20 Kasım Nefret Suçu Magduru Trans Bireyleri Anma Günü

advertisement
Kuirzin
c
20 Kasım Nefret Suçu Magduru Trans Bireyleri Anma Günü
Kasım 2016 / Sayı:2
-0-
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ………………………………………………..………………………….…….…….…2
KUİR KIBRIS DERNEĞİ…...………………………..…………………………….….....………3
UNUTMA……………..…...…………………………..……………………………..…………4
TRANS BİREYLERDE ÜREME VE TAŞIYICI ANNELİK……………………………..…………5
OYSA.………………………………………………….………………………….…….……..10
GÖKHAN COŞGUN İLE RÖPORTAJ……………..….……………………………….……11
CİNSİYET CENDERESİ.…………..…….………..……..…………………………….….……16
İNTERSEKS KELEBEKLER……………….………..……..………………………….…….……18
-1-
Önsöz
Rita Hester 20 Kasım 1998’de ABD'nin Boston şehrinde kendi evinde
göğsünden 20 kez bıçaklanarak öldürüldü. Dünya trans hakları
hareketi Rita Hester cinayetini sembol haline getirerek, her yılın 20
Kasım gününü Nefret Cinayeti Mağduru Trans Bireyleri Anma Günü
olarak çeşitli etkinliklerle toplumun gündeminde tutmaya devam
etmektedir.
Kıbrıs’ın kuzeyinde de trans bireylere yönelik sözel, fiziksel ve psikolojik
şiddet ve ayrımcılık mevcuttur ve ikili cinsiyet sistemini sorgulamadan
kabul eden birçok toplumda olduğu gibi coğrafyamızda da trans
bireyler aileleri ve arkadaşları tarafından dışlanma, sağlık
haklarından mahrum bırakılma, işyerlerinde ayrımcılığa uğrama,
görünürlük ve gelecek korkusundan dolayı hak savunuculuğu
yapamama gibi bir dizi sorunla karşılaşabilmektedirler.
Kuir Kıbrıs Derneği - Queer Cyprus Association olarak, konuya duyarlı
herkesi, trans toplumunu hedef alan ayrımcılığa, toplumsal
dışlanmaya ve yetkililerin sessizliğine karşı sesimize ses katmaya
davet ediyoruz.
-2-
Kuir Kıbrıs Derneği
Kuir Kıbrıs Derneği; cinsiyet, cinsiyet ifadesi, cinsel yönelim ve cinsiyet
kimliği ayrımcılıklarıyla mücadele edilmesi; homofobi, bifobi ve
transfobinin engellenmesi; Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans ve
İnterseks (LGBTİ+) bireylerin Temel Evrensel Hak ve Özgürlüklerinin
korunması ve bu konularda duyarlılığın artırılması yönünde çalışmalar
yürüten bir sivil toplum hareketidir.
Kıbrıs'ın kuzeyinde İngiliz sömürge döneminden kalan Fasıl 154 Ceza
Yasası'nın değiştirilmesi ve “doğaya aykırı cinsel ilişki” ibaresinin
kaldırılıp yerine kimsenin cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinden dolayı
ayrımcılığa uğramasını önleyici maddelerin getirilmesi için
kurulmuştur. Bir araya gelen toplumun önde gelen isimleriyle birlikte
2008 yılında kurulan “Homofobiye Karşı İnisiyatif” adıyla yola çıkan
sivil toplum hareketi daha sonra, 2012 yılında “Kuir Kıbrıs Derneği”
olarak değiştirildi. Kuir Kıbrıs; kimsenin dil, din, ırk, renk, cinsel yönelim,
cinsiyet kimliği, cinsiyet ifadesi, yaş ve etnik kökeninden dolayı
ayrımcılığa uğramaması için mücadele eder. Bu nedenle, Kuir Kıbrıs
çeşitliliği benimseyen ve her türlü baskı mekanizmasına karşı, feminist,
anti-militarist, ekolojist ve veganist bir mücadele verir.
-3-
UNUTMA!
