ve negatif anaerob bakterilere etkindir. Klinik Kullanımı Sefuroksim, üst ve alt solunum yolu enfeksiyonları ( otit, sinüzit, kronik bronşit alevlenmeleri, toplum kökenli pnömoni ), üriner enfeksiyonlarda kullanılabilir. Sefoksitin, toplum kökenli ve çok ağır seyirli olmayan intraabdominal ve pelvik enfeksiyonlarda tercih edilebilir. Üçüncü kuşak sefalosporinler Seftriakson, sefotaksim, seftizoksim, sefodizim, anti pseudomonal etkili sefoperazon sulbaktam ve seftazidim parenteral olarak kullanılır. Sefiksim oral kullanılabilen bir sefalosporindir. Etki spektrumu Seftriakson, sefotaksim, seftizoksim, sefodizim etkinliği birbirine benzer. Gram negatif enterik bakterilere, H. influenzae, Streptococcus pneumoniae, Nesseria meningitidis, N. gonorrhoae ye etkilidir. Antistafilokokal etkinliği yeterli değildir. Seftazidim ve sefoperazon- sulbaktam , aeruginosa ya etkili sefalosporinlerdir. Pseudomonas Son yıllarda ,özellikle hastane kökenli enterik bakterilerin çoğu üçüncü kuşak sefalosporinleri inaktive eden geniş spektrumlu beta laktamaz enzimleri sentezlemektedir ve bu nedenle etkinliklerinde önemli azalma görülmektedir. Klinik kullanımı Gram negatif çomakların neden olduğu enfeksiyonlar ( bakteriyemi, sepsis, üriner enfeksiyon, nozokomiyal pnömoni) , abdominal ve pelvik enfeksiyonlar ( antianaerob bir ilaçla kombine edilmelidir, safra yolları enfeksiyonlarında safraya yüksek oranda geçen sefaperazon ve seftriakson tercih edilmelidir ) • Nötropenik ateş ( hastanedeki direnç durumu dikkate alınarak antipseudomonal sefalosporinler, aminoglikozidlerle birlikte veya tek başına kullanılabilir. ) • Yeni doğan menenjiti ( sefotaksim tercih edilmeli, Listeria monocytogenes olasılığı için ampisilinle kombine edilmelidir.) • Çocuk ve erişkin yaş grubunda akut bakteriyel menenjit • 50 yaşın üzerinde akut bakteriyel menenjit ampirik tedavisinde ( ampisilinle kombine edilmelidir. ) • Gonore ve şankroid ( tek doz seftriakson ) • Lyme hastalığı santral sinir sistemik tutulumunda ( seftriakson ) Dördüncü kuşak sefalosporinler (sefepim) Sefepim, üçünçü kuşak sefalosporinlerin çoğunu inaktive eden geniş spektrumlu betalaktamazların çoğuna stabil olduğundan, bu enzimleri sentezleyen gram negatif enterik bakterilerin çoğuna etkindir. Nozokomiyal enfeksiyonlarda, nötropenik ateşte tercih edilir. P. aeruginosa ya etkindir. Anti stafilokokal etkinliği üçüncü kuşak sefalosporinlerden daha iyidir. Anaerob bakteri enfeksiyonları için uygun bir seçim değildir. Sefalosporinlerin yan etkileri • Aşırı duyarlık reaksiyonları Anafilaksi, anjioödem nadirdir. Makülopapüler döküntü, ürtiker ve eozinofili görülebilir. İlaç ateşi sıktır. • Kanama metiltiotetrazol yan zinciri taşıyan (sefoperazon) sefalosporinler K vitamini sentezini inhibe ederek protrombin zamanını uzatırlar. Kanama komplikasyonu K vitamini ile önlenebilir. • Disülfiram benzeri reaksiyon Alkolle birlikte kullanımında taşikardi, terleme, bulantı, kusma, dispne ,hipotansiyon ve kofüzyon görülebilir. Sefoperazon gibi metiltiotetrazol yan zinciri taşıyan sefalosporinlerin kullanımında saptanır. • Trombositopeni, nötropeni , Coombs testi pozitifliği • Renal toksisite • Transaminaz, alkalen fosfotaz yüksekliği ( sefoperazon, seftriakson) • Gastrointestinal