ÝSLAMDA ÞEFAAT GERÇEÐÝ (10-05-2011) - Editör Halit Özdüzen - Son Güncelleme (10-05-2011) ÝSLAMDA ÞEFAAT GERÇEÐÝ Halit Özdüzen Arapça bir kelime olan Þefaat sözc Ýlimler terminolojisinde ýstýlah manasý, Allah( CC)’ýn katýnda makbul, þefaate liyakatli ve izinli olan bir zatýn günahkâr b mümin için Yüce Yaradan’dan af talep etmesidir. Tarihin seyri içerisinde Ýslam toplumunda Harici, Mu’tezile ve Vahhabiler’in dýþýndaki, mezhep, meþrep ve iti gruplarý Kur’an-ý Kerimdeki ayetler ve Hz. Muhammed’(s.a.s)in hadisleri doðrultusunda, Peygamberler, melekler, âlimler, veliler, sýddikler, þehitler, salihler ve çok küçük yaþta (sabi) vefat eden çocuklarýn mahþerde bazý Müslüman edeceði konusunda birleþmiþlerdir. Buna icmâ denilmektedir. Ancak son zamanlarda Ýslam coðrafyasýnda Hz. Muhammed’(s.a.s.)in nüfuz ve muhabbetini kýrmak isteyen bazý yeni “misyon akýmlarý” Peygamberlik kavramýný daraltýp onlarý sýradan insanlar mertebesine indirmeyi hedeflemektedirler. Bu amaçlarý doðrultusunda þefaat konusunu da tartýþmaya açarak, yeterince araþtýrma imkâný bulunmayan saf Müslümanlarý aldatýp, sapkýn düþüncelerine tara bulmaya çalýþmaktadýrlar. Maalesef bu kervana son yýllarda isminin önünde bazý unvanlar bulunan akademisyenler de katýlma baþlamýþtýr. Doðal zenginliklerinden dolayý ilerden beri Ýslam coðrafyasý üzerinde hâkimiyet kurmaya çalýþan emperyalistler, Ýslam Dinin –yeni deyimle- DNA’sý ile oynayýp içini boþaltarak insanlarý imandan ve ümmet baðýndan uzaklaþtýrma gayreti içerisindedirler. Bu faaliyetlerini misyonerler ve oryantalistler vasýtasýyla yürüttükleri gibi topluluklarýn bünyelerindeki kalbi hastal ve nefsinin arzu ettiði toplumsal statüye eriþememiþ kaprisli insanlarý ele geçirerek, planlarýný onlarýn eliyle yürürlüðe koymuþla tarihinde birçok örneði olduðu gibi yakýn tarihimizde ekilen fitne tohumlarý yeþertilerek, Müslümanlarý bir birine kýydýrtýp Osma Ýmparatorluðunun parçalanmasýný saðlayarak emelleri önündeki “en büyük engeli” ortadan kaldýrmýþ oldular. Ülkemizin birçok ilinde küçük gruplar olarak görülen, “Yeni Vahhabilik Akýmý” taraftarlarýna göre ”Hz. Muhammed’in görevi Kur’an’ý teblið ile sona ermiþtir.(!) Vefatýyla Ýslam toplumu üzerinde herhangi bir etkinliði kalmadýðý gibi, öbür alemde de þefaat yetkisi bulunmamaktadýr(!). Elde Allah (C.C.)’ýn indirdiði Kur’an bulunmaktadýr. Biz Kur’an’ý okuyarak onu anladýðýmýz gibi yorumlayarak dini esaslarý ondan öðrenerek uygulayabiliriz(!). Kur’an’ý anlamaya insan aklý yeterli olduðu için, onu yorumlayýp bize uygulamayý gösterecek herhangi bir merci, âlim, mürþit gibi zatlara ve bu konularda yazýlmýþ kitaplara ihtiyacýmýz yoktur(!).” Ayrýca Yüce Allah (C:C)’ýn Adaletini de kendilerince yorumlayarak “Bir günahkarýn günahlarý þefaat yolu ile baðý cennete girmesi saðlanýrken, diðer bir günahkarýn þefaatçisi