Doğduğun bedende
Yaşadığın her saniye
Var olduğun için
Ne istediğini
Nelerden hoşlandığını
Ya da ne yaptığını
Her ne olursa olsun
Gerek bedeninden
Gerek kişiliğinden
Ya da var oluşundan
Utandırılıyorsan eğer
Unutma
Kim ne der diye düşünüyorsan eğer
Sakın korkma
Bil ki yalnız ya da yanlış değilsin
Sakın kendin olduğun için asla utanma…
-4-
TRANS BİREYLERDE ÜREME VE TAŞIYICI ANNELİK
Op. Dr. Burcu Özbakır
KKTC’de hala toplumun büyük bir
kısmı tarafından tabu olarak algılansa
da, gelişmiş ülkelerde trans bireylerin
görünürlüğü ve hakkettikleri gibi
sağlıklı bir yaşam sürme oranları
artmış, trans bireyin evlilikleri kabul
görmeye başlamıştır. Her birey kadar
trans bir bireyin de aile kurma ve
çocuk sahibi olmaya hakkı vardır.
Hala dünyanın birçok ülkesinde bir
bireyin kendisine uygun cinsiyet
kimliğini alabilmesi için ”alt cerrahi”
olmasını zorunlu kılmaktadır. Yani
cinsel organlarının, almak istediği
cinsiyetin organları olması şartı aranmaktadır. Bu şartlar yetmezmiş
gibi, yetersiz bilgilendirilme yüzünden, kişi önlem alamadan bazı
potansiyel fırsatları kaybetmektedir.
Geçiş Süreci’ndeki Bireyin Üreme Sistemi’nde Neler Değişir?
Trans bireyin, oldu ise, geçirdiği cerrahiler, bazen sonrada kendi
genetik çocuğunu doğurma şansını sıfırlamaktadır.
Biyolojik olarak erkek olan bir trans kadın, “alt cerrahi” olarak
tanımlanan ve testislerin, penisin ve diğer bazı salgı bezlerinin
alınması ve vajinal rekonstrüksiyon (yeniden oluşturma) cerrahisi
uygulandığında sperm hücresi üretme yeteneğini kaybetmektedir.
Testisin bu cerrahi sürecinde alınması maalesef şarttır. Cerrahi
olmasa bile, sıklıkla kullanılan yüksek doz östrojen hormonu da sperm
üretimini kötü yönde etkilemektedir.
-5-
Biyolojik olarak kadın olan bir trans erkeğin, “alt cerrahi”
çerçevesinde uterus (rahim) alınmakta, vajina kapatılarak penil
rekonstrüksiyon yapılmaktadır. Aynı seansta overleri (yumurtalıklar)
şart olmadığı halde bazen alınan hastada sonrasında yumurta
geliştirme kapasitesi ortadan kalkmaktadır. Hastanınoverleri
alınmasa bile, cerrahi öncesi ve sonrasında kullanılan testosteron
hormonu, üreme hücresi eldesini imkânsız kılabilir.
Üreme Hücreleri Nasıl Saklanır?
Herhangi bir hormon kullanımı veya cerrahi sürecine girmeyi
planlayan kişinin doğru bilgilendirilmesi ve yönlendirilmesi gerekir.
Çünkü bu kişiler, doğru uygulamalar ile kendi biyolojik çocuklarına
sahip olabilmektedirler. Tercih ile geçiş sürecine başlamamış olan kişi,
oosit (yumurta) veya bu oositler kullanılarak üretilen embriyoları
(hücresel seviyede bebek) güvenli bir şekilde saklayabilecek yasal
ve tıbbi donanıma sahip bir tüp bebek ünitesine başvurmalıdır. Bu
merkezde kişinin bazı testleri yapılarak bu tedaviye uygunluğu teyit
edilir, gerekli tedaviler uygulanarak, oosit geliştirmesi sağlanır. Bu
oositler, zamanı geldiğinde hafif bir anestezi altında özel bir iğne
vasıtası ile toplanır. İsteğe göre ya oosit olarak, ya da uygun sperm
hücresi ile döllenerek, hasta adına saklanır.
Erkektan kadına trans bireylerde eşey hücresi alınması daha kolay
olup, tercihan hormon kullanımına başlamamış kişinin eşey hücresi
olan sperm örneğini uygun şartlarda saklayabilecek bir tüp bebek
ünitesinde vermesi yeterli olacaktır.
Diğer Eşey Hücresi Nereden Bulunur?