yakınmalar • Kolesistit benzeri tablo ( seftriaksona bağlı safra çamuru oluşması ile ilişkili bulunmuştur.) • Yeni doğanda kern ikterus ( seftriakson) • Tromboflebit ve enjeksiyon yerinde ağrı • Süper enfeksiyonlar ( enterokok, pseudomonas ve kandida enfeksiyonları ) MONOBAKTAMLAR Bu gruptaki tek antibiyotik sentetik bir monobaktam olan aztreonamdır. Aztreonam Etki spektrumu Dar spektrumlu olup sadece gram negatif bakterilere etkilidir.Beta laktamaz yapımını indüklemediğinden başka bir beta laktamla kombine edilebilir. Klinik kullanımı Aztreonamın duyarlı olduğu gram negatif bakteri enfeksiyonları ( bakteriyemi, sepsis, pnömoni, üriner enfeksiyon ), intraabdominal ve pelvik enfeksiyonlar ( antianaerobik bir antibiyotikle kombine edilmelidir) . Yan etkileri: Aztreonam yan etki oranı düşük, emniyetli bir antibiyotiktir. Başka bir beta laktam ilaca aşırı duyarlılığı olanlarda, çarpraz reaksiyon olasılığı çok düşük olduğundan aztreonam kullanılabilir. KARBAPENEMLER Bu grupta imipenem ve meropenem klinik kullanımdadır . İmipenem İmipenem, böbrek tubuli hücrelerinde sentezlenen dehidropeptidaz- 1 enzimi ile inaktive edildiğinden, bu enzimi inhibe eden silastatin ile kombine olarak kullanılır. Etki spektrumu Karbapenemler gram negatif enterik bakterilere (Pseudomonas ve Acinetobacter türleri dahil) , bazı enterokok türlerine ( E. fecalis), metisiline dirençli stafilokoklara, streptokoklara ( penisiline dirençli pnömokoklar dahil ) ve gram pozitif ve negatif anaerop bakterilere etkili antibiyotiklerdir. İmipenemin gram pozitif bakterilere etkinliği meropenemde daha iyidir. Meropenem Meropenem dehidropeptidaz- 1 enzimi ile inaktive edilmediğinden tek başına kullanılabilir. Etki spektrumu İmipenem gibidir. Meropenem, Enterobacteriaceae, Haemophilus influenzae, P. aeruginosa ve gonokoklar gibi gram negatif bakterilere imipenemden daha etkindir. Klinik kullanımı Karbapenemler gram negatif bakterilerin sentezlediği beta laktamazların çoğuna stabildir. Ancak beta laktamaz yapımını indükleyebilir. Beta laktamazlarla inaktive olabilen beta laktam ilaçlarla bu nedenle kombine edilmemelidir. Çoğul direnç gösteren gram negatif bakterilere bağlı nozokomiyal enfeksiyonlar ve nötropenik ateşte tercih edilmelidir. Abdominal ve pelvik enfeksiyonlar, poli mikrobiyal deri ve yumuşak doku enfeksiyonları ve osteomyelit ( diyabetik ayak gibi) te tek başına yeterlidir. Meropenem, nörotoksik olmaması nedeniyle nozokomiyal menenjitlerde ve üçüncü kuşak sefalosporinlere dirençli pnömokok menenjitlerinde kullanılır. Karbapenemler, enfeksiyonlarında metisiline dirençli kullanılmamalıdır.Ciddi stafilokok enterokok ve Pseudomonas enfeksiyonlarında tek başına kullanılmamalıdır. Cerrahi profilaksi ve duyarlı bakterilerin neden olduğu toplum kökenli enfeksiyonlarda kullanılmamalı, dirençli bakteri enfeksiyonları için saklanmalıdır. Yan etkileri İmipenemin hızlı infüzyonu bulantı ve kusmaya yol açabilir. İmipenem yüksek dozlarda, renal yetmezliği olan hastalarda ve sinir sisteminde patolojisi olan hastalarda daha sık olmak üzere konvülzüyona yol açabilir. Meropenem hızlı verilebilir ve nörotoksik değildir. Karbapenemlerin diğer yan etkileri transaminazlarda yükselme ve tromboflebittir. GLİKOPEPTİDLER MAKROLİDLER Eritromisin, makrolidlerin en eski makrolidlerden ülkemizde klaritromisin, üyesidir.Yeni roksitromisin, azitromisin ve diritromisin klinik kullanımdadır.Spiramisin toksoplazmozda tercih edilen bir makroliddir Sadece klaritromisinin parenteral formu bulunmaktadır.Bakteri hücresinde protein sentezini inhibe ederek etki gösterirler. Bakteriyostatik olup yüksek konsantrasyonları bakterisidal etki gösterir.