Atakan Telli Özgürlük Üzerine Özgürlük, kişiden kişiye tanımı değişebilen ve belli bir sınırı olan bir kavram. Belli bir sınırla anlatmak istediğim ise bir insanın özgürlük adı altında her istediğini yapamaması. Bir insanın özgürlüğü, başkasının özgürlüğünün başladığı bir yerde biter diye bir söz vardır. Bahsetmek istediğim sınırla aslında bunu kastediyorum. Özgürlüğün sözlük anlamı ise her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi iradesine, kendi düşüncesine dayanarak karar vermesi durumu. Bir canlının sahip olduğu en önemli şeylerden biri yani kısacası özgürlük. Öyle ki insanlar tarih boyunca özgürlüklerini korumak uğruna savaş yapmışlar ve başkalarının boyunduruğu altında yaşamamak için canlarını bile riske etmişlerdir. En azından kendi tarihimize baktığımızda bile bunun birçok örneğini görebiliriz. İnsan, bir şeyi kaybettiği zaman değerini anlarmış. Özgürlüğümü hiç kaybetmedim fakat Vedat Türkali’nin Bekle Bizi İstanbul adlı şiir kitabını okuduğumda özgürlüğün ne kadar da değerli bir şey olduğunu anladım. Dört duvar arasında, gökyüzünü dahi göremeden yaşamak insan gibi özgürlüğüne düşkün bir varlık için dayanılmaz bir çile olmalı. Özgürlüğü alınmış bir insan uçamayan bir kuşa benzer. O artık olması gereken varlığın doğasına aykırıdır. Kafese hapsedilmiş bir kuş hayatının anlamını yerine getiremez. Onun amacı olabildiğince uzaklara doğru kanat çırpmaktır. İnsan için de durum böyle. Fikirlerine kelepçe vurulan, bedeni dört duvara hapsedilen insan için artık insan kavramını kullanabilir miyiz? Açıkçası, benim fikrim olumsuz yönde bu konuya. Vedat Türkali diyor ki: ‘‘Cezaevi avlusuna düşmüş Güneşi gördüğüm için hamdolsun Bir sabah uyandım ki daha duvarlar yıkılmamış Kelepçe parmaklık gardiyan Hepsi yerli yerinde.’’ 1 (s.74) Bir insanı dört duvara hapsedip, dış dünyadan koparmak sanırım insan yapılabilecek en büyük kötülüklerden biri. Özellikle de fikirlerinden dolayı. Yanlış anlaşılmasın, herhangi bir siyasi fikri savunduğumdan değil fakat ülkeye zarar vermeyecek her fikre açık olmalı başımızdakiler. Ne yazık ki dünyada tutuklu gazetecilerin sayısının en fazla olduğu ülkelerden biriyiz. Yazımın girişinde özgürlüğün tanımının kişiden kişiye değişebileceğini söylemiştim. Bu birine göre ekonomik özgürlük olabilir başkasına göre düşünce özgürlüğü. Düşünce özgürlüğü bildiğiniz üzere demokrasinin yapı taşlarından biridir. İnsana verilen en önemli haklardan biridir ayrıca. Tabii bazı koşullarda sınırlaması yapılmıştır bu hakkın. Birine veya bir topluma zarar verebilecek ölçüdeyse limit koyulabilir bu hakka. Ne yazık ki 1 (Türkali, 2015) ülkemizde teoride var olan ama pratikte göremeyeceğimiz bir hak bu. Eğer birilerinin fikirlerine zıt düşersen hapis yolu kaçınılmaz oluyor. En küçük bir eleştiride bile susturuluyor kalemler. Yaşadığımız çağın en önemli unsurlarından biri bilgi olmasına rağmen bilgi alma yollarına bile engel konuluyor. Vedat Türkali diyor ki: ‘‘Cezaevlerinden seyrediyoruz Tarihin en aydınlık çağında Ipıssız bir adada unutulmuş gibiyiz.’’2 (s.81) Toplumun bilgi alma yollarına kilit vurulmuş ve topluma yön tutacak kalemler hapsedilmişse o toplumun ıssız bir adadan farkı da olmuyor. Gelişmekte olan bir ülkenin en çok topluma yön tutacak insanlara ihtiyacı varken açıkçası bu insanların fikirleri yüzünden hapiste olması da ayrı bir ironi. Aynı fikirleri paylaşmasalar bile insanlar birbirlerinin fikirlerine saygı duymalı. Sanırım ülke olarak en çok yara çektiğimiz konulardan biri de bu. En ufak bir fikir ayrışmazlığında hemen kavga pozisyonuna geçiyoruz. ‘‘Söylediklerinizin hiçbirini kabul etmiyorum; ama düşündüğünüzü söyleme hakkınızı ölene dek savunacağım’’ der Voltaire. İnsanların fikirlerine katılıp, katılmayacağınız size kalmış tabii ki fakat aynı fikirde değilsek bile insanların fikirlerine saygı göstermeyi öğrenmeliyiz. Umarım her görüşün özgür bir şekilde tartışılıp, sonuca varabileceği bir ortam oluşturabiliriz ileriki zamanlarda. Fikirlerin bu kadar önemli olduğu bir dünyada insanları susturmak yerine konuşmaları için teşvik etmeliyiz. Ancak o zaman gelişmekte olan bir ülkeden bahsedebiliriz. Kaynakça Türkali, V. (2015). Yaşamak Sevinci. Ayrıntı Yayınları. 2 (Türkali, 2015)