Bir Yörük Göçü Hikayesi Cuma, 28 Ağustos 2009 10:21 Siz hiç "vargit çiçeği" gördünüz mü? Yazan : Mehmet GÜNGÖR Göç, ayrılmak, başka bir yere gitmektir. Göç, doğanın kendisinde ve insanın doğasında vardır. Tarih boyunca insanlar dünyanın bir yerinden başka bir yerine göçmüşler. Hele Türklerin tarihteki büyük göçleri dünya tarihinin yönünü değiştirmiş. Sadece insanlar mı? Kuşların göç yolları olduğunu herkes bilir. Bitkiler bile bir yerden bir yere göçer bazen. Bir bitkinin meyvesini yiyen bir hayvan veya kuş, başka bir coğrafyaya bu bitkinin çekirdeğini midesinde getirerek bırakır. İçi doğa tarafından programlanmış olan bir bitki çekirdeği, uygun bir ortam bulursa orada yetişip büyüyecektir. Bu da bir göç sayılır; bitki göçü… Ama bizim asıl göçümüz yörük obalarının tarih boyu bıkmadan usanmadan sürdürdüğü, geleneksel yörük göçüdür. İlkbahar gelince havalar ısınır ve yörük obalarını bir heyecan, bir telaş sarar. Hedef daha yüksek rakımlı dağlara yaylalara göçmektir. İlk önce dövme(*) dövülür taş dibekte… Ve bütün hazırlıklar yapıldıktan sonra genellikle bir pazar sabahı yola çıkılır. Kızlar ve gelinler kırmızı mavi, çiçekli şalvarlarını (üst don), kırmızı veya pembe giysilerini giyerler. Bir sürüde en az iki köpek; Karabaş ve Alabaş vardır. Sürüde en lider keçiler, gözetçi keçiler, gurupçu keçiler ve uyumsuz keçiler vardır. Uyumsuzlara “sabakalı” da denir. Önde gidecek sürüyü yönlendirecek olan keçiye büyük çan takılır. Bu çan; “Benim ağam zengin, benim ağam zengin…” diye öter. 1/3 Bir Yörük Göçü Hikayesi Cuma, 28 Ağustos 2009 10:21 Ortada yönetici idareci keçinin birisine orta boy çan takılır. Bu çan: “Nerden buldun? Nerden buldun?” diye öter. Arkadan gelen ve sabıkalı, sorunlu olanlara da küçük çan takılır. Bu çan da; “Ordan burdan, ordan burdan…” diye öter. Göç sırasında erkekler genelde keçilerle koyunları; kadınlar da eşek, deve, katırla pırtıyı(**) idare ederler. Ve erkek çobana bir ses gelir uzaktan. Bir gelin sesidir bu: Oy dağlar gevenin olsa Gevenin devenin olsa Ne olurdu dünyada Sevenler sevenin olsa.... Uzun bir yolculuktan sonra yaylaya varılmıştır. Önce yayla çiçeklerinin mis gibi kokusu doldurur içinizi. Dağları saran karlar size bembeyaz bir dünya sunar. Yediklerinizin içtiklerinizin tadı bir başka olur yaylada. Ama zaman çabuk geçer, sonbahar gelmiştir, hayvanlar huysuzlaşır bir hüzün bir sahil özlemi çöker obaya. Vargit(***) çiçekleri açmıştır; belli ki gitme zamanı, göç zamanı gelmiştir. Yeniden yollar düşülür... Karşı obadan bir ses duyulur, uzaktan: Kalktı göç eyledi Avşar elleri Ağır ağır giden eller bizimdir Arap atlar yakın eder ırağı Yüce dağdan aşan yollar bizimdir. 2/3 Bir Yörük Göçü Hikayesi Cuma, 28 Ağustos 2009 10:21 Ve sahil (sehil) yolları görünür obalara… Yeniden yaylaya çıkılacak günlerin özlemiyle hayat, sahil dediğimiz sıcak bölgelerde, köyümüzde sürer gider… Mehmet GÜNGÖR DİP NOTLAR: (*) dövme : Taş dibekte, sokuyla dövülerek kabuğu alınan buğday (**) pırtı : Göç malzemesi, eşya ve yiyecekler (***) vargit çiçeği : Eylülde açan mor renkte bir soğansı çiçek. Bu çiçek, sonbaharda, göç zamanı açar. 3/3