DAVRANIŞLARIMIZDA OLMANIN ÖNEMİ ÖLÇÜLÜ Muhterem Müslümanlar! Mensubu bulunduğumuz İslam Dini, ferdî ve ictimaî hareketlerin ölçülerini tayin ederek toplumda huzur ortamının tesis edilmesini ön görmüştür. Onun koyduğu prensiplerde, amirmemur, işçi-işveren, öğretmen-öğrenci, evlatebeveyn, akraba ve komşu olarak davranışlarımızın ölçüleri vardır. Herkes bu ölçülere uymak zorundadır. Aksi takdirde Dinin koyduğu ilahi hükümler unutulur, huzur ve sükun ortamı kaybolur. Geçmiş toplumlarla ilgili bunun misalleri Kur'an’da anlatılmıştır. Zira, Allah'a karşı sorumluluk hissedilmediği zaman, sevginin yerini kin ve nefret, dostluğun yerini düşmanlık, dürüstlüğün yerini hilekarlık duyguları alır, o zaman da toplum düzeni sarsılır ve tabiatıyla bütün toplum bundan zarar görür. O halde kendimizi dinî ve millî duyguların toplumuzda güçlenmesi için çalışalım, insanlar arasında sevgi ve hoşgörünün yayılmasına önem verelim. Başkalarını incitecek davranışlardan sakınalım ve her türlü hareketimizden sorguya çekileceğimizi asla unutmayalım. Zira Cenab-ı Hak “Allah'a döndürüleceğiniz, sonra da herkese hak ettiğinin eksiksiz verileceği ve kimsenin haksızlığa uğratılmayacağı bir günden sakının” (1) buyurmaktadır. Muhterem Mü'minler! İnsanoğlu, Allah'ın yarattıklarının en üstünüdür. Kainattaki bütün nimetler de kendisine verilmiştir. Bununla insana verilen sorumluluk, bu dünyada yaşadığı sürece Allah'a, nefsine ve diğer yaratılanlara karşı yapması gereken görevlerinin bilincinde olmasıdır. Aksi halde insan, yaratılış gayesinden uzaklaşır, böylece hem dünya hem de ahiret mutluluğunu kaybeder. Zira Cenab-ı Hak, "Ey Rasûlüm! Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler, sonra şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan apaçık düşmandır." (2) buyurmuştur. Bilinmelidir ki, insanın birinci derecede sorumluluğu, Allah'a kulluk görevlerini yerine getirmek, insanlara iyilik ve güzellikle muamele etmektir. Davranışlarında aşırılığa gitmeden ölçülü bulunması, düşünce söz ve hareketlerinde kırıcı olmaması insanın en önde gelen vazifeleridir. Onun içindir ki, İslam'ın özü, sadece insanın nefsini düşünmesi değil, başkalarının sevincinde kendi mutluluğunu aramasıdır. Kısacası; sorumsuz davranışlarla gönüller incitilirse, kendimizi düşünüp başkaları bizi ilgilendirmezse, kendi menfaatimizi başkalarının göz yaşlarında, hatta yıkılan yuvalarında ararsak, işte o zaman, insani değerler yok olur, fert ve toplum bundan büyük zarar görür. Böyle bir toplum da uzun süre ayakta kalamaz. O halde birbirimizi sevelim, yardımlaşalım. Hutbemizi sevgili Peygamberimizin şu güzel sözleriyle noktalayalım: “İmandan sonra amellerin en hayırlısı mü'minleri sevmektir. Sizden biriniz nefsi için sevdiğini mü'min kardeşi için de sevmedikçe imanını kemâle erdirmiş olamaz.” (3) ----------------1- Bakara, 281. 2- İsra, 53. 3- Buhari.