01 ONKAPAK (Page 1)

advertisement
Sayfa 18
Yeni günde bu temelde yenileşmek, size en yaraşır olanıdır. Bu temelde tartışmalarımızı derinleştiriyor ve daha fazla da
kesin karar ve emir sürecine dönüştürüyoruz. İyi bir iş başarılabilecek, başarmaya en yakın olduğumuz bir aşamanın işi
oluyor. Ben bu işte sonuna kadar varım.
Gördüğünüz gibi, değişik bir biçimde ve
eşine ender rastlanan bir tutum ve davranışla, adeta kaşla göz arasında buraya kadar, bugüne kadar ulaşabildik. Bunun ne
yürüyüşü olduğunu, yürüyüşten öteye ne
tür bir maraton koşusu olduğunu gösterdik.
Ben yaşama karşı en çekinceli ve en tereddütlü yaklaşan, en araştırıp soruşturan,
en zayıf karşılayan, buna rağmen iğne ucu
kadar da olsa doğru bildiğime yakışan, onu
esas alan, onu savunan, örgütleyip eyleme
dönüştüren ve böylece büyük yürüyüşü
gerçekleştirebilen kişi oldum, en iyisi oldum. Eğer yürüyüşüme ayak uydurulsaydı, bu işi inanılmaz bir biçimde başarabilir,
oligarşik rejimi daha uykudayken tümüyle
bastırıp çok az bir bedelle zafere ulaşabilirdik. Yine böyle yaptık, ama benden kaynaklanmayan nedenlerden ötürü bu tam
istenildiği gibi olmadı. Zaten halen araştırıyor ve tartışıyorum, kendimi daha az hatalı kılmak, daha da sonuç alıcı bir tarza giriş
yapmak için değerlendiriyorum. Ne kadar
gerekli, ne kadar gereksizsiniz, bunu hesaplıyorum. Zaten siyasetin özü de budur.
Bizim eylemimizde, toplumda yaşadığınız ve hatta mahkum olduğunuz veya
benimsediğiniz birçok olumsuzluk kesinlikle yoktur ve bu kabul edilemez. Biz, insan yüreğinin en coşkulusuna, en fedakar
olanına, yasa ve sınır tanımayan cesaretine hitap eden, yeri ve zamanı mıdır demeyen, doğru neyse ona göre davranan,
bu konuda asla küçük hesaplara yer vermeyen, fakat büyük hesap için küçük hesapları da gerektiğinde bir tarafa iterek
yürüme gücünü gösteren ve buraya kadar
başarıyla gelebilen bir önderlik hareketiyiz. Bunu anlayalım, kavrayalım ve mümkünse birlikte yol alalım. Gücünüz varsa,
bizim kadar yürüyeceksiniz. Yani en azından sağa sola veya geriye çekmeyeceksiniz. Özellikle mücadelenin önüne geçip
de zaaflarınızla engel olmayacaksınız.
Öncüler için böyle bir yürüyüş gereklidir.
Çocuklar bile son yürüyüşlerde nasıl
korku verici bir biçimde yürüyorlarmış. Gazetelere yansıdı: Barikatlar panzerler tarafından kaldırılırken, onlar iki dakika geçmeden tekrar bu barikatları kuruyorlarmış.
Bu bir saptamadır, bizim en genç yürüyüş
kollarımız böyle savaş verirken, komuta
yönetiminde yer alanların ipe sapa gelmez
durumlar içinde kalmalarını kabul etmek
mümkün değildir. Sizde bunların dikkati ve
duyarlılığı yoktur. Çocuklara ve gazetelere
bakarsanız, farkı o zaman görürsünüz. Ve
bu ciddi bir uyarıdır. Çocukların önünde
engel olmayın, uyarıyorum!
Son yıllarda öncülük adına hareket
eden komünist partilerin içine düştüğü durumdan ötürü en yüce amaçlar ve umutların başına nasıl bela getirildiğini biliyorsunuz. Bu tehlike bizde de vardır. Biz bu tehlikeyi ne pahasına olursa olsun, ne biçimde olursa olsun aşmak zorundayız. Yıllardır çok sayıda ortaya çıkan o sömürücü ve
baskıcı sınıf hareketleri gibi olmayalım.
Bizde sosyal oluşumlar gerçekleşiyor; bu
sosyal oluşum emeğin lehinde olmalıdır.
Bunun dışında bizim bir çıkış yolumuz
yoktur. Bu büyük bir dünyadır. Sosyal gelişmemiz Ekim Devrimi’ne benzer, hatta
belki de onu birçok yönüyle aşabilecek bir
dünya olabilir. Onun hatırına oluşumumuzu özgün kılalım, toz kondurmayalım, önce buna inanalım ve inandıktan sonra gereklerini yapalım. Bu çok önemlidir.
