eTİYATRO Memleketimizde tiyatroyu kuran Güllü Yakub Yazan: Avrupai Vasfı adam: Efendi Rıza ZOBU 1 — ) Birçok eserlerde adını Güllü Afiob olarak gördüğümüz Güllü Yakub Efendinin resmi, oğlu viyolonist Ne eib Aşkımla bulunan bu fotoğraftır Şehir tiyatrolarının komedi bölü­ müne iki büyük Türk sanatkârı­ nın yağlı boya tablolarını asmak üzereyiz- Bunlardan biri «Güllü Yakup efendi», diğeri de .Ahmet Fehim efendi» dir. Birincisi, mem­ leketimizde Avrupai tiyatroyu ku­ ran, İkincisi de devam ettirenlerin başıdır. Ahmet Fehim efendi: zamanına ye­ tiştiğimiz, hattâ beraberce sahnede çalıştığımız bir insan olduğu için, hayatı ve şahsının kıymeti bili­ nen bir sanatkârdır. Evlâtlarile, talebelerde, bize kalan vesikaları ve matbu hatıralarile kendisini ta­ nırız. Fakat maalesef Güllü Y a­ kup efendiyi; delilsiz, vesikasız, ri­ vayetlerle, masal şeklinde hikâye­ ler içinde görmekteyiz. Şimdiye kadar hakkında çıkmış yazılar; bu hikâye ve rivayetlerin birbirlerin­ den nakillerinden ilıarettir. K ıy ­ metli dostum Fofik A ’'met Seveneil. «Yakın Çağ’arda Türk Tiyat­ rosu» eserinin birinci ci'd ’ nin 44 üncü şahifos'nde. bıı bii vjjl tiyatrocusundan «G ü lü ¡>âı altında malûmat vermekledir. Şimdiye kadar gördüğüm yazıların en sağlamı da budıır. çib’i, bu bahis içinde pek mustarip buldum. Meçhulleri aydınlatacak iki memba Necib Aşkın’ın akıl öğretmesi ve benim de aramamla, Yakub efen­ diye yakın iki menbaa kavuştum. Miizika-i hümayun muallimlerin« I den Halil ve Zâti beyler. Her ikisi de Güllü Yakup efendiyi, daha sa­ raya girmeden evvel tammışlar ve saraya girdikten sonra da Mabey n’ |deki tiyatro kolunda beraber çalış­ mışlar. Necib Aşkm’ın baba dostu olan bu zevatla görüşmeyi, ken lerinden malûmat ajaıak, Türk ti. yatrosunun tarihini yazacakla» a hazırlık yapmağı faydalı buldum. Babam merhumdan da elde etli» ğim bilgiyi bunlara katarak notla­ rı muhafaza ettim. 1941 den bu» güne kadar, bir el yazısını, bir başka resmini ve nihayet meza­ rını bulabilirim ümidile sağa so­ la başvurdum. Bilhassa kabrin o /erini tayin def.ilm ek , sonra da rabilreck için «İatunl-ul ,.Belediye­ si. Tarihî Merkal'eri Islah İlmî En­ cümeni» ve bahusus ençtimenm kıymetli âzası Peşad Beyatlı ile e1.Süleyman Kani Bey merhumun, ele verip «Yahya efendi» mezar­ «Akşam» gazetesindeki 594. 599 savı lığında tarama yaptım. Fazlası ka­ lı tefrikalarında da «G üllü A«on» ismi'e bahsedilir. 13 ekim 1947 ta­ bil olamadı. Tablosunun tiyatrova rihli .Son Saat, «aza*»-—'«de ü- - • asılması dolayısile, elimde mevcut ayni baslıkla cıkm's bir makn’ e olanları kâfi addedip notları istif vardır. 18 savdı «Süs* mecmua­ e'meğe koyuldum. sında da. B u «1»rdnn vrva bunla­ Kapriden Istanbula geîcn rın menba’ armdnn alınmış irili u faklı diğer yaz’ Grda da benim aressamlar ailesi sıl «merak ett: *;m» bahis, yani: Refik Ahmet bey «Yakın Çağ’ arda ismi «Aeop» mudur. «Yakup» mu­ dur? Buna dair esaslı hîr n’ - ’ û - Türk Tiyatrosu» eserinde ve g ö ­ rebildiğim diğer yazılarda Güllü mata tesadüf etmedim. Me«“ ’ â A sot Msdat efepd!