Kürtler gidince

advertisement
SÜREÇ VE ÖZERKLİK
BDP, bir siyasal parti
olarak önemli bir işlev
görmektedir ve görevlerini çok iyi yapmaktadır.
İshak Karakaş
S.11’de
G
Durum
İshak KARAKAŞ
Kolej Kürtler
ve Anadil
Yeni Medya
Anlamını biliyordum, anlıyordum ilan metninin ama
beni o Kürtçe metnin ti- Ahmet Tulgar
pografik estetiği, görselliği
de ilgilendiriyor, gözümü okşuyordu.
S.3’te
Özgürleştiriyor
Türkiye 21. yüzyılın
uygarlık düzeninin
yeni enformasyon
çağına dünyadaki diğer bir çok ülkeden
daha fazla ve hızlı adapte olmuş durumda.
Sayı: 12 23 Ekim 2013 Çarşamba
S.2’de
Fiyatı:1TL
azetemizin 11. sayısı bayram haftasına denk geldiği için sayfalarında çokca ilan yer aldı. İlan gazetemiz için
önemli. Ücretsiz dağıtılan bir gazete olarak
ilan gelirini önemsiyoruz. Ama bu sebepten
ötürü de bir ilan oburluğu yapıp haber ve yazıları harcamıyoruz.Hepsi yerli yerinde oluyor, sayfa sayımızı artırıyoruz.
Geçen hafta ilan çalışması yapılırken özellikle
siyasi kurumlara Kürtçe ilan da verebileceklerini belirttik. Nitekim BDP Maltepe İlçe Örgütü, Müslüman yurttaşlarımızın bayramını
Kürtçe kutladı. Bu arada, bilmenizi isterim
ki gazetemizin Kürtçe yazı yayımlama izni de
alınmıştır.
Kürtçe’ye yaklaşımımız özgürlükler, demokrasi ve insan hakları anlayışımız tarafından
belirlenmektedir ama aynı zamanda Kürtçe
benim anadilimdir. Anadil kullanım ve öğrenim hakkına saygı ise Halkın Nabzı’nın ilkelerindendir.
Ben önümüzdeki önümüzdeki yerel ve özellikle de genel seçimlerde seçim sonuçlarını
insan hakları, demokrasi ve özgürlükler konusunun belirleyeceğini düşünüyorum. Türkiye halkları, özgürlük olmadan refahın bir
anlamı olmayacağının bilincinde. Uzun seneler boyunca Bölge’ye yatırım yapılması ve
halkın refahının sağlanması durumunda Kürt
meselesinin çözüleceğini düşünenler Kürt
halkının meselesinin karın doyurmak değil,
onurlu ve özgür yaşamak olduğunu öğrenmiş
olmalılar.
Aslında Gezi Parkı direnişi ve sonrasında gelişen olaylar artık Batı’daki halkın da bir kez
daha özgürlük ve onur dediğini gösterdi. Ekonomik krizin ‘teğet geçmiş’ olması Türk halkı
için pek de bir şey ifade etmemiş olmalı.
Bu hafta gazetemizde geçen hafta ilk bölümünü yayımladığımız Gürbüz Çapan söyleşimin
yanı sıra bir önemli söyleşi daha yer alıyor.
Geçen hafta İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı adaylığı bağlamında gündemin tepesine oturam Sırrı Süreyya Önder ile görüştüm ve merak ettiklerinizi sordum.
Bu haftanın konuk yazarı Deniz Ülke Arıboğan’a ise çok teşekkür ederim.
Haftaya görüşmek üzere.
HNG12SayiTslkAyda.indd 1
Kürtler gidince
CHP tek bacaklı kaldı
Dostum Gürbüz Çapan ile ilk bölümünü geçen hafta yayımladığımız söyleşi boyunca
sık sık Kürtler ile CHP’nin ilişkisi konusuna
döndük. CHP, Kürt meselesinin demokratik
çözümü için ne yapıyor, bir şey yapıyor mu,
Kürtler’in uzağına düşmüş olmak CHP’yi
nasıl etkiliyor? Çapan, bu soruları içtenlikle
cevaplarken, CHP’nin projelerine ilişkin de
bir çok şey anlattı. İşte söyleşimizin
Sayfa
ikinci bölümü:
4’te
SARIGÜL ATAŞEHİR’DE
İstanbul için CHP’nin en güçlü adayı olarak
gösterilen Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarı- Sayfa
gül, Ataşehir’de bir sergi açılışına katıldı.
da
16’
‘ ‘A d a y l ı ğ ı m ı
HDK
belirleyecek’’
Sırrı Süreyya Önder, 2011 seçimlerinde İstanbul 2.
bölge blok milletvekili seçildiğinden beri gittiği her
yerde Kürt halkı ve sosyalistler tarafından büyük
bir tezahürat ve coşkuyla karşılanıyor, çıktığı her
televizyon programı rating listelerinin en üst sıralarında yer alıyor. Onun bilgece ve çelebi tutumu ile
Kürt halkının bünyesi uydu. Gezi direnişi sırasında
ilk günden itibaren gösterdiği dayanışma ve dozerlerin önüne geçerek sergilediği sembolik direniş ise
onun Taksim direnişi ile ortaya çıkan oluşumun ruhani lideri ünvanını almasına yol açtı.
Sırrı Süreyya’nın her yaptığı ilgi topluyor ama
bir haftadır yine siyasi gündemin tepesine yerleşti.
Sırrı Süreyya’nın uzun bir süredir konuşulan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığı bu hafta
daha yüksek sesle konuşulur oldu. Bunun üzerine
CHP’den ve CHP’ye yakın yazarlardan itirazlar
yükseldi. BDP-HDP’nin böyle güçlü bir adayla
çıkmasının AKP karşısındaki oyları böleceği ifade
edildi. Ancak HDP’nin AKP ile CHP kutuplaşmasının dışında bir 3. yol olması onun seçim stratejisini doğruluyor. Sırrı Süreyya Önder ile bunları ve
Sayfa
müzakere sürecini konuştum:
12’de
22.10.2013 18:46
2 MEDYA
Deniz Ülke Arıboğan
2
1. Yüzyılı yeni bir uygarlık düzeninin başlangıcı olarak gören
geniş bir kesim var. Kimilerinin post modern, kimilerinin post
endüstriyel, kimilerinin digital, kimilerininse enformasyonel olarak
tanımladığı bu yeni düzenin bir çok
tanımlayıcı özelliği var kuşkusuz.
Daha hızlı, daha karmaşık, daha
saydam bir dünyada yaşıyoruz şimdilerde. Dünyanın tüm bilgisi bir
bilgisayar ekranından evimize, odamıza akıyor. Hayatı sadece yaşamıyor, aynı zamanda izliyoruz da. Üstelik izlemekle de kalmayıp, interaktif
bir biçimde başkalarının yaşamlarını
yorumluyor, eleştiriyor, müdahil oluyoruz.
Vaktiyle kendi küçük mahallelerimizden ibaret olan “çevremiz” artık
küresel bir arka bahçeyi simgeliyor.
Coğrafi uzaklık kavramının anlamını yitirdiği bir atmosferde, yerçekiminden bağımsız bir zihinsel uçuş
23 Ekim 2013 Çarşamba
Yeni Medya
Özgürleştiriyor
modundayız. Fiberoptik kablolarda,
radyo frekanslarında, ses dalgalarında buluşuyoruz. Komşularımız artık
fiziken yanımızda yamacımızda oturan birilerini tanımlamıyor. Aksine
bir idealde, bir fikirde, bir eylemlikte
ortaya çıkabilen biraradalığımız, bizi
fikri komşuluk bağlarıyla bağlıyor.
Bazen bir çevre sorunu, bazen bir
politik tavır, bazen tamamen insancıl
duyarlılıklarımız milyonlarcamızı biraraya getirebiliyor. Brezilya’da hayatını kaybeden bir öğrenci için de eylem yapabiliyoruz, ilik nakli bekleyen
bir çocuk için de. Bazen insan hakları konusunda bir tavır koyuyoruz,
bazen recm edilme riski taşıyan bir
kadını kurtarabilme umuduyla toplaşıyoruz. Birlikte ağlayıp güldüğümüz
filmlerimiz, müziklerimiz, şiirlerimiz
var. Artık ayrıştığımız toprak alanlarının üzerinde, birleştiğimiz bir gökyüzünün altındayız.
Tüm dünyayı birleştiren bu yeni
uygarlık düzeninin doğal sonucu,
yerkürenin her bir metrekaresinin
bilgisinin küresel bir dolaşıma girmiş
olması. Bilmediğimiz, duymadığımız
bir şey yok gibi. Geleneksel medya,
bize enformasyon taşıyan bir araç
olarak biricik olma özelliğini yitirmiş durumda. Yurttaş gazeteciliğinin
gelişmesi, sosyal medya ortamında
akan bilginin yediden yetmişe herkesin telefonlarına, ipadlerine ulaşması,
haber ile insan arasındaki ilişkiyi yeniden tanımlıyor. Artık bilgi edinme
sorunumuz yok, aksine her kanaldan
akan gereğinden fazla bilginin arasında doğru ile yanlış olanı ayırma
problemiyle karşı karşıyayız.
Türkiye 21. yüzyılın uygarlık düzeninin yeni enformasyon çağına
dünyadaki diğer bir çok ülkeden daha
fazla ve hızlı adapte olmuş durumda.
Sosyal medya alanında müthiş bir
hareketlilik ve enformasyon değişimi var. Ve yine World Stats verilerine
göre ülkemizde yaklaşık 33 milyona
yakın kişinin facebook hesabı olduğu
biliniyor. 10 milyon civarında twitter
kullanıcısının yarısından fazlası bu
mecrayı etkin bir biçimde kullanıyor.
World Stats verilerine göre 36,5 milyondan fazla sayıdaki internet kullanıcısının 10 milyonu ise gazeteleri
internet ortamından takip ediyor.
Bugün geldiğimiz noktada Türkiye sanal ortamı dünyadaki diğer
ülkelerden daha etkin kullanmak
yoluyla kendi özgürlük alanını genişletiyor. Sivil toplumun aktifleşmesi,
demokratik yaşam vazgeçilmezi olan
eleştirel kültürün sisteme olumlu katkı yapabilmesi ve azınlıkta olanların
duyulamayan seslerinin fark edilebilmesi adına bu yeni medya anlayışının büyük bir fayda sağlayacağı açık.
Şimdilik bir geçiş dönemindeyiz ve
sistemi yeterince verimli kullandığımız söylenemez. Lakin kartopu
bir kez yuvarlanmaya başladı bile.
Önünde durmaya çalışanın altında
kalması kaçınılmaz.
Türkiye Cumhuriyeti’nin
90. Yıldönümünü
Gururla ve Kıvançla
Kutluyoruz.
T: 90 216 457
46 46
F:+90 216 457 13 12
HNG12SayiTslkAyda.indd 2
22.10.2013 18:46
YORUM
23 Ekim 2013 Çarşamba
Kolej, Kürtler
ve anadil
B
ir kolejli olarak (Sankt Georg
Avusturya Lisesi) epey küçük
yaşta, 11, ikinci bir dil öğrenmenin iyi, yararıma, hatta zorunlu
olduğu bilgisini edinmiş, dahası içselleştirmiş biriyim. Bu açıdan da
Türkiye’de Kürtler’e benzerim. Okul
içinde Turkiyeli öğretmenlerden
daha iktidarlı, daha muktedir görünen, olduğu anlaşılan Avusturyalı
öğretmenlerimizin anadili olan ve
ailelerimizin de öğrenmemiz için
masraftan kaçınmadığı, bizim de öğrenmemiz, iyi derecede öğrenmemiz
amacıyla sokulduğumuz kolej giriş
sınavını kazanıp mahalleli arkadaşlarımızın olmasa da ebeveynlerinin
gözünde sınıf atladığımız Almanca, kısa sürede okul arkadaşlarımız
arasında, toplu taşıma araçlarında,
sokakta, yüksek sesli sohbetlerimizde Türkçemiz’e bolca kattığımız bir
şifre işlevi edinecek, bir statü işareti
olacaktı.
Tabii, bu çocuklukta böyle oldu.
Sonrasında eşitleniyor diller. Çokdilli insanların gözünde. Kardeş oluyor.
Yakın dost. Çokca alışverişi olan.
Ancak anadil başka tabii.
Neyse, bizlerin ikinci bir dille
böylesi yakın temasta olduğumuz
yaşlarda, Milli Eğitim ‘devlet okulları’nda Türk çocuklarına Türkçe’yi
derslerde alttan alta bir ulus ve toplum mühendisliğinin yapı taşı, esasında harcı olarak olarak sunar, yeniden sunar, anlatır, açıklardı. ‘Tek dil’
şiarını ezberletirdi.
