SÜREÇ VE ÖZERKLİK BDP, bir siyasal parti olarak önemli bir işlev görmektedir ve görevlerini çok iyi yapmaktadır. İshak Karakaş S.11’de G Durum İshak KARAKAŞ Kolej Kürtler ve Anadil Yeni Medya Anlamını biliyordum, anlıyordum ilan metninin ama beni o Kürtçe metnin ti- Ahmet Tulgar pografik estetiği, görselliği de ilgilendiriyor, gözümü okşuyordu. S.3’te Özgürleştiriyor Türkiye 21. yüzyılın uygarlık düzeninin yeni enformasyon çağına dünyadaki diğer bir çok ülkeden daha fazla ve hızlı adapte olmuş durumda. Sayı: 12 23 Ekim 2013 Çarşamba S.2’de Fiyatı:1TL azetemizin 11. sayısı bayram haftasına denk geldiği için sayfalarında çokca ilan yer aldı. İlan gazetemiz için önemli. Ücretsiz dağıtılan bir gazete olarak ilan gelirini önemsiyoruz. Ama bu sebepten ötürü de bir ilan oburluğu yapıp haber ve yazıları harcamıyoruz.Hepsi yerli yerinde oluyor, sayfa sayımızı artırıyoruz. Geçen hafta ilan çalışması yapılırken özellikle siyasi kurumlara Kürtçe ilan da verebileceklerini belirttik. Nitekim BDP Maltepe İlçe Örgütü, Müslüman yurttaşlarımızın bayramını Kürtçe kutladı. Bu arada, bilmenizi isterim ki gazetemizin Kürtçe yazı yayımlama izni de alınmıştır. Kürtçe’ye yaklaşımımız özgürlükler, demokrasi ve insan hakları anlayışımız tarafından belirlenmektedir ama aynı zamanda Kürtçe benim anadilimdir. Anadil kullanım ve öğrenim hakkına saygı ise Halkın Nabzı’nın ilkelerindendir. Ben önümüzdeki önümüzdeki yerel ve özellikle de genel seçimlerde seçim sonuçlarını insan hakları, demokrasi ve özgürlükler konusunun belirleyeceğini düşünüyorum. Türkiye halkları, özgürlük olmadan refahın bir anlamı olmayacağının bilincinde. Uzun seneler boyunca Bölge’ye yatırım yapılması ve halkın refahının sağlanması durumunda Kürt meselesinin çözüleceğini düşünenler Kürt halkının meselesinin karın doyurmak değil, onurlu ve özgür yaşamak olduğunu öğrenmiş olmalılar. Aslında Gezi Parkı direnişi ve sonrasında gelişen olaylar artık Batı’daki halkın da bir kez daha özgürlük ve onur dediğini gösterdi. Ekonomik krizin ‘teğet geçmiş’ olması Türk halkı için pek de bir şey ifade etmemiş olmalı. Bu hafta gazetemizde geçen hafta ilk bölümünü yayımladığımız Gürbüz Çapan söyleşimin yanı sıra bir önemli söyleşi daha yer alıyor. Geçen hafta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı bağlamında gündemin tepesine oturam Sırrı Süreyya Önder ile görüştüm ve merak ettiklerinizi sordum. Bu haftanın konuk yazarı Deniz Ülke Arıboğan’a ise çok teşekkür ederim. Haftaya görüşmek üzere. HNG12SayiTslkAyda.indd 1 Kürtler gidince CHP tek bacaklı kaldı Dostum Gürbüz Çapan ile ilk bölümünü geçen hafta yayımladığımız söyleşi boyunca sık sık Kürtler ile CHP’nin ilişkisi konusuna döndük. CHP, Kürt meselesinin demokratik çözümü için ne yapıyor, bir şey yapıyor mu, Kürtler’in uzağına düşmüş olmak CHP’yi nasıl etkiliyor? Çapan, bu soruları içtenlikle cevaplarken, CHP’nin projelerine ilişkin de bir çok şey anlattı. İşte söyleşimizin Sayfa ikinci bölümü: 4’te SARIGÜL ATAŞEHİR’DE İstanbul için CHP’nin en güçlü adayı olarak gösterilen Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarı- Sayfa gül, Ataşehir’de bir sergi açılışına katıldı. da 16’ ‘ ‘A d a y l ı ğ ı m ı HDK belirleyecek’’ Sırrı Süreyya Önder, 2011 seçimlerinde İstanbul 2. bölge blok milletvekili seçildiğinden beri gittiği her yerde Kürt halkı ve sosyalistler tarafından büyük bir tezahürat ve coşkuyla karşılanıyor, çıktığı her televizyon programı rating listelerinin en üst sıralarında yer alıyor. Onun bilgece ve çelebi tutumu ile Kürt halkının bünyesi uydu. Gezi direnişi sırasında ilk günden itibaren gösterdiği dayanışma ve dozerlerin önüne geçerek sergilediği sembolik direniş ise onun Taksim direnişi ile ortaya çıkan oluşumun ruhani lideri ünvanını almasına yol açtı. Sırrı Süreyya’nın her yaptığı ilgi topluyor ama bir haftadır yine siyasi gündemin tepesine yerleşti. Sırrı Süreyya’nın uzun bir süredir konuşulan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığı bu hafta daha yüksek sesle konuşulur oldu. Bunun üzerine CHP’den ve CHP’ye yakın yazarlardan itirazlar yükseldi. BDP-HDP’nin böyle güçlü bir adayla çıkmasının AKP karşısındaki oyları böleceği ifade edildi. Ancak HDP’nin AKP ile CHP kutuplaşmasının dışında bir 3. yol olması onun seçim stratejisini doğruluyor. Sırrı Süreyya Önder ile bunları ve Sayfa müzakere sürecini konuştum: 12’de 22.10.2013 18:46 2 MEDYA Deniz Ülke Arıboğan 2 1. Yüzyılı yeni bir uygarlık düzeninin başlangıcı olarak gören geniş bir kesim var. Kimilerinin post modern, kimilerinin post endüstriyel, kimilerinin digital, kimilerininse enformasyonel olarak tanımladığı bu yeni düzenin bir çok tanımlayıcı özelliği var kuşkusuz. Daha hızlı, daha karmaşık, daha saydam bir dünyada yaşıyoruz şimdilerde. Dünyanın tüm bilgisi bir bilgisayar ekranından evimize, odamıza akıyor. Hayatı sadece yaşamıyor, aynı zamanda izliyoruz da. Üstelik izlemekle de kalmayıp, interaktif bir biçimde başkalarının yaşamlarını yorumluyor, eleştiriyor, müdahil oluyoruz. Vaktiyle kendi küçük mahallelerimizden ibaret olan “çevremiz” artık küresel bir arka bahçeyi simgeliyor. Coğrafi uzaklık kavramının anlamını yitirdiği bir atmosferde, yerçekiminden bağımsız bir zihinsel uçuş 23 Ekim 2013 Çarşamba Yeni Medya Özgürleştiriyor modundayız. Fiberoptik kablolarda, radyo frekanslarında, ses dalgalarında buluşuyoruz. Komşularımız artık fiziken yanımızda yamacımızda oturan birilerini tanımlamıyor. Aksine bir idealde, bir fikirde, bir eylemlikte ortaya çıkabilen biraradalığımız, bizi fikri komşuluk bağlarıyla bağlıyor. Bazen bir çevre sorunu, bazen bir politik tavır, bazen tamamen insancıl duyarlılıklarımız milyonlarcamızı biraraya getirebiliyor. Brezilya’da hayatını kaybeden bir öğrenci için de eylem yapabiliyoruz, ilik nakli bekleyen bir çocuk için de. Bazen insan hakları konusunda bir tavır koyuyoruz, bazen recm edilme riski taşıyan bir kadını kurtarabilme umuduyla toplaşıyoruz. Birlikte ağlayıp güldüğümüz filmlerimiz, müziklerimiz, şiirlerimiz var. Artık ayrıştığımız toprak alanlarının üzerinde, birleştiğimiz bir gökyüzünün altındayız. Tüm dünyayı birleştiren bu yeni uygarlık düzeninin doğal sonucu, yerkürenin her bir metrekaresinin bilgisinin küresel bir dolaşıma girmiş olması. Bilmediğimiz, duymadığımız bir şey yok gibi. Geleneksel medya, bize enformasyon taşıyan bir araç olarak biricik olma özelliğini yitirmiş durumda. Yurttaş gazeteciliğinin gelişmesi, sosyal medya ortamında akan bilginin yediden yetmişe herkesin telefonlarına, ipadlerine ulaşması, haber ile insan arasındaki ilişkiyi yeniden tanımlıyor. Artık bilgi edinme sorunumuz yok, aksine her kanaldan akan gereğinden fazla bilginin arasında doğru ile yanlış olanı ayırma problemiyle karşı karşıyayız. Türkiye 21. yüzyılın uygarlık düzeninin yeni enformasyon çağına dünyadaki diğer bir çok ülkeden daha fazla ve hızlı adapte olmuş durumda. Sosyal medya alanında müthiş bir hareketlilik ve enformasyon değişimi var. Ve yine World Stats verilerine göre ülkemizde yaklaşık 33 milyona yakın kişinin facebook hesabı olduğu biliniyor. 10 milyon civarında twitter kullanıcısının yarısından fazlası bu mecrayı etkin bir biçimde kullanıyor. World Stats verilerine göre 36,5 milyondan fazla sayıdaki internet kullanıcısının 10 milyonu ise gazeteleri internet ortamından takip ediyor. Bugün geldiğimiz noktada Türkiye sanal ortamı dünyadaki diğer ülkelerden daha etkin kullanmak yoluyla kendi özgürlük alanını genişletiyor. Sivil toplumun aktifleşmesi, demokratik yaşam vazgeçilmezi olan eleştirel kültürün sisteme olumlu katkı yapabilmesi ve azınlıkta olanların duyulamayan seslerinin fark edilebilmesi adına bu yeni medya anlayışının büyük bir fayda sağlayacağı açık. Şimdilik bir geçiş dönemindeyiz ve sistemi yeterince verimli kullandığımız söylenemez. Lakin kartopu bir kez yuvarlanmaya başladı bile. Önünde durmaya çalışanın altında kalması kaçınılmaz. Türkiye Cumhuriyeti’nin 90. Yıldönümünü Gururla ve Kıvançla Kutluyoruz. T: 90 216 457 46 46 F:+90 216 457 13 12 HNG12SayiTslkAyda.indd 2 22.10.2013 18:46 YORUM 23 Ekim 2013 Çarşamba Kolej, Kürtler ve anadil B ir kolejli olarak (Sankt Georg Avusturya Lisesi) epey küçük yaşta, 11, ikinci bir dil öğrenmenin iyi, yararıma, hatta zorunlu olduğu bilgisini edinmiş, dahası içselleştirmiş biriyim. Bu açıdan da Türkiye’de Kürtler’e benzerim. Okul içinde Turkiyeli öğretmenlerden daha iktidarlı, daha muktedir görünen, olduğu anlaşılan Avusturyalı öğretmenlerimizin anadili olan ve ailelerimizin de öğrenmemiz için masraftan kaçınmadığı, bizim de öğrenmemiz, iyi derecede öğrenmemiz amacıyla sokulduğumuz kolej giriş sınavını kazanıp mahalleli arkadaşlarımızın olmasa da ebeveynlerinin gözünde sınıf atladığımız Almanca, kısa sürede okul arkadaşlarımız arasında, toplu taşıma araçlarında, sokakta, yüksek sesli sohbetlerimizde Türkçemiz’e bolca kattığımız bir şifre işlevi edinecek, bir statü işareti olacaktı. Tabii, bu çocuklukta böyle oldu. Sonrasında eşitleniyor diller. Çokdilli insanların gözünde. Kardeş oluyor. Yakın dost. Çokca alışverişi olan. Ancak anadil başka tabii. Neyse, bizlerin ikinci bir dille böylesi yakın temasta olduğumuz yaşlarda, Milli Eğitim ‘devlet okulları’nda Türk çocuklarına Türkçe’yi derslerde alttan alta bir ulus ve toplum mühendisliğinin yapı taşı, esasında harcı olarak olarak sunar, yeniden sunar, anlatır, açıklardı. ‘Tek dil’ şiarını ezberletirdi. Ancak kolejlilerin konforlu hayatının bir aşamasında diller ile ilişkisi bir biçimde ve kolayca ve ‘devlet okulu’ çocuklarından çok daha hızlı ve önce normalleşirken, Kürtler’in, Kürt çocuklarının anadil hakkı için görkemli bir mücadele vermesi gerekti ülkelerinde. Ülkemizde. Ve hâlâ da sürüyor bu mücadele. Ben bu mücadeleye büyük saygı duyarım. Gazetemizde geçen hafta yayımlanan Kürtçe BDP ilanını sevinçle karşıladım. “İyi ki” dedim,”Genel Yayın Yönetmenim gazetemizde Kürtçe yayın yapma izni de almış.” Anlamını biliyordum, anlıyordum ilan metninin ama beni o Kürtçe metnin tipografik estetiği, görselliği de ilgilendiriyor, gözümü okşuyordu. Ahmet TULGAR Ben dillerin yazılı halini çok güzel bulurum ve her dilin yazılı hali, tipografisi bana o dili konuşan halkın, toplumun manzarasını sunar. Türkçe ve Kürtçe metinlerin yan yana duruşu benim için çok şey ifade eder. Başka alfabeler, başka tipografiler de olsun isterim yanlarında. 