Ön Söz 20. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan sosyal devlet olgusu, ekonomik ve sosyal eşitsizlikleri yok etmeyi değil fakat mevcut sistem içinde göreceli bir sosyal adalet tesisini ve dezavantajlı konumda olan kesimlerin koşullarını iyileştirmeyi vaat ediyordu. Bu vaatlerin yerine getirilmesini mümkün kılacak temel kavramlar ve araçlar ise sosyal haklar nosyonu ile sosyal politika uygulamalarıydı. Gerisinde emekçi sınıfların uzun zamana dayalı mücadelelerinin yanı sıra, kapitalist birikim rejiminin o dönemki formuna denk düşmesi gibi etkenler bulunan bir gelişmeydi bu ve sadece ekonomik açıdan değil farklı güç ve iktidar ilişkileri içinde güçsüzleştirilmiş başka dezavantajlı kesimlerin de “hak sahibi yurttaşlar” olarak içerilmesini hedefliyordu. Devlet, bu kesimlere yönelik sosyal hizmetleri sunmakla yükümlü kılınıyordu. Günümüzde bu içermeci ve devleti dezavantajlı kesimler lehine sosyal adaleti tesisle yükümlü kılan modelin hızla aşınmakta olduğunu biliyoruz. Kapitalist birikim rejiminin neoliberal olarak adlandırılan yeni formunun dünya genelinde egemenliğini ilan etmesine paralel olarak sosyal devlet uygulamalarının hızla ortadan kalkmasına ve sosyal haklarda radikal aşınmalara tanıklık ediyoruz. Bu sürece sosyal hizmetlerin biçim değiştirmesi; bir yandan tasfiye edilirken diğer yandan da devlet dışı aktörlere devredilmesi eşlik ediyor. Bu durum sadece TBMM’ye gelen her torba yasadan, dezavantajlı kesimler için kötü bir sürpriz çıkan ülkemiz için geçerli değil. Dünya genelinde böyle bir eğilim söz konusu. Elinizdeki kitap yaşanan bu radikal dönüşümü hem kuramsal hem de pratik boyutlarıyla çok yönlü ve ufuk açıcı bir şekilde irdeliyor. Kurama ilişkin belirli bir literatürün ortaya çıkmış olmasına karşın somut pratik alanlar özgülünde çok fazla çalışma bulunmadığı göz önüne alındığında kitabın önemi daha iyi anlaşılabilir. Zira Betül Altuntaş’ın derlediği kitapta yer alan makalelerin her biri, yaşanan dönüşümün niteliğini ve doğurduğu sonuçları, farklı sosyal hizmet alanları ve farklı bir dezavantajlı grup açından ele alıyor. Çocuklar, yaşlılar, engelliler, göçmenler, insan ticareti mağdurları, LGBTİ bireyler, Romanlar bu grupların bazıları. Kitabın kuram ve alan bilgisi arasında kurduğu birbirini besleyen denge, kendiliğinden ortaya çıkmış değil. Kitaba damgasını vuran bu özelliği, Betül Altuntaş’ın, sosyal hizmetler alanındaki uzun yıllara dayalı çalışmalarını, gözlem iii ve tecrübelerini, akademik alandaki birikimiyle pekiştirmesinden kaynaklanıyor. Kitapta yer alan diğer makaleler de yazarların ele aldıkları alanlardaki alan bilgilerinin, deneyimlerinin ve akademik birikimlerinin ürünü. Makalelerin odak noktasını sosyal hizmetlerin ulusal düzlemdeki dönüşümü ve bu dönüşümün dezavantajlı kesimler açısından doğurduğu sonuçlar oluşturmakla birlikte, yapılan değerlendirme ve analizler, küresel süreçleri de göz ardı etmeyen daha genel bir bağlam içine yerleştiriliyor. Böylece okura sosyal politika ve sosyal hizmetlerdeki neoliberal dönüşümü, ulusal ve küresel düzlemlerde, etkileşim içinde ve benzerlikleri ve benzemezlikleri ile birlikte görmeyi mümkün kılacak bir bakış açısı sunuluyor. Bu bakış açısıyla, kamusal hizmetin piyasaya devredilmesi şeklindeki genel olguyla bizdeki “hayırseverlik” vurgusu arasındaki ilişki berraklaşıyor. Hayırseverlik vurgusunun, hak temelli yaklaşımı nasıl daha yıkıcı bir şekilde aşındırabileceği de. Kitapta yer alan her makale ele aldığı özgül alana ilişkin yasal kurumsal süreçlere, uygulamalara, dezavantajlı grupların özgül konumlarına ve yaşanan dönüşüme ilişkin oldukça detaylı uzmanlık bilgisi içeriyor. Bu halleriyle her biri, diğerlerinden bağımsız kendi başına okunabilir nitelikte. Öte yandan kitapta yer alan makalelerin içerdikleri özgül alan bilgilerinin ötesinde, birlikte okunmalarını anlamlı kılan ortak bir özelliği paylaştıkları da belirtilmeli. Nitekim kitabı oluşturan makalelerin, iktisadi, siyasal, hukuksal, kurumsal, ideolojik ve kültürel boyutlarıyla makro düzeydeki bir dönüşümün, neoliberal dönüşümün, dejavantajlı kesimleri daha da ötekileştiren ve güçsüzleştiren, sosyal hizmetler alanındaki hak temelli yaklaşımı ortadan kaldıran, sosyal hizmetleri, yoksulları denetlemenin aracına dönüştüren etkilerine ilişkin hikayenin tamamlayıcı birer parçası olarak okunması mümkün ve gerekli olduğu belirtilebilir. Betül Altuntaş’a ve kitaba katkı sunan yazarlara, bu hem sosyal hizmetler alanında şu an somut olarak yaşanmakta olan hızlı dönüşümü farklı alanlar ve farklı dezavantajlı kesimler açısından yol açacağı etkiler konusunda görünür kılacak hem de tüm bunları kuramsal bir bağlam içinde, iktisadi, politik, ideolojik ve kültürel etkenlerle birlikte değerlendirmeye elverecek kitap için teşekkür borçluyuz. Handan Çağlayan 04.08.2014 iv