Sayı 13 /YediHilal /YediHilal İRAN-GEZİ NOTLARI ‘İnsan bilmediğinin düşmanıdır.’ Bu söz bana göre, İran’a Türkiye’den bakışın nasıl olduğunu ifade ediyor. İran’a gitmeye niyetlendiğimde, gitmemem gerektiğini söyleyenlere nazaran, gitmem gerektiği konusunda tavsiyede bulunanların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu. Ailem başta olmak üzere çevremde bu ülkeye yönelik ilginç ve gittikten sonra da doğru olmadığını gördüğüm pek çok önyargı mevcut. Seyahatimin kendi açımdan gerekliliğine kendimi inandırdıktan sonra gelelim asıl meseleye. İran’da 10 gün kaldım ve 3 şehrini gezme fırsatım oldu. Takdir edersiniz ki 10 gün İran gibi köklü bir medeniyeti anlamak veya anlamlandırmak adına pek de yeterli bir süre değil. Ayrıca böyle bir iddiaya da sahip değilim. Yalnızca bu süre zarfındaki gözlemlerim ve orada yaşayan insanlarla birebir sohbetlerde edindiğim bilgiler üzerine 3-5 satır karalamak niyetindeyim. Öncelikle karşılaştığım önyargılar üzerine söylemek istediğim şudur ki endişeye mahal yok. İran gayet gezilebilir, görülebilir, kendi adıma da görülmesinden ibret alınacak şeylerin olduğuna inandığım bir memleket. Fakat İslam Devleti olması hasebiyle beklediğimden çok farklı bir yaşantıyla karşılaştım. Sosyal hayatta İslam çok ön planda da değil. Kadınlara yönelik örtünme zorunluluğunun son zamanlarda bir hayli esnediğini. öğreniyoruz. Çünkü böyle bir zorunluluk görünürde yok. Bazı kurallar mevcut ama çok dikkat edildiği söylenemez. Kadınlara değinmişken, sosyal hayatta çok fazla yer edindiklerini söyleyebilirim. Trafikte, iş hayatında, her yerde… İran’da yaşam çok ucuz. Yemekler, ulaşım, yakıt, vs. birçok alanda Türkiye şartlarına göre uygun. Yemeklerde çok çeşit yok. Ağırlıklı olarak pilav, tavuk ve et tüketiliyor. Yemeklere aşina olabilmek için safranın damak tadınıza uyması gerekiyor. Birçok yemekte hatta çayda bile safran kullanılıyor. Bana göre en lezzetli yiyecekleri ise Isfahan’a özgü olan ‘gez’. Isfahan’a değinmişken, İran’a yolu düşenlerin kesinlikle görmesi gerektiğini düşünüyorum. İran medeniyetini anlamak adına Isfahan görülmeli. Ayrıca devrim kutlamalarına Isfahan’da katılma imkanı buluyoruz. Konuştuğumuz insanlardan devrimden, yönetimden pek memnun olmayanlar dahi kutlamalara katılıyor. Devrimin genelden yerele büyük coşkularla kutlandığını söylüyorlar. Günde 3 vakit ezan okunuyor İran’da. Sabah, öğle ve akşam. Öğle-ikindi ve akşam-yatsı namazları cem ediliyor. Cuma namazları tek bir yerde kılınıyor. Cuma vaazında Amerika, İsrail, İngiltere aleyhine(!) adeta bir miting havasında sloganlar atılıyor. Merkezi camileri hariç diğer camilerinin bakımsız olduğu gözüme çarpıyor. Özellikle kabri Meşhed’de bulunan, 12 İmam anlayışında 8.