olmadýðýndan cehenneme gitmesi Allah’ýn adaletine sýðmaz(!)” diyerek, þefaat kurumunu reddetmekte, hatta daha da ileri giderek þefaate inanan Müslümanlarý “gizli þirkle” itham etmektedirler. Bu yazýmýzda konuyu fazla geniþletmeden Kur’an Ayetleri ýþýðýnda, þefaat ve son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.)’in þefaati üzerinde durmaya çalýþacaðýz. ÞEFAATÝN HÝKMETÝ Yüce Mevla, yarattýðý kullarýnýn Rabbi olduðu için, onlarý eðitip, terbiye ederek yetiþtirip cennetine hazýrlamaktadýr. Çocu annenin þefkatinin ana kaynaðý Rahman ve Rahim sýfatlarýyla Rabbimiz olduðu gibi, müþfik bir öðretmen, sabýr ve sebatýný da O’ndan almaktadýr. Anneler çocuklarýný yetiþtirirken yaptýðý pek çok hatasýný hoþ görerek affederler. Dýþarýdan bakýld annelerin merhametleri sýnýrsýz gibi görünürse de bazý önemli noktalarda sýnýrlýdýr. Ancak Tevvab, Afuvv, Gafur ve Rauf gibi s bulunan Yüce Allah’(C.C.)ýn mümine olan affý (þirk ve kul hakký gibi durumlar hariç) sýnýrsýzdýr. Rabbimiz çeþitli vesilelerle kullarýný affetmek ister ve affetmeyi de sever. Bu nedenle dinine ve ilkelerine hizmet eden peygamberlerle onlara yardýmcý olarak “Ensarullah” ve velayet makamýna yükselmiþ kullarýna da, þefaat etme izni vermiþ ya da verecektir. Bu husus O’nun mülkünde ortaklýk olmadýðý gibi Zat-ý Akdesinin Adil ve Melik sýfatlarýný sergileyen, Azamet-i Kibriya’sýnýn da tescilidir. Böylece hem af ve maðfiret etmek istediði kullarý için vesile yaratýp hem sevdiði kullarýnýn üzerine diðer kullarýnýn dikkatini çekerek, onlarýn cennetlerde yükselttiði makamlara liyakatli olduklarýný göste arzu etmektedir. Yüce Rabbimizin bazý kullarýna þefaat yetkisi verdiðini Kur’an-ý Kerimde þöyle bildirilmektedir: “O’nun izni olmadýktan sonra hiçbir þefaatçi þefaat edemez.” (Yunus, 10/3) Rahman olan Allah’ýn nezdinde söz ve izin alanlardan baþkasý þefaat edemez. ([Meryem 19/87) Ayeti Celilede bazý kullarýna þefaat izni ver(diði)eceði açýktýr. Rabbimizin dilediðine peygamberlik, ilim, Muhabbetullah/Ýlahi Aþk, Velayet, Sýddýklýk, Þahitlik, Þehitlik ve Salihlik gibi mertebeleri vererek nasýl onurlandýrdýysa, þefaat yetkisi vererek de yüceltmiþ ve hesap gününde dualarýný kabul ederek onlarý onurlandýracaktýr. Bu konuda Yüce Ýradesini engelleyecek herhangi bir güç ve merci yoktur. Nitekim “O gün, Rahman’ýn þefaat izni verip sözünden razý olduðu kimselerden baþkasýnýn þefaati fayda vermez.” (Tâ-Hâ, 20/109 Ayetiyle izin verdiði kiþilerin þefaatinin faydalý olduðunu belirtmektedir. Nitekim “Ýman edip salih amel iþleyenlerin dualarý icabet eder. Lutfundan, fazlasýný da verir.” (Þurâ 43/26) Dua ve yakarýþý kiþinin kendine yapacaðý gibi, bir baþka mümin talep etmesi de fazilettir. Hayra yapýlan dualar Rabbimizin lutfuyla karþýlýk bulmaktadýr. Bu nedenle salihlerin duasý, Müslümanlar için rahmet, bereket ve þefaattir. Önemli