BATIDAKİ İSLAM DÜŞMANLIĞI`nın KÖKENİ

advertisement
BATIDAKÝ ÝSLAM DÜÞMANLIÐI'nýn KÖKENÝ
(27-10-2012) - Editör Halit ÖZDÜZEN - Son Güncelleme (31-10-2012)
BATIDAKÝ ÝSLAM DÜÞMANLIÐININ KÖKENÝ
Halit ÖZDÜZEN (Araþtýrmacý-Yazar)
Gene
olmak gerekirken asrýmýzda haklý olmak için güçlü olmak yeterli konuma gelmiþtir. Güç kavramý “hakkýn” yerini a
adalet ilkesi de güce teslim olmak zorunda kalmýþtýr. Bunun sonucunda güçlüler zayýflarý “ötekileþtirerek” kültüre
deðerlerine, inanç ve düþüncelerine karþý tepki, onlarý aþaðýlama ve hatta yaþam hakký tanýmama gibi kitlesel düþmanlýk kültü
oluþturmuþlardýr.
Son yýllarda Batýda iyice belirginleþen “Ýslamofobi” kavramý sözcük olarak Türkçeye her ne
“Ýslam korkusu” olarak çevrilmekteyse de, aslýnda bazý çevrelerce bilinçli olarak yükseltilen
Ýslam düþmanlýðýný kamufle amacýyla kullanýlmaktadýr. Psikososyal bir sözcük olan “fobi” Yunanca
“phobos” kelimesinden türetilmiþtir. Kaynaklara göre bu kavramýn kökü Yunan mitolojisindeki Dehþet Tanrýsýna
dayanmaktadýr. Fobi, herhangi bir þeye karþý duyulan tedirginliði, olaðan dýþý korkuyu ifade etmekte ve insanýn yaþamýný olum
etkilemektedir. Ancak korku düzeyinin kiþinin kontrolünden çýkarak rahatsýzlýk vermesi sonrasý normal sayýlacak bir korku, fobi
dönüþmektedir. Bu kavram bazý insanlarda rastlanan çeþitli fobiler gibi oluþarak, toplumda yaygýnlaþmýþ olsaydý, bireysel ve
toplumsal tedavisi oldukça kolay olacaktý. Fakat siyasi güçlerin toplum mühendisleri tarafýndan metodolojik bir plan dahilinde
medya kullanýlarak yaygýnlaþtýrýldýðý için uygulanacak toplumsal terapi yöntemi de ayný mecradan geçmektedir.
Uygulanan stratejide birileri özellikle Müslümanlarýn sinir uçlarýyla oynayarak, onlarýn tepki göstermesini saðlanmakta, bazen
bu tepki Libya, Yemen ve diðer bazý Ýslam ülkelerinde olduðu gibi amacýný aþarak masum insanlara yönelebilmektedir. Ýþte o z
da olayý tezgâhlayanlarýn ellerine yeni kozlar geçtiðinden Müslümanlarýn imajý altüst edilmektedir. Daha sonra toplumlara servis
ettikleri materyallerle yeni korku dalgalarý oluþturulmaktadýrlar. Bu nedenle Müslümanlara ve onlarýn kutsallarýna yapýlan
hakaretleri Ýslamofobi olarak deðerlendirmek veya bireylerin hatalarý olarak görmek ya da Ýslam’ýn barýþçýlýðý konusun
bilgisizliklerine vermek aþýrý saflýk olur.
Batý toplumunun Müslümanlara karþý yaygýnlaþtýrdýðý olaylar, kronolojik sýrayla ele alýnarak incelendiðinde Dünya Müslüm
merkezden yönlendirilen, bu güne kadar benzeri görülmemiþ, psikososyal bir soðuk savaþla karþý karþýya olduðu görülecektir. S
olduðu için yapýlacak karþý savunma da ayný strateji ile yürütülmesi gerekir. Aksi takdirde ne kadar haklý olunursa olunsun örgü
baþýboþ olarak verilecek her tepki karþý tarafýn deðirmenine su taþýmaktan baþka bir iþe yaramaz.
Kýþkýrtmalar sonrasýnda Batýnýn arkasýna sýðýndýðý fikir özgürlüðü kavramýnda da çifte standart bulunmaktadýr. Müslüma
yapýlan hakaretlerin benzerlerini Papaya hatta býrakýn papayý Ýngiltere Kraliçesine yöneltseler, o toplumlar buna nasýl karþýlýk
verirlerdi acaba? Fikir özgürlüðü diyerek geçiþtirirler miydi?
Amacýmýz bazý çýkar gruplarý veya devletlerin Ýslam’a ve Müslümanlara karþý yürüttükleri sinsi planlara karþýlýk, on
ederek kamplaþma saðlamak ya da oluþmaya baþlayan kamplaþmayý daha da derinleþtirmek deðildir. Yazýmýzda düþmanlýðýn
bunlarýn yeniden alevlenmesinin kimlerin iþine yaradýðýný irdelemeye çalýþacaðýz. Son kýsýmda ise, makro düzeyde gündeme
gelmesinin yararlý olacaðýný düþündüðümüz bazý önerilerimiz olacaktýr.
