GELECEK 25 YILIN “MEGATREND”LERİ BELİRLENDİ İstanbul, Şubat 2011 - Booz & Company 2025 yılında dünyayı şekillendirecek akımlar ve bu akımların farklı sektörlere etkileri üzerindeki araştırması ile gelecekte hayatımızı şekillendirecek 10 megatrendi ortaya koyuyor. Bu 10 megatrend ve sektörlere etkileri şöyle; 1. Çevrecilik: Günümüzde olduğu gibi gelecekte de küresel ısınma ve biyosferin korunması odak noktası oluyor. Küresel ısınmanın 2025’teki etkileri sınırlı olmasına karşın uzun vadedeki sonuçları halen belirsiz ve tartışmaya açık durumda. Hedef, küresel ısınmayı yıllık 2°C’de sabit tutmak. Fakat bu oran bile Dünya’yı önemli ölçüde etkilemeye, iklim kuşaklarını, bitki örtülerini değiştirmeye yetiyor. Karbondioksit emisyonunu azaltmak iklim değişikliklerini minimuma indirmede kilit nokta. Ancak yapılan araştırmalar 2025 yılında dünya karbondioksit emisyonunun yaklaşık %29 oranında artacağını ortaya koyuyor. Çevre ile ilgili diğer başlıca sorunlar arasında ise kentleşme, araç sayısındaki artışla beraber artan hava kirliliği ve ormanların yok olması geliyor. 2. Tabi Kaynaklar için Yarış: Dünya üzerinde sınırlı bulunan tabi kaynaklar için talep önümüzdeki yıllarda artmaya devam edecek. 2025 yılında enerji talebinin dünyada %25 oranında artması; buna karşılık kömür, gaz ve yenilenebilir enerji türlerinin de toplamdaki oranlarının yükselmesi bekleniyor. Kaynak fiyatları ve fiyat dalgalanmalarındaki artışa bağlı olarak tabi kaynak ticaretinin artması bekleniyor. Bunun yanında ekonomik açıdan enerji verimliliğinin tüm dünyada arttığı gözlenirken enerji sektöründe %3,2 oranında büyüme tahmin ediliyor. Özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki elektrik talebinde artış beklenirken, 2025’de dünyadaki toplam talebin %50 artacağı belirtiliyor. Su kaynaklarındaki azalma ve buna bağlı tarımsal sorunlar 2025’de de devam ederken, tarım sektöründe %2,5 büyüme öngörülüyor. 3. Göç: Göç trendlerine bakıldığında, göç oranı toplamda düşse de gelecekte de gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru bir göç akımının devam etmesi bekleniyor. Genç nüfus için Avrupa yine ilk seçenekler arasında olmaya devam edecek. 2025 yılında nüfusun %57’sinin şehirlerde yaşayacağı; en yüksek nüfusa sahip şehrin ise Tokyo olacağı belirtiliyor. Tokyo’yu Bombay, Delhi, Dhaka, Sao Paulo, Mexico City ve New York’un takip edeceği, İstanbul ‘un ise 20. sırada yer alacağı tahmin ediliyor. 4. Demografik Değişim: 2025 yılında dünya nüfusunun 8 milyara ulaşması bekleniyor. Dünya demografisinde en önemli iki değişim; ortalama yaşam beklentisindeki artış ve doğum oranlarındaki düşüş olacak. Günümüzde ölümlerin %13’ünün sebebi kalp hastalıkları olurken gelişmekte olan ülkelerde AİDS hastalığı başlıca ölüm nedenlerinden. 2025 yılında AİDS hastalığının en büyük ölüm nedenlerinden biri olarak yılda yaklaşık 7 milyon kişinin ölümüne sebep vereceği tahmin ediliyor. Bu değişimler ile beraber sağlık sektörünün özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki artan büyüme ile toplamda %4,7 oranında büyüyeceği düşünülüyor. Ulaşım sektöründe büyüme %3, inşaat sektöründe ise %4,1 olarak tahmin ediliyor. 