5.Bediüzzaman ve Risale-i Nur Sempozyumu / Ankara, 27 Mayıs 2012 hayratvakfi.org | risaleinursempozyumu.org BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİ'NİN KİTAP VE SÜNNET ÇERÇEVESİNDE İTTİHAD-I İSLAMA BAKIŞI Çıkış Noktaları, Temel Unsurlar ve Maniler Dr Mahmud Mısri, Suriye 1- Mukaddime: Tarih boyunca birçok İslam düşünürü ümmetin medeniyetçe kalkınmasının sebeplerini araştırmıştır. Bu araştırmalar ”Müslümanlar niye geri kaldı ve diğerleri ilerledi?” sorusuna cevap verme gayretidir. Onlar, bu durumun dâhili sebebinin müslümanlar arasındaki ayrılık olduğu noktasında görüş birliğine varmışlardır. Bediüzzaman Hazretleri de bu asrın en önemli İslam düşünürlerinin biri olarak kitaplarında bu soruna parmak basmış, ayrılığa şiddetle karşı çıkmış ve çözüm önerileri getirmiştir. Aynı zamanda diğer düşünürlerden farklı olarak her konuda olduğu gibi bu konuyu da hakaik-i imaniyeye bağlamıştır. Bu sebeple, batı maddi istikbale doğru hızla uçarken müslümanları orta çağda bırakan altı hastalıklardan ikisini “adavete muhabbet etmek” ve “müslümanları birbirine bağlayan manevi rabıtaları bilmemek”1 olarak ifade etmiştir. Bediüzzaman Hazretleri’nin ittihad-ı İslam hakkındaki görüşü sağlam çıkış noktalarına istinad etmiş, binasına kuvvet verecek fikirler üzerine tesis edilmiş, ittihadın gerçekleşmesine engel olacak manileri gözetir mahiyettedir. Bunun için eserlerinde ittihad-ı İslam hakkında taklidi bir tarif ortaya koymak istemediğini, bilakis İttihad-ı İslam görüşü ortaya koymak istediğini ve bu görüş çerçevesinde ittihad-ı İslamı tarif ettiğini görüyoruz. Buna binaen bu tebliğde Risale-i Nur’da ittihad-ı İslamı tarifle alakalı bazı yerleri ve ittihad-ı İslamın çıkış noktalarına, temel unsurlarına ve manilerine değinen risalelerden bazı parçaları ele alacağız. Bunu ele alırken de Bediüzzaman Hazretleri’nin ittihad-ı İslam mevzusundaki görüşleriyle hakaik-i imaniye arasındaki celal-i fikre cemal-i ruhaniyet kazandırıp fezayı kemalde yükselmeye vesile olan irtibata işaret edeceğiz. Bu tebliğde ittihad-ı İslamın bazı çıkış noktalarına, temel esaslarına ve manilerine değinmekle yetineceğiz. Konunun tamamına vakıf olmak isteyenleri bu konudaki araştırmamın tamamına havale ediyorum. 2- İttihad-ı İslamın Çıkış Noktaları: İslam’daki bütün prensipler ve değerler ittihad-ı İslamın mazharları olmasa da ittihad-ı İslamın çıkış noktalarını barındırmaktadır. Biz de burada iki çıkış noktasına işaret etmekle yetineceğiz. 2.1- İttihad-ı İslam, ümmet içinde Kur’an’ın ve Peygamberimiz(asm)’in rehberliğinin gerçekleşmesini sağlayan bir ihtiyaçtır: Üstad’ın fikirleri hakkında bilgi sahibi olan birisi, ümmetin medeniyetçe ilerlemesinin Allah’ın dinine sımsıkı sarılmaktan geçtiğini ve ümmetin en önemli meselelerinin ancak iman hakikatleri vasıtasıyla hallolacağını idrak eder. Üstad der ki: “Hakikat-ı İslâmiyetin kuvveti nisbetinde, Müslümanlar o kuvvete göre hareket etmeleri derecesinde ehl-i İslâm temeddün edip terakki ettiğini tarih