ÜSRÛÞENE – — ÜSRÛÞENÎ ( ) א Ebü’l-Feth Mecdüddîn Muhammed b. Mahmûd b. el-Hüseyn b. Ahmed el-Üsrûþenî (ö. 637/1240’tan sonra) ˜ Abdüllatif Sultan Medresesi (Gok Gumbaz) – Ura-Tepe / Taþkent lýklarý egemenliði takip etti. Bu son dönemde bölgenin baþlýca merkezleri durumundaki Ura-Tepe ve Cîzek þehirleri Buhara ve Hokand hanlýklarý arasýnda sürekli ihtilâf konusu oldu. Ortaçað’da Üsrûþenî nisbesiyle tanýnan çok sayýda âlim yetiþmiþtir. Ebû Saîd el-Berdaî, Ebû Talha Hakîm b. Nasr, Ebû Saîd Yûnus b. Fazl, Ebû Ca‘fer Muhammed b. Amr, Ebû Bekir Mutarrif b. Cumhûr, Hâmid b. Ebû Hâmid ve Hanefî fakihi Ebü’l-Feth Mecdüddin Muhammed b. Mahmûd bunlar arasýnda sayýlabilir. Bölge XIX. yüzyýlýn ikinci yarýsýndan itibaren Çarlýk Rusyasý’nýn hâkimiyetine girdi. 1866’da Ruslar ve Buhara Hanlýðý arasýnda yapýlan Ýrcar savaþýnýn ardýndan UraTepe ve Cîzek Ruslar tarafýndan iþgal edildi. Bu dönemde Semerkant bölgesinin merkezi olarak bahsedilen Cîzek, Ura-Tepe ile birlikte 1868’de Rusya Türkistan Genel Valiliði’nin Zerefþan bölgesine baðlandý. Ruslar’a karþý örgütlenen yerel direniþ sýrasýnda Cîzek direniþin merkezi durumuna geldiyse de Ruslar ayaklanmayý kýsa sürede kanlý bir þekilde bastýrdýlar (1916) ve bölgede egemenliklerini saðlamlaþtýrdýlar. Ýsyanýn bastýrýlmasýnýn ardýndan Cîzek ve çevresine Rus göçmenleri yerleþtirildi. 1917 Bolþevik Ýhtilâli’nden sonra Üsrûþene topraklarý Özbekistan ve Tacikistan arasýnda paylaþtýrýldý. 1924’te yapýlan paylaþýma göre Cîzek (147.260 [2010 tah.]) Özbekistan’ýn sýnýrlarý içinde kalýrken UraTepe (57.361 [2010 tah.]) ve çevresi Tacikistan’a býrakýldý. 1991’de Sovyetler Birliði’nin parçalanmasýnýn ardýndan ayný ayýrým devam etti. 2002, s. 125; Ýbn Hurdâzbih, el-Mesâlik ve’l-memâlik, s. 29, 38, 40, 207; Taberî, TârîÅ (Ebü’lFazl), VII, 7; ayrýca bk. Ýndeks; Ýstahrî, Mesâlik (de Goeje), s. 325-328; Ýbn Havkal, Øûretü’l-ar², s. 503-506; Hudûdü’l-âlem (trc. Abdullah Duman – Murat Aðarý), Ýstanbul 2008, s. 69, 71, 74; Makdisî, A¼senü’t-tešåsîm, s. 261, 265, 266, 277-278; Mücmelü’t-tevârîÅ ve’l-šý½a½ (nþr. Muhammed Ramazânî), Tahran 1318 hþ., s. 357358; Sem‘ânî, el-Ensâb, I, 141-142; Yâkut, Mu£cemü’l-büldân (Cündî), I, 210; Ýbnü’l-Esîr, el-Kâmil, V, 107, 205; VI, 145, 383, 452, 511-513; VII, 279; IX, 158; G. le Strange, The Lands of the Eastern Caliphate, Cambridge 1905, s. 474-477; Hakký Dursun Yýldýz, Ýslâmiyet ve Türkler, Ýstanbul 1976, s. 91-103; a.mlf., “Abbasîler Devrinde Türk Kumandanlarý: el-Afþin Haydar