2 of 4 5. Gelir Dağılımı: 2025 yılında Çin ve Hindistan dünyanın en büyük 6 ekonomisi içinde yer alırken, Çin’in ikinci, Hindistan’ın altıncı sırada olacağı tahmin ediliyor. Çin ve ABD’nin 2025 yılında aynı Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’ya sahip olmaları bekleniyor. Gelir dağılımındaki mevcut heterojen yapı gelecekte de devam ederken, 2007’de 10 milyon olan milyoner sayısının 2025’de 100 milyona çıkacağı tahmin ediliyor. Açlık sınırı altında olan kişi sayısının ise 2007’de 800 milyondan 2025’de 400 milyona düşmesi, BRIC ülkelerindeki nüfusun büyük bir bölümünün de orta sınıf kategorisine geçmesi bekleniyor. 6. İş Dünyasının Küreselleşmesi: Artan uluslararası ticaret faaliyetleri, küreselleşmenin gelişmesindeki en önemli etkilerinden biri olarak görülüyor. Bununla ilgili öngörülere göre Asya ülkelerinin doğrudan yabancı yatırım için cazibesi ve önemi giderek artıyor. Avrupa’da doğrudan yabancı yatırımın düşüyor olmasına karşın, Avrupa’nın bugün olduğu gibi gelecekte de lider konumunu koruyacağı düşünülüyor. 7. Güç Değişimi: Küresel ekonomik kriz batı ekonomilerini önemli ölçüde sarsmış ve finansal sistemleri ile ilgili soru işaretleri yaratmıştı. 2025 yılında gelişmekte olan bölgelerin, Avrupa Birliği ülkelerinden daha güçlü hale geleceği, ABD’nin ise büyük oranda bugünkü gücünü korumaya devam edeceği tahmin ediliyor. Gelişmekte olan ülkelerdeki askeri harcamanın ve ticaret hacminin artması da bunu destekliyor. Bununla beraber gelişmekte olan ülkelerdeki mevcut yolsuzluk sorununun, gelecekte de devam etmesi bekleniyor. 8. Bilinçli Bireysellik: Tüketiciler için artan ürün seçenekleri ve mecraları dikkat çekiyor. İnternet ortamı ile tüm ürünlerin özellikleri ve fiyatları hakkında bilgiye ulaşmadaki kolaylık pazar şeffaflığını arttırıyor. Internet üzerinden yapılan alışveriş oranı her yıl artış gösteriyor. Kalite, sağlık ve güvenlik ile ilgili kriterler bireylerin seçimlerinde önemli rol oynuyor. Kişisel ihtiyaçlar söz konusu olduğunda bilinçli bireysellik ön plana çıkıyor. Bilinçli bireysellik kültürler arası değişim göstermekle beraber gelir düzeyi ile doğru orantıda artış gösteriyor. Şirketlerin geniş ürün portföyüne sahip ve kişiselleştirmeye önem veren tüketicileri hedeflediği gözleniyor. Bu gelişmeler ile birlikte tüketici ürünleri sektöründe %4,1 büyüme bekleniyor. 9. Yaşam Biçiminin Dönüşümü: Tüm dünyada eğitim düzeyi yükseliyor. Birçok toplumda erkek egemen yapı olmasına karşın, eğitim seviyesindeki yükseliş kadınının toplumdaki gücünü arttırıyor. Gelecekte ortalama hane halkı sayısının düşmesi bekleniyor. Ülke ekonomilerine bakıldığında hizmet sektöründe artış bekleniyor. İş ve kariyer stillerindeki değişimle beraber çalışanların işverene bağlılığında azalma ve iş değiştirme oranında artış bekleniyor. İş ve yaşam dengesinin korunması da yeni trendler arasında yer alıyor. Jenerasyon Y diye adlandırılan 20-29 yaş arası kesimin iş hayatında daha aktif rol olması bekleniyor. 2025’de Hindistan ve Brezilya’da işyerlerinin %75’inin Jenerasyon Y tarafından yönetilmesi bekleniyor. 10. Bağlanılırlık ve Üretkenlik: BRIC ülkelerinde kişi başına düşen Ar-Ge harcamasının düşük olmasına karşın toplam Ar-Ge harcaması önemli ölçüde artmıştır. Bunun yanında eğitim harcamaları ve üniversite öğrenci sayısında da artış gözlenmiştir. Bağlanırlık tarafında mobil telefon ve Internet kullanımı son 10 senede çok büyük gelişme göstermiştir. Gelişmiş ülkelerde Internet kullanımı %64 iken gelişmekte olan ülkelerde bu oran %18’dir. Gelecekte bağlanırlık tarafındaki gelişmelerin devam ederek günlük hayat temposunu arttırması bekleniyor. Gelişmeler ile birlikte teknoloji sektöründe %6,7 3 of 4 büyüme öngörülüyor. 