81. ALGILAMA VE ÖZÜMLEME Yer değişti mi değer de değişir. Göz gördü mü kalp de okur. Bilgi girdi mi düşünce de girer. Düşünmeyle mantık oluşur. Mantık gözü açar. Gördüğünü anlatır. Okuduğunu özümletir. İşte insanlar da bu eksildi mi, dünya ile ilişkileri kesilir ve anlaşmamazlık yüzünden kırgınlıklar başlar. Gerçeği anlamayan kendi hisleri doğrultusunda olayları yorumlar ve bu yorumlar çerçevesinde hareket eder. Böyle olunca da karşısındakine kırıcı olabilir yahutta davranışları dolayısı ile anlaşılmaz ve kişilerin olumsuz tepkisini üstüne çeker. Önemli olan algılama ve özümleme işlemidir. Gerçeği algılayamayan her zaman bedbaht durumlara düşer. Bu huzursuzluğu nedeni ile de devamlı karşıdakilerine karşı saldırgan ve olumsuz tutum içine girer. Gerçeği anlamak ve algılamak nasıl olur: Bu çok zor bir iş değildir; sadece kişinin kendini bazı konularda disipline sokmasını gerektirir. Yani kişi önce kendini art düşünce ve duygularından, bencilliğinden arındırması lazımdır. İşte o zaman algılama objektif olur. Yoksa kişi, duygularının ve bencilliğinin filtresinden geçirerek, olaylara bir yorum getirmeye kalkarsa hep yanılgıya düşer ve yorumları tümden gerçek dışı olmaya meyleder. Böyle olunca da kişi etrafındakilere karşı sitem eden, onlara alınan ve onların davranışlarını tasvip etmeyen, onları tenkit eden bir duruma düşer. Bu olumsuz tutum tabiidir ki hiç bir art düşüncesi olmayan arkadaş ve dostlarını incitir. Zira dostları ilişkilerinde onu incitmek maksadı ile herhangi bir konuşmaya veya tartışmaya yönelmemişlerdir. Sadece konuşmalar yorum sonucu amaçlarından saptırılmış ve olumsuz etkilere yol açmıştır. Gerek ileten gerek bilgiyi alan kişiler bu konularda hassas olursa ve gerçekleri ön plana alacak bir biçimde olayları ve söylenenleri aktarırsa ve algılamalarını bu doğrultuda yaparsa çatışmayı önleme fırsatı bulabilir. Aksi halde devamlı sürtüşme doğabilir. Konuşma sırasında iki taraf ta kendini bencillikten arındırıp sadece gerçekler doğrultusunda olaylara bakabilse yorumları da o kadar olumlu yolda gelişecek ve bu olumlu gelişme zincirleme bir devamlılık yaratacaktır. Ne yazık ki bu tür ilişkiye girmek gün geçtikçe zorlaşmaktadır. Zira kişiler manevi kazançları bir tarafa itmekte ve böyle olunca da onun tadına varacak bir sosyal iletişime girecek yetenek ve fırsatı bulamamaktadırlar. Maddi güzelliğin peşinde koşarken hırs yüzünden manevi değerlerden mahrum kalmaktadırlar. Elde ettikleri maddi değerlerin de gün geldiğinde esiri veya kurbanı olma şansları fazlalaşır Esiri olduğu an tüm ilişki ve uğraşılarını bu maddi değerleri kaybetmemek için sarf ederler, gereksiz bazı uğraşılara yönelirler ve esas yapmak istediklerini yapacak zaman ve mekan bulamamaktadırlar. Yahutta elde ettikleri bu maddi zenginlikler onları şaşırtmakta ve yasa dışı, gelenek dışı ilişkilere ve uğraşılara ve alışkanlıklara sürüklenmekte ve sonuçta sağlıklarından, mutluluklarından, hatta hayatlarından olmaktadırlar. Bu da onların maddiyatın kurbanı olduklarını gösterir. Allah hepimizi olumlu düşünmeye, tüm bencilliğimizden arınarak olayları yorumlamaya yöneltsin. Amin. 21 Aralık 1991