İntraselüler ve solunum salgılarında yüksek konsantrasyonlara ulaşır, kan düzeyleri düşüktür. Makrolidlerin ilk seçim olduğu durumlar • Mycoplasma pneumoniae pnömonisi • Chlamydia pneumonia pnömonisi • Legionella pnömonisi • Boğmaca, difteri • Penisiline allerjik hastalarda; GAS infeksiyonları, romatizmal ateş profilaksisi, yumuşak doku infeksiyonları, sifiliz • Toplum kökenli pnömoniler(riskli olmayan genç hastalarda) • Genital Chlamydia enfeksiyonları • Ureaplasma urealyticum enfeksiyonları, • Campylobacter jejuni enfeksiyonları Azitromisin, günde tek doz kullanılır.Gastrointestinal yan etkileri eritromisinden daha azdır.Kısa süreli tedavileri elverişlidir. Atipik Mycobacterium türlerine ve Toxoplasma gondii ye etkilidir. Klaritromisin, günde iki kez kullanılır, yan etkileri azdır Farenjit, akut maksiller sinüzit, kronik bronşit alevlenmeleri, toplum kökenli pnömoniler, Mycobacterium avium kompleksi (MAC) ve Helicobacter pylori enfeksiyonlarında (FDA onaylı) tercih edilebilir. Yan etkileri Eritromisinin gastrointestinal yan etkileri oldukça fazladır.Bulantı, karın ağrısı ve ishal görülebilir. Yeni makrolidlerde bu yan etki daha azdır.Emniyetli bir antibiyotik olup gebede ve çocuklarda kullanılır. Kolestatik hepatit ve ototoksisite diğer yan etkileridir. LİNKOZAMİDLER Linkozamid grubunda linkomisin ve klindamisin yer alır. Klindamisin absorbsiyonu daha iyi ve antibakteriyel etkinliği daha güçlü olması nedeniyle tercih edilir. Bakteri hücresinde protein sentezini inhibe eder. Makrofaj ve PNL içinde yüksek konsantrasyonlara ulaşır. BOS a geçmez. Oral ve parenteral preparatları mevcuttur. Antibakteriyel spektrumu ve klinik kullanımı Gram pozitif ve negatif anaerob bakterilere, Propionobacterium türlerine, streptokok ve stafilokoklara etkilidir. Başlıca anaerob enfeksiyonlarda, intraabdominal, pelvik enfeksiyonlarda gram negatif enterik bakterilere etkili antibiyotiklerle kombine olarak kullanılabilir. Stafilokokal ve streptokokal enfeksiyonlarda alternatif ilaçtır. Aspirasyon pnömonisi ve akciğer apsesinde anaerob etkinliği nedeniyle seçilebilir. Diyabetik ayak enfeksiyonları ve osteomyelitlerinde kombine tedavide kullanılabilir. Aknede topik preparatları etkin bulunmuştur. Klindamisin ayrıca antiparaziter bir ilaçtır. Bu alanda en önemli kullanımı toksoplazmoz ve babezyozdur. Yan etkileri En önemli yan etkileri bulantı , kusma, ishal gibi gastrointestinal yan etkileridir. Pseudomembranöz enterokolitin en önemli nedenlerinden biridir.Diğer yan etkileri, hepatotoksisite ve kemik iliği inhibisyonudur. AMİNOGLİKOZİDLER Bu gruptan ülkemizde bulunanlar; streptomisin, kanamisin, neomisin, streptomisin, gentamisin, tobramisin, netilmisin, amikasin ve izepamisindir. Aminoglikozidler bakterilerin protein sentezini inhibe ederek etkili olan bakterisidal