MÜSLÜMANLARIN HÝRÝSTÝYANLARA BAKIÞI
Bugünkü Batý her dönemde olduðundan çok asrýmýzda antik Roma emperyalizminin bütün unsurlarýný bünyesinde ta
nedenle Hz. Ýsa’nýn öðretileri ve barýþçýl yaþamý bir daha gün yüzüne çýkmamak üzere Vatikan ve kilise mahzenlerine
Týpký Hz. Musa’nýn öðretilerinin milattan çok önce Yahudi toplumunca Babil sürgününde çölde ve Asur sürgününde Zagr
Daðlarýnda kaybedildiði gibi…
Müslümanlarýnýn çoðunluðu emperyalist batýlý devletlerle halklarý birbirinden ayýrarak, halklarý masum olarak görme
büyük etken günümüze kadar korunmuþ olan Kur’an’ýn emirleri ve Hz. Peygamberin uygulamalarý çerçevesinde o
Ýslam’ýn “Ehl-i Kitaba” bakýþ açýsýdýr. Hazreti Peygamber (S.A.S.) Mekke’den Medine’ye
Hicret ettiðinde ilk siyasi uygulamasý Ýki büyük Arap kabilesi ile Yahudi ve Hýristiyanlarý bir araya getirerek “Medine
Sözleþmesi” denilen toplumsal mutabakatý oluþturmuþtur. Bu mutabakatla ve ayný zamanda tarihin ilk, çok katýlýmlý
anayasal metni ile Müslüman ve müþrik Araplara olduðu gibi Yahudi ve Hýristiyanlara da mal ve can güvenliði saðlanmýþtýr. Ayn
gelenek Selçuklu ve Osmanlýda da sürdürülmüþtür. Asýrlarca Ýslam hâkimiyetinde kalan topraklarda halen Hýristiyan ve Yahudi
korkusuzca ibadetlerini yaparak inançlarýnýn gereklerini yerine getirebiliyorlarsa bunu Ýslam’ýn hoþgörü ve toleransýnda
aramak gerekir. Yýllarca Müslümanlarýn hâkimiyetinde kalan Ýspanya’da Hýristiyan ve Yahudilere ayný hoþgörü gösterild
halde ülke Hýristiyanlarýn eline geçince Yahudi ve Müslümanlara nelerin reva görüldüðüne tarih tanýklýk etmektedir.
Yahudi ve Hýristiyanlar Kur’an’ý ve Hz. Muhammed (S.A.S.)’in Risâlet’ini kabul etmedikleri
halde Müslümanlar Hz. Musa(A.S.) ve Ýsa (A.S.)yý Peygamber olarak kabul etmektedirler; çünkü Kur’an, “Deyin ki
biz Allah'a; bize indirilene, Ýbrahim, Ýsmail, Ýshak, Yakub ve torunlarýna indirilene, Musa ve Ýsa'ya verilen ile peygamberlere
Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diðerinden ayýrt etmeyiz ve biz O'na teslim olmuþlarýz.” (Bakara
2/136) ayetiyle Müslümanlarýn bakýþ açýsýný belirlemektedir. Yine Kur’an’da pek çok ayette Müslümanlarýn Ehli k
en güzel bir biçimde tartýþýlarak onlarýn Ýslam hakkýndaki yanlýþ düþüncelerinin düzeltmelerini saðlamada yardýmcý olunmasý
edilmektedir. Müslümanlarýn onlarla evlenmelerine izni verildiði gibi ürettikleri yemek ve içecekten helal olanlardan yararlanma
izni de vermiþtir.
Müslümanlar Hz. Ýsa’yý peygamber, annesi Hz. Meryem’i veli/azize ve bakire olarak kabul etmektedirler. Yine
Hz. Ýsa’yý Âdem, Nuh, Ýbrahim, Musa(A.S) ile beraber sayarak o peygamberlere gösterilen derecede saygý ve tazim
göstermekte, ismi her anýldýðýnda Aleyhi Selam denilerek ilahi selam sunulmaktadýr. Hz. Meryem Ýse, Peygamberimizin öðretis
doðrultusunda insanlýðýn annesi Hz. Havva, Hz. Musa’yý Firavunun sarayýnda koruyan Hz. Asiye, Hz. Muhammed
(S.A.V.)’in eþi Hz. Hatice-i Kübra ve Kýzý Hz. Fatýma(r.a.) gibi Müslümanlarýn çok deðer vererek kutsadýðý yüce hanýml
arasýnda zikredilmektedir. Ayrýca Müslüman toplumlarýnda Musa, Ýsa ve Meryem isimlerinin oldukça yaygýn oluþu da onlara
duyulan saygýnýn göstergesidir.
Türkiye Müslümanlarý olarak rahatlýkla þunu söyleyebiliriz: Batýlý devletlerin Ýsrail'e verdikleri desteðine olan öfke hariç, Batý'ya
metotlu bir düþmanlýk taþýyan herhangi bir grup yoktur. Ýþin garip ve tuhaf olaný: Hz. Ýsa ve Hz. Meryem hakkýnda Yahudilerin
neler düþünerek, onlara nasýl hakaretler yönelttikleri herkesçe bilindiði halde, maalesef günümüz Hýristiyanlarý Müslümanlara gö
http://www.kriter.org - www.kriter.org
Powered by Mambo
Generated: 20 October, 2017, 15:07
düþmanlýðýn aksine onlarla dost olabilmektedirler. Hýristiyan ve Yahudi dostluðunun detaylarýna girmek yazýmýzýn boyutlarýný
aþacaðýndan üzerinde durmayacaðýz, ancak Ýslamofobi ya da Ýslam düþmanlýðýný tezgâhlayanlarýn baþýný çekenlerin A.B.D
kökenli Neoconlar ve Yahudileþmiþ Hýristiyanlar olduðunu da belirtmeden geçemeyeceðiz.
BATININ TOPLUMSAL YAPISI
Yukarýda da deðinildiði gibi bugünkü Batý dediðimiz sosyoekonomik kültürel yapýda her ne kadar aydýnlanma dönemi
seküler kültürün izleri görülse de asýl temeli Greko-Roma sosyal sisteminin þekillendirdiði dünyevileþmiþ Hýristiyan kültürü oluþtu
kültüre XIX. yüzyýl sonrasýnda Yahudi kültürü de eklenince ekonominin yeniden þekillenmesi sonucu, toplumsal yapýda liberalizm
kapitalizme dönüþüm saðlanmýþtýr.