Ancak kolejlilerin konforlu hayatının bir aşamasında diller ile ilişkisi bir biçimde ve kolayca ve ‘devlet
okulu’ çocuklarından çok daha hızlı
ve önce normalleşirken, Kürtler’in,
Kürt çocuklarının anadil hakkı için
görkemli bir mücadele vermesi gerekti ülkelerinde. Ülkemizde. Ve hâlâ
da sürüyor bu mücadele. Ben bu mücadeleye büyük saygı duyarım.
Gazetemizde geçen hafta yayımlanan Kürtçe BDP ilanını sevinçle
karşıladım. “İyi ki” dedim,”Genel Yayın Yönetmenim gazetemizde Kürtçe
yayın yapma izni de almış.”
Anlamını biliyordum, anlıyordum ilan metninin ama beni o
Kürtçe metnin tipografik estetiği,
görselliği de ilgilendiriyor, gözümü
okşuyordu.
Ahmet TULGAR
Ben dillerin yazılı halini çok güzel bulurum ve her dilin yazılı hali,
tipografisi bana o dili konuşan halkın, toplumun manzarasını sunar.
Türkçe ve Kürtçe metinlerin yan
yana duruşu benim için çok şey ifade
eder. Başka alfabeler, başka tipografiler de olsun isterim yanlarında.
2010 yılında yayımlanan ve Kürt
ABONELİK KARTI
3 Ay
ANADOLU YAKASINDA
GÖRÜNÜR OLMAK iÇiN
ilan Reklam ve Rezervasyon
hattı için bizi arayınız
T: 0216 457
46 46
F: 0216 457 13 12
e-mail: halkinnabzi@gmail.com
HNG12SayiTslkAyda.indd 3
Yurtiçi 15
Yurtdışı 15
3
6 Ay
Yurtiçi 30
Yurtdışı 30
1 Yıl
Yurtiçi 60
Yurtdışı 60
Adı Soyadı:..................................................................................................................
Adresi:.........................................................................................................................
....................................................................................................................................
....................................................................................................................................
e-mail:......................................................Tel-GSM:....................................................
Abonelik bedelini banka hesabına yatırdıktan sonra bilgileri lütfen aşağıda
belirtilen posta adresine veya e-mail e gönderiniz.
HALKIN NABZI
Bağlarbaşı Mahallesi 2. İlkokul Cad. No: 39
Cihangir İş Mrk. Kat:2 D:7 Maltepe/İstanbul/Türkiye
T: 90 216 457 46 46 F: 90 216 457 13 12
Gsm: 90 532 281 55 26 maltepeninnabzi@gmail.com
TL HESABI: Şube Kodu: 0029 Hesap No: 0189926 IBAN:TR 350004600029888000189926
HESABI: Şube Kodu: 0029 Hesap No: 0201353 IBAN:TR 880004600029036000201353
meselesi hakkındaki yazılarımın yer
aldığı ‘Diller Çehreler Barış’ adlı kitabımda bu konudan çokça bahsetmişimdir.
Geçen hafta gazetemizin sayfaları
yapılırken bunları düşündüm.
Genel Yayın Yönetmenim İshak
Karakaş’ın bu haftaki durum yazısını
okuyunca da bu yazıyı yazdım.
Halkın Nabzı
Gazetesi
Süreli Yayın
AHİS Reklam Organizasyon
Prodüksiyon San. Tic. Ltd. Şti.
Adına İmtiyaz Sahibi ve Genel
Yayın Yönetmeni (sorumlu)
İSHAK KARAKAŞ
Editör: Ahmet Tulgar
Görsel Yönetmen
Hukuk Danışmanı
İsmail Doğan
Av. Uğur Karakaş
Grafik Mizanpaj
Danışma Kurulu
Hakan Yıldırım
Ayda Araz
Fehim Işık
Samet Mengüç
Fuat Tokat
Haber Merkezi
Adres: Bağlarbaşı Mh. 2. İlkokul
Cd. No: 39 Cihangir İş Merk.
Kat 2 D:7 Maltepe - İstanbul
Tel: 0216 457 46 46
Fax: 0216 457 13 12
Aze Ayşe Gökkaya
Kültür Sanat
Bedros Dağlıyan
Baskı: GÜN MATBAA Beşyol
Mah. Akasya Sk No 23/A
Sefaköy-Küçükçekmece - İST.
Tel: +90 212 426 63 00
22.10.2013 18:46
4 SÖYLESi
23 Ekim 2013 Çarşamba
Kürtler gidince
CHP tek bacaklı kaldı
İshak Karakaş
Gürbüz Çapan
Dostum Gürbüz Çapan ile
ilk bölümünü geçen hafta
yayımladığımız söyleşi boyunca
sık sık Kürtler ile CHP’nin
ilişkisi konusuna döndük. CHP,
Kürt meselesinin demokratik
çözümü için ne yapıyor, bir şey
yapıyor mu, Kürtler’in uzağına
düşmüş olmak CHP’yi nasıl
etkiliyor? Çapan, bu soruları
içtenlikle cevaplarken, CHP’nin
projelerine ilişkin de bir çok şey
anlattı. İşte söyleşimizin ikinci
bölümü:
HNG12SayiTslkAyda.indd 4
En çok ne zaman korktuklarını düşünüyorsunuz?
Gezi olayları sırasında mı?
Gezi direnişi çok önemliydi, ben bu olaylar sırasında halkımla gurur duydum, iktidar olmayan bir halk
hareketiydi bu, ilk defa hedefinde iktidar olmayan bir
isyandı bu, bundan gurur duyuyorum, bunu yaşamış
olmaktan gurur duyuyorum. Yaşım itibarı ile orada
duramadım ama kendimden utandım, akçiğer problemim var, adam gaz atıyor, dayanamıyorum, bana attılar az daha ölüyordum yani, ne yapayım yani yaşımdan
dolayı olmadı, fiziki şartlarım uygun değildi, ama onu
görmek, onu izlemek bile mutluluk verici bir şeydi,
yani Küba’da bahardı.
CHP içinde etkin olduğunuz anlaşılıyor, aday belirlemede kriterleriniz nedir?
Bizim genel başkanlığımızın da görüşü şudur, ben burada genel başkanımızın görüşünü soruyorum, benim
bu konuda görüşüm yok, anket yapalacak diyor, kim
öndeyse, seçimi alabiliyorsa, hangi aday ipi göğüslüyorsa, onunla yarışacağız, o aday olacak, senin adamın,
benim adamım, onun adamı sormayacağız. Mahalle-
nin referansı bizim en önemli referansımızdır, halka
hizmet edeceğiz, halk kimi istiyorsa o yönetsin. Bizim
partimizin üye yapısı genel olarak halkın iradesini yansıtmaktan yoksun, acz içinde, parti topal, partiya Kürtler gelmiyor, Kürtler terk etmiş, kovmuşlar Kürtleri,
bir tek kalmış Aleviler, dolayısıyla biz parti olarak seçimlerde kolaylaştırıcı rol oynayacağız, yani bir örnek
söyleyeyim size, biz gideceğiz Bağcılara anket yapacağız, adaylar ile konuşacağız, hangisi olsa olur diyeceğiz
ya da orada yerel kurultaylar toplayacağız, uğraşıyoruz
yani, ciddi uğraşlarımız var, orada adaylar çıkaracağız,
herkes bizim partiden aday olabilir. Arkadaşlar tek bir
şeye dikkat edecekler birbirlerine karşı kullanacakları
dil, diskur AKP’ye kullandıklarında daha ağır olmayacak. AKP’ye kullandığı dili kullanan alçaklık yapıyor,
buna izin veremeyiz, zaten herkes herkesi biliyor, kim
kimi bilmiyor, hangi devirde yaşıyoruz. Tehdit yok,
şantaj yok, dümen yok, düz duracağız, hepimiz düz
duracağız, hepimizin tüm Türkiye’nin bu despottan
kurtulmaya ihtiyacı var, başımızda bir despot var, Türkiyeyi kendisine benzetmeye çalışan, dediği dedik çaldığı düdük diyen, kimi gün belediye başkanı olan, kimi
22.10.2013 18:46
SÖYLESi
23 Ekim 2013 Çarşamba
gün hakim olan, kimi gün savcı olan,
kimi gün emir veren birisi, ben isyan
veya darbe demiyorum, sandıkla geldiler, sandıkla gitsinler. Ben de seçim
kaybettim, bana sordular, ne oldu
dedile , Anadolu ihtilali oldu dedim,
şimdi de Türkiye ihtilali olacak. Ben
Gezi’yi gördüm. Cumartesi günü,
Beşiktaş’tan Taksim Meydanı’na kadar yürüdüm, ben hayatımda bu
kadar uçarak yürüdüğümü hatırlamıyorum. Bu kdar mutlu olduğumu
hatırlamıyorum, gerdeğe giderken
bile bu kadar mutlu olmadım Baba
İshak. Başka birşeydi, ayağım yere
değmiyordu, yanımda benden 10 yaş
büyük bir ağabeyimiz vardı, Mustafa
Özyürek, o beğenmediğiniz adam var
ya, o rüzgar herkesi önüne katıyor.
“Bana sormadan beni yönetemezsin”
dediler. “Benim rızamı alacaksın” dediler, “bana sormadan yapamazsın”,
“bahçemi de koruyacağım, bağımı
da koruyacağım, kendimi de koruyacağım.” Bu halkla gurur duyuyorum.
Varsın seçimi de almayayalım, ölsem
de gam yemem artık, hayatımın en
büyük mutluluğuna ermiş durumdayım, ben artık ölebilirim yani.
Başkan, aday mısınız?
Bu çok mu önemli, bir yaraya merhem olursak oluruz yani, adaylar belirlenmiş değil
Sizden beklentisi olanlar var, ne diyeceksiniz?
HNG12SayiTslkAyda.indd 5
Henüz adaylar gelmiş değil, ben
sahici bir üyeyim, kimileri kendi
kendine vazife alıyor, ban çaba sarf
eden sahici bir üyeyim. Çaba sarf
ediyorum.
Ama siz parti içinde etkinsiniz
Çalışsanız sizde parti içinde etkin
oluyorsunuz.
Ben CHP’li değilim.
Biliyorum. Biz seçimi almaya çalışıyoruz, seçimleri alacak insanları yan
yana dizmeyi, barıştırmaya çalışyoruz. Benim bir vazifem yok, kendime
vazife çıkardım
“Görev verilirse alırım” diyorsunuz
yani?
Bana desinler ki bir yerde seçime
gireceksin 100 oy alacaksın girerim,
seçimi kazanmışım, kazanmamışım, bu hiç önemli değil. Bu diskur
doğru değil, bunun değişmesi lazım
Gezi’den sonra herşey değişti, Gezi
Türkiye’deki siyaset paradigmasının
sonudur. Yukarıdan aşağı siyaset dönemi bitti , oğlunu gönderip bacanağını göderip, aday olsun dönemi bitti, soracaksın, anket yapacağız.
Yani bütün adaylarınızı anketle mi
belirleyeceksiniz?
Evet soracağız. CHP tek bacak
kaldı, Kürtler gelmiyor, Türkler yeni
yeni Müslümanlığı keşfetmişler, şimdi geri döndürmeye çalışıyoruz on-
ları, benim bir elim onlarda, bir elim
diğerlerinde.
Geçmişe baktığımızda, bunu görüyoruz bunu yaptınız, CHP bunu bir
kez daha yapabilmeli.
Bunu yapmalıyız, eskiden seçim
yapardık, delege seçerken yüzde 35
Kürt , yüzde 30 Alevi, yüzde 35 Türk
yazardık, kimse birsey demezdi yani,
biraz mırın kırın ederlerdi, sonra bakarlardı ki olmuş, şimdi Kürt yok,
Türk de çok az, listeye bakıyorsun
tepeden tırnağa, bakın ilçe başkanlığı seçimlerine, ne olduğunu görürsünüz. Şimdi sağda Rize ve Kayseri
komutan iller, şimdi hepsini Rizeli,
Kayserili yapsan olur mu? Bizde de
komutan İller Tunceli, Kars, Artvin’dir. Solun en çok darbe yemiş,
siyasal birikimi olan iller, şimdi hepsini Karslı mı yapacağız? Nasıl yapacağız?
Demokrasiyle.
Çoğu aza katacağız, başaracağız,
deneyeceğiz, diyeceğiz ki “sen yoksun burada, 99’u sana katıp yüz olacağız” diyeceğiz, bunu becereceğiz.
Bunu siz mi diyorsunuz, yoksa parti
mi diyor?
Partide bunun için çalışıyorum.
Türkiye’de bireyler böyle düşünüyor,
ama partiler bunu uygulamıyor,
öyle değil mi?
5
Uygulayacak, bununla partiyi terk
etmiş olanları partiye yeniden kazandıracağız, parti tek bacaklı kalmış .
Peki partiye diğer bacaklarını kazandırmak için ne yapıyorsunuz?