Sperm hücresinin embriyo olabilmek için oosite (yumurta), oositin de
embriyo olabilmek için sperme ihtiyacı bulunmaktadır. Bu sebeple,
geçiş sürecindeki bireyin üreme hücresi saklansa bile, belli bir
dönemde embriyo yapılabilmesi için diğer eşey hücresine ihtiyaç
duyulacaktır. Belirli bir kişinin, diğer eşey hücresini vermesi isteniyorsa,
bu kişinin çocuğun yasal ikinci vasisi olacağı göz önünde
-6-
bulundurulmalıdır. Çünkü her iki birey de, nikâh şartı aranmaksızın çift
olarak kaydedilirler. Bu şekilde bir uygulamayı riskli bulan veya uygun
eşey hücresi verecek ve sorumluluk alacak birisini bulamayan kişiler
gerekli hücreyi, yasal ve tıbbi olarak ehil bir tüp bebek ünitesinden
tedarik edebilir.
21.06.2016 tarihinde uygulamaya giren yasal
düzenleme ile uygun bireylerin, bağış yolu ile sperm veya oosit
alması KKTC’de yasal olarak güvence altına alınmıştır. Bağış yolu ile
kullanılan sperm ve oosit sahiplerinin, ileride çocuk üzerinde hiçbir
yasal sorumluluğu veya hakkı bulunmamaktadır. Bu şekilde, uygun
eşey hücresi verecek kişi olmadığında, bağış yolu ile güvenli bir
şekilde gerekli eksik hücrenin tedariki sağlanabilir.
Kişinin eşey hücrelerini saklayan testis veya overleri alınmış ise, şu an
için eşey hücresi eldesi mümkün değildir. Kök hücre tedavisi ile eşey
hücresi üretimi, henüz bilimsel araştırma seviyesindedir ve güvenilirliği
yoktur. Bu durumda birey her iki eşey hücresini de bağış yolu ile
alabilir.
Taşıyıcı Annelik
Dünyada
taşıyıcı
annelik tedavisi, gerek
doğuştan
uterusu
olmayan,
gerekse
uterusu alınmış hastalar
için uzun yıllardan beri
uygulanmaktadır.
Uterus nakli henüz çok
deneysel bir uygulama
olup,
klinik
olarak
geçerliliği kanıtlanamamıştır. Bu sebeple, uterusu olmayan trans
kadın/erkek bireyin, bebeğini taşıması için taşıyıcı anneye ihtiyacı
olacaktır.
-7-
ABD’nin belirli eyaletlerinde, taşıyıcı anneden doğan çocuk, direkt
olarak gerçek ebeveyni üzerine kaydedilebilmektedir. İngiltere’deki
yasal düzenlemeler ile doğumdan sonra bebek taşıyıcı anne üzerine
kaydedilip, sonrasında ebeveyn üzerine aktarılabilmektedir. Taşıyıcı
annelik, Gürcistan gibi bazı küçük ülkelerde de sağlık turizminin bir
parçasını oluşturmaktadır. Bu ülkeler; her ne kadar yasal riskler olsa
da, daha ucuz tedavi imkânı sunduğu için tercih edilebilmektedir.
Taşıyıcı annelik ülkemizde henüz yeni bir konu olup, 21.06.2016’dan
beri yasal düzenleme ile tıbben yapılabilir hale gelmiştir. Süreç için
Sağlık Bakanlığı’na, hastanın uterusu olmaması sebebi ile çocuk
sahibi olamadığının ispatı süreci sonrasında, gerekli kurul onayı
alınmaktadır. Bu şekilde; bulunan taşıyıcı anneye daha önceden
oluşturulan embriyolar yasal olarak nakledilebilmektedir. Yine de, bu
aşamadan sonrası henüz net değildir. Gerekli yasal düzenlemeler
henüz tamamlanamadığı için, doğumdan sonra çocuğun yasal
vasisi olması süreci belirsizliğini korumaktadır. Bunun sebebi, Aile
Yasası’nda yer alan “bir çocuğu doğuran kişinin çocuğun
annesi/yasal ebeveyni” olduğu ibaresidir. Bu yasaya göre, taşıyıcı
annenin, çocuğu doğumdan sonra, ilk etapta üzerine kaydettirmesi
gerekmektedir. Bu durum iki potansiyel soruna yol açabilmektedir:
Birincisi, taşıyıcı anne çocuğun yasal vasiliğini aldıktan sonra biyolojik
ebeveynine vermek istemeyebilir veya bazı şartlar öne sürebilir.
