kuş gribi,kış hastalıkları,xıv. post enfeksiyöz nörolojik sendromlar:,vı

advertisement
KUŞ GRİBİ
Kuş Gribi; Avian İnfluenza; H5N1virüsü; Tavuk
vebası;
Dr. Aydoğan Lermi
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji
Uzmanı
Grip virüsü nedir ?
Kuş gribi insanlarda da hastalık yapabilen grip virüsüdür.
Genellikle kuşlardaki grip insanlara bulaşmaz ancak nadiren
insanlara bulaşacak kadar tehlikeli olabiliyor. Grip
hastalığının etkeni İnfluenza virüsüdür. İnfluenza virüsünün
üç çeşidi vardır (İnfluenza A, B ve C ). Grip hastalığı sadece
insanoğluna özgü bir hastalık değildir, insanlar dışında
domuzlar, inekler, köpekler, kuşlar, atlar, denizde yaşayan
memeli hayvanlar da da aynı virüse bağlı grip hastalığı
görülür.
İnfluenza C virüsü hafif gribal şikayetlere sebep olurken
influenza A ve B virüsleri grip salgınlarına neden olurlar.
Kuş gribinin normal gripten farkı ne?
İnfluenza A virüsü dünya çapında grip salgınlarına ve
milyonlarca insanın ölmesine neden olan virüstür. İnfluenza A
virüsü üzerinde taşıdığı Hemaglütinin ( H ) ve Nöraminidaz ( N
) proteinlerine göre tellendirilir. İnfluenza A nın bilinen 15
H ve 9 N tipinden hepsi kuşlarda hastalık yaparken sadece H 1,
H2 ve H3 tipi insanda hastalık yapar, diğerlerinin insanda
hastalık ve salgın yaptığı görülmemişti.
İnsan bağışıklık sistemi grip virüsünü H ve N proteinlerini
tanır ise virüse karşı savaşır ve virüsü yok eder H ve N
proteinlerini tanımıyorsa virüsü yenmek için geçen hazırlık
süresinde virüs insana çok hızlı ve çok ağır zararlar
verebilir.
Grip virüsü genetik yapısı ve özellikleri sayesinde H ve N
proteinlerinde her yıl küçük değişiklikler yaparak insan
bağışıklık sistemini atlatır ve grip salgınlarına neden olur.
İnfluenza A virüsü her 25 – 30 yılda bir H ve N proteinlerinde
çok büyük değişiklikler yaparak hiç tanınmaz hale gelir ve tüm
dünyayı etkileyen ( pandemi ) grip salgınlarına yol açar. 20.
Yüzyılda 1918, 1957, 1968 ve 1977 yıllarında bu şekilde 4
salgın olmuş 1918 grip salgınında yaklaşık 50 milyon kişi
hayatını kaybetmiştir.
Kuş gribi neden tehlikelidir?
Özet: İnfluenza virüsü kendisini değiştirebilen ve insanlar
dahil birçok canlıda salgınlar şeklinde hastalık yaparak
hayatını devam ettiren bir virüstür. Bu virüs milyonlarca
yılda evrim geçirerek gelebileceği en iyi şekle gelmiştir.
Hayat tecrübesi insanoğlundan çok daha fazladır. Sağlıklı
insanlarda çok ölümcül olmasa da kalp akciğer böbrek
hastalıkları vb şikayetleri olanlarda hızla ölümcül seyreder.
Normal insan grip virüsleri 10 000 de 1 –3 ölümcüldür buna
rağmen dünya çapındaki salgınlarda milyonlarca kişiyi
öldürebilir. İşte bu yüzden yani insanoğlu için oluşturduğu
tehlike yüzünden dünya sağlık örgütü bu virüsü takibe aldı
birinci dünya savaşından sonra yaşanan salgın ve toplu ölümler
savaştan kat kat zararlıydı. Dünyanın yedi ülkesinde ana
laboratuarlar ve tün dünyaya yayılmış toplam 120 laboratuvar
ile tüm şüpheli hastalardan elde edilen örnekler incelenmeye
başlandı ve virüsün nasıl değiştiği tehlikeli değişimler
içinde olup olmadığı, bir salgın hazırlığı yapıp yapmadığı
takip edilmeye başlandı. Bu takibin en önemli sonucu dolaşımda
olan virüslerin tespiti ve bunlara karşı aşı üretilebilmesi
olmuştur.
Dünya sağlık örgütü her hafta influenza vakalarının
incelenmesi ve virüs hareketlerini bildiren bir rapor yayınlar
Avian influenza A H5 N1 ise ( eğer bulaşabilirse ) insanlarda
% 58 ölümcül seyrediyor ve sağlıklı hastalıklı ayrımı yapmadan
ciddi ve ölümcül komplikasyonlara neden olabiliyor.
Kuş gribi virüsü nedir ?
İnfluenza A virüslerinin bilinen 15 çeşidinin hepsi kuşlarda
grip yapar fakat bunlardan özellikle iki tanesi H5 ve H7
tipleri kuşlar arasında çok hızlı yayılır ve çok ölümcül
seyreder bunlara yüksek düzeyde patojen Kuş gribi virüsü (
HPAI ) denir ve kümes hayvanları gibi evcil kuşlara bulaşırsa
% 100 ölümcül seyreder. Diğer influenza virüsleri de kuşlarda
hastalık yapar fakat çok ölümcül seyretmez ör: influenza A H9,
H 11 vb.
Kuş gribi ilk kez 1800 lü yılların sonunda İtalya’da tespit
edildi ( yani insan oğlu tarafından anlaşıldı ) fakat hep
arada bir tür barajı olmuştu.
Yaban kuşları grip virüslerine daha dirençlidir, ölüm oranı
daha azdır.
İnfluenza A H5 N1 virüsü genellikle kuşlarda hastalık yapan
bir virüstür ve kuşlarda grip yapan 15 influenza virüsün den
sadece biridir.
Genellikle kuş gribi virüsleri insanlarda hastalık yapmazlardı
yani arada bir tür barajı vardı. 1997 de Hong Kong da kuş
gribi salgını sırasında hasta olan 3 kişide aynı virüs ortaya
çıkınca ( bunlardan 2 si öldü) bu İnfluenza A: H5 N1 in
niyetinin iyi olmadığı tür barajını kırarak insanoğlu için çok
tehlikeli bir salgına hazırlandığı anlaşıldı. Bir hafta içinde
Hong Kong’daki tüm kanatlı kümes hayvanları itlaf edildi ve
insanlar bir oh çekip kurtulduk dediler ?
O tarihten sonra H5N1 dışında kuş gribi vakaları tatbikî oldu
fakat influenza A H5 N1 ile değil.
Tam kurtulduk derken 2002 sonlarında tam 6 ülkede birden
İnfluenza A H5 N1 tekrar ortaya çıktı. Tüm karantina
önlemlerine ve itlaflara rağmen önü alınamadı.
Kuş gribi nasıl yayılır?
Göçmen kuşlar özellikle balıkçıllar ve yeşilbaşlı ördekler hem
virüsü çok uzaklara taşıyabilir ve dışkılarıyla bulaştırır hem
de sadece çok hafif ve kısa süreli bir hastalık geçirirler. Bu
kuşlar gribe daha dayanıklıdırlar ve virüsün doğada canlı
kalmasını sağlarlar. Virüs kuş dışkısıyla etrafa ( suya ve
toprağa ) yayılır. Dışkıyla bulaşan gübre, toz, toprak, alet,
edevat, traktör, donanım, yem, yemlik, giysi, kafes, ayakkabı
vb. aracılığıyla bir çiftlikten diğerine, göçmen kuşlar
aracılığıyla da şehirler, ülkeler hatta kıtalar arası
yayılması mümkün olmaktadır.
Virüs yaban kuşlarının dışkılarıyla kümes hayvanlarına
bulaşır. Kuş dışkısının 1 gramında 1 milyon kuşu hasta edecek
kadar virüs bulunur. İnfluenza A virüsü düşük sıcaklıkta uzun
süre canlı kalır. Virüs gübrede soğukta 3 ay, suda 22 derecede
4 gün ve 0 derecede 30 günden fazla canlı kalır.
Kuş gribinin etkileri ne?
Kümes hayvanları ( tavuk, hindi, ördek, kaz vb. ) influenza A
H5 N1 virüsüne karşı son derece hassastır. Virüsün kümes
hayvanları gibi evcil kuşlara yayılması son derece tehlikeli
sonuçlar doğurur. İnfluenza A H5N1 gribi kümes hayvanları
arasında %100 ölümcül seyreder. Kuşlar genellikle hastalığın
başladığı gün içinde hızla ölmeye başlarlar.
İnfluenza A H5 N1 virüsü özellikle gelişmekte olan ülkelerde
kümes hayvancılığı endüstrisi ve çiftlik sahipleri üzerinde
son derece yıkıcı etkiye sahiptir. Virüs çok hızlı yayılır ve
kontrol atına alınması çok güç olabilir.
İnsanda kuş gribi nasıl hastalık yapıyor?
Kuş gribi virüsü genellikle insanları doğrudan hasta edemez ve
insandan insana bulaşamaz. İnsanlardaki vakalar sınırlı
sayıdadır ve kuş gribi salgınları sırasına hasta kuşlar ile
çok yakın temas sonucu ortaya çıkmışlardır. İnsanlarda kuş
gribi tipik grip bulgularıyla seyretmekte ( ateş, boğaz
ağrısı, baş ağrısı, öksürük vb. ), bununla beraber zatürre,
organ yetmezlikleri, göz enfeksiyonu, pıhtılaşma bozuklukları
daha sık görülmektedir. İnsanlarda kuş gribi normal gribe
oranla çok daha ölümcül seyretmektedir. Bugüne kadar tespit
edilen 100 civarında vaka vardır ve bunların %73 ü ölümle
sonuçlanmıştır. Vaka sayısının bu kadar az olması virüsün
henüz insandan insana bulaşma kabiliyetinin olmamasındandır.
İnfluenza virüsleri genetik olarak hızla değişebilen
virüslerdir ve kuş gribi virüsü H5 N1 bir şekilde bu özelliği
kazanabilir.
2003 aralık ayından itibaren güney Kore’den başlayarak doğu
Asya ülkeleri, Asya ülkeleri Ortadoğu, Rusya ve Avrupa da
salgınlar şeklinde hızla yayılan kuş gribi şu ana dek hiç
rastlanmamış bir durumdur.
Hem çok hızlı yayılabilen hem de insanlarda % 73 ölüm oranıyla
hastalık yapabilen bir virüsün insandan insana geçme özelliği
kazanması tüm dünyada yüz milyonlarca insanın ölmesine neden
olacağı açıktır. İşte tüm dünya da sağlık örgütlerini alarma
geçiren tehlikede budur.
Bir virüsün salgın yapabilmesi için neler lazım:
a- bu virüsün iyi bir deposu olması lazım: göçmen kuşlar hem
çok büyük hem de çok yaygın bir depo görevi görüyor bu depoyu
temizlemek de neredeyse mümkün değil
b- Bu virüsün çok iyi bir yayılma ağı olması lazım: göçmen
kuşlarda hasta oluyor fakat onlarda hastalık %100 ölümcül
değil sağ kalanlarda uzun süre dışkılarıyla virüsü
bulaştırıyor. Ayrıca ülkeler, kıtalar arası hızlı bir taşıma
ağı oluşturuyorlar.
c- Kolay bulaşabilmesi lazım: kuşlar ve kanatlılar arsında
hızla yayılabiliyor. Doğada uzun süre canlı kalabiliyor.
Virüs insandan insana nasıl bulaşıyor? Virüs üzerinde
proteinler var. Bu proteinler virüsün genleri tarafından
kodlanıyor. Herhangi bir şekilde ağız- burun- göz mukozasına
bulaşan virüs mukoza hücre yüzeyine bu proteinle yapışıp hücre
içine giriyor ve çoğalmaya başlıyor.
İnsan grip virüsleri bu şekilde bulaşıyor. İnsan grip
virüsünde yüzey proteini var kuş gribi virüsünde yok. Eğer
virüsün yüzey proteini yoksa hücre içine girmesi zordur. Çok
fazla virüs yoğun şekilde alınırsa (hasta kuşlarla yoğun temas
vb) mukoza hücresi virüsü içine alır ve hastalık başlar. Eğer
kuş gribi virüsü insan gribi virüsünden bu proteinin genini
alırsa (ki virüsler arasında gen alışverişi çok sık ve çok
kolay olur) işte o zaman insandan insana hızla yayılabilecek
çok ölümcül bir virüsle karşı karşıya kalırız. İşte tüm
dünyanın korktuğu ve önlem almaya çalıştığı şeyde budur.
Kuş gribinden Korunma ve kontrol
Kuş gribinin yayılmasını durdurmak ve hastalığı kontrol altına
almak için hastalıklı ve teması olan kuşların hızla imhası ve
uygun
şekilde
ortadan
kaldırılması,
çiftliklerin
dezenfeksiyonu ve karantinaya alınması gerekir. Maalesef
bildiğimiz klasik karantina önlemleri ve hasta kuşların itlafı
dışında alınabilecek daha etkili bir önlem hâlihazırda yoktur.
Virüs 56 C de 3 saatte, 60 C de 30 dakikada ölür. Yaygın
olarak kullanılan dezenfektanlar virüsü öldürmeye yeterlidir.
İnsanların virüsle temasını azaltacak tüm karantina önlemleri
sıkı şekilde uygulanmalı, canlı kümes hayvanlarının nakli
kısıtlanmalıdır. Kümes hayvancılığı, et ve paketleme
işlemlerinde hijyenik kurallara uyulmalı, çiğ ete dokunduktan
sonra eller yıkanmalı, kümes hayvanlarının et ve yumurtası en
az 70 derece ve üzerinde pişirilmelidir. Tüm mikrobik
hastalıklarda olduğu gibi kuş gribi içinde kişisel temizlik,
el yıkama ve hijyenik kurallara uymak hastalığın bulaşmasını
engellemek için önemlidir.
