tasavvuf

advertisement
tasavvuf
İlrrli ve
Akademik Araştırma Dergisi
Arıkara,
2000
Ebu Hayyan Et-Tevhidi (ö. 970 veya 990)
ve El-Mukabasat Adlı Eserinin
Tasavvuf Ahlakı Açısından Tahlili
Müfit Selim SARUHAN,
Dr., A. ü. ilahiyat Fakültesi
Akıl
Allab 'a
çıkmak
için bir merdivendir·.
(Tevhidf, MukabasaO
A) Ebfi Hayyan et-Tevhldi
ı . Hayatı, Üstadları ve Talebelerine Kısa Bir Bakış
Ali b. Muhammed b. Abbas Ebu Hayyan et-Tevhidl, hicr1 dördüncü, miladi
onuncu yüzyılın, İslam felsefesi sahasında önemli isimlerden biridir. Doğum ve
ölüm tarihi üzerinde ihtilaf vardır. Hicr1 924 yılında doğup h .970 veya h .990 yı­
lında vefat eniği belirtildiği gibi, h.l023'te de vefat ettiği söylenmektedir. Bağ­
dat'ta dünyaya gelen Ebu Hayyan'ın babası, Muhanuned b. Abbas, hurma ticareti yapmakcaydı. Kimi araştırmacılar, Ebu Hayyan'ın "Tevhidln lakabının ya babasının Irak'ta özel bir hurma türü olarak "Tevhid!" adı verilen hurmayı satmasına,
ya da Mu tezile'nin "ehlü '1-adl ve't-tevhid" akidesine bağl amaktadırlar. Ebu Hayyan, İslam düşüncesinin öncüsü olan her düşünür gibi akü ve nakl! ilimlerde iyi
bir eğitim almıştır.
Ebu Hayyan, fıkıh il.mini Ebu Hamid ei-Merdveıuz!'den, hadis ilmini Ebu Bekir eş- Şasl, Ebü Said es-Sirafi ve Ca'fer el-Huldl'den almıştır. "
Felsefe, mantık, tabiiyyar, ilahiyat, rasawuf, keHim, nahv, lügat, şiir, astronomi gibi ilimlerde çeşitli üstadlardan dersler alan Ebu Hayyan'ın en meşhur hoca• Ca'fer el Htıldi,
Kuşeyri ashabındandır, slıfidir.
(ö. 348/955).
ı ı6
tasawıı(
sı
Yahya b. Adiyy'irı öğrencisi olan Sivanü'l-Hikme'nin yazarı F.bG Süleyman Sicistaru (ö. h.lOOO)'dir'
Subk!'nin kaydettiğine göre, Ebü Hayyan; İbn Yusuf, Muhammed bin Mansur
bin Hamkan, Abdi.i'l-Kerim bin Muhammed ed-Davudl, Nasr bin Abdü'Laziz eiMusr1, el- Farisi İbrahim b. Fariseş-Şi razi gibi öğrenciler de yetiştirmişti r. "
Her alim gibi, yaşadığı dönemde o da, kimilerinin sevgi ve ilgisini, kimilerinin de, nefretini, kıskançlığıru celbetti. Ona "yalancı", "müfteri", "ayıplayıcı" lakaplannı verenler oldu. Sü-i şehadette bulunanların yanında , onun için büsn-i
şeJıadette bulunanlar da vardı. Onu ve akidesini savunanlar, onun, fıkıh , tefsir,
hadis eğilimi aldığına ve bunlara sadık kaldığına, fakir, sabırlı, rnütedeyyin. süt!
olduğuna dair açıklamalarda bulunmaktadırlar. Ebü Hayyan hakkında birbiriyle
çelişen farklı görüşler ınevcutrur.
İbn Arabl (ö. h.l162) ve Gazali (ö. h.ll ll), Ebu Hayyan et-Tevhldl'nin kendisinden ve kitaplarından istifade ettiklerini belirtınektedirler.'
İbn el Cevz! "İslam 'da üç zındık gelmiştir diyerek İbn Ravendf(ö. 910), Ebu 'l
Ala el Maarrfve Ebu Hayyan et Tevhidfyi bu isimler arasında zikretıne ktedir.
Onun söyledikleri ile yaptıkları nın birbirini rutınadığını söyleyenler olmuş­
tur. Ebü Hayyan, Bağdat'ta, hayatını kitap verisille istinsalu ile kazanıyordu . Hicri 352 tarihjnde Muizziddin Devle'nin veziri Ebu Muhammed Hasan b. Muhammed el Muhellebl tarafından Bağdat'tan sürgün edilm iştir. Böylece Horasan ve
Rey şehirlerinde sürgün hayatı yaşadı. Hicıi 990 veya 1023'de Şiraz 'da vefat eniği belirtilmektedir.