nokta: ”þefaat iznini veren de, þefaatçinin dua ve talebini kabul ede de Yüce Allah (CC)’týr”. “De ki: Bütün þefaat sadece Allah’ýndýr.” (Zümer, 44) Yukarýda da belirtildiði gibi baþkasýnýn þefaat yetkisi, Allah’ýn izni ile mümkün olacaktýr. Rabbü’l Âlemin’in koyduðu sýn dâhilinde þefaat vardýr. Görüldüðü gibi, “Yüce Allah’ýn her tasarrufunda adalet ve denge bulunmaktadýr.” B olunca þirk bu inancýn neresindedir? Þayet bir kimsenin Rabbin iradesini ortadan kaldýrarak, “Falan þahýs beni Cehennemden kurtarýr.” demesi nas yanlýþsa; ”Yaptýðým ibadetler beni cehennemden kurtarýr.” demek de o derece yanlýþtýr. Ancak : “Falan þ http://www.kriter.org - www.kriter.org Powered by Mambo Generated: 20 October, 2017, 15:40 bana, ilmi ve deneyimiyle yol göstererek, benim cehennemden kurtulmama vesile olabilir.” ve “Ýbadetlerim beni güzel ahlaka eriþtirerek yararlý iþler yapmama vesile olarak beni Cehennemden uzaklaþtýrabilir..” Yine þefaat sahibi zatlara yönelerek , “Ey Allah’ýn salih kulu, sen Rabbimizin huzurunda makbul ve muteber bir insansýn, þu sýkýntýmýn giderilmesi için O’na dua ve niyazda bulunmaný istirham ediyorum.” demek, daha doðru ifadelerdir. Burada akla þu sorular gelebilir, kendisine þefaat yetkisi verilenlerin þefaati sýnýrsýz mýdýr? Dilediklerine þefaat edebilirler m Hayýr, ancak Allah (CC)’ýn izin verdiði kiþilere þefaat edebilirler. Bu konumla da Rabbimizin dilediði kiþiler ancak hidayete erebilmektedir. Bir insanýn þefaat kapsamýna girebilmesi için, Allah’u Teâlâ’ya þirk koþmayan tevhid ehli olmasý gerekir. Bunun yanýnda O’nun emirlerine asi ve kullarýna zulmetmiþ olmamalýdýr. . Hz. Rasulullah (s.a.s.) meþhur bir hadi-sinde þöyle buyurmuþtur: "Benim þefaatim, kalbi dilini ve dili de kalbini onaylayacak bir þekilde halisane bir kalple Allah'ýn birliðini tasdik edenler içindir."(1) Hz. Ali (k.a.v.) bütün insanlar için þöyle buyurmaktadýr: "Peygamberlerin davetlerini kabul edini onlarýn emirlerine teslim olunuz. Amelleriniz onlarýn dediklerine uygun olsun. Eðer böyle davranýrsanýz onlarýn þefaatleri size nasip olacaktýr." Yukardan beri izaha çalýþtýðýmýz gibi Þefaat bir kiþinin veya topluluðun baþka bir kiþi lehine dua ve istiðfar etmesidir. Yüce Kur’an’da bu durum emredildiði gibi teþvik de edilmektedir. “…O halde onlarý affet; baðýþlanmalarý istiðfarda bulun.” (Âl-iÝmran3/159) “…(kadýnlar) sana biat etmeye geldikleri zaman onlarýn biatlerini kabul et ve onlar için Allah’tan maðfiret dile. Þüphesiz Allah çok baðýþlayandýr, çok merhamet edendir.” (Müntehine, 60/ “(Habibim) Hem kendinin, hem mümin erkekler ve mümin kadýnlarýn günahlarýnýn baðýþlanmasýný dile.” (Muham 47/19) Benzer þekilde Hz. Peygamberin þefaatini doðrulayan pek çok ayet bulunmaktadýr. Dolayýsýyla Yüce Peygamber bu dünyada müminlere maðfiret dilediði gibi, öbür âlemde de ruhaniyetiyle