antibiyotiklerdir.Beta laktam ilaçlarla kombinasyonu sinerjiktir.Ancak aynı solusyon içinde verildiğinde inaktive olabilirler. BOS a geçmezler, bu nedenle menenjitte intratekal veya intraventriküler verildiğinde etkili olabilirler. Asit ortamda inhibe olduğundan apse ve itihaplı bronş sekresyonlarında aktivitesi azalır. Klinik kullanımı Neomisin, barsak bakterilerinin inhibisyonu gereken hepatik koma ve abdominal cerrahi öncesi barsak temizliği amacı ile oral olarak kullanılan bir aminoglikoziddir. Kanamisin dirençli tüberküloz olgularında tercih edilir. Streptomisin brusellozda tetrasiklinle birlikte, tüberkülozda, enterokok ve viridans streptokoklara bağlı endokarditte penisilin veya vankomisinle kombine olarak kullanılır. Veba ve tularemide ilk seçenektir. Diğer aminoglikozidler, daha çok gram negatif enterik bakterilerin neden olduğu enfeksiyonlarda ,genellikle kombinasyon tedavisi olarak kullanılırlar. Bu enfeksiyonların başında nozokomiyal enfeksiyonlar ( pnömoni, sepsis, üriner enfeksiyonlar, osteomyelit, septik artrit) gelmektedir.Nötropenik ateşte antipseudomonal beta laktam bir ilaçla kombinasyonu önerilir. Abdominal , pelvik enfeksiyonlarda, diyabetik ayak enfeksiyonlarında anaerob etkili bir antibiyotikle kombine edilmelidir. Aminglikozidlerin günde tek doz kullanımları. Aminoglikozidler konsantrasyona bağlı bakterisidal etki ( doz arttıkça öldürme gücü artar) ve post antibiyotik etki ( PAE)( doz arttıkça PAE artar)leri nedeniyle günde tek doz kullanım için uygundur. Günlük doz bir seferde uygulanır. Bu durumda toksik etkilerin artmadığı saptanmıştır. Yan etkileri En önemli yan etkileri nefrotoksisite ( doza bağlı; doz arttıkça toksisite artar) ve ototoksisite ( işitme kaybı, vestibüler toksisite) dir.Nefrotoksisite genellikle ilacı kesince düzelmesine karşın ototoksisite irreverzibldir. Netilmisin en az toksiktir. TETRASİKLİNLER Tetrasiklinler protein sentezi inhibitörü bakteriyostatik antibiyotiklerdir. Ülkemizde sadece oral formları bulunmaktadır. Doksisiklin uzun etkili bir tetrasiklin türevi olup günde iki kez kullanılma avantajına sahiptir. Klortetrasiklin ve oksitetrasiklin türevleri altı saatte bir kullanılırlar Klinik kullanımı Brusellozda streptomisin ve rifampisinle kombine olarak, Chlamydial pelvik inflamatuar hastalıkta, kolera, leptospiroz, Lyme hastalığı, psittakoz, trahom, veba, Rickettsia enfeksiyonları ve nongonokoksik üretritte ilk seçenek olarak kullanılır.Mycoplasma pnömonisi, sifiliz , gonore, şarbon, tularemi, akne ve kronik bronşit alevlenmelerinde alternatif ilaçtır. Yan etkileri Tetrasiklin çocuklarda dişlerde lekelenme ve iskelet gelişiminde duraklamaya yol açtığından 8 yaş altında kullanılmaması önerilmektedir. Gebede akut karaciğer yetmezliğine yol açabilir.Ayrıca deri döküntüleri, fotosensitivite ve böbrek yetmezliğine yol açabilir.Gastrointestinal yan etkileri, özofagusta ülserasyonlar görülebilir. Doksisiklin böbrek hastalarında doz ayarlanmadan kullanılabilir. Tetrasiklinlerin absorbsiyonu süt ürünleri , demir, kalsiyum ve magnezyum içeren antiasitlerle ve simetidinle azalır. TRİMETOPRİM SÜLFAMETOKSAZOL ( TMP-SMZ) TMP- SMZ, bakteri nukleik asit sentezi için gerekli folik asit sentezini iki farklı basamakta inhibe