Sakarya University From the SelectedWorks of Ali Balci 2011 Türkiye-İngiltere İlişkileri 2010 Ali Balci, Sakarya University Available at: https://works.bepress.com/alibalci/19/ TÜRKİYE-İNGİLTERE İLİŞKİLERİ 2010 Ali Balcı* * Yrd. Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Giriş 2009 yılında olduğu gibi Türkiye-İngiltere ilişkileri 2010 yılında da büyük ölçüde Avrupa Birliği (AB), Ortadoğu ve Kıbrıs gibi konular etrafında şekillenmiştir. İkili ilişkiler kapsamında 2010 yılının en önemli gelişmesi ise 2007’de iki ülke arasında imzalanan Stratejik Ortaklık Anlaşması’nın güncellenmesidir. İngiltere’de 6 Mayıs’ta yapılan seçimler 13 yıllık İşçi Partisi iktidarını sona erdirse de, seçim sonuçları Türkiye-İngiltere ilişkilerinde fazla belirleyici olmamıştır. Gerek Londra gerekse Ankara ilişkilere kaldığı yerden devam etmişler, hatta yeni Londra hükümeti İşçi Partisi iktidarını Türkiye ile ilişkileri yavaşlattığı gerekçesiyle eleştirmiştir. İki ülkenin 2010 yılındaki dış ticaret hacmi ise büyük ölçüde ekonomik krizin etkilerinin azalması nedeniyle önemli bir artış göstermiştir. Bu gelişmelere karşın bir önceki yıldan farklı olarak özellikle İngiltere cephesinde Türkiye’nin temel tartışma konuları olan Kürt meselesi, sivil asker ilişkileri, demokratikleşme gibi konularda üst düzey politikacılardan önemli bir açıklama gelmemiştir. Karşılıklı Ziyaretler 2010 yılının iki ülke yetkililerinin karşılıklı ziyaretleri bakımından bir önceki yılla karşılaştırıldığında verimli bir yıl olduğu söylenebilir. Fakat karşılıklı ziyaretlere yakından bakıldığında Türk tarafının daha fazla ziyaret gerçekleştirdiği görülmektedir. Dışişle- 353 TÜRK DIŞ POLİTİKASI YILLIĞI 2010 ri Bakanı Ahmet Davutoğlu 11–12 ve 15–16 Mart 2010 tarihlerinde İngiltere’ye resmi ziyarette bulunurken, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış da 7–9 Şubat 2010 tarihlerinde Lordlar Kamarası’nın düzenlediği “Türkiye’nin Yükselen Network Dünyasındaki Rolü” başlıklı seminere katılmak üzere İngiltere’ye gitmiştir. 15 Mart’ta ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan İngiltere Başbakan’ı Gordon Brown’un davetlisi olarak Türkiye-İngiltere İş Forumu’na katılmak ve temaslarda bulunmak üzere Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile birlikte Londra ziyaretinde bulunmuştur. Yine Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Nisan ayının sonunda Oxford ve Sabancı üniversitelerinin ortak düzenlediği bir konferansta konuşma yapmak vesilesiyle İngiltere’ye ziyaret gerçekleştirmiştir. Davutoğlu ayrıca 7–8 Temmuz 2010 tarihlerinde İngiltere’ye giderek İngiltere Başbakan Yardımcısı Nick Clegg ve Dışişleri Bakanı William Hague ile görüşmüştür. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 2010 yılı ‘Chatham House Ödülü’nü Kraliçe II. Elizabeth’ten almak üzere 6–9 Kasım 2010 tarihlerinde İngiltere’yi ziyaret etmiştir. Ayrıca Devlet Bakanı Zafer Çağlayan 15–18 Mart tarihlerinde Türkiye-İngiltere Ekonomik ve Ticaret Ortaklık Komitesi ikinci toplantısına katılmak üzere İngiltere’ye gitmiştir. Son olarak, 27 Ekim’de Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf En Başarılı Türkler Ödül Törenine katılmak üzere, 1 Kasım’da da Devlet Bakanı Faruk Nafiz Özak Küresel Spor Endüstrisi Kongresine katılmak amacıyla Londra’ya gitmişlerdir. İngiltere’den üst düzey ziyaretlerin nispeten sakin olduğu 2010 yılı içinde ilk ziyareti Dışişleri Bakanı David Miliband İstanbul’daki Afganistan toplantısına katılarak gerçekleştirmiştir. Seçimlerin ardından İngiltere Başbakanı David Cameron ve Dışişleri Bakanı William Hague 26–27 Temmuz 2010 tarihlerinde Türkiye’yi ziyaret etmiştir. 23 Ekim 2010’da İngiltere’nin AB’den Sorumlu Bakanı David Lidington da İstanbul’a bir ziyaret gerçekleştirmiştir.1 İngiltere Seçimleri ve Türkiye 2010 yılı için İngiltere’nin en önemli gelişmesi 6 Mayıs’ta yapılan genel seçimlerin ardından 13 yıllık İşçi Partisi iktidarının sona 354 TÜRKİYE-İNGİLTERE İLİŞKİLERİ 2010 ermesi ve Muhafazakâr Parti’nin iktidara gelmesi olmuştur. Gordon Brown ve öncesindeki İşçi Partisi hükümetlerinin Ankara’nın Avrupa Birliği’ne girişine büyük destek verdiği göz önüne alınırsa söz konusu iktidar değişikliğinin İngiltere-Türkiye ilişkilerini nasıl etkileyeceği önemli görülmüştür. Fakat iktidar şansını bulunan üç büyük partinin de (İşçi Partisi, Muhafazakâr Parti ve Liberal Parti) Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girişine büyük destek vermesi nedeniyle henüz iktidara kimin geleceğinin belli olmadığı tarihlerde dahi seçimler Türk medyası tarafından “kazanan Türkiye olacak” şeklinde yorumlanmıştır.2 Seçimlerin ardından hükümet kurma tartışmalarının yapıldığı dönemde Muhafazakâr Parti’nin gölge dışişleri bakanı olan William Hague, 10 Mart’ta Avrupa Birliği’nin ortak pazar ve genişleme politikaları üzerine yaptığı açıklamada Türkiye’nin AB üyeliğini etkin bir şekilde destekleyeceklerini belirtmiştir.3 Hague ayrıca, 30 Ekim 2008’de katıldığı İngiltere’deki “Türkiye’nin Muhafazakâr Dostları” (Conservative Friends of Turkey) grubunun düzenlediği toplantıda “Türkiye’nin AB üyeliğini kuvvetle destekliyoruz” ifadelerini kullanmıştır.4 Hague’a göre, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği birliğin “dar coğrafi ve dini sınırlar üzerine değil, ortak değerler üzerine inşa edildiğinin” en önemli kanıtı olacaktır ve uluslararası alanda etkin bir muhatap olan bir ülkeyi dışlamak da doğru değildir. 