Ben sade bir üyeyim hiç bir yetkim
yok partied, çalışıyorum ben, görüyorsunuz çalışıyorum, uğraşıyorum.
Ben Genel Başkan’a biat ettim, dedim
ki “sen namuslu adamsın, sen düzgün bir adamsın, bunu bozmadığın
müddetçe kapının mandalıyım, ne
dilersen, ne dersen onu yapacağım”
dedim, ilk defa biat ettim ben, benim
eğilmemi bekliyor musunuz hiç?
Peki Kürtler ve diğerleri partiye nasıl dönecek?
Herkesin kürsü hakkını tanıyacağız,
bize uygun Kürt değil Kürt. Bize uygun Alevi değil Alevi. Eğer bir yerde bir sorun oluşmuşsa bu sorunu
kunuşmak gerekir, müzakere etmek
gerekir, çok zaman az zaman yok,
oturup sabırla müzakere edeceğiz.
Konuşmak lazım, konuşmadan hiç
bir sorun çözülemez, Türkiye birlikte
güzel.
Kürtler ayrılmayı hedeflemiyor, biz
birarada yaşamayı savunuyoruz.
Allah razı olsun.
Çok teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim.
22.10.2013 18:46
6 ANALIZ
23 Ekim 2013 Çarşamba
Erdal Boyoğlu
S
eçimden önce bir değerlendirme
yazısı paylaştım. 29 Eylül seçim
sonuçları ve göçmenlerin alay konusu olan tercihli oylarını araştırdım.
Resul Gönültaş 12.775 oy aldı, SPÖ’de
değişen hiç bir şey olmadı. Yaprak bile
kımıldamadı. Aynı SPÖ’den milletvekili adayı olan bir kişiye, bir oy bile
çıkmadı.İşte böyle trajı-komik bir durumla karşılaştık.
Seçimler, güneşli bir günde çok
sakin, çok sessiz bir şekilde başladı
ve bitti. 29 Eylül seçimleri ardından
içimizden üç kadın milletvekili adayı
ulusal parlemantoya girmeyi başardı.
Partilerinin seçim listelerine seçilebilecek yerden giren SPÖ’den Nurten
Yılmaz,(Viyana) Yeşiller Partisi’nden
Alev Korun, Viyana, Aygül Berivan
Aslan (Tirol) parlemantoya girdiler.
2008’de yapılan seçimlere katılım oranı % 78,81 (6 milyon 384 bin 296 )
iken, 2013 yılında yapılan seçimlerde
katılım daha düşük oldu. Seçim sonuçları % 65,95 katılımla gerçekleşti. 480
bin kişi (Briefwahlstimmen) mektuplu
oy sistemi ile oy kullandı.
HNG12SayiTslkAyda.indd 6
AVUSTURYA SEÇİM
SONUÇLARI
Seçimlerde Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) galip çıktı. % 27,1 oranla 53
milletvekili Avusturya Halk Partisi (ÖVP)%24 oranla 46 milletvekili,
Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ)
%20 oranla 42 milletvekili,Yeşiller
Partisi(Grüne),%12,4, oranla 23 milletvekili, NEOS; %6,9 oranla12 milletvekili, Team Stronach;%4 oranıyla 7
milletvekili çıkardı. . Team Stronach
(Frank), Kanada’da yaşayan Avusturyalı zengin beklediği ilgiyi bulamadı. Seçimden sonra kendi timi içinde
ayrışmalar oldu. Seçimde en büyük
süprizi yapan, Yeni Avusturya (NEOS)
grubu oldu. Anketler hiç bir şanş vermedi ama 29 Eylül akşamı seçim süprizi yaptı.Neos, FPÖ ile kesinlikle koalisyon kurmak istemiyor. SPÖ, ÖVP
birlikte hükümet içinde yer almak istiyor. Komünist Partisi oylarını yükseltti
ama % 4 barajını aşamadı. BZÖ, seçim
başarısızlığından dolayı ayrılık yaşadı.
Buna benzer ayrılığı Team Stronach
gubuda yaşadı. Frank stronach maddi
yardımlarını çekti. Seçim döneminde
yaptığı 30 milyon’dan 20 milyonunu
geri istedi. Team kendi içinde çalkalanıyor.
Oy kullanmayanlar 1.601.768, Geçersiz oylar 89.656
Partilere göre oy dağılımı
SPÖ: 1.258.605,
ÖVP:1.125.876,
FPÖ:962.313,
Grüne:582.657,
Stronach(Frank):268.679,
NEOS:232.946,
BZÖ:165.746,
KPÖ:48.175,
Piraten:36.265,
CPÖ:6.647,
Wandl:3.051,
SLP:
947,
EUAUS:510,
Männerpartei:490.
Başbakan Faymann büyük sayılabilecek bir farkla seçimden galip çıkmadı ama birinci parti olarak çıkmayı
başardı. Fakat sonuçların diğer hane-
lerine de baktığımızda bu Fayman’ı
memnun edebilecek bir sonuç gibi
görünsede, % 1 oy kaybetmekten kurtulamadı.
29 Eylül 2013 seçimlerinde 16 yaşını dolduran genç seçmen sayısı 384
bin. Yurt dışında bulunan Avusturyalı seçmenlerin kullanıdığı oy sayısı
42.534. (2008 seçimlerine göre %5,59
daha düşük oy kullanılmış.) Kadınların kullandığı oy oranı %51,85 yani
3.309. 933. Seçim kurulu tarafından
668.658 mektuplu oy pusulası gönderildi. sadece Viyana için 100.000 adet
gönderdi. Avusturya genelinde 11.000
seçim sandığı kuruldu, 2.600 seçim
sandığı Viyana’daydı. Mektuplu oy pusulalarında yapılan değişiklik ve sahtekarlık için 218 euro para cezası yada
iki hafta gözaltında tutulma cezasına
çarptırılıyordu.29 Eylül seçimlerinde
100 bin kişi çalıştı, ve masrafı 6,5 milyon euro oldu
Devamı haftaya
22.10.2013 18:46
HABER
23 Ekim 2013 Çarşamba
7
KADIKÖY’DE CUMHURİYET
KUTLAMALARI MEŞALE
YAKMA TÖRENİ İLE BAŞLADI
Cumhuriyetimizin Kuruluşunun 90.
Yılı Kutlamaları Kadıköy’de Meşale Yakma Töreni ile başladı. Her yıl
kutlamaları bir hafta önce Geleneksel
Meşale Yakma Töreni ile başladığı Kadıköy de ilk kutlama töreni Kadıköy
Belediyesi’nin organize ettiği Meşale
Yakma Töreni ile İskele Meydanı Atatürk Anıtı’nda yapıldı. Törene Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk,
Kadıköy Kaymakamı Birol Kurubal,
İlçe Milli Eğitim Müdürü Ferşat Ayar,
CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, çeşitli sivil toplum kuruluşları temsilcileri, ilköğretim okulu öğrencileri ve vatandaşlar katıldı. Tören,
Cumhuriyetimizin Kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, Silah ar-
HNG12SayiTslkAyda.indd 7
kadaşları ve tüm şehitlerimiz için saygı
duruşu ve ardından okunan İstiklal
Marşı ile başladı. Cumhuriyetimiz
sonsuza kadar yaşamasını sembolize
eden meşaleleri ise Kadıköy Belediye
Başkanı Selami Öztürk ile Kadıköy
Kaymakamı Birol Kurubal, öğrencilerle birlikte yaktılar. 10.Yıl Marşının
söylenmesinden sonra tören sona erdi.
Yakılan meşalenin bir hafta boyunca
söndürülmeyeceğini kaydeden Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk,
Kadıköy de kutlamaların bu yıl daha
coşkulu ve renkli kutlanacağını söyleyerek, tüm İstanbulluları Cumhuriyet
coşkusunu en iyi şekilde yaşamak için
Kadıköy’e davet etti.
KILIÇTAROĞLU DA BAĞDAT
CADDESİ’NDEKİ YÜRÜYÜŞE
KATILACAK
Kadıköylülerin her yıl büyük bir coşkuyla düzenlediği binlerce kişinin
katıldığı, Geleneksel Cumhuriyet’e
Bağlılık Yürüyüşü ile on binleri Bağdat Caddesi’nde buluşturacak. Kadıköy Belediyesi’nin 5 bin Türk Bayrağı
dağıtacağı yürüyüş Suadiye Işıklar da
saat 19.00 da başlayacak. CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ nun da
katılacağı yürüyüş Bağdat Caddesi
Caddebostan da son bulacak.
Kutlamaların son etkinliği ise Kadıköy Belediyesi’nin 29 Ekim saat 21.30
da başlayacak Volkan Konak Konseri.
Çelenk Koyma Töreni: 28
Ekim Pazartesi Saat: 13.00
Yer: Kadıköy İskele Meydanı
Resmi Geçit Töreni: 29 Ekim
Salı Saat:10.30 Yer: Feneryolu
Işıklar
Cumhuriyet Yürüyüşü: 29
Ekim Salı Saat: 19.00 Yer:
Bağdar Caddesi Suadiye
Işıklar
Volkan Konak Konseri: 29
Ekim Salı Saat: 21.30 Yer:
Caddebostan Sahili
22.10.2013 18:46
8 YORUM
ANAP Eski Genel Başkanı
İktisatçı
Nesrin NAS
U
zun bayram tatilleri, kendimi bildim bileli ülkede
büyük bir heyecana neden
olur. Bayramların heyecanla beklenmesinden daha doğal ne var ki diyebilirsiniz. Yok öyle değil.Bu heyecan
başka bir heyecan.
Rus ruletini mutlaka bilirsiniz.
Bizdeki bayram heyecanı biraz buna
benziyor.Bu sefer ‘ölüm’ kime çarpacak heyecanı. Sizi bilmem ama ben gazetelerde artan ‘trafik canavarına yem
olmayın’ haberlerini görünce, bayramın yaklaştığını anlıyorum. Sanki bu
kaçınılmaz bir kadermiş gibi,hepimiz
boynumuzu eğerek bayramı beklemeye başlıyoruz. Hele bu bayram ‘kurban
bayramı’ ise ‘trafik canavarı’ haberlerine bir de bayramın ilk günü acemi
kasapların yol açtığı facialar ekleniyor
ki,ülke tam bir kan gölüne dönüyor.
Bu bayram da farklı geçmedi. Ölen
yüzlerce insanımızı olağan bayram etkinliğiymiş gibi toprağa verdik ve eve
sağ salim dönmeyi başaranları kutlayarak, olağan hayatlarımıza döndük.
Biraz korkuyla ama kesinlikle rus ruleti oyuncularının adrenalini aratmayan
bir heyecanla bir sonraki bayram tatilini beklemeye başladık...
Ben bayramlarda İstanbul dışına
çıkmayı sevmem. Hem korkağım hem
de kendimi kaderin ellerine bırakacak
kadar güçlü inançlarım yok. Bu nedenle adrenalin yoksunu bir hayatım
var. Ama tüm bayramı heyecansız ve
HNG12SayiTslkAyda.indd 8
23 Ekim 2013 Çarşamba
Bir bayram böyle
geçti
kupkuru da geçirmedim.Bir kere bu
bayram da İstanbul trafiği ,hiçbir bayramda olmadığı gibi, çok yoğundu. O
nedenle başta Başbakan olmak üzere
herkes trafik sıkışıklığının nasıl üstesinden gelineceği konusunda eteklerindeki taşı döktüler.
Trafiğe çözüm bulmak için tüneller
yapılıyor, yeni yollar açılıyor ,öyle ki
bir gece yarısı Ankara’da ODTÜ yerleşkesine baskın düzenlenip ,henüz
yargı süreci dahi sonuçlanmadan alelacele ormanlar kesiliyor, yol açılıyor.
Kentin meşhur belediye başkanı ‘arkadaşlar bana sürpriz yapmış’ diyerek,
hukuk devleti olmadığımızı bilmem
kaçıncı kez dünya aleme duyuruyor.
İstanbul ise başka bir alem. Taksim’de
trafik yeraltına alınmış, ortalık bir beton ormanına dönmüş, her yağmurda
şehrin ortasında küçük bir gölet oluşuyor. Sanki ,Venedik San Marco Meydanı İstanbul’a taşınmış. Daha garip
olan ise ,Avrupa kültür başkenti dahi
olmuş bu tarihi kentin en önemli kültür kompleksi AKM’nin karakola dönüştürülmüş olması...
Neyse ki bayramda iyi haberler de
vardı. Lübnan’da kaçırılan iki THY pilotumuz aylar sonra Katar’ın ödediği
fidye sayesinde sağ salim kurtarıldı
ve ailelerine kavuştu. Pazarlık öyle bir
sonuçlandı ki tam bir ‘win-win-win’
durumu. Durun hemen itiraz etmeyin. O üçüncü ‘win’i bilerek yazdım.