2020’de Internet kullanımında Orta Doğu ve Afrika ile Asya Pasifik bölgelerinde %100 artış bekleniyor. Mobil telefon kullanımında da en büyük artışın yine Orta Doğu ve Afrika (%75) ile Asya Pasifik (%60) bölgelerinden geleceği tahmin ediliyor. Gelecekte tüm dünyayı etkileyecek bu 10 megatrendin Türkiye’deki etkilerini ise Booz & Company Türkiye yönetici ortağı Burak Altınbaşak şöyle özetliyor: “Tüm dünya ile birlikte Türkiye’nin de halihazırda bu etkileri belli seviyelerde yaşadığını gözlemliyoruz. Örneğin enerji ve tabi kaynaklarla ilgili yeni arayışlar ve alternatif enerji kaynakları, rüzgar enerjisi ile beraber Türkiye’nin de gündemine hızla girmiştir. Ancak Türkiye’nin öncelikli enerji gündeminde, hala özelleştirme faaliyetleri ile beraber üretim olsun, dağıtım olsun, mevcut şirketlerindeki operasyonel verimlilik artışını temin etmek ve bu anlamda temel yeniden yapılandırma çalışmalarını tamamlamak vardır. Öte yandan, özellikle endüstrileşmiş Avrupa ülkelerinin enerji güvenliğini temin etme ihtiyacından doğan yeni ve büyük altyapı projelerinde, Türkiye’nin coğrafi konumu itibariyle doğal olarak önemli bir oyuncu olması beklenmektedir. Gelişmiş ekonomilerdeki yaşlanan nüfus trendini değerlendirdiğimizde, Türkiye denklemin ters tarafında yer almakta ve genç bir nüfusa sahip olmanın avantajını yaşamaktadır. Yine de hızla büyüyen ekonomisi ile giderek endüstrileşen Türkiye, gelişmekte olan ülkelerin çoğunluğundan da ayrılmaktadır. Çin ve Hindistan’ın başı çektiği bu değişimde Türkiye ve İran’ın da nispeten farklılaşacağı ve hatta yakın çevreden işgücü göçü alabileceği, Booz & Company araştırmasının bulguları arasında yer almaktadır. Artan mobilite ihtiyacı, Türkiye’de de çok net bir şekilde gözlemlediğimiz bir fenomendir. Öte yandan, teknoloji alanında özellikle internet ve geniş bant altyapısı ile gerek sabit, gerek mobil telefon hizmetleri konularında Türkiye halihazırda dünya ile entegrasyon ve düzenlemeler bakımından çok aşama kaydetmiş durumdadır. Son olarak megatrendlerin anlaşılması, sektör bağımsız olarak, dünyadaki gelişimi ve değişimi doğru okumak adına çok önemlidir. Biz dünyada olduğu gibi Türkiye’de de her alanda bu değişim dalgalarını fırsata dönüştürebilecek oyuncular olabileceğini ve bunların önümüzdeki vadede çok ciddi kazanımlar elde edebileceklerini öngörüyoruz.” Booz & Company Hakkında Booz & Company dünyanın önde gelen şirketlerine, kamu kuruluşlarına ve organizasyonlarına hizmet sunan lider bir yönetim danışmanlığı şirketidir. Kurucusu Edwin Booz, 1914 yılında kurduğu şirket ile yönetim danışmanlığı disiplinini dünyaya tanıtan kişi olmuştur. Bugün dünya çapında 58 ofis ve 3.300’den fazla çalışanı ile Booz & Company; müşterilerine derin bilgi, birikim, öngörü ve uzmanlık sağlamanın yanı sıra, yetkinliklerini geliştirmelerine ve etki yaratmalarına imkân veren pratik yaklaşımlar geliştirmektedir. Bu amaçla müşterileriyle çok yakın çalışmakta ve gereken faydayı birlikte üretmektedir. 4 of 4 Booz & Company Türkiye’de 2004 yılından bu yana aktif olarak faaliyet göstermekte ve gerek Türkiye içindeki gerekse Orta Doğu ve Avrasya bölgelerindeki müşteriler için çözümler geliştirmektedir. Booz & Company’nin düzenli yayını olan “strategy+business” ‘a erişmek için www.strategybusiness.com sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Booz & Company hakkında detaylı bilgi için www.booz.com web sayfasını ziyaret edebilirsiniz.