insan nüfusu ve çevre

advertisement
TBMM VE ÇEVRE
insan nüfusu ve çevre
Mısır'ın başkenti Kahire'de 5 -13 Eylül 1994 tarihlerin­
de Birleşmiş Milletler Nüfus ve Kalkınma Konferansı yapıldı.
150'nin üzerinde ülkeden temsilcinin katıldığı, Sudan
ve Suudi Arabistan gibi kimi Müslüman ülkelerin ise boykot ettiği
konferansın ana teması, getirdiği sorunlar nedeniyle dünya
nüfusundaki hızlı artışın nasıl azaltılabileceği idi.
Hızlı nüfus artışının özellikle gelişmekte olan ülkelerde
sorunlar yumağı oluşturması, Müslüman ülkelerin çoğunun da
kalkınmakta olan ülkeler arasında yer alması, kimi çevrelerce
konferansın Müslüman nüfusunun azaltılmasına yönelik artniyetli bir girişim olarak lanse edilmesine yol açmıştı.
Yüksek nüfus artışının durdurulması nda aile planlama­
sının yada doğum kontrolünün sözkonusu olması, bu durumda
da kadının ön plana çıkması, dini değerler açısından aile
planlaması ve doğum kontrolü kavram ve yöntemlerinin, kürta­
jın, doğal olarak kadının toplumsal konumunun, kadın hakları­
nın da geniş biçimde ele alınıp tartışılmasına f b l açmıştır.
Nüfus-kalkı nma ilişkilerinde tüm dünyanı n benimseye­
bileceği ilkeler, öneriler içeren 20 yıllık bir eylem planı ortaya
koymayı hedefleyen konferans nüfus ve kalkınma ilişkilerine şu
açılardan bakıyor; sürekli ekonomik gelişme ve sürdürülebilir
kalkınma, nüfus artışı ve yapısı, aile, kadın hakları, sağlık,
ölüm, üreme sağlığı, hastalık, göç, kentleşme, sağlık.
Konferansın önemi nüfus planlaması sorununu dünya­
nın geleceğiyle ve kadının dünyadaki rolüyle ilgili bir çerçeveye
oturtmasından kaynaklanıyor. Salt nüfus artışının kontrolü
değil, bireyin hakları, kadının eşitliği ve haklan ve sürdürülebilir
kalkınma sürecinin koşulları konferansın önemli tartışma konu­
larından olmuştur.
Bazı Müslüman ülkelerin yanışıra Katolik Kilisesinin de
muhalefetiyle karşılaşan konferans dünya nüfusuyla ilgili çarpı­
cı gelişmeleri ortaya koyması bakımından etkili olmuştur.
Bugün dünyamızın nüfusu 6 milyarın eşiğine gelmiştir.
Oysa daha 1930'da bu sayı 2 milyardı. 2025 yılında ise dünya
nüfusunun 8.5 milyarı bulacağı, 2050'de ise 12 milyara uluşacağı yönünde projeksiyonlar yapılmaktadır. Dünya nüfusu bu
hızla artarken, yenilebilir kaynakların aynı oranda artmaması,
zaten yetersiz olan doğal kaynakların iyice azalması İnsanlığı
geleceği İçin karamsarlığa sevk etmektedir. Açlık tehlikesi,
çölleşme, azalan su kaynakları, ekolojik dengenin bozulması,
işsizlik dünyayı şimdiden rahatsız etmektedir. Hızlı nüfus artışı
gelişmekte olan ülkelerde ulusal gelir paylaşımında dengesizli­
ğe, konut sorununa, eğitimde yetersizliğe neden olabilmektedir.
Birleşmiş Milletler verilerine göre yeryüzünde yaşayan
insanlardan 1 milyarı asgari yaşam standartlarının altında bir
hayat sürdürmektedir. Yeterli ve dengeli beslenememekte,
kullanma suyu şebekesinden yoksun bir biçimde sağlıksız
barınma koşullarında yaşamaktadırlar. Eğitim, beslenme, ba­
rınma ve sağlık alanlarına yapılması gereken hizmetler ve
yatırımlar hızla artan nüfus karşısında yetersiz kalmaktadır.
