BÜTÜNLEŞİK SINIR YÖNETİMİNE ÖN SÖZ Bütünleşik Sınır Yönetimi, devlet yönetimi ile ilişkilendirilen bir kavramdır. Sınırların korunması, kuşkusuz tarihten bu yana “devlet örgütlenmesine” ait bir görevdir. Başka bir ifadeyle devletin klasik varlık nedenidir. Bununla birlikte zaman içinde güvenlik kavramının geliştirilmesine bağlı olarak sınırlardan gelen askerî ataklar kadar, sınırla bağlantılı ve sınırdan güvenli geçiş ile ilişkilendirilen ticaret, göç vb. toplumun yaşam kalitesi göstergeleriyle ilgili hemen her konu sınır yönetimiyle bağlantılı hâle gelmiştir. Ülke yönetimini zora sokan ve halkın karşılaştığı tehditler ise güvensiz geçiş anlamına gelmektedir. Bu durumun tespiti, kurumlar arası iş birliği gerekliliği konusuna bizi yönlendirmektedir. Sınırları kara, deniz ve hava olarak üç boyutlu düşünmek gerekmektedir. Çok genel bir yaklaşımla mevzuat düzenlemelerinde ayrıntılar günün getirdiği koşullarda, ülkelerin çıkarlarına göre biçimlenebilmektedir. Bu değişebilirlik, yönetsel egemenlik açısından ayrı bir siyasi bir sorun alanına dönüşebilmektedir. Sınır tanımını günümüzde, “iki komşu devletin topraklarını birbirinden ayıran çizgi, hudut” gibi basit bir anlamlandırmaya dayandıramayız. Sınır sorunlarına kapsamlı yaklaşan, profesyonelliğe dayanan, ulusal sınırı tek başına ele almayan, bölgede diğer devletlerin ilgi gruplarını da ortaklık gerektiren güvenlik odaklı çalışmalarda bütünleyici bir faktör olarak değerlendiren, “yönetsel bir sınır yönetimi” kavramından bahsedebiliriz. Türkiye’nin kara ve deniz sınırları toplamı 10.765 km uzunluğundadır. Bu sınırların korunmasını da içeren Bütünleşik Sınır Yönetimini sağlamak ve uluslararası ilişkiler ağında ülke lehine ortak projeler geliştirebilmek Türkiye açısından da önemli/stratejik bir konudur. Bütünleşik Sınır Yönetiminin işlerliğinin sağlanmasına yönelik çalışmalar gerek dünyada gerek Türkiye’de yeni yeni geliştirilmektedir. Çünkü bu tip çalışmaların geliştirilebilmesinde ve bütünleşiklik uygulamalarında gerek yurt içi ve gerekse yurt dışı iii aktörler arasında karşılıklı güven ilişkisi kadar, yönetişim felsefesinin de ne kadar içselleştirilebildiği konusu stratejik bir gündemdir. Yönetişim olgusu, esasen her seviyede katılımcılığa önem veren, demokrasinin unsurlarının güçlendirilmesine hizmet eden bir yönetim tipini anlatmaktadır. Kuşkusuz bir felsefesi vardır. Kamunun karar alma sürecinde, toplumun katılımına açık ve kamu tarafından izlenebilir ve kontrol edilebilir bir sürece işaret etmektedir. Yapısı gereği, ulusal uluslararası idari mekanizmalar ile kamuoyunu da bu yapısallık içinde düşünmek gerekir. Elinizde tuttuğunuz bu çalışma tez danışmanlığını yönettiğim ve öğrencim olmasından mutlu olduğum, Feriştah Yılmaz’ın zahmetli bir çalışma sonucunda gerçekleştirdiği ve Türkiye’de bir ilk olan 2012 yılında tamamladığı yüksek lisans çalışmasıdır. İçerik bilgilerinin, bu konu ile ilgilenenlere faydalı olacağını ve bu konuda yapılması gereken çalışmaları cesaretlendireceğini düşünüyorum. Ayrıca, “Bütünleşik Sınır Yönetimi” konusundaki bilgilerin yayınlanarak paylaşılmasını ve daha geniş kitlelerin erişimine açılmasını sağlamada öncülük görevi yapan Nobel Kitapevi, edindiği haklı ünü bir kere daha önümüze bu çalışma ile getirmiştir. Kendilerine teşekkürü bir borç bilirim. Prof. Dr. Zerrin Toprak, Karaman Dokuz Eylül Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı Tez Danışmanı 25.01.2016 iv