Müslümanlarýn çoðunluðunun zanný, Ýslami kültürde Kur’an ve Hz. Muhammed’in öðretileri hâkim olduð
Yahudi toplumlarýnda Hz. Musa ve Hz. Ýsa’nýn öðretileri doðrultusunda semavi yapýnýn korunduðudur. Bu düþüncenin n
bazý filmlerde iþlenen kilise ve papaz figürü ile Müslüman topluluklarda bolca faaliyet gösteren misyoner örgütlerin varlýðýdýr. Bu
ardý edilen husus o filimler, kitaplar ve misyonerlerin arkasýnda bazý dini vakýf ve derneklerle maskelenmiþ istihbarat örgütlerinin
bulunduðudur. Misyonerler Müslüman coðrafyasýnda doðmuþ fakat aile ve toplumsal baðlarý kopuk, gelecekten beklentisi
bulunmayan, boþluktaki ümitsiz Müslüman gençleri çeþitli menfaat vaatleriyle yanlarýna çekmektedirler.
Yahudi ve Hýristiyan topluluklardaki oldukça azýnlýkta olan gerçek inançlýlarý bir tarafa ayýrýrsak Batýda din; Papalýk
havralarýn direnci ile ayakta durabilmektedir. Dini yaþamýn özünü Ýman ve ibadet; toplumsal yapýsýný da aile ve cemaatin oluþt
göz önüne alýnýrsa, gerçek anlamda din ve dindar kavramlarýnýn varlýðýndan, hele hele mistik yaþamdan, söz etmek oldukça z
nedenle dinler atlasýnda görülen Hýristiyan ve Yahudi nüfusun çoðunluðunu o dinlerin mensubu olarak deðil de bazý ritüel ve kü
yaþatan gruplar olarak görmek daha doðru olur.
Yukarda altýný çizerek deðindiðimiz gibi bu günkü Batý, tarihi süreçte bünyesinde pagan din ve kültürleri barýndýran R
Ýmparatorluðuna dönüþmüþtür. Nasýl Roma inancý, çeþitli tanrýlarýn mitolojik hâkimiyeti üzerine kurulu gözükse de asýl güç, ya
elindeyse; bu gün de ekonomiyi tekellerinde bulunduran “tanrýlaþtýrýlmýþ” tröstler ve onlarýn hakimiyetinde buluna
devlet denilen örgütün elindedir. Kim ne derse desin, o devletlerin baþkan ve parlamentolarý sembolik olmaktan öteye geçemez.
Çünkü kapitalist Batýda sessiz bir yasa vardýr: “Para kimin elindeyse þef odur.” Nitekim istisnalar hariç,
sermayenin desteði olmadan hiçbir parlamenter ve baþkan seçilemeyeceði gibi, yasa da çýkarýlamaz; patronlarýn çýkarlarýný
zedeleyen yönetimlerin ayakta kalmasý da düþünülemez.
BATILILARIN MÜSLÜMANLARA BAKIÞI
Ýslam Hz. Muhammed (S.A.V) döneminde teblið ve Mekke müþrikleri ile yapýlan mücadelelerle yayýldý. Âlemlere rah
olan Hz. Peygamberin, eline kýlýç almýþ olmasý Ýslamiyet’i yok etmek isteyen müþriklere karþý Ýslam’ý ve mümin
mücadeleye teþvik ve korumak içindir. Savaþ meydanýna kýlýçla çýkmýþ olasýna raðmen müþrik de olsa hiçbir insanýn kanýný
onlar Bedir , Uhud ve Hendek’te doðrudan yaþamýna kastetmiþlerdir. Buna raðmen onlara sabýr, þefkat ve merhamet
duygularýyla yaklaþmýþtýr. Kendisine düþmanlýk besleyip hayatýna kastetmeye çalýþan müþriklere Mekke’nin fethinde v
canlarýný baðýþlama (eman) tarihte baþka komutanlarýn galibiyetinde kolay rastlanan davranýþlardan deðildir. O nedenle de Ýs
kýsa bir dönemde geniþ taraftar kitlesi bulmuþtur.
Allah Elçisi (S.A.S.) ayný çaðda yaþayan krallara ve meliklere mektuplar yazýp elçiler göndererek onlarý barýþ ve sulh
Ýslam’a davet etmiþtir. Yüce Allah tarafýndan insanlýða barýþ ve esenlik olarak gönderilen Peygamberi; barbar, zalim ve
dökücü olarak göstermeye çalýþmak onu hiç tanýmamak ve hayatýný hiç bilmemekten kaynaklanmaktadýr. Veya birileri özellikle
O’nu kan dökücü olarak göstermekten zevk almaktadýr. Engizisyon döneminde ve Ýspanyada yapýlan katliamlarý Hz. Ýs
Hýristiyanlýða baðlamak nasýl yanlýþsa Ýslam’ýn yayýldýðý dönemlerde gerek komutanlar gerekse emir, melik ve sultanl
yaptýklarý bazý hatalarý da Hz. Muhammed(S.A.V.) ve Ýslamiyet’le baðdaþtýrmak da o kadar yanlýþtýr.