gösteriyor. (…) Sâir dinler ise bilakistir. Yani salabet ve taassublarının za'fiyeti nisbetinde temeddün ve terakki ettikleri gibi, dinlerine salabet ve taassublarının kuvveti derecesinde de tedenni ve ihtilallere maruz kaldıklarını tarih gösteriyor.”2 O, iman hakikatlerine sarılma vasıtasıyla zaruri bir ihtiyaç olan ittihad-ı İslama yöneliyor. Bunun için O’nu çok defa Al-i İmran Suresi’ndeki 103. ayet olan ( )واعتصمىا بحبل هللا جميعا وال تفرقىاemrini zikrettiğini görüyoruz. Üstad Hazretleri bu ayet ışığında şöyle der: “Erkân ve ahkâm-ı zaruriye (ki yüzde doksandır) bizzat Kur'ân'ın ve Kur'ân'ın tefsiri 1 2 Mektubat 2, 439. Mektubat 2, 440. 1 5.Bediüzzaman ve Risale-i Nur Sempozyumu / Ankara, 27 Mayıs 2012 hayratvakfi.org | risaleinursempozyumu.org mâhiyetinde olan sünnetin malıdır. İçtihadî olan mesail-i hilâfiye ise, yüzde on nispetindedir.”3 İmam, Allah’ın ittihad ve yardımlaşma emrinden bahsettiği gibi ayrılık ve dağılma hakkındaki nehyinden de bahseder. Bu yasağı da ittihadın gerçekleşmesinde bir çıkış noktası olarak sayar ve şöyle der: “İşte ehli hakkın bu haksız ihtilaf marazının merhemi ve ilâcı: (َب ِزي ُح ُك ْم َ ) َوالَ تَىَا َشعُىا فَتَ ْف َشلُىا َوت َْرهâyetindeki şiddetli nehy-i İlahîyi, ( ) َوتَ َعا َووُىا َعلًَ ْالبِ ِّس َوالتَّ ْق َىيâyetindeki hayat-ı ictimaiyece gâyet hikmetli emr-i İlahîyi düstur-ı hareket etmek…” O nazarları sadece emir ve nehye yöneltmekle yetinmiyor, bu iki ayetteki emir ve nehyin gerçekleşmesini sağlayacak vesilelere de şöylece dikkat çekiyor: “ Ve ihtilafın İslâmiyete ne derece zararlı olduğunu ve ehl-i dalaletin ehl-i hakka galebesini ne derece teshil ettiğini düşünüp, kemal-i za'f ve acz ile, o ehl-i hakk kafilesine fedakârane ve samimane iltihak etmektir.”4 İşte Üstad bu ilahi bağı bilmeyen ehl-i imanın bu haline üzülerek şöyle diyor: “Ey divaneler. İşitmediniz mi? anlamamış mısınız ki: [ ]اِوَّ َما ْال ُمى ِمىُىنَ اِ ْخ َىةbir namus-ı İlahîdir? Veya körleşmiş misiniz ki, görmüyor musunuz ki: [ ]الَ يُى ِمهُ اَ َح ُد ُك ْم َحتًَّ يُ ِحبَّ الَ ِخي ِه َما يُ ِحبُّ لِىَ ْف ِس ِهbir düstur-ı Nebevîdir? Acaba şu sıdk ve kizb mabeyninde mütereddid olan inkâr mes'elesi, doğru olsun; Allah'ın kelâmı değil ki, mensuh olmasın. İşte zaman onu nesheder. Zararı faidesine galebesi, neshine fetva verir. Mensuh ile amel caiz değildir.”5 2.2- İttihad-ı İslam, ilimle cihadın umumileştirilmesi çerçevesinde gerçekleşecek medeni kalkınmanın gerektirdiği bir zarurettir: Bediüzzaman Hazretleri’nin İslam ümmetinin meseleleri noktasında barışcıl bir şekilde ilimle cihad metodu ittihad-ı İslam görüşüyle mutabakat gösterir. Bu noktadan hareketle Türkiye’de Ezher-i Şerif gibi İslami ilmi bir üniversite inşa etme fikrini ortaya atmıştır. Medreset-üz Zehra ismini vermek istediği bu üniversite, İslam ülkeleri arasında ilmi bir bağ kurmanın ana direklerinden biriydi. Bu da İslam ilimleri ile çağdaş ilimleri ders gören gelişmiş bir medeniyet kurma ve müslüman devletlerde fikrini yayma gayesine