5 Kasım 2008’de yayımlanan “Turkey in Europe: The Economic Case for Turkish Membership of the European Union” (Avrupa’daki Türkiye: Türkiye’nin Avrupa Birliği Üyeliği’nin Ekonomik Durumu) başlıklı rapora yazdığı önsözde Hague, Muhafazakâr Parti’nin Türkiye ile ilişkilere bakışını özetlemiştir.5 Yazısında AB’ye ilişkin yukarıdaki açıklamaları temelinde bir analiz sunan Hague, AB üyeliği sürecinin Annan Planı’nda olduğu gibi Kıbrıs sorununun çözümü noktasında kolaylaştırıcı bir unsur olacağını ve yine bu sürecin TürkErmeni ilişkilerini de “normalleştirebileceğini” belirtmiştir. Enerji güvenliği konusunda da Türkiye’nin önemine değinen Hague, AB’ye üye devletlere güvenli enerji sağlanması noktasında Türkiye’nin “kritik” bir noktada olduğunun altını çizmiştir. Muhafazakâr Parti kadrosunun Türkiye ile ilişkilere atfettiği bu önem seçimden sonraki açıklamalara da yansımış ve çeşitli vesi- 355 TÜRK DIŞ POLİTİKASI YILLIĞI 2010 lelerle tekrarlanmıştır. William Hague Dışişleri Bakanı olduktan sonra 1 Temmuz’da yaptığı İngiltere’nin yeni dönemde izleyeceği dış politikaya ilişkin kapsamlı konuşmasında Türkiye’nin AB üyeliğini desteklediklerini açık bir şekilde belirtmiştir.6 Bu konuşmayı yorumlayan İngiltere’nin eski Ankara Büyükelçisi Sir David Logan “bir önceki Başbakan Gordon Brown zamanında ikili ilişkilerde bir yavaşlama olduğu” görüşünü dile getirmiş ve “yeni İngiliz hükümetinin Türkiye ile ilişkilere öncelik verdiğinin açık olduğunu ve bunun yeni İngiliz dış politikasının bir parçası olarak görülmesi gerektiğini” belirtmiştir.7 Türkiye’nin İngiltere’deki iktidar değişimine nasıl baktığını en iyi özetleyen açıklama ise David Cameron’un Temmuz ayında gerçekleştirdiği Türkiye ziyareti sırasında Erdoğan’ın yaptığı değerlendirme olmuştur. “İngiltere’deki siyasi partiler içerisinde Türkiye’nin AB sürecine muhalefet eden hiçbir parti yoktur” ifadelerini kullanan Erdoğan, “bundan önce, şu 7,5 yıllık iktidarımız döneminde de biz farklı iktidarları da gördük, hakikaten bu desteği hep yaşadık” demiştir.8 Buradan hareketle Ankara’nın yeni hükümete karşı tavrının öncekilerden çok farklı olmadığı ve yeni hükümetin de başta Avrupa Birliği olmak üzere birçok dış politika konusunda Avrupa’daki en önemli destekçisi olduğuna inandığı söylenebilir. İkili İlişkiler: “Stratejik Ortaklık” İkili ilişkiler bağlamında 2010 yılının en önemli gelişmesi yeni kurulan İngiliz hükümeti ile 2007 yılında iki ülke arasında imzalanan Stratejik Ortaklık Anlaşması’nın devamı ve güncellenmesi yönünde bir karara varılması olmuştur. Ahmet Davutoğlu’nun Temmuz ayındaki ziyareti esnasında gündeme gelen Stratejik Oraklık Anlaşması, PKK ve El Kaide’ye karşı işbirliği, Kuzey Irak ve terör sorunu, bölgesel istikrarın geliştirilmesi ile savunma, Türkiye’nin AB Üyeliği’ne destek, Kıbrıs Türklerine uygulanan izolasyonların sona erdirilmesi ve enerji piyasası gibi konuları kapsamaktadır. Anlaşmanın önemli bir boyutu da Türkiye ve İngiltere’nin belgede belirtilen yüksek stratejik önceliğe sahip konularda çalışmalarda bulunmak amacıyla 6 aylık dönemlerle istişareler yapmasını öngörmesidir.9 356 TÜRKİYE-İNGİLTERE İLİŞKİLERİ 2010 İngiltere’de yeni hükümetin kurulmasından kısa bir süre sonra Londra’ya bir ziyaret gerçekleştiren Davutoğlu söz konusu Stratejik Ortaklık Anlaşması’nın yenilenmesini önermiştir. Yapılan görüşmelerin ardından yapılan basın toplantısında İngiliz Dışişleri Bakanı William Hague, “İngiltere ve Türkiye arasındaki işbirliği ve diyalogun geliştirilmesi için büyük bir fırsat olduğunu” belirterek iki ülkenin dış politika, güvenlik, savunma ve ticaret alanlarında “yakın gelecekte yeni bir stratejik ortaklık” anlaşmasını sonuçlandırma noktasında hemfikir olduklarını ifade etmiştir.10 Davutoğlu da görüşmenin ardından yaptığı açıklamada “iki ülke arasında 2007’de imzalanan stratejik işbirliği ortaklık belgesinin güncelleneceğini” ve söz konusu ortaklık belgesinde “terörle mücadele konusundaki işbirliğinin de önemli olacağını” dile getirmiştir. İki dışişleri bakanının görüşmesi Temmuz ayının sonunda İngiltere Başbakanı’nın Türkiye ziyaretinde “stratejik ortaklık” anlaşmasının yenilenmesi noktasında ilk somut adım olması açısından önemlidir. 27 Temmuz’da anlaşmanın imzalanmasının ardından Erdoğan ve Cameron’un ilişkilerin bulunduğu seviyeyi “altın çağ” olarak nitelendirmesi, stratejik ortaklıktan iki ülkenin ne anladıklarını yansıtması açısından önemlidir.11 Her iki liderin de bu nitelendirmeyi yapmasının nedeni bir hayli kapsamlı bir işbirliğini öngören Stratejik Ortaklık Anlaşmasına daha yakından bakıldığında anlaşılabilir. İkili ilişkilerin daha da geliştirilmesini ve bu kapsamda gelecekte karşılıklı ziyaretlerin artırılmasını öngören anlaşma özellikle karşılıklı ticaret ve yatırım konularında hızlandırıcı adımların atılmasını taahhüt etmektedir.12 Dış ilişkiler konusunda ise anlaşma İngiltere’nin Türkiye’yi Avrupa Birliği (AB) sürecinde destekleyeceğini, bölgesel istikrar ve barış bağlamında Londra ve Ankara’nın etkin bir şekilde çalışmalarını öngörmektedir. Anlaşma Kıbrıs konusunda her iki ülkenin “politik eşitlik temelinde iki bölgeli ve iki toplumlu bir federasyondan” yana olduklarını ve bu doğrultuda çalışacaklarını belirtmektedir. Global güvenlik kapsamında uyuşturucu ticareti başta olmak üzere organize suç ve terörizmin tüm türlerine karşı ortak mücadeleyi öngören anlaşma yine bu kapsamda PKK da dâhil olmak üzere uluslararası terörizm 357 TÜRK DIŞ POLİTİKASI YILLIĞI 2010 tehdidini sona erdirmek için her türlü çabanın gösterileceğini de taahhüt etmektedir. Enerji konusunda da Türkiye üzerinden Avrupa’ya doğru gelecek “Güney enerji koridorunun” destekleneceği belirtilmiştir. Anlaşma ayrıca savunma sanayinde ortak çalışmaların yapılması, illegal göçün önlenmesi, yüksek eğitim konusunda kapsamlı işbirliğine gidilmesi ve kültürler arası diyalogun geliştirilmesi gibi konularda da iki ülkenin taahhütlerini kayıt altına almıştır. İkili ilişkiler bağlamında bir başka önemli gelişme ise Eylül 2009’da İngiltere’nin getirdiği “Ankara Anlaşması vize kategorisinde sınırlamanın” kısa süre sonra kaldırılması kararı olmuştur. Eylül 2009’dan önce İngiltere’ye öğrenci vizesiyle gelen bir Türk vatandaşı Ankara Anlaşmasından yararlanarak vize alabilirken, bu sınırlamanın ardından Ankara Anlaşmasından yararlanılamaması nedeniyle vize konusunda ciddi problemlerle karşılaşmaktaydı. 