Aslının ‘win-win’ (kazan-kazan) oldu-
ğunu biliyorum tabi ki,ama işin içinde
biz varsak ‘win-win-win’ de olur. Katar fidyeyi ödedi.150 milyon dolarmış.
Lübnanlı hacılar serbest kaldı, THY
pilotları serbest bırakıldı, El-Kaide de
150 milyon dolar paraya kondu. Hatta Katar da bu işi kotararak,bakmayın
cismimin ufaklığına Ortadoğu’da ‘ben
varım’ dedi. Bu da dördüncü ‘win’
olabilir. Bu arada Suriye politikası iyice çıkmaza giren Türkiye de,kendini
bir yandan El-Kaide ile hizalandığı
durumdan kurtarmak için mahçup
adımlar atarken, diğer yandan kendini
yönetemeyeceği bir istihbarat savaşının içinde buldu.
Neyse ,biz boyumuzu aşan işleri
büyüklerimize bırakıp ‘trafik’ konumuza dönelim.
Başbakan da uzun uzun İstanbul’da
trafik sıkışıklığı üstüne konuştu. Başka türlü olamazdı zaten.Hemen her konuda konuşan
Başbakanımızın trafiğe dair
birşey söylememesi hayra
alamet değildi...Ama Başbakan,trafik sıkışıklığına değil,
trafik sıkışıklığından şikayet
edenlere kızarak ,’trafik sıkışıklığı, yalnız İstanbul’da değil, çok yerde var,bunun için
mesela Londra’da trafiğe çıkanlardan vergi alınıyor’ diyerek konuya girdi. Bir ara
da İstanbul’a vize konabilir
demişti.
Dünyanın bütün metro-
pollerinde trafik sıkışıklığı olağandır.
New York,Paris,Londra hem nüfus
hem de trafik yoğunluğu olan şehirlerdir. Üç kentte hem kentsel dönüşüm
hem de şehir vergileri koyarak önlem
alma yoluna gitmiştir. Kent merkezleri
büyük ölçüde düşük gelirli kesimlerden arındırılmıştır. Sonuç hiç de arzulandığı gibi olmamıştır ama...Trafik
sorunu çözülemediği gibi, özellikle
Paris ve Londra’nın dokusu bütünüyle değişmiş, çeşitliliği yok olan bu iki
kent büyük ölçüde yaratıcı dokusunu
kaybetmiştir.Kentin gettolarında inşa
edilen toplu konutlarda yaşayan düşük
gelirliler, çalışmak için toplu taşıma
araçlarıyla kent merkezine sabah erkenden gelir,işleri bitince de kent merkezini turistlere terkederek gettodaki
hayatlarına dönerler. New York’u,
New York yapan Manhattan da Londra ve Paris ile aynı kaderi paylaşmaktadır. New York’un yeni cazibe merkezi
çeşitliliği ve farklılığı kucaklayan Brooklyn’dir artık.
Henüz bir Paris, bir Londra bir New
York gibi yaratıcılıkta,sanatta patlama
yapamadık ama İstanbul’u cazip kılan
çeşitliliğimizi yitirmeye ramak kaldı.
Trafik sıkışıklığı kentsel dönüşümün
en büyük bahanesi olacak korkarım.
Sadece birbirine benzeyen beton-cam
binalardan, şık alışveriş merkezlerinden ve birbirinin kopyası insanlardan
oluşan bir İstanbul’da yaşamamak için
ben trafik sıkışıklığından şikayet etmiyorum. Siz de etmeyin!
Bayramınız kutlu olsun!
22.10.2013 18:46
HABER
23 Ekim 2013 Çarşamba
9
Kartal Belediyesi’nin yeni yapılan
akıllı belediye binası gün sayıyor
Kartal Belediyesi’nin üç ayrı binada hizmet vermesini sona erdirecek ve kendi binasında faaliyetini
sürdürmesini sağlayacak olan yeni
binaya kısa sürede taşınılacağı açıklandı. Binanın açılış töreninin de bu
yıl içinde yapılacağı öğrenildi. Yeni
belediye hizmet binası çevresinde
yol düzenleme çalışmaları, kaldırım
yapımı, sokak ışıklandırma sistemlerinin yapımı son aşamasına geldi.
Ayrıca bina içi ve dışı düzenlemeler
yapılırken, klima sistemleri ve akıllı
bina bilişim ağı da tamamlanmak
üzere. Bina, tamamen otomasyon
üzerinden güvenlik, ses, kamera, aydınlatma, iklimlendirme ve
yangın sistemlerini kontrol edecek
şekilde tasarlanıyor. Akıllı bina ile
örnek bir belediye binası, Kartallıların hizmetine verilmiş olacak.
Bina içinde led aydınlatmalar kullanılarak elektrik sarfiyatından kar
edilecek. Aynı zamanda gün ışığı
sensörlerinden faydalanılarak dış
ortam aydınlığına göre içerideki
ışık lümeni sabitlenerek buradan da
kazanç sağlanacak. Yapılan çalışmaların yanısıra görsel tasarım olarak,
bina çıkışına Kartal Heykel Sempozyumu’nda sergilenmiş heykeller
yerleştirilmeye devam ediyor. Çalışmaların Kurban Bayramı süresince
de devam edeceği ve kısa sürede
sona ereceği ifade ediliyor.
CHP Maltepe Belediye Başkan Aday Adayı Engin Özkan
Sivaslı hemşerileriyle buluştu
Maltepe’de en fazlı Sivas’lı yurttaşlarımızın olduğu biliniyor. Resmi
rakamlara göre 40 Bin dolayında
Sivaslı Maltepe’de yaşıyor. CHP’nin
Maltepe’de tek Başkan Aday Adayı
ise Makine Mühendisi Engin Özkan.
Engin Özkan 35 yaşında ve 25 yıldır
HNG12SayiTslkAyda.indd 9
Maltepe’de yaşıyor. CHP örgütüne
yönelik mahalle toplantıları yoğun
katılıma sabep oluyor.
5 Ekim tarihinde Sivas Dayanışma Derneği Genel Merkezini ziyaret
eden, Engin Özkan’a hemşerileri yoğun ilgi gösterdi. Dernek Genel Baş-
kanı Aziz Bozkurt, köklü bir tarihe
sahip olan derneklerinin siyasetten
bağımsız ama siyasetin üstünde bir
kurum olduğunu belirtti. Tüm partilere eşit mesafede olduklarını, ancak
Sivas’lı adaylara destek olacaklarını
sözlerine ekledi.
CHP’li Sivaslılar ise Engin Özkan’ın aday olmasından çok memnun olduklarını, Maltepe’nin içinden çıkmış Genç, Dinamik, Dürüst
bir Sivaslı aday ile CHP’nin Maltepe’de oylarını arttıracağını belirttiler.
22.10.2013 18:46
Cumhuriyetimizin ilanının 90. yılının büyük coşkusunu yaşadığımız
bu günde; Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk ve aziz şehitlerimizi şükranla anar, ülkemizin kurulma ve gelişme aşamalarında emeği
geçen bütün insanlarımızı minnet
duygularımla yad ederim.
Kuşaklar boyunca
birbirimize aktardığımız
sevgi mirasımızla,
sağlık ve esenlik dolu,
barış içinde nice
bayramlar dilerim.
90 yıldır büyük coşkuyla
kutladığımız Cumhuriyet, ülkemiz
için sadece bir yönetim şekli
değil, aynı zamanda tarihimizin
en kapsamlı çağdaşlaşma
hamlesidir. Kutlu Olsun
Dr. Mustafa Farsakoğlu
Adalar Belediye Başkanı
Prof. Dr. Mustafa Zengin
Halkımızın Cumhuriyet
Bayramı’nı kutluyorum.
Hasan Solmaz
CHP Maltepe İlçe Başkanı
KurbanBayrami_RAKET02.indd 1
10/9/13 11:13 AM
HNG12SayiTslkAyda.indd 10
22.10.2013 18:46
YORUM
23 Ekim 2013 Çarşamba
SÜREÇ VE ÖZERKLİK
G
enel olarak, halk arasında ve
medyada ‘süreç’ olarak adlandırılan müzakere süreci için
bitti mi, bitmedi mi, tartışmaları Kürt
Siyasal Hareketi’nin farklı kurum, kuruluş ve örgütlerinde sürerken Abdullah Öcalan, İmralı’da kendisini ziyaret
eden BDP Grup Başkanvekilleri İdris
Baluken ve Pervin Buldan’a önemli
açıklamalarda bulundu.
Abdullah Öcalan, özellikle BDP’ye
seslenirken kullandığı ifadelerle Kürt
siyasi kurumlarının önüne önemli perspektifler açtı: “Elinizde sayısız
belediyeler var, grubunuz var, halk
düzeyinde önemsenen milletvekiliniz
var ve halkın kendi emeğini katma konusunda ciddi bir istek ve talebi var.
Siz bu halkın emeği üzerinden çok
şey yapabilirdiniz. Örneğin Diyarbakır’da bir kooperatifçilik anlayışını bile
ortaya çıkarmadınız. Eğer ekonomik
HNG12SayiTslkAyda.indd 11
anlamda Diyarbakır’da hala işsizlik
had safhadaysa, açlık varsa bundan demokratik siyasetin rahatsızlık duyması
lazım.”
“(...) Diyarbakır’da bir genç kendi
anasını öldürüyorsa oradaki belediye
başkanı, milletvekili kendini sorgulamalıdır. Böylesi bir zemini hala aşamamanın sorgusunu yapmalıdır. Çünkü benim gözümde o genç ha anasını
öldürmüş ha belediye başkanını öldürmüş, fark eden bir şey yok; demokratik
siyaset var olan boşluğu doldurmadığı
için bu tarz hadiseler yaşanıyor.”
“ (...) Kimse tepeden bir çözümü
getirip önünüze koymaz. Neticede
Kürt hareketinin sırtını dayadığı bir
devleti yok, bir ağa babası yok, bir sermayesi yok. Kendi sırtını dayadığı bir
halk gerçeği var ve bu halk her zaman
kendi emeğini bu mücadeleye katma
noktasında gerekenleri yapmıştır. Sizin yapmanız gereken halkın emeği
üzerinden demokratik siyasetin rolünü ortaya çıkaracak şekilde toplumsal
sorunları çözmek olmalıdır.”
Abdullah Öcalan’ın ifadeleri arasında geçen “Sizin yapmanız gereken
halkın emeği üzerinden demokratik
siyasetin rolünü ortaya çıkaracak şekilde toplumsal sorunları çözmek olmalıdır” tanımı benim özellikle dikkatimi
çekti ve bence bu açıklamaların özeti
olarak bu ifade BDP’ye ve Kürt halkına bir yöntem önermektedir. Bu da şu
olmalıdır: Uğrunda mücadele edilen
Kürt toplumu perspektifinin ve özgür
toplumsal ve ekonomik ilişkilerin nüvelerini bugünden inşa etmek. Yani
demokratik özerklik için adım atmak,
özerk kurum ve ilişkileri oluşturmak.
Abdullah Öcalan’ın bütün açıkla-
11
İshak KARAKAŞ
malarına sızmış olan bu yöntem önerisi, kooperatifçilikten belediyelerin
işlevine, arazi kavgalarının çözümünden demokratik siyasetin rolüne kadar
bu bakış açısının ürünüdür.
BDP, bir siyasal parti olarak önemli bir işlev görmektedir ve görevlerini
çok iyi yapmaktadır. Abdullah Öcalan’ın önerileri onun BDP’nin kapasitesine olan güveninin göstergesidir. Bu
da unutulmamalıdır.
Evet, bence Abdullah Öcalan bir
kez daha demokratik özerkliğe işaret
ediyor ki bu sadece Kürtler için değil,
bütün Türkiye halkları için bir özgürleşme yöntemidir.
Yani süreç bitmedi, sürüyor. Özerkleşme süreci.
Bu vesileyle Halkların Demokratik
Partisi’nin 27 Ekim’de toplanacak Olağanüstü Kongresi’ni selamlarım.
22.10.2013 18:46
12 SÖYLESi
23 Ekim 2013 Çarşamba
‘‘Adaylığımı
HDK
belirleyecek’’
İshak KARAKAŞ
Sırrı Süreyya Önder, 2011
seçimlerinde İstanbul 2. bölge
blok milletvekili seçildiğinden
beri gittiği her yerde Kürt
halkı ve sosyalistler tarafından
büyük bir tezahürat ve
coşkuyla karşılanıyor, çıktığı
her televizyon programı rating
listelerinin en üst sıralarında
yer alıyor. Onun bilgece
ve çelebi tutumu ile Kürt
halkının bünyesi uydu. Gezi
direnişi sırasında ilk günden
itibaren gösterdiği dayanışma
HNG12SayiTslkAyda.indd 12
Sırrı Süreyya ÖNDER
ve dozerlerin önüne geçerek
sergilediği sembolik direniş ise
onun Taksim direnişi ile ortaya
çıkan oluşumun ruhani lideri
ünvanını almasına yol açtı.