eden kombine bir antibiyotiktir. Oral ve parenteral formları bulunmaktadır. Klinik kullanımı Toplum kökenli üriner sistem enfeksiyonlarda etken mikroorganizmalar başta E. coli olmak üzere gram negatif bakterilerdir. Ülkemizde bu bakterilerde TMP-SMZ a önemli oranda direnç olduğundan duyarlı olduğu kanıtlanmadıkça seçilmemelidir. Aynı nedenle prostatit tedavisinde yerini kinolonlara bırakmıştır. Akut sinüzit, otit ve kronik bronşit alevlenmelerinde alternatif bir antibiyotiktir. Salmonella ve Shigella enfeksiyonlarının ampirik tedavisinde ülkemizdeki direnç sorunu nedeniyle kullanılmamalıdır. Tifo tedavisinde alternatif olarak, kolera tedavisinde ampirik olarak seçilebilir.Ayrıca Pneumocystis carinii pnömonisi, Nocardia enfeksiyonları ve Toxoplasma gondii enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılır. Organ transplantasyonu yapılan ve HIV enfeksiyonu olan hastalarda yukarıda belirtilen enfeksiyonların profilaksisi amacıyla tercih edilir. Brusellozda kombine tedavide yer alabilir. Yan etkileri Kern ikterus riski nedeniyle gebelikte, iki aydan küçük bebeklerde ve süt veren annelerde kullanılmamalıdır. Gastrointestinal semptomlar, deri döküntüleri ( Steven Johnson sendromu ) kemik iliği süpresyonu, karaciğer ve böbrek toksisitesi başlıca yan etkileridir. KLORAMFENİKOL Bakterilerin protein sentezini inhibe ederek etki gösterir. Oral ve parenteral formları klinik kullanımdadır. Klinik kullanımı Kloramfenikol lipofilik olduğundan BOS a iyi geçer. Bakteriyel menenjit etkenlerine bakterisidal etki gösterir. Beta laktam allerjisi olan hastalarda menenjit tedavisinde kullanılabilir.Tifo tedavisinde yerini kinolonlara bırakmıştır.Tifoda alternatif olarak kullanılabilir. Anaerob etkinliği nedeniyle abdominal enfeksiyonlarda ve beyin apsesinde penisilinle kombine olarak kullanılabilir. Ayrıca epidemik tifüs, Q ateşi, veba , tularemi, listeria ve melioidoz tedavisinde kullanılabilir. Göz tabakalarına ve aköz hümöre geçişi iyi olduğundan göz enfeksiyonlarında lokal olarak kullanılabilir. Kloramfenikol günümüzde ancak alternatif tedavilerde kullanılabilecek bir antibiyotiktir. Yan etkileri En önemli yan etkileri doza bağlı olarak gelişen anemi, lökopeni ve trombositopeni ve dozla ilişkisiz idiosenkrazik bir reaksiyon olan aplastik anemi gibi hematolojik yan etkileridir. Yeni doğanda kloramfenikolü detoksifiye eden glukronil transferaz enzimi yetersiz olduğundan gri bebek sendromu ( kardiyovasküler kollaps) gelişebilir. Gastrointestinal semptomlara yol açabilir. Tifo tedavisinde parçalanan bakterilerden açığa çıkan endotoksinin dolaşım yetmezliğine yol açmasıyla Herxheimer reaksiyonu adı verilen tablo nadiren gelişebilir. Diğer bildirilen yan etkiler başağrısı, konfüzyon, optik nörit ve periferik nörit gibi nörotoksik bulgulardır. KİNOLONLAR Bu grubun ilk üyesi olan ve birinci kuşak kinolon olarak adlandırılan nalidiksik asit üriner enfeksiyonlar ve bakteriyel ishallerde kullanılmış dar spektrumlu bir antibiyotiktir.