2010 yılında yayımlanan ve Kürt ABONELİK KARTI 3 Ay ANADOLU YAKASINDA GÖRÜNÜR OLMAK iÇiN ilan Reklam ve Rezervasyon hattı için bizi arayınız T: 0216 457 46 46 F: 0216 457 13 12 e-mail: halkinnabzi@gmail.com HNG12SayiTslkAyda.indd 3 Yurtiçi 15 Yurtdışı 15 3 6 Ay Yurtiçi 30 Yurtdışı 30 1 Yıl Yurtiçi 60 Yurtdışı 60 Adı Soyadı:.................................................................................................................. Adresi:......................................................................................................................... .................................................................................................................................... .................................................................................................................................... e-mail:......................................................Tel-GSM:.................................................... Abonelik bedelini banka hesabına yatırdıktan sonra bilgileri lütfen aşağıda belirtilen posta adresine veya e-mail e gönderiniz. HALKIN NABZI Bağlarbaşı Mahallesi 2. İlkokul Cad. No: 39 Cihangir İş Mrk. Kat:2 D:7 Maltepe/İstanbul/Türkiye T: 90 216 457 46 46 F: 90 216 457 13 12 Gsm: 90 532 281 55 26 maltepeninnabzi@gmail.com TL HESABI: Şube Kodu: 0029 Hesap No: 0189926 IBAN:TR 350004600029888000189926 HESABI: Şube Kodu: 0029 Hesap No: 0201353 IBAN:TR 880004600029036000201353 meselesi hakkındaki yazılarımın yer aldığı ‘Diller Çehreler Barış’ adlı kitabımda bu konudan çokça bahsetmişimdir. Geçen hafta gazetemizin sayfaları yapılırken bunları düşündüm. Genel Yayın Yönetmenim İshak Karakaş’ın bu haftaki durum yazısını okuyunca da bu yazıyı yazdım. Halkın Nabzı Gazetesi Süreli Yayın AHİS Reklam Organizasyon Prodüksiyon San. Tic. Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni (sorumlu) İSHAK KARAKAŞ Editör: Ahmet Tulgar Görsel Yönetmen Hukuk Danışmanı İsmail Doğan Av. Uğur Karakaş Grafik Mizanpaj Danışma Kurulu Hakan Yıldırım Ayda Araz Fehim Işık Samet Mengüç Fuat Tokat Haber Merkezi Adres: Bağlarbaşı Mh. 2. İlkokul Cd. No: 39 Cihangir İş Merk. Kat 2 D:7 Maltepe - İstanbul Tel: 0216 457 46 46 Fax: 0216 457 13 12 Aze Ayşe Gökkaya Kültür Sanat Bedros Dağlıyan Baskı: GÜN MATBAA Beşyol Mah. Akasya Sk No 23/A Sefaköy-Küçükçekmece - İST. Tel: +90 212 426 63 00 22.10.2013 18:46 4 SÖYLESi 23 Ekim 2013 Çarşamba Kürtler gidince CHP tek bacaklı kaldı İshak Karakaş Gürbüz Çapan Dostum Gürbüz Çapan ile ilk bölümünü geçen hafta yayımladığımız söyleşi boyunca sık sık Kürtler ile CHP’nin ilişkisi konusuna döndük. CHP, Kürt meselesinin demokratik çözümü için ne yapıyor, bir şey yapıyor mu, Kürtler’in uzağına düşmüş olmak CHP’yi nasıl etkiliyor? Çapan, bu soruları içtenlikle cevaplarken, CHP’nin projelerine ilişkin de bir çok şey anlattı. İşte söyleşimizin ikinci bölümü: HNG12SayiTslkAyda.indd 4 En çok ne zaman korktuklarını düşünüyorsunuz? Gezi olayları sırasında mı? Gezi direnişi çok önemliydi, ben bu olaylar sırasında halkımla gurur duydum, iktidar olmayan bir halk hareketiydi bu, ilk defa hedefinde iktidar olmayan bir isyandı bu, bundan gurur duyuyorum, bunu yaşamış olmaktan gurur duyuyorum. Yaşım itibarı ile orada duramadım ama kendimden utandım, akçiğer problemim var, adam gaz atıyor, dayanamıyorum, bana attılar az daha ölüyordum yani, ne yapayım yani yaşımdan dolayı olmadı, fiziki şartlarım uygun değildi, ama onu görmek, onu izlemek bile mutluluk verici bir şeydi, yani Küba’da bahardı. CHP içinde etkin olduğunuz anlaşılıyor, aday belirlemede kriterleriniz nedir? Bizim genel başkanlığımızın da görüşü şudur, ben burada genel başkanımızın görüşünü soruyorum, benim bu konuda görüşüm yok, anket yapalacak diyor, kim öndeyse, seçimi alabiliyorsa, hangi aday ipi göğüslüyorsa, onunla yarışacağız, o aday olacak, senin adamın, benim adamım, onun adamı sormayacağız. Mahalle- nin referansı bizim en önemli referansımızdır, halka hizmet edeceğiz, halk kimi istiyorsa o yönetsin. Bizim partimizin üye yapısı genel olarak halkın iradesini yansıtmaktan yoksun, acz içinde, parti topal, partiya Kürtler gelmiyor, Kürtler terk etmiş, kovmuşlar Kürtleri, bir tek kalmış Aleviler, dolayısıyla biz parti olarak seçimlerde kolaylaştırıcı rol oynayacağız, yani bir örnek söyleyeyim size, biz gideceğiz Bağcılara anket yapacağız, adaylar ile konuşacağız, hangisi olsa olur diyeceğiz ya da orada yerel kurultaylar toplayacağız, uğraşıyoruz yani, ciddi uğraşlarımız var, orada adaylar çıkaracağız, herkes bizim partiden aday olabilir. Arkadaşlar tek bir şeye dikkat edecekler birbirlerine karşı kullanacakları dil, diskur AKP’ye kullandıklarında daha ağır olmayacak. AKP’ye kullandığı dili kullanan alçaklık yapıyor, buna izin veremeyiz, zaten herkes herkesi biliyor, kim kimi bilmiyor, hangi devirde yaşıyoruz. Tehdit yok, şantaj yok, dümen yok, düz duracağız, hepimiz düz duracağız, hepimizin tüm Türkiye’nin bu despottan kurtulmaya ihtiyacı var, başımızda bir despot var, Türkiyeyi kendisine benzetmeye çalışan, dediği dedik çaldığı düdük diyen, kimi gün belediye başkanı olan, kimi 22.10.2013 18:46 SÖYLESi 23 Ekim 2013 Çarşamba gün hakim olan, kimi gün savcı olan, kimi gün emir veren birisi, ben isyan veya darbe demiyorum, sandıkla geldiler, sandıkla gitsinler. Ben de seçim kaybettim, bana sordular, ne oldu dedile , Anadolu ihtilali oldu dedim, şimdi de Türkiye ihtilali olacak. Ben Gezi’yi gördüm. Cumartesi günü, Beşiktaş’tan Taksim Meydanı’na kadar yürüdüm, ben hayatımda bu kadar uçarak yürüdüğümü hatırlamıyorum. Bu kdar mutlu olduğumu hatırlamıyorum, gerdeğe giderken bile bu kadar mutlu olmadım Baba İshak. Başka birşeydi, ayağım yere değmiyordu, yanımda benden 10 yaş büyük bir ağabeyimiz vardı, Mustafa Özyürek, o beğenmediğiniz adam var ya, o rüzgar herkesi önüne katıyor. “Bana sormadan beni yönetemezsin” dediler. “Benim rızamı alacaksın” dediler, “bana sormadan yapamazsın”, “bahçemi de koruyacağım, bağımı da koruyacağım, kendimi de koruyacağım.” Bu halkla gurur duyuyorum. Varsın seçimi de almayayalım, ölsem de gam yemem artık, hayatımın en büyük mutluluğuna ermiş durumdayım, ben artık ölebilirim yani. Başkan, aday mısınız? Bu çok mu önemli, bir yaraya merhem olursak oluruz yani, adaylar belirlenmiş değil Sizden beklentisi olanlar var, ne diyeceksiniz? HNG12SayiTslkAyda.indd 5 Henüz adaylar gelmiş değil, ben sahici bir üyeyim, kimileri kendi kendine vazife alıyor, ban çaba sarf eden sahici bir üyeyim. Çaba sarf ediyorum. Ama siz parti içinde etkinsiniz Çalışsanız sizde parti içinde etkin oluyorsunuz. Ben CHP’li değilim. Biliyorum. Biz seçimi almaya çalışıyoruz, seçimleri alacak insanları yan yana dizmeyi, barıştırmaya çalışyoruz. Benim bir vazifem yok, kendime vazife çıkardım “Görev verilirse alırım” diyorsunuz yani? Bana desinler ki bir yerde seçime gireceksin 100 oy alacaksın girerim, seçimi kazanmışım, kazanmamışım, bu hiç önemli değil. Bu diskur doğru değil, bunun değişmesi lazım Gezi’den sonra herşey değişti, Gezi Türkiye’deki siyaset paradigmasının sonudur. Yukarıdan aşağı siyaset dönemi bitti , oğlunu gönderip bacanağını göderip, aday olsun dönemi bitti, soracaksın, anket yapacağız. Yani bütün adaylarınızı anketle mi belirleyeceksiniz? Evet soracağız. CHP tek bacak kaldı, Kürtler gelmiyor, Türkler yeni yeni Müslümanlığı keşfetmişler, şimdi geri döndürmeye çalışıyoruz on- ları, benim bir elim onlarda, bir elim diğerlerinde. Geçmişe baktığımızda, bunu görüyoruz bunu yaptınız, CHP bunu bir kez daha yapabilmeli. Bunu yapmalıyız, eskiden seçim yapardık, delege seçerken yüzde 35 Kürt , yüzde 30 Alevi, yüzde 35 Türk yazardık, kimse birsey demezdi yani, biraz mırın kırın ederlerdi, sonra bakarlardı ki olmuş, şimdi Kürt yok, Türk de çok az, listeye bakıyorsun tepeden tırnağa, bakın ilçe başkanlığı seçimlerine, ne olduğunu görürsünüz. Şimdi sağda Rize ve Kayseri komutan iller, şimdi hepsini Rizeli, Kayserili yapsan olur mu? Bizde de komutan İller Tunceli, Kars, Artvin’dir. Solun en çok darbe yemiş, siyasal birikimi olan iller, şimdi hepsini Karslı mı yapacağız? Nasıl yapacağız? Demokrasiyle. Çoğu aza katacağız, başaracağız, deneyeceğiz, diyeceğiz ki “sen yoksun burada, 99’u sana katıp yüz olacağız” diyeceğiz, bunu becereceğiz. Bunu siz mi diyorsunuz, yoksa parti mi diyor? Partide bunun için çalışıyorum. Türkiye’de bireyler böyle düşünüyor, ama partiler bunu uygulamıyor, öyle değil mi? 5 Uygulayacak, bununla partiyi terk etmiş olanları partiye yeniden kazandıracağız, parti tek bacaklı kalmış . Peki partiye diğer bacaklarını kazandırmak için ne yapıyorsunuz? Ben sade bir üyeyim hiç bir yetkim yok partied, çalışıyorum ben, görüyorsunuz çalışıyorum, uğraşıyorum. Ben Genel Başkan’a biat ettim, dedim ki “sen namuslu adamsın, sen düzgün bir adamsın, bunu bozmadığın müddetçe kapının mandalıyım, ne dilersen, ne dersen onu yapacağım” dedim, ilk defa biat ettim ben, benim eğilmemi bekliyor musunuz hiç? Peki Kürtler ve diğerleri partiye nasıl dönecek? Herkesin kürsü hakkını tanıyacağız, bize uygun Kürt değil Kürt. Bize uygun Alevi değil Alevi. Eğer bir yerde bir sorun oluşmuşsa bu sorunu kunuşmak gerekir, müzakere etmek gerekir, çok zaman az zaman yok, oturup sabırla müzakere edeceğiz. Konuşmak lazım, konuşmadan hiç bir sorun çözülemez, Türkiye birlikte güzel. Kürtler ayrılmayı hedeflemiyor, biz birarada yaşamayı savunuyoruz. Allah razı olsun. Çok teşekkür ederim. Ben teşekkür ederim. 