2010 Mart’ında İngiltere İçişleri Bakanlığı Türkiye’nin Londra Başkonsolosluğu’na bir yazı göndererek sınırlama kararını Nisan ayı itibariyle kaldıracağını açıklamıştır.13 Fakat bu geri adıma rağmen, Şubat ayında İngiltere İçişleri Bakanı Alan Johnson’un ülkeye öğrenci olarak gelecek kişiler için vize uygulamalarını zorlaştıracakları ve bu yönde önlemler alacakları yönündeki açıklamaları Türkiye vatandaşları için İngiltere vizesi almanın eskisi kadar kolay olmayacağının bir işaretidir. Nitekim bu düzenlemelerin uygulanması halinde yılsonunda yapılan tahminlere göre, İngiltere’ye gidecek Türk öğrenci sayısında yarıya yakın bir düşüş olacağı tahminleri yapılmaya başlanmıştır.14 Türkiye’nin AB Üyeliği ve İngiltere Türkiye’nin AB üyeliğini en çok destekleyen Avrupa ülkelerinin başında İngiltere gelmektedir. Hatta daha da önemlisi İngiltere’deki bütün büyük siyasal partiler AB üyesi bir Türkiye fikrine sıcak bakmaktadırlar. İşçi Partisi döneminde Türkiye’nin AB üyeliği enerji güvenliği, birliğin belli bir din ya da ideoloji değil ortak değerler üzerine inşa edildiği fikri, Batı ve İslam dünyası arasında bir köprü kurulması, artan ekonomik önem, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve dinamik bir nüfus gibi parametreler düzleminde savunulmaktaydı.15 Muhafazakâr Parti de desteğini benzer ilkeler üzerine temellendir- 358 TÜRKİYE-İNGİLTERE İLİŞKİLERİ 2010 mektedir. Dolayısıyla Mayıs ayında yapılan seçimlerle İşçi Partisi’nin yerini Muhafazakâr Parti’ye bırakması Türkiye’nin AB üyeliğinin desteklemesi noktasında ilkesel bir değişikliğe neden olmamıştır. Muhafazakâr Parti’den Türkiye’nin AB üyeliğinin desteklenmesi bağlamında gelen en kapsamlı açıklama Başbakan Cameron’un 27 Temmuz’da Ankara ziyareti esnasında TOBB binasında yaptığı konuşma olmuştur: “Bir NATO müttefiki olarak Türkiye’nin Avrupa’yı savunmak için yaptıklarını ve bugün Avrupalı müttefiklerimizin yanında Afganistan’da yaptıklarını düşündüğümde AB üyeliğine yönelik ilerlemenizin bugün olduğu şekliyle hüsrana uğratılabiliyor olması beni kızdırıyor. Bu konudaki görüşlerim nettir: Türkiye kamp alanını korusun ama çadıra alınmasın demenin yanlış olduğuna inanıyorum. AB üyeliğiniz ve Avrupa diplomasisinin en üst kademelerinde daha fazla nüfuz sahibi olmanız konusunda muhtemelen en güçlü destekçiniz olarak kalacağım. Bu, gerçekten son derece güçlü ve hırslı olduğum bir konu. Ankara’dan Brüksel’e uzanan yolu birlikte açalım istiyorum. Türkiye’nin AB’ye üyeliğini savunmak için ve ticaretimiz ve güvenliğimizde yapabileceğimize inandığım devasa atılım imkânlarını yakalayabilmek için doğrudan meydan okumamız gereken üç grup var: İlk olarak, korumacılar. Türkiye gibi bir ülkenin yükselişini, refahımızı daha da arttırma fırsatı olarak değil de karşısında kendimizi savunmamız gereken ekonomik bir tehdit olarak görüyorlar. İkincisi, kutuplaşmacı olanlar. Dünya tarihini bir medeniyetler çatışması prizmasından okuyorlar. Türkiye’nin, Doğu ve Batı arasında bir seçim yapmak zorunda olduğunu ve her ikisini de seçmek gibi bir imkânın olmadığını düşünüyorlar. Üçüncü olarak, ön yargılılar yani bilinçli olarak İslam’ı yanlış anlayanlar var. Gerçek İslam ile aşırılıkçıların çarpıtılmış yorumu arasında hiçbir fark görmüyorlar. Sorunun İslam’ın kendisi olduğunu ve İslam’ın değerlerinin asla diğer dinlerin, toplulukların ya da kültürlerin değerleriyle uyumlu olamayacağını düşünüyorlar. Tüm bu iddialar tamamen yanlıştır ve İngiltere’nin yeni Hükümeti olarak, bu savları çürütecek uluslararası çabaların ön cephesi olmamızı istiyorum.”16 Konuşmasının devamında Almanya ve Fransa başta olmak üzere Türkiye’nin AB üyeliğinin sürüncemede kalmasına neden olan ülkelere güçlü eleştiriler yönelten Cameron, daha önce uzun süre İngiltere’yi dışlayan zihniyet ile bugün Türkiye’yi dışlayan zihniyetin 359 TÜRK DIŞ POLİTİKASI YILLIĞI 2010 aynı olduğuna vurgu yapmıştır. Cameron’un neden Türkiye’nin AB üyeliğine bu kadar güçlü destek verdiği sorusunu soran İngiltere’nin saygın gazetelerinden The Guardian, bunun en önemli nedeni olarak “ABD ve AB’nin bölgedeki birçok kilit önemdeki politikasının başarı kaydedemediği veya çıkmaza girdiği” bir ortamda Ankara’nın hayati bir öneme yükselmesini göstermiştir.17 Türkiye’nin hızlı büyüyen bir ekonomi ve genç işgücüne sahip olmasının da bu destekte etkisi olduğunu belirten gazete, asıl nedenin Türkiye olmaksızın bölgede etkin bir politika izlemenin güçlüğünü İngiliz politikacıların fark etmesi olduğuna işaret etmiştir. Londra cephesinden Ankara’nın AB üyeliğine yönelik gelen bu güçlü destek genelde bütün İngiltere’nin özelde ise Muhafazakâr Parti’nin bir bütün olarak bu süreci desteklediğini göstermez. Örneğin İngiltere’deki Daily Mirror gazetesinin 4 Temmuz’daki “Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılmasına karşı isyan” başlıklı özel haberine göre, Dışişleri Bakanı William Hague’un, “Büyüyen en büyük Avrupa ekonomisi olan Türkiye’nin AB üyeliği için özel çaba sarf etmeye başlayacağız” açıklaması partisinde tepki çekmiştir. Muhafazakârları Avrupa Parlamentosu’nda temsil eden milletvekili Roger Helmer, “İngiliz seçmenler Türkiye’nin üyeliğini desteklemiyor. Hiçbir AB ülkesinden de Türkiye’ye destek yok” ifadelerini kullanmıştır.18 Helmer’in itirazına rağmen kamuoyu yoklamalarına bakıldığında İngiltere’de Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyenlerin oranının Almanya ve Fransa ile karşılaştırıldığında yüksek olduğu görülebilir. 