32. cilt 3. fasikül (200)

advertisement
MÜTTEFÝK ve MÜFTERÝK
maktadýr. Burada ayrýca Buhârî ile Müslim’in el-Câmi£u’½-½a¼î¼’lerindeki hadisleri bir araya toplayan kitap türü de hatýrlanmalýdýr (bk. el-CEM‘ BEYNE’s-SAHÎHAYN).
Ýbn Bâtîþ diye tanýnan Ebü’l-Mecd Ýsmâil
b. Hibetullah el-Mevsýlî’nin el-Beyân £amme’ttefeša £aleyhi’þ-ÞeyÅân’ý (Âtýf Efendi Ktp., nr. 599), Ahmed b. Abdurrahman
b. Muhammed el-Makdisî el-Harîrî’nin Müfîdü’s-sâmi£ ve’l-šårî mimme’ttefeša
£aleyhi Müslim ve’l-BuÅârî’si (Süleymaniye Ktp., Þehid Ali Paþa, nr. 575), Muhammed Habîbullah eþ-Þinkýtî’nin Zâdü’lmüslim fîme’ttefeša £aleyhi’l-BuÅârî ve
Müslim’i (I-V, Dýmaþk 1401/1981), Muhammed Fuâd Abdülbâký’nin el-Lüßlüßü ve’lmercân fîme’ttefaša £aleyhi’þ-þeyÅân’ý
(I-III, Riyad - Beyrut 1400/1980) müttefekun aleyh hadisleri toplayan eserlerdir.
BÝBLÝYOGRAFYA :
Hâkim en-Nîsâbûrî, el-MedÅal ilâ Kitâbi’l-Ýklîl
(nþr. Fuâd Abdülmün‘im Ahmed), Ýskenderiye
1983, s. 33-41; Hâzimî, Þürû¹ü’l-eßimmeti’l-Åamse (nþr. Abdülfettâh Ebû Gudde, ¡elâ¦ü resâßil fî
£ilmi mu½¹ala¼i’l-¼adî¦ içinde), Halep 1417/1997,
s. 115-121, 183-184; Ýbnü’s-Salâh, £Ulûmü’l-¼adî¦, s. 28; Ýbn Hacer, en-Nüket £alâ Kitâbi Ýbni’½Øalâ¼ (nþr. Rebî‘ b. Hâdî Umeyr), Riyad 1408/
1988, I, 298; Emîr es-San‘ânî, Tav²î¼u’l-efkâr
(nþr. M. Muhyiddin Abdülhamîd), Medine, ts. (elMektebetü’s-selefiyye), I, 86-91; Sezgin, GAS, I,
132, 143; Abdullah Aydýnlý, Hadis Istýlahlarý Sözlüðü, Ýstanbul 1987, s. 121-122; Mücteba Uður,
Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüðü, Ankara
1992, s. 296-297.
ÿAhmet Yücel
–
—
MÜTTEFÝK ve MÜFTERÝK
( ‫) א א‬
˜
Ayný adý taþýyan
râvileri ifade eden terim
ve bu konuda yazýlan eserlerin
ortak adý.
™
Esmâü’r-ricâl (ricâlü’l-hadîs) ilminin bir kolu olan müttefik ve müfterik râvilerin þahýslarýnýn farklý (müfterik), adlarý, baba adlarý, bazan dede adlarý yahut künyeleri veya nisbelerinin hem yazýlýþý hem okunuþunun ayný (müttefik) olmasýdýr. Bu râvilerin
ayný çaðda ve ayný þehirde yaþamasý, ayný hocadan rivayet etmesi, kendilerinden
de ayný kiþilerin rivayette bulunmasý halinde birbirleriyle karýþtýrýlmasý mümkündür. Ayrýca bu iki râviden biri sika, diðeri
zayýf ise ortaya ciddi problemler çýkmaktadýr.