22.10.2013 18:46 6 ANALIZ 23 Ekim 2013 Çarşamba Erdal Boyoğlu S eçimden önce bir değerlendirme yazısı paylaştım. 29 Eylül seçim sonuçları ve göçmenlerin alay konusu olan tercihli oylarını araştırdım. Resul Gönültaş 12.775 oy aldı, SPÖ’de değişen hiç bir şey olmadı. Yaprak bile kımıldamadı. Aynı SPÖ’den milletvekili adayı olan bir kişiye, bir oy bile çıkmadı.İşte böyle trajı-komik bir durumla karşılaştık. Seçimler, güneşli bir günde çok sakin, çok sessiz bir şekilde başladı ve bitti. 29 Eylül seçimleri ardından içimizden üç kadın milletvekili adayı ulusal parlemantoya girmeyi başardı. Partilerinin seçim listelerine seçilebilecek yerden giren SPÖ’den Nurten Yılmaz,(Viyana) Yeşiller Partisi’nden Alev Korun, Viyana, Aygül Berivan Aslan (Tirol) parlemantoya girdiler. 2008’de yapılan seçimlere katılım oranı % 78,81 (6 milyon 384 bin 296 ) iken, 2013 yılında yapılan seçimlerde katılım daha düşük oldu. Seçim sonuçları % 65,95 katılımla gerçekleşti. 480 bin kişi (Briefwahlstimmen) mektuplu oy sistemi ile oy kullandı. HNG12SayiTslkAyda.indd 6 AVUSTURYA SEÇİM SONUÇLARI Seçimlerde Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) galip çıktı. % 27,1 oranla 53 milletvekili Avusturya Halk Partisi (ÖVP)%24 oranla 46 milletvekili, Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) %20 oranla 42 milletvekili,Yeşiller Partisi(Grüne),%12,4, oranla 23 milletvekili, NEOS; %6,9 oranla12 milletvekili, Team Stronach;%4 oranıyla 7 milletvekili çıkardı. . Team Stronach (Frank), Kanada’da yaşayan Avusturyalı zengin beklediği ilgiyi bulamadı. Seçimden sonra kendi timi içinde ayrışmalar oldu. Seçimde en büyük süprizi yapan, Yeni Avusturya (NEOS) grubu oldu. Anketler hiç bir şanş vermedi ama 29 Eylül akşamı seçim süprizi yaptı.Neos, FPÖ ile kesinlikle koalisyon kurmak istemiyor. SPÖ, ÖVP birlikte hükümet içinde yer almak istiyor. Komünist Partisi oylarını yükseltti ama % 4 barajını aşamadı. BZÖ, seçim başarısızlığından dolayı ayrılık yaşadı. Buna benzer ayrılığı Team Stronach gubuda yaşadı. Frank stronach maddi yardımlarını çekti. Seçim döneminde yaptığı 30 milyon’dan 20 milyonunu geri istedi. Team kendi içinde çalkalanıyor. Oy kullanmayanlar 1.601.768, Geçersiz oylar 89.656 Partilere göre oy dağılımı SPÖ: 1.258.605, ÖVP:1.125.876, FPÖ:962.313, Grüne:582.657, Stronach(Frank):268.679, NEOS:232.946, BZÖ:165.746, KPÖ:48.175, Piraten:36.265, CPÖ:6.647, Wandl:3.051, SLP: 947, EUAUS:510, Männerpartei:490. Başbakan Faymann büyük sayılabilecek bir farkla seçimden galip çıkmadı ama birinci parti olarak çıkmayı başardı. Fakat sonuçların diğer hane- lerine de baktığımızda bu Fayman’ı memnun edebilecek bir sonuç gibi görünsede, % 1 oy kaybetmekten kurtulamadı. 29 Eylül 2013 seçimlerinde 16 yaşını dolduran genç seçmen sayısı 384 bin. Yurt dışında bulunan Avusturyalı seçmenlerin kullanıdığı oy sayısı 42.534. (2008 seçimlerine göre %5,59 daha düşük oy kullanılmış.) Kadınların kullandığı oy oranı %51,85 yani 3.309. 933. Seçim kurulu tarafından 668.658 mektuplu oy pusulası gönderildi. sadece Viyana için 100.000 adet gönderdi. Avusturya genelinde 11.000 seçim sandığı kuruldu, 2.600 seçim sandığı Viyana’daydı. Mektuplu oy pusulalarında yapılan değişiklik ve sahtekarlık için 218 euro para cezası yada iki hafta gözaltında tutulma cezasına çarptırılıyordu.29 Eylül seçimlerinde 100 bin kişi çalıştı, ve masrafı 6,5 milyon euro oldu Devamı haftaya 22.10.2013 18:46 HABER 23 Ekim 2013 Çarşamba 7 KADIKÖY’DE CUMHURİYET KUTLAMALARI MEŞALE YAKMA TÖRENİ İLE BAŞLADI Cumhuriyetimizin Kuruluşunun 90. Yılı Kutlamaları Kadıköy’de Meşale Yakma Töreni ile başladı. Her yıl kutlamaları bir hafta önce Geleneksel Meşale Yakma Töreni ile başladığı Kadıköy de ilk kutlama töreni Kadıköy Belediyesi’nin organize ettiği Meşale Yakma Töreni ile İskele Meydanı Atatürk Anıtı’nda yapıldı. Törene Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, Kadıköy Kaymakamı Birol Kurubal, İlçe Milli Eğitim Müdürü Ferşat Ayar, CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, çeşitli sivil toplum kuruluşları temsilcileri, ilköğretim okulu öğrencileri ve vatandaşlar katıldı. Tören, Cumhuriyetimizin Kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, Silah ar- HNG12SayiTslkAyda.indd 7 kadaşları ve tüm şehitlerimiz için saygı duruşu ve ardından okunan İstiklal Marşı ile başladı. Cumhuriyetimiz sonsuza kadar yaşamasını sembolize eden meşaleleri ise Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk ile Kadıköy Kaymakamı Birol Kurubal, öğrencilerle birlikte yaktılar. 10.Yıl Marşının söylenmesinden sonra tören sona erdi. Yakılan meşalenin bir hafta boyunca söndürülmeyeceğini kaydeden Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, Kadıköy de kutlamaların bu yıl daha coşkulu ve renkli kutlanacağını söyleyerek, tüm İstanbulluları Cumhuriyet coşkusunu en iyi şekilde yaşamak için Kadıköy’e davet etti. KILIÇTAROĞLU DA BAĞDAT CADDESİ’NDEKİ YÜRÜYÜŞE KATILACAK Kadıköylülerin her yıl büyük bir coşkuyla düzenlediği binlerce kişinin katıldığı, Geleneksel Cumhuriyet’e Bağlılık Yürüyüşü ile on binleri Bağdat Caddesi’nde buluşturacak. Kadıköy Belediyesi’nin 5 bin Türk Bayrağı dağıtacağı yürüyüş Suadiye Işıklar da saat 19.00 da başlayacak. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ nun da katılacağı yürüyüş Bağdat Caddesi Caddebostan da son bulacak. Kutlamaların son etkinliği ise Kadıköy Belediyesi’nin 29 Ekim saat 21.30 da başlayacak Volkan Konak Konseri. Çelenk Koyma Töreni: 28 Ekim Pazartesi Saat: 13.00 Yer: Kadıköy İskele Meydanı Resmi Geçit Töreni: 29 Ekim Salı Saat:10.30 Yer: Feneryolu Işıklar Cumhuriyet Yürüyüşü: 29 Ekim Salı Saat: 19.00 Yer: Bağdar Caddesi Suadiye Işıklar Volkan Konak Konseri: 29 Ekim Salı Saat: 21.30 Yer: Caddebostan Sahili 22.10.2013 18:46 8 YORUM ANAP Eski Genel Başkanı İktisatçı Nesrin NAS U zun bayram tatilleri, kendimi bildim bileli ülkede büyük bir heyecana neden olur. Bayramların heyecanla beklenmesinden daha doğal ne var ki diyebilirsiniz. Yok öyle değil.Bu heyecan başka bir heyecan. Rus ruletini mutlaka bilirsiniz. Bizdeki bayram heyecanı biraz buna benziyor.Bu sefer ‘ölüm’ kime çarpacak heyecanı. Sizi bilmem ama ben gazetelerde artan ‘trafik canavarına yem olmayın’ haberlerini görünce, bayramın yaklaştığını anlıyorum. Sanki bu kaçınılmaz bir kadermiş gibi,hepimiz boynumuzu eğerek bayramı beklemeye başlıyoruz. Hele bu bayram ‘kurban bayramı’ ise ‘trafik canavarı’ haberlerine bir de bayramın ilk günü acemi kasapların yol açtığı facialar ekleniyor ki,ülke tam bir kan gölüne dönüyor. Bu bayram da farklı geçmedi. Ölen yüzlerce insanımızı olağan bayram etkinliğiymiş gibi toprağa verdik ve eve sağ salim dönmeyi başaranları kutlayarak, olağan hayatlarımıza döndük. Biraz korkuyla ama kesinlikle rus ruleti oyuncularının adrenalini aratmayan bir heyecanla bir sonraki bayram tatilini beklemeye başladık... Ben bayramlarda İstanbul dışına çıkmayı sevmem. Hem korkağım hem de kendimi kaderin ellerine bırakacak kadar güçlü inançlarım yok. Bu nedenle adrenalin yoksunu bir hayatım var. Ama tüm bayramı heyecansız ve HNG12SayiTslkAyda.indd 8 23 Ekim 2013 Çarşamba Bir bayram böyle geçti kupkuru da geçirmedim.Bir kere bu bayram da İstanbul trafiği ,hiçbir bayramda olmadığı gibi, çok yoğundu. O nedenle başta Başbakan olmak üzere herkes trafik sıkışıklığının nasıl üstesinden gelineceği konusunda eteklerindeki taşı döktüler. Trafiğe çözüm bulmak için tüneller yapılıyor, yeni yollar açılıyor ,öyle ki bir gece yarısı Ankara’da ODTÜ yerleşkesine baskın düzenlenip ,henüz yargı süreci dahi sonuçlanmadan alelacele ormanlar kesiliyor, yol açılıyor. Kentin meşhur belediye başkanı ‘arkadaşlar bana sürpriz yapmış’ diyerek, hukuk devleti olmadığımızı bilmem kaçıncı kez dünya aleme duyuruyor. İstanbul ise başka bir alem. Taksim’de trafik yeraltına alınmış, ortalık bir beton ormanına dönmüş, her yağmurda şehrin ortasında küçük bir gölet oluşuyor. Sanki ,Venedik San Marco Meydanı İstanbul’a taşınmış. Daha garip olan ise ,Avrupa kültür başkenti dahi olmuş bu tarihi kentin en önemli kültür kompleksi AKM’nin karakola dönüştürülmüş olması... Neyse ki bayramda iyi haberler de vardı. Lübnan’da kaçırılan iki THY pilotumuz aylar sonra Katar’ın ödediği fidye sayesinde sağ salim kurtarıldı ve ailelerine kavuştu. Pazarlık öyle bir sonuçlandı ki tam bir ‘win-win-win’ durumu. Durun hemen itiraz etmeyin. O üçüncü ‘win’i bilerek yazdım. Aslının ‘win-win’ (kazan-kazan) oldu- ğunu biliyorum tabi ki,ama işin içinde biz varsak ‘win-win-win’ de olur. Katar fidyeyi ödedi.150 milyon dolarmış. Lübnanlı hacılar serbest kaldı, THY pilotları serbest bırakıldı, El-Kaide de 150 milyon dolar paraya kondu. Hatta Katar da bu işi kotararak,bakmayın cismimin ufaklığına Ortadoğu’da ‘ben varım’ dedi. Bu da dördüncü ‘win’ olabilir. Bu arada Suriye politikası iyice çıkmaza giren Türkiye de,kendini bir yandan El-Kaide ile hizalandığı durumdan kurtarmak için mahçup adımlar atarken, diğer yandan kendini yönetemeyeceği bir istihbarat savaşının içinde buldu. Neyse ,biz boyumuzu aşan işleri büyüklerimize bırakıp ‘trafik’ konumuza dönelim. Başbakan da uzun uzun İstanbul’da trafik sıkışıklığı üstüne konuştu. Başka türlü olamazdı zaten.Hemen her konuda konuşan Başbakanımızın trafiğe dair birşey söylememesi hayra alamet değildi...Ama Başbakan,trafik sıkışıklığına değil, trafik sıkışıklığından şikayet edenlere kızarak ,’trafik sıkışıklığı, yalnız İstanbul’da değil, çok yerde var,bunun için mesela Londra’da trafiğe çıkanlardan vergi alınıyor’ diyerek konuya girdi. Bir ara da İstanbul’a vize konabilir demişti. Dünyanın bütün metro- pollerinde trafik sıkışıklığı olağandır. New York,Paris,Londra hem nüfus hem de trafik yoğunluğu olan şehirlerdir. Üç kentte hem kentsel dönüşüm hem de şehir vergileri koyarak önlem alma yoluna gitmiştir. Kent merkezleri büyük ölçüde düşük gelirli kesimlerden arındırılmıştır. Sonuç hiç de arzulandığı gibi olmamıştır ama...Trafik sorunu çözülemediği gibi, özellikle Paris ve Londra’nın dokusu bütünüyle değişmiş, çeşitliliği yok olan bu iki kent büyük ölçüde yaratıcı dokusunu kaybetmiştir.Kentin gettolarında inşa edilen toplu konutlarda yaşayan düşük gelirliler, çalışmak için toplu taşıma araçlarıyla kent merkezine sabah erkenden gelir,işleri bitince de kent merkezini turistlere terkederek gettodaki hayatlarına dönerler. New York’u, New York yapan Manhattan da Londra ve Paris ile aynı kaderi paylaşmaktadır. New York’un yeni cazibe merkezi çeşitliliği ve farklılığı kucaklayan Brooklyn’dir artık. Henüz bir Paris, bir Londra bir New York gibi yaratıcılıkta,sanatta patlama yapamadık ama İstanbul’u cazip kılan çeşitliliğimizi yitirmeye ramak kaldı. Trafik sıkışıklığı kentsel dönüşümün en büyük bahanesi olacak korkarım. Sadece birbirine benzeyen beton-cam binalardan, şık alışveriş merkezlerinden ve birbirinin kopyası insanlardan oluşan bir İstanbul’da yaşamamak için ben trafik sıkışıklığından şikayet etmiyorum. Siz de etmeyin! Bayramınız kutlu olsun! 22.10.2013 18:46 HABER 23 Ekim 2013 Çarşamba 9 Kartal Belediyesi’nin yeni yapılan akıllı belediye binası gün sayıyor Kartal Belediyesi’nin üç ayrı binada hizmet vermesini sona erdirecek ve kendi binasında faaliyetini sürdürmesini sağlayacak olan yeni binaya kısa sürede taşınılacağı açıklandı. Binanın açılış töreninin de bu yıl içinde yapılacağı öğrenildi. Yeni belediye hizmet binası çevresinde yol düzenleme çalışmaları, kaldırım yapımı, sokak ışıklandırma sistemlerinin yapımı son aşamasına geldi. Ayrıca bina içi ve dışı düzenlemeler yapılırken, klima sistemleri ve akıllı bina bilişim ağı da tamamlanmak üzere. Bina, tamamen otomasyon üzerinden güvenlik, ses, kamera, aydınlatma, iklimlendirme ve yangın sistemlerini kontrol edecek şekilde tasarlanıyor. Akıllı bina ile örnek bir belediye binası, Kartallıların hizmetine verilmiş olacak. Bina içinde led aydınlatmalar kullanılarak elektrik sarfiyatından kar edilecek. Aynı zamanda gün ışığı sensörlerinden faydalanılarak dış ortam aydınlığına göre içerideki ışık lümeni sabitlenerek buradan da kazanç sağlanacak. Yapılan çalışmaların yanısıra görsel tasarım olarak, bina çıkışına Kartal Heykel Sempozyumu’nda sergilenmiş heykeller yerleştirilmeye devam ediyor. Çalışmaların Kurban Bayramı süresince de devam edeceği ve kısa sürede sona ereceği ifade ediliyor. CHP Maltepe Belediye Başkan Aday Adayı Engin Özkan Sivaslı hemşerileriyle buluştu Maltepe’de en fazlı Sivas’lı yurttaşlarımızın olduğu biliniyor. Resmi rakamlara göre 40 Bin dolayında Sivaslı Maltepe’de yaşıyor. CHP’nin Maltepe’de tek Başkan Aday Adayı ise Makine Mühendisi Engin Özkan. Engin Özkan 35 yaşında ve 25 yıldır HNG12SayiTslkAyda.indd 9 Maltepe’de yaşıyor. CHP örgütüne yönelik mahalle toplantıları yoğun katılıma sabep oluyor. 5 Ekim tarihinde Sivas Dayanışma Derneği Genel Merkezini ziyaret eden, Engin Özkan’a hemşerileri yoğun ilgi gösterdi. Dernek Genel Baş- kanı Aziz Bozkurt, köklü bir tarihe sahip olan derneklerinin siyasetten bağımsız ama siyasetin üstünde bir kurum olduğunu belirtti. Tüm partilere eşit mesafede olduklarını, ancak Sivas’lı adaylara destek olacaklarını sözlerine ekledi. CHP’li Sivaslılar ise Engin Özkan’ın aday olmasından çok memnun olduklarını, Maltepe’nin içinden çıkmış Genç, Dinamik, Dürüst bir Sivaslı aday ile CHP’nin Maltepe’de oylarını arttıracağını belirttiler. 22.10.2013 18:46 Cumhuriyetimizin ilanının 90. yılının büyük coşkusunu yaşadığımız bu günde; Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk ve aziz şehitlerimizi şükranla anar, ülkemizin kurulma ve gelişme aşamalarında emeği geçen bütün insanlarımızı minnet duygularımla yad ederim. Kuşaklar boyunca birbirimize aktardığımız sevgi mirasımızla, sağlık ve esenlik dolu, barış içinde nice bayramlar dilerim. 90 yıldır büyük coşkuyla kutladığımız Cumhuriyet, ülkemiz için sadece bir yönetim şekli değil, aynı zamanda tarihimizin en kapsamlı çağdaşlaşma hamlesidir. Kutlu Olsun Dr. Mustafa Farsakoğlu Adalar Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Zengin Halkımızın Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyorum. Hasan Solmaz CHP Maltepe İlçe Başkanı KurbanBayrami_RAKET02.indd 1 10/9/13 11:13 AM HNG12SayiTslkAyda.indd 10 22.10.2013 18:46 YORUM 23 Ekim 2013 Çarşamba SÜREÇ VE ÖZERKLİK G enel olarak, halk arasında ve medyada ‘süreç’ olarak adlandırılan müzakere süreci için bitti mi, bitmedi mi, tartışmaları Kürt Siyasal Hareketi’nin farklı kurum, kuruluş ve örgütlerinde sürerken Abdullah Öcalan, İmralı’da kendisini ziyaret eden BDP Grup Başkanvekilleri İdris Baluken ve Pervin Buldan’a önemli açıklamalarda bulundu. Abdullah Öcalan, özellikle BDP’ye seslenirken kullandığı ifadelerle Kürt siyasi kurumlarının önüne önemli perspektifler açtı: “Elinizde sayısız belediyeler var, grubunuz var, halk düzeyinde önemsenen milletvekiliniz var ve halkın kendi emeğini katma konusunda ciddi bir istek ve talebi var. Siz bu halkın emeği üzerinden çok şey yapabilirdiniz. Örneğin Diyarbakır’da bir kooperatifçilik anlayışını bile ortaya çıkarmadınız. Eğer ekonomik HNG12SayiTslkAyda.indd 11 anlamda Diyarbakır’da hala işsizlik had safhadaysa, açlık varsa bundan demokratik siyasetin rahatsızlık duyması lazım.” “(...) Diyarbakır’da bir genç kendi anasını öldürüyorsa oradaki belediye başkanı, milletvekili kendini sorgulamalıdır. Böylesi bir zemini hala aşamamanın sorgusunu yapmalıdır. Çünkü benim gözümde o genç ha anasını öldürmüş ha belediye başkanını öldürmüş, fark eden bir şey yok; demokratik siyaset var olan boşluğu doldurmadığı için bu tarz hadiseler yaşanıyor.” “ (...) Kimse tepeden bir çözümü getirip önünüze koymaz. Neticede Kürt hareketinin sırtını dayadığı bir devleti yok, bir ağa babası yok, bir sermayesi yok. Kendi sırtını dayadığı bir halk gerçeği var ve bu halk her zaman kendi emeğini bu mücadeleye katma noktasında gerekenleri yapmıştır. Sizin yapmanız gereken halkın emeği üzerinden demokratik siyasetin rolünü ortaya çıkaracak şekilde toplumsal sorunları çözmek olmalıdır.” Abdullah Öcalan’ın ifadeleri arasında geçen “Sizin yapmanız gereken halkın emeği üzerinden demokratik siyasetin rolünü ortaya çıkaracak şekilde toplumsal sorunları çözmek olmalıdır” tanımı benim özellikle dikkatimi çekti ve bence bu açıklamaların özeti olarak bu ifade BDP’ye ve Kürt halkına bir yöntem önermektedir. Bu da şu olmalıdır: Uğrunda mücadele edilen Kürt toplumu perspektifinin ve özgür toplumsal ve ekonomik ilişkilerin nüvelerini bugünden inşa etmek. Yani demokratik özerklik için adım atmak, özerk kurum ve ilişkileri oluşturmak. Abdullah Öcalan’ın bütün açıkla- 11 İshak KARAKAŞ malarına sızmış olan bu yöntem önerisi, kooperatifçilikten belediyelerin işlevine, arazi kavgalarının çözümünden demokratik siyasetin rolüne kadar bu bakış açısının ürünüdür. BDP, bir siyasal parti olarak önemli bir işlev görmektedir ve görevlerini çok iyi yapmaktadır. Abdullah Öcalan’ın önerileri onun BDP’nin kapasitesine olan güveninin göstergesidir. Bu da unutulmamalıdır. Evet, bence Abdullah Öcalan bir kez daha demokratik özerkliğe işaret ediyor ki bu sadece Kürtler için değil, bütün Türkiye halkları için bir özgürleşme yöntemidir. Yani süreç bitmedi, sürüyor. Özerkleşme süreci. Bu vesileyle Halkların Demokratik Partisi’nin 27 Ekim’de toplanacak Olağanüstü Kongresi’ni selamlarım. 