İmam olarak kabul edilen İmam Rıza’nın türbesinin olduğu yere ihtimam gösteriliyor. Türbenin etrafında çok büyük bir alan oluşturulmuş. Şiiler buraya hacca geliyor. Yemen, Irak başta olmak üzere çeşitli yerlerden yılda 15-20 milyon kişi burayı ziyaret ediyor. Ziyaret sırasında karşılaştığımız manzara ise çok ilginç. İnsanlar burada abartılı tavırlar sergiliyorlar. Yerlere kapananlar, türbeyi öpenler, ağlayanlar vs. Türbeden bir şeyler isteme gafleti burada da göze çarpıyor. Her davranışta abartı hakim. Meşhed bu sayede turizm kenti olmuş. Şehir türbe etrafında gelişmiş. Türbeye yakın yerlerde çarşılar, pazarlar mevcut. Şehrin ekonomisi bu ziyaretçilerden besleniyor. İran’da duyduğumda pek de anlam veremediğim bir anlayıştan bahsetmek istiyorum: Taarruf. Bir nevi sahte samimiyet olarak adlandırabiliriz. Çünkü bu anlayıştan haberdar olana kadar İranlıların samimi insanlar olduklarını düşünüyordum. Hatta biraz abartılı bulduğum da söylenebilir. Fakat bunu İran’da uzun yıllardır yaşayan kişilerden de duyduğumda bir hayli şaşırdım. Gerçek ile sahteyi nasıl ayırt ettikleri sorusunu yönelttiğimde, hala daha ayırt etmekte zorlandıkları yanıtını aldım. Hangi davetin gerçek hangisinin sahte olduğunu anlamakta güçlük çektiklerini ifade ettiler. Bu anlayış sosyal hayatı olumsuz anlamda bir hayli etkiliyormuş. Ben de gösterilen bu samimiyetin sahte olduğunu anlayınca hayal kırıklığına uğradığımı ifade etmeliyim. Eğitime önem verdikleri gözüme çarpıyor. 20 milyon nüfuslu Tahran’da 3 tane üniversite mevcut. Konuştuğum Türk öğrenciler eğitiminin kaliteli olduğunu söylüyor. İlkokuldan itibaren Farsça’nın yanında Arapça eğitimi de veriliyor. Eğitim üniversiteye kadar kız-erkek ayrı okullarda gerçekleştiriliyor. Üniversitede ise karma eğitim veriliyor. Genç nüfus gittikçe azalıyormuş. Evlilik yaşının bir hayli yükseldiğini ve aile yapısının da tahribata uğradığını ifade ediyorlar. Bir başka ilgi çekici nokta özellikle Tahran’da yol kenarındaki billboardlarda (duyurumluk) gördüğüm reklamlardı. Sürekli aynı reklamları görünce haliyle ne olduğunu merak ediyor insan. Burada bankaların yüzde 22’ye varan oranlarda faiz verdiği yazılıymış. İslam Devleti’nde bile bu denli faizlerin olması durumun vahametini ortaya koyuyor. Devletinin isminde İslam ibaresi olan bir devletin, vatandaşlarının sosyal hayatında gözle görülür bir yere sahip olmaması yanlışın nerede olduğu sorusunu sorduruyor. Cevaba ulaşmak çok da zor olmasa gerek. Mollaların baskıcı bir politika uygulaması halkı memnun etmiyor. Üstten dikta ederek, toplum mühendisliği (bu niyet sadece sözde) gibi uygulamalarla bir sonuç alınmadığı kesin. Bunu dert edinenlerin ortak vurgusu, bir değişim yaşanacaksa bunu yine tabanın gerçekleştireceği. Son olarak, genel anlamda İran için kısmi olarak bize benzeyen, kısmen de ayrılan haliyle benzeşmesi mümkün olmayan özellikler mevut. Bize düşen ayrılıkları ortak noktada buluşma anlamında sorun teşkil eden olgular olarak görmek değil, benzer yönlerimiz üzerinden kardeşlik vurgusunu pekiştirerek, viran halde bulunan komşu coğrafyaların problemlerine ortak zeminde çözümler üretmektir. Bu iki köklü medeniyetin varislerinin zora talip olarak gerçekleştirmeleri gereken, kardeşliği daim kılmaktır. Furkan KAYA ORTA DOĞUDA NELER OLUYOR Kuzey Afrika’dan Mısır , Tunus ve Libya’ya, Orta doğuda Irak, Suriye, Lübnan, ve Yemen’e , Yemen’den körfez ülkelerine ve İran’a , Nijerya’dan , Somali’ ye ve hatta Balkanlardan Türkiye’ye kadar olabildiğince geniş İslam coğrafyasına doğru kargaşayı