2009 yılı boyunca 5000’in üzerinde kişi ile yapılan Kasım 2009’da kamuoyuna duyurulan bir araştırmaya göre, İngilizlerin yüzde 51’i Türkiye’nin üyeliğini desteklerken yüzde 37’si buna karşı çıkmaktadır.19 Aynı araştırmada çıkan sonuçlarda Fransa’da karşı çıkanların yüzde 62, destekleyenlerin ise yüzde 34, Almanya’da karşı çıkanların yüzde 58 ve destekleyenlerin yüzde 39,5 olduğu göz önüne alınırsa İngiltere’deki bu oranların önemi daha da iyi anlaşılır. Üstelik İngiltere için söz konusu olan bu rakamların daha önce yapılan benzer konudaki kamuoyu yoklamalarında elde edilen rakamlarla karşılaştırıldığında yükseldiği de söylenebilir.20 360 TÜRKİYE-İNGİLTERE İLİŞKİLERİ 2010 2010 yılı boyunca İngiltere’nin Türkiye’nin AB üyeliğine yönelik açık desteğini gösteren bir başka gelişme ise Hükümetin Avrupa Birliği İlişkilerinden Sorumlu Bakanı David Lidington’un 13 Kasım’da Financial Times gazetesine yazdığı “İngiltere hala Türkiye’nin AB üyeliğinin amigosu” başlıklı bir mektup olmuştur.21 Lidington bu açık desteği “koalisyon hükümetinin göreve gelmesiyle birlikte, tavrımız daha net olamazdı: Türkiye’nin AB üyeliğinin en güçlü destekçisiyiz ve Türkiye’nin AB üyeliğinin öncü destekçisi olmaktan gurur duyuyoruz” ifadeleriyle ortaya koymuştur. Lidington’a göre, iki ülke arasında imzalanan stratejik ortaklık anlaşmasının temelini de Türkiye’nin AB üyeliğini desteklemek oluşturmaktadır. Türkiye de İngiltere’nin bu açık desteğinden duyduğu memnuniyeti çeşitli vesilelerle dile getirmiştir. Örneğin Başbakan Erdoğan, Başbakan Cameron’un Türkiye ziyareti sırasında yaptığı ortak basın toplantısında Londra’nın desteğine değinerek, “AB sürecinde İngiltere’nin bize olan desteği, başından itibaren kararlı duruşları hakikaten şükran gerektirir, her türlü takdirin üstündedir” ifadelerini kullanmıştır.22 Yine Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış İngiltere’nin “Türkiye’nin AB müzakere sürecinde yaşadığı iniş ve çıkışları en yakından anlayan ve hisseden ülkelerden biri” olduğunu belirtmiştir. Bağış ayrıca daha önceden AB’ye girme noktasında yaşadığı sıkıntıları aşan İngiltere’nin “bu süreçteki kararlılığıyla [Türkiye’ye] ilham verdiğine” işaret etmiştir.23 Orams Davası Türkiye-İngiltere ilişkileri bağlamında Kıbrıs konusunda 2009 yılından yeni yıla sarkan en önemli gelişmelerden biri Orams Davası olmuştur. Dava Güney Kıbrıs Rum Yönetimi mahkemelerinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki (KKTC) taşınmaz mülklere ilişkin aldığı bir karara ilişkindir ve 2009 yılında aldığı bir kararla Avrupa Adalet Divanı, Rum Kesimi’ndeki kararların diğer AB ülkelerinde de uygulanması tavsiyesinde bulunmuştur.24 KKTC’de, 1974 öncesinde Rum malı olan Lapta’daki arsa üzerine villa inşa eden İngiliz David-Linda Oram çiftiyle ilgili alınan bu kararda, arsanın eski mülk sahibi Meletis Apostolides’i haklı bulmuştu ve bunun KKTC’de 361 TÜRK DIŞ POLİTİKASI YILLIĞI 2010 emlak sahibi olan çok sayıda yabancı için emsal olabileceği ihtimali Türk tarafını rahatsız etmişti. İngiltere İstinaf Mahkemesi 19 Ocak 2010’da Avrupa Adalet Divanı’ndan aldığı görüşün paralelinde bir karara vararak Kıbrıs Rum Yönetimi mahkemelerince alınan kararın İngiltere’de uygulanabileceğini bildirmiştir. İngiliz mahkemesinin bu kararı Türkiye’de hoş karşılanmamış ve ağır şekilde eleştirilmiştir. Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada karara ilişkin, “maalesef, İngiliz İstinaf Mahkemesinin bu olumsuz unsurları teyit eden son kararı birçok açıdan düşündürücüdür” ifadelerini kullanmıştır.25 Kararın ardından Başbakan Erdoğan da İngiltere Başbakanı Gordon Brown ile yaptığı telefon görüşmesinde “Orams Davası”nın müzakereleri “akamete” uğratmak için kullanılmaya çalışıldığına işaret etmiştir.26 Brown ise Türkiye’nin tepkisini anlayışla karşıladığını belirtse de, mahkeme kararına müdahil olmasının mümkün olmadığını söylemiştir. Fakat bu tartışmalardan kısa bir süre sonra Kıbrıs Rum tarafında yayımlanan Cyprus Mail gazetesinde çıkan bir yazı emsal olma meselesinin sanıldığının aksine sadece Türk tarafını değil aynı zamanda Rum tarafını da tedirgin ettiğini göstermiştir. “Apostolides’in büyük kazancı büyük bir kaybımız olabilir” başlıklı yazıda 100 bin civarında Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşının büyük çoğunluğunun İngiltere’de yaşadığına ve bunların adaya geri dönme kararı almaları durumunda Rum kesiminde kalan mülkleri için dava açabileceklerine işaret edilmiştir.27 Gazete somut bir örnek de vererek Larnaka Havaalanı’nın büyük bir kısmının bir Türk’e ait olduğunu, bu kişinin dava açması ve Orams davasının da emsal olması halinde buranın yıkılıp yıkılmayacağı sorusunu sormuştur. Türkiye’nin Ortadoğu Politikası ve İngiltere Türk dış politikası bağlamında 2010 yılının en çok tartışılan konularından biri Mavi Marmara olayı olmuş ve İngiltere söz konusu meselede Türkiye’yi en fazla destekleyen Batılı ülkelerin başında gelmiştir. Saldırının ikinci gününde açıklama yapan İngiltere Başbakanı David Cameron, saldırının “kesinlikle kabul edilemez” olduğu- 362 TÜRKİYE-İNGİLTERE İLİŞKİLERİ 2010 nu belirtirken,28 Dışişleri Bakanı William Hague da 7 Temmuz’daki açıklamasında Türkiye’nin de temel tezi olan olaylara ilişkin “uluslararası bir soruşturmanın” açılması gerektiğini ifade etmiştir.29 Yine Cameron 26-27 Temmuz 2010 tarihlerinde gerçekleştirdiği Türkiye ziyareti esnasında Mavi Marmara olayına ilişkin soruşturma kapsamında İsrail “Başbakanı [Benjamin] Netenyahu’dan hızlı, şeffaf ve dikkatli olacak bir İsrail soruşturması beklediklerini” belirtmiştir.30 Cameron’un Ankara’da TOBB binasında yaptığı konuşmada konuya ilişkin kullandığı ifadeleri ayrıntılı olarak alıntılamakta fayda var: “Gerek İsrail ile gerekse Arap Dünyasıyla Türkiye’nin bölgedeki ilişkileri paha biçilmez bir değere sahiptir. İsrail ve Arap dünyası arasında bir anlayış geliştirilmesi konusunda Türkiye gibi bir potansiyele sahip başka ülke yoktur. Gazze’nin Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerinde gerçek gerginliklere yol açtığının farkındayım. Fakat Türkiye İsrail’in dostudur ve Türkiye ile İsrail’den bu dostluktan vazgeçmemelerini rica ediyorum… İsrail’in Gazze’ye giden yardım filosuna saldırısı, kesinlikle kabul edilebilir değildi. Başbakan Netanyahu’ya, İsrail’den çabuk sonuçlanacak, şeffaf ve çok sıkı bir inceleme yapmasını beklediğimizi ifade ettim. Ayrıca açık olmam gerekir ki, Gazze’deki durum değişmek zorundadır. İnsani yardımların ve insanların her iki yönde akışı sağlanmalıdır. Gazze’nin bir esir kampı gibi tutulmasına