Veya; taşıyıcı anne, çocuğu ilk etapta üzerine almak istemeyebilir.
Bu konuda önceden yapılacak sözleşmelerin maalesef ülkemizde
hiçbir yasal bağlayıcılığı yoktur. Zaten taşıyıcı anne olabilecek
özelliklere sahip bireylerin bulunması zor iken, bir de bu şekilde yasal
desteklerin eksikliği ve belirsizliği, tıbben ve hukuken yapılabilir bir
tedaviyi, hukuken tamamlanmayabilir bir hale sokmaktadır. Sağlık
Bakanlığı’nın ilgili birimince bu konuda çalışmaların devam ettiği
bildirilmiştir.
Trans geçiş sürecine başlamayı planlayan bireylerin, bu tedaviler
öncesinde doğru yönlendirilmelerinin sağlanabilmesi için, ilgili
-8-
hekimlerin de konu hakkında bilinçlendirilmesi de şarttır. Doğru bilgi
ve yönlendirme ile geri dönüşümsüz adımlar öncesinde doğru
önlemler alınabilir.
Tüp bebek tedavisinin bile toplum tarafından tabu bir konu olduğu
düşünülürse, trans bir bireyin eşey hücrelerini saklaması, tüp bebek
tedavisi ve sonrasındaki taşıyıcı annelik sürecinin çok daha fazla
toplumsal baskı alacağı aşikârdır. Yasal hakların elde edilmesi ve
bilinçlendirme sürecinin sancılı ve yavaş ilerleyişine rağmen; trans
bireylerin görünürlüğünün, güvenliğinin, istihdamının yeterince
sağlanamadığı KKTC’de, bu tarz yasal düzenlemelere başlanmış
olması umut vericidir.
Op.Dr. Burcu Özbakır
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı
Üreme Tıbbı Endokrinolojisi ve İnfertilite Uzmanı
-9-
Oysa
Erm An
Bir hikâyesi var hepimizin, okunmayı bekleyen.
Belki bir gün diye, sevilmeyi bekleyen bir ömrümüz var.
Yalanlar söyleyip gülüyor, suskunca ağlıyoruz.
Tanıştığımız herkesi dost sanıyor, üstelik buna inandırıyoruz kendimizi.
Geceleri, yalnızlığa sıkıca sarılıyoruz ısıtmak için tenimizi.
Sabah olunca yüzüne bile bakamıyor, lanetliyoruz bu bedeni.
Yaşanmış bitmiş her şey aramızda kalıyor,
Bir sır gibi saklıyoruz hep o tanrıları...
Kuytu, bucaklar, soğuk dehlizler bizden soruluyor.
Tanrılar’a âşık birer melek gibi, ölüyoruz.
Cüretkârız hepimiz, birer küstah!
Damarlarımızda kan akmaz, yüzümüz hiç kırışmaz.
Yaşardıkça gözlerimiz, bizler daha çok parlarız.
İlham perisiyiz, bizler birer ateşböceği...
Melankoli hırkası, melon bir şapka ya da cafcaflı bir peruk.
Yüzde mutluluk makyajı, ayağımızda pranga.
Bizler çoook mutluyuz, hüznü tadıyor, neşe saçıyoruz.
Yoktan var edip varlığımızda yok oluyoruz.
Soğuktan üşüyen bir mum alevi gibi yanıyor,
Sönmemek için tekin bir yer arıyoruz.
Oysa ne çok severdi bizi yaratan.
Yaratsaydı eğer, oysa bizler hiç var olmadık...
Hissetmedik, yaşamadık, ölmedik ve öldürülmedik...
Yüzyıllardır hep saklandık gecenin karanlığında ya da AŞK adı
altında.
- 10 -
Gökhan Coşgun ile Röportaj
Havva Güleş
Havva: Kendini bize nasıl tanıtırsın?
Gökhan: 18 Kasım 1995’de Lefkoşa’da doğdum. Kimlikte şu an
yazan adımı söylemek istemiyorum çünkü onun ben olmadığımı
düşünüyorum. Annem ve babam ayrı, iki kardeşim var. Paşaköy’de
oturuyorum. Ben çok küçük yaşta iken annem ile babam ayılmıştı.