22.10.2013 18:46 12 SÖYLESi 23 Ekim 2013 Çarşamba ‘‘Adaylığımı HDK belirleyecek’’ İshak KARAKAŞ Sırrı Süreyya Önder, 2011 seçimlerinde İstanbul 2. bölge blok milletvekili seçildiğinden beri gittiği her yerde Kürt halkı ve sosyalistler tarafından büyük bir tezahürat ve coşkuyla karşılanıyor, çıktığı her televizyon programı rating listelerinin en üst sıralarında yer alıyor. Onun bilgece ve çelebi tutumu ile Kürt halkının bünyesi uydu. Gezi direnişi sırasında ilk günden itibaren gösterdiği dayanışma HNG12SayiTslkAyda.indd 12 Sırrı Süreyya ÖNDER ve dozerlerin önüne geçerek sergilediği sembolik direniş ise onun Taksim direnişi ile ortaya çıkan oluşumun ruhani lideri ünvanını almasına yol açtı. Sırrı Süreyya’nın her yaptığı ilgi topluyor ama bir haftadır yine siyasi gündemin tepesine yerleşti. Sırrı Süreyya’nın uzun bir süredir konuşulan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığı bu hafta daha yüksek sesle konuşulur oldu. Bunun üzerine CHP’den ve CHP’ye yakın yazarlardan itirazlar yükseldi. BDP-HDP’nin böyle güçlü bir adayla çıkmasının AKP karşısındaki oyları böleceği ifade edildi. Ancak HDP’nin AKP ile CHP kutuplaşmasının dışında bir 3. yol olması onun seçim stratejisini doğruluyor. Sırrı Süreyya Önder ile bunları ve müzakere sürecini konuştum: İstanbul Büyükşehir Başkanlığına aday mısınız? Buna biz karar vermeyeceğiz, HDK’nin düzenlediği bir Ankara konferansı var, onun bileşenleri, HDK de onun bileşenlerinden ve düzenleyicisi, onlar önce ilkeleri ve yerel seçimdeki ilkeleri belirleyecek, daha sonra da adayları belirleyecek, yöntemimiz bu, ittifak meselesi, seçimlere nerede nasıl girileceği falan, hepsi burada belirlenecek. Sosyalist sol ve Kürt hareketi arkanızda, Gezi Parkı direnişinde ortaya çıkan oluşumun desteğini de hissediyor musunuz? Böyle olunca Gezi muhalefetiyle kendimizi ayrı bir yere koymuş oluyoruz, hiç aramızda öyle bir hiyerarşi kurmaya gerek yok, biz Gezi direni- 22.10.2013 18:46 SÖYLESi 23 Ekim 2013 Çarşamba 13 ’’ Emrullah BİNGÜL şinin bileşenlerinden bir tanesiyiz, ne yaptıysak birlikte yaptık, dolayısıyla Gezi’de ortaya çıkan muhalefetin en azından sistem partilerini reddedeceğinden eminim, gerisi bizim onlara sunacağımız programla, ilkeler bütünüyle ilgilidir. Aday olursanız İstanbul’u alır mısınız? Bu almak vermek kavramlarını çok sevmiyorum, biz aday olursak bu kez de örgütlü bir kent muhalafeti yaratırız, bu iktidar için en kötüsüdür, iktidar olmaktan daha etkilidir. Gezi ile HNG12SayiTslkAyda.indd 13 beraber gördük bunu. Adaylığınız İstanbul’da seçimlerin dengesini ne yönden değiştirir? Halklardan yana, özgürlüklerden yana değiştirir. Müzakere süreci bitti mi? Süreç bitmez ama süreçte hükümet gereken ciddiyeti ve sorumluluğu göstermiyor. Bizim bu süreci başlatırken, hükümete güvenerek başlatılmış bir süreç değildir, kendimize güveniyoruz. Kurumlarımıza örgütlerimize güveniyoruz, bizler barış iradesinin arkasında durmaya devam edeceğiz, hükümetin tek taraflı, barışı boşlayan tutumları halkların barışını engelleyemez, barış yoluna girilmiştir. Bundan sonra Kürt muhalefeti ne yapmalı? Ben öyle bir akıl verecek durumda değilim, biz Kürt muhalefetinden akıl alıyoruz, eminim ki yan yana durmaya devam edecektir, en önemlisi de budur, yan yana durmaya devam edince üstesinden gelinemeyecek hiçbir güçlük yoktur. HDP Kongresinden beklentiniz nedir? İlk defa bir üçüncü yol olarak bu güne kadar tarihsel kazanımlarımızı başka bir boyuta taşıma fırsatı diye düşünüyorum, tarihselliği olan yapıların mücadele deneyimlerini çok önemsiyoruz, ama başka bir boyuta taşıyacağız. Çok teşekkür ederim Ben teşekkür ederim. 22.10.2013 18:46 14 HABER 23 Ekim 2013 Çarşamba 26 Ekim buluşması ile Maltepe halkına sesleniş 26 Ekim’de Cevahir Otel’de Ak Parti’den Maltepe Belediye Başkan aday adaylığını açıklamadan önce Kadem Ekşi, Maltepe halkına seslendi: HNG12SayiTslkAyda.indd 14 Bu şehre ve insanına adil ve sürdürülebilir bir şekilde değer katarak hizmet etmek bizim tek gayemizdir. Kavgayı ve çatışmayı değil barışı ve uzlaşmayı esas alan bir anlayışla, katılımcı demokrasi ve insanı merkeze alan yaklaşımı yönetimin bütün süreçlerinde gerçekleştirmeye çalışacağız. Herkes için şehir anlayışı içerisinde katılımcı bir belediyeciliği, herkesin kazandığı bir kentsel dönüşüm uygulamasını şehrimizde gerçekleştireceğiz. Çevreyi gelecek nesillerden alınmış bir emanet olarak görerek, yaşanabilir bir geleceği birlikte inşa edeceğiz. Geleceğimiz olan çocuklarımızın sağlıklı bir beden, açık bir zihne sahip olması için gereken mekânları birlikte geliştireceğiz. Maltepe’mizde yaşayan çocuklar, yaşlılar ve engelliler için şehrin her yanını erişebilir kılacağız. 22.10.2013 18:46 YORUM 23 Ekim 2013 Çarşamba Anlam aramak... B azı sabahlar insan bir dünya soruyla uyanıyor. Dünyayı sorguluyor. Kendini alıp karşısına kendiyle konuşuyor. Anlamaya çalışıyor. Soruyor, sorguluyor. Geceden içine biriken düşünceler, sorular sabah dışına taşıyor. Dinmez bir sor(g) u silsilesi. Bu sabah insanın varlığını anlamlandıran şeyin ne olduğunu düşünmekle uyandım. İnsanın varlığını anlamlandıran şey neydi? Bir şeyler yapmak, üretmek olabilir mi? Yaşadığın toplum için, kendin için bir şeyler yapmak... Bir musluğu tamir etmek, bir ağacı budamak, bir marangoz olmak, dok işçisi olmak... Bir şeyler yapmak, üretmek ve bunların etrafında çevrelendiği dünyaya bir şeyler katmak... Varlığı anlamak ve anlamlandırmak bu olabilir mi? Tersi mümkün mü? Hiçbir şey yapmadan, üretmenden, sadece izlemek üzerinden bir varoluş olabilir mi? Gerçekten böyle bir dünya mümkün mü? Doğanın bütününe veya tek tek ayrıştırıp parçalarına baktığımızda görüntü açık aslında: Böyle bir dünya yok! Sadece izleyerek var olabilen, yaşamını sürdüren bir canlı yaşam formu yok. Cansızın bile doğadaki akışa bir şekilde katıldığı bu yerde aksini düşünmek nasıl mümkün ki? Geçenlerde Burak Eldem’in son romanı #DirenAklım’ı okudum. Eldem’in dünyayı ve kendini; yarattığı karakterlerin ağzından, onların tartışmasından ve düşünüşünden sorguladığı bir roman. İnsan aradığı her şeyi kitaplarda bulamaz belki ama aradığı cevaplara giden yolu bulabilir o sayfa aralarında. #DirenAklım, yazarın sonradan yazacağı daha kapsamlı bir romana giriş kitabı olarak hazırlanmış. “Bir başlangıç romanı”; gelecek uzun ve daha oylumlu bir romanın uzun bir introsu. Aynı zamanda Gezi Direnişi’yle ilgili kayıt düşen bir “duygusal bellek kartı”. Yakın geçmişin, sokak direnişinin canlı tutanağı. Eldem’in anlam arayışı... Romanın dört kahramanı var. Ortak özellikleri 12 Eylül’ün baskı or- 15 Hakan TUNÇ tamında yaşamış olmaları. Özel bir üniversitede öğretim görevlisi Emre; çoğunlukla siyasi davalarda vekillik yapan ceza avukatı Metin; kendine ait finansal danışmanlık şirketini yürüten Serkan ve bir yayınevinde editör olarak çalışan Murat. Farklı dünya görüşlerine sahip ama benzer değerleri paylaşan bu dört insanın yaşadığı duygusal süreçler, gerilimler, kaygılar ve beklentiler üzerinden ilerleyen bir kurgu. #DirenAklım, bu coğrafyada oldukça gecikmiş olduğu söylenebilecek bir değişim ve toplumsal silkelenmenin ilk büyük kıvılcımının yaşandığı o sıcak ve hareketli günlerin hikâyesi. Kimimizin içinde yer alarak, kimimizin de dışarıdan gözlemleyerek tanıklık ettiği bir uyanışın, anılar henüz belleklerde tazeyken düşülmüş kayıtları. Yazarının ifadesiyle, “bu ülkenin yakın tarihinde benzerine rastlanmamış bir sosyal ve politik çalkantının en sıcak günlerini merkez alan bir kurgu.” Bir romandan daha fazlası gibi. Yaşananları, yaşatılanları ve gelecekte bizi bekleyen daha fazlası için okunmalı belki. Okurken o günleri yeniden yaşıyorsunuz. Gaz kokusu ağzınıza, burnunuza doluyor. Sokak aralarına kaçışıp, elinizdeki küçük ekranlardan güvenli apartman girişleri, kafeleri arıyorsunuz. Köşe başında biri yanan gözleriniz için elinize limon tutuşturuyor. Peşinizdekilerin ayak sesleri doluyor kulaklarınıza. Tomanın suyu eteklerinizden akıyor. Karakterlerin cümlelerinde kendi hayatınızın filmi akıyor sanki. Yakın zamanda yaşanan, tüm dünyada izlenen direnişin birey, aile ve diğer sosyal çevreye olan etkilerinin filmi. Sosyo-psikolojik bir röntgen. İşte kaçarken, o gazı solurken, güvenli bir kapı ararken bulduğunuz anlam! Varlığınızı anlamlandıran şeyi fark ediyorsunuz. Bir şey yapmak! Öylece durup izlemek yerine kendin için, içinde yaşadığın toplum ve dünya için bir şey yapmak... Yaşamak bir şey yapmaktır abiler bir düşünün... Cumhuriyetimiz 90 Yaşında 29 Ekim 2013 Gururluyuz HNG12SayiTslkAyda.indd 15 22.10.2013 18:46 16 HABER 23 Ekim 2013 Çarşamba SARIGÜL ATAŞEHİR’DE İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı için CHP’nin en güçlü adayı olarak gösterilen Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, Ataşehir’de bir sergi açılışına katıldı. Belediye Başkanı Battal İlgezdi, CHP İlçe Başkanı Hakkı Altınkaynak ve CHP’li bazı parti mensuplarınca karşılanan Sarıgül, yaptığı konuşmada “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiğimde ilk kutlama yapacağım yer Ataşehir olacak” dedi. Ataşehir Belediye Başkanı ve CHP İlçe Başkanı Hakkı Altınkaynak tarafından karşılanan Sarıgül, serginin açılışında yaptığı konuşmada, “Yerel Seçimin ertesi günü ilk işim İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak, Ataşehir Belediye Başkanlığı’na yeniden seçilen Battal İlgezdi’yi ve onu yeniden seçerek isabetli karar veren Ataşehirlileri kutlamak üzere buraya gelmek olacak. Sevincimi, mutluluğumu ilk Ataşehir’de CHP din görevlileri ile buluştu Din Görevlileri Haftası kapsamında düzenlenen kahvaltılı toplantıda Ataşehirde görev yapan din adamları Hakkı Altınkaynak başkanlığındaki CHP Ataşehir İlçe Teşkilatı ile bir araya geldi. “Alim Allah’tan korkmalıdır.”diye konuşmasına başlayan Ataşehir Azeri Camii İmamı Mehdi Aksu; “İnancımıza siyaseti bulaştırmamalıyız.”dedikten sonra, “Alevi Sünni ayrımı yapmadan mezhep nifakı sokma diye HNG12SayiTslkAyda.indd 16 Rabbime