Hýristiyan Coðrafyasýnda Ýslam’ýn yayýlmasý, Bizans’ýn Suriye ve Þam eyaletinden sonra Kudüs&rsqu
bir þekilde Müslümanlarýn eline geçmesi Avrupa’da oldukça büyük yanký uyandýrmýþ, adeta toplumsal þoka girilmiþtir. Þ
yýllarca devam etmiþ, daha sonra Selçuklularýn Anadolu’yu fethetmesi ile bu korku iyice yaygýnlaþmýþtýr. Hýristiyan
Dünyasýnýn tek büyük örgütü olan Vatikan, Ýslam ve onu Peygamberi hakkýnda çok büyük yalanlar uydurularak Muhammedi (S
“sahte Peygamber” ve Ýslam’ý “þeytan dini”, Müslümanlarý da “þeytanýn
askerleri” olarak tanýtmýþlardýr. Kiliselerde cemaate papazlar tarafýndan, kasaba ve köylerde gezici vaizler yollanarak
Ýslam ve Müslümanlar hakkýnda pek çok düzmece senaryo ve yalanlar uydurulmuþtur. Yýllarca süren propaganda sonrasýnda
Hýristiyanlar için ‘Müslümanlar birer þeytan’ olarak nitelenip, görüldükleri yerde öldürülmeleri mubah sayýlmýþtýr. K
amentüsü haline getirilen bu düþünce günümüze kadar varlýðýný korumuþtur.
O gün için planlý ve metotlu olarak yayýlan korku ile insanlar Haçlý seferlerine hazýrlanmýþtýr. Anadolu, Þam ve Kudü
ve hazinelerle dolu olduðu yalanýyla Þövalye ve askerler harekete geçerken iþtahlarý kabaran yoksul köylüler de orduya asker
olarak katýlmýþlardýr. Haçlý organizatörü Papa II. Urbanus haçlý ordusuna: “Gidin mukaddes beldeleri Müslümanlarýn ell
kurtarýn... Gidin ellerinizi kâfir Müslümanlarýn kanlarýyla yýkayýn!” diye teþvik ederek, onlarý kutsamýþtýr(!). Sefere çýka
yaptýðý ilk icraat bir Hýristiyan/Rum baþþehri olan Kostantinopolis/Ýstanbul’u ele geçirip yaðmalayarak, binlerce Hýristiya
Rum kadýn ve kýzýn ýrzýna geçmek ve ellerini Hýristiyan kanýyla yýkamak olmuþtur!
Haçlý Seferlerinde ve baþka dönemlerde Batýnýn Müslümanlara karþý uyguladýðý barbarca katliamlarý burada sýralam
boyutlarýný aþacaktýr. Gerek haçlý saldýrýlarý, gerek köleleþtirme ve sömürge döneminde ve gerekse de Cezayir savaþýnda uy
vahþetler ortadadýr. Asrýmýzda Filistin, Irak ve Afganistan’da yapýlan insanlýk dýþý uygulamalar, býrakýn Müslümanlarý
sahibi batýlý Hýristiyanlarýn da tepkisini çekmiþtir. Fakat bu tepkiler, Batý medyasý tarafýndan ya göz ardý edilmiþ ya da gazetel
üçüncü sayfada küçük puntolarla verilmiþtir. Bu durum, medyanýn kimlerin elinde olduðunun göstergesidir.
Batý, Ýslam’ý misyoner raporlarý ve Oryantalistlerin anlatýmlarý kadar tanýmaktadýr. Medyaya gelince bu materyalle
iþine geleni kullanmakta, iþine gelmeyenle ilgilenmektedir. Zaten soðuk savaþlar bu strateji üzerine kurulmaktadýr. Yeri gelmiþke
Müslümanlarý kýþkýrtan A.B.D.’deki son filmin ana temasý ile ilgili bir noktanýn altýný çizmekte yarar var. Tarihi gerçekle
incelendiðinde Hz. Muhammed (S.A.V.), Hz. Aiþe ile dokuz yaþýnda sözlenip, on beþ ya da on altý yaþýnda evlendiði görülecekt
Fakat Oryantalistler her nedense sözlendiði yaþý evlenme yaþý olarak göstererek, Hz. Peygamberin þehvet düþkünü olduðunu i
http://www.kriter.org - www.kriter.org
Powered by Mambo
Generated: 20 October, 2017, 15:07
sürmektedirler. Bu yalana býrakýn Batýlýlarý, maalesef ülkemiz ve Ýslam coðrafyasýnda yaþayan ve onlarýn etkisinde olan insan
da inandýrýlmaktadýr. Ýþin bir baþka boyutu da, elimizdeki pek çok ansiklopedi ve Hz. Muhammed (S.A.V) yaþamýyla ilgili teme
kaynaklarýn Batýlý oryantalistlerin kaleminden çýkan metinler ya da onlardan aktarmalar olduðudur. O nedenle toplumun
güvendiði bazý yayýn kuruluþlarýnýn kitaplarýnda da bu tarz bilgilere rastlanmaktadýr. Ayrýca Hadis kaynaklarýnda da Sahabe v
tabiine Hatta Hz. Peygamber’e atfedilen pek çok yanlýþ ve uydurma rivayetler de bulunmaktadýr. Yapýlmasý gereken,
kaynaklardaki bu tarz yanlýþ bilgilerin ayýklanmasý ve Hadis kitaplarýndan isminde “sahih” olanlar, gerçek sahih
ve sýhhatliye dönüþtürülmesidir.