Sırrı Süreyya’nın her yaptığı
ilgi topluyor ama bir haftadır
yine siyasi gündemin tepesine
yerleşti. Sırrı Süreyya’nın uzun
bir süredir konuşulan İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkan
Adaylığı bu hafta daha yüksek
sesle konuşulur oldu. Bunun
üzerine CHP’den ve CHP’ye
yakın yazarlardan itirazlar
yükseldi. BDP-HDP’nin böyle
güçlü bir adayla çıkmasının
AKP
karşısındaki
oyları
böleceği ifade edildi. Ancak
HDP’nin AKP ile CHP
kutuplaşmasının
dışında
bir 3. yol olması onun seçim
stratejisini doğruluyor. Sırrı
Süreyya Önder ile bunları ve
müzakere sürecini konuştum:
İstanbul Büyükşehir Başkanlığına aday mısınız?
Buna biz karar vermeyeceğiz, HDK’nin düzenlediği bir Ankara konferansı var, onun bileşenleri,
HDK de onun bileşenlerinden ve düzenleyicisi, onlar önce ilkeleri ve yerel seçimdeki ilkeleri
belirleyecek, daha sonra da adayları belirleyecek,
yöntemimiz bu, ittifak meselesi, seçimlere nerede
nasıl girileceği falan, hepsi burada belirlenecek.
Sosyalist sol ve Kürt hareketi arkanızda, Gezi
Parkı direnişinde ortaya çıkan oluşumun desteğini de hissediyor musunuz?
Böyle olunca Gezi muhalefetiyle kendimizi
ayrı bir yere koymuş oluyoruz, hiç aramızda öyle
bir hiyerarşi kurmaya gerek yok, biz Gezi direni-
22.10.2013 18:46
SÖYLESi
23 Ekim 2013 Çarşamba
13
’’
Emrullah BİNGÜL
şinin bileşenlerinden bir tanesiyiz, ne
yaptıysak birlikte yaptık, dolayısıyla
Gezi’de ortaya çıkan muhalefetin en
azından sistem partilerini reddedeceğinden eminim, gerisi bizim onlara
sunacağımız programla, ilkeler bütünüyle ilgilidir.
Aday olursanız İstanbul’u alır mısınız?
Bu almak vermek kavramlarını çok
sevmiyorum, biz aday olursak bu kez
de örgütlü bir kent muhalafeti yaratırız, bu iktidar için en kötüsüdür, iktidar olmaktan daha etkilidir. Gezi ile
HNG12SayiTslkAyda.indd 13
beraber gördük bunu.
Adaylığınız İstanbul’da seçimlerin
dengesini ne yönden değiştirir?
Halklardan yana, özgürlüklerden
yana değiştirir.
Müzakere süreci bitti mi?
Süreç bitmez ama süreçte hükümet
gereken ciddiyeti ve sorumluluğu göstermiyor. Bizim bu süreci başlatırken,
hükümete güvenerek başlatılmış bir
süreç değildir, kendimize güveniyoruz.
Kurumlarımıza örgütlerimize güveniyoruz, bizler barış iradesinin arkasında
durmaya devam edeceğiz, hükümetin
tek taraflı, barışı boşlayan tutumları
halkların barışını engelleyemez, barış
yoluna girilmiştir.
Bundan sonra Kürt muhalefeti ne
yapmalı?
Ben öyle bir akıl verecek durumda
değilim, biz Kürt muhalefetinden akıl
alıyoruz, eminim ki yan yana durmaya
devam edecektir, en önemlisi de budur,
yan yana durmaya devam edince üstesinden gelinemeyecek hiçbir güçlük
yoktur.
HDP Kongresinden beklentiniz nedir?
İlk defa bir üçüncü yol olarak bu
güne kadar tarihsel kazanımlarımızı
başka bir boyuta taşıma fırsatı diye düşünüyorum, tarihselliği olan yapıların
mücadele deneyimlerini çok önemsiyoruz, ama başka bir boyuta taşıyacağız.
Çok teşekkür ederim
Ben teşekkür ederim.
22.10.2013 18:46
14 HABER
23 Ekim 2013 Çarşamba
26 Ekim buluşması ile
Maltepe halkına sesleniş
26 Ekim’de Cevahir Otel’de Ak Parti’den
Maltepe Belediye Başkan aday adaylığını
açıklamadan önce Kadem Ekşi, Maltepe halkına seslendi:
HNG12SayiTslkAyda.indd 14
Bu şehre ve insanına adil ve sürdürülebilir bir şekilde değer katarak
hizmet etmek bizim tek gayemizdir.
Kavgayı ve çatışmayı değil barışı
ve uzlaşmayı esas alan bir anlayışla,
katılımcı demokrasi ve insanı merkeze alan yaklaşımı yönetimin bütün süreçlerinde gerçekleştirmeye
çalışacağız.
Herkes için şehir anlayışı içerisinde katılımcı bir belediyeciliği,
herkesin kazandığı bir kentsel dönüşüm uygulamasını şehrimizde
gerçekleştireceğiz.
Çevreyi gelecek nesillerden alınmış bir emanet olarak görerek, yaşanabilir bir geleceği birlikte inşa
edeceğiz.
Geleceğimiz olan çocuklarımızın sağlıklı bir beden, açık bir zihne
sahip olması için gereken mekânları birlikte geliştireceğiz.
Maltepe’mizde yaşayan çocuklar, yaşlılar ve engelliler için şehrin
her yanını erişebilir kılacağız.
22.10.2013 18:46
YORUM
23 Ekim 2013 Çarşamba
Anlam aramak...
B
azı sabahlar insan bir dünya soruyla uyanıyor. Dünyayı
sorguluyor. Kendini alıp karşısına kendiyle konuşuyor. Anlamaya
çalışıyor. Soruyor, sorguluyor. Geceden içine biriken düşünceler, sorular
sabah dışına taşıyor. Dinmez bir sor(g)
u silsilesi. Bu sabah insanın varlığını
anlamlandıran şeyin ne olduğunu düşünmekle uyandım.
İnsanın varlığını anlamlandıran
şey neydi? Bir şeyler yapmak, üretmek olabilir mi? Yaşadığın toplum
için, kendin için bir şeyler yapmak...
Bir musluğu tamir etmek, bir ağacı
budamak, bir marangoz olmak, dok
işçisi olmak... Bir şeyler yapmak, üretmek ve bunların etrafında çevrelendiği dünyaya bir şeyler katmak... Varlığı
anlamak ve anlamlandırmak bu olabilir mi? Tersi mümkün mü?
Hiçbir şey yapmadan, üretmenden,
sadece izlemek üzerinden bir varoluş
olabilir mi? Gerçekten böyle bir dünya mümkün mü? Doğanın bütününe
veya tek tek ayrıştırıp parçalarına baktığımızda görüntü açık aslında: Böyle
bir dünya yok! Sadece izleyerek var
olabilen, yaşamını sürdüren bir canlı
yaşam formu yok. Cansızın bile doğadaki akışa bir şekilde katıldığı bu yerde
aksini düşünmek nasıl mümkün ki?
Geçenlerde Burak Eldem’in son
romanı #DirenAklım’ı okudum. Eldem’in dünyayı ve kendini; yarattığı
karakterlerin ağzından, onların tartışmasından ve düşünüşünden sorguladığı bir roman. İnsan aradığı her şeyi
kitaplarda bulamaz belki ama aradığı
cevaplara giden yolu bulabilir o sayfa
aralarında.
#DirenAklım, yazarın sonradan
yazacağı daha kapsamlı bir romana giriş kitabı olarak hazırlanmış. “Bir başlangıç romanı”; gelecek uzun ve daha
oylumlu bir romanın uzun bir introsu.
Aynı zamanda Gezi Direnişi’yle ilgili
kayıt düşen bir “duygusal bellek kartı”. Yakın geçmişin, sokak direnişinin
canlı tutanağı. Eldem’in anlam arayışı...
Romanın dört kahramanı var. Ortak özellikleri 12 Eylül’ün baskı or-
15
Hakan TUNÇ
tamında yaşamış olmaları. Özel bir
üniversitede öğretim görevlisi Emre;
çoğunlukla siyasi davalarda vekillik
yapan ceza avukatı Metin; kendine ait
finansal danışmanlık şirketini yürüten
Serkan ve bir yayınevinde editör
olarak çalışan Murat. Farklı dünya
görüşlerine sahip ama benzer değerleri
paylaşan bu dört insanın yaşadığı
duygusal süreçler, gerilimler, kaygılar
ve beklentiler üzerinden ilerleyen bir
kurgu.
#DirenAklım, bu coğrafyada oldukça gecikmiş olduğu söylenebilecek
bir değişim ve toplumsal silkelenmenin ilk büyük kıvılcımının yaşandığı
o sıcak ve hareketli günlerin hikâyesi.
Kimimizin içinde yer alarak, kimimizin de dışarıdan gözlemleyerek tanıklık ettiği bir uyanışın, anılar henüz belleklerde tazeyken düşülmüş kayıtları.
Yazarının ifadesiyle, “bu ülkenin yakın
tarihinde benzerine rastlanmamış bir
sosyal ve politik çalkantının en sıcak
günlerini merkez alan bir kurgu.”
Bir romandan daha fazlası gibi.
Yaşananları, yaşatılanları ve gelecekte
bizi bekleyen daha fazlası için okunmalı belki. Okurken o günleri yeniden
yaşıyorsunuz. Gaz kokusu ağzınıza,
burnunuza doluyor. Sokak aralarına
kaçışıp, elinizdeki küçük ekranlardan
güvenli apartman girişleri, kafeleri
arıyorsunuz. Köşe başında biri yanan
gözleriniz için elinize limon tutuşturuyor. Peşinizdekilerin ayak sesleri
doluyor kulaklarınıza. Tomanın suyu
eteklerinizden akıyor. Karakterlerin
cümlelerinde kendi hayatınızın filmi
akıyor sanki. Yakın zamanda yaşanan,
tüm dünyada izlenen direnişin birey,
aile ve diğer sosyal çevreye olan etkilerinin filmi. Sosyo-psikolojik bir röntgen.
İşte kaçarken, o gazı solurken, güvenli bir kapı ararken bulduğunuz
anlam! Varlığınızı anlamlandıran şeyi
fark ediyorsunuz. Bir şey yapmak!
Öylece durup izlemek yerine kendin
için, içinde yaşadığın toplum ve dünya
için bir şey yapmak...
Yaşamak bir şey yapmaktır abiler
bir düşünün...
Cumhuriyetimiz 90 Yaşında
29 Ekim 2013
Gururluyuz
HNG12SayiTslkAyda.indd 15
22.10.2013 18:46
16 HABER
23 Ekim 2013 Çarşamba
SARIGÜL ATAŞEHİR’DE
İstanbul Büyükşehir Belediyesi
Başkanlığı için CHP’nin en güçlü
adayı olarak gösterilen Şişli Belediye
Başkanı Mustafa Sarıgül, Ataşehir’de
bir sergi açılışına katıldı. Belediye
Başkanı Battal İlgezdi, CHP İlçe Başkanı Hakkı Altınkaynak ve CHP’li
bazı parti mensuplarınca karşılanan
Sarıgül, yaptığı konuşmada “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
seçildiğimde ilk kutlama yapacağım
yer Ataşehir olacak” dedi.
Ataşehir Belediye Başkanı ve
CHP İlçe Başkanı Hakkı Altınkaynak tarafından karşılanan Sarıgül,
serginin açılışında yaptığı konuşmada, “Yerel Seçimin ertesi günü ilk
işim İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı olarak, Ataşehir Belediye
Başkanlığı’na yeniden seçilen Battal
İlgezdi’yi ve onu yeniden seçerek
isabetli karar veren Ataşehirlileri
kutlamak üzere buraya gelmek olacak. Sevincimi, mutluluğumu ilk
Ataşehir’de CHP din görevlileri ile buluştu
Din Görevlileri Haftası kapsamında düzenlenen kahvaltılı toplantıda
Ataşehirde görev yapan din adamları
Hakkı Altınkaynak başkanlığındaki CHP Ataşehir İlçe Teşkilatı ile bir
araya geldi.
“Alim Allah’tan korkmalıdır.”diye
konuşmasına başlayan Ataşehir Azeri Camii İmamı Mehdi Aksu; “İnancımıza siyaseti bulaştırmamalıyız.”dedikten sonra, “Alevi Sünni ayrımı
yapmadan mezhep nifakı sokma diye
HNG12SayiTslkAyda.indd 16
Rabbime dua ediyorum.”dedi.