Mahkeme kararı ile velayetimin babama verilmesi nedeni ile 14
yaşıma kadar babam ile yaşadım, sonrasında da bugüne kadar
olan sürecimde annem ile yaşadım.
Havva: Kendini keşif deneyimlerinden biraz bahseder misin?
Gökhan: Önce 8 yaşımda benden yaşça büyük bir kadına âşık
oldum. Fakat bunu aileme söyleyemedim ve bunun hoşlantı mı sevgi
mi olduğunu tanımlayamadım. Anneme bunu dile getirdiğimde, bu
kişi senin ablan tepkisini aldım ve o kişiyi bir daha görmedim. Daha
sonraki deneyimim ise; ortaokulda aynı sırayı paylaştığım bir
arkadaşımdı ve yine kimseye söylemedim. Sürekli aklımı karıştıran
soru “Neyim ben?” oldu. Kendimi tanımlayamıyordum. Ortaokulda
heteronormatif sistemin içindeki kız arkadaşlarım tarafından;
toplumun bir kadına çizdiği kalıpların içinde olmadığımdan ötürü
“Sen, erkek gibisin. Git!” şeklinde dışlandım. Benzer dışlamaya üvey
annem tarafından da maruz kaldım. Sadece dışlama olarak
kalmayıp fiziksel ve psikolojik şiddete de maruz kaldım.
Havva: Sence üvey annenin senin üzerinde uyguladığı şiddetin
nedeni toplum normlarının dışında olman mıydı?
Gökhan: Kız kardeşimin de, benim de saçlarımız kısaydı. Fakat kız
kardeşim yeri geldiğinde saçlarını bağlıyor ve makyaj yapıyordu.
Kardeşim, üvey annem ile çok iyi anlaşıyordu. Kız kardeşim ev
içindeki işleri büyük bir keyif alarak yapıyordu, fakat ben bu rollere
bir türlü bürünemedim. Ev içinde maruz kaldığım şiddet ise “kız gibi”
olmayışımdandı. Hatta kız kardeşim ona anne derken, benim ona
asla anne dememi istemez, abla diye hitap etmemi isterdi. Bu da
ortaya konan ayrımcılığın diğer bir somut örneği idi.
- 11 -
Havva: Ev işleri ilgini çekmiyordu. Peki, bunun dışında ilgini çeken
şeyler ne idi?
Gökhan: Bahçede babama yardım etmeyi çok severdim. Aynı
zamanda babamın giydiği kıyafetler çok ilgimi çekmekteydi, hep
onun gibi giyinmek isterdim ama bu bir özentilik gibi değil bir aidiyet
duygusu idi. Fakat üvey annem benim tamamen babam gibi
giyinmemi istemezdi. Hatta ailece bir yere gidileceğinde, üvey
annem benim gelmemi istemezdi, benden utanırdı. Ev içinde
kardeşim ve benim aramda yapılan ayrımcılığı her daim sezinlerdim
ve böylelikle bütün ortaokul hayatım karanlık bir odada geçmişti.
Havva: Peki, bu durumda babanızın tepkileri ne yöndeydi?
Gökhan: Ben büyüdükçe, şiddet seviyesinde büyüdü ve sürekli üvey
annem tarafından bastırılmaya çalışıldım. Üvey annem tarafından
gördüğüm şiddet ve uğradığım ayrımcılığı babama anlattığım
zaman babamdan da yalan söylediğime dair tepki aldım. Benden
istenilen kalıplara hiçbir zaman sığamadım çünkü söz konusu
kalıplara uygun değildim. Bu baskılara daha fazla dayanamayıp,
ortaokulun son döneminde intihar ettim.
Havva: Bütün bu süreçte öz annen ile olan ilişkin ne noktada idi?
Gökhan: İntihar ettikten sonra, okula döndüğümde, müdür muavini
sınıfa gelip beni çağırdı ve annen geldi dedi. Annemi 4 yıl
görmediğim için şoka girmiştim. Annem saçlarımı, kıyafetlerimi ve
davranışlarımı görünce şaşırdı ve neden bu haldesin dedi. Ona
böyle mutlu olduğumu anlattım. Önceleri beni çok anlamasa da
beni zorlamadı. Annem ile 15 gün görüştükten sonra, babama artık
annem ile yaşamak istediğimi söyledim önce karşı çıksa da sonra
razı geldi.