Müttefik ve müfterik isimlerle ilgili yedi
ihtimal söz konusudur. 1. Râvilerin kendi
adlarý ile baba adlarý ayný olabilir. Meselâ
Halîl b. Ahmed adýnda altý râvi vardýr. Yine Yahyâ b. Saîd adýyla bilinen iki ünlü râviden biri Yahyâ b. Saîd el-Kattân, diðeri
Yahyâ b. Saîd el-Ensârî’dir. Ýsmâil b. Mûsâ adýnda iki râvi vardýr, ikisi de hem Hasan-ý Basrî’nin talebesi hem Basralýdýr; ancak biri sika, diðeri zayýftýr. Bu durumlarda ayýrýcý unsurlarýný belirtmeden sadece
Halîl b. Ahmed veya Ýsmâil b. Mûsâ demek
yeterli deðildir. Onlardan hangisinin kastedildiði bilinmezse adlarýnýn geçtiði rivayetin terkedilmesi gerekir. 2. Râvilerin hem
kendi adlarý hem baba ve dede adlarý ayný olabilir. Ayný asýrda Ahmed b. Ca‘fer b.
Hamdân adlý dört kiþi yaþamýþ olup bunlarýn her biri ismi Abdullah olan farklý kiþilerden hadis rivayet etmiþtir. Diðer bir
örnek de Muhammed b. Ca‘fer b. Muhammed adýný taþýyan üç kiþidir. Biri Nîþâburlu, diðerleri Baðdatlý olan bu râvilerin üçü
de 360 (971) yýlýnda vefat etmiþtir. Bedreddin Ýbn Cemâa, buna nisbelerinin de
ayný olmasý ihtimalini ekleyerek Muhammed b. Ya‘kub b. Yûsuf en-Nîsâbûrî örneðini verir. Bu isimle bilinen iki kiþiden biri Ebü’l-Abbas el-Esam, diðeri Ýbnü’l-Ahrem’dir. Nîþâburlu bu iki muhaddis ayný
dönemde yaþamýþ, ayný kiþilerden rivayet
etmiþ, her ikisinden de ayný kiþiler rivayette bulunmuþtur. 3. Râvilerin sadece künyeleriyle nisbeleri ayný olabilir. Her ikisi de
Basralý olan Ebû Ýmrân el-Cevnî’ler bunun
örneðini teþkil eder. 4. Râvilerin adlarýyla
babalarýnýn künyeleri ayný olabilir. Nitekim
tâbiînden Sâlih b. Ebû Sâlih adýný taþýyan
dört râvi bilinmektedir. 5. Kendi adlarýyla
baba adlarý ve nisbeleri ayný olabilir. Bunun örneðini oluþturan ve birbirinin çaðdaþý olan Muhammed b. Abdullah el-Basrî adlý iki râviden biri sika, diðeri zayýftýr.
6. Râvilerin yalnýz isimleri veya yalnýz künyeleri ayný olabilir. Her dönemde bunun pek
çok örneði bulunduðundan karýþýklýða meydan vermemek için sadece isim ve künye
ile yetinilmemeli, ayný zamanda bunlarýn
baba adý ve nisbeleri de zikredilmelidir. Bununla beraber bazý þehirlerde sadece adýyla meþhur olan râviler de vardýr. Meselâ Abdullah denince Medine’de Ýbn Ömer, Mekke’de Ýbnü’z-Zübeyr, Kûfe’de Ýbn Mes‘ûd,
Basra’da Ýbn Abbas, Mýsýr’da Ýbn Amr b.
Âs, Horasan’da Ýbnü’l-Mübârek anlaþýlýr. 7.
Nisbeleri ayný olmakla beraber râviler farklý yerlere mensup olabilir. Meselâ Âmülî
nisbesiyle Âmül þehrine mensup olanlar
kastedilmekle beraber biri Taberistan’da,
diðeri Türkmenistan’da olmak üzere iki
Âmül vardýr. Hanefî nisbesi de hem Hanefî mezhebine hem Benî Hanîfe kabilesine
mensup olanlar için kullanýlýr. Müttefik ve
müfterik konusu tamamen müstakil bir
alan olmayýp mü’telif ve muhtelif, müteþâbih (müþtebih), hatta ensâb konularýyla
iç içedir. Bunlarýn hepsine baþvurulmasý
halinde mesele daha kolay çözülebilir.