İkinci kuşak kinolonlar daha geniş spektrumlu olup gram negatif çomaklar dışında, stafilokoklara, Haemophilus ve Moraxella türlerine, atipik pnömoni etkenlerine ( Mycoplasma, Legionella, Chylamydia türleri ), genital enfeksiyon etkenlerine ( Mycoplasma, Ureoplasma, Chylamidia , Neisseria türleri) , Mycobacterium tuberculosis ve Brucella gibi pek çok bakteriye etkindir.Bu grupta en çok klinik deneyim olan kinolonlar; siprofloksasin ve ofloksasindir.Bu gruptan diğer kinolonlar ise pefloksasin, enoksasin ve norfloksasin dir. Pefloksasin ve ofloksasin BOS a geçişi en iyi olan kinolonlardır. Siprofloksasin P. aeruginosa ya en etkin kinolondur.M. tuberculosis e en etkili kinolon ofloksasindir.İkinci kuşak kinolonların streptokoklara ve anaerob bakterilere etkinliği azdır. Üçüncü kuşak kinolonlar ın spektrumu streptokoklar ( S. pneumoniae dahil) lehine genişlemiş olup bu grup kinolonlar toplum kökenli solunum sistemi enfeksiyonlarında kullanılabilirler. Bu gruptan ülkemizde bir ofloksasin türevi olan levofloksasin bulunmaktadır. Dördüncü kuşak kinolonlar ( bazı kaynaklarda üçüncü kuşak kinolonların ikinci grubu) ise üçüncü kuşak kinolonların etki spektrumuna ek olarak anaerob bakterilere olan etkinlikleri nedeniyle dikkati çekmektedirler. Bu gruptan ülkemizde moksifloksasin bulunmaktadır. Günümüzde pek çok yeni kinolon ile ilgili araştırmalar devam etmektedir. Klinik kullanıma sunulan pek çok kinolonun ise yan etkileri nedeniyle imali durdurulmuştur. ( Grepafloksasin, trovafloksasin, temafloksasin vb.) Klinik kullanımı Gastrointestinal enfeksiyonlar : Tifo,paratifo gibi salmonella enfeksiyonlarında, , invazif bakteriyel gastroenteritlerde, kolerada seçilecek antibiyotikler ikinci kuşak kinolonlardır. Ayrıca anaerob antibiyotiklerle kombine edilerek abdominal ve pelvik enfeksiyonlarda kullanılabilirler. Üriner sistem enfeksiyonları: Basit sistitler, komplike üriner sistem enfeksiyonları ve akut prostatitlerin tedavisinde ve profilaksisinde seçilecek antibiyotiklerdir. Genital enfeksiyonlar: Gonokoksik ve nongonokoksik üretritlerde uygun alternatif ilaçlardır. Solunum sistemi enfeksiyonları:Toplum kökenli pnömonilerde ve kronik bronşit akut alevlenmelerinde pnömokoklara etkili olan levofloksasin ve moksifloksasin kullanılabilir. Nozokomiyal pnömonilerde siprofloksasin özellikle Pseudomonas türlerine en etkili olması nedeniyle tercih edilir. Kemik ve eklem enfeksiyonları:Kronik osteomyelitin uzun süreli tedavisinde kinolonlar iyi bir oral tedavi seçeneğidir. Kemik dokusuna geçişlerinin iyi olması da seçilmeleri için önemli bir nedendir. Diğer klinik kullanım alanları tüberküloz, bruselloz ve meningokoksik menenjit profilaksisidir. Diyabetik ayak ve dekübit yara enfeksiyonlarında anaeroblara etkili ilaçlarla kombine edilerek kullanılabilir. Yan etkileri En sık gastrointestinal yan etkiler görülür. Baş ağrısı , baş dönmesi, konfüzyon gibi nörolojik bulgulara yol açabilir. Nonsteroid antiinflamatuar ilaçlarla birlikte konvülziyon gelişebilir. Hayvan deneylerinde artropatiye yol açması nedeniyle 16 yaşından küçüklerde önemli bir endikasyonu olmadıkça kullanımı kontrendikedir. Tendinit ve tendon rüptürü de nadir yan etkileri arasındadır. Allerjik yan etkiler ve fotosensitiviteye yol açabilir. Kinolonların emilimi antiasitler, sükralfat ve diğer metal içeren ilaçlarla azalır. Bu nedenle ilaçların en az iki saatlik aralıkla alınması önerilir. Teofilin ve kafeinle birlikte kinolonlar alınırsa belirtilen ilaçların kan düzeyi artarak