b. Kâvûs”, TED, sy. 4-5 (1974), s. 1-22; Emel Esin, Ýslâmiyetten Önceki Türk Kültür Tarihi ve Ýslâma Giriþ, Ýstanbul 1978, s. 121, 160; Ramazan Þeþen, Ýslâm Coðrafyacýlarýna Göre Türkler ve Türk Ülkeleri, Ankara 1985, bk. Ýndeks; V. V. Barthold, Moðol Ýstilâsýna Kadar Türkistan (haz. Hakký Dursun Yýldýz), Ankara 1990, s. 180-183; Ömer Soner Hunkan, Türk Hakanlýðý: Karahanlýlar (766-1212), Ýstanbul 2007, s. 429, 435-436, 438439, 442-443, 446, 456; Aydýn Usta, Þamanizmden Müslümanlýða Türklerin Ýslamlaþma Serüveni (Sâmâniler Devleti 874-1005), Ýstanbul 2007, bk. Ýndeks; Faruk Sümer, “Abbasiler Tarihinde Orta Asyalý Bir Prens: Afþin”, TTK Belleten, LI/ 200 (1987), s. 651-665; J. H. Kramers, “Usrushana”, EI 2 (Ýng.), X, 924-925. ÿAydýn Usta BÝBLÝYOGRAFYA : Belâzürî, Futû¼u’l-büldân (nþr. M. J. de Goeje), Leiden 1866 ^ (Islamic Geography içinde, ed. Fuat Sezgin), Frankfurt 1413/1992, s. 422, 429-431; Ya‘kubî, TârîÅ, II, 397, 435; a.mlf., elBüldân (nþr. M. Emîn Dannâvî), Beyrut 1422/ 392 Hazret-i Þah Camii ve Türbesi – Ura-Tepe / Taþkent Hanefî fakihi. ™ Mâverâünnehir’de Fergana bölgesinin batýsýnda ve Seyhun (Siriderya) nehrinin doðusunda kalan Üsrûþene bölgesinin ayný adý taþýyan merkezinde doðdu. Hayatýna dair yeterli bilgi yoktur. Bugün TacikistanÖzbekistan sýnýrýnda bu þehrin bulunduðu yerde 2000 yýlýna kadar Ura-Tepe (Ora-Tübe) diye bilinen, yakýn zamanlarda Tacikistan hükümetinin antik tarihini anýmsatmak amacýyla Ýsterevþan adýný verdiði bir þehir yer almaktadýr. Ýslâm coðrafyacýlarýna göre bu yer adýnýn doðrusu Üsrûþene ise de Üsrûþenî’ye ait eserlerin günümüze ulaþan en eski nüshalarýnda nisbesi Üstrûþenî olarak geçmekte ve tabakat kitaplarýnda bu kullaným yaygýnlaþmýþ görünmektedir. Ýlim ehli bir aileden gelen Mecdüddin el-Üsrûþenî’nin babasý Celâleddin Mahmûd, devrinin tanýnmýþ bir Hanefî fakihi olup Muhammed b. Yûsuf es-Semerkandî’nin el-Mültešåt adlý eserini 603 (1207) yýlýnda Tertîbü’l-Mültešåt adýyla konularýna göre düzenlemiþ ve 616’da (1219) talebelerine imlâ ettirmiþ (Tertîbü’l-Mültešåt, Süleymaniye Ktp., Cârullah Efendi, nr. 596, vr. 1a-b, 98a-b; Hamidiye, nr. 585; Keþfü’¾-¾unûn, II, 1813), ayrýca el-Fevâßid adlý bir kitap yazmýþtýr (Mahmûd b. Süleyman el-Kefevî, vr. 244b). Üsrûþenî, 25 Þâban 625’te (30 Temmuz 1228) tamamladýðý Câmi£u a¼kâmi’½-½ý³år adlý eserinin sonunda (s. 389, 391) babasýnýn o sýrada henüz hayatta, fakat ileri bir yaþta olduðunu belirtir, dedesi Hüseyin b. Ahmed’den de “þeyh, büyük