Havva: Üvey annen ve Kız Kardeşin evden gidişini nasıl karşıladı?
Gökhan: Üvey annemin çalıştığı yere helallik almaya gittim. Bana
“yaptığım bütün emekler haram olsun” dedi. Kız kardeşimle
vedalaşacağım zaman, “senin gibi bir ablam olamaz, senin
yüzünden benimle dalga geçerler, keşke biraz kız gibi olsan” gibi
- 12 -
tepkiler verdi ama yine de kendine iyi bak dedi. Kardeşim sürekli
üvey annemin dolduruşuna gelip beni dışlardı.
Havva: Annenin yanına taşındığı zaman neler değişti?
Gökhan: Annem kıyafetlerimin arasında hiç kadın elbisesi
bulamayınca çok şaşırdı. Neden bu kıyafetleri bu eve getirdin diye
bir tepkide bulundu. Beni hemen alışverişe çıkardı. Alışveriş yaparken
bile annem ile farklı reyonlara bakıyorduk. Beni sürekli kadın
reyonuna yöneltmeye çalışıyordu fakat benim beğendiğim
kıyafetlerin tümü erkek reyonundaydı. Annem bana, seni onlardan
kurtarmak için bu reyona çekiyorum dedi ve bana bir etek verdi.
Annemi kırmamak için onun bana seçtiği eteği zoraki denedim.
Kendimi çok farklı hissediyordum. O eteği giyip boy aynasının önüne
geçtiğimde aynayı kırmak istedim çünkü aynadaki kişi ben değildim.
Havva: Annen seni değiştirmek için başka neler yaptı?
Gökhan: Anneme ilk gittiğim zaman kıyafetlerimi çok dert edinmişti.
Benden onun için kız olmayı denememi istedi. Annemi çok uzun
süredir görmemiştim ve onu kırmak istememiştim. Kendime, annem
için kız olmayı denemeyi söylemiştim. Annem bunu için çok çaba
sarf etti. Bana aldığı bütün elbiseleri, etekleri giymeye başladım.
Saçlarımı uzattım.
Havva: Lise hayatında sıkıntılar yaşadın mı?
Gökhan: Liseye geçtiğimde saçlarım uzundu. Okul kıyafeti benim
için en büyük nimetti çünkü annemi kırmamak için giydiğim kadın
elbiselerinden en azından okul saati içerisinde olsun kurtulmuştum.
Lise üniforması pantolon ve gömlekti. Bu beni en mutlu eden şey idi
ama lisedeki en büyük sorunum da bana doğduğum zaman verilmiş
olan ismi zorunlu olarak kullanmaya mecbur kalmış olmamdı.
İsmimden hep nefret ettim. İsmimi hiç söylemek istemezdim ve
okulda hocalarım ile sınıf arkadaşlarım hep adımı söylerdi. İsmimi
duymaya ve onunla barışmaya çok çalıştım ama olmadı. O ismi
duymaktansa isimsiz ve cinsiyetsiz biri olarak yaşamayı tercih
ederdim.
Havva: Lisedeki arkadaşlık ilişkilerin nasıldı?
- 13 -
Gökhan: Saçlarım uzun olduğu için ortaokulda olduğu gibi
dışlanmıyordum. Fakat kız arkadaşlarımın yanına gittiğimde, onların
muhabbetlerinde sıkılıyordum. Yanlarında sessiz sessiz oturup onların
konuşmalarını dinliyor, nasıl onlar gibi konuşacağımı düşünüyordum.
Erkek arkadaşlarımın yanına gittiğimde, onların sohbetleri beni çok
çekiyordu. Onlarla daha samimi olabiliyordum. Futbol sohbetlerine
katılabiliyordum. Bu onları da çok şaşırtıyordu. Kız arkadaşlarım, hep
kendi sevgililerini konuşuyorlar ve neden benim sevgilim olup
olmadığını sorguluyorlardı. Aynı zaman zarfında, bir erkek beni
beğenip numaramı istemişti. Sırf okuldaki kız arkadaşların bana dikte
ettiği erkek sevgili düşüncesini kendimden emin olmak için
denemeye karar verdim.