Müttefik ve müfterik konusunda telif
edilen belli baþlý eserler þunlardýr: Ebü’lFeth el-Ezdî, Tesmiyetü men vâfeša ismühû isme ebîhi mine’½-½a¼âbe ve’ttâbi£în ve men ba£dehüm mine’l-mu¼addi¦în (nþr. Bâsim Faysal Ahmed el-Cevâbire, Küveyt 1408/1988; doksan yedi râvi
ihtiva eder), Men vâfeša ismühû künyete ebîh (nþr. Bâsim Faysal, Küveyt 1408/
1988) (114 râvi ihtiva eder), Men yü£rafü
bi-künyetihî ve lâ yu£lemü ismuhû ve
lâ delîle yedüllü £alâ ismih (Câmiatü’lMelik Suûd Ktp., nr. 1280); Hatîb el-Baðdâdî, el-Müttefiš ve’l-müfteriš (nþr. Muhammed Sâdýk Aydýn, I-III, Dýmaþk 1417/
1997; bu eseri Ýbn Hacer el-Askalânî TelÅî½ü’l-Müttefiš ve’l-müfteriš li’l-ƒa¹îb adýyla yeniden tertip etmeye baþlamýþsa da tamamlayamamýþtýr), Muva²²ý¼u evhâmi’lcem£ ve’t-tefrîš (nþr. Abdurrahman b. Yahyâ el-Muallimî, I-II, Haydarâbâd 1378-1379/
1959-1960; Medine 1966; Beyrut 1405; nþr.
Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî, I-II, Beyrut 1987,
1990; bk. DÝA, XVI, 457); Ýbnü’l-Kayserânî,
el-Ensâbü’l-müttefiša (nþr. P. de Jong,
Leiden 1865, 1890; Haydarâbâd 1323; nþr.
Kemâl Yûsuf el-Hût, Beyrut 1411/1991);
Ebû Mûsâ el-Medînî, Ziyâdât £alâ Kitâbi’l-Ensâbi’l-müttefiša fi’l-Åa¹ (bir önceki eserle birlikte yayýmlanmýþtýr); Hâzimî, Me’ttefeša laf¾uhû ve’ftereša (ve’Åtelefe) müsemmâhü fi’l-emâkin ve’lbüldâni’l-müþtebehe fi’l-Åa¹ (el-Müßtelif ve’l-muÅtelif fî esmâßi’l-büldân) (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 2140; Brockelmann,
GAL, I, 473; Suppl., I, 605), el-Müþterik
va²£an ve’l-müfteriš ½uš£an (nþr. F. Wüstenfeld, Göttingen 1846, 1861; Yâkut elHamevî’nin Mu£cemü’l-büldân’ýndan faydalanýlarak telif edilmiþtir). Cevzaký ve Ýbnü’n-Neccâr el-Baðdâdî’nin de bu konuda
birer eserinin bulunduðu kaynaklarda zikredilmektedir (Zehebî, III, 1014; Keþfü’¾¾unûn, II, 1685; Kettânî, s. 115).
BÝBLÝYOGRAFYA :
Ýbnü’s-Salâh, £Ulûmü’l-¼adî¦ (nþr. Nûreddin Itr),
Medine, ts., 324-331; Nevevî, Ýrþâdü ¹ullâbi’l-¼ašåßiš (nþr. Nûreddin Itr), Beyrut 1411/1991, s.