izin verilemez ve verilmemelidir. [Filistin ve İsrail] tarafların bir araya gelmesi konusunda gereken baskının kurulmasına yardımcı olabilecek ve adil ve uygulanabilir bir çözüme giden yolu işaret edebilecek olan taraf, Türkiye olacaktır.”31 Fakat Cameron’un bu demeci Türk tarafında memnuniyetle karşılansa da, İsrail medyası başta olmak üzere ABD basınında ciddi eleştirilere neden olmuştur. Bu konuda örneğin Barry Rubin kaleme aldığı bir yazısında “Cameron’un Türkiye’deki 27 Temmuz konuşması… Batılı diplomasinin bir çöküş örneği, uluslararası ilişkilerin nasıl yürütülmeyeceğine ilişkin bir ders metni örneği olarak” hatırlanacaktır ifadelerini kullanmıştır.32 Hatta Rubin ilk bakışta bu konuşmanın “Dışişleri Ofisi tarafından Cameron’u aptal göstermek amacıyla yazılmış” olabileceğini düşündüğünü dile getirmiştir. Elbette Rubin’i Cameron’un konuşmasında en çok rahatsız eden husus yukarıda alıntılanan ifadeler olmuş ve bunları “delice davranışın diplomatik 363 TÜRK DIŞ POLİTİKASI YILLIĞI 2010 karşılığı” (diplomatic equivalent of insane behavior) olarak tanımlamıştır. Söz konusu konuşmada İsrail tarafını ve ABD’deki muhafazakâr kesimi rahatsız eden bir başka açıklama ise İran konusunda olmuştur. Cameron’un Türkiye’nin İran ile uranyum zenginleştirmesi hakkında Brezilya ile birlikte yürüttüğü görüşmelere tam destek vermesi, hatta Türkiye’yi İran problemini çözmede en önemli ülke olarak tanımlaması dikkat çekicidir. Cameron yine TOBB binasında yaptığı konuşmasında bu konuya ilişkin olarak “İran’ın bomba üretmesini durdurmamızda bize yardımcı olabilecek ülke Türkiye olacaktır… Uluslararası topluluk ile birlikte hareket etmek konusunda ne denli ciddi olduğumuzu İran’a gösterebilmek için Türkiye’nin yardımına ihtiyacımız var. Türkiye, Brezilya ve İran Dışişleri Bakanları arasında İstanbul’da yapılan toplantının İran’ı doğru yöne yönelteceğini umuyoruz” ifadelerini kullanmıştır.33 Fakat Cameron’un Türkiye, İran ve Brezilya arasında yapılan bu görüşmelere yönelik açık desteğine rağmen, bu konuşma dışında İngiliz hükümetinden gelen diğer açıklamalara bakıldığında Londra’nın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi nezdinde yürütülen çabalara daha yakın olduğu görülebilir. 2010 yılında bu konuda ilk net tavır İşçi Partisi hükümetinin Dışişleri Bakanı David Miliband’dan gelmiştir. Miliband konuya ilişkin kaleme aldığı bir yazısında “Güvenlik Konseyi’nde sadece İngiltere ve Çin gibi ülkelerin değil Brezilya ve Türkiye gibi kalıcı olmayan üyelerin de ciddi sorumluluk almaları gerektiğini” belirtmiştir.34 İngiltere’nin Türkiye’yi de Güvenlik Konseyi zeminine çekme çabasının Ahmet Davutoğlu tarafından dile getirilen kaygı göz önüne alınırsa Ankara açısından tek başına ikna edici olmadığı söylenebilir. Davutoğlu Nisan ayında yaptığı bir açıklamada “Biz de BM Güvenlik Konseyi üyesiyiz, ancak şimdiye kadar bize paketin içeriğiyle ilgili bir bilgilendirme yapılmadı” ifadelerini kullanmış ve Türkiye’nin neden Güvenlik Konseyi’nde “ciddi sorumluluk” alamadığını da açıklamıştır. Türkiye’nin Brezilya ile birlikte Güvenlik Konseyi zemini dışında bir inisiyatif alarak İran’la uranyum takasına ilişkin anlaşma imzalaması İngiltere’nin Türkiye’yi Güvenlik Konseyi’ne çekme çabasının 364 TÜRKİYE-İNGİLTERE İLİŞKİLERİ 2010 etkili olmadığını göstermiştir. Dolayısıyla anlaşmanın ardından İngiltere cephesinden gelen açıklama bu anlaşmanın yeterli olmadığı ve Güvenlik Konseyi zeminin hala geçerliliğini koruduğu yönünde olmuştur. İngiltere Dışişleri Bakan Yardımcısı Alistair Burt Anlaşmaya ilişkin yaptığı açıklamada “İran’ın, nükleer programıyla ilgili görüşmeleri… endişe yaratmaya devam ediyor. Bu nedenle BM Güvenlik Konseyinde yaptırımlar üzerine çalışıyoruz. İran somut adımlar atarak yükümlülüklerini karşılamadıkça bu çalışma devam edecektir” ifadelerini kullanmıştır.35 Dışişleri Bakanı William Hague ise anlaşmaya ilişkin daha net bir tutum takınarak bu anlaşmanın “bir oyalama taktiği olduğunu” ve “BM Güvenlik Konseyi nezdinde yaptırım kararları üzerinde çalışmaya” devam edeceklerini söylemiştir.36 Türkiye-İngiltere ilişkileri bağlamında 2010 yılında gündeme gelen bir başka konu ise Afganistan meselesi olmuştur. Bu yıl da daha önceki yıllarda olduğu gibi Londra, Ankara’nın Afganistan’da daha fazla rol almasını desteklemiş ve Türkiye’nin buranın istikrarı için hayati önemini vurgulamaya devam etmiştir. İstanbul’da Ocak ayının son haftasında yapılan Türkiye-Afganistan-Pakistan Üçlü Zirve Toplantısı vesilesiyle İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi ve eski Afganistan Özel Temsilcisi David Reddaway Hürriyet gazetesine yazdığı bir makalede, “Birleşik Krallık Hükümeti, Türkiye’nin bu kritik zamanda Afganistan için sağlanan bölgesel desteği koordine etme ve güçlendirme çabalarının kesinlikle arkasındadır” ifadelerini kullanmıştır.37 Öte yandan İngiltere Dışişleri Bakanı David Miliband’ın da konferansa gözlemci olarak katılması Londra’nın Ankara’nın Afganistan’daki rolüne verdiği önemi göstermesi açısından somut örnek olmuştur. İngiltere’nin Afganistan konusunda Türkiye’ye duyduğu güven ve verdiği destek Muhafazakâr Parti iktidarında da devam etmiştir. Başbakan Cameron çok ses getiren TOBB binasındaki konuşmasında Ankara’nın Afganistan’daki rolüne değinerek Türkiye’nin “Taliban’a karşı mücadelede Afganistan’a gönderilen ekipmanın ulaşımı açısından hayati önem taşıyan bir merkez teşkil” ettiğini ve “aynı zamanda Afganistan’ın istikrarı ve güvenliği için son derece önemli olan bölgesel, politik ve ekonomik işbirliğinin teşvik edilmesinde de benzer- 365 TÜRK DIŞ POLİTİKASI YILLIĞI 2010 siz bir nüfuza sahip” olduğunu söylemiştir.38 Cameron’a göre, “Afgan halkının kendi güvenliklerinin kontrolünü üstlenebilmesi” noktasında “Afgan Milli Güvenlik Kuvvetleri’nin gelişimi hayati bir önem” taşımaktadır ve “bu noktada Türkiye’nin asker ve polislere vermekte olduğu eğitimi arttırması” bir hayli önemlidir. Kısacası Cameron