T.B.M.M. B : 86 20 . 4 . 2005 O:6 Hayvansal proteinlerin insan beslenmesinde taşıdığı önemi anlayan toplumlar ya da gelişmiş dediğimiz ülkeler, hayvansal gıdaların tüketimini artırarak sağlıklı ve dengeli beslenen bir toplum yaratmaya özen göstermişlerdir ve bu tutumlarını özenle sürdürmektedirler. Türkiye'de ise, geri kal­ mış ülkelerdeki gibi, hâlâ bitkisel ağırlıklı beslenme devam etmekte, hayvansal ürün ağırlıklı bes­ lenen gelişmiş ülkelerin tam tersi bir durum sergilenmektedir. Toplumların yeterli ve dengeli beslenebilmesi için, insanların günlük protein ihtiyacının en az yüzde 50'sini hayvansal proteinlerden karşılaması gerekmektedir; çünkü, beslenmede, hayvansal proteinler ile bitkisel proteinler arasında denge kurulmadığı takdirde, gizli açlık, yalancı tokluk, kötü veya yetersiz beslenme gibi deyimlerle anılan ve tahıl/yoğun beslenmeye dayalı yetersizlikler görül­ mektedir. Bunlardan en tehlikelisi de, buğdaya dayalı beslenmeye bağlı glütenler, zaman içinde birey­ lerin bedensel ve düşünsel faaliyetlerinin azalmasına yol açarak, psikolojik sorunları artırmaktadır. Gelişmiş dediğimiz ülkelerde, günlük toplam protein tüketiminin yüzde 60'a yakını, gelişmek­ te olan ülkelerde ise yüzde 20 civarında bir oranı hayvansal kaynaklı proteinlerdir. Toplumlarda yetenekli ve yaratıcı bireylerin gelişmesi, ancak yeterli hayvansal protein tüketimiyle mümkündür. Hayvancılık sektörü, beslenmenin yanında, ulusal sanayie hammadde sağlamasıyla önemlidir. Et, süt, yumurta, yün, deri, tiftik, ipek ve hayvansal maddeleri işleyen dokuma, giyim, gıda sanayi kolları, hayvancılığa bağımlıdır. Bu ürünlerin yerini tutacak hammaddeler, özellikle gıdalar, başka kaynaklardan karşılanamaz. Şu an, ülkemiz çalışan nüfusunun yaklaşık yüzde 50'si bu sektörde istihdam edilmektedir. Hay­ vancılık sektöründe makine, enerji, akaryakıt, döviz girdileri diğer sektörlere göre oldukça düşüktür. İşsizlik sorununun çözümünde en ucuz istihdam maliyetine sahip sektör, hayvancılık sektörüdür. Yukarıda sayılan nedenlerden dolayı, hayvancılık, toplumların vazgeçemeyeceği üretim biçim­ lerinden biridir. Toplumlar, insanlarına daha sağlıklı ve daha iyi bir yaşam sağlamanın çabalarını sürdürmektedirler ve sürdüreceklerdir. Hayvancılık sektörünün dördüncü ve en önemli sorunu ise yem sorunudur. Bu durum özellik­ le değerlendirilmelidir. Hayvancılık sektöründe girdilerin yaklaşık yüzde 70'ini yem oluşturur. Ül­ kemizin, hayvan varlığına göre hesaplandığında 30 000 000 ton civarında kabayem açığı var. Ay­ çiçeği, soya, mısır, tane yemlerde dışa bağımlıyız. Tarım alanlarında yem bitkileri ekiliş alanları daha yüzde 5'ler seviyesinde. Oysa, iyi bir hayvancılık için, tarım alanlarının en az yüzde 30-40'ında yem bitkisi üretmemiz gerekiyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında 45 000 000 hektar olan mera varlığımızın talanı sonucunda 13 000 000 hektarın altına düşmüş; bunun temel nedeni de, bu konunun millî bir servet olarak görül­ memiş olmasıdır. Bu yüzden, tarım alanı olarak kullanılmış, yapılaşmaya açılmış, kısacası talan edilmiş ve ülke toprakları tamamen erozyona açık hale getirilmiştir. Kabayemin en önemli kaynaklarından birisi meralardır. 4342 sayılı Mera Kanunu 1998 yılın­ da yayımlandığında hepimiz çok sevinmiştik. O zamanki politikacılarımız hedef belirlemişlerdi. Beş yılda 15 000 000 hektar çayır ve mera alanı tespit ve tahdidi yapılacak, on yılda da tüm meralar­ da ıslah çalışmaları tamamlanacaktı; ancak, aradan geçen bunca zamanda tespit ve tahdit çalışması yapılan alan yüzde 5 civarında, ıslah çalışmaları ise bu miktarın yüzde 5'ini bile bulmamaktadır. Mera Kanununun 1 inci maddesi, kanunun amacını tanımlarken tasarlanan bir sürü amacı sıralar ve "gerektiğinde kullanım amacının değiştirilmesini sağlamaktır" diye sona erer. İşte, bu amaç, kanunun tüm amaçlarının önüne geçti ve bütün mera alanlarında tahsis amacı değişikliği gereklilik­ leri doğurdu. Tarım Bakanlığının taşra teşkilatında yüzlerce teknik eleman, zorunlu olarak, emlak tespit bürosu memurları haline getirildi. Meranın bulunduğu köylerde hayvancılık yapılamıyorsa, mera olabilecek alanların, genellikle, daha önce mera yapısını bozan kişilere başka amaçla, tarla, vil­ la yeri, çiftlik, kır evi gibi tescilli taleplerinden başlarını alamaz; kadimden beri mera olarak kul­ lanılan alanların imar, taşocağı, maden, karayolu, turizm, enerji, eğitim, güvenlik ve benzeri kullanım için alternatif alanlar değerlendirilmeden tahsis amacı değişiklikleriyle uğraşmaktan; meralarda tes­ pit, tahdit, ıslah ve mera olarak tahsisi için yapmaları gerekenleri yapamaz duruma getirilmişlerdir. -654-