Gençsiniz, her şeyini yitirmişlerin içinden geliyorsunuz. Yeniyi kazanmak mümkündür. Yeni oluşumu yakalayabilirsiniz.
İşte bunun için yazın, tartışın, örgütlenin,
eyleme geçin. Dikkat edin, mühim olan sizin bireysel kazancınız değildir. Bir sosyal
oluşuma, insanlığa çalışalım ve kendimizi
ona adayalım. Bunun için de öncelikle politik düzeyinizin ne kadar zayıf olduğuna
bakın. Nasıl hala her alanda ‘ben’ deyip
de başka bir şey denilmediğini görün.
Ağustos 2002
Yeni yaflam bir gerçektir ve
ona ulaflma görevi vard›r
osyalleşme demek, kolektifleşme
demektir. Bunun öncüde gerçekleşmesi demek, büyük yürek ortaklığı kadar, düşünce ortaklığı demektir. Biz bunun çok uzağındayız. Çok büyük bir biçimsizlik ve bireycilik yaşanıyor ve bu en
büyük tehlike oluyor. Bu, Türk devletinin
yapacağı son katliam tehlikesinden daha
fazla yeniyi katletme tehlikesi oluyor. Demek ki, sosyal ve kültürel oluşumumuzun
böyle aksak bir yönü de vardır. Benim sözüm “ben bu devrime çok şeyimi verdim
ve kendimi adadım” diyenleredir, sahte ve
hırsız olmayanlaradır. Mümkündür, içinizde dürüst olanlar olabilir. Tarihi olayları
yanlış anlamayalım. Binyılların bizden
alıp götürdüklerinin yerine, yabancının ve
ihanetin her türlüsü konmuştur. Yıkılması
gerekeni yıkmamız, devrimimizin bir yönü
oluyor. Yerine ne konulması gerektiğini de
çok iyi görmeli, onu çok engin bir özgür
tartışma içinde ortaya çıkarabilmeliyiz.
Yeni stil gerekiyorsa yeni stil, yeni ilişki
gerekiyorsa yeni ilişki, yeni irade gerekiyorsa yeni irade olabilmelidir. Devrim kültürünü ve yaşamını edinme, tartışma imkanını ve özgürlüğünü yaratabilmelidir.
Buna, hiçbir baskıya yer vermeden, geleneksel köhne düşüncelere kapılmadan,
devrimimizin en yakıcı savaş meselelerine, bunun kültürünün oluşumuna bu temelde yer verme diyoruz.
Bunun sizden kendi ruhunuzda bir fırtına koparmaktan tutalım, bir tutku, duygu
ve irade gücü kazanmaya kadar istekleri
vardır. Sanırım tam da burada şöyle bir
şey devreye giriyor: Biz birbirini beğenmeyen bir halkız. Her gün saflardan –zindandan, dağdan ve Avrupa’dan– gelen
bazı raporları okuyorum. Muazzam bir bireycilik hastalığı tutturulmuş gidiyor. Bu
bir devrim hastalığıdır ve anlamı da şudur: Ortaya çıkan olanakları eskinin verdiği olumsuz geleneksel yaklaşımlar, alışkanlıklar ve bunların verdiği güçle durmaksızın kemirme vardır. Bu anlamda
devrime gelmeme gerekçesi ne olursa olsun, haklı veya haksız ayrımı yapmadan,
bu duruma düşenlerin, böyle bir rol içine
girenlerin objektif olarak karşı devrim için
bir rol icra ettiklerini unutmamak gerekir.
Yeni yaşam bir gerçektir ve ona ulaşma
görevi vardır. Bizim savaşımımız da son
tahlilde böyledir ve bu, yaşamı zapt etmek
içindir. Fakat biz salt bir yıkım hareketi değiliz. Onu Cengiz Hanlar, Timurlar, Fatihler
yaptılar. Bizimki tam tersine bunların elinden yakayı kurtarma, yitirdiğimiz yaşamı
tekrar edinme, yoksullaştırılan yaşamı tekrar zenginleştirme, bunun politikasını ve
günlük pratik örgütlemesini yapma oluyor.
Bütün birimlerimiz ve temsilciliklerimizde
eğer çok candan bir katılım yoksa, orada
birbirlerine karşı sergiledikleri düşmandan
kalma yaşamı tehdit eden şeyler vardır.
Bunlar kabul göremez ve bunların gerekçesi de olamaz. Yeni Gün’ün hatırına bunları son derece güçlü bir biçimde vurgulamak istiyorum. Bunu şehitlerin anısına
bağlılığın bir gereği olarak görüyorum. Onlar bu ülkede özgürlük uğruna, böyle bir
yaşam uğruna gözünü kırpmadan, tankların ve her türlü yok edici araçların üzerine
göğüslerini aça aça gittiler.
Bir genç Cizre’de fırlamış, göğsünü
açarak “beni vurabilirsiniz” demiştir. Yine
İzmir’de on sekiz yaşında bir genç kız
(Rahşan Demirel), Newroz ateşini, kendini
yakarak daha da gürleştirmiştir. Bunlar tartışmasız ve herkesin her şeyden önce saygı göstermesi gereken olaylardır. Bunlar
kutsal duygulara sığdırılacak ve her zaman
bağlı kalınacak değerlerdir. Bunlar partimizin öncülüğünde, önderliğinde gerçekleşti.
Yürek ve beyin varsa, bu anılar karşısında
saygılı olmaya, bağlı kalmaya ve gücü oranında yürümeye bir çağrıdır. Bu konuda
partiye yaraşır bir sözünüz ve bir adımınız
varsa, böyle kalabilmeyi bilmelisiniz. Onlar
kendilerini bayraklaştırırken, geride kalanların da iyi yürümeleri gerekir.
Görüyorsunuz ki, gerçekleşenler büyük,
S
Serxwebûn
tartışmasız ve emredicidir. Gösterilmesi ge“Çal›flmalar› ve çabalar› b›rakmak istemiyoruz. Halk›n özgürlük
reken en yüce fedakarlık gösterilmiş, yayürüyüflü esast›r. Her fley bu yürüyüfle bir baflar› flans› verdirmek için
pılması gereken en
olabilir. Hepiniz ancak bu yürüyüfle destek olabilirsiniz. E¤er bu
cesaretli çıkış yapılmıştır. Geriye kalanlatemeldeyse yaflam›m›z›n bir anlam› olabilir. Var›m diyorsan›z, ne
ra düşen görev, şehit
mutlu size. ‹yi hesap yap›n. Bu oldukça fedakarl›k ve çaba isteyecek bir
düşenlere saygıyla
bağlı olmaktır. Buna
görevdir. Karfl›l›¤›n› beklemeden sergileyin, gerekli olan da budur.”
layıkıyla bağlı olabilmek, verilen bu çerçevede Önderliğe ulaşmayı ve bunu gerçekleştirmeyi bilmeyi içerir. Şehitlere bağlılığı
şimdiden lafta bir bağlılık biçiminde bırakmak istemiyorsanız,
emredici birçok görev
vardır. Onlara koşmak
ve başarmak gerekir.
Biz de bu temelde,
başta çok değerli Newroz şehitlerimize olmak
üzere, ayağa kalkan
halkımıza söz veriyoruz. Bunun için en başta gelen görevimiz, tarihimizde tüm ayağa
kalkışların başına gelen ağır yenilgileri yaşamamak ve tam tersine, kesintisiz olarak
güçlenen özgürlük yürüyüşüne elden ne geliyorsa katkıda bulunmaktır. Başarıyı bu temelde mutlaka sağlama bağlamak gerekir.
Oligarşik rejim bugünlerde bir şey söylüyor: “Kararlıyız, mutlaka olacaktır!” diyor.
Bunu Genelkurmay
haksız temelde çok sık
söylüyor, Başbakan
söylüyor ve hepsi tekrarlıyor. Bunlar böylesine eriyen bir gücün
mutlak kararlılığı içindeyken, sizler de her
gün yeniden yenilenen, çığ gibi büyüyen
bir gücün mutlak kararlılığı içinde olmak
zorundasınız. Oligarşik rejimin kararlılığında hak ve yaşam yoktur, yüzyıllardır tarihinde gördüğümüz yık- göre darağacına çekiyorlar ve her türlü rejimi bununla bizi moral olarak çökertmek
ma vardır. Yine bu faşist genelkurmay bize uşaklıkta kullanarak çekiştiriyorlar. Teslim istiyor. Oysa biz bundan tam tersi bir sonuç
dost olan bir milletvekiline şunu söylüyor: alma, yıkmaktan daha tehlikeli gerçekleşir. çıkaracağız. Böyle bir zalimi, böyle bir yı“Tarihe bakın, meseleyi nasıl hallettiğimizi Türk devletinin kararı, çağrıları çok açıktır. kım gücünü, en eskisinden günümüze kagörürsünüz!” Doğru, kendi açılarından ta- O halde bizim de kararlarımız mutlak ve dar olanlarını tespih tanesi gibi ipe dizip
rihte örneği çoktur. Bunlar ellerine bir ordu çok açık olmalıdır. Bunun için diyorum ki, karşımıza alacağız ve en son temsilcisine
geçirmişler ve her türlü gelişmenin üzerine sıradan bir yürüyüşçünün küçük bir olanağı şunu söyleyeceğiz: Sen misin bunların misürüp yıkmışlardır. Bizim üzerimize de böy- varsa, bu yok edici iradeye karşı varolma rasını devam ettiren, sen misin bunların
le bir yıkım aracıyla geliyorlar. Yıkmakta ka- iradesini gösterebilmelidir. Basite düşme- yöntemini esas alan, sen misin bu zulüm
rarlılar, “Olağanüstü Hal ile olmazsa sıkıyö- yin. Kaybettirecek olana –bu bir hata, bir kalesinin en son savunucusu? Kendine
netim yaparım, sıkıyönetimle olmazsa se- eksiklik olabilir– yer vermeyin. Tehdit altın- gel! Son bir insanlık çağrısı yapıyoruz: Tesferberlik yaparım, bununla da olmazsa bar- dasınız. Tehditten de öte yıkım seferberi lim oluyorsan ol, aksi halde halkın mutlak
üzerinizden geçmektedir. Türk devleti belki ve çok haklı öfkesi, kini, kararlılığı karşısınbarlık yaparım” diyorlar ve yapabilirler de.
O zaman böyle bir baskı altında olan- buraya ulaşamıyor, bu, fırsat bulamadığı da kalacaksın! Ne mutlu bize ki, bu günü
lar ne yapmalılar? Bunlar da çok şey yap- içindir. Ulaşabilse yarım saat içinde burayı yakalamış bulunmaktayız.
mak zorundalar. Bakın, işte tam da bu da yakıp yıkabilir. Bu tehlike somuttur. Bunoktada imhanın her türlüsünü düşünen na karşı yapılması gerekenler bunlardır.
Her fley baflar›y› emreden
Bu davadan kendini sorumlu hisseden
büyük güç karşısında, Timur, Cengiz, Osdo¤rultu için
manlı sultanları karşısında ve M. Kemal öncülerin kararlılığı, “yeneceğiz, boyun eğkarşısında bizim de söyleyebileceğimiz meyeceğiz, teslim olmayacağız ve savaşakullan›lmal›d›r
bir sözümüz olmalıdır. Onlar o dönemde cağız” diyenlerin kararlılığı bizim kararlılığıbilinen kültürleriyle yakıp yıktılar. Biz de mız oluyor. Bu bizim temsil etmemiz gereu hesap sorma gününde kendimize
kendimizi yapma kararına ulaştırabilmeli- ken kararlılık oluyor. Halkımız şüphesiz yeşu soruyu da soracağız: Bu örnekleryiz. Haksızlık ve zulme uğrayanlar ve her nilmedi. Tersine, büyük bir öfke ve kararlışeyden yoksun olanlar ortadadır. Eğer lık içinde özgürlük yürüyüşüne ve direnişi- le de karşı karşıya gelseydik, bir halk adıbunlar gerçekse, o zaman yapmamız ge- ne devam ediyor. Özel savaş kurmayları, na o örneklerle de savaşsaydık! M. Kemalreken çok belli, çok somut, çok can alıcı, “tarihe bakın, nasıl bastırdığımızı görecek- lerin karşısında yetmişlik Seyit Rızalar,
vazgeçilmez ve ertelenmez görevler var- siniz” diyorsa, biz de onlara şunu söylüyo- Şeyh Saitler ne yaptılar? Bu sorudan bizim
ruz: Evet, tarihe sık sık bakmalısınız, nasıl gibi gençlerin çıkardığı sonuç, hepsinin indır. O zaman mutlak kazanmak gerekir.
Bunun için en sıradan olanakları bile yaptığınızı çok iyi görmelisiniz. Dünya adı- tikamını almak ve mevcutları karşısında
çok iyi değerlendirmekten, yok eden, hak- na, kimler için, hangi yöntemlerle ne yaptı- hesap sormayı bu temelde tarihleştirmeksız ve zalim buyruğa karşı yaşamın kurtarıl- ğınıza iyice bakmalısınız. Bugüne hangi tir. Madem kendileri davet ediyorlar, davemasından başka bir seçenek kalmıyor. Or- yöntemlerle, neyi bastırarak, neye yaltak- tiyeyi onlara pahalıya ödettirmektir. İşte sita yol, uzlaşma bırakmıyor. Hasımlarımız lanarak, kime hizmet ederek geldiğinizi zinle bizim kararlılığımız böyle gelişmelidir.
sıkça söyledikleri bir kararlılıkla bize “teslim görmelisiniz. Tarihinize iyi bakın ve iyi gö- Biraz tarih bilinciniz varsa, buna karşı bir
olun” diyorlar. Bunlar yüzyıllardan beri ya- rün. O zaman sadece ne kadar canavar ol- intikam andınızla ve bunun da ötesinde
kıp yıkarken, teslim aldıklarını keyiflerine duğunuzu tespit edebilirsiniz. Özel savaş yok edici bir güce karşı her şey özgür ya-
B
Download