4 M A R T 1989 CfflC. i) U KULTUl Yazan ve oynayan Savaş Dinçel, sahneye koyan M acitK oper M eraklısına Sait Faik “Meraklısı İçin Bir Hikâye" adlı tek kişilik oyun, önümüzdeki günlerde Harbiye Şehir Tiyatrosu’nun Cep Tiyatrosu’nda sahnelenmeye başlayacak. Biraz Sait Faik’in öyküleri, biraz hakkında yazılanlar, biraz da kendisi. Koper, 8 yıl sonra ilk kez Şehir Tiyatroları’nda oyun sahneliyor. AN NA TURAY___________ Keresteci Faik’in oğlu, Abasızoğullarından Mehmet Sait Abasıyanık, yani Sait Faik... Lodosta denizi, sinağrit babayı ve dülger balığını, Hristo’nun sandalını, Tahir’in martısını, bar kızı Melahat’ı, yalnızlığının adasını anlatan Sait Faik... Hikâyesi, mart ayının ikinci haftasından başlayarak Harbiye Cep Tiyatrosu’nda anla­ tılacak. “Meraklısı için Bir Hikâ­ ye”, biraz Sait Faik’in hikâyeleri, biraz onun hakkında yazılanlar, biraz da Sait Faik’in kendisi. Ya­ zan ve Sait Faik’i canlandıran Sa­ vaş Dinçel, sahneye koyan ise Ma­ cit Koper. kıl, plastik şişeler gibi çeşitli mal­ zemeler var yanıtlarda. Macit Koper, Sait Faik’in gide­ rek daha çok kendi “adasında” yaşadığını, yaşamında, yazdıkla­ rında hep “yalnızlık” motifinin öne çıktığını vurguluyor ve bu motifin “tek kişilik oyun” biçi­ miyle çakıştığını, uyuştuğunu söz­ lerine ekliyor. Tek kişilik oyunun bir başka (adı olduğunu söylüyor Koper: “Başka bir cins ilişki var seyirciyle. Oyunda ille de Sait Fa­ ik’i anlatacağız demiyorum, ama onun aracılığıyla seyirciyle başka bir tür ilişki kurmaya çalışacağız. Daha çok meselemiz oyuncunun, yönetmenin, dekoratörün, ışıkçı­ nın sorunlarını oyun boyunca tar­ tışmak, oyun biçiminde tartışmak. Çok kişili oyunlarda ilişki, sahne­ deki kişilerle salondaki kişiler ara­ sında gelişir. Tek kişilik oyunda bunun boyutlarından birini kal­ dırmak söz konusu. Sahnede bir­ takım kişilerle ilişki yok. Oyuncu belirli birtakım ilişkileri^çelişkileri kullanmak için kendi kendini kullanmak durumunda. Çok ki­ şili oyunlarda oyuncu bir role gi­ rerken, kendisiyle rolü arasında­ ki ilişkileri ya da çelişkileri sahne­ de bir sürü kişilikle çarparak bu­ lur, aktarır. Oysa tek kişilik oyun­ da bütün bunları tek başına, bir sürü defa çarparak seyirciye ken­ disi iletmek durumundadır. Bu da oyunculuğun güzel yanlarından, yaşanması gereken deneyimlerin­ den biri.” Sait Faik denince benzer imge­ ler belirir pek çoğunun kafasında. Macit Koper’inkinde çok uzakla­ ra giden bir sandal imgesi var. Sonra martı, çok uzaklarda görü­ nen bir ada, Sait Faik’in de üstün­ de olmadığı, kendini gizlediği bir Kojıer, Dinçel ve rol a r k a d a » — Macit Koper’in (arkada) yönettiği “Merak­ Şehir Tiyatroları’ndaki görevin­ lısı için Bir Hikâye"de Savaş Dinçel (önde) tek kişilik bir oyun oynuyor, ama den 1980 yılında 1402 sayılı yasa ada imgesi... sahnede yalnız değil. Sahneyi paylaştığı rol arkadaşı, ikinci Dünya Savaşı’nSavaş Dinçel ise “Ben Sait Fa­ gereği uzaklaştırılan Macit Koper, ik’i hep pencereden görüyorum” dan kalma möbleli kocaman bir radyo. (Fotoğraf: Yıldız Üçok) tam 8 yıl sonra ilk kez bu kurum diyor. “Üçüncü kattayım. Pence­ kâye”, Sait Faik’in kendisini anlat­ onun dünyasının hangi imgelerle için oyun sahneliyor. Tiyatroya ara