geniş alanlara yaymaya uğraşıyor batılı emperyalist güçler ve hemen hemen tüm Müslüman ülkeleri bu savaşın içerisine çekmek istiyorlar. Bu çabaları neticesinde maalesef yavaş yavaş mezhep savaşına doğru ilerleniyor . Batı bunu gerçekleştirmek için bazı Müslüman ülkeleri maşa , bazılarını asker ,bazılarını da kalkan olarak kullanıyor. Amerika, Yemen’de İran’a karşı bir savaşın içindeyken bir taraftan da anlaşma sağlanıyor. Mısır ve Birleşmiş Arap Emirlikleri Libya’da batının desteklediği Halfter ile Gaddafi’yi deviren mevcut Libya hükümetine karşı IŞİD bahanesi ile savaşıyorlar. Yemen’de Suudi Arabistan’ın başını çektiği Arap ülkeleri Husi ve destekçisi İran’a karşı savaşıyor. Nijerya’ya Boko haram terör örgütü bahanesi ile Amerika asker gönderiyor. Orta doğuda batının politikası ve desteği ile oluşan IŞİD terör örgütüne karşı İran, Türkiye, Amerika, İngiltere , Irak , Suriye beraber savaşıyor. Suriye’de İran, Rusya bir tarafta Türkiye, Suudi Arabistan, Katar diğer tarafta birbirleri ile savaşıyor. Batı ise her zamanki gibi bir orda bir burada ve savaşı bitirmeye uğraşır gibi durup daha da çok kızıştırıyor ve silah baronları bol bol silah satıyor. Tüm bu sorunların üstesinden gelmenin ve çözmenin tek yolu Türkiye, İran, Suudi Arabistan ve de Mısır’ın öncülüğünde ihtilafları çözüp ittifakları artırmaktır. Kimsenin dışlanmadığı, herkesin temsil hakkı bulunan birleşmiş İslam ülkeleri olarak hareket etmelidirler. Batının arabulucu olduğu her yerde daha çok karmaşa ve Müslüman kanı akmaktadır. Osman AKKOZ JAPONYA VE JAPONYA’DA DİN Japonya coğrafî yapısı bakımından 6.852 adadan oluşan bir takımadadır. Bu adaların en büyükleri olan Honshu, Hokkaido, Kyushu ve Shikoku adaları ülkenin %97'sini oluşturur. Japonya 127 milyonluk nüfusuyla dünyanın nüfus açısından onuncu en kalabalık ülkesidir. Honshu'da bulunan Tokyo Metropolü 30 milyonunun üzerindeki nüfusuyla dünyanın en büyük metropoliten alanınıdır. Japonya anayasal monarşi olup İmparator'un yetkileri oldukça kısıtlıdır. Japonya Anayasası'na göre imparator “devletin ve halkın birliğinin simgesidir” ve egemenlik hakkı olmaksızın sadece törensel bir rol oynar. Egemenlik ise Japon halkına ait olup güç Başbakan ve Diet'in diğer seçilmiş üyeleri tarafından esas tutulur. Diet her dört yılda bir halkoyuyla seçilen 480 sandalyeli Temsilciler Meclisi ve altı yıl görev yapan halk tarafından seçilmiş üyelere sahip 242 sandalyeli Danışmanlar Meclisi'nden oluşmaktadır. Japonya, dünyanın en yaşlı nüfusuna sahiptir. Medyan yaş 44,7 yıl olup dünyanın en yüksek medyan yaşıdır ve Japonya nüfusunun %30,1'i 60 yaşından daha yaşlı olup 60+ yaş grubuna girenler dünyanın en yüksek yüzde oranına sahiptir Düğün törenleri genelde Şinto dininin kurallarına göre yapılır. Cenazelerde ise genelde Budist törenler uygulanır. Şinto ülkenin yerli dinidir. Ormanlarda, dağlarda, denizlerde, kısacası doğada "kami" denilen ruhların yaşadığına inanılır. Budizm ise Şinto'dan farklı olarak 6. yüzyılda, Çin ve Kore yoluyla Hindistan'dan gelmiştir. İlk kez 16. yüzyılda Portekizli denizciler aracılığıyla gelen Hıristiyanlık ise nüfusun küçük bir