TBMM BÜLTENİ
O 34
Bu yüzden, doğal kaynakların yeterliliği, üretim gücü ve
yenilebilir kaynakların geliştirilebilirliği gözönüne alınarak nüfus
politikaları izlenmelidir. Genç ve dinamik bir toplum kalkınma
yolunda bir avantaj oluştursa da, belli bir oranın üzerindeki
nüfus artışı, gerektirdiği eğitim, sağlık, konut ihtiyaçları nedeniy­
le kalkınma çabalarını olumsuz etkileyebilmektedir.
RİO SONUÇ BELGELERİNDE NÜFUS VE ÇEVRE
Haziran 1992'de Brezilya'da yapılan BM Çevre ve Kal­
kınma Konferansı'nda kabul edilen temel belgelerden Gündem
21 içerisinde Sosyal ve Ekonomik Boyutlar kısmı nda demogra­
fik hareketler ve sürdürülebilir kalkınma arasındaki ilişki değer­
lendirilmiş, demografik faktörler ve eğilimler ile sürekli ve denge­
li kalkınma arasındaki ilişkileri içeren bilgilerin geliştirilmesi
gerektiği belirtilmiştir.
Dünya nüfusundaki ve üretimdeki artış, dengesiz üretim
ve tüketim kalıpları ile birlikte gezegenimizin kapasitesi üzerin­
de ciddi bir baskı yaratmış ve toprak, su, hava, enerji ve diğer
kaynakların kullanımını olumsuz yönde etkilemiştir.
Hem insan faaliyetlerinin çevre üzerindeki olumsuz
etkilerini, hem de çevresel değişikliklerin insanlar üzerindeki
olumsuz etkilerini azaltmak üzere stratejiler geliştirilmesine
ihtiyaç vardır. Nüfus faktörleri detaylı olarak araştırılmalı,
demografik hareketler teknoloji, kültürel davranışlar, doğal
kaynaklar, yaşam destek sistemleri arasındaki ilişkiler iyi tanım­
lanmalı ve bu ilişkiler hakkında kamu duyarlılığı artılmalıdır.
Çevre ve kalkınma konularında demografik faktörleri
dikkate alan ulusal politikalar oluşturulmalıdır. Nüfus konuları
ulusal planlama, politika ve karar verme sürecinde entegre bir
şekilde ele alınmalıdır. Bu politikalar çevre ve nüfus konularını
holistik birşekilde biraraya getirmeli ve temel hedefi yoksulluğun
ortadan kaldırılması, güvenli bir hayat biçimi sağlık, yaşam
kalitesi, kadınların statü ve gelirlerinin iyileştirilmesi, bireylerin
ve toplulukların güçlendirilmesi olmalıdır. Gelişme yolundaki
ülkelerde, mevcut senaryo ile şehirlerin boyutlarında ve sayıla­
rında artış olacağından özellikle belediye ve yerel yönetimlere
önem verilmelidir. Yerel düzeyde entegre çevre ve kalkınma
programlarının uygulanması, bu arada nüfus programlarının
uygulanabilmesi için hükümetler, yerel gruplar, kadın örgütleri
ve hükümet dışı örgütlerin bir çerçeve oluşturmalan gerekmek­
tedir. Çocuk ve yetişkin ölümlerini azaltmak ve kadın ve erkek­
lerin istedikleri sayıda çocuk sahibi olmaların temin etmek
üzere sağlık programları ve servisleri geliştirilmelidir.
Dünya kamuoyunun dikkatini nüfus artışına çekerek
gelecek hakkında kötümserlikle dolu spekülasyonlara gidilme­
sinin nedenini burada aramak doğru olur. Nüfus bir yandan
kamuoyunu etkilemeye elverişlidir. Öte yandan geri kalmış
ülkelerin sorunlarının çözümü ile nüfus arası nda bağlantı kurul­
ması halinde geri kalmış ülkelerin hızla artan nüfuslarını doyur­
mak, barındırmak, eğitmek ve çalıştırmak güçlükleriyle her
zaman karşı karşıya kalacakları öngörülmektedir.
Download