hükümeti için de Türkiye Afganistan’ın istikrarı için vazgeçilmez bir aktör görünümünde olmuştur. Afganistan’daki uluslararası gücün bir işgal gücü olarak değil de istikrar sağlayıcı bir unsur olduğunun anlatılması noktasında Türkiye’nin işbirliği elzem olarak görülmüştür. Cameron bunu “nüfusunun çoğunluğu Müslüman bir ülke olarak Türkiye Afganistan’da çabamızın istikrar sağlamak olduğunu, işgal olmadığını anlatmak açısından büyük önem taşıyor” ifadeleriyle ortaya koymuştur.39 10.000’in üzerinde vatandaşının bulunduğu Afganistan’da güvenliğin Afgan hükümetine devredilmesini 2014’e kadar gerçekleştirmeyi düşünen İngiltere, ülkede istikrarın sağlanması ve özellikle güvenlik güçlerinin yetiştirilmesi noktasında Türkiye’nin önemli bir rolü olduğuna inanmaktadır.40 Bu durum taraflar arasında Temmuz ayında imzalanan Stratejik Ortaklık Anlaşması’nda da açıkça ifadesini bulmuş ve anlaşmada tarafların “ülkede Afganların tedrici olarak sorumluluğu almasını destekleyecekleri” taahhüdünde bulunulmuştur. Ekonomik İlişkiler 2010 yılında Türkiye-İngiltere ilişkilerinin önemli bir boyutunu da ekonomik ilişkiler oluşturmuştur. Gerek İşçi Partisi hükümeti gerek Muhafazakâr Parti Türkiye ile ekonomik ilişkilere önem vermiş ve bu konuda benzer bir politika izlemişlerdir. Miliband seçim öncesinde kaleme aldığı bir makalesinde “İngiltere’nin Türkiye’nin ikinci büyük ihraç pazarı olduğunu” vurguladıktan sonra “İşçi Partisi’nin bu ekonomik bağları geliştirmeye kararlı” olduğunu ve “ikili ticaret ve yatırımın artırılacağını, Türkiye’nin hızlı büyüyen ve tercih edilen bir pazar olarak tanıtılacağını” belirtmiştir.41 İşçi Partisi’nin Türkiye ile ekonomik ilişkilere verdiği bu önem daha sonraki iktidar döneminde de devam etmiştir. Nitekim Başbakan David Cameron TOBB’daki konuşmasında bunu açık bir şekilde ortaya koymuştur. 366 TÜRKİYE-İNGİLTERE İLİŞKİLERİ 2010 “İngiliz iş dünyasını, tıpkı Türk iş dünyasının yaptığı gibi, yeni piyasalar açmak konusunda daha hırslı olmaya teşvik” ettiklerini belirten Cameron, “Vodafone, Tesco ve HSBC” gibi Türkiye’de olan “Büyük Britanya yatırımlarına” benzer “daha pek çok yatırımı görmek istediğini” açıkça dile getirmiştir. Bu bağlamda Cameron 9 milyar doların üzerinde olan iki ülke arasındaki yıllık ticaret hacmini “önümüzdeki beş yıl içerisinde iki katına çıkarma” çabasında olduklarını ifade etmiştir. Dış ticaret hacminin artırılmasına yönelik bu beklenti Türkiye tarafının da öncelikleri arasında olmuştur. Örneğin Devlet Bakanı Zafer Çağlayan 17 Mart’ta Türkiye-İngiltere İş Formu Toplantısı’nda yaptığı konuşmada “Türkiye ve İngiltere arasındaki dış ticaret hacminin 2-3 yıl içinde 20 milyar doların üzerine çıkabilecek kapasitede olduğu” belirtilmiştir.42 Yabancı sermaye yatırımları bağlamında 2010 yılının en dikkat çekici gelişmesi İngiltere’nin özellikle dünyada yaşanan ekonomik krizin de etkisiyle Türkiye’yi ülkesinde yatırım yapmaya çağırması olmuştur. İngiltere Devlet Bakanı Vince Cable, son bir yılda Türk yatırımcıların İngiltere’deki yatırımlarının arttığını belirterek bunların daha da artması için gerekli birçok düzenlemeye gideceklerini belirtmiştir. Cable bu bağlamda “2008–2009 döneminde İngiltere’deki sayıları beş olan Türkiye kökenli iç yatırım projelerinin sayısının 2009–2010 döneminde artarak toplam 13’e ulaşmış” olduğunu da açıklamıştır.43 Türkiye ise İngiltere kökenli firmalara yönelik yatırım çağrısını daha önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da tekrarlamıştır. Başbakan Erdoğan 16 Mart’ta Türkiye-İngiltere İş Forumu’nda yaptığı konuşmada “İngiliz şirket ve iş adamlarını sürekli büyüyen ve yatırımcılara büyük fırsatlar sağlayan, coğrafi bakımdan eşsiz avantajlar sunan Türkiye pazarında daha fazla görmek istediklerini” belirtmiştir.44 İngiltere’nin Türkiye’ye yönelik yabancı sermaye yatırımlarına bakıldığında, bunun 2009 yılında 240 milyon dolar olduğu görülmektedir. 2008 yılda yapılan 1.336 milyon dolarlık yatırımla kıyaslandığında bu verilerin bir hayli düşük olması küresel ölçekte yaşanan krizle açıklanabilir.45 Emlak piyasası açısından 2010 yılı İngiliz gayrimenkul yatırımcıları için Türkiye’nin cazip hale geldiği bir yıl olmuştur.46 Söz konusu gayrimenkul yatırımlarında İstanbul ilk sırayı alırken Türkiye’nin 367 TÜRK DIŞ POLİTİKASI YILLIĞI 2010 resmi düzlemde bu satışlara bakışı ise Egemen Bağış’ın ifadelerinde karşılığını bulmuştur. “İngilizlerin Türkiye’ye yapacağı her türlü yatırımı memnuniyetle karşılıyoruz” diyen Bağış, “bu süreçte mülk edinenler bizim için bir nevi büyükelçiler haline gelmişlerdir” ifadesini kullanmıştır.47 Başbakan Erdoğan da Türkiye-İngiltere İş Forumu’nda yaptığı konuşmada konuya ilişkin benzer bir açıklamada bulunmuş ve İngilizlerin “Türkiye’ye yoğun ilgi göstermelerinin, gayrimenkul sahibi olmalarının, iki ülke ve iki ülke halkı arasındaki teması güçlendirdiğini” söylemiştir.48 Öte yandan belirtmek gerekir ki, Türkiye’deki ulusalcı gruplar ise bu satışları emperyalizmin ve Türkiye’nin yavaş yavaş ele geçirilme projesinin bir parçası olarak görmektedirler.49 İki ülke arasındaki 2010 yılında gerçekleşen dış ticaret hacmine bakıldığında ilk dikkati çeken husus 2009’daki 9,4 milyar dolar olan dış ticaret hacminin 2010 yılında 11,9 milyar dolara çıkmış olmasıdır. Bu farkın en önemli nedeni ise 2007’de başlayan dünya ekonomik krizinin etkisinin 2009 yılında güçlü bir şekilde hissedilmiş olmasıdır. İngiltere Türkiye’nin dış ticaret fazlası verdiği ülkelerden biridir ve bu durum 2010 yılında da değişmemiştir. Türkiye’nin ihracat rakamı 7,223 milyar dolar iken, İngiltere’den yapılan ihracat 4,676 milyar dolar olmuştur. Bu rakamlardan Türkiye’nin İngiltere ile ticaretinde dış ticaret dengesinin 2,547 milyar lira fazla verdiği ortaya çıkmaktadır. Dış ticaretin yapısal analizi yapıldığında ise yatırım (sermaye) malları kategorisinde ihracatın 1,075 milyar dolar, ithalatın 614 milyon dolar, hammadde kategorisinde ihracatın 2,346 milyar dolar, ithalatın 