Havva: Bu durum sana nasıl hissettirdi?
Gökhan: Zorla etek giydim, zorla bunu da yapalım bakalım mantığı
ile yola çıktım fakat bu kişiyi hiç sevgilim olarak göremedim. En
yakınım, kardeşim olarak gördüm. Bir şekilde babam konuştuğum
erkeği öğrenip sen artık en iyisi okuma, seni bu çocukla evlendirelim
dedi. Meğer çocuğun bana yaklaşırken de niyeti bu yöndeymiş. Bir
an kendimi algılayamadığım bir evliğin içinde buldum.
Havva: Bir erkek ile evlenmek sana nasıl hissettirdi?
Gökhan: Onunla güzel vakit geçiriyorduk fakat en yakın iki arkadaş
gibi idi. Ben daha onun elini bile tutmadan kendimi düğünde
buldum. Bütün bunların bana hissettirdiği; gelinliğin sanki benim
kefenim olması ve düğünün de cenazem gibi olmasıydı. Orda
oynayan bütün insanların aslında üstüme toprak attığını
hissediyordum. Hiç evlilik hayatı yaşamadık, hiçbir cinsel birlikteliğimiz
olmadı her daim farklı yataklardaydık. Bütün bu süreçte hep kendim
ile çeliştim ve kendimi sürekli sorguladım.
Havva: Ne zaman ayrıldın?
Gökhan: Sadece 1 buçuk ay evli kaldım. Zaten evlendiğim kişi de
standart bir ilişki olmadığının farkında idi. Ben kendime bir çıkış yolu
aramaktaydım. Kendimi nasıl sıfatlandıracağımı dahi bilmiyordum.
Ta ki Rüzgâr Erkoçlar haberini görene kadar. İnternette rast gele
karşıma çıktı ve hayatını okuduğumda, işte bu “benim” dedim. İçime
- 14 -
bir cesaret doğdu. Bunu ilk önce evlendiğim kişiye söyledim.
Ayrılmak istediğimi dile getirdim. Hemen evli olduğum kişinin kuaför
dükkânına gidip saçlarımı kestirdim ve ailelere açıkladıktan sonra
ayrıldık.
Havva: Toplumda translara yönelik bakış açısı nasıldır?
Gökhan: Toplumda bu tepkiler, trans kadın veya trans erkek
olmasına göre farklılıklar gösteriyor. Trans erkeklere toplum “artık
sende bizdensin, bu yolu seçtin kardeşimizsin, doğru yolu buldun…”
gibi tepkilerde bulunurken, trans kadınlara çok farklı gözlerle
bakılarak onlara düşmüş muamelesi yapılmaktadır. Toplum bu
konularda çok acımasız davranıp, böylesi hassas bir meselede bile
ayrımcılık yapmaktan hiç çekinmemektedir.
Havva: LGBTİ mücadelesinde, sizce trans görünürlüğünün katılımı ne
durumdadır?
Gökhan: Translar daha kapalı yaşamaktadırlar. Ben açıldıktan sonra,
bana “bizim aramızda en cesaretli sensin, sen çık senden cesaret
alıp bizde çıkalım” gibi mesajlar gelmeye başladı. Bunlar beni
cesaretlendirdi ve trans görünürlüğü adına bir yol çizebilmek için
medyaya çıkabildim.
Havva: Bütün bu zorlu süreçlerden sonra, özellikle annenin seni
olduğun kişi olarak kabullenmesi sana ne hissettirdi? Bildiğimiz kadarı
ile 21 Mayıs 2016 “Onur Yürüyüşünde”, annen “benim çocuğum
trans” pankartını taşıyarak yanında yürüdü. Bu sana ne hissettirdi?
Gökhan: Ben yeni bir hayata başlamıştım ve annem yanımda bana
destek olarak sanki bana bu yeni başladığım hayatı bahşetmiş gibi
hissettirdi ve bu beni çok mutlu etti. Annemin Onur Yürüyüşünde
arkamda bana destek olması ve yanımda olduğunu bana
hissettirmesi beni onure etti. İlk zamanlarda annemin herhangi bir
Onur Yürüyüşünde yanımda olabileceğine inanamazken günün
sonunda değişimin mümkün olduğunu kendim görüp deneyimledim.