Bütün bu olumsuzluklara raðmen gerek A.B.D. gerekse Avrupa’da Hz. Peygamber ve Ýslam hakkýnda gerçekle
getiren araþtýrmacýlar da bulunmaktadýr. Bunlardan biri de Karen Armstrong’dur.(D.1945/Ýngiltere) Eski bir rahibe olup
þimdiki kariyeriyle dinler tarihi uzmanýdýr. Altý yýllýk manastýr hayatýndan sonra manastýrdan ayrýlarak Üniversite edebiyat dalý
eðitimini tamamlayýp, dinler konusunda araþtýrmaya baþlamýþtýr. Din ve Peygamberler hakkýnda pek çok esere imza atmýþ bu
Armstrong, Hz. Muhammed (S.A.V.) hakkýnda ayrýntýlý araþtýrma yaparak “Muhammed Peygamber hakkýnda Bir
Biyografi (1991)”* ve “Günümüzün Peygamberi Muhammed (2006)” isimli iki kitap yayýmlamýþtýr. Bu gün
kadar pek çok gazete televizyon kanalý, radyo ve internet sitelerinde kendisiyle yapýlan söyleþiler yayýnlanmýþtýr. Ünü dünyaný
ülkesine yaygýn bulunan yazarýn biri Hz. Muhammed (S.A.V.)’le ilgili iki eseri Türkçeye çevrildiði halde ülkemizde bazý
çevreler dýþýnda yeteri kadar tanýnmamaktadýr. Armstrong ABD’nin geniþ bir yayýn alaný bulunan radyo kanalý
NPR’da yaptýðý söyleþide “Muhammed’in bizim gibi beþer olmasýný sevdim. Onun hayatý hakkýnda
bildiklerimizi baþka hiçbir dinin peygamberi hakkýnda bilmiyoruz. Ýsa’dan çok sonra geldiði için ayrýntýlý bilgi var hayatý
hakkýnda. Ýlk siyerciler onun hayatýnýn her yönünü yazmýþlar. Sadece mutlu taraflarýný deðil, sýkýntýlarýný da anlatmýþlar. Ha
problemlerini bile aktarmýþlar. Ýnsanlar genelde Muhammed’in birçok eþle eðlenceli bir hayat yaþadýðýný düþünür. Oysa
çok daha farklý… Doðrusu, çok sayýda eþinin bulunmasý Muhammed için bir nevi eziyetti, baþ aðrýsýydý denilebilir. O eðle
deðil, politik nedenlerden dolayý çok evlilik yapmýþtý.”(1) diyerek pek çok Müslüman’ýn dahi kafasýndaki þüphe
tohumlarýný ayýklamýþtýr.
Yöneticilerin olduðu gibi, hiçbir Müslüman araþtýrmacýnýn veya Müslüman eylemcinin yanlýþ düþünce ve davranýþlar
edilemez. Ýslam’ý öðrenmek isteyen kiþi, Kur’an ve Hz. Peygamberin sünnetine bakmalý ve O’nun hayatýn
incelemelidir. Kur’an’a göre, masum bir insaný öldüren, bütün insanlýðý öldürmüþ kadar büyük bir günah iþlemekte
insaný dirilten (ölmesine mani olan da) bütün insanlýðý dirilmiþ gibi büyük bir sevaba nail olmaktadýr. (Maide 5/32) Batýlý oryant
bu ayeti görmezden gelerek Peygamber efendimiz dönemindeki müþrikleri hedef alan ayetleri öne çýkararak yýllarca
Kur’an’ýn Müslümanlarýn bütün Hýristiyanlarý öldürmelerini emrettiðini ileri sürmüþlerdir. Yine bazý Müslüman ara
Kur’an’daki cihatla ilgili ayetleri yanlýþ yorumlayarak karþý tarafýn eline büyük kozlar vermiþlerdir. Peygamber
Efendimizin tesbitiyle “Cihadýn en büyüðü kiþinin kendi nefsiyle yaptýðý” cihattýr!
Ýslam’ýn on dört asýrlýk geçmiþinde Müslümanlarýn insanlýða sunduðu pek çok bilimsel ve teknik buluþ vardýr. Günü
Müslüman bilim adamlarý insanlýðýn hayrýna pek çok proje üzerinde çalýþma yapmaktadýr. Bütün bunlar göz ardý edilerek, Müs
günümüzde haddini bilmez birkaç þahýs ve teröristin yaptýklarý yanlýþlarla mahkûm edilemez. Kaldý ki o örgütlerin A.B.D ve
Ýsrail’in istihbarat elemanlarý tarafýndan kurulduðu da bilinmektedir. Kendi yurtlarýný savunan Filistinliler ve diðer
Müslümanlara gelince, Ýþgalcilerin gözünde terörist olarak nitelenseler de onlar birer vatanseverdir. Esas teröristler onlarý
yurtlarýndan çýkartarak arazilerini ellerinden alan iþgalcilerdir.
GÜNÜMÜZ DÜÞMANLIÐIN ARKASINDAKÝ GÜÇLER
Son olaylarýn tam alevlendiði sýrada, New York metrosuna asýlan, “Vahþileri deðil, uygar insanlarý destekle; Ý
yardým et.” yazýlý afiþlerle olaylarýn arkasýnda hangi güçlerin bulunduðunun ipuçlarýný vermektedir.
Bu gün için Batý medyasý tüm Müslümanlarý terörist olarak göstermeye çalýþmaktadýr. Daha önce de ikiz kulelerin vurulmas
masum insanýn ölümü Müslümanlarýn da kalbinde derin yaralar açmýþtýr. Ýslam namýna ortaya çýkan bu insanlar Ýslam&rsquo
ayaklar altýna sermiþlerdir. Fakat buna karþý çýkan Türkiye’deki din bilimci Akademisyenler, Ezher Üniversitesi Þeyhi
Muhammed Sayyed Tantavi, Suudi Arabistan Müftüsü Abdul-Aziz Ali, Pakistanlý ulema ve Tahir-ul Kadri ve Ýslam Hukukunda
bir ekol olan Yusuf El-Kardavi’nin tepkilerine Batý basýnýnda ya ver verilmemiþ ya da geçiþtirilmiþtir. Bu gün Müslümanla
arasýnda bir anket yapýlarak “Terörü destekliyor musunuz?” diye bir soru yöneltilse % 95’in üzerinde
“hayýr” cevabý alýnacaktýr. Evet diyenler ise Batýnýn ikiyüzlülük ve adaletsizliðine karþý olduklarý için söyleyecekl
Buna raðmen azýnlýðýn düþüncesiyle çoðunluk mahkum edilmeye kalkýlýrsa Amerikalýlarýn tamamýný zenci ve yabancý düþma
nitelemek gerekir.