3,006 milyar dolar ve tüketim malları kategorisinde ise ihracatın 3,792 milyar dolar, ithalatın 1,031 milyar dolar değerinde olduğu görülür.50 Türkiye-İngiltere Dış Ticaret Rakamları (Kaynak: TÜİK) YILLAR İHRACAT (Milyar Dolar) İTHALAT (Milyar Dolar) HACİM (Milyar Dolar) 2008 8,2 5,3 13,5 2009 5,9 3,5 9,4 2010 7,2 4,7 11,9 368 TÜRKİYE-İNGİLTERE İLİŞKİLERİ 2010 Turizm rakamlarına bakıldığında 2010 yılı boyunca Türkiye’ye gelen İngiliz turist sayısı 2.131.481 iken, bu rakam bir önceki yıla göre 300 bin civarında bir azalma göstermiştir.51 Bu düşüşün temel nedenlerinin başında ise İngiltere’de Türkiye ile çalışanların ağırlıkta olduğu şirket iflaslarının artması gösterilebilir.52 Yine de İngiltere Türkiye’ye en fazla ziyaretçi gönderen ülkeler arasında Almanya (yüzde 15.35) ve Rusya’dan (yüzde 11.54) sonra yüzde 9.98’lık oranla üçüncü sırada gelmiştir.53 Sonuç 1990 sonrası döneme damgasını vuran Türkiye-İngiltere arasındaki iyi ilişkiler 2010 yılında da devam etmiştir. Avrupa’daki Muhafazakâr Parti iktidarlarından farklı olarak İngiltere’de 13 yıllık İşçi Partisi dönemini sona erdiren Muhafazakâr Parti Ankara ile iyi ilişkilere kaldığı yerden devam etmiştir. Bu durumun ne önemli göstergeleri Temmuz ayında Stratejik Ortaklık Anlaşması’nın yenilenmesi ve David Cameron’un 27 Temmuz’da TOBB’da yaptığı Türkiye’yi bir hayli öven konuşması olmuştur. İsrail ile yaşanan Mavi Marmara olayı ve Afganistan meselesinde Ankara’nın yanında olan İngiltere, Türkiye’nin Brezilya ile ortaklaşa gerçekleştirdiği İran inisiyatifine kısmen mesafeli bakmış ve bu inisiyatifin Güvenlik Konseyi temelinde yürütülmesi gerektiğini savunmuştur. Ekonomik açıdan da büyük ölçüde küresel krizin etkilerinin azalması ile birlikte 2010 yılında iki ülke arasındaki dış ticaret hacmi büyüme göstermiş, emlak piyasası ve doğrudan yabancı sermaye yatırımları da artmıştır. Son olarak 2011 yılına sarkan bir gelişmeden daha bahsetmek gerekirse, 2010 Aralık ayında İngiltere tarihinde ilk kez bir mahkeme bir Türk vatandaşının Türkiye’ye iadesine karar vermiştir. Şişli eski Belediyesi Başkanı Gülay Aslıtürk’ün eski kocası Orhan Aslıtürk 23 Nisan 2010’da Londra’da tutuklanmış ve 7 Aralık’ta Londra’da çıkarıldığı Asliye Ceza Mahkemesi hakkında açılan “teşekkül halinde kaçakçılık” davası kapsamında Türkiye’ye iadesini hükme bağlamıştır.54 Fakat davanın sonuçlanması ve nihai karar 2011 yılına sarkmıştır. 369 TÜRK DIŞ POLİTİKASI YILLIĞI 2010 2010 Kronolojisi 19 Ocak 2010 Orams davası ile ilgili olarak İngiltere İstinaf Mahkemesi Avrupa Adalet Divanı’ndan aldığı görüşün paralelinde bir karara vararak Kıbrıs Rum Yönetimi mahkemelerince alınan kararın İngiltere’de uygulanabileceğini bildirdi. 7–9 Şubat 2010 Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış Lordlar Kamarası’nın düzenlediği “Türkiye’nin Yükselen Network Dünyasındaki Rolü” başlıklı seminere katıldı. 11-12 Mart 2010 Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu İngiltere’ye resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. 15 Mart Başbakan Recep Tayyip Erdoğan İngiltere Başbakan’ı Gordon Brown’un davetlisi olarak Türkiye-İngiltere İş Forumu’na katılmak ve temaslarda bulunmak üzere İngiltere’ye gitti. 15–18 Mart Devlet Bakanı Zafer Çağlayan “Türkiye-İngiltere Ekonomik ve Ticaret Ortaklık Komitesi” ikinci toplantısına katılmak üzere İngiltere’ye gitti. 15–16 Mart 2010Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu İngiltere’ye resmi ziyarette bulundu. Temmuz 2010 İngiliz hükümeti ile 2007 yılında iki ülke arasında imzalanan Stratejik Ortaklık Anlaşması’nın devamı ve güncellenmesi yönünde bir karara varıldı. 7–8 Temmuz 2010 Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu İngiltere’ye giderek İngiltere Başbakan Yardımcısı Nick Clegg ve Dışişleri Bakanı William Hague ile görüştü. 26-27 Temmuz 2010 İngiltere Başbakanı David Cameron ve Dışişleri Bakanı William Hague Türkiye’yi ziyaret ettiler. 23 Ekim 2010 İngiltere’nin AB’den Sorumlu Bakanı David Lidington da İstanbul’a bir ziyaret gerçekleştirdi. 27 Ekim Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf “En Başarılı Türkler” ödül törenine katılmak üzere Londra’ya gitti. 1 Kasım Devlet Bakanı Faruk Nafiz Özak “Küresel Spor Endüstrisi” kongresine katılmak amacıyla Londra’ya gitti. 6-9 Kasım 2010 Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 2010 yılı ‘Chatham House Ödülü’nü Kraliçe II. Elizabeth’ten almak üzere İngiltere’yi ziyaret etti. 370 TÜRKİYE-İNGİLTERE İLİŞKİLERİ 2010 Notlar 1 İki ülke arasında bir yıl içinde gerçekleşen ziyaretleri özetleyen bir yazı için bkz. “Türkiye-İngiltere ilişkilerinde 2010 böyle geçti”, Zaman, 21 Aralık 2010 2 “İngiltere seçimlerinde kazanan Türkiye olacak”, Hürriyet, 7 Mayıs 2010; “Türkiye için risksiz seçim”, ntvmsnbc.com, 3 Mayıs 2010, [http://www.ntvmsnbc.com/id/25089768/] 3 “Tories would play leading role in European Union, says William Hague”, The Guardian, 10 Mart 2010 4 “Yeni Dışişleri Bakanı Hague”, Radikal, 13 Mart 2010; Conservative Friends of Turkey, “For Immediate Release”, Oct 30, 2008, [http://www.cfot.org.uk/resources/CFT_official_launch-28Oct08.pdf]. 