T. B< M. M, B : 97 Sayın milletvekilleri, çevre sorunlarının birçok çev­ rede gerçekten gittikçe büyüyen bir problem olduğu gözlenmektedir. Biz Türkiye'yi Orta Anadolu gibi problem bir alana gittikçe sıkıştırıyoruz. Bizim, Bur­ sa Ovası, Gökova, Kütahya Ovası gibi birçok illerimi­ zin 1 inci, 2 nci, 3 üncü, 4 üncü sınıf çok değerli ova­ ları vardır. Bugün İzmir'e gittiğiniz zaman bağların arasındaki beton ormanları, biteviye tarımı problem­ li alana itiyor, Orta Anadolu'ya itiyor; ama bizim yük­ sek potansiyeli olan topraklarımız Ege'de, Güneyde Karadenizde geriliyor, kayboluyor. Ben sadece bir ör­ nekle size arz edeyim, bunun matematiksel izahı şu­ dur : Siz yılda 2 - 3 defa ürün aldığınız ovaları kü­ çültüyor; ama yılda 1 veya 2 yılda 1 defa ürün aldı ğınız tarım alanlarını Orta Anadolu'ya sıkıştırıyorsu­ nuz. Artık bunun hesabını çok ciddî olarak yapmamız gerekiyor. Hatta uçakia Orta Anadolu'yu şöyle bir göz­ lediğiniz zaman, toprak erozyonunu, su erozyonunu, suyun ve rüzgârın neden olduğu erozyonu üzülerek görebilirsiniz. Hatta - ben size bir tek misal vererek sözümü kapatıyorum - öyle yerler var ki Orta Ana­ dolu'da, bir çiftçinin oraya ekim yapmasıyla yapma­ ması arasında ekonomik olarak hiçbir fark yoktur; çünkü ancak attığı tohumu alır, iki yılda bir ve on­ dan sonra tabiî şehre akın başlar, göç başlar. 9 . 5 , 1985 0:1 da ve geniş çapta almak benim haddimin dışında. Yal­ nız, ben kendi mesleğimle ilgili olarak size bir iki mi­ sal arz etmek istiyorum : Bugün Avrupa'da, örneğin ingiltere'deki fabrikaların bacalarından çıkan kükürtdioksit veya azot gazlarından Norveç şikâyetçi. Çünkü, denizi aşarak oraya gidiyor ve hepimizin bildiği asit yağmuru oranın başına bela oluyor. Çekoslovakya ile Almanya arasında 100 bin hektarlık arazi tamamen kurumuştur. Televizyonda belki görmüşsünüzdür, top­ rağa yeni elemanlar vermek yoluyla bunun rehabili­ tasyonuna çalışıyorlar. Bizde, özellikle kentlerdeki altyapı ve kentsel yer­ leşimdeki çarpıklıklar, bu sorunları (Irmaklarımızın ve nehirlerimizin isimlerini sayarak zamanınızı almak is­ temiyorum) bizim topraklarımızda geriye dönülemez zararlar ortaya getiriyor. Bugün, birçok uluslararası kuruluşlar ve özellikle tarım ve tarımın bioteknoloji bazı üzerinde yaptıkları araştırmalarda, erozyonu ta­ mamen kontrol altına almış olan Amerika gibi, bu­ nun dışında yeni bir atılım daha getirmiş bulunuyor­ lar 1960 yılından sonra. Bunu literatür bilgisi olarak değil, bizim Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün ça­ tısı altında ele alınacak bir sorun olduğu için arz ediyorum : Topraktaki bozulma, bitki örtülerindeki bozulma, yerine konulamayacak karakterde. Bu ba­ kımdan, hükümetlerin programında bu çevre sorun­ ları hem biyoteknoloji, hem turizm, hem de peyzaj ve mesire yerleri bakımından, doğayı saklama bakı­ mından önem kazanıyor. Şimdi bu çevre sorunları konusunda ve erozyon konusunda bizim sunduğumuz önergelerde, o madde­ leri güçlendirici hükümler var. Çevre sorunları bugü­ nün aktüel konusu. Çünkü, biyoteknoloji (Genetik mühendisliği) bugün o kadar ilerledi ki, endüstride ikinci aşamaya mı, üçüncü aşamaya mı geçmeye ça­ lışıyor gelişmiş ülkeler belli değil; fakat hayretle bu­ gün izliyoruz ki, programlarında ve literatüründe tarı­ mı bizden daha çok koruyucu durumdalar. Ben sade­ ce bir örnek arz edeyim size : Son yayınlanan AET raporunda, bu endüstrileşmiş ülkeler, nüfusu tarımda tutabilmek için prim vermeye başladılar. Alplerde ve benzeri yerlerde bitki örtüsü kaybolduğu için toprak erozyona uğruyor ve özellikle çevrenin, peyzajın, me­ sire yerlerinin, yaban hayatın tahrip edilmesi yüzün­ den, Hollanda başta olmak üzere, ingiltere, Belçika ve Fransa'da özel kanunlarla bugün çiftçiyi kırsal alana yerleştirmeye çalışıyorlar ki, doğa küçülmesin, doğa tahribata uğramasın, doğa kendisinden bir şey­ ler kaybetmesin. Şimdi, talihsiz bir çağrışım oldu; Gökova'ya da işaret etmek istiyordum, vazgeçiyorum. Sayın milletvekilleri, şimdi ben bu fonksiyonlar içerisinde iki sınırlayıcı faktörün karşı karşıya eleşti­ risini yaptığım zaman, bir noktada bağlamak istiyo­ rum. Bugün arazi planlaması yapılmadan ve bölgeler­ de, havzalarda zonlaıma bölgeleri ayırmadan, sistem­ lere göre ekolojileri kurmadan tarımsal planlama ya­ pılmasına ve tarımın geliştirilmesine olanak yok. Ja­ ponya böyle başladı ve böyle bitirdi. Amerika yıllar yılı bu işi devam ettiriyor, son aşamasına getirdi; fa­ kat bizde hâlâ hepimizin yüreği yanarak yakındığımız bir konu güncelliğini muhafaza ediyor. Bu da sanayiin pervasızca teşvik belgeleri almak suretiyle birinci sı­ nıf topraklara yerleşmesi şeklinde oluyor. Oysaki ara­ zi planlamasını bütün ülke çapında tamamlamış plan ülkeler, artık nerede tarım yapılabilecek, nerede en­ düstri yapılabilecek, birbirleri arasındaki bağlantıyı ta­ mamen fiziksel planlama ile çözümlemiş oluyor. Şimdi bu çevre sorunlarının güncelliği, bizim üye olmaya çalıştığımız AET ülkelerinde karar haline gel­ di ve bütün ülkeler elele vermek suretiyle bu çevre sorunlarım ele aldılar. Çevre sorunlarını geniş anlam­ Ben sözlerimi burada bitirirken, sayın komisyona ve dolayısıyla sayın bakana, sunduğumuz önergele­ rin tamamen ekleme yapılmak suretiyle tasarıya ko­ nulabileceği kanısında olduğumuzu arz ederim. — 250 —