kısmınca benimsenmiştir. Japonya’da Müslümanların sayısı kesin bir bilgi olmamakla birlikte 50-100 bini Japon asıllı olmak üzere yaklaşık 300-350 bin civarında. Japonların dini durumunu göstermek için bir söylem vardır. “Bir Japon shinto doğar, Hıristiyan gibi evlenir ve Budist gibi gömülür”. Japonlara yönelik bir anket bize dini tercihleri konusunda biraz bilgi veriyor. Genellikle bütün Japonların dinlere karşı yaklaşımları, hoşlarına giden veya istedikleri yanlarını kullanmaktan ibarettir. Buna en iyi örnek Hıristiyan sayısı fazla olmamasına rağmen, çoğu düğün Hıristiyan usulü yapılıyor. İntihar son yıllarda Japonya’da önemli bir konu haline geldi. Çoğunluğunu (%70) 20-44 yaş arası erkeklerin oluşturur. İntihar ormanı gibi popüler yerler vardır. İntihar etmek isteyen çevrimiçi olarak başka intihar etmek isteyen kişileri bulup, popüler yerlere gidip toplu intiharlar yapmaktadır. Dünya sağlık örgütünden alınan verilere göre Japonya intihar vakalarında %0,0207lik bir oranla dünyada ilk 10 dadır. Japonya’nın her tarafına dağılan Müslümanlara ait 100 İslâmî kurum ve kuruluşun yanı sıra 180 kadar da cami var. Son zamanlarda Japonların İslâm’a olan yoğun ilgisinin arttığı ve binlerce Japon’un İslâm’a girdiği Tokyo İslâm Merkezi Müdürü tarafından ifade edilmektedir. Japonlar İslam ile ilk defa 1877 yılında Batılı dini düşüncelerin bir parçası olarak tanışmışlardır. Yine aynı dönemde Hz. Muhammed’in hayatı Japoncaya tercüme edilmiştir. Fakat bu yalnızca bir bilgi ve kültürel tarihin bir parçası olarak kalmıştır. I. Dünya Savaşı sırasında meydana gelen Bolşevik devriminden kaçan birkaç yüz Orta Asyalı Türkün Japonya’ya iltica etmesi azda olsa Japonya’da Müslüman bir topluluğun oluşmasına neden olmuştur. Son yıllara kadar Japonya’daki en büyük İslami grup Türklerdi. Japonya’da ilk resmi cami 1935 yılında yukarıda belirttiğimiz Müslüman grup tarafından Kobe’de yapılmıştır. Ayrıca 1938 yılında Tokyo’da diğer bir cami inşa edilmiştir. Fakat bu tarihlerden öncede birkaç küçük mescidin varlığı bilinmektedir. İlginç bir nokta da bu camilerde hiçbir dönemde Japon bir kişi imamlık yapmamıştır. Japonya’da çok sayıda İslami oluşum vardır. Bunlardan öne çıkan ve nispeten daha büyük çapta olanlar aşağıda sıralanmıştır. Bu isimlerden bazıları İslami tebliğ için konferanslara ağırlık verirken, bazıları sadece bir caminin web sitesi gibi namaz vakitleri ve de olacak diğer olayları bildirmek için bir araçtır. Bedava kuran dağıtmak gibi işlerle halka yönelik tebliğ çalışmaları yapanlarda vardır. Detaylı bilgi için internet adreslerini ziyaret edebilirsiniz fakat hepsinin İngilizce bölümü bulunmamaktadır. •Islamic Center Japan •Japan Muslim Association •Japan Muslim Peace Federation •Japan Islamic Trust •Tokyo Cami Mosque •Kobe Muslim Mosque •Nagoya Mosque • Tsukuba Muslim Resident Association •Mie Masjid – Mie Islamic Culture Center •Islamic Culture Center Sendai •Muslim Association of Kitakyushu Abdülsamet KARABEKMEZ Yedi Hilal Uluslararası İlişkiler Birimi tarafından çıkarılmış dijital dergidir. Editör:Furkan Kaya Mizanpaj:Furkan Kaya İletişim:intrelations@yedihilal.org