imam” þeklinde söz ÜSTÂDÜDDÂR eder. Ayrýca amcasý Ahmed b. Hüseyin elÜsrûþenî, dayýsý Muhammed b. Ahmed ve annesinin dedesinin de âlim olduklarý anlaþýlmaktadýr (Câmi£u a¼kâmi’½-½ý³år, neþredenin giriþi, s. 13). Mecdüddin el-Üsrûþenî, ilk telifi olan elFu½ûl fi’l-mu£âmelât’ýn ferâð kaydýnda eseri 625 yýlý Cemâziyelevvel ayýnýn baþýnda (8 Nisan 1228) tamamladýðýný ve bu tarihte yaþýnýn 32 yýl 7 ay olduðunu belirttiðine göre Þevval 592’de (Eylül 1196) doðduðu söylenebilir. 25 Þâban 625’te (30 Temmuz 1228) tamamladýðý diðer eseri Câmi£u a¼kâmi’½-½ý³år’ýn sonunda (s. 389) yaþýnýn otuzu geçtiðini, ihtiyarlýk sebebiyle zayýf düþen babasýnýn talebi üzerine genç yaþta fetva ile uðraþmak durumunda kaldýðýný ifade etmesi de yukarýdaki bilginin doðruluðunu teyit etmektedir. Bu sebeple el-Esßile ve’l-ecvibe’nin sonunda bu eseri tamamladýðý 637 (1240) yýlýnda altmýþ yaþýný aþtýðýný ifade ettiðine, dolayýsýyla 577 (1181) yýlýnda doðduðuna dair deðerlendirme (Câmi£u a¼kâmi’½-½ý³år, neþredenin giriþi, s. 13) yanlýþtýr (anýlan iddiaya mesnet kabul edilen ve büyük ihtimalle söz konusu yazma nüshada hatalý olan ibare için bk. a.g.e., s. 390). Üsrûþenî ilk eðitimini babasýndan aldý. Onun eserlerinde babasýnýn çalýþmalarýna yaptýðý atýflarýndan örnekler aktaran Mahmûd b. Süleyman el-Kefevî (Ketâßibü a£lâmi’laÅyâr, vr. 244b-245a), ayrýca babasýnýn hocasý Burhâneddin el-Mergýnânî, Muhammed b. Yûsuf es-Semerkandî ve Zahîrüddin Muhammed b. Ahmed el-Buhârî’den de ders aldýðýný belirtir. Ancak doðum tarihi dikkate alýndýðýnda Üsrûþenî’nin Semerkandî (ö. 556/1161) ve Mergýnânî’den (ö. 593/1197) ders almasýnýn mümkün olmadýðý görülür. Öðrencileri arasýnda Hüsâmeddin el-Aliyyâbâdî’nin adý anýlmaktadýr (a.g.e., vr. 269b; Leknevî, s. 93; krþ. Keþfü’¾-¾unûn, II, 1381, 1721). Kâtib Çelebi bir yerde Üsrûþenî’nin 632’de (1234) (Keþfü’¾-¾unûn, II, 1266), baþka bir yerde 630’lu yýllarda (a.g.e., I, 19) vefat ettiðini belirtmektedir. Baðdatlý Ýsmâil Paþa ise ölüm tarihini 636 olarak kaydeder (Hediyyetü’l-£ârifîn, II, 113). Ancak Üsrûþenî’nin yakýn zamanlarda bulunan el-Esßile ve’l-ecvibe adlý eserinin sonundaki ferâð kaydý (vr. 70a) onun 6 Zilkade 637 (29 Mayýs 1240) tarihinde henüz hayatta bulunduðunu göstermektedir (Câmi£u a¼kâmi’½-½ý³år, neþredenin giriþi, s. 13). Tabakat müelliflerinden Kefevî, Üsrûþenî’nin babasý ile ayný tabakada yer aldýðýný, hatta usul ve fürûdaki bilgisiyle babasýný geçtiði- ni vurgular ve devrindeki müctehidler arasýnda sayýldýðýný