Şu anda kullanımda olan grip aşıları insan gribi virüslerinden
hazırlanmıştır ve kuş gribine karşı koruyucu değildir. Yinede
kuş gribiyle karşılaşma ihtimali yüksek olan kişilere ( kümes
hayvancılığı, et üretimi, paketleme, sağlık çalışanları, kuş
gribi görülen bölge halkı, vb) grip aşısı yaptırmaları
önerilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü Global İnfluenza
Surveillance Network Laboratuvarlarıyla birlikte aşı
çalışmalarına başlamıştır. Hastalık laboratuvar yöntemleriyle
teşhis edilebilmektedir. Anti viral olarak kullanımda olan
ilaçlar virüsün üremesini ve hastalığı durdurabilmektedir.
Ayrıca bir önlem olarak kuş gribi vakalarının görüldüğü bölge
halkına bu ilaç verilerek hastalık kapılması da engellenmeye
çalışılmaktadır.
Sonuç olarak kuş gribi insan sağlığı için önemli bir tehdit
olarak varlığını devam ettirmektedir.
KIŞ HASTALIKLARI
Çocuklarda sık görülen kış hastalıkları
Kış hastalıkları denilince bu mevsimle ilgili olarak ortaya
çıkan iklimsel, fiziksel, sosyal ve yaşamsal değişikliklerin
tetiklediği hastalıklar aklımıza gelir. Kışın ortaya çıkan
yada sıklığı artan hastalıkların başında enfeksiyon
hastalıkları ve bulaşıcı hastalıklar gelir. Kış aylarında
havaların soğuması, hava kirliliğinin artması, toplu ve
kalabalık ortamlarda geçirilen sürelerin uzaması, havanın
kuruması bulaşıcı hastalıkların bu dönemde sık görülmesine
neden olur.
Kışın
çocuklarda
vücut
direncinin
kırılmasına ve sık enfeksiyona yol açan
faktörler nelerdir?
• Özellikle havanın soğuk yani kuru olması burun ve
mukozaların kurumasına ve enfeksiyonlara daha uygun hale
gelmesine yol açar, ayrıca radyatörler nedeniyle evlerin kuru
olması bu durumu dahada arttırır,
• Okulların açılması ve kalabalık ortamlar mikropların daha
kolay ve hızla yayılmaları için uygun zemin sağlar,
• Ayrıca hareketsizliğin artması, daha az güneş görme kış
aylarında enfeksiyona zemin hazırlayan faktörlerdir.
Çocuğunuzu kış hastalıklarından korumanın
6 yolu
Bebekler 6 aydan itibaren anneden gelen koruyucu etkiyi
kaybeder ve mikrobik hastalıklara açık hale gelirler. Birçok
aile çocuklarının sürekli hasta olduğundan şikayet eder ancak
süt çocuğu döneminden itibaren okul çağına dek okul öncesi
çocukların yılda 6 – 8 soğuk algınlığı – nezle atağı geçirmesi
normaldir. Evde okula giden bir çocuk var ise bu sayı daha da
artar. Okulla birlikte soğuk algınlığı nezle salgınları olur,
okula çocuklarında yılda 8 – 10 atak normaldir, yaş
ilerledikçe bu sayı giderek azalır ve erişkin yaşta yılda 2-4
soğuk algınlığı atağı normal kabul edilir.
Peki çocuklarımızı nasıl koruyacağız?
1- Korunmanın en temel noktası önemli hastalıklara karşı
aşılı olmaktır.
2- Ayrıca devlet aşıları dışında çocukların
a.
b.
c.
d.
Zatürre ( pnemokok )
Grip ( influenza )
Menenjit ( meningokok )
Sinüzit ve otit’e ( Hemophilus ) karşıda aşılanması
önerilir.
3- Çocuklara küçük yaşta kişisel hijyen, el yıkama ve
bakımın öğretilmesi bulaşıcı hastalıklardan korunmada çok
etkilidir. Hapşırma, öksürme ve mendil kullanımının küçük
yaşta öğrenilmesi hastalıklardan korunmada en temel
adımlardır.
4- Bol sıvı tüketilmesi ve dengeli beslenme de immün
sistemimizi güçlü tutar, spor yapmak immün sistemi
güçlendiren en önemli faktörlerden biridir,
5- Hasta çocukların okula gönderilmemesi hem diğer
öğrencileri korumak hem de istirahat ve iyileşmenin
hızlanası için gereklidir.
6- Sınıfların her teneffüste havalandırılması gereklidir,
özellikle yakın temas ile oyunlar oynayan küçük çocuklarda
hastalıkların bulaşı daha sık ve kolay olur, ağıza sürülen
cisimlerin paylaşılması engellenmeli ortak alanlar sıkça
temizlenmelidir.
Kış aylarında en çok görülen hastalıklar
nelerdir?
En sık görülen soğuk algınlığı ve solunum yollarının viral
hastalıklarıdır. Soğuk algınlığı süt çocukluğu çağından
başlamak üzere okul çağına kadar artarak devam eder. Soğuk
algınlığı dışında diğer üst solunum yolu hastalıkarı yani
tonsillit ( bademcik enfeksiyonu), nezle, krup, larenjit, orta
kulak iltihabı, bronşit ve pnemoni en sık görülen kış
hastalıklarıdır.
Bunlar içerisinde sadece soğuk algınlığımnın 300 den fazla
viral etkeni vardır ve tek başına en çok doktor ziyaretine
sebep olan hastalıktır.
Soğuk algınlığı:
Solunum yollarının viral bulaşıcı hastalığıdır. Hastalık ateş,
öksürük, burun akıntısı, halsizlik ile seyreder. Salgınlar
halinde seyreder. Orta kulak iltihabına, sinüzite, bronşite ve
zatürreye yol açabilir.
Nezle:
Burun mukozasının bulaşıcı viral hastalığıdır. Birçok virüs
tarafından meydana gelebilir. Hastada burun akıntısı ( ilk
başta şeffaf daha sonra iltihaplı), hapşırık, hafif öksürük,
ateş, burun tıkanıklığı olur. Genellikle 3 günde iyileşir.
Grip:
İnfluenza virüsü ile meydana gelen , solunum yolu ile bulaşan
ancak tüm vüccudu etkileyen sistemik bir hastalıktır. Şiddetli
kas eklem ağrıları, yüksek ateş, başağrısı olur. Ateş mutlaka
yüksektir. Ağır bir hastalıktır ve çiddi komplikasyonlara yol
açabilir. Hamileler, diyabet hastaları, kemoterapi alanlar
gibi immün sistemi bozuk hastaların mutlaka aşı ile korunması
gerekir.
Beta enfeksiyonu:
Bademcik, tonsillit, boğaz enfeksiyonu da denir. Beta
mikrobunun bademciklere yerleşmesi sonucu ortaya çıkan
enfeksiyondur. Süt çocukluğu döneminden itibaren sık görülür.
Kışın okulların açılması ile birlikte sıklığı artar. Zamanında
tedavi edilmez ise ciddi yan etkilere yol açabilir. Romatizmal
ateş, kalp kapak hastalıkları, ağır böbrek hastalıkları ile
sonuçlanabilir bu nedenle ateşi ve boğaz ağrısı olan her çocuk
beta açısından her seferinde ve mutlaka test edilmelidir. Beta
değil ise boşuna antibiyotik kullanmamak gerekir.
Zatürre (pnömoni):
Akciğerin iltihaplanmasıdır. Riskli hastalar için tehlikeli
bir hastalıktır. Grip gibi sistemik enfeksiyonun bir parçası
olarak yada mikropların direk akciğere yerleşmesi sonucu
ortaya çıkabilir. Akciğerin iltihaplanması nefes almayı
zorlaştırır. Genellikle gripal şikayetleri basit solunum
yolları hastalıklarını takiben başlayan yüksek ateş, öksürük,
kanlı – paslı balgam ile karakterizedir. Diyabet hastaları,
KOAH hastaları, kronik kalp ve böbrek hastaları, yaşlılar ve
bebekler için zatürre ölüm riski yüksek bir hastalıktır. Bu
nedenle riskli hastaların zatürre ye karşı korunmaları, grip
aşısı, zatürre aşısı olmaları önerilir.
Bronşit:
Akciğerin bronş adı verilen dallarının bulaşıcı mikrobik
hastalığıdır. Çocukluk çağında bronşitlerin çoğu viral
sebeplere bağlıdır. Kronik iltihabına kronik bronşit denir,
alerji yada sigara gibi maddelere bağlı olabilir. Viral üst
solunum yolu enfeksiyonları sırasında hastalığın akciğere
ilerlemesi ile bronşit tablosu gelişir. Hastada öksürük,
hırıltılı solunum ve balgam çıkarma başlar.
Orta kulak iltihabı (otit):
Genellikle gripal hastalıkları takiben ortaya çıkan bir
komplikasyondur. Östaki borusunun tıkanması sonucu orta
kulakta ödem şişme ve iltihap oluşur. Genetik olarak meyil
olduğu kabul edilir. Soğuk algınlığı yada gribal şikayetlerin
2- 4. Günlerinde ortaya çıkan kulak ağrısı, huzursuzluk, ateş
ile karakterizedir. Hastanın tekrar değerlendirlmesi gerekirse
antibiyotik başlanması gerekir.
Konjonktivit:
Gözü kaplayan zarların iltihabıdır. Göz kızarık hal alır,
çapaklanır, batma ve yanma olur. Genellikle virüsler ile
meydana gelir.
Döküntülü hastalıklar:
Kış aylarında artış gösteren hastalıkların en önemlileri
olanları bulaşıcı sistemik hastalıklardır. Bu hastalıklarda
kalabalık ortamlarda daha kolay yayılarak salgınlara yol
açarlar bu nedenle kızamık kızamıkçık, kabakulak, suçiçeği
gibi hastalıklar kış aylarında artış gösterir.
Kızamık:
Solunum yolu ile bulaşan viral sistemik bir hastalıktır. Aşı
ile korunulur. Ateş, burun akıntısı, halsizlik, konjonktivit,
kuru öksürük ile başlar daha sonra boyundan başlayarak tüm
vücuda yayılan döküntü olur.
Kızamıkçık:
Solunum ile bulaşan viral sistemik bir hastalıktır. Hafif
ateş, kırgınlık vardır boyun lenf bezleri şişer, yüz ve
boyundan başlayan pembe lekeler tarzındadır daha sonra tüm
vücuda yayılır. Hamileler için çok tehlikelidir. Aşı ile
korunulur.
Suçiçeği:
Solunum yoluyla bulaşan sistemik viral bir hastalıktır. Ateş
halsizlik, kaşıntılı ve içi su dolu kabarcıklar ile
karakterizedir. Kabarcıklar saçlı deri ve avuç içinde de
görülür. Döküntüler kaşınıp iltihaplanabilir. Hamileler için
tehlikelidir. Aşı ile korunulur.
Beşinci hastalık:
Solunum yoluyla bulaşan sistemik viral hastalıktır. Yüz göğüs
ve kollarda kızarıklık ve yüksek ateş ile seyreder. Genellikle
kısa sürede iyileşir ancak hamilelerde, immün sistemi
zayıflamış kişilerde, kansız kişilerde ve kan hastalığı
olanlarda ağır seyreder komplikasyonlara yol açar.
Kış hastalıkları en çok kimlerde görülür:
Kış aylarında görülen hastalıklar en sık :
• Okul – yuva çocuklarında,
• Kalabalık ortamlarda yaşayanlarda,
• Okula giden çocuğu olan ailelerde ve okula giden çocukları
olan ailelerin okula gitmeyen çocuklarında,
• Kışla, yuva ve toplu taşım araçları gibi kalabalık
ortamlarda bulunanlarda,
• Kalabalık ailelerde,
• Alerji, akciğer hastalığı, kalp hastalığı, kronik
hastalıkları olan , diyabetik hastaların olduğu aileler
özellikle risk altındadır.
Kış hastalıklarından korunma:
Kış hastalıklarının en önemli ortak özelliklerinden birisi
solunum yolu ile bulaşmaları dır. Bu nedenle evleri, okullarda
sınıfların sıklıkla havalandırılması, el teması olan kapı
tokmakları, sıralar ve trabzanların sıklıkla temizlenmesi,
küçük yaşta hijyen eğitiminin verilmesi, el yıkama
alışkanlığının kazandırılması, çocukluk aşılarının tam ve
zamanında yapılması gerekir.
XIV.
POST
ENFEKSİYÖZ
NÖROLOJİK SENDROMLAR:
Post enfeksiyöz sendromlar viral, bakteriyel bir enfeksiyonu
veya aşılamayı takiben ortaya çıkan nörolojik semptomlardır.
Nörolojik bulgular genellikle enfeksiyonu takiben aylar sonra
ortaya çıkar, etyolojik ajan genellikle izole edilemez.
A – POST ENFEKSİYÖZ LÖKOENSEFALİT:
( POST ENFEKSİYÖZ ENSEFALOMYELİT)
İnfluenza, döküntülü viral enfeksiyonlar veya aşıları takiben
7-10 gün sonra ortaya çıkan ensefalomyelit tablosudur.
Çocuklarda daha sık görülür fakat her yaşta ortaya çıkabilir.
Etkene karşı gelişen immünolojik cevabın nörolojik sistemide
etkilemesinden kaynaklanır. Çocukluk çağının akut serebellar
ataksileri genellikle postenfeksiyöz lökoensefalite bağlıdır.
Hastalık gövdede anstabilite ve ataksiyle karakterizedir.
Genellikle su çiçegini takiben ortaya çıkar, BT ve MR
bulguları normaldir, BOS da hafif lenfositer pleositoz dışında
tüm bulgular normaldir.
Postenfeksiyöz lökoensefalitin ikinci formu ise akut
demyelinizasyonla seyreder. Beyin ve medullospinaliste
demyelinizan plaklarla karakterizedir. Viral enfeksiyonları
takiben 2-7 gün sonra ani başlayan multifokal nörolojik
defisitler, fokal veya epileptik ataklarla karakterizedir.
Konfüzyondan bilinç kaybına, optik nöritten kuadripareziye dek
çeşitli semptomlar görülebilir.
Postenfeksiyöz lökoensefalitin üçüncü formu hemorajik formdur.
