1 Değerli milletvekilleri, bu hafta Türkiye`de yaşanan

advertisement
T.B.M.M.
B:54
13.3.1999
0:1
Değerli milletvekilleri, bu hafta Türkiye'de yaşanan olaylara bigâne kalmamız mümkün değil­
dir. Bizi en çok üzen olay da, Sayın Başbakanın, Türkiye Büyük Millet Meclisini arkadaşların top­
lantıya çağırması üzerine vermiş olduğu demeçtir. Bu demeçte, rejim buhranından bahsetmiş ve da­
ha ileriye giderek de, bir sivil darbeden bahsetmiştir.
Şimdi, eğer müsaade ederseniz, Sayın Başbakanın, bu kavramları bundan çok zaman evvel yi­
ne kullandığını; ama, hangi gayeyle kullandığını, tarihî bir örnek olması açısından burada dile ge­
tirmeye çalışacağım. 1987 senesinde, yine bazı milletvekilleri, zamanın Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Sayın Karaduman'a olağanüstü toplantı çağrısını yaptıklarında, Sayın Karaduman
Meclisi toplantıya çağırmamıştı. İşte, Sayın Ecevit, Sayın Başbakanımız, bakın, o gün, bu çağrıyı
gerçekleştirmeyen Sayın Karaduman'la ilgili hangi demeci vermiştir. Bunu, burada, Sayın Başba­
kanı karalamak ve değerli Demokratik Sol Partili milletvekili arkadaşlarımızı üzmek için söylemi­
yorum. Türkiye'de istikrara ihtiyacımız var ve Sayın Dışişleri Bakanının da söylediği gibi, hukuka
ihtiyacımız var. Hukuk, hepimiz için geçerlidir ve hukuk, her zaman için geçerlidir. Belli zaman­
lar içinde belli insanlar için ve belli zamanlarda belli dönemler için geçerli olan hukuk, hukuk ol­
maktan çıkar.
- • • . ' . . .
Sayın Başbakan, 1987'de aynen şunu söylüyor: "Beşte l'in üzerinde imza toplanıldığı ve bü­
tün koşullar yerine getirildiği halde, Meclisi toplantıya çağırmayacağını açıklamakla, Meclis Baş­
kanı açık bir anayasa suçu işlemiştir. Osmanlı Padişahı II. Abdülhamid bile, ilk Osmanlı Anayasa­
sının uygulanmasını ve Meclisin çalışmasını engellerken, o zamanki anayasayla hareket etmiş, ana­
yasanın kendisine tanıdığı yetkiyi kullanmıştır. 110 yıl önce, hiç değilse bir anayasal yetkiye daya­
nılarak yapılan engelleme, Türkiye Cumhuriyetinde, Meclis Başkanı tarafından yetkisizce yapıl­
maktadır" demekte ve şöyle devam etmektedir: "Bu durumda, Türkiye'deki rejim bunalımına çok
ağır, yeni bir boyut eklenmiştir. Meclisin yasama ve denetim yetkileri büyük ölçüde işlemez duru­
ma getirilmiştir. Şimdi de, Anayasa ve İçtüzük kuralları çiğnenmektedir." Sayın Ecevit şöyle de­
vam ediyor: "Böylece, Türkiye'de, zaman zaman askerî darbelerle karşılaşan çokpartili parlamen­
ter rejim, şimdi, ilk kez, bir sivil darbeyle karşılaşmış olmaktadır." Bu tabir, üzülerek görüyoruz ki,
tam oniki sene sonra, Sayın Ecevit'in sivil darbe olarak nitelendirdiği bir işlemi ortadan kaldırmak
gayesiyle yapılan bir hareketin adına verilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, işte, bizim en fazla hassas olmamız gereken husus burasıdır. Türkiye,
bir hukuk devletidir. Anayasamız, Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu "Cumhuriyetin nitelik­
leri" bölümünde açık bir şekilde beyan etmektedir. Bizler de bunu korumak mecburiyetindeyiz.
İçinde bulunduğumuz siyasî konum bizi bunu korumaktan men etmemelidir.
Sayın Ecevit'in beyanatı üzerinde daha uzun durmak istemiyorum; sanıyorum maksat hâsıl ol­
muştur; ama, Sayın Ecevit'in bunalım meselesine de kısaca değinmek ve şunu hatırlatmak isterim
ki; Türkiye'deki rejimin adı demokrasi rejimidir, rejim bunalımı ancak demokrasi askıya alındığı
zaman meydana gelir; eğer, Türkiye'de demokrasi işliyorsa, orada bunalımdan söz etmek mümkün
değildir. Bunun dışında, Fazilet Partisiyle ilgili sözlerini burada değerlendirmeyi de zait hissediyo­
rum; kendisinin beyanları ortadadır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; terör konusuna tekrar dönerek sözlerime devam edeceğim.
Bilelim ki, terör, bir sonuçtur. Türkiye'de iki kavram birbirinin yerine kullanılmaktadır; bu kavram­
lardan bir tanesi terör, diğeri ise anarşidir. Anarşi, etimolojik olarak herhangi bir yapının orijinali­
tesinin bozulmasıdır. Herhangi bir yapı, bir insan, bir devlet, devletin bir müessesesi veya bir etnik
grup veyaaklımıza gelen herhangi bir müessese, eğer, orijinalitesini muhafaza edemiyorsa, fıtratı­
nı muhafaza edemiyorsa, sonuç itibariyle, orada terörün meydana gelmesi kaçınılmazdır. Türkiye,
üzülerek görüyoruz ki, bu konu üzerinde pek durmamakta ve terörü meydana getiren şartları gö- 5 8 -
Download