matuftu. Allah’ın kendisine bahşettiği geniş ufku ve uzağı gören nazarıyla anladı ki medenî ve insanî boyut, ittihad-i İslam yolunda önemli bir temel taştır. Üstad der ki: “Câmiü'l-Ezher Afrika'da bir medrese-i umumiye olduğu gibi; Asya, Afrika'dan ne kadar büyük ise, daha büyük bir dârülfünun, bir İslâm üniversitesi Asya'da lâzımdır. Tâ ki İslâm kavimlerini, meselâ Arabistan, Hindistan, İran, Kafkas, Türkistan, Kürdistan'daki milletleri, menfî ırkçılık ifsad etmesin. Hakikî, müsbet ve kudsî ve umumî milliyet-i hakikiye olan İslâmiyet milliyeti ile []اِوَّ َما ْال ُمى ِمىُىنَ اِ ْخ َىة Kur'ânın bir kanun-ı esasîsinin tam inkişafına mazhar olsun. Ve felsefe fünunu ile ulûm-ı diniye birbiriyle barışsın ve Avrupa medeniyeti, İslâmiyet hakaikıyla tam musalaha etsin. Ve Anadolu'daki ehl-i mekteb ve ehl-i medrese birbirine yardımcı olarak ittifak etsin.”6 Bediüzzaman Hazretleri ittihadı İslamı ümmette yerleşmiş hastalığın reçetesi olarak tarif eder. O, ümmetin kullanmadığı geniş imkanlarla şu anda yaşadığı geriliği birleştirir ve medenî lider rolünü geri alma imkanıyla ittihad olan devayı bir araya getirir ve der ki: “Azametli bahtsız bir kıt'anın, şanlı tali'siz bir devletin, değerli sahibsiz bir kavmin reçetesi; ittihad-ı İslâmdır.”7 3- İttihad-ı İslamın Temel Unsurları: 3 Sünuhat. Lem’alar, 162. 5 Mektubat 2, 418-419. 6 Emirdağ Lahikası 2. 7 Mektubat 2, 495. 4 2 5.Bediüzzaman ve Risale-i Nur Sempozyumu / Ankara, 27 Mayıs 2012 hayratvakfi.org | risaleinursempozyumu.org İttihad-ı İslamın temel unsurları tek bir esasa dayanıyor. O da insanın halife-i arz olması, halifeliğin hakkını vermenin ehl-i imanın yüklendiği emanet misyonunu yerine getirmek olması ve ehl-i imanın hilafeti müşterek olarak yüklenmesinin ittihat etmelerine yol açacak olmasıdır. Risale-i Nur’a göre hilafetin ne manalara geldiğini –ki bu manaları ittihad-ı İslamın hakiki temel unsurları olarak görmekteyiz- üç düşünce halinde arz edebiliriz. Üç düşünce de üstadın zihnindeki ittihad-ı İslamın temel unsurlarını inşa etmek için birbirini tamamlamaktadır. Bu tebliğde bunlardan ikisine işaret ederek yetineceğiz: 3.1- Ortak Bağlar Düşüncesi: Birçok medeni bağ, müslümanların ihtilaf etmediği ortak paydayı teşkil eder. Bu bağlar insanların İslam’la müşerref olmalarıyla oluşmuştur ve ittihad-ı İslamın en önemli temel unsurlarıdır. Bu bağlardan ümmetin vicdanını ittihad etmeye sevk eden aynı akideye inanma unsurunu zikrediyoruz. Üstad’ın ittihad-ı İslam görüşünün kökleri ise, tevhidin en derinliklerine uzanmıştır. Bu noktada Üstad der ki: “İttihad-ı İslâm hakikatında olan İttihad-ı Muhammedî'nin (asm) cihet-ül vahdeti tevhid-i İlahîdir. Peyman ve yemini de imandır. Müntesibîni umum mü'minlerdir. Nizamnamesi Sünen-i Ahmediye'dir (asm). Kanunu, evamir ve nevahi-i şer'iyedir. Bu ittihad, âdetten değil, ibadettir.”8 Üstad Hazretleri buna ilaveten ittihad-ı İslamı tevhid çerçevesinde şu şekilde tarif eder: “İttihad-ı İslâm olan İttihad-ı Muhammedî dediğimiz vakit, umum mü'minlerin mabeyninde bilkuvve veya bilfiil sabit olan ittihad muraddır. Yoksa İstanbul ve Anadolu'daki cemaat murad değildir. Amma bir katre su da, sudur. Bu unvandan tahsis çıkmaz.”9 Allah-ü Teala’nın ([)اِوَّ َما ْال ُمى ِمىُىنَ اِ ْخ َىةHucurat, 10] diyerek ehl-i iman arasında kurduğu bağ, Üstad’ın vasfettiği ortak bağdır. O şöyle demiştir: “İşte bu kudsî milliyetin rabıtasıyle, umum ehl-i İslâm bir tek aşiret hükmüne geçiyor. Aşiretin efradı gibi İslâm taifeleri de birbirine uhuvvet-i İslâmiye ile murtabıt, alâkadar olur. Birbirine manen [lüzum olsa maddeten] yardım eder. Güya bütün İslâm taifeleri, bir silsile-i nuraniye ile birbirine bağlıdır.”10 3.2- Islah ve Değiştirme Düşüncesi: Hilafet vazifesini hakkıyla yerine getirmek, sağlam istikametli bir toplum inşa etmeye önem vermeyi gerektirir. Bu ise; meyvesini belirli bir zaman diliminde veren, hükümetleri ıslah etme çerçevesinde ittihad-ı İslamı gerçekleştirmeyi amaçlayan, emniyet ve düzenli yaşamın gölgesinde hürriyet ve şura içinde hayatını sürdüren toplumda İslam’ın öğretilerini ve rehberliğini neşreden, birbirine düşmanlık beslemeyen, bilakis ()إن أزيد إال اإلصالح11 düstur-u Kur’anisinin rehberliğinde birbirine şefkatle bakan toplum bireyleri yetiştirmeyi hedefleyen bir çalışmadır. Bediüzzaman Hazretleri, bu manaların gerçekleşmesi için hayatını ilimle yapılan barışçıl cihada adamıştır. Bu meyanda ittihadı netice veren ıslah hareketinin esası olan hürriyet ve şura düsturlarına işaret ediyoruz. Üstad, ıslahın ümmette ihya edilmesi gereken değerlerle bağlantılı olduğunu düşünüyordu. Bu değerlerden en önemlileri de disiplinli meşru hürriyetti. Zira “Ben ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam.”12 demişti. Hem Üstad Hazretleri, ıslah yolunda ilerleyebilmek için içinde bulunduğumuz kurumsallaşma asrında şura düsturu çerçevesinde ()وأمرهم شىري بينهم13 ayetiyle amel etmenin gerekliliğine vurgu yaparak tek bir ferdin şahs-ı maneviyle değiştirilmesinin önemini ortaya koyuyor 8 Mektubat 2, 475. Mektubat 2, 476. 10 Mektubat 2, 457. 11 Hud, 88. 12 Emirdağ Lahikası 1. 13 Şura, 38. 9 3 5.Bediüzzaman ve Risale-i Nur Sempozyumu / Ankara, 27 Mayıs 2012 hayratvakfi.org | risaleinursempozyumu.org ve diyor ki: “Eski zamanda değiliz. Eskiden hâkim bir şahs-ı vâhit idi. O hâkimin müftüsü de, onun gibi münferit bir şahıs olabilirdi, onun fikrini tashih ve tâdil ederdi. Şimdi ise, zaman cemaat zamanıdır. Hâkim, ruh-u cemaatten çıkmış, az mütehassis, sağırca, metin bir şahs-ı mânevîdir ki, şûrâlar o ruhu temsil eder. Şöyle bir hâkimin müftüsü de ona mücanis olup, bir şûrâ-yı âliye-i ilmiyeden tevellüt eden bir şahs-ı mânevî olmak gerektir. Tâ ki, sözünü ona işittirebilsin. Dine taallûk eden noktalardan, sırat-ı müstakîme sevk edebilsin.”14 4- İttihad-ı İslamın Manileri: Üstad değişik risalelerinde ittihad-ı İslamın gerçekleşmesi için gerekli olan şartları zikretmiştir. Bu şartların gerçekleşmesine engel olacak birçok mani sayılabilir. Ama bu manileri iki grupta inceleyebiliriz: Birey seviyesindeki maniler ve toplum seviyesindeki maniler. Birey seviyesindeki maniler, gurur ve enaniyete dayanan kötü ahlak ve nefsani arzular kaynaklı manilerdir. Üstad der ki: “Bazan insanın gururu ve nefisperestliği, şuursuz olarak, ehl-i imana karşı haksız olarak adâvet eder; kendini haklı zanneder. Halbuki, bu husumet ve adâvetle, ehl-i imâna karşı muhabbete vesile olan iman, İslâmiyet ve cinsiyet gibi kuvvetli esbabı istihfaf etmektir, kıymetlerini tenzil etmektir.”15 Bu bakış çerçevesinde Üstad, ittihad-ı İslam mesleğini “nefsin cihad-ı ekberi ve başkalarını irşad etmek” olarak belirtir. Her bir fert bu ittihadın gerçekleşmesinin engellenmesine sebebiyet verebilecek ve hayat-ı maneviyi mahvedebilecek bir mesuliyet taşır. Üstad der ki: “Hayat, vahdet ve ittihadın neticesidir. İmtizackârane ittihad gittiği vakit, manevî hayat da gider. [ َو َال تَىَا َشعُىا 16 َب ِزي ُح ُك ْم َ ]فَتَ ْف َشلُىا َو ت َْرهişaret ettiği gibi, tesanüd bozulsa cemaatın tadı kaçar.” Üstad’ın işaret ettiği toplum seviyesindeki manilerin en önemlileri şunlardır: 4.1- Cüz’î İhtilaflara Takılmak ve Bu İhtilafları Bertaraf Etmenin Zaruri Olduğu Bilincinin Zayıflığı: Bediüzzaman Hazretleri, müslümanların kendi aralarındaki cüz’î ihtilaflarla uğraşmalarının, ittihadın zaruri olduğunu kavrayamamalarının ve aralarındaki ihtilafları bertaraf etmenin önemini anlayamamalarının hemen tedavi edilmesi gereken tehlikeli bir hastalık olduğunu ve eğer hemen tedavi edilmezse düşmanlarına kolay lokma olacaklarını idrak etmiş ve demiştir ki: “[Cây-ı teessüf bir halet-i ictimaiye ve kalb-i İslâmı ağlatacak müdhiş bir maraz-ı hayat-ı ictimaî] Haricî düşmanların zuhur ve tehacümünde dâhilî adavetleri unutmak ve bırakmak olan bir maslahat-ı ictimaiyeyi en bedevi kavimler dahi takdir edip yaptıkları halde, şu cemaat-ı İslâmiyeye hizmet dava edenlere ne olmuş ki; birbiri arkasında tehacüm vaziyetini alan hadsiz düşmanlar varken, cüz'î adavetleri unutmayıp, düşmanların hücumuna zemin hazır ediyorlar.”17 Üstad Hazretleri, ehl-i imanı kitap ve sünnetin rehberliğine icabet ederek aralarındaki ihtilafları bertaraf etmenin zorunluluğunu ve önemini kavramaya davet eder ve der ki: “Ey ehl-i hak! Ey hakperest ehl-i şeriat ve ehl-i hakikat ve ehl-i tarîkat! Bu müdhiş maraz-ı ihtilafa karşı birbirinizin kusurunu görmeyerek, yekdiğerinizin ayıbına karşı gözünüzü yumunuz! [ ] َواِ َذا َم ّس ُوا بِاللَّ ْغ ِى َم ّس ُوا ِك َسا ًماedeb-i Furkanî ile edebleniniz!”18 Said Nursi, ittihadı gerçekleştirmek için Hz. Peygamber(asm)’in irşadına icabet etmenin önemine ve ihtilafın ümmetin gücünü dağıtacağına vurgu yaparak der ki: “İşte ey ehl-i iman! İhtiraslarınızdan ve husumetkârane tarafgirliklerinizden kuvvetiniz hiçe iner, az bir kuvvetle 14 Sünuhat. Mektubat 2, 456. 16 Barla Lahikası. 17 Mektubat 1, 114. 18 Lem’alar, 162. 15 4 5.Bediüzzaman ve Risale-i Nur Sempozyumu / Ankara, 27 Mayıs 2012 hayratvakfi.org | risaleinursempozyumu.org ezilebilirsiniz. Hayat-ı ictimaiyenizle alâkanız varsa, [ضهُ ْم بَ ْعضًا ُ ُىص يَ ُش ُّد بَ ْع ان ْال َمسْ ص ِ َ]اَ ْل ُم ْؤ ِمهُ لِ ْل ُم ْؤ ِم ِه َك ْالبُ ْىي ِ düstur-ı âliyeyi düstur-ı hayat yapınız, sefâlet-i dünyeviyeden ve şekavet-i uhreviyeden kurtulunuz!.. ”19 4.2- Rejim ve Hükümetlerin Menfi Rolü: Bediüzzaman Hazretleri, İslam ülkelerindeki devlet adamlarının başta müslümanların birliği olmak üzere ümmetin çoğu maslahatından vazgeçmek mukabilinde kendi geleceklerini teminat altına almak için batıya yönelmelerinin ittihad-ı İslamın önündeki en önemli manilerden biri olduğunu söyler. Bu noktada devlet adamlarına ikazlarda bulunur, yaptıkları hatanın ne kadar tehlikeli olduğunu ve neticesinin ne kadar vahim olduğunu ifade eder ve der ki: “Elbette ve elbette ve kat'î olarak şimdi bu memleketteki ehl-i siyaset garba ve ecnebiye verdiği siyasî ve manevî rüşvetin on mislini âlem-i İslâm'ın ileride cemahir-i müttefikası hükmünde olacak olan dört yüz milyon müslüman kardeşlere, memleket ve milletin ve bu devlet-i İslâmiyenin selâmeti için gâyet azîm bir bahşiş ve zararsız rüşvet vermesi lâzım ve elzemdir. İşte o makbul, lâzım ve çok menfaatlı caiz ve vâcib rüşvet ise: Teavün-i İslâm'ın esası ve hediye-i Kur'ânın semavî bir düsturu ve rabıtası ve kudsî kanun-ı esasîsi olan [ اِوَّ َما ْ [َب ِزي ُح ُك ْم ّ ص ُمىا بِ َح ْب ِل ه ّللاِ َج ِميعًا َ اش َزة ِو ْش َز اُ ْخ َسي َو َال تَىَا َشعُىا فَتَ ْفشَل ُىا َو تَ ْره ِ َ]ال ُمى ِمىُىنَ اِ ْخ َىة َو ا ْعت ِ ] َو َال ت َِص ُز َوkudsî, esasî 20 kanunlarını düstur-ı hareket etmektir.” 4.3- Dine İntisap Hesabına Milliyetçilik Çatışmasının Kuvvetlenmesi: Üstad Hazretleri’ne göre modern medeniyetin özelliği “Kitleler mabeynindeki rabıtası, âhari yutmakla beslenen unsuriyet ve menfî milliyettir. O ise, şe'ni böyle müthiş tesadümdür.”21 iken şeriatın emrettiği medeniyetin özelliği “Cihetü'l-vahdet de unsuriyet ve milliyet yerine, rabıta-i dinî, vatanî, sınıfîdir ki, şe'ni samimî uhuvvet ve müsalemet ve haricin tecavüzüne karşı yalnız tedâfüdür.”22 Bundan anlaşılıyor ki Üstad’ın ( )وجعلىاكم شعىبا وقبائل لتعازفىاayetinden anladığı şudur: “Birbirinizi tanıyıp kaynaşasınız ve aranızdaki münasebetleri bilesiniz diye, sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Yoksa, sizi kabile kabile yaptım ki, yekdiğerinize karşı inkârla yabanî bakasınız, husumet ve adâvet edesiniz değildir.”23 5- Hatime: Hutbe-i Şamiye’den yüz sene sonra ve Üstad’ın fecr-i sadık24 diye haber verdiği zamanın gelmesinden sonra diyebiliriz ki Üstad’ın ittihad-ı İslamla alakalı sözlerini dikkatle okuyan birisi, geçen şu seneler boyunca birikerek günümüze gelen bu verilerin Üstad’ın söylediği ve yazdığı hakikatlere ilmî bir tefsir olduğunu ve Üstad’ın her zaman vurguladığı ittihad-ı İslama olan büyük ihtiyacın basiret sahibi her ehl-i iman için açık bir şekilde günbegün artmakta olduğunu görmektedir. 19 Mektubat 1, 116. Emirdağ Lahikası 2. 21 Sünuhat. 22 Sünuhat. 23 Sünuhat. 24 Mektubat 2, 439. 20 5