Ensefalit tablosuyla beraber beyin dokusunda multipl hemorajik
odaklar görülür. Semptomlar
akut ve çok ciddidir. Bilinç
hemen herzaman kapalıdır, ensefalitler, kafa travmaları, akut
menenjitler ve intoksikasyonlarla karışır.
TANI: BOS da hafif lenfositer pleositoz, ve hafif protein
artışı dışında anormallik yoktur, hemorajik formda bunlara
ilaveten eritrositler görülür. 2. 3. formlarda MR ile beyaz
cevherde artmış dansite alanları görülür. EEG de diffüz teta
ve delta dalgaları vardır.
TEDAVİ: Erken dönemde yüksek doz kortizon uygulanır. Kızamık
sonrası gelişen postenfeksiyöz lökoensefalit en ağır olanıdır
ve mortalite %20 yi bulur. Vakaların %30-50 sinde sekel kalır.
B – AKUT HEMORAJİK ENSEFALOMYELİT:
Viral veya bakteriyel enfeksiyonları takiben ortaya çıkan
Shwartzman reaksiyonu sonucu nöronal doku harabiyeti ve
demyelinizasyondur. Beyin ödemi, multipl peteşiyal kanamalar
ve hematom gelişimiyle karakterizedir. Ana patoloji etkene
karşı gelişen allerjik veya hiperimmün reaksiyona bağlı
nekrotizan vaskülittir. Hastalık her yaşta görülebilir,
genellikle viral bir üst solunum yolları enfeksiyonunu takiben
ortaya çıkar. Hastalık hızlı ilerler subklinik prodromal
dönemi takiben ateş, papilödem, şuur bulanıklığı, hemipleji,
disfazi, epileptik ataklar, kranial sinir felçleri ve idrar
inkontinansı başlar.
TANI: Sedimentasyon artmıştır, periferik kanda PNL lökositoz
vardır. BOS da PNL pleositoz, normal glukoz, artmış protein
görülür. Tanı beyin biopsisiyle konur. Klinikte; menenjit,
ensefalit, beyin abseleriyle karışır.
TEDAVİ: Yüksek doz kortikosteroid ve cerrahi dekompresyon ile
kafa içi basıncı düşürülmeye çalışılır.
Tedaviye rağmen hastalık hiperakut ve fatal seyirlidir.
C – REYE SENDROMU:
Özellikle influenza ve varisella zoster olmak üzere viral
enfeksiyonları takiben ortaya çıkan hepato ensefalopatidir.
Her yaşta görülebilmekle birlikte ensık çocuklarda görülür.
Kış aylarında influenza epidemileriyle beraber reye sendromu
insidansıda artar. Aspirin kullanımı reye sendromu için bir
risk faktörüdür. Ensefalopati ve karaciğerde yağlı
dejenerasyon reye sendromunun kardinal bulgusudur. Beyinde
ödem vardır fakat inflamasyon yoktur. Reye sendromu genellikle
bir üst solunum yolları enfeksiyonu, su çiçeği, veya nadiren
bir gastroenteriti takiben ortaya çıkar. Prodromal şikayetleri
takiben hastada şiddetli kusmalar başlar kusmaları takiben 24
saat sonra ensefalopati tablosu gelişir bu irritabilite,
huzursuzluk, spontan amaçsız hareketler ve deliryum
epizodlarıyla karakterizedir. Ensefalopati tablosu hızla
komaya doğru ilerler ve epiletik ataklar ortaya çıkar.
TANI:
BOS da hücre sayısının 8 / ml den az olması veya
otopside menenjit veya vaskülit bulguları olmadan beyin
ödemi olması.
Karaciger biopsisinde yağlı dejenerasyon olması.
SGOT, SGPT ve amonyak seviyesinin normalin üç katından
fazla olması.
Nörolojik ve hepatik fonksiyon bozukluğunu açıklayacak
başka bir patolojinin olmaması.
Reye sendromunda BOS bulguları normaldir, açılış basıncı
genellikle yüksektir. Bilürübin seviyesi normaldir, fakat
amonyak seviyesi 3 katın üstündedir. Hipoglisemi, artmış
protrombin zamanı, serum yağ asitlerinin artışı, metabolik
asidoz, respiratuar alkaloz hastalığın ilerlemesiyle ortaya
çıkar. BT ve MR da beyin ödemi görülür.
TEDAVİ: Hasta yoğun bakım şartlarında izlenir, reye
sendromunda beyin ödemini azaltmak amacıyla hiperventilasyon
ve mannitol verilir, karaciğer fonksiyonlarını düzeltmek
amacıyla K vitamini ve glukoz infüzyonu yapılır. Mortalite
tedaviye rağmen %30 u bulur. Hastaların %20 sinde mental
retardasyon, hiperaktivite, fokal nörolojik defisitler ve
epilepsiler gibi sekeller kalır.
D – SYDENHAM KORESİ:
Sydenham
koresi
asimertrik
istemsiz
hareketlerle
karakterizedir ( koreiform ve atetoik hareketler).
A grubu
beta hemolitik streptokok enfeksiyonunu takiben ortaya çıkan
romatizmal ateşin bir komplikasyonudur. Çocukluk çağında ve
genellikle kız çocuklarda görülür. Koreiform ve atetoik
hareketler %20 vakada vücudun sadece bir yarısında sınırlıdır.
Nadiren yürümeyi ve yemek yemeyi engelleyecek kadar şiddetli
olabilir. Personalite değişiklikleri ve emosyonel labilite
genellikle koreye eşlik eder. Hasta genellikle istemsiz
hareketleri diğer eliyle tutarak engellemeye çalışır. %40
vakada bu bulgulara dizartri de eşlik eder. Derin tendon
refleksleri kaybolur. Hasta parmağınızı süt sağar gibi ritmik
şekilde sıkar. Sydenham koresi genellikle birkaç ayda iz
bırakmadan iyileşir. Geçirilmis A grubu beta hemolitik
streptokok enfeksiyonu nedeniyle Anti Streptolizin O (ASO)
yüksek titrede pozitiftir. BOS ve radyolojik tetkikler
normaldir.
E – AKUT TRANSVERS MYELOPATİ:
Akut
transvers
disfonksiyonudur.
myelopati
Herhangibir
medullospinalisin
akut
yaşta ortaya çıkabilirsede
genellikle 10-20 yaşları arasında veya 40 yaşından sonra
görülür. Birçok viral enfeksiyonu takiben ortaya çıkabilir.
Postenfeksiyöz olabileceği gibi spinal travmalar, multipl
skleroz, paraspinal abseler, diskopatiler, radyasyon ve
aşılamaları takiben de gelişebilir. Medullospinalis parsiyel
veya total olarak etkilenir. %70 vakada dorsal tutulum vardır.
Interskapular parestezi ve ağrı en sık bulgudur. Bacaklarda
güçsüzlük, duyu kaybı, idrar retansiyonu ve taşma şeklinde
inkontinans hemen her vakada görülür. Hastanın şikayetleri 2
saat ila 14 gün içinde maksimum dereceye ulaşır. Akut
transvers myelit genellikle Guillain-Barre ile karışır, idrar
inkontinansının varlığı akut trasvers myelit lehinedir. BOS
bulguları etyolojik sebeple ilişkili olarak normal veya
anormal olabilir, BT ve MR tümor, paraspinal abse, bası gibi
etyolojik sebepleri ekarte etmek için gereklidir. Tedavi
etiyolojik sebebe göre yapılır.
F – OPTİK NÖRİT:
Enfeksiyonlar sonrası sık görülen bir kompliksyonda
postenfeksiyöz optik nörittir. Kızamık, kabakulak, boğmaca,
enfeksiyoz mononükleozis, su çiçeği enfeksiyonları sonrası
veya difteri boğmaca tetanoz karma aşılaması sonrası ortaya
çıkar. Progressif olarak artan görme kaybı %75 vakada
ünilateraldir. Genellikle görme kaybına retrobulber ağrı eşlik
eder. %50 vakada optik diskte ödem ve retinal hemorajiler
vardır. BOS bulguları normaldir. Tanı klinik bulgular ve
anamneze göre konur. Hastalar genellikle sekelsiz iyileşir
fakat %50 vakada daha sonra multipl skleroz gelişir.
G – BAŞDÖNMESİ VE SAĞIRLIK:
Sık görülen postenfeksiyöz komplikasyonlardandır. Özellikle
bakteriyel menenjit, kabakulak, influenza, kızamık ve suçiçeği
enfeksiyonlarından sonra ortaya çıkar. Ani olarak ortaya çıkan
ünilateral duyma kaybı veya bilateral sensorinöral duyma kaybı
şeklinde görülür. Duyma kaybına genellikle başdönmesi, bulantı
kusma eşlik eder. Başdönmesi tamamen geçer fakat duyma
kayıpları genellikle kalıcıdır. Tedavisi yoktur.
VI. AŞI VE ENFEKSİYONLARI
TAKİBEN
ORTAYA
ÇIKAN
ENSEFALOPATİLER
VE
REYE
SENDROMU
Ensefalopati enfeksiyon veya inflamasyon dışı sebeplerle
ortaya çıkan MSS disfonksiyonu halidir. Aşı ve enfeksiyonları
takiben ortaya çıkan ensefalopatilerdeki MSS disfonksiyonu
immün mekanizmalar veya metabolik bozukluklara bağlıdır. Aşı
ve enfeksiyonlar sonrası ortaya çıkan ensefalopatilerin
insidansı aşılama ve sanitasyon şartlarına bağlı olarak
coğrafi değişiklikler gösterir. İnsidans ortalama olarak
milyonda 10.5 civarındadır. Tifo ve diğer enterik
enfeksiyonları takiben ortaya çıkan ensefalopatiler genellikle
yaz aylarında ve yağışlı dönemlerde görülürler. Aşı sonrası
gelişen ensefalopatiler içinde en iyi bilineni boğmaca
aşılaması sonrası gelişen ensefalopatidir. Patojen
organizmanın tam olarak kullanıldığı aşılarda ( whole cell
Pertissuis aşısı= wP) ensefalopati riski yüksektir. Asellüler
boğmaca aşısının kullanılmaya başlanmasıyla birlikte
ensefalopati riskide hızla azalmıştır. Enfeksiyonları takiben
gelişen ensefalopatiler içinde ise en iyi bilineni Reye
sendromudur.
PATOGENEZ:
Aşı ve enfeksiyonları takiben ortaya çıkan ensefalopatilerin
patogenezi tam olarak bilinmiyor. Ensefalopatinin ortaya
çıkışı saatler veya haftalar alabilir. Patolojik incelemede
serebral ödem görülür fakat inflamasyon yoktur. Patogenezden
hipoksi, elektolit imbalansı ve endojen toksinler sorumlu
tutlmaktadır. Aşı ve enfeksiyonları takiben gelişen
ensefalopatiler genellikle subklinik gastrointestinal,
respiratuar enfeksiyonları, kızamık, boğmaca ve tifoyu takiben
ortaya çıkarlar. Aşılar içinde ise ensefalopatiye en sık sebep
olanlar: tüm hücre boğmaca aşıları, difteri-tetanoz-boğmaca
karma aşısı, tetanoz toksoid aşısı, kızamık, kabakulak ve
suçiçeği aşılarıdır.
KLİNİK:
Ensefalopati 2 yaş altı çocuklarda
24 saatten uzun süren, ve
ilaçlar veya postiktal döneme bağlı olmadan stupor dan
komaya kadar değişebilen şuur kaybına denir.
2 yaşın üstünde ise ensefalopati
24 saatten uzun süren ve aşağıdaki bulgulardan en az
ikisinin varlığına denir
ilaçlara bağlı olmadan ortaya çıkan deliryum, psikoz
veya konfüzyon hali.
ilaçlar veya postiktal döneme bağlı olmadan stupor dan
komaya kadar değişebilen şuur kaybı.
Şuur kaybıyla sonuçlanan epileptik atak.
İnfeksiyonları takiben ortaya çıkan ensefalopatiler hastalığı
takiben 2 ila 3 hafta içinde ve genellikle erken çocukluk
döneminde görülürler ( yaş ortalaması 18 ay ). Boğmaca aşısını
takiben ensefalopati genellikle 6 ay civarında görülür. Klinik
olarak ensefalopatiler ensefalitten ayırd edilemezler. Ateş ve
epileptik ataklar sık görülür. Fokal nörolojik defisitler
genellikle yoktur. Aşılamaları takiben gelişen ensefalopatiler
genellikle aşılamayı takiben 3 ila 7 gün içinde ortaya
çıkarlar. Aşı ve enfeksiyonları takiben ortaya çıkan
ensefalopatiler hırpalanmış çocuk sendromları, serebral venöz
trombozlar, febril konvülsyonlar ve ensefalitlerle karışır.
Ensefalopati tanısı diğer etyolojik faktörlerin ekarte
edilmesiyle klinik olarak konur, ayırıcı tanıda boğmaca,
difteri, şigelloz, tifo ve malarya dikkatle aranmalıdır. BOS
bulguları basınç artışı dışında tamamen normaldir, BOS da
enfeksiyon ve inflamasyonu gösteren herhangi bir bulgu yoktur,
aşıya veya geçirilmiş enfeksiyona ait antikor artışı veya
antijene rastlanmaz.
TEDAVİ:
Ensefalopatilerin tedavisi semptomatiktir. Ensefalopatilerde
aspirasyon pnemonisi, KİBAS, uygunsuz ADH salınımı, elektrolit
imbalansı, hipoksik beyin hasarı gibi komplikasyonlar sık
görülür. Hasta yoğun bakım şartlarında izlenmeli ve
ensefalopati komplikasyonları açısından yakından takip
edilmelidir.
REYE SENDROMU:
Reye sendromu akut karaciğer harabiyetini takiben ortaya çıkan
MSS disfonksiyonu halidir. Reye sendromu insidansı su çiçegi
ve influenza salgınlarının yaşandığı dönemlerde artar. Reye
sendromu bir çocukluk çağı hastalığıdır, fakat genç
erişkinlerdede görüldüğü bildirilmiştir. Birçok viral
enfeksiyonu takiben ortaya çıkabilirsede genellikle suçiçeği
ve influenza enfeksiyonlarını takiben ortaya çıkar. Viral
enfeksiyonlar sırasında salisilat kullanımının hastalığı
başlattığı veya ağırlaştırdığı fikri kabul görmüştür.