1 Ebu Süleyman Muhammed es-Sicistanl (932-1.000) Hicri 4, Miladi 10. Yüzyıl Bağdat'ın önemli
bilginlerindendir. el-Manukl olarak da bilinir. Felsefi görüşleri Arisıocıı ve Yeni Eflatu ncu özellikler
taşır. Felsefe ve din in tabiatları ve metodları itibariyle tümüyle farklılık arzettiğini ve bunla rın u ılaşa­
mayacağını dile getirmiş, her ikisini de ~yrı bir geçerlilik içinde görmüştür. Ona göre Allah, zaman
itibariyle değil, zat itibariyle ezelidir. Kusurlu yara tılmış şeylerin özellikleri Allah'a atfedilemez. Yine
ona göre, n.ıh. tabiatı itiba riyle basittir ve iyi ile kötüyü ayırdedebilecek saf bilgiyi elde edebilme yeteneğini, tabii akıl sağlar. Akıl, rehber olarak alındığında sa adeli sağlar. O dönemde felsefe, din, bilim ve dil gibi konularm konuşulduğu sohbet meclisleri ohışıun.ılunca, ortaya önemli felsefi müzakereler çıktı. Siviinu'l-Hikme adlı eserine ilaveten, İlk Hareket Enicici'ye dair, g6ksel k-ı1releriıı beşin­
ci tabialı, t>Cirlık prensipleri, rııya. ı >e mantığa daiı· kısa risaleleri olduğunu öğreniyoruz. ishinıl hümanist hareketin öncülerinden biridir. "Bkz. George, N. Aııyeh, "a/-Siji<tarıi ", Romledge Encyclopedi:ı of Philosophy; Kraenıer, J.I., Pbilosophy in ıbe Renaissance of fs/am, Abu Sıt.la,wnan ai-Sicistanf and lfLç Circlo, Leiden ı986.
2 Ebü Hayyan, eı-Tevhidi, ei-Mıtktibtisat. neşr: Hasenel Sendubi, Mısır 1929, ss. 6 vd; Muhyiddi n A., Ehı'i Hay~-aıı et-Tevbid~ Sittıt11hı1. ı>e Ascıru.hf2, Kalüre 1949; Keilani, Abu Hayyan eı-Tavhidi,
lkynıı. 1950.
3 İzmirli, Isınail Hakkı , "Ebfı Hayyan AJi b. Muhammed Tevhidi" Darii '1-Ffl.nunliab~var Fakı'il­
lesi Mecmuası, israobul l928, ss. ıOB- 135; Berge, M., Poıır tm Hı.ımanisme.Abu. Hayyan at-Taıvbi­
di 1 Towards a Liuln.g 1-/ımıaııism: Aha Hayyan al-Tawbidi), Daıııascus: lnstitut Français de Danıas,
1979; Rowson. E.K. , "'flıc Philosopher as litteı·afiem~ al Tau/bidi and h·is Predecessors", Zeitschrift
für Gesch ichıe der Arabisch-Islanı isclıen Wissensclıaften , 6: 50-92.
e&ıt ha_ı~van el-teı•hidf...
117
2. Eserleri
•
•
•
•
·. •
•
•
•
•
•
Kitabü 'l-Besair ve'z-Zehair
el-Muhadarat ve'l-Münazarat
el-Eınta' ve'l-Muanese
eJ-Mukabasat
er-Red ala İbn Ceni fi Şi'ril-Mütenebbl
ez-Zülfe
Takrizü'l-Cahız
el-İşaretü' l-İlahiyye
Riyazü'l-Arifin
el-Haccü'l-Akll iza Daka'l-Fezau
• F1 Ahbari's-SGtlyye
• el-Hazin ile'I-Evtan
an'il -Hacci'ş-Şer'l
•"!' • er-Risaletü'l-Bağdadiyye
• es-Süfiyye
• Risalerü's-Sadik ve's-Sadaka
• Risale fi's-Semarati'l-Ulüm''
3.
isıam
Felsefesindeki Yeri ve Metodu
Ebu Süleyman Sicistarıf, Eb{l Hayyan et-Tevhidf, İbıı Miskeveyh ve Ebu '! f'erec gibi isimler, İslam Felsefesi tarihinde, Farabi ekolüne mensub şahsiyetler ola-
rak bilinmektedirler.;
Ebü Hayyan, eserlerinde, Endülüs'ten Horasan ve Semerkant'a kadar İslam
dünyasındaki felsefi hareketleri ortaya koyar. Eserlerinden anlaşılmaktadır ki,
b ir mütercim o lmamakla birlikte, Ebu Hayyan, zamanına kadar yapılan tüm çevirileri görüp, tetkik etmiş olmalıdır.
O , yerli fikirler oıtaya koymaınakla birlikte, başta Sicistanl olmak üzere devrinin bütün fikri hareket ve meselelerini biraraya toplamakla öne çıl<mıştır.';
Ebü Hayyan, felsefi meseleleri, edebi bir dJlle ele almaktadır. Ona göre, nazari felsefe tek başına yeterli olamaz. Onu, aın el'i felsefe ile bağdaştırmak gerekir. Bilgi hisse değil, akla dayanmalıdır. Felsefenin gayesi, insanı tevlıide götürmesidir. Felsefe insanı dine, din de felsefeye yöneltir. Ebü Hayyan, en genel jfa4 Tevlıidi, ei-Mukiibasaı, s. 18-19; Genequand, Charles, ·'al Tawhidi'', Routledge Ençycloped ia
of Philosophy.
5 De Boer, TJ The History oj Philosophy in ls/am, (translated by Edward Jones) London 1933,
s. 126; Falıri Macit, İslam Fel~qfesi Tarihi, çev. Kasını Turhan, Istanbu l 1992, s. 167; Ülke n , Hilmi Ziya, İslam Felsq(esi, E~ki Yttnandan Çağdaş Dtl.şt'mce.rıe Doğm, İstanbul 1976, s. 72.
6 Ülken, islam Dfişııncesi, Ttlrk Dıtşüncesi, Tarihi At·aşıırmcıları.na C/Iriş, istanbu l 1995, s. 166.
118
tasawt({
deyle, EbG Süleyman es-Sicistanl gibi, edebiyatla felsefeyi, dinle hikmeti.
uzlaş­
tırmaya yönelmiştir.
Macil Fahri, onu, "sistemci bir filozof olmaktan ziyade, dikkate değer bir derecede felsefede malumatı olan biri" olarak7 tavsif eder. Ebu Hayyan et-Tevhidi,
bize kendi muasırlan hakkında çarpıcı bilgiler de sunar. İslam ahlakının en temel eserl.eıinden biri olan "Tehzibü 'l-Ablak" ın yazarı [bn Miskevyh'i -ki onun arkadaşıdır- zevk düşkünü olarak tanıtır.ti Ebfı Hayyan'ın mülahazaları, çoğunluk­
la alaycı, eleştirel ve kmayıcı nitelikte karşılanmaktadır.
EbG Hayyan, et Tevlıidl, felsefi içerikli diyaloglan da kaleme almıştır. "elMarıtıku 'l-Yunanı: ve'n-Nahvi'l-Arabi" "Yunan Mantığı ve Arap Grameri" başlığı
altında, Mantıkçı Ebü Bişr Metta' ile, gramerci ve fakih olan Ebü Said el Sirati arasındaki bir diyalog 326/ 932 yılındavezir İbn el Ftırat önünde cereyatı eder. Mantıkçı EbG Bişr, Grek taraftarhğıyla itharn olunarak Arapça'yı iyi bilmemekle eleş­
·ririlir. O ise bu eleştiriler karşısında sadece gramerin keliınelerle ilgili, mantığın
da kavramlarla ilişkili olduğunu dile getirir. ~ Ebu Bişr Metta', her ne kadar mantığı doğruyu yanlıştan ayıran bir alet olarak sunsa da, Ebu Said es-Sirafı ise, bu
temyiz gücünün gramere ait olduğunu söyler. Kısacası, Tevhid1, bir mantıkçı ile
gramerci arasındaki diyaloğu gözler önüne sererken, bir açıdan islam düşünce­
sinde tez ve antitez sumımlarına bir misal teşkil etmekteydi.
Ebu Hayyan et-Tevhiöı, İslam Felsefesinin önde gelen fikri oluşumlanndan biri olan İhvanü's-Safa hakkında da değerlendirmelerde bulunur. O.na göre, İhva­
nü's-Sifa Grek Felsefesi ile islaın'ı uzl~tırınada b~ansızlığa mahkumdurlar. Dini
akide, ancak ila1u bir vahiy meselesidir. Filozoflara, müneccimlere ve mantıkçıla­
ra asla il1tiyaç duymaz. Akıl vahye tabi olduğu gibi, filozof da, peygambere tabidir.
Akıl, tek başına gerçeği kavrayamaz, kavrasaydı, iman gereksiz olurdu. Akıl, eşit
olarak dağıtılınadığı için vahiy, tüm insanları kuşatmayı, aydınlatmayı hedefler.'"
Ebü Hayyan et Tevhidi, el-Muktihiisatında çeşitli keHimi, felsefi, lingüistik,
mantık , metafizik konulara değindiği ölçüde, ahiakl meseldere de eğilmiştir.
Ahlaki meseleleri incelerken görülen o ki, Ebu Hayyan et-Tevhidi'nin Aristo'nun "Nikomakbos'a Etik" eserini çok iyi özürusediğini ifadelerinden anlıyo­
ruz. Ahlaki meseleler kadar, metafizik meselelerele de Aıisto'nun etkisi görülür.
Ayrıca, genel bir tabiille belirtecek olursak, Kineli'nin Risalefi Hududi'l-Eşya ve
Rusıimiha aciL eserindeki stili ve yaklaşımının yanısıra , Farabi'nin başta "ed Deavi'l-Kalmyye" "el-Medinetü 'l-Fadıla" "Risate fi 'l-Akl" "et-Tatı:k.at" eserleri Ebu
Hayyan et-Tevhidl'de etkili olmuştur. Her ne kadar .k onumuz ahlaki meselderin
tahliliyse de kısaca Ebü Hayyan'ın sistemini belirginleştiemek için onun birkaç
7 Fahri, Macil, İslam Felsefesi, s. 168.
8 Tevhidi, el imıa ue.'l Mttanese, ed. A Amin-A Al-Zeyn, Kahire 1953, 44, 1, 33.
9 Aynı eser, ll, 4-5.
10 Aynı il$er, s . lO.
ebt/. bayyan el-ıer,hidf . .
metafizik tarifini sunmak istiyon.ız. Bu
tanımlar,
Aristo, Kindl ve Farabi'yi
119
hatır­
latmaktadır.
Önıek
verecek olursak,
Kevn (oluş) nedir?
. •'
Bir şeyin kuvveden fiile çıkmasıdır.
•'
Fesad (bozulma) nedir?
Bir şeyinfii/den kuvveye çıkması (d6nmesidir).
Zihin nedit-?
E_şya arasında temyiz gücüdür. n
Bu misal ve değerleomenin ardından hemen ekieyeJim ki, EbCı Hayyan etTevhidi, onuncu yüzyılda kaletne aldığı eserlerde incelediği konularla, derlediği, iktibas ettiği meselelerle, hem bir filozof, hem de bir sCıfinin niteliklerini bünyesinde barındırmaktadır.
Ahlaki meseleleri incelerken salt felsefe geleneğinin sırurları içinde hareket
etmekte, klasik b ir islam bilgini, kelamcı, tefsirci gibi davranınayıp ayet ve hadislere hiç yer vem1emektedir. Platon, nasıl ki diyaloglarında, üstadı Sokrates'i
konuşturursa, Tevhiöı de, hocası Ebu Süleyman es-Sidstaru el-Mantiki başta olmak üzere bazı şahsiyetleri iktihasların başında konuşturmaktadır. Bir müddet
sonra, tıpkı diyaloglarda konuşanın Platon mu, Sokrat.e s mi olduğunu takip etmekı:e zorlandığımız gibi, Mukabilsat'ta da konuşanın Tevhidl mi yoksa Sicistani
mi olduğu hususunda aynı güçlük ortaya çıkmaktadır.
Son tabiilde belirtmek gerekirse, Tevhid!, ahlak sisteminde bilgiyi ve onun
değerini merkezi bir noktaya yerleştirmekte, nazar1 o lanla arneli olanı , yapliması gerekeni aynı çizgide görmektedir. İnsanın eylemlerini gerçekleştirirken bir
iktidara sahip olduğunu belirtir. Öte yandan da, faziletierin yer etmesi hususu gibi konularda, insanın fiillerini , gücü dahilinde olan ve olmayan fıiller halinde ikiye ayırır. Daha onuncu yüzyılda , İslam ahlak felsefesinin akılcı kanadırun öncülüğünü yapar. "Ak1l Allah'a çıkmak için bir merdivendir"u diyen Tevhidi, hakkın
teaddüd kabul etmeyeceğini belirterek, "hak tektir"'; ilkesini hatırlatm.aktadır.
Aklı ölçü almakla birlikte, ilham ve vahyi de kabul eder. Bununla beraber, Astroloji ve Kehanet gibi hususlara da inandığını görürüz.14
Ebfı Hayyan et-Tevhidi, el-Mukabtisat adlı kita bında toplam 106 başlık alnn11 Tevhidi'nin 91. İktibası, Kindi'nin "RiSak!fi Hlld'lldi'I-Eşya ııe Rusıtnıiha " adlı eserini çağrışıı­
Tevhidi, bu iktibasında, Kevn, Fesad, Cem, İnfırad, Batı!, Zihıı, Zeka, Hikmet, Vehnı. Tevehhünı, Hıfz, His, Tahayyü!, Sfı reı. Zaman, Cirın, Kesret, fınldi.n, Miimteni, Rutubet, Bunıdet, Hararet,
vb. kavramların tarifini sunuyor; bkz. Ff Kel-inıaıin Bellgtltin rJe Hı1kmiin Rafa tX? Teaı·!fhı Fe/sePvye, 91. lktibas, s. 308.
.
12 Tevlıidi, ei-Mıtf<ilhlisal, 52. Mııkiibese.
13 Aynı eseı·, s. 52.
14 Aynı eseı·, s. 29.
rıyor.
120
da
tasaut.'ıtf
çeşitli
konulara, iktibaslara değinir.
Bunlar arasında doğrudan ahlik.la ilgili olanlarda şunlardır. ' >
1. Mu.kabese: Ne.fsin temizlenmesi ve hedenf arzulardan soyutlanması hak-
kında.
3. Muktibese: insanın farklı ahlakları bünyesinde barındırabi/eceği hakkında.
54. Mukabese: Aklın.fazileti, hayatın kıymeti ve a:fiyetin belirginliği hakkında.
61. Mukabese: N€!fsin fazilet ve rezileti, hayı·r ve şerleri kabul ettiği hakkında.
81 . Mukabese: Hayrın gerçekte kendisi için, mecazi olarak da başkası için
istenildiği hakkında.
89. Muktibese: Zühd ve dünyanın terki
hakkında.
92. Muktihese. ilmin, marifetin ve faziletierin şerf!finin, bu tilemdeki azlı.k­
larından kaynaklandığı hakkında.
96. Mııkttbese: Üstadlardan hikmet hakkında. nakledilen görüşler b akkında.
1O1. Mukabese: insan nefsini yücelten ve güzelleştiren şeyin dünyada sadece ilim olduğuna dair.
B)
el-Mukabasat'ın
Tasavvuf Ahlakt Açıs ından Tahlili
1. Nefsin Te.ınizlerunesi Kavramı
Ebfı
Hayyan et-Tevhidi, birinci iktibas olarak, nefs tem izliği konusunu izaha
adeti olduğu üzere "Ebü Süleyman el-Mantıkl'nin şöy­
le dediğini duydum" diyerek söze başlar.
Tevhid1, sırların ortaya çıkınası için "itiba rı" yani göz önünde bulundurmayı
değerlendirmeyi gerekli görür. Bir ''ihtiyarın" seçimin gerçekleşmesi şartını da
"ihtibara" yani o şey hakkında bilgiye haberli, deneyimli olınaya bağlar. . .
çalışır. '(· Çoğu iktibasında
itibar ~ Sırları açığa çı karıyor.
İhtibar -~ İhtiyan
seçme gücünü sağlıyor.
(Bilgi ve Deneyim)
Tevhidi, bu açıklamasıyla süfi yönünü o rtaya koyuyor. Sır kavramı daha çok
mistik bir anlam ifade ediyor. Biz burada bu kavramı incelemeyeceğiz.
Tevhidi, insanın kendi nefsine, özüne bakışının önemine değinir. "Nefsine
bakışı kötü olan kimsenin başkasına da nasihatı az olu.r·. "ilkesini sunarak, ahlak anlayışını psikolojik temellere dayandırmaya çalışır. Bir istiareye başvurarak,
nefs temizliğini, kirlere, pisliklere bu laşmış bir kabın su içmeye, yemek yemeye
15 Toplanı 106 başlık altında, Keliinı, Astronoıni, Metafizik, Mantık, Ahlak ve Omolojiye dair konular ele alınmaktadır. Bkz. Tevhidl, el-M11kabiisar, s. 381 .
16 Tevlıidl, "Fi Tahriri'n-Ne.fs zıe Tecem'idiha min Şemiibi'l-Bedeııiyye': 1. Mukibese, a.g .e., s.
119
abı/. bayyem et-teı,hidi. . .
121
engel hususlardan temizlenınesine benzctmektedir. Temizlenınediği takdirde
kap, insanı kendisinden uzaklaştıraçak ve nefret uyandıracaktır. Çünkü insan tabiatı gereği hoş, güzel ve temiz bulduğu şeylere yakl aşır. Öyleyse, insanın saadete ulaşınası ve gerçekliğin kemal noktasına erişmesi için nefsin arındmiması
ile bedenin kötü eğilin"ılerinden uzaklaştınlması gerekir.
Tevhidl, Süleyman el-Mantikl'nin ifadelerini, yer yer kendi yorumlanyla da
besleyerek, nefs temizliği konusunda, bir çok sı.1fiye örnek olacak açıklamalar
suninaktadu·. Şu var ki, nefs temizliğini ele alırken ayetlere başvuımamakta ve
referans almamaktadır. Sadece metin içinde, ayetlerin şekerin suda eıimesi gibi
yer aldığını da müşahede etmekteyiz.
Onun çağdaşı ve yakm arkadaşı ibn Miskeveyh, "Tehzibü'l-Ahlak ve Tathirn'l-A 'mk" adlı kitabında ''Fazilet/eri de ancak nefislerimizi k6tülükterden temizledikte:n sonra kazanırız'17 demektedir. İslam dünyasında, tasawufi ve ahlaki edebiyatta nefs temizliği ve arındınlması hususu her mutasavvıf ve ahlakçı tarafuıdan ele alınagelmiştir. Aslında, nefs temizl iğinin temeli, hareket noktası
Kur'an-ı Kerim'e dayanır.
"Kişiye ve onu şekillendirene, sonrada ona iyilik ve kötülük kabiliyeti ver-ene and olsun ki, kendini ( nl!fsini) arıtan saa4ete ernıiştir. Kendini fenalık/ara
g6men kimse de zzyana ıığranııştır. "(Şems 6-10)
Nefsin arındırılınası ve temizlenmesi, Kur'an-ı Kerim'de saadete giden yol
için şart koşulunca, İslam literatüründe bu konu hep işlenegelmiştir.
Ebü Hayyan'ın, nefsin arındırılınası ve temizlenmesi için bilgiyi, ardından elde
edilen bu bilgiyle bir seçme gücünü, iradeyi ve gayreti şart gördüğü anlaşılmakta­
dır. Kişi , böylece kendini kötü haslerlerden temizler ve olgunluğa doğru yol alır.
2.
A.hl.akuı Çeşitliliği
1
~ '
Meselesi
•
Ebü Hayyan et-Tevhidi Üçüncü Mukabese de, insanın farklı ahlaklan bünyesinde toplayıp toplayamayacağı hakkında bir konuyu işler. Böylesi bir konunun
oıtaya çıkmasını da Adüdü'd-Devle'nin veziri İbn Sa'dan (ö. H. 365)'ın huzurunda, isa b. Sakif er-Rumi Ebu'l-Semh ve Hristiyan bilginierin aralanndaki diyalogla ra dayandırır. '8
Şu var ki Ebü Hayyan, ifadelerden anlaşıldığı üzere, sadece nakletmekle, ik17 Tehzibü 'l-Ahlak'ın bir çok yazma ve basılmış nüshaları vardır. İstanbul 1298; Kah.ire 1317,
1326, Beyruı 1398; Bu eser Muhaııııııed Arkoun tarafından Tmite'd Ethiq11e adıyla 1969'da Daınasta,
Costanıin Zurayk tarafından The Rıiftııiment of Charecrer adıyla ingilizce'ye Ahliikı Olguntaşıırma
adıyla, bir komisyon (A.Şener, i.Kayaoğlu, C.Tunç) tarafından 1983 yılında Türkçe'ye çevrilmiştir.
Yukarıdaki alımı için bkz. The Refinimerıt oj Charectet; s. 7.
18 Tevhidi, "Fi enne'l-fnsane kad Yecmeıı Ahldken Mı'llebayine", m. Mukabese, ei-MtıMblisar
içinde, s. 139.
122
tasawı!l
tibas etmekle kalmaınakta , genel ve geçerli gördüğü beyanlara da yer vermektedir. Bir açıdan, kendisinin de kabul ettiği, benimsediği fikirleri bir araya getirmektedir.
Ahlakın, huyun, değişip değişmeyeceği, fazilederin öğretilip öğretilemeyece­
ği
hususu, ahlak tarihi boyunca, filozoflar, ahh1kçılar, eğitimeHer arasında tarrışı­
lagelmiştir. Ebü Hayyan, bu tattışmanın biraz ötesinde bir insanın kendi bünyesinde farklı ahH1klan banndırıp barındıramayacağı meselesini tetkik eder. Buna
göre; ahlakını güzelleştirmek , davranışlarını geliştirmek ve kendini kötü huylardan arındırmak isteyen birinin, biri gayet zor, diğeri de gayet kolay iki durumla
karştlaşacağını vurgular.
''Ne.fsi için güzel bir durum. övülmeye layık bi1· sec(ve, ve ahlukını güzelleş­
tirip, güçlendirmek isteyen kintse için biri zor diğeti kolay il..>i durum söz konusudur. Zor olan şeye ulaşmak imkansız ve güç dışı.dır. Kolay olan şeye de ulaş­
mak, çaba ve gayret dahilinde olduğundan, mümkündür. İnsan ahiakında bu
değişim· ve gelişimin olacağına dair misal bedenin dummunda görülür. insan
bedenini temizlemek istediğinde temizler. Vücut bakımı (saç, tırnak vb.) yapmak istediğinde bunları yerine getirir. Ne kadm· kirli olursa olsun insan isıedi­
ği ve gayret ettiği ölçı'i.de, kendi bedenini temizler, pı.rıl pırıl olur. bunu yapmaya da güç bulur.. . Öyleyse insan gücü dahilinde olan şeyler· hususunda karamsar olmamalıdır·. Aynı şekilde, güç yetirenıeyeceği ve gücü dahilinde olmayan şeylerin de ıslahını istememelidir. Çünkü insan ancak güç yetirebileceği
şeyi yapabilir. -~~
Eblı Hayyan, ahiakl bir değişikliğin zor olmakla birlikte, kimi durumlarda
gerçekleşebileceğine inanır. Ortaya koyduğu bir ilkeye göre "ne değişmenin
olacağına dair çok arzulu, ne de olamayacağuıa dair çok ümitsiz olına­
lıdır. "20
O, ahHik felsefesi açısından bilgi, eylem ve hürriyet açısından yukarıdaki ibarelerde görüldüğü üzere, insan davranışlarını, insanın iktidan ile irtibatlandır­
maktadır. Bilindiği üzere, kelamcı lar, fiilieri gücümüz dahilinde olan ve olmayan
fiiller olarak ikiye ayırmaktaydılar." Tevhidi de m. iktibasında, bu aymmı dile
19 Tevhidi', " Fi enne 'f-İnsane. .. ·•. s. 140. .
20
Aynı
yer.
21 Gücümüz çerçevesinde olan fiiller, kelliıııi sistemde. Kadı Abdülcebbar'ın tasn ifinde olduğı ı
üzere be~ i organ.lanmıza ve on ların bilgilerine dayandığı gibi, diğer beşi de kalbe ve ondan kaynaklanan bilgi derecelerine dayanmaktadır. Buna göre, Alaın, acı ve elem gibi tecrübi bilgiler, itikadat,
dediğimiz, inanışlar gibi, d ini bilgi derecesi Enzar gibi, fikir ve düşü nce ifade eden durumlar, hep gücüıııiiz da hilinde olan ve teınelind<" çeşidi bilgi dereceleri ve değeri ihtiva eden fiiller olarak göze
çarpmaktadır. Gücümüz dahilinde olmayan şeyler, renkler. tatlar, kokular, sıcaklık, soğu klu k, rurubet, kunıluk, hayat, kudret, şehvet , nefret, fena gibi fiillerdir. Kadı Abdülcebbar, Ahmed, Şeıtm Usı'i­
li'I-Hamse, Kahire 1965, s. 357-457.
ebı1 ha,v.ıltln eı-ıevhidf . .
123
getirmektedir. İn,sanın gücü yeuiği şeyleri yapabileceğini, gücü yetmediği şeyle­
ri de yapamayacağını, ifade ederken bunu elengeli ve ortayol tavn Ue yapmaktadır. Bu yapıp yapmamanın Labil bir boytıtı.ı olduğuna dikkatleri çekerek, ümitsizlik ve kayHsızlık gibi iki aşırı uçtan da sakındırmaya çalışır.
Alılak hakkında, tarih boyunca farklı göıüşlerin mevcudiyetine dikkat çeken
Tevhicli, değişmenin mümkün olamayacağı durumlara örnek olarak. korkaklık
tabiatma sahip olan birinin cesur olamayacağını, gayrerli, atılgan bir tabiata sahip birielin de gaflet içinde bulunamayacağıru dile getirir. u Gücü olan onu sergiler, yeteneği olan onu ortaya çıkarır, söylemekle yapmak farklı şeylerdir. Nice
kimseler vardır ki, cömertliği över, teşvik eder, fakat iş uygulamaya gelince bu
hususta o insaniann en uzağıdır. İhtiyar, seçme, önemli olmasına rağmen, zayıf
bir kuvvettir. Tek başına, cömert olmayı seçmek bir şey ifade etmez. Uygulamak
işin asıl önemli kısmıdır.t'
Nikomakhos'a Etik namıyla ınanıf, Aristo'mın kaleme aldığı ve kençiinden
sonra, bütün ahlak sahasındaki çalışmalara öncülük eden eserde de, Tevhidi'nin
görüşlerine ışık tutan hareket noktaları bulınaktayız.
"Biri düşünce erdemi, diğeri ise karakter erdemi olmak üzere iki tür erdem
vardır. Bunlardan diişünce erdemi daha çok e<~itimle oluşı,tr ve gelişü~ bu. nedenle de deneyim ve zaman gerekitirir. Kamkter erdemi ise. alışkanlıkla edinilir. Adı da, bu. nedenle küçük bir değişiklikle alışkanlıktan (ethos) gelı:r. Açıktır
ki, karakter erdemlerinden hiçbiri bizde doğa Ve"rgisi olarak bulunmaz... ·~·
Ebu Hayyan et-Tevhidf, ile Ebi:i. Süleyman el-Mantikf arasında geçen bir diyaloğa kulak verelim.
Ona (Ebu Süleyman et-Mantıkf) ''Hulk" nedir diye sor·dum.
O da, ''şearir"dır dedi.
Onun övülen boyutu nedir?
Dengeli bir nıizaçta, faziletli bir nC!fsin ortaya koyduğu şeydir.
Onun yeri/en, kınanan boyutu nedir?
Farklı bir mizaç sahibi bir kimsede, tabiatın örtlüğü şeydir." 5
3. Aklın Fazileti ve
Hayatın Değeri
Ebu Hayyan 54. iktibasında
mekredir. u. Buna göre;
aldın
fazileti ve hayatın değeri meselesine değin­
22 Tevhidl, " Fi enne'l-in.sane.. ",s. 40.
23 Aym ,ım-.
24 Arisıoteles, NikomaMosa Elik, Çev: Saffeı Babür, Ankara 1997, ss. 23-36 (15-20)
25 Aynı yer, s. 141 .
26 Tevh.id1, "Fi Fadileli'I-AklıiC Kıymeıi'I-Hayat f.'e Meziyy eli'I-AAyye" el- MfiMhôsca içinde, s. 234.
124
tasawıif
Hayat hem sevinç ve hem de i.izüntünün kaynağıdır. Ölüden korkulur, onun
bir an önce gömülmesi istenilir. Çünkü, hayat ünsiyetin, canlılığın, insanlar arasındaki ilişkinin sıcaklığıyla yaşandığı lezzetin, marifetin, hissin ve hareketin olduğu yerin adıdır. Hayatın iyisini , aklın yararlı olanıru, afiyetin ise sürekli olaıu­
ru istemeliyiz.
: İnsan, a klıyJa fakirliğe sabreder, zenginliğe ulaşır ve maddi ve manevi saadeti elde eder. Oysa insanların çoğu , aklın değerini ve fonksiyonunu bilmemektedir. Sadece ak.tl, arazdır, cisimdir ya da temyiz yapılan bir alettir, demekle iktifa ediyorlar.
Oysa onu yeterince kullanmak, insanı yükseltir, olguulaştırır ve saadete erişt.irir.ı-
4. Fazilet, Rezilet,
Hayır
ve
Şer
Ebu Hayyan et-Tevhidl, fazilet, rezilet, hayır ve şer gibi meseleleri , yine aderi olduğu üzere, Ebu Süleyman es-Sicistani'den hareketle, 61. Mukabese'de ince-
lemektedir.
Ebü Süleyman es-Sicistan1, Aristoteles'i okuduğunu vurgulayarak, nefsin fazilet ve reziletleri, hayır ve şerleri kabul edecek bir yapıda olduğuna dikkatleri
çeker. Faziletleri , ancak nefıslerimizi ve arıları n karşıtlan olan reziletierden kötülüklerden temizledikten sonra kazanınz.
. Tevhidi'ye göre hayır, hakikatte, mecaii olarak zatı için istenen şey, şer ise,
kendisi (zatı) için kaçınılan şeydir.
28
5. BilSi, Hikmet, Saadet, Cömertlik ve İnsan
101. Mukabese'de olarak bilginin ahlaki açıdan insanı olgunlaştıncı rolü üzerinde durur. Bilginin olduğu yerde öfkenin, gafletin olamayacağını, bilginin; olayların sebep ve sonuçlannın bilinmesi cihetiyle, insanı, sabra ve şükre ulaştıracağı­
nı beyan eder. Hikmet de bilginin kapsaınındadu·. Hikmetin çeşitli dereceleri vardır. Her kelimenin, söyleyeni, her sözün bir sesleneni, her eylemin bir yapıcısı , her
yapıcının da bir gözetleyicisi vardır. Hikmet, ilalıl bir lütuf, akli bir yetidir.l')
Ebu Hayyan et-Tevhidi, 106. Mukabese'de marifet nedir, sonısuna cevap aramaktadu. Ona göre marifet;
"Zorıınlu olurscı, jitmtırı neticesi; istidlcıli olunca dct zekanı rı ürünüdür. '"''
27 Tevhidi, ''Fi Fadileti'I-Akl... '',s. 237.
Kabiletıl'l Fezailıoe'r-Rezaili 1.1e'I -Hayrat l!e'ş-Şmur, el Mıtkiibiısat
\çinde, s . 246, 311.
29 Tevhidi, "Fi Enrıehr'i leysefi'd-Dıtnya Has/etı/.n Yıtbsinu. '1-lnsan.fiha i/Ci Ne!{~ ibi ue Yehm11dıt
aleyha ille'I-ilm ", ei-Mıtklibti.sat içinde, s. 348.
30 Tevlüdi, "Fis Sii.diki ue Haklkati/.'s-Sadakati ue Felsefesıl't-Aşk ue'l-Hııb vefl Taı•ijarin FelseRvye Saliba " el M11Mbdsat, s. 360.
28 Tevhidi, Fi Enne'n-nejçe
ehıl hayyrm er-teııbidf...
125
ilim ise;
"Eşyanın gerçekliklerinin künhüne ulaştıran sabit bir görüştür. ,ıı
Tevhidi bir başka yerde de "görüşü" (er-Rey) de tanımlar.
62
"Akıl ve tecn'i.henin ortaklığında, zan ve tevehhümün karışımıdır. '
Şimdi de ana hatları ile bazı kavramlan nasıl tanunladığına bakalım:
Ebü Hayyan, saadet i .. N~(sin arzusuncı ulaşmasıdır. "·-~Şeklinde tanımlar.
Bu ranıının ardından da nefsin arzusu nedir? sorusunu ortaya koyar. "Nıq(sin arzusu, tüm aşın/ık ve pisliklerden beri ve arınmış olarak asli yerine dönmesidir. ~~·
Cömertliği de şöyle tanımlar:
"Bir kimsenin, sahip olduğu malı, nefsinde muhtevi olduğu hikmeti, başa
kakmaktcm ue kederden uzak olarak harcamasıdı.r. ·~'
Va'd nedir sorusunu da;
·•iyiliği bekleme bususunda söz verenin kalbinin güzelleşfiği sözdür. ·lol• şek­
linde cevaplar.
Hikmet kavramını da;
'1/imde, inancın hakikatlerini yerine getirmek ve amelin yerine getirilmesinde
de geniş bir çaba için çalışmadaki sürekliliktir. Bir başka yerde de hikmeti, herşe­
yin yerli yerinde olması. ve herşeyi gerektiği yere koymaktır" şeklinde tanımlar. 1~
Ebü Hayyan, insanın da bir tarifini yapar.
"Tıneı itibariyle şahıs, rubla zat, nqfsle cevher; akılla ilah, vahdetle kul, kesreıle tektir. Nq(sle baki, inlikaile ölü, istikmalle diri, ihtiyaçta nakıs, talep/e tamdır. Alemin özüdür. Onda berşeyden bir şry vardıı·. Onıın herşeyle bir ilgisi
vardır. Onu yokluktan varlığa taşıyan sahih bir neseptir. insan hakkında haberler çok, esran ilginçtir. Onu tanıyan alem zincirini tanır. Gaypta olanlarm
misali, görünenierin beyanıdw. ·~
Ebu Hayyan et-Tevhidi bir 10. Yüzyıl İslam düşünü rü olarak eserlerinde, felsefeyi ve tasavvufu ıneczetmiştir. Hem bir filozof ve hem de bir silll olarak ahlak! kavramlan tanımlamaya çalışmıştır.
İnsan tanımında bile, onun kelam, tasavvuf, felsefe ve mantık gibi farklı ilimleri biraraya meczedi§ini görmekteyiz.
Ebu Hayyan et-Tevhidi'nin insan tanımı aslında İslam düşüncesinin felsefi,
kelarnl ve tasavvufi boyutlannın bir sentezidir.
3J. Tevhidi,
-Ft~~ Sadiki, ..
"s.
365.
32 A_ımı eser, s. 373.
33 Ayrıı. eser, s. 373.
34 Aynı eser, s. 373.
35 Aynı eser, s. 373.
36 Aynı eser, s. 373.
37 Aynı eser, s. 373, Diğer canını için , s. 31.2.
38 Aynı eseı; s. 384.
126
ıasavtll!(
BlBLiYOGRAFYA
ARISTOTELES, Nikomakbr;s'a Etik, Çev: Saffet BABÜR, Ankara 1997.
BAYRAKDAR, Mehıneı, lsliim Felsefesine Giı'iş, Ankara 1988.
BERGE, M., Poıır ı m Hımıanisme ı>ec11: Abı.t Hayyan ai-Tawhidi (Tnwards a
Liı>in8 H11ınanism:
Abı.ı HaJ:ıran.
ai-Tawbidi), Daınoso.ıs: Jnstiıuı François de Damas, 1979
DE BOER, T.J. Tbe History of Pbilosophy in ls/am, ( translatecl by Edward Jones) , London 1933
FAJ-iRİ, Macit, Islam Felsefesi Taribi, Çev: Kasım TURHAN, İstanbul 1992.
GENEQUAND, Charles, ·'al Taıvhidi'; Roudedge Encyclopedia of Philosophy.
GEORGE, N. Atıyeh, "ai-Sijist.ani", Routledge Encydopedia of Philosophy.
lBN A.RAB!. KilaM 'f-Abllik, Mısır, ırz.
İBN SİNA. Hmt/'1-Ablalı, Kahire 1328.
- - - - • Risalefi~5-Saade, Haydarabad 1933.
İBN MİSKEVEYH, Tebzibii 'i -Ahlak ve Tatbiru'I-A 'rak. Beyruı 1968; 71.?e Refiııemem qj' Charec ter, trans. C. Zurayk.
İZMİRLİ,İsınail Hakkı, "Ebü Hayyan Ali b. Muhammed Tevhidl" Darfi.'I-Fı:lnım ilahtyat Fakr'iltesi Mecmu.ası, lsıanbu l 1928, (108-135).
KADf Abclülcebbar, Ahmed, Şerbu Ustllf'l Haınse, Kalüre 1965.
KEİLANİ, Abıı Ha.v.ıran et-Tavbidi Siretuh'll ve Asanı.b:ıl, Beyn.ııl950.
KİNDİ, Yakup İshak, Risak.fi Hucilıdi'I-Eşya ııe R11sımıtha, Kahire 1950
KRAMER, J.l. , Philosophy in the Renaissance ofis/am, Abu Sulaymanııi-Sicistanf and His Cirele, Leiden 1986.
Muhyiddin A. , Ebii Hayyanet-Teı•hidf, Siretuhu ve Asarııhıl, Kah ire 1949.
ROWSON, E.K. , ·'The Pbilosopber as Litteratieur: al Tawhidi and his Pmdecessors ·; Zeiıschrift
für Geschiclıte der Arabisch-lslamisdıeıı Wisseıısdıaften, 1990.
TEVHİDİ. Ebü Hayyan , el Mııkiihtisat (Neşr: Hasenel Sendubl) Mısır 1929.
____ , ef-imıti ve'f Muanese, e d . A Emin, A. AI-Zeyn, Kalıire 1953.
ÜLKEN, isii lm Dılşılncesi, Tı'lrk Dil.şımcest, Taı"ibi Amştımıalarına mrtş, İstanbu l, 2. Baskı ,
1995
____ , İslam Felse,fosi, Eçkt Ytmcmdan Çağd.aş Dılşılııce_ve D<>ğrıı, İstanbul1976.
1·
.
•
~
1
.ı •
.~ .
"
Download