Bu değişimin bütün LGBTİ bireylerinin ailelerine örnek olmasını dilerim.
- 15 -
CİNSİYET CENDERESİ
Filiz Bilen
-HİZA’ya gel!
-hiza?
-çizgi, sınır, düzzz, doğru. (*)
* Düz Doğru: iki nokta
arasındaki en kısa yol.
“EN KISA YOL TEK YOL!”muş
gibi yapa yapa doğumdan
ölüme tek tip tek tip hareket
-Hareket olsa iyi. Duruyorsun sabit bir noktada, her şey hazır paket
olarak ayağına servis ediliyor. Paket iyi, paket normal… pakete
uyarsan sen iyi, sen normal. Ay ne kadar doğal.
“ne kadınım, ne erkek… hem kadınım, hem erkek” demişti. Ga-ripse-me-dim bile, sadece özgürleştiriciliği karşısında gülümsedim.
Sıkıştırıldığın yerden beklenmedik bir anda kurtulmanın verdiği
rahatlama vardır ya, işte oydu sanırım beni gülümseten.
“ne biçim erkeksin oğlum sen? karı gibi kıvırtma, adam ol adam”
ne “biçim”dim ben acaba? biçimimi ne zaman bellettiler bana?
yoksa hayatımın bütününe yayılacak olan hiç bitmeyen bir süreç
miydi bu belletme işlemi?
-etek? uygun! (oturması-kalkması var yalnız, onları da iyice belletmek
lazım)
-ev işleri? çok uygun! (sorumluluk olarak belletilecek. her yaşa
uygunu var bunların. ihmale gelmez. ilerde dişi kuş olacağına,
yuvacık yapacağına inandırılacak)
bekaret? en en uygun! (aman ha, namus deyim gerisini sen anla)
- 16 -
Tüyden travma. Biçimsel benliğimi belletme yolculuğunda, diğerleri
yetmezmiş gibi, bir de kıl-tüy sorunu çıkardılar başıma. Yaş 11 gibi.
kıllar çıkıp durmakta, ben nereye saklayacağımı bilememekte. Daha
“temizlenme” vakti gelmemiş olacak ki, belletici takımı o konuda
henüz devreye girmiş değil. Ne yapacam ben bu kılları? okulda bir
milli bayram havası, çocukların günü yaklaşıyor. çok eğlenecek
olmalıyız, çocuğuz zira. eğlenmek o kadar kolay değil yalnız. bir
kareografi var, durmadan üzerinde çalışıyoruz. kareografi kol
kalkacak diyor, benim kol dirsekten kalkıyor. omuz-dirsek arası
gövdeye yapışmış, adeta kontrolüm dışında. kılın verdiği stresten o
kalkamıyor, onun kalkamamasının verdiği stresten yüzüm kıpkırmızı
olmuş, bu arada kareografi de “gül” diye emrediyor (yapmacık
gülümsemelere böyle böyle mi alışılır yoksa?) ne kılmış ama! yakında
azacık limon ve şekerle kökünden halledeceğiz seni, hah ha!
hizaya gelmiş büyüklerimiz sağolsunlar, varolsunlar. başkaları onlara,
onlar bize, biz aramıza yeni katılacaklara. döngü de döngü ama.
başımı bolca döndüren, midemi bulandıran döngü. oysa herkesin
yaptıklarını yapmıştım, yani herbişeyi DOĞRU yapmıştım. niye midem
bulanıyor o zaman?
10-100’e karşı: “bizi büyüklerimiz böyle yetiştirdi abiciğim… iki grup
insan varsa misal, derdi babam, birinde 10 gişi öbüründe 100, 100
gişilik grubu takip et. biz böyle gördük, çocuklarımıza da böyle
akdarırık. eyi günler”
- 17 -
İnterseks Kelebekler
Çizen: Filiz Canik
- 18 -
ADRES
Belediye Sokak, No.1
Yenişehir, Lefkoşa
Kıbrıs
TELEFON
+90-533-857-4524
E-POSTA
queercyprus@gmail.com
WEB SİTESİ
www.kuirkibris.com
SOSYAL MEDYA
facebook.com/queercyprus
twitter.com/KuirKibris
instagram.com/queercyprus
Download