T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Dr.LÜTFİ KIRDAR KARTAL EĞİTİM VE

advertisement
T.C.
SAĞLIK BAKANLIĞI
Dr.LÜTFİ KIRDAR KARTAL EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
PATOLOJİ BÖLÜMÜ
ŞEF: Dr. NİMET KARADAYI
KOLON ADENOKARSİNOMLARINDA COX-2 EKSPRESYONUNUN
KLİNİKOPATOLOJİK PARAMETRELER İLE KARŞILAŞTIRILMASI
(Uzmanlık Tezi)
Dr.Mehmet BİLGİÇ
İstanbul 2007
“Bir şeyi gerçekten istersen,”demişti yaşlı adam ona ,
”onu gerçekleştirmen için bütün evren işbirliği yapar”.
Paulo coelho ”simyacı’dan”
Sabır, bilgi ve deneyimleri ile işbirliği yapan
Yardım ve desteklerini yanımda hissettiğim insanlara
…ve can dostlara teşekkürlerle
2
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ VE AMAÇ………………………………………………3
GENEL BİLGİLER…………………………………………….4
MATERYAL VE METOD……………………………………28
BULGULAR……………………………………………….......31
TARTIŞMA…………………………………………………....40
SONUÇLAR……………………………………………………44
RESİMLER…………………………………………………….45
KAYNAKLAR…………………………………………………50
3
GİRİŞ ve AMAÇ
Gastrointestinal sistemin en sık görülen tümörleridir.
Multifaktöryel
nedenlerle gelişen kolorektal adenokarsinomlarının tanı yaşı ortalama 62’ dir.
Yaş ilerledikçe risk oranı yükselir.
Kolorektal adenokarsinomların çoğu adenomatöz polip zemininde
gelişmekte olup bir kısmı sporadiktir. Kolorektal adenokarsinomların primer
tedavisi cerrahidir. Tümör grade’i, invazyon derinliği ve lenfovasküler invazyon
gibi histopatolojik faktörler prognozda önemlidir. Lenf nodu
tutulumu ise
bağımsız bir prognostik parametre olarak bilinmektedir. Bununla birlikte son
yıllarda prognozu etkileyen farklı prognostik parametreler de bildirilmektedir.
Bunlar arasında apoptozu inhibe eden, hücre proliferasyonunu ve mitozu arttıran
karsinogenez
sürecinde
anjiogenezi
düzenleyen
siklooksigenaz
(COX)
enziminin izoformu olan COX-2 yer almaktadır.
Bu çalışmada kolorektal adenokarsinomlarda histopatolojik parametreler ile
COX-2 arasındaki ilişki ve bu enzimin prognoz üzerindeki etkileri
araştırılmıştır.
4
GENEL BİLGİLER
KOLOREKTAL TÜMÖRLER
Kolorektal tümörlerde histolojik tipler (WHO)
Epitelial tümörler
- Adenom
tübüler
villöz
tübülovilloz
serrated
- İntraepitelyal neoplazi (displazi)
- Kronik inflamatuar hastalıkla ilişkili
düşük dereceli glandüler intraepitelyal neoplazi
yüksek dereceli glandüler intrepitelyal neoplazi
- Karsinom
adenokarsinom
müsinöz adenokarsinom
taşlı yüzük hücreli karsinom
küçük hücreli karsinom
adenoskuamöz karsinom
medüller karsinom
indiferansiye karsinom
- Karsinoid (iyi diferansiye endokrin neoplazm)
EC-hücre,seratonin üreten
L-hücre,glukagon benzeri peptid ve pp/pyy üreten tümör
Diğerleri
5
- Mixt karsinoid-adenokarsinom
- Diğerleri
Epitelyal dışı tümörler
- lipom
- leiomyom
- gastrointestinal stromal tümör
- leiomyosarkom
- anjiosarkom
- kaposi sarkomu
- malign melanom
- diğerleri
- malign lenfoma
marjinal zon B-hücreli lenfoma
mantle hücreli lenfoma
diffüz büyük B-hücreli lenfoma
burkitt lenfoma
atipik burkitt lenfoma
diğerleri
Sekonder tümörler
polipler
- hiperplastik(metaplastik)
- peutz-jeghers
- juvenil polip
6
ADENOKARSİNOMLAR
EPİDEMİYOLOJİ VE İNSİDANS
Kolorektal adenokarsinomlar Kuzey Amerika, Batı Avrupa, İskandinavya,
Yeni Zelanda ve Avusturalya gibi gelişmiş ülkeler başta olmak üzere tüm
dünyada yaygın olarak rastlanan ve kanser ile ilişkili ölümlerin yaklaşık %
10’undan sorumlu olan tümörlerdir.
Amerika
Birleşik
kanserlerinden
sonra
Devletleri’nde
2.
sırada
görülme
yer
alır
sıklığı
(1).
açısından
Ülkemizde
akciğer
de
kolon
adenokarsinomları akciğer , meme ve mide adenokarsinomlarından sonra en sık
görülen tümörlerdir (2). Ortalama tanı yaşı 62’ dir. Yaşla birlikte görülme sıklığı
da artar. Predispozisyon (pozitif aile anamnezi, kronik inflamatuar barsak
hastalığı vb.) olmadıkça 40 yaş altında nadir görülürler. Erkekler ve kadınlar eşit
oranda etkilenirler (3).
ETYOLOJİ
1. Adenomlar: Adenomlar, displastik kalın barsak epiteli ve destekleyici
stroma içeren benign tümörlerdir. Adenomların kansere dönüşme riski polibin
çapı, sayısı, histolojik tipi ve displazi derecesi ile ilişkilidir.
Histolojik tiplerine göre kanser gelişme sıklığı villöz adenomda % 10-18,
tubulovillöz adenomda % 6-8, tubuler adenomda % 2-3’tür. Bu oran , çapı 1
cm’nin altında olan tubuler adenomlarda % 0.3, tubulovillöz adenomlarda
7
% 1.5, villöz adenomlarda % 2.5’tur, 2 cm’nin üstündeki tubuler adenomlarda %
6.5, tubulovillöz adenomlarda % 11.4, villöz adenomlarda ise % 17’dir (4,5).
2.
Genetik
adenokarsinomların
faktörler:
Herediter
%
oluşturmaktadır.
6-10’unu
olgular
tüm
Bunlar
kolorektal
polipozis
ve
nonpolipozis kolorektal adenokarsinomlar olarak sınıflandırılır.
Herediter polipozis kolorektal kanserler (HPCC) ; otozomal dominant
geçiş gösteren Familyal Adenomatöz Polipozis, Gardner sendromu ve otozomal
resesif geçiş gösteren Turcot sendromu zemininde gelişirler. Sporadik vakalara
oranla daha genç yaşta ortaya çıkarlar.
Herediter nonpolipozis kolorektal
kanserler (HNPCC)
otozomal
dominant geçiş gösterirler ve Lynch sendromu olarak adlandırılırlar. Bunlar
kolon dışı tümörlerle birlikte olup olmamalarına göre 2 alt gruba ayrılırlar.
Lynch I: Kolon dışı tutulumun olmadığı bu grupta tümör, genellikle erken
(ortalama 45) yaşlarda başlayıp % 70 oranında proksimal kolonu tutar.
Lynch II: Başta endometriyum, over, üreter/renal pelvis, mide, ince barsak,
hepatobiliyer trakt olmak üzere kolon dışı tümörlerin eşlik ettiği gruptur.
HNPCC tanısı için 1990 yılında alınan ve Amsterdam kriterleri olarak
geçen “International Collaborative Group on Hereditary Nonpolyposis
Colorectal Carcinoma” (ICG-HNPCC) kriterleri revize edilerek şu şekilde
belirlenmiştir:
a- Ailede biri 1. derecede olmak üzere iki ya da üç bireyde histopatolojik olarak
tanı almış kolorektal karsinom bulunması
b- Kolorektal karsinomun en az iki jenerasyonda ortaya çıkması
c- En az 1 vakanın 50 yaş altında tanı alması
8
d- Kolorektal karsinoma neden olabilecek Familyal Adenomatöz Polipozis
sendromlarının olmaması (6).
3. Diyet: Ülkeler arasındaki insidans farklarından çevresel faktörler özellikle
de
beslenme alışkanlıkları sorumlu tutulmuştur. Bitkisel liflerden fakir,
karbonhidrat ve yağdan zengin, antioksidan içermeyen, vitamin ve eser
elementlerden yoksun beslenme tarzı kolorektal kanser gelişiminde etkili
olmaktadır (7).
4. Kronik inflamatuar barsak hastalıkları : Ülseratif kolit ve Crohn hastalığı
bu grubun tipik örnekleridir.
Ülseratif koliti olan hastalarda kalın barsak karsinomu insidansı artmış
olarak belirtilmiştir. Bu oran önceki serilerde % 5-10 arasında bulunurken
günümüzde %’2 ye yakındır ve tüm kolorektal karsinomların yalnızca %’1 ini
oluşturmaktadır. Bu risk, çocukluk çağında başlayan, 10 yıldan uzun süredir ve
aralıksız devam eden tüm kolonu tutmuş vakalarda daha yüksektir. Yapılan bir
çalışmada karsinom gelişme riski 10 yıl içinde % 3, 20 yıl içinde % 23, 35 yıl
içinde % 43 olarak bulunmuştur (7).
Kalın
barsak
karsinomu,
Crohn
hastalığının
da
önemli
bir
komplikasyonudır. Crohn hastalığında kalın barsak karsinomu gelişme riski,
normal populasyondan daha yüksek (yaklaşık 3 kat) iken ülseratif kolitten daha
düşüktür (7).
5. Radyasyon: Karsinomun oluşmasında radyasyon tedavisi nadir fakat iyi
tanımlanmış etyolojik bir nedendir (7).
6.
Diğer:
Hormonal
faktörler,
safra
asiti
artışı
ve
kolesistektomi,
üreterosigmoidostomi, ileostomi ve anastomozlar, mesleki faktörler (asbest ve
organik çözücüler) bu grupta yer alır (8).
9
KOLOREKTAL KARSİNOGENEZ
Kolorektal karsinogenezde birden fazla sayıda mutasyonun aşamalı olarak
birikiminin görüldüğü iki farklı yol vardır. Bu mutasyonlar, gerçekleştikleri
genler ve birikim mekanizmaları itibarıyla farklılık gösterirler (9).
Adenom–karsinom süreci olarak da adlandırılan ve sporadik kolorektal
karsinomların yaklaşık % 80’inde görülen APC/B-cathenin yolu; kromozomal
dengesizlik ile karakterize moleküler olayların yanısıra morfolojik olarak da
tanımlanabilen aşamalarla gerçekleşir. Lokalize bir epitel proliferasyonu ile
başlayan süreç, artan displazi derecesinin eşlik ettiği küçük adenomların
oluşumunun ardından bunların progresif olarak genişlemesiyle devam eder ve
sonunda invaziv kansere dönüşür (9). Şekil 1
DNA tamir genlerinin inaktivasyonu ile ilişkili olan ikinci yol ise sporadik
vakaların % 10-15’inde saptanmıştır. Bu yolda mutasyonlar farklı genlerde
gerçekleşir. Tanımlanmış morfolojik değişimler yoktur (9).
APC
Mutasyonu
DNA
K-ras mutasyonu
hipometilasyonu
P53 mutasyonu/
↓
kaybı
↓
↓
DCC kaybı
↓
↓
↓
↓
↓
Normal
kolonik →→→→→ displastik →→→→→ erken→→→→→ geç→→→→→ karsinom
hücre
kript
adenom
adenom
↑
↑
↑
↑
↑
↑
↑
↑
DNA onarım
genlerinde
mutasyonlar
Şekil 1: Kolorektal karsinomlarda adenom-karsinom süreci
10
LOKALİZASYON:
Kolorektal karsinomların yaklaşık % 50’si rektosigmoid bölgede, % 30’u
sağ kolonda, kalanı da kolonun diğer kısımlarında yerleşim gösterir. Ancak son
yıllarda ras protoonkojen mutasyonlarını yüksek oranda içeren tümörlerin
çekum, çıkan kolon ve transvers kolonda yerleşme eğiliminde olduğu
görülmektedir. Benzer şekilde sağ kolon yerleşimli tümörler ileri yaşlarda,
siyahlarda
ve
divertiküler
hastalığı
olanlarda
daha
sıktır.
Kolorektal
karsinomların % 3-6’sı multisentrik olarak gelişebilir (10).
KLİNİK BULGULAR:
Kolon adenokarsinomları barsak alışkanlıklarında değişiklikler, rektal
kanama, anemi, nonspesifik karın ağrısı gibi semptomlar gösterir. İlk ve en sık
bulgu ise dışkılama alışkanlıklarındaki değişmedir.
Tümör sol kolonda yerleşmiş ise; lümenin darlığı, feçesin sert olması,
tümörün daha çok anüler tarzda büyümesi nedeniyle konstipasyon bulguları sık
görülür. Sağ kolon tümörlerinde ise lümen geniş, feçes daha sıvı kıvamlı ve
tümör sıklıkla egzofitik büyüme gösterdiğinden obstrüktif bulgular sık değildir.
Rektal kanama ikinci sıklıkta bildirilen yakınmadır. Ağrılı dışkılama da
görülebilmekle birlikte bu geç dönem bulgusudur.
Olguların %5’i sarılık, patolojik kırık, nörolojik bulgular, tromboflebitler
ve subkutan nodüller gibi metastaz bulguları ile başvururlar (10).
11
MAKROSKOPİK BULGULAR
Kolorektal karsinomların büyük bir kısmı polipoid veya ülseroinfiltratif
tiptedir. Polipoid tipte olanlar lümene doğru büyüme gösteren, iyi sınırlı, normal
kolon mukozasıyla keskin sınırlar oluşturan büyük kitleler şeklinde olup daha
çok sağ kolonda yerleşirler. İnfiltratif olanlar yüzeyden daha az kabarıktır ve
santral ülserasyon alanı bulunur. Daha çok sol kolonda izlenir. Bu tümörlerin
adenomun
malign
transformasyonundan
çok
de
novo
geliştikleri
düşünülmektedir.
Kesit yüzü barsak duvarının yerini almış gri-beyaz renktedir, müsinden
zengin tümörler jelatinöz ve parlak görünümdedir.
Makroskopik incelemede değerlendirilmesi gereken önemli özellikler;
tümörün duvarda sınırlı olup olmadığı, perikolik dokuya uzanıp uzanmadığı,
makraskopik damar invazyonunun varlığı ve diğer alanlarda herhangi bir tip
karsinom ya da polip bulunup bulunmadığıdır (11).
MİKROSKOPİK BULGULAR
Kolorektal adenokarsinomun tanımlayıcı özelliği muskularis mukozayı
aşarak submukozaya girmesidir. İyi, orta ya da az derecede diferansiye olup,
değişik miktarlarda müsin sekrete eden bir tümördür. Tümör;
kolumnar
hücreler, goblet hücreleri, seyrek endokrin hücreler ve çok nadir Paneth
hücrelerinin kombinasyonundan oluşur. Gland lümenleri sıklıkla hücresel
kalıntılar içerir. Tümör çevre stromasında inflamatuar ve desmoplastik
reaksiyon sıklıkla belirgindir ayrıca metaplastik değişiklikler de görülebilir.
İnflamatuar hücrelerin büyük bir kısmını T lenfositler oluşturur arada B
12
lenfositler, plazma hücreleri, histiositler ve S-100 protein pozitif dentritik
hücreler de görülür (8).
Mikroskopik subgruplar:
Müsinöz adenokarsinom: Kolorektal karsinomun geniş ekstraselüler
müsin gölleri içinde tümör hücrelerinin birikimi ile karakterizedir. Bu tanıma
göre, müsinöz alanlar tümörün en az % 50 sini oluşturmaktadır. Bazı vakalarda
ekstraselüler ve intraselüler müsin birikimi karışımı vardır. İntraselüler müsin
birikimi taşlı yüzük görünümüne neden olur.
Müsinöz tümörler kolorektal karsinomların % 15’ini oluşturur ve en sık
rektumda görülürler. Yapılan bir çalışmada % 31’i villöz adenomla, % 7’si
ülseratif kolitle, % 8’i nonspesifik kolit ile, % 5’i geçirilmiş pelvik radyasyon ile
ilişkili bulunmuştur. Müsinöz karsinomlar, kolonun diğer yerlerinde bulunan
klasik adenokarsinomlara oranla, adenomlarla daha sık ilişki gösterirler. Bunlar
adenokarsinomun klasik tipinden biraz daha kötü prognoza sahiptir (8).
Taşlı yüzük hücreli karsinom: Nadir olan bu tip genellikle genç
hastalarda görülür. Tümör hücrelerinin % 50’den fazlasında belirgin
intrasitoplazmik müsin varlığı ile karakterizedir. Mikroskopik olarak tümör
diffüz şekilde yayılır, hiç glandüler yapı oluşturmaz ya da çok az oluşturur.
Müsinöz karsinomdaki yapının aksine müsinin önemli bir kısmı ya da tümü
intraselülerdir. Bu intraselüler birikim nükleusu kenara iterek taşlı yüzük
görünümüne neden olur. Lenf nodları, peritoneal yüzey ve overe metastaz
yapma eğilimindedir. Genellikle peritoneal yayılım gösterir ve prognoz çok
kötüdür. Primer taşlı yüzük hücreli karsinom tanısı vermeden önce
primer
gastrik lezyonun kolorektal metastazı olup olmadığı mutlaka araştırılmalıdır (7).
13
Skuamöz diferansiasyon gösteren karsinom:
Saf skuamöz hücreli
karsinom kolonda oldukça nadirdir. Olguların çoğu skuamöz diferansiyasyon
gösteren adenokarsinomlardır. Klinik bulgular klasik adenokarsinoma benzer
ancak nadiren tümörün ürettiği paratiroid hormon benzeri madde nedeniyle
hiperkalsemi bulguları görülebilir (8).
Bazaloid karsinom: Nadir görülen tümör olup metaplastik zeminde
geliştiği düşünülmektedir(8).
Berrak hücre değişiklikleri içeren karsinom: Tümör hücrelerinde
glikojen birikimine bağlı saydam bir görünümün izlendiği adenokarsinom
varyantıdır (8).
Hepatoid adenokarsinom: Kolondan kaynaklanabilir. Daha sıklıkla
görüldüğü midedeki hepatoid adenokarsinoma benzer (8).
Nöroendokrin diferansiasyon gösteren karsinom: Nöroendokrin
diferansiasyon gastrointestinal sistemin diğer bölümlerinde olduğu gibi kendini
değişik şekillerde gösterebilir;
1) Adenokarsinom ve müsinöz adenokarsinomlar içinde hücre grupları
şeklinde görülebilir.
2) Tipik karsinoid tümör şeklinde görülebilir.
3) Small cell karsinom şeklinde görülebilir.
Medüller (solid, az diferansiye) adenokarsinom
Anaplastik (spindle ve giant cell, sarkomatoid) karsinom
Trofoblastik diferansiasyon gösteren adenokarsinom
14
HİSTOLOJİK GRADE
Adenokarsinomlar; glandüler yapıların baskınlığına göre iyi, orta ve az
diferansiye olarak sınıflandırılır. Karsinomda, heterojen görünüm mevcut ise
grade, en az diferansiye olana göre verilmelidir (6).
Buna göre;
• Grade I (İyi diferansiye): Tümörün % 95’inden fazlasında
glandüler yapılanma
• Grade II (Orta derecede diferansiye): Tümörün % 50-95’inde
glandüler yapılanma
• Grade III (Kötü diferansiye): Tümörün % 5-50’sinde
glandüler yapılanma
• Grade IV (indiferansiye): Tümörün % 5’inden azında
glandüler yapılanma
Müsinöz karsinomlar ve taşlı yüzük hücreli karsinomlar Grade III olarak kabul
edilirler (4,5,6).
HİSTOKİMYASAL VE İMMUNHİSTOKİMYASAL BULGULAR:
Histokimyasal olarak kolorektal karsinomların büyük bir çoğunluğu müsin
ile pozitif boyanırlar (3).
İmmunhistokimyasal olarak ise değişmez bir şekilde keratin reaktivitesi
gösterirler. Genel olarak keratin 20 ile pozitif boyanırken keratin 7 ile reaktivite
göstermezler. Bu durum kolorektal adenokarsinomların akciğer ve over gibi
diğer adenokarsinomlardan ayrımında oldukça önemlidir.
15
Benzer şekilde CEA (karsinoembriyojenik antijen) reaktivitesi de
kolorektal adenokarsinomlar için kuraldır. Adenokarsinomda CEA ile boyanma
olmaması kolonun primer tümörü tanısından uzaklaştırır. İmmunhistokimyasal
patern ile serum seviyeleri arasında iyi bir korelasyon vardır, ancak tümörün
evre ve diferansiasyonu arasında ilişki yoktur (3,11).
MOLEKÜLER GENETİK
Kalın barsağın ailesel karsinomlarının çeşitli tiplerinin tanımlanmasıyla
bu tümörlerle ilişkili bazı genetik değişiklikler de keşfedilmiştir. Bunu, sporadik
kolorektal kanserlerde meydana gelen somatik mutasyonların gösterilmesi takip
etmiştir. Bu genlerin en önemlileri
adenomatous polyposis coli (APC) geni,
mismatch tamir genleri, P53, c-myc, k-ras ve deleted colon cancer (DCC)
genleridir (3,5).
Kolorektal karsinomların patogenezinde önemli rol oynayan diğer bir
grup molekül E-kaderin ve katenindir. Beta-katenin APC proteini ile ilişkilidir
ve adenom karsinom sürecinde lokal invazyon ve metastazı arttırıcı etki gösterir
(3, 11).
TÜMÖR YAYILIMI VE METASTAZ
Tüm kolorektal tümörler çevre dokulara direkt olarak invazyon ile ya da
lenfatikler ve kan damarları ile metastaz yaparak yayılırlar. Metastatik yayılım
en sık bölgesel lenf nodları ve karaciğerde görülür. Lenf nodu metastazı, az
diferansiye alanlar içeren ve yüksek infiltratif büyüme paterni gösteren
tümörlerde daha sıktır. Lenf nodunda tutulum varsa, perinodal dokuların
incelenmesi gerekir. Bu tümörün lenf nodu kapsülünü aşarak çevre venlere
invazyonunu tespit açısından önemlidir (3, 4, 11).
16
Karaciğer metastazı yaygın kan damarı invazyonunun bir göstergesidir
(3).
Diğer sık görülen metastaz bölgeleri; periton, akciğer ve overlerdir. Daha
nadir metastaz bölgeleri santral sinir sistemi, kemik, testis, uterus ve oral
kavitedir (3,4,7,9,11).
EVRELEME:
Kolorektal karsinomları evrelemede üç farklı sistem kullanılır (3,10):
• Dukes sistemi (Tablo 1 , Tablo 2)
• Astler-Coller sistemi (Tablo 3)
• TNM sistemi (Tablo 4)
Tümör kolon duvarında sınırlı,
Evre A
Muskularis propriayı aşmamış
Tümör tüm kolon duvarını tutup muslularis propriayı
Evre B
aşmış, kolonda serozayı, rektumda perirektal dokuyu
invaze etmiştir.Lenf bezi tutulumu yok.
Evre C
Tümör lenf bezi metastazı göstermektedir.
Tablo 1:1932 Dukes evrelemesi
Tümör kolon duvarında sınırlı,
Evre A
Muskularis propriayı aşmamış
Tümör tüm kolon duvarını tutup muskularis propriayı
Evre B
aşmış, kolonda serozayı, rektumda perirektal dokuyu
invaze etmiştir.Lenf bezi tutulumu yok.
Evre C1
Bölgesel lenf bezlerinde metastaz yok
Mezenterik kan damarları etrafındaki lenf bezlerinde
Evre C2
metastaz mevcut
Tablo 2:1936 Dukes evrelemesi
17
Evre A
Tümör mukozada sınırlı
Evre B1
Tümör submukozaya sınırlı,lenf bezi invazyonu yok
Evre B2
Tümör kas tabakasına sınırlı, lenf bezi invazyonu yok
Tümör barsak duvarını aşmadığı halde lenf bezi
Evre C1
metastazı mevcut
Tümör barsak duvarını aşmış ve lenf bezi metastazı
Evre C2
mevcut
Tablo 3: Astler-Coller evrelemesi
Tis
N0
M0
T1
N0
M0
T2
N0
MO
T3
N0
M0
T4
N0
M0
Herhangi bir T
N1
M0
Evre III
Herhangi bir T
N2
M0
Evre IV
Herhangi bir T
Herhangi bir N
M1
Evre 0
Evre I
Evre II
Tablo 4: TNM sınıflaması
•
T= Primer tümör
TX: Primer tümörü bilinmeyen.
T0: Primer tümör yok
Tis: Karsinoma insitu
T1: Tümör submukozaya invaze
T2: Tümör muskularis propriaya invaze
T3: Tümör subseroza ya da nonperitonealize perikolik/perirektal dokuya invaze
T4: Tümör komşu organ ya da yapılara invazyon göstermekte ve/veya visseral
peritonu perfore etmektedir.
18
•
N= Bölgesel lenf bezleri
NX: Bölgesel lenf bezleri değerlendirilememekte
N0: Lenf bezi metastazı yok
N1: 1-3 lenf bezi tutulumu mevcut
N2: 4 veya daha fazla lenf bezi tutulumu mevcut
•
M=Uzak metastaz
MX: Uzak metastaz değerlendirilememekte
M0: Uzak metastaz yok
M1: Uzak metastaz mevcut
TNM evre
TNM kriteri
Dukes
Astler-Coller 5 yıllık sağ kalım
gruplaması
Evre 0
Evre I
Evre II
oranı (%)
Tis,N0,M0
A
A
100
T1,N0,M0
A
B1
90
T2,N0,M0
A
B1
80
T3,N0,M0
B
B2
55
T4,N0,M0
B
B2
45
C
C1/C2
40
D
D
5↓
HerhangibirT,
Evre III
N1-3
M0
HerhangibirT,
Evre IV
HerhangibirN,
M1
Tablo 5:TNM evre sisteminde evre, diğer sistemler ve sağ kalım ile ilişkisi
TEDAVİ
Kolorektal karsinomlarda standart tedavi cerrahi rezeksiyondur. Cerrahinin
tipi tümörün yerleşim yerine göre değişir.
Kombine postoperatif kemoterapi ve
radyoterapi, lokal rekürrens riskini azaltır (3, 5).
19
Karaciğer ve diğer organlardaki izole uzak metastazların cerrahi
eksizyonunun bazı vakalarda uzun dönem yaşama şansını artırdığı gösterilmiştir
(3,5).
PROGNOZ
Çoğu geniş serilerde kolorektal karsinomun, küratif rezeksiyondan sonra 5
yıllık sağ kalım oranı % 40-60 arasındadır. Rekürrenslerin % 71’i ilk 2 yılda, %
91’i 5 yılda meydana gelir (3,5,7).
Kolorektal karsinomlarda klinikopatolojik prognostik faktörler şunlardır:
• Yaş: Çok genç ve çok yaşlı hastalarda görülen tümörler kötü prognozla
ilişkilidir. Gençlerdeki kötü prognoz, tanıdaki gecikme, zeminde ülseratif kolit
varlığı, taşlı yüzük hücreli ve müsinöz karsinomların daha sık görülmesi ile
ilişkilidir (3,4,7,11).
• Cinsiyet: Prognoz, kadınlarda erkeklerden biraz daha iyidir (3,7,11).
• Serum CEA düzeyi: 5.0 ng/ml den yüksek serum CEA seviyelerinin,
tümörün evresinden bağımsız olarak prognoz üzerine kötü etkisi olduğu
gösterilmiştir (3, 5, 7).
• Tümör lokalizasyonu: Prognoz üzerine etkisi tartışmalıdır. Yapılan bir
çalışmada, sol kolon karsinomlarının daha iyi prognozlu olduğu, sigmoid kolon
ve rektumda olanların ise kötü seyirli olduğu gösterilmiştir. Başka bir çalışmada
ise tümör lokalizasyonunun prognostik öneminin minimal olduğu sonucu elde
edilmiştir (3, 7, 11).
20
• Birden fazla tümör odağı varlığı: Senkron ya da metakron malignitesi
olan hastaların sağ kalım oranı, soliter kolorektal karsinomlu hastalarınki
ile benzerdir (3,10).
• Lokal yayılım: Polipte insidental olarak yakalanmış fokal mikroskopik
karsinomda,
tümör genelde mukoza ve submukozaya sınırlı olduğundan
prognoz mükemmeldir. Tümör, serozaya yayıldığında ve bölgesel lenf bezlerini
tuttuğunda prognoz kötüleşir (3,4,7,11).
• Tümör boyutu: Tümör boyutu ile prognoz arasında korelasyon olmasına
rağmen, bunun güvenilir prognostik faktör olmasını engelleyecek kadar çok
istisna vardır. Tümör boyutu ve lenf nodu metastazı ilişkisi de benzer şekilde
zayıftır (3, 5).
• Obstrüksiyon: Dukes’e göre evrelenen bazı serilerde obstrüksiyon,
bağımsız kötü prognostik faktör olarak bulunmuştur (3).
• Perforasyon: Barsak duvarında yaygın tümör invazyonu sonucu oluşan
perforasyonda prognoz kötüdür (3).
• Tümör sınırları ve inflamatuar reaksiyon: Ekspansif sınırlı ve tümör ile
komşu doku arasında inflamatuar yanıt oluşturan tümörler daha iyi
prognozludur. Rektal karsinomlarda barsak duvarı boyunca lokal yayılım,
kanıtlanmış prognostik göstergedir. Total mezorektal rezeksiyon sonrası tümör,
radial cerrahi sınıra 2 mm’den yakınsa lokal nüks olasılığı artar (3, 7).
Belirgin peritümöral lenfosit ilfiltrasyonu ve Crohn’a benzer şekilde
muskuler tabaka ya da perikolik dokuda lenfoid agregat varlığı iyi prognozla
ilişkilendirilmiştir. Tümör stromasının eozinofiller ve S-100 protein (+) dentritik
hücreler ile infiltrasyonu da iyi prognoz göstergesidir (3,7).
21
• Vasküler invazyon: Vasküler invazyon varlığında, 5 yıllık sağ kalım
süresi belirgin azalma gösterir. Bu ekstramural damarlarda olduğu zaman ,
barsak duvarında lokalize olanlardan daha önemli prognostik bulgudur. Lenfatik
invazyon, kan damarı invazyonundan daha az önem taşımakla birlikte ileri evre
hastalarda yaygın olarak bulunması durumunda prognozu kötüleştirir (3,4, 5, 7,
11).
• Perinöral invazyon: Perinöral invazyon genellikle ilerlemiş hastalığa
işaret eder ve diğer kötü prognostik bulgularla birlikte olma eğilimindedir
(3,7,11 ).
• Mikroskopik tümör tipi :Tümörün prognozu ile histopatolojik tipi ve
diferansiasyon derecesi arasında kuvvetli bir ilişki vardır. Müsinöz karsinom,
taşlı yüzük hücreli karsinom ve anaplastik karsinom klasik adenokarsinomlara
göre kötü prognozludurlar (3,10).
• Asiner morfoloji: Mikroasiner büyüme paterni, bağımsız bir prognostik
faktör olmamakla birlikte kötü prognozla ilişkili bulunmuştur (3).
• Nöroendokrin hücre varlığı: Adenokarsinomlarda endokrin hücre
varlığının prognoz yönünden olumsuz etkisi olduğu bildirilmiştir (3, 5, 7).
• Müsin ile ilişkili antijenler: Müsin ile ilişkili olan sialyl-Tn ve sialylLewis(x) antijenlerini eksprese eden karsinomlar daha agresif klinik seyir
gösterirler (3).
• Hücre proliferasyonu: Hücre siklusunun S-fazında ölçülmüş yüksek
proliferatif aktivitenin kötü prognozla ilişkili olduğunu gösteren çalışmalar
mevcuttur (3).
22
• Lenf nodu tutulumu: Tümör lenf nodlarına yayılım gösterdiğinde 5
yıllık sağ kalım oranı belirgin bir düşüş gösterir. Tutulan lenf nodu sayısının
fazla olması, bunların tümör apikalinde ve mezenter damar köklerinde olması ve
perikapsüler yayılım bulunması kötü prognoz göstergesidir. Pozitif lenf nodu
sayısı 6’dan fazla ise 5 yıllık sağ kalım oranı % 10’ dan daha azdır.
İmmunhistokimyasal ya da moleküler tekniklerle tespit edilen mikrometastazlar
da kötü prognozla ilişkilendirilmekle birlikte bu konu halen tartışmalıdır.
Parakortikal immunoblastlar ve/veya sinus histiyositlerinde artma şeklinde
hücresel immunite bulguları izlenen lenf nodu olan kolorektal karsinomlu
hastaların sağ kalımı, bu değişiklikleri içermeyenlere göre daha uzundur (3, 4, 5,
6, 7)
• Evre: Kolorektal karsinomlarda prognozu belirlemede en önemli bulgu,
lokal yayılım, lenf nodu tutulumu ve uzak metastaz gibi kriterlerle belirlenen
evrelemedir (3,4,10, 5,6,7, 11).
• Anjiogenez: Neovaskülarizasyon , tümör büyümesinde kritik bir rol
oynar. Mikrodamar düzeyinin yüksekliği kötü prognostik faktör olarak
yorumlanmıştır. Kolorektal karsinomlarda birbirinden bağımsız çalışmalarda
anjiogenezin, nüks gelişimini öngördüğü ve sağ kalımda azalma ile ilişkili
olduğu sonucuna varılmıştır (3,6,7).
COX-2 YAPISI, FONKSİYONU:
Prostaglandinlerin sentezi:
Araşidonik asid hücre membranı fosfolipidlerinin içinde ester olarak
bulunan 20 karbonlu bir poliansatüre yağ asitidir. Prostaglandinlerin
prekürsörüdür. Prostaglandin sentezinde ilk basamak fosfolipaz A2 ile
23
fosfolipidlerin hidrolizi ve araşidonik asidin salınımıdır. İkinci reaksiyon ise
COX (siklooksigenaz) tarafından katalizlenir. COX prostaglandin sentezinin hız
sınırlayıcı enzimidir. Bu anahtar reaksiyonda, moleküler oksijen araşidonik
asidin içine katılır ve prostaglandin G2 (PGG2) adlı kararsız ara ürün oluşur.
Prostaglandin G2 (PGG2) COX’ın peroksidaz aktivitesi sayesinde hızlıca
prostaglandin H2 (PGH2) ye dönüşür. Bundan sonra spesifik izomerazlar
PGH2’yi farklı prostaglandinlere ve tromboksanlara dönüştürür. PGH2’den
derive olan her maddenin kendine özgü önemli biyolojik aktivitesi vardır.
(Şekil 2)
Şekil 2: Eikozanoidlerin sentezi
COX’un temel özellikleri :
COX’un pratikte farklı iki isoformu vardır; COX-1 ve COX-2 (12, 13,
14). Bu iki isoform birçok açıdan birbirinden farklıdır (Tablo ???). COX-1
vücudun hemen her dokusunda sürekli olarak eksprese edilir. Gastrik mukozanın
bütünlüğünün sürdürülmesi, böbrek kan akışının düzenlenmesi, trombosit
24
fonksiyonları
gibi
normal
fizyolojik
fonksiyonları
kontrol
eden
prostaglandinlerin üretiminde aracılık eder. COX-2 ise bazal durumlarda çoğu
dokuda saptanamayacak kadar az miktardadır. İnflamatuar sitokinlerle, büyüme
faktörleriyle ve endotoksinlerle ekspresyonu pek çok hücrede (makrofaj,
fibroblast, kondrosit, epitelyal ve endotel hücreleri) artar (15, 16, 17). Sonuç
olarak COX-2 patolojik ve inflamatuar doku proçeslerinde rol alan, üretimi hızlı
indüklenebilen, regüle edilebilen bir maddedir. COX-2 ekspresyonunun vücutta
onkogenlerin, büyüme faktörlerinin ve tümör promotörlerinin indüklediği
gösterilmiştir (13, 18, 19, 20, 21). COX-2 nin bunun dışında bazı noninflamatuar
dokularda da eksprese edilebilir (22). (Tablo 6, Tablo 7)
Tablo 6: COX-1 ve COX-2’nin temel özelliklerinin karşılaştırılması
25
Tablo 7: Noninflamatuar doku fonksiyonlarında COX-2’nin rolü
COX-2’NİN KARSİNOGENEZE KATKISI
1990’lı yıllarda yapılan epidemiyolojik çalışmalar romatoid artritli
hastalarda gastrointestinal kanserlerin insidansının az olduğunu ortaya
çıkarmıştır (23, 24). Bu hastaların ortak özellikleri NSAİİ kullanmalarıdır. Bu
yüzden NSAİİ’ların bu olgulardaki kolon kanseri insidansının düşüklüğünden
sorumlu olabileceği hipotezi öne sürülmüştür. NSAİİ’ların antineoplastik etkileri
uzun süreli aspirin ve diğer bazı NSAİİ’ların kullanımının kolorektal kanser
riskini % 40-50 düşürdüğünü gösteren gözlemsel ve epidemiyolojik çalışmalarla
desteklenmiştir (25, 26). Son zamanlarda yapılan çalışmalarda, düzenli aspirin
kullanımının özofagus ve mide kanseri insidansını da azalttığı saptanmıştır
(26,27,28). NSAİİ’lar ve aspirinin iyi bilinen ortak özellikleri COX-1 ve COX-2
enzimlerini
bloke
ederek
araşidonik
asidin
inflamatuar
mediatörlere
dönüşmesini engellemeleridir. COX-1 fizyolojik süreçlerde rol alarak sürekli
şekilde eksprese edilirken, COX-2 ekspresyonunun pek çok premalign dokuda
ve malign tümörlerde sıklıkla arttığı gösterilmiştir.
26
Güncel bilgiler COX-2 nin inflamasyona katılan prostaglandinlerin
oluşumunda rol oynadığını
ve bu anahtar enzimin inflamasyon ile kanser
arasında genel bir bağlantı sağladığını düşündürmektedir.
COX-2’NİN KARSİNOGENEZDE ETKİLEDİĞİ MEKANİZMALAR
Ksenobiyotik mekanizma:
COX-2
peroksidaz aktivitesiyle, bazı
prokarsinojenleri (örn.:Benzo[a]piren) karsinojenlere çevirebilir (29). Bu
durumda bazı ksenobiyotikler COX’un peroksidaz aktivitesi sayesinde
mutajenlere okside olabilirler.
Anjiyogenez: Tümör progresyonunda en önemli faktörlerden birisi
vaskülarizasyondur.
COX-2
overekspresyonunun
vasküler
endotel
hücrelerininin kollajen matrikse göç etmelerini sağladığı, bunun da in vitro
ortamda kapiller yapıları arttırdığı gözlenmiştir (30).
Apoptozis:
Bir
hücre
popülasyonunun
büyüklüğü,
hücre
proliferasyonuyla hücre ölümü arasındaki dengeye bağlıdır. Azalmış apoptozis
premalign ve malign süreçlerde izlenmektedir. Apoptozisi pek çok faktör regüle
eder. İnsan organizmasında apoptozisi düzenleyen faktörlerden birisi olan bcl2’dir. COX-2’yi overeksprese etmek için genetik olarak değiştirilmiş farelerin
intestinal epitel hücrelerinde COX-2 ile beraber antiapoptotik bir madde olan
bcl-2 düzeyi de kararlı bir şekilde artar (31).
İnflamasyon : Kronik inflamasyon epitelyal karsinogenez için önemli bir
risk faktörüdür. Kronik inflamasyon, sitokin kaynaklı COX-2 indüksiyonuna
neden olur.
İnvazyon: COX-2 insan kanser hücrelerinin invaziv özelliklerini
düzenlemede önemli bir proteindir. COX-2 kanser hücrelerinde sabit olarak
27
overeksprese edildiğinde prostaglandin sentezi artmakta ve hücreler daha invazif
hale
gelmektedir.
Tsujii
ve
DuBois
artmış
invazivite
ile
membran
metalloproteinaz-2 arasında ilişki olduğu bildirmiştir (32). Bu enzim bazal
membranın kollajen matriksini sindirir. Böylece tümör hücrelerinin dokudaki
invazivitesi artar.
28
MATERYAL VE METOD
Ocak 2002-Ocak 2007 tarihleri arasında Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve
Araştırma Hastanesi Patoloji laboratuarına gönderilen, kolorektal karsinom
nedeniyle opere edilmiş olgular arasından seçilen 70 olgu çalışma kapsamına
alındı.
Olgulara ait H&E boyalı tüm arşiv preparatları tekrar değerlendirilerek
immunhistokimya çalışması için en uygun bloklar seçildi.
Çalışmada her olguda aşağıdaki faktörler gözden geçirildi:
1) Yaş-cins: Olgulara ait yaş ve cinsiyet bilgileri patoloji raporlarından
elde edildi.
2) Histolojik grade: Olgular glandüler yapılanmalarına göre 3 gruba
ayrıldı. % 95’inden fazlasında glandüler yapılanma bulunan tümörler grade 1(iyi
diferansiye), % 50-95’inde glandüler yapılanma bulunan tümörler grade 2 (orta
derecede diferansiye), % 5-50 arasında glandüler yapılanma bulunan tümörler
grade 3 (az diferansiye) karsinom olarak belirlendi.
3) Lokal invazyon: Lokal invazyonun derecesine göre submukozaya
invaze tümörler pT1, muskularis propriaya invaze tümörler pT2, subseroza ya da
perikolik/perirektal dokuya invaze tümörler pT3, komşu organ ya da yapılara
invaze tümörler pT4 olarak gruplandırıldı.
4) Lenfovasküler invazyon: İnvazyon bulunan tümörler
(+),
bulunmayanlar (-) olarak gruplandırıldı.
5) Perinöral invazyon: Perinöral invazyon bulunan tümörler
(+),
bulunmayanlar (-) olarak gruplandırıldı.
6) Lenf nodlarının durumu: Lenf nodu metastazı pozitif ve negatif
olarak değerlendirildi.
29
7) Evre: Evrelendirmede TNM sistemi kullanıldı. Evre 1, evre 2, evre 3,
evre 4 olarak gruplandırıldı.
8) Lenfositik yanıt: Tümör stromasındaki mononükleer iltihabi
infiltrasyonun şiddeti hafif, orta ve yoğun olarak sınıflandırıldı.
İMMUNHİSTOKİMYA
Parafin bloklardan elde edilen 3-5 µm kalınlığındaki kesitler poly-L-Lizin
kaplı lamlara alındı. 1 gece etüvde 37 C’ de bekletildi. 15 dakika ksilende
bekletildikten sonra 15 dakika % 96’lık alkolde rehidrate edildi, 5 dakika distile
suda yıkandı. Mikrodalga fırında 4 defa 5’er dakika sitratlı buffer (pH 6)
içerisinde kaynatıldı (750W, 350W, 350W, 350W). Aynı tampon içerisinde 20
dakika oda ısısında soğumaya bırakıldı, distile su ile yıkandı. Endojen
peroksidaz aktivitesini ortadan kaldırmak için % 3’lük hidrojen peroksit çözeltisi
damlatılarak 10 dakika beklendi. 3 kez PBS (Fosfat Buffer Solüsyonu) ile
yıkandı, 5 dakika protein blok (LabVision , Large Volume Ultra V Block, TA125-UB) uygulandı. Blok solüsyonunun fazlası dökülerek yıkama yapılmadan
primer antikor (COX-2, Dako, Monoklonal Mouse Antihuman, Clon: cx-294,
Code M3617 ) 40 dakika inkübe edildi. 3 defa PBS ile yıkandı. Sekonder
antikor (Labvision, Biotinylated Goat Anti Polyvalent TP-125-BN ) 15 dakika
uygulandı. 3 defa PBS ile yıkandı, tersiyer antikor (Labvision, Large Volume
Streptavidin Peroxidase, TS-125-HR ) 15 dakika inkübe edildi. 3 defa PBS
içinde yıkandı. AEC kromojen (Labvision, Large Volume AEC Substrate
System, TA-125-HA) damlatarak 10 dakika bekletildikten sonra distile suyla
yıkandı. Dokular Mayer’s Hematoksilen (Bio-Optica, Mayer’s Hematoxylin
06002L) içinde 1 dakika süreyle kontrast boyandı. Su bazlı kapama maddesi
(Bio-Optica, Mount quick acqueous mounting medium, 05-1740) ile kapama
yapıldı.
30
İMMÜNREAKTİVİTE’NİN DEĞERLENDİRİLMESİ
İmmunohistokimyasal COX-2 ekspresyonu, ışık mikroskobunda tümör
hücrelerinde boyanma oranı ve boyanma şiddeti açısından değerlendirildi.
Pozitif endojen kontrol olarak kesitlerdeki normal mukoza, iltihap hücreleri ve
stromal hücreler kullanıldı. Tümör hücrelerindeki immunreaktivite yaygınlık
derecesi ve reaksiyon şiddeti açısından incelendi. Yaygınlık derecesi için
boyanan tümör hücre alanlarının yüzdesi göz önüne alındı.Buna göre; 0: Hiç
boyanma yok, 1: <%10 boyanma, 2: %11-30 boyanma, 3: %31-60 boyanma, 4:
>%61 boyanma olarak değerlendirildi. Reaksiyon şiddeti için inflamatuar
hücrelerdeki renk şiddeti kriter alındı. Bu hücreler düzeyindeki boyanma 2, daha
yoğun boyanma 3, daha hafif boyanma 1, hiç boyanma olmazsa 0 olarak kabul
edildi.
İSTATİSTİKSEL İNCELEMELER
Çalışmada elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler
için
SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 10.0
programı kullanıldı. Çalışma verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel
metodların
(Ortalama,
Standart
Sapma)
yanı
sıra
niceliksel
verilerin
karşılaştırılmasında Kruskal Wallis testi kullanıldı. Niteliksel verilerin
karşılaştırılmasında ise Ki-Kare testi kullanıldı. Sonuçlar % 95’ lik güven
aralığında, anlamlılık p<0,05 düzeyinde değerlendirildi.
31
BULGULAR
Çalışma Ocak 2002-Ocak 2007 tarihleri arasında toplam 70 olgu üzerinde
yapılmıştır. Olguların yaşları 32 ile 85 arasında değişmekte olup ortalama yaş
61.62±11.85’dir. Kadın olgular % 38.6 oranında; erkek olgular % 61.4
oranındadır.
Boyanmanın yoğunluğu incelendiğinde; boyanma görülmeyen 7 (%10)
olgu; hafif boyanan 33 (% 47,1) olgu; orta düzeyde boyanan 20 (% 28.6) olgu ve
yoğun boyanan 10 (% 14.3) olgu mevcuttur.
Boyanma yaygınlığı incelendiğinde ise boyanma görülmeyen 7 (%10)
olgu; %10 altında boyanma olan 9 (% 12,9) olgu; %10-29 arası boyanan 8 (%
11,4) olgu; %30-60 arası boyanan 17 ( % 24,3) olgu ve %60 üzeri boyanan 29
(% 41,4) olgu mevcuttur.
Tablo 8: Boyanma yoğunluğuna göre demografik özelliklerin değerlendirmesi
Boyamanın Yoğunluğu
Boyanma
Yok
Ort±SD
Hafif
Orta
Yoğun
Ort±SD
Ort±SD
Ort±SD
64,14±15,95 58,57±11,72 61,75±10,98 69,70±7,23
Yaş
Kadın
Cinsiyet
n (%)
n (%)
n (%)
n (%)
3 (% 42,9)
13 (% 39,4)
8 (% 40,0)
3 (% 30,0)
p
0,064
0,942
Erkek
4 (% 57,1)
20 (% 60,6)
12 (% 60,0)
7 (% 70,0)
Yaş dağılımları Kruskal Wallis test ile; cinsiyet ise Ki kare test ile değerlendirildi
Boyanma yoğunluklarına göre yaş dağılımları ve cinsiyet dağılımları
istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemektedir (p>0.05).
32
Yaş ortalaması
70
65
60
55
50
45
40
35
30
25
20
15
10
5
0
Boyanma Yok
Hafif
Orta
Yoğun
Boyamanın Yoğunluğu
Şekil 3: Boyanma yoğunluğu sınıflamasına göre yaş dağılımları
100%
90%
80%
70%
60%
50%
40%
30%
20%
10%
0%
Boyanma Yok
Hafif
Orta
Yoğun
Boyamanın Yoğunluğu
Kadın
Erkek
Şekil 4: Boyanma yoğunluğu sınıflamasına göre cinsiyet dağılımları
33
Tablo 9: Boyanma yoğunluğuna göre grade , lokal invazyon, vasküler invazyon,
perinöral invazyon, lenf nodu tutulumu, evre ve lenfositik yanıt dağılımları
Boyamanın Yoğunluğu
Boyanma
Hafif
Orta
Yoğun
n (%)
N (%)
n (%)
n (%)
Az
2 (% 28,6)
7 (% 21,2)
3 (% 15,0)
4 (% 40,0)
Orta
4 (% 57,4)
24 (% 72,7) 14 (% 70,0) 4 (% 40,0)
İyi
1 (% 14,3)
2 (% 6,1)
3 (% 15,0)
2 (% 20,0)
T1
-
1 (% 3,0)
1 (% 5,0)
-
T2
2 (% 28,6)
3 (% 9,1)
4 (% 20,0)
1 (% 10,0)
İnvazyon T3
4 (% 57,1)
T4
1 (% 14,3)
Yok
Grade
Lokal
28 (% 84,8) 14 (% 70,0) 8 (% 80,0)
1 (% 3,0)
1 (% 5,0)
3 (% 42,9)
17 (% 51,5) 11 (% 55,0) 6 (% 60,0)
İnvazyon Negatif
4 (% 57,1)
16 (% 48,5)
Perinöral Pozitif
5 (% 71,4)
18 (% 54,5) 11 (% 55,0) 6 (% 60,0)
İnvazyon Negatif
2 (% 28,6)
15 (% 45,5)
Lenf Nodu Pozitif
4 (% 57,1)
16 (% 48,5) 10 (% 50,0) 6 (% 60,0)
Tutulumu Negatif
3 (% 42,9)
17 (% 51,5) 10 (% 50,0) 4 (% 40,0)
Evre 1
1 (% 14,3)
4 (% 12,1)
4 (% 20,0)
1 (% 10,0)
Evre 2
1 (% 14,3)
13 (% 39,4)
6 (% 30,0)
3 (% 30,0)
Evre 3
3 (% 42,9)
14 (% 42,4)
9 (% 45,0)
5 (% 50,0)
Evre 4
2 (% 28,6)
2 (% 6,1)
1 (% 5,0)
1 (% 10,0)
Hafif
4 (% 57,1)
13 (% 39,4)
3 (% 15,0)
3 (% 30,0)
Orta
2 (% 28,6)
16 (% 48,5) 10 (% 50,0) 7 (% 70,0)
Yoğun
1 (% 14,3)
Evre
Lenfositik
Yanıt
+:
4 (%12,1)
9 (% 45,0)
7 (% 35,0)
0,531
0,795
1 (% 10,0)
Vasküler Pozitif
9 (% 45,0)
P+
4 (% 40,0)
4 (% 40,0)
0,909
0,863
0,915
0,753
0,086
-
Ki kare test
Boyanma yoğunluğu, grade ve lokal invazyona gruplarına göre
istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemektedir (p>0.05). Vasküler
invazyon oranları boyanma görülmeyen grupta daha düşük düzeyde olmasına
rağmen boyanma yoğunluklarına göre gruplar arasında anlamlı farklılık
görülmemektedir (p>0.05).
34
Perinöral invazyon görülme oranları ve lenf nodu tutulum oranları
boyanma
yoğunluğuna
göre
istatistiksel
olarak
anlamlı
farklılık
göstermemektedir (p>0.05);
Evrelere göre dağılımlar boyanma yoğunluğuna göre anlamlı farklılık
göstermemektedir (p>0.05).
Lenfositik yanıt ise; boyanma yoğunluğu orta düzeyde olanlarda yoğun
olarak görülme oranları daha yüksek bulunmasına rağmen istatistiksel olarak
anlamlı farklılık göstermemektedir (p>0.05).
Tablo 10: Boyanma yaygınlığına göre demografik özelliklerin değerlendirmesi
Boyamanın Yaygınlığı
Boyanma
<% 10
% 10-29
% 30-60
>% 60
Ort±SD
Ort±SD
Ort±SD
Ort±SD
Ort±SD
64,14±15,95
56,00±16,49
54,25±12,51
64,82±7,62
62,93±10,31
n (%)
n (%)
n (%)
n (%)
n (%)
Kadın
3 (% 42,9)
3 (% 33,3)
5 (% 62,5)
7 (% 41,2)
9 (% 31,0)
Erkek
4 (% 57,1)
6 (% 66,7)
3 (% 37,5)
10 (%58,8)
20 (% 69,0)
Yok
Yaş
Cinsiyet
p
0,131
0,586
Yaş dağılımları Kruskal Wallis test ile; cinsiyet ise Ki kare test ile değerlendirildi
Boyanma yoğunluklarına göre yaş dağılımları ve cinsiyet dağılımları
istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemektedir (p>0.05).
35
Yaş ortalaması
65
60
55
50
45
40
35
30
25
20
15
10
5
0
Boyanma
Yok
<% 10
% 10-29
% 30-60
>% 60
Boyamanın Yaygınlığı
Şekil 5: Boyanma yaygınlığı sınıflamasına göre yaş dağılımları
100%
90%
80%
70%
60%
50%
40%
30%
20%
10%
0%
Boyanma Yok
<% 10
% 10-29
% 30-60
>% 60
Boyamanın Yaygınlığı
Kadın
Erkek
Şekil 6: Boyanma yaygınlığı sınıflamasına göre cinsiyet dağılımları
36
Tablo 11: Boyanmanın yaygınlığına göre grade , lokal invazyon, vasküler invazyon,
perinöral invazyon, lenf nodu tutulumu, evre ve lenfositik yanıt dağılımları
Boyamanın Yaygınlığı
Boyanma
<% 10
% 10-29
% 30-60
>% 60
N (%)
n (%)
n (%)
n (%)
n (%)
Az
2 (% 28,6)
4 (% 44,4)
-
2 (% 11,8)
8 (% 27,6)
Orta
4 (% 57,1)
4 (% 44,4)
7 (% 87,5)
14(% 82,4)
17 (% 58,6)
İyi
1 (% 14,3)
1 (% 11,1)
1 (% 12,5)
1 (% 5,9)
4 (% 13,8)
T1
-
-
1 (% 12,5)
-
1 (% 3,4)
Lokal
T2
2 (% 28,6)
-
1 (% 12,5)
1 (% 5,9)
6 (% 20,7)
İnvazyon
T3
4 (% 57,1)
8 (%9)
6 (% 75,0)
16 (% 94,1)
20 (% 69,0)
T4
1 (% 14,3)
1 (% 11,1)
-
-
2 (% 6,9)
Vasküler
Pozitif
3 (% 42,9)
6 (% 66,7)
5 (% 62,5)
13 (% 76,5)
10 (% 34,5)
İnvazyon
Negatif
4 (% 57,1)
3 (% 33,3)
3 (% 37,5)
4 (% 23,5)
19 (% 65,5)
Perinöral
Pozitif
5 (% 71,4)
7 (% 77,8)
5 (% 62,5)
10 (% 58,8)
13 (% 44,8)
İnvazyon
Negatif
2 (% 28,6)
2 (% 22,2)
3 (% 37,5)
7 (% 41,2)
16 (% 55,2)
Lenf Nodu
Pozitif
4 (% 57,1)
6 (% 66,7)
4 (% 50,0)
11 (% 64,7)
11 (% 37,9)
Tutulumu
Negatif
3 (% 42,9)
3 (% 33,3)
4 (% 50,0)
6 (% 35,3)
18 (% 62,1)
Evre 1
1 (% 14,3)
-
2 (% 25,0)
1 (% 5,9)
6 (% 20,7)
Evre 2
1 (% 14,3)
3 (% 33,3)
2 (% 25,0)
5 (% 29,4)
12 (% 41,4)
Evre 3
3 (% 42,9)
5 (% 55,6)
4 (% 50,0)
11 (% 64,7)
8 (% 27,6)
Evre 4
2 (% 28,6)
1 (% 11,1)
-
-
3 (% 10,3)
Hafif
4 (% 57,1)
4 (% 44,4)
3 (% 37,5)
4 (% 23,5)
8 (% 27,6)
Orta
2 (% 28,6)
5 (% 55,6)
5 (% 62,5)
9 (% 52,9)
14 (% 48,3)
Yoğun
1 (% 14,3)
-
-
4 (% 23,5)
7 (% 24,1)
Yok
Grade
Yanıt
+:
0,450
0,459
0,061
0,398
0,373
Evre
Lenfositik
P+
0,269
0,479
Ki kare test
Boyanmanın yaygınlığı ile; grade ve lokal invazyon arasında istatistiksel
olarak anlamlı ilişki görülmemektedir (p>0.05). Vasküler invazyon görülme
37
oranlarının boyanma yoğunluklarına göre dağılımları arasında anlamlı farklılık
görülmemektedir (p>0.05).
Perinöral invazyon görülme oranları ve lenf nodu tutulum oranları
boyanmanın
yaygınlığına
göre
istatistiksel
olarak
anlamlı
farklılık
göstermemektedir (p>0.05);
Evre ile boyanmanın yaygınlığı arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki
görülmemektedir (p>0.05).
Lenfositik yanıt durumunun da; boyanma yoğunluklarına göre dağılımları
arasında anlamlı farklılık görülmemektedir (p>0.05).
Tablo 12: Boyanma yoğunluğu ve yaygınlığının ilişkisi
Boyamanın Yaygınlığı
Boyanma
Yok
n (%)
Boyanma
<% 10
% 10-29
% 30-60
>% 60
n (%)
n (%)
n (%)
n (%)
-
-
-
1 (%1,4)
7 (%10,0)
Yok
Boyanmanın
Hafif
-
8 (%11,4)
7 (%10,0)
6 (%8,6)
11 (%15,7)
Orta
-
1 (%1,4)
-
9 (%12,9)
10 (%14,3)
Yoğun
-
-
1 (%1,4)
2 (%2,9)
7 (%10,0)
Yoğunluğu
**
p<0.01;
+:
P+
0,001**
Ki kare test
Boyanma yoğunluğu ile yaygınlığı arasında istatistiksel olarak anlamlı
ilişki görülmektedir (p<0,01). Boyanma yoğunluğu arttıkça yaygınlığı da artış
göstermektedir.
38
100%
90%
80%
70%
60%
Boyanma
50%
Yoğun
Orta
40%
Hafif
Boyanma Yok
30%
20%
10%
0%
Boyanma
Yok
<% 10
% 10-29
% 30-60
>% 60
Boyamanın Yaygınlığı
Şekil 7: Boyanma yoğunluğu ile yaygınlığının dağılımı
39
OLGU No
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
PROT.No YAŞ CİNS GRADE LOK.İNV VAS.İNV PN.İNV.
LN
EVRE LEN.YANIT YOĞUN. YAYG.
15/2002
57
K
İYİ
T3
NEGATİF NEGATİF NEGATİF
2
ORTA
2
4
529/2002
70
K
İYİ
T2
NEGATİF NEGATİF NEGATİF
1
ORTA
2
3
5148/2002
53
E
İYİ
T3
NEGATİF NEGATİF NEGATİF
2
YOĞUN
2
4
8455/2002
46
E
İYİ
T3
POZİTİF NEGATİF POZİTİF
3
ORTA
1
1
3245/2006
75
E
İYİ
T2
NEGATİF NEGATİF NEGATİF
1
YOĞUN
0
0
6639/2006
69
E
İYİ
T2
NEGATİF NEGATİF NEGATİF
1
YOĞUN
1
4
14855/2006 68
E
İYİ
T2
NEGATİF NEGATİF NEGATİF
1
ORTA
3
2
15903/2006 73
K
İYİ
T3
NEGATİF NEGATİF NEGATİF
2
ORTA
3
4
3259/2002
74
K
AZ
T3
POZİTİF NEGATİF POZİTİF
3
HAFİF
3
4
3604/2002
68
E
AZ
T3
POZİTİF NEGATİF POZİTİF
3
HAFİF
1
3
1335/2003
55
K
AZ
T3
NEGATİF POZİTİF NEGATİF
2
ORTA
1
1
4754/2003
74
K
AZ
T4
POZİTİF POZİTİF POZİTİF
4
HAFİF
1
1
10221/2003 75
E
AZ
T3
POZİTİF POZİTİF POZİTİF
3
HAFİF
2
4
877/2004
65
E
AZ
T3
POZİTİF POZİTİF POZİTİF
3
HAFİF
1
4
9701/2004
55
K
AZ
T3
POZİTİF POZİTİF POZİTİF
3
ORTA
1
1
16465/2005 77
E
AZ
T4
POZİTİF POZİTİF POZİTİF
4
HAFİF
0
0
4489/2006
53
E
AZ
T4
POZİTİF POZİTİF POZİTİF
4
ORTA
2
4
5237/2006
72
E
AZ
T3
NEGATİF NEGATİF NEGATİF
2
YOĞUN
1
4
8294/2006
57
E
AZ
T3
POZİTİF POZİTİF POZİTİF
3
ORTA
1
4
8996/2006
68
E
AZ
T3
POZİTİF POZİTİF POZİTİF
3
ORTA
3
3
13174/2006 43
K
AZ
T3
NEGATİF POZİTİF NEGATİF
4
HAFİF
0
0
16271/2006 78
E
AZ
T3
POZİTİF POZİTİF POZİTİF
3
HAFİF
3
4
17169/2006 72
K
AZ
T3
POZİTİF POZİTİF POZİTİF
3
HAFİF
3
4
18019/2006 33
E
AZ
T3
POZİTİF POZİTİF POZİTİF
3
ORTA
2
1
111/2002
46
E
ORTA
T3
NEGATİF NEGATİF NEGATİF
2
ORTA
1
4
313/2002
73
E
ORTA
T3
POZİTİF NEGATİF NEGATİF
2
ORTA
1
3
1323/2002
48
E
ORTA
T3
POZİTİF POZİTİF POZİTİF
3
HAFİF
2
3
2650/2002
45
K
ORTA
T3
POZİTİF POZİTİF POZİTİF
3
HAFİF
1
2
3039/2002
53
E
ORTA
T3
POZİTİF NEGATİF NEGATİF
2
YOĞUN
2
3
8962/2002
70
K
ORTA
T3
POZİTİF NEGATİF POZİTİF
3
YOĞUN
2
3
1785/2003
32
E
ORTA
T3
NEGATİF NEGATİF NEGATİF
2
HAFİF
1
1
4031/2003
48
E
ORTA
T3
POZİTİF POZİTİF POZİTİF
3
ORTA
1
2
5014/2003
76
E
ORTA
T3
NEGATİF POZİTİF NEGATİF
2
HAFİF
1
1
5029/2003
67
E
ORTA
T3
POZİTİF POZİTİF POZİTİF
3
ORTA
0
0
7203/2003
70
E
ORTA
T3
NEGATİF NEGATİF NEGATİF
2
ORTA
3
4
7319/2003
49
E
ORTA
T3
NEGATİF POZİTİF NEGATİF
2
HAFİF
0
0
7907/2003
76
K
ORTA
T3
POZİTİF POZİTİF POZİTİF
3
ORTA
2
3
8039/2003
61
E
ORTA
T3
POZİTİF POZİTİF POZİTİF
3
ORTA
3
3
10291/2003 67
E
ORTA
T3
NEGATİF NEGATİF NEGATİF
2
ORTA
1
3
10987/2003 70
E
ORTA
T3
POZİTİF POZİTİF POZİTİF
3
ORTA
1
1
11507/2003 63
E
ORTA
T3
POZİTİF POZİTİF POZİTİF
3
HAFİF
1
1
711/2004
76
E
ORTA
T2
NEGATİF POZİTİF NEGATİF
1
YOĞUN
2
4
7079/2004
55
E
ORTA
T3
NEGATİF POZİTİF NEGATİF
2
ORTA
3
4
8662/2004
78
E
ORTA
T4
POZİTİF POZİTİF POZİTİF
4
ORTA
3
4
9478/2004
72
E
ORTA
T3
POZİTİF POZİTİF POZİTİF
3
ORTA
2
3
9627/2004
70
K
ORTA
T1
NEGATİF NEGATİF NEGATİF
1
ORTA
2
4
10205/2004 55
E
ORTA
T3
NEGATİF NEGATİF NEGATİF
2
ORTA
1
4
12652/2004 53
K
ORTA
T3
POZİTİF POZİTİF POZİTİF
3
HAFİF
0
0
12725/2004 73
K
ORTA
T3
NEGATİF NEGATİF NEGATİF
2
ORTA
1
2
13138/2004 65
E
ORTA
T2
NEGATİF NEGATİF NEGATİF
2
YOĞUN
2
4
13493/2005 53
K
ORTA
T3
POZİTİF POZİTİF POZİTİF
3
ORTA
2
3
14648/2005 57
E
ORTA
T3
NEGATİF POZİTİF NEGATİF
2
YOĞUN
2
4
17407/2005 62
E
ORTA
T3
NEGATİF NEGATİF NEGATİF
2
ORTA
2
4
18348/2005 63
E
ORTA
T3
POZİTİF POZİTİF POZİTİF
3
ORTA
2
3
19529/2005 45
E
ORTA
T2
NEGATİF NEGATİF NEGATİF
1
ORTA
1
4
13563/2006 51
K
ORTA
T3
POZİTİF POZİTİF POZİTİF
4
HAFİF
1
4
15335/2006 68
K
ORTA
T3
NEGATİF NEGATİF NEGATİF
2
YOĞUN
1
3
15531/2006 61
K
ORTA
T3
NEGATİF POZİTİF NEGATİF
2
YOĞUN
1
3
15551/2006 76
E
ORTA
T3
NEGATİF POZİTİF NEGATİF
2
HAFİF
1
4
15659/2006 85
K
ORTA
T2
NEGATİF NEGATİF POZİTİF
3
ORTA
0
0
15722/2006 53
K
ORTA
T3
NEGATİF NEGATİF POZİTİF
3
ORTA
1
4
15750/2006 66
K
ORTA
T3
POZİTİF POZİTİF POZİTİF
3
HAFİF
2
3
15807/2006 54
K
ORTA
T3
POZİTİF POZİTİF POZİTİF
3
ORTA
1
4
15836/2006 55
K
ORTA
T3
POZİTİF POZİTİF POZİTİF
3
HAFİF
1
2
16565/2006 42
K
ORTA
T1
NEGATİF NEGATİF NEGATİF
1
ORTA
1
2
17224/2006 63
K
ORTA
T3
POZİTİF POZİTİF NEGATİF
2
HAFİF
1
2
18079/2006 51
E
ORTA
T2
NEGATİF NEGATİF NEGATİF
1
HAFİF
1
4
18106/2006 65
E
ORTA
T3
POZİTİF POZİTİF POZİTİF
3
HAFİF
1
3
18627/2006 40
E
ORTA
T3
POZİTİF POZİTİF POZİTİF
3
ORTA
1
2
19504/2006 63
K
ORTA
T2
NEGATİF NEGATİF NEGATİF
1
YOĞUN
2
4
Kolon adenokarsinomlarında klinikopatolojik parametreler ve COX-2 ekspresyonu
40
TARTIŞMA
1990’lı yıllarda yapılan epidemiyolojik araştırmalar, düzenli olarak NSAİİ
(nonsteroid anti-inflamatuar ilaç) kullanan kişilerde, başta kolorektal kanserler
olmak üzere tüm gastrointestinal kanserlere az rastlanıldığını ortaya çıkarmıştır.
(23, 24, 26, 27, 28, 33, 34, 35,) NSAİİ’lar ve aspirin’in iyi bilinen ortak
özellikleri COX-1 ve COX-2 enzimlerini bloke ederek araşidonik asidin
inflamatuar mediatörlere dönüşmesini engellemeleridir. Bu ilaçlar COX-2
proteininin
tümörlerde hücrelerarası adezyonu ve apoptozisi azaltıcı,
angiogenezi, invazivliği ve proliferasyonu arttırıcı özelliğini ortadan kaldırarak
etki ederler.
COX-2’nin karsinogenezdeki yerini saptamaya yönelik çalışmalar
karsinogenezdeki rolünün sadece prostoglandin sentezi ile açıklanamayan,
inflamasyonun ötesinde başka mekanizmaların da COX-2 üzerinde etkili
olduğuna işaret etmektedir. Çalışmalarda mutasyona uğramış APC geninin
COX-2 enzimini indüklediği ve COX-2 geninin transkripsiyon ile artışını
sağladığı düşünülmektedir. Bu durum prostaglandinlerin ve karsinogenezi
hızlandıran reaktif bazı yan ürünlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. COX2 enzimin aktivasyonu aynı zamanda hücre içi reaktif metabolitlerin artışına ve
sonraki mutasyonlara zemin hazırlayıcı etki oluşturabileceği bildirilmektedir.
Wiese FW ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada COX-2 immunreaktivitesinin
hem sitoplazmik hem de nükleer boyanması bu görüşü desteklemektedir (29).
Yüksek konsantrasyonlardaki serbest araşidonik asidin apoptozisi prostaglandin
oluşumundan bağımsız olarak başlatıcı etki ettiğini gösteren deneysel çalışmalar
mevcuttur (36, 37, 38). Artmış COX-2 düzeylerinin hücre içi serbest araşidonik
asit düzeyini azaltarak apoptozisi önlemesi olasıdır. Bu durumda COX-2 katalizi
apoptotik sinyalı tükeden basit bir işlem gibi gözükmektedir. İkinci olasılık ise
COX-2’nin enzimatik etkinliği sonucu oluşan ürünlerin olasılıkla da
prostaglandinlerden birinin hücre büyümesi apoptozis anjiogenez ya da kansere
41
götüren diğer basamaklarda değişikliğe neden olmasıdır. Çeşitli çalışmalarda bu
olasılık araştırılmış ve prostaglandinlerin hücre büyümesi ve farklılaşmasını
yöneten çoğu hücresel işlemi modüle ettiği ortaya konulmuştur. Tümör
oluşumunu başlatıcı sinyal bir prostaglandin ise bu olaylarda nasıl bir sinyal
yolu oluştuğuna ilişkin çok sayıda açıklama getirilebilir. Hücre yüzeyi
reseptörleri aracılığıyla etki göstermesi olasılıklardan biridir. Bu yolak için en
olası aday prostaglandin PGE2 dir. Diğer bir seçenek ise prostaglandinlerin
nükleer bir reseptör aracılığıyla işlev görmesidir. Bu durumda prostaglandinler
salgılandıkları hücrenin ya da komşu hücrenin yüzey reseptörlerine bağlanarak
otokrin veya parakrin etki göstermesi ya da bir nükleer reseptörün intrakrin
aktivasyonu sonucu etki edebilir.
Normal kolon mukoza hücrelerinde COX-2 ekspresyonu sadece sitoplazmik
apikal ve zayıf olarak izlenirken tümör hücrelerinde yaygın ve kuvvetli
sitoplazmik ekspresyonun saptanması bu hücrelerin kuvvetli COX-2 etkisine
maruz kaldığını göstermektedir. Çalışmamızda da kontrol grubu olarak
incelenen kolon mukoza örneklerinde apikal ve zayıf sitoplazmik boyanma
saptanmış tümör hücrelerinde ise yaygın sitoplazmik boyanma saptanmıştır .
Masunaga ve arkadaşlarının kolorektal adenokarsinomlu olgularda COX-2
ekspresyonun düzeyi ile tümör çapı, tümör diferansiyasyonu ve metastatik lenf
nodu sayısı gibi parametreler arasında istatistiksel anlamlı ilişki bulmuşlardır
(39).
Fujita ve arkadaşları kolorektal adenokarsinomlarda COX-2 ekspresyon
düzeyi ile, tümör çapının büyüklüğü arasındaki ilişkinin anlamlı olduğunu
bildirmişlerdir (40). Dizdar’ın 29 olguyu kapsayan kolon adenokarsinomlarında
COX-2
ekspresyonunun
klinikopatolojik
parametrelerle
karşılaştırıldığı
çalışmasında, istatistiksel olarak COX-2 ile klinik ve patolojik parametreler
arasında herhangi bir korelasyon saptanmamıştır (41).
Tomozowa ve
arkadaşları 63 kolorektal adenokarsinomlu olgu ile yaptıkları çalışmada, COX-2
immunreaktivitesi ile yaş, cinsiyet, tümör çapı, tümör lokalizasyonu, histolojik
42
tip arasında anlamlı bir ilişki bulamamışlardır (36). Bizim çalışmamızda da son
iki çalışmayla uyumlu olarak COX-2 ekspresyonu ile olguların yaş, cinsiyet,
tümör çapı, tümör lokalizasyonu ve histolojik tipleri arasında anlamlı bir ilişki
saptanmamıştır.
Zhan
ve
arkadaşlarının
kolorektal
karsinogenezin
aşamalarında COX-2 ekspresyon düzeylerini
değişik
gelişim
araştırdıkları çalışmalarında,
COX-2 ekspresyonu düzeyinin ileri evre karsinomlarda, erken evre karsinom ve
adenomlardan yüksek olduğunu bulmuşlardır (42). Joo ve arkadaşlarının
yaptıkları çalışmada ise COX-2 ekspresyonu ile histolojik grade, tümör çapı,
uzak metastaz varlığı, evre gibi parametreler arasında bizim çalışmamıza benzer
şekilde anlamlı ilişki bulamamışlardır (43).
Tosun
S.’ın
ekspresyonunun
Gastroenteropatik
immunohistokimyasal
nöroendokrin
olarak
tümörlerde
incelediği
ve
COX-2
5
kolon
adenokarsinomu olgusunu da içeren 36 olguluk çalışmada COX-2 ekspresyonu
olguların %75‘inde saptanmıştır. Klinikopatolojik değişkenlerden yaş, cinsiyet,
tümör çapı, lokal lenf nodu metastazı ile COX-2 ekspresyonu arasında anlamlı
bir ilişki saptanmamış buna karşın lenfovasküler invazyon ile istatistiksel olarak
anlamlı korelasyon bulunmuştur (44). Benzer şekilde bu çalışmada da
lenfovasküler invazyon ile COX-2 ekspresyonu arasında istatistiksel anlamlılığa
yakın bir ilişki bulunmuştur.
Literatürde belirgin peritümöral lenfosit infiltrasyonu, muskuler tabaka
veya perikolik dokuda lenfoid agregat varlığı olumlu prognostik parametre
olarak verilmektedir. Çalışmamızda da tümör hücrelerinde istatistiksel
anlamlılığa yakın bir şekilde sonuç elde edilmiştir. Boyanma yoğunluğu arttıkça
lenfositik yanıtın azaldığı saptanmıştır.
43
COX-2
proteini
overekspresyonunun
çeşitli
organ
kanserlerinde
klinikopatolojik değişkenlerle ilişkisinin incelendiği bazı çalışmalarda safra
kesesi, oral kavite, akciğer, endometrium ve mesane kanserlerinde COX-2
proteini ekspresyonu ile hiçbir klinikopatolojik değişken arasında anlamlı bir
ilişki bulunamamıştır (46,47,48,49). Ancak meme karsinomlarında COX-2
proteini overekspresyonu ile tümör çapı, lenf nodu metastazı ve c-erbB2
pozitifliği gibi ilgili tümörün prognozunu kötüleştiren parametrelerle ilişkili
bulunmuştur (50).
Çalışmamızda COX-2 ekspresyonu ile peritümöral lenfositik yanıt ve
lenfovasküler invazyon arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
saptanmamış olmakla birlikte COX-2 yoğunluğu ve yaygınlığı arttıkça vasküler
invazyonun arttığı, COX-2 yoğunluğu arttıkça peritümöral lenfositik yanıtın
azaldığı gözlenmiştir. COX-2 yoğunluğu ve yaygınlığı arasında da istatistiksel
olarak anlamlı pozitif korelasyon saptanmıştır. Bu bulgular ışığında COX-2
ekspresyonunun prognozu belirleyici parametreler arasında yer alabileceği
ancak tek başına bağımsız bir prognostik parametre olarak kullanılamayacağı
düşünülmektedir.
44
SONUÇLAR
Ocak 2002-Ocak 2007 tarihleri arasında Dr.Lütfi Kırdar Kartal Eğitim Ve
Araştırma Hastanesi 1., 2. ve 3.Cerrahi kliniklerinde kolon adenokarsinomu
nedeniyle opere edilen olgular arasından 70 olgu çalışma kapsamına alındı.
Çalışmamızda
immunohistokimyasal
inceleme
ile
kolon
adenokarsinomlarında COX-2 ekspresyonu değerlendirildi. Bulgular
yaş,
cinsiyet, histolojik grade, lenfovasküler invazyon, perinöral invazyon, lenf nodu
tutulumu, tümör evresi ve peritümöral lenfositik yanıt gibi prognostik
parametreler ile ilişkisi araştırıldı.
Tümör hücrelerinde COX-2 ekspresyonu ile yaş, cinsiyet, histolojik grade,
vasküler invazyon, perinöral invazyon, tümör evresi, lenf nodu tutulumu,
peritümöral lenfositik yanıt arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
saptanmadı (P>0,05).
COX-2 ekspresyonunun, birçok malignitede metastaz ve kötü prognoz ile
ilişkili olduğu ve kolon adenokarsinomlarında da
nüks ve
sağkalımı
belirlemede prognostik değeri olduğu bildirilmiştir.
70 olguyu içeren çalışmamızda COX-2 ekspresyonu ile herhangi bir
prognostik parametre arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptanmamıştır.
Bu
sonuç,
COX-2’nin
kolon
tümörlerindeki
rolünün
ve
öneminin
aydınlatılabilmesi için geniş vaka serilerini içeren çalışmalara ihtiyaç olduğunu
düşündürmektedir.
45
RESİMLER
RESİM-1: Adenokarsinom, iyi diferansiye. (H&EX100, Prot. No: 15903/06)
RESİM-2: Adenokarsinom, orta derecede diferansiye. (H&EX100, Prot. No:
13138/04)
46
RESİM-3: Adenokarsinom, az derecede diferansiye.
(H&EX100. Prot. No: 8996/06)
RESİM-4: COX-2 immunreaktivitesinin izlenmediği orta derecede diferansiye
adenokarsinom.( COX-2x100. Prot. No: 7319/03)
47
RESİM-5: COX-2 immunreaktivitesinin izlendiği iyi derecede diferansiye
Adenokarsinom.Yaygınlık derecesi: 4, yoğunluk derecesi: 1
(COX-2x100. Prot. No: 6639/06)
RESİM-6: COX-2 immunreaktivitesinin izlendiği orta derecede diferansiye
Adenokarsinom ve normal kolon mukozası.Yaygınlık derecesi: 4, yoğunluk
derecesi: 2 (COX-2x100. Prot. No: 13138/06)
48
RESİM-7: COX-2 immunreaktivitesinin izlendiği az derecede diferansiye
Adenokarsinom. Yaygınlık derecesi: 4, yoğunluk derecesi: 2
(COX-2x100. Prot. No: 4489/06)
RESİM-8: COX-2 immunreaktivitesinin izlendiği az derecede diferansiye
Adenokarsinom.Yaygınlık derecesi: 4, yoğunluk derecesi: 3 (COX-2x400.
Prot. No: 3604/03)
49
RESİM-9: Orta derecede diferansiye adenokarsinoma karşı gelişmiş hafif derecede
lenfositik yanıt. (H&EX100. Prot. no: 18994/05)
50
KAYNAKLAR
1- Boring C. C, Squires T. S and Tong T. Cancer Statistics. Cancer J. Clin.
1993; (43): 7- 10.
2- Fenoglio- preiser CM, Pascal RR, Perzin KH. Tumor of The Large and Small
Intestıne, AFIP Fascicle, 1990; (2) 23- 29.
3- Rosai J: Acherman’s Surgical Pathology . In: Rosai J. Gastrointestinal Tract,
Large Bowel. Vol: 1.8th ed. ,Missouri : Mosby Year Book, 1996: 729- 766.
4- Dalton P, Chandrasoma P: Gastrointestinal Pathology. In: Chandrasoma P.
Colorectal
Malignant
Neoplasm.
1th
ed.,
Stamford
Connecticut:
Appleton&Lange ; 1999: 339- 365.
5- Redston M. Surgical Pathology of the GI tract, liver, biliary tract, and
pancreas. 1st ed: Saunders, 2004: 441- 472.
6- Hamilton SR, Vogelstein B, Kudo S, Riboli E, Nakamura S, Hainaut P, Rubio
CA, Sobin LH, Fogt F, Winawer SJ, Goldgar DE, Jass JR: World Health
Organization Classification of Tumours Pathology and Genetics of Tumours of
the digestive System. In Hamilton SR, Aaltenon LA. Tumours of Colon and
Rectum. 1 st ed. Lyon, France: IARC Pres; 2000: 103- 143.
7- Jass JR. Diagnostic Histopathology of Tumours. In Fletcher CDM,
Livingstone C. Tumours of the Small and Large İntestınes (Including the Anal
Region). Vol 1, second ed: 2000: 369- 409.
51
8- Bozfakıoğlu Y, Müslümanoğlu M: Cerrahi Gastroenteroloji. Edit: Değerli Ü,
Bozfakıoğlu Y. Kolon Hastalıkları 4. Baskı, İstanbul: Nobel Tıp Kitabevi, 1997
142- 168.
9- Crawford JM, Kumar V: Robbins Temel Patoloji. In Çevikbaş U. Ağız
Boşluğu ve Gastrointestinal Sistem 7.ed, İstanbul: Nobel Tıp Kitabevi, 2003:
563- 590.
10- Harpaz N, Saxena R: Modern Surgical Pathology. In: Weidner N, Cote RJ,
Suster S, Weiss LM. Gastrointestinal Tract, Large Intestıne. Vol 1, 1st. ed:
Saunders, 2003: 749- 852.
11- Cooper Hs: Stenberg’s Diagnostic Surgical Pathology. In: Mills SE.
Intestinal Neoplasms. Vol 2, 4th ed: Lippincott Williams&Wilkins, 2004: 15431601.
12- Cok SJ, Acton SJ, Morrison AR. The proksimal region of the 3’-Untraslated
region of COX-2 is recognized by a multimeric protein compleks containing
hur, TIA-1, TIAR, and the heterogeneous nuclear ribonucleoprotein, J Biol.
Chem. ,Vol. 278, ıssue 38, 36157- 36162, September 19, 2003.
13- Herschman HR. Prostaglandin synthase 2. Biochim Biophys Acta. 1996 Jan
5; 1299 (1): 125- 40.
14- Funk CD, Funk LB, Kennedy ME, Pong AS, Fitzgerald GA. Human
platelet/erythroleukemia cell prostaglandin G/H synthase: cDNA cloning,
expression, and gene chromosomal assignment. FASEB J. 1991 Jun; 5 (9):
2304- 12.
52
15- Habib A, Creminon C, Frobert Y, Grassi J, Pradelles P, Maclouf J.
Demonstration of an inducible cyclooxigenase in human endothelial cells using
antibodies raised againts the carboxyl-terminal region of the cyclooxygenase-2
Biol Chem. 1993 Nov 5; 268 (31): 23448- 54.
16- O’Sullivan MG, Chilton FH, Huggins EM, Jr Mc Call CE.
Lipopolysaccharide priming of alveolar macrophages for enhanced synthesis of
prostanoids involves induction of a novel prostaglandin H synthase. J Biol
Chem. 1992 Jul 25; 267 (21): 14547- 50.
17- O’Sullivan MG, Huggins EM, Jr Meade EA, DeWitt DL, McCall CE.
Lipopolysaccharide induces prostaglandin H syntase-2 in alveolar macrophages.
Biochem Biophys Res Commun. 1992 Sep 16; 187 (2): 1123- 7.
18- Subbaramaiah K, Telang N, Romanetti JT; Araki R, De Vito B, Weksler
BB, Dannenberg AJ. Transcription of cyclooxigenase-2 in enhanced in
transformed mammary epithelial cells. Cancer Res. 1996 Oct 1 ; 56 (19): 44249.
19- Inoue H, Yokoyama C, Hara S, Tone Y, Tanabe T. Transcriptional
regulation
of
human
prostaglandin-endoperoxide
synthase-2
gene
by
lipopolysaccharide and phorbol ester in vaskular endothelial cells. Involvement
of both nuclear factor for interleukin-6 expression site and cAMP response
element. J Biol Chhem. 1995 Oct 20; 270 (42): 24965- 71.
20- Sheng H, Shao J, Dixon DA, Williams CS, Prescott SM, DuBois RN;
Beauchamp RD. Transforming growth factor-beta enhances Ha-ras-induced
expression of COX-2 in intestinal epithelial cells via stabilization of mRNA.
J Biol Chem. 2000 mar 3; 275 (9): 6628- 35.
53
21- Dannenberg Aj, Altorki NK, Boyle JO; Dang C, Howe LR, Weksler BB,
Subbaramaiah K. COX-2 a pharmacological target for the prevention of cancer.
Lancet Oncol. 2001 Sep; 2 (9): 544- 51.
22- Crofford LJ. COX-1 and COX-2 tissue expression: implications and
predictions. J Rheumatol Suppl. 1997 Jul; 49: 15- 9.
23- Laakso M, Mutru O, Isomaki H and Koota K. Cancer mortality in patients
with rheumotoid arthritis. J. Rheumatol. ,13: 522- 526, 1986.
24- Gridley G, McLaughlin JK, Ekbom A, Klareskog L, Adami HO, Hacker
DG, Hoover R, And Freumeni JF. Incidence of cancer among patients with
rheumatoid arthritis. J Natl Cancer Inst. 85: 307- 311, 1993.
25- Thun MJ. Aspirin, NSAIDs and digestive tract cancers. Cancer Metastasis
Rev. 13: 269- 288, 1994.
26- Farrow Dc, Vaughan TL, Hansten PD, Stanford JL, Rısch HA, Gamon MD,
Chow WH et al. Use of aspirin and other nonsteroidal anti-inflamatory drugs
and risk of esophageal and gastric cancer. Cancer Epidemiol. Biomark. Prev. 7:
97-102, 1998.
27- Langman MJ, Cheng KK, Gilman EA, Lancashire RJ. Effect of antiinflamatory drugs on overall risk of common cancer: case control study in
general practice research database. BMJ. 2000 Jun 17; 320 (7250): 1642- 6
28- Eberhart CE, Coffey RJ, Radhika A, Giardiello FM, Ferrenbach S, DuBois
RN. Up- Regulation of cyclooxygenase 2 gene expression in human colorectal
adenomas and adenocarcinomas. Gastroenterology: 1994 oct ; 107 (4): 1183- 8.
54
29- Wiese FW, Thompson PA, KadlubarFF. Carcinogen substrate specifity of
human COX-1 and COX-2. Carcinogenesis. 2001 Jan ; 22 (1): 5- 10.
30- Tsujii M, Kawano S, Tsuji S, Sawaoka H, Hori M, DuBois RN.
Cyclooxygenase regulates angiogenesis induced by colon cancer cells. Cell.
1998 May 29; 93 (5) :705 –16.
31- Garcia Rodriguez LA, Huerta- Alverez C. Reduced incidence of colorectal
adenoma among long term users of NSAİDs: a pooled analysis of published
studies and a new population- based study. Epidemiology 2001; 12: 88- 93.
32- Tsujii M, Kawano S, DuBoıs RN: COX-2 expression in human colon cancer
cells increase metastatic potential. Proc Natl Acad Sci USA 1997; 94: 3336- 40.
33- Thun MJ, Namboodiri MM, Calle EE, Flanders WD: Aspirin use and risk of
fatal cancer . Cancer Res., 53: 1322- 1327, 1993.
34- Funkhoser EM, And Sharp GB. Aspirin and reduced risk of esophageal
carcinoma . Cancer (Phila). 76: 1116- 1119, 1995.
35- Coogan PF, Rosenberg L, Palmer JR, Strom BL, Zauber AG, Stolley PD and
Shapiro S. Nonsteroidal anti-inflamatory drugs and risk of digestive cancers at
sites other than the large bowel. Cancer Epidemiol. Biomark. Prev. 9: 119-123,
2000.
36- Piazza GA, Rahm AL, Krutzsch M et al. Antineoplastic drugs sulindac
sulfide and sulfone inhibit cell growth by inducing apoptosis. Cancer Res 1995;
55: 3110- 3116.
55
37- Hanif R, Pittas A, Feng Y et al. Effects of nonsteroidal anti-inflamatory
drugs on proliferation and on induction of apoptosis in colon cancer cells by a
prostaglandin-independent pathway. Bioch Pharm 1996; 52: 237- 245.
38- Eisinger AI, Prescott SM, Jones DA, Stafforini DM: The role of
cyclooxygenase and prostaglandins in colon cancer. Prostagl other lipid mediat
2007 Jan; 82 (1-4). 147-54 Epub 2006 Sep.
39- Masunaga R, Kohno H, Dhar DK, Ohno S, Shibakita M, Kinugasa S,
Yoshimura
H.
Cyclooxigenase-2
expression
correlates
with
tumor
neovascularization and prognosis in human colorectal carcinoma patients. Clin
cancer Res. 2000 Oct; 6 (10): 4064- 8.
40- Fujita T, Matsui M, Takuku K, Uetake H, Ichikawa W, Taketo MM,
Sugihara K. Size and invasion-dependent increase in cyclooxygenase-2 levels in
human colorectal carcinomas Cancer Res. 1998 Nov 1; 58 (21): 4823- 6.
41- Dizdar Y. Kolon Kanserinde Cox-2 expresyonunun histopatolojik
parametrelerle korelasyonu ve tedavideki prognostik önemi. Uzmanlık Tezi.
İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Temel Onkolojik Biyoloji ve
İmmunoloji Bilim Dalı, İstanbul 2003.
42- Tomozawa S, Tsuno NH, Sunami E, Hatano K, Kitayama J, Osada T, Saito
S. Cyclooxygenase–2 overexpression correlates with tumour recurrence
,especially hematogenic metastasis, of colorectal cancer. Br J Cancer. 2000 Aug;
83 (3): 324- 8.
43- Zhan J, Liu JP, Zhu ZH, Yao HR, Chen CY. Relationship between COX-2
expression and clinicopathologic features of colorectal cancers. Chin Med J
(Engl). 2004 Aug ; 117 (8): 1151- 4.
56
44- Joo YE, Kim HS, Min SW, Lee WS, Park C . Expression of
cyclooxygenase-2 protein in colorectal carcinomas. Int J Gastrointes Cancer.
2002; 31(1- 3): 147- 54.
45-
Tosun
ekspresyonunun
S.
Gastropankreatik
nöroendokrin
immunohistokimyasal
olarak
tümörlerde
araştırılması,
COX-2
klinik
ve
histopatolojik değişkenlerle karşılaştırılması. Uzmanlık tezi, Haydarpaşa
Numune Eğt. Ve Arş. Hast. Patoloji Kliniği, İstanbul – 2005.
46- Denkert C, Kobel M, Pest S, Koch I, Berger S, Schwabe M, Siegert A, Reles
A, Klosterhalfen B, Hauptmann S. Expression of cyclooxygenase –2 is an
independent prognostic factor in human ovarian carcinoma. Am J Pathol. 2002
Mar; 160 (3): 893- 903.
47- Zhang HZ, Lu ZQ, Xie DR, Li HG, Xiong LH, Zhang H, Chen XB. Effect
of COX-2, and matrix metalloproteinase-2 expression on prognosis of lung
cancer. Ai Zheng. 2004 Oct; 23 (10): 1190- 3.
48- Pannone G, Bufo P, Caiaffa MF, Serpico R, Lanza A, Lo Muzio L, Rubini
C, Staibano S, Petrucci M, et al. Cyclooxigenase –2 expression in oral squamose
cell carcinoma. Int J Immunopathol Pharmacol. 2004 Sep- Dec; 17 (3) : 273- 82.
49- Kim HJ, Lee KT, Kim EK, Sohn TS, Heo JS, Choi DI, Lee JK, Paik SW.
Expression of COX-2 cholangiocarcinoma: correlation with clinicopathological
features and prognosis. J Gastroentorol Hepatol. 2004 May; 19 (5): 582- 8.
57
50- Ranger GS, Thomas V, Jewell A, Mokbel K. Elevated COX-2 expression
correlates with distant metastases in breast cancer. Anticancer Res. 2004 JulAug; 24 (4): 2349- 51.
58
Download