belirtir. Gerçekten de çok genç yaþlarda baþladýðý telif hayatýnda özgün eserler ortaya koyarak bu alanlarda bir gelenek meydana getirmiþtir. Bugün hukuk denilen alana (muâmelât) hasredilen ve müellifin de belirttiði gibi kadýlar ve müftüler için el kitabý þeklinde hazýrlanan el-Fu½ûl fi’l-mu£âmelât Ýslâm hukuk literatürü içinde özgün bir yere sahiptir. Üsrûþenî’nin yenilikçi tarzýnýn göründüðü diðer bir alan ise belki de dünya tarihinde ilk defa çocuk hukukuna dair Câmi£u a¼kâmi’½-½ý³år adýyla bir eser kaleme almýþ olmasýdýr. Eserleri. 1. el-Fu½ûl fi’l-mu£âmelât (Fu½ûlü’l-Üsrûþenî, el-Fu½ûlü’l-Üsrûþeniyye). Müellif yargýlama hukukuna dair bu eserinde nikâh, talâk, bey‘, icâre ve miras gibi kadý ve müftülerin sýkça karþýlaþtýðý muâmelât konularýný ele almýþtýr. Otuz fasýldan meydana gelen eser yazýldýktan kýsa bir müddet sonra 651’de (1253) Semerkantlý Ebü’l-Feth Zeynüddin Abdürrahîm b. Ebû Bekir Ýmâdüddin el-Mergýnânî tarafýndan yeniden düzenlenerek kýrk fasla çýkarýlmýþtýr. Fu½ûlü’l-£Ýmâdî adýyla bilinen ikinci eser büyük ölçüde Fu½ûlü’l-Üsrûþenî’nin malzemesinden oluþmaktadýr; Mergýnânî bazý fasýllarý ilâve ederken bir kýsým bilgileri de çýkarmýþtýr. Osmanlý âlimlerinden Bedreddin Simâvî bu iki eseri Câmi£u’l-fu½ûleyn ismiyle kýsaltarak yeni bir eser meydana getirmiþ, bu eser Osmanlý muhitinde kadý ve müftülerce çok tutulan bir el kitabý haline gelmiþtir. Baþta Türkiye kütüphaneleri olmak üzere elliden fazla yazma nüshasý mevcut olan elFu½ûl (meselâ bk. TSMK, III. Ahmed, nr. 821, 822, 823; Beyazýt Ktp., Bayezid, nr. 2543, 2788; Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 1112, Fâtih, nr. 2423-2426, 2433-2435; Nuruosmaniye Ktp., nr. 1772-1773) henüz neþredilmemiþtir. 2. Câmi£u a¼kâmi’½½ý³år (A¼kâmü’½-½ý³år, Câmi£u’½-½ý³år). Çocuklarla ilgili dinî ve hukukî hükümleri ihtiva eden eserin çeþitli baskýlarý yapýlmýþ (I-II, Kahire 1300, Câmi£u’l-fu½ûleyn ’in kenarýnda; nþr. Abdülhamîd Abdülhâlik elBîzelî, I-IV, Baðdat 1982-1983; nþr. Mustafa Samîde, Beyrut 1418/1997; nþr. Ebû Mus‘ab el-Bedrî – Mahmûd Abdurrahman Abdülmün‘im, I-II, Kahire 1994; nþr. Osmanhan Alimof – Müslim Rýzký Atâ, Taþkent 2010) ve Ýbrahim Canan tarafýndan Türkçe’ye çevrilmiþtir (Ahkâmu’s-Sýgar: Ýslam Hukukunda Çocuklarla Ýlgili Hükümler, Ýstanbul 1984). 