Din görevlilerinin haftalık izin
yapamadıklarına dikkat çeken CHP
İstanbul Milletvekili İhsan Özkes,
kullanamadıkları izinlerinin ücrete
yansıtılması gerektiğini söyledi. Ataşehir Belediyesi’nin din görevlilerinin
sorunları ile ilgilendiğin, din görevlilerine yakın durduğunu gördüğüne
sevindiğini söyleyen İhsan Özkes,
“CHP’nin başörtüsü ile sorunu yoktur. CHP’nin din ile Diyanetle Pey-
Ataşehirlilerle paylaşacağım.” dedi.
Sarıgül, İstanbul’un ve Ataşehir’in çifte mutluluğu yaşaması için
herkesten dört kapıyı aşındırmasını, 4 eli sıkmasını beklediğini ifade
ederek; “sıcak iletişim kurduğumuz
her dört kişiden birini ikna edebilmişsek, seçimi kazandık demektir.”
diyerek sürdürdüğü konuşmasını
şöyle bitirdi: “Unutmayın ki, Anadolu’da yaptığım konuşmalarda,
bir küçük ilçede bile 5 bin kişi beni
gamber ile saygıdan başka hiçbir bağı
yoktur.”diye konuştu.
Fatih Sultan Mehmet Hastanesi
yakınında bir cami alanına ihtiyaç
olduğunu dernek tarafından yapılan
başvurudan sonuç alamadıklarını
belirten bir imam, Everen Sitesi yakınındaki Takva Camii yapımı için Ataşehir Belediyesi’nin yetkililerinden
yardım istediğini ifade etti.
Din görevlileri tarafından, camilerin bir siyasi partinin ön yada arka
bahçesi olmadığı ifade edilirken,
CHP’yi de dinin yada caminin karşısında olarak ta görmediklerinin altı
çizildi.
Görevde oldukları 4.5 yılda talep
olmadan camilerde hizmet verdiklerini, bu konuda Belediye Başkanı
Battal İlgezdi’nin talimatı olduğunu
söyleyen Ataşehir Belediye Başkan
Yardımcısı Abdullah Der, bu dönmemde muhalefetin karşı çıkmasına
rağmen 4 caminin yapımını tamamladıklarını söyledi.
karşılıyor, ilgi gösteriyor. Beni orada
karşılayanların çoğunun AK Partili
olduğunu biliyorum; onların da gönülleri benimle beraber; bu ilgiyi, bu
yönelişi İstanbul’da iktidara yürüyüş
haline getirmeliyiz. Bunun için çalışmalıyız. Mutlaka kazanmalıyız;
kurtuluş, refah, huzur kazanmamıza
bağlıdır.”
Cemal Süreya Sergi Salonu’ndaki
serginin açılışından sonra İlgezdi,
Sarıgül’e arabasına kadar eşlik etti.
Evren Sitesi yakınındaki Takva
Camisi ile ilgili açıklamalar yapan
Ataşehir Belediyesi Fen İşleri Müdürü Deniz Kutlu, bölgedeki alanın
durumu ile ilgili bilgi verirken Ferhatpaşa ve Mimarsinan mahallelerindeki camileri kendilerinin yaptığına
dikkat çekti.
CHP Ataşehir İlçe Teşkilatının
Ataşehir’deki din görevlileri ile buluştuğu kahvaltılı toplantıya CHP
İstanbul Milletvekilleri Kadir Gökmen Öğüt ve İhsan Özkes ile birlikte;
Ataşehir Müftüsü Muharrem Bilgiç,
CHP Ataşehir İlçe Başkanı Hakkı Altınkaynak, Ataşehir Belediye Başkan
Yardımcısı Abdullah Der, Ataşehir
Belediyesi Fen İleri Müdürü Deniz
Kutlu, Ataşehir Belediyesi Meclis
Üyesi Tarkan Akan Buztaş, Ataşehir
İlçesi Müftülüğü’ne bağlı camilerde
görev yapan din görevlilleri ve Ataşehirdeki diğer din görevlileri ile davetliler katıldı.
22.10.2013 18:46
SERVIS
23 Ekim 2013 Çarşamba
17
İŞVERENLER DİKKAT !
B
ilindiği gibi 26/06/2012
tarihinde kabul edilip 30/06/2012
tarihinde yürürlüğe giren 6331
sayılı iş sağlığı ve güvenliği kanunu
ilk defa mustakıl bir kanun olarak çalişma hayatımıza girmiştir.
Yıllar itibari ile iş kazaları ve meslek hastalıkları devamlı bir şekilde
artışlar göstermiştir. Bu olumsuz gelişmeler ülke yöneticilerini, radikal
yasal tedbirler almaya yöneltmiştir.
6331 sayılı kanun bu konuda ki eksiklikleri gidermeyi amaçlamaktadır.
Kabul edilen bu kanunla ülkemizde
kamu özel ayırımı yapılmadan bütün
iş yerlerinde uygulanacak, önleyici bir
yaklaşımla iş kazaları ve meslek hastalıklarının oluşmadan önce engellenmesi amaçlanmıştır.
Bu kanunun amacı 1.maddede belirtildiği gibi; işyerlerinde iş sağlığı ve
güvenliğinin sağlanması ve mevcut
sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi için işveren ve çalışanların
görev, yetki, sorumluluk, hak ve yükümlülüklerini düzenlemektir. Daha
ilk maddeden anlaşılacağı üzere bu
HNG12SayiTslkAyda.indd 17
kanun işverenede çalışanada yetki ve
sorumluluklar yüklemektedir. Biz bu
yazımızda daha çok işverenlerin sorumlulukları konusuna değine ceğiz.
İşverenler, çalışanların işle ilgili
sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu çerçevede,
- Mesleki risklerin önlenmesi ,eğitim ve bilgi verilmesi dahil her türlü tedbirin alınması, organızasyonun
yapılması, gerekli araç ve gereçlerin
sağlanması, sağlik ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale
getirilmesi ve mevcüt durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapmak.
İşyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını
izlemek, bunların denetimlerini yapıp
varsa uygunsuzlukların giderilmesini
sağlamak.
Risk değerlemesi yapmak ve yaptırmak.
Çalışana görev verirken, çalışanın
sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu gözönünde bulundurmak.
Yeterli bilgi ve talımat verilenler
dışında ki çalışanların hayati ve özel
tehlike bulunan yerlere girmemesi için
gerekli tedbirleri almak.
Butün bunları yerine getiren işveren, işyeri dışında ki uzman kişi ve kuruluşlardan hizmet alınması işverenin
sorumluluklarını ortadan kaldırmaz.
İşveren bu sorumluluklarını yerine
getirirken katlanacağı maliyetleri çalışanlarına yansıtamaz.İşveren mesleki
risklerin önlenmesi ve bu risklerden
korunulmasına yönelik çalışmalarıda
kapsayacak, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin sunulması için, iş güvenliği
uzmanı, işyeri hekimi ve diğer sağlik
personeli görevlendirir. Görevlendirilen işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanları görevlendirildikleri iş yerinde
işsağlığı ve güvenliğiyle ilgili alınması
gereken tedbirleri işverene yazılı olarak bildirir, hayati tehlike arz eden hususlar konusunda gereken teddbirler
işveren tarafından yerine getirilmesse
bakanlığın ilgili birimlerine bildirimde bulunmak zorundadırlar.
Kanunun başarıya ulaşıp iş kazası
ve meslek hastalıklarının en aza indirilmesi için kanunda belirtilen tedbirlerin titizlikle uygulanıp işverene ve
çalışana yüklenen sorumlulukların ilgili kişi ve kurumlar tarafından yerine
getirilmesine bağlıdır.
6331 sayılı kanun işverenlere yerine getirmedikleri şartlar için maddi
cezalarda getirmektedir. Örneğin risk
değerlemesi yaptırmayan işveren 3.000
TL aykırılığın devam ettiği her ay için
4.500 TL Maddi ceza öngörmektedir.
Sonuç olarak, özellikle kobi dediğimiz küçük ve orta ölçekli işletmelerin
veya hiç işçi çalıştırmayıp işverenin
yalnız olarak çalıştığı küçük işyerlerinin maddi olarak karşılamakta güçlük
çekeceği bu cezalara muhatap olmaması için, dahada önemlisi çalışanların iş sağlığı ve güvenliği için kanunun
emrettiği risk değerlemesi ve acil durum planının ivedilikle yaptırılması
gerekmektedir. İşverenlerin bu konuda hassas davranması lehlerine olup
hiçbir işverenin cezaya muhatap olmaması dileğiyle iyi çalışmalar dilerim.
SMMM SELAHATTİN İRKEN
22.10.2013 18:46
18 YORUM
Fehim IŞIK
23 Ekim 2013 Çarşamba
Klasik edebiyatın
ilklerinden:
Feqiyê Teyran
K
lasik Kürt edebiyatının önde
gelen şairlerinden olan Feqiyê
Teyran, Hakkari’ye bağlı Mûks
(günümüzde Van’a bağlı Bahçesaray)
HNG12SayiTslkAyda.indd 18
kasabasında doğmuş. Asıl adı Mihemed’dir. Şiirlerinin bazılarında Feqiyê
Teyran adının yanı sıra ‘Mîr Mihê,
Feqê Têra, Feqê Hêşetê, Feqiyê Gerok,
Meksî’ ve ‘Xoce’ adlarını da kullanır.
Feqiyê Teyran adının kuşlarla olan
yakınlığından, hatta kuşlarla konuştuğundan dolayı kendisine verildiğine
inanılır.
Feqiyê Teyran, yörenin önde gelen ailelerindendir. Büyük dedesinin
Osmanlı Devletinden Mirlik (Beylik)
Fermanı aldığı anlatılır. Feqiyê Teyran 16 ve 17. yüzyıllar
arasında yaşamıştır. Diğer klasik edebiyatçılardan farklı olarak şiirlerinin
yanı sıra manzum eserler de yazmıştır. Birçok şiiri, medreselerde korunarak günümüze ulaşan divanları aracılığıyla, bugün de biliniyor. Bunun
yanı sıra dengbêjlerin anlatımıyla
Kürt folklorunun bir parçasına dönüşerek farklı varyasyonlarıyla da olsa
günümüze ulaşmış eserleri vardır.
Feqiyê Teyran ile Melayê Cizîrî’nin
aynı dönemde yaşadığı ve Feqiyê Teyran’ın yaşamının bir döneminde Cizre’de bulunan Medresa Sor’da (Kızıl
Medrese) Melayê Cizîrî’den ders aldığı belirtilir. Feqiyê Teyran, “Feqî û
Mele” adlı uzun bir şiirinde Melayê
Cizîrî ile yaşadıklarını da anlatır.
Feqiyê Teyran’ın halkın bugün bile
rahatlıkla anlayabildiği sade bir dili
var. Medreselerde köklü bir eğitim
almasına ve Arapça ile Farsçayı çok
iyi bilmesine karşın, şiirlerinde ısrarla Kürtçenin kurmancî lehçesinin
en sade biçimini kullanır. Elbet, Tüm
klasik yazarlar gibi Feqiyê Teyran da
Arapça ve Farsçadan etkilenmiş ve
yer yer şiirlerinde bu dillerden sözcüklere yer vermiştir. Bunun temel
nedenlerinden biri İslamiyet’in eğitim, dil ve kültür üzerindeki etkisidir.
Kuran’ın dili olması nedeniyle kutsal
olarak görülen Arapça, medreselerin birçoğunda Allah’ın dili olarak da
benimsenmiş ve bu dilde de eserler
verilmiştir. Farsça ise neredeyse bölge
halklarının tamamının kültür ve bilim
dilidir. Her iki dilin etkisini Feqiyê
Teyran’da da görmek mümkün. Ancak
Feqî, tüm eserlerini Kürtçenin Kurmancî lehçesi ile yazmış, şiirlerinde bu
dilden sözcükleri özenle kullanmıştır. Feqiyê Teyran’ın Kürt klasik edebiyatçılarından bir diğer önemli farkı
da sürekli halkla iç içe olması, onların acılarını da şiirleştirmiş olmasıdır.