226-229; Zehebî, Te×kiretü’l-¼uffâ¾, III/1014;
Burhâneddin el-Ebnâsî, eþ-Þe×e’l-feyyâ¼ min
£Ulûmi Ýbni’½-Øalâ¼ (nþr. Ebû Abdullah M. Ali
Semek), Beyrut 1418/1998, s. 456-470; Ýbnü’lMülakkýn, el-Mušni £ fî £ulûmi’l-¼adî¦ (nþr. Abdullah b. Yûsuf el-Cüdey‘), Ýhsâ 1413/1992, II,
614-621; Zeynüddin el-Irâký, Þer¼u Elfiyeti’l-£Ir⚢ (nþr. Muhammed b. Hüseyin el-Irâký el-Hüseynî), Beyrut, ts. (Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye), III, 200-
225
MÜTTEFÝK ve MÜFTERÝK
217; a.mlf., et-Tašyîd ve’l-î²â¼ (nþr. Abdurrahman M. Osman), Beyrut 1401/1981, s. 386-395;
Ýbn Hacer el-Askalânî, en-Nüket £alâ kitâbi Ýbni’½Øalâ¼ (nþr. Rebî‘ b. Hâdî Umeyr), Riyad 1417, I,
291-323; Þemseddin es-Sehâvî, Fet¼u’l-mu³¢¦
(nþr. Ali Hüseyin Ali), Beyrut 1412/1992, IV, 268284; Süyûtî, Tedrîbü’r-râvî (nþr. Abdülvehhâb Abdüllatîf), Kahire 1385/1966, II, 316-327; Zekeriyyâ el-Ensârî, Fet¼u’l-b⚢ £alâ Elfiyyeti’l-£Ir⚢
(nþr. Muhammed b. Hüseyin el-Irâký el-Hüseynî),
Beyrut, ts. (Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye), III, 200-217;
Ali el-Karî, Þer¼u Þer¼i NuÅbeti’l-fiker (nþr. M.
Nizâr Temîm – Heysem Nizâr Temîm), Beyrut
1415/1994, s. 694-698; Keþfü’¾-¾unûn, II, 1685;
Brockelmann, GAL, I, 473; Suppl., I, 605; Kettânî, er-Risâletü’l-müste¹rafe, s. 114-115; Ahmed
Muhammed Þâkir, el-Bâ£i¦ü’l-¼a¦î¦, Kahire 1399/
1979, s. 193-194; Talat Koçyiðit, Hadis Istýlahlarý, Ankara 1980, s. 349-352; Muhammed b. Muhammed Ebû Þehbe, el-Vasî¹ fî £ulûm ve mu½¹ala¼i’l-¼adî¦, Cidde 1403/1983, s. 626-634; Muhammed b. Ali el-Asyûbî el-Vellüvî, Þer¼u Elfiyeti’s-Süyû¹î, Medine 1414/1993, II, 338-350; Muhammed b. Halîfe en-Nebhânî, en-NuÅbetü’nNebhâniyye (nþr. Hâlid Abdülfettâh Þibl Ebû
Süleyman), Beyrut 1415/1995, s. 169-170; M.
Yaþar Kandemir, “Hatîb el-Baðdâdî”, DÝA, XVI,
457.
ÿS. Kemal Sandýkçý
–
—
MÜTTEHEM
( ‫) א‬
˜
Adâlet yönünden kusurlu olmakla
ve bilhassa yalancýlýkla
itham edilen râvi anlamýnda
hadis terimi.
™
Sözlükte “hata etmek, yanýlmak” anlamýndaki vehm kökünün “iftiâl” kalýbýndan
türeyen müttehem kelimesi, bir suç veya
kusur sebebiyle zan ve töhmet altýnda kalan þüpheli kimseyi ifade eder. Bir hadis
terimi olarak rivayet kusurlarýndan biriyle ve özellikle yalancýlýk veya hadis uydurmakla itham edilen râviler hakkýnda kullanýlan aðýr bir cerh lafzý olup müttehem
bi’l-kizb / kezib, müttehem bi’l-vaz‘ þeklinde de kullanýlýr. Bu tür râviler için rivayetlerinin deðeri bakýmýndan ayrýca metrûk / metrûkü’l-hadîs, matrûh / matrûhü’l-hadîs de denir. Abdullah b. Dâhir b.
Yahyâ, Ca‘fer b. Ahmed el-Bezzâr, Süfyân
b. Vekî‘, Yûnus b. Ahmed b. Yûnus müttehem râvilerden bazýlarýdýr (Ýbn Adî, IV,
228, Ebü’l-Ferec Ýbnü’l-Cevzî, II, 4).