«;n iki cı't o 'a - Yakub efendinin İstanbu' da doğ­ duğunu yazmakta iseler de, N er'b rak neşretti Si «Sahnemizin P e « « r Aşkın, babası için: Büyük babalerl» unvanlı eserinde. bana ka­ si’ e beraber, çocuk yaşla iken dar, herkesten hahsecb’ diği ba’ de «Kayseri» den İstanbul'a geldikle­ Yakun efendi baVVmda hiç bir karini söylemektedir. Memleketlerin­ Vlt d’^ -’ îrötrpemiatir. de bunlara «Ressamlar Ailesi» «Türk ve brmeni Sahne Sanat­ derlermiş. kârları» is'mb ve Şarasan namın­ Kendisine ait çıkan türkçe ya­ da bir muharrir tarafından tabe­ zılarda ismi «A g ob », soyadı da dilmiş ermenice bir eser vard'r. «Vsrtoviyan» yahut Vaı-tavyan» 1907 de tamam o'mus. Patrik Tzdiye kayıtlıdır. Bir Ermeni dos­ mirliyan tarafından para ile mü­ tum. elimde bulunan ermenice ya­ kâfatlandırılmış ve o sermave de zılmış kitapta bu imlâyı «Vartan1915 de tabedilmistir. Kitabın m uyan» ahengi ve hecesi’ e okumuştu. kaddemesinde mıiet’ if: T»., P«"'i 1Q99 de to«bırıtva bas»»dığmı. e«T- Bu kelimenin mânâsı da «G üllüoğlu» demektir. Peki, bu aile, K ayvelâ gazetelerde makale halinde seriden ermenice sovadile gelmiş­ neşredildîğinden. nesrind« ve * lamakta «Güllü Agon» ıın yardı­ se, niçin tiyatro âleminde «Güllü» narnile yadedilmiş ve bu tüıkçe m ı dokunduğundan hasreder. fP e f’k Ahmet Sevenejl. VöVtıp efen­ isimle şöhret bulmuştur? Oamşniı dinin vefat tar’hini ıaoı olarak devrinde hiç lür zaman isim üs­ göstermiştir .) Yakup efendinin, hu tünde bir taassup görülmemiştir. eserin varılmasında vard'm ı o’ du - Müslümanlığı kabul edip de ve­ içinde hi's ğu halde kendisi hakkında: «T os- zirliğe yükselenlerin pakyan’la eabstı. V « .-»H«! M’_ hıristiyan isimlerini muhafaza et­ nakyan’a terk etti. Mme'-van. A - miş paşalarımız vardır. «Son de­ gop’un yerini tutamadı. Sonra hu virlerde. OsmanlIlarda bu müsa­ heyet dağddı» gibi muhtasar bir maha kalktı» iddiasuıda bulunul­ kayıtla geçmektedir. «GüHü’nnn sa: tiyatro tarihimizde «Güllü» d »n Tiyatrosu» bashkl.ı bu yazı «Y a - başka nice kadın ve erkek, Erme­ kun edendi» n>n sahamdan deril, ni veya Rum sanatkâr'ar vardır. daha zivade «tiyatrosu» ndan bah-' Onlar, kendi soyadlarını kendi li*. sanları üzere kullanmışlardır. ««»m ektedir. Türkçe tercüme’ erini kullanmağa Ben, Yakun efendinin tivatroneden lüzum Vovg mee’'urivet hâ­ mıız üstündeki ehemmiyetini an­ sıl olmamıştır? Sorun sorustındulamağa haşladığım zaman, kendi­ linden tsht-üc pJnV,;!-—s:.., -■ ., ğum zevatın mü.ta'&a'a.rındân. O r­ ta Anedolııva d »fr okuvibi'diğ'm tanıyan aktörleri kaybetmiştim. Bil eserlerden edindiğini in«tbş i)«» rt gi edinebilmeğim bir j a ı e ’ n artık vorum ki: Yakub e retıdi u’ es'.nin, tiyatro mulütinde katmamıştı. Kavseride ikon soyacl'an «G ön '” „ oğlu» id 1 İslarjbu'a d» bı} nem i'e Giillü Yaktıb Efendinin ge’ diler. Burada, oavte’ıtta. girrUkoğlu : Viyolonist Necin leri muhit iumde bu «tas,.3 !,» 3 d ’ nı beğenmiven'ere utarak —kendi Aşkın — e ocuk o’ dttğu irin, he" i de bahası Bir kaç senedenken konuşup se­ aı-zusi’ n— k-vdm ı Up,.'nnvan'a tah­ viştiğim. genç, yakışıklı, vi.vo’ o - vil etti'er Fu d<>- ” ->i'.- ^..v ; r „ ııist bir dostum vardı. Adı da -N e- Pstr’ kbaı cnin hu is’ ere mahsus j cip Yakup» du. Soyadları ' çıktık- defterin» kavdr-F’ di rve.riu-le tah­ i tan sonra ismi «Necip Askın» olan: kiki be" i ka’-i'dir Ama hen fır­ radyoda üe her yerde nâmı gerçek satını hlltpm-.dn!) Po'l-j ,l„ «|(a. meşhurlar arasına giren keman yit» ed'tmeat .1«. a'-ı-ap «e ! sanatkârı idi hu. İSMİ senesinde, ahibba arasında boy '» t-ııHamMı. bu «Necip Yakup» un «Yakun e(Arkası var) feııdi» nin oğ'u olduğunu öğren­ dim. Büyük sahne sanatkârına böylece bir yol hu'dıığunıa inana­ rak' pek sevindim. Ankara radvoI sundaki Necilı Askın’a yazdığım mektuba, kendisinden ge'en cevan; |bir iki nokta müstesna, hersi ga' zele ve meeınua'arda çıkan hikâ­ yelerin benzerleriydi. Müs’ üman ve Türk olarak d«r'sn ve öyle de yaşıyan arkadaşım Ne- Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi