T. B. M. M< B : 53 13.6.1980 tarihli biır yazı ile özgür toplu­ sözleşme düzenli ile çelişen ve sıkıyönetimi bildirisini! andıran bir genelge ile İşveren Sendikalları Konfederasyonuma talimat ver­ miş; bu konfederasyon, bu 'talimatı daha ıda ağırlaştırarak ıbütün üyelerime, uyul­ ması gereken kurallar olarak iletmiştik". Anımsanacağı gibi, (işverenleri katı ve uzlaşmaz tavır takınmaya yönelten bu 'du­ rum, sendikaların yoğun tepkisine ve yo­ ğun grevlere neden olmuştur. Büyük çıkar çevreleri1 ve onların yan­ daşları bir yandan işçi haklarını büyük ölçüde güvence altına alan 1961 Anaya­ sasıyla bu ülkemin yönetiılemeyeoeğimi, biır yandan da 24 Ooak kararlarınım var olam sendikal hak ve özgürlüklerle uygullanaimayacağmı savunmuşlar; bunu yaygım propoganda ile belli güçlere kabul ettürmeye ve bu doğrultuda kamuoyu oluş­ turmaya ve askerî bir yönetime davetiye çıkarmaya başlamışlardır, işte dönemim başbakanı Sayım Demire! ile uluslarara­ sı uzantıları olan ıgüç odakları ve bu odaklarla bütünleşen sermayenin önemli bir kesiminim yol ayırımı bu noktada baş­ lamıştır. Oemirerim dahıa disiplinli bir uygula­ ma ve yenli yasal düzenlemelerle getirilecek sınırlamalar çerçevesinde 24 Ocak kananlarınım' yaşarma geçirilebileceği görü­ şü ile, laskerî rejimden başka çare yok­ tur görüşü karşı karşıya gelmiş; askerî rejimden başka çare yoktur görüşü ağır basmıştır. Bu yoli ayrımından sonra anar­ şi ve ıterör tırmandırılarak yaygınlaşıtırılmış; sıkıyönetimim uygulandığı o dönem­ de anarşi ve terörün önlenmesi bir yana bırakılarak, şartların olgunlaşması bek­ lenmiş; siyasî iktidar çaresiz gösterilerek, 12 Eylül'üm maddî koşulları hazırlanmış ve 12 Eylül askerî darbesli böylece gerçekleştirıitlmıiiışıtıir» 12 . 4 . İ98S 0: 2 24 Ooak kararlarının, hiçbir engelle karşılaşmaması içim gerçekleştirilen 12 Ey­ lül1 darbesi lile birlikte, ilk iş olarak, uy­ gulanmakta olan grevler durdurulmuş; tüm grevler yasaklanmış; sendikal hak ve özgürlükler askıya alınmış; haksızlık­ lara ve baskılara karşı çıkacak olan sen­ dikalarım faaliyetleri durdurulmuş; sendikacular gözaltına 'alınmış, işkence görmüş, tutuklanmış; yapay suç yaratılarak, uzum yıllar lidam cezası ya da ağır hapis cezası istemiyle yargılanmışlardır. İşçi ücretlerinim yüksekliği, 'em yetkili ağız tarafından meydanlarda ve TRT'de dile getirilmiş; bir işçlinin ücreti örnek gösterilerek, bunun adaletsizlik olduğu öne sürülmüştür. 12 Eylül ille birlikte bir işveren sen­ dikası başkanı olan Sayın Özal, ekono­ minin başına getirilerek, Başbakan Yar­ dımcısı yapılmış; her yapılana katlanan, verilenle yetinen klimliksiz, kişiliksiz, sus­ kun bir toplum yaratmak içim çaba içime girilımiiştir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 12 Eylül öncesi daha ölçülü bir dil kullanan sermaye, 12 Eylül sonrası dolaysız ve bu­ yuran bir dili kullanmaya başlamıştır. Ni­ san 1982'de toplaman Türkiye işveren Sendikaları Konfederasyonu raporu ince­ lendiğinde, bu durum çok açık bir biçim­ de anlaşılacak ve 1982 Anayasasıyla bu Anayasaya bağlı çalışma hayatını ilgilendi­ ren yasaların nasıl biçimlendiği çok açık bir biçimde anlaşılmış olacaktır. Söz konusu raporda bakın neler denmektedir : «Sosyal sorunlarımıza çözüm yolları aranırken, olaylara yaklaşım biçiminim büyük önem taşıyacağı tartışma konusu değildir. Bu sorunların başta geleni, hiç şüphe yok ki işçi - işveren ilişkileridir. Geçmişte, işveren - işçi ilişkilerime yaklaşımda, dai­ ma işçilerim himayeye mıuhtaç olduğu gö- — 458 —