C. Senatosu B : 34 sizlerin huzurlarınızda okumayı da faydalı görüyo­ rum. Vaktim kaldığı takdirde kendi düşüncelerimi de ayrıca arz etmeye çalışacağım. Yalnız, buna girmezden önce, eğitim meselesi­ nin, öğretim meselesinin ne kadar ehemmiyetli ol­ duğunu hepinizin takdir buyurduğundan emin olmak­ la birlikte, bir iki cümle arz etmiş oluyorum. Hoca - talebe münasebetlerinden bahsedildi. He­ pinizin bildiği Mahmut Zemahşeri'yi, bir gün hoca'sının vefatından ağlar durumda gören şahıs soruyor: «Bu gözlerinizden dökülen nâdir?» Cevap şu: «Bu gözlerimden dökülen, vaktiyle hocamın kulaklarım­ dan akıttığı incilerdir.» diyor. Bir başka sözü hepiniz takdir buyurursunuz; «Ba­ na bir cümle öğreten, beni kendisine köle eder» mealinde bir büyüğümüzün sözü vardır. Naçiz kanaatim odur, kültürümüze hizmeti bu­ lunan büyüklerimizin telkinleri de yine aynı yo 1daidır; ana, balbaya, Allaiha itaattan sonra, insan hürmet ötmeye, itaat etimeıye mecburdur. Yalnız, hocanın ıhâkkı, terbiyecinin, öğretmenin hakkı, ana, baba, hakikıridan da önde gelmektedir. Bunu hepinizin takdir bu­ yurduğunuzdan eminim. İnşallah gün gelecek, gene ay­ nı olgunluk içerisinde milletimiz, tarihte diğer millet­ lere olgunluk, medeniyet dersi verecektir. Bundan ben­ deniz son derece ümitliyim ve bundan emin bulun­ maktayım. Öğretimle alakalı şu cihetti arz etmek isterim. Güzel bir sözdür; «Elden kaçırma asla kalbe hayat ilimdir, Düşme sakın cehlin eline, insan için ölümdür.» Gönül işitiyor ki, 45 milyon vatan evladı bu gü­ zel düşünceye yerinde kulak versin, değerlendirsin. Bir başka husus da şu oluyor: Kıymetli senatörler, değerli arkadaşlarım; Zaman bizim için ilahi bir nimet, büyük bir lüıtuftur. Biz zamanı değerlendirmede maalesef çek defa ihmal gösterdiğiimiz oluyor. Ne hazindir ki, maarif camiamızda da arzu edilen ölçüde eğitim ve öğretimde bu, birtakım sebeplerle değerlendirilemi­ yor. İyi insanların bunda elbette en ufak bir kusuru yok; ama memleketimiz bir sıkıntıya maruz kailmıştrr. Bu hususta şunu arz etmek işitiyorum. Yakut'lar, inciler zamanla elde edilebilir; fakat kıymetli sena­ törler, yakutlarla, incilerle zaman elde edilemez. Şimdi, o değerli eğitimci arkadaşımın sizlere vaad ettiğim yazısını, müsamahanıza güvenerek okumak istiyorum. Bu arkadaşımız diyor ki: 9 . 2 . 1980 O : 2 «Türk Milli Eğitim teorisinin geliştirilmesi, eği­ tim sistematiğinin açıklanması her şeyden önce İsli­ mi yetin eğitimimize getirdiği değerlerin, fikir ve prensiplerini iyi bilinmesine bağlıdır. Bilhassa Kuranı K'erim'de yer alan terbiye mekanizmasının ve me­ totlarının cihanşümul hususiyetlerini ve çağın anla­ yışını aşan psikolijük, ilmi gerçekleri öğrenmeden eğitimimize istikamet vermek ve milli eğitimin temel boyutlarını tayin etmek mümkün değildir. Eğitim tarihi bir yığın isim ve sistemlerle dondu­ rulmuştur. Ancak, İslam terbiyesi hakkımda tahlili, mukayeseli bir araştırma yapılmamış, İslam peda­ gojisinin ilmi karakteri belirtilmemiştir. Pedagoji ta­ rihlerinde çocuğu keşfeden eğitimci olarak anılan Jean Jacques Rousseau ve çağdaş pedagojinin öncü­ leri, kurucuları büyük terbiyeciler olarak takdim edil­ miş Pestalozzi, Herbert, Flöben, Jonih Dewey ve benzeri isimler üzerinde lüzumundan fazla bilgi ve­ rilmiş; okul, plan, metot ve cereyanların uzun hikâ­ yeleri anlatılmış, ancak İslam pedagojisinin ilmi ka­ rakteri, değer ve önemi üzerinde bugüne kadar hiç de durulmamıştır. Halbuki bir İslam pedagojisi vardır ve bu peda­ goji dünya eğitimcilerini bir maktada toplayacak, bir­ leştirecek ilmi gerçeklerle doludur. Terbiyede hareket noktasının, gelişme sürecinin, terbiye mekanizmasının ahlâki boyutunu İslam pe­ dagojisi ortaya koymuştur. Gazzali, Faralbi, İbni Si­ na, İbni Rüşd gibi feylesof ve bilginler İslam terbi­ yesi sistemi içinde yetişmişler, hür düşünce ve ilmi müdafaa etmişlerdir. Dünya eğitimcileri terbiyenin nihai amacını, iyi vatandaş yetiştirmek şeklinde ifade ediyorlar. İslam terbiyesinin nihai amacı iyi insan yetiştirmektir. İs­ lam terbiye metodunda ve ilkelerinde kişiyi bütünü ile her yönü ile ele almak ve çocuğun fıtratına önetm vermek öngörülmüştür. İslam terbiyecilerinin görüş­ lerine göre ruhi hayat, zaman içimde değişken, esnek ıbir özellik gösterir. İşte ruhun bu özelliğidir ki, eği­ time imkân kazandırır. •İnsanı yalnız maddi yapısı, fizyolojik özellikleriy­ le düşünen ve niteleyenler, buna ilişkin fikirler ve ilkeleriyle eğitimin yarım kalmasına sebep olmuş­ lardır. Nitekim, din ve ahlâk eğitimini ve derslerini reddedenler bu hataya düşmektedirler. İslam terbiyesinde boş zaman yoktur. İslam teribiye metodu zamanı rulhun ve bedenin ihtiyaç ve özelliklerime göre doldurmuş ve değerlendirmiştir. 49 —