Bu olaylardan sonra baskýlar artarak had safhaya ulaþmýþtýr. Amerika’da yaþayan Müslümanlar sabahleyin ev
kalkýp iþine giderken yolda veya iþ yerlerinde neyle karþýlaþabileceklerini bilmediklerinden, güven bunalýmý içerisindedirler.
Medyadan öðrendiðimiz kadarýyla 11 Eylülden önce yapýlan saha araþtýrmalarýnda güvenlik konularý gündeme getirildiðinde
Müslümanlarýn büyük çoðunluðu ABD’nin güvenli bir ülke olduðunu dile getirirken 11 Eylül sonrasýnda %86’lýk gib
büyük bir kesim yaþadýklarý þehir ve ülkenin güvensiz olduðunu söylemiþtir. Yine klinik araþtýrmalarýnda, 11 Eylülden sonra ma
baskýsýyla karþýlaþan, yolda veya iþyerinde sözlü ya da fiili tacize uðrayýp psikolojisi bozularak bunalýma giren Müslüman sayý
artýþlar olduðu gözlenmiþtir. Avrupa’da da bu rakamlarýn hayli artmýþ olduðu rahatlýkla söylenebilir. Buna bir de medyan
duruþu eklenirse iþin hangi boyutlara ulaþtýðý görülecektir. 22 Temmuz 2011’de Norveç’te Anders Behring Breivik
isimli bir ýrkçýnýn yetmiþ yedi masum insaný katletmesi sonrasýnda Avrupa ve ABD medyasýnýn bu olayý el-kaide eylemi olarak
servis etmesinin Ýslam’a karþý nasýl bir tutum içerisinde olduklarýný göstermektedir. Nisan 2012’de basýnýn yazd
kadarýyla cani Breivik’n, akli dengesinin yerinde olduðu ve danýþmanýnýn Bosna-Hersek’te Srebrenitsa katliamýn
yapan M. Peremiþ oluþu da oldukça düþündürücüdür.
Batýdaki Müslümanlar korkularla, sindirilerek yaþadýklarý toplumlarda tecrit edilmiþ bir halde, içlerine kapanýk endiþe içerisind
yaþamaktadýrlar. Birçok þehirde Ýslam karþýtý yürüyüþler düzenlenmekte, Müslümanlar camilerine korku ile gidebilmektedirler. C
gidenler de polis ve istihbarat teþkilatlarýnca izlenmektedir. Temenni edilmemekle beraber, ev yakmalar, bombalamalar,
http://www.kriter.org - www.kriter.org
Powered by Mambo
Generated: 20 October, 2017, 15:07
býçaklý saldýrýlar, sözlü ve kaba kuvvete dayanan tacizler yoðunlaþýnca, Müslümanlar istenmeyen yurttaþ muamelesi ile göçe
zorlanacaktýr. Buna paralel olarak Ýslam ülkelerinin mallarýna yapýlacak boykot, uluslar arasý arenada yalnýzlaþtýrma, ekonom
abluka, anlaþmalarý askýya alýnmasý vb. ekonomik savaþla yýldýrýp çökertme politikalarý uygulanacaktýr. Bunun sonucu toplu
kaostan çýkmadan yeni bir kaosa sürüklenerek ekonomi ve insan kaynaklarý yok edilmeye çalýþýlacaktýr.
ÝSLAM DÜÞMANLIÐI KARÞISINDA MÜSLÜMANLARIN KONUMU
Batý kamuoyunda Ýslam'a ve Müslümanlara karþý nefret ve kin duygularý giderek yoðunlaþmakta, ayný þekilde karþý
artýrarak yükselmektedir. Müslümanlar dinlerine ve peygamberlerine yapýlan hakaret karþýsýnda elbette tepkisiz kalamazlardý v
kalmayacaklardýr. Fakat belirli ölçüler içerisinde, karþý tarafýn eline yeni kozlar vermeden, siyasî, diplomatik ve hatta ekonomik
yollar, en sert ve caydýrýcý yaptýrýmlar uygulanarak olaylarýn protesto edilmesi doðaldýr. Ancak suçla iliþkisi olmayan baþka
insanlarýn öldürülmesi, milli servetlerin tahrip edilmesi Ýslam'a uygun davranýþlar deðildir. Yapýlan taþkýnlýklar Müslümanlarýn
Ýslam’ýn amacýný gölgeleyecek noktaya gelmiþtir; buna da kimsenin hakký yoktur.
Akademisyen ve strateji uzmaný Sedat Laçiner konumuzla ilgili olarak : “Eðer bir adamýn karþýsýna geçer ve o
kutsallarýna küfür ederseniz en hafifinden o da sizin kutsallarýnýza hakaret eder. Eðer kötü sözle kalmaz ve adamýn kutsal kitab
onun gözü önünde yakar, kutsal kitabýnýn üzerine çiþinizi yaparsanýz kesin kavga çýkar. Bununla yetinmez karþýnýzdakine
“terörist” diye baðýrýr, peygamberini terörist olarak resmeder, peygamberini sapýk, çocuk tacizcisi ve eþcinsel olara
lanse eder, onun dinini tüm kötülüklerin kaynaðý olarak gösterirseniz, bir de müstehcen görüntülerin üzerine onun kutsal kitabýnd
ayetler yerleþtirirseniz yüzünüzün ortasýna yumruðu yersiniz.” diyerek doðru bir tespitte bulunmaktadýr. Ancak Müslüma
tedbirler almalýdýr ki, karþý taraf ne kadar sapýk olursa olsun böyle davranýþlara cüret edememelidir.