Ricâl kaynaklarýnda bazý râvilerin gevþeklik, münafýklýk, fâsýklýk, bid‘atçýlýk, bayaðýlýk, baðnazlýk, hayâsýzlýk, tedlîs, hadis
hýrsýzlýðý (bir hocadan duymadýðý hadisi
duymuþ gibi göstermek, serikatü’l-hadîs),
nebiz içmek, yalancý þahitliði gibi kusurlarla suçlanmasý, mutlak mânada bu terimin râvinin dinî-ahlâkî yönünü ifade eden
226
adâlet vasfýyla ilgili kusurlara yönelik olduðunu göstermektedir. Bir râvinin hadis
uydurduðu kesin þekilde bilinmese de insanlarla olan iliþkilerinde yalan söylemesi
veya dinin temel kurallarýyla baðdaþmayan bir sözü yalnýzca kendisinin haber vermesi (infirâd) onun yalancýlýkla itham edilmesine sebep olur. Çünkü bir râvinin günlük hayatta yalan söylemesi “kavlî fýsk”týr
(Ali el-Karî, s. 431) ve hadis rivayetinde de
yalan söyleyebileceðini gösterir. Dinin temel esaslarýna aykýrý bir sözü tek baþýna
rivayet etmesi de onu kendisinin uydurduðu þüphesini doðurur ve rivayeti mevzû
hadis olarak deðerlendirilir.
Yalancýlýkla suçlanan râvilerden hadis rivayet etmenin câiz olup olmadýðý hususunda iki görüþ vardýr. Ebû Avâne el-Vâsýtî ve Ýbnü’l-Mübârek’in de aralarýnda bulunduðu hadis imamlarýnýn çoðunluðu bunu câiz görmezken Süfyân es-Sevrî buna
cevaz vermiþtir (Ýbn Receb, s. 83). Hâkim
en-Nîsâbûrî ise Mâlik b. Enes, Þâfiî, Ebû
Hanîfe, Ebû Yûsuf ve Ýmam Muhammed
gibi âlimlerin bazý zayýf râvilerden hadis
rivayet etmesinden söz ederek onlarýn da
bu görüþü benimsediðini, ayrýca kendi zamanýna kadar her asýrda ve her nesilde
hadis imamlarýnýn bu yönde uygulama yaptýklarýný belirtmiþtir (a.g.e., a.y.; Hâkim enNîsâbûrî, s. 149-150). Ancak mutlak mânada zayýf râvi ile yalancýlýkla itham edilen zayýf râvi hüküm bakýmýndan bir olmayacaðý gibi bu tür râvilerin rivayetlerini yazmakla onlarý baþkalarýna nakletmek de ayný þey deðildir. Çünkü zayýf râvilerin rivayetleri nakil için deðil onlarý tanýmak, öðrenmek ve durumlarýný açýklamak için yazýlýr. Bu da söz konusu râvilerin rivayetlerini cerh ve ta‘dîl türü kitaplarda toplamak
gibidir. Nitekim bu kaynaklarda bazý râviler hakkýnda kullanýlan, “Biraz zayýftýr”;
“Azýcýk tenkit edilmiþtir”; “Hadisi itibar için
yazýlýr“ gibi ifadelerle, “Hadisi ancak tanýmak için yazýlabilir” (Fesevî, II, 431; III, 42,
50, 54, 64) veya, “Bu hadisler o râvilerin durumlarýný açýklamak maksadýyla zikredilebilir” (Ýbn Receb, s. 85) gibi tenkitlerdeki
farklýlýk da bunu göstermektedir.
Her ne sebeple olursa olsun bir râvinin
yalancýlýkla itham edildiðini belirten bir
ifade, ilk dönem ricâl tenkitçilerinin dörtlü taksiminde en aðýr cerh lafýzlarýnýn bulunduðu dördüncü mertebede, sonraki dönemlerde ise yapýlan beþli, altýlý taksimlerde dördüncü veya beþinci mertebede yer
alan aðýr bir cerh ifadesidir. Hadis âlimleri,
senedinde böyle bir râvi bulunan ve “metrûk” yahut “matrûh” denilen rivayetin (Zehebî, s. 34-35; Tecrid Tercemesi, Mukad-
dime, I, 294-295) hiçbir delil deðeri taþýmadýðý, itibar ve istiþhâd için dahi kullanýlmayýp terkedilmesi gerektiði, râviyi tanýyýp
durumunu açýklama gayesi dýþýnda rivayet edilmesinin câiz olmadýðý konusunda
görüþ birliðine varmýþtýr. Nitekim Þu‘be
b. Haccâc, Mâlik b. Enes, Abdurrahman b.