5 William Hague, “Preface”, Turkey in Europe: The Economic Case for Turkish Membership of the European Union, Adam Hug (Edt.), The Foreign Policy Centre, London, 2008, ss. 7-10 6 Konuşmanın tam metni için bkz. British Foreign and Commonwealth Office, “Britain’s Foreign Policy in a Networked World”, fco.gov.uk, 1 Temmuz 2010 7 “İngiltere Başbakanı Cameron, yarın Türkiye’ye geliyor”, Zaman, 25 Temmuz 2010 8 “Başbakan Erdoğan ile İngiltere Başbakanı Cameron’ın Ortak Basın Toplantısı”, akparti. org.tr, 27 Temmuz 2010, [http://www.akparti.org.tr] 9 “İngiltere ile stratejik ortak olduk”, Zaman, 23 Ekim 2007; “Türkiye, İngiltere ile stratejik ortaklık belgesi imzaladı”, Zaman, 24 Ekim 2007 10 “Turkey, UK to update old partnership”, Today’s Zaman, 11 Temmuz 2010; “Hague: ‘Türkiye Doğu’yla Batı arasında seçim yapmak zorunda değil”, Milliyet, 8 Temmuz 2010 11 “Altın çağımız”, Hürriyet, 28 Temmuz 2010 12 Anlaşmanın tam metni için bkz. “Turkey, Britain vow to boost relations”, Hürriyet Daily News & Economic Review, 28 Temmuz 2010 13 “İngiltere vize kategorisinde sınırlamayı kaldıracak”, Radikal, 5 Mart 2010 14 “Evlenip İngiltere’ye gitmek artık daha zor”, Hürriyet, 29 Aralık 2010 15 Bkz. Ali Balcı, “Türkiye’nin İngiltere Politikası 2009”, Türk Dış Politikası Yıllığı 2009, Burhanettin Duran, Kemal İnat ve Muhittin Ataman (Edts.), Seta, Ankara, Mart 2011, s. 392; Üstelik İngiltere diğer Avrupa ülkelerinin gündeme getirdiği imtiyazlı ortaklık gibi seçenekleri de açık bir dille reddetmiştir. Örneğin İşçi Partisi döneminin AB’den sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Chris Bryant İstanbul’da Egemen Bağış’la yaptığı görüşmenin ardından “biz Türkiye’nin tam üye olmasını istiyoruz. Herhangi bir şekilde, daha önce geçmişte öne sürülebilmiş olan hiçbir alternatifi de kabul etmiyoruz. ‘Üyelik ya da değil’. Bunu istiyoruz” ifadelerini kullanmıştır. Bkz. Ayın Tarihi, 2010 Ocak-Şubat-Mart, T.C. Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Ankara Matbaacılık San. Ltd. Şti., Ankara, 2010, s. 44 16 The official site of the Prime Minister’s Office, “PM’s speech in Turkey”, number10.gov. uk, 27 Temmuz 2010 17 “Turkey: A vital player”, The Guardian, 28 Temmuz 2010 18 “Türkiye, İngiliz hükümetini böldü”, Hürriyet, 5 Temmuz 2010; Vincent Moss, “Rebellion on Turkey joining European Union”, Daily Mirror [mirror.co.uk], 4 Temmuz 2010 19 “Avrupalıların Müstakbel Bir AB Üyesi Olarak Türkiye’ye Bakışları ve Türkiye’nin Avrupalılaşma Sorunları”, Proje Koordinatörü: Hakan Yılmaz, Proje Yürütücüsü: Boğaziçi Üniversitesi, Avrupa Çalışmaları Merkezi, Kasım 2009 20 Örneğin Bkz. “Analysis: EU views on Turkish bid”, bbc.co.uk, 30 Eylül 2005 21 David Lidington, “UK still a cheerleader for Turkey’s EU membership”, Financial Times, 13 Kasım 2010 22 “Erdoğan ve Cameron ortak basın toplantısı düzenledi”, Zaman, 27 Temmuz 2010 23 “Bağış: Türkiye’yi en iyi İngiltere anlıyor”, Hürriyet, 23 Ekim 2010 24 Bkz. Balcı, a.g.e., s. 396 25 “Orams davasında Rumların lehine karar”, cnnturk.com, 19 Ocak 2010; “Dışişleri’nden Orams kararına tepki”, Hürriyet, 19 Ocak 2010 371 TÜRK DIŞ POLİTİKASI YILLIĞI 2010 26 “Erdoğan, Brown ile telefonda konuştu”, Hürriyet, 22 Ocak 2010; Ayın Tarihi, 2010 OcakŞubat-Mart, T.C. Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Ankara Matbaacılık San. Ltd. Şti., Ankara, 2010, s. 60 27 Makarios Droushiotis, “Apostolides’ big win might just become our big loss”, Cyprus Mail, 14 Şubat 2010 28 “İngiltere’den İsrail’e ‘ablukaya son ver’ çağrısı”, Hürriyet, 2 Haziran 2010; “Gaza flotilla: British activists released”, bbc.co.uk, 2 Temmuz 2010, [http://www.bbc.co.uk/news/10218450] 29 “Uluslararası komisyona destek”, Hurriyet, 7 Temmuz 2010; “Kouchner and Hague pressure Israel over Gaza”, bbc.co.uk, 7 Temmuz 2010, [http://www.bbc.co.uk/news/10251805] 30 “David Cameron: Israeli blockade has turned Gaza Strip into a ‘prison camp’”, The Guardian, 27 Temmuz 2010 31 The official site of the Prime Minister’s Office, “PM’s speech in Turkey”, number10.gov.uk, 27 Temmuz 2010 32 Barry Rubin, “How Not to Conduct Diplomacy: A Case Study: UK PM in Turkey”, GLORIA Center: Global Research in International Affairs, July 29, 2010, [http://www.gloria-center.org]; Bu konuda yani Cameron’un yaptığı konuşmayı “budalaca” (fool), “akıl hastalığı” (dementia) gibi kavramlarla tanımlayan birçok örnek özellikle ABD basınında bulunabilir. 33 The official site of the Prime Minister’s Office, “PM’s speech in Turkey”, number10.gov.uk, 27 Temmuz 2010 34 David Miliband, “Averting the Iranian Nuclear Flashpoint”, International Herald Tribune, 26 Mart 2010 35 “Iran-Turkey nuclear swap deal “means new sanctions are unnecessary’”, The Guardian, 17 Mayıs 2010; “İran’daki tarihi anlaşmaya dünyadan ilk tepkiler”, Hürriyet, 17 Mayıs 2010 36 “Has Iran tried to get too much from the uranium deal?’”, The Guardian, 17 Mayıs 2010, 17 Mayıs 2010 37 David Reddaway, “Afganistan’daki rolünüz çok önemli”, Hürriyet, 26 Ocak 2010 38 The official site of the Prime Minister’s Office, “PM’s speech in Turkey”, number10.gov.uk, 27 Temmuz 2010 39 “Başbakan Erdoğan ile İngiltere Başbakanı Cameron’ın Ortak Basın Toplantısı”, akparti. org.tr, 27 Temmuz 2010, [http://www.akparti.org.tr] 40 “Afghanistan withdrawal date reinforced by William Hague”, The Guardian, 1 Temmuz 2010 41 “Miliband’den Türkiye’ye destek makalesi”, Hürriyet, 10 Nisan 2010 42 Ayın Tarihi, 2010 Ocak-Şubat-Mart, T.C. Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Ankara Matbaacılık San. Ltd. Şti., Ankara, 2010, s. 213 43 “İngiltere Türk yatırımcılara kapılarını açtı”, Hürriyet, 17 Temmuz 2010 44 “Erdoğan’dan son dakika açıklaması”, Sabah, 16 Mart 2010 45 “Uluslararası Doğrudan Yatırım Verileri Bülteni”, T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü, Nisan 2011, s. 15, [http://www.hazine.gov.tr] 46 “İngiliz yatırımcıların ilk durağı Türkiye”, Hürriyet, 26 Haziran 2010 47 “İngilizler İstanbul’da mülk satın alıyor”, Hürriyet, 1 Mart 2010 48 “Erdoğan’dan son dakika açıklaması”, Sabah, 16 Mart 2010 49 Bkz. Yunus Yıldız, “Yabancılara Toprak Satışı ve Türkiye’nin Geleceği”, Mesaj Haber, 8 Aralık 2010; Salman Yücel, “Silahsız İşgal veya Toprak Satışı”, millicozum.com, Şubat 2008, [http://www.millicozum.com] 50 Rakamları için bkz. [http://www.tuik.gov.tr] 51 Turizm rakamları için bkz. [http://www.tuik.gov.tr] 52 “İngiltere’de Türkiye İle Çalışanların Ağırlıkta Olduğu Şirket İflasları Arttı”, Türofed Turizm Raporu, Türkiye Otelciler Federasyonu, Yıl 1, Sayı 2, Ekim 2010, s. 24 53 “Turist sayısı 26 milyona dayandı”, Hürriyet, 8 Aralık 2010 54 “Zamanaşımı cesaret verdi, Aslıtürk 12 yıl sonra Türkiye’ye dönüyor”, Hürriyet, 7 Aralık 2010; “Türkiye kaçak işadamının iade davasını bekliyor”, Sabah, 21 Aralık 2010 372