2 ÇOCUKLARDA UYUM VE DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI Davranış bozuklukları; çocuğun çeşitli ruhsal ve bedensel nedenlere bağlı iç çatışmalarını davranışlarına aktarması sonucu ortaya çıkar. Hırçınlık, sinirlilik, saldırganlık, inatçılık, yalan söyleme, bir şeyler çalma, küfür gibi davranışlar davranış bozukluklarına girer. Çocuklar her yeni gelişim dönemine geçtiklerinde birtakım yeni beceriler kazanırlar. Çocuğun edindiği her yeni beceri, çözülmesi gereken sorunu da beraberinde getirir. ÖFKE VE SALDIRGANLIK Öfke, engelleme ve korku karşısında ortaya çıkan bir tepkidir. İstediğini elde edemeyen veya oynanması engellenen çocuk saldırganlaşabilir. Bu durum yetişkinler için anlamsız gelebilir. Ancak saldırganlık, küçük çocuklarda normal bir tepki biçimidir. Bazen engeller karşısında öfkelenmek kişiliğin korunmasının öğrenilmesinde de önemli rol oynayabilir. Oyuncağı elinden alınan çocuğun oyuncağını vermemek için öfkesini göstermesi, kendi hakkını savunması yapıcı yöndedir. Ancak bu davranışın şiddeti çok önemlidir. Saldırganlık, karşı tarafa ciddi fiziksel zarar verme boyutunda ise davranış, yapıcı yönünü kaybetmektedir. Saldırganlığın Nedenleri Nelerdir? Çocuğa aile içinde fiziksel ve sözlü olarak şiddet uygulanması, Anne-baba ile sağlıklı iletişim kuramaması, Anne-babanın ilgi ve sevgi eksikliği, Evde veya çevresinde saldırgan davranışlarda bulunan bir modelin olması, Çocuğun daha önce saldırgan davranışlarının pekiştirilmiş olması, 3 Kendi dürtülerine engel olamama gibi nedenler saldırganlığın ortaya çıkmasını sağlar. Saldırganlığı Nasıl Engelleriz? Aile içindeki dengesiz ve olumsuz ilişkilerden kaçınılmalıdır. Çocukta güven duygusu geliştikçe beklemeyi ve tepkisini dizginlemeyi öğrenir. Çocuğa güven aşılanmalıdır. Başkaldırma yerine uysal davranmanın kendi yararına sonuçlandığını gördüğünde saldırganlık davranışı azalır. Baskıcı ve otoriter bir yaklaşımdan kaçınılmalı, çocuğa duygu ve düşüncelerini ifade etme olanağı sunulmalıdır. Saldırgan dürtüyü boşaltmak için çocuk spora yönlendirilmelidir. Çocuğun saldırgan davranışını engellemek için motivasyon arttırıcı etkinlikler ve başarabileceği sorumluluklar verilmelidir. Televizyonda şiddet içeren programlar izletilmemelidir. Çocuk öfkesini saldırgan davranışlara başvurmadan doğru şekilde ifade etmeyi öğrendiğinde takdir edilip ödüllendirilmelidir. Yaptığı zarar verici davranışlardan dolayı özür dilemesi sağlanmalıdır. YALAN SÖYLEMEK Çocukların söylediği yalanlarda çocuğun gerçeği iyi değerlendirememesi, gördüğü ve duyduğu şeyleri uydurması veya olmamış şeyleri olmuş gibi anlatması söz konusudur. 4 Anne-babaların birçoğu çocuğunun gelişim dönemini göz önüne almadan çok erken yaşlarda gerçeğe sadık kalmasını isterler. Çocukta gerçeklik ilkesi zaman içinde oluşmaktadır. 7 yaş öncesinde söylediği gerçek dışı sözler ve olaylara yalan demek yanlıştır. Yalan Söyleme Nedenleri Çocuğun aşırı baskı altında tutulması, isteklerini büyüklere sezdirmeden gerçekleştirmek zorunda kalması, Çocuğa fazla karışılması, çocuğun dünyasına ait her şeyin öğrenilmek istenmesi, Büyüklerin söylediği yalanlar, Grup içinde statü kaybetme endişesi, İlgi çekmek. Yalanı Engellemenin Yolları Çocukla sağlıklı iletişim ve etkileşim kurulmalıdır. Çocuk kesinlikle cezalandırılmamalı, yaptığı davranışın yanlış olduğu ve doğru söylemenin övgüye değer bir davranış olduğu anlatılmalıdır. Doğru söylemeye teşvik edici pekiştireçler kullanılmalıdır. Doğruyu söylemeye yönlendirilirken çocuklara dikkatli davranılması gerekmektedir. Yetişkinler örnek olmalıdır. ALT ISLATMA Alt ıslatmanın nedenleri bedensel ve psikolojik olmak üzere iki şekilde ele alınabilir. Ateşli hastalıklar, böbrek ve idrar yollarındaki rahatsızlıklar ve nörolojik bozukluklar alt ıslatma davranışının görülmesine yol açabilmektedir. Genetik nedenlerden dolayı da çocuklarda alt ıslatma davranışı görülebilmektedir. Bu davranış ön ergenlik döneminde ortadan kalkar. 5 Alt ıslatmaya yol açabilen psikolojik nedenlerden bazıları ise yanlış zamanda verilen tuvalet eğitiminde çocuğun zorlanması, anneye yönelik ayrılık kaygısı, korkular, kardeş doğumu, aile içi olumsuz iletişimdir. Öneri: Alt ıslatma davranışının tıbbi bir nedeni olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Bu davranışından dolayı çocuğun azarlanması, korkutulması hatalı tutumlardır. Tuvalet eğitimi için çocuğun hem fiziksel hem de duygusal olarak takip edilmesi, hazır olup olmadığının belirlenmesi önemlidir. Anlayışlı, sabırlı ve kararlı tutumlar sorunu çözebilir. Davranışa odaklanmamak, çocuğu düzenli tuvalete götürmek gerekir. TIRNAK YEME Tırnak yeme kişinin kendisine yönelik saldırgan tutumu olarak değerlendirilir. Ruhsal gerginlikler ve güvensizlikler bu davranışa yol açabildiği gibi anlık stresler ve yorgunluklarda da ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca taklit yoluyla da öğrenilen bir davranıştır. Ailede aşırı baskılı ve otoriter bir eğitimin uygulanması, çocuğun sürekli azarlanarak eleştirilmesi, ilgi ve sevgi yetersizliği, kıskançlık, sıkıntı ve gerginlik, anne baba geçimsizlikleri, anne babanın aşırı kaygılı olması, çocuğu aşırı derecede koruyup kollaması tırnak yemeye sebep olan başlıca etkenler arasında sayılabilir. 6 Öneri: Çocuğun tırnak yeme davranışına neden olan etkenin ortaya çıkarılması önemlidir. 4 yaşına kadar bu davranış görmezden gelinebilir. Davranışı bırakmasıyla ilgili sürekli yapılan uyarılar davranışın azalmasından çok artmasına neden olur. KORKULAR Bilinmeyen, yeni karşılaşılan şeyler insanda bir ürküntü, çekinme yaratabilir. İlk çocukluk dönemi, çocukların yaşamlarını tanımaya başladıkları, içinde bulundukları ortamı, ortamdaki farklılıkları gözlemlemeye çalıştıkları bir dönemdir. Yeni şeylerle tanışırlar. Daha önce hiç duymadıkları, görmedikleri şeyleri zihinlerinde tanımlamaya çalışırlar. Zihin yetenekleri geliştikçe ve bilmedikleri, tanımadıkları şeylerle karşılaştıkça çocukların korkuları da azalır. Korkular bu şekilde bilinmeyenden kaynaklandığı gibi ev ortamlarından, çocuğun arkadaş çevresinden de kaynaklanabilir. Evde anne, baba veya diğer bir yetişkin tarafından korkutulan çocuklarda bu korkuların yerleşmesi mümkündür. Özellikle okul öncesi çağda anne ve babadan ayrılma kaygısı yaşayan çocuğun, ebeveyni tarafından bırakılıp gitmekle korkutulması sonucunda güveni sarsılabilir ve bu korku çocukta yerleşebilir. Örneğin, “Seni burada bırakır giderim.” gibi bir ifade anne-baba tarafından terk edilme korkusunun temellerini atabilir. Bu tür korkutmalar yapılmadan da çocuklarda bazı korkuların olduğunu gözlemleyebiliyoruz. 7 Öneri: Korkunun türü ne olursa olsun, çocuğu anlamaya çalışmak, ona güven vermek ve çocuğun yaşantısını, etkilenebileceği şeyleri gözlemleyebilmek önemlidir. Yine aile içi ilişkilerin, okul ortamının gözden geçirilmesi gerekir. Özellikle ebeveynler çocuğa ihtiyacı olan zamanı tanıyabilmeli, onun korkularını paylaşmasına olanak sağlamalı, olumsuz etkisi olabilecek yaşantıları iyi gözlemleyebilmeli ve soğukkanlı olmalıdırlar. TİKLER Tikler, bir kas grubunda yinelenen, istemsiz hareketlerle belirtilen bir bozukluktur. Gırtlak temizlemek için yapılan hareketler, ağız ve dudak hareketleri, göz kırpmak, kaş oynatmak, burun çekmek, hızlı hızlı nefes almak, ses çıkarmak, boyun adalelerini kasmak , burun kanatlarını oynatmak, parmak çıtlatmak, kolları germek, omuz silkmek, baş oynatmak, baş sallamak, atlamak ve sıçramak şeklinde örneklendirilebilir. Tiklerin Nedenleri Çocuğun yeterli ilgi ve sevgi görmemesi, çocuktan bulunduğu dönemin üzerinde davranışlar beklenmesi, çocuğun anne-baba tarafından sürekli hor görülmesi ve aşağılanması, aile içi iletişimin bozuk olması, çocuğun başkasını taklit etmesi ve çocuğun küçük yaşlardan itibaren yoğun korku, kaygı, tedirginlik yaşaması. Öneri: Bir çocuğun tikleri olduğunu fark etmesi ve bunu kabullenmesi için en az 10 yaşında olması gerekiyor. 10 yaşından önce bu konuyla ilgili farkındalık kazanması zor. Bu nedenle ailelerin konuyu sürekli gündemde tutmaları, uyarılarda bulunmaları kaygı düzeyini artırdığı için tikleri azaltmaktan ziyade arttırıyor. Bu noktada çocuğunuz tikleri bastırsa dahi, bu tiklerin onun kontrolü altında olmadığını bilmelisiniz. Evde artan tikler bir itaatsizlik değil tam tersine, evin güvenli ve özel ortamı sonucunda çocuğun davranış biçimini saklama gereği duymamasından kaynaklanıyor. Ailelerin bu konuda sabırlı davranmaları gerekmektedir. Davranış Ve Uyum Sorunlarını Normal Davranışlardan Nasıl Ayırt Edebiliriz? Aileler genellikle, çocuğun gelişim dönemine bağlı olarak yaşadığı olağan sorunlarla, uyum bozukluğu olarak kabul edilen davranışlar arasında ayırım yapmanın zor olduğunu ifade eder. Anne-babalar için bu ayrımı sağlıklı biçimde yapmak çok zordur, ancak belirli kriterleri göz önünde bulundurarak en azından bir uzmana başvurmaları gerekip gerekmediğini tespit edebilirler. Bir çocuğun davranışı ile ilgili bir sorundan söz edebilmek için temel alınacak ölçütlerden bazıları şunlardır: Yaşa Uygunluk: Çocuğun içinde bulunduğu yaş döneminden dolayı mı yoksa bir davranış bozukluğundan dolayı mı sorun yaşadığını ayırt edebilmek için öncelikle bir çocuğun içinde bulunduğu gelişim döneminin özelliklerini iyi bilmek önemlidir. Örneğin 2 yaş çocuğu negativisttir, hareketlidir ve istenilen şeyleri yapmaz. Bu yaşlarda çocuk, özerk bir birey olduğunu öğrenir. Kendisi istemeyince altının değiştirilmesini istemez, öpülmeyi reddeder. Dolayısıyla 2 yaşındaki inatçılık ve istenilen şeye karşı bir direnç göstermesi bir davranış bozukluğu değil, yaş döneminin bir niteliği olduğu unutulmamalıdır. 9 Yine, 3-5 yaş çocuğu dikkat çekmek ister. Hayal dünyası çok geniş olduğu için inanılmaz öyküler anlatabilir. Henüz yalanla yalan olmayanı ayırt edemez. Bu nedenle bu yaşlardaki çocukların anlattıkları yalan olarak kabul edilmezken, 11-14 yaşlarındaki çocuklarda görülen yalan normalden sapan bir davranış olarak kabul edilmelidir. Alt ıslatma davranışını ele aldığımızda, 1,5 yaşında tuvalet eğitimi almış bir çocuğun, ilk 1-1,5 sene zaman zaman altına kaçırması normaldir. İlk zamanlar çocuk kaslarını kontrol etmekte güçlük çekebileceği için tuvalet eğitimini takiben gece ve gündüz görülebilen alt ıslatma davranışı normal kabul edilmelidir. Çocuk 3,5-4 yaşından sonra da alt ıslatma davranışına devam ediyorsa bu davranış uyum bozukluğu olarak kabul edilebilir; çünkü artık yeni bir beceriyi (tuvalet eğitimi) kazanmak için gerekli olan adaptasyon süreci aşılmıştır. Bunun gibi, bebeklik dönemindeki parmak emme davranışı normal kabul edilirken, 1 yaşından sonraki parmak emme davranışı uyum ve davranış bozukluğuna işaret eder. Yoğunluk: Bir davranışın bozukluk olarak kabul edilmesindeki ikinci önemli ölçüt yoğunluktur. Örneğin 5 yaş çocuğunda öfke ve huysuzluk doğalken, bu davranış başkasına fiziki zarar vermeye dönüşürse davranış sorunu olarak değerlendirilir. Süreklilik: Çocuğun olumsuz davranışı ısrarlı bir biçimde ve uzun zaman devam ettirmesidir. “Çocuklar büyüklerini dinlemede asla iyi değildirler. Ama onların davranışlarını benimsemede ve taklit etmede kusursuzdurlar.” 10 11