Çocuklarda salisilat kullanımının sınırlandırılmasıyla reye
sendromu insidansıda dramatik olarak düşmüştür, fakat
salisilat almayan hastalardada Reye sendromu görüldüğü
unutulmamalıdır. Kawasaki ve juvenil romatoid artrit gibi
aspirin kullanmak zorunda olan çocuklarda Reye senromu
insidansı önemli derecede yüksek bulunmuştur. Bu hastalarda
hertür mental bozukluk Reye sendromunu düşündürmelidir.
Reye sendromu bifazik bir seyir izler. İlk fazda viral bir üst
solunum yolu enfeksiyonu bulguları ve ateş görülür, bu ilk faz
birkaç gün içinde iyileşir. İyileşmeyi takiben birkaç gün
sonra şiddetli ve inatçı kusmalarla birlikte şuur
bulanıklıkları ve mental değişikliklerin görüldüğü 2. faz
başlar. Fokal nörolojik bulgular yoktur. Mental fonksiyonlar
saatler içinde bozulur. 1981 de Reye sendromunun klinik
bulguları NIH ( National Institutes of Health ) tarafından
sınıflandırılmıştır ( tablo 41 )
Tablo 41: Reye sendromu NIH sınıflaması
STAGE
STAGE I
STAGE II
STAGE III
STAGE IV
ŞUUR
Letarjik
Stupor
Koma
Koma
POSTÜR
Normal
Normal
Dekortike
Deserebre Flaks
AĞRIYA
CEVAP
Ağrıdan
kaçınır
Ağrıdan
kaçınır
Dekortike
Deserebre
Yok
IŞIK
REFLEKSİ
Canlı
Hafif
Hafif
Hafif
Yok
V
Koma
OKÜLO
SEFALİK
REFLEKS
(DOLL’S
EYE)
Normal
Konjuge
deviasyon
Konjuge
deviasyon
Yok
Yok
Reye sendromunda hepatomegali görülür, hepatomegaliye ileri
dönemlerde sarılık eklenir. Hastalarda beslenme bozukluğu,
ödem ve assit görülmez. Laboratuar tetkiklerinde
hepetosellüler hasarın varlığını gösteren SGOT, SGPT,
protrombin zamanında arış ve hiperamonemi dikkat çeker.
Hiperamonemi ile mental bozukluklar arasında korrelasyon
vardır. Normalin 5 katı ve daha yukarı düzeylerde amonemi kötü
porgnoz işaretidir. Serebral ödem nedeniyle artmış basınç
dışında BOS bulguları normaldir. 4 yaş altı vakalarda
hipoglisemi ve hipoglikoraji görülür. Reye sendromunun kesin
tanısı karaciğer biyopsisiyle konur. Karaciğer biyopsisinde
mikroveziküler steatoz görülür inflamasyon yoktur.
Elektronmikroskobik incelemede mitokondrial değişiklikler
dikkati çeker. Mikroveziküler steatoz Reye sendromu düşündürür
fakat spesifik değildir. Elektron mikroskopide karakteristik
polimorfik ve iri mitokondrilerin görülmesi krista mitokondria
larda granüllerin kaybı tanı koydurur.
Reye
sendromu
tanısı
karakteristik
klinik
bulgulara
dayanılarak konur. Erken dönemde protrombin zamanındaki uzama
nedeniyle karaciğer biyopsisi kontrendikedir.
Reye sendromunda mortalite ve morbidite sıklıkla serebral
ödeme bağlıdır. Bu nedenle serebral ödemin kontrolu tedavide
ilk adım olmalıdır. Baş yukarda tutulmalıdır. Daha sonra
hiperamonemi, hiperglisemi elektrolit imbalansı gibi metabolik
anormallikler düzeltilmeye çalışılır. Burada bozukluğun % 100
değil % 80 – 90 düzeltilmesi amaçlanmalıdır bu serebral ödemi
azaltmak için yeterlidir. Bu amaçla % 10 dekstroz ve hipotonik
solusyonlarla serum osmolaritesi 305 – 310 civarında tutulmaya
çalışılır. Bu önlemler basıncı düşürmeye yetmezse mannitol,
deksametazon, entübasyon ve hiper ventilasyon uygulanır.
Hiperamonemi laktulozla kontrol edilebilir, pıhtılaşma
faktörlerinin yerine konması amacıyla taze donmuş plazma
verilebilir. İleri dönemlerde exchange transfüzyonun yüz
güldüren sonuçlar verdiğini gösteren çalışmalar mevcuttur, bu
konuda kontrollu çalışma henüz yoktur.
AŞI VE ENFEKSİYONLARI TAKİBEN GELİŞEN
ENSEFALOMYELİTLER.
Aşı veya enfeksiyonları takiben ortaya çıkan aşırı immün
cevaba bağlı olarak sinir sisteminde gelişen demyelinizasyonla
seyreden inflamatuar reaksiyonlardır. Aşı ve enfeksiyonlar
sonucu sinir sistemi dokularına karşı gelişen aşırı immün
cevap sonucu klinikte ensefalit, myelit, transvers myelit,
Sydenham koreası, optik nörit, serebellar ataksi gibi
enfeksiyon sonrası sendromları görülür. MSS ve periferik sinir
sisteminde aşı ve enfeksiyonları takiben ortaya çıkan
demyelinizasyonla seyreden inflamatuar reaksiyonların
tanımlanmasında birçok terminoloji kullanılmıştır fakat
günümüzde bu tablolar Akut Dissemine Ensefalo Myelit ( ADEM )
adı altında toplanmışlardır. ADEM lerin klinik ve
fizyopatolojik karakterleri bilinmesine rağmen etkili ve kabul
görmüş bir sistemik tedavi yaklaşımı henüz yoktur. ADEM ler
viral veya bakteriyel enfeksiyonları takiben 3 ila 15 gün
içinde ortaya çıkarlar. Genellikle döküntülü hastalıkları
takiben görülürlersede ınfluenza, mikoplazma enfeksiyonları ve
aşılamaları takibende ortaya çıkabilirler. Aşı ve
enfeksiyonları takiben ortaya çıkan demyelinizan inflamatuar
komplikasyonların :
% 90 – 96 sı ensefalit
% 3 – 4 ü myelit
% 1 – 7 si poliradikülit olarak karşımıza çıkar.
Optik nörit, serebellar ataksi, tranzvers myelit tek başlarına
veya yukardaki tabloların bir parçası olarak görülebilirler.
ADEM lerde klinik bulgular hızla ortaya çıkar: ani başlayan
epileptik ataklar ve konfgüzyon ilk bulgulardır.
EPİDEMİYOLOJİ:
İnfeksiyon ve aşıları takiben gelişen ensefalomyelitler içinde
en önemlileri
Akut dissemine ensefalomyelit ( ADEM ): beyin ve
medüllospinalisi tutan yaygın inflamatuar demyelinizan
ensefalomyelit tablosudur.
Akut hemorajik lökoansefalit ( AHEM ): hiperakut seyirli
ve nekrozlarla karakterize ensefalit tablosudur.
Post enfeksiyöz ensefalomyelit: aşı ve enfeksiyonları
takiben ortaya çıkan beyin ve medüllospinalisin
demyelinizasyonuyla giden inflamasyonudur.
Aşı sonrası gelişen ensefalitler: aşılamaları takiben
ortaya çıkan ensefalit tablosudur.
Akut serebellar ataksi: aşı ve enfeksiyonları takiben
ortaya çıkan serebellumda
inflamasyondur.
sınırlı
demyelinizan
Akut transvers myelit: aşı veya enfeksiyonları takiben
gelişen medüllospinalisin tüm katmanlarını tutan
demyelinizan inflamasyonudur.
Optik nörit: aşı ve enfeksiyonları takiben ortaya çıkan
optik sinirin inflamasyonudur.
İnfeksiyon sonrası gelişen ensefalomyelitler tutulan anatomik
bölgeye
bağlı
olarak
adlandırılırlar.
Bakteriyel
enfeksiyonları takiben ortaya çıkan ensefalitlerde sıklıkla
bazal ganglionların tutulumu ve Sydenham korea’sına benzer
klinik tablolar görülür. İnfeksiyon sonrası gelişen
ensefalomyelitlerin insidansı aşılama ve sanitasyona bağlı
olarak coğrafi farklılıklar gösterir. Gelişmiş ülkelerde
aşılamalara bağlı olarak post enfeksiyöz ensefalomyelitlerin
ensefalitlere oranı %33 den % 15 inmiştir. Hernekadar
aşılamalarda ensefalomyelit riski taşırsada bu risk
hiçbirzaman enfeksiyonun kendisi kadar yüksek değildir (
tablo: 42).
Tablo 42: AŞI VE ENFEKSİYONLARA BAĞLI
ENSEFALOMYELİT RİSKİ
Hastalık
İnfeksiyona bağlı
ensefalomyelit
Aşılamaya bağlı
ensefalomyelit
Kızamık
1 / 1000
Milyonda 1.2
% 100
Sample tipi aşı 1
/ 400
Kuduz
HDCV % 0
Kızamıkcık
1 / 6000
Milyonda 1 den az
Boğmaca
1 / 125
1 / 140 000
Kabakulak
1 / 6000
Milyonda 1 den az
Su çiçeği
1/ 2000
1 / 20 000
Varicella
1 / 4000
< 1 / 100 000
İnfeksiyon sonrası ensefalomyelitler genellikle üst solunum
yolları
enfeksiyonlarını,
döküntülü
çocukluk
çağı
enfeksiyonlarını ve gastrointestinal sistem enfeksiyonlarını
takiben ortaya çıkarlar.
Sık görülen ensefalomyelit sebepleri:
Viruslar:
Kızamık
Kızamıkcık
Kabakulak
Influenza
Herpes simpleks
Varicella zoster
Ebstein barr virus
Suçiçeği ( variola )
Bakteriler:
Mikoplasma pneumoniae
A gurubu Beta hemolitik streptokoklar
Camphylobacter jejuni
Aşılar:
Suçiçeği ( vaccinia )
Sample tipi kuduz aşısı
Kızamık
Oral polio aşısı
Difteri tetanoz aşısı
Tetanoz toksoid aşısı
Haemophius influenzae tip b
İnaktif Vibrio cholerae aşısı
Japon B ensefaliti aşısı
PATOGENEZ:
ADEM en iyi şekilde kızamık enfeksiyonları ve kuduz
aşılamalarıyla ortaya çıkan vakalarda gösterilmiştir. ADEM in
histopatolojik
bulgusu
perivenöz
inflamasyon
ve
demyelinizasyonlardır. AHEM de ise küçük arterioller ve venler
etrafında fibrinoid nekroz alanları, eritrositlerin
ekstravazasyonu ve yaygın doku nekrozları görülür. Kültürler
ve serolojik yöntemlerle etken gösterilemez. Ortaya çıkan
nöropatolojik tablo etkene bağlı olmaksızın hemen hemen
aynıdır. Kızamık sonrası ortaya çıkan ensefalomyelitlerde
periventriküler
mononükleer
infiltrasyon
ödem
ve
demyelinizasyon görülür. Demyelinizasyon alanlarında lipid
dolu makrofajlar dikkati çeker. Bu patolojik görünüm aşı
sonrası gelişen ensefalomyelitlerdede aynıdır. Demyelinizasyon
alanlarının
görünümü
viral
invaziv
demyelinizan
enfeksiyonlardan
( Progressif Multifokal Lökoansefalopati,
HTLV – 1 v.b.) ve multipl sklerozdan farklıdır. Beyin ve
medüllospinalis ak cevherine karşı veya Myelin Basic Protein’e
karşı artmış antikor titresi ve lenfoproliferatif cevap
görülür. Patogenezden myelin kılıfa karşı anormal olarak
gelişen sellüler ve hücresel immün cevap sorumludur. Bir
çoğunun patogenezinde MSS myelin kılıfına karşı hücresel immün
cevap vardır. Bu abartılı hücresel immün cevabın ortaya
çıkışında
genetik
predispozisyonunda
yer
aldığı
düşünülmektedir. Bu abartılı immün cevabın bir kısmı patojenle
beyin dokusu arasındaki benzerlikten kaynaklanmaktadır.
Yapılan çalışmalar Mikoplasma pneumonia antijenleriyle ile
beyin dokusu arasında immünolojik benzerlik olduğunu ve
Mikoplasma
enfeksiyonlarını
takiben
ortaya
çıkan
ensefalomyelitlerin çapraz reaksiyona bağlı olduğunu
göstermiştir. Sydenham korea’sının patogenezinde ise
demyelinizasyon değil nöronopati bulunur. Sydenham korea lı
veya akut romatizmal ateşli hastaların bir çoğunda subtalamik
bölge ve nükleus kaudatus a karşı IgG sınıfı antikorlar
vardır.
KLİNİK:
Ensefalitlerin aksine ADEM ler 1 yaş altında çok nadir
görülürler ( tablo: 43 ). İnfeksiyonları takiben ortaya çıkan
ensefalomyelitler genellikle akut başlangıçlıdırlar ve
hastalığı takiben 3 – 15 gün sonra ortaya çıkarlar.
İnfeksiyonu iyileşmesinden sonra ateş, başağrısı ve bulantıyı
takiben aniden ortaya çıkan epileptik ataklar ve konfüzyon
görülür. Nörolojik olarak klinik bulgular multifokaldir.
Demyelinizasyonun yaygınlığına bağlı olarak değişik
derecelerde motor ve sensoriel defisitler, koordinasyon
bozuklukları ortaya çıkar. ADEM ler de mortalite % 30 ları
bulabilir. Hastaların çoğu sekelsiz iyileşirken birkısmında
davranış bozuklukları, demans ve motor fonksiyon bozuklukları
kalıcı olur. ADEM ler klinik loarak monofazik seyirli
hastalıklardır, nadiren tekrarlar ve bu haliyle multipl
sklerozla karışırlar. ADEM lerin fulminan seyirli formu olan
akut hemorajik ensefalo myelitlerde ( AHEM ) mortalite çok
yüksektir. Klinik bulgular ışığında ADEM ve AHEM tablolarını
viral ensefalitlerden ayırmak güçtür. Ayrım laboratuar
bulguları ve radyolojik görüntülemeyle yapılır.
Tablo 43 : Ensefalomyelitler ve yaş
Ensefalomyelit türü
Yaş
Prodrom
Aşı – enfeksiyonları takiben
gelişen ensefalomyelitler
1 yaş üstü
Akut serebellar ataksi
1 – 6 yaş
% 64
Akut transvers myelit
Adolesan – orta
yaş – yaşlı
% 30
Optik nörit
Genç – orta yaş
% 50
Sydenham koreası
Okul çağı
Serebellar ataksi:
Ani başlayan kusma, koordinasyon bozukluğu, trunkal ataksi ve
dizartriyle karakterizedir. Çocuklarda mutizm ve yürüyememe
ilk bulgulardır. Serebellit ya ADEM tablolarının bir
komponenti veya akut hidrosefalilerin bir komplikasyonu olarak
ortaya çıkar. Ayırıcı tanıda ilaç yen atkileri, Guillain –
Barre sendromu, benign pozisyonel vertigo, Wernicke
ensefalopatisi ve posterior fossa tümörleri yer almalıdır.
Optik nörit:
Nadir görülen post enfeksiyöz nörolojik sendromlardandır. Göz
hareketleriyle ağrı, renk ayrımında güçlük ve santral körlük
ilk bulgulardır. Saatler veya günler içinde tam körlük
gelişir. Erişkinlerin % 90 ında çocukların % 60 ında optik
nörit unilateraldir. Optik nörit genellikle 4 haftada tamamen
sekelsiz düzelir. Vakaların % 5 – 57 sinde daha sonra Multipl
Skleroz geliştiğini gösteren çalışmalar vardır. Optik nörit:
vaskülitler
(
lupus,
dev
hücreli
arteritler
)
intoksikasyonlar,
parasellar
tümörler,
granülomatöz
menenjitler ile karışır.
Sydenham korea’sı:
Sydenham korea’ sı akut romatizmal ateşi takiben vakaların %15
inde görülür. İstemsiz hareketler tik benzeri ( diskinetik ),
solucan benzeri ( atetozik ) veya şiddetli fırlama, atılma
benzeri ( ballismus ) tarzında olabilir. Prodrom döneminde
emosyonel labilite, obsessif – kompulsif semptomlar ve
hiperaktivite görülür. Başlangıç sinsidir, latent dönem
streptokoksik anjini takiben 2 hafta ila aylar boyu sürebilir.
İyileşme dönemi 6 aya dek uzayabilir. Korea’lı hastaların % 20
sinde romatizmal kardit de vardır. Ayırıcı tanıda bazal
ganglionları
tutan
diğer
hastalıklarla,
metabolik
hastalıklarla ( Wilson, organik asidemi ) serebral palsy ile,
serebral venöz trombüslerle, ilaç yan etkileriyle ve lupus ile
karışır.
TANI:
Aşı ve enfeksiyonlar sonrası gelişen ensefalomyelitlerin
tanısı ve bu ensefalomyelitlerin enfeksiyöz ensefalitlerden
ayrımı zordur. BT bulguları genellikle normaldir. Tanıda MR BT
den üstündür. MR da ak cevherde asimetrik geniş lezyonlar ve
değişik derecelerde kontrast tutulumu dikkati çeker. ADEM de
BOS da hafif lenfositik pleositoz ve protein artışı
görülebilir. AHEM de ise yoğun PNL ve eritrosit artışı dikkati
çeker, protein artmıştır BOS da Myelin Basic Proteinin varlığı
oligodendroglial hasarın ve demyelinizasyonun varlığını
gösterir ( sensitivite % 60 ). BOS da IgG artışı ve
oligoklonal bant görülmez veya kısa süreyle görülür ( multipl
sklerozda ise BOS da sürekli bir oligoklonal bant varlığı
görülür ). ADEM de MR incelemede beyin ve / veya omurilik ak
cevherde demyelinizasyonla uyumlu tutulum görülür. Bazal
ganglionlar, talamus ve kortekste lokal veya diffüz kontrast
tutulumu, beyin ve omurilikte ödem görülür. Radyolojik
görünümle klinik bulgular arasında pek korrelasyon yoktur.
Lezyonlar başta asimetrik; ilerleyen dönemlerde simetrik hal
alır. Lezyonların iyileşmesi 18 ayı bulabilir, hatta klinik
bulgular düzelirken radyolojik olarak yeni lezyonların
geliştiği görülebilir. Akut serebellar ataksi ve optik nörit
tansısında MR yer kaplayan lezyon ve vasküler patolojileri
ekarte etmek için gereklidir.
TEDAVİ:
Aşı ve enfeksiyonları takiben gelişen ensefalomyelitlerin
efektif bir tedavisi yoktur. ADEM ve AHEM tedavisi
semptomatiktir. Antiviral ilaçların tedavide yeri yoktur fakat
tedavi edilebilir bir ensefalit varlığı ekarte edilene kadar
ampirik antiviral tedavi uygulaması kabul görmüş bir
davranıştır. ADEM nedeniyle bilinç bulanıklığı ve genel durum
bozukluğu ortaya çıkan hastalar yoğun bakım şartlarında
izlenmelidir. Hastalar özellikle respiratuar, kardiak, renal
ve karaciğer fonksiyonları açısından izlenmelidir. ADEM seyri
sırasında ortaya çıkabilecek epileptik ataklar fenitoin,
barbituratlar veya benzodiazepinlerle kontrol edilebilir. Ateş
antipiretiklerle düşürülmeli, hidrasyon ve elektrolit
imbalansı gerektiği şekilde düzeltilmelidir. Primer
enfeksiyonlar ( mikoplasma, borrelia vb. ) varlığında veya
sekonder enfeksiyonların ( üriner sistem enfeksiyonları,
ventilatöre bağlı pnemoniler vb. ) varlığında tedaviye
antibiyotikler eklenmelidir. Hasta beyin ödemi ve KİBAS
bulguları açısından yakın takibe alınmalı ve gerekirse
hiperventilasyon, mannitol verilerek intrakranial basınç
düşürülmelidir. ADEM iyi bir destek tedaviyle genellikle
sekelsiz iyileşir. ADEM tedavisinde kortikosteroid kullanımı
halen tartışmalıdır. Günümüzde ADEM tedavisinde immünsüpressif
ve immünmodülatör kombinasyon tedavisi ağırlık kazanmaktadır.
Hafif klinik bulgularla seyreden ADEM vakalarının tedavisinde
kortikosteroidler önerilmemektedir. İleri derecede bilinç
bulanıklıkları olan veya klinik bulguları hızla bozulan ve
invaziv bakteriyel, viral enfeksiyonlara, toksik sebeplere
bağlı olmadığı gösterilen vakalarda kortikosteroid veya ACTH
tedavisi önerilir ( metilprednizolon 1000 mg / gün X 5 gün
veya sentetik ACTH 100 unite / gün X 10 gün ). Klinik düzelme
görülürse tedavi azaltılarak kesilir. Genel durum değişmez
veya kötüleşirse 3. günden sonra tedaviye plazmaferez eklenir
5 ila 10 plazmaferez sonrasında klinik durum değişmez veya
kötüleşirse tedaviye siklofosfamid eklenebilir. Rekürrans
halinde bu agressif tedaviye tekrar başlanmalıdır.
SARI HUMMA
Yellow Fever;
Sarı humma sivri sinekler ile bulaşan mikrobik hastalıktır.
Hastalık sahra altı Afrika ve güney Amerika da görülmektedir.
Bu bölgeye seyahat yapacak kişilerin Sarı humma aşısı olmaları
aşı pasaportu edinmeleri gereklidir. Hastalık nadiren bu
bölgeler dışında da görülmektedir. Sarı humma viral bir
enfeksiyon hastalığıdır. Hastalığın etkili bir tedavisi yoktur
ancak aşı ile korunmak mümkündür.
Sarı humma kimlerde görülür?
Hastalık sahra altı Afrika da ve güney Amerika da yaşayanlarda
ve bu bölgeye seyahat edenlerde görülür.
Sarı humma belirtileri nelerdir?
Hastalık sivrisineklerle bulaşır. Bulaştıktan bir hafta sonra
şikayetler ortaya çıkar. Akut dönem 3-4 gün sürer, bu dönemden
sonra toksik faz denen ve 24 saat içinde ortaya çıkan
şikayetler gelişir. Sarı humma ağır seyirli ve ölüm oranı
yüksek bir hastalıktır, hastalıktan kurtulanlarda ömür boyu
bağışıklık kalır.
Sarı humma akut faz belirtileri:
Ateş,
Baş ağrısı,
Kas ağrıları,
Sırt ağrısı,
Üşüme titreme,
İştah kaybı,
Bulantı kusma,
Karın ağrısı,
Sarı humma toksik faz bulguları nelerdir?
Yüksek ateş,
Burun, ağız, diş etleri, mide kanamaları,
Karın ağrısı,
Kanlı kusma,
Tansiyonda düşme,
Karaciğer yetmezliği ve sarılık,
Böbrek yetmezliği,
Şuur bulanıklığı,
Epilepsi atakları,
Koma,
Seyahat öyküsü sarı humma teşhisinde önemli bir ip ucudur.
Sarı humma tedavisi:
Sarı humma için özgün bir tedavi seçeneği yoktur. Tedavi
destek tedavisidir, hasta yoğun bakım şartlarında
tutulmalıdır. Sıvı ve gerekirse kan nakli yapılmalı tansiyon
normal sınırlarda tutulmaya çalışılmalıdır. Böbrek
fonksiyonlarının devamı için gerekirse diyaliz yapılmalıdır.
Toksik faz sırasında kaybedilen kan hücreleri ve pıhtılaşma
proteinlerinin yerine konması amacıyla kan nakli gerekir.
Tedavi
sırasında
antibiyotik
kullanımı
sekonder
enfeksiyonların önlenmesi amacıyla verilir.
Sarı hummadan korunma:
Sahra altı Afrika ve güney Amerika seyahati öncesi sarı humma
aşısı olmak en etkili korunma önlemidir. Aşı 9 aydan itibaren
yapılabilir.
Aşı yapılmamış ise sivrisinekten
korunmak mümkündür. Bu amaçla
korunarak
hastalıktan
İyi izole edilmiş klimalı yerlerde kalmak,
Uzun kollu ve paçalı giysiler giymek,
Vücuda sivrisinek kovucu sprey sıkmak,
Cibinlik kullanmak hastalıktan korunmak
kullanılabilir.
amacıyla
Referanslar:
1. US Centers for Disease Control and Prevention
http://www.cdc.gov
2. World Health Organization http://www.who.int
3. Health Canada http://www.hc-sc.gc.ca
4. Public Health Agency of Canada http://www.phac-aspc.gc.ca
5. Arboviruses & encephalitis. PEMSoft at EBSCO DynaMed
website.
Available
at:
http://www.ebscohost.com/dynamed/what.php . Accessed June 4,
2013.
6. García-Rejón JE, Loroño-Pino MA, Farfán-Ale JA, et al.
Mosquito infestation and dengue virus infection in Aedes
aegypti females in schools in Merida, Mexico. Am J Trop Med
Hyg . 011;84(3):489-496.
7. Global map. Centers for Disease Control and Prevention
website.
Available
at:
http://www.cdc.gov/yellowfever/maps/index.html . Updated
December 31, 2011. Accessed June 4, 2013.
8. Walker KR, Joy TK, Ellers-Kirk C, Ramberg FB. Human and
environmental factors affecting Aedes aegypti distribution in
an arid urban environment. J Am Mosq Control Assoc .
2011;27(2):135-141.
9. Yellow fever. Centers for Disease Control and Prevention
website.
Available
at:
http://www.cdc.gov/yellowfever/index.html . Updated December
13, 2011. Accessed June 4, 2013.
10. Yellow fever. EBSCO DynaMed website. Available at:
http://www.ebscohost.com/dynamed/what.php . Updated June 4,
2013. Accessed June 4, 2013.
11. Yellow fever vaccine: what you need to know. Centers for
Disease Control and Prevention website. Available at:
http://www.cdc.gov/vaccines/pubs/vis/downloads/vis-yf.pdf
.
Updated March 30, 2011. Accessed June 4, 2013.
HEPATİT A
Sarılık; Bulaşıcı Sarılık;
Sarılık karaciğerin iltihabıdır birçok sebebe bağlı olabilir
en sık görülen virüsler ile meydana gelen sarılıklar dır.
Hepatit A virüsler ile meydana gelen en sık sarılık türüdür.
Karaciğer vücudun en büyük organıdır. Birçok metabolik olay
karaciğerde gerçekleşir. Karaciğer bu işlemler sonrasında
oluşan atıkları safra ile bağırsağa atar. Hepatitler sırasında
bazen safra atılamaz, kanda birikir ve ciltte sarılık ortaya
çıkar. Hepatit A virüsü gıdalar ile bulaşır.
Hepatit A nasıl bulaşır?
Hastalık
dışkı
ile
yayılır.
Dışkıdaki
virüs
kanalizasyon sistemi ve temizliğin yetersiz olduğu yerlerde su
ve gıdalara bulaşarak salgınlara yol açar. Virüs sularda 4
hafta boyunca canlı kalır, deniz suyunda ölmez, balık ve
kabuklu deniz canlılarında uzun süre canlı kalır. Hastalar
hastalık başlamadan 2 hafta ve hastalık geçtikten sonra 1
hafta boyunca dışkı ile virüs çıkartmaya devam ederler.
Hastalık en çok:
Hepatit A bulaşmış gıda ve içeceklerin yenmesi ile,
Hepatit A bulaşmış sular ile temas etmekle,
Hepatit A bulaşmış gıdaların yeterince pişirilmemesi
nedeniyle,
Kanalizasyonun denize boşaldığı yerlerde balık ve midye
gibi deniz ürünlerinin yenmesi ile bulaşır.
Hepatit A en sık kimlerde görülür?