Floridalý papaz Terry Jones'un 11 Eylül 2010'u "Uluslararasý Bir Kur'an Yakma Günü" ilan etmesi ve yandaþlarýyla Ku
nüshalarýný yakmaya kalkýþmasýný bir din adamý davranýþýyla baðdaþtýrmak mümkün deðildir. Bu durumu Vatikan ve Diðer H
örgütlerin en hafifiyle kýnamasý gerekir. Eðer Ýslam’ý eleþtirmek istiyorsanýz kutsal kitabýný elinize alýr okur ve eleþtirin
yaparsýnýz; fakat karþýyý tahrik etmek ve galeyana getirmek için yapýlan eylemler en hafif tespitle hakaret ve provokasyondur.
Hz. Muhammed(S.A.S.)'e hakaret içeren "Müslümanlarýn Masumiyeti" adlý filmin yapýmcýsý Nakoula Basseley olarak gözükmek
ise de filmin yapýmýnda Evanjelik Hýristiyan, Kýptî Hýristiyan, Yahudi, Siyonist, Müslüman ve zenci düþmaný ýrkçýlar ve Neo-co
ortak hareket etmiþlerdir. Bazý istihbarat birimleri ve saydýðýmýz örgütler, Ýslam karþýsýnda “Haçlý-Siyon ittifaký”
kurmuþlardýr. Basýndan takip edebildiðim kadarýyla filmin yapýmcýsý Amerikalý Yahudi bazý açýklamalarda bulunmuþtur. "Bu fi
kýþkýrtýcý bir siyasi tutum için yaptým. Ýslam kanserdir. Müslümanlar da yok edilmesi gereken böceklerdir. Bu film ile Ýslam'ýn n
içerikli bir din olduðunu göstereceðim. Bu film için yüz Ýsrailli baðýþçýdan beþ milyon dolar aldým ve filmi Ýsrail için yaptým. Ayrý
yakmakla þöhret bulan rahip Terry Jonas'dan da destek aldým." demiþtir. Yine basýna yansýdýðý kadarýyla A.B.D.’nin r
sözcüsü Hillary Clinton, film hakkýnda "Ýðrenç ama yapabileceðimiz bir þey yok." diyerek. Peygamberimiz vasýtasýyla Müslüman
tümüne karþý yapýlan hakareti, pek çok Batýlý gibi, ifade özgürlüðü çerçevesinde deðerlendirerek, bilinen kýlýfa uydurmuþtur.
HANGÝ ÖNLEMLER ALINABÝLÝR
Müslümanlara ve kutsal deðerlerine yönlendirilen tepkinin bir bölümü maksatlý olmakla beraber bir bölümü de Ýslam&r
Müslümanlarý iyi tanýmadýklarý için yapýlmaktadýr. Onlara Kur’an’ý Hz. Muhammed(S.A.V)’ý ve Ýslam&r
anlatarak tanýtma görevi Müslümanlara düþmektedir. Bu konuda yeterli faaliyetin sergilendiðini söyleyemeyiz. Çaðýmýz enforma
ve bilgi çaðýdýr. Gerek Ýslam konferans örgütü, gerekse uluslararasý faaliyet gösteren diðer Ýslami kuruluþlarla Üniversitelerin
bilim uzmanlarýyla stratejist ve aydýnlar bir araya gelerek yapýlmasý gerekenleri belirleme konusunda bir ortak akýl
oluþturmalarý zorunludur. Bunun sonucunda yapýlacak bilimsel ve stratejik mücadele ve tanýtýmlarda sivil toplum kuruluþlarý ve
siyasi karar mekanizmalarýnýn topyekun seferber olmasý gerekir. Konu siyasi olduðu için nihai çözüm de politik ataklardan
geçmektedir. Gerekli tanýtým çalýþmalarý baþlatýlmadan önce konunun ve vahametinin algýlanmasý için, düzenlenecek semine
konferans ve medya aracýlýðý ile iç kamuoyu aydýnlatýlmalýdýr.
Bilindiði gibi dýþ politikalar çýkar iliþkilerine dayanmaktadýr. Ýslam coðrafyasýnýn yer altý ve yer üstü zenginlikleri ile s
yönetenler tarafýndan bilinçli olarak kullanýldýðý taktirde, hiç kimseye muhtaç olamadan halklarý mutlu ve refah içerisinde
yaþayabilirler. Bu nedenle yönetici ve diplomatlarýmýz baþlarýný dik tutarak uluslararasý toplantýlarda Batý ülkelerinin temsilciler
karþý gereken söylemleri hukuki ve bilimsel yollardan dile getirip -en azýndan- diplomatik kamuoyu oluþturmalýdýrlar. Tarihte
yöneticilerimizin ortaya koyduðu dik duruþlar Müslümanlar tarafýndan coþkuyla karþýlanýrken, karþý tarafa da geri adýmlar attýr
tarihe baktýðýmýzda bazý haklý davalarý savunmaktan aciz yönetici ve diplomatlarýmýzýn tavýrlarý da haksýzlarýn cesaretini ar
Anadolu’da bir söz vardýr: ”Güçlü avukat zayýf dosyayla dava kazandýðý halde, zayýf avukat güçlü dosyayla dava
kaybeder.” Bu nedenle yönetici ve diplomatlarýmýzýn problemin boyutlarýný iyi kavrayarak uluslararasý yaklaþýmlarda
hangi stratejinin uygulanacaðýný çok iyi bilmeleri gerekir.