maðfiret dilemekte, kýyamette mahþer yerinde de þefaat onlar için af ve maðfiret dileyecektir. Necm Süresinde Meleklerin de Ýnsanlar için þefaatçi olduðu belirtilmektedir. “Göklerde nice melekler vardýr ki onlarýn þefaatleri ancak Allah’ýn izniyle, delediði ve hoþnut olduðu kimselere yarar saðlar (þefaat ederler)” (Necm 53/ 26) Meleklerin kendisine secde ederek, yüceliðini tasdik ettiði Hz. Âdem(a.s.) Miraç gecesi, Hz. Muhammed’e (s.a.s) “Ya Resulullah” diyerek, bütü insanlarýn Peygamberi olduðunu tasdik etmiþ; O’nun imametinde diðer peygamberlerle beraber namaz kýlarak Rabbi’nin katýna yollamýþlardýr. Bütün bu açýk ve kesin risalet ve rivayet gerçeklerine raðmen, Peygamberlerin, Melek’lerin, Ýnsin, Cinn’in Peygamberi olan Hz. Muhammed (s.a.s)’in þefaat yetkisi olmadýðýný söyleyebilmesi için kiþinin kasýtlý deðilse aklýndan zoru olmasý gerekmektedir. Gelelim Þefaatin aksini savunan akademik kariyer sahipleri meselesine: Bir konuda akademik kariyer yaparak üniversitede ders vermek, o ilimde “yeterlilik” anlamýna gelmez. Âlim belirli bir konuda enine boyuna araþtýrma yapmýþ ve hayatýný o konuya adayarak, yaþadýðý toplum ve insanlýða yararlý olmak için hiçbir menfaat gözetmeden çalýþan kiþidir. Yoksa kanallarýnda boy gösterip, yazdýðý kitaplarýn satýþýný yükselterek din üzerinden dünyalýk servet saðlayan kiþi deðildir. Ýslam â Hz. Muhammed(s.a.s), Ehlibeyt ve Sahabelerin hayatlarý önemli örneklerdir. ÞEFAATÝN SULTANI HZ MUHAMMED Daha önceki peygamberlerin peygamberliði yalnýzca kendi kavimleri için, Hz Muhammed’in (s a s) peygamberliði ise, bütün insanlýk içindir: “Biz seni bütün insanlara ancak müjdeci ve uyarýcý olarak göndermiþizdir; fakat insanlarýn çoðu bu bilmez ” (Sebe,34/28) “Bütün dinlerden üstün kýlmak üzere, Peygamberini, doðruluk rehberi Kur’an ve hak din ile gönderen Allah&rsq Þahit olarak Allah yeter Muhammed, Allah’ýn elçisidir Onun beraberinde bulunanlar, inkârcýlara karþý sert, birbirlerine ise merhametlidirler… Allah onlardan inanýp iyi iþler yapanlara maðfiret ve büyük mükafat vadetmiþtir. ” (Fetih, 48/29) Elçilik görevi birilerinin algýladýðý gibi postacýlýk deðil, temsil görevidir. Temsil ise liyakatle olur. Elçinin yaþamý, davranýþlarý ve kendisini görevlendiren mercinin iradesine uygun olacaðý gibi, kendiliðinden de bir þey söylemez. Bu nedenle Hz. Muhammed(sa:s.)’in yaþamý davranýþlarý ve söylediði sözler (Hadis) Ýslam inanç ve hukukunun Kur’an’d sonraki ikinci ana kaynaðýný teþkil etmektedir. Çünkü Allah (CC) Kur’an’da “ Peygamberin verdiðini alýn, yasak ettiðinden sakýnýn! (Haþr 59/7) buyurmaktadýr. Aksini söylemek Kur’an ve dolayýsýyla Rabbi inkâra kadar gidebili Dünyevi bir misalle elçiliði anlatmaya çalýþýrsak, devletler baþka devletlerle münasebetlerinde büyükelçilerine tam temsil yetk vererek onlarý görevlendirirler. Verilen