Hepatit A insan dışkısı ile yayılır. Kanalizasyon sistemi,
hijyen ve temizliğin uygun olmadığı her ortamda salgınlara
neden olur. Yuva ve kreşlerde çocukların yakın teması bulaşma
ve salgınlara yol açar. Ülkemizde batı kesimlerde insanların %
40 ında doğuda ise % 90 ına hastalık geçirilmiştir. Hastalık
en sık:
Altyapı ve kanalizasyon sistemi bozuk yerlerde
yaşayanlarda,
Hasta kişi ile yakın teması olanlarda ( yuva arkadaşı,
oyun arkadaşı, eşi, çocuğu vb.),
Hasta kişi ile ortak ev eşyasını yıkamadan kulandan
kişilerde (kaşık, çatal yıkanmadan kullanılırsa),
Hasta kişi ile cinsel teması olanlarda,
Hepatit A nın sık görüldüğü sanitasyon ve kanalizasyon
sisteminin bozuk olduğu şehir ve ülkelere seyahat
edenlerde,
Tuvalet eğitimi almamış çocuk yuvaları ve kreşlerde
hastalık daha sık görülür.
Hepatit A belirtileri nelerdir?
Hastalık virüs bulaştıktan 2 ila 6 hafta sonra ortaya çıkar,
Hepatit A genellikle gribal şikayetler ile seyreder. Nadiren
sarılık şikayetleri ortaya çıkar. Özellikle küçük yaşlarda
hastalık çok hafif seyreder, yaş ilerledikçe hastalığın seyri
de ağırlaşır. Hepatit A her zaman akut enfeksiyon şeklinde
ortaya çıkar, hiçbir zaman kronikleşmez, hepatit taşıyıcısı
olunmaz. Hepati A
genellikle bir ayda şifa ile iyileşir,
nadiren fulminan hepatit denen şekilde ve çok ağır seyrederek
ölüme yol açar. Hepatit hamilelikte bebeğe bulaşmaz. Hepatit
A hastalığı sırasında sarılık çok ender olarak görülür
hastalık genellikle grip şikayetleri ile geçip gider. En sık
görülen belirtiler şunlardır:
Halsizlik,
İştahsızlık,
Ateş,
Bulantı,
Karın ağrısı,
Sarılık,
İdrarda koyuluk,
Dışkı renginde açılma,
Kaşıntı, döküntü,
Kas ağrıları en sık görülen şikayetlerdir.
Hepatit A nasıl teşhis edilir?
Hepatit A laboratuar testleri ile kolayca teşhis edilir.
Hastanın şikayetleri ve muayene bulguları teşhise yardımcı
olur. Hepatit A hastalığında hastaların çoğunluğunda grip
şikayetleri dışında şikayet olmadığı unutulmamalıdır.
Hepatit A düşünülen hastadan aşağıdaki testler
istenir:
Anti HAV IgM,
Anti HAV IgG,
Kan sayımı,
Karaciğer enzimleri
SGOT ( ALT),
SGPT (AST),
Gamma GT,
Laktat Dehidrogenaz LDH,
Alkali Fosfataz ALP,
CRP, • Sedimantasyon,
Bilirübin,
Kanama ve pıhtılaşma zamanı,
Amonyak bakılmalıdır.
Hepatit A tedavisi:
Hepatit A için spesifik bir tedavi yoktur. Virüsü öldürerek
hastalığı tedavi eden bir ilaç yoktur. Tedavi vücudun
desteklenmesi ve virüsü yenmesi için gerekli takviyenin
yapılmasıdır.
Hepatit A tedavisinde amaç:
Hastanın istirahate alınması, yatarak istirahati,
Hastalığın yayılmasına engel olmak,
Virüsün daha fazla karaciğer harabiyeti yapmasını
durdurmak amacıyla karaciğeri yoran ilaç, sigara ve
alkolden uzak durmak.
Hastalık genellikle bir ay içinde kendi kendine düzelir.
Hastaların % 15 inde iyileştikten sonra 9 ay içinde tekrar
hepatit şikayetleri ortaya çıkabilir, bu hastalığın ikinci kez
geçirilmesi değildir. Hepatit A iz bırakmadan iyileşir,
kronikleşmez, bağışıklık bırakır tekrar hepatit A geçirilmez.
Hepatit A dan korunma Hepatit A dan korunmanın en önemli yolu
aşı olmaktır. Hepatit A gıdalar ve sular yoluyla bulaşır.
Temizlik kurallarına
önemlidir:
uymak
hastalıktan
korunmada
El yıkama alışkanlığını küçük yaşta edinmek,
Yemek öncesi ve sonrası el yıkamak,
Mutfakta heijyeni ve sanitasyon kurallarına uymak,
Gıdaları düzgün ve gerektiği şekilde pişirmek,
Suları kaynatmadan kullanmamak,
Hepatit A hastası nın ortak eşyalarını ayırmak ve uygun
şekilde temizlemek,
Salgın olan yerlerde kapalı şişe su kullanmak,
Buz kullanmamak,
Gıdaları pişirmeden yememek,
Meyveleri soymak, Hepatit A dan korunmak için dikkat
edilmesi gereken kurallardır.
Hepatit A aşısı ve gamma globülin
Hepatit A aşısı bir yıl arayla iki doz halinde yapılır. Son
derece koruyucu bir aşıdır ve 20 yıl bağışıklık sağlar. İmmün
globülin hazır antikorlar ile hepatit A ya karşı geçici direnç
sağlar. İmmün globülin hepatit A ya karşı ancak 1 – 3 ay
korur. İmmün globülin hepatit A bulaştığı düşünülen durumdan
itibaren iki hafta içinde verilmelidir. Hepatit A aşısı
inaktif aşıdır. Aşı hastalık yapamaz. Aşı yapıldıktan 4 hafta
sonra korumaya başlar. İki doz hepatit A aşısı 20 yıl boyunca
korunma sağlar. Aşı salgın veya hepatit A ile temas halinde
iki hafta içinde yapılırsa koruyucudur.
Hepatit A aşısı kimlere yapılır?
12 aylıktan itibaren herkese yapılabilir,
Hepatit A nın sık görüldüğü ülkelere seyahat edenlere,
Kronik karaciğer hastası olanlara,
Kreş, yuva ana okulu ve bu gibi yerlerde çalışan
personele hepatit A aşısı yapılmalıdır.
Referanslar:
1. American Liver Foundation http://www.liverfoundation.org/
2. Hepatitis Foundation International http://www.hepfi.org/
3.
Canadian
Institute
http://www.cihi.ca/cihiweb/
for
Health
Information
4. Canadian Liver Foundation http://www.liver.ca/
5. Baker CJ, Pickerling LK, Chilton L, et al; Advisory
Committee on Immunization Practices. Recommended adult
immunization schedule: United States, 2011. Ann Intern Med . 1
Feb 2011. 154(3):168-173.
6. Centers for Disease Control and Prevention. Recommended
immunization schedules for persons aged 0-18 years —United
States, 2011. MMWR 2011;60(5).
7. Centers for Disease Control and Prevention. Sexually
Transmitted Diseases Treatment Guidelines, 2010. MMWR
2010;59(No. RR-12):1-110.
8. Hepatitis A: questions and answers. Immunization Action
Coalition
website.
Available
at:
http://www.vaccineinformation.org/hepa/qandavax.asp . Updated
May 2008. Accessed January 21, 2009.
9. Hepatitis Foundation International website. Available at:
http://www.hepfi.org .
10. The Merck Manual of Medical Information . Simon and
Schuster, Inc.; 2000.
11. National Digestive Diseases Information Clearinghouse
website. Available at: http://digestive.niddk.nih.gov/ .
12. 9/25/2009 DynaMeds Systematic Literature Surveillance
http://www.ebscohost.com/dynamed/what.php
:
Updated
recommendations from the Advisory Committee on Immunization
Practices (ACIP) for use of hepatitis A vaccine in close
contacts of newly arriving international adoptees. MMWR Morb
Mortal Wkly Rep . 2009;58:1006
SU ÇİÇEĞİ
Chickenpox; Varicella;
Su çiçeği çok bulaşıcı viral, döküntülü bir hastalıktır.
Çocukluk çağında yada erişkin yaşta görülebilir. Hastalık
ateş, ciltte sıvı dolu, kaşıntılı kabarcıklar, halsizlik ile
karakterizedir. Yaş ilerledikçe hastalık daha ağır seyreder.
Virüs vücutta saklanır ileri yaşlarda zona yapar. Her mevsimde
görülür en çok kış ve ilkbaharda salgınlar yapar.
Hastalığın etkeni Varicella zoster virüstür Su çiçeği ve Zona
yapar. Su çiçeği en sık 10 yaş altında görülür, zona erişkin
yaştan sonra görülür. Hastalık insandan insana bulaşır, hasta
kişiler bulaştırıcıdır. Havadan solunumla, hastaya dokunmakla
bulaşır. Çok çabuk ve kolay bulaşır, hızlı yayılır.
Kuluçka süresi 10- 21 gündür. Daha sonra ciltte içi sıvı dolu
kabarcıklar, yoğun kaşıntı, halsizlik, kas ağrıları, ateş
başlar. 4. Günden itibaren kaşıntı azalır kabarcıklar
kabuklanmaya başlar ve solarak dökülür.
Su çiçeği aşısının bulunması ile birlikte su çiçeği vakaları
giderek azalmaktadır. Aşı olan çocuklarda su çiçeği ya
görülmez yada çok hafif seyreder. Hasta döküntüler başlamadan
2 gün önce hastalığı bulaştırmaya başlar ve döküntüler tamamen
kaybolana dek bulaştırıcıdır. Su çiçeği immün sistemi zayıf
kişilerde çok ağır seyreder ve birçok komplikasyon ortaya
çıkar.
Annesi su çiçeği geçirmiş yada aşılanmış bebekler 1 yaşına dek
su çiçeği geçirmezler. Annesi su çiçeği geçirmemiş ve
aşılanmamış bebekler ise 1 yaş altında su çiçeğini çok ağır
geçirirler.
Su çiçeği nin belirtileri nelerdir?
Hastalığın kuluçka süresi 10-21 gündür. Hastalık
Karın ağrısı,
Ateş,
İştahsızlık,
Baş ağrısı ile başlar bu şikayetler 2-4 gün sürer daha
sonra deri döküntüleri başlar.
Döküntüler içi sıvı dolu kabarcıklar şeklindedir ve
kaşıntılıdır.
Döküntüler yüz, göğüs ve saçlı deriden başlayarak
tüm vücuda yayılır,
Birkaç gün sonra içi irinleşir ve kabuklanmaya
başlar,
Biri solarken diğeri çıkar, 5. günden sonra
yenisi çıkmaz
Hastalık mukozalarda da görülür: ağız içi, vajen
ve göz kapaklarında da döküntü görülür.
Döküntüler yüz ve vücutta daha fazladır, kol
bacaklarda daha azdır.
Döküntüler iltihaplanmaz ise iz bırakmadan
iyileşir.
Aşılı çocuklarda da su çiçeği görülebilir ancak daha hafif
seyirlidir ve döküntüler 30 taneyi geçmez. Bu çocuklarda
hastalık bulaştırırlar.
Su çiçeği teşhisi nasıl konur?
Hastalık çocuğun şikayeti ve klinik görünüm ile kolayca teşhis
edilir. Kan testleri ve döküntüden alınan örnekler in
incelemesi ile kesin teşhis konur.
Su çiçeği tedavisi:
Antiviral tedavi ilk 24 saat içinde başlanmalıdır.
1 yaş altı bebekler,
10 yaş üstü çocuklar
Erişkinler,
İmmün sistemi zayıf kişilerde
Egzema, güneş yanığı ve cilt problemi olan,
Steroid kullanan,
Aspirin kullanan çocuklar,
Akciğer hastalığı olan,
Kanser tedavisi gören kişilerde
Hastalık ağır seyreder bu nedenle anti viral tedavi gecikmeden
başlanmalıdır. Tedavide istirahat şarttır. Günlük köpük
banyoları ( ovalama yapmadan ) kaşıntı ve iltihaplanmaları
azaltır. Kaşıntı için tedavi verilmelidir. Çocuğun tırnakları
kesilerek kaşıntı ve iltihaplanma azaltılmalıdır. Ev halkından
risk altında olanlar var ise onlara da koruyucu antiviral
tedavi verilebilir. Bütün döküntüler solup döküldükten 5 gün
sonraya dek çocuğun dışarı çıkmasına, parka gitmesine, başka
çocuklarla oynamasına, okula gitmesine izin verilmemelidir.
Su çiçeği tehlikeli bir hastalık mıdır?
Suçiçeği genellikle komplikasyonsuz iyileşir. Çok az vakada ve
riskli hastalarda virüs tüm vücuda yayılarak beyin ve akciğer
iltihaplarına neden olur. Hastalık bağışıklık bırakır,
suçiçeği bir daha geçirilmez ancak iyileştikten sonra vücuttan
gitmez ve sinir sistemi içinde hayat boyunca saklanır. Hayatın
ileri zamanlarında stres ve immün sistemin zayıfladığı
zamanlarda yerinden çıkarak tekrar hastalık yapar. Bu hastalık
tüm vücuda yayılamaz sadece bir sinir bölgesinde sınırlı kalır
buna ZONA denir. Zona geçiren kişi etrafa Suçiçeği bulaştırır.
Komplikasyonları:
En sık görülen komplikasyon kabarcıkların kaşıma ile
mikrop kapması ve iz kalmasıdır. Bu nedenle kaşıntı
önleyici anti histaminikler ve köpük banyoları önerilir.
Virüsün beyinde ansefalit ve akciğerde pnemoni yapması
nadir görülen ancak çok tehlikeli komplikasyonlardır. En
sık 1 yaş altı, 10 yaş üstü, erişkin ve immün sistemi
bozuk olanlarda görülür.
Hastalığı geçirmemiş ve aşı olmamış gebelere bulaşır
ise çocuğa çok zarar verir.
Gebeliğin ilk 28 haftasında bebeğe geçerse: Buna
Varicella Sendromu (yada Konjenital Varicella Sendromu
denir );
Bebekte beyin hasarı ( ensefalit, mikrosefali,
hidrosefali, beyin gelişiminin tamamen durmasına )
yol açabilir,
Bebekte göz hasarı,
Bebekte nörolojik hasar, spinal kord hasarı,
Vücut gelişim bozukluğu, kol ve bacaklarda
gelişim bozukluğu, anüs ve mesane sfinkter
bozukluğu,
Deri bozukluklarına neden olabilir.
Doğurdan hemen sonra yada doğuma birkaç hafta kala
bulaşır ise buna Neonatal Varicella denir:
Annede erken doğuma neden olabilir,
Bebekte suçiçeği ağır seyreder, pnemoni ve diğer
komplikasyonlar sık görülür.
Çok nadiren kalp, karaciğer ve böbrek iltihabına yol
açar.
Suçiçeğinden şüphelenildiğinde
zaman kaybetmeden doktora
başvurulmalıdır.
Su çiçeğinden korunma:
Hastalık hava yoluyla ve temas yoluyla çok kolay bulaşır,
kolayca salgınlar yapar. Toplu taşıma araçları, markette,
yuvada, kreşte, okulda her yerde kolayca bulaşabilir. Hastalar
döküntü başlamadan önceki 2- 4 gün boyunca öksürerek,
hapşırarak virüsü etrafa yayarlar.
Suçiçeği aşı ile önlenebilen bir hastalıktır. Aşı 1995
yılında kullanılmaya başlanmıştır.
Aşı 2 doz halinde yapılır,
İlk doz 12- 15 aylarda,
İkinci doz 4-6 yaş arasına yapılmalıdır.
13 yaş altı ve hiç hasta olmamış aşı yapılmamış
kişilere 4-8 hafta arayla 2 doz aşı yapılması gerekir,
Suçiçeği aşısı canlı aşıdır hamilelere ve immün sistemi bozuk
kişilere yapılmamalıdır.
Suçiçeği ve Zona erişkin aşılaması için doktorunuza danışınız.
Hijyen ve sanitasyon kurallarına dikkat etmek bulaşmayı
azaltır.
Riskli kişiler için hastalık ile karşılaşıldı ise suçiçeği
immun globulin verilerek hastalık durdurulmaya çalışılmalıdır.
Aşı olmamış kişiler karşılaşma durumunda hemen aşılanarak
hastalık hafifletilebilir.
Referanslar :
1. Myers MG, Seward JF, LaRussa PS. Varicella-zoster virus.
In: Kliegman RM, Behrman RE, Jenson HB, Stanton BF, eds.
Nelson Textbook of Pediatrics. 18th ed. Philadelphia, Pa:
Saunders Elsevier;2007:chap 250.
2. American Academy of Pediatrics Committee on Infectious
Diseases. Recommended immunization schedules for children and
adolescents–United States, 2008. Pediatrics. 2008;121:219-220.
[PubMed: 18166576]
3. Alan Greene, M.D., © Greene Ink, Inc.Centers for Disease
Control and Protection (2010-12-27). “Varicella Pink Book
Chapter
20
p289
Communicability”.
http://www.cdc.gov/vaccines/pubs/pinkbook/downloads/varicella.
pdf. Retrieved 2010-12-27.
4. “General questions about the disease”. Varicella Disease
(Chickenpox).
CDCP.
2001-12-02.
http://www.cdc.gov/vaccines/vpd-vac/varicella/dis-faqs-gen.htm
. Retrieved 2006-08-18.
5. “Epidemiology of Varicella
Zoster
Virus
Infection,
Epidemiology of VZV Infection, Epidemiology of Chicken Pox,
Epidemiology
of
Shingles”.
http://virology-online.com/viruses/VZV3.htm.
2008-04-22
Retrieved
SERVİKS KANSERİ
Rahim ağzı kanseri; Serviks tümörü;
kanseri; Cerviks tümörü; Cervix Ca;
Cerviks
Serviks kanseri uterusun giriş kısmı olan serviks bölümünün
tümörüdür. Halk arasında Rahim ağzı kanseri denir. Kadınlarda
en sık görülen üçüncü kanser çeşididir.
Serviks kanserinin sebebi nedir?
Serviks kanseri uterusun giriş kısmı olan rahim ağzında
meydana gelen kanserdir ve çok sık görülür. Serviks bölgesinde
iki çeşit hücre bulunur (Skuamöz hücreler ve kolumnar
hücreler) tümör bu hücrelerden kaynaklanır. Serviks
kanserlerinin büyük kısmı Skuamöz hücreli tümörlerdir. Serviks
kanserleri öncesi bu bölgede değişim başlar buna prekanseröz
gelişme yani displazi denir ( Cervical İntraepitelial Neoplazi
=CİN). CİN ler kanser öncesi gelişmelerdir tedavisiz bırakılır
ise kansere dönüşürler. Bu durum muayene ve PAP smear ile
kolayca tespit edilebilir ve tedavi ile tamamen ortadan
kaldırılabilir. Bu nedenle düzenli jinekolojik muayene serviks
kanserinden korunmanın en önemli yoludur. Serviks kanseri
teşhis edilen kadınların birçoğunun düzenli jinekologa
gitmediği görülmüştür.
Prekanseröz bir lezyonun kanserleşip yayılması yıllar alır.
Serviks kanserleri etrafa yayılmaya başlamadan pek şikayete
sebep olmaz. Erken dönemde teşhis edilemeyen serviks kanseri
mesane, üreter çıkışları, bağırsaklar, akciğer, karaciğer ve
diğer organlara yayılır. Serviks kanserlerinin birçoğu HPV
virüsleri nedeniyle olur. HPV ( Human Papilloma Virüs = İnsan
Siğil Virüsü ) sık görülen ve cinsel yolla yayılan bir
virüstür. HPV virüsünsün birçok tipi vardır ve bunlardan
birkaçı serviks kanserine yolaçar.
Serviks kanserine neden olan risk faktörleri:
Erken yaşta cinsel temas,
Birden fazla cinsel partner olması,
Düşük ekonomik durum ( PAP smear ve düzenli jinekolojik
muayene yaptıramamak),
Düşük eğitim düzeyi (PAP smear ve düzenli jinekolojik
muayene yaptırmamak),
Çok eşli biri ile cinsel ilişki,
1960 larda annesi düşük tehdidi nedeniyle DES kullanan
kadınlar,
İmmün sistemi zayıflatan hastalıklar ve ilaç kullanımı
var ise,
Sigara içiyor ise,
serviks kanseri gelişme riski
normalden yüksektir.
Serviks kanseri belirtileri nelerdir?
Serviks kanserleri erken dönemde hiçbir şikayete neden olmaz.
Kanser serviks bölgesinin dışına yayılmaya başlayınca
şikayetler ortaya çıkmaya başlar. En sık görülen şikayetler:
Adet arasında kanama,
Cinsel temas sırasında kanama,
Menopozda kanama,
Sürekli vajinal akıntı,
Açık renkli, sulu, pembe, kötü kokulu akıntı,
Adet sürelerinin normalden uzun sürmesi, kanamanın
fazla olması,
Serviks kanserinde en sık görülen şikayetlerdir? İlerlemiş ve
etrafa yayılmış serviks kanserlerinde ise aşağıdaki şikayetler
görülebilir:
Sırt ağrıları,
Bel ağrıları,
Halsizlik,
Vajinal kanama,
Vajinadan idrar yada dışkı gelmesi,
Bacak ağrıları,
İştahsızlık,
Pelvis ağrıları,
Tek bacakta şişme,
Açıklanamayan kilo kaybı en sık görülen belirtilerdir.
Serviks kanseri nasıl teşhis edilir?
Hastanın şikayetleri teşhise yardımcı olur. Kesin teşhis
muayene ve muayenede alınan örneklerin patolojik incelemesi
ile konur. Kanser öncesi değişimler yani displazi çıplak göz
ile görülemez. Bu nedenle PAP smear yapılır. Bu işlemde özel
bir çubuk ile örnek alınıp incelenir. PAP smear da kanser
başlangıcı görülürse daha detaylı bakmak için kolposkopi
yapılır. Bir lezyon görülür ise cerrahi olarak çıkartılıp
detaylı inceleme yapılır. Ayrıca daha ileri tetkik için
biyopsisi yapılabilir.
Eğer kanseri teşhisi konmuş ise ne derece yayıldığını görmek
için aşağıdaki testler istenir:
Batın tomografisi,
Akciğer tomografisi,
Sistoskopi ( mesane ve üreter lerin ışıklı bir alet ile
incelenmesi,
İVP, İlaçlı böbrek filmi,
Bölgesel MR incelemeleri istenebilir.
Serviks kanserinde erken teşhis hayat kurtarıcıdır. Serviks
kanserleri düzenli jinekolojik muayene ve PAP smear testi ile
kolayca tespit edilebilmektedir.
Özellikle :
Cinsel olarak aktif ancak bir yıl içinde hiç PAP test
yapılmamış ise,
20 yaşın üstünde olup hiç PAP test yapılmamış ise,
Anneniz size gebe iken DES ( dietilstilbesterol )
kullanmış ise, bir jinekologa danışınız.
Serviks kanserinde tedavi:
Serviks kanseri tedavisi aşağıdaki faktörlere bağlıdır:
Kanserin derecesi,
Kanserin büyüklüğü ve yaygınlığı,
Hastanın yaşı ve genel durumu yapılacak olan tedavinin
şeklini belirler.
Erken dönemde yakalanmış serviks kanseri cerrahi olarak
çıkarılır. Etrafa yayılmamış ise uterusa hasar vermeden
serviks kanserini cerrahi olarak almak mümkün olabilir. Bu
amaçla yapılabilen birçok cerrahi teknik mevcuttur.
İleri serviks tümörlerinde ise uterus, overler ve lenf bezleri
tamamen çıkartılır. Etrafa yayılmış ise mesane ve kalın
Barsakların bir kısmı da alınabilir.
Radyo terapi: pelvis dışına yayılmış serviks kanserlerinin
tedavisinde kullanılır.
Kemo terapi: cerrahi olarak alınamayan tümör hücrelerinin
öldürülmesi amacıyla verilen ilaç tedavisidir. Tümörün
küçülmesi ve cerrahi olarak yapılacak işlemin kolaylaşması
amacıyla da verilir.
Erken dönemde yakalanan serviks kanserleri ve prekaseröz
displaziler başarılı bir şekilde tedavi edilebilmektedir.
Serviks kanserinde erken teşhis hayat kurtarıcıdır. Kanser
serviks dışına yayılmaya başlayınca tedavi başarısı da düşer.
Serviks kanseri tehlikeli midir?
Bazı serviks kanserleri tedaviye cevap vermezler,
Bazıları tedaviden sonra tekrarlarlar,
Uterusun korunduğu tedavilerde kanserin tekrarlama
şansı yüksektir,
Cinsel yaşam ile ilgili sıkıntılar olabilir,
Yayılmış kanserlerin tedavisinde mesane, barsak
fonksiyonlarında problemler görülür.
Serviks kanserinden korunmak mümkün mü?
2006 yılından itibaren serviks kanserine neden olan HPV
virüsüne karşı bir aşı vardır. HPV virüsü birçok serviks
kanserinin tek sebebidir. Birçok çeşidi olan HPV virüsünün
birkaç çeşidi serviks kanserine neden olur. Kanser yapan
cinslere karşı geliştirilmiş olan HPV aşısı kanserden korunmak
amacı ile uygulanmaya başlanmıştır. Bu nedenle HPV aşısı ilk
kanser aşısı olarak ortaya çıkmıştır.
Korunmalı cinsel temas, kondom kullanımı, HPV ve diğer cinsel
yolla bulaşan hastalıklardan korunma serviks kanserinden
korunmanın ilk adımıdır. Genital siğiller birkaç milimetre
boyunda genital bölgede ortaya çıkan siğil benzeri
oluşumlardır. Bu tür lezyonların olduğu kişi ile cinsel
temastan kaçınmak gerekir. Çok eşli cinsel yaşam olduğu kadar,
çok eşli cinsel yaşamı olan bir kişi ile beraber olmak da
serviks kanseri riskini arttırır.
Düzenli jinekolojik muayene ve PAP testi serviks kanserlerinin
erken dönemde yakalanmasını sağlar. erksen dönemde serviks
kanseri kolayca tedavi edilebilmektedir. 20 yaş üstünde her
kadının yılda bir kez PAP test yaptırması önerilmektedir.
Referanslar:
1. Kahn JA. HPV vaccination for the prevention of cervical
intraepithelial neoplasia. N Engl J Med. 2009 Jul
16;361(3):271-8. [PubMed: 19605832]
2. Noller KL. Intraepithelial neoplasia of the lower genital
tract (cervix, vulva): Etiology, screening, diagnostic
techniques, management. In: Katz VL, Lentz GM, Lobo RA,
Gershenson DM, eds. Comprehensive Gynecology. 5th
Philadelphia, Pa: Mosby Elsevier; 2007:chap 28.
ed.
3. National Comprehensive Cancer Network. NCCN Practice
Guidelines in Oncology: Cervical Cancer Screening. v.1.2011.
4. Smith RA, Cokkinides V, Brooks D, Saslow D, Brawley OW.
Cancer screening in the United States, 2010: a review of
current American Cancer Society guidelines and issues in
cancer screening. CA Cancer J Clin. 2010;60:99-119. [PubMed:
18443206]
5. NCCN Clinical Practical Guidelines in Oncology: Cervical
cancer. V.1.2010. National Comprehensive Cancer Network, Inc.
Available at www.nccn.org. December 28, 2009
PNÖMONİ
Zatürre;
pnemoni;
Bronkopnemoni;
Toplumdan
kazanılmış
Akciğerin iltihabi hastalığına pnömoni yada zatürre denir. Alt
solunum yollarını tutan iltihabi hastalıktır. Küçük hava
yolları ( bronküs ) ve alveollerde iltihap olur, akciğerin
oksijen alışı ve karbondioksiti verişi zorlaşır, hasta nefes
alamaz, çok ciddi ve ölümcül bir hastalıktır.
Neden Zatüre Oluruz?
Akciğer iltihaplarının üç önemli sebebi vardır:
1. BAKTERİLER: bakteriler
iltihaplarıdır en sık:
tarafından
oluşan
akciğer
Streptococcus pneumonia,
Haemophilus influensa
Moraxella catharalis adlı bakteriler ile olur,
2. VİRÜSLER: sık görülür en sık grip virüsü ile olur,
3. ATİPİK PNEMONİ SEBEPLERİ: nadir görülen bakteriler ile olur
en sık:
Chlamidya,
Mycoplasma,
Legionella ile meydana gelir.