reden sokağa baktığımda elektrik tığı öteki hikâyeleri, dergilerde çı­ yer aldığını belirlemek amacıyla verdiği bu uzunca süreyi sinema­ direğinin altında ters bir ışıkta du­ kan makaleleri, mektupları, hak­ minik bir anket yapmış. Üç soru da değerlendiren, “Anayurt Otcran, yalnızca silüeti görünen bir kında yazılanlar derken “Merak­ sormuş Koper: “Sait Faik enstrü­ IT’ndeki Zebercet rolüyle büyük adam var. Ben baktığım zaman gi­ lısı İçin Bir Hikâye” oluşmuş. Sa­ man çalsaydı, hangi enstrüman başarı kazanan sanatçı, kendisini diyor. Aslında orada dururken be­ vaş Dinçel, Macit Koper’e telefon olurdu bu?”, “Hayvanlar âlemi her şeyden önce bir tiyatrocu ola­ nim olduğum yerde, içeride olmak açıp “Sait Faik'i sever misin?” diye içinde yer alsaydı, onu nasıl bir rak gördüğünü itiraf ediyor. “Ti­ istiyor, ama gelemiyor. Çok utan­ sorunca, Koper de kendini hikâ­ hayvan olarak düşünürdünüz?”, yatro defteri yeniden açıldığına gaç. Sait Faik hep dokunaklı bir yenin içinde buluvermiş. “Heykelini yapmak isteseydiniz göre bundan sonra sinemayla bir­ insanmış gibi geliyor bana.” Harbiye Şehir Tiyatrolarında­ hangi malzemeyle yapar, nereye likte nasıl yürütmeyi düşünüyor­ Savaş Dinçel, “Öyle Bir Hikâ­ ki Cep Tiyatrosu’nun sahnesinde koyardınız?” sunuz?” sofusunu ise şöyle yanıt­ yed en yola koyulmuş. Hani Sait prova yapıyor iki sanatçı. Savaş İlk sorunun yanıtı oldukça çe­ lıyor Macit Koper: “Tiyatroda da Faik’in, dostu Pakize’yi vuran Hi- Dinçel, tek kişilik bir oyun oynu­ şitlilik göstermiş. Ud, ney, flüt di­ sinemada da bugüne kadar hep dayet’i, alıp paltosunun cebine; di­ yor, ama sahnede tek başına de­ yenlerin biraz daha çoğunlukta ol­ içinde olunmaması gereken şeylekişlerinden yağmur girmiş, sabah ğil. Cep Tiyatrosu’nun küçücük masına karşın Savaş Dinçel yine rin içinde olmamaya çalıştım. Sa­ yediği simitin susamları kokan ce­ sahnesini paylaştığı rol arkadaşı, de “Sait Faik deyince benim ku­ nıyorum bu, benim yaşamımda bine sakladığı, Fatih Parkı’nda ya­ 2. Dünya Savaşı’ndan kalma, lağıma laterna sesi geliyor” diyor. daha önce de yaptığımı düşündü­ tan adamla, “böcül böcül” bakan möbleli, kocaman bir radyo. Mar­ “Hangi hayvan?” sorusunun ya­ ğüm şeyi daha yoğun bir biçimde sokak köpeğiyle, Yahudi karısının tının, denizin, uzaktan geçen ta­ nıtında herkes birleşmiş: Martı ve yapmamı sağlayacak: ‘Seçim.’ Ti- ( arabacı zamparasıyla konuştuğu kanın sesi, tüm efektler bu radyo­ balık. Heykelinin bir adaya, onun yatroda da sinemada da ayrı ayrı o hikâyeden. Sonra öteki hikâye­ nun içinde geliyor. Radyo, Sait Fa­ yaşadığı Bıırgaz Adası’na dikilme­ içinde olmam gerekenle, olma­ leri yeniden okumaya başlamış. ik’in dışındaki dünya gibi biraz. si konusunda da hemen herkesin mam gereken işlerde daha rahat, Sait Faik’in yalnızca martılardan, Macit Koper, oyunu sahneye düşüncesi ortak, ama kullanılacak daha kesin, daha kendi dünya gö­ balıklardan ibaret olmadığını, de­ koymadan önce çevresindeki in­ malzemede değişik görüşler ileri rüşüme yakın seçimler yapabili­ rinliğini keşfetmiş. “Öyle Bir Hi­ sanların belleğinde Sait Faik’in ve sürülmüş. Taş, ahşap, kum ve ça­ rim.” Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi