İs lam H u k u k u Araştı r m al ar ı D e rgi si , s y. 2 0 , 2 0 1 2 , s. 3 6 7 - 3 8 8 İSLAM HUKUKU ANABİLİM DALI BÜNYESİNDEKİ LİSANS VE LİSANSÜSTÜ DERSLERLE İLGİLİ TESPİT VE TEKLİFLER* Yrd. Doç. Dr. Muhammed Tayyib Kılıç* The Detections and Offers for Undergraduate and Postgraduate Programs in the Department of Islamic Law The religious education and teaching in our country showed significant changes from Tanzimat to present-day. One of the important turning points of this change is the Faculty of Theologies (İlahiyat Fakülteleri) which constitutes religious education in Turkish Higher Education. Following a qualified program in these faculties which growing number is the main purpose. The Faculty of Theologies has bachelor’s degree as well as undergraduate education and distance learning programs. The name of courses, the sufficiency of course credits, the need for new courses or the removal of some existing courses, courses books and the other material which used in the program are the main problems. The identification of the masters and doctoral thesis’s issue and treatment methods of the courses are among the main problems of post-graduate education. Key words: Education of Islamic Law, Faculty of Theology. Giriş Ülkemizde din eğitimi ve öğretimi konusunda mümtaz bir konuma sahip olan ve her geçen gün sayıları artan İlahiyat Fakülteleri’nde (yeni açılan İslâmî İlimler Fakülteleri de İlahiyat Fakültesi adı altında zikredilmiştir) günün gelişmeleri doğrultusunda ve toplumun beklentilerini karşılayacak bir müfredatın uygulanması birinci derecede öncelikli bir konudur. Son zamanlarda neredeyse her ilde yeni üniversitelerin kurulması ve müzakere sürecinde olduğumuz Avrupa Birliği’nin yüksek öğretim ayağını oluşturan Bologna sürecine eklemlenme çabaları gibi iç ve dış faktörlerle Türk Yüksek Öğretimi * ** Bu makale, Bingöl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından 29 Haziran -1 Temmuz 2012 tarihleri arasında düzenlenen “Uluslararası Medrese ve İlahiyat Kavşağında İslami İlimler Sempozyumu”nda sunmuş olduğumuz tebliğin yeniden gözden geçirilerek hazırlanmış şeklidir Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Anabilim Dalı (tayyibkilic@yahoo.com) 368 | Yrd. Doç. Dr. Muhammed Tayyib Kılıç yeniden yapılanma sürecine girmiştir. Sistemin parçası konumunda olan İlahiyat Fakülteleri de bu değişimden payına düşeni almış ve 2009 yılından itibaren İlahiyat Fakülteleri’nde “yeni müfredat” olarak adlandırılan bir program uygulamaya konulmuştur. Bugün İlahiyat Fakülteleri’nin gerek lisans gerekse lisansüstü programlarında İslam Hukuku Anabilim Dalı kapsamında mütalaa edilebilecek çeşitli dersler yer almaktadır. Makalemizde ele alacağımız konu, İslam hukuku müfredatına yönelik olarak lisans ve lisansüstü derslerinin daha verimli ve etkin olmasına yönelik tespit, eleştiri ve teklifleri içermektedir. İlahiyat Fakülteleri’nde mevcut lisans eğitiminin yanı sıra ayrıca ön lisans ve uzaktan eğitim şeklinde bugüne kadar çok da alışık olmadığımız farklı bir takım programlar da uygulanmaktadır. Bu programların içeriğinde İslam hukuku alanına girebilecek bir takım dersler de bulunmaktadır. Bu nedenle lisans programlarının ele alınması sadece İlahiyat Fakülteleri’ndeki klasik örgün eğitimi değil, açık veya uzaktan eğitimi de kapsamaktadır. Derslerin isimleri, ders kredilerinin yeterli olup olmaması, yeni derslerin gerekliliği veya mevcut derslerden bir kısmının kaldırılması, derslerin hangi yarıyılda okutulması gerektiği, derslerde kullanılan kitap vb. materyaller lisans programının başlıca sorunlarını oluşturmaktadır. Yüksek lisans ve doktora derslerinin içerik ve işleniş yöntemleri ile tez konularının belirlenmesi de lisansüstü eğitimin temel problemleri arasındadır. Makalemiz, ülkemizde uygulanan din eğitim ve öğretimine İslam hukuku müfredatı açısından mütevazı bir katkı sunmayı amaçlamaktadır. I. TANZİMAT’TAN BUGÜNE DİN EĞİTİM VE ÖĞRETİMİNİN KISA BİR TARİHÇESİ Osmanlı Devleti’nin 18. yüzyıldan itibaren önce gerileme sonrasında ise bir çöküş sürecine girmesiyle Devlet, bu kötü gidişata çözüm arayışına girmiş ve bu meyanda bir takım adımlar atmıştır. Bu adımların dönüm noktası siyasî tarihimizde “Batılılaşma veya Modernleşme Sürecinin Başlangıcı” olan Tanzimat Fermanıdır. “Tanzimat”, düzenleme, nizam verme anlamına gelen “tanzîm” kelimesinin çoğuludur. Bir devri ifade için kullanılan bu kelime, daha çok hukuk faaliyetlerini çağrıştırır niteliktedir. Nitekim bazı batılı yazarlar tarafından Tanzimat kelimesi, “legislation” olarak karşılanmış ve bu dönem öyle anılmıştır. Bu sebeple Tanzimat’ın en önemli yönünün hukukî yönü olduğu söylenebilir.1 Ancak Tanzimat dönemi bir bütün olarak değerlendirildiğinde Devletin hukuk dışında, siyaset, eğitim vb. alanlarda da bir değişim sürecine girdiğini ve önemli bir takım dönüşümlerin yaşandığını görmek mümkündür. 1 Mustafa Şentop, Tanzimat Dönemi Kanunlaştırma Faaliyetleri Literatürü, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, cilt: 3, sayı: 5, 2005, s: 647 İslam Hukuku Anabilim Dalı Bünyesindeki Lisans ve Lisansüstü Derslerle İlgili Tespit ve Teklifler | 369 Konumuz itibariyle Tanzimat döneminde eğitim alanında yapılan düzenlemeleri ana hatlarıyla şu şekilde ifade etmek mümkündür: Öğretmen yetiştirmek üzere 16 Mart 1848’de Dâru’l-Muallimîn-i Rüşdî’, 24 Ocak 1847’de Zirâate Ait Fünûn Mektebi, askerî eğitimde Askerî İdâdî Mektebi ve Harbiye İdâdîsi’si açılmıştır. İlköğretimin karşılığı olan Sıbyan Mekteplerini ıslah girişimi, Mekâtib-i Umûmiye Müdürlüğünün Mekâtib-i Umumiye Nâzırlığına çevrilmesi, Darü’l-Fünûn hocası yetiştirmek üzere Fransa’ya öğrenci gönderilmesi, Kız Rüşdiyelerinin ve Islâh-ı Sanayi Mekteplerinin açılması o güne kadar klasik medrese tarzı eğitimin egemen olduğu Osmanlı toplumu için devrim niteliğinde adımlardır. Aynı şekilde ilk özel okul olan ve 1863’de Amerikalılarca açılan Robert Koleji’ne karşılık, 1864’te Türkler tarafından Darüş-şafaka’nın açılması, 1869 tarihli Fransız eğitim sisteminden mülhem Maarif-i Umumiyye Nizamnâmesi’nin yayınlanması Tanzimat’tan Cumhuriyet’e eğitim-öğretim alanında yapılan başlıca düzenlemelerdir. Din eğitimi alanında da önemli adımlar atılmıştır. Esasen Tanzimat döneminin en belirgin hususlarından biri düalist bir yapı arz etmesidir. Pek çok alandaki bu ikili karakter eğitim sisteminde de kendini göstermiş, yeni kurulan modern eğitim kurumlarının yanında geleneksel medrese yapısına dayanan klasik eğitim kurumları da faaliyetlerine devam etmiştir. Ancak modern eğitim kurumları karşısında giderek gücünü kaybeden medreseleri ıslah amacıyla bir takım çalışmalar yapılmış ve 1910, 1914 ve 1917’de peşpeşe üç defa ıslah nizamnâmeleri hazırlanarak yürürlüğe konulmuştur. Bu arada genel eğitim yaptıran medreselerden ayrı olarak Tevcîh-i Cihât Nizamnâmeleriyle vaizler yetiştirmek amacıyla 1912’de Medresetü’lVâizîn açılmış, 1913’de ise imam ve hatip yetiştirmek amacıyla Medresetü’l-eimme ve’l-hutebâ öğretime başlamıştır. Cumhuriyet döneminde açılan İmam-Hatip Okulları’nın ilk nüvesi diyebileceğimiz bu kurumlar özellikle 1900-1924 yılları arasında din eğitim ve öğretimi alanındaki en önemli faaliyetlerdir. Tanzimat döneminde başlayan batılılaşma ve modernleşme hareketlerinin zirve noktası Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasıdır. Yeni kurulan devlet pek çok alanda olduğu gibi eğitim ve öğretim alanında da bir takım reformlar yapmış, din eğitim-öğretimi de bu reformlardan payına düşeni almıştır. Bu bağlamda TBMM tarafından 3 Mart 1924 tarih ve 430 Kanun Numarası ile kabul edilen ve 6 Mart 1924 tarihli Resmî Ceride (Gazete)’de yayınlanarak yürürlüğe giren Tevhid-i Tedrîsât Kanunu ile ülkedeki bütün eğitim kurumlarının Maârif Vekâletine bağlanması öngörülmüş ve eğitim-öğretimde birliğin sağlanması hedeflenmiştir. Esasen kanun metninde medreselerin kapatılacağına dair âmir bir hüküm veya düzenleme bulunmamasına rağmen dönemin Maârif Vekili Hüseyin Vâsıf (Çınar)’ın 11 Mart 1924 tarihli telgraf emriyle medreseler kapatılmış ve din eğitim ve öğretiminde yeni bir sayfa açılmıştır. Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun dördüncü maddesi Maârif Vekâletine iki görev vermiştir. Birincisi; yüksek dîniyyât mütehassısları yetiştirmek amacıyla (1933’te 370 | Yrd. Doç. Dr. Muhammed Tayyib Kılıç adı İstanbul Üniversitesine çevrilecek olan) Dâru’l-Fünûn’da bir İlahiyat Fakültesi açmak, İkincisi de; imamlık ve hatiplik gibi dinî hizmetleri yapmakla görevli elemanların yetişmesi için ayrı mektepler (İmam ve Hatip Mektepleri) açmaktır. Kanunun âmir hükmüne uyularak Mart 1924’te Maârif Vekâletine bağlı İmam ve Hatip Mektepleri açılmaya başlanmıştır. Ancak bu mektepler, ilk defa açılan birer eğitim-öğretim kurumu olmaktan ziyade, Dâru’l-Hilâfe Medreseleri’nin isim ve programlarının değiştirilmesi şeklinde oluşturulmuştur. Din eğitim ve öğretiminin yüksek öğretim ayağını ise 1924-1933 yılları arasında faaliyet gösteren Dâru’l-Fünûn İlâhiyat Şubesi oluşturmuştur. Ancak 1930’lu yıllardan sonra çeşitli sebeplerle ülkede din eğitim ve öğretimine karşı olumsuz bir tutum sergilenmiş, bir taraftan İmam Hatip Okulları öğrencisizlik gerekçesiyle kapatılmış diğer taraftan da üniversite reformuyla Dâru’l-Fünûn İlâhiyat Şubesi kapatılmıştır. 1949’da Ankara Üniversitesi bünyesinde İlahiyat Fakültesi’nin açılmasıyla din eğitim ve öğretimi yüksek öğretim kurumlarında tekrar hayat hakkına kavuşmuştur. 1959-1981 yılları arasında ülkenin çeşitli yerlerinde açılan Yüksek İslam Enstitüleri ve 1971-1981 yılları arasında faaliyetlerine devam eden Erzurum İslâmî İlimler Fakültesi, 1982 tarihinde YÖK’ün kurulmasıyla birlikte İlahiyat Fakültesi’ne dönüştürülmüştür. Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde daha nitelikli din görevlileri istihdam etmek ve bu kurumda halen görev yapmakta olanların bilgi seviyesini yükseltmek amacıyla İlahiyat Fakülteleri bünyesinde 1989-1990 Eğitim-Öğretim yılında İlahiyat Meslek Yüksek Okulu (İMYO) adında bir meslek yüksek okulu kurulmuştur. Ancak 1999’dan itibaren bu okullara kontenjan ayrılmamış ve öğrenci alımı durdurulmuştur. İMYO’ların kuruluş felsefesine uygun bir diğer program da kısa adı İLİTAM olan İlahiyat lisans tamamlama programıdır. İlk olarak 2005-2006 Eğitim-Öğretim yılında Ankara Üniversitesi Uzaktan Eğitim bünyesinde açılan bu programla öğrencilere 3. ve 4. sınıfları okumak suretiyle İlahiyat programını ikmâl imkânı tanınmıştır. Ayrıca 1998-1999 Eğitim-Öğretim yılından itibaren Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği Bölümü açılmış ve İlahiyat Fakültesi, İlahiyat Lisans Programı ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği Bölümü olarak ikiye ayrılmıştır. 20062007 yılında Eğitim Fakülteleri bünyesinde faaliyet gösteren bu bölüm, 2012-2013 Eğitim-Öğretim yılından itibaren tekrar İlahiyat Fakülteleri’ne bağlanmıştır. Yüksek öğretimin din eğitimi ayağını oluşturan kurumlar bugün itibariyle Anadolu ve Atatürk Üniversiteleri bünyesindeki iki ön lisans programı, yaklaşık seksen İlahiyat Fakültesi, on lisans tamamlama programı ve yeniden İlahiyat Fakülteleri bünyesine aktarılan yirmi beş Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği Bölümüdür. İslam Hukuku Anabilim Dalı Bünyesindeki Lisans ve Lisansüstü Derslerle İlgili Tespit ve Teklifler | 371 II. İSLAM HUKUKU ANABİLİM DALI LİSANS VE LİSANSÜSTÜ MÜFREDATI, PROBLEMLER VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ A. Lisans Müfredatı Türk Yüksek Öğretim sisteminin temelini ve ağırlık noktasını lisans programı oluşturmaktadır. Bu nedenle “Lisans” konu başlığı altında esas olarak İlahiyat Fakülteleri’ndeki İslam hukuku müfredatı ele alınacaktır. Ancak bugün İslam hukuku müfredatı sadece İlahiyat Fakülteleri’nde değil, ön lisans, lisans tamamlama ve Din Kültürü Bölümleri’nde de bulunmaktadır. Ayrıca ön lisanstan Dikey Geçiş Sınavıyla (DGS) lisans tamamlama programına geçiş yapılması, bugüne kadar Eğitim Fakülteleri bünyesinde yer alan Din Kültürü Bölümleri’nin İlahiyat Fakülteleri’ne bağlanması gibi hususlar dikkate alındığında konuların birbiriyle iç içe olduğu, müstakil olarak ele almanın çok da sağlıklı sonuçlar doğurmayacağı, dolayısıyla İslam hukuku müfredatının çok daha geniş bir perspektifle mütalaa edilmesinin gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle konu bütünlüğünün sağlanması ve -tespit edebildiğimiz kadarıyla- bugüne kadar makale veya tebliğ düzeyinde de olsa hiç değinilmediğinden dolayı ön lisans, lisans tamamlama ve Din Kültürü Bölümleri’nin de İslam hukuku müfredatı hakkında birkaç söz söylenecektir. Bu bölümde konu işlenirken öncelikle lisans kapsamında mütalaa edilecek ilahiyat, ilahiyat ön lisans, lisans tamamlama ve din kültürü bölümündeki İslam hukuku müfredatı masaya yatırılarak genel bir fotoğrafı çekilecek sonrasında ise bu fotoğraf hakkında bütüncül bir değerlendirmede bulunulacaktır. a. İslam Hukuku Anabilim Dalı Ders Müfredatı 1- İlahiyat Fakülteleri 1998’den 2008’e kadarki yaklaşık on yıllık sürede İlahiyat Fakülteleri’nin öğrenci kontenjanları sayısal olarak son derece düşük seyretmiş, 2009 yılından itibaren ise ciddi manada bir artış yaşanmıştır. Bu kontenjan artışının yanında ders müfredatı da yeniden gözden geçirilmiştir. Malum olduğu üzere bugün İlahiyat Fakülteleri’nde eski ve yeni adı verilen iki program uygulanmaktadır. YÖK bünyesinde oluşturulan İlahiyat Milli Komitesi’nin (bugün itibariyle bu komiteler ilga edilmiştir) 2009 yılında yapmış olduğu düzenleme ile İlahiyat Fakülteleri’nin ders müfredatları revize edilmiş ve genel olarak Temel İslam Bilimleri Bölümü kapsamında mütalaa edilecek derslerin kredileri arttırılmıştır. Bu düzenlemenin İslam hukukuna da yansıması olmuş ve kredi saatleri eski programda sekiz kredi iken yeni programda on beş krediye çıkmıştır. Eski programın uygulandığı kimi fakülteler, mevcut kredileri seçmeli derslerle veya üniversite senatolarından alınan kararlarla arttırmışlarsa da genel olarak İslam hukuku dersleri sekiz kredi olarak uygulanmıştır. 372 | Yrd. Doç. Dr. Muhammed Tayyib Kılıç Eski programda yer alan dersler ve kredileri genel hatlarıyla şunlardır; Zorunlu dersler; İslam Hukuk Usulü – I Üçüncü sınıfın I. yarıyılında okutulmaktadır. (2 kredi) İslam Hukuk Usulü – II Üçüncü sınıfın II. yarıyılında okutulmaktadır. (2 kredi) İslam Hukuku – I Dördüncü sınıfın I. yarıyılında okutulmaktadır. (2kredi) İslam Hukuku – II Dördüncü sınıfın II. yarıyılında okutulmaktadır. (2 kredi) Seçmeli Dersler; Fakültelere göre isimleri değişmekle birlikte genel olarak yaklaşık yirmi dört İlahiyat Fakültesi’nde tek dönem halinde, iki kredi olarak tatbik edilen ve kredi itibariyle yetersiz olan eski programa nispeten takviye görevi gören seçmeli dersler şunlardır; 1- Mukayeseli İslam Hukuku 2- Günümüz Fıkıh Problemleri 3- Kuran Hükümleri ve Modern Hukuk 4- İslam, İnsan Hakları ve Demokrasi 5- İslam Hukuk Tarihi 6- Güncel Dini Konular 7- Güncel Dini Sorunlar ve Çözümleri 8- Osmanlı Dönemi İslam Hukuku I-II 9- İslam Hukuku Metinleri 10- İslam Hukuk Usulü Metinleri 11- Fıkıh Metinleri 12- Klasik Fıkıh Metinleri 13- İslam ve Kadın 14- Günümüzde Kadın Sorunları ve İslam Dini 15- İslam Hukukunda Kadınlara Yönelik Hükümler 16- Din ve İktisat 17- Çevre ve Din İslam Hukuku Anabilim Dalı Bünyesindeki Lisans ve Lisansüstü Derslerle İlgili Tespit ve Teklifler | 373 18- Mecelle’nin Küllî Kaideleri 19- İbadetler ve İlmihal Geleneği 20- Din ve Ekonomi 21- Vakıf Hukuku 22- Din ve Çağdaş Sorunlar Yeni programda yer alan dersler ve kredileri genel hatlarıyla şunlardır; Zorunlu dersler; İslam İbadet Esasları Birinci sınıfın II. yarıyılında okutulmaktadır. (2 kredi) İslam Hukukuna Giriş İkinci sınıfın I. yarıyılında okutulmaktadır. (2 kredi) İslam Hukuk Usulü İkinci sınıfın I. yarıyılında okutulmaktadır. (3 kredi) İslam Hukuku – I Üçüncü sınıfın I. yarıyılında okutulmaktadır. (4 kredi) İslam Hukuku– II Üçüncü sınıfın II. yarıyılında okutulmaktadır. (4 kredi) YÖK’ün kabul etmiş olduğu bu düzenlemeye göre İslam hukuku zorunlu dersleri toplam on beş krediden müteşekkildir. Seçmeli dersler YÖK’ün herhangi bir tasarrufunun olmadığı, inisiyatifin daha ziyade fakültelere bırakıldığı dersler olması hasebiyle eski programda yer aldığı gibi genel hatlarıyla fakültelerin müfredatlarında korunmuştur. Biz mütalaamızı eski programdaki tecrübelerden istifadeyle yeni program üzerinde yapacağız. Çünkü çalışmamızın geçmişin birikimlerinden istifadeyle geleceğe ışık tutmasını amaçlıyoruz. Ayrıca 2012-2013 Eğitim-Öğretim yılında eski programın öğrencilerinin mezun olacağını dikkate alarak çalışmamızda eski müfredatla ilgili hususları mümkün mertebe ele almayacağız. 2- Ön lisans Ülkemizde açık öğretim İlahiyat ön lisans programı Anadolu ve Atatürk Üniversiteleri’nde bulunmaktadır. Ders programları ve kredileri şu şekildedir; 374 | Yrd. Doç. Dr. Muhammed Tayyib Kılıç Anadolu Üniversitesi İslam İbadet Esasları (I. yarıyıl, 2 kredi) İslam Hukukuna Giriş (II. yarıyıl, 2 kredi) Gnmz. Fıkıh Prob. (III. yarıyıl, 2 kredi) Atatürk Üniversitesi İslam İbadet Esasları (I. yarıyıl, 3 kredi) İslam Hukukuna Giriş (II. yarıyıl, 3 kredi) Gnmz. Fıkıh Prob. (III. yarıyıl, 3 kredi) Dikkat edilirse derslerin isimleri aynı olmakla birlikte kredilerinde farklılık bulunmaktadır. Bilgiler üniversitelerin web sayfalarından alınmıştır. 3- Lisans Tamamlama İlk olarak 2005-2006 Eğitim-Öğretim yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından başlatılan ve ön lisans mezunu öğrencilerin 3. ve 4. sınıfları tamamlamasıyla İlahiyat lisans mezunu olma imkânını buldukları bu program bugün itibariyle Ankara, Atatürk, Cumhuriyet, Dicle, Dokuz Eylül, Fırat, İnönü, İstanbul, Ondokuz Mayıs ve Sakarya olmak üzere toplam on üniversitemizde bulunmaktadır. Programın yaygınlaşmasıyla birlikte YÖK, İlahiyat Lisans Tamamlama (İLİTAM) programını da revize etmiş ve tek bir program ortaya koyarak fakültelerin inisiyatif almasının önüne geçmiştir. Böylece derslerin hangi dönemde ve kaç kredi olarak okutulacağı standart bir yapıya kavuşmuştur. Buna göre İLİTAM programında yer alan İslam hukuku dersleri ve kredileri şunlardır; İslam Hukuk Usulü 3. sınıfın I. yarıyılında okutulmaktadır.(2 kredi) İslam Hukuku – I 3. sınıfın II. yarıyılında okutulmaktadır.(4 kredi) İslam Hukuku – II 4. sınıfın I. yarıyılında okutulmaktadır.(4 kredi) İLİTAM programında, üç ders halinde toplam on kredi olarak İslam hukuku dersleri yer almaktadır. 4- Din Kültürü Bölümü 1999’da İlahiyat Fakülteleri bünyesinde açılan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği Bölümü’nün programı, 2006 yılında bu bölümlerin İlahiyat Fakülteleri’nden alınarak Eğitim Fakülteleri’ne bağlanmasıyla ciddi bir değişikliğe uğramıştır. Bu nedenle değerlendirmeye esas olacak müfredat aşağıda takdim İslam Hukuku Anabilim Dalı Bünyesindeki Lisans ve Lisansüstü Derslerle İlgili Tespit ve Teklifler | 375 edeceğimiz 2011-2012 Eğitim-Öğretim yılında uygulanan ders programıdır. Bu program fakülteler bazında küçük çaplı değişiklikler göstermekle birlikte ana hatlarıyla aynıdır. Zorunlu dersler; Temel Dini Bilgiler II 1. sınıfın II. yarıyılında iki kredi olarak yer alan bu ders İlahiyat Fakülteleri’ndeki İslam İbadet Esasları Dersi’ne karşılık olarak gelmektedir. Seçmeli Dersler; Güncel Dini Konular 2. sınıfın I. yarıyılında okutulmaktadır. (2 kredi) Demokrasi, İnsan Hakları ve İslam 4. sınıfın II. yarıyılında okutulmaktadır. (2 kredi) Fıkıh 3. Sınıfın iki yarıyılında iki kredilik derstir. Görüldüğü üzere Din Kültürü Bölümü İslam hukuku açısından oldukça zayıftır. Zira iki kredilik zorunlu derse karşılık –eğer öğrenci seçerse- sekiz kredilik seçmeli ders bulunmaktadır. Üstelik bu seçimlik ders Marmara, Ankara ve Erciyes gibi köklü Üniversitelerimizin müfredatlarında sadece dört kredi olarak yer almıştır. b. Problemler, Çözüm Önerileri ve Diğer Teklifler Bu başlık altında genel olarak Türk Yüksek Öğretimi’nde özel olarak ise İlahiyat Fakülteleri’ndeki İslam hukuku müfredatı ile ilgili problem, görüş, çözüm önerileri ve diğer teklifleri maddeler halinde arz edeceğiz. Belki konunun sistematik olarak işlenmesi açısından önce problemlerin sonra da çözüm önerilerinin sıralanması gerekmektedir. Ancak meselenin girift olması, birbirinden kalın çizgilerle ayrılamaması bu tarz bir yaklaşımın önündeki en büyük engeldir. Konuyu işlerken “ezberci sistem, öğrencinin yetersizliği, hocanın derse hazırlanmadan gelmesi, kredi saatlerinin az olması” gibi bugüne kadar fazlasıyla dile getirilmiş hususlara değinmeyeceğimizi özellikle belirtmek istiyoruz. 1- İlahiyat Fakülteleri aa- İlahiyat Fakültesi Müfredatı’nın Yeni Baştan Gözden Geçirilme Zorunluluğu Eğitimin kalitesi büyük oranda takip edilen programa, müfredata bağlıdır. Bu nedenle başta İslam hukuku müfredatı olmak üzere İlahiyat Fakültesi Müfredatı’nın toplumun beklentilerini karşılayacak, günün gelişmelerine ayak uyduracak şekilde 376 | Yrd. Doç. Dr. Muhammed Tayyib Kılıç belirli aralıklarla güncellenmesi gerekmektedir. Özellikle Türk Milli Eğitim sisteminin sekiz yıllık kesintisiz eğitimden 4+4+4 şeklinde on iki yıllık zorunlu eğitime rotasını çevirdiği, ilköğretimlerin yanında eskiden olduğu gibi ortaokul diye tabir edebileceğimiz eğitim kurumlarının açıldığı, son zamanlara kadar sekiz yıllık kesintisiz eğitim sebebiyle sayıları azalan İmam-Hatip Liseleri’nin ortaokulların tekrar hayat bulacağı yeni sistemde sayılarının artmasının beklendiği, bu durumun da özellikle İlahiyat Fakülteleri’nin ders ve müfredatlarını yeni baştan gözden geçirmenin gerekliliğini doğuracağı tartışmasızdır. bb- Hazırlık Sınıfı Uygulamasının Amaca Uygun Hale Getirilmesi 2009 yılından itibaren uygulanmaya başlanan yeni programla İlahiyat Fakülteleri’nde hazırlık sınıfları tekrar açılmıştır. Ancak Danıştay’ın almış olduğu kararla hazırlık sınıflarında geçme-kalmanın olmaması, öğrencinin sadece devamsızlıktan sınıfta kalması sebebiyle hazırlık sınıflarındaki öğrenciler işi ciddiye almamaktadırlar. Öğrencilerin hazırlık sınıflarında işi ciddiye almalarının en sağlam yolu; öğrenmiş oldukları bilgilerin ileriki sınıflarda karşılarına çıkacaklarına dair inançlarıdır. Bu nedenle mevcut İslam hukuku derslerinde özellikle sınavlarda yirmi beş-otuz puanlık Arapça metin sorulması, pek çok fakültede geçme notunun altmış puan olduğu dikkate alındığında öğrenciyi gayrete getirecek bir uygulamadır. Bu uygulama öğrencilere sıkıntı çıkartmak amacıyla değil, eğitim ve öğretimin kalitesini arttırmak amacıyla yapılmalıdır. Çünkü mevcut durumda usul veya furu’a ait modern veya klasik metin okutmak adeta imkânsızdır. Konuyla ilgili olarak şöyle bir teklif sunulabilir; Usul derslerinde Prof. Dr. İbrahim Kâfi Dönmez hocamızın tercüme etmiş olduğu Zekiyyüddin Şaban’ın “İslam Hukuk İlminin Esasları” adlı eseri, orijinal Arapçasından yirmi beş-otuz puanlık bir soru şeklinde öğrenciye sunulursa öğrenciler hazırlık sınıfını biraz daha dikkate alabilirler. Ancak şu tehlikeye de dikkat çekmek istiyoruz; bu tarz bir uygulama yapılırken derslerin Arapça dersine dönmemesi gerekmektedir. Burada amaç mübtedahaber veya fiil-fail-meful şeklinde cümle çözümlemeleri değil –ki yeri geldiğinde bu da yapılabilir- öğrenciye branşla ilgili basit de olsa bir metin okutmak suretiyle hem öğrencinin bir takım tarif ve ıstılahları görmesini sağlamak hem de Arapça ile bağını kopartmamaktır. cc- İslam İbadet Esasları Dersi Bu derse giren meslektaşlarımızın genel şikâyetleri üç noktada toplanmaktadır. Birincisi; konuların bir dönem içinde bitirilememesidir. Bu nedenle İslam İbadet Esasları Dersi’nin bir yarıyılı değil iki yarıyılı kapsaması ve böylece ibadete dair konuların öğrenciye derli toplu bir şekilde tam olarak anlatılabilmesi gerekmektedir. İkincisi; Özellikle doğu ve güneydoğu bölgesindeki ilahiyatlarda öğrencilerin çoğunluğunun Şafii olması sebebiyle konuların Hanefî mezhebine göre anlatılmasının öğrenci için bir şikâyet konusu olmasıdır. Bu manada mezhepler arası mukayeseli bir şekilde konunun işlenmesi şikâyetleri büyük oranda ortadan İslam Hukuku Anabilim Dalı Bünyesindeki Lisans ve Lisansüstü Derslerle İlgili Tespit ve Teklifler | 377 kaldıracaktır. Üçüncüsü de; bugün toplam öğrenci sayısı içinde %50’den fazla rakamı oluşturan kız öğrencilerimiz için “Hanımlara Ait Özel İlmihal Bilgisinin” verilmemesidir. Özellikle son hususa çözüm bulunmasının gerekliliğine inanıyoruz. dd- İslam Hukukuna Giriş Dersi Yeni programda İslam Hukukuna Giriş Dersi’nin III. yarıyılda okutulması öngörülmektedir. Bizim teklifimiz bu dersin I. yarıyılda okutulması yönündedir. Çünkü öğrenci II. yarıyılda İslam İbadet Esasları Dersi’nde farz, vacip, Hanefî, Şafii, mezhepler arasındaki ihtilaflar gibi kavramlarla ilk defa karşılaşmaktadır. Öğrencinin İslam Hukukuna Giriş Dersi’nde bu kavramlar hakkında bilgi sahibi olması İbadet Esasları Dersi’ni anlamasını da nispeten kolaylaştıracaktır. Nitekim İbadet Esasları Dersi’nde örneğin “şu konuyla ilgili Mâlikîlerin veya Hanbelîlerin görüşü budur” dediğimizde öğrencinin tarihsel arka plan hakkında bilgisi olmadığından konuyu anlayamamaktadır. ee- İslam Hukuk Usulü Dersi İslam Hukuk Usulü Dersi’nin yeni programda IV. yarıyılda üç kredi olarak okutulması ön görülmektedir. Eski programda iki dönem halinde ikişer kredi toplamda dört kredi ile yer alan bu dersin ikinci sınıfın her iki dönemini de kapsayacak şekilde 2+2= 4 kredi olmasını teklif ediyoruz. Nitekim mevcut yeni program yüz on sekiz kredi zorunlu otuz iki kredi seçmeli olarak toplam yüz elli krediden müteşekkildir. Fakülte yönetim kurulunun dört krediye kadar zorunlu ders koyma imkânı vardır. Biz üç kredilik bu dersin bir kredi ilavesiyle ikişer kredi olarak her iki dönemi kapsamasının daha uygun olduğuna inanıyoruz. Ayrıca yeni düzenlemeye göre YÖK, Mantık Dersi’ni II. Yarıyıla yerleştirmiştir. Usul dersi ise IV. yarıyıldadır. Yukarıda usul dersinin bir kredi ilavesiyle III. ve IV. yarıyılları kapsamasını teklif etmiştik. Eğer bu mümkün olmazsa en azından usul dersi III. yarıyılda okutulsun ve böylece öğrenci Mantık Dersi’nin hemen akabinde Usul dersini görme imkânını bulsun. Çünkü öğrencinin Mantık Dersi’nde gördüğü kıyas, tearuz, sistemli düşünme gibi bir takım konular usul konularıyla isim veya muhteva açısından benzerlik arz etmektedir. Neticede her iki ilim dalı da metodolojik bir çabanın ürünü olarak ortaya çıkmıştır. ff- İslam Hukuku Dersi Yeni programda V. ve VI. yarıyılda dört kredi olarak okutulacak olan İslam Hukuku-I ve II Dersleri’nin VII. ve VIII. yarıyılı da kapsayacak şekilde ikişer kredi olarak yer almasını teklif ediyoruz. Diğer bir ifadeyle bu sekiz kredinin iki dönem halinde değil dört dönemde ikişer kredi şeklinde olmasının daha sağlıklı sonuçlar vereceğini düşünüyoruz. Kanaatimizce bunun iki faydası olacaktır. Birincisi; der- 378 | Yrd. Doç. Dr. Muhammed Tayyib Kılıç sin haftada dört kredi olarak işlenmesi hocada ve öğrencide bir bıkkınlık meydana getirebilir. İkincisi; sekiz kredinin dört yarıyıla yayılması öğrencinin I. yarıyıldan VIII. yarıyıla kadar İslam Hukuku Dersiyle bağının kopmadan devam etmesini sağlayacaktır. İslam Hukuku Dersi’nde ortak bir müfredatın işlenmemesi de bu derse dair ayrı bir problemdir. Üniversiteler özgür bilim yuvalarıdır. İlköğretim veya lisede olduğu gibi derslerde standart, belirli bir kitabın takip edilmesi belki üniversite (veya üniversal) eğitiminin ruhuna pek de uygun olmayabilir. Ancak önümüzdeki yıl getirilmesi planlanan KPSS sınavlarında meslekî bilginin ölçülmesine yönelik alan sınavı, ders içeriklerinin de fakülteler arasında müşterek olma zorunluluğunu doğurmaktadır. Ayrıca diyanetin yeterlilik sınavı gibi merkezi sınavlarda öğrencilerin ortak bir müfredatı takip etmelerinin lehlerine olacağı açıktır. Eski programda son sınıfta iki dönemde ikişer kredi ile görülen İslam Hukuku – I ve II Dersleri’nde bu sıkıntının had safhada olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü İslam hukuku oldukça geniş bir alandır. Alanın geniş olması müfredatta da bir takım sorunlara neden olmaktadır. Örneğin; İslam hukuku klasik tasnifteki ibâdât (ibadetler), muamelât (hukukî işlemler), ukûbât (ceza hukuku), münâkehât (evlenme) ve mufarakât (boşanma) olmak üzere her biri başlı başına bir alan kabul edilecek geniş bir sahanın tamamını kapsamaktadır. Nitekim sahanın bu kadar geniş olmasından dolayı bazı fakülteler İslam Hukuku - I ve II Dersleri’nde sadece aile hukuku kapsamında mütalaa edilecek münâkehât ve mufarakât konularını işlemekte, ukûbât veya muamelât konularına hiç girmemektedirler. Veya tam tersi olmakta, sadece muamelât konularını ele almakta diğer alanları işlemeye imkân bulamamaktadırlar. Hatta muamelât konuları da bir bütün olarak değil sadece alış-veriş gibi ticaret hayatına taalluk eden konuları kapsamaktadır. Derslerin bu şekilde devam etmesi uygulamada belki bugüne kadar bir sıkıntı doğurmamış olabilir. Ancak öğretmenlik atamalarında öğrencilerin alan bilgilerinin de artık test edileceği dikkate alındığında ciddi problemlerin ortaya çıkacağı tartışmasızdır. Örneğin seksen İlahiyat Fakültesi’nin ellisinde ukûbât konularına hiç temas edilmediyse veya muamelâtın örneğin hibe, âriye veya herhangi bir konusu üzerinde durulmadıysa, bütün ilahiyat öğrencilerinin gireceği bir sınavda standart bir bilgi ölçümü hangi esasa göre olacaktır? Ortaya çıkacak mağduriyetler nasıl giderilecektir? Bizim bu konuda teklifimiz İslam hukuku koordinasyon toplantısında bu meselenin üzerinde önemle durularak standart bir müfredatın takip edilmesi yönündedir. Usulü Fıkhın konularının nispeten daha dar kapsamda olması ve İlahiyat Fakülteleri’nde bu dersi işlerken takip edilen kitapların yaklaşık aynı bilgiler vermesi sebebiyle İslam Hukuk Usulü Dersi’nde bu tarz bir problem yaşanmayacaktır. Ancak aynı şeyi içeriği füru’ olan İslam Hukuku - I ve II Dersi için söylemek oldukça zordur. İslam Hukuku Anabilim Dalı Bünyesindeki Lisans ve Lisansüstü Derslerle İlgili Tespit ve Teklifler | 379 gg- Seçmeli Dersler Fakülteler seçmeli dersleri belirlerken daha ziyade fakültede o dersi okutabilecek hocanın durumunu dikkate almışlardır. Hocanın yeterliliği esas olmakla birlikte kanaatimizce bu hususun lisansüstü derslerde dikkate alınması gerekmektedir. Lisansüstü derslerde hoca uzmanlık alanına giren bir konuyu üst derecede akademik eğitim gören ve seviyesi normalin üstünde olan öğrencilerle işleyebilir ve bu da muhtemelen amaca matuf olur. Ancak lisansta seçmeli dersler belirlenirken ortak, standart bir çerçevenin ortaya konması gerektiğine inanıyoruz. Ayrıca seçmeli derslerin de mevcut müfredatın içeriğini tamamlayacak şekilde belirlenmesinin “seçmeli ders” mantığına daha uygun olduğuna inanıyoruz. Seçmeli derslerin isim ve muhtevaları yeniden gözden geçirilmelidir. Yukarıda seçmeli dersleri sıralarken dikkat çekeceği üzere pek çok seçmeli ders gerek isim ve gerekse muhteva açısından birbirine oldukça benzerdir. Biz muhtevaları aynı olan bu derslerin standart bir yapıya kavuşturulmasının daha sağlıklı olacağı kanaatindeyiz. Örneğin; Güncel Dini Konular, Güncel Dini Sorunlar ve Çözümleri, Din ve Çağdaş Sorunlar ve Günümüz Fıkıh Problemleri gibi muhteva itibariyle birbirine oldukça yakın olan bu derslerin Günümüz Fıkıh Problemleri adı altında toplanmasını teklif ediyoruz. Böylece yatay geçiş, Farabi programı vb. şekilde gerçekleşen öğrenci hareketliliğinde problemlerin minimum düzeye inmesi sağlanmış olacaktır. Yine aynı şekilde Din ve İktisat ile Din ve Ekonomi gibi dersler İslam İktisadı adı altında birleştirilebilir. Ayrıca hemen hemen bütün İlahiyat Fakülteleri’nde ve din kültürü bölümlerinde yer alan İslam, İnsan Hakları ve Demokrasi adlı seçmeli dersin yerine İslam hukuku müfredatıyla mütenasip daha makul bir ders konulabilir. Bu meyanda örneğin; Fıkıh Ekolleri, İslam Hukuk Felsefesi, İslam Hukuk Sosyolojisi gibi dersler ilk etapta akla gelen derslerdir. Bizim burada özellikle vurgulamaya çalıştığımız husus; seçmeli dersler sayı itibariyle çok olabilir ancak fakülteler arasında isim bazında bir birlikteliğin sağlanması ve ders içeriklerinin İslam hukuku müfredatıyla uyumlu bir şekilde olmasıdır. Yine bu bağlamda seçmeli dersler içinde zikredilen “Mukayeseli İslam Hukuku” Dersi’nin içeriğinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu ders işlenirken herhangi bir konu ile ilgili olarak İslam fıkıh mezheplerinin farklı görüşleri mukayeseli olarak mı ele alınacak yoksa İslam hukuku başta Roma olmak üzere diğer hukuk sistemleriyle mukayeseli bir şekilde mi ele alınacaktır? Bunun bir netliğe kavuşturulması gerektiğine inanıyoruz. Seçmeli derslerin alt branşlaşma yönünde bir imkân sunduğu dikkate alınarak alan ayrımına gidilmesi eğitimin kalitesine doğrudan etki edecektir. Öğrenci, seçmeli dersleri İlahiyat Fakülteleri’nin ilk yıllarında olduğu gibi Fıkıh-Kelam veya Tefsir-Hadis gibi bir alandan seçebilmelidir. Son on beş yıllık sürede öğrenci sayısının azlığının sınıf oluşturmada sıkıntı yaratabileceği düşüncesiyle seçmeli dersler bir nevi “zorunlu seçmeli” olarak uygulanmıştır. Ama bugün yeni açılan fakültelerimizde bile öğrenci sayısı dört yüz-beş yüz civarındadır. Dolayısıyla uygulamada bir sorun ortaya çıkacağına ihtimal vermiyoruz. 380 | Yrd. Doç. Dr. Muhammed Tayyib Kılıç Seçmeli derslerle ilgili olarak –doğrudan konumuzla ilgili olmamakla birlikte yeri gelmişken- âcizane YÖK’e iki teklifte bulunmak istiyoruz. Birincisi; malum olduğu üzere Avrupa Birliği’nin yüksek öğretim ayağını oluşturan Bologna Süreci’nde genel eğilim öğrencilerin zorunlu ders kredilerinin azaltılması, seçmeli derslerin kredilerinin arttırılması yönündedir. Seçmeli derslerin belirlenmesinde fakülte müfredatları kadar en azından iki veya dört kredinin üniversitelerde ortak seçmeli dersler şeklinde belirlenmesi muhtemelen yüksek öğretimin ruhuna daha uygun düşecektir. Üniversite öğrencisinin kendi okuduğu branşın dışında –genel programını bozmamak kaydu şartıyla- ders görmesinin birçok faydası olduğuna inanıyoruz. YÖK, fakültelerin okutabileceği standart on-on beş seçmeli ders belirleyebilir ve bir seçmeli ders havuzu oluşturarak söz gelimi mühendislikte okuyan bir öğrencinin yanı başındaki İletişim Fakültesi’nden Türk Sinema Tarihi adında bir dersi veya İlahiyat Fakültesi’nden Kuran-ı Kerim, Temel Dini Bilgiler, İslam Medeniyeti, Hz. Peygamber’in Hayatı gibi bir takım dersleri seçmesine imkân tanıyabilir. Örneğin yeni ilahiyat programında yüz on sekiz kredi zorunlu otuz iki kredi seçmeli olarak toplamda yüz elli krediyi tamamlayan bir öğrenci mezun olmaktadır. Günümüz Fıkıh Problemleri Dersi’ni seçen bir öğrenci, bu dersin konuları içinde geçen kürtaj, ötenazi, doğum kontrolü, organ ve doku nakli, estetik ameliyat gibi konuları ayrıca Tıp Fakültesi’nden almış olduğu bir derste görse kanaatimizce faydadan hali olmayacaktır. Ankara ve İstanbul gibi büyükşehirlerdeki birkaç üniversitemiz dışında bugün üniversitelerimizin çoğunluğu kampüs üniversiteleridir. Gelişen teknolojik imkânlarla istisnasız bütün üniversitelerimiz otomasyon sistemine geçmiştir. Buna göre Tıp Fakültesi öğrencisinin ilahiyat, hukuk veya mühendislik bilimleriyle ilgili bir dersi seçmesinin teknik açıdan hiçbir mahzuru yoktur. İkincisi; 1980 ihtilalinin ürünü olan YÖK, fakültelerin müfredatlarını belirlerken İnkılâp Tarihi, Türk Dili ve İngilizce şeklinde ortak zorunlu dersler belirlemiştir. Buna göre okuduğu fakülte ne olursa olsun 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun 5. maddesinin (i) bendinde belirtilen bu üç ortak zorunlu dersi almayan öğrenci mezun statüsüne kavuşamamaktadır. Bizim teklifimiz bu üç ortak zorunlu ders uygulamasının yeniden gözden geçirilmesidir. Buna göre örneğin; bu üç dersin yanına beş tane daha ders eklenebilir ve öğrenciye sekiz dersten üçünü alma imkânı sağlanabilir. Prensip olarak bu tarz zorunlu ders uygulamasını tasvip etmemekle birlikte eğer illa zorunlu ders uygulamasına devam edilecekse, değişen Dünya ve Türkiye koşullarının dikkate alınması gerektiğine inanıyoruz. Örneğin “Hukuka Giriş” veya “Hukuk Başlangıcı” tarzında bir dersin çağdaş ve demokratik bir yüksek öğretime çok daha uygun düşeceği, evrensel üniversite müfredatına çok daha uyumlu olacağı şüphesizdir. Konunun tartışmaya açılması durumunda daha makul teklifler de gelecektir. İslam Hukuku Anabilim Dalı Bünyesindeki Lisans ve Lisansüstü Derslerle İlgili Tespit ve Teklifler | 381 2- Önlisans aa- Önlisans Programının İlahiyat Müfredatına Uygun Hale Getirilmesi Yaklaşık otuz yıldan beri ülkemizde Anadolu Üniversitesi tarafından çok başarılı bir şekilde uygulanan ve bugün Ankara, İstanbul ve Atatürk Üniversitelerinde de tatbik edilmeye başlanan açık öğretim ön lisans ve lisans programları bulunmaktadır. İlahiyat ön lisans programı da bunlardan biridir. Son yıllarda açık öğretim sistemi genel olarak bir revizyona gitmiş ve ders materyallerinde önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bu manada gerek öğrencilerin sorumlu olduğu kitaplarda ve gerekse sınav sorularında ciddi bir kalite artışı olduğu gözlenmektedir. Özellikle İslam hukuku alanında kaleme alınan ders kitapları her biri alanında yetkin hocalarımız tarafından hazırlanmıştır. Ancak bugün İlahiyat Fakülteleri’nde bazı derslerde açık öğretim ön lisans için hazırlanan bu kitaplar okutulmaktadır. Konuyla ilgili iki gözlememi paylaşmak istiyorum. Birincisi; bu kitaplar ön lisans için hazırlanmaları sebebiyle bazı konulara hiç girmemekte bazı konular ise “öğrenci nasıl olsa bir daha bu dersi görmeyecek” düşüncesiyle yüzeysel de olsa çok geniş bir malumat vermektedir. Bunun şöyle bir sıkıntısı bulunmaktadır; Ön lisanstan DGS ile normal ilahiyata gelen veya İLİTAM’a giden öğrenci aynı konuları tekrar görmektedir. Bu problem sınırlı bir problem değildir çünkü DGS ile İLİTAM’a her yıl yaklaşık beş bin öğrenci, örgün eğitime de yaklaşık bin öğrenci geçiş yapmaktadır. Özellikle örgün eğitime geçiş yapan öğrenci fakülte dekanlıklarını “bizim bu dersten muaf olmamız lazım, biz şu derste aynı konuları gördük” şeklinde bir düşünceyle gereksiz yere meşgul etmektedir. İkincisi de; her ne kadar psikolojik de olsa lisanstaki öğrenci açık öğretimdeki bir kitabı ders kitabı olarak okumayı “sorun” etmektedir. Öğrencinin belki bunu “sorun” etmesinin makul bir izahı yoktur ama vakıa da budur. 3- Lisans Tamamlama aa- Lisans Tamamlama Müfredatının Yeniden Gözden Geçirilmesi On üniversite bünyesinde uygulanan lisans tamamlama programında (İLİTAM) usul dersi tek dönem ve iki kredi olarak işlenmektedir. Dersin lisansta olduğu gibi iki dönem ve ikişer kredi halinde toplam dört kredi olmasını öneriyoruz. Ayrıca lisans tamamlama programında yer alan ve dört kredisi VII. yarıyılda dört kredisi de VIII. yarıyılda toplam sekiz kredilik İslam Hukuku Dersi’nin içeriğinin diğer İLİTAM programlarıyla uyumlu hale getirilmesi gerektiği kanaatindeyiz. 4- Din Kültürü Bölümü aa- Din Kültürü Bölümü Müfredatının Yeniden Gözden Geçirilmesi Din Kültürü müfredatının genel olarak bir revizyona uğramasını öneriyoruz. Özellikle İslam Hukuku Anabilim Dalının toplam müfredat içerisinde İslam İba- 382 | Yrd. Doç. Dr. Muhammed Tayyib Kılıç det Esasları (iki kredi), Usul (iki kredi) ve İslam Hukuku (dört kredi) olmak üzere en az sekiz kredi olması gerektiğine inanıyoruz. Mademki bu bölümler Eğitim Fakültesi bünyesinden alınıp İlahiyat Fakülteleri’ne bağlanmıştır, o halde genelde Temel İslam Bilimleri’nin özelde ise İslam hukuku derslerinin kredilerinin arttırılması bir zorunluluktur. 5- Diğer Teklifler Bu başlık altında Türk Yüksek Öğretimini, İlahiyat Fakülteleri’ni ve dolaylı da olsa İslam Hukuku Anabilim Dalını ilgilendiren birkaç hususa da dikkat çekmek istiyoruz. aa- Değişen Dünya ve Türkiye’de dine doğru bir yöneliş söz konusudur. Bu yönelişin zorunlu bir sonucu da din hizmetlerinin toplumun her kesimine nitelikli bir şekilde götürülmesidir. Bugün İlahiyat ve Din Kültürü Bölümü mezunlarının ağırlıklı olarak istihdam alanı MEB ve Diyanet teşkilatıdır. Ancak muhtemelen önümüzdeki dönemlerde din adamlarına hastane, cezaevi, kışla, huzurevi, yetiştirme yurtları gibi kamusal alanlarda da görevler düşecektir. Bu nedenle müfredatımızda özellikle bu tarz toplu alanlarda din eğitim ve öğretiminde bulunacak kişilerin yetişmesine katkı sağlayacak derslerin konulmasında fayda mülahaza ediyoruz. Bu bağlamda “Din Hizmetleri Görevliliği” adında bir dersin eklenmesinin faydadan hâlî olmadığı kanaatindeyiz. bb- Yirmi dört İlahiyat Fakültesi’nin toplamda sekiz yüz mezun verdiği bir dönemde toplumun din görevlisi ihtiyacını karşılamak üzere “ara dönem formülü” olarak ortaya çıkan İLİTAM programının artı ve eksileriyle tekrar gözden geçirilmesinin isabetli olacağına inanıyoruz. Çünkü yılda yaklaşık on iki bin öğrencinin seksenden fazla İlahiyat Fakültesi’nden mezun olacağı bir ortamda “ara dönem formülü” olarak ortaya çıkan bu programın ülkemizdeki din eğitim ve öğretimine ne tür bir katkı sağlayacağının tekrar düşünülmesi gerekmektedir. Dünyadaki uygulamalar dikkate alındığında Yüksek Öğretim Programlarını takip eden öğrencilerin öncelikli meselesinin “istihdam”dan ziyade bilgilenme amacı olduğunu ifade etmek mümkündür. Ancak memleketimizde, ailelerin çocuklarını yüksek öğretime göndermeleri entelletüel bir kaygıdan ziyade istihdam odaklıdır. Belki son on yıllık zaman diliminde İlahiyat Fakültesi mezunları istihdam anlamında ciddi bir problemle karşılaşmamışlardır. Bugüne kadar bir problemle karşılaşılmaması bugünden sonra da karşılaşılmayacağı anlamına gelmeyecektir. Bir taraftan İlahiyat Fakülteleri’nin sayılarının diğer taraftan İLİTAM programlarının kontenjanlarının artması bizleri kısa vadede bugünkü Fen-Edebiyat Fakülteleri konumuna getirebilecektir. Malum olduğu üzere “istihdam” alanındaki daralmanın ve belirli bir plan doğrultusunda değil de rastgele her üniversite bünyesinde Fen-Edebiyat Fakültesi açılmasının bir neticesi olarak 2012-2013 Eğitim-Öğretim yılında pek İslam Hukuku Anabilim Dalı Bünyesindeki Lisans ve Lisansüstü Derslerle İlgili Tespit ve Teklifler | 383 çok Fen-Edebiyat Fakültesi’nin öğrenci kontenjanları boş kalmıştır. İLİTAM programı esas olarak İlahiyat Fakülteleri’nin öğrenci kontenjanlarının oldukça düşük seyrettiği bir dönemin ürünüdür. Belki içinde bulunduğu zaman diliminde önemli bir boşluğu da doldurmuştur. Ancak bu programa bugün ne ölçüde ihtiyaç vardır, İLİTAM mezunlarının lisans mezunu öğrencilerle her türlü hakka eşit bir şekilde sahip olmaları ileriki aşamalarda öğrencilerin İlahiyat Fakülteleri’ni tercih etmelerini ne derecede etkiler, bu tercih fakülteleri öğrencisizlik nedeniyle kapanma noktasına getirir mi gibi sorulara bir cevap verilmesi gerekmektedir. Şu hususu özellikle belirtmek istiyoruz ki biz bu programın bütünüyle kapatılmasından yana değiliz. Bilginin herkes için ulaşılabilir olmasının hedeflendiği, dünyanın uzaktan eğitime yöneldiği, alternatif bilgi kanallarının sağlanmaya çalışıldığı bir ortamda uzaktan eğitime karşı çıkmak dünya gerçeklerine pek de uymamaktadır. Ancak bizim burada vurgulamaya çalıştığımız husus lisanstaki öğrenciyle her türlü hakka eşit bir şekilde sahip olan uzaktan eğitim öğrencisinin (İLİTAM) külfette de eşit olmasıdır. Nitekim lisanstaki öğrencilerin de bu yönde pek çok şikâyeti bulunmaktadır. Bu meyanda örneğin; vize-final-bütünleme sınavlarının aynı ortamda aynı sorularla muhatap olarak yapılması, lisanstaki öğrencinin mesul olduğu bitirme ödevi gibi bir ödevin hazırlanması, lisanstaki öğrencinin hazırlık muafiyet sınavının ya kaldırılması ya da İLİTAM öğrencisine de Arapça yeterlilik sınavının getirilmesi, yüz yüze eğitim süresinin arttırılması ve ciddiyetle takip edilmesi, lisanstaki öğrencinin dört-beş yıllık sürede yapmış olduğu öğrencilik masrafına karşılık, uzaktan eğitim öğrencilerinin mevcut harçlarının lisanstaki öğrenciyle eşit olarak tutulmaması, dört-beş kat zamlı harç alınması gibi teklifler sorunun çözümüne kısmî bir katkı sağlayacaktır. cc- Belki doğrudan İslam Hukuku Anabilim Dalı müfredatını değil ama eğitim-öğretimi yakından ilgilendiren bir husus olması hasebiyle yeri gelmişken bir gözlemimi de paylaşmak istiyorum; Malum olduğu üzere İlahiyat Fakülteleri’ndeki ana bilim dalları her yıl “koordinasyon” toplantısı adı altında bir araya gelmektedirler. İslam Hukuku Anabilim Dalı olarak da bizler en son Mayıs 2012’de Samsun’da bir araya geldik. Samsun’un misafirperverliği ile güzel bir organizasyon oldu. Ancak bugüne kadar katıldığım üç-dört toplantıdan edindiğim izlenim, toplantıların “koordinasyon”dan ziyade panel veya sempozyum şeklinde gerçekleştiğidir. Kanaatimizce “koordinasyon” toplantılarının temel amacı sayıları her gün hızla artan İlahiyat Fakülteleri’nin lisans ve lisansüstü sorunlarını tartışmak ve ilgili branşın öğretim elemanları arasında tanışma ve görüşmeye vesile olmaktır. Ancak önceden belirlenen bir konunun bir iki gün gibi sınırlı bir süre için bir araya gelen İslam hukukçuları arasında tartışılması, toplantının esas amacını gölgelemekte ve amaca matuf bir sonucun ortaya çıkmasına engel olmaktadır. Bu toplantıların, İlahiyat Fakülteleri’nin sayısının yirmi civarında seyrettiği, öğretim elemanı ve öğrenci sayısının sınırlı olduğu bir dönemde başlaması dikkate alındığında eski usulde devam etmesi belki makuldür. Çünkü neredeyse bütün öğretim 384 | Yrd. Doç. Dr. Muhammed Tayyib Kılıç elemanlarının birbirini tanıdığı, toplam öğrenci sayısının beş bini bulmadığı bir dönemde doğal olarak meseleler çok ve çeşitli değildi. Ancak bugün yaklaşık seksen İlahiyat Fakültesi’nin, yirmi beş din kültürü bölümünün bulunduğu, lisans, ön lisans, lisansüstü, uzaktan eğitim gibi çok farklı programların uygulandığı, sadece İslam hukuku öğretim elemanı sayısının iki yüze ulaştığı ve 2012-2013 Eğitim-Öğretim yılında 12.615 öğrencinin İlahiyat Fakülteleri’ne 4800 öğrencinin İLİTAM’a, yaklaşık yirmi beş bin öğrencinin ön lisansa ve üç bin öğrencinin Din Kültürü Bölümlerine kayıt yaptığı bir ortamda İslam hukuku anabilim dalı koordinasyon toplantısında ele alınacak çok daha öncelikli meseleler olduğu kanaatindeyiz. Bizim konuyla ilgili teklifimiz bir iki gün gibi çok sınırlı bir süre içinde tertip edilen “koordinasyon” toplantılarında öğretim elemanlarının tanışmalarına, görüşmelerine daha fazla zaman ayrılması ve doğrudan ön lisans, lisans, lisansüstü ve uzaktan eğitimi ilgilendiren meselelerin daha derinlemesine ele alınmasıdır. B. Lisansüstü Müfredatı a. İslam Hukuku Anabilim Dalı Ders Müfredatı Lisansüstü meselesini ele alırken lisansta olduğu gibi ders ve kredi noktasından bir değerlendirmede bulunmak programın tabiatı gereği muhtemelen çok da sağlıklı olmayacaktır. Çünkü yüksek lisans ve doktoradaki dersler ve kredileri lisansa göre daha özel bir kapsamdadır. Belirlenmesi YÖK tarafından değil üniversiteler veya sosyal bilimler tarafından yapılmaktadır. Bu nedenle standart bir lisansüstü programdan söz etmek mümkün değildir. Ve belki de bu işin doğasına daha uygundur. Örneğin uzmanlık alanı Malikî fıkıh usulü veya kanunlaştırma olan bir hocanın kendi uzmanlık alanına yakın bir takım dersleri lisansüstü programda okutması muhtemelen işin en makul tarafıdır. Bu nedenle standart bir müfredatın üniversiteler tarafından takip edilmemesi ve ideal olanın da bu olması dikkate alınarak yukarıda lisans bölümü derslerinde olduğu gibi tek tek ders isimlerini bu başlık altında zikretmeyeceğiz. b. Problemler, Çözüm Önerileri ve Diğer Teklifler Bizim bu başlık altında lisansüstü eğitimle ilgili olarak dikkat çekmek istediğimiz hususlar şunlardır: 1- Lisansüstü Eğitime Giriş Şartlarının Yeniden Gözden Geçirilmesi 2012 Mayıs’ında Samsun’da bir araya gelen İslam hukukçuları, YÖK’ün yeni bir çalışmasının parçası olarak “anabilim dalı yeterlilik” kriterlerini de ele aldılar. Kanaatimizce o toplantıda dile getirilen bazı hususlar realiteden ziyade ideale yönelikti. Vakıa ile ideal olan arasında bir denge kurularak -sadece İslam Hukuku İslam Hukuku Anabilim Dalı Bünyesindeki Lisans ve Lisansüstü Derslerle İlgili Tespit ve Teklifler | 385 Anabilim Dalı için değil bütün branşlar için ifade ediyorum- yeterliliklerin belirlenmesinin daha makul olduğu kanaatindeyiz. Bu bağlamda örneğin; İslam hukuku veya her hangi bir anabilim dalında lisansüstü eğitime başvuran öğrencinin belirli bir yeterlilikte olması istenmektedir ki işin tabiatı da bunu gerektirmektedir. Ancak pek çok üniversite lisansüstü öğrenci seçiminde ön mülakat tarzında bir uygulama yapmamaktadır. ALES, yabancı dil ve/ veya lisans mezuniyet ortalaması yukarıdan aşağıya sıralanmakta ve öğrenci lisansüstü programa kayıt yaptırma hakkına sahip olmaktadır. Öğrenci kayıt yaptırıp derse başladığı zaman bırakın fıkhın herhangi bir klasiğini çok basit modern bir metni bile okuyamamaktadır. Tabii üniversitelerin mülakat uygulamasını kaldırmalarının geçmişte yaşanan bir takım yanlışlıklardan kaynaklandığı şeklinde meşru mazeretleri bulunmaktadır. Ve maalesef büyük oranda da doğrudur. Ancak mülakat sınavının ortaya çıkarabileceği muhtemel olumsuzlukları önlemeye çalışırken daha farklı bir takım yanlışlara da yol açmamak gerekmektedir. Örneğin mülakat sınavlarının kamera kaydıyla yapılması belki pek çok olumsuzluğun önüne geçecektir. Ülkemizde lisansüstü eğitim çok uzun yıllardan beri yapılmasına rağmen kurumsallaşma tarzında bir yapıya henüz kavuşmamıştır. Yüksek Öğretim Kurumu’nun bu alanla ilgili bir düzenleme yapması ve konuyu tartışmaya açmasını teklif ediyoruz. Doktora programına müracaat şartları içinde İngilizce-Fransızca ve Almanca şeklinde bugüne kadar süren Batı dili hâkimiyetine Arapçanın eklenmesinin önemli bir adım olduğuna ama yeterli olmadığına inanıyoruz. Sonuçta bu memlekette yıllardan beri Kamu Personeli Yabancı Dil Sınavı yaklaşık yirmi civarında yabancı dilden yapılmaktadır. Elimizde bu tarz bir sınav yapma imkânı varken niçin öğrenciyi dört dille sınırlıyoruz? Örneğin; Farsça KPDS sınav dillerindendir. Ama doktoraya müracaatta dikkate alınmamaktadır. Hâlbuki Farsça, Eski Türk Edebiyatı alanında akademik çalışma yapacak bir kişi için son derece önemlidir. Keza öğrencinin Japonca veya İspanyolcadan KPDS puanını getirmesinin ne zararı vardır? İspanyolca bugün Brezilya hariç Güney Amerika Kıtası’nın tamamında resmi dildir. Endülüs üzerine veya Güney Amerika’daki İslam çalışmalarına yoğunlaşacak birinin Almancadan ziyade İspanyolca bilmesi kanaatimizce daha makuldür. İnanıyoruz ki konunun tartışmaya açılması durumunda oldukça parlak fikirler akademiyadan gelecektir. 2- Alt Branşlaşmaya Gidilmesi Dünyanın mikro uzmanlığa gittiği, alt bilim dallarının geliştiği bir ortamda İlahiyat Fakülteleri’nde de bu tarz bir yöntemin uygulanmasının isabetli olacağı kanaatindeyiz. Buna göre İslam Hukuku Anabilim Dalı’nda da Usul-Füru ve Hukuk Tarihi şeklinde üçlü bir ayrım branşlaşma yönünde atılabilecek önemli bir adımdır. 386 | Yrd. Doç. Dr. Muhammed Tayyib Kılıç 3- Tez Konularının Belirlenmesi Tez konularının belirlenmesinde mutlaka bir kriterin getirilmesi gerekmektedir. Bugün pek çok üniversitede öğrencinin seçmiş olduğu konunun danışman tarafından onaylanmasıyla tez çalışmalarına başlanmaktadır. Bizim düşüncemiz öğrencinin seçmiş olduğu konuyu anabilim dalı elemanlarından oluşan bir jüri önünde savunması eğer uygun görülürse konuya başlanması şeklindedir. Bazı üniversitelerimiz akademik teamül çerçevesinde bu tarz bir yol takip etmektedirler. Ancak bunun teamülden ziyade yazılı bir dayanağının olması “kapalı devre tez çalışmalarının” önüne geçecektir. İslam Hukuku Anabilim Dalı bünyesinde yapılan tezlerle ilgili şöyle bir teklifte bulunmak istiyoruz. Malum olduğu üzere akademik çalışmaların esas yapıldığı alanlar yüksek lisans-doktora ve doçentlik tezleridir. Bu çalışmalara bitirme ödevlerini ve doçentlik sınavına giren akademisyenlerin diğer makale ve çalışmalarını da katmak mümkündür. Yüksek lisans ve doktora tez konularını belirlerken genelde öğrenciler tez konusu olarak ne seçecekleri yönünde kararsız kalmaktadırlar. “Çalışılacak konular” şeklinde ortak bir konu havuzunun oluşturulması ve isteyen öğrencilerin bu konu havuzundan istifade etmeleri bu kararsızlığın giderilmesine önemli katkı sağlayacaktır. Gerçi bilimsel araştırma ve çalışmaların temel mantığı öğrencinin kendi konusunu seçebilecek düzeye gelebilmesi ve hocasının onu o olgunluğa ulaştırmasıdır. Bu yönüyle konu havuzunun öğrenciyi hazırcılığa ve tembelliğe sevk etmesi de ihtimal dâhilindedir. Konunun tartışmaya açılması durumunda daha farklı fikirler meseleyi şekillendirecektir. İlahiyat Fakülteleri’ndeki İslam hukukçularının çalışılacak konularla ilgili olarak beş-on yıllık vadeyi kapsayacak şekilde bir strateji belirlemelerinin ülkemizdeki İslam hukuku birikimine önemli katkı sağlayacağına inanıyoruz. Bu strateji çerçevesinde öncelikli olarak çalışılması planlanan bir takım konular belirlenir ve yapılacak çalışmaların belirlenen bu konular çerçevesinde yapılması hedeflenir. Örneğin önümüzdeki beş yıl boyunca yapılacak bütün çalışmaların Mâlikî mezhebi eksenli olması yönünde bir prensip kararının alınması durumunda beş yıl sonra geriye dönüp baktığımız da Mâlikî mezhebiyle ilgili yüksek lisans-doktoradoçentlik tezi, makale, bitirme ödevi, sempozyum tebliği şeklinde yüzlerce yayın yapılmış olacaktır. Böylece memleketimizdeki Mâlikî mezhebiyle ilgili çalışmalar belirli bir düzeye ulaşacaktır. Keza dört temel fıkıh mezhebinden biri olmasına rağmen ülkemizde Hanbelîlik üzerine yapılan çalışmalar oldukça sınırlıdır. Örneğin 2012-2017 arasındaki beş yıllık sürede prensip olarak bu konunun çalışılmasının hedeflenmesi belli bir süre sonunda Hanbelîlik ile ilgili çok ciddi bir birikime yol açacaktır. Bu birikim ülkemizdeki başta Hadis Anabilim Dalı olmak üzere pek çok anabilim dalına da ciddi anlamda bir katkı sunacaktır. Bir başka örnek verecek olursak; Hicri dördüncü ve altıncı yüzyıllar arası fıkıh çalışmalarının ele alınması şeklinde bir prensip kararı, birbirinden dağınık ve kopuk çalışmaların önüne geçecek, bu durum hem İslam Hukuku Anabilim Dalına hem de diğer anabilim İslam Hukuku Anabilim Dalı Bünyesindeki Lisans ve Lisansüstü Derslerle İlgili Tespit ve Teklifler | 387 dallarına çok önemli katkılar sunacaktır. Tabii bizim burada teklifimiz illa belirli bir konunun çalışılması veya bir zorlama ya da dayatma şeklinde akademik özgürlüğün ortadan kaldırılması değil, çalışmak isteyen kişilere bir yol göstermesi babından ve daha üst bir stratejinin belirlenmesi şeklindedir. 4- Tez Çalışmalarının Kalitesinin Arttırılması Bugün Türk Eğitim Sistemi genel olarak test tekniğine dayalıdır. Öğrenciler ilköğretimden üniversiteye kadar eğitim sürecinin neredeyse bütün merhalelerinde çoktan seçmeli test sınavlarıyla muhatap olmaktadırlar. Merkezi sınavlar açısından bir dereceye kadar kabul edilebilecek bu uygulama ne yazık ki bütün eğitim hayatını kaplamış durumdadır. Başta internet olmak üzere yazılı ve görsel medyanın çocuklarımızı esir alması ilkokul sıralarında aşılanması gereken okuma alışkanlığının kazandırılmasının önündeki en büyük engellerdendir. Bu olumsuzluklar, öğrencilerin bilgi hamulelerini düzgün bir kompozisyonla kâğıda dökmemeleri sonucunu doğurmaktadır. Bizim bu problemin aşılması yönündeki teklifimiz başta TDV İslam Ansiklopedisi’nin fıkha dair maddeleri olmak üzere, Türkçe olarak kaleme alınan yüksek lisans-doktora tezleri ve alanla ilgili makalelerin öğrencilere okutulması şeklindedir. Örneğin; on dokuzuncu sayısı da çıkmış bulunan İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi bu anlamda bizler için çok önemli bir materyaldir. Köklü yedi-sekiz üniversite dışında pek çok fakültemizin kütüphaneleri son derece yetersiz bir konumdadır. Ancak ülkemizde İSAM gibi bir kurumun varlığı bu eksikliği ciddi bir şekilde gidermektedir. Özellikle taşrada lisansüstü çalışma yapan öğrencilerin en azından bir haftalığına İSAM’a gidip, alanlarıyla ilgili çalışma yapmaları ve kütüphane nedir, ne değildir? görmeleri gerekmektedir. Bu konuda İSAM’ın imkânlarının arttırılması ve İstanbul dışından gelecek yüksek lisans ve doktora öğrencilerine kısa süreli de olsa barınma imkânının sağlanması gerektiği kanaatindeyiz. Özellikle İLİTAM mezunu öğrenciler (burada genel bir değerlendirmeden ziyade kendi öğrencilerimiz üzerinden özel bir değerlendirme yapıyorum, bu program mezunu olup da lisansüstü eğitimde çok başarılı olan öğrenciler mutlaka vardır ama bizdeki örnekler maalesef hiç de iç açıcı değildir) örgün eğitim mezunu olmamaları sebebiyle kitap ve kütüphane noktasında son derece zayıf bir konumdadırlar. Bu eksikliğin mutlak surette giderilmesi kanaatindeyiz. Görebildiğimiz kadarıyla dile getirdiğimiz bu eksiklikler sadece İslam hukuku alanı için değil bütün ilahiyat branşları için genel bir problemdir. Sonuç Değişen ve gelişen dünyaya ülkemizin ayak uydurabilmesi yüksek öğretim sistemimizin yeni baştan gözden geçirilmesini gerektirmektedir. Bugün sayıları artan İlahiyat Fakülteleri’nin, paralel doğrultuda sorunları da artmıştır. Bu sorunlar bü- 388 | Yrd. Doç. Dr. Muhammed Tayyib Kılıç yük oranda müfredattan kaynaklanmaktadır. Başta İslam Hukuku Anabilim Dalı olmak üzere diğer anabilim dallarının problemlerinin bir bütün olarak değerlendirilmesi ve toplumun beklentilerine cevap verebilen dünya ile uyumlu kaliteli bir İlahiyat eğitiminin verilmesi kanaatimizce fakültelerimizin en temel sorunudur.