T.B.M.M. B:49 9.1.2002 0:5 Bunun gibi, komşularıyla düşmanlık içerisindeki kimi ülkeler de aynı yöntemi kullanarak, düş­ manına zarar vermeyi bir strateji olarak benimsemektedirler. Bu yönüyle uluslararası terörizm, bu tarz ülkeler için ucuz ve fakat etkin bir ordu işlevi de görmektedir. Bu ülkeler, kendi ordusunu kul­ lanamayacağı veya kullansa bile başarılı olamayacağı sonuçları, bu yöntemle kolaylıkla elde edebil­ mektedirler. Şu anda da benzeri taktik ve stratejiler, giderek artan bir yoğunlukla kullanılmaktadır. Sayın milletvekilleri, küreselleşme olgusunun getirdiği son derece geniş bilgi, iletişim ve ulaşım imkânları da, uluslararası terörizmin etkinlik katsayısını ve yaygınlığını artıran bir etken ol­ muştur. Oluşan teknolojik altyapı sayesinde, artık ülkeler; hatta, kıtalararası terör organizasyonları kolaylıkla düzenlenebilir olmuştur. Üstelik, terörist faaliyetler artık Hasan Sabbah yöntemiyle değil de, bu konuda olağanüstü teknik ve taktik yöntemler icat edilmektedir. 11 Eylül hadisesi, bunun en tipik ve en acımasız örneğidir. Hedef ülkelerdeki terör organizasyonları, o ülkenin yumuşak karnı diye tabir edebileceğimiz hassasiyetleri esas alınarak planlanmaktadır. Bu konuda, en çok etnik, dinsel ve mezhepsel ayrılık­ ların kışkırtılmasına tanık olmaktayız. İş söze gelince, bütün ülkeler terörizmi lanetlemekte ve insanlık dışı olarak ilan etmektedirler; ancak, başta, bu konuda en çok sesi çıkan Batılı ülkeler olmak üzere, pek çok ülke, aynı zamanda el altından terör örgütlerine her türlü finansal ve lojistik desteği sağlamaktan geri durmamaktadır­ lar. Bu tarz sahte terör düşmanlıkları ve çifte standartçı yaklaşımlar, uluslararası terör kaynaklarını kurutacağı yerde, daha da güçlendirmektedir. özellikle dış kaynaklı terörden en çok mustarip olan ülkelerin başında, maalesef, ülkemiz gel­ mektedir. Ülkemizin birlik ve bütünlüğünü hedef alan organize terörist faaliyetler, daha 1885'ten itibaren çok sayıda Türk'ün kanının akmasına, devletimizin, en sıkıntılı zamanlarında bir de bu tür iç sorunlarıyla uğraşmasına neden olmuştur ve ne yazıktır ki, o zamanlarda, son döneme kadar Tür­ kiye'ye yönelik terör organizasyonlarının başlıca hamisi ve destekçisi, insan haklarını dillerinden düşürmeyen Batılı ülkeler olmuştur. Talat Paşanın, Cemal Paşanın katledilmesiyle faaliyetlerine başlayan Ermeni terör örgütlerinin, Taşnak, Hınçak ve ASALA etkinlikleriyle giderek hırçınlaştığı ve çok sayıda masum Türk'ün kanını akıttığı, hafızalarımızdaki tazeliğini yitirmemiştir. Ermeni terörü, aktif savaş nöbetini, bundan yir­ mi yıl kadar önce, kendisiyle aynı kaynaklarca kışkırtılıp desteklenen PKK terör örgütüne devret­ miştir; ancak, bu kez, aynı amaca yönelik faaliyetlerini, siyasal mücadele zeminine kaydırmıştır. Ay­ nı yöntem, şimdi de, PKK tarafından kullanılmaktadır ve böylece, belli olmuştur ki, şu anda, bu iki ör­ gütün uzantılarına da, sözde demokrasi adına kucak açıp, ev sahipliği yapan, parlamentolarından des­ tek kararları çıkaran ülkeler, adı geçen örgütlerin, dünkü kanlı katliamlarını da planlayan ülkelerdir. Değerli milletvekilleri, terörizmin destekçisi ülkeler, canı yanan mazlum milletler olduğunda "ele değen saman çuvalına değer" anlayışıyla kıllarını kıpırdatmazlarken, iğnenin ucu kendilerine dokunduğunda, dünyayı ayağa kaldırmasını da bilmektedirler. İsrail'in yıllardır uyguladığı kuralsız ve acımasız misilleme saldırıları, bunun en tipik örneğini oluşturmaktadır. Aynı duyarlılık, tek kutuplu dünyanın küresel patronluğunu ilan eden Amerika'da, daha da belirgin olarak tezahür et­ mektedir. Dün, iki Libyalının kaçırdığı uçak için Kaddafi'yi sığınağında bombalayan Amerika'nın, bugün, 11 Eylül saldırısı üzerine, gerekirse üçüncü dünya savaşı çıkması pahasına, Usame Bin Ladin ile Molla Ömer'i yakalamak ve cezalandırmak için binlerce masum sivilin ölümünü göze al­ ması, bu gerçeğin en canlı göstergesidir. -536-