toksisite bulguları ortaya çıkabilir.Ofloksasin ve levofloksasin belirtilen etkileşimin en az görüldüğü kinolonlardır. METRONİDAZOL VE ORNİDAZOL Bu grup antibiyotikler anaerob bakteri enfeksiyonlarında ( abdominal ve pelvik enfeksiyonlar, beyin apsesinde, tetanoz, kemik ve yumuşak doku enfeksiyonları), C. difficile nin neden olduğu pseudomembranöz enterokolitte, Helicobacter pylori gastrit ve ülserinde kullanılabilir. Ayrıca protozoa enfeksiyonları ( Entamoeba histolytica, Giardia lamblia, Trichomonas vaginalis) başarı ile kullanıldığı diğer hastalıklardır. Başlıca yan etkileri; gastrointestinal ( glossit, metalik tad, bulantı ,kusma) ve nörolojik ( başağrısı, başdönmesi, konfüzyon, periferik nöropati, parestezi) toksisite bulgularıdır. Karaciğer toksisitesi görülebilir. KAYNAKLAR 1 Cunha BA : Antibiotic resistance . Antibiotic therapy, Part I. Medical Clinics of North America 2000, 84:1407- 1429. 2. Moellering RC Jr : Principles and Practice of Infectious Diseases. Mandell GL, Bennett JE, Dolin R (eds), 5th ed,Churchill Livingstone, Philadelphia, 2000,223-235 3. Reese RE, Betts RF : Antibiotic use. A Practical Approach to Infectious Diseases, Richard E Reese , Robert E Betts (eds), 4th ed, Little Brown and Company, Boston, 1996, 1059-1389. 4. Wilson WR : General principles of antimicrobial therapy. 5. İnfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyolojisi ,Topçu WillkeA, Söyletir G, Doğanay M ( ed), 2. Baskı, Nobel Tıp Kitabevleri, 2002, 167-275. ANTİBİYOTİK DİRENCİ Antibiyotik direnci bir bakterinin antimikrobiyal ilacın öldürme veya üremeyi durdurucu etkisine karşı koyabilme yeteneğidir. Bakteriler antibiyotiklere doğal dirençli olabilirler ya da kazanılmış direnç gelişebilir. Bakterilerin antibiyotiklere direnç geliştirme mekanizmaları Hedef Değişikliği Bu mekanizma ile ilacın bağlandığı reseptör veya bağlanma bölgesinde değişiklikler sonucu direnç gelişmektedir.Hedef değişikliği , beta laktamlar ( Penisilin bağlayan proteinler (PBP) de değişiklik sonucu ilaca afinite azalması S. aureus, S. pneumoniae, N. meningitidis, E. faecium da penisilin direnci görülebilir.), kinolon, glikopeptid, makrolid, tetrasiklin ve rifampisine direnç gelişmesinde önemlidir. Enzimatik inaktivasyon Başta beta laktam ilaçları inaktive eden beta laktamazlar pek çok gram pozitif ve gram negatif bakterilerde direnç gelişiminde önemli rol oynar. Aminoglikozidleri inaktive eden asetilaz, adenilaz ve fosforilaz enzimleri, kloramfenikolü inaktive eden asetil transferaz ve eritromisini inaktive eden esteraz enzimleri de enzimatik dirençte önemli rol oynar. Bakteriyel membran değişiklikleri İç ve dış membran permeabilitesindeki değişikliklere bağlı olarak ya ilacın hücre içine alımındaki azalmadan ya da ilacın hızla dışarı atılmasını sağlayan aktif pompa sistemlerinden kaynaklanan dirençtir.Gram negatif bakterilerin dış membranlarındaki porin kanallarındaki değişiklikler özellikle P. aeruginosa nın beta laktam ilaçlara direnç kazanmasında önemli bir mekanizmadır. Dış zar geçirgenliğinin azalması kinolon ve aminoglikozid direncinde de önemlidir.