M. Meclisi B : 83 içinde yaklaşık olarak 12 milyon kişiye iş yarat­ mak zorunda olacaklardır. Sayın milletvekilleri, işsizliğin ortadan kaldı­ rılması hepimizin özlediği bir amaçtır. Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı, bu amaca ulaşılması için iki yol önermektedir; 1. Sermaye, yoğun yatırımlar ve ileri tekno­ loji tercihi, 2. Yurt dışına sürekli işçi gönderilmesinin öngörülmesi. 1974 malî yılı bütçe kanun tasarısının, olu­ şunda, C.H.P.'nin bir katkısı . bulunmadığı, bir planlama anlayışına göre hazırlandığını tespit etmek ve Planlama Teşkilâtının yukarıdaki öne­ ri ve tercihlerine katılmadığımızı belirtmek is­ terim. Türkiye bu yoldan, işsizlik sorununu asla •çözümleyemeyecektir. Bunun için C. H. P., daha gerçekçi ekon'omik yöntemler aramak ve öner­ mek zorunda kalmıştır. Ekonomide halka ve halk tasarruflarına ağırlık tanıyan bir plan an­ layışı mutlaka oluşturulacak ve bu yoldan işsiz­ lik sorununun çözümlenmesi başlıca amaçlar­ dan biri olacaktır. Çalışmak isteyene iş- bulmak kadar önemli bir sorun, çalışanların ekonomik ve sosyal çı­ karlarının korunmasıdır. Ekonomik yönden güç­ lü olan işveren karşısında işçinin ezilmesini, sömürülmesini önlemek, hükümetler için bir Ana­ yasa emridir. Emek sömürüsünü, sadece yasaların önleye­ bileceğine inanmıyoruz. Bugün ülkemizde, yasa­ lara rağmen asgarî ücretin altında çalıştırılan, fazla mesai yaptığı halde parasını alamayan, yıllık ücretli izin hakkını kullanamayan, kaçak çalıştırılan binlerce işçi vardır. Görülüyor ki, çalışanların sosyal ve ekonomik çıkarlarının sadece yasalarla korunması, dinamik .bir çağ olan 1'970'lerde yetersiz kalmaktadır. Bunun için endüstriyel ilişkiler ortamının çalışanların yara­ rına sağlıklı bir biçimde gelişebilmesi, çalışan­ ların ortak çıkarlarının korunabilmesi için ör­ gütlenmesine bağlıdır. Politikada, halkçı anlayışın egemen olacağı siyasal dönemin başında, çalışanlar yararına ol­ mayan bir sosyal siyaset modeli ile karşı kar­ şıya kaldığımızı belirtmek isterim. Bugünkü durumda memurların, tarım işçilerinin tümü ve - İş, Kanunu kapsamında olan işçilerin önemli bir 23 . 5 . 1974 0:2 bölümü, örgütlenme olanaklarından yoksun­ durlar. örneğin, hizmet akdi ile çalışan ve sen­ dika kurma olanağı bulunan işçi sayısı 3 milyo­ nun üzerinde olduğu halde, bunların ancak 1 mil­ yonu örgütleneibilmiştir. Ülkemizin, sağlıklı bir sosyal siyaset mode­ linin gereği olan güçlü sendikacılık düzeyine ulaştığı iddia edilemez. Bugün 1 milyon işçi 34 iş kolunda ve 737 sendikada örgütlenmiştir. Bu gelişmenin, güçlü sermaye sınıfı karşısında, çok önemli güç ve parasal kaynak kaybı anlamına gelen bir gerçeği vardır. Gündeminde işçi çıkarlarına öncelik tanıyan bir siyasal iktidar, sendikaların daha az sayıda daha çok işçiyi temsil etme olanaklarını mut­ laka yaratacaktır. Bu yoldan mevcut güçlü iş­ veren örgütleri yanında, güçlü işçi örgütleri de yaratılacak ve çalışanlarla çalıştıranlar arasın­ da sağlıklı bir denge mutlaka kurulabilecek­ tir. Güçlü sendikacılık, sendika içi demokrasi ile birlikte düşünülmesi gereken bir konudur. İşçinin mutlaka sendika içi yönetime ortak edil­ mesi, gereği gibi temsil edilmesi ve olumlu kat­ kılarının sağlanması düşünülmelidir. Sendika içinde eğitim ve demokrasi gerçekleştirilmeli ki, sendika yöneticiliği kavramı yozlaşmamalı ve sendikacılık eylemi sınıfsal çıkarlara ters dü­ şen bir biçimde gelişme göstermemelidir. Sayın milletvekilleri, işçi örgütlerinden söz ederken, işveren örgütleri üzerinde de durmak gereğine inanıyoruz. Ülkemizde işverenler he­ nüz, çağdaş işletmecilik ve bunun beraber ge­ tirdiği kurumların bilincine tam olarak varama­ mışlardır. İşveren örgütlerinin ve özellikle işve-ren sendikaları konfederasyonunun da aynı an­ layışı' yansıtan bir tutum içinde olduğunu üzü­ lerek görmekteyiz. özellikle Türkiye İşveren Sendikaları Kon­ federasyonu son günlerde, çağdaşlıkla bağdaştırılamayacak bir tutum içinde, işçiye iş güven­ liği sağlayacak kıdem tazminatının artırılma­ sına, işsizJli'k sigortasının kurulmasına, İşçi Yar­ dımlaşma Kurumunun kurulmasına Sosyal Si­ gortalar Kurumunun ilâç fabrikası kurmasına ve Türkiye'de sendikaların güçlenmesine karşıdır. Yarasalar gibi ışıktan korkarak, toplumcu girişimlerin karşısına çıkarak, 20 nci yüzyılda ortaçağ anlayışı ile işyerlerini yöneterek hızlı