dua ediyorum.”dedi. Din görevlilerinin haftalık izin yapamadıklarına dikkat çeken CHP İstanbul Milletvekili İhsan Özkes, kullanamadıkları izinlerinin ücrete yansıtılması gerektiğini söyledi. Ataşehir Belediyesi’nin din görevlilerinin sorunları ile ilgilendiğin, din görevlilerine yakın durduğunu gördüğüne sevindiğini söyleyen İhsan Özkes, “CHP’nin başörtüsü ile sorunu yoktur. CHP’nin din ile Diyanetle Pey- Ataşehirlilerle paylaşacağım.” dedi. Sarıgül, İstanbul’un ve Ataşehir’in çifte mutluluğu yaşaması için herkesten dört kapıyı aşındırmasını, 4 eli sıkmasını beklediğini ifade ederek; “sıcak iletişim kurduğumuz her dört kişiden birini ikna edebilmişsek, seçimi kazandık demektir.” diyerek sürdürdüğü konuşmasını şöyle bitirdi: “Unutmayın ki, Anadolu’da yaptığım konuşmalarda, bir küçük ilçede bile 5 bin kişi beni gamber ile saygıdan başka hiçbir bağı yoktur.”diye konuştu. Fatih Sultan Mehmet Hastanesi yakınında bir cami alanına ihtiyaç olduğunu dernek tarafından yapılan başvurudan sonuç alamadıklarını belirten bir imam, Everen Sitesi yakınındaki Takva Camii yapımı için Ataşehir Belediyesi’nin yetkililerinden yardım istediğini ifade etti. Din görevlileri tarafından, camilerin bir siyasi partinin ön yada arka bahçesi olmadığı ifade edilirken, CHP’yi de dinin yada caminin karşısında olarak ta görmediklerinin altı çizildi. Görevde oldukları 4.5 yılda talep olmadan camilerde hizmet verdiklerini, bu konuda Belediye Başkanı Battal İlgezdi’nin talimatı olduğunu söyleyen Ataşehir Belediye Başkan Yardımcısı Abdullah Der, bu dönmemde muhalefetin karşı çıkmasına rağmen 4 caminin yapımını tamamladıklarını söyledi. karşılıyor, ilgi gösteriyor. Beni orada karşılayanların çoğunun AK Partili olduğunu biliyorum; onların da gönülleri benimle beraber; bu ilgiyi, bu yönelişi İstanbul’da iktidara yürüyüş haline getirmeliyiz. Bunun için çalışmalıyız. Mutlaka kazanmalıyız; kurtuluş, refah, huzur kazanmamıza bağlıdır.” Cemal Süreya Sergi Salonu’ndaki serginin açılışından sonra İlgezdi, Sarıgül’e arabasına kadar eşlik etti. Evren Sitesi yakınındaki Takva Camisi ile ilgili açıklamalar yapan Ataşehir Belediyesi Fen İşleri Müdürü Deniz Kutlu, bölgedeki alanın durumu ile ilgili bilgi verirken Ferhatpaşa ve Mimarsinan mahallelerindeki camileri kendilerinin yaptığına dikkat çekti. CHP Ataşehir İlçe Teşkilatının Ataşehir’deki din görevlileri ile buluştuğu kahvaltılı toplantıya CHP İstanbul Milletvekilleri Kadir Gökmen Öğüt ve İhsan Özkes ile birlikte; Ataşehir Müftüsü Muharrem Bilgiç, CHP Ataşehir İlçe Başkanı Hakkı Altınkaynak, Ataşehir Belediye Başkan Yardımcısı Abdullah Der, Ataşehir Belediyesi Fen İleri Müdürü Deniz Kutlu, Ataşehir Belediyesi Meclis Üyesi Tarkan Akan Buztaş, Ataşehir İlçesi Müftülüğü’ne bağlı camilerde görev yapan din görevlilleri ve Ataşehirdeki diğer din görevlileri ile davetliler katıldı. 22.10.2013 18:46 SERVIS 23 Ekim 2013 Çarşamba 17 İŞVERENLER DİKKAT ! B ilindiği gibi 26/06/2012 tarihinde kabul edilip 30/06/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6331 sayılı iş sağlığı ve güvenliği kanunu ilk defa mustakıl bir kanun olarak çalişma hayatımıza girmiştir. Yıllar itibari ile iş kazaları ve meslek hastalıkları devamlı bir şekilde artışlar göstermiştir. Bu olumsuz gelişmeler ülke yöneticilerini, radikal yasal tedbirler almaya yöneltmiştir. 6331 sayılı kanun bu konuda ki eksiklikleri gidermeyi amaçlamaktadır. Kabul edilen bu kanunla ülkemizde kamu özel ayırımı yapılmadan bütün iş yerlerinde uygulanacak, önleyici bir yaklaşımla iş kazaları ve meslek hastalıklarının oluşmadan önce engellenmesi amaçlanmıştır. Bu kanunun amacı 1.maddede belirtildiği gibi; işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi için işveren ve çalışanların görev, yetki, sorumluluk, hak ve yükümlülüklerini düzenlemektir. Daha ilk maddeden anlaşılacağı üzere bu HNG12SayiTslkAyda.indd 17 kanun işverenede çalışanada yetki ve sorumluluklar yüklemektedir. Biz bu yazımızda daha çok işverenlerin sorumlulukları konusuna değine ceğiz. İşverenler, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu çerçevede, - Mesleki risklerin önlenmesi ,eğitim ve bilgi verilmesi dahil her türlü tedbirin alınması, organızasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlik ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcüt durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapmak. İşyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izlemek, bunların denetimlerini yapıp varsa uygunsuzlukların giderilmesini sağlamak. Risk değerlemesi yapmak ve yaptırmak. Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu gözönünde bulundurmak. Yeterli bilgi ve talımat verilenler dışında ki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri almak. Butün bunları yerine getiren işveren, işyeri dışında ki uzman kişi ve kuruluşlardan hizmet alınması işverenin sorumluluklarını ortadan kaldırmaz. İşveren bu sorumluluklarını yerine getirirken katlanacağı maliyetleri çalışanlarına yansıtamaz.İşveren mesleki risklerin önlenmesi ve bu risklerden korunulmasına yönelik çalışmalarıda kapsayacak, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin sunulması için, iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve diğer sağlik personeli görevlendirir. Görevlendirilen işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanları görevlendirildikleri iş yerinde işsağlığı ve güvenliğiyle ilgili alınması gereken tedbirleri işverene yazılı olarak bildirir, hayati tehlike arz eden hususlar konusunda gereken teddbirler işveren tarafından yerine getirilmesse bakanlığın ilgili birimlerine bildirimde bulunmak zorundadırlar. Kanunun başarıya ulaşıp iş kazası ve meslek hastalıklarının en aza indirilmesi için kanunda belirtilen tedbirlerin titizlikle uygulanıp işverene ve çalışana yüklenen sorumlulukların ilgili kişi ve kurumlar tarafından yerine getirilmesine bağlıdır. 6331 sayılı kanun işverenlere yerine getirmedikleri şartlar için maddi cezalarda getirmektedir. Örneğin risk değerlemesi yaptırmayan işveren 3.000 TL aykırılığın devam ettiği her ay için 4.500 TL Maddi ceza öngörmektedir. Sonuç olarak, özellikle kobi dediğimiz küçük ve orta ölçekli işletmelerin veya hiç işçi çalıştırmayıp işverenin yalnız olarak çalıştığı küçük işyerlerinin maddi olarak karşılamakta güçlük çekeceği bu cezalara muhatap olmaması için, dahada önemlisi çalışanların iş sağlığı ve güvenliği için kanunun emrettiği risk değerlemesi ve acil durum planının ivedilikle yaptırılması gerekmektedir. İşverenlerin bu konuda hassas davranması lehlerine olup hiçbir işverenin cezaya muhatap olmaması dileğiyle iyi çalışmalar dilerim. SMMM SELAHATTİN İRKEN 22.10.2013 18:46 18 YORUM Fehim IŞIK 23 Ekim 2013 Çarşamba Klasik edebiyatın ilklerinden: Feqiyê Teyran K lasik Kürt edebiyatının önde gelen şairlerinden olan Feqiyê Teyran, Hakkari’ye bağlı Mûks (günümüzde Van’a bağlı Bahçesaray) HNG12SayiTslkAyda.indd 18 kasabasında doğmuş. Asıl adı Mihemed’dir. Şiirlerinin bazılarında Feqiyê Teyran adının yanı sıra ‘Mîr Mihê, Feqê Têra, Feqê Hêşetê, Feqiyê Gerok, Meksî’ ve ‘Xoce’ adlarını da kullanır. Feqiyê Teyran adının kuşlarla olan yakınlığından, hatta kuşlarla konuştuğundan dolayı kendisine verildiğine inanılır. Feqiyê Teyran, yörenin önde gelen ailelerindendir. Büyük dedesinin Osmanlı Devletinden Mirlik (Beylik) Fermanı aldığı anlatılır. Feqiyê Teyran 16 ve 17. yüzyıllar arasında yaşamıştır. Diğer klasik edebiyatçılardan farklı olarak şiirlerinin yanı sıra manzum eserler de yazmıştır. Birçok şiiri, medreselerde korunarak günümüze ulaşan divanları aracılığıyla, bugün de biliniyor. Bunun yanı sıra dengbêjlerin anlatımıyla Kürt folklorunun bir parçasına dönüşerek farklı varyasyonlarıyla da olsa günümüze ulaşmış eserleri vardır. Feqiyê Teyran ile Melayê Cizîrî’nin aynı dönemde yaşadığı ve Feqiyê Teyran’ın yaşamının bir döneminde Cizre’de bulunan Medresa Sor’da (Kızıl Medrese) Melayê Cizîrî’den ders aldığı belirtilir. Feqiyê Teyran, “Feqî û Mele” adlı uzun bir şiirinde Melayê Cizîrî ile yaşadıklarını da anlatır. Feqiyê Teyran’ın halkın bugün bile rahatlıkla anlayabildiği sade bir dili var. Medreselerde köklü bir eğitim almasına ve Arapça ile Farsçayı çok iyi bilmesine karşın, şiirlerinde ısrarla Kürtçenin kurmancî lehçesinin en sade biçimini kullanır. Elbet, Tüm klasik yazarlar gibi Feqiyê Teyran da Arapça ve Farsçadan etkilenmiş ve yer yer şiirlerinde bu dillerden sözcüklere yer vermiştir. Bunun temel nedenlerinden biri İslamiyet’in eğitim, dil ve kültür üzerindeki etkisidir. Kuran’ın dili olması nedeniyle kutsal olarak görülen Arapça, medreselerin birçoğunda Allah’ın dili olarak da benimsenmiş ve bu dilde de eserler verilmiştir. Farsça ise neredeyse bölge halklarının tamamının kültür ve bilim dilidir. Her iki dilin etkisini Feqiyê Teyran’da da görmek mümkün. Ancak Feqî, tüm eserlerini Kürtçenin Kurmancî lehçesi ile yazmış, şiirlerinde bu dilden sözcükleri özenle kullanmıştır. Feqiyê Teyran’ın Kürt klasik edebiyatçılarından bir diğer önemli farkı da sürekli halkla iç içe olması, onların acılarını da şiirleştirmiş olmasıdır. Zengin ve tanınmış bir ailenin ferdi olmasına karşın, şiirlerinde halkın acılarını kendi acısı bilmiş, onların çaresizliğini dizelerine dökmüştür. Feqiyê Teyran’ın şiirlerinde Allah ve din temaları da önemli bir yer tutar. Şiirlerinin birçoğunda Allah’a ve peygambere övgü vardır. Aynı zamanda Allah ile kulları, özellikle de bir kul olarak kendisini karşılaştırır. Bu karşılaştırmaların önemli bir çoğunluğunda Allah’a ulaşmak isteği vardır. Feqiyê Teyran’ın şiirlerinin bir bölümünde de sevgi ve aşk vardır. Allah’a olan inancını aşkla dile getirdiği gibi gerçek sevgiliye olan aşk da şiirlerinde kendini gösterir. Sevgililerin hiçbirinin adı şiirlerde geçmez. Ancak bu şiirleri okuyanlar onun kime aşk ile bağlandığını anlayabilir. Feqiyê Teyran’ın günümüze ulaşmış eserleri şunlardır: Qewlê Hepsê Reş, Bersîsê Abîd, Şêxê Sen’an, Kela Dimdim (Dimdim). Bunların yanı sıra her biri kendi başına birer eser olan şiir ve destanları da vardır. Onları da şu şekilde sıralayabiliriz: Ay dilê min, Bi çar kerîman, Çiya anî li deştê kir, Dengbêjê jaran î, Dewran, Dilber, Dilo rabe, Ê bên, Ellah çi zatek ehsen e, Ey av û av, Ez çi bêjim, Feqe û bilbil, Feqe û Mela, Feqiyê Teyran û dîlber, Feqiyê Teyran û evîna dila, Feqiyê Teyran û quling, Feqiyê Teyran û roj, Îro Ji dest hunsa hebîb, Melayê Batê kanê, Mihacir, Qewî îro zeîfhal im, Yar tu yî. 22.10.2013 18:46 HABER 23 Ekim 2013 Çarşamba 19 KADIKÖY BELEDİYESİ’NE İKİ BİLİŞİM YILDIZI ÖDÜLÜ desteklemek amacıyla düzenlenen yarışmada 2013 Bilişim Yıldızları seçildi. Bahçeşehir Üniversitesi’nde gerçekleştirilen Bilişim Yıldızları e-Dönüşüm Yarışması ödül töreninde Kadıköy Belediyesi’ne iki ödül geldi. 