Bu üç önemli sebep dışında mantarlar da nadiren pnemoni nedeni
olabilir.
Pnemoniler nasıl geliştiğine bağlı olarak adlandırılır:
1- Toplumdan kazanılmış pnemoniler: okul, iş yeri, avm, otobüs
vb kalabalık alanlardan solunum yolu ile bulaşan mikroplara
bağlıdır.
2- Nozokomiyal pnemoniler: hastane ortamından bulaşan
mikroplar ile ortaya çıkar. Hastane kökenli mikroplar çok
dirençli olduklarından bu pnemoniler çok tehlikelidir.
3- Aspirasyon pnemonisi: mide içeriğinin akciğere kaçması
sonucu ortaya çıkar, felçli hastalarda, şuur bulanıklığı
olanlarda yaşlı ve bebeklerde görülür.
Pnemoni kimlerde olur?
Aşağıdaki
arttırır:
faktörler
akciğer
enfeksiyonu
oluşma
şansını
65 yaş üstü,
Grip ve grip benzeri soğuk algınlıklarını takiben,
KOAH ( Kronik Obstruktif Akciğer Hastalığı ) var ise,
Kalp Yetmezliği var ise,
Felç ve benzeri problemlere bağlı yutma ve öksürme
refleksi bozuklukları var ise ( yemeklerin aspirasyonu
ve pnemoni gelişme şansı yüksektir)
İmmün sistem zayıf ise,
Beslenme bozukluğu var ise,
Hamilelik,
Bebek ve küçük çocuklar,
Aşırı alkol tüketimi,
Uyuşturucu kullanımı,
Sigara,
Uçucu ve korozif buharlara uzun süre maruz kalmak,
Aşırı tozlu ortamda çalışmak zatürre gelişme şansını
arttırır.
Pnemoni belirtileri nelerdir?
Hastanın şikayetleri pnemoni sebebine bağlı olarak farklılık
gösterir:
Zatüre
teşhisi:
Hastanın şikayetleri ve muayene bulguları pnemoni teşhisine
yardımcı olur. Kesin teşhis laboratuar testleri ile konur.
Pnemoni düşünülen hastaya aşağıdaki testler yapılmalıdır:
Akciğer filmi,
Kan sayımı,
CRP,
Sedimantasyon,
Balgam kültürü,
Gerek olursa
Arter kan gazı,
Bronkoskopi,
Akciğer tomografisi de istenir.
Pnemoni tedavisi:
Pnemoni
çok
ciddi
bir
enfeksiyon
hastalığıdır.
Akciğer
enfeksiyonu hastanın genel durumunun hızla bozulmasına ve
hayatını kaybetmesine neden olabilir. Tedavi pnemoni nin
tipine, hastalığın şiddetine, hastanın genel durumuna ve diğer
faktörlere bağlı olarak değişir.
Genel olarak pnemonilerin tedavisinde antibiyotikler
kullanılır
ancak
viral
pnemonilerin
tedavisinde
antibiyotiklerin yeri yoktur. Hastaların tedavi sırasında bol
sıvı almaları, istirahat etmeleri, dengeli beslenmeleri
gerekir. Yüksek ateş için ateş düşürücü ilaçlar, şiddetli
öksürükler için öksürük kesici ilaçlar tedaviye eklenir.
Hastanın genel durumu müsaade etmiyor ise hastaneye
yatırılması gerekebilir.
Pnemoniden korunma:
Pnemoni ciddi ve hayati tehlikesi yüksek olan bir hastalıktır.
Bazı aşılar pnemoniden korunmamızda yardımcı olur.
Grip aşısı: hem grip hastalığından hemde gripten sonra
gelebilecek olan zatürreden korur. Özellikle riskli
hastaların her yıl grip aşısı olması şiddetle
önerilmektedir.
Pnemokok aşısı: pnemonilerin büyük kısmından sorumlu
olan mikrop S. Pneumonia dır. Bu mikroba karşı son
yılalrda geliştirilmiş olan aşılar pnemoniden
koruyucudur. Bu aşılar küçük yaşlardan itibaren güvenle
kullanılabilmektedir. Bebek ve küçük çocukalr ile 65 yaş
üstünde pnemokok hastalıkları ve zatürre riski çok
yükselmektedir.
PCV: çocuklar için Pnemokok aşısı,
PPSV: Erişkinler için Pnemokok aşısıdır.
Ayrıca pnemoniden korunmak için :
Sigaradan uzak durmak,
Sigara içilen alanlardan uzak durmak,
Sanitasyon ve temizlik kurallarına dikkat etmek, elleri
düzenli şekilde yıkamak,
Grip, soğuk algınlığı geçiren kişilerden uzak durmak,
Tozlu, kirli ve kimyasal buharı olan alanlardan uzak
durmak,
Dengeli beslenmek,
Diyabet var ise sıkı kontrol etmek,
Yeterince istirahat etmek,
Egzersiz yapmak zatürreden korunmak için önemli
adımlardır.
Pnemoni aşı ile korunulabilen bir hastalıktır
Referanslar:
1- American Academy of Family Physicians
http://www.familydoctor.org/
2- American Lung Association
http://www.lungusa.org/
3- The Canadian Lung Association
http://www.lung.ca/
4- Health Canada
http://www.hc-sc.gc.ca/
5- Blasi F, Aliberti S, Pappalettera M, Tarsia P. 100 years of
respiratory medicine: pneumonia. Respir Med. 2007 Mar 21;
[Epub ahead of print].
6- Braunwald E, Harrison TR, Fauci AS, et al. Harrisons
Principles of Internal Medicine. 17th ed. Columbus, OH:
McGraw-Hill; 2008.
7- Carpenter CC, Andreoli TE, Griggs RC. Cecil Essentials of
Medicine. Philadelphia, PA: Elsevier Science; 2003.
8- De Roux A, Marcos MA, Garcia E, Mensa J, Ewig S, Lode H,
Torres A. Viral community-Acquired pneumonia in nonimmunocompromised adults. Chest .2004;125(4):1343-1351.
9- Fleming CA, Balaguera HU, Craven DE. Risk factors for
nosocomial pneumonia. Focus on prophylaxis. Med Clin North Am.
2001;85:1545-1563. Review.
10- McCoy K. Pneumococcal vaccine. EBSCO Health Library
website.
Available
at:
http://www.ebscohost.com/thisTopic.php?marketID=15topicID=81.
Updated January 7, 2011. Accessed January 7, 2011.
11- Niederman MS. Recent advances in community-acquired
pneumonia
inpatient
and
outpatient.
Chest.
2007
April;4:1205-15.
12- Niederman MS.
community-acquired
3A:51S-57S. Review.
Review
of
pneumonia.
treatment
Am
J
Med.
guidelines
for
2004;117:Suppl
13- 10/29/2009 DynaMed Systematic Literature Surveillance
DynaMeds Systematic Literature Surveillance: Hemila H,
Louhiala P. Vitamin C for preventing and treating pneumonia.
Cochrane Database Syst Rev. 2009;(3):CD005532.
14- 2/4/2011 DynaMeds Systematic Literature Surveillance
DynaMeds Systematic Literature Surveillance: Lassi Z, Haider
B, Bhutta Z. Zinc supplementation for the prevention of
pneumonia in children aged 2 months to 59 months. Cochrane
Database Syst Rev. 2010;(12):CD005978.
Bhutta ZA, Black RE, Brown KH, et al. Prevention of diarrhea
and pneumonia by zinc supplementation in children in
developing countries: pooled analysis of randomized controlled
trials. Zinc Investigators Collaborative Group. J Pediatr.
1999;135(6):689-697.
Bhandari N, Bahl R, Taneja S, et al. Effect of routine zinc
supplementation on pneumonia in children aged 6 months to 3
years: randomised controlled trial in an urban slum. BMJ.
2002;324(7350):1358.
Brooks WA, Santosham M, Naheed A, et al. Effect of weekly zinc
supplements on incidence of pneumonia and diarrhoea in
children younger than 2 years in an urban, low-income
population in Bangladesh: randomised controlled trial. Lancet.
2005;366(9490):999-1004
KIZAMIKÇIK
German measles; 3 gün hastalığı;
Kızamıkcık döküntü ve ateşle seyreden bulaşıcı viral bir
hastalıktır. Kızamıkçık aşı ile önlenebilen bir hastalıktır.
Kızamıkçık bağışıklık bırakır, geçiren bir daha geçirmez.
Kızamıkçık etkeni bir virüstür, insandan insana havadan
solunum yoluyla, etraftan eller ile dokunarak bulaşır, kolay
yayılır salgınlar yapar. Hiç kızamıkçık geçirmemiş ve aşı
olmamış kişiler risk altındadır.
Kızamıkcık belirtileri nelerdir?
Virüs bulaştıktan 2 – 3 hafta sonra şikayetler ortaya çıkar.
Kuluçka süresi 2- 3 haftadır. Hastaların yarısında hiçbir
şikayet görülmez. Kızamıkçık hafif seyirli bir hastalıktır: En
sık görülen şikayetler:
Hafif ateş,
Öksürük,
Kulak arkasında ve ensede bezeler,
Yüzden başlayıp gövdeye bacaklara yayılan döküntü,
Yorgunluk, halsizlik,
Boğazda kızarıklık,
Eklem ağrıları özellikle erişkin kadın hastalarda
görülür,
Baş ağrısıdır.
Döküntüler 3. Günde solar ve kaybolmaya başlar. Hastalık
genellikle çocukluk çağında geçirilir. Hastalar şikayetler
başlamadan 1 hafta önce ve şikayetler geçtikten bir hafta
sonraya kadar öksürerek, hapşırarak virüsü etrafa yayarlar.
Çocuklar ve erişkin erkeklerde kızamıkçık hiçbir probleme
neden olmadan kendiliğinden iyileşir. Erişkin kadınlarda eklem
ağrılarına ve eklem şişmesine neden olur. Bu şikayetler 1 ay
kadar sürebilir.
Konjenital rubella sendromu ne demek?
Kızamıkçık hamilelik sırasında geçirilirse bebekte ciddi
hasara neden olur. Buna konjenital rubella sendromu denir.
Özellikle hamileliğin ilk 21 haftasında ( ilk 7 ay )
kızamıkçık geçiren annelerin bebeklerinde:
Zeka geriliği,
Beyin gelişiminde gerilik,
Sağırlık,
Körlük, katarakt,
Kemik gelişim problemleri,
Karaciğer, dalak hasarı,
Erken doğum,
Kalp anormallikleri,
Diyabet gelişme riski,
Düşük,
Ölü doğum riski çok fazla görülür.
Bu problemlerden bir kısmı çocuk doğar doğmaz fark edilir,
bazı bulgular ise 2 yaşından itibaren ortaya çıkmaya başlar.
Diyabet gibi komplikasyonlar ise orta yaşlarda çıkmaya başlar.
Kızamıkcık nasıl teşhis edilir?
Kızamıkçık klinik görünüm ve muayene bulguları ile tanınır.
Kesin teşhis kan testleri ile konur.
Kızamıkcık tedavisi:
Kızamıkçık için kesin tedavi yoktur. Şikayetleri azaltmak için
ateş düşürücü verilebilir.
Kızamıkcıktan korunma:
Kızamıkçık öksürük, hapşırık ile havaya karışarak solunum
yolundan bulaşır. Hastaların evden çıkmamaları, hastalık
şikayetleri geçtikten bir hafta sonraya dek istirahat etmeleri
gerekir. Hastaların hamilelerden özellikle uzak durmaları, el
yıkama, hijyen ve sanitasyona dikkat etmeleri gerekir.
Kızamıkçık özellikle hamilelik sırasında çocuğa çok zarar
verir. Bu nedenle üreme çağına gelmiş kızların aşılı olmaları
çok önemlidir. Kızamıkçık aşı ile önlenebilen bir hastalıktır.
Üreme çağında kızamıkçık geçirmemiş ve aşı olmamış bütün
kadınların aşı olmaları önerilir. Hamile ancak kızamıkçık
geçirmemiş ve aşı olmamış kadınların son derece dikkatli
olmaları kendini korumaları ve doğumdan sonra aşı olmaları
gerekir. Kızamıkçık aşısı canlı aşıdır, hamilelere yapılamaz.
Kızamıkçık aşısı olanların 2- 3 ay hamile kalmamaları
önerilir. Kızamıkçık aşısı kızamık ve kabakulak ile birlikte (
KKK: MMR ) ya da kızamık, kabakulak ve suçiçeiğ ile birlikte (
KKKS: MMRV) şeklinde yapılır. Aşı2 doz halinde yapılmalıdır.
İlk doz 12- 15. Aylar içinde 2. Doz ise 4-6 yaşları arasında
yapılmalıdır. Kızamıkçık aşısı olup olmadığı belli değil ise
test ile anlaşılır. Yapılmamış ise aşı yapılmalıdır.
Erişkinlere 1 ay arayla 2 doz aşılama önerilmektedir.
Referanslar:
1. Behrman RE, Kliegman R, Jenson HB. Nelson Textbook of
Pediatrics . 16th ed. Philadelphia, PA: WB Saunders Company;
2000.
2. Conn HF, Rakel RE. Conns Current Therapy . 53rd ed.
Philadelphia, PA: WB Saunders Company; 2001.
3. Rakel RE, Bope ET, Conn HF. Conns Current Therapy . 59th
ed. Edinburgh, UK: Elsevier Saunders; 2007.
4. Jenson HB, Nelson WE, Behrman RE, Kliegman R. Nelson
Textbook of Pediatrics . 17th ed. Philadelphia, PA: WB
Saunders Company; 2004.
5.
ynaMeds
Systematic
Literature
Surveillance
http://www.ebscohost.com/dynamed/what.php : Centers for
Disease Control and Prevention. Recommended immunization
schedules for persons aged 0-18 years—United States, 2008.
6. MWR. 2008;57;Q1-Q4. Centers for Disease Control and
Prevention,
MMWR
website.
http://www.cdc.gov/mmwr/preview/mmwrhtml/mm5701a8.htm
.
Updated January 10, 2008
Download