İç membran ya da sitoplazmik membran geçirgenliğinin azalması aminoglikozidlere direç gelişmesinde önemli bir mekanizmadır.Aktif pompa sisteminden kaynaklanan direnç tetrasiklinler, kinolonlar,makrolidler, kloramfenikol ve beta laktamlara dirençte etkilidir ve pek çok bakteride bulunur. Antibiyotiklerin uygunsuz ve gelişigüzel kullanımı ile gerek toplum kökenli gerekse de hastane kökenli enfeksiyonların tedavisinde önemli sorunlar yaşanmaktadır. Gelişigüzel antibiyotik kullanımının sakıncaları: • Direnç gelişimi • Toksik ve allerjik etkiler • Hastalık tanısının maskelenmesi • Yüksek maliyet • Sonuç alınmada gecikme. Hekime ve ilaca güvensizlik • Süper enfeksiyon ( Dirençli bakterilere bağlı yeni enfeksiyon gelişimi) Antibiyotik tedavisinde başarısızlık. Bu sonuca ulaşmak için hastada klinik düzelme görülmemesi veya hastanın klinik olarak kötüleşmesi gerekir. Bu durumda aşağıdaki durumlar düşünülmelidir. • Hastalık tanısı doğru değildir. ( Hastanın bakteriyel enfeksiyonu yoktur, ya da enfeksiyon dışında bir hastalığı vardır.) • Mikroorganizma doğru tanımlanmamıştır. • Polimikrobiyal ( aerob- anaerob) enfeksiyon vardır. • Bakteri tedavi sırasında direnç geliştirmiştir. • Süper enfeksiyon gelişmiştir. • Antibiyotik enfeksiyon yerine ulaşamamaktadır. • Yetersiz doz, yetersiz süre veya uygun olmayan veriliş yolu kullanılmıştır. Antibiyotik kombinasyonları Birden fazla antibiyotiğin birlikte kullanılmasıdır. Antibiyotik kombinasyonları; aditif ( İlaçların etkisi tek başına kullanıldıklarında elde edilen etkilerinin toplamı kadardır.), sinerjik (İlaçların toplam etki üzerinde bir antibakteriyel etkinlik göstermesidir) antagonistik( İlaçların toplamlarından daha düşük bir etkinlik göstermesidir) etki ile sonuçlanabilir.İdeali sinerjik etki sağlamak ve antagonistik etkiden kaçınmaktır. İmmün sistemi normal konakta birçok enfeksiyon tek bir antibiyotikle tedavi edilebilir. Antibiyotik kombinasyonları ancak gerekli olduğu durumlarda yapılmalıdır. Bu durumlar aşağıda belirtilmiştir. • Sinerjik etki sağlamak Klinik olarak sinerjik etkisi kanıtlanmış kombinasyonlar kullanılmalıdır. Beta laktam ve aminoglikozid kombinasyonları, beta laktam ve beta laktamaz inhibitörü kombinasyonları, trimetoprim ve sulfametoksazol kombinasyonları sinerjik kombinasyonlardır. • Ciddi enfeksiyonların başlangıç tedavisi olarak daha geniş bir spektrum elde etmek • Direnç gelişimini önlemek Tüberküloz ilaçları direnç gelişimini sinerjik etkileri nedeni ile kombine önlemek ve kullanılır. • İlaçları daha düşük dozda kombine ederek toksisiteyi azaltmak Cryptococcus neoformans menenjitinde amfoterisin B ve 5flusitozinin düşük dozlarda kombinasyonu klinik olarak etkinliği kanıtlanmış bir uygulamadır. • Polimikrobiyal enfeksiyonların tedavisi Aspirasyon pnömonisi, akciğer ve beyin apseleri, abdominal enfeksiyonlar ve diyabetik ayak enfeksiyonları aerob ve anaerob bakterilerin etken olduğu enfeksiyonlardır. Tek bir antibiyotikle bu spektrum kavranamazsa aerob-anaerob etkili iki ilaç kombine edilir. Antibiyotik kombinasyonları yaparken antagonistik etkiden kaçınılmalıdır.Penisilin tetrasiklin kombinasyonu antagonistiktir. Eritromisin, kloramfenikol, linkomisin ve klindamisin kendi aralarında antagonistiktir. Penisilin ve kloramfenikol kombinasyonu invitro antagonistik iken invivo,örneğin menenjit tedavisinde yüksek dozlarda bu etki görülmez.