Zengin ve tanınmış bir ailenin ferdi
olmasına karşın, şiirlerinde halkın acılarını kendi acısı bilmiş, onların çaresizliğini dizelerine dökmüştür. Feqiyê Teyran’ın şiirlerinde Allah
ve din temaları da önemli bir yer tutar. Şiirlerinin birçoğunda Allah’a ve
peygambere övgü vardır. Aynı zamanda Allah ile kulları, özellikle de bir kul
olarak kendisini karşılaştırır. Bu karşılaştırmaların önemli bir çoğunluğunda Allah’a ulaşmak isteği vardır. Feqiyê Teyran’ın şiirlerinin bir bölümünde de sevgi ve aşk vardır. Allah’a
olan inancını aşkla dile getirdiği gibi
gerçek sevgiliye olan aşk da şiirlerinde kendini gösterir. Sevgililerin hiçbirinin adı şiirlerde geçmez. Ancak bu
şiirleri okuyanlar onun kime aşk ile
bağlandığını anlayabilir. Feqiyê Teyran’ın günümüze ulaşmış eserleri şunlardır: Qewlê Hepsê
Reş, Bersîsê Abîd, Şêxê Sen’an, Kela
Dimdim (Dimdim). Bunların yanı
sıra her biri kendi başına birer eser
olan şiir ve destanları da vardır. Onları da şu şekilde sıralayabiliriz: Ay dilê
min, Bi çar kerîman, Çiya anî li deştê
kir, Dengbêjê jaran î, Dewran, Dilber,
Dilo rabe, Ê bên, Ellah çi zatek ehsen
e, Ey av û av, Ez çi bêjim, Feqe û bilbil,
Feqe û Mela, Feqiyê Teyran û dîlber,
Feqiyê Teyran û evîna dila, Feqiyê Teyran û quling, Feqiyê Teyran û roj, Îro
Ji dest hunsa hebîb, Melayê Batê kanê,
Mihacir, Qewî îro zeîfhal im, Yar tu yî.
22.10.2013 18:46
HABER
23 Ekim 2013 Çarşamba
19
KADIKÖY BELEDİYESİ’NE İKİ BİLİŞİM YILDIZI ÖDÜLÜ
desteklemek amacıyla düzenlenen
yarışmada 2013 Bilişim Yıldızları
seçildi. Bahçeşehir Üniversitesi’nde gerçekleştirilen Bilişim Yıldızları
e-Dönüşüm Yarışması ödül töreninde Kadıköy Belediyesi’ne iki ödül
geldi. 7 Ayrı kategoride, konularında
uzman 20 jürinin belirlediği ve 21
ödülün dağıtıldığı gecede, e-belediye kategorisinde Kadıköy Belediyesi,
belediyenin resmi web sayfasında
uyguladığı e-belediye hizmetleriyle
e-belediye ödülünü alırken, özel ödül
kategorisinde halkın oylarıyla belirlenen Halkın Favorisi ödülünü de yine
Kadıköy Belediyesi kazandı.
Son yıllarda uyguladığı bilişim ve
internet hizmetleriyle gündeme gelen
Kadıköy Belediyesi, Türkiye Bilişim
Derneği’nin düzenlediği 2013 Bilişim
Yıldızları e-Dönüşüm Yarışması’nda
iki ödül kazandı. Kadıköy Belediyesi,
e-belediye ödülleri kategorisinde birinci olurken, halk oylaması ile belir-
lenen Halkın Favorisi Özel Ödülü’nü
kazandı.
Türkiye’de kamu ve özel kuruluşlar arasında e-dönüşümü özendirmek, güzel örnekleri diğer proje
sahipleriyle paylaşmak, e-dönüşüm
konusunda toplumu bilinçlendirip,
Türkiye’nin Bilgi Toplumu olmasını
“ÜCRETSİZ İNTERNET İLE SOSYAL
MEDYA EKİBİ HALKIN FAVORİSİ
ÖDÜLÜNÜ GETİRDİ”
Ödül Törenine belediyenin Bilgi
İşlem Müdürlüğü çalışanlarıyla birlikte katılarak ödülü alan Kadıköy
Belediye Başkan Yardımcısı Hulusi
Özocak, Kadıköy Belediyesi’nin bilişim dalında iki ödül kazanmasının
sürpriz olmadığını belirtti. Kadıköy
Belediyesi’nin teknolojiyi çok iyi kullandığını ve belediye hizmetlerine
e-belediyecilik hizmetlerini başarıyla
uyguladığını kaydeden Özocak, şunları söyledi:
“E-belediye konusundaki uygulamalarız bir çok belediyeye örnek
oluyor. Bu konuda çok başarılı ve
iddialıyız. Son zamanlarda özellikle Altıyol da uyguladığımız ücretsiz
internet hizmeti ve belediyemizin
sosyal medya ekibi, sosyal medyayı
kullanmadaki başarısı halkın favorisi
ödülünü kazanmamızda çok büyük
etken oldu. Kadıköylüler teknoloji çok iyi kullanıyor ve belediyecilik
hizmetlerinde bunun da uygulanmasından memnunluk duyuyor.”
Bilişim Yıldızları ödüllerini kazananlar
Başıbüyük Spor Tesisleri
artık Maltepe’nin
Maltepe Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Zengin Maltepe amatör spor kulüplerine müjde verdi. Maltepe Başıbüyük Spor Tesisleri imzalanan protokolle Maltepe’ye kazandırıldı.
Maltepe Belediyesi ve Marmara Üniversitesi arasında imzalanan protokol gereğince Başıbüyük Spor Tesisleri’nin hüküm ve tasarrufu on yıllığına belediye sorumluluğuna verilerek, amatör spor kulüplerinin hizmetine sunuldu. Maltepe’deki
amatör spor kulüplerinin antrenmanlarını yapabilecekleri ve maçlarını oynayabilecekleri bir statları var artık.
CUMHURİYETİMİZİN
90. YILINI
ULUSÇA KUTLARIZ...
ZAYİİ İLANI
Kocaeli Üniversitesi Hereke Kampüsünde 2009’da aldığım geçici
mezuniyet belgemi kaybettim hükümsüzdür.
Selçuk Günebakan
HNG12SayiTslkAyda.indd 19
22.10.2013 18:46
20 YORUM
23 Ekim 2013 Çarşamba
Mustafa İşitmez
S
osyal medyayı sürekli ve aşırı kullanımın zararları, uzmanlar tarafından narsistlik ve mutsuzluk
olarak ikiye ayıran sonuçlar doğuruyor. Özellikle takipçi ve arkadaş sayısı gibi niceliksel kriterler, kendilerini
sosyal medyada var etmek isteyenlerin
üzerinde baskı unsuru oluşturabiliyor.
Bu biraz da sosyal medyayı yanlış tanımlamamızdan/kullanmamızdan
kaynaklanıyor. Nasıl ki; haber almayı,
vermeyi, bilgi paylaşımında bulunmayı es geçip kişiler tarafından ilgi odağı
olmak istememizle birlikte, her paylaşılanın beğenilmesi, takip edilme sayısının fazlalaşmasıyla birlikte beğenilme güdüsünün baskın hale gelmesiyle,
sosyal medyanın gerçek amacından
çıkmış olup bu tür beklentiler içine giriyoruz.
Sosyal medyanın getirdiği huzursuzluklardan biri de, gerçek hayatta
SOSYAL
MEDYA ve
MUTSUZLUK
anti-sosyal, asosyal olan kişiliklerin,
sosyal ağın getirdiği rahatlıkla hiç düşünmeden istedikleri gibi yazıp çizmelerine sebep olması. Yüz yüze iletişimde asla böyle ifadeler kullanamazken,
gerçeklikten kopuş ve ukalalığın da
önü açılmış oldu. Gerçeklikten kopuş
Deneyimli
Öğretmenden
MATEMATİK
samimiyetimizi kaybediyoruz, olduğumuzdan farklı davranıyoruz. Beğeni
uğruna düşündüğümüzü, inandığımızı söylemek yerine paylaşımlarda ilgi
çeken dil ve konular üretmeye çalışıyoruz.
Popülerlik dürtüsü gerçek hayatta yapamayacağımız şeyleri yapmaya
bizi sürüklüyor. İlgilenmediğimiz, bilmediğimiz konularda bizi fikir sahibi
yapmaya itiyor. Ve her yarış gününün
sonunda illa ki bir taraf olmayı seçiyoruz. Gün geçtikçe artan tartışmalardan nemalanmaya çalışıp, bir gruplaşmanın içinde buluyoruz kendimizi,
en azından yalnız olmamayı seçerek.
Bunu bir de özgür irademizle yaptığımıza inanıyoruz. Ve günden güne
içimizde yeşeren mutsuzluk ağacına
her gün bir fidan daha ekerek katkıda
bulunuyoruz.
Cumhuriyetimizin 90. Yılı
Milletimize
Kutlu Olsun
Dersi
Her seviyeye uygun
derken, klişe olarak ifade edilen bir söz
üzerine yoğunlaşalım derim.
“ İnsanlar Facebook ve Twitter üzerinde oldukları gibi değil, olmak istedikleri gibi davranıyor, paylaşımlarda
bulunuyor.”
Her şeyden önce olmak istediğimiz bir “ben”i kurgulamak, başkasının paylaşımlarındaki tanımlamalarla,
kendimiz yerine bir başkasının paylaşılıyor olmasından mutsuzluğa sürükleniyoruz. Her zaman herkes bir yerlerde ve güzel bir şeyler yapıyor. Lüks
lokantalarda yemek yiyor, barlarda
alkol alıyor, lüks otellerde kalıyor ve
hayatın nice güzelliklerini eritiyor. Bir
tek biz ıskalıyoruz hayatı. Sürekli elde
edemediğimiz, sahip olamadığımız
durumlarla ilgili gösteriş abidelerinin
taarruzlarına maruz kalıyoruz. Üstelik
Okula yardımcı
(ÖDEV-SINAV) eğitim
verilmektedir.
Özel Öğretmeninizle
Size Sadece Çocuğunuzu
Sevmek Kalsın...
FERHAT TAZECAN
İletişim: 0546 641 12 21
HNG12SayiTslkAyda.indd 20
MALTEPE BELEDİYE BAŞKAN
ADAY ADAYI
ÖMER LÜTFÜ SOMUN
22.10.2013 18:46
SAGLIK
23 Ekim 2013 Çarşamba
Genel Cerrahi Uzmanı
İstanbul Tabip
Odası Divan Başkanı
Dr.Samet MENGÜÇ
S
ağlıkta dönüşüm programının
insanı bir meta olarak gören
uygulamalarından biride kadına ve nüfusa bakış açısıdır. Türkiye
Cumhuriyeti hükümeti tasarladığı
’’Üreme Sağlığı ve Çocuk İstismarı’’
yasası ile kadının kendi bedeni ve
sağlığı üzerindeki tasarruf hakkını
elinden alarak bir kez daha ataerkil
bir aileyi savunduğunu ve ataerkil bir
devlet olduğunu gösterdi.
Son 20 yıldır ülkede uygulanan
Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması politikaları sonucunda gelişmiş ülkeler seviyesine ulaşan anne
bebek sağlığı ve anne ölümlerindeki
azalmalar uygulanan politikaların
isabetli ancak istenen seviyede olmadığının en iyi göstergeleridir.
İstenmeyen gebeliklerin önüne
geçmek için uygulanan koruyucu ve
tedavi edici yöntemler yaygınlaştırılmış ve her yerde her koşulda bu uygulamalara ulaşılabilinir iken, son değişikliklerle ‘’Kürtaj’’ nerdeyse yasal
olarak uygulanamaz hale getirilmiştir. Kürtaj hiçbir şekilde yasaklanmamalı ve tamamen kadının(annenin)
inisiyatif ve iradesine bırakılması
gereken bir insani haktır. Çünkü her
kadın bedeni ve sağlığı üzerinde tasarruf hakkına sahiptir. Kadınların
geleceklerini belirlemek için hamile
kaldığı bir bebeği doğurup, doğurmama kararları kendilerine aittir. Hiçbir
devlet nüfus politikası belirlerken kadını ve çocukları bu politikalarına alet
edemez, etmemelidir. 20 yıldır yaygın
ve bilimsel uygulanan modern doğum
kontrol yöntemleri sayesinde oldukça
azalan kürtajın durup dururken gündeme getirilmesi ve toplumda tartışılır
hale getirilmesi başlı başına manidar
bir konudur. Gündeme getiriliş şekli
ise tam bir kasaba politikası şeklinde
olmuştur. ’’Kürtaj Cinayettir’’, ’’Her
Kürtaj bir Uludere’dir’’ söylemleri ile
toplum gündemine taşınmıştır. Bilimden, bilimsellikten, insani olmaktan
uzak söylemlerle gündeme getirilmesi
tartışılma zeminini de belirleme amacı
gütmektedir.
HNG12SayiTslkAyda.indd 21
21
KÜRTAJ BİR HAKTIR;
‘’Kadın Bedeni ve Sağlığı Üzerindeki Tasarruf
Kadına Aittir’’
Yapılan ulusal ve uluslararası birçok
bilimsel çalışma ve veriler; Az gelişmiş
ve gelişmekte olan ülkelerde Kürtajın
genellikle yasaklandığını ,ancak yine
istatistiki veriler ve bilimsel çalışmalar
en fazla kürtajın ,en fazla anne-bebek
ölümlerinin de bu ülkelerde meydana
geldiğini göstermiştir. Yani yasaklamaların sağlık getirmediğini bilakis daha
sağlıksız koşullara ittiğini göstermiştir.
İktidarın amacı ne ola ki?
