Psikeart Dergisinde Merhaba

advertisement
Işıl Özgentürk
Psikeart Dergisinde Merhaba
Geçen Cuma, Kadir Has Üniversitesi Cibali Kampüsü’nde bir
paneldeydim.Ben bu Cibali Kampüsü’nü Cibali Tütün Fabrikası
olduğu günlerden bilirdim. Bina muhteşemdir ve eski
yarımadanın en güzel yerindedir. Bir süre dışarıda durup
kampüse girip çıkan genç insanlara baktım ve şeytan dürttü,
düşündüm. Bu gençler, bu binanın içinde yaşanan yüzlerce
hikayeden kaç tanesini biliyorlar?
düzeni sürdürmekte nasıl kullanıldığını anlattı.Üreme dışı cinsel
ilişkinin sapkınlık olarak öne sürüldüğünü, merkezdeki filmlerin
sürekli aile olgusuna nasıl katkıda bulunduğunu (yüceltildiğini)
anlattı. Ergani’de mecburu hizmetini yapan psikiatrist Hira
Selma Kalkan, muhteşemdi. Yaşadığı bölgeden örnekler vererek,
cinsel sapkınlık olarak değerlendirilen pek çok olgunun gündelik
hayatın içinde nasıl varolduğunu anlattı. Düpedüz, hem bizlerin
hem seyircinin ezberini bozdu.
Kaç tanesi Orhan Kemal’i okudu?
Neyse, dijital çağ kuşağının onlara “Z kuşağı” deniyor, hayata
karşı duydukları ilgisizlik şimdilik bu yazının konusu değil, bu
yazının konusu 2009 ‘dan beri iki ayda bir çıkarılan, çok şaşırtıcı
bir dergiyle ve bir panelle ilgili. Derginin adı “Psikeart“, dergiyi
de
şimdilik
bir
yana
bırakıp,
neden
Kadir
Has
Üniversite’sindeyim onu anlatmalıyım. Psikeart Dergisi, Türk
Psikiatri Derneği ve Kadir Has Üniversitesi bu yıl 3 gün süren
bir etkinlik yaptılar. Etkinliğin kapsama alanı kısaca Sineme ve
Psikiatri. Meğer, bu etkinlikler yıllardır sürüyormuş,başka
disiplinler ve psikiatri masaya yatırılıyormuş.Bilmemek ayıp
değil, öğrenmemek ayıp.
Bu yılki konu, asla üç güne sığmayacak bir konu. Sinema ve
Psikiatri, bu konuda yüzlerce kitap yazılmış. Biri sanat biri bilim
dalı bu iki disiplin birbirini en başından beri etkilediler.
Psikiatrinin temel ilkeleri bilinmeden, sinema yapılamayacağı
gibi, sinema da yüzlerce kareyle, psikiatrinin önünü açtı. Her
ikisi için de ayrı sözler geçerlidir:
“İnsana dair hiçbir şey bize
yabancı değildir.”
Feminist, yazar Hande Öğüt, öyle cesurdu ki, seyircinin bu
cesaret karşısında biraz gerilediğini hissetmedim değil. Ama
cesur olana her zamankinden daha çok ihtiyacımız var, “kol
kırılır yen içinde kalır,” 21.yüzyılda pek işe yaramıyor.
Bu arada, her yıl farklı sanat disiplinlerini ve psikiatrinin temel
sorunlarını sanatla harmanlayan Psikeart dergisiyle tanıştım.
Muhteşem bir dergi,her sayı bir konuya odaklanıyor. Konuların
bazılarını sıralarsam,sanırım hepimizin ilgisini çekecek, ”Hayal
Kırıklığı “”Aşk Acısı “,Gülmek ,” “Cinsellik ,” Depresyon “,
“Yabancılaşma,” “Tutku ve Kıskançlık “ “Mizah“
Dergiyle ilgili herşeyi, “Psikeart
bulacaksınız.
Dergisi sanal sayfalarında
Bu nedenle sinemada da, psikiatride de kesin hiçbir şey yoktur.
Her şey tartışılmaya açıktır. Üç gün süren panellerin konularına
bakıyorum: Bazıların başlıkları şöyle: ”En Dişi Rol: Sinemada
sapkınlık ve psikopatlık.” “Kolektif Bilinçdışı ve Sinema,”
Sinemada Tutku: İmkansız aşklar. ”Paramparça Cinsellik“
Giderek artan Gereksinim: "Fantastik Sinema" “Aynı Bakmak
Farklı Değerlendirmek . ”Mizahın Sinema Rengi“…
Başlıklar son derece iddialı. Ben “Paramparça Cinsellik”
panelinde konuşmacıydım. Kendime oldukça tartışma götürür
bir başlık seçmiştim: “Türk sinemasında cinsellik neden
olmuyor? “Kapalı toplumlarda cinselliğin farklı yaşandığını, bu
nedenle Türk sinemasında erotizmin zor olduğunu söyledim.
Ayrıca bir Doğu toplumu olduğumuzdan aşkın farklı
algılandığından sözettim ve usta yönetmen rahmetli Metin
Erksan’ın “Susuz Yaz “ve” Sevmek Zamanı “filmlerini örnek
gösterdim. Bildik şeyler. Öyle mi?
Ama panelimizdeki diğer konuşmacılardan çok şey öğrendim.
Dicle Üniversite’sinden sosyoloji doçenti İnan Keser, Amerikan
sosyoloji biliminden aldığımız işlevsel sosyolojinin, mevcut
http://www.mgkmedya.com
Çarşamba, Nisan 3, 2013 - Sayfa 1 / 1
Download