7 Ayrı kategoride, konularında uzman 20 jürinin belirlediği ve 21 ödülün dağıtıldığı gecede, e-belediye kategorisinde Kadıköy Belediyesi, belediyenin resmi web sayfasında uyguladığı e-belediye hizmetleriyle e-belediye ödülünü alırken, özel ödül kategorisinde halkın oylarıyla belirlenen Halkın Favorisi ödülünü de yine Kadıköy Belediyesi kazandı. Son yıllarda uyguladığı bilişim ve internet hizmetleriyle gündeme gelen Kadıköy Belediyesi, Türkiye Bilişim Derneği’nin düzenlediği 2013 Bilişim Yıldızları e-Dönüşüm Yarışması’nda iki ödül kazandı. Kadıköy Belediyesi, e-belediye ödülleri kategorisinde birinci olurken, halk oylaması ile belir- lenen Halkın Favorisi Özel Ödülü’nü kazandı. Türkiye’de kamu ve özel kuruluşlar arasında e-dönüşümü özendirmek, güzel örnekleri diğer proje sahipleriyle paylaşmak, e-dönüşüm konusunda toplumu bilinçlendirip, Türkiye’nin Bilgi Toplumu olmasını “ÜCRETSİZ İNTERNET İLE SOSYAL MEDYA EKİBİ HALKIN FAVORİSİ ÖDÜLÜNÜ GETİRDİ” Ödül Törenine belediyenin Bilgi İşlem Müdürlüğü çalışanlarıyla birlikte katılarak ödülü alan Kadıköy Belediye Başkan Yardımcısı Hulusi Özocak, Kadıköy Belediyesi’nin bilişim dalında iki ödül kazanmasının sürpriz olmadığını belirtti. Kadıköy Belediyesi’nin teknolojiyi çok iyi kullandığını ve belediye hizmetlerine e-belediyecilik hizmetlerini başarıyla uyguladığını kaydeden Özocak, şunları söyledi: “E-belediye konusundaki uygulamalarız bir çok belediyeye örnek oluyor. Bu konuda çok başarılı ve iddialıyız. Son zamanlarda özellikle Altıyol da uyguladığımız ücretsiz internet hizmeti ve belediyemizin sosyal medya ekibi, sosyal medyayı kullanmadaki başarısı halkın favorisi ödülünü kazanmamızda çok büyük etken oldu. Kadıköylüler teknoloji çok iyi kullanıyor ve belediyecilik hizmetlerinde bunun da uygulanmasından memnunluk duyuyor.” Bilişim Yıldızları ödüllerini kazananlar Başıbüyük Spor Tesisleri artık Maltepe’nin Maltepe Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Zengin Maltepe amatör spor kulüplerine müjde verdi. Maltepe Başıbüyük Spor Tesisleri imzalanan protokolle Maltepe’ye kazandırıldı. Maltepe Belediyesi ve Marmara Üniversitesi arasında imzalanan protokol gereğince Başıbüyük Spor Tesisleri’nin hüküm ve tasarrufu on yıllığına belediye sorumluluğuna verilerek, amatör spor kulüplerinin hizmetine sunuldu. Maltepe’deki amatör spor kulüplerinin antrenmanlarını yapabilecekleri ve maçlarını oynayabilecekleri bir statları var artık. CUMHURİYETİMİZİN 90. YILINI ULUSÇA KUTLARIZ... ZAYİİ İLANI Kocaeli Üniversitesi Hereke Kampüsünde 2009’da aldığım geçici mezuniyet belgemi kaybettim hükümsüzdür. Selçuk Günebakan HNG12SayiTslkAyda.indd 19 22.10.2013 18:46 20 YORUM 23 Ekim 2013 Çarşamba Mustafa İşitmez S osyal medyayı sürekli ve aşırı kullanımın zararları, uzmanlar tarafından narsistlik ve mutsuzluk olarak ikiye ayıran sonuçlar doğuruyor. Özellikle takipçi ve arkadaş sayısı gibi niceliksel kriterler, kendilerini sosyal medyada var etmek isteyenlerin üzerinde baskı unsuru oluşturabiliyor. Bu biraz da sosyal medyayı yanlış tanımlamamızdan/kullanmamızdan kaynaklanıyor. Nasıl ki; haber almayı, vermeyi, bilgi paylaşımında bulunmayı es geçip kişiler tarafından ilgi odağı olmak istememizle birlikte, her paylaşılanın beğenilmesi, takip edilme sayısının fazlalaşmasıyla birlikte beğenilme güdüsünün baskın hale gelmesiyle, sosyal medyanın gerçek amacından çıkmış olup bu tür beklentiler içine giriyoruz. Sosyal medyanın getirdiği huzursuzluklardan biri de, gerçek hayatta SOSYAL MEDYA ve MUTSUZLUK anti-sosyal, asosyal olan kişiliklerin, sosyal ağın getirdiği rahatlıkla hiç düşünmeden istedikleri gibi yazıp çizmelerine sebep olması. Yüz yüze iletişimde asla böyle ifadeler kullanamazken, gerçeklikten kopuş ve ukalalığın da önü açılmış oldu. Gerçeklikten kopuş Deneyimli Öğretmenden MATEMATİK samimiyetimizi kaybediyoruz, olduğumuzdan farklı davranıyoruz. Beğeni uğruna düşündüğümüzü, inandığımızı söylemek yerine paylaşımlarda ilgi çeken dil ve konular üretmeye çalışıyoruz. Popülerlik dürtüsü gerçek hayatta yapamayacağımız şeyleri yapmaya bizi sürüklüyor. İlgilenmediğimiz, bilmediğimiz konularda bizi fikir sahibi yapmaya itiyor. Ve her yarış gününün sonunda illa ki bir taraf olmayı seçiyoruz. Gün geçtikçe artan tartışmalardan nemalanmaya çalışıp, bir gruplaşmanın içinde buluyoruz kendimizi, en azından yalnız olmamayı seçerek. Bunu bir de özgür irademizle yaptığımıza inanıyoruz. Ve günden güne içimizde yeşeren mutsuzluk ağacına her gün bir fidan daha ekerek katkıda bulunuyoruz. Cumhuriyetimizin 90. Yılı Milletimize Kutlu Olsun Dersi Her seviyeye uygun derken, klişe olarak ifade edilen bir söz üzerine yoğunlaşalım derim. “ İnsanlar Facebook ve Twitter üzerinde oldukları gibi değil, olmak istedikleri gibi davranıyor, paylaşımlarda bulunuyor.” Her şeyden önce olmak istediğimiz bir “ben”i kurgulamak, başkasının paylaşımlarındaki tanımlamalarla, kendimiz yerine bir başkasının paylaşılıyor olmasından mutsuzluğa sürükleniyoruz. Her zaman herkes bir yerlerde ve güzel bir şeyler yapıyor. Lüks lokantalarda yemek yiyor, barlarda alkol alıyor, lüks otellerde kalıyor ve hayatın nice güzelliklerini eritiyor. Bir tek biz ıskalıyoruz hayatı. Sürekli elde edemediğimiz, sahip olamadığımız durumlarla ilgili gösteriş abidelerinin taarruzlarına maruz kalıyoruz. Üstelik Okula yardımcı (ÖDEV-SINAV) eğitim verilmektedir. Özel Öğretmeninizle Size Sadece Çocuğunuzu Sevmek Kalsın... FERHAT TAZECAN İletişim: 0546 641 12 21 HNG12SayiTslkAyda.indd 20 MALTEPE BELEDİYE BAŞKAN ADAY ADAYI ÖMER LÜTFÜ SOMUN 22.10.2013 18:46 SAGLIK 23 Ekim 2013 Çarşamba Genel Cerrahi Uzmanı İstanbul Tabip Odası Divan Başkanı Dr.Samet MENGÜÇ S ağlıkta dönüşüm programının insanı bir meta olarak gören uygulamalarından biride kadına ve nüfusa bakış açısıdır. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti tasarladığı ’’Üreme Sağlığı ve Çocuk İstismarı’’ yasası ile kadının kendi bedeni ve sağlığı üzerindeki tasarruf hakkını elinden alarak bir kez daha ataerkil bir aileyi savunduğunu ve ataerkil bir devlet olduğunu gösterdi. Son 20 yıldır ülkede uygulanan Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması politikaları sonucunda gelişmiş ülkeler seviyesine ulaşan anne bebek sağlığı ve anne ölümlerindeki azalmalar uygulanan politikaların isabetli ancak istenen seviyede olmadığının en iyi göstergeleridir. İstenmeyen gebeliklerin önüne geçmek için uygulanan koruyucu ve tedavi edici yöntemler yaygınlaştırılmış ve her yerde her koşulda bu uygulamalara ulaşılabilinir iken, son değişikliklerle ‘’Kürtaj’’ nerdeyse yasal olarak uygulanamaz hale getirilmiştir. Kürtaj hiçbir şekilde yasaklanmamalı ve tamamen kadının(annenin) inisiyatif ve iradesine bırakılması gereken bir insani haktır. Çünkü her kadın bedeni ve sağlığı üzerinde tasarruf hakkına sahiptir. Kadınların geleceklerini belirlemek için hamile kaldığı bir bebeği doğurup, doğurmama kararları kendilerine aittir. Hiçbir devlet nüfus politikası belirlerken kadını ve çocukları bu politikalarına alet edemez, etmemelidir. 20 yıldır yaygın ve bilimsel uygulanan modern doğum kontrol yöntemleri sayesinde oldukça azalan kürtajın durup dururken gündeme getirilmesi ve toplumda tartışılır hale getirilmesi başlı başına manidar bir konudur. Gündeme getiriliş şekli ise tam bir kasaba politikası şeklinde olmuştur. ’’Kürtaj Cinayettir’’, ’’Her Kürtaj bir Uludere’dir’’ söylemleri ile toplum gündemine taşınmıştır. Bilimden, bilimsellikten, insani olmaktan uzak söylemlerle gündeme getirilmesi tartışılma zeminini de belirleme amacı gütmektedir. HNG12SayiTslkAyda.indd 21 21 KÜRTAJ BİR HAKTIR; ‘’Kadın Bedeni ve Sağlığı Üzerindeki Tasarruf Kadına Aittir’’ Yapılan ulusal ve uluslararası birçok bilimsel çalışma ve veriler; Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde Kürtajın genellikle yasaklandığını ,ancak yine istatistiki veriler ve bilimsel çalışmalar en fazla kürtajın ,en fazla anne-bebek ölümlerinin de bu ülkelerde meydana geldiğini göstermiştir. Yani yasaklamaların sağlık getirmediğini bilakis daha sağlıksız koşullara ittiğini göstermiştir. İktidarın amacı ne ola ki? 1-Kürtajı yasaklayarak kadının birey olma yolundaki hak arama mücadelesinde geri kalmasını sağlamak, 2-Kadını daha fazla doğurganlığa iterek, çalışma ortamından ev ortamına çekmek(doğum izni,ücretsiz izin,süt izni,erken emeklilik gibi özendirici bonuslar da cabası) 3-Nüfus artışı ile tüketim ve pazar toplumu yaratmak (3 çocuk 5 çocuk doğurma çağrıları) 4-Genç nüfus artışı ile işgücü ve emeği ucuzlatmak(Çin modeli ekonomi rüyaları) 5-Temsil ettiği muhafazakar tabana şirin görünme popülizmi (islami bakış açısı) Sosyal Devlet Anlayışı Gereği Olması Gerekenler ; 1-Öncelikle her insana istenmeyen gebeliklerin önlenmesi için gerekli bilgi,eğitim verilmeli,doğum kontrol yöntemleri ve istenmeyen gebelikleri önleme imkanları sağlanmalı, 2-Her kadın; bedeni ve sağlığı üzerinde tasarruf hakkına sahip olmalı,yani bebeği doğurup doğurmama kararını kadın verebilmelidir. 3-Tıbben zorunlu olan hallerde(anne hayati tehlike taşıyorsa, anomalili bebek gibi) gebelikler sağlık kurulu raporları ile sonlandırılmalıdır 4-Kadınlara en gelişmiş’’ tıbbi imkanlarla’’ istenmeyen gebeliklerde kürtaj olabilme koşulları yaratılmalı, 5-Her kadına isteği halinde ahlaki, dini yargılardan uzak koşullarda gebeliğinin devamı veya sonlandırılması koşulları sağlanmalı 6-Tıbbi ve Hukuki Mevzuatlar; uluslararası insan haklarına yönelik düzenlemeler, belgeler, kuruluşlar ve bilimsel sağlık örgütlerinin işbirliği ile düzenlenmelidir. ‘’Çıkarılan yasalar toplumu geriye değil, geleceğe taşımalıdır’’. 22.10.2013 18:46 22 KÜLTÜR 23 Ekim 2013 Çarşamba YALNIZLIĞIN GİZEMLİ ÇEKİCİLİĞİ Bedros DAĞLIYAN Kadın ve Yalnızlık Vapurun eprimiş koltuğunda kadına Sorup duruyor tekleyen kalbi boyuna Aşk nerede? Nerede aşk? Baktığında mutlak görür zifiri geleceği Uzar gider hayalleri; Sorar hırçın dalgalar H iç yalnızlığın o büyülü dünyasına, sizi hızla içine çeken girdabına girmek istediniz mi? Hani dip sarhoşluğuna benzeyen ve artık ölümün kardeşi olduğunuz anlara... Sizi bilmem ama ben hep istedim. Hatta bu durumdan yani yalnızlıktan hoşlandığımı söylemeliyim. Şimdi diyeceksiniz ki belli bir yaşa gelmiş kemâle ermişsiniz; Tabi ki sessiz, sakin hatta meşrebinize uygun oldukça ıssız ortamları seçeceksiniz. Yeni neslin çoğunluğunun bunları söyleyebileceğine inanıyorum hatta kalıbımı basarım. Size bir şey söylemek isterim. Bazı insanlar yalnızlığına sarılıp hiç bir şey yapmadan yaratamadan öylecene hastalıklı bir ruha bürünüp hayattan kayıp giderler. Bazıları ise bunu bilinçli olarak isteyebilir hatta bundan, bu durumdan zevk bile alabilirler. Ben biraz öyleyim galiba. Biraz diyorum çünkü sanırım bazen iyi bir dostun içimi, benliğimi otayan kardeşliğine, yoldaşlığına ihtiyaç duyabiliyorum. Belki de bundan tarifsiz bir haz duyuyorum... Geçenlerde bir film( Into the wild) izledim. Filmin karakteri gerçek hayatta da, yalnızlığı bilinçli olarak seçen hatta konforlu yaşamını terk ederek hayatın en büyük meydan okumasını gerçekleştirmek için yollara düşen hali vakti yerinde washington DC’li Genç “Christopper McCandless” Nam-ı diğer “Alexander Supertramp”. Çocukluğundan beri hayalini kurduğu Alaska yollarına bir başına otostopla, çoğunlukla yürüyerek düşüyor. Bu uğurda genç yaşta çokça çile, hastalık çekmesine karşın yol boyunca aldığı hazzı bu her şeye değer diyerek anlatması inanılmaz bir trajik hikâye... Yol boyunca aldığı notlar ve son olarak bir başına ölmeden az önce kendini HNG12SayiTslkAyda.indd 22 çektiği tek fotoğrafı bu filmin oluşmasına neden olan kısa hayat hikâyesi olarak karşımıza çıkıyor. Yirmi iki yaşının baharında hayata ben seni yenerim, yalnızlık benim bilinçli tercihimdir diyebilmek... Tanrım ne hoş bir sevda... Yalnızlık... Sosyal medyada da bazı dostlarımın, arkadaşlarımın ki bunların içinde genç olanları da var, hatta çoğunlukta bile diyebilirim. Yalnızlık bilinçli bir tercih, üretme kaygısı, hayata şöyle yukarıdan bakılan bir meydan okumaysa ne güzel... Şimdi büyük şehrin şu kocaman korkutan hatta ürküten kalabalıklığında etrafınıza şöyle anlamlıca bakın... Öylesine bakıp geçtiğiniz veya dikkat bile etmediğiniz nice yaşam var; onca yoğunlukta yalnız kalan, unutulan, kimileyin yok sayılan insanlar, insancıklar... Susamı dökük simit gibi bir hayatı yaşıyoruz işte... Yavan ve katıksız... Geveleyip duruyoruz anlarımızı... Yaşamsa, biz farkına bile varmadan hızla geçip gidiyor. Düzenin o yıpratan, ezen dişlisine duygularımızı, benliğimizi kaptırıp yaşamaya çalışıyoruz. Bir aile kuruyoruz. Çocuk, hatta çocuklar yapıyoruz tıpkı bize benzeyen küçük mutsuzluklar... Biraz fotoğraf, arada hatırlanan anılar demeti; bir bir ayrılan çocuklar ve yalnızlık... Sonra da buna yaşamak diyoruz. Ben yalnızlığı bir yaşam tarzı olarak seçenlere gıpta ile bakıyorum. Bu başkaldırının önünde saygıyla eğiliyorum. Tüm mutluluğu üreterek, paylaşarak geçirenlere ise şöyle diyorum: Yalnızlık mutluluktur. Paylaşılmayan mutluluk ise koca bir yalnızlıktır. Hayallerin nerede? Nerede hayallerin? Sarılıp oturur yalnızlığa o kadın Aranır durur karanlıkta elleri Görmez ya gözleri; sorar Aşkım nerede? Nerede aşkım? Vurur ışıkları kıyının Bir perişan yüzüne kadının Bir de aşkını bekleyen gözüne adamın Işık yol gösterir gemiye Âşık burada! Burada Âşık! 22.10.2013 18:46 YORUM 23 Ekim 2013 Çarşamba Londra Notları Bayram tatilinde Londra’daydık. Bu keyifli Avrupa başkentini daha önce iş için ya da turistik amaçla birçok kere ziyaret etmiş, fakat arka arkaya 6 gün geçirmemiştim turist olarak. Londra denince akla bulutlu ve yağmurlu bir hava gelir. 12 ay yağmur ihtimali vardır, önceden kestirmek imkansızdır. Ekim de bu açıdan oldukça riskli bir ay olmasına rağmen, korktuğumuz kadar ıslanmadık. Hele Türkiye’deki fırtına ve şiddetli yağmurla karşılaştırılınca, halimize şükrettik bile. Bizim için en göze çarpan şey, şehrin Türk dolu olmasıydı. Bayram tatilinin de etkisiyle Londra’ya akın etmiş gibiydi bizim memleket. Etrafta İngilizce kadar Türkçe de duyuluyordu. Kuyruklarda, pub’larda, mağazalarda her an tanıdık birisiyle karşılaşacakmış gibi… Müzede sıra beklerken, yanımızdan Ali’nin pusetini iterek Halit Ergenç geçti, ben refleks olarak “aaa Süleyman” diye bağırdım, o derece yani… Londra aslında renksiz bir şehir. Bu ilk önce, dünyaları bize göre daha renkli olan çocukların dikkatini çekti. Bol yağmur aldığı için geniş parkla- HNG12SayiTslkAyda.indd 23 rı var. Fakat parkların dışında, şehrin içi gri ve kahverengi. Her yer, tüm binalar,sokaklar, hele bir de puslu gri gökyüzünün altında iyice soluklaşıyor ve donuklaşıyor. Bu renksizliği, şehri tepeden görebildiğiniz yüksek noktalarda daha da çok fark ediyorsu- nuz. Kentin ortasından geçen Thames nehrinin suları bile kahverengi. Ancak gece olunca manzara tam tersi. Şehir ışıl ışıl, donuk rengin yerini karanlıkla ışığın muhteşem birleşimi alıyor, mesela Tower Bridge’in görüntüsüne doyum olmuyor. Kent, tam bir müze cenneti. İlgi alanınıza göre müzelerde dolaşarak günler geçirebilirsiniz. British Museum dünyanın en büyük müzelerinden biri. Çok geniş bir Eskiçağ yapıtları ve etnografya koleksiyonu barındırıyor. Doğa Tarihi Müzesi, Bilim Müzesi, Tate Modern görülmeye değer. Ama bizim favorimiz ünlülerin balmumu heykellerini görmek için en uzun kuyrukların beklendiği Mme Tussaud oldu. 23 B A ENİM ÇIMDAN Ebru TULGAR Yeri gelmişken, şehrin eşsiz imge yapılarını anmadan geçmek olmaz. Big Ben saat kulesi, Tower Bridge, Buckingham Sarayı, Westminster Manastırı, St Paul’s Katedrali, ve bunlara ilaveten 2000 yılında milenyum şerefine yapılan dev dönme dolap London Eye tüm turistlerin uğrak noktaları. Kırmızı çift katlı otobüsleri ve kırmızı telefon kulübelerini de unutmamak lazım. Hayatı müthiş kolaylaştıran bir metro ağı var. Belki de Avrupa’daki en yaygın ve kullanışlı yer altı ulaşım sistemi. Sabah 8-9 arasında iğne atsanız yere düşmüyor, insanlar takım elbiseleriyle, topuklu ayakkabılarıyla biniyorlar işe giderken. Ve insanlar yürüyorlar, ve bisiklete biniyorlar bol bol. Yani bizdeki gibi özel araba kaynamıyor sokaklar. Kahvaltılarıyla ne kadar gurur duysalar da, güne zeytinsiz ve peynirsiz bir başlangıç biz Akdeniz insanını pek cezbetmiyor. Ancak hava kararınca İngiliz pub’larının büyüsü, insanı içine çeken havası, buz gibi biraları, pek de cazip bir özelliği olmayan İngiliz mutfağının açığını kapatıyor. Londra bir şantiye görüntüsünde bu günlerde. Her tarafta vinçler, inşaat, tamirat, tadilat… Sanki eski şehri geniş çaplı bir yenileme, bir renovasyon işine girişmişler. Ne kadar zamandır durum böyle bilemiyorum, ama birkaç yıl içinde yenilenmiş bir Londra ortaya çıkacak herhalde. Geçen hafta İngiltere’deki eğitim sistemini protesto eden bir yürüyüş vardı Londra’da. Ana caddelerin birkaçı trafiğe kapatılmış, oluk oluk insanlar yürüyordu sloganlar atarak, ellerinde pankartlarla. Ne bir taşkınlık, ne bir polis müdahalesi, ne biber gazı, ne tazyikli su… Biz şaşırdık tabii, hiç benzemiyordu bizim medeni, demokratik ülkemize. Bir şehri tanımanın en iyi yolu yürümek. Bu yüzden de oldukça yorucu bir hafta geçti Londra sokaklarında. Fakat seyahat etmek, farklı yerler görmek, değişik yaşam tarzlarına tanıklık etmek bana iyi geliyor. Bazen kendi yaşadığı yerin değerini daha iyi anlıyor insan, bazen de gidilecek daha ne kadar çok yol olduğunu kendi ülkesinde. 22.10.2013 18:46 HNG12SayiTslkAyda.indd 24 22.10.2013 18:46