Mehdî ve Ýmam Müslim gibi hadis münekkitleri yalancýlýkla suçlananlardan hadis
alýnamayacaðýný açýkça belirtmiþlerdir.
Müttehem râviler ve rivayetleri hakkýnda ricâl, ilel ve mevzû hadis kaynaklarý yanýnda Buhârî ve Ukaylî’nin eŠ-™u£afâß, Ýbn
Hibbân’ýn Kitâbü’l-Mecrû¼în, Zehebî’nin
Mîzânü’l-i£tidâl, Ýbn Hacer el-Askalânî’nin Teh×îbü’t-Teh×îb adlý kitaplarý ile Nesâî, Dârekutnî ve Ebü’l-Ferec Ýbnü’l-Cevzî’nin eŠ-™u£afâß ve’l-metrûkûn, Ýbn Adî’nin el-Kâmil, Zehebî’nin el-Mu³nî ve
Burhâneddin el-Halebî’nin el-Keþfü’l-¼a¦î¦ adlý eserlerine baþvurulabilir.
BÝBLÝYOGRAFYA :
Lisânü’l-£Arab, “vhm” md.; Müslim, “Mukaddime”, 1; Fesevî, el-Ma£rife ve’t-târîÅ, II, 431; III,
42, 50, 54, 64; Ýbn Ebû Hâtim, el-Cer¼ ve’t-ta£dîl, II, 32; Ýbn Adî, el-Kâmil, IV, 228; VII, 259; Ha-
tîb el-Baðdâdî, el-Kifâye (nþr. Ebû Abdullah esSevraký – Ýbrâhim Hamdî el-Medenî), Medine, ts.
(el-Mektebetü’l-ilmiyye), s. 116, 253; Hâkim enNîsâbûrî, el-MedÅal fî u½ûli’l-¼adî¦ (Ýbn Kayyim
el-Cevziyye, el-Menârü’l-münîf [nþr. Ahmed Abdüþþâfî] içinde), Beyrut 1408/1988, s. 149-150;
Ebü’l-Ferec Ýbnü’l-Cevzî, eŠ-™u£afâß (nþr. Ebü’lFidâ Abdullah el-Kadî), Beyrut 1406/1986, II,
4; Ýbnü’s-Salâh, £Ulûmü’l-¼adî¦, Kahire, ts. (elMektebetü’l-Mütenebbî), s. 55; Nevevî, et-Tašrîb,
Kahire 1388/1968, s. 18; Zehebî, Mûšý¾a (nþr.
Abdülfettâh Ebû Gudde), Beyrut 1405, s. 34-35;
Ýbn Receb, Þer¼u £Ýleli’t-Tirmi×î (nþr. Subhî esSâmerrâî), Beyrut 1405/1985, s. 78, 83, 85, 86,
92, 93, 94, 193; Ali el-Karî, Þer¼u Þer¼i NuÅbeti’l-fiker (nþr. M. Nizâr Temîm – Heysem Nizâr Temîm), Beyrut, ts. (Dârü’l-Erkam), s. 431; Tecrid
Tercemesi, Mukaddime, I, 294-295; Ömer b. Hasan Osman Fellâte, el-Va²£ fi’l-¼adî¦, Dýmaþk Beyrut 1401/1981, I, 99-100, 319-320; III, 383444; Emin Aþýkkutlu, Hadiste Rical Tenkidi, Ýstanbul 1997, s. 113, 115-117, 182-183.
ÿEmin Âþýkkutlu
–
—
MÜVEKKÝL
˜
(bk. VEKÂLET).
–
™
—
MÜVELLED
( ‫) א‬
Ýhticâc devrinden sonra
Arapça’ya baþka dillerden giren
veya türetme yoluyla
bu dile kazandýrýlan
yeni kelime
˜
(bk. DAHÎL).
™
Download