3. el-Esßile ve’l-ecvibe. Bu eserde müellif, daha çok Mâverâünnehir bölgesinde kendisinden önceki fakih ve müftülere sorulan sorularý ve onlarýn verdikleri cevaplarý, ayrýca sorularýn sorulduðu kiþileri ve alýntý yapýlan eserleri de çoðu yerde kaydederek bir araya getirmiþtir; içinde çok sayýda Farsça fetva da yer almaktadýr. Taþkent Ýslâm Üniversitesi araþtýrmacýlarýndan Müslim Rýzký Atâ el-Esßile ve’l-ecvibe’yi ayný adla neþretmiþtir (Taþkent 2011). 4. el-Fetâva’l-Üsrûþeniyye (Fetâva’l-Üsrûþenî). Câmi£u a¼kâmi’½½ý³år’ýn sonunda, yazmayý düþündüðünü söylediði büyük hacimli Fetâvâ’nýn günümüze ulaþan “Kitâbü’l-Kerâhiye” bölümünün kýrk fasýldan meydana gelmesi kitabýn aslýnýn çok geniþ hacimli olduðunu göstermektedir. Eserin mevcut kýsmý Halit Ünal tarafýndan Türkçe’ye çevrilmiþtir (Ýslâm’da Helâller ve Haramlar: Kitabü’l-Kerâhiye [Fetâvâ el-Üsruþeni], Kayseri 1995). BÝBLÝYOGRAFYA : Üsrûþenî, el-Fu½ûl, Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 2423, vr. 337a; a.e., Süleymaniye Ktp., Karaçelebizâde, nr. 202, vr. 1b; a.mlf., Câmi £u a¼kâmi’½-½ý³år (nþr. Osmanhan Alimof – Müslim Rýzký Atâ), Taþkent 2010, s. 389, 390, 391, ayrýca bk. neþredenlerin giriþi, s. 12-24; a.mlf., el-Esßile ve’lecvibe, Özbekistan Fenler Akademisi Bîrûnî Þarkiyat Enstitüsü Ktp., nr. 3109-1, vr. 70a; a.mlf., Fetâva’l-Üsrûþenî, Süleymaniye Ktp., Baðdatlý Vehbi, nr. 591; Sem‘ânî, el-Ensâb (Bârûdî), I, 141; Yâkut, Mu£cemü’l-büldân, Beyrut 1397/1977, I, 177; Kureþî, el-Cevâhirü’l-muŠýyye, IV, 134; Ýbn Kutluboða, Tâcü’t-terâcim fî ¹abašåti’l-¥anefiyye (nþr. M. Hayr Ramazan Yûsuf), Dýmaþk 1413/1992, s. 279, 351; Mahmûd b. Süleyman el-Kefevî, Ketâßibü a£lâmi’l-aÅyâr min fušahâßi me×hebi’nNu£mâni’l-muÅtâr, Millet Ktp., Feyzullah Efendi, nr. 1881, vr. 244b-245a, 269b; Keþfü’¾-¾unûn, I, 19, 566; II, 1266, 1381, 1721,1813; Leknevî, elFevâßidü’l-behiyye, s. 58, 93, 200, 208; Brockelmann, GAL, I, 473; Suppl., I, 653; Hediyyetü’l£ârifîn, II, 113; Ahmet Özel, Hanefi Fýkýh Alimleri, Ankara 2006, s. 64, 70, 96; Mu£cemü’l-maŹû¹âti’l-mevcûde fî mektebâti Ýstânbûl ve Ânâ¹ûlî (haz. Ali Rýza Karabulut), [baský yeri ve tarihi yok], III, 1387; Halit Ünal, “Mâveraünnehir Fakihlerinden el-Usrûþenî”, EÜ Ýlâhiyat Fakültesi Dergisi, sy. 3, Kayseri 1986, s. 243-250; a.mlf., “Kitâbü’l-Kerâhiye: Muhammed el-Usrûþenî”, a.e., sy. 3 (1986), s. 415-427. ÿMurteza Bedir – — ÜSTÂDÜDDÂR ( ) אאא ˜ Bazý müslüman devletlerde sarayýn ve sultan emlâkinin idaresinden sorumlu görevli. ™ Kelimenin menþei hakkýnda Farsça istez ve dâr kelimelerinden oluþtuðu (isteddâr, siteddâr) ve “alým memuru” anlamýna geldiði (Kalkaþendî, V, 457; Ýbn Taðrîberdî, VII, 166), Farsça üstâz ile Arapça 393