yetkiler yazýlý bir fermanla büyükelçinin eliyle karþý ülkeye iletilir. Buna diplomasi dilinde “itimatname” (güven mektubu) denmektedir. O itimatnameyle görevlendirildiði devletin en yetkili kiþisinin huzuruna çýkarak “güven mektubunu” sunar. Karþý ülkenin, “itimatnameyi kabul ederim, elçiyi kabul etmem” gibi bir lüksü olamaz. Çünkü itimatnamesiz elçilik olamayacaðý gibi,elçisiz de güven mektubu olmaz. Bu nedenle Allah (CC)ýn en büyük elçisi olan Hz. Muhammed Kur’an’dan; Kur’an da Yüce Peygamberden ayrýlamaz. Daha da kesin hikmetli bir þey söylemek gerekirse, “Kur-an Hz. Muhammed’in kalbine inmiþ olup Zatý Paki canlý Kur’an’dýr;” dolayýsýyla Allah(CC)’ýn en büyük ayetidir. Bu nedenle ruhaniyeti Makam-ý Mahmut’tadýr. Âlemlere rahmet olarak yalnýz insanlara deðil cinlerden de Müslüman olanlara þefaat edebilmektedir. “Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya, 21/107) Âlemlere rahmet olmak, þefaatçi olmaktan çok daha ileri bir mertebedir. Yine, ”Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiþtir ki, sizin sýkýntýya düþmeniz ona çok aðýr gelir. O, size çok düþkün, mü’minlere karþý da çok Rauf(þ Rahim(merhametli.) dir”.(Tevbe 9/128) Yüce Allah’ýn, Hz. Peygamber’in kalbine, kendi sýfatlarýndan merhamet ve þefkati koymasý ve bunu da Kur’an’da bütün insanlýða bildirmesi, O’na þefaat hazinesinin anahtarýný verdiðinin göstergesidir. Hz. Muhammed’in þefaat yetkisi olmadýðýný söyleyenlerin, Yüce Allah (CC)’ýn Kur’an-ý Kerimde yuka bahsettiðimiz ayetlerle, aþaðýda vereceðimiz ayetler ýþýðýnda konuyu tekrar gözden geçirmelerinde yarar bulunmaktadýr. &rdq ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluþa ermiþtir.” (Ahzab 33/ 7) “Rasule itaat eden, Allah’a itaat etmiþ http://www.kriter.org - www.kriter.org Powered by Mambo Generated: 20 October, 2017, 15:40 olur.” (Nisa 4/ 80) Peygambere itaati Rabbimiz kendisine itaat olarak kabul etmektedir. Hz. Muhammed’e itaat etmek þefaatine nail olmaktýr. Çünkü Yüce Allah(CC) Ýslam dinini O’nun eliyle kurduðunu pek çok ayetle bildirmekte Bir kulu sevmesini de Peygambere itaate ve O’na biat etmeye baðlamaktadýr. “De ki; “Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin günahlarýnýzý baðýþlasýn!” (Al-i Ýmran 3/ 31)) O’na uymak söylediklerinin tamamýna inanýp t etmekle olur. Rabbimiz “ O (bildirdikleri) vahiyden baþka bir þey deðildir.”(Necm 53/4) Peygamber (s.a.s.)’in þefaatini kabul etmeyerek yok saymak, O’na biat ve itaat etmemektir. O takdirde “Ben Müslüman’ým, fakat benim Müslümanlýðým Kur’an’dan anladýðým gibidir.” ve “Dinle ilgili, Kur’an’da Allah’ýn bildirdiðinden baþka bir þey yoktur.” (!) diyerek, Sahih Hadisi þerifleri reddetmenin dinde izahý olmadýðý gibi, ilmi ve mantýki izahý da yoktur. Allah (CC) ve meleklerin Hz. Muhammed (s.a.s)’i ne kadar çok sevdiklerinin göstergesi, O’na yolladýklarý salât ve selamlarlardan anlaþýlmaktadýr. ” …Allah ve Melekleri Peygamber’e çok salât ederler. Ey Müminler sizde ona salat (selavat) getirin ve tam teslimiyetle O’na selam verin.”