Batýdaki ateistler ve Hýristiyanlýk düþmanlarý yýllardýr Hz. Ýsa, Hz. Meryem ve Hýristiyanlarýn kutsal deðerlerine hatt
saldýrdýklarý bilinmektedir. Kitap, dergi, karikatür sinema yoluyla yapýlan saldýrýlarý fikir özgürlüðü yutturmacasý içerisinde suna
Hýristiyanlarý sindirmiþlerdir. Müslümanlar kendi kutsal deðerlerine yapýlan saldýrýya tepki gösterdikleri gibi, Hz. Ýsa ve Hz.
Meryem’e yapýlan saldýrýlara karþý da gerekli tepkiyi göstererek samimi ve dindar Hýristiyanlarýn sempatisini
kazanabilirler. Esasen bu tepkiyi, onlarýn sempatisini beklemeden de kendi inançlarý gereði yapmalarý zorunludur.
Her tanýtýmýn ekonomik bir boyutu ve proje maliyeti vardýr. Önemli olan tanýtým ve stratejik mücadele için yeterli ve s
finansmanýn saðlanmasýdýr. Bunun için de kaynak ve fon oluþturulmasý gerekir. Burada görev zengin Müslümanlarla petrol ihra
devletlere düþmektedir. Her yýl Hac ve Umre ziyaretinde bulunan Müslümanlar, Suudi Arabistan Devletine milyarlarca dolar
döviz getirisi saðlamaktadýr. O ülkeyi yönetenler eðer canlarý isterse bu paranýn bir bölümünü tanýtým amacýyla kurulacak fona
aktarýlabilirler. Ýlaveten petrol zengini ülkeler de gelirlerinin bir bölümünü ayný havuzda toplayabilirler. Bu konuyla ilgili ilk hareke
tanýtým ve oluþumunu saðlamak Dýþiþleri Bakanlýklarýna düþmektedir.
Gönül bunlarý istiyor ama fonlarýn bugünden yarýna oluþmasý oldukça zor görülmektedir. Bunun nedeni Müslüman ze
zengini ülke yöneticilerinin akýllarý ve servetlerinin batýnýn ipoteði altýnda olmasýdýr. Öyleyse görev her zaman olduðu gibi aydý
düþmektedir. Halký Müslüman olan ülkelerdeki aydýnlarýn kendi aralarýnda toplanarak içinde bulunulan durumu enine boyuna
tartýþmalarý gerekir. Daha sonra da belirledikleri temsilciler bir Üniversite veya sivil toplum kuruluþunun koordinatörlüðünde bir
http://www.kriter.org - www.kriter.org
Powered by Mambo
Generated: 20 October, 2017, 15:07
araya gelerek alýnmasý gereken önlemleri araþtýrarak üzerinde birleþilen konularý kamuoyuyla paylaþýp toplumlarý bilgilendirme
gerekir. Üçüncü aþamada uluslararasý sempozyumlar düzenlenerek batýlý aydýnlarýn da desteði alýnmalýdýr. Baþlangýçta birile
dikkate alýnmayacak olan bu oluþum, zamanla güçlenip, teþkilatlanarak Ýslam coðrafyasýnda ve dýþýnda ses getirir konumuna
gelecektir. Ýþte o zaman Batý medyasýnda yer alacaðý gibi halký Müslüman devletler nezdinde de dikkate alýnacak hale gelece
Demokraside ve kalkýnmada batý standartlarýný yakalamýþ olmakla övünen Türkiye ve Müslüman aydýný pekala bu hareketin fi
ateþlemeye öncülük edebilir. “Ýslam Örgütü” de böyle bir oluþuma gereken olanaklarý saðlamalýdýr.
Müslümanlar harekete geçerek, siyasi, politik, medya ve kitle iletiþim araçlarý ile karþý ataðý baþlatmadýklarý taktirde
piskoljik hareket týrmandýrýlarak bazýlarýnýn dört gözle beklediði “medeniyetler çatýþmasýna” dönüþebilir. Görüne
ibre her geçen gün o yöne doðru biraz daha kaymaktadýr. Ýnanç ve temennimiz dünya milletlerinin hiçbir zaman ütopik Armeged
savaþýna sürüklenmemesidir. Bundan Müslümanlar kadar Batýnýnda zarar görmesi kaçýnýlmazdýr. Ancak en çok zarar görenle
savaþý baþlatanlar olacaktýr.
Kim nasýl düþünürse düþünsün Hz. Muhammed (S.A.V) barýþ peygamberi; Ýslam da barýþ ve esenlik dinidir. Fakat m
olarak bunu insanlýða anlatmakta yetersiz kalmýþýz. Eðer Hz. Adem’le baþlayan Ýslam ve semavi kitaplar yeryüzüne inm
olsaydý, insan denilen varlýklar en vahþi yaratýklardan daha aþaðý bir yaþam içerisinde olurdu. Temennimiz çeþitli din ve kültürle
akil insanlarýn çabasýyla Dünyanýn sulh sükun yurduna dönüþerek, bütün insanlarýn bir arada kardeþçe yaþadýðý bir konuma g
(1) Dr. Furkan Aydýner 11 Eylülden önce ve sora A.B.D’ de Ýslamofobya. * Selim Yeniçeri tarafýndan Türkçeye çevrilmiþ
Muhammed-Ýslam Peygamberinin Biyografisi- ismiyle, Koridor Yay Ýst. 2005’te yayýmlanmýþtýr.
http://www.kriter.org - www.kriter.org
Powered by Mambo
Generated: 20 October, 2017, 15:07
Download