1-Kürtajı yasaklayarak kadının birey olma yolundaki hak arama mücadelesinde geri kalmasını sağlamak,
2-Kadını daha fazla doğurganlığa
iterek, çalışma ortamından ev ortamına çekmek(doğum izni,ücretsiz izin,süt izni,erken emeklilik gibi özendirici
bonuslar da cabası)
3-Nüfus artışı ile tüketim ve pazar
toplumu yaratmak (3 çocuk 5 çocuk
doğurma çağrıları)
4-Genç nüfus artışı ile işgücü ve
emeği ucuzlatmak(Çin modeli ekonomi rüyaları)
5-Temsil ettiği muhafazakar tabana
şirin görünme popülizmi (islami bakış
açısı)
Sosyal Devlet Anlayışı Gereği Olması Gerekenler ;
1-Öncelikle her insana istenmeyen
gebeliklerin önlenmesi için gerekli
bilgi,eğitim verilmeli,doğum kontrol
yöntemleri ve istenmeyen gebelikleri
önleme imkanları sağlanmalı,
2-Her kadın; bedeni ve sağlığı üzerinde tasarruf hakkına sahip olmalı,yani bebeği doğurup doğurmama kararını kadın verebilmelidir.
3-Tıbben zorunlu olan hallerde(anne hayati tehlike taşıyorsa, anomalili
bebek gibi) gebelikler sağlık kurulu raporları ile sonlandırılmalıdır
4-Kadınlara en gelişmiş’’ tıbbi imkanlarla’’ istenmeyen gebeliklerde kürtaj olabilme koşulları yaratılmalı,
5-Her kadına isteği halinde ahlaki,
dini yargılardan uzak koşullarda gebeliğinin devamı veya sonlandırılması
koşulları sağlanmalı
6-Tıbbi ve Hukuki Mevzuatlar;
uluslararası insan haklarına yönelik
düzenlemeler, belgeler, kuruluşlar ve
bilimsel sağlık örgütlerinin işbirliği ile
düzenlenmelidir.
‘’Çıkarılan yasalar toplumu geriye
değil, geleceğe taşımalıdır’’.
22.10.2013 18:46
22 KÜLTÜR
23 Ekim 2013 Çarşamba
YALNIZLIĞIN
GİZEMLİ ÇEKİCİLİĞİ
Bedros DAĞLIYAN
Kadın ve Yalnızlık
Vapurun eprimiş koltuğunda kadına
Sorup duruyor tekleyen kalbi boyuna
Aşk nerede?
Nerede aşk?
Baktığında mutlak görür zifiri geleceği
Uzar gider hayalleri; Sorar hırçın dalgalar
H
iç yalnızlığın o büyülü dünyasına, sizi hızla
içine çeken girdabına girmek istediniz mi?
Hani dip sarhoşluğuna benzeyen ve artık
ölümün kardeşi olduğunuz anlara... Sizi bilmem ama
ben hep istedim. Hatta bu durumdan yani yalnızlıktan hoşlandığımı söylemeliyim. Şimdi diyeceksiniz
ki belli bir yaşa gelmiş kemâle ermişsiniz; Tabi ki
sessiz, sakin hatta meşrebinize uygun oldukça ıssız
ortamları seçeceksiniz. Yeni neslin çoğunluğunun
bunları söyleyebileceğine inanıyorum hatta kalıbımı
basarım. Size bir şey söylemek isterim. Bazı insanlar
yalnızlığına sarılıp hiç bir şey yapmadan yaratamadan öylecene hastalıklı bir ruha bürünüp hayattan
kayıp giderler. Bazıları ise bunu bilinçli olarak isteyebilir hatta bundan, bu durumdan zevk bile alabilirler.
Ben biraz öyleyim galiba. Biraz diyorum çünkü sanırım bazen iyi bir dostun içimi, benliğimi otayan kardeşliğine, yoldaşlığına ihtiyaç duyabiliyorum. Belki
de bundan tarifsiz bir haz duyuyorum...
Geçenlerde bir film( Into the wild) izledim. Filmin karakteri gerçek hayatta da, yalnızlığı bilinçli
olarak seçen hatta konforlu yaşamını terk ederek hayatın en büyük meydan okumasını gerçekleştirmek
için yollara düşen hali vakti yerinde washington
DC’li Genç “Christopper McCandless” Nam-ı diğer
“Alexander Supertramp”. Çocukluğundan beri hayalini kurduğu Alaska yollarına bir başına otostopla,
çoğunlukla yürüyerek düşüyor. Bu uğurda genç yaşta çokça çile, hastalık çekmesine karşın yol boyunca
aldığı hazzı bu her şeye değer diyerek anlatması inanılmaz bir trajik hikâye... Yol boyunca aldığı notlar
ve son olarak bir başına ölmeden az önce kendini
HNG12SayiTslkAyda.indd 22
çektiği tek fotoğrafı bu filmin oluşmasına neden olan
kısa hayat hikâyesi olarak karşımıza çıkıyor. Yirmi iki
yaşının baharında hayata ben seni yenerim, yalnızlık
benim bilinçli tercihimdir diyebilmek... Tanrım ne
hoş bir sevda... Yalnızlık...
Sosyal medyada da bazı dostlarımın, arkadaşlarımın ki bunların içinde genç olanları da var, hatta
çoğunlukta bile diyebilirim. Yalnızlık bilinçli bir tercih, üretme kaygısı, hayata şöyle yukarıdan bakılan
bir meydan okumaysa ne güzel...
Şimdi büyük şehrin şu kocaman korkutan hatta
ürküten kalabalıklığında etrafınıza şöyle anlamlıca
bakın... Öylesine bakıp geçtiğiniz veya dikkat bile
etmediğiniz nice yaşam var; onca yoğunlukta yalnız
kalan, unutulan, kimileyin yok sayılan insanlar, insancıklar... Susamı dökük simit gibi bir hayatı yaşıyoruz işte... Yavan ve katıksız... Geveleyip duruyoruz
anlarımızı... Yaşamsa, biz farkına bile varmadan hızla geçip gidiyor. Düzenin o yıpratan, ezen dişlisine
duygularımızı, benliğimizi kaptırıp yaşamaya çalışıyoruz. Bir aile kuruyoruz. Çocuk, hatta çocuklar
yapıyoruz tıpkı bize benzeyen küçük mutsuzluklar...
Biraz fotoğraf, arada hatırlanan anılar demeti; bir bir
ayrılan çocuklar ve yalnızlık... Sonra da buna yaşamak diyoruz.
Ben yalnızlığı bir yaşam tarzı olarak seçenlere
gıpta ile bakıyorum. Bu başkaldırının önünde saygıyla eğiliyorum. Tüm mutluluğu üreterek, paylaşarak geçirenlere ise şöyle diyorum:
Yalnızlık mutluluktur. Paylaşılmayan mutluluk
ise koca bir yalnızlıktır.
Hayallerin nerede?
Nerede hayallerin?
Sarılıp oturur yalnızlığa o kadın
Aranır durur karanlıkta elleri
Görmez ya gözleri; sorar
Aşkım nerede?
Nerede aşkım?
Vurur ışıkları kıyının
Bir perişan yüzüne kadının
Bir de aşkını bekleyen gözüne adamın
Işık yol gösterir gemiye
Âşık burada!
Burada Âşık!
22.10.2013 18:46
YORUM
23 Ekim 2013 Çarşamba
Londra Notları
Bayram tatilinde Londra’daydık. Bu
keyifli Avrupa başkentini daha önce iş
için ya da turistik amaçla birçok kere
ziyaret etmiş, fakat arka arkaya 6 gün
geçirmemiştim turist olarak. Londra
denince akla bulutlu ve yağmurlu bir
hava gelir. 12 ay yağmur ihtimali vardır, önceden kestirmek imkansızdır.
Ekim de bu açıdan oldukça riskli bir ay
olmasına rağmen, korktuğumuz kadar
ıslanmadık. Hele Türkiye’deki fırtına
ve şiddetli yağmurla karşılaştırılınca,
halimize şükrettik bile.
Bizim için en göze çarpan şey, şehrin Türk dolu olmasıydı. Bayram tatilinin de etkisiyle Londra’ya akın etmiş
gibiydi bizim memleket. Etrafta İngilizce kadar Türkçe de duyuluyordu.
Kuyruklarda, pub’larda, mağazalarda
her an tanıdık birisiyle karşılaşacakmış gibi… Müzede sıra beklerken, yanımızdan Ali’nin pusetini iterek Halit
Ergenç geçti, ben refleks olarak “aaa
Süleyman” diye bağırdım, o derece
yani…
Londra aslında renksiz bir şehir.
Bu ilk önce, dünyaları bize göre daha
renkli olan çocukların dikkatini çekti.
Bol yağmur aldığı için geniş parkla-
HNG12SayiTslkAyda.indd 23
rı var. Fakat parkların dışında, şehrin
içi gri ve kahverengi. Her yer, tüm
binalar,sokaklar, hele bir de puslu gri
gökyüzünün altında iyice soluklaşıyor ve donuklaşıyor. Bu renksizliği,
şehri tepeden görebildiğiniz yüksek
noktalarda daha da çok fark ediyorsu-
nuz. Kentin ortasından geçen Thames
nehrinin suları bile kahverengi. Ancak
gece olunca manzara tam tersi. Şehir
ışıl ışıl, donuk rengin yerini karanlıkla
ışığın muhteşem birleşimi alıyor, mesela Tower Bridge’in görüntüsüne doyum olmuyor.
Kent, tam bir
müze cenneti. İlgi
alanınıza göre müzelerde
dolaşarak
günler geçirebilirsiniz. British Museum
dünyanın en büyük
müzelerinden biri.
Çok geniş bir Eskiçağ yapıtları ve
etnografya koleksiyonu barındırıyor.
Doğa Tarihi Müzesi,
Bilim Müzesi, Tate
Modern görülmeye
değer. Ama bizim
favorimiz ünlülerin
balmumu heykellerini görmek için
en uzun kuyrukların beklendiği Mme
Tussaud oldu.
23
B
A
ENİM
ÇIMDAN
Ebru TULGAR
Yeri gelmişken, şehrin eşsiz imge
yapılarını anmadan geçmek olmaz. Big
Ben saat kulesi, Tower Bridge, Buckingham Sarayı, Westminster Manastırı,
St Paul’s Katedrali, ve bunlara ilaveten
2000 yılında milenyum şerefine yapılan dev dönme dolap London Eye tüm
turistlerin uğrak noktaları. Kırmızı çift
katlı otobüsleri ve kırmızı telefon kulübelerini de unutmamak lazım.
Hayatı müthiş kolaylaştıran bir metro ağı var. Belki de Avrupa’daki en yaygın ve kullanışlı yer altı ulaşım sistemi.
Sabah 8-9 arasında iğne atsanız yere
düşmüyor, insanlar takım elbiseleriyle,
topuklu ayakkabılarıyla biniyorlar işe giderken. Ve insanlar yürüyorlar, ve bisiklete biniyorlar bol bol. Yani bizdeki gibi
özel araba kaynamıyor sokaklar.
Kahvaltılarıyla ne kadar gurur duysalar da, güne zeytinsiz ve peynirsiz
bir başlangıç biz Akdeniz insanını pek
cezbetmiyor. Ancak hava kararınca
İngiliz pub’larının büyüsü, insanı içine
çeken havası, buz gibi biraları, pek de
cazip bir özelliği olmayan İngiliz mutfağının açığını kapatıyor.
Londra bir şantiye görüntüsünde
bu günlerde. Her tarafta vinçler, inşaat,
tamirat, tadilat… Sanki eski şehri geniş çaplı bir yenileme, bir renovasyon
işine girişmişler. Ne kadar zamandır
durum böyle bilemiyorum, ama birkaç
yıl içinde yenilenmiş bir Londra ortaya çıkacak herhalde.
Geçen hafta İngiltere’deki eğitim
sistemini protesto eden bir yürüyüş
vardı Londra’da. Ana caddelerin birkaçı trafiğe kapatılmış, oluk oluk insanlar yürüyordu sloganlar atarak, ellerinde pankartlarla. Ne bir taşkınlık,
ne bir polis müdahalesi, ne biber gazı,
ne tazyikli su… Biz şaşırdık tabii, hiç
benzemiyordu bizim medeni, demokratik ülkemize.
Bir şehri tanımanın en iyi yolu yürümek. Bu yüzden de oldukça yorucu
bir hafta geçti Londra sokaklarında.
Fakat seyahat etmek, farklı yerler görmek, değişik yaşam tarzlarına tanıklık
etmek bana iyi geliyor. Bazen kendi
yaşadığı yerin değerini daha iyi anlıyor
insan, bazen de gidilecek daha ne kadar çok yol olduğunu kendi ülkesinde.
22.10.2013 18:46
HNG12SayiTslkAyda.indd 24
22.10.2013 18:46
Download