(Ahzap 33/56) Bu nedenle Müslümanlar namazlarýnda tehiyatta iki defa O’na ve ehlibeytine selavat getirip selam verilmektedir. Tasavvuf yolucularý ise günlük dua ve zikirlerinde yüzlerce salâvatý vird edinmiþlerdir. Þefaati inkar, insaný küfre götürebileceði gibi, “ben günah iþlemeye devam ederim, nasýl olsa Peygamberimiz bana þ ederek cennete girmemi saðlayacaktýr.” demek de yanlýþtýr; “Benim günahým o kadar çok ki, kimsenin þefaati artý bana yarar saðlamaz. “diyerek, Allah(CC) ve Resulünden(s.a.s.) ümidi kesip, tövbe etmemek de o kadar yanlýþtýr. “Ey Peygamber sana selam olsun” ,"Þefâat yâ Resulullah" demeyi caiz görmeyen zihniyet, “günde onlarca defa kendi nefislerini, eþlerini, çocuklarýný patronlarýný ve dünyevi liderlerini överek, putlaþtýrmaya çalýþtýklarýnýn acaba farký SON SÖZ YERÝNE Seyyid Ýmam Rýza’dan gelen bir rivayette, Hz. Ali 'nin þöyle buyurduðu ifade edilmiþtir: "Kim, Hz. Resulullah (s.a.s)'i þefaatini yalanlarsa, ona nail olamayacaktýr." (2) Þefaati reddeden insanlar farkýnda olarak ya da olmayarak Ümmetin Hz. Muhammed’e Ehlibeyte ve Sahabelere olan muhabbet ve baðlarýný bozmaya çalýþmaktadýrlar. Bu sevgi baðý, Ýslam ümmetinin birleþtirici harcýdýr. O ortadan kalkýnca, birlik parçalanacaðý için emperyalistler, “böl, parçala, yönet ve yok et” arzularýna kavuþmuþ olacaklardýr! 1- Ahmed bin Hambel Müsnet hadis no: 7725, 10295 2-Bazý kaynaklarda da bu hikmetli söz: “ Kim benim þefaatimi yalanlarsa ona kýyamette þefaat etmeyeceðim.” þeklinde hadis olarak yer almaktadýr. Not:: Kütüb-ü Sitte ve bir çok kaynakta þefaatle ilgili pek çok Hadis-i þerif bulunmaktadýr.Tamamýný zikretmek bu yazýnýn boy aþacaðýndan metinde birkaçýný vermekle yetindik. Ýlave olarak üç Meþhur Hadisi de burada zikretmekte yarar bulunmaktadý beþ þey verildi.... onlardan biri þefaat etmektir. Ben onu ümmetime saklamýþým. O, Allah'a þirk koþmayanlar içindir." Tirmizi had no: 2360, Ýbn-i Mace : 4300, Ebu Davut: 4114, Ahmet Bin Hambel : 12745 Hz. Resulullah (s.a.s) þöyle buyurmuþtur: "Benim þefaatim ümmetimden büyük günah iþleyenler içindir. Ýhsan ehline gelince onlar için bir sorun yoktur" Tirmizi: 2360, Ýbn-i Mace: 4300, Ebu Davut: 4114, Ahmet bin Hambel Müsned: 12745 Bir baþka Hadis-i Þerifte "Her peygamberin müstecab duasý vardýr Her peygamber o duasýný acilen etmiþtir. Ancak ben duamý, ümmetime þefaat için kýyamet gününe saklamýþým. Benim þefaati ümmetimden Allah'a ortak koþmadan ölenlere nail olacaktýr." Sahih-i Buhari: 5829, 6920, Müslim: 296, Tirmizi: 3526, Ýbn-i Mace: 4297, Ahmet bin Hambel 